You are on page 1of 109

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

DOĞU DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI ANABĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠ VE EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠNDE ZÂĠD HARFLER

Yılmaz BĠDAV

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN

Doç. Dr. Mahmut KAFES

KONYA–2015
T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

DOĞU DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI ANABĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠ VE EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠNDE ZÂĠD HARFLER

Yılmaz BĠDAV

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN

Doç. Dr. Mahmut KAFES

KONYA–2015
ĠÇĠNDEKĠLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ..................................................................................... IV


KABUL FORMU ........................................................................................................V
ÖNSÖZ ...................................................................................................................... VI
ÖZET ....................................................................................................................... VIII
SUMMARY ................................................................................................................. X
TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ ................................................................................ XI
KISALTMALAR ...................................................................................................... XII

GĠRĠġ
ARAP DĠLĠNDE HARFLER
A. Harfin Tanımı.......................................................................................................... 1
B. Harfin Özellikleri .................................................................................................... 2
C. Harfin Çeşitleri ........................................................................................................ 4
1. Hece Harfleri ve Çeşitleri .................................................................................... 4
I. Şemsi ve Kameri Hece Harfleri ...................................................................... 4
II. Ayrı ve Bitişik Hece Harfleri ......................................................................... 5
III. Sahih ve İlletli Hece Harfleri........................................................................ 5
IV. Asıl ve Zâid Hece Harfleri ........................................................................... 6
V. Noktalı ve Noktasız Hece Harfleri ................................................................ 6
2. Mâna Harfleri ve Çeşitleri ................................................................................... 6
I. Amel Edip Etmemesi Bakımından Mâna Harfleri .......................................... 7
II. Kullanımına Göre Mâna Harfleri................................................................. 10
III. Sayısına Göre Mâna Harfleri ...................................................................... 14

BĠRĠNCĠ BÖLÜM
ZÂĠD HECE HARFLERĠ
A. Zâid Hece Harflerinin Tanımı ............................................................................... 15
B. Harfin Zâid Oluşunu Gösteren İşaretler ................................................................ 18

I
C. Zâid Hece Harflerinin Kullanıldığı Yerler ............................................................ 19
1. Elif (‫ )ا‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................... 19

2. Hemze (‫ )ء‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ......................................... 24

3. Tâ (‫ )ت‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler .............................................. 26

4. Sîn (‫ )س‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................. 29

5. Lâm (‫ )ؿ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................ 29

6. Mîm (‫ )ـ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................ 31

7. Nûn (‫ )ف‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................. 33

8. Hâ (‫ )ق‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................... 38

9. Vâv (‫ )ك‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................. 39

10. Yâ (‫ )م‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ............................................ 40

ĠKĠNCĠ BÖLÜM
ZÂĠD MÂNA HARFLERİ
A. Zâid Mâna Harflerinin Tanımı .............................................................................. 42
B. Zâid Mâna Harflerinin Kullanıldığı Yerler ........................................................... 44
1. ‫ إً ٍْف‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ...................................................... 44

2. ‫ أى ٍْف‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ...................................................... 46

3. ‫ ما‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ....................................................... 48

4. ‫ ال‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ....................................................... 56

ٍْ ‫ ًم‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler...................................................... 59


5. ‫ن‬

6. ‫ ب‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ...................................................... 63

7. ‫ ؿ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ....................................................... 72

II
8. ‫ ؾ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ....................................................... 79

9. ‫ يف‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ....................................................... 79

10. ‫ إىل‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler .................................................... 81

11. ‫ ك‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ..................................................... 81

12. ‫ؿ‬
ٍْ ‫ اى‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler .................................................... 83

13. ‫ يْثم‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler ..................................................... 84

14. ‫ ؼ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler .................................................... 85

SONUÇ .......................................................................................................................87
KAYNAKÇA .............................................................................................................89
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................94

III
T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Adı Soyadı Yılmaz BİDAV Numarası: 114209011007

Ana Bilim / Doğu Dilleri ve Edebiyatları /


Öğrencinin

Bilim Dalı
Arap Dili ve Edebiyatı

Danışmanı Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin Adı ARAP DİLİNDE ZÂİD HARFLER

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel


etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik
davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım
kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden
yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Yılmaz BĠDAV

Öğrencinin Ġmzası

IV
T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

KABUL FORMU

Adı Soyadı Yılmaz BİDAV Numarası: 114209011007


Öğrencinin

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları / Arap Dili ve Edebiyatı

Danışmanı Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin Adı ARAP DİLİNDE ZÂİD HARFLER

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan, Arap Dilinde Zâid Harfler
başlıklı bu çalışma 06/11/2015 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği
ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Unvanı, Adı Soyadı DanıĢman ve Üyeler Ġmza

Doç. Dr. Mahmut KAFES Danışman

Prof. Dr. Recep DİKİCİ Üye

Prof. Dr. Tacettin UZUN Üye

V
ÖNSÖZ

Harfler, bir dilin yapısını oluşturan temel unsurdur. Bilindiği üzere harf
Arapça’ da kelimenin üç kısmından birini teşkil etmekte ve tek başına tam bir anlam
ifade etmemektedir. Ancak diğer kelimelerle birlikte kullanıldığında onlara
tamamlayıcı anlamlar katmaktadır. Arapça’da harfler, kelimeleri oluşturan hece
(alfabe-mebânî) ve mâna (meânî) harfleri olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Zâid harf(ler) kavramı yerine bazen ziyâde(lik) sözcüğü de kullanılmaktadır.


Zâid harfler konusu hece harflerindeki ziyâdelik ve mâna harflerindeki ziyâdelik
olmak üzere iki bölümde ele alınmaktadır.

Biz bu çalışmamızda harfin tanımı, özellikleri, çeşitleri, özellikle zâid harfler


ve onların ziyâdelik durumlarını ele aldık. Zâid hece harflerinin hangileri olduğunu
ve bunların kelime içerisindeki ziyâdelik durumlarını tek tek inceledik. Yine zâid
mâna harflerinin hangileri olduğunu, onların fonksiyonlarını ve cümleye olan
katkılarını örneklerle açıklamaya çalıştık.

Çalışmanın hazırlık aşamasında, özellikle Arap gramerine dair temel


kaynaklara ve zâid harfler konusundaki önemli çalışmalara ulaşılmış, elde edilen
veriler yardımıyla zâid harfler konusu derinlemesine incelenmiş ve onların ziyâdelik
durumları ayrı ayrı ele alınıp açıklanmıştır.

İki bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde zâid hece harflerinin


hangileri olduğu ve nerelerde kullanıldığı; ikinci bölümde ise zâid mâna harflerinin
hangileri olduğu, kelimelere ve cümlelere kattığı anlamlar örneklerle açıklanmıştır.

VI
Çalışmamda öneri ve tavsiyeleriyle yardımlarını benden esirgemeyen
arkadaşım Arş. Gör. Hasan HARMANCI’ya; konumun tespitinde ve ortaya
konulmasında büyük katkılarını gördüğüm danışman hocam Doç. Dr. Mahmut
KAFES’e teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmamızın özellikle Arap dili sahasında çalışanlara ve diğer okurlara faydalı


olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz derim.

Yılmaz BİDAV

Konya 2015

VII
T.C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yılmaz BİDAV Numarası: 114209011007


Öğrencinin

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları / Arap Dili ve Edebiyatı

Danışmanı Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin Adı ARAP DİLİNDE ZÂİD HARFLER

ÖZET

İnsanoğlu yaratıldığı ilk günden itibaren iletişim aracı olarak dili kullanmıştır.
Bir dilin en küçük yapı taşı harflerdir. Arapça’ da harf, tek başına bir anlam ifade
etmemekte, diğer kelimelerle birlikte olduğunda onlara tamamlayıcı anlamlar
katmaktadır. Harfler hece (alfabe-mebânî) ve mâna (meânî) harfleri olmak üzere iki
kısma ayrılmaktadır.

Hece harflerindeki ziyâdelik, çeşitli nedenlerle kelimenin aslî harflerine bir


veya birden çok harf ilave edilmesi ya da kelimenin aslî harflerden birinin
tekrarlanması şeklindedir. Başka bir ifadeyle zâid harf, sözcüğün kök harfleri dışında
ona eklenmiş olan harflerdir. Arapça’daki zâid harflerin kısmen Türkçe’ deki yapım
ve çekim ekleri yerine geçtiğini söylemek mümkündür. Nitekim Türkçedeki yapım
ve çekim ekleri kelimenin köküne sonradan eklenen harfler olup onlara değişik
ً
‫ىسأىلٍتي يمون ى‬
anlamlar katmaktadır. Arapça’da kelimelere eklenen zâid hece harfleri ‫يها‬

kelimesini oluşturan harflerdir.

Mâna harflerindeki ziyâdelik, bir kısım meânî harflerinin irab açısından her
hangi bir fonksiyonu olmadığı halde, edebi ve belaği yönden cümlenin anlamını
pekiştirmek, zayıf âmili güçlendirmek, lafzı güzelleştirmek ve cümlede ahengi

VIII
sağlamak gibi çeşitli amaçlarla kullanılmasıdır. Bunlar ‫إ ٍْف‬, ‫أى ٍْف‬, ‫ما‬, ‫ال‬, ‫ن‬ ً ‫ب‬,
ٍْ ‫م‬, ًْ ‫ؾ‬, ‫يف‬, ‫ك‬,
ًْ ‫ؿ‬,

ْ‫أ ٍىؿ‬, ‫ثم‬,


ْ‫إىل ي‬, ‫ ؼ‬harfleridir.

Bu harfler için ziyâde (fazlalık), lağv (boş, hükümsüz), sıla (bağlaç), haşv (ek,
ilave), muḳham (araya girmiş) ve en çok ise tekîd (vurgu), sözcükleri
kullanılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Zâid, Ziyâde, Ek, Ġlave, Bağlaç, Harf, Meâni, Mebâni

IX
T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yılmaz BİDAV Numarası: 114209011007


Öğrencinin

Öğrencinin

Ana Bilim /Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları /Arap Dili ve Edebiyatı

Danışmanı Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin İngilizce Adı ADDITIONAL LETTERS IN ARABIC

SUMMARY
From the first day when mankind created, has used language as a
communication tool. Letters are the smallest element of a language. In Arabic letters,
it does not mean anything alone. But it makes sense when combined with other
words. Letters, syllables (alphabet-Mabâne) and letters means is divided into two
parts.
Additional letters, in addition to letters which are added to the root letters to
her word. It is possible to say that the additional letters in Arabic, partially replace
attachments making shots in Turkish. Indeed, affixes letters in Turkish are
subsequently added to the root word and to give them different meanings. In Arabic,
ً
‫ ىسأىلٍتي يمون ى‬letters.
additional syllables Word are make up from ‫يها‬

Maâni letters of the sentence has no function in terms component. However,


these letters are used in harmony to provide a variety of purposes and to reinforce
the meaning of the sentence, strengthen the weak elements, beatufy the word and
ٍْ ‫ ًم‬, ‫ب‬
phareses. These letters are ‫إ ٍْف‬, ‫أى ٍْف‬, ‫ما‬, ‫ال‬, ‫ن‬ ًْ , ‫ ًْؿ‬, ‫ؾ‬, ‫يف‬, ‫ك‬, ‫ىؿ‬
ٍْ ‫أ‬, ‫ يْثم‬, ‫ؼ‬.

These letters are named additional, invalid, connector, extra and emphasis.
Keywords: Zâid, Ziyâde, Additional, Conjuction, Letter, Maâni, Mabâni

X
TRANSKRĠPSĠYON SĠSTEMĠ

Çalışmamızda şu transkripsiyon sistemi kullanılmıştır:


Kısa Sesliler: َ‫ ــ‬: a-e, ِ‫ ــ‬: i, ُ‫ ــ‬: u, ü
Uzun Sesliler: ‫ آ‬, ‫ ــَ ا‬, ‫ ــَ ي‬: â, ‫ ــِ ي‬: î, ‫ ــُ و‬: û
Sessizler:

‫ب‬ : b ‫س‬ : s ‫ؾ‬ : k

‫ت‬ : t ‫ش‬ : ş ‫ؿ‬ : l

‫ث‬ : ẟ ‫ص‬ : ṣ ‫ـ‬ : m

‫ج‬ : c ‫ض‬ : ż ‫ف‬ : n

‫ح‬ : ḥ ‫ط‬ : ṭ ‫ق‬ : h

‫خ‬ : ḫ ‫ظ‬ : ẓ ‫ك‬ : v

‫د‬ : d ‫ع‬ : ʿ ‫ل‬ : y

‫ذ‬ : ẕ ‫غ‬ : ġ

‫ر‬ : r ‫ؼ‬ : f

‫ز‬ : z ‫ؽ‬ : ḳ

Transkripsiyon açısından ayrıca şu hususlara riayet edilmiştir:


 Harf-i tarifler kelime başında küçük harfle yazılmış ayrıca şemsî ve kamerî
harflerin okunuşları verilmiştir. ez-Zebîdî; el-Becâvî gibi.
 Terkip halindeki isim ve lakapların cüzleri ayrı değil, bitişik olarak yazılmıştır.
Abdurrahhmân gibi.
 Arapça eser adlarında eserin ilk kelimesinin baş harfi ile eser adı içinde geçen
özel isimlerin baş harfleri büyük, diğer harfler küçük olarak yazılmıştır. Târîḫu’l-
edebi’l-ʿArabî gibi.
 Yaygın Arapça kökenli isimlerde transkripsiyon sistemi kullanılmamıştır.

XI
KISALTMALAR

AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi


a. e. Aynı eser
a.g.e. : Adı geçen eser
a.g.m. : Adı geçen makale
bkz. : Bakınız
b. : Bin, ibn
c. : Cilt
DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
M.Ü. : Marmara Üniversitesi
S.Ü. : Selçuk Üniversitesi
ö: : Ölüm tarihi
s. : Sayfa
S. : Sayı
Şrh. : Şerh eden
thk. : Tahkik eden
ts. : Tarih yok
vb. : Ve benzeri
vd. : Ve devamı
y.y. : Yayınevi yok
y.y.y. : Yayın yeri yok

XII
GĠRĠġ

ARAP DĠLĠNDE HARFLER

A. Harfin Tanımı
Bilindiği üzere Arapça’da kelime isim, fiil ve harf olmak üzere üçe
ayrılmaktadır. İsim, zamana bağlı olmaksızın tek başına bir anlam ifade eden kelime;
fiil, zamana ve şahsa bağlı olarak bir iş ve oluş bildiren kelimedir.

Kökü ‫ ح ْر ْؼ‬harflerinden oluşan harf sözcüğü sözlüklerde bir tarafa

meyletmek, sapmak, eğmek; bir şeyin ucu, kenarı, tarafı, kıyısı; yön, tarz; sınır, yan;
zirve, tepe; kelime, kelâm; cılız ince yapılı deve; su yolu; kılıcın, dağın veya geminin
kenarı gibi anlamlara gelmektedir.1 Ayrıca, yol yürümekten yorulmuş soylu veya
zayıf at anlamında da kullanılmaktadır.2 Bağlaç adı verilen edatlara da harf denildiği
gibi alfabeyi oluşturan seslerin yani hece harflerinin her birine de harf adı
verilmektedir. Çoğulu ‫ حركؼ‬ve ‫ أحرؼ‬dür.

Terim olarak harfin pek çok tanımı yapılmıştır. En yaygınları şunlardır:

1. Harf, başkasıyla birlikte bir anlam ifade eden kelimedir.3


2. Harf, cümle veya kelimeleri birbirlerine bağlayandır.4

1
Cevherî, Ebû Nasr İsmâîl b. Ḥammâd, eṣ-Ṣıḥâḥ Tâcu’l-luġa ve ṣıḥâḥu’l-arabiyye, (thk. Ahmed
Abdulġafûr ʿAṭṭâr), Dâru’l-ılm li’l-melâyîn, Beyrut, 1990, V, 1342; İbn Manẓûr, Ebû’l-Fażl
Muhammed b. Ali b. Ahmed, Lisânu’l-Arab, (thk. Abdullâh Ali el-Kebîr–Muhammed Ahmed
Ḥasballâh–Hâşim Muhammed eş-Şâzelî), Dâru’l-maârif, Kahire, ts., II, 837-838; Zebîdî, es-Seyyid
Muhammed Murtaża el-Huseynî, Tâcu’l-ʿarûs min cevâhiri’l-ḳâmûs, Matbaatu hukûmeti’l- Kuveyt,
Kuveyt 1986, XXIII, 128; Iṣfahânî, Huseyin b. Muhammed b. er-Râġıb, el-Müfredât fî ġarîbi’l-
Ḳur’ân, Mektebetu Nizâr Muṣtafa el-Bâz, y.y.y. ts., s.149; Yakûb, Emîl Bedîʿ Mevsûʿat-u ʿulûmi’l-
luġati’l-arabiyye, Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 2006, V, 216.
2
İbn Manẓûr, a.g.e., II, 837-838.
3
İbn Yaʿîş, Muvaffaḳuddîn Ebû’l-Bekâ Yaʿîş b. Ali, Şerḥu’l-mufaṣṣal li’z-Zemaḫşerî, Dâru’l-
kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 2001, IV, 447; Suyûṭi, Celâleddin Ebû’l-Fażl Abdurrahmân b. Kemâleddîn
Ebû Bekr b. Muḥammed, Hemʿu’l-hevâmıʿ fi şerhı cemʿı’l-cevâmıʿ, (thk. ve şrh. Abdusselâm
Muhammed Hârûn-Abdu’l-Âl Sâlim Mukerrem), Muessetu’r-risâle, Beyrut,1992, I, 7; Zebîdî, a.e.g.,
XXIII, 129; Ġalâyînî, Mustafa, Câmiʿu’d-durûsi’l-arabiyye, Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, 1993, I,
12.
4
İbn Manẓûr, a.g.e., II, 837.

1
3. Harf, isim ve fiil dışında bir başka anlamda kullanılan kelimedir.5

4. Harf, ismin ve fiilin özelliklerinden hiçbirini kabul etmeyendir.6

Bu tanımlara baktığımızda aralarında farklılıklar olduğu gözükmekte ve hangi


tanımın daha doğru olduğu sorusu akla gelmektedir. Onlardan ilk üçünün harfi
tanımlamada yetersiz olduğu kanaatindeyiz. Çünkü Arapça’da kelimelerin üç çeşit
olduğunu ve bir birinden bağımsız anlamlar ifade ettiğini belirtmiştik. Yukarıdaki
tanımlar incelendiğinde ilkinin harfin anlaşılması için yeterli olmadığı ve bir
muğlaklık olduğu bunun için bu tanımın tekrar açıklanmaya ihtiyaç duyulduğu
görülür. İkinci tanımda harflerin bağlaç görevinden bahsedilmekte, ancak konumuzu
teşkil eden zâid harflerin birçoğu cümlede bağlaç görevi görmemektedir. Üçüncü
tanımdaki eksiklik ise dördüncü tarife bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü
üçüncü tanımdaki mâna ifadesi yerine dördüncü tanımda alâmet (özellik) ifadesinin
kullanılmış olması dördüncü tanımın daha belirleyici olmasını ve diğer tanımlar
içerisinde daha ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Nitekim harfin tanımlarına çeşitli
eleştirilerde bulunan M. Edip Çağmar da en uygun tanımın Sîbeveyh (ö:180/796 ) ve
Fârisî’ye (ö:395/1004) ait olan harf, ismin ve fiilin özelliklerinden hiçbirini kabul
etmeyendir şeklindeki tanım olduğunu ileri sürmüştür.7

B. Harfin Özellikleri
Nahivciler, kelimenin diğer çeşitlerinden olan isim ve fiilin özelliklerini
belirledikleri gibi harfin de özelliklerini belirlemişlerdir. Harfin özelliklerini bilmek
için öncelikle isim ve fiilin özelliklerinin neler olduğu üzerinde kısaca durmak
gerekir. Başına ‫ اؿ‬takısı gelmesi, kesra ve tenvin alması ve müsnedün ileyh olması

ismin bazı özelliklerinden; sonlarına cezm işareti alması ve mutaharrik ref zamirlerin

5
Sîbeveyh, Ebû Bişr ʿAmr b. Osman b. Kanber, el-Kitâb, (thk. Abdusselâm Muhammed Hârûn),
Mektebetu’l-hâncî, Kahire 1988, I, 12; Fârisî, Hasan b. Ahmed Ebû Ali, Kitâbu’l-îżâḥ, (thk. Kâzım
Baḥr el-Murcân), Âlemu’l-kutub, Beyrut 1996, s.72.
6
Sîbeveyh, a.g.e., I, 12; Fârisî, a.g.e., s.72.
7
Çağmar, M. Edip, “Kelime Çeşidi Olan Harfin Tanımına ve Özelliklerine Eleştirel Bir Yaklaşım”,
AÜİFD, 2002, c. XLIII (43), S.2, s.397.

2
bitişmesi, muzârilerinin başına nasb ve cezm harflerinin gelmesi, müfred müenneslik
işareti olan açık ta’nın( ‫ )ت‬bitişmesi ise fiilin bazı özelliklerindendir.8

Harflerin özellikleri ise şunlardır:9

1. Tanımlarda da belirtildiği gibi harf, isim ve fiilin özelliklerinden hiçbirisini


kabul etmemektedir. Örneğin harfin başınaْ‫ اؿ‬takısı gelmez.

2. Harflerin tamamı mebnîdir. İsim ve fiillerde olduğu gibi murab harf


bulunmamaktadır.
3. Yapı itibarıyla câmiddir. Fiil ve isimlerde olduğu gibi tesniye ve cemi
şekilleri bulunmamaktadır.
4. Harflerin (mâna harflerinin) bazıları bir, bazıları iki, bazıları üç, bazıları
dört, bazıları beş harften oluşmaktadır.10 Kök harf sayısı beşten fazla olanlar harf
değildir.
5. Cümlede temel öğe olmadığından müsned ve müsnedün ileyh11 adıyla
kullanılmamaktadır.
6. Cümleyi oluşturan kelimeler arasında anlamsal bir ilişki kurduklarından
genellikle bağlaç veya edat olarak kullanılırlar.
7. İsimlerin ve fiillerin zâid olarak kullanılmaları çok az iken harflerin zâid
olarak kullanımları daha yaygındır.
8. İsim ve fiillerde zamir gizli olabilirken harflerde zamirin gizliliğinden söz
edilemez.
9. Harflerde gerçek mânada müzekkerlik müenneslik söz konusu değildir.

8
İbn ʿAkîl, Bahâuddîn Abdullâh, Şerḥu İbn-i ʿAḳîl, (thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd),
Dâru’l-fikr, Kahire, 1980, I, 20 vd.
9
İbn Manẓûr, a.g.e., II, 837; İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdullâh Cemâleddîn b. Yûsuf b.
Ahmed b. Abdullâh, Evżahu’l-mesâlik ilâ elfiyeti ibn-i Mâlik, (thk. Muhammed Muhyiddin
Abdulhamîd), Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, ts., I, 25-26; İbn ʿAkîl, a.g.e., I, 20-28;39; Hasan, Abbâs,
en-Naḥvu’l-vâfî, Dâru’l-maârif, Mısır 1975, I, 66 vd.; Emîl Bedîʿ, a.g.e., V,215-217; Çağmar, a.g.e.,
s.403.
10 ً ‫ع ْن‬,
ْ‫ب‬, ْ‫إً ى‬, ‫لى ٍوىما‬, ‫ لى ًك مْن‬gibi.
ٍ ‫ىل ى‬
11
Müsned: Cümlede yüklenen hükmü ifade eden öğedir. İsim cümlesinde haber, fiil cümlesinde
fiil, nakıs fiillerin haberleri ve iki mef’ul alan fiillerin ikinci mef’ûlleri müsneddir.
Müsnedün ileyh: Cümlede kendisine hüküm yüklenen öğedir. İsim cümlesinde mübteda, fiil
cümlesinde fâil ya da nâib-i fâil, nakıs fiillerin isimleri ve iki mef’ul alan fiillerin birinci mef’ûlleri
müsned ileyhtir.

3
C. Harfin ÇeĢitleri
İsim ve fiilin yanısıra kelimenin üçüncü bir çeşidi olan harf, hece (mebânî) ve
mâna (meânî) harfleri olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

1. Hece Harfleri ve ÇeĢitleri

Bunlar kelimenin yapısında yer alan ve Arap alfabesini oluşturan yirmi dokuz
harftir.12 Genellikle hece harfleri adıyla bilinirler. Anlama katkıları yoktur. Sadece
kelimelerin yapısında yer alırlar. Bunlara hurufu’l mebânî, hurufu’l bina, hurufu’l
hicâ, hurûfu’t-teheccî veya hurufu’l muʿcem de denmektedir. Hece harfleri, şemsi
kameri; ayrı bitişik; sahih illetli; asıl zâid; muʿcem (noktalı) gayr-i muʿcem
(noktasız) olmak üzere beş kısma ayrılmaktadır. 13

I. ġemsi ve Kameri Hece Harfleri

Kelimenin başına ‫ اؿ‬getirildiğinde ‫ ؿ‬harfinin telaffuz edilip edilmemesine göre

hece harfleri şemsi ve kameri olarak iki kısma ayrılmaktadır.

ġemsi harfler: Kelime başına ‫ اؿ‬geldiğinde ‫’ؿ‬ı okutmayan harflerdir.

‫اىلػ ػ ػ ػ ػشَّ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ٍم ي‬, ‫ اىل ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػدَّ يْار‬gibi. Bunlar ‫الثاء‬, ‫الداؿ‬, ‫الذاؿ‬, ‫الراء‬, ‫الزاء‬, ‫السني‬, ‫الشني‬, ‫ الصاد‬, ‫الضاد‬, ‫الطاء‬,
ْ‫س‬

‫الظاء‬, ‫الالـ‬, ‫تيم‬ٚ‫ ا‬harfleridir.

Kameri harfler: Kelime başına ‫ اؿ‬geldiğinde ‫’ؿ‬ı okutan harflerdir. ‫ اىلػٍػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ َقػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ىػم يْر‬,

ِ
‫ اىلٍػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػػك ػ ػ ػ ػ ػ ػ ػػتى ي‬gibi . Bunlar ‫تمزة‬ٛ‫أ‬, ‫الباء‬, ‫ اٗتيم‬, ‫ا٘تاء‬, ‫تاء‬ٙ‫ ا‬, ‫الكاؼ‬, ‫العني‬, ‫الغني‬, ‫ْالفاء‬, ‫ القاؼ‬, ‫تيم‬ٚ‫ ا‬,
ْ‫اب‬

‫ الواك‬, ‫تاء‬ٛ‫ ا‬, ‫ الياء‬harfleridir.

12
Bazı kaynaklar hemzeyi bu harflerden kabul etmeyerek sayının yirmi sekiz olduğunu bazıları da
hemzenin eliften ayrı bir harf olduğuna işaret etmiş bu nedenle sayının yirmi dokuz olduğunu
belirtmiştir. bkz. Emîl Bedîʿ, a.g.e., V, 234; Abbâs Hasan, a.g.e., I, 13; el-Mʿucemu’l-vasîṭ,
Komisyon, Çağrı Yayınevi, İstanbul, 1996, s.167.
13
Emîl Bedîʿ, a.g.e.,V, 235; Kafes, Mahmut, Arapça Dilbilgisi (Sarf Nahiv), Konya, 2012, s.5-7;
Durmuş, İsmail, “Harf Maddesi”, DİA, İstanbul, 1997, XVI, 158; Çörtü, M. Meral, Arapça Dilbilgisi
(Sarf), M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2010, s.46; Çelen, Mehmet, Arapça’da Edatlar,
Saff Yayıncılık, İstanbul, 1991, s.25-27.

4
II. Ayrı ve BitiĢik Hece Harfleri

Kendisinden sonrakine bitişip bitişmemesine göre hece harfleri ayrı ve bitişik


olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Ayrı (munfasıl) harfler: Kendinden sonrakilere bitişmeyen hece harfleridir.


ْ‫ػاب‬ ً ْ‫ ىْذْلً ى‬, ‫يق‬
‫ ْكْتى ه‬, ‫ ىْدفٍْػتىْػهْر‬, ‫ك‬ ْ‫ْىرْفً ه‬, ‫ْىزْيٍ هْل‬, ‫ ىْك ٍْع هْد‬gibi. Hurûfu’l-infisâl da denen bu harfler ‫ا‬, ‫د‬, ‫ذ‬, ‫ر‬, ‫ز‬, ‫ ك‬dır.

Bu harflerden sonra bu grupta olan bir harf gelirse onlara da bitişmezler. ‫اءه‬
ْ ‫ ىد ىك‬,

ْ‫ ًرٍز هؽ‬, ‫ ىكٍرىدْةه‬gibi.

BitiĢik (muttasıl) harfler: Kendinden önceki ve sonraki harflere bitişen


ٍْ ‫ ىْم‬, ‫ ىْح ًْق ْيبىْةه‬gibi. Bunlar yukarıda zikredilen munfasıl harflerin dışında
harflerdir. ‫كْتىْبىةْه‬

kalanlardır. Bunlara hurufu’l-ıttısâl da denmektedir.

III. Sahih ve Ġlletli Hece Harfleri

Hazif (harfin atılması), iskân (harfin harekesiz kalınması), kalb (harfin harfe
dönüştürülmesi) yoluyla değişime uğrayıp uğramamasına göre hece harfleri iki kısma
ayrılmaktadır.
Ġlletli harfler: Hazif, iskân ve kalb yoluyla değişime uğrayabilen harfler olup
üç tanedir. Bunlar ‫ا‬, ‫ك‬, ‫ م‬dır.

ْ‫ بى ى‬fiilinin emir hali olan ‫ بًػ ٍْػع‬kelimesinde ‫ ا‬harfi hazfedilmektedir. Aslı


Örneğin ‫اع‬

ْ‫ قىػ ىو ىؿ‬olan fiilde ‫ ك‬dan önceki harfin harekesi fetha olduğu için ‫اؿ‬
ْ‫ قى ى‬şeklinde söylenmekte

‫ ك‬harfi ‫ ا‬harfine kalb edilmektedir. Yine aslı ‫ يػى ٍق يو يْؿ‬olan muzâri fiil ْ‫وؿ‬
‫ يػى يق ي‬şeklinde

söylenmekte ‫ ك‬harfinin harekesi kendinden önceki sahih harfe nakledilerek iskan

yapılmaktadır.
İlletli harflere hurûfi’l-ılle veya hurûfi’l-cevfiyye de denmektedir.
Sahih harfler: ‫ا‬, ‫ك‬, ‫ م‬dışındaki harflerdir. Bir başka deyişle hazf, iskân ve kalb

yoluyla üzerinde değişiklik yapılamayan harflerdir.

5
IV. Asıl ve Zâid Hece Harfleri

Kelimenin ek alıp almama durumlarına göre hece harfleri iki kısma


ayrılmaktadır.
Asıl harfler: Bir kelimenin ek almamış halini yani kökünü oluşturan harflerdir.
Bunlara el-hurûfu’l-aslîyye de denmektedir.
Zâid harfler: Çeşitli nedenlerle kelimenin kök harflerine ilave edilen
harflerdir.
Konumuzun bir kısmını buradaki zâid hece harfleri teşkil ettiği için birinci
bölümde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

V. Noktalı ve Noktasız Hece Harfleri

Arapça alfabede benzer harflerin birbirinden ayırt edilebilmesi ancak noktalar


sayesinde mümkün olabilmektedir. Bu harflerden noktalı olanlara muʿcem, noktasız
olanlara da gayr-i muʿcem denmektedir.
Noktalı hece harfleri şunlardır: ‫ب‬, ‫ت‬, ‫ث‬, ‫ج‬, ‫خ‬, ‫ذ‬, ‫ز‬, ‫س‬, ‫ض‬, ‫ظ‬, ‫غ‬, ‫ؼ‬, ‫ؽ‬, ‫ف‬, ‫م‬

Noktasız harfler ise şunlardır:‫أ‬, ‫ا‬, ‫ح‬, ‫د‬, ‫ر‬, ‫س‬, , ‫ص‬, ‫ط‬, ‫ع‬, ‫ؾ‬, ‫ؿ‬, ‫ـ‬, ‫ق‬, ‫ك‬

Hece harfleri ayrıca müzekker ve müennes (‫تؤنثة‬ٚ‫تذكرة ْكا‬ٚ‫ ;)حركؼ ْا‬istiʿlâʾ ( ‫حركؼ‬

‫)اإلستعالء‬, istifʿâl (‫)حركؼ اإلستفعاؿ‬, tefḫîm (‫)حركؼ التفخيم‬, şefeviyye (‫)ا٘تركؼْالشفوية‬, riḫve

(‫)حركؼ الرخوة‬, ḳalḳale (‫)حركؼ القلقلة‬, ġunne (‫ )حركؼ الغنة‬gibi bölümlere de ayrılmaktadır.

2. Mâna Harfleri ve ÇeĢitleri

İsim ve fiilin dışında kelimenin üçüncü bir çeşidi olan harften mâna harfleri
kastedilmektedir. Dolaysıyla nahiv kitaplarında geçen harfe ait tanımlar genelde
mâna harfleri için yapılan tanımlardır. Tek başlarına bir mâna ifade etmeyen bu
harfler ancak isim ve fiillerle birlikte kullanıldıklarında bir anlam taşırlar. Kelimeye
ayrı bir anlam katmaları sebebiyle mâna harfleri veya hurûf-u’l meânî denmektedir.
Cümle veya terkip içerisinde isimleri ve fiilleri birbirlerine bağladıkları ya da bu ikisi
arasında anlam yönünden ilişki kurulmasında vasıta görevi gördükleri için bunlara

6
bağlaç (rabt) harfleri veya edât (çoğulu edevât) adı da verilmektedir14. Sayıları
elliyi15 aşan mâna harfleri içinde isim soylu olanlar yanında birkaç da fiil soylu
bulunmaktadır. Ancak çoğunluğu harf olduğu için onlar da bu ad altında
toplanmıştır.

Mâna harflerinin irabta mahalli yoktur. Bütün mâna harfleri bulundukları hal
üzere mebnîdir. Yani bazıları ‫ل‬
ٍْ ‫ ىى‬gibi sükûn üzere, bazıları ‫ت‬
ْ‫ لىٍي ى‬gibi fetha üzere,

ًْ gibi kesra üzere, bazıları ise ‫ يمٍن يْذ‬gibi zamme üzere mebnîdir.
bazıları ‫ب‬

İnce mânaların, belağatlı sözlerin ve nükteli beyanların bir kısmı mâna


harfleriyle ifade edildiği için bunların üzerinde özellikle durulmuştur. Arap
gramercileri bu harflerin amel durumları, belağat ve tefsir âlimleri ise aslî ve ikincil
anlamları üzerinde yoğunlaşmışlardır.

Mâna harfleri amel edip etmemesi, kullanımı ve sayısına göre üç kısma


ayrılmaktadır.

I. Amel Edip Etmemesi Bakımından Mâna Harfleri

Bazı mâna harfleri birlikte kullanıldıkları isim ve fiiller üzerinde bir takım
yapısal değişikliklere yol açarken bazıları sadece anlama katkı yapmakla yetinirler.
Bu bakımdan mâna harfleri amel eden (âmile) ve amel etmeyen (âtıl/muhmele)
olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
a. Amel edenler: İsim ve fiiller üzerinde bir takım yapısal değişikliklere neden

olan mâna harfleridir. Bunlardan fiile benzeyenler (َّ‫ إِف‬ve kardeşleri) ile ‫’ليس‬ye

benzeyenler ve cer harfleri isimler üzerinde, cezm ve nasb harfleri ise fiiller
üzerinde etkili olmaktadır.
1. Cer harfleri: Bazılarının harf-i cer olup olmadığı ihtilaflı olmakla birlikte
ًْ , ‫ ًم ٍْن‬, ‫ إًىل‬, ‫ ىع ٍْن‬,‫ ىعلىى‬,ْ‫ ًؿ‬,ْ‫ ًيف‬,ْ‫ ىؾ‬,ْ ‫ ىح مَّت‬,ْ‫ب‬
bunlar ْ ‫ب‬ ‫ ير م‬,‫ ىْك‬,ْ‫ت‬
‫ ى‬,ْ‫اشا‬
‫ ىح ى‬,ْ‫ يم ٍذ‬,ْ‫ْ يمٍن يذ‬,ْ‫ ىخالى‬,ْ‫ ىع ىدا‬, ‫ ٍلوىْال‬,

ْ‫ ىك ٍي‬, ْ‫ لى ىعلم‬,ْ‫مو‬
ٍ ‫ ىكٍي‬, ‫ لعل‬, ‫ مَّت‬harfleridir.

14
Emîl Bedîʿ, a.g.e.,V, 238; Abbâs Hasan, a.g.e., I, 13; İsmail Durmuş, a.g.e., XVI, 163.
15
Murâdî, el-Hasan b. Kâsım, el-Cenâ’d-dânî fî ḥurûfi’l-meânî (thk. Fahruddin Kabbâve -
Muhammed Nedîm Fâżıl), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 1992, s.25; Emîl Bedîʿ, a.g.e.,V, 217.

7
ْ‫ْاىبً ٍطَّْبِػ ػ ىسالىوْـ‬
ٍ ‫وح‬‫( ياْني ي‬Ey Nuh! Selametle in.)
16

ْ‫( ىكالىْتيػلٍ يقواْبًأىيٍ ًدي يك ٍمْإِلَىْالتػ ٍمهلي ىكًْة‬Kendinizi (kendi) ellerinizle tehlikeye atmayınız.)17

ً ‫( س ىالـ‬Tan yeri ağarana kadar bir selamdır o.)18


ْ‫ْى ىيْ َحتىْ ىمطٍلى ًعْالٍ ىف ٍج ًْر‬ ‫ى ه‬
ًْْ‫صلًح‬ ِ ً
ٍ ‫( ىكاللٌويْيػى ٍعلى يمْالٍ يم ٍفس ىدْم ََّنْالٍ يم‬Allah iyiliğe çalışanlarla fesat yapanları bilir.)
19

ْ ‫( ىكىمن ْيػىٍب ىخ ٍل ْفىًإمَّنىا ْيػىٍب ىخ يل ْ َعن ْنػم ٍف ًس ًْو‬Kim cimrilik ederse ancak kendi nefsine cimrilik

etmiş olur.)20
ْ ْ‫ْما ْالى ْتىػ ٍعلى يمو ىف‬ ً
‫ْعلىى ْاللٌو ى‬
‫( تىػ يقوليو ىف ى‬Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şey mi
söylüyorsunuz?)21
ً ‫م‬
2. Fiile benzeyen harfler:22 ْ‫ل‬ ‫ْلىٍي ى‬,ْ‫ْلىك من‬,ْ‫ْْ ىكأى مف‬,ْ‫ْأ مف‬,‫ْإً مْف‬
‫لى ىع م‬,ْ‫ت‬

ْ‫ورْ مرًح ه‬
ْ‫يم‬ ِ
‫( إفَّْاللٌوىْ ىغ يف ه‬Muhakkak ki Allah Gafurdur, Rahimdir.)
23

ْْ‫ْحق‬ ً ‫( كْش‬Rasûl’ün hak olduğunu gördüler.)24


‫اى يدكاْأَفَّْالمر يس ى‬
‫وؿ ى‬ ‫ى ى‬
ً
ْ‫اح‬ ٍ ‫( َكأَفَّْال ىق ىمىرْم‬Ay sanki lamba gibidir.)
ْ‫صبى ه‬

ْ‫ْش ًدي هْد‬


‫بْاهللً ى‬ ِ
‫( َكلَكنَّْ ىع ىْذا ى‬Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.)
25

ْ‫تْقىػ ٍوًميْيػى ٍعلى يمو ىْف‬


ََّ ‫( يىاْل َْي‬Keşke kavmim bilselerdi.)26

16
Hûd:48.
17
Bakara:195.
18
Kadir:5.
19
Bakara:220.
20
Muhammed:38.
21
Bakara:80.
22
Bu edatlar şunlardan dolayı fiile benzetilmektedir:
1. Fiilllerdeki gibi harf sayılarının en az üç olması
2. Fiilerde olduğu gibi sonlarına mütekellim yâsı geldiğinde nûnu vikaye almaları
2. Mazi fiillerde olduğu gibi sonlarının fetha üzere mebni olması
4.Tekid, teşbih, temenni gibi fiil anlamları içermeleri
23
Bakara:173.
24
Âli İmrân:86.
25
Hacc:2.
26
Yâsîn:26.

