You are on page 1of 119

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ


TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

ARAP DİLİNDE NİDÂ ÜSLÛBU VE KUR’AN-I


KERİM’DEKİ KULLANIMLARI

Yüksek Lisans Tezi

Cafer ZEYREKLİ

Danışman

Prof. Dr. Ahmet YÜKSEL

SAMSUN, 2014
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

ARAP DİLİNDE NİDÂ ÜSLÛBU VE KUR’AN-I


KERİM’DEKİ KULLANIMLARI

Yüksek Lisans Tezi

Cafer ZEYREKLİ

Danışman

Prof. Dr. Ahmet YÜKSEL

SAMSUN, 2014
BİLİMSEL ETİK BİLDİRİMİ

Hazırladığım Yüksek Lisans Tezinin bütün aşamalarında bilimsel etiğe ve akademik


kurallara riâyet ettiğimi, çalışmada doğrudan veya dolaylı olarak kullandığım her
alıntıya kaynak gösterdiğimi ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden
oluştuğunu, yazımda enstitü yazım kılavuzuna uygun davranıldığını taahhüt ederim.

30/07/2014

Cafer ZEYREKLİ

i
TEZ KABUL VE ONAYI

Cafer ZEYREKLİ tarafından hazırlanan “Arap Dilinde Nidâ Üslûbu Ve Kur’an-ı


Kerim’deki Kullanımları” başlıklı bu çalışma, __/__/__ tarihinde yapılan savunma
sınavı sonucunda oybirliği/oy çokluğuyla başarılı bulunarak jürimiz tarafından
Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
İmza

Başkan: ________________________________ ____________

Üye : __________________________________ ____________

Üye : __________________________________ ____________

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

__/__/__

Enstitü Müdürü

ii
ÖZET

Arap Dilinde Nidâ Üslûbu ve Kur’an-ı Kerim’deki Kullanımları

Cafer ZEYREKLİ

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, Temmuz/2014


Danışman:

Prof. Dr. Ahmet YÜKSEL

Kur’ân-ı Kerîm Allah tarafından insanlığa gönderilmiş ilahî bir kitaptır.


Arapça olması sebebiyle anlaşılmasında, tefsir ve hadis gibi ilimlerin yanında Arap
diline ait kâide ve inceliklerin de iyi bilinmesi gerektiği âşikardır.

Bu çalışmamızda Arap dilinin gramer kâidelerinden olan nidâ üslûbu


incelendi. Birinci bölümde klasik kaynaklarda nidâ üslûbu ve münâdâ kavramları,
nidâ üslûbu ve münâdânın hazfi ve münâdâ ile ilgili konular ortaya konuldu.

İkinci bölümde, Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan nidâ harfleri ve münâdâ


konuları ele alındı, ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ gruplarına dair istatistik
çalışması yapıldı.

Üçüncü bölümde ise; belâğat ilmi açısından Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ


üslûbunun kullanımı âyetlerden örnekler verilerek açıklanmaya çalışıldı.

Sonuç bölümünde ise; çalışma neticesinde ulaşılan sonuçlar değerlendirildi.

Anahtar sözcükler: Kur’ân-ı Kerîm, nidâ, münâdâ, belâğat, âyet.

iii
ABSTRACT

Adressıng Styles In Arabıc Language And Its Usage In Quran

Cafer ZEYREKLİ
Ondokuz Mayıs University, Institute of Social Sciences
Basic Islamic Sciences Department, Master's Degree, July/2014
Supervısor:
Prof. Dr. Ahmet YÜKSEL

Quran is a holy book which sent by Allah to people. Being sent in arabic
language in order to understand its clear that it needs to have a deep knowledge on
commentery (tefsir),hadith and also the intracacies of the arabic language .

In our study we discussed about the styles of addressing in arabic grammar.


In the first topic we discussed about addressing styles and addressing person concept
and also how the addressing person amit a word in classic resources.

In the second topic we discussed about adressing words used in Quran and
adressing person topics in the Quran. We also carried out statistics about the groups
of adressings in the Quran.

In the third topic: in terms of rhetoric we discribed the use of addressing


styles in holy Quran by giving examples of holy Quran verses.

In conclusion part: We evaluated the results of the study.

Key words:The Holy Qur'an, addressing, addressing person, rhetoric, verses.

iv
ÖNSÖZ

Nidâ üslubu, Arap Dili ve Edebîyatının, sözlü iletişimde kullandığı en


önemli üslup ve hitap tarzlarından biridir. Bu üslup, günlük seslenişlerden öte, edebî
zevklerin en üst düzeyde gerçekleştirildiği Arap şiirinin de vazgeçilmez bir
parçasıdır.

Birçok dilde olduğu gibi Arapçada da muhatabın dikkatini çekmek ya da


ona seslenmek üzere ünlem anlamı taşıyan bazı giriş sözcükleri kullanılır. Bir
anlamda bu harfler uzun bir cümlenin kısaltılmış ve klişeleşmiş halinden ibarettir.