8
3. Cezm harfleri: ْ‫إً ٍف‬,ْ‫ْإً ٍذ ىما‬, ٍ‫ل‬ ً ‫ْاْلم‬
ْ‫ْ ى‬,ْ‫ْلى مما‬,ْ‫ر)ْؿ‬ ٍ ٍ ‫ْ ى(ال يـ‬,‫ْالناىية)ْال‬
ْ‫ى‬ ‫ْ ى(ال‬

ْ‫ْس ىعتً ًو‬ ٍْ ‫ْس ىع وة ًْم‬ ً ِ


‫ْن ى‬ ‫( َّلػ ػ ػ ػ ػ ػ ػػيينف ٍق ْذيك ى‬İmkanı geniş olan, (imkanına göre) geniş infakta
bulunsun.)27

ْ ‫ْما ْالى ْطىاقىةى ْلىنىا ْبًًْو‬


‫( ىْك َّلَ ْ يُتى ِّم ٍلنىا ى‬Rabbimiz takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeylerle bizi
yükümlü tutma.)28
ِ
ْ‫ىخْْلىْوي‬ ‫( إفْيى ٍس ًر ٍؽْفىػ ىق ٍد ى‬Eğer o çalmışsa, daha önce onun kardeşi de çalmıştı.)
‫ْسىر ىؽْأ ه‬
29

ْ‫لمْييولى ٍْد‬ ْ‫َمْيىلً ٍد ى‬


َّْ ‫ْك‬ َّْ ‫( ل‬O doğurmamış ve doğurulmamıştır.)30

ٍْ ‫لى‬, )‫ ىكيْ(لً ىكي‬, ‫إً ىذ ٍْف‬


4. Nasb harfleri: ‫أى ٍْف‬, ‫ن‬
ٍ ٍ
ً ‫ِّؿ‬
ْ ‫اد‬
ْ‫ض ْالٍ ىف ىس ى‬ ٍ ‫ْدينى يك ٍم ْأ ٍىك ْأَف ْييظٍ ًهىر ًْيف‬
ً ‫ْاْل ٍىر‬ ‫اؼ ْأَف ْيػيبىد ى‬ ‫( إً ِِّّن ْأ ى‬Gerçekten ben, (onun) sizin
‫ىخ ي‬
dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkmasından korkuyorum.)31
ً ‫ْكَّلَ ػن ْ ىًَت ىد ْلًسن‬
ٍ‫مت ْاللم ًو ى‬
ْ‫ُْت ًو ن‬
ْ ‫يال‬ ْ‫مت ْاللم ًو ْتىػٍب ًد نيال ى‬
ً ‫( ْفىػ ػ ػ ػلَن ْ ىًَت ىد ْلًسن‬Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle
‫ي‬ ‫ي‬
bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de
bulamazsın.)32

ْ ‫ْما ْفىاتى يك ٍم ىْكىال ْتىػ ٍفىر يحوا ًِْبىا ْآتىا يك ٍْم‬ ِ


‫( ل َكَّْيػ ػ ػ ىال ْتىأٍ ىس ٍوا ى‬Elinizden bir şey çıktığında gam
‫ْعلىى ى‬
çekmeyeseniz, Allah size bir nimet bahşettiğinde de şımarmayasınız.)33

5. ‫’ليس‬ye benzeyen harfler:34 ‫إف‬, ‫ ما‬, ‫ ال‬,‫الت‬

ً
‫( ىْك َماْاللٌويْبًغىاف ول ى‬Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.)
ْ‫ْع مماْتىػ ٍع ىمليو ىْف‬ 35

ْ‫َْيىزنيو ىف‬ ْ‫ْعلىٍي ًه ٍم ى‬


ٍ‫ْك َّلَْ يى ٍم ى‬ ‫ؼ ى‬‫( َّلَْ ىخ ٍو ه‬Onlara korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. )
36

27
Talâk:7.
28
Bakara:286.
29
Yûsuf:77.
30
İhlas:3.
31
Mü’min:26.
32
Fatır:43.
33
Hadid:23.
34
Bu harfler, olumsuzluk ifade etmeleri ve irab yönüyle ‫ ليس‬ye benzetilmektedir.
35
Bakara:74.
36
Yûnus:62.

9
b. Amel etmeyenler: İsim ve fiiller üzerinde herhangi bir etkisi görülmeyen
harflerdir. Bunlar:
1. Gelecek zaman (istikbal) harfleri: ْ‫ؼ‬
‫ ىس ٍو ى‬, ‫س‬
ْ‫ْ ى‬

ََّ ‫ؼْتىػ ٍعلى يمو ىفْثيمْ ىك مالْ َس ْو‬


ْ‫ؼْتىػ ٍعلى يمو ىف‬ ََّ ‫( ىك مالْ َس ْو‬Hayır, ileride bileceksiniz. Sonra hayır, ileride

bileceksiniz.) 37

ْ‫يما‬ ً ‫كْسػ ػ ػنػيؤتًي ًهمْأىجر‬


‫( أ ٍيكلىئً ى‬İşte onlara büyük bir ecir (mükâfat) vereceğiz.)
‫اْعظ ن‬
38
‫ٍ ٍ ٍن ى‬
2. Soru (istifham) harfleri: ْ‫أى‬, ‫ل‬
ٍْ ‫ْ ىى‬

ً ‫اءْاإلحس‬
ًٍ ‫افْإًمال‬ ً
‫ْاإل ٍح ىسا يفْ؟‬ ‫( َه َّْلْ ىجىز ٍ ٍ ى‬İyiliğin karşılığı yalnız iyilik değil mi?)
39

‫ْص ٍد ىرىؾ؟‬
‫ك ى‬‫( َّأَْ ىلٍْنى ٍشىر ٍحْلى ى‬Biz senin göğsünü açmadık mı?)
40

3. Cezmetmeyen şart harfleri: ْ‫أىما‬,ْ‫ْلى ٍوىما‬,ْ‫ْلى ٍوىال‬,ْ‫ْلى ٍو‬,‫ْإً ٍذ ىما‬

ْ‫وهي‬
ْ ‫ْماْفىػ ىعلي‬
‫كى‬ ‫َوْ ىشاءى ىْربُّ ى‬
َّْ ‫( ل‬Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı.) 41

ْ‫( ْفىػ ػ ػأَماْالٍيىْتًي ىمْفىالىْتىػ ٍق ىه ٍْر‬Yetime gelince sakın onu horlama.) 42

ْ ‫ص ًادقًني‬
‫نت ًْم ىن ْال م‬ ً ً ً
‫( َّلَ ْوَما ْتىأٍتينىا ْبًالٍ ىمالئ ىْكة ْإًف ْ يك ى‬Eğer doğru söyleyenlerden isen bize
melekleri getirsene.) 43
II. Kullanımına Göre Mâna Harfleri

Kullanım itibariyle mâna harfleri isimlerle, fiillerle ve her ikisiyle birlikte


kullanılanlar olmak üzere üç kısma ayrılmaktadır. Bunların birçoğunun cümlede
kullanımlarına yukarıda örnekler verilmiştir.

a. Fiille Birlikte Kullanılanlar:

1. Mastar harfleri: ْ‫ ىما‬, ‫أى ٍْف‬

37
Tekâẟur:3-4.
38
Nisâ:162.
39
Rahmân:60.
40
İnşiraḥ:1.
41
Enʿâm:137.
42
Żuhâ:31.
43
Hicr:7.

10
ْ‫ومواْ ىخٍيػهرْلم يك ٍْم‬
‫صي‬ ‫( ىْكأَفْتى ي‬Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.)
44

ً ً ‫( ع ًزيز‬Sizin sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir.)45


ٍ ‫ْعلىٍيوْ َماْ ىعنت‬
ْ‫ُّم‬ ‫ىه ى‬
ْ ‫أى‬,ْ‫أالم‬,ْ‫ لى ٍوالى‬,ْ‫لى ٍوىما‬, ‫الا‬
2. Teşvik ve pişmanlık (tahżîż ve tendîm) harfleri: ‫الى‬ ْ ‫ىى‬

ْ‫ْاىلْم ٍو ًع ىدؾ‬
‫ب ى‬ ‫( َهّلَّْتى ٍذ ىى ي‬Bari randevuna gitseydin ya! /Niye gitmedin.)

‫َلْ ىٍَتتى ًه يد ى‬
ْ‫ْد ٍر ىسك‬ ََّ ‫( أ‬Haydi dersine çalış. /çalışmalısın.)

3. Pekiştirme ve imkân (te’kîd ve teb’id) harfi: ‫قى ٍْد‬

ْ‫ْمنْتػىىزمكى‬
‫( قَ َّْدْأىفٍػلى ىح ى‬Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.)
46

‫ب ىْك ٍج ًه ى‬
ْ ‫ك ًْيف ْال مس ىماء‬ ُّ
‫( قَ َّْد ْنػىىرل ْتىػ ىقل ى‬Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip
durduğunu görüyoruz.)47
ْ‫ىْك م‬
4. Red ve inkâr harfi: ‫ال‬

ً ً
‫وؿ ىْكىَّنيُّد ْلىوي ْم ىن ْالٍ ىع ىذاب ى‬
ْ ‫ْمداا‬ ‫ْما ْيػى يق ي‬
‫ب ى‬‫( َكّلَّ ْ ىسنىكٍتي ي‬Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz,
onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız.)48
5. Olumsuzluk (nefiy) harflerinden: ‫ما‬, ٍ‫ل‬
ْ‫ ى‬, ‫لى مما‬

ْ‫َمْيػى ٍعلى ٍْم‬


َّْ ‫ْماْل‬ ًٍ ‫( علمم‬O insana bilmediğini öğretti.)49
‫ْاالنٍ ىسا ىف ى‬ ‫ىى‬
ْ‫ْاإلميىا يف ًْيفْقيػليوبً يك ٍْم‬
ًٍ ‫( لَماْيى ٍد يخ ًل‬İman henüz kalblerinize girmedi.)50

Bunlardan başka nasb, şart, cezm ve gelecek zaman harfleri de fiille birlikte
kullanılmakta olup hangileri olduğuna ve kullanımlarına daha önce yer verilmiştir.
b. Ġsimle Birlikte Kullanılanlar:

1.Yemin harfleri: ْ‫ب‬


‫ ى‬,ْ‫ت‬
‫ ى‬,‫ك‬

44
Bakara:184.
45
Tevbe:128.
46
Aʿlâ:14.
47
Bakara:144.
48
Meryem:79.
49
Alak:5.
50
Hucurat:14.

11
ْ‫اع ىد مفْالضمعً ى‬
ْ‫يف‬ ً ‫( َّكاهللًْْليس‬Allah’a yemin olsun ki, zayıfa yardım edeceğim.)
‫ى‬ َ
ْ‫تْلىتيػ ٍرًدي ًْن‬
ْ‫اؿَّْتَػ ػ ػ ػاللم ًوْإً ٍفْكً ٍْد ى‬
‫( قى ى‬Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de
helâk edecektin”.)51
ْ‫إًم‬
2.İstisna harfi: ‫ال‬

ْ ‫وـ‬ ٍ ‫( اللٌوي ْال ْإًلىوى ْإِلَّ ْ يى ىو‬Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur, O, (Hayy’dır)
ْ‫ْا٘تى ُّي ْالٍ ىقيُّ ي‬

hayattadır, (Kayyum’dur) ezelî ve ebedîdir.)52


3. Nida harfleri: ‫ْأى‬,ْ‫ يىا‬,ْ‫ آ‬,ْ‫ىم‬
ٍ ‫ أ‬,ْ‫ أىيىا‬,ْ‫ ىىيىا‬,‫ىكا‬
ْ‫طركا‬ ً ‫( ي‬Ey Oruçlular! Orucunuzu açınız. / iftar ediniz.)
‫اْصائ يمو ىف!ْأفٍ ي‬
‫َ ى‬
ْْ‫بْمنْالنْماً ًر‬ ً ً ً
ٍ ‫اْعٍب ىدْالٍ ىقدْي ًرْ!ْاْجتىن‬
‫( َهيَ ى‬Hey Abdulkâdir! Ateşten uzak dur.)
4. Sürpriz (müfâcee) harfleri: ْ‫ إً ىذا‬,‫إً ٍْذ‬

ً ِ
‫اىاْْفىػ ػ ػ ػإذَاْى ىي ى‬
ْ‫ْحيمةهْتى ٍس ىعى‬ ‫( فىأىلٍ ىق ى‬Onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan!)
53

ْ‫تْإْلىٍيْػ ىْهاْإِ َّْذْ يْى ىْوْ ىخار ه‬


ْ‫ًج‬ ‫ص ٍل ي‬
‫( ىك ى‬Oraya vardım, birde ne göreyim o çıkmış.)
5. Uyarı (tenbih) harfleri: ْ‫أىالى‬,ْ‫أما‬
‫ ى‬,ْ‫ ىىا‬,‫يىا‬
ْ‫ْالس ىف ىهاء‬ ‫( أَلْإًنػ يمه ٍم ي‬İyi bilin ki, asıl beyinsizler kendileridir.)
ُّ ‫ْى يم‬
54

ً ‫اضيةن ْمر‬
ْْ‫ضيمةن‬ ً ً ً ً ً ‫( ياْأىيػمْتيػ ػ ػ ػ َػهاْالنمػ ٍفس ْالٍمطٍمئًنمةي‬Ey Mutmain (huzura ermiş) nefis!
ٍ ‫ْارجعيْإ ىىل ىْربِّك ىْر ى‬
ٍ ‫ي ي ى‬
Râzı edici ve râzı edilmiş olarak Rabb’ine dön.)55
ْ‫ ى‬, ‫ىْكْأى مْف‬
6. Benzetme (teşbih) harfleri: ْ‫ؾ‬

ْ‫آت ًْيفْالٍبى ٍح ًرْ ََّكػ ػ ػ ٍاْل ٍىع ىالًْـ‬ ‫ْاٗتىىوا ًرْالٍ يم ى‬


‫نش ي‬ ٍ ‫( ىكلىوي‬Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler

de O’nundur.)56

51
Sâffât:56.
52
Âli İmrân:2.
53
Tahâ:20.
54
Bakara:13.
55
Fecr:27-28.
56
Rahmân:24.

12
ٍ ‫( ىكإًذ ْنػىتىػ ٍقنىا‬Dağı, bir gölge gibi onların üzerine çekip
ْ ‫ْاٗتىبى ىل ْفىػ ٍوقىػ يه ٍم ْ َكأَنَّ ػ ػ ػ ػ ػ ػوي ْظيلمْةه‬

kaldırmıştık.)57
7. Olumsuzluk (nefiy) harflerinden: ْ‫ْإً ٍْف‬, ‫ت‬
ْ‫ْالى ى‬

ْ‫ْمنى و‬
ْ ‫اص‬ ً ََّ ‫ْك َل‬
‫ت ْح ى‬
‫ني ى‬ ِّ ‫( ىك ٍم ْأ ٍىىلىكٍنىا ًْمن ْقىػٍبلً ًهم‬Biz onlardan önce nice nesilleri
ْ‫ْمن ْقىػ ٍروف ْفىػنى ىاد ٍكا ى‬

helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi.)58

ْ‫( إ َّْفْاى ٍ٘تىيىاةيْخاىلً ىدْةن‬Hayat sonsuz değildir.)

Bunlardan başka fiile benzeyen ve cer harfler isimle birlikte kullanılmakta olup
hangileri olduğuna ve kullanımlarına daha önce yer verilmiştir.
c. Ġsimlerde ve Fiillerde Ortak Olanlar:

‫ ى‬,ْ‫ ثيم‬,ْ‫ ىح مَّت‬,ْ‫ أ ٍىك‬,ْ‫ أ ٍىـ‬,ْ‫ الى‬,ْ‫ بى ٍل‬,‫لى ًك مْن‬


1. Atıf harfleri:ْ‫ ىك‬,ْ‫ؼ‬

ْ‫( لى ىق ٍْدْأ ٍىر ىس ٍلنىاْنيوحْانْ ََّكَّإًبٍػىرًى ى‬Andolsun biz Nuh’u ve İbrahim’i (elçi olarak) gönderdik.)59
ْ‫يم‬

ْ‫( يكليواْ ََّكْا ٍشىربيواْ ََّكْالىْتي ٍس ًرفيوا‬Yiyin, için fakat israf etmeyin.)60

2. Tefsir (müfessire) harfleri: ْ‫ىم‬


ٍ ‫أ‬, ‫أ ٍْف‬
ْ‫ك‬ ٍ ْ‫( فى ٍأك ىحٍيػنىاْإليوْأَ َّْف‬Gemiyi yap diye ona vahyettik.)
ْ‫اصنى ًعْالٍ يف ٍل ى‬ 61

ْ‫ودكاٍْأَفْتًٍل يك يمْا ٍٗتىنمْةي‬


‫( ىكني ي‬Varis kılındığınız cennet işte budur.)
62

3. Olumsuzluk (nefy) harflerinden: ْ‫ىال‬, ‫ىما‬

ْ‫تىىول‬ٍٛ ‫ْع ًنْا‬ ً


‫( ىْك َماْيىنط يق ى‬O kendi hevasıyla (arzu ve isteğiyle) konuşmaz.)
63

ً
‫( ىْكَّ َماَّاهللْبًغىاف ول ى‬Allah yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.)
ْ‫ْع مماْتىػ ٍع ىمليوف‬ 64

57
Aʿraf:171.
58
Sad:3.
59
Hadid:26.
60
Aʿraf:31.
61
Mü’minun: 4.
62
Aʿraf:43.
63
Necm:3.
64
Bakara:74;149.

13
4. Cevap harfleri: ْ‫ىال‬,ْ‫جلى ٍل‬ ً
‫ ى‬,ْ‫ ىج ٍْي‬,ْ‫ىج ٍل‬
‫أ ى‬,ْ‫إ ٍم‬, ‫ بػىلىى‬,‫نػى ىع ٍْم‬
ْْ‫( إِمْ ىكىرِِّّبْإًنمويْ ى٘تىق‬Evet, Rabbime andolsun. Muhakkak ki o, (haktır) gerçektir.)65

ْ ‫ت ْبًىربِّ يك ٍم ْقىاليواٍ ْبَػلَى ْ ىش ًه ٍدنىا‬


‫( أىلى ٍس ى‬Ben, sizin Rabbiniz değil miyim? Dediler ki: Evet,
(Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.)66
5. Soru harfleri: Hangileri olduğuna ve kullanımlarına daha önce yer
verilmiştir.
6. Sıla (ziyâde) harfleri: ْ‫إً ٍف‬,ْ‫أى ٍف‬,ْ‫ ىما‬,ْ‫ ًؿ‬,ْ‫ ًم ٍن‬,ْ‫ب‬
ً ,‫ىْال‬

Konumuzun bir kısmını buradaki zâid mâna harfleri teşkil ettiği için ikinci
bölümde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

III. Sayısına Göre Mâna Harfleri

Mâna harfleri kendini oluşturan harflerin sayısına yani kök harflerinin sayısına
göre bir, iki, üç, dört ve beş harften oluşmaktadır.
Tek harften oluşanlar: ْ‫ء‬,ْ‫ا‬,ْ‫ب‬,ْ‫ت‬,ْ‫ؾ‬,ْ‫ؿ‬,ْ‫ـ‬,ْ‫ف‬,ْ‫ؼ‬,ْ‫س‬,ْ‫قػ‬,ْ‫ك‬, ‫م‬

İki harften oluşanlar: ْ‫آ‬,ْ‫إذ‬,ْ‫اى ٍؿ‬,ْ‫أ ٍىـ‬,ْ‫أى ٍف‬,ْ‫إً ٍف‬,ْ‫أ ٍىك‬,ْ‫ىم‬ ً


ٍ ‫أ‬,ْ‫إ ٍم‬,ْ‫بى ٍل‬,ْ‫ ىع ٍن‬,ْ‫ًيف‬,ْ‫قى ٍد‬,ْ‫ ىكي‬,ْ‫الى‬,ٍْ‫ ىل‬,ْ‫لى ٍن‬,ْ‫لى ٍو‬,ْ‫ ىما‬,ْ‫ىم ٍن‬
ٍ
,ْ‫ يم ٍذ‬,ْ‫ىا‬,ْ‫ ىى ٍل‬,ْ‫ ىكا‬,ْ‫يىا‬,)‫اىلنُّو يفْالث ًمقيلىةيْ( ٌف‬

ً ً ً
Üç harften oluşanlar:ْ ‫آ ٍف‬,ْ ‫ل‬ ‫أ ى‬,ْ ‫إ ىذا‬,ْ‫أىالى‬,ْ ‫إ ىىل‬,ْ‫أ ىىما‬,ْ ‫إ مف‬,ْ ‫أى مف‬,ْ‫أىيىا‬,ْ‫بػىلىى‬,ْ‫ثيم‬,ْ ‫ ىجلى ٍْل‬,ْ ‫ ىج ٍْي‬,ْ‫ ىخالى‬,ْ ‫ب‬
ٍْ ‫ىج‬ ‫ ير م‬,ْ ‫ؼ‬
‫ىس ٍو ى‬

,ْ‫ ىع ىدا‬,ْ‫ل‬
‫ ىع م‬,ْ‫ ىعلى‬,ْ‫ت‬ ً
‫الى ى‬,ْ‫ت‬
‫لىٍي ى‬,ْ‫ يمٍن يذ‬,ْ‫ن ٍع ىم‬,‫ىىيىا‬

‫ ىح ى‬,ْ‫ ىح مَّت‬,ْ‫ ىكأى مف‬,ْ‫ ىكالم‬,ْ‫لى ًك ٍن‬,ْ‫لى ىع مل‬,ْ‫لى مما‬,ْ‫لى ٍوال‬,ْ‫لىٍوىما‬,‫الم‬


Dört harften oluşanlar: ْ‫إً ٍذ ىما‬,ْ‫أىالم‬,ْ‫إًالم‬,ْ‫أىما‬,ْ‫إًما‬,ْ‫اشا‬ ْ ‫ىى‬

ْ‫ لى ًك م‬dir.
Beş harften oluşan sadece ‫ن‬

65
Yûnus: 53.
66
Aʿraf:172.

14
BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ZÂĠD HECE HARFLERĠ

A. Zâid Hece Harflerinin Tanımı


Zâid kelimesi sözlüklerde artan, çoğalan, ilave, ek, fazla, ekstra gibi anlamlara
gelmektedir. Kök harfleri ْ‫ زْمْد‬olan ‫ زائد‬sözcüğü, ‫ زاد‬fiilinin ism-i fâili, ‫ زيادة‬kelimesi

de yine aynı fiilinin mastarıdır.67


Zâid hece harfleri, sözcüğün kök harflerine ilave edilmiş ek harflerdir.
Arapça’daki zâid harflerin kısmen Türkçe’deki yapım ve çekim eklerinin yerine
geçtiğini söylemek mümkündür.

İbn Aḳîl (ö:769/1367), İbn Mâlik’in (ö:672/1274) meşhur Elfiyye adlı eserine
yazdığı Şerḥ-u İbn Aḳîl adlı kitabında zâid hece harfini, kelimenin aslî harfi olup
bazı çekimlerinde yerinde kalan ve bazılarında da düşen harftir68 şeklinde tarif
etmiştir. Curcânî (ö:816/1413) de kelimenin bazı çekimlerinde düşen şeydir(harftir)69
şeklinde buna yakın bir tanım yapmıştır.

Ancak el-Ezherî (ö:760/1358), yine Elfiyye üzerine yazdığı bir şerh olan
Şerḥu’t-taṣrîḥ ve’t-tavżıḥ adlı eserinde İbn Hişâm’ın (ö:761/1360) bu tarife itiraz
ettiğini söylemektedir. İbn Hişâm’a göre, ‫ کوكب‬kelimesindeki ‫ ك‬harfi ve ‫قرنفل‬

kelimesindeki ‫ ف‬harfi aslî değil zâiddir.70 Dolayısı ile bu durum yukarda belirtilen

zâid harf tarifine ters düşmektedir. İbn Hişâm, yine ‫ كعد‬kelimesindeki birinci harfin

ْ‫ يىعً يد‬şeklinde geldiğinde, ‫ قاؿ‬kelimesindeki ikinci harfin ‫ قي ٍْل‬şeklinde geldiğinde ve ‫غزا‬

67
İbn Manẓûr, a.g.e., III, 1897; Zemaḫşerî, Ebû’l-Kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer b. Ahmed,
Esâsu’l-belâġa, (thk. Muhammed Bâsil Uyûnu’s-Sûd), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 1998, I, 429;
Zebîdî, a.g.e, VIII, 155 vd.; el-Mu’cemu'l-vasît, s.409; Sarı, Mevlüt, el-Mevârid (Arapça-Türkçe
Sözlük), İpek Yayıncılık, İstanbul, 1982, s.723.
68
İbn ʿAkîl, a.g.e., IV, 198.
69
Curcânî, Ali b. Muhammed eş-Şerif, Kitâbu’t-taʿrîfât, Mektebetu Lübnân, Beyrut 1985, s.90.
70
Ezherî, Ḫalid b. Abdillâh, Şerḥu’t-taṣrîḥ ʿala’t-tavżîḥ evi't-taṣrîḥ bi mażmûni't-tavżîḥ, (thk.
Muhammed Bâsil ʿUyûnu’s-Sûd), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut 2000, II, 669.

15
kelimesindeki üçüncü harfin ‫ ىلٍ ْيػى ٍغ يْز‬şeklinde geldiğinde kelimenin aslî harfleri

olmasına rağmen kelimeden düştüğünü belirterek bu tanımlamadaki eksikliğe dikkat


çekmektedir.71 el-Ezherî’ye göre, İbn Hişâm’ın itirazındaki amaç, İbn Mâlik’in aslî
harf tanımının yanlış olduğunu vurgulamaktır. Ezherî aslî harf, illet harfi düştüğünde
zâid harfin aksine takdiren var olan harftir. Zâid harf ise lüzum görüldüğünde
düşmesine izin verilen harftir demekte ve zâid hece harfini şöyle tanımlamaktadır;
kelimenin aslında yaşanan tahkiki (gerçek) veya takdiri (hükmen) haziftir.72

İbn Yaʿîş (ö: 643/974) ise zâid hece harfini ‫( ضارب‬vuran, döven) kelimesindeki

elif ve ‫( مضركب‬vurulan, dövülen) kelimesindeki vav gibi mâna ifade etmek veya ‫ٔتار‬

(eşek) kelimesindeki elif ve ‫( عمود‬direk, sütun, kazık) kelimesindeki vav gibi kelimenin

anlamını genişletmek için kendinden/aslından olmayan harflerin kelimeye


katılmasıdır şeklinde tanımlamaktadır. 73

Bütün bu tartışmalarda kelime içerisinde hangi hece harflerinin zâid olduğu


sorusu akla gelmektedir. Sîbeveyh (ö:180/796), Muberred (ö:286/900) ve İbn Cinnî
(ö:392/1001) gibi birçok âlim zâid hece harflerinin sayısının on olduğunu
söylemişlerdir. Bazıları bunlar içerisinden ‫ ىػ‬harfini çıkarsa da çoğunlukla bu harfler

şunlardır:74 ‫تمزة‬ٛ‫ا‬, ‫اْللف‬, ‫تاء‬ٛ‫ا‬, ‫الياء‬, ‫النوف‬, ‫التاء‬, ‫السني‬, ‫تيم‬ٚ‫ا‬, ‫الواك‬, ‫الالـ‬

Bu harflerin hafızada kalıcı olmasını sağlamak amacıyla şiir veya nesirden


oluşan birçok veciz ifade bulunmaktadır. Nasıl oluştuğuyla ilgili kendine özgü
hikâyeleri olan bu veciz ifadelerin bazıları şunlardır:75

71
Ezherî, a.g.e., II, 669-672.
72
Ezherî, a.e., II, 669.
73
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 314.
74
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 235-237; Ezherî, a.g.e., II, 672; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mulûkî fi’t-taṣrîf , (thk.
Fahruddîn Ḳabbâve), el-Mektebetu’l-arabiyye, Haleb, 1973, s.100; Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI, 237;
el-Eşbâh ve’n-naẓâir fı’n-naḥv, (thk. Abdullâh Nebhân, Ġâzî Muhtâr Ṭuleymât), Dımaşk, 1987, I,
451; II 332.
75
Ezherî, a.g.e., II, 671-672; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mulûkî, s.100-101; İbn Cinnî, Ebû’l-Fetḥ Osmân,
Sırru ṣınâʿati'l-iʿrâb, (thk. Hasan el-Hindâvî), Dâru’l-kalem, Dımaşk, 1993, s.120-122; Suyûṭi, el-
Eşbâh ve’n-naẓâir, I, 451-460; II, 332.

16
ً
ْ‫تْمواسى‬
‫ْأىنٍ ى‬/ْ‫ْالسما ىف‬
ِّ ‫ت‬ ‫ ىى ًويٍ ي‬/ ‫ْسلىٍي ىماف‬ ‫ اىلٍ ىم ٍو ي‬/ ‫ ىسأىلٍتي يمون ىيها‬/ ‫اىلٍيىػ ٍوىـْتىػنٍ ىس ْاهي‬
‫ ىكأىتىاهي ي‬/ ‫ يى ٍمْيػىتى ىسائىػليو ىْف‬/ ‫تْيػىٍن ىس ْاهي‬

Bu ifadelerin en ilginci İbn Mâlik’nin zâid hece harflerini dört defa zikrettiği şu
beyittir;76

ْ‫يل‬ ً ‫و‬ ً ًً ً
‫ْْأ ىىما هف ىْكْتى ٍسه ي‬،ْ‫ْم ٍس يؤكؿ‬
‫ْتىالىْيػى ٍوىـْأينٍسوِْْْْْْْْنىايىةي ى‬،ْ‫يم‬
‫ىىنىاءه ىْكْتى ٍسل ه‬

Zâid hece harfleri kelime içerisinde rastgele gelmemektedir. Her birinin


kendine has konumu bulunmaktadır. Kelimede anlamsal değişiklere neden
olduklarından bulundukları yerlerde önemli işleve sahiptirler. Örneğin ‫( كتب‬yazdı)

fiilinde ‫( ي ػ ػ ػكتب‬yazıyor), ‫تػ ػ ػكتب‬ ْ‫( َّنَػ ػ ػ ػكػْػٍتي ي‬yazıyoruz), ‫أََّكتب‬


(yazıyor, yazıyorsun), ‫ب‬

(yazıyorum), ‫( ك ػ ػاتب‬yazan), ‫( َّم ػ ػكتب‬okul) şeklindeki yapılarda gerçekleşen anlamlar

gibi. Burada görüldüğü üzere ‫ كتب‬kelimesine sırasıyla ‫م‬, ‫ت‬, ‫ف‬, ‫أ‬, ‫ ا‬ve ‫ ـ‬harfler

eklenmiş ve farklı anlamlar elde edilmiştir.

‫ سألتمونيها‬sözcüğünü oluşturan harfler kelimede her zaman zâid konumda

bulunmamaktadır. Bu harflerْ‫أدب‬,ْ‫ْقضػ ػ ػػى‬,ْ‫ْت ػ ػ ػػرب‬,ْ‫ْسػ ػ ػػكت‬,ْ‫ْضرـ‬,ْ‫ْنػ ػ ػػصر‬,ْ‫ ْكرد‬,ْ‫ْفق ػ ػ ػػه‬, ْ

‫ رضػ ػ ػ ػ ػي‬kelimelerinde olduğu gibi bazen kelimenin aslî harflerinden olduklarından zâid

değillerdir.

Hece harflerindeki ziyâdelik sadece yukarıda belirtilen harflerle sınırlı olmayıp


kelimenin aslî harflerinden birinin tekrarı yoluyla da olmaktadır. el-Ezherî, zâid iki
çeşittir; tekrarla veya diğer şekilde (zâid harflerle) olur. Harfin tekrarı kelimenin
belirli harflerine mahsus değildir. Elif hariç kelimedeki bütün harflerde olabilir77
demektedir. Örneğin ‫( قىطى ىْع‬kesti) fiilinin ‫( قىطم ىْع‬parçaladı) şeklinde söylenmesiyle

kelimenin aslî harflerinden ikincisi şeddelenerek ziyâde yapılmıştır. Yine ‫ب‬


ْ‫ىجلى ى‬

76
Ezherî, a.g.e., II, 672; Emîl Bedîʿ, a.g.e.,V, 229.
77
Ezherî, a.g.e., II, 669-670.

17
(çekmek, asılmak) fiilinin ‫ب‬
ْ‫( ىجلبى ى‬örtünmek, sarınmak) şeklinde söylenmesiyle

kelimenin aslî harflerinden sonuncusu tekrarlanarak ziyâdelik gerçekleşmiştir.78

Sonuç itibariyle kelimeyi meydana getiren ve kökünü oluşturan harflere aslî


harfler (hurûfu’l-aslîyye) denilmektedir. Hece harflerindeki ziyâdelik, kelimenin aslî
harflerine çeşitli gerekçelerle bir veya daha fazla harf ilave etmektir. Bu ziyâdelik ya
ً
‫ ىسأىلٍتي يمون ى‬ibaresindeki harflerden
kelimenin aslî harflerinden birinin tekrarı ya da ‫يها‬

birinin veya birkaçının eklenmesiyle gerçekleşir.

B. Harfin Zâid OluĢunu Gösteren ĠĢaretler


Bir harfin kelime içerisinde zâid olduğunu gösteren değişik göstergeler vardır.
Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1. Kelimeyi oluşturan harflerden biri kelimenin kök harflerinde bulunmuyorsa,


bu harf zâid kabul edilmektedir. Örneğin ‫ضا ًرب‬
‫( ى‬vuran) kelimesinin kökü ‫ض ٍرب‬
‫ى‬
(vurma) olduğu için elif; ‫( ىَشٍأىؿ‬kuzey rüzgârı) kelimesinin kökü ‫( يَشيوؿ‬rüzgâr kuzeyden

esmek) olduğu için hemze zâiddir. Yine ‫( يدىال ًْمص‬parlak şey) ve ‫( إًبٍػنىم‬oğul)

kelimelerinin kökleri ‫صة‬


ْ‫ ىدآل ى‬ve ‫ بػينيػ موة‬olduğu için ‫ ـ‬harfleri; ‫( ىملى يكوت‬hükümdarlık)

kelimesinin kökü ‫ ًم ٍلك‬olduğu için ‫ ت‬harfi; ‫اع‬


ْ‫( إ ٍسطى ى‬güç yetirmek) fiilinin kökü ‫اعة‬
‫طى ى‬
(itaat) olduğu için ‫ س‬harfi zâiddir.

2. Harfin bulunduğu kelimenin vezni Arapça vezinlerinden herhangi birine


uygun değilse o harf zâid kabul edilmektedir. Örneğin ‫( يىٍن ىدلًع‬bir kabile ismi) kelimesi

ْ‫ فيػ ٍعلىلً هل‬veznindedir. Ancak Arapça’da böyle bir vezin bulunmamaktadır. O zaman ‫فيػٍنػ ىعلً ْله‬

vezninden geldiği kabul edilebilir ki bu durumda ‫ ف‬harfinin zâid olduğu

ْ‫( ي‬batıl şey) kelimesi ‫ فيػ يعلِّل‬vezninde olduğu söylenemez, zira


anlaşılmaktadır. Yine ‫ِتيػ ػيِّب‬

78
Ezherî, a.g.e., II, 670.

18
Arapça’da böyle bir vezin bulunmamaktadır. Ancak ‫ تػي يفعِّل‬vezninden olabilir ki bu

durumda baştaki ‫ ت‬harfi zâid olmaktadır.

3. Kelimedeki bir harf o kelimeden türeyen başka bir kelimeden düştüğü


takdirde o harf zâid kabul edilmektedir. Örneğin elif harfi müfred ‫ كًتىاب‬kelimesinin

cemisi olan ‫ يكتيب‬kelimesinden düştüğü için zâid kabul edilmiştir.

4. Bir harf, bulunduğu kelimenin kökünden türeyen başka bir kelimede


sebepsiz yere düşmüş ise o harf zâiddir. Örneğin ‫( أيٍطىل‬böğür) kelimesindeki ‫ م‬harfi

bu kelimenin kök harflerinden oluşan ‫ إً ًطل‬kelimesinde düşmüştür. ‫ أيٍطىل‬kelimesinde ‫م‬

harfinin hazfini gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Öyleyse ‫ْأيٍطىل‬

kelimesindeki ‫ م‬harfi ‫ إً ًطل‬kelimesinde sebepsiz bir yere düştüğü için zâiddir.

5. Bir harf bulunduğu kelimede bir anlam ifade ediyorsa o harf zâid kabul
ْ‫ض ًر ي‬
edilmektedir. Örneğin ‫ب‬ ْ‫ىض ًر ي‬
ٍ ‫ يى‬fiilindeki ‫ م‬harfi gâibliğe, ‫ب‬ ٍ ‫ أ‬fiilindeki ‫ أ‬harfi
mütekellimliğe delalet ettiği için zâiddir. 79

C. Zâid Hece Harflerinin Kullanıldığı Yerler

1. Elif (‫ )ا‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Elif (‫ )ا‬harfi en çok kullanılan zâid harflerdendir. Kelime ister isim olsun ister
fiil olsun başta zâid olarak bulunmamaktadır. Ancak ‫( قىاتًل‬katil), ْ‫ات‬
‫( ىخ ى‬halka, yüzük)

kelimelerinde olduğu gibi kelimenin ikinci harfinde; ‫( غيىراب‬karga), ‫سىراب‬


‫( ى‬serap)
kelimelerinde olduğu gibi üçüncü harfinde; ‫( قًٍرطاس‬kâğıt, yaprak, sahife), ‫ًم ٍفتىاح‬

(anahtar), ‫حٍبلى‬ ًً
‫( ي‬hamile) kelimelerinde olduğu gibi dördüncü harfinde; ‫حلٍب ىالب‬

79
Ezherî, a.g.e., II, 678 vd.; Emîl Bedîʿ, a.g.e., V, 229.

19
(sarmaşık), ‫( قىػ ٍرقىرل‬Yemâme’de meyveli bir yer) kelimelerinde olduğu gibi beşinci

harfinde; ‫( يك ممثٍػىرل‬armut), ‫( قىػبىػ ٍعثىػىرل‬bir şair adı) kelimelerinde olduğu gibi altıncı harfinde

zâid olarak gelebilmektedir.80 Özetle söylemek gerekirse elif harfi kelime başında
değil, sadece kelime ortasında ve sonunda zâid olarak gelebilmektedir.

Elif harfinin zâid olabilmesi için kelimede kendisinden başka en az üç harfin


bulunması gerekmektedir. Örneğin ‫( قاؿ‬dedi) ve ‫( غزا‬savaştı) kelimelerindeki elifler

zâid değil aslî harftir. Yine elif harfinin zâid olabilmesi için rubâî mücerred - muzaaf
bir kelime olmaması gerekmektedir. Örneğin ‫ضى‬
‫ض ٍو ى‬
ْ‫( ى‬gürültü, patırtı, şamata)

kelimesindeki elif zâid değil, aslî harftir. Bu kelimenin aslı ‫ض يْو‬


‫ض ٍو ى‬
ْ‫ى‬ 81
şeklinde

gelmektedir.82

Elif harfinin kelime ortasındaki ziyâdeliği çok fazla görülür. Nitekim zâid
harfleri Arapça vezinlerde geniş bir şekilde ele alan Sîbeveyh’e göre elifin zâid
olduğu vezinler şunlardır: 83

Kelimenin ikinci harfinde zâid olarak bulunduğu vezinler: ‫اعل‬ ً


‫فى ي‬, ‫فىاعل‬,‫اعل‬
‫فى ى‬, ‫اعوؿ‬
‫فى ي‬,
‫اعاؿ‬ ً
‫فى ى‬, ‫فىاع ىالء‬, ‫اع ىوالء‬
‫فى ي‬

Kelimenin üçüncü harfinde zâid olarak bulunduğu vezinler: ‫ ْفىعاؿ‬, ‫فًعاؿ‬, ‫فيعاؿ‬,

ً ‫م‬, ‫فاعل‬
‫فاعل‬ ‫ي‬
ً ‫م‬, ‫اعيل‬
‫ى‬
ً ‫م ىف‬, ‫اعل‬
ً ً ً ً ْ‫فىػ ىعالًػ م‬, ‫فىػ ىعالػًػيل‬, ‫فىػ ىعالػً ىْل‬, ‫فىػ ىعالػػني‬, ‫فىػ ىعالً ىْن‬, ‫فىػ ىعا ًكؿ‬,
‫فىػ ىو ى‬, ‫فىػ ىواعيل‬, ‫فىػ ىعاعيل‬, ‫فىػ ىعاعل‬, ‫فىػ ىعالػىى‬, ‫ػى‬

80
Sîbeveyh, a.g.e., III, 194; IV, 235-236; İbn Cinnî, a.g.e., II, 687-690; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-
mufaṣṣal, V, 322-323; Şerḥu’l-mulûkî, s.127-128; Mâleḳî, Ahmed b. Abdinnûr, Raṣfu’l-mebânî fi
şerḥi ḥurûfi’l-meʿânî, (thk. Ahmed Muḥammed el-Ḫarrâṣ), Dâru’l-kalem, Dımaşk, ts a.g.e., s.37; Emîl
Bedîʿ, a.g.e., V, 230.
ْ‫ض يو‬
81
‫ض ٍو ى‬
ْ‫ ى‬kelimesi rubai muzaaf aynı zamanda murab bir kelimedir. İlâl kaidesi gereği sonundaki
zammeli ‫ ك‬harfi ‫ ل‬harfine dönüşmüş ve ‫ضى‬ ‫ض ٍو ى‬
ْ‫ ى‬şekline gelmiştir.
82
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 322; Ezherî, a.g.e., II, 672,673.
83
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 249 vd.

20
ً ً ً ً ً ً ً ً
‫فى ى‬, ‫فىياعيل‬, ‫ت ىفاعيل‬, ‫ت ىفاعل‬, ‫يْػى ىفاعيل‬, ‫يْػى ىفاعل‬, ‫فىػ ىعا ًكيل‬, ‫فىػ ىعايًيل‬, ْ‫يت‬
‫فىعايل‬, ‫فىعائل‬, ‫ياعل‬ ‫فىػ ىعال ى‬, ‫فىػنىاع ىْل‬, ‫فيػ ىعالىػى‬, ‫فيػ ىعاعيل‬,
ً ‫فيػو‬, ‫فىػعالمة‬, ‫فيػعالًية‬, ‫فىػعالًية‬
‫االءى‬
ْ ‫فىػ ىع‬, ‫فىػ ىع ىاالف‬, ‫اعل‬‫ىى ىى ى ى‬

Kelimenin dördüncü harfinde zâid olarak bulunduğu vezinler:‫ فىػ ٍعلىى‬, ‫فيػ ٍعلىى‬, ‫ فً ٍعلىى‬,

‫ فىْػ ىْعلىى‬, ‫ ًم ٍف ىعاؿ فيػ ىعلىى‬, ‫ تًٍف ىعاؿ‬, ‫ فىػعماؿ‬, ‫ فًعماؿ‬, ‫ فيػعماؿ‬, ‫ فً ٍع ىالء‬, ‫ فىػ ٍع ىالء‬, ‫ فيػعمالػىى‬, ‫ فيػ ىع ىالء‬, ‫ فىػ ٍع ىالف‬, ‫ فىػ ىع ىالف‬, ‫ فيػ ٍع ىالف‬,

‫ فً ٍع ىالف‬, ‫ فً ٍع ىواؿ‬, ‫ فىػٍيػ ىعاؿ‬, ‫ فً ىيعاؿ‬, ‫ فيػ ٍع ىالؿ‬, ‫ فيػ ىع ىالء‬, ‫ فً ىع ىال ًْء‬, ‫ فىػ ىع ىالء‬, ‫وعاؿ‬ ً
‫ في ى‬, ‫ فىع ىالف‬, ‫ فىػ يْع ىالف‬, ‫ فيػ ٍع ىواؿ‬, ‫ فىػ ٍو ىعاؿ‬,
‫فًٍنػ ىعاؿ‬.

Sîbeveyh’in verdiği bu vezinleri ve elif harfinin ziyâdeliğiyle alakalı diğer


kaynaklarda geçen örnekleri kısaca tahlil edecek olursak şu sonuçlara ulaşırız.

Elifin, kelimenin ikinci harfindeki ziyâdeliği;

ً (hayvanın en yüksek yeri, sırt kısmı), ‫( شا ًرب‬bıyık) gibi


ً ‫ فى‬veznindeki ‫كاىل‬
1. ‫اعل‬

ً (hurmacı) gibi nisbetlik, ‫خامس‬


câmid, ‫( البًن‬sütçü), ‫تامر‬ ًْ (beşinci), ‫عاشر‬
ً (onuncu) gibi

sıfat anlamı ifade eden isimlerde, ‫( قاتًل‬katil) gibi sülâsi fiilin ism-i failinde zâid

olabilmektedir.

2. ‫اعل‬
‫ فى ى‬veznindeki ‫حارب‬
‫( ى‬savaştı) gibi işteşlik ifade eden sülâsi mezîd bir fiilde
veya ْ‫ بػى يع ىد‬gibi sülâsi lazım (geçişsiz) bir fiilin ‫اع ىْد‬
‫بى ى‬
84
şeklinde müteaddi (geçişli)

yapıldığı durumlarda zâid olabilmektedir.

3. ‫اع ْوؿ‬
ْ‫( فى ي‬müennesi ‫اع ْولة‬
ْ‫ ) فى ي‬veznindeki ‫( فاركؽ‬hak ile batılı en iyi şekilde bir

birinden ayıran) ve ‫ فاركقة‬gibi mübalağa ifade eden bir kelimede, ‫ ىاركف‬gibi bir özel

isimde, ‫( صابوف‬sabun) gibi câmid bir isimde veya ‫( ساطور‬satır) gibi bir alet isminde

zâid olabilmektedir.

84
Örneğin: ‫ باعىدْزيدْعمرا‬cümlesindeki ‫ باعد‬fiilinin ‫( أبعده‬uzaklaştırdı) anlamında kullanılması gibi.

21
4. ‫( ساباط‬üstü kapalı geçit) gibi ‫اعاؿ‬
‫ ْفى ى‬veznindeki kelimelerde, ‫( نافقاء‬köstebek
ً ‫ فى‬veznindeki kelimelerde ve ‫( عاشوراء‬aşure, muharrem ayının onuncu
yuvası) gibi ‫اع ىالء‬

günü) gibi ‫والء‬


‫اع ى‬
‫ فى ي‬veznindeki kelimelerde zâid olabilmektedir.

Elifin, kelimenin üçüncü harfindeki ziyâdeliği;

1. Sülâsi mücerred fiillerin mastar kalıpları olan ‫فىعاؿ‬, ‫ فًعاؿ‬ve ْ‫ فيعاؿ‬vezinlerindeki

‫كًتاب‬, ‫ طىعاـ‬gibi müfred bir isimde, ‫( ًغياب‬hazır bulunmamak), ‫( ىجفاء‬birine keder

vermek) gibi soyut bir isimde zâid olabilmektedir.

2. ‫ ْفىعاؿ‬ve ‫ فيعاؿ‬vezinlerindeki ‫جبىاف‬


‫( ى‬korkak, ödlek), ‫( يشجاع‬cesur, yürekli, yiğit)
gibi sıfatı müşebbehenin semâî vezinlerinde zâid olabilmektedir.

3. ‫ فًعاؿ‬veznindeki ْ ‫( رجاؿ‬adamlar) gibi cemi mükesser bir kelimede veya ‫ًشبىاع‬

(tok) gibi sıfatı müşebbehe vezinlerinden ‫ فىػ ٍع ىالف‬vezninin müennesi olanْ ‫ فىػ ٍعلىى‬nın

cemisinde zâid olabilmektedir.

ً ‫ فىػو‬, ‫اعيل‬
4. Çoğulluk ifade eden ‫ ْفىعائل‬, ‫اعل‬ ً ‫ فىػع‬, ‫ فىػعال ػى‬, ‫اعيل‬
ً ‫ ْفىػو‬, ‫فاعل‬
ً ‫ م‬, ‫ م ىفاعًيل‬, ‫ فىػعالػًػيل‬,
‫ى‬ ‫ى‬ ‫ىى‬ ‫ى‬ ‫ى‬ ‫ى‬ ‫ى‬
ً ‫ ت ىف‬, ‫ فىياعل‬, ‫ فيػعالىػى‬, ‫ػى‬
ْ‫ فىػ ىعالػً ىل‬, ‫ فىػ ىعالػًني‬, ‫اعيل‬ ً ً ً
‫ى‬ ‫ فىػ ىعالػ مْ ى‬, ‫ فىياعيل‬, ‫ يْػى ىفاعيل‬vezinlerinde gelen cemi mükesser
ve muntehe’l-cumû isimlerde zâid olabilmektedir.

Elifin, kelimenin dördüncü harfindeki ziyâdeliği;

1. ‫فىػ ٍعلىى‬, ‫فيػ ٍعلىى‬, ‫فً ٍعلىى‬, ‫فىْػ ىْعلىى‬, ‫ فيػ ىعلىى‬vezinlerinde elif-i maksûre şeklinde gelmektedir.

Elif-i Maksure müenneslik alameti olmakta ve zâid kabul edilmektedir.

2. ‫ فىػ ٍعلىى‬veznindeki ‫( فرحى‬sevinçli) gibi bir sıfatı müşebbehede, ‫( جرحى‬yaralı) gibi

‫ فعيل‬veznindeki sıfatın cemi mükesserinde veya ‫( دعول‬dava) gibi bir isimde zâid

olabilmektedir.

22
3. ‫ فيْػ ٍعلىى‬veznindeki ‫كٍبْػْىرل‬
ْ‫( ي‬en küçük) gibi bir ism-i tafdilde, ‫ نْػي ٍْع ىْمى‬gibi bir özel

isimde, ‫سْىرل‬
ٍْ ‫( ْيي‬geceleyin yürümek) gibi bir mastarda zâid olabilmektedir.

4. ‫فىػ ٍع ىالء‬, ‫فىػ ٍع ىالف‬, ‫ ْفيػ ٍع ىالف‬sıfatı müşebbehe, ‫ ْفىػعماؿ‬ve ‫ ًم ٍف ىعاؿ‬mübalağalı ismi fail, ‫ْ ًم ٍف ىعاؿ‬

aynı zamanda ismi alet, ‫ فً ٍع ىالف‬rubai mücerred mastar, ‫ فىػ ىع ىالف‬sülâsi mücerred mastar, ْ

‫ فيػعماؿ‬sülâsi ismi faillerin mükesser çoğul vezinleri olup bu vezinlere uygun birçok

kelimede de zâid olabilmektedir.

Elifin, kelimenin beşinci veya altıncı harfinde ziyâdeliğine az rastlanmaktadır.


Arapça da bir kelimenin kök harf sayısının en fazla dört olması85 dolayısıyla elif
harfi kelimenin beşinci ve altıncı harfinde tek başına zâid olarak bulunmamakta
ancak diğer harflerle birlikte zâid olarak gelmektedir. Çoğunlukla da müenneslik
alameti olmaktadır. Örneğin ‫ ْفىػ ىعٍنػلىى‬veznindeki ‫سْىرْنٍ ىْدل‬
ْ‫( ى‬çok cesur) gibi, ‫ْفىػ ٍو ىعالء‬

veznindeki ‫الء‬ ْ‫( ىْح ٍْو ى‬kuşun midesi, akıl) gibi, ‫ ْفًعًٍل ىعاؿ‬veznindeki ‫( ًحلًٍب ىالب‬sarmaşık) gibi
ْ‫ص ى‬

kelimenin beşinci harfinde; ‫ ىم ٍفعيوالء‬veznindeki ‫وراء‬


‫( ىْم ٍْعْيي ْى‬yabani eşekler) gibi, ‫ْفيػعمٍيػلىى‬
vezninde ‫خلمٍيطىى‬
‫( ي‬serseri, rezil) gibi kelimenin altıncı harfinde zâid olabilmektedir.
86

Elif harfinin kelime sonundaki ziyâdeliğini İbn Cinnî ve İbn Yaʿîş ilhak
(sonradan katma), te’nîs ve haşv (araya sokma) olmak üzere üç şekilde ele
almaktadır.87 Örneğin ‫( أ ٍىرطىى‬yaprağıyla deri boyanan bir çeşit ağaç) kelimesinin

sonundaki elifin ziyâdeliği ilhaktır. Kelimede ek, ilave veya uzatmadır. Müenneslik

‫ْمأٍ يرك ه‬
alameti değildir. Çünkü müennesi ‫ أْىٍر ْطىاة‬şeklindedir. ْ‫ط‬ ‫ أىدمي ى‬tamlamasındaki
kullanımda elif olmaması buna delil gösterilmektedir. ‫حٍبلى‬
‫( ي‬hamile, gebe), ‫يسكٍرل‬
(sarhoş) , ‫( يٓتىادل‬hicri takvim ayı) kelimelerinin sonlarındaki eliflerin ziyâdeliği ise

85
Ezherî, a.g.e., II, 662.
86
Ayrıca diğer vezin ve örnekler için bkz. Sîbeveyh, a.g.e., IV, 260-265.
87
İbn Cinnî, a.g.e., II, 691-695; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 323-324.

23
müenneslik içindir. Çünkü bunlar iştikak (türetme) amacıyla müennes yapılmış olup
ً
‫ ى‬, ‫ ىْسكٍر‬, ‫ ٓتىٍد‬şeklindedir. ‫( بىاقلمى‬bakla), ‫ان‬
asılları ‫حٍبل‬ ْ‫( يٖتى ى‬bıldırcın) kelimelerinin

sonlarındaki elifin ziyâdeliği ise haşv için olup bunlar müenneslik için değildir.
Çünkü ‫بىاقًلمى‬, ْ‫ان‬ ً
‫ يٖتى ى‬kelimelerinin müennesleri ‫بىاق مالة‬, ‫ يٖتىانىاة‬şeklindedir. Buradaki elifler
‫ كتىاب‬ve ‫ ٔتار‬gibi iştikak maksadıyla da gelmemiştir. Dolayısıyla onların ziyâdeliği

ilhak ve müenneslikten farklı olup haşv içindir.

2. Hemze (‫ )ء‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bu isim (hemze) elif harfinin harekeli olanına verilen bir ad olup hemze-i vasl
ve hemze-i kat’ olmak üzere ikiye ayrılır.

Hemz-i vasl: Elif-i vasl olarak da bilinen bu harf, kelime başında


bulunduğunda okunan, başka kelimeden sonra geldiğinde okunmadan atlanılan bir
harftir. Kendinden sonra gelen harf sakin okunur. Kelimenin aslî harflerinden biri
kabul edilmeyen hemze-i vasl doğal olarak zâid olmakta ve şuralarda
bulunmaktadır:88

1. Misal ve ecvef fiiller dışındaki89 sülâsi mücerred fiillerin emirlerinde hemze


kıyasî olarak zâiddir. ْ‫أً ٍٖتى ٍْع‬,ْ‫ب‬
ٍْ ‫إً ٍذ ىى‬,ْ‫ب‬ ٍ ً‫إ‬,ْ‫ض ٍْر‬
ٍ ‫ض ًر‬ ‫أيني ي‬,ْ‫أيقٍػتي ٍْل‬, ‫ ْأ ٍيد يخ ٍْل‬gibi
2. ‫ إًفٍػ ىعاؿ‬babı hariç90 mezîd fiillerin mazi, emir ve mastarlarında yine kıyasî

olarak zâiddir.ْ‫ارا‬ ً ً ً ً ً ‫إً ٍجتًم ن‬,ْ‫إً ٍجتى ًم ٍْع‬, ‫ ْإً ٍْجْتى ْم ْع‬gibi
‫إ ٍست ٍغ ىف ن‬,ْ‫إ ٍستىػ ٍغف ٍْر‬,ْ‫إ ٍستىػ ٍغ ىفىْر‬,ْ‫اعا‬ ‫ى‬ ‫ىى‬
ٍْ ً‫ْإ‬,ْ ‫ت‬
3. Şu kelimelerdeki hemzeler ise semâî olarak zâiddir: ْ ‫س هْم‬ ْ‫ْإً ٍْس ه‬,ْ ‫ْإًْبٍ هْن‬,ْ ‫ْإًبٍْػْنى هْم‬,ْ ‫ْإًبٍْػْنىْةه‬

ًْ ‫ْإًثٍْػْنى‬,ْ‫اف‬
,ْ‫ْإً ٍْمْيرهْؤ‬,ْ‫ْإً ٍْمْىرْأىْةه‬,ْ‫اف‬ ًْ ‫ْإًثٍْػْنىْتى‬,ْ‫ْأىٍْميي هْن‬, ‫ْأىٍْميه‬

88
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 144-152; IV, 235; Ezherî, a.g.e., II, 674-675; İbn Cinnî, a.g.e., II, 107-118;
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 317-322; Emîl Bedîʿ, a.g.e., I, 14-18; 21-22; Ġalâyînî, a.g.e., II, 175-
176; Cârim, Ali; Emin, Mustafa, en-Naḥvu’l-vâżıh fî ḳavâid’l-luġati’l-arabiyye li’l-medârisi’l-
merḥaleti’l-ʾûlâ, Mısır, 1964, III, s.60-62.
89
Misal ve ecvef fiillerde konumuz dışında olan başka harflerin hazfi gerçekleşmektedir. Örneğin
ْ‫ىخ ىذ‬
‫ أ ى‬fiilinin emrinin ‫ يخ ٍْذ‬, ‫اؿ‬
ْ‫ قى ى‬fiilinin ‫ قي ٍْل‬şeklinde gelmesi gibi. bkz. Sîbeveyh, a.g.e., IV, 152-157 ; İbn
Cinnî, a.g.e., II, 112-113; Emîl Bedîʿ, a.g.e., I, 23-25.
90
Bu babdaki hemze, vasl değil kat’ hemzesidir.

24
ْ‫ْاىْلٍ ًْكْتى ي‬,ْ‫ْاىْلٍ ىْقٍْويْـ‬, ‫ ْاىلْمر يْج يْل‬gibi.
4. Harf-i Tarifin hemzesi de zâiddir: 91 ْ‫ْاىْلٍ ىْقْلى يْم‬,ْ‫اب‬

Hemz-i Kat’: Elif-i fasl adıyla da bilinen bu harf kelimenin başında, ortasında
veya sonunda, neresinde gelirse gelsin daima okunur. Çoğunlukla başta, nadiren
ortada ve sonda zâid olarak gelen bu harfin zâid olarak geldiği yerler şuralardır:92

1. ‫ ْإًفٍػ ىعاؿ‬babının mazi, emir ve mastarlarında: ‫أى ٍكىرىْـ‬, ‫أى ٍك ًرٍْـ‬, ‫اـ‬
ْ‫ إً ٍكىر ه‬gibi.

2. Muzâri fiillerin mütekellim yapılarında: ْ‫ب‬ ً


‫ أى ٍكتي ي‬, ‫ أ ىيداف يْع‬gibi.
3. İsm-i tafdillerin müzekker vezinlerinde: ‫ضل‬
ْ‫أْىْفٍ ى‬,ْ‫ىٓتىل‬
ٍ ‫أ‬, ‫ىح ىسن‬
ٍ ‫ أ‬gibi.
4. Sıfat-ı müşebbehelerin müzekker vezinlerinde: ‫ٔتىر‬
ٍْ ‫( أْى‬kırmızı), ‫( أ ٍىعىرج‬topal)

gibi.
5. Geçişlilik ifade eden bir harfli sülâsi mezîd fiillerde: ْ‫ىخبىػىر‬
ٍ ‫أ‬,ْ‫أىنى ىاـ‬,ْ‫ب‬
‫أى ٍذ ىى ى‬, gibi.
6. Sıfat-ı müşebbehelerin müenneslerinde kendisinden önce gelen elifle
birlikte: ‫ك ىْماء‬
ٍْ ‫( ْبى‬dilsiz), ‫( ىْزٍْرْقىاء‬mavi) gibi.

7. ‫ أىفٍػ ىعاؿ‬veznindeki cem-i mükesserlerde kendisinden önce gelen elifle birlikte:

‫أ ٍشياء‬, ‫ىٖتىاء‬
ٍ ‫أ‬, ‫ أىبٍػنىاء‬gibi.

8. ‫ أيفٍػ يعالف‬ve ‫ إًفٍعًالف‬veznindeki kelimelerde ‫ ا‬ve ‫ ف‬ile birlikte: ‫ح ىواف‬ ً


‫( أيقٍ ي‬papatya),ْ‫إ ٍربًيىاف‬
(karides), ‫ض ًحيىاف‬
ٍ ً‫( إ‬parlak) gibi.

9. ‫ أىفىػٍنػ ىعل‬veznindeki kelimelerde elif ve ‫ ف‬ile birlikte:ْ ‫( أىلىٍن ىدد‬husumeti katı olan),

‫( أىلىٍن ىجج‬kokusu güzel dal) gibi.

10. ‫ إًفٍعًيل‬veznindeki kelimelerde elif ve ‫ْى‬ile birlikte: ‫س‬


ْ‫’ ىْدىْر ى‬den ‫’ ىْك ىسىْر ;إً ٍد ًريس‬denْ

‫تى ىْل ;إً ٍك ًسْي‬٠ْ‫’ ى‬den ‫تيل‬٠ًٍ ً‫ إ‬gibi.

91
Harf-i tarifteki (ٍْ‫ )اىؿ‬hemzeyi Halil b. Ahmed hemze-i kat’ Sîbeveyh hemze-i vasl kabul etmiştir.
bkz. Sîbeveyh, a.g.e., III, 324 vd.; İbn Cinnî, a.g.e., I, 115-116; II,333 vd.
92
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 235; Ezherî, a.g.e., II, 674-675; İbn Cinnî, a.g.e., II, 107-118; İbn Yaʿîş,
Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 317-322; Emîl Bedîʿ, a.g.e., I, 14-18; 21; Ġalâyînî, a.g.e., II, 177; Cârim-Emin,
a.g.e., 1964, III, 60-62.

25
11. ‫ أيفٍػ يعوؿ‬ve ‫ أيفٍػ يعولة‬veznindeki kelimelerde‫ ْك‬ve ‫ ة‬ile birlikte: ‫يسليوب‬
ٍ ‫( أ‬üslup,
yöntem), ْ ‫جوبة‬
‫( أ ٍيع ي‬ucube, şaşılacak şey), ْ ‫يحبيولىة‬
ٍ ‫( أ‬tuzak, ağ, kapan), ‫( أينٍ يشوطىة‬ilmekli
düğüm), ْ‫أخ يدكد‬
ٍ (yeryüzündeki uzun çatlak, yarık) gibi.
12. Bazı soyut ve somut isimlerde: ْ ‫( أىفٍ ىكل‬telaş, titreme, sarsıntı), ْ ‫أ ٍىرنىب‬

(tavşan), ْ‫( إًٍْتًد‬rastık (sürme) taşı), ْ‫( إًىكزة‬ördek), ْ‫( إًىكز‬kaz), ‫صبىع‬
ٍ ً‫( إ‬parmak) gibi.
13. ‫ فىأٍ ىعل‬veznindeki kelimelerde ْ ‫( ْنىأٍ ىدؿ‬dolandırılma korkusu) , ْ ‫( ىجأٍنىب‬kısa

boylu, ufak yapılı) gibi.


14. ‫ فىػ ٍعأىؿ‬veznindeki kelimelerde:ْ‫(ْ ىم ٍْلىؾ‬melek), ‫( ىَشٍأىؿ‬kuzey rüzgarı) gibi.

Yukarıdaki ilk yedi maddede geçen hemzenin ziyâdeliği kıyasî, diğerlerinde


semâîdir. Ayrıca hemze kelimede her zaman zâid olmamaktadır. Örneğin ْ‫ىخ ىذ‬
‫أ ى‬,

ٍ (ahır), ‫( ْإًتٍب‬önlük, yakasız ve kolsuz kadın gömleği)


‫إٖتاعيل‬, ‫إبراىيم‬, ‫إصطىٍبل‬

kelimelerinde zâid değil aslî harftir.

3. Tâ (‫ )ت‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Yazılışı ve kelimede üstlendiği görev bakımından açık ta (‫ )ت‬şeklinde ve

kapalı veya yuvarlak ta (‫ )ة‬şeklinde birbirinden farklı iki ta harfi bulunmaktadır.

Açık ta harekeli ve sakin olduğunda devamlı ta (‫ )ت‬şeklinde yazılmakta ve

okunmaktadır. Kapalı ta ise kelime sonunda bulunmakta, geçişte ta (‫ ْ ػػة‬-ْ‫ )ة‬şeklinde

okunmakta, üzerinde durulduğunda ha ( ‫ ػػو‬- ‫ ) ه‬şeklinde okunmaktadır. Kapalı yazılan

bu tâ’ya tâu’t-te’nîs (‫)تاء ْالتأنيث‬, tâu’t-te’nîsi’l-merbûta (‫تربوطة‬ٚ‫) تاء ْالتأنيث ْا‬, tâu’l-

26
mubâlağa (‫تبالغة‬ٚ‫)تاء ْا‬, tâu’l-ıvaz (‫)تاء ْالعوض‬, tâu’l-bedel (‫ )تاء ْالبدؿ‬gibi adlar

verilmektedir.93 Her ikisi de şu durumlarda zâid olmaktadır.94

a. Açık ta’nın (‫ )ت‬zâid olarak kullanıldığı yerler:

1. Mazi fiillerde:95 ْ‫جتىا‬


‫ىخىر ى‬
ٍ ‫ْأ‬, ْ‫ت‬
ٍْ ‫ ىك ٌسىر‬, ْ‫قامتىا‬
ْ , ‫جلست‬
ٍْ gibi.

ْ‫ ىٍَتلً ٍس ى‬, ْ‫ ىٍَتلً ىساف‬, ْ‫ني‬


2. Muzâri fiil çekimlerinde: ْ‫ن‬ ًً
‫ ىٍَتلس ى‬, ْ‫وموف‬
ْ‫تىْػ يْق ي‬, ْ‫وماف‬
ْ‫تىْػ يْق ى‬, ‫ تىْػ يقوـ‬gibi.
ً ً
‫تىػ ىف ي‬, ‫تىػ ىفعُّل‬, ‫إًفٍت ىعاؿ‬, ‫إً ٍست ٍفعاؿ‬, ‫ تىػ ىف ٍعليل‬bablarında: ‫تىْػ ىْع ىْاكف‬, ‫صمرؼ‬
3. ْ‫اعل‬ ‫ْتى ى‬, ‫إحْتى ىْم ىْع‬
ٍْ , ‫إستىْػغٍْ ىْفر‬
ٍْ ْ, ‫ج‬
ْ‫ تى ىد ٍحىر ى‬gibi.

4. ‫ تىًفعيل‬babının mastarında: ْ‫تىكٍلًيم‬, ْ‫تىْػٍْرًْديد‬, ‫ْتىْأٍ ًديب‬, ْ‫ تىْػْثٍ ًْقيف‬gibi.

5. Cemi müennes salim kelimelerde: ْ‫فنىات‬


ْ ‫( ىج‬büyük kâseler), ْ‫( ىج ٍوزات‬cevizler),

ْ‫ يم ىعلً ىمات‬, ‫ يم ٍسلً ىمات‬gibi.

6. Munfasıl zamirlerin muhatab ve muhataba yapılarında:96 ْ‫ُت‬ ً ٍ‫أن‬


‫ْأنٍػ ي م‬, ْ‫أىنٍػتي ٍم‬, ْ‫أنٍػتي ىما‬, ْ‫ت‬

,‫ت‬
ْ‫ أنٍ ى‬gibi.

7. Semâî olarak bazı kelimelerde:ْ ‫( ىرىىبيوت‬aşırı korkmak),ْ ‫( ىر ىٔتيوت‬aşırı

esirgemek), ْ‫( طىاغيوت‬Tiran, zâlim, tâğut), ْ‫( ىعٍن ىكبيوت‬örümcek), ْ‫جبىػُّْركت‬


‫( ى‬aşırı büyüklük),

93
Emîl Bedîʿ, a.g.e., IV, 216 vd.; İbn Manẓûr, a.g.e., V, 410; el-Mʿucemu’l-vasîṭ, s.80.
94
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 236,237; Ezherî, a.g.e., II, 676; İbn Cinnî, a.g.e., II, 157-170; İbn Yaʿîş,
Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 336-339; Mâleḳî, a.g.e., s.171; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb ʿan kutubi’l-eʿârîb,
(thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamîd), Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, 1991, s.134-135; Suyûṭi,
Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI, 239; Esterâbâẕî, Rıżaeddîn Muhammed b. el-Hasan, Şerh-u şâfiyeti ibni’l-
Ḥâcib, (thk. ve şrh. Muhammed Nûr el-Hasan, Muhammed ez-Zerḳaf, Muhammed Muhyiddîn
Abdulhamîd) Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 1982, II, 378-379; Emîl Bedîʿ, a.g.e., IV, 226-229;
Ḥamlâvî, Ahmed b. Muhammed b. Ahmed, Şeẕâ’l-ʿurf fî fenni’ṣ-ṣarf, (thk. Muhammed b.
Abdulmuʿtî), Dâru’l-keyân, Riyad 1957, s.196.
95
Mazi fiil çekimlerindeki her ‫ ت‬zâid değildir. Ancak gaibe-müfred ve gaibe-tesniye sigalarındaki
‫’ت‬lar zâiddir. Çünkü bu kiplerdeki ‫’ت‬lar zamir değil müenneslik ‫’ت‬sıdır. bkz. Emîl Bedîʿ, a.g.e., IV,
229; Ġalâyînî, a.g.e., I, 76; Çörtü, Mustafa Meral, Arapça Dilbilgisi (Nahiv), M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Yayınları, İstanbul, 2007, s.25.)
96
Cumhura göre bu kelimelerdeki ْ‫ أ ىف‬zamir ‫’ت‬lar ise hitab harfidir. bkz. Emîl Bedîʿ, a.g.e., IV, 226;
Çörtü, Arapça Dilbilgisi Sarf, s.433.

27
‫( تًٍل ىْقاء‬buluşma, görüşme), ْ‫( تًٍبػيىاف‬açıklamak), ْ‫( ًّتٍْثىاؿ‬heykel), , ‫( ًع ٍف ًريت‬dev, cin, şeytan),

ْ‫( ًّتٍ ى‬timsah) gibi.


‫ساح‬

b. Kapalı ta’nın (‫ )ػة‬zâid olarak bulunduğu yerler:

1. Somut anlam içeren bazı müennes isimlerde:ْ‫ ًى مرة‬, ‫ فىػتىاة‬gibi.

ً , gibi.
2. Bazı sıfat-ı müşebbehelerin müenneslerinde:ْ‫غاضبىة‬

3. Bazı ismü’l heyelerin müenneslerinde: ‫سة‬


‫ ىج ٍل ى‬gibi.
4. Bazı ismü’l-merrelerin müenneslerinde: ‫ض ٍربىة‬
‫ ى‬gibi.
5. Aslî harflerinden birinin hazfedildiği kelimelerde hazfedilen harfe bedel
olarak: Örneğin ‫ إقواـ‬kelimesindeki ‫ ك‬ın düşmesinden bedel ‫ إقامة‬şeklinde gelmesi

gibi.
Bu tür durumların bulunduğu bazı yapılar şunlardır;

I. Ecvef fiillerin ‫ إفعاؿ‬ve ‫ إستفعاؿ‬bâblarının mastarlarında: ‫إسْتً ٍْقىْواـ‬


ٍْ mastarındaki ‫ك‬

ْ‫إسْتًىْق ى‬
ın düşmesinden bedel ‫امة‬ ٍْ şeklinde, ‫ إقٍْػىْواـ‬mastarındaki ‫ ك‬ın düşmesinden bedel ‫إْقى ىْامة‬

şeklinde gelmesi gibi.


II. ‫ تفعيل‬babının ‫ تىػ ٍفعًلىة‬şeklinde gelen bazı mastarlarında: ‫َتًْريب‬
ٍْ‫ ى‬mastarındaki ‫ م‬nın

düşmesinden bedel ‫َت ًربىة‬


ٍ‫ ى‬şeklinde gelmesi gibi.

III. Bazı mu’tel fiillerin mastarlarında: ‫ ىك ٍعد‬mastarındaki ‫ ك‬ın düşmesinden

bedel ‫ ًع ىدة‬şeklinde gelmesi gibi.

6. Sınâ’î mastarlarda şeddeli ‫ م‬dan sonra: ْ‫اىْلًْيٌة‬


ًْ ‫ ىْج‬,ْ‫س ْانًْيمة‬ ًْ ‫س‬
ْ‫إْنٍ ى‬,ْ‫يحْيمة‬ ًْ ‫ يْعبْبي‬gibi.
ًْ ‫ ىْم‬,ْ‫ْيرْبيوْبًْيمة‬, ‫ودْيمة‬

7. ‫ فً ٍعلىة‬veznindeki cem-i kılletlerde:ْ‫ْفًٍتػيىة‬,‫صٍبْػْيىة‬


ًْ gibi.

8. ‫ فيػ ىعلىة‬vezninde olup içerisinde illet harfi bulunan cemi mükesser

yapılarda:ْ‫( قيضاة‬yargıçlar, kadılar, hâkimler),ْ‫( ْيرىْعاة‬çobanlar), ‫( يْد ىْعاة‬dua edenler) gibi.

28
9. ‫ فىػ ىعلىة‬veznindeki sülâsi ism-i fail kalıpların cem-i mükesserlerinde: ْ ‫سفرة‬

(yolculuk), ‫( بْػىىْرىْكة‬artık, kırıntı) gibi.

4. Sîn (‫ )س‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

‫ س‬harfi çoğunluklaْ ‫ إً ٍستً ٍف ىعاؿ‬babı ve çekimlerinde zâid olarak bulunur. 97‫ ْإً ٍستى ٍخىرج‬,

ْ‫ًج‬ ً ً
‫يى ٍستى ٍخر ي‬, ‫إ ٍست ٍخراج‬, ‫ يم ٍستخرج‬kelimelerinde olduğu gibi.

Dilciler göre ‫ أسطاع‬kelimesindeki ‫ س‬harfi de şâz olarak zâiddir. Sîbeveyh ve

ْ ‫ يي ٍس ًطيع أْى ٍْس‬aslındaْ ‫ع‬


onun görüşündekilere göre ‫طىاع‬ ْ ‫ ييطٍ ًو‬şeklinde ‫ إفٍػ ىعاؿ‬babındandır.
‫عي أىطٍ ىو ى‬
Öncelikleْ ‫ع‬
‫ أىطٍ ىو ى‬kelimesindeki ‫ ك‬harfi elife dönüşmüş, harekesi de önceki harfe
nakledilmiş ve ‫اع‬
ْ‫ أىطى ى‬olmuştur. Daha sonra düşen ‫ ك‬ın harekesinden bedel zâid bir ‫س‬

harfi eklenerek kelime ‫طىاع‬


ْ ‫ ْأى ٍْس‬şeklini almıştır. Ferrâ ve onun görüşündekilere göre ise
ً
ٍ şeklinde ‫ إً ٍست ٍف ىعاؿ‬babındandır. Zâid ‫ س‬harfi ‫ ت‬nın
‫ ْأى ٍْس ْطىاع‬kelimesi aslındaْ ‫إستىطىاع‬

düşmesinden bedel gelmiş ve kelime ‫طىاع‬


ْ ‫ْأْى ٍْس‬şeklini almıştır.98

Fiillerin başına ‫ب‬


ْ‫ ىسيىكٍتي ي‬şeklinde istikbal ifade etmek için getirilen ve aslı ‫سوؼ‬

olan ‫ س‬harfi zâid mebânî harflerinden olmayıp meânî harflerindedir.99

5. Lâm (‫ )ؿ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bu harfin meânî harf olarak ziyâdeliği mebânî harf olarak ziyâdeliğinden daha
fazladır. Kelimede çoğunlukla aslî harf olarak bulunur. Ancak ‫ ذالك‬, ‫ ىنالك‬, ‫ تلك‬, ‫أكاللك‬

97
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 237; Ezherî, a.g.e., II, 676; İbn Cinnî, a.g.e., II, 197; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-
mufaṣṣal, V, 344; Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI, 239; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376; Emîl Bedîʿ, a.g.e., V,
545.
98
İbn Cinnî, a. e., II, 199-202; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 344-345; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376-
381; Emîl Bedîʿ, a.g.e., V, 545-546.
99
Emîl Bedîʿ, a.g.e., V, 546-547.

29
gibi işaret isimlerinde ve ‫( ىْىٍيْػ ىْقل‬devekuşu), ‫سل‬
ْ‫( ْطىٍْي ى‬çok; taşkın su), ‫ْىزْيٍ ىْدؿ‬, ‫ ىْعٍْب ىْدؿ‬gibi kelime

sonlarında zâid olarak geldiği görülür.100

İşaret isimlerindeki ‫ ؿ‬harfleri uzaklık ifade etmekte ve buna lâmu’l-buʿd (ْ ‫الى يـ‬

ْ‫ )الٍبيػ ٍع ًد‬denilmektedir. Örneğin ‫ ذالك‬kelimesinde ‫ذا‬, işaret ismi; ‫ ؾ‬harfi kâfu’l-hitab (ْ‫كاؼ‬
‫ي‬
ً ‫تًطى‬ٙ‫ ؿ ;)ا‬harfi ise uzaklık ifade eden Lâmu’l-buʿddur. el-Cermî (ö:225/840) kabul
ْ‫اب‬

etmese de çoğunluğa göre buradaki ‫ ؿ‬harfi zâid kabul edilmektedir.101

Bazıları ‫ ىْىٍيْػ ىْقل‬, ‫سل‬


ْ‫ ْطىٍْي ى‬, ‫ ْىزْيٍ ىْدؿ‬, ‫ىْعٍْب ىْدؿ‬ şeklinde kelime sonlarındaki ‫ ؿ‬harfinin

ziyâdeliğini kabul etmemektedir. Bunlara göre ‫ ىْعٍْب ىْدؿ‬kelimesi aslında ‫ عبدْاهلل‬şeklinde

olup ‫ ؿ‬harfi ‫ هللا‬lafzının yerini tutmaktadır. Bu durumda ‫ عبد ْالدار‬ve ‫عبد ْقيس‬

kelimelerinin ‫ ىعٍب ىد ًرم‬ve ‫ ىعٍبػ ىق ًسي‬şeklinde kullanılması halinde ‫ ؽ‬ve ‫ د‬harfleri de zâid

olmaktadır. Ancak bu harflerin ziyâdeliği bulunmamaktadır. Yine ‫ ىْىٍيْػ ىْقل‬kelimesinin

kökünün ‫ ىيق‬şeklinde değil ‫ ىقل‬şeklinde olduğu söylenmekte ve ‫ ىْىٍيْػ ىْقل‬kelimesinde ‫ؿ‬

harfinin değil ‫ م‬harfinin zâid olduğu belirtilmektedir. Ancak çoğunluğa göre ‫ ىْىٍيْػ ىْقل‬,

‫سل‬
ْ‫ ْطىٍْي ى‬, ‫ ْىزْيٍ ىْدؿ‬, ‫ ىْعٍْب ىْدؿ‬kelimeleri aslında ‫ ىْىٍْيق‬, ‫ ْطىٍْيس‬, ‫ ْىزْيٍد‬, ‫ ىْعٍْبد‬şeklindedir ve ‫ فىػ ٍعلىل‬veznini alan

bu kelimelerin sonlarındaki ‫ ؿ‬harfi zâid kabul edilmektedir.102

100
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 237; Ezherî, a.g.e. , II, 673-674-676; İbn Cinnî, a.g.e., II, 321-324; İbn
Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 345 -346; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 381-382 Emîl Bedîʿ, a.g e., VII, 470-471.
101
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 345 -346; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 381-382; Emîl Bedîʿ, a.g.e., VII,
469,470.
102
İbn Cinnî, a.g.e., II, 321-324; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 345 -346; Esterâbâẕî, a.g.e., II,
381-382; Emîl Bedîʿ, a.g.e., VII, 469,470.

30
6. Mîm (‫ )ـ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Kelimede genellikle başta, nadiren ortada ve sonda zâid olarak bulunan bu


harfin şu durumlarda zâid olduğu görülmektedir.103

ً
‫مٍن ًزؿ ى‬,
1. Sülâsi mücerred fiillerin mîmli mastarlarında: ‫مكٍتىب‬, ‫م ٍر ىٔتىة ى‬,
‫ ىم ٍغفىرة ى‬gibi.
2. Sülâsi mücerredlerin dışındaki fiillerin mîmli mastarlarında: ‫م ىد ٍحىرج‬,
‫ يم ٍزىْد ىْحم ي‬,ْ
‫مٍن ًزلىة‬,
‫ يْمكْىٍرـ ى‬gibi.
Mezîd fiillerin mîmli mastarları aynı zamanda o fiillerin ism-i mef’ûlleri
olmaktadır. ‫ يمٍنطىلىق‬, ‫ضطىىرب‬
ٍ ‫ يم‬gibi.

ً
ٍ ‫ ىم‬, ‫ ىم ٍد ىر ىسة‬, ‫ ىمٍن ًزلىة‬, ‫ ىم ٍوسم‬, ‫ىمأٍ ىكل‬
3. İsm-i zamân ve ism-i mekân vezinlerinde: ‫س ىكن‬

(sığınak, barınak, garaj), ‫( ىمبًيع‬satış yeri) örneklerinde olduğu gibi.

Mezîd fiillerin ism-i mef’ûlleri o fiillerin mîmli mastarı olduğu gibi aynı

ٍ‫ ي‬, ‫صلمى‬
zamanda ism-i zamânı ve ism-i mekânları da olmaktadır. ‫تىم‬٠ٍ‫تىر‬ٝ ‫ يم ى‬, ‫تتى ىمع‬ٍٜ‫ ي‬gibi.
4. İsm-i Mef’ûl vezinlerinde: ‫ضركب‬ ‫م‬
‫ ىم ي‬, ‫ ىم ٍقتيوؿ‬, ‫ يم ىد ٍحىرج‬, ‫ يمكىٍرـ‬, ‫ يم ىكذب‬, ‫تىاطىب‬ٞ‫ ي‬, ‫يمتىػ ىع مود‬
(alışık, alışmış), ‫سن‬
‫( يم ٍستى ٍح ى‬beğenilmiş, güzel görülmüş) gibi.
5. Az kullanılan ve kıyâsî olmayan ‫ ىم ٍف يعوؿ‬veznindeki mastarlarda: ْ‫وؿ‬
‫ ىم ٍع يق ي‬, ‫ىمٍي يسور‬

(kolay olmak), ‫سور‬


‫( ىم ٍع ي‬zor, çetin olmak) gibi.
ً ‫ت‬ٝ‫ ي‬, ‫مٍن ىك ًسر‬, ‫تت ًهد‬ٍْٜ‫ ي‬, ‫ ْمتػ ىف ِّكر‬, ْ‫مت ىكاثًر‬, ‫ م ىدحرًج‬gibi.
6. İsm-i fâil vezinlerinde: ‫ يم ٍك ًرـ‬, ‫ يم ىؤِّدب‬, ‫اسب‬‫ى‬ ‫ى ي‬ ‫يى‬ ‫ي ٍ يى‬

ْ‫ْ ًمٍن ى‬, ‫ ًم ٍفتىاح‬, ‫ ًم ٍس ىواؾ‬, ‫( يمٍن يخل‬kalbur, elek) gibi.


7. İsm-i Âlet vezinlerinde: ‫ب‬

103
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 237; Ezherî, a.g.e., II, 674; İbn Cinnî, a.g.e., II, 426-433; İbn Yaʿîş,
Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 328-334; Mâleḳî, a.g.e., s.303-309; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 373-374; Emîl Bedîʿ,
a.g.e., VIII, 3-8.

31
İsm-i alet olan kelimeler ‫( ًمٍبػىرد‬eğe, törpü) gibi ‫ ًم ٍف ىعل‬vezninde; ‫صبىاح‬ ً
ٍ ‫( م‬lamba) gibi
‫ ًم ٍف ىعاؿ‬vezninde; ‫( ًمكٍنى ىسة‬süpürge) gibi ‫ ًم ٍف ىعلىة‬vezninde ve ‫ يم ٍد يىن‬104 (yağdanlık) gibi ‫ يم ٍفعيل‬105

vezninde gelebilmektedir.

‫ ـ‬harfinin ziyâdeliği genellikle kelime başında görülmektedir. Çoğunlukla

yukarıda görüldüğü gibi aslî (kök) harf sayısı üç olan kelimelerin başında zâiddir.
‫ ملك‬kelimesinde olduğu gibi kök harfinin sayısı üç olan kelimelerin başında zâid

değil aslî harftir. Çünkü Arapça’da isimler ve fiiller en az üç harften oluşmaktadır.


Aslî (kök) harflerinin sayısı dört ve dörtten fazla olan kelimelerin başında bazen zâid,
bazen de asli zâid olmaktadır. Örneğin ‫ يْم ىد ٍحىرج‬kelimesinde zâiddir. Çünkü burada

müştaktır. Ancak ‫جوش‬


‫( ىم ٍرىز ي‬güzel kokulu), ‫( ىم ٍرىدقيوش‬bir çeşit ot; keklik otu) ve ‫ىمٍن ىجنيوؽ‬
(mancınık) kelimelerinde zâid değildir. Çünkü Arapça’da ‫فىػ ٍعلىليوؿ‬, ‫ ىم ٍف ىعليوؿ‬veya ‫ىمٍنػ ىف يعوؿ‬

vezinleri bulunmamaktadır.106

‫ ـ‬harfinin kelime ortasında ziyâdeliği bulunmamaktadır. Ancak bazen gayri


ً ‫ فيػع‬veznindeki
kıyâsî olarak kelime ortasında da zâid olabileceği söylenmekte ve ‫امل‬ ‫ى‬
ً ‫ فيم‬veznindeki ‫ دمالص‬, ‫ قيما ًرص‬kelimeleri ve ‫ فًعماؿ‬veznindeki ‫ًىرماس‬
‫ يدىال ًمص‬kelimesi, ‫اعل‬ ‫ى‬ ‫يى‬ ‫ى‬ ‫ٍى‬ ‫ٍى‬
kelimesindeki ‫’ـ‬ler örnek gösterilmektedir. ‫ يدىال ًمص‬, ‫ يد ىمالص‬kelimelerinin aslında ‫ ىدلًيص‬ve

‫ ًدىالص‬şeklinde olup (‫ )البىػمراؽ‬parlak, pürüzsüz mânasında olduğu söylenmektedir. ‫ـ‬

harfinin bu kelimelerdeki ziyâdeliğine ise el-Aşâ’ya (ö:83/702) ait ْ‫ت‬ ً ‫إذاْجِّردتْيػومان‬


‫ْحسٍب ى‬
‫ي ى ٍ ىٍ ى‬
‫صْا‬ ً ‫يصةْ ْ ْعلىيها ْكًجر ى‬
ً ‫مظ ًْي‬
‫ْدالم ى‬
‫ياؿ ْالن ي‬ ٍ ‫ ( ىٕت ن ى ى‬O soyunduğu zaman kırmızı işlemeli bir elbise veya
parlayan altın sarısı sanırsın) beyitindeki kullanımı delil gösterilmektedir. ‫قي ىما ًرص‬

104
İbn Manẓûr, a.g.e., II, 1446; Sarı, a.g.e., s.524
105
Çörtü, Arapça Dilbilgisi (Sarf), s.502.
106
İbn Cinnî, a.g.e., II, 426; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 330-331; Mâleḳî, a.g.e., s.303;
Esterâbâẕî, a.g.e., II, 373-374; Emîl Bedîʿ, a.g.e., VIII, 5-7.

32
kelimesi ْ‫ض‬ ً ْ‫ب قي ىما ًر ه‬
‫( ا٘تام ي‬ekşi) anlamında olup ‫ص‬ ْ‫( لى ى ه‬ekşi süt veya yoğurt) denmektedir.

Aslında ‫تىٍرس‬ٛ‫ ا‬şeklinde olan ‫ ًى ٍرىماس‬kelimesi de bir çeşit aslan ismi olarak

kullanılmaktadır.107

‫ ـ‬harfi kelime sonunda da zâid değildir. Ancak az da olsa kelime sonunda

herhangi bir nedene bağlı olmaksızın, ıvaz (bedel) olarak veya çokluk (mübalağa)
için zâid olduğu görülmektedir. Örneğin ‫س ٍرطىم‬ ً
‫( ى‬köseği, maşa), ‫( ص ٍل ىدـ‬sert demir)
kelimelerindeki ‫’ـ‬ler herhangi bir nedene bağlı olmaksızın şâz olarak zâiddir. Asılları

‫ ىس ٍرط‬, ‫ ًص ٍلد‬şeklindedir. ‫ اللهم‬kelimesindeki ‫ ـ‬harfi ‫ يا اهلل‬ibaresindeki ‫ يا‬nida harfinden


ً ‫ْع‬
ً ‫ْا٘ت مق ًْمن‬
bedel olarak gelmiştir. Buna ْ‫ند ىؾ‬ ٍ ‫ْى ىو ٍى‬ ‫( اللم يه مم ْإًف ْ ىكا ىف ى‬Ey Allah’ım! Eğer bu
‫ْى ىذا ي‬
ًْ ‫ك ْالٍ يم ٍل‬
(Kur’an-ı Kerim) senin katından gelmiş bir gerçekse…)108 ve ‫ك‬ ً ‫( قي ًل ْاللمه مم‬De
‫ْمال ى‬
‫ي ى‬
ki: Mülkün sahibi olan Allah’ım!)109 âyetleri delil gösterilmiştir. ‫( يزٍرقيم‬oldukça mavi,

masmavi), ‫حم‬
‫( في ٍس ي‬oldukça geniş, gepgeniş), ‫( يح ٍل يكم‬oldukça siyah, simsiyah)
kelimelerindeki ‫ ـ‬ler ise söz konusu kelimedeki vasfın çokluğunu (mübalağa) ifade

eder. 110

7. Nûn (‫ )ف‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Diğer birçok zâid harf gibi ‫ ف‬harfi de kelimenin başında, ortasında ve sonunda

zâid olarak gelebilmektedir. Çoğunlukla kelimelerde aslî olan ‫ ف‬harfi, daha çok

107
İbn Cinnî, a.g.e., II, 428-429; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 331-333; Mâleḳî, a.g.e., s.304-
305; Emîl Bedîʿ, a.g.e., VIII, 8-9.
108
Enfâl:32
109
Âli İmrân:26.
110
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 333; Mâleḳî, a.g.e., s.306-307; Emîl Bedîʿ, a.g.e., VIII, 3-4;8.

33
kelime sonunda elif harfi ile birlikte zâid olmaktadır.111 Ancak kelimenin başında ve
ortasında da ziyâdeliği bulunmaktadır.

‫ ف‬harfinin kelime başındaki ziyâdeliği daha çok muzâri fiilin müfred-

mütekellim kipinde görülmektedir.112 Bilindiği üzere muzâri fiilin 14 kipi


bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki tabloda belirtildiği gibi müfred (1 rakamlı), ‫ ف‬lu (2

rakamlı) ve mebnî (3 rakamlı) kipler olmak üzere üç grupta toplanmaktadır.

Muzâri Fiil Çekim Tablosunda Yer Alan Zâid ‫ ف‬Harfleri

‫اٗتمع‬ ‫التثنية‬ ‫تفرد‬ٚ‫ا‬

َّ‫ يىػ ٍف ىعليو َف‬2 ‫ يىػ ٍف ىعالف‬2 ْ‫ يىػ ٍف ىع يل‬1 ‫الغائب‬

ْ‫ يىػ ٍف ىع ٍل ىن‬3 َّ‫ال ِف‬


ْ‫ تىػ ٍف ىع ى‬2 ْ‫ تىػ ٍف ىع يل‬1 ‫الغائبة‬
‫ تىػ ٍف ىعليو ََّف‬2 ‫ال َِّف‬
ْ‫ تىػ ٍف ىع ى‬2 ‫ تىػ ٍف ىع يْل‬1 ‫تخاطب‬ٚ‫ا‬
ْ‫ تىػ ٍف ىع ٍل ىن‬3 ‫ال َِّف‬
ْ‫ تىػ ٍف ىع ى‬2 ‫ تىػ ٍف ىعلًي ػ ػ ػ ػ ََّن‬2 ‫تخاطبة‬ٚ‫ا‬
‫ نػ ػ ػ ػ ػ ػ ػْػىٍف ىع يْل‬1 ‫ أىفٍػ ىع يْل‬1 ‫تتكلٌم‬ٚ‫ا‬

Bunlardan ْ‫ل‬
‫ نػى ٍف ىع ي‬kipi mâna bakımından cemi olsa da yapı yönünden müfrede
benzediği için müfred kip kabul edilmektedir.113 Sarf yönünden müfred kabul edilen
ْ‫ نػى ٍف ىع يل‬kipindeki ‫ ف‬harfi, muzâri harfleri olan ‫ني‬ ‫ض ًر ي‬
ْ‫ أىتىػ ٍ ى‬harflerinden olup ْ‫ب‬ ٍ ‫ نى‬, ‫ج‬
ْ‫ ىَنٍير ي‬, ‫ نػىتىػ ىعلى يْم‬,

‫ ني ىد ٍحر ي‬, ‫ ني ٍك ًريْـ‬, ‫ نػي ىعلِّ يْم‬kelimelerinde olduğu gibi zâid kabul edilmektedir.
ْ‫ًج‬

İbn Cinnî, ‫ ف‬harfinin kelime başında muzâri fiilin müfred-mütekellim kipi

dışında da zâid olabileceğini belirtmektedir. İbn Cinnî’ye göre ‫( نًٍف ًر ىجة‬sır


ً ‫( نػى ىف‬yüzde çıkan (ergenlik) sivilcesi), ‫( ىَنا ًريب‬harap, virâne) gibi
saklamayan), ‫اطْي‬ ‫ى‬

kelimelerdeki ve ‫ نًٍف ىعاؿ‬veznindeki ‫( نًٍبػىراس‬fitili pamuktan olan lamba, kandil)

111
Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI, 238; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376.
112
Ezherî, a.g.e., II, 676; İbn Cinnî, a.g.e., II, 444; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 334; Mâleḳî,
a.g.e., s.329-330; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376; Emîl Bedîʿ, a.g.e., IX, 237.
113
Çörtü, Arapça Dilbilgisi (Sarf), s.144.

34
ً ً
‫ ْن ٍف ًر ى‬kelimesi ‫( رجل ْن ٍف ًر ىجة ْالقلب‬sır saklamaz,
kelimesindeki ‫ ف‬lar zâiddir. Nitekim ‫جة‬

ً ‫نػى ىف‬, ‫ ىَنا ًريب‬ve ‫ نًبػراس‬kelimelerinin aslı ise


boşboğaz adam) şeklinde kullanılmaktadır. ‫اطْي‬ ‫ى‬ ‫ٍى‬
ًْ şeklindedir.114
‫فىطىره‬, ‫تراب‬ٙ‫ا‬, ‫البس‬

‫ ف‬harfinin kelime ortasındaki ziyâdeliği ise bazı şartlara bağlanmaktadır. el-

Ezherî’ye göre bu harfin kelime ortasında zâid olabilmesi için kendinden öncesi ve
sonrasında en az iki harfin bulunması, kendisinin sâkin olup ve idğam edilmemiş
olması gerekmektedir. Örneğin ‫ب‬
ْ‫( ىعٍن ى‬amber, güzel koku) kelimesindeki ‫ ف‬harfi

kendinden önce iki değil tek harf bulunduğu için, ‫( غيْ ٍرْنًيق‬kuğu) kelimesindeki ‫ ف‬harfi

sakin olmayıp harekeli olduğu için, ‫جنمس‬


‫( ىع ى‬iri deve) kelimesindeki birinci ‫ ف‬harfi
ikinci ‫ ف‬harfine idğam edildiği için zâid değildir.115 İbn Yaʿîş’de bunu destelemekte

ve ‫( ًحٍنػىزقٍر‬çirkin ve kısa boylu kimse), ‫جنىػ ٍع ىدؿ‬


‫( ى‬sert, katı) kelimelerindeki ‫ ف‬ların zâid
değil aslî olduğunu söylemektedir.116 Belirtilen kaidelere uygun olan ‫حٍنػ ىفل‬
‫( ْ ىج ى‬büyük
ordu), ْ‫ضٍنػ ىفر‬
‫( ىغ ى‬aslan),ْ‫( ىكىرنٍػتىل‬şer) , ‫( ىع ىقٍنػ ىقل‬geniş vadi, büyük kum yığını) kelimelerindeki
‫ ف‬lar zâiddir.117 Ancak İbn Cinnî ve el-Mâleḳî bu kaidelere uymayan ‫( قٍنػ ىعاس‬iri,

şişman) ve ‫خر‬ ً
ٍ ‫( قٍنػ ىف‬fevkalade, süper) kelimelerindeki ‫ ف‬ların da zâid olduğunu
belirtmektedir.118

‫ ف‬harfi ‫تىم‬٠ٍ‫احىر‬
ٍ (caymak; develer toplanıp sıkışmak), ‫( اقٍػ ىعٍن ىسس‬kamburluğun zıddı,
doğuştan göğsü öne doğru çıkık olmak), ‫سس‬ ً
‫يػى ٍق ىعٍن ى‬, ‫ يم ٍق ىعٍنسس‬örneklerinde olduğu gibi

114
İbn Cinnî, a.g.e., II, 445.
115
Ezherî, a.g.e., II, 675.
116
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 335.
117
Ezherî, a.g.e., II, 675; İbn Cinnî, a.g.e., II, 445; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 335; Mâleḳî,
a.g.e., s.331; Emîl Bedîʿ, a.g.e., IX, 237.
118
İbn Cinnî, a.g.e., II, 445; Mâleḳî, a.g.e., s.331

35
‫ ْاًفٍػ ىعٍنػْلىل‬veznindeki kelimeler ve onların çekimlerinde; ‫( اًنٍطىلىق‬serbest, hür olmak;

çıkmak, yayılmak), ‫إنٍطالؽ‬, ‫ يمٍنطىلًق‬örneklerinde olduğu gibi ‫ ْاًنٍػ ىف ىعل‬veznindeki kelimeler

ve onların çekimlerinde ‫ ف‬kıyasen zâiddir.119

Bunların dışında aşağıdaki kelimelerde bulunan ‫ ف‬ların da zâid olduğu

belirtilmektedir.120

‫( ىحٍْن ْظىل‬Ebûcehil karpuzu), ‫( ىحٍنبىل‬kürk; kilim), ‫( يسٍنبيل‬sümbül), ‫صر‬


‫( يعٍن ي‬unsur), ‫قيػٍنػ يفذ‬
(deniz kestanesi), ‫صٍن يدكؽ‬ ً ً
‫( ي‬sandık), ‫( يزنٍػبيور‬yaban arısı), ‫( يسٍنبيوؽ‬balıkçı kayığı), ‫حٍندؼ‬
(şahıs adı), ‫( ًخٍن ًزير‬domuz)

‫ ف‬harfinin kelime sonundaki ziyâdeliği de bazı şartlara bağlanmaktadır. el-

Ezherî’ye göre ‫ ف‬harfinin kelime sonundaki ziyâdeliği için ondan önce bir elif, eliften

önce de en az üç aslî harf olması gerekmektedir.121 Örneğin ‫( أ ٍىرىزف‬acı badem yağı) ve

‫( إً ٍس ىكاف‬birini bir yere yerleştirmek) kelimelerindeki ‫ ف‬lar zâid değil aslîdir. Ancak

‫( يعثٍ ىماف‬özel ilim), ‫( ىم ٍرىكاف‬özel isim), ‫( ىعطٍ ىشاف‬susamış), ‫( ىك ٍس ىالف‬tembel), ‫ضبىاف‬


ٍ ‫( ىغ‬kızgın),

‫( ىسكىٍراف‬sarhoş), ‫( قى ٍحطاىف‬bir Arap kabilesi), ‫( ىد ىكىراف‬sirkülasyon, deveran), ‫( ىغلىْيىاف‬galeyan;

fokurdamak), ‫( ىز ٍع ىفىراف‬safran otu), ‫( يع ٍق يربىاف‬altın otu), ‫ج ىالف‬


‫( يج ٍل ي‬kişniş; susam tohumu),
kelimelerindeki ‫ ف‬lar zâiddir.122

119
Mâleḳî, a.g.e., s.332; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 334; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376; Emîl
Bedîʿ, a.g.e., IX, 237.
120
ẞeḳâfî, Osman Abdusselâm Muhammed, el-Eżvâu ʿalâ delâleti’z-ziyâdât fi’l-evzâni’ṣ-ṣarfiyye,
Dâru’l-fikri’l-Arabî, Ḳahire, 2010, s.49.
121
Ezherî, a.g.e., II, 675.
122
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 236; Ezherî, a.g.e., II, 675; İbn Cinnî, a.g.e., II, 445; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-
mufaṣṣal, V, 334; Mâleḳî, a.g.e., s.332-338; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 376.

36
‫ ف‬harfinin ef’âli-hamsede de ziyâdeliği söz konusudur. Bilindiği üzere muzâri

fiilin ‫يػى ٍف ىعالف‬, ْ‫يػى ٍف ىعليو ىف‬, ‫تىػ ٍف ىع ىال ًْف‬, ْ‫تىػ ٍف ىعليو ىف‬, ْ‫ني‬ً
‫ تىػ ٍف ىعل ى‬kiplerine ef’âli-hamse denilmektedir. Bu

kiplerdeki ‫ا‬, ‫ك‬, ‫ م‬harfleri zamir olup zâid kabul edilmemektedir. Ancak bu harflerden

sonra gelen ‫ ف‬lar zâiddir.

Kelime sonundaki ‫ ف‬harfi her zaman zâid olmamaktadır. Tesniye ve cemi fiil

yapılarındaki nûnlar (‫)نوف التثنية ك اٗتمع‬, nûn’u nisve (‫)نوف النسوة‬, nûn’u vikâye (‫)نوف الوقاية‬

ve nûn’u te’kîd (‫ )نوف التؤكًيد‬zâid olarak kabul edilmemektedir. 123

‫ ىر ي‬, ‫ضا ًربىاف‬


Örneğin ‫ج ىالف‬ ‫ ى‬, ‫ قىػلى ىماف‬gibi tensiye isimlerde elif tesniyelik ve ref alameti
ً
‫ىسأىلٍتي يمون ى‬
olup zâiddir. Ancak ‫ ف‬harfi ise tenvine ıvaz/karşılık gelmektedir. Tenvin ise ‫يها‬

harflerinden olmadığı için zâid olmamaktadır. Yine ‫ يم ىعلً يموف‬, ‫ ىعاقًليوف‬gibi cemi müzekker

salim isimlerdeki ‫ ك‬harfleri cemilik ve ref alameti olup zâid harf kabul edilmekte

ancak sonlarındaki ‫ ف‬lar tenvinden ıvaz kabul edildiği için zâid olmamaktadır.

‫ ى‬, ‫ض ًربٍ ىْن‬


ْ‫ضْرْبٍ ىن‬ ٍ ‫ يى‬, ‫ض ًربٍ ىْن‬ ٍ ً‫ إ‬şeklinde mazi, muzâri ve emir fiillerinin cemi
ٍ ‫ تى‬, ‫ض ًربٍ ىْن‬

müennes kiplerinde yer alan nûn’u nisveler ‫ن‬


ْ‫ يى م‬zamirinden bedel olmaktadır. ‫يى مْن‬
ً
‫ ْ ىسأىلٍتي يمون ى‬harflerinden olmadığından ‫ ف‬lar zâid olmamaktadır.
zamiri de ‫يها‬

ْ‫ضىربىًن‬ ْ ً‫ض ًرْبي‬


‫ ى‬,‫ن‬ ْ ًٌ‫ إًن‬şeklinde kelime ile mütekellim yası arasına gelen vikaye nûn’u
ٍ ‫ يى‬, ‫ن‬
kelime sonundaki harekeyi korumak amacıyla gelmekte, zâid kabul edilmemektedir.

ْ‫ب‬ ٍْ ‫ لىيى ٍْذ ىْى ى‬, ‫ لًيى ٍجلً ىس مْن‬, ‫ لًيى ٍجلً ىس ٍْن‬şeklinde muzâri ve emir fiillerin sonlarına şeddeli
‫ لىيى ٍذ ىى ى م‬, ‫ب‬
veya şeddesiz olarak gelen te’kid nunları müstakil birer kelime kabul edildiği için
zâid olmamaktadır.

123
İbn Cinnî, a.g.e., II, 447; ẞeḳâfî, a.g.e., s.51-52.

37
8. Hâ (‫ )ق‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

‫ ىػ‬harfinin kelimedeki ziyâdeliği ‫ ؿ‬harfi gibi çok azdır. Asılları ‫ ىأراقىة‬, ‫ ىجىرع‬, ‫ بػىٍلع‬olan

kelimelerin ‫أىىراقىة‬ ً ً
‫( ى‬kan akıttı), ‫( ى ٍجىرع‬yudumladı), ‫( ى ٍلبىع‬yuttu) şeklinde kullanıldığı gibi
bazen gayri kıyâsî olarak zâid gelebilmektedir.124

Genellikle kelime sonunda zâid olmaktadır. Sîbeveyh’e göre ‫الماه‬


ٍْ ‫ ىكا غي‬, ‫ماه‬
ٍْ ‫( يىا غي ىال‬ey

köle) gibi nüdbede elif-i medden sonra harekeyi görünür ve anlaşılır kılmak için
getirilen ‫( هـ‬hâu’s-sekt) zâid olmaktadır.125 İbn Cinnî, Ebû Abbas’tan naklen ‫ش ٍْو‬
‫اخ ى‬ ً
ٍ , ‫ ٍارمٍْو‬,
ً gibi kelime sonunda vakf (durmak) için getirilen ‫ ىػ‬ların da zâid olduğunu
ْ‫ يىن ٍمو‬, ‫لكنٍْمو‬

ٍْ ‫ ىكا يغ ىال يم‬, ‫طاعْ ظى ٍه ًرًى ٍْيو‬


nakletmiştir.126 İbn Yaʿîş de ‫كًتىابًيىٍْو‬, ْ‫ىْتمٍو‬, ْ‫ ىكا زيٍ ىد ٍاه‬, ‫وه‬ ً
‫ ىكا انق ى‬kelimelerindeki ‫ىػ‬
ların zâid olabileceğini belirtmektedir.127

‫ ىػ‬harfinin en çok ‫ أمهات‬kelimesindeki ziyâdeliği ihtilaf konusu olmuştur.

ْ ‫ يح‬, ْ‫ يرد‬gibi ‫ فيػ ٍع وْل‬veznindeki ْ‫ أيـ‬kelimesinin çoğulu kabul edip


Bazıları bu kelimeyi ‫ب‬

buradaki ‫ ىػ‬yı zâid saymaktadır. Cemisinin ‫ومة‬


‫ اْل ييم ى‬şeklinde kullanılmasını delil
göstermişlerdir. Bazıları ise ‫ فيػ معلىة‬veznindeki ‫ أيم ىهة‬nin çoğulu olduğunu söylemekte ve ‫ىػ‬

yı zâid değil aslî harf kabul etmektedir.128

124
Ezherî, a.g.e., II, 677; İbn Cinnî, a.g.e., II, 569 vd.; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 343 vd.;
Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI, 239; Emîl Bedîʿ, a.g.e., IX, 351.
125
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 236.
126
İbn Cinnî, a.g.e., II, 563.
127
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 340.
128
Ezherî, a.g.e., II, 676-677; İbn Cinnî, a.g.e., II, 563 vd.; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 340 vd.;
Mâleḳî, a.g.e., s.401 vd.

38
9. Vâv (‫ )ك‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

‫ ك‬harfinin de elif gibi kelime başında ziyâdeliği bulunmamaktadır.129 el-

Ezherî’ye göre bu harfin zâid olabilmesi için bulunduğu kelimenin rubai mücerred-
muzaaf bir kelime olmaması da gerekmektedir.130 Örneğin ْ‫س‬
‫( ىك ٍس ىو ى‬vesveseye düşmek,
evhamlanmak) kelimesindeki ikinciْ‫ ك‬harfi zâid değil, aslîdir.

Bu harf ‫ ىك ٍوثىر‬, ‫ج ٍوىىر‬


‫ ى‬, ‫( ىْح ٍوقىل‬bunamış), ‫( د ىكاسر‬pervane) gibi kelimenin ikinci
harfinde; ‫ج ٍد ىكؿ‬ ً
‫( ى‬çizelge, tablo), ‫( د ٍركاس‬samson denilen köpek cinsi; aslan), ‫ىع يجوز‬
(ihtiyar), ‫س ىور‬ ً
ٍ ‫( قى‬aslan), ‫( ْخ ٍرىكع‬Hint yağı), ‫( بػىٍرىكع‬bir kadın ismi) gibi kelimenin üçüncü
harfinde; ْ‫( ىكنىػ ٍه ىوور‬sıcakta birikmiş bulut), ‫( ىزٍرنيوؽ‬uzun nehir), gibi kelimenin dördüncü

harfinde; ْ‫( قًٍن ىدأٍ وك‬süratli deve), ‫جنيوف‬


‫( ىمٍن ى‬su dolabı) gibi kelimenin beşinci harfinde zâid
olabilmektedir.131

‫ ك‬harfi çoğunlukla cemi müzekker salimlerde, mazi, muzâri, emir fiillerin cemi

müzekker kiplerinde bulunmaktadır. Ayrıca mazi fiillerin cemi müzekker kiplerinde


işba harfi de olabilmektedir. ‫ال مزيٍ يدكف‬, ‫ٍركف‬
‫ البىكي‬gibi cemi müzekker salim kelimelerdeki ‫ك‬
lar cemilik alameti olup zâid kabul edilmektedir.132 Ancak ‫ ىكتىبيوا‬, ‫يػى ٍق يْع يدكف‬, ‫سوا‬ ً gibi
‫إجل ي‬
ٍ
mazi, muzâri ve emir fiillerinin cemi müzekker kiplerindeki ‫ ك‬harfleri zamirdir.

ً
‫ ىسأىلٍتي يمون ى‬harfleri içerisinde bulunmadığından zâid kabul edilmemektedir.
Zamirler ‫يها‬ 133

Yine ‫ ىعلً ٍمتي يمػػوه‬, ‫ىخىر ٍجتي يم ػػوه‬


ٍ ‫ أ‬kelimelerinde olduğu gibi mazi fiillerin cemi müzekker

129
İbn Cinnî, a.g.e., II, 595; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 327; Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, VI,
237; Esterâbâẕî, a.g.e., II, 372.
130
Ezherî, a.g.e., II, 673.
131
Sîbeveyh, a.g.e., IV, 237; İbn Cinnî, a.g.e., II, 594; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 328
132
İbn Cinnî, II, 601.
133
ẞeḳâfî, a.g.e.,s.51-52;56.

39
kiplerine mansub muttasıl zamir getirilmek istendiğinde fiil ile bu zamir arasına giren
işbâ ‫ ك‬ı da zâid kabul edilmektedir.134

10. Yâ (‫ )م‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bu harfin ziyâdeliği için üç şart bulunmaktadır. Birincisi, diğer harflerde


olduğu gibi kelimede kendinden başka en az üç harf bulunmalıdır. Örneğin ‫بػىٍي هْع‬

kelimesindeki ‫ م‬zâid değil, aslî harftir. İkincisi, ‫ ك‬harfinde olduğu gibi içinde

ً ‫ًصي‬
bulunduğu kelimenin rubai mücerred-muzaaf bir kelime olmamasıdır. Örneğin ‫صيىْةه‬ ٍ
(elbise ve kumaş örgüsünde kullanılan bir çeşit alet) ve ‫( يػي ٍؤيػي ٍْؤ‬atmacadan küçük yırtıcı

bir kuş) kelimelerindeki ‫ م‬harfleri zâid değil, aslîdir. Üçüncüsü ise muzâri fiil hariç

aslı dört harfli olan bir kelimenin başında bulunmamasıdır. Örneğin ‫ستىػغيور‬
ٍ ‫( يى‬bir çeşit
ağaç) kelimesinde zâid değil aslîdir.135

Bu harf yukarıdaki şartları taşıması halinde kelimenin başında ortasında ve


sonunda zâid olarak gelebilmektedir. Örneğin ‫( يػى ٍرىمع‬bir çeşit oyuncak, topaç), ‫يػى ٍع ىملىة‬

(semiz deve), ‫وـ‬


ْ‫ يػى يق ي‬gibi kelimenin birinci harfinde; ‫( ىخٍيثىػ يفوج‬pamuk tohumu), ‫ىعٍيثيوـ‬

(kuzukulağı denen bitki), ‫صوـ‬


‫قىػٍي ي‬, (koyunotu denen bitki), ‫( بػىٍيطىىْر‬baytar) gibi kelimenin
ْ‫( ًعثٍػ ى‬toz), ‫( ًس ٍرياح‬çabuk, seri), ‫( ىسعًيد‬mutlu), ‫( يكلىٍيب‬köpekçik) gibi
ikinci harfinde; ‫ْي‬

kelimenin üçüncü harfinde zâid olarak gelebilmektedir. Yine ‫( ًد ٍىلًيز‬dehliz), ‫ًمٍن ًديل‬

(mendil), ْ‫ت‬
‫( ىس ٍل ىقٍي ي‬bir şeyi sırttan atmak, fırlatmak) gibi kelimenin dördüncü harfinde;
‫( قىػ ٍرقى ًرير‬güvercinin kurkur sesi; yüksek sesle gülme), ‫ت‬
ْ‫اسلىٍنػ ىقٍي ي‬
ٍ (sırt üstü uyudum.) gibi

134
İbn Cinnî, a.g.e., II, 632 vd.; Emîl Bedîʿ, a.g.e., IX, 408-409.
135
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 325-327; Ezherî, a.g.e., II, 673.

40
ً ‫( عنىػي‬örümcekler), gibi kelimenin altıncı harfinde zâid
kelimenin beşinci harfinde; ‫كبًيت‬ ٍ‫ي‬
olarak gelebilmektedir.136

ْ‫َيلً ي‬,
ْ ‫ م‬harfinin kelime başındaki ziyâdeliği daha çok ‫س‬ ًْ ‫وم‬
ٍ‫اف ى‬ ‫يػى يق ى‬, ‫يػى ٍقع يدكف‬
örneklerinde olduğu gibi muzâri fiillerde görülmektedir. Nadiren de olsa ‫يػى ٍرىمع‬, ‫يػى ٍع ىملىة‬

gibi isimlerde de bulunabilmektedir. ‫ ْم‬harfinin ziyâdeliği daha çok kelime ortasında

ً ًً ً
‫فىػٍي ى‬, ‫ ىسعيد‬, ‫قٍنديل‬, ‫ ىعنىاكبًٍيت‬kelimelerinde olduğu gibi kelimenin ikinci, üçüncü,
görülür. ‫صل‬

dördüncü, beşinci ve altıncı harfinde zâid olarak gelebilmektedir. Dolaysısıyla


kelime ortasında zâid olarak kullanımı daha çoktur. Kelime sonunda ise azdır.
Kelime sonunda daha çok ْ‫ ىعىرًِّب‬, ‫ضاًْكم‬
‫ بػىٍي ى‬kelimelerinde olduğu gibi nisbet yâsı olarak
kullanılmaktadır.

136
İbn Cinnî, a.g.e., II, 767-769; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 325.

41
ĠKĠNCĠ BÖLÜM

ZÂĠD MÂNA HARFLERĠ

A. Zâid Mâna Harflerinin Tanımı


Zâid mâna harfleri irab açısından her hangi bir fonksiyonu olmadığı halde,
anlamı tekîd etmek, sözü güzelleştirmek gibi çeşitli maksatlarla cümlede yer alan
harflerdir. Bunlar, anlamı pekiştirmek gibi manevi fayda; lafzı süslemek, fesahati
artırmak, vezni düzgün hale getirmek ve seci’e imkân tanımak gibi lâfzî faydalardan
ٍْ ‫ ًم‬, ‫ب‬
ötürü getirilmektedir.137 Zâid olarak kullanılan mâna harfleri ‫إً ٍْف‬, ‫أى ٍْف‬, ‫ما‬, ‫ال‬, ‫ن‬ ًْ , ‫ؿ‬,

‫’ؾ‬tir.138 Bu harflerin dışında ‫يف‬, ‫إىل‬, ‫ك‬, ْ‫أ ٍىؿ‬, ‫ يْثم‬, ‫ ؼ‬harfleri de bazen zâid olarak

kullanılmaktadır.139

Basralı nahivciler bu harfleri ziyâde (fazlalık) ve lağv (boş, hükümsüz), Kûfeli


nahivciler ise sıla (bağlaç) ve haşv (ek, ilave) adıyla anmaktadırlar. Nahivciler zâid
veya ziyâde sözcüklerini daha çok anlamda değil irabta kullanmışlardır. Onların
Kurân-ı Kerim’de kullanılmasını uygun görmemişlerdir. Zâid sözcüğünden, hiçbir
mâna taşımayan şey anlaşılacağı endişesiyle onun yerine tekîd (vurgu) ve muḳham
(araya girmiş) sözcüklerinin kullanılması daha uygun görmüşlerdir.140

Bazı nahivciler bu harflerle ilgili olarak, cümlenin aslî anlamını değiştirici


nitelikte olmadığını vurgu maksadıyla cümlede yer aldığını bulunsa da bulunmasa da

137
Suyûṭi, el-Eşbâh ve’n-naẓâir, I, 456-457; Esad, Halil, Hulâsatu’ş-şurûḥ, Mahmut Bey Matbaası,
İstanbul 1888, s.539; Çelen, a.g.e., s.167.
138
Zerkeşî, Bedreddîn Muhammed b. Abdillâh, el-Burhân fî ʿulûmi’l-Kur’ân, (thk. Muhammed
Ebû’l- Fażl İbrahim), Mektebetu dâru’t-turâẟ, Kahire, ts., III, 75; Suyûṭi, el-Eşbâh ve’n-naẓâir, I, 453.
139
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 13; Mâleḳî, a.g.e., s.424-426; Ebû Ḥayyân, Muhammed b.
Yûsuf b. Ali b. Yûsuf b. Hayyân el-Endelusî, el-Baḥru’l-muḥîṭ, (thk. Âdil Ahmed Abdulmevcûd-Ali
Muhammed Muʿavvaż), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut 1993, V, 287-288; Murâdî, a.g.e., s.71- 72;
164-166; 197-198; 252; 385-390; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.62-65;135; 88-89;188;192; 417;
Zerkeşî, a.g.e., IV, 269; 440- 441.
140
Zerkeşî, a.g.e., III, 70; Suyûṭi, el-Eşbâh ve’n-naẓâir , I, 453-459.

42
bir şeyin değişmediğini dile getirmişlerdir.141 Bu ve benzeri sözler, onların hiçbir işe
yaramadığı ve boş yere kullanıldığı anlamına gelmez. Böylesi bir durum özellikle
Kurân-ı Kerim için söz konusu olamaz.

ًْ ً‫يماْإً ٍْف ْم مكنما يك ٍم ْف‬


Örneğin ‫يو‬ ً ‫( كلى ىق ٍد ْم مكن‬Onlara size vermediğimiz kadar servet ve
‫ماى ٍم ْف ى‬
‫ى ى ي‬
kuvvet vermiştik.)142 âyetindeki ْ‫ إ ٍف‬harfi ‫ ما‬anlamında olup olumsuzluğu

pekiştirmektedir.143 Yine ‫اْسيءىِْْبًً ٍْم‬


ً ‫(ْ كلى مماْأىفْجاءتْْرسلينىاْليوطن‬Elçilerimiz Lût’a gelir gelmez,
‫ى ٍ يي‬ ‫ى‬
Lût, onlar için endişelendi)144 âyetindeki ‫ أ ٍْف‬harfi arka arkaya gelen iki fiilin aynı

anda gerçekleştiğini belirten bir bağlaç görevi görmektedir.145 Buradaki ‫ أ ٍْف‬harfi

gelme ve endişelenme işinin neredeyse aynı anda gerçekleştiğine dikkat çekmek


içindir. Ayrıca ‫ أ ٍْف‬harfinin gelmesiyle ‫ لى مما‬sanki iki kez tekrarlanmış olmaktadır.146

el-Curcânî (ö:471/1078) bu harflerin zâid olarak gelişini mecâzi yönden ele


almakta ve te’kîd ifade ettiği değerlendirmesinde bulunmaktadır.147 İbn Yaʿîş’de
(ö:643/1245) zâidlikten gereksizlik ve mânasızlık değil, te’kîd kastedildiğini, te’kîdin
de bir mâna çeşidi olduğunu belirtmektedir.148 Raûf Cemâleddîn, harflerde
ziyâdeliğin anlamda ziyâdeliğe delalet ettiğini, aksi halde bu harflerin
149
kullanılmasının bir anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Kuran’daki zâid
harflerin sırlarını araştıran Ali Necdî Nâsıf ise zâid kelimeler cümleye vurgu katar,

141
İbn Cinnî, a.g.e., 125; Suyûṭi, el-Eşbâh ve’n-naẓâir, I, 453; Tâc, Abdurrahmân, Hurûfu’z-ziyâde
ve cevâzu vuḳûʿıhâ fı’l-Kur’âni’l-Kerim, Mecelletu mecmaʿı’l-luġati’l-arabiyye, Dımaşk, 1972, XXX,
21.
142
Ahkâf:26.
143
Enbârî, Kemâleddîn Ebû’l-Berekât Abdurrahmân b. Muhammed b. Ebî Ṣaad, el-İnṣâf fi
mesâili’l-ḫılâf, Matbatu’s-saʿade, Mısır, 1961, s.636; Zerkeşî, a.g.e., III, 75.
144
Ankebût:33.
145
Zemaḫşerî, Ebû’l-Kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer b. Ahmed, el-Keşşâf an haḳâiḳi ġavâmiżi’t-
tenzil ve ʿuyuni’l-eḳâvîl fi vucûhi’t-teʾvil, (thk. Âdil Ahmed Abdulmevcûd, Ali Muhammed
Muʿavvaż), Mektebetu'l-ʿubeykân, Riyâd, 1998, IV, 548-549; Zerkeşî, a.g.e., III, 76.
146
Ebû’l-Futûh, Muhammed Huseyin, Uslûbu’t-tevkîd fi’l-Kurʼâni’l-Kerîm, Mektebetu Lübnân,
Beyrut, 1995, s.198-199.
147
Curcânî, Ebû Bekr Abdulkâhir b. Abdirrahmân b. Muhammed, Esrâru’l-belâġa, (thk. Ebû Fehd
Mahmûd Muhammed Şâkir), Dâru’l-medenî, Cidde, ts., s.417-420.
148
Suyûṭi, el-Eşbâh ve’n-naẓâir, I, 453-457.
149
Cemâleddîn, Raûf, el-Menhel fî beyâni ḳavâidi ʿılmi’l-ḥurûf, Dâru’l-hicre, Ḳum, 1985, s.91.

43
sözü güzelleştirir ve daha beliğ hale getirir diyerek Kur’ân’daki zâid harfleri farz
ibadetlerin yanında nafile ibadetlere benzetmektedir.150

Neticede zâid olan mâna harfleriyle olsa da olur, olmasa da olur anlamında
lüzumsuz bir fazlalık kastedilmemektedir.151 Bunlar edebi ve belaği yönden
cümlenin anlamını pekiştirmek, zayıf âmili güçlendirmek, lafzı güzelleştirmek ve
cümlede ahenk oluşturmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Ancak nahiv
kitaplarında bu harflerin en çok te’kîd için kullanıldığından bahsedilmektedir.

Bu harfler her zaman zâid olarak kullanılmamakta, ziyâdelik dışında başka


görevler de icra etmektedir. Örneğin ‫ إً ٍْف‬harfi ‫( إً ٍف ْتاقٍػىرأٍ ْتىػ ٍف ىه ٍْم‬Okursan anlarsın)

ْ‫ْعلًي م‬
cümlesinde şart, ‫ْفالحْان‬ ‫( إً ٍف ى‬Ali çiftçi değildir) cümlesinde olumsuzluk anlamı ifade
etmektedir.

B. Zâid Mâna Harflerinin Kullanıldığı Yerler

َّْ ِ‫ َّإ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler


1. ‫ف‬

Bu harf genel olarak iki muzâri fiili cezmeden şart edatı ve ‫ ليس‬gibi olumsuzluk

edatı olarak kullanılmaktadır. Bu aslî görevleri dışında şu durumlarda zâid olarak


gelebilmektedir:152

1. Fiil cümlesinin başında olumsuzluk ‫ ما‬sından sonra olumsuzluğu

pekiştirmek için zâid olarak gelir. ‫وـْْزي هْد‬


‫( ماْإ ٍفْْيػى يق ي‬Zeyd kesinlikle ayağa kalkmaz), ْ‫ماْإف‬
‫و‬
ْ‫فعلتْماْتيكىٍرهي‬ ‫تْبً ىش ٍيءْأنٍ ى‬
‫( ي‬Çirkin görülen hiç bir şey yapmadım) ve ‫تْتىكىٍريىوْي‬ ‫( ماْإ ٍفْْآتىػٍي ي‬Çirkin

150
Yüksel, Ahmet, Dil Bilimi Açısından Kurân’da Zâid Harfler, İslami Araştırmalar Dergisi, 2004,
c. XVII, S. 3, s.172.
151
Ebû’l-Futûh, a.g.e., s.196-197.
152
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 507-508; Enbârî, el-İnṣâf fi mesâili’l-ḫilaf, s.636; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-
mufaṣṣal, V, 39; Mâleḳî, a.g.e., s.109-110; İbn Manẓûr, a.g.e., I, 159; Murâdî, a.g.e., s.211; Zerkeşî,
a.g.e., III, 75; Zebîdî, a.g.e., XXXIV(34), 204-208; Ġalâyînî, a.g.e., III, 269; Abbâs Hasan, a.g.e., IV,
433-434.

44
gördüğün hiç bir şeyi vermedim) cümlelerindeki ‫ إف‬harfleri olumsuzluğu pekiştirmek

için getirilmiştir.
2. İsim cümlesinin başında olumsuzluk bildiren ‫ ما‬dan sonra yine olumsuzluğu

pekiştirmek için zâid olarak gelir. ‫ْقائم‬


ْ‫( ما ْإ ٍْف ْزي هد ه‬Zeyd kesinlikle ayağa kalkmaz)

cümlesi ve ‫ْآخ ًرينىْا‬


ْ‫ْكلىةي ى‬
ٍْ ‫ْاناْكىد‬ ً ً
‫ْْْْْمنىْايى ى‬
‫ْن ى‬ ٍ ‫بْْكلىْك‬
‫ناْج ٍه‬
‫( فماْإ ٍفْْطبُّ ي‬Yaşamımız bir korku getirmedi, fakat
ölümümüz, sonumuz için bir değişimdir)153 beyitindeki ‫ْإف‬harfleri bunun gibidir.

ً‫( طىلىب ْما ْإ ٍْف ْال ى‬Asla


3. Mastar olan ‫ ما‬dan sonra zâid olarak gelir. ‫َْي يدْهي‬ ‫ى‬
ْ‫ْخ ٍْيانْالْيػىىز ياؿْيىًز ي‬،
kavuşamayacağı şeyi istedi) cümlesi ve ‫يد‬ ‫ْْْعلىْالس ِّن ى‬ ‫ْْرأىيٍػتىوي‬ ً ‫كر ِّجْال ىف ىَّت ى‬
ِّ ‫ْللخ ٍْيْماْإ ٍف ى‬، ‫ىى‬
(Delikanlının yaşı ilerledikçe hayırlı olduğunu görürsün ki onun hayrı sürekli
artmaktadır) beyitindeki154 ‫ إف‬harfleri bunun gibi.

4. İsmi mevsûl olan ‫ ما‬dan sonra zâid olarak gelir. ‫إجتىه ٍد ْماْإ ٍفْْبىًقيت‬
ٍ (Yaşadığın
sürece çalış) cümlesinde olduğu gibi.
5. Bazen …dığında, …dığı zaman vb. anlamlardaki zamana delalet eden
lemmâyı hıniyye’den (‫ )ْلى ممْا ْا٘تًنًيٌة‬sonra zâid olarak gelir. ‫ت ْقي ٍمنا‬
‫( ْلى مما ْإ ٍْف ْقي ٍم ى‬Sen katlığın
zaman biz de kalktık) cümlesinde olduğu gibi.
6. Başlama bildiren ‫أال‬
ْ‫ ى‬harfinden sonra da zâid olarak gelir. ‫( أالْإ ٍفْْقاـْزي هْد‬Dikkat!

Zeyd ayakta durmaktadır) cümlesinde olduğu gibi.

‫ْم مكن ي‬
Bu harfin Kur’ân’da zâid olarak kullanılışı sadece Ahkâf suresindeki ْ‫ماى ٍم‬ ‫ىكلى ىق ٍد ى‬
ْ‫يما ْإً ٍْف ْم مكنما يك ٍم ْفً ًيو‬ً
‫( ف ى‬Onlara size vermediğimiz kadar servet ve kuvvet vermiştik)
155

âyetinde görülmektedir. Burada ‫ إ ٍْف‬harfinin olumsuzluğu pekiştirmek için zâid olarak

153
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal V, 39; Mâleḳî, a.g.e., s.110.
154
Murâdî, a.g.e., s.211; Zebîdî, a.g.e., XXXIV (34), 208; Abbâs Hasan, a.g.e., IV, 433.
155
Ahkâf:26.

45
geldiği belirtilmektedir.156 Ayrıca Ebû Ḥayyân (ö:745/1344), bu âyetteki ‫ إ ٍْف‬harfinin

ziyâdeliği konusunda iki farklı görüşün olduğunu ifade etmektedir.157 Birinci görüş,
ْ‫ إ ٍف‬cevabı hazfedilmiş şart veya nefiy edatı olabilir. Eğer nefiy edatı olursa anlam ْ‫يف‬

‫ماى ٍم ًْمنْال يق ٌوة‬


‫الذمْماْم مكن ي‬
‫ى‬ (Size vermediğimiz kuvvetle) şeklinde olmaktadır. Eğer şart edatı

ً ً‫( إفْم مكنما يكم ْف‬Size güç verseydik azardınız) şeklinde olur. Diğer görüş ise
olursa ْ‫يو ْطغيتم‬ ٍ
ْ‫ إ ٍف‬harfi ‫ ما‬yı mevsûlden sonra, nefiy ve tevkît ‫ ما‬sına benzetildiğinden zâid kabul

edilmektedir. Bu durumda ibare ‫( مكناىم ْيف ْمثل ْالذم ْمكناكم ْ ْفيو‬Size verdiğimiz gücü

onlara da verdik) şeklinde olmaktadır.

2. ‫ف‬
َّْ َ‫ َّأ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

En yaygın kullanımı kendinden sonra gelen fiili nasbeder ve ona mastar mânası
verir. Ayrıca kendinden önceki cümlenin kapalılığını gideren ve onu açıklayan tefsir
harfi olarak da kullanılmaktadır. Bu aslî görevleri haricinde şu durumlarda zâid
olarak bulunabilmektedir:158

1. Zaman bildiren ‫ لى مما‬zarfından sonra zâid olarak gelebilir. ‫ت‬


ْ‫ْجاءى ىْزيٍ هْد ْقي ٍم ي‬
‫ْلى ممْا ْأ ٍْف ى‬
(Zeyd geldiğinde (geldiği zaman) ayağa kalktım) cümlesinde olduğu gibi.
2. Kasemden sonraki ‫ لى ٍْو‬den önce zâid olarak gelebilir. ‫ت ْ ىذ ىىٍبػنىا‬ ًْ ‫ك‬
‫اهلل أ ٍْف ْلى ٍو ْ ىذ ىىٍب ى‬ ‫ى‬
ًْ ً‫ْكْالْالعت‬
(Vallahi sen gitseydin biz de giderdik) cümlesi ve ‫يق‬ ‫ى‬ ‫ت‬
‫ْماْبا٘تيِّرْأنٍ ى‬
‫ْْْْك ى‬
‫ْحٌران ى‬
‫ْكنت ي‬
‫أ ٍفْْلى ٍو ى‬
ً‫اهلل‬
ْ ‫ ( أما ىْك‬Vallahi sen eğer özgür olsaydın (Ancak) ne özgürsün ne de özgürlüğünü

sonradan kazanmış bir kölesin)159 beyitinde olduğu gibi.

156
Enbârî, el-İnṣâf fi mesâili’l-ḫilaf, s.636-639; Zerkeşî, a.g.e., III, 75;IV, 218.
157
Ebû Ḥayyân, a.g.e., VIII, 65.
158
Muberred, el-Muḳteżab, (thk. Muhmammed Abdulhâlık Ażime) Matâbiu’l-ehrâmi’t-ticariyye,
Kahire, 1994, II, 359; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 66-67; Mâleḳî, a.g.e., s.116-118; Murâdî, a.g.e.,
s.221-223; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.41-49.
159
Mâleḳî, a.g.e., s.116; Murâdî, a.g.e., s.222; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.42.

46
3. Nadiren ‫ ؾ‬harf-i ceri ve mecrûru arasında bulunduğunda zâid olarak

‫ْم ىق مس وم ْْْْْ ىْكأ ٍف ْظىٍْيبى وة ْت ٍعطيواْإً ىىل ىْكا ًرًؽ ْال م‬


gelebilmektedir. ‫سلى ٍْم‬ ‫( كيػومانْتػيوافً ً و‬Bir gün güler yüzle
‫ني ْب ىو ٍجو ي‬
‫ى ىٍ ى ى‬
bize gelirsen Palamut ağacının yapraklarına uzanan bir ceylan gibi)160 beyitinde
olduğu gibi.
ً ‫اطىْي ود ْٗتيمًة ْالٍم‬
4. ‫ إًذىا‬dan sonra zâid olarak gelebilir. ْ ‫اء ْ ىغا ًر يؽ‬ ً ً ‫فىأ ٍىم ىهلىوي م‬
‫ى‬ ‫ْحَّت ْإذىاْأ ٍف ْ ىكأىنموي ي‬
‫ْْْْْم ىع ى‬
ً
)‫(غامير‬ (Ona bir zaman tanıdı sanki, Su dalgasında boğulana uzatılan el (süresi(

kadar)161 beyitinde olduğu gibi.


Bu harfin Kur’ân-ı Kerîm’de ‫يءى ِْبًً ٍْم‬ ً ‫اءت ْرسلينىا ْليوطنا‬
ْ ‫ْس‬ ‫ْج ٍْ ي ي‬
‫( ىكلى مما ْأ ٍف ى‬Elçilerimiz Lût’a
gelir gelmez, Lût, onlar için endişelendi)162 âyetindeْ zâid olarak kullanıldığı
görülmektedir. ez-Zemahşerî (ö:538/1144) burada ‫ لى مما‬dan sonra gelen ‫ أ ٍْف‬harfinin arka

arkaya gelen iki fiilin aynı anda gerçekleştiğini pekiştiren bir bağlaç olduğunu
belirtmektedir.163 Yani gelme ve endişelenme işinin neredeyse aynı anda
gerçekleştiği anlatılmak istenmektedir. Huseyin Ebû’l-Futuh’a göre ‫ أ ٍْف‬harfinin

gelmesiyle ‫ لى مما‬sanki iki kez tekrarlanmış olmakta ve bu zarfın tekrarı ile yapılan

pekiştirmeden her iki fiilin de aynı anda gerçekleştiği anlaşılmaktadır.164 Yine ْ‫فىػلى مماْأ ٍف‬

ً ‫( جاءْالٍب ًشْيْأىلٍ ىقاهْْعلىىْكج ًه ًوْفىارتىدمْب‬Müjdeci gelir gelmez (Yûsuf’un gömleğini) (Yâkub’un)


‫ص نْيا‬ ‫ى ى ي ي ى ىٍ ٍ ى‬
ً ً
‫شْْبًالمذ ي‬
yüzüne koydu ve (Yâkub’un) gözleri hemen açılıverdi)165 ve ْ‫مْى ىو‬ ‫فىػلى مماْأى ٍفْأ ىىر ىادْْأىفْيػىٍبط ى‬
ًْ ‫تْنػى ٍف نساْبً ٍاْل ٍىم‬
...ْ‫س‬ ‫وسىْأىتيًر ي‬
‫يدْأىفْتىػ ٍقتيػلىًنْْ ىك ىماْقىػتىػ ٍل ى‬ ‫اْم ى‬ ‫تيىماْقى ى‬ٛ‫(( ىع يدكْ م‬Mûsâ), ikisinin de düşmanı olan
‫اؿْيى ي‬
adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün öldürdüğün kişi gibi, beni de

160
Murâdî , a.g.e., s.222; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.42.
161
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.42.
162
Ankebût:33.
163
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, IV, 548; Ebû Ḥayyân, a.g.e., VII, 146; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.42;
Zerkeşî, a.g.e., III, 76.
164
Ebû’l-Futûh, a.g.e., s.198,199.
165
Yûsuf:96.

47
öldürmek mi istiyorsun)166 âyetlerinde deْ ‫ أى ٍف‬harfinin bu maksatlarla zâid olarak

kullanıldığı görülmektedir. 167

3. ‫ ما‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bazen isim bazen de harf olan ‫ ما‬nın birçok görevi bulunmaktadır. İsim olan ‫ ما‬şart

edatı, istifham (soru) edatı, taaccüp ‫ ما‬sı, nekralık anlamında mevsuf ‫ ما‬sı ve ‫الذم‬

mânasında ism-i mevsûl olarak kullanılmaktadır. Harf olan ‫ ما‬ise olumsuzluk edatı,

mastariye edatı, kâffe (engelleme) ‫ ما‬sı ve zâid olarak kullanılmaktadır.168

Zâid olarak kullanılan ‫ما‬, bazen ‫ ما‬yı kâffe olarak kendinden önceki kelimenin

amel etmesini engellemekte bazen ‫ ما‬yı gayri kâffe olup engellememektedir.169 ‫ ما‬şu

durumlarda zâid olarak kullanılmaktadır:

1. ‫ إً مْف‬ve kardeşlerinden sonra

Nevâsıhtan (değiştirenlerden) olan bu harflere el-hurûfu’l-müşebbehe bi’l-fiil


ً ‫لى‬, ‫ت‬
(fiile benzeyen harfler) de denilmektedir.170 Bunlar ‫إً مْف‬, ْ‫أى مف‬, ْ‫ ىكأى مف‬, ْ‫ك من‬ ْ‫لىٍي ى‬, ‫لى ىع ْلم‬

harfleridir. Bilindiği üzere bunlar isim cümlelerinden önce kullanılmaktadır.


Mübtedayı nasbederek kendilerine isim, haberi de ref ederek kendilerine haber
yapmaktadırlar.

166
Kasas:19.
167
Ebû’l-Futûh, a.g.e., s.198-200.
168
Iṣfahânî, a.g.e. , s.618-620; Mâleḳî, a.g.e., s.315-319; Zerkeşî, a.g.e., IV, 398-410.
169
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 67, Mâleḳî, a.g.e., s.315, İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.336,
Zerkeşî, a.g.e., III, 76.
170
Arapça’da başına geldikleri isim cümlesinin, mübteda ve haberlerine tesir ederek onların
adlarını ve i’rablarını değiştiren bazı harf ve fiillere, öncekine ait olan hükmü kaldırarak değiştiren
ْ‫ إً م‬ve kardeşleri
mânasında nevasıh denmektedir. Nevasıhtan olanlar şunlardır: ‫ف‬ ْ‫ ىكا ىف‬ve kardeşleri, ‫س‬
ْ‫لىٍي ى‬
ye benzeyen harfler ْ‫ ىكاى ىد‬ve kardeşleri.

48
ْ‫ إً مف‬ve kardeşlerinden sonra gelen zâid ‫ ما‬bunların amel etmelerine engel

olmakta ve bu şekliyle fiil cümlelerinin de önüne gelebilmektedir.171

Örneğin ْ‫ك ٍم‬ ًْ ‫( إًمَّنىاْأىنىاْبى ىشهر‬Ben de sadece sizin gibi bir insanım)
‫ْمثٍػلي ي‬
172ْ
veْ ‫ْإًمَّنىاْاللٌوي ْإًلىوه‬

ً ‫( ك‬Allah, ancak tek bir ilahtır)173 âyetlerinde ْ‫ إً مف‬isim cümlelerin başında


ْ‫اح هد‬ ‫ى‬
bulunmaktadır. Buradaki zâid ‫ ما‬lar ‫’إً مْف‬nin amel etmesini engellemektedir. Dolayısıyla

kendinden sonraki kısmı da haber ve mübteda olmak üzere merfû kılmaktadır.ْ‫شى‬ ‫إًمَّنى ى‬
‫اَْيٍ ى‬

ْ ‫ْعبى ًادهً ْالٍ يعلى ىم‬


ْ‫اءي‬ ً ‫( اللمو ًْمن‬Allah’tan kulları içerisinde sadece âlimler korkar)174 âyetinde ise
ٍ ‫ى‬
ْ‫’إ مف‬ye zâid ‫ ما‬bitiştiği için fiil cümlesinin önünde yer almıştır.

ْ‫ إً مف‬ve kardeşlerinden ‫ت‬


ْ‫’لىٍي ى‬ye zâid ‫ ما‬birleşip ‫ ْلىٍْيْتى ىْما‬şeklinde geldiğinde isim

cümlesinin başında gelmeye devam eder ve amel edip, etmemesi caizdir. Yani ‫ليتما‬

dan sonraki isim cümlesi mübteda ve haber olarak merfû gelebildiği gibi, ismi olarak
mansub ve haberi olarak merfû da gelebilir. Bu durumda cümleyi hem ْ‫ود‬
‫ْابْْيػى يع ي‬
‫لىٍيتىْماْالشمبى ى‬
hem de ‫ود‬
ْ‫ْابْْيػى يع ي‬
‫( لىٍيتىْماْالشمبى ي‬Keşke gençlik geri gelseydi) şeklinde okumak mümkündür.
175

ْ‫ إً مف‬ve kardeşlerinden sonra gelen her ‫ ما‬zâid değildir. Bazen ‫ ما‬burada ismi

mevsûl ‫ ما‬sı, bazen de mastar ‫ ما‬sı olarak gelebilmektedir. Çoğunlukla zâid ‫ما‬, fiile

benzeyen harflerin sonuna bitişik yazılırken diğerleri ayrı yazılmaktadır.176 Örneğin


ْ‫ْينفد‬ ً ‫( إً مف ْم‬Sizin yanınızda bulunanlar tükenir) cümlesindeki ‫ما‬, ‫ الذم‬mânasında
‫اْعن ىد يك ٍم ي‬ ‫ى‬
ً
‫ْإ مْف ْ ىما ْتى ٍستىقيم ْ ىح ى‬
ismi mevsûl, ‫سن‬ (Dosdoğru (dürüst) olmanız (iyidir) güzeldir)

171
Mâleḳî, a.g.e., s.318; Murâdî, a.g.e., s.335-336; 395; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.338; Ġalâyînî,
a.g.e., II, 307-309.
172
Fussilet:6.
173
Nisa:171.
174
Fatır:28.
175
Murâdî, a.e., s.395; Ġalâyînî, a.g.e., II, 308-309.
176
Ġalâyînî, a.g.e., II, 309-310.

49
cümlesindekiْ‫ ْما‬harfi ‫ ْ إستقامتك‬mânasında mastar ‫ ما‬sı olduğu için ayrı yazılmıştır.

‫( لىعلٌما ْاهللي ْيرٔتينا‬Belki Allah bizlere merhamet eder) cümlesindeki ‫ ما‬zâid olduğu için
ً ‫إًمَّنىا ْصنىػعوا ْ ىكي يد ْس‬
bitişik yazılmıştır. Ancak ْ‫اح ور‬ (Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz
‫ىي ٍ ى‬
hilesidir)177 âyetinde olduğu gibi bazen ismi mevsûl olan ‫ ما‬nın bitişik yazıldığı

görülmektedir.

2. Bazı şart edatlarından sonra

Bilindiği üzere cümle başında bulunan şart edatları iki cümleyi şart ve ceza
(cevap) ilişkisi ile birbirine bağlamaktadır. Şart edatları cezmedenler ve
cezmetmeyenler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.ْ‫ ما‬harfi cezmeden ْ‫أم‬,
ٌ ْ‫ ْإ ٍف‬,ْ‫مَّت‬
‫ْ ى‬,ْ‫ْأيٍ ىن‬
ve cezmetmeyen ‫ إذىا‬şart edatlarından sonra zâid olarak gelmekte ve bunları

amellerinden alıkoymamaktadır.178 Çoğunlukla ‫ إ ٍْف‬veْ ‫ إذىا‬dan sonra zâid olarak

gelmektedir.179 Bu ‫ ما‬lar cümlede genellikle te’kîd ifade etmektedir.180

Örneğin ْ‫ج‬ ً ‫ْأينما ْ ىَتلًس‬


ٍ ‫ْأخير‬
ٍ ‫( ْإما ِْتٍير ٍج‬Çıkarsan çıkarım) cümlesinde ‫’إ ٍْف‬den, ْ‫س‬
ٍ ‫ْأجل‬
ٍ ٍ ٍ
(Nereye oturursan otururum) cümlesinde ‫’أين‬den, ْ‫ْأذىب‬
ٍ ‫ْتذىب‬
ٍ ‫مَّت ْما‬
‫ى‬ (Ne zaman

gidersen giderim) cümlesinde ‫مَّت‬


ْ‫’ ى‬dan ve ‫إذاْماْقمت ْْقيمنا‬
‫ي‬ ْ (Kalktığın zaman kalkarız)

cümlesinde ‫ إذا‬dan sonra gelen ‫ ما‬lar zâiddir. Yine ‫ن‬


ْ‫اءْا٘تي ٍس ى‬
ٍ ‫ىٖتى‬ ٍ ‫اْمْاْتى ٍد يعواْفىػلىويْاْل‬
‫( أىيا ى‬Hangisiyle
çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur)181 âyetinde ‫ أيٌا‬dan sonra

gelen ‫ ما‬da zâiddir. Ancak Ebû Ḥayyân bu âyetteki ‫ ما‬nın zâid olduğunu, şart edatı da

olabileceğini söylemektedir. Ebû Hayyân, eğer ‫ ْأىيٌا‬ve ‫ ما‬nın her ikisi de şart edatı

177
Tâhâ:69.
178
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 70-71;115; Mâleḳî, a.g.e., s.315-316; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb,
344-345; Zerkeşî, a.g.e., III, 77; IV, 409-410.
179
Murâdî, a.g.e., s.333.
180
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 115.
181
İsrâ:110.

50
olarak kabul edilirse bu durumda iki şart edatının şâz olarak bir araya geldiğini
belirtmektedir.182

‫ إًذ‬ve ‫ حيث‬normalde tek başlarına zaman ve mekan zarfı olarak

kullanılmaktadır. Ancak bunlara zâid ‫ ما‬birleştiğinde iki fiili cezmeden şart edatı

olarak değerlendirilmektedir.183 Başka bir ifade ile iki fiili cezmeden ‫ْإًذما‬ve ‫ حيثما‬daki

‫ ما‬lar da zâid kabul edilmektedir. Örneğin ‫ْأجلس‬


ٍْ ‫لسس‬
ٍ ‫َْت‬
ٍ‫( حيثما ى‬Her nereye oturursan

‫( إً ٍذ ىما ْتىػ ٍف ىع ٍل ى‬Kötülük yaparsan (yaptığın


otururum) cümlesinde ‫ حيثما‬daki ‫ ما‬ve ْ ‫ْش ٌران ْتىػٍن ىد ٍـ‬

zaman) pişman olursun) cümlesinde ‫ إً ٍذ ىما‬daki ‫ ما‬zâiddir.

‫ىح يد يُهىا ْأ ٍىك ْكًالى يُهىا‬ ً


‫ند ىؾ ْالٍكبىػىر ْأ ى‬
ً ‫( إًما ْيػبػليغى من‬Eğer ikisinden birisi veya her ikisi senin
‫ْع ى‬ ٍ‫ى‬
yanında yaşlanırlarsa...) 184 ve ْْ‫ت‬ ُّ ‫( أىيٍػنىماْتى يكونيواْيي ٍد ًر‬Nerede olursanız olun, ölüm
‫كك يْم الٍ ىم ٍو ي‬ ‫ى‬
size ulaşacaktır)185 âyetlerinde olduğu gibi Kur’an’daki diğer birçok âyette de186 şart
edatlarından sonraki ‫ ما‬ların bu bağlamda zâid olarak kullanıldığı görülmektedir.

3. Bazı harf-i cerlerden sonra

İsimlerin önüne gelip onları mecrûr yapan harflere cer harfleri denmektedir.
ً
ً ‫م ْن‬,
Zâid ‫ ما‬harfi bazen ْ‫ب‬, ٍ ْ‫ع ٍن‬,
‫ؾ ى‬, ‫ب‬
ْ‫ ير م‬harf-i cerlerinden sonra te’kîd için zâid olarak

kullanılmaktadır.187

ً ْ‫ ْ ىعن‬ve ‫ ًم ْن‬harflerinden sonra geldiğinde onların amel etmelerini


ْ‫ب‬, ٍ ٍ
ً ًً ً ‫ت‬ًٟ (Hataları yüzünden boğuldular
‫ماْخطيئىاِت ٍم ْأي ٍغ ًرقيواْفىأ ٍيدخليواْنى ن‬
engellememektedir. Örneğin ‫ارا‬ ‫ى‬

182
Ebû Ḥayyân, a.g.e., VI, 87.
183
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.342.
184
İsrâ:23.
185
Nisâ:78.
186
İsrâ:28; ʿArâf:200; Enfâl:57;58; Meryem:26; Bakara:38;115; Fussilet:20; Şûra:37; Tevbe:127.
187
Sîbeveyh, a.g.e., I, 181; Mâleḳî, a.g.e., s.317; Ebû Ḥayyân, a.g.e., III, 103; Murâdî, a.g.e.,
s.331-332; İbn ʿAkîl, a.g.e., III, 31; Zerkeşî, a.g.e., III, 76-78; Ġalâyînî, a.g.e., III, 191.

51
ًً ً
‫صبً يح من ْنىادم ى‬
ve ateşe sokuldular),188 ْ‫ني‬ ٍ ‫ْع مما ْقىل ويل ْلىيي‬
‫اؿ ى‬
‫( قى ى‬Allah buyurdu ki: Pek yakında
ً ً
‫( فىبً ىماْنػى ٍقض ًهمْمْيثىاقىػ يه ٍمْلىعن ي‬Verdikleri sözleri bozmaları sebebiyle
pişman olacaklar)189 ve ‫ماى ٍْم‬

onları lânetledik)190 âyetlerindeki zâidْ ‫ ما‬lar kendinden önceki harf-i cerlerin amel

etmesini engellememektedir.191

ْ‫ب‬
ٌ ‫ ير‬ve ‫’ؾ‬den sonra geldiğinde isim ve fiil gözetmeksizin her ikisinin de önüne
gelebilmekte ve bunların amel etmelerini engellemektedir.192 Örneğin ْ‫ينْ ىك ىف يركا‬ ً‫م‬
‫ُّرِبىىاْيػى ىوُّدْالذ ى‬
ْ‫ني‬ ًً
‫ْم ٍسلم ى‬
‫( لى ٍو ْ ىكانيوا ي‬İnkâr edenler, “Keşke Müslüman olsaydık” diye çok arzu
edeceklerdir)193 ve ‫ْالس ىف ىهاء‬
ُّ ‫ْآم ىن‬ ً ً ً ً
‫ماس ْقىاليوا ْأىنػي ٍؤم ين ْْ ىك ىما ى‬
‫ْآم ىن ْالن ي‬
‫تي ٍم ْآمنيوا ْْ ىك ىما ى‬ٛ‫يل ْ ى‬
‫( ىكإذىا ْق ى‬Onlara,
“İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi
ٌْ ‫ ير‬ve ‫ ؾ‬harfleri fiilin başına; ‫( يرمِبىا ىْزيٍ هد ْنىائً هْم‬Zeyd
iman mı edelim?”)194 âyetlerinde ‫ب‬

uyuyor olabilir) cümlesinde ise ismin başına gelmiş ve bunları amellerinden


alıkoymuştur.

Harf-i cerden sonra gelen ‫ ما‬ların zâid olup olmadığı bazen tartışma konusu

olmuştur. Örneğin ‫تيٍْم‬ٛ‫ْت ْ ى‬ ً ً ‫( فىبً ْمػ ػػاْر ٍٔت وة ًْم‬Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı
‫ْنْاللٌوْلٍن ى‬
‫ى ىى ى‬
yumuşak davrandın)195 âyetinde geçen ‫ ما‬ya er-Râzî farklı bir şekilde yaklaşmakta ve

âyetteki ‫ ما‬nın istifham edatı olduğunu belirtmektedir. Âyetin takdirinin ْ ‫ْن‬ً‫و‬ ً


‫ْأمْر ٍٔتىة ْم ى‬
‫ْفىب ى‬
ْ‫تي ٍم‬ٛ‫نت ْ ى‬ً ً
‫( اللٌو ْل ى‬Allah’tan gelen hangi rahmetle onlara yumuşak davrandın?) şeklinde

188
Nuh:25.
189
Mü’minûn:40.
190
Mâide:13.
191
İbn Hişâm, Evżahu’l-mesâlik, III, 65; İbn ʿAkîl, a.g.e., III, 31; Ġalâyînî, a.g.e., III, 191; Abbâs
Hasan, a.g.e., II, 461; Suyûṭi, Hemʿu’l-hevâmıʿ, IV, 228; Sâmerrâî, Fâzıl Sâlih, Meʿâni’n-Nahv,
Dâru’l-fikr, Ammân, 2000, IV, 100
192
Murâdî, a.g.e., s.331-332; İbn ʿAkîl, a.g.e., III, 31-32; Zerkeşî, a.g.e., 76-78; Ġalâyînî, a.g.e.,
III, 191.
193
Hicr:2.
194
Bakara:13.
195
Âli İmrân:159.

52
olduğunu söylemektedir. Ancak Ebû Ḥayyân istifham edatlarının kendilerinden
sonrasına muzaf olamayacağını, dolayısıyla böyle bir durumda ‫ رٔتة‬kelimesinin bedel,

bedel olunca da istifham hemzesinin tekrarı gerekeceğini belirterek buna itiraz


etmekte ve buradaki ‫ ما‬nın zâid olduğunu söylemektedir.196 Zerkeşî’de bu ‫ ما‬nın zâid

olduğunu söylemekte ve âyetin takdirinin ‫تم ْإال ْرٔتة‬ْٛ ‫( ما ْلنت‬Allah’ın rahmetinden

dolayı onlara yumuşak davrandın) şeklinde olduğunu belirtmektedir.197 İbn Yaʿîş’de


âyetin ‫ْن ْاللًٌْو‬ً ‫( فىْب ٍ و‬Allah’ın rahmetiyle) şeklinde takdirini yapmakta ve bu ‫ ما‬nın
‫ْٔتىة ْم ى‬
‫ى‬
olumsuzluk değil, irab açısından bir hüküm ifade etmeyen zâid harf olduğunu ifade
etmektedir.198

4. Bazı zarflardan sonra

‫ ما‬harfi, ‫بني‬,ْ‫ ْبعد‬, ‫ ْقبل‬gibi bazı zarflardan sonra zâid olarak gelebilmektedir. Örneğin
ًْ ً ‫( بينما ْالٍمْرء ْيف ْاْل‬İnsan dirilerle kendini mutlu
‫ْاْلعاصْيي‬ ‫مس ْتىػ ٍع يفوه‬ ‫ط ْ ْإً ٍذ ي‬
ِّ ‫ْى ىو ًْيف‬
ً ‫ْالر‬ ْ‫ْم ٍغتىبً ه‬
‫ٍحياء ي‬
ٍ ‫ىٍ ي‬
ًً
hissederken birden kendini kabirde bulur) ve ْ ‫ك ْكالثػمغى واـ‬ ‫دماْْْأفٍػنىا يف ىْرأ ًٍس ى‬
‫أ ىىع ىالقىةي ْأيمـ ْالٍ ىوليد ْبػى ٍع ى‬
199

ًْ ً‫( الٍ يم ٍخل‬Yerden biten beyaz çiçek gibi (sana yaslanan) Efnân’nın başından sonra,
‫س‬
Hâlâ Ümmü Velîd’le ilişkili mi?)200 beyitlerinde ‫ ْبني‬ve ‫ بػى ٍعد‬kelimelerinden sonraki ‫ما‬
lar zâiddir. Bu kelimeler cümlede çoğunlukla muzaf konumunda bulunduğundan
kendinden sonra gelen kelimeler muzafun ileyh olarak mecrûr olmaktadır. ‫ ما‬bazen
bu kelimelerden sonra zâid olarak kullanılmakta ve bu kelimeleri amellerinden
alıkoymaktadır.

ً ً ِّ ‫اؿْ ىكبًْيىمْأى ىلْتىػعلىمواْأى مفْأىبا يكمْقى ٍدْأىخ ىذْعلىي يكمْموثًنق‬


ْْ‫ف‬ ‫ْماْفىػمرطٍْتي ٍم ًْيفْيي ي‬
‫وس ى‬ ‫اْم ىنْاللٌو ىْكمنْقىػٍب يل ى‬ ٍ ٍ‫ى ى‬ ٍ ‫ى‬ ‫( قى ى يي ٍ ٍ ٍ ي‬Büyükleri
dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce de Yûsuf hakkında
işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz?)201 âyetinde olduğu gibi bazen ‫قىػٍبل‬

196
Ebû Ḥayyân, a.g.e., III, 103-104.
197
Zerkeşî, a.g.e., III, 72.
198
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 71.
199
Mâleḳî, a.g.e., s.318.
200
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 68; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.341.
201
Yusuf:80.

53
kelimesinden sonra gelen ‫’ما‬da zâid olarak değerlendirilmektedir. İbn Atiyye ve bazı

âlimler buradakiْ ‫ ما‬nın mastariyye edatı olabileceğini belirtmektedirler. Ancak

Zemahşerî ve Ebû Ḥayyân bu yaklaşımı çok sağlıklı bulmamaktadır. Onlara göre buْ
‫ ما‬zâiddir ve âyetin takdiri ‫ْكلُْتفظواْعهدْأبيكم‬،‫( كْمنْقبلْىذاْقصرتْيفْشأف ْيوسف‬Bundan

önce bir eksiklik yapmış ve babanıza verdiğiniz sözde durmamıştınız) şeklindedir.202

ْ‫نْدكنًًوْأ ٍىكلًيىاءْقىلًيالنْماْتى ىذ مكيرك ىف‬ ً


‫( ىكالىْتىػتمبًعيواْم ي‬Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar
ْ ‫ قىلًي‬kelimesinden sonraki ‫ ما‬da
da az öğüt alıyorsunuz!)203 âyetinde olduğu gibi bazen ‫الن‬

zâid olarak gelmektedir. Bazı âlimler buradaki ‫ ما‬nın mastariye harfi olabileceğini

söylemektedirler. Ancak el-Enbârî böyle olması durumunda ‫ قليال‬kelimesinin

kendisinden sonra gelen fiille birlikte mansub olması gerekeceğini bunun ise caiz
olmadığını belirtmektedir. Ona göre âyetteki ‫ قليال‬kelimesi, hazfedilmiş mastarın sıfatı

olarak mansubtur, ‫ ما‬ise zâiddir. Âyetin takdiri ‫ يتذكركف ْتذكرا ْقليال‬şeklindedir.204

Zemahşerî’ye göre de bu ‫ ما‬azlığı te’kîd eden zâid bir harftir.205 ْ‫( فىػ ىقلًيالن ْما ْيػي ٍؤًمنيو ىف‬Ne

kadar da az inanıyorlar)206 ve ْ‫قىلًيالن ْما ْتى ٍش يكيرك ىف‬ (Ne kadar da az

şükrediyorsunuz)207ayetlerindeki ‫ ما‬lar da zâid olarak kullanılmıştır.208

202
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, III, 313; Ebû Ḥayyân, a.g.e., V, 331.
203
Aʿraf:3.
204
Ebû Ḥayyân, a.g.e., IV, 268.
205
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, II, 422.
206
Bakara, 2/88.
207
Aʿraf, 7/10.
208
Zerkeşî, a.g.e., III, 77,78; Enbârî, Kemâleddîn Ebû’l-Berekât Abdurrahmân b. Muhammed b.
Ebî Ṣaîd, el-Beyân fı ġarîbi iʿrâbu’l-Kur’ân, (thk. Tâhâ Abdulhamîd) , el-Heyetu’l-Mısrıyyetu’l-
ʿâmme li’l-kuttab, Mısır, 1980, I, 106-107.

54
5. Tâbi ile Matbû arasında
İrabları, kendilerinden önce geçenlere uyan kelimelere tâbiler denmektedir.
Bunlar sıfat, te’kîd, bedel ve atıftır. Matbu ise kendisine uyulan yani tabi olunan
kelimelerdir. Zâid ‫ ما‬bazen bu tâbi ve matbu arasında gelebilmektedir.

Örneğin ْ ‫وضةن ْفى ىما ْفىػ ٍوقىػ ىها‬


‫ْمثىالن ْما ْبػى يع ى‬
‫ب ى‬ ٍ ‫( إً مف ْاللموى ْالى ْيى ٍستى ٍحيًي ْأىف ْيى‬Allah, bir sivrisineği,
‫ض ًر ى‬
209
ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez) âyetinde ‫ما‬

te’kîd amacıyla zâid olarak getirilmiştir. Âyetteki ‫وض ْةن‬


‫ بػى يع ى‬kelimesi ‫الن‬
ْ ‫ ىمثى‬kelimesinden

bedel olarak mansubtur. el-Enbâri’ye (ö:577/1181) göre ‫ ما‬zâiddir ve sözün takdiri

‫وضْةن‬
‫ ىمثىالن ْبػى يع ى‬şeklindedir.
210
ez-Zeccâc’a göre (ö:311/923), İbn Mes’ûd kıraatında

buradaki ‫ ما‬nın düşmesi bu harfin zâid olduğuna işaret etmektedir.211 zâid ‫ ما‬bedel ve

mübdelün minh arasında yani tabi matbu arasında yer almaktadır.

ْ ‫ْما ْالٍ ىقا ًر ىعةي‬


‫( الٍ ىقا ًر ىعةي ى‬Yürekleri hoplatan büyük felaket! Nedir o yürekleri hoplatan
büyük felaket?)212 âyetlerinde geçen ‫ ما‬alimlerin çoğunluğuna göre tazim ve taaccüb

ifade eden istifham edatıdır. Kendisi mübteda ‫ الٍ ىقا ًر ىع ْةي‬ise haberdir. Ancak âyetin

başına ‫ أيذٍ يك يركا‬fiili takdir edilirse ‫ ما‬zâid, ikinci ‫ ْالٍ ىقا ًر ىع ْةي‬kelimesi ise birincinin tekidi

olmaktadır. Bu durumda âyet ‫ أيذٍ يك يركا ْالٍ ىقا ًر ىعةي ْالٍ ىقا ًر ىع ْةي‬şeklinde takdir edilmektedir.213

Buradaki zâid ‫ما‬, te’kid ve müekked arasında yani tabi ile matbu arasında yer

almaktadır.

209
Bakara:26.
210
Enbârî, el-Beyân fı ġarîbi iʿrâbu’l-Kur’ân, I, 65-66.
211
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.344; Zerkeşî, a.g.e., III, 77.
212
Kâria:1-2.
213
Ebû Ḥayyân, a.g.e., VIII, 503-504.

55
6. Bazı câmid fiillerden sonra

Arapça’da fiiller çekimli olup olmaması bakımından mutasarrıf ve câmid


olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutasarrıf fiil mazi, muzâri ve emir çekimi
yapılabilen fiildir. Câmid fiil ise zaman belirtmediği için belirli bir şekil üzere
kalarak mazi, muzâri ve emir çekimi yapılamayan ya da sadece bir zaman çekilebilen
(‫ ليس‬gibi) fiildir. Câmid fiillere, harfe benzeyen fiiller de denmektedir. 214 Bazen ‫ ىكثيػىْر‬,ْ

ْ‫اؿ‬
‫طى ى‬,‫ْقى مْل‬gibi fiillerden sonra te’kid için zâid ‫ ما‬gelmekte ve fail almalarını engelleyerek

bunları amellerinden alıkoymaktadır.215 Örneğin ‫ْيفعل ْذلك‬


‫ْرجل ي‬‫( قى مل ه‬Adam bunu çok az
yapar) cümlesinde ْ‫ قىلم‬fail alarak normal fiil işlevini yerine getirmektedir. Ancak ْ‫قىػلمما‬

‫ت ْىذا‬ ‫( قىػلمما ْأىفٍػ ىع يل ى‬Bunu az/nadiren yaparım)


‫( فىػ ىع ٍل ي‬Bunu çok az/nadiren yaptım) ve ‫ْىذا‬
cümlelerinde ise ‫ل‬
ْ‫ قى م‬fiilinden sonra ‫ ما‬zâid olarak gelmekte ve bu fiilin fail almasını

engellemektedir.

4. ‫ ل‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bu harfin geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Sadece ‫ غْي‬mânasında isim

olarak kullanılan ‫ ال‬cümlede nehiy, nefiy, atıf, dua, cevap, haber, cinsini nefyeden ‫ال‬

ve ‫’ ليس‬ye benzeyen ‫ ال‬gibi birçok şekilde harf olarak kullanılmaktadır.216 ‫ ال‬harfi, bu

görevleri dışında şu durumlarda zâid olarak kullanılmaktadır:

214
Ġalâyînî, a.g.e., I, 55.
215
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 69; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.336,337; Ġalâyînî, a.g.e., I, 57-
58.
216
Iṣfahânî, a.g.e., s.590-591; İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 74-76; Mâleḳî, a.g.e., s.257-274;
Murâdî , a.g.e., s.290-303; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.264-280; Zerkeşî, a.g.e., IV, 351 -361; Herevî,
Ali b. Muhammed, Kitâbu’l-uzhiyye fî ʿılmi’l-ḥurûf (thk. Abdu’l-muʿîn el-Mellûḥî), Dımaşk, 1993,
s.149-162.

56
1. Öncesinde olumsuzluk bulunan atıf harfi ‫ ك‬dan sonra

Öncesinde olumsuzluk bulunan bir cümlede atıf harfi ‫ ك‬dan sonra matufun

başında gelen ‫ ال‬bazen zâid sayılmakta ve cümlede olumsuzluğu te’kid etmektedir.217


Örneğin ‫( ما ْقاـ ْزي هد ْك ْال ْعمرك‬Ne Zeyd ne de Amr kalktı; Zeyd’de Amr’da kalkmadı)

cümlesinde ‫ ك‬atıf harfi, ‫ ال‬ise zâiddir. Cümlede ‫ ال‬olmadan da Zeyd ve Amr’ın

kalkmadığı anlaşılmaktadır. Ancak buradaki ‫ ال‬olumsuzluğu te’kîd etmektedir.

‫ْعلىي ًه ٍم ْىْكالىْْالضمالِّ ى‬
ْ‫ني‬ ً ‫تغض‬ٚ‫ْا‬
‫وب ى‬ ‫( ىغ ًْي ي‬Gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil)
218

ْ‫( ىال ْبىا ًرود ىْكى‬O ne serindir ne de faydalıdır (rahatlatıcıdır))219 âyetleri ve diğer
ve ْ‫ْالْْ ىك ًرومي‬

birçok âyette220 olduğu gibi Kur’an’da ‫ ال‬harfinin bu kullanımına rastlanmaktadır.

2. Kasemden önce
Kasemden önce gelen ‫ ال‬nın zâid harf mi yoksa nefiy edatı mı olduğu ihtilaflı
olsa da birçok nahivciye göre zâid olarak değerlendirilmektedir.221 Örneğinْ‫ىالْْأيقٍ ًس يمْبًيىػ ٍوًـ‬

ْ‫( الٍ ًقيى ىام ًة‬Kıyamet gününe yemin ederim ki),222 ‫( ىالْأيقٍ ًس يم ًِْبى ىذاْالٍبىػلى ًْد‬Bu beldeye yemin ederim

ًْ ‫ال ْأيقٍ ًس يم ْبًال مش ىف‬


ki),223 ‫ق‬ ْ‫( فى ى‬Şafağa, yemin ederim ki)224, ‫ب‬ ِّ ‫ال ْأيقٍ ًس يم ْبًىر‬
ًْ ‫ب ْالٍ ىم ىشا ًرًؽ ىْكالٍ ىمغىا ًر‬ ْ‫فى ى‬

(Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki)225 âyetleri ve buna benzer diğer
âyetlerde ‫ ال‬nın zâid olduğu belirtilmektedir. Fakat ez-Zemahşerî (ö: 538/1144) ve el-

Ferrâ (ö:207/822) gibi bazı âlimler ‫ ال‬nın sözün başında zâid olarak gelemeyeceği

217
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 76; Mâleḳî, a.g.e., s.273; Murâdî, a.g.e., s.301; Zerkeşî, a.g.e.,
III,78; IV, 356.
218
Bakara:7.
219
Vâkıa:44.
220
Bakara:255; Nisâ:168; Şuarâ:100-101; Fussilet:34
221
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 75; Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Meʿâni’l-Ḳur’ân,
Beyrut, 1983, III, 207; Mâleḳî, a.g.e., s.260; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.276-277; Zerkeşî, a.g.e., III,
80; IV, 359; Herevî, a.g.e., s.153-154.
222
Kıyamet:1.
223
Beled:1.
224
İnşikak:16.
225
Meâric:40.

57
değerlendirmesinde bulunmaktadırlar. Onlara göre ‫ ال‬cümle içinde gelirse kasemi
te’kîd için zâid olmakta, ancak cümle başında gelirse zâid değil olumsuzluk ifade
etmektedir.226

ْ‫ُّج ًوـ‬ ً ً ً
‫( فى ىالْأيقٍس يمِْبىىواق ًعْالن ي‬Yıldızların yerlerine yemin ederim ki), ْ‫َّت‬
227
‫ْح مى‬
ً
‫كْالىْيػي ٍؤمنيو ىف ى‬
‫فىالى ىْكىربِّ ى‬

ْ ‫اْش ىجىر ْبػىٍيػنىػ يه ٍم‬ ً ‫( يَي ِّكم ى‬Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda
‫يم ى‬‫وؾ ْف ى‬ ‫ى ي‬
seni hakem kılmadıkları müddetçe iman etmiş olmazlar)228 âyetlerinde ve Imriu’l-
Kays’ın ‫ىِّن ْأىْفًٌٍْر‬
ٌ ‫وـ ْأ‬
ً ً ‫ىبيكْْابػْنىةى ْالع‬
ِّ ‫ْام ًر‬
‫مْْ الىْْيىدمعْيْال ىق ي‬ ‫ٍ ى‬
ً ‫( ْ فىالىْْكأ‬Âmirî’nin kızı! baban (bilsin ki); halk
‫ى‬
benim (savaştan) kaçtığımı iddia edemez) şeklindeki beyitinde geçen ‫ ال‬lar da zâid

olarak değerlendirilmektedir.229

3. ‫ أى ٍْف‬i mastariyeden sonra

‫ ما‬harfi cümlede mânayı kuvvetlendirmek ve pekiştirmek için bazen ‫ أى ٍْف‬i

ْ‫ك ْأى ْالم ْتى ٍس يج ىد ْإً ٍذ ْأ ىىم ٍرتي ى‬


mastariyeden sonra zâid olarak gelebilmektedir.230 Örneğin ‫ك‬ ‫ْمنىػ ىع ى‬
‫ىما ى‬
(Sana emrettiğim halde secde etmekten seni alıkoyan nedir?)231 âyetinde ‫ ال‬harfi ‫منع‬

fiilinin ihtiva ettiği manevi olumsuzluğu pekiştirmek için zâid olmuştur.232 Bu


âyetteki ‫ ال‬nın zâid olduğuna ise aynı mânayı taşıyan ْ‫ج ىد‬
‫كْأىفْتى ٍس ي‬
‫اْمنىػ ىع ى‬
‫(ْ ىم ى‬Secde etmekten
seni alıkoyan nedir?)233 âyetinde ‫ ال‬nın kullanılmaması delil gösterilmiştir.234 Bu

durumda ‫ ال‬harfi birinde kullanılırken diğerinde niçin kullanılmamıştır? sorusu akla


gelmektedir. Huseyin Ebû’l-Futûh bu soruya cevap olarak şu değerlendirmede
bulunmuştur:

226
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, VI, 265-266; Mâleḳî, a.g.e., s.260; Herevî, a.g.e., s.153.
227
Vâkıa, 56/75.
228
Nisâ, 4/65.
229
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.277; Zemaḫşerî, el-Keşşâf, VI, 265-266.
230
Mâleḳî, a.g.e., s.272; Zerkeşî, a.g.e., III,78-79;IV, 357-358.
231
A’raf:12.
232
Zerkeşî, a.g.e., IV, 357.
233
Sâd:75.
234
Zerkeşî, a.g.e., IV, 357.

58
‫ك ْأى ْالم ْتى ٍس يج ىد ْإً ٍذ ْأ ىىم ٍرتي ى‬
ْ‫ك‬ ‫ْمنىػ ىع ى‬
‫ ىما ى‬âyetinde kibir ve isyanından dolayı İblis’in Hz.
Âdem’e secde etmeyişini vurgulamak için zâid ‫ ال‬gelmiştir. Ancak ‫ج ىْد‬
‫ك ْأىف ْتى ٍس ي‬
‫ْمنىػ ىع ى‬
‫ىما ى‬
âyetinde ise amaç İblis’in Hz. Âdem’e secde etmeyişini vurgulamak değil, Hz.
Âdem’in teşrifini beyan olduğu için zâid ‫ ال‬ya gerek duyulmamıştır.235

ْ ‫ض ًل ْاللمًْو‬ ِّ ‫ْش ٍي وء‬


ٍ ‫ْمن ْفى‬ ‫ْعلىى ى‬
ً ‫ًم‬
ً ‫ال ْيػ ٍعلى ْم ْأ ٍىىل ْالٍ ًكتى‬
‫اب ْأمىال ْيػى ٍقد يرك ىف ى‬ ‫( لئى ْ ى ى ي‬Böylece kitap ehli, Allah'ın
lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler)236 âyetinde geçen ‫ ال‬da bu
bağlamda zâid kabul edilmektedir. Âyetteki ‫ لًئى مالْيػى ٍعلى ىْم‬ifadesi ‫ ْلفْيعلم‬, ‫ ليعلم‬veya ‫لكيْيعلم‬

şeklinde takdir edilmekte ve ‫ ال‬olumsuzluğu te’kîd etmektedir.237

َّْ ‫ ِم‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler


5. ‫ن‬

ْ‫ ًم ٍن‬Hem ismin hem de zamirin önüne gelebilen cer harflerindendir. Geniş bir

kullanım alanı bulunmaktadır. Cümlede başlama; gaye; biraz, parça; açıklama;


karşılık, bedel; olumsuzluğu pekiştirme; ayrıntı; iki şeyi birbirinden ayırt etme;
yeğleme, üstün görme; asıl, kök; belirtme, nekreyi tahsis etme; çeşit; geçişlilik ve
yemin gibi pek çok anlamda kullanılmaktadır. Ayrıca ‫عن‬, ‫ب‬, ‫يف‬, ‫على‬, ‫ب‬
ْ‫ ير م‬harf-i cerleri

ile ‫ عند‬zarfı yerine de kullanılmaktadır.238

Bütün bu kullanımların haricinde cümlede zâid olarak da bulunabilmektedir.


Zâid olarak bulunduğu cümlede te’kîd ve mânada genellik ifade etmekte; ayrıca
diğer ihtimalleri de ortadan kaldırmaktadır.239 Ancak başta Sîbeveyh olmak üzere

235
Ebû’l-Futûh, a.g.e., s.217-218.
236
Hadîd:29.
237
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 75; Zerkeşî, a.g.e., III, 78-79; Ebû Ḥayyân, a.g.e., VIII, 227-
228; Ferrâ, a.g.e., III, 138.
238
Iṣfahânî, a.g.e., s.614-615; Mâleḳî, a.g.e., s.322-226; Murâdî , a.g.e., s.308-316; İbn Hişâm,
Muġni’l-lebîb, s.349-356; Zerkeşî, a.g.e., IV, 415-462; Herevî, a.g.e., s.224-230.
239
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 77; Murâdî, a.g.e., s.316-317; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.353;
Zerkeşî, a.g.e., IV, 421-422; Herevî, a.g.e., s.226.

59
Basralı dilciler ‫ من‬harfinin zâid olarak kullanılabilmesi için şu şartları taşıması

gerektiğini öne sürmüşlerdir;240

1. Cer yapığı ismin (mecrûrunun) nekra olması

2. Kendinden önce nefiy, nehiy ve‫ ىل‬ile başlayan soru cümlelerinden birinin

geçmesi

Örneğin nefiy ifade eden ‫ىح وْد‬ ًْ ‫اْجاءى‬


‫ْم ٍنْأ ى‬ ‫( ىم ى‬Hiç kimse gelmedi), nehiy ifade eden ْ‫ال‬
ْ ‫ىح وْد‬ ً ‫و‬ ً ً
‫( يػى يق ٍْم ْم ٍن ْأ ى‬Hiç kimse kalkmasın) ve soru ifade eden ‫( ْ ىى ٍل ْعٍن ىد ىؾ ْم ٍن ْكتىاب؟‬Yanında hiç
ٍْ ‫ ًم‬harfi zâid olarak bulunmaktadır.
kitap var mı?) cümlelerinde ‫ن‬

‫ من‬harfi, Kur’an’da daha çok nefiy, nadiren de soru cümlelerinden sonra zâid

olarak bulunmaktadır. Nehiy cümlelerinden sonraki kullanımına Kur’an’da


rastlanmamaktadır. Ayrıca Kûfeli dilciler ‫ من‬harfinin zâid olarak kullanımı için

sadece mecrûrunun nekra olmasını yeterli görmemişlerdir. Ahfeş, Kisâî, İbn Mâlik
ve İbn Hişâm gibi bazı dilciler ‫ من‬harfinin şartsız zâid olabileceğini ileri sürerek şiir

‫ْنْْذينيوبً ي‬
ve nesirden çeşitli örnekler vermişlerdir.241 Örneğin bunlara göre ‫ك ٍْم‬ ً ً
ٍ ‫يػى ٍغف ٍر ْلى يكمْم‬
(Sizin günahlarınızı bağışlayacak)242 âyetinde, cümle olumlu ve mecrûru marife

olduğu halde ‫ من‬zâid kabul edilmektedir. Ancak Sîbeveyh ve birçok dilciye göre

onların bu ve buna benzer örneklerinde geçen ‫ من‬teb’îz (bazısı, bir kısmı) ifade eden

‫يػى ٍغ ًفرْلى ي‬
aslî bir harf-i cerdir. Sîbeveyh ve onun görüşünde olanlar göre âyetin takdiri ْ‫كم‬

240
Murâdî, a.g.e., s.317; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.353; Zerkeşî, a.g.e., IV, 421; Herevî, a.g.e.,
s.227.
241
Murâdî, a.g.e., s.318; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.355-357.
242
Ahkâf:31.

60
ْ‫( بعضْذينيوب يك ٍم‬Sizin günahlarınızın bir kısmını bağışlayacak) şeklinde olup ‫ من‬zâid değil

teb’îz ifade etmektedir.243

ْ‫ ًم ٍن‬harfi cümlede şu durumlarda zâid olarak kullanılmaktadır:244

1. Failden önce geldiğinde

Örneğin nefiy ‫ىح وْد‬ ً ْ ‫( ماْقى‬Hiç kimse kalkmadı), nehiy ْ‫( الْيػ يق ْمْ ًمنْأىح وْد‬Hiç kimse
‫اـْم ٍنْأ ى‬
‫ى ى‬ ‫ى ٍ ٍ ى‬
kalkmasın) ve soru ifade eden ‫ْأح وْد؟‬ ً ً
‫ ( ْ ىى ٍل ْقى ىاـ ْم ٍن ى‬Hiç kimse kalktı mı?) cümlelerinde ‫م ٍْن‬,
failden önce zâid olarak kullanılmıştır.

Kur’an’da ise nefiy ifade eden ‫نْكىرقى وة ْإًالمْيػى ٍعلى يم ىها‬ ً ‫( كماْتىس يق ي‬O’nun bilgisi olmadan,
‫ط ْم ى‬ ٍ ‫ىى‬
bir yaprak dahi düşmez),245 ْ‫ستىػ ٍه ًزيؤك ىف‬ ًً ً ًً
ً ‫مْمْنْْر و‬
ٍ ‫ْسوؿ ْإالمْ ىكانيواْبو ْيى‬
‫( ىكىماْيىأٍتيه ٍ ي ي‬Onlara bir peygamber
gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi),246 ْ‫ستىأٍ ًخ يرك ىف‬
ٍ ‫ىجلى ىها ىْكىما ْيى‬
‫و‬ ً ً
‫ىما ْتى ٍسب يق ْم ٍْن ْأيمة ْأ ى‬
‫اْمنْبى ًش و‬
(Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir)247 ve ْ ‫ْي‬ ً ‫( ماْجاءنى‬Bize
‫ى ى‬
hiçbir müjdeci gelmedi)
248
ٍْ ‫ ًم‬harfinin failden önce zâid olarak geldiği
âyetlerinde ‫ن‬

görülmektedir.

Ayrıca Ahfeş ve onun görüşünde olanlara göre cümle olumlu olmasına rağmen
ً ً ‫( كلىق ٍد ْج ى‬Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da
‫اءؾ ْم ٍْن ْنػىْبىإً ْالٍ يم ٍر ىسل ى‬
ْ‫ني‬ ‫ى‬ ‫ى‬
geldi)249 âyetindeki failden önce gelen ‫ من‬harfi de zâiddir.250

243
Zerkeşî, a.g.e., IV, 423-426
244
Mâleḳî, a.g.e., s.324; Murâdî, a.g.e., s.319-320; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.354.
245
En’âm:59.
246
Hicr:11.
247
Mü’minûn:43.
248
Mâide:19.
249
En’âm:34.
250
Murâdî, a.g.e., s.318; Zerkeşî, a.g.e., III, 84.

61
2. Mef’ûlden önce geldiğinde

Örneğin nefiy ifade eden ‫ىح وْد‬ ً ‫( ما ْرأىي‬Hiç kimseyi görmedim), nehiy ifade
‫ت ْم ٍْن ْأ ى‬
‫ى ىٍ ي‬
eden ْ ‫ىح وْد‬ ً ْ ‫( ال ْتىض ًر‬Hiç kimseye vurma) ve soru ifade eden ‫ ( ْىل ْرأيت ًْمن ْأح ود؟‬Hiç
‫ب ْم ٍن ْأ ى‬
ٍ ‫ى ٍ ىٍ ى ٍ ى‬
ٍْ ‫ ًم‬, mef’ûlden önce zâid olarak kullanılmıştır.
kimseyi gördün mü?) cümlelerinde ‫ن‬

Kur’an’da ise nefiy ifade eden ‫نْشي وْء‬ ًً ً ً


ٍ ‫( ىماْ ىكا ىفْلىنىاْأىفْنُّ ٍشرىؾْباللٌوْم ى‬Allah’a herhangi bir
ً ‫وؿ ْإًالمْبًلًس‬
şeyi ortak koşmak bize yakışmaz),251 ْ ‫اف ْقىػ ٍوًم ًو‬ ً
‫اْمنْْرْس و‬
‫ى‬ ‫( ىكىماْأ ٍىر ىس ٍلنى ٍ ى ي‬Her peygamberi
yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik)252 ve soru ifade eden ‫ىح ودْ؟‬
‫ْنْْأ ى‬
ً ً ُّ ‫ُْت‬
ٍ ‫س ْمٍنػ يه ٍمْْم‬
ً‫( ىل ي‬
ٍ‫ى‬
ً ‫( ىلْتىػر‬Bir yarık (çatlak) görüyor
Onlardan hiç birini hissediyor musun?),253 ‫لْمنْفيطيوورْ؟‬‫ىٍ ى‬
musun?)254 âyetlerinde ْ‫ْ ًم ٍن‬ harfinin mef’ûlden önce zâid olarak geldiği

görülmektedir.

3. Mübtedan önce geldiğinde

Örneğin nefiy ifade eden ‫ىح وْد‬ ً


‫( ىماْيفْال ٌدا ًرْم ٍنْأ ى‬Evde hiç kimse yoktur) ve soru ifade
eden ‫ىح ود؟‬ ً ً
‫ ( ىى ٍل ْيفْال ٌدا ًر ْم ٍن ْأ ى‬Evde hiç kimse var mı?) cümlelerinde ‫ م ٍْن‬harfi, mübtedadan
önce zâid olarak kullanılmıştır.

Kur’an’da ise nefiy ifade eden ْ ‫ْن ْإًلىوو ْ ىغٍيػ يرهي‬


ٍْ ‫( ىما ْلى يكم ًْم‬Sizin O’ndan başka ilahınız

‫ْخالً وق ْ ىغٍيػير ْاللم ًو ْيػىٍريزقي ي‬


yoktur)255 ve soru ifade eden ‫كم؟‬ ً
‫( ىى ٍل ْم ٍْن ى‬Allah'tan başka size rızık
ٍْ ‫ ًم‬harfinin mübtedadan önce zâid olarak
verecek bir yaratıcı var mı?)256 âyetlerinde ‫ن‬

geldiği görülmektedir.

251
Yûsuf:38.
252
İbrâhîm:4.
253
Meryem:98.
254
Mülk:3.
255
Hûd:61.
256
Fâtır:3.

62
6. ‫ ب‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

ً harfi de ‫ ًم ْن‬harfi gibi hem ismin hem de zamirin başına gelebilen ve devamlı
ْ‫ب‬ ٍ
harf olarak kullanılan bir cer harfidir. Cümlede bitiştirme; sebep, içinlik; alet
isimlerinin başında yardım dileme; karşılık, bedel, kısım, parça; geçişlilik; başlama;
ْ‫إً ى‬, ْ‫ ىْع ٍن‬, ‫ ًم ٍْن‬, ‫يف‬
yemin; ilgi, temas; benzetme gibi birçok görev üstlenmektedir. Ayrıca ‫ىل‬ ْ ً,

‫ ىْعْلىى‬, ‫ ىم ىْع‬harf-i cerlerinin yerlerine de kullanılmaktadır.257

Bu görevlerin haricinde mâna ister olumlu ister olumsuz olsun cümlede


genellikle te’kîd amacıyla şu durumlarda zâid olarak bulunmaktadır.258

1. Failden önce geldiğinde

ً harfinin failden önceki ziyâdeliği üç şekilde gerçekleşmektedir:


ْ‫ب‬

a) ‫ أىفٍعً ٍلْبًو‬kipindeki taaccüb fiilinin failinden önce

Taaccüb fiilleri bir şey karşısında duyulan hayret ve şaşkınlığı anlatan câmid
fiillerdir. İki vezni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ‫ ما ْأىفٍػ ىعلىو‬ikincisi ‫أىفٍعً ٍل ْبًًْو‬

veznindedir. Taaccüb kiplerinden ikincisi olan ‫ أىفٍعً ٍل ْبًو‬yapısının failinden önceki ‫ب‬
ًْ

harf-i ceri zâid kabul edilmektedir. Örneğinْْ‫( أى ٍك ًرٍـْْبًػ ػ ػ ىػعلًي‬Ali ne kadar da cömert!),ْ‫ىج ًه ٍل‬
ٍ‫أ‬
ْْ‫( ْبًػ ػ ػ ػ ػ ىػزيٍ ود‬Zeyd ne kadar da cahil!), ‫ض ٍل ْبًػ ػ ػ ػ ػػالٍ يم ٍؤًم ًْن‬
ً ٍ‫( أىف‬İnanan kişi ne kadar da faziletli!) ve

ِّ ‫ىسعً ٍد ْبًػ ػ ػ ػ‬
ْ‫ػالر ىج ًاؿ‬ ٍ ‫( أ‬Adamlar ne kadar da mesut!) cümlelerinde ‫أى ٍك ًرٍْـ‬,ْ ‫ىج ًه ٍل‬
ً ً ‫أ‬
ٍ ‫أ‬,ْ ‫ أىفٍض ٍل‬ve ‫ىسع ٍْد‬
ٍ
ًْ ler taaccübün
kelimeleri emir kipinde gelmiş mazi fiillerdir. Failden önce gelmiş ‫ب‬

257
Mâleḳî, a.g.e., s.142-147; Murâdî a.g.e., s.36-48; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.118-123; Zerkeşî,
a.g.e., IV, 252 -257; Ġalâyînî, a.g.e., III, 168-171.
258
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 77-80; Mâleḳî, a.g.e., 142-147; Murâdî, a.g.e., s.48-56; İbn
Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.123-129; Zerkeşî, a.g.e., III, 83-85, IV, 252 -254; Ġalâyînî, a.g.e., III, 199-
201.

63
mânasını pekiştiren zâid harflerdir. ‫علًي‬,
‫زيٍد ى‬,
ً
‫ الٍ يم ٍؤمن ى‬ve ‫الر ىجاؿ‬
ِّ kelimeleri ise fail olup
lâfzen mecrûr mahallen merfûdurlar.259

İbn Hişâm, ‫ أىفٍعً ٍل ْبًو‬yapısındaki ‫ ب‬harfinin ziyâdeliğinin gerekçesini lafzı

güzelleştirmek olarak açıklamaktadır. İbn Hişâm’a göre, örneğin ‫ىح ًس ٍن ْبًىزيٍ وْد‬
ٍ ‫( أ‬Zeyd ne
kadar da güzel!) cümlesi aslında ‫ْزيٍ هْد‬
‫ىح ىس ىن ى‬
ٍ ‫( أ‬Zeyd güzel oldu) şeklindedir. Daha sonra
ًْ harfi
cümle talep kipine dönüştürülmüştür. Lafzı güzelleştirmek amacıyla da ‫ب‬

getirilmiştir.260

ًٍ ‫صرْْبًػ ػ ًػوْكأ‬
Kur’an’da bu yapıdaki örnekler ‫ىٖت ٍْع‬ ً
‫( أىبٍ ٍ ى‬O ne güzel görür ne güzel işitir)
261

ً
ً ‫ىٖتع ْْبًػ ػ ػ ًهم ْكأىب‬
ve ْ‫ص ٍر‬ ٍ ٍ ‫( أ‬Onlar ne güzel işitir ne güzel görürler)
262
ٍ‫ٍ ى‬ âyetlerinde

görülmektedir.

b) ْ‫ ىك ىفى‬fiilinin failinden önce geldiğinde

ً harfi ‫( حسب‬kifayet, yeterlilik) anlamındaki ‫ ىک ىفى‬fiilinin failinden önce


ْ‫ب‬ ٍ‫ى‬

‫( ىكىك ىفىْْبًػ ػػاللٌ ًو ى‬Ve şahit olarak Allah


‫ْش ًه ن‬
çoğunlukla zâid olarak gelmektedir.263 Örneğin ‫يدا‬

ً ‫( كىك ىفى ْبػًػ ػ ػػنىا ْح‬Hesap görenler olarak Biz yeteriz)265 âyetlerindeki ‫ب‬
ْ‫اسبً ى‬
yeter)264 ve ‫ني‬ ًْ
‫ى‬ ‫ى‬
harfi zâid olarak gelmiştir. Âyetlerin takdiri ْ ‫ ىك ىْفىْاللٌْوي‬veْ‫ْْ ىك ىْفٍيْػنىا‬şeklindedir.266 Zerkeşî

‫يدا‬ ‫ ىكىك ىفىْْبًػ ػػاللٌ ًو ى‬âyetindeki ‫ أهلل‬lafzının fail, ‫يدا‬


‫ْش ًه ن‬ ‫ ىش ًه ن‬kelimesinin hâl veya temyiz olduğunu

259
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 79; Murâdî, a.g.e., s.49; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.123-124.
260
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.124.
261
Kehf:26.
262
Meryem:38.
263
Murâdî, a.g.e., s.49.
264
Nisâ:79;166; Rʿad:43; İsrâ:96; Fetih:28.
265
Enbiyâ:47
266
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 79; Zerkeşî, a.g.e., III, 83.

64
ًْ ise fiille fail arasındaki irtibatı
belirtmektedir. Zerkeşî’ye göre âyette geçen ‫ب‬

güçlendirmek için gelmiş zâid harftir.267

ً ‫( كىك ىفى ْْبًػ ػػاللٌ ًو ْكلًياا ْكىك ىفى ْْبًػ ػػاللٌ ًو ْنى‬Gerçek bir dost
‫ کفى‬fiilinin mazisinin kullanıldığı ‫ص نْيا‬ ‫ى ى‬ ‫ى‬
olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir),268 ‫ْيا‬ً ‫( كىك ىفىْْبًػ ػػجهنمم‬Onlara
‫ْسع ن‬
‫ىى ى ى‬ ‫ى‬
çılgın bir alev olarak cehennem yeter),269 ‫يما‬ً ‫( كىك ىفىْْبًػ ػػاللٌ ًو‬Her şeyi bilen olarak Allah
‫ْعل ن‬
‫ى‬ ‫ى‬
ْ ‫( ىكىك ىفى ْْبًػ ػ ػػاللٌ ًو ىْككًي‬Vekil olarak Allah yeter)271 âyetlerinde ve ‫ کفى‬fiilinin
yeter),270 ‫الن‬

‫ٍف ْْبًػ ػػربِّك ْأىنمو ْعلىى ْ يكل و‬


muzârisinin kullanıldığı ْ‫ْش ًهي هد‬
‫ْشيء ى‬
‫ِّ ى‬ ‫( أ ىىكىلٍ ْيىك ً ى ى ي ى‬Rabbinin her şeye şahit
ٍ
olması, yetmez mi?)272 âyette de aynı durum söz konusudur.

ًْ harfi gelebilmesi bu fiilin ‫( ىكقىى‬korumak)


Ancak ‫ کفى‬fiilinin failinden önce ‫ب‬

‫نيْالٍ ًقتى ى‬
anlamında olmaması gerekir. Nitekim ْ‫اؿ‬ ًً
‫( ىكىك ىفىْاللمويْالٍ يم ٍؤمن ى‬Allah savaşta müminlere
ً ‫( فىسيك‬Onlara karşı Allah sana yeter / seni
yetti / müminleri korudu),273 ْ ‫ٍفي ىك يه يم ْاللٌوي‬ ‫ىى‬
ْ‫اؾ ْالٍ يم ٍستىػ ٍه ًزئً ى‬
korur)274 ve ‫ني‬ ‫( إًنماْ ىك ىفٍيػنى ى‬Alay edenlere karşı biz sana yeteriz / seni koruruz)275
ً harfi
âyetlerinde bu mânada kullanıldığı için ‫ کفى‬fiilinin failinden öncekiْ ‫ب‬

düşmüştür.276

c) Herhangi bir şarta bağlı olmadan failden önce geldiğinde

ً harfinin failden önce geldiği kullanımlar her hangi bir kurala bağlı olmayan
ْ‫ب‬

şâz kullanımlardır. Kur’ân’da mevcut değildir. Sınırlı sayıdaki şiir örneklerinde

267
Zerkeşî, a.g.e., IV, 252.
268
Nisâ:45.
269
Nisâ:55.
270
Nisâ:70.
271
Nisâ:81.
272
Fussilet:53.
273
Ahzâb:25.
274
Bakara:137.
275
Hicr:95.
276
Mâleḳî, a.g.e., s.147; Murâdî, a.g.e., s.49-50; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.124-125.

65
zaruretten dolayı ve te’kîd amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir. Konuyla alakalı
ً ‫( أى ىل ْيأٍتًيك ْكاْلىنٍػباء ْتىػٍن ًميْْْْْْبًػ ػ ْػمػاْالىقىت ْلىبو يف ْب ًن ْ ًز‬Sana Ziyad
genelde Kays b. Züheyr’e ait ْْ ‫ياد‬ ‫ٍ ي ى‬ ‫ى‬ ‫ٍى ى ى ىي‬
oğullarının develerinin başına gelenlerle ilgili haberler gelmedi mi?) beyiti örnek
gösterilmektedir. İbn Hişâm’a göre beyitteki ‫ ما‬harfi ‫ يأيت‬ve ‫ تىػٍن ًمي‬fiillerinin failidir.

Buna nahivde tenâzu277 denir. Fail birincisinde gizlenmiş ikincisinde ise amel
ًْ ise failden önce gelmiş
etmiştir. Ancak ikincisi yani amel etmesi daha uygundur. ‫ب‬

zâid harftir.278

2. Mef’ûlden önce geldiğinde

ً‫ج ًه ْل ى‬, ‫ؼ‬ ً ‫ ىك ىفى‬, ‫أْىرا ْد‬, ‫ أىخ ىْذ‬gibi


‫م مْد ى‬,
Bu kullanım semâî olarak ‫أىلٍ ىقى‬, ‫ى مْز‬, ‫س ى‬ْ‫ىح م‬
‫أ ى‬, ‫ٖت ىْع‬, ‫عىر ىْ ى ى‬,
‫عل ىْم ى‬,
‫ى‬ ‫ى ىى‬
bazı fiillerin mef’ûllerinde daha çok görülür.279

Bilindiği üzere mef’ûl almayan yani lazım fiiller, mef’ûl alabilmeleri için
bazen harf-i cerle müteaddi yapılmaktadır. Örneğin ْ‫ْعلًي‬
‫ب ى‬‫( ذى ىى ى‬Ali gitti) cümlesindeki
ْ‫ب‬ ًْ harf-i ceri getirilerek ‫ػص ًد ًيقًْو‬
‫ ذى ىى ى‬fiiline ‫ب‬
ً ً ‫( ذى ىىب ى‬Ali arkadaşını götürdü) şeklinde
‫ْعلىْْْب ػ ػ ى‬ ‫ى‬
müteaddi yapılmaktadır. Ancak fiilin kendisi müteaddi ise mef’ûlünün başına harf-i
cer getirilmesine gerek yoktur. Örneğin ‫ْزيٍدْان‬
‫تى‬ ًْ harfi
‫( أى ٍذ ىىٍب ي‬Zeyd’i götürdüm) ifadesini ‫ب‬
getirerek ْْ‫تْبًػ ػ ػ ػ ػ ىػزيٍ ود‬ ًْ ‫تْبػْػًػ ػ ًزىم ًاـْالٍ ىفىر‬
‫ أى ٍذ ىىٍب ي‬şeklinde kullanmak uygun değildir. Ancak ‫س‬ ‫ىخ ٍذ ي‬
‫( أ ى‬Atın
dizginlerini aldım) cümlesinde olduğu gibi ‫ىخذ‬ ًْ ْ
‫ أ ى‬fiili müteaddi olmasına ve aslında ‫ب‬
harfine gerek duymamasına rağmen cümlede kullanılmaktadır.280 İstenen mâna
ًْ harfine gerek duyulmadan ْ‫ت ْ ًزىم ًاـ ْالٍ ىفىر ًس‬
aslında ‫ب‬ ‫ىخ ٍذ ي‬
‫ ْأ ى‬şeklinde rahatlıkla hasıl
olmaktadır. Bu durum ً harfinin bazen mef’ûlden önce zâid olarak
ْ‫ب‬

kullanılabileceğini göstermektedir.
277
Kısaca Tenâzu iki âmilin bir mâmül üzerinde hak etmesidir. Bu durumda mâmül ikisinden
birinin olur. Diğerine ise o mâmulün yerini tutan zamir getirilir.
278
Mâleḳî, a.g.e., s.139; Murâdî, a.g.e., s.50; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.126; 446.
279
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 78; Murâdî, a.g.e., s.51-53; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.126-
127; Zerkeşî, a.g.e., III, 83-84;IV, 253-254; Ġalâyînî, a.g.e., III, 199-200.
280
Ġalâyînî, a.g.e., III, 199.

66
‫( ىكالىْتػيلٍ يقواْْبًػ ػ ػ ػأىيٍ ًدي يك ٍمْإً ىىلْالتػ ٍمهلي ى‬Kendinizi
Buna Kur’an’da da rastlanmaktadır. Örneğin ‫ك ًْة‬

ًْ harfi ‫ أىلٍ ىقى‬fiilinin mef’ûlünde zâid


kendi elinizle tehlikeye atmayın)281 âyetinde ‫ب‬

olarak gelmiştir.

ْ ‫اْرىك ًاس‬
İbn Yaʿîş ve Zerkeşî’ye göre âyette geçen ‫ أىلٍ ىقى‬fiili aslında ‫ي‬ ً
‫( ىكأىلٍ ىقٍيػنىاْف ىيه ى‬Oraya
‫ى‬
ًْ harf-i ceri
dağlar (yaratıp) koyduk (yerleştirdik))282 âyetinde olduğu gibi ‫ب‬

ًْ harf-i ceri almasına


almamaktadır. Çünkü ‫ أىلٍ ىقى‬fiilinin zaten kendisi müteaddidir.283 ‫ب‬

ًْ harfi önceki âyette zâid olarak bulunmaktadır. Buradaki


gerek yoktur. Dolayısıyla ‫ب‬

ً harfinin nehiy kipindeki ‫ كالى ْتػي ٍل يقوا‬fiilinin mânası284 te’kîd için geldiği
ْ‫ب‬ ‫ى‬
anlaşılmaktadır.

ًْ
el-Murâdî’ye göre mezkur âyetteki ‫ أىلٍ ىقى‬fiilinin mef’ûlü hazfedilmiş olup ‫ب‬

‫ب ْأىيٍ ًدي ي‬
harfi burada sebebiyet bildirmektedir. Âyetin takdiri ْ ‫ك ٍم ْإً ىىل‬ ًْ ‫ػسبى‬ ً
‫ىكالى ْتيػلٍ يقوا ْأنٍػ يف ىس يك ٍم ْبػ ػ ػ ى‬
ْ ‫( التػ ٍمهلي ىكًْة‬Kendi ellerinizin (yaptıklarından) dolayı tehlikeye atmayın) şeklindedir.285

ًْ harfine sebebiyet mânası vermeye gerek


Ancak âyete bir mef’ûl takdir etmeye ve ‫ب‬

ًْ harf-i ceri olmadan


yoktur. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi ‫ أىلٍ ىقى‬fiili mef’ûlünü ‫ب‬

ْ‫ْمبً ه‬
da alabilmektedir. Örneğin bu fiilin kullanımı yine ‫ني‬ ً ‫( فىأىلٍ ىقىْعصاه ْفىًإ ىذ‬Bunun
ُّ ‫اْى ىي ْثػي ٍعبىا هف‬ ‫ىىي‬
üzerine (Musa) asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!)286 âyetinde
ًْ harf-i ceri olmadan gerçekleşmekte ve fiil, fail ve
de görüldüğü gibi mef’ûlünü ‫ب‬

mef’ûl olan kelimeler istenen mânayı rahatlıkla karşılamaktadır.

281
Bakara:195.
282
Ḥicr:19.
283
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 78; Zerkeşî, a.g.e., III, 83.
284
‫ ىك ْالىْتيػلٍ يقوا‬fiilinden kastedilen mânalar için bkz. Zemaḫşerî, el-Keşşâf, I, 394-395.
285
Murâdî, a.g.e., s.52.
286
Aʿrâf:107.

67
Yine Kur’an’da ‫مخلىًْة‬ ً ً ‫( كىِّزم ْإًلىي‬Hurma dalını kendine doğru silkele)287,
ٍ ‫ك ْب ػػًْج ٍذ ًع ْالن‬ ٍ ‫ىي‬
‫ْع ىذ و‬
‫( فىػ ٍليى ٍم يد ٍد ْْبًػ ػػسبى و‬Göğe bir sebep (ip) uzatsın),288ْ‫اب‬ ً ً ‫ْكمنْي ًرد ْفً ًيوْْبًػ ػ ػًإ ٍ و‬
‫بْإً ىىل ْال مس ىماء‬ ‫ى‬ ‫ْ٘تىاد ْبًظيٍل وم ْنيذقٍويْم ٍن ى‬ ٍ ‫ىى ي‬
ْ‫( أىلًي وم‬Kim orada zulümle haktan sapmak isterse ona acı bir azap tattırırız),289 ْ ‫فىطىًف ىق‬
ً ‫وؽ ْك ٍاْل ٍىعنى‬
ْ‫اؽ‬ ً ُّ ‫( مسحاْْبًػ ػ‬Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya (okşamaya) başladı)290
‫ػالس ى‬ ‫ىٍن‬
ًْ
ve ‫( أى ىلٍ ْيػى ٍعلى ٍم ْْبًػ ػ ػ ػأى مف ْاللموى ْيػىىرل‬Allah'ın (onu) gördüğünü bilmiyor mu?)291 âyetlerindeki ‫ب‬

harflerinin de mef’ûlden önce zâid olarak geldiği görülmektedir.292

3. Mübtedadan önce geldiğinde293

ً harfinin mübtedadan önce zâid olarak geldiğine Kur’an’da rastlanmamakla


ْ‫ب‬

birlikte şu durumlarda mübtedadan önce zâid olarak bulunduğu görülmektedir;

a. Mübteda olarak gelen ‫سب‬


ٍ ‫ ىح‬kelimesinden önce;

ًْ harfi mübteda konumundayken sadece ‫ ىح ٍسب‬lafzından


Genel kanaate göre ‫ب‬

önce zâid olmaktadır. Örneğin ْ‫ىم‬ ً ً‫( ْبًػ ػػحسب‬Sana bir dirhem kâfidir (yeter)), ْ ‫ب ػػًْحسبًك‬
‫ك ْد ٍر ه‬
‫ىٍ ى‬ ‫ىٍ ى‬

ْ‫ك‬
‫ْس ى‬ ْ‫ْح ًد ه‬
‫( يدْيرك ى‬Sana derslerin kâfidir (yeter)) ve ‫يث‬ ‫ك ى‬‫ْح ٍسبً ى‬ً
‫( ب ػ ػ ى‬Sana bir hadis kâfidir (yeter))
cümlelerinde ‫سب‬
ٍ ‫ ىح‬lafzı mübteda olup lâfzen mecrûr mahallen merfûdur. Ondan
ًْ harfi ise zâiddir.
önceki ‫ب‬

287
Meryem:25.
288
Hacc:15.
289
Hacc:25.
290
Sâd:33.
291
Alaḳ:14.
292
Murâdî, a.g.e., s.51; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.126; Zerkeşî, a.g.e., III, 83-84.
293
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 78; Murâdî, a.g.e., s.53; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.127-128;
Zerkeşî, a.g.e., III, 84; Ġalâyînî, a.g.e., III, 200.

68
b. Ansızın (müfacee) anlamı ifade eden ‫’إًذىا‬dan sonra gelen mübtedadan önce

‫ إذا‬bazen müfacee anlamında kullanılmaktadır. Çoğunlukla da haberi

ًْ harfi bazen ‫ إذا‬dan sonra mübtedanın başında zâid olarak


hazfedilmektedir. ‫ب‬

ًْ ‫ْستى‬
gelebilmektedir. Örneğin ‫اذ‬ ٍ ‫ت ْفىًإذىا ْْبًػ ػ ٍػاْلي‬
‫( ىخىر ٍج ي‬Çıktım, birde ne göreyim! Öğretmen
(karşımda)) cümlesindeْ ‫ اْلستاذ‬kelimesi mübteda olup lâfzen mecrûr mahallen

ً ise zâiddir.
merfûdur. Haberi hazfedilmiştir. ْ‫ب‬

c. ْ‫ف‬
‫ ىكٍي ى‬soru isminden sonra gelen muahhar mübtedadan önce

ْ‫ف‬
‫ ىكٍي ى‬hal veya durum sormak için kullanılan soru edatı olup isim kabul
ًْ
edilmektedir. Cümlede başta bulunduğu için mukaddem haber konumundadır. ‫ب‬

harfi bazen ‫ف‬


ْ‫ ىكٍي ى‬den sonra gelen muahhar mübtedanın başında zâid olarak

‫ف ْبً ى‬
kullanılmaktadır. Örneğin ْ‫ك‬ ‫( ىكٍي ى‬Sen nasılsın?) cümlesinde ‫ ؾ‬mübteda yerindedir.
Başındaki ‫ ب‬ise zâiddir. Cümle aslında ‫ت‬
ْ‫فْأنٍ ى‬
‫ ىكٍي ى‬şeklindedir.

4. Haberden önce

ً harfinin haberden önceki ziyâdeliği kıyâsî ve semâî olmak üzere iki şekilde
ْ‫ب‬

gerçekleşir. Genelde olumsuzluk ifade eden ْ‫ لىٍيس‬ve ‫ ىما‬nın haberlerinden önce kıyâsî,
‫ى‬
olumlu cümlelerin haberlerinden önce ise semâî olarak zâid geldiği görülür.294

a. ‫س‬
ْ ‫ لىٍي‬veْ‫ ىما‬nın haberlerinden önce zâid olarak gelişi
‫ى‬

ْ ً‫س ْالٍ ىولى يد ْبػ ػػًْغى‬


Bundan amaç haberi vurgulamaktır. Örneğin ‫ب‬
‫( لىٍي ى‬Çocuk (hiçte) aptal
değildir) ve ‫اع‬ ‫اْزيٍ هدْب ػًػ ي‬
ْ‫ػش ىج و‬ ْ ً‫ ىغ‬ve
‫( ىم ى‬Zeyd (hiçte) cesaretli değildir) cümlelerinde ‫ ْب‬harfi, ‫ب‬

294
Murâdî, a.g.e., s.53-54; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.128: Akdağ, Hasan, Arap Dilinde Edatlar,
Tekin kitabevi, Konya 1996, 385.

69
‫ يش ىجاع‬kelimelerini te’kîd için zâid olarak getirilmiştir. Bu kullanım Kur’an’da oldukça
‫و‬
‫( أىلىٍيسْاللمويْْبًػ ػ ػ ىكاؼ ى‬Allah kuluna kâfi değil midir?), ‫ْى ىذاْْبًػ ػػا ٍ٘تى ِّْق‬
yaygındır. Örneğin ‫ْعٍب ىدْهي‬ ‫أىلىٍيس ى‬
295
‫ى‬ ‫ى‬
‫تْْْبًػ ػ ىػربِّ ي‬
(Bu gerçek değil mi?),296 ‫ك ٍْم‬ ‫( أىلى ٍس ي‬Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?), ْ‫ىكأى مفْاللموىْلىٍيس‬
297
‫ى‬
ً ً‫( ْبًػ ػظى مالوـْلٍِّلعب‬Allah, kullarına karşı hiç de zalim değildir),298 ‫يد‬
ْ‫يد‬ ًْ ً‫كْْبًػ ػظى مالوـْلٍِّل ىعب‬
‫ى‬ ‫اْربُّ ى‬
‫( ىكىم ى‬Rabbin,
ً
‫( ىكىماْاللٌوي ْْبًػ ػػغىاف ول ى‬Allah yaptıklarınızdan asla
kullara karşı zalim değildir)299 ve ‫ْع مماْتىػ ٍع ىمليو ىْف‬

ًْ harfi zâid olarak


habersiz değildir)300 âyetlerinde ve diğer başka âyetlerde ‫ب‬

kullanılmıştır.

ْ‫س‬ ًْ harfi
‫ لىٍي ى‬ve ‫ ىما‬kadar yaygın olmamakla birlikte ‫ ال‬nın haberinden önce de ‫ب‬
zâid olarak gelmektedir.301 Örneğin ‫ار‬ ‫الْخٍيػىرْْب ػػً ى‬
ْ‫ْخ ٍوْي ْبػى ٍع ىدهي ْالنٌ ي‬ ‫( ى‬Sonrası ateş olan bir hayır,
ً ‫( كىال ْْبًػ ػ ػ ىقوًؿْْ ىك‬ve (O) bir kâhin sözü de değildir)302
hayır değildir) cümlesinde ve ْ‫اى ون‬ ٍ ‫ى‬
ًْ ْ harfinin ‫ ال‬nın haberinden önce zâid olarak geldiği görülmektedir.
âyetinde ‫ب‬

Âyetteki mübteda olan ‫ ىو‬hazfedilmiştir.

b. Olumlu cümlelerin haberlerinden önce geldiğinde

Bu kullanım yukarıda da belirtildiği gibi semâîdir. Örneğin Ahfeş ve onun


görüşünde olanlara göre ‫ْْسيِّئى وة ْْبًػ ػ ػ ػ ًػمثٍلً ىها‬
‫( ىجىزاءي ى‬Kötülüğün cezası misli iledir) âyetindeki
303

ً harfi kurala bağlı olmaksızın zâiddir.304 Bunun zâid oluşuna delil aynı mânayı
ْ‫ب‬

295
Zumer:36.
296
Enʿam:30.
297
Aʾraf:172.
298
Hacc:10.
299
Fuṣṣilet:46.
300
Bakara:74.
301
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.128.
302
Ḥâkka:42.
303
Yûnus:27.
304
Murâdî, a.g.e., s.55; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.128.

70
ifade eden ًْ ‫ْسيِّئىةه‬
‫ْمثٍػلي ىها‬ ‫( كجزاء و‬Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür)305
‫ْسيِّئىة ى‬
‫ى ىى ى‬
ًْ harfinin kullanılmaması gösterilmiştir.306 Yineْ ‫ْخلى ىق‬ ً
âyetinde ‫ب‬ ‫أ ىىكىلٍ ْيػىىرٍكا ْأى مف ْاللموى ْالمذم ى‬
ً ً ً ً
‫َْييً ىي ْالٍ ىم ٍوتىى‬ ‫ض ىْكىلٍ ْيػى ٍع ىي ِْبىٍلق ًه من ْْبًػ ػ ػ ػ ىقاد ور ى‬
ٍ‫ْعلىى ْأى ٍف ي‬ ‫( ال مس ىم ىاكات ىْك ٍاْل ٍىر ى‬Gökleri, yeri yaratan ve onları
yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmezler
ًْ zâid kabul edilmektedir. Bunun zâid oluşuna
mi?)307 âyetinde ‫ أى مْف‬nin haberindeki ‫ب‬

ً ‫َْيٍليق‬ ً ً ً
delil ise ْ ‫ْمثٍػلى يه ٍم‬ ‫ْعلىى ْأىف ى ى‬
‫ض ْقىادهر ى‬ ‫( أ ىىكىلٍ ْيػىىرٍكا ْأى مف ْاللٌوى ْالمذم ى‬Gökleri ve yeri
‫ْخلى ىق ْال مس ىم ىاكات ىْكاْل ٍىر ى‬
yaratan Allah'ın, onların benzerlerini de tekrar yaratmaya Kadir olduğunu
ًْ harfinin kullanılmaması gösterilmiştir.309
görmezler mi?)308 âyetinde ‫ب‬

5. Âmili olumsuz olan Hâl’den önce geldiğinde

Bu tür kullanımlar semâî olup Kur’ân’da örneği bulunmamaktadır. Çeşitli şiir


örneklerinde zaruretten dolayı veya te’kîd amaçlı kullanıldığı görülmektedir.
ً ‫ًو‬
Konuyla alakalı genelde ‫ْمنٍ ىتهاىػا‬ ً ٌ‫تْػيسػػي‬ٚ‫ػكيم ْبػػن ْا‬
‫ْب ي‬ ‫ْحػ ي ي‬ ‫ى‬ ‫ت ْبػًػ ػػخائبىػػة ْ ًرك ه‬
ْ ‫ػاب‬ ٍ ‫فى ىمػػا ىْر ىجػ ىػع‬
(Sonuncuları Hakîm b. Müseyyeb olan *** Yolcular asla ümitsiz (başarısız bir
ْ‫ ًرك ه‬kelimesi ‫ت‬
şekilde) dönmediler) beyiti örnek gösterilmektedir.310 Cümlede ‫ػاب‬ ٍْ ‫ىر ىجػ ىػع‬

fiilin faili, ‫ خائًبىػ وْػة‬kelimesi lâfzen mecrûr mahellen mansub hâldir. ‫ب‬
ًْ ise te’kîd için

gelmiş zâid harftir.

6. ْ‫ني‬
‫ اىلٍ ىع ٍ ي‬ve ‫س‬
ْ‫ اىلنمػ ٍف ي‬kelimelerinden önce geldiğinde

ْ‫ني‬
‫ ىع ٍ ي‬ve ‫س‬
ْ‫ نْػى ٍف ي‬manevi te’kîd için kullanılan kelimelerdir. Kendinden önceki

kelimenin irabına tabidirler. Ayrıca kendilerinde te’kîd ettiği isme dönen bir zamir
ًْ harfi bu kelimelerden önce zâid olarak gelebilmekte ve te’kîdi
bulunmaktadır. ‫ب‬

305
Şûrâ:40.
306
Enbârî, el-Beyân fı ġarîbi iʿrâbi’l-Kur’ân, I, 410.
307
Ahḳâf:33.
308
İsrâ:99.
309
Zerkeşî, a.g.e., III, 85.
310
Murâdî, a.g.e., s.55; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.129.

71
iyice pekiştirmektedir. Örneğin failin te’kîd edildiği ْ )‫(عٍيػنيوي‬ ْ‫ْعلًي ْنػى ٍف ي‬
‫س ْوي ْ ى‬ ‫( ىجاءى ى‬Ali’nin
kendisi geldi) cümlesi )‫ْعلًي ْبًػ ػ ػنىػ ٍف ًس ًْو ْ(بًػ ػ ػ ىػعٍينً ًو‬
‫( ىجاءى ى‬Ali’nin bizzat kendisi geldi) şeklinde
ْ‫ْعلًي ا ْنػى ٍف ى‬
söylendiğinde faile ait te’kîddeki vurgu biraz daha artmaktadır. Yine ْ ‫س ْوي‬ ‫ت ى‬‫ىرأىيٍ ي‬
ًً ً ً ً ‫( رأىيت‬Ali’nin bizzat kendisini
‫( ى‬Ali’nin kendisini gördüm) cümlesi )‫ْعلي اْبًػ ػ ػنىػ ٍفسْوْْ(بًػ ػ ىػعٍينو‬
)‫(عٍيػنىوي‬ ‫ىٍ ي ى‬
gördüm) şeklinde söylendiğinde mef’ûle ait te’kîd iyice pekiştirilmektedir. Kur’an’da
bu kullanıma dair ‫ص ىن ْْبًػ ػ ػ ػأىن يف ًس ًه من ْثىالىثىةى ْقيػ يرىكوْء‬ ‫( ىكالٍ يمطىلم ىق ي‬Boşanan kadınlar, kendi
ٍ ‫ات ْيػىتىػىربم‬
kendilerine üç aybaşı hali beklerler)311 âyeti örnek gösterilmektedir. Bazıları âyetteki
ً harfini zâid kabul etse de İbn Hişâm bunu doğru bulmamaktadır. Ona göre ‫ني‬
ْ‫ب‬ ْ‫ ىع ٍ ي‬ve

ْ‫س‬
‫ نْػى ٍف ي‬ile te’kîd edilen merfû muttasıl zamirlerin öncelikle munfasıl bir zamirle te’kîd
edilmesi gerekmektedir.312

7. ‫ ؿ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Bu harfin çok geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Klasik nahiv


kitaplarında ve bu harf ile ilgili yazılan müstakil eserlerde birçok görevinden
bahsedilmektedir. Cümlede bir şeyi hak etme, hakkı olma; sahip olma; mülk edinme,
bir şeyi birine mülk yapma; ait olma, mahsus olma; açıklama; sebep, illet, içinlik,
nedenlik; olumsuzluğu pekiştirme gibi birçok aslî görevleri bulunmaktadır.313 Zâid
olarak kullanıldığı yerleri ise cer amelini yapan ve yapmayan olmak üzere iki
kısımda ele alınmaktadır.

a. Cer Harfi Olan ‫ ؿ‬ın Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler:

Hareke etkisine sahip zâid ‫ ؿ‬harf-i ceri genelde tekîd içindir. Kendinden

sonraki kelimeyi cer eden bu harf şu durumlarda zâid olarak kullanılmaktadır.

311
Bakara:228.
312
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.129.
313
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 133-149; Mâleḳî, a.g.e., s.218-256; Murâdî, a.g.e., s.95-139; İbn
Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.232-264; Zerkeşî, a.g.e., IV, 334 -350; Ġalâyînî, a.g.e., III, 270.

72
1. Mef’ûlden önce geldiğinde

‫ ؿ‬harfi bazen zayıf âmili güçlendirmek maksadıyla âmili zayıf olan mef’ûlden

önce zâid olarak gelebilmektedir.314 Âmilin zayıflığından kasıt âmilin mef’ûlünden


sonra gelmesi veya âmilin ism-i fâil, ism-i mef’ûl, mastar gibi fiile benzeyen

ُّ ‫إًف ْ يكنتي ٍم ْْلًػ ػ‬


(müştâk) bir kelime olmasıdır. Örneğin ْ‫ػلرٍؤيىا ْتػى ٍعبيػ يرك ىف‬ (Eğer rüya

yorumluyorsanız)315 âyetinde âmil olan ‫ تىػ ٍعبيػ يرك ىْف‬fiili, mef’ûlünden sonra gelmiştir. ْ‫صدِّقان‬
‫يم ى‬

‫( ْلِّػ ػ ىػما ى‬Yanlarında bulunanı doğrulayıcı olarak...) âyetinde âmil olan ‫صدِّؽ‬
ْ‫ْم ىع يه ٍم‬ ‫يم ى‬
316

mastarı ismi fail olup müştâk bir kelimedir. ‫( ىكإًنما ْْلىػ ػ ػػوي ْ ىكاتًبيو ىْف‬Biz onu yazmaktayız)317

âyetinde ise âmil olan ‫ ىكاتًبيو ىْف‬ism-i faili hem müştak bir kelime hem de mef’ûlden

sonra gelmektedir. Âyetlerdeki zâid ‫ ؿ‬harfinin geliş amacı ise hareke etkisi zayıf olan

âmil hükmündeki bu kelimelerin mef’ûle olan etkisini artırmaktır. Yine Kur’ân’da


ْ‫ْى ٍم ْْلًػ ػ ػ ىػرِِّبً ٍمْيػىٍرىىبيو ىف‬
‫ين ي‬
ً
‫لْكىر ٍٔتىةهْلِّلمذ ى‬
‫( يى ند ى‬Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır) ,
318

ً ً ‫ٍم ًهم‬ ً
‫اؿ ْْلِّػ ػ ػ ىػما ْييًر ي‬
ْ‫يد‬ ‫( فىػعم ه‬Her dilediğini mutlaka yapandır),319 ْ‫ين‬ ‫ػحك ً ٍ ى‬
‫ْشاىد ى‬ ‫( ىكيكنما ْْل ػ ػ ػ ي‬Biz onların
hükmüne şahiddik)320 âyetlerinde ve diğer birçok âyette321 ‫ ؿ‬harfi aynı şeklide zâid

olarak kullanılmıştır.

314
Mâleḳî, a.g.e., s.247; Murâdî, a.g.e., s.106; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.242-243; Zerkeşî, a.g.e.,
III, 86; Ġalâyînî, a.g.e., III, 184.
315
Yûsuf:43.
316
Bakara:91.
317
Enbiya:94.
318
Aʿraf:154.
319
Burûc:16.
320
Enbiya:78.
321
Kur’ân’daki diğer kullanımlar için bkz. Bakara:116;133;136;138;139; Âli İmrân:84; Yûnus:28;
Hûd:2;53; Yûsuf:11;12;58;63; Ḥicr:9;20;22; İsrâ:27; Meryem:44;
Enbiyâʾ:50;52;53;73;78;82;90;94;98; Müʾminûn:4;5;8;38;47;61;69;70; Şuʿarâ:55;171; Ḳaṣaṣ: 12;20;
Rûm:26; Yâsîn:71; Meʿâric:29;32.)

73
‫ ؿ‬harfi bazen de mef’ûllerini doğrudan alan fiillerin mef’ûllerinden önce zâid

olarak gelmektedir.322 Örneğin peşinden gitmek, yaklaşmak, ulaşmak anlamlarındaki

‫ ىرًْد ى‬ile istemek anlamındaki ‫ ْىأرا ىْد‬fiili, mef’ûllerini ‫ ؿ‬harf-i cerine gerek duymadan
ْ‫ؼ‬

doğrudan alabilen fiillerdir. Ancak ‫كم‬ ‫( ىع ىسى ْأىف ْيى يكو ىف ىْرًد ى‬Belki de sizin arkanıza
‫ؼ ْْلىػ ػ ػ ػ ي‬
ً
takılmıştır (Belki hemen başınıza gelir))323 ve ‫ك ٍْم‬
‫ني ْلى ي‬ ‫( ييًر ي‬Allah size
‫يد ْاللٌوي ْْلػ ػ ػػييبىػ ِّ ى‬
(bilmediklerinizi) açıklamak istiyor)324 âyetlerinde görüldüğü gibi bu fiillerin
mef’ûllerinde ‫ ؿ‬harfi gelmektedir.325 Buradaki ‫ ؿ‬harflerinin tazmîn326 için zâid

olduğu belirtilmektedir. Nitekim el-Murâdî birinci âyetteki ‫ ردؼ‬fiiline ‫ تىبً ىْع‬ve ‫ب‬
ْ‫قىػير ى‬

ْ‫ إًقٍػتىػىر ى‬anlamı verdiğini dile getirmektedir.327


anlamı verirken, ez-Zerkeşî, çoğunluğun ‫ب‬

ًْ harfinde de bahsedildiği gibi semâî olup328 bütün mef’ûllerde


Ancak bu kullanım ‫ب‬

uygulanmamaktadır. Örneğin ‫ْعلًيٌْان‬


‫ت ى‬‫ضىربٍ ي‬
‫ى‬ ifadesi ‫ت ْْلًػ ػ ػ ػ ػ ىػعلً ْي‬
‫ضىربٍ ي‬
‫ى‬ şeklinde

söylenememektedir.

2. Müsteğas bihten önce geldiğinde

Darda kalmış birinin yardımına (imdadına) başka birini/birilerini çağırmaya


istiğâse denmektedir. Bir münâdâ çeşidi olup sadece ‫ يىا‬harfi ile yapılmaktadır.

Yardıma çağıran kişiye müsteğîs denmekte ve cümlede belirtilmemektedir. Yardım


etmesi istenen kişiye müsteğâs veya müsteğâs bih, kendisine yardım edilmesi istenen
kişiye de müsteğâs leh denmektedir. Müsteğâs bihte fethalı bir lam (‫ؿ‬
ْ‫) ى‬, müsteğâs

322
Mâleḳî, a.g.e., s.246; Murâdî, a.g.e., s.107; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.241; Zerkeşî, a.g.e., III,
85.
323
Neml:72.
324
Nisa:26.
325
Kur’ân’daki diğer kullanımlar için bkz. Bakara:152; Aʿrâf:62; Tevbe:61; İsrâ:44; Hacc:26;
Yûnus:72;93; Zumer:12.)
326
Tażmîn kısaca harf-i cerin fiile mâna kazandırmasıdır. bkz. Çörtü, Arapça Dilbilgisi (Nahiv),
s.337-338.
327
Murâdî, a.g.e., s.107; Zerkeşî, a.g.e., III, 85.
328
Mâleḳî, a.g.e., s.247.

74
ًْ ) bulunmaktadır. Her iki mecrûrda harfi cer ile
lehte kesralı bir lam (‫ؿ‬

mecrûrdurlar.329 Ancak mâna bakımından mef’ûl oldukları için mahellen


mansûbdurlar. Müsteğâs bihten önce gelen fethalı lam (‫ؿ‬
ْ‫ ) ى‬zâid kabul edilmektedir.330

Örneğin !‫( يا ْْلىػ ػ ػ ىػزيٍ ود ْلً ىعمروك‬Ey Zeyd Amr’a yardım et! Zeyd! Amr’a yetiş!) cümlesinde ‫يا‬

istiğase edatıdır. ‫ زيد‬kelimesi başındaki zâid ‫ ؿ‬harf-i cerinden dolayı lafzen mecrûr

mahellen mansûbdur. ْ‫ ْلًػ ػ ىعمروك‬car ve mecrûru mahzuf ‫يث‬


ْ‫ىستىغً ي‬
ٍ ‫ أ‬fiiline müteallıktır.
Cümlenin takdiri ْ‫ْزيٍدْان ْْلًػ ػ ػ ىػعمروك‬ ‫ىستىغً ي‬
‫يث ى‬ ً ‫يب ْلًٍل ىْم ًر‬
ٍ ‫ أ‬şeklindedir. Yine ْ‫ْيض‬ ً ً‫( يا ْْلىػ ػ ػػلطمب‬Ey Doktor!

Hastaya yardım et! Doktor! Hastaya yetiş!), ْ ‫ياء ْلًٍل يف ىقىر ًاء‬
ً ً‫ػْلى ٍغن‬
ٍْ ‫( ياْْلىػ ػ‬Ey zenginler fakirlere

ًْ ‫ُّع ىف‬
yardım ediniz!) ve ‫اء‬ ًً
‫( يا ْلىلمو ْْلػ ػػلض ى‬Ey Allah’ım zayıflara yardım et!) örneklerinde de
aynı durum söz konusudur.

el Murâdi ve İbn Hişâm, müsteğâs bihten önceki lâmın ziyâdeliğinin ihtilaflı


olduğunu belirtmektedirler. Zâid olduğunu düşünenler, ‫ ؿ‬harfinin burada herhangi

bir şeye müteallik olmamasına bağlamaktadırlar.331 Bu kullanımın Kur’an’da örneği


bulunmamaktadır.

3. Muzaf ve Muzafun ileyhin arasında yer aldığında

Muzaf ve muzafun ileyh normalde birbirinden ayrılmaz. Ancak bazen ikisinin


arasına tahsîsi (özelliği, aidiyeti) te’kîd için zâid ‫ ؿ‬harfi gelebilmektedir. Bu lâma

ً ‫ياْبػؤ‬
‫ )اىلٍ ىال يـْالٍ يم ٍق ى‬lâm-ı muḳhame (araya girmiş lâm) denmektedir. Örneğin ‫سْلػ ػ ٍل ىج ٍه ًْل‬
(‫ح ىم ْةي‬ 332
‫ى يٍ ى‬
ً ‫( يا ْبػ ٍؤس ْلًػ ػ ٍلح‬Ey
(Ey cahilliğin sıkıntısı! (derdi, ıstırabı), Hey ne kötü cahillik!), ْ ‫ْرب‬
‫ى ي ى ى‬
ًْ ‫سْلًػ ػ ٍل ًم ًر‬
savaşın sıkıntısı! (derdi, ıstırabı), Hey ne kötü savaş!) ve ‫يض‬ ‫( يىاْبػي ٍؤ ى‬Ey hastalığın

329
Kafes, a.g.e., s.224, 225.
330
Mâleḳî, a.g.e., s.219-220; Murâdî, a.g.e., s.103-104; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.244-246;
Zerkeşî, a.g.e., III, 86; Ġalâyînî, a.g.e., III, 184.
331
Murâdî, a.g.e., s.104.
332
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.241-242;Murâdî, a.g.e., s.107-109.

75
sıkıntısı (derdi, ıstırabı!), Hey ne kötü hastalık!) tamlamalarındakiْ‫ ؿ‬harfleri zâiddir.

ً ‫ ْالٍ ًم ًر‬/ْ ‫ْرب‬


Aslında tamlamalar ْ‫يض‬ ً ‫ْا٘ت‬
‫ ٍى‬/ْ ‫ْاٗتى ٍه ًل‬
ٍ ‫س‬ ‫ يىا ْبػي ٍؤ ى‬şeklindedir. Yine ‫ػك‬
ْ‫( الى ْأبىا ْْلىػ ػ ػ ػ ى‬Senin

baban yoktur) veْْ‫اْلًػ ػ ػ ػ ػ ىػزيٍ ود‬


ْ ‫ىخ‬‫( ىال ْأ ى‬Zeyd’in kardeşi yoktur) tamlamalarında da ‫ ؿ‬harfi aynı
ْ‫ الى ْأبى ى‬ve ‫ىخا ىْزيٍ وْد‬
şekilde zâiddir. Tamlamalar aslında ‫اؾ‬ ‫ ْىال ْأ ى‬şeklindedir. el-Mâlekî bu
cümlelerin başındaki ‫ ال‬nın muafiyet (tebrie) için olduğunu ve muzafı nasb ettiğini

belirtmektedir. Muzaf ve muzafun ileyh arasındaki zâid ‫ ؿ‬lar ise tahsîsi te’kîd

içindir.333 ‫ ؿ‬harfinin bu şekilde kullanımına Kur’an’da rastlanmayıp çoğunlukla

şiirde geçmektedir.334

4. ‫ كاف‬nin haberinden önce geldiğinde

Bu harfin çeşitlerinden olan Lâmu’l-cuhûd olumsuzluk ifade etmektedir.


Öncesi menfilik ifade eden ‫ كاف‬nin haberinin başındaki muzâri fiilin başına gelmekte

ve bu fiili nasbetmektedir. Bu lâm ‫ كاف‬nin olumsuzluğunu tekîd içindir.335 Zerkeşî,

öncesinde olumsuzluk bulunan ‫ كاف‬nin haberindeki lâmu’l-cuhûdun zâid olduğunu

söylemektedir.336 Zerkeşî’ye göreْ ‫ني‬ًً ً


‫( ما ْ ىكا ىف ْاللٌوي ْليى ىذ ىر ْالٍ يم ٍؤمن ى‬Allah mü’minleri asla
bırakacak değildir),337 ْ ‫( ىكىماْ ىكا ىف ْاللٌوي ْلًييػ ىع ِّذبػى يه ٍم‬Allah onlara asla azap edecek değildir)338

veْ ‫تي ٍم‬ٛ‫ك ًن ْاللٌوي ْلًيىػ ٍغ ًفىر ْ ى‬


‫( ىلٍ ْيى ي‬Allah onları asla bağışlayacak değildir)339 âyetlerindeki ‫ ؿ‬lar
zâid olup cümledeki olumsuzluğu te’kîd etmektedir.

333
Mâleḳî, a.g.e., s.244-245.
334
Ayrıca bunlar ve buna benzer tamlamaların irabı ve diğer özellikleri için bkz. Sîbeveyh, a.g.e.,
II, 276 vd.; Baġdâdî, Abdulkâdir b. Ömer, Ḫızanetu’l-edeb ve lubbu lubâbi lisâni’l-Arab, (thk.
Abdusselâm Muhammed Hârûn) Metkebetu’l-Ḫâncî, Kahire, 1997, I, 467-470, IV, 99-112.
335
Mâleḳî, a.g.e., s.225.
336
Zerkeşî, a.g.e., III, 87; IV, 344.
337
Âli İmrân:179.
338
Enfâl:33.
339
Nisâ:168.

76
b. Cer Harfi Olmayan ‫ ؿ‬ın Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler:

Hareke etkisine sahip olmadığı için kendinden sonraki kelimede cer amelini
gerçekleştiremeyen ve kendisi genellikle fethalı olarak kullanılan ‫ ؿ‬harfi şu

durumlarda zâid olarak kullanılmaktadır;340

1. Mübtedan önce geldiğinde

İsim cümlesinin anlamını pekiştirmek için mübtedadan önce gelen ibtidâiyye


(başlangıç) ‫’ؿ‬ı zâid olarak gelmektedir. Zerkeşî ‫ْعلىى ْالتمػ ٍق ىول‬
‫س ى‬ ِّ ‫( ْلىػ ػ ػ ىػم ٍس ًج هد ْأ‬Mescid
‫يس ى‬
(gerçekten) takva üzerine kurulmuştur),341 ْ‫ب‬
ُّ ‫ىح‬
‫ىخوهيْأ ى‬
‫ف ىْكأ ي‬
‫وس ي‬
‫( ْلىػ ػ ػيي ي‬Elbette Yûsuf ve kardeşi

‫ىش ُّد ى‬
daha sevgilidir)342 ve ‫ْرٍىبىْةن‬ ‫( ْلىػ ػ ػأىنتي ٍم ْأ ى‬Elbette siz korku bakımından daha (etkilisiniz)
343
şiddetlisiniz) âyetlerini bu kullanıma örnek göstermektedir. Bu harflerin ibtidâiyye

için olduğunu söyleyen Zerkeşî onların tekîd için geldiğini ve zâid olduğunu
belirtmektedir.344

2. Haberden önce geldiğinde

ً ve
‫ ؿ‬harfi isim cümlesindeki haberden önce zâid olarak gelebildiği gibi ‫ْإً مْف‬, ‫لك مْن‬

ْ‫( ىسعًي هد ْْلىػ ػ ىكاتً ه‬Saîd


ْ‫ ىز ىاؿ‬nin haberlerinden önce de zâid olarak gelebilmektedir. Örneğin ‫ب‬

yazardır) ve ‫وز‬
ْ‫( اىلمر يج يْل ْْلىػ ػ ىػع يج ه‬Adam ihtiyardır) cümlelerinde normal bir haberden önce

‫( إًمال ْإًنػ يمه ٍم ْْلىػ ػػيىأٍ يكليو ىف ْالطم ىع ى‬Şüphesiz onlar da yemek yiyorlar)
zâid olarak gelmiştir. Ancakْْ‫اـ‬

ْ‫لك منْالمر يج ىلْْلىػ ػػبى ًخ ه‬


âyetinde ‫ ْإً مْف‬nin, ‫يل‬ ً ‫( ك‬Fakat adam cimridir) cümlesinde ‫لك مْن‬
‫ى‬
ً nin, ْ‫اؿ اىلطمٍقس‬
‫ي‬ ْ‫ىم ىاز ى‬

340
Mâleḳî, a.g.e., s.248-250; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.259-261; Zerkeşî, a.g.e., III, 87.
341
Tevbe:108.
342
Yûsuf:8.
343
Ḥaşr:13.
344
Zerkeşî, a.g.e., IV, 335-336.

77
ْ‫ػحار‬
‫( لىػ ػ ى‬Hava hâlâ soğuktur.) cümlesinde ise ‫اؿ‬
ْ‫ ىم ىاز ى‬nin haberinden önce zâid olarak

gelmiştir.

3. ‫ ىرأىل‬ve ‫ْ ىد ىعى‬fiillerinin mef’ûllerinden önce geldiğinde

‫ ؿ‬harfi genellikle ‫ ىرأىل‬fiilinin ikinci mef’ûlünden önce zâid olarak

bulunabilmektedir. Örneğin ‫ػش ًاّتًي‬


‫( أ ىىر ىاؾ ْْلىػ ػ ػ ى‬Seni bana söver biri olarak görüyorum)

cümlesinde ve ‫ْمنْنػم ٍفعًًْو‬


ً ‫( ي ٍدعوْْلىػ ػ ػػمنْضُّرهْأىقٍػرب‬O kendisine zararı faydasından daha yakın
‫ى ي ى ىي ىي‬
olana yalvarır)345 âyetindeki ‫ ؿ‬harfleri böyledir. Ancak İbn Hişâm âyetteki ْ ‫ؿ‬

harfinin ibtidaiyye olup zâid olduğu hakkında iki farklı görüş olduğunu
belirtmektedir. İbn Hişâm’a göre sahih görüş ibtidaiyye ‫’ؿ‬ı olmasıdır. Âyetin takdiri

ْ‫ب ًْمنْنػم ٍفعً ًو‬


‫ػضُّرهي ْأىقٍػىر ي‬
‫وْمنْْلىػ ػ ػ ى‬
‫ يى ٍد يع ى‬şeklindedir. Cümlede ْ‫ ىم ٍن‬mef’ûl, ‫ب‬
ْ‫ضُّرهي ْأىقٍػىر ي‬
‫ ى‬ise mübteda ve
haberdir.346

4. ‫ إً ٍْف‬şart edatından önce geldiğinde

ْ‫ إً ٍف‬harfi iki muzâri fiili cezmeden şart edatlarındandır. ‫ ؿ‬harfi bazen bu şart

edatından önce de zâid olarak bulunabilmektedir. Örneğin ‫اـ ْ ًزيٍ هد ْأىقي ٍْم‬
‫ػئن ْقى ى‬
ٍ ‫( ْلىػ ػ ػ‬Zeyd
ْ‫تْظالهْْلىػ ػ ػػئً ٍنْفىػ ىع ٍل ى‬
kalkarsa kalkarım.) ve ‫ت‬ ‫( أنٍ ى‬Eğer yaparsan sen zalimsin) cümlelerindeki
‫ ؿ‬harfleri bunun gibidir. Bu tür kullanım genelde şiire has olup yönlendirme ve delil

göstermek için yapılmaktadır.347

345
Hacc:13.
346
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.260.
347
İbn Hişâm, a.e., s.261.

78
8. ‫ ؾ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Çoğunlukla benzetme anlamında cer harfi olarak kullanılmaktadır. İsim olarak


da kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca cümlede sebep, gaye, illet, içinlik; ayrıntı ifade
etmekte ve ‫ على‬harf-i ceri yerine kullanılmaktadır.348

Bu harfin zâid olarak kullanımı azdır ve semâîdir. Cümlede ...‫ كما‬ve ...‫ مثلْكػ‬gibi

ً ‫( زيد‬Zeyd Amr
te’kîd amaçlı zâid olarak kullanımı bulunmaktadır. Örneğin ‫ْمثٍل ْ ىع ٍمرك‬ ٍ‫ى‬
ً
‫( ىزيٍد ْْ ىكػ ػ ػ ػػمثٍ ًل ى‬Zeyd tıpkı Amr gibidir) şeklinde söylendiğinde
gibidir) cümlesi ‫ْع ٍمرك‬

cümledeki teşbih iyice pekiştirilmektedir. Yine ‫ْشي ْءه‬ ًً ً


ٍ ‫س ْ ىكمثٍلو ى‬
‫( لىٍي ى‬Hiçbir şey asla onun
benzeri gibi değildir)349 âyetinde de zâid olarak kullanıldığı görülmektedir. Buradaki
zâid ‫ ؾ‬ile benzerliğin nefyi te’kîd edilmektedir. Böylece Allah’a atfedilecek her türlü

benzerlik ihtimali ortadan kalkmış olmaktadır. ez-Zemahşerî, el-Mâleki, ve el-


Murâdî bu âyeti açıklarken ‫ ؾ‬harfinin zâid olarak kullanımına şiirden çeşitli örnekler

ْ‫ْى ٍو‬
vermiştir. Örneğin bunlara göre ‫ْْي‬ ‫َّْت يْزى‬ ًْ ٍ‫ْس ْ ىْكػً ًْمث‬
ْ‫ْل ْال ىف ى‬ ْ‫( لىٍْي ى‬Züheyr asla genç gibi değildir),

‫ْمأ يكوؿ‬ ً
‫ْمثٍْلْْ ىْك ػ ػػع ٍ و‬
‫صف ى‬ ‫صيِّػيركا ْ ى ى‬ ‫…( فى ي‬onlar tıpkı yenilmiş ekin yaprağına dönüştürüldüler) vb.
birçok cümlede ‫ ؾ‬harfi bu bağlamda zâid olarak kullanılmaktadır.350

9. ‫ في‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Cer harflerinden olup cümlede …de, …da, içinde anlamında zaman ve mekân
zarfı; fiili mef’ûle bağlama, bitiştirme; sebep, içinlik; beraberlik ve karşılaştırma

348
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, IV, 502-506; Mâleḳî, a.g.e., s.195-208; Murâdî, a.g.e., s.78-95; İbn
Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.199-205; Zerkeşî, a.g.e., IV, 310; Ġalâyînî, a.g.e., III, 171.
349
Şûrâ:11.
350
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, V, 398-399; Mâleḳî, a.g.e., s.201; Murâdî, a.g.e., s.80-90; İbn Hişâm,
Muġni’l-lebîb, s.203; Zerkeşî, a.g.e., IV, 310.

79
ifade etmektedir. Ayrıca ْ‫ ْإً ىىل‬, ْ‫ ًم ٍن‬, ‫ ىْعْلىى‬, ً harf-i cerlerinin yerine de
ْ‫ب‬

kullanılmaktadır.351

Zâid olarak kullanımı pek yaygın değildir. el-Murâdî’nin belirttiğine göre İbn
Mâlik, bedel, karşılık ifade etmesi durumunda bu harfin zâid olmasını caiz
ْ‫ت ْفًي ىػم ٍن ىْر ًغٍب ى‬
görmektedir. Örneğin ‫ت‬ ْ ً harfi
‫( ىعىرفٍ ي‬Sevdiğin kişiyi tanıdım) cümlesindeki ‫يف‬
zâiddir. Çünkü cümlenin devamındaki ‫ فًيو‬hazfedilmiştir. Hazfedilen bu ‫ يف‬den bedel

olarak baştaki ‫ يف‬zâid olarak kullanılmıştır.352

İbn Hişâm’ın ifadesine göre ise el-Fârisî, şiirdeki zaruretten dolayı ‫ يف‬harfinin

ً ً ‫ْيف‬ ً ‫( أبو‬Gece
ziyâdeliğini caiz görmektedir. Buna ْ ‫جا‬ ‫اؿ ً ْ ى‬
‫ْس ىواده ْيػىىرنٍ ىد ى‬ ‫َْيى ي‬
‫ْد ىجا ْ ْ ْ ي‬
‫ْاللي يل ى‬
ٍ ‫ْس ٍعد ْإذىا‬
‫ي ى‬
karanlığı çöktüğünde Ebû Sa’d siyah bir deriye benzetilir) beyitindeki kullanımını
örnek göstermektedir.353

el-Murâdî ve İbn Hişâm’a göre bazı âlimler ‫يها‬ً


‫ْارىكبيوا ْف ى‬
ٍ ‫اؿ‬‫( ىكقى ى‬Onun içine binin

dedi)354 âyetindeki ‫ يف‬harfinin de te’kîd için zâid olarak geldiğini belirtmişlerdir.

Zerkeşî zâid harfler bölümünde ‫ يف‬harfine yer vermese de âyetteki bu harfin te’kîd

için olduğu görüşündedir.355

351
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.191-192; Murâdî, a.g.e., s.250-252; Ġalâyînî, a.g.e., III, 171-172.
352
Murâdî, a.g.e., s.252.
353
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.192.
354
Hûd:41.
355
Zerkeşî, a.g.e., IV, 303.

80
10. ‫ إلى‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

‫ إىل‬çoğunlukla zamanın ve mekanının sona erdiğini gösteren cer harfidir. Bunun

ْ ً, ‫ؿ‬, harf-i cerleri


haricinde cümlede başlama, yönelme, açıklama bildirir. Ayrıca ‫ ىم ىْع‬, ‫يف‬

ve ‫ ًعٍن ىْد‬zarfı yerine de kullanılır.356

Zâid olarak kullanımı kurallı olmayıp çok nadir görülmektedir. Nitekim el-
Murâdî ve İbn Hişâm bu harfin zâid olarak kullanımını sadece el-Ferrâ’nın
kaydettiğini belirtmektedir. Ferrâ’ya göre ْ ‫ماس ْتىػ ٍه ًوم ْإًلىٍي ًه ٍْم‬ ِّ ‫اج ىع ٍل ْأىفٍئً ىدةن‬
ً ‫ْم ىن ْالن‬ ٍ ‫( فى‬İnsanlardan
bir kısmının gönüllerine sevdir / İnsanlardan bir kısmının gönüllerini onlara
meyledici kıl)357 âyetindeki ‫ تىػ ٍه ًوم‬fiili ‫ تىػ ٍهىْول‬şeklinde ‫ ك‬harfi fethalı okunduğunda

cümledeki ‫ إىل‬harfi zâid olmaktadır. Âyetteki ‫ إىل‬harfini zâid kabul etmeyenlere

ْ‫ ىّْتً ي‬mânasındadır ve ‫يل‬


göre ‫ ىى ىول‬fiili ‫يل‬ ْ‫ ىّْتً ي‬fiilide mef’ûlünü ‫ إىل‬harf-i ceri ile almaktadır.

ْ‫ ىّْتً ي‬mânasında
Bu sebeple ile ‫ إىل‬harfi zâid değildir. Ancak Ferrâ ‫ ىول‬fiilini ‫يل‬

değerlendirmiştir. Ona göre ‫ ىى ىول‬fiili mef’ûlünü harf-i cere gerek duymadan tek

başına almaktadır. Bu nedenle de ‫ إىل‬zâid olmaktadır.358 Zerkeşî zâid harfler

bölümünde ‫ إىل‬harfine yer vermemekte ancak âyetteki bu harfin bazıları tarafından

zâid kabul edildiğini belirtmektedir.359

11. ‫ ك‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Çoğunlukla matuf ve matufun aleyh arasındaki irtibatı sağlayan bir atıf harfi
olarak kullanılmaktadır. Hâl cümlelerinin başında vâv-ı hâliye olarak bulunmaktadır.
İsti’nâfiye vâvı yani önceki cümlenin bitip yeni bir cümlenin başladığını belirtmek

356
Mâleḳî, a.g.e., s.80-83; Murâdî, a.g.e., s.385-390; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.88-89; Zerkeşî,
a.g.e., III, 173-175.
357
İbrâhim:37.
358
Murâdî, a.g.e., s.385-390; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.89.
359
Zerkeşî, a.g.e., IV, 234.

81
için gelir. Ayrıca yemin bildirir ve ‫ب‬
ْ‫ ير م‬harf-i ceri yerine de kullanılır.360 Şu

durumlarda zâid olarak gelir:

1. Şartın cevabında bulunduğunda


Ahfeş ve Kûfeli nahivcilere göre ‫ ك‬harfi ‫ لى مما‬ve ‫ إ ىذا‬şart edatlarının cevabında zâid

olabilmektedir. Örneğin onlar ‫ت ْأىبٍػ ىوابػي ىها‬ ً ْ ‫( ح مَّت ْإً ىذا ْج ياؤكىا‬Oraya (cennete) geldikleri
ٍ ‫ْكفيت ىح‬
‫ى ى ى‬ ‫ى‬
zaman onun (cennetin) kapıları açılır)361 âyetindeki vâvı zâid olarak
değerlendirmektedirler. Ancak Basralı nahivcilere göre ‫ ك‬burada zâid değildir. Çünkü

ٍْ ‫ ىْكفيتً ىح‬ifadesindeki ‫ ك‬harfini el-Mâleḳî,


âyetteki şartın cevabı hazfedilmiştir. Nitekim ‫ت‬

hâl, İbn Hişâm atıf harfi olarak değerlendirmektedir. Zerkeşî’ye göre ise te’kîd için
zâid olabilmektedir. Ancak doğru olan atıf harfi olmasıdır. ‫ إذا‬nın cevabı

hazfedilmiştir. Takdiri ‫ سعدكاْكْأدخلوا‬şeklindedir. Yine Ahfeş ve Kûfeli nahivciler ْ‫فىػلى مما‬

ً ً ٍ ‫ىفَْي ىعليوهي ًْيفْ ىغيىابىًة‬ ٍ ‫( ذى ىىبيواْبًًو ىْكأ‬Onu götürüp de


‫اْكيى ٍمْالى ْْيى ٍش يعيركف‬ ‫مهمْْبًأ ٍىم ًرى ٍم ى‬
‫ْى ىذ ى‬ ‫ْكأ ٍىك ىحٍيػنىآْإًلىٍيوْلىتيػنىبِّئىػنػ ي‬
ْ‫ب ى‬
ِّ ‫ْاٗتي‬ ٍ‫ىٓتى يعواٍْأ ى‬
kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a: Andolsun ki sen
onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan kendilerine haber vereceksin diye
ًْ ً‫ْكتىػلموي ْلًلٍ ىجب‬
vahyettik)362,‫ني‬ ْ‫ىسلى ىما ى‬
ٍ ‫( فىػلى مما ْأ‬Böylece ikisi de (Allah'a) teslim olunca, (İbrâhîm
ٍْ ‫ت ْلًىربػِّ ىها ىْك يحق‬
(a.s.) onu alnı üzerine yüzüstü yatırdı)363 ve ‫مت‬ ً ْ ‫( إًذىا ْال مسماء ْانشقمت‬Gök
ٍ ‫ْكأىذنى‬
‫ى ٍ ى‬ ‫ى‬
yarıldığı, Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman)364 âyetlerindeki ‫ك‬

harflerini bu bağlamda zâid olarak değerlendirmektedir.365

360
Mâleḳî, a.g.e., s.409-431; Ebû Ḥayyân, a.g.e., V, 287-288; Murâdî, a.g.e., s.153-175; İbn
Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.408-425; Zerkeşî, a.g.e., IV, 334-350; Herevî, a.g.e., s.231-240.
361
Zumer:73.
362
Yûsuf:15.
363
Sâffât:103.
364
İnşiḳâḳ:1-2.
365
Mâleḳî, a.g.e., s.424-426; Ebû Ḥayyân, a.g.e., V, 287-288; Murâdî, a.g.e., s.164-166; İbn
Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.417; Zerkeşî, a.g.e., IV, 441.

82
2. Sıfat ve mevsuf arasına girdiğinde
‫ ك‬harfi, sıfatın mevsufla ilişkisini te’kîd için bazen sıfat ve mevsuf arasına zâid

olarak gelebilmektedir. Örneğin ‫وـ‬


ْ‫اب ْم ٍعلي ه‬ ً ْ ‫( كما ْأىىلىكٍنىا ًْمن ْقىػري وة ْإًالم‬Belli bir yazgısı
‫تىا ْكتى ه‬ٛ‫ْكى‬
‫ى‬ ‫ٍى‬ ٍ ‫ىى‬
ْ‫تىا ْكًتى ه‬ٛ‫ ى‬ifadesi ‫قىػ ٍريىْةو‬
olmaksızın hiçbir kenti(topluluğu) helak etmedik)366 âyetinde ‫اب‬

kelimesinin sıfatıdır. ‫ ك‬harfi ise zâiddir. Bunun zâid olmasına aynı durumda olmasına

ً ‫تاْم‬ٛ‫اْمنْقىػري وة ْإًمال ْ ى‬
rağmen ْ‫نذ يرك ىف‬ ً ‫( كماْأىىلىكٍنى‬Uyarıcısı olmayan hiçbir kenti(topluluğu) helak
‫ى ي‬ ‫ٍى‬ ٍ ‫ىى‬
etmedik)367 âyetinde ‫ ك‬harfinin gelmemesi delil göstermişlerdir.368 Yine ْ‫كىريىوا‬
ٍْ ‫ىك ىع ىسىْأىفْتى‬

ْ‫ْشرْلم يك ٍم‬
‫ْى ىو ى‬ ً‫( ىشيئاْكْىوْخيػرْْلم يكمْكعسىْأ ي‬Hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin
‫اْكي‬
‫اْشٍيئن ى‬
‫ىفُْتبُّو ى‬ ‫ٍن ى ي ى ى ٍ ه ٍ ى ى ى‬
ً
için bir hayırdır. Seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerdir)369 ve ْ‫ْعلىى‬ ‫ىكالمذ ى‬
‫مْممر ى‬
ْ ‫ْخا ًكيىةه‬ ً ‫و‬
‫( قىػ ٍريىة ىْكْى ىي ى‬Yâhut evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir
kasabaya uğrayan kimse gibi…)370 âyetlerindeki ‫ ك‬lar da zâid kabul edilmektedir.371

َّْ َ‫ ا‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler


12. ‫ؿ‬

Harf-i Tarif olarak bilinen ‫ؿ‬


ٍْ ‫ اى‬takısının en aslî görevi başında bulunduğu nekra

isimlere marifelik kazandırmasıdır. Marifelik Arapça’da ahdiyye ve cinsiyye olmak


üzere ikiye ayrılır. ‫ؿ‬
ٍْ ‫ اى‬takısının aslî görevi her ne kadar isimlere marifelik

kazandırmak ise de eklendiği bazı kelimelerde ismi mevsûl, ivaz (karşılık) ve zâid
olarak da bulunmaktadır.372

366
Ḥicr:4.
367
Şuʿarâ:208.
368
Zemaḫşerî, el-Keşşâf, III, 398-399; Zerkeşî, a.g.e., IV, 440.
369
Bakara: 216.
370
Bakara: 259.
371
Zerkeşî, a.g.e., IV, 440-241.
372
Mâleḳî, a.g.e., s.70-78; Murâdî, a.g.e., s.192-204; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.60-65; İbn ʿAkîl ,
a.g.e.,I, 169-187; Ġalâyînî, a.g.e., I, 147-154.

83
Zâid olan ‫ؿ‬
ٍْ ‫اى‬, lâzım (gerekli) ve gayr-i lâzım (gereksiz) olmak üzere iki

kısımdır.373

1. Lâzım olarak kullanıldığı yerler


Bazı alemlerin (özel isimlerin) ve ism-i mevsûllerin başında bulunmaktadır. Bu
durumda bitiştiği kelimenin ayrılmaz bir parçası olmakta ve hazfedilmemektedir.
ً ْ ً‫ اىلم‬ism-i mevsûllerinin başındaki
ٍ ‫اىلنػ‬, ‫ اْلى مالت‬, ‫ اىلٍعيمزل‬özel isimlerinin ve ‫اىلمذم‬, ‫ت‬
Örneğin ‫ُّع ىماف‬

‫ اؿ‬lar bunun gibidir.

2. Gayr-i lâzım olarak kullanıldığı yerler


Aslen alem olmayıp, daha sonra alemliğe nakledilen yani alem-i menkullerin
başında bulunurlar. Semâî olan bu kullanımdan maksat alem-i menkulün aslî
ً ‫اىلٍع‬, ‫اى ٍ٘تا ًرث‬, ‫ اىلٍعبماس‬kelimelerinin başındaki ‫اؿ‬
mânasına işaret etmektir. Örneğin ‫ادؿ‬ ‫ى‬ ‫ى‬ ‫ى‬
takıları gibi. Ayrıca ‫ اؿ‬ın şiirde zaruretten dolayı gayr-i lâzım olarak kullanıldığı da

ً ً ً
görülmektedir. Örneğin ‫تالفة ْكاىليْوي‬ٙ‫ْالوليد ْبٍ ىن ْاليىزيد ْمباركا ْ ْ ْ ْ ْشديدان ْبأعباء ْا‬
‫أيت ى‬ ‫( ر ي‬Hilafetin
yükünü taşımada Velid b. Yezid’in sırtının güçlü ve uğurlu olduğunu gördüm.)
beyitinde ‫ اىلٍيى ًزيد‬kelimesindeki ‫ اؿ‬gayr-i lâzım olup vezin için getirilmiştir.374

13. َّ‫ ثُم‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Atıf harfi olan ‫ يْثم‬matuf ve matufun aleyh arasındaki ortaklığı, sırayı ve arada

ْ‫ يْتم ى‬şeklinde gelmekte ve yalnızca


bir mühletin bulunduğunu ifade eder. Müennesi ‫ت‬

cümle atfında kullanılmaktadır. Ayrıca cümle başında isti’nâfiye (başlangıç) harfi


olarak da gelebilmektedir.375

373
Murâdî, a.g.e., s.197-198; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.62-65; İbn ʿAkîl, a.g.e., I, 169 vd.;
Ġalâyînî, a.g.e., I, 150-152.
374
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.63; Ġalâyînî, a.g.e., I, 151-152.
375
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 14-15; İbn ʿAkîl, a.g.e., III, 227; Mâleḳî, a.g.e., s.173-175;
Murâdî, a.g.e., s.426-432; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.135-138; Zerkeşî, a.g.e., IV, 266 -270;
Ġalâyînî, a.g.e., III, 645.

84
Bu harfin zâid olabileceğini Ahfeş ve Kûfeli nahivciler söylemiştir. Bunlara
göre ْ‫ْكظىنُّواٍْأىفْالم‬ ً ‫ت ى‬ ً ‫ْكعلىىْالثمالىثىًة ْالم ًذين ْخلِّ يفواْح مَّت ْإًذىاْضاقىت ْعلىي ًهم ْاْلىر‬
‫ْعلىٍيه ٍم ْأىن يف يس يْه ٍم ى‬ ٍ ‫ضاقى‬
‫ت ىْك ى‬
ٍ ‫اْر يحبى‬
‫ض ِْبى ى‬
‫ى ٍ ىٍ ي ٍ ي‬ ‫ى ي ى‬ ‫ىى‬
ً ً ‫ىْم ىن ْاللٌ ًو ْإًالم ْإًلىٍي ًو ي‬
ً ‫( م ٍلجأ‬Bütün genişliğine rağmen yer
ْ‫يم‬
‫اب ْالمرْح ي‬ ‫ْعلىٍي ًه ٍم ْليىتيوبيواٍ ْإً مف ْاللٌوى ي‬
‫ْى ىو ْالتمػ مو ي‬ ‫اب ى‬
‫ْثمْْتى ى‬ ‫ى ى‬
onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp, Allah'tan başka sığınacak kimse
olmadığını anlayan, savaştan geri kalmış üç kişinin tevbesini de kabul etti. Allah,
tevbe ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir. Çünkü O tevbeleri kabul eden,
ْ‫ْعلىٍي ًه يم ْاْل ٍىر ي‬
merhametli olandır)376 âyetindekiْ ‫ ثيم‬zâid olarak gelmiştir. Onlar ‫ض‬ ‫ت ى‬ٍ ‫ضاقى‬
‫ْى‬
ifadesindeki ‫ إً ىذا‬yı şart edatı, ‫’ يْثم‬ye kadar olan kısmı şart cümlesi, ‫ْعلىٍي ًه ٍم ْلًيىتيوبيوا‬
‫اب ى‬
‫تى ى‬
ifadesini ise cevap cümlesi olarak değerlendirmişlerdir. Dolayısıyla Ahfeş ve Kûfeli
nahivciler âyetteki ‫ يْثم‬yi atıf harfi olarak değil, zâid harf kabul etmişlerdir.377

Ancak âyetteki ‫ يْثم‬genel olarak atıf harfi kabul edilmektedir. ‫ إذا‬nın cevabı

hazfedilmiştir. Takdiri ‫الضيق‬


ٌْ ْ ْ‫ْاهللي ْ ىْعٍنْػ يْه ٍم‬
ْ ‫( أْىٍْذ ىْىب‬Allah onların sıkıntısını gidermiştir)

şeklindedir. Nitekim Ebû Hayyân, ‫’ يْثم‬den sonraki kısmın ‫ إذا‬nın cevabı olamayacağını

ve ‫ يْثم‬nin ziyâdeliğinin ise Arap Dili’nde sürekli olmadığını belirtmektedir.378

14. ‫ ؼ‬Harfinin Zâid Olarak Kullanıldığı Yerler

Atıf harflerinden olan ‫ؼ‬, matuf ve matufun aleyh arasındaki hükmün

ortaklığını, sırayı ve yapılan iki iş arasındaki mühletin kısalığını ifade etmektedir.

‫’ يْثم‬den farkı, matuf ve matufun aleyh arasında gerçekleşen işte uzun bir süre
bulunmamakta, hemen peşi sıra olmaktadır. Ayrıca cümlede cevap, sebep, açıklama,
sonuç, başlangıç ‫ ؼ‬sı da olabilmektedir.379

376
Tevbe:118.
377
İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.135; Zerkeşî, a.g.e., IV, 269.
378
Ebû Ḥayyân, a.g.e., V, 113.
379
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 13; Murâdî, a.g.e., s.61-78; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.183-
188; Zerkeşî, a.g.e., IV, 294 -301.

85
‫ ؼ‬nın ziyâdeliği ile ilgili Sîbeveyh herhangi bir şey söylemezken, Ahfeş, Ferrâ

ve Zeccâc gibi alimler ‫ ؼ‬nın te’kîd amacıyla380 bazen haberden önce zâid

olabileceğini belirtmektedirler.381 Ahfeş ‫ ؼ‬harfinin haberden önce zâid olarak

gelmesini caiz görmektedir. Nitekim Ahfeş’e göre ‫ْوؾْْفىػ ػ ػ يػوًج ىْد‬


‫ْخ ى‬
‫( أى ي‬Kardeşin bulunmuştur)
ve ‫( ىزيٍ هدْْفىػ ػ ػ ػ ىقائً هْم‬Zeyd ayaktadır) cümlelerinde olduğu gibi Araplar ‫ ؼ‬harfini haberde zâid

olarak kullanmaktadır. Ferrâ ve bazı âlimler ise haberin emir ve nehiy olması halinde
‫ ؼ‬nın zâid gelmesini caiz görmektedir. Kur’an’da ‫ػاى يج ٍْر‬
ٍ ‫الر ٍجىز ْْفىػ‬ ‫ك ْْفىػ ػ ىكبِّػ ٍر ىْكثًيىابى ى‬
ُّ ‫ك ْْفىػ ػطى ِّه ٍر ىْك‬ ‫ىكىربم ى‬

(Rabbini yücelt. Elbiseni temiz tut. Kötü şeyleri terket),382 ْ‫اؽ‬


‫يم ىْك ىغ مس ه‬ ً‫( ى ىذاْْفىػ ػ ػ ٍلي يذكقيوه ى‬İşte
‫ْٔت ه‬ ‫ى ي‬ ‫ى‬
bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar)383 âyetlerinde ve diğer benzer âyetlerdeki
‫ؼ‬ lar atıf harfi olarak değerlendirilebileceği gibi zâid olarak da

değerlendirilebilmektedir.384

380
Herevî, a.g.e., s.246.
381
İbn Yaʿîş, Şerḥu’l-mufaṣṣal, V, 13; Murâdî, a.g.e., s.71-72; İbn Hişâm, Muġni’l-lebîb, s.188.
382
Müddesir:3;4;5.
383
Sâd:57 Âyetin diğer irab özellikleri için bkz. Enbârî, el-Beyân fı ġarîbi iʿrâbi’l-Kur’ân, II, 317-
318.
384
Diğer ilgili bazı âyetler için bkz. Mâʿûn:3; Kevẟer:2; Cumʿa:8; Nisâ:16; Bakara:212;274.

86
SONUÇ

Allah’ın insanoğluna bahşettiği en büyük lütuflardan biri dildir. Dili kullanışlı


hale getiren ve kelime hazinesinin genişlemesini sağlayan etkenlerden biri kelime
köklerine getirilen eklerdir. Bir dilin işleyişinde temel unsurlardan biri olan kelime
yapımı ve çekimi ekler sayesinde gerçekleştirilir. Yeni kelimeler türetme ve
kelimelere yeni anlamlar kazandırma kök harflerine ilave edilen harfler vasıtasıyla
mümkün olur.

Arapça’da ek olarak çoğunlukla zâid hece harfleri kullanılır. Kelimenin kökünü


oluşturan aslî harflerin önüne, ortasına veya sonuna bu harfler getirilerek kelime
yapımı ve çekimi gerçekleşir. Bu harfler kısmen Türkçe’deki yapım ve çekim ekleri
görevini görür. İlave edilen harflerle yeni kelimeler türetilir ve türetilen bu
kelimelerden yeni anlamlar elde edilir. Arapça, bu harfler vasıtasıyla pek çok mânayı
karşılayabilecek zengin ve donanımlı bir kelime türetme gücü elde eder.

Arapça’da zâid hece harflerinin yanı sıra normal durumlarda bağlaç ve edat
olarak kullanılan ancak bazen bu görevlerini tam olarak yerine getirmeyen zâid mâna
harfleri bulunmaktadır. Bunlar için ziyâde (fazlalık), lağv (boş, hükümsüz), sıla
(bağlaç), haşv (ek, ilave) gibi sözcüklerin kullanılması onlara anlam açısından değil
irab açısından öncelik verilmesinden kaynaklanır. Bu ifadelerden, cümlede ihtiyaç
duyulmayan ek veya fazlalık anlamı çıkabileceği için onun yerine tekîd (vurgu) ve
muḳham (araya girmiş) ifadelerinin kullanılması daha uygun görülmüştür. Zira bu
harfler bazen cümleye vurgu katar, bazen anlamı pekiştirir, bazen de lafzı süsleyerek
daha beliğ hale getirir. Ayrıca şiirde vezni düzgün hale getirmek ve seci’e riayet
etmek gibi faydalarının bulunduğu da gözardı edilmemelidir.

Bu harflerin cümlede bulunup bulunmamasının her hangi bir değişikliğe neden


olmayacağı görüşü cümlenin temel anlamını değiştirici nitelikte olmadığını
vurgulamak içindir. Bu görüşten onların hiçbir işe yaramadığı ve boş yere
kullanıldığı anlamı çıkmaz. Böylesi bir durum özellikle Kurân-ı Kerim için hiç
düşünülemez. Nitekim zâid hece ve mâna harfleri yer yer Kurân-ı Kerim ve hadisi
şeriflerde görülmektedir.

87
Sonuç olarak zâid hece harfleri yardımıyla oluşturulan kelimeler Arapça’nın
esnekliğini ve sözcük yönünden zenginliğini göstermektedir. Zâid hece ve mâna
harfleri sayesinde Arapça’nın başka dillerden kelime ve terim almaya pek ihtiyacı
kalmaz. Anlamdan ziyâde irapta etkili olan zâid mâna harfleri için gereksiz, ihtiyaç
yok, olmasa da olur gibi yaklaşımlar yanlıştır. Nihayetinde bunlar cümlenin anlamını
destekleyen unsurlardandır. Bu harflerin cümledeki fonksiyonlarının doğru
anlaşılması için üstlendikleri görevler ve cümleye kattıkları anlamların irdelenmesi
en doğru yaklaşımdır.

88
KAYNAKÇA

AKDAĞ, Hasan,
Arap Dilinde Edatlar, Tekin kitabevi, Konya, 1996.
BAĠDÂDÎ, Abdulkâdir b. Ömer,
Ḫızânetu'l-edeb ve lubbu lubâbi lisâni'l-Arab, (thk. Abdusselâm Muhammed
Hârûn), Metkebetu’l-Ḫâncî, Kahire, 1997.
CÂRĠM, Ali; Emin, Mustafa
en-Naḥvu’l-vâżıh fî ḳavâid’l-luġati’l-arabiyye li’l-medârisi’l-merḥaleti’l-ʾulâ,
y.y., Mısır, 1964.
CEMÂLEDDÎN, Raûf,
el-Menhel fî beyâni ḳavâidi ʿılmi’l-ḥurûf, Dâru’l-hicre, Ḳum, 1985.
CEVHERÎ, Ebû Nasr İsmâîl b. Ḥammâd,
eṣ-Ṣıḥâḥ Tâcu’l-luġa ve ṣıḥâḥu’l-arabiyye, (thk. Ahmed Abdulġafûr ʿAṭṭâr),
Dâru’l-ılm li’l-melâyîn, Beyrut, 1990.
CURCÂNÎ, Ali b. Muhammed eş-Şerif,
Kitâbu’t-taʿrîfât, Mektebetu Lübnân, Beyrut, 1985.
CURCÂNÎ, Ebû Bekr Abdulkâhir b. Abdirrahmân b. Muhammed,
Esrâru’l-belâġa, (thk. Ebû Fehd Mahmûd Muhammed Şâkir), Dâru’l-medenî,
Cidde, ts.
ÇAĞMAR, M. Edip,
"Kelime Çeşidi Olan Harfin Tanımına ve Özelliklerine Eleştirel Bir Yaklaşım."
AÜİFD, Ankara, 2002.
ÇELEN, Mehmet,
Arapça’da Edatlar (Lugat ve Filolojik İnceleme-1), Saff Yayıncılık, İstanbul,
1991.
ÇÖRTÜ, M. Meral,
-Arapça Dilbilgisi (Nahiv), M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2007.
-Arapça Dilbilgisi (Sarf), M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2010.
DURMUġ, İsmail,
"Harf ", DİA, İstanbul, 1997

89
EBÛ ḤAYYÂN, Muhammed b. Yûsuf b. Ali b. Yûsuf b. Hayyân el-Endelusî,
el-Baḥru’l-muḥîṭ, (thk. Âdil Ahmed Abdulmevcûd-Ali Muhammed Muʿavvaż),
Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 1993.
EBÛ’L-FUTÛH, Muhammed Huseyin,
Uslûbu’t-tevkîd fi’l-Kurʼâni’l-Kerîm, Mektebetu Lübnân, Beyrut, 1995.
ENBÂRÎ, Kemâleddîn Ebû’l-Berekât Abdurrahmân b. Muhammed b. Ebi Ṣaîd,
-el-Beyân fı ġarîbi iʿrâbi’l-Kur’ân, (thk. Tâhâ Abdulhamîd), el-Heyetu’l-
Mısrıyyetu’l-ʿâmme li’l-kuttâb, Mısır, 1980.
-el-İnṣâf fi mesâili’l-ḫilâf, Matbatu’s-saʿade, Mısır, 1961.
ESAD, Halil,
Hulâsatu’ş-şurûḥ, Mahmut Bey Matbaası, İstanbul, 1888.
ESTERÂBÂẔÎ, Rıżaeddîn Muhammed b. el-Hasan,
Şerh-u şâfiyeti ibni’l-Ḥâcib, (thk.ve şrh. Muhammed Nûr el-Hasan, Muhammed
ez-Zerḳaf, Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut,
1982.
EZHERÎ, Halid b. Abdillâh,
Şerḥu’t-taṣrîḥ ʿala’t-tavżîḥ evi’t-taṣrîḥ bi mażmûni't-tavżîḥ, (thk. Muhammed
Bâsil ʿUyûnu’s-Sûd), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 2000.
FÂRĠSÎ, Hasan b. Ahmed Ebû Ali,
Kitâbu’l-îżâḥ, (thk. Kâzım Baḥr el-Murcân), Âlemu’l-kutub, Beyrut, 1996.
FERRÂ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd,
Meʿâni’l-Ḳur’ân, y.y., Beyrut, 1983.
ĠALÂYÎNÎ, Mustafa,
Câmiʿu’d-durûsi’l-arabiyye, Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, 1993.
ḤAMLÂVÎ, Ahmed b. Muhammed b. Ahmed,
Şeẕâ’l-ʿurf fî fenni’ṣ-ṣarf, (thk. Muhammed b. Abdulmuʿtî), Dâru’l-keyân, Riyad,
1957.
HASAN, Abbâs.
en-Naḥvu’l-vâfî, Dâru’l-maârif, Mısır, 1975.
HEREVÎ, Ali b. Muhammed,
Kitâbu’l-uzhiyye fî ʿılmi’l-ḥurûf (thk. Abdu’l-muʿîn el-Mellûḥî), y.y., Dımaşk,
1993.

90
ĠBN ʿAKÎL, Bahâuddîn Abdullâh,
Şerḥu İbn-i ʿAḳîl, (thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd), Dâru’l-fikr, Kahire,
1980.
ĠBN CĠNNÎ, Ebû’l-Fetḥ Osmân,
Sırru ṣınâʿati'l-iʿrâb, (thk. Hasan el-Hindâvî), Dâru’l-kalem, Dımaşk, 1993.
ĠBN HĠġÂM, Ebû Muhammed Abdullâh Cemâleddîn b. Yûsuf b. Ahmed,
-Evżahu’l-mesâlik ilâ elfiyeti ibn-i Mâlik, (thk. Muḥammed Muhyiddin
Abdulhamîd), Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, ts.
-Muġni’l-lebîb ʿan kutubi’l-eʿârîb, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamîd),
Mektebetu’l-ʿasrıyye, Beyrut, 1991.
ĠBN MANẒÛR, Ebû’l-Fażl Muhammed b. Ali b. Ahmed,
Lisânu’l-Arab, (thk. Abdullâh Ali el-Kebîr–Muhammed Ahmed Ḥasballâh–Hâşim
Muhammed eş-Şâzelî), Dâru’l-maârif, Kahire, ts.
ĠBN YAʿÎġ, Muvaffaḳuddîn Ebû’l-Bekâ Yaʿîş b. Ali,
-Şerḥu’l-mufaṣṣal li’z-Zemaḫşerî, Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 2001.
-Şerḥu’l-mulûkî fi’t-taṣrîf , (thk. Fahruddîn Ḳabbâve), el-Mektebetu’l-arabiyye,
Haleb, 1973.
IṢFAHÂNÎ, Huseyin b. Muhammed b. er-Râġıb.
el-Müfredât fî ġarîbi’l-Ḳur’ân, Mektebetu Nizâr Muṣtafa el-Bâz, y.y.y., ts.
KAFES, Mahmut,
Arapça Dilbilgisi (Sarf Nahiv), y.y., Konya, 2012.
KOMĠSYON,
el-Mʿucemu'l-vasîṭ, Çağrı Yayınevi, İstanbul, 1996.
MÂLEḲÎ, Ahmed b. Abdinnûr,
Raṣfu’l-mebânî fi şerḥi ḥurûfi’l-meʿânî, (thk. Ahmed Muḥammed el-Ḫarrâṣ).
Dâru’l-kalem, Dımaşk, ts.
MURÂDÎ, el-Hasan b. Kâsım,
el-Cenâ’d-dânî fî ḥurûfi’l-meânî (thk. Fahruddin Kabbâve -Muhammed Nedîm
Fâżıl), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 1992.
MUBERRED, Ebû’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd,
el-Muḳteżab, (thk. Muhmammed Abdulhâlık Ażime), Matâbʿu’l-ehrâmi’t-ticariyye,
Kahire, 1994.

91
SÂMERRÂÎ, Fâzıl Sâlih,
Meʿâni’n-Nahv, Dâru’l-fikr, Ammân, 2000.
SARI, Mevlüt,
el-Mevârid (Arapça-Türkçe Sözlük), İpek Yayıncılık, İstanbul, 1982.
SÎBEVEYH, Ebû Bişr ʿAmr b. Osman b. Kanber.
el-Kitâb, (thk. Abdusselâm Muhammed Hârûn), Mektebetu’l-hâncî, Kahire, 1988.
ẞEḲÂFÎ, Osman Abdusselâm Muhammed,
el-Eżvâu ʿalâ delâleti’z-ziyâdât fi’l-evzâni’ṣ-ṣarfiyye, Dâru’l-fikri’l-Arabî, Kahire,
2010.
SUYÛṬĠ, Celâleddin Ebû’l-Fażl Abdurrahmân b. Kemâleddin Ebû Bekr,
-el-Eşbâh ve’n-naẓâir fı’n-naḥv, (thk. Abdullâh Nebhân, Ġâzî Muhtâr Ṭuleymât),
y.y., Dımaşk, 1987.
-Hemʿu’l-hevâmıʿ fi şerhı cemʿı’l-cevâmıʿ, (thk. Abdusselâm Muhammed Hârûn-
Abdu’l-Âl Sâlim Mukerrem), Muessetu’r-risâle, Beyrut, 1992.
TÂC, Abdurrahmân,
"Hurûfu’z-ziyâde ve cevâzu vuḳûʿıhâ fı’l-Kur’âni'l-Kerim." Mecelletu mecmaʿı’l-
luġati’l-arabiyye, 1972, C. XXX, s.21-27.
YAKÛB, Emîl Bedîʿ,
Mevsûʿat-u ʿulûmi’l-luġati’l-arabiyye, Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye, Beyrut, 2006.
YÜKSEL, Ahmet,
"Dil Bilimi Açısından Kurân’da Zâid Harfler." İslami Araştırmalar Dergisi,
İstanbul, 2004, C.XVII, S.3, s.171-183.
ZEBÎDÎ, Muhammed Murtażâ el-Huseynî,
Tâcu’l-ʿarûs min cevâhiri’l-ḳâmûs, Matbaatu hukûmeti’l-Kuveyt, Kuveyt, 1986.
ZEMAḪġERÎ, Ebû’l-Kâsım Cârullâh Mahmûd b. Ömer b. Ahmed,
-el-Keşşâf an haḳâiḳi ġavâmiżi’t-tenzil ve ʿuyuni’l-eḳâvîl fi vucûhi’t-teʾvil, (thk.
Âdil Ahmed Abdulmevcûd, Ali Muhammed Muʿavvaż), Mektebetu’l-ʿubeykân, Riyâd,
1998.
-Esâsu’l-belâġa, (thk. Muhammed Bâsil Uyûnu’s-Sûd), Dâru’l-kutubi’l-ʿılmiyye,
Beyrut, 1998.

92
ZERKEġÎ, Bedreddîn Muhammed b. Abdillâh,
el-Burhân fî ʿulûmi’l-Kur’ân, (thk. Muhammed Ebû’l Fażl İbrahim), Mektebetu
dâru’t-turâẟ, Kahire, ts.

93
T.C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZGEÇMĠġ
Adı Soyadı: Ġmza:

Doğum Yeri:

Doğum Tarihi:

Medeni
Durumu:

Öğrenim Durumu

Derece Okulun Adı Program Yer Yıl

Ġlköğretim

Ortaöğretim

Lise

Lisans

Yüksek Lisans

Becerileri:

Ġlgi Alanları:

ĠĢ Deneyimi:

Aldığı
Ödüller:

Hakkımda
bilgi almak
için
önerebileceğim
Ģahıslar:

Tel:

Adres

94

You might also like