“ ‫ يا أصدقاء‬/Ey arkadaşlar!” dediğimiz zaman; aslında: “Karşımda olan arkadaşlar,

size sesleniyorum, bana kulak verin!…” gibi uzun bir cümleyi iki kelimeye
indirgemiş oluruz.
İşte bu çalışmada Arapçada ayrıntılı bir kullanım alanına sahip olan nidâ
üslûbu işlenecektir. Nidâ harfleri vasıtasıyla yapılan işleme, seslenme anlamına gelen
nidâ, bu yolla kendisine seslenilen kimseye de kendisine seslenilen anlamına gelen
münâda terimi kullanılır.

Konu temelde, üç başlık çerçevesinde ele alınacaktır: Birinci bölümde; nidâ


üslubu, harfleri, hazf, münâdanın türleri, irâbı ve cümleye yüklediği anlamlar,
münâdânın özellikleri, münâdânın tâbileri ve münâdâ ile ilgili konular. Bunların
yanında ikinci bölümde; söz konusu harflerin yaygın olanlarına işaret edilecek ve
Kur'ân-ı Kerîm’de yer alan kullanımlarına ve Kur'ân-ı Kerîm’deki nidâ
kategorilerine yer verilecektir. Üçüncü bölümde ise; Kur'ân-ı Kerîm’de yer alan
nidâların bazı belâğat özelliklerinden bahsedilecektir.

Kur'ân-ı Kerîm de Arapça olması hasebiyle Arap dilinin tüm edebî


özellilleri gibi, ilahilik vasfına uygun olarak nidâyı da en mükemmel şekilde
kullanmıştır. Nitekim Allah bu üslup ile sadece sorumluluk taşıyanlara değil, birçok
edebî inceliği içinde barındıran âyetlerde, yaratma kudretinin tezahürü olan yer, gök,
dağ gibi akılsız varlıklara da seslenmiştir. Bu varlıklara yapılan seslenişlerin
temelinde, anlatım tarzlarının en önemlilerinden olan teşbih ve mecazın olduğu

v
hususunda ortak kanaat hâkimdir. Akıllı varlıklara yapılan nidânın temelinde ise,
münâdanın dikkatini, anlatılan konuya çekme, anlamı pekiştirme ve mübalağa sanatı
görülmektedir. Kur'ân-ı Kerîm’de; gerek akıllı varlıklara ve gerekse akılsız varlıklara
yöneltilen nidâ, üslubu ile okuyanı ve dinleyeni, bulunduğu konumdan çıkarır ve
sunduğu içeriğin doğrudan muhatabı olan aktif bir kişi konumuna getirir.

Tezin ortaya çıkmasında, konu tespitinden yapmış olduğum çalışmalara


kadar her aşamada desteğini esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Ahmet
YÜKSEL’e teşekkür ederim. Bu vesileyle her türlü zor şartlara rağmen eğitimim için
hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ve dualarını eksik etmeyen merhum babam ve
merhume anneciğimden ikram edenlerin en hayırlısı olan Rabbim razı olsun, cennet
ve cemalini ikram eylesin. Ayrıca çalışmalarım boyunca bıkmadan bana yardım ve
desteklerini eksik etmeyen vefakâr eşim ve çocuklarıma teşekkür ederim.

30/07/2014

Cafer ZEYREKLİ

vi
İÇİNDEKİLER

ÖZET ....................................................................................................... iii


ABSTRACT ........................................................................................................... iv
ÖNSÖZ ..................................................................................................... v
İÇİNDEKİLER .................................................................................................... vii
TABLOLAR ........................................................................................... xi
KISALTMALAR .................................................................................. xii
GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
1. Araştırmanın Amacı ve Önemi ................................................................................ 1
2. Yöntem ve Kapsamı ................................................................................................. 2
3. Yararlanılan Kaynaklar…………………………………………………………….4

I.BÖLÜM
NİDÂ ÜSLÛBU
1.1.NİDÂNIN TANIMI VE UNSURLARI ............................................................. 5
1.1.1.Üslûbun Tanımı ........................................................................................... 5
1.1.2.Nahiv İlminde Nidânın Tanımı .................................................................... 6
1.2.NİDÂ HARFLERİ ve KULLANIMLARI ......................................................... 7
1.2.1. NİDÂ HARFLERİ ......................................................................................... 8
1.3.YÂ ( َ‫ ) يا‬NİDÂ HARFİNİN ÖZELLİKLERİ .................................................. 11
1.4. NİDÂ HARFLERİNDA HAZF ...................................................................... 12
1.5.MÜNÂDÂ ........................................................................................................ 14
1.5.1.Münâdânın Tarifi: ...................................................................................... 14
1.6. MÜNÂDÂ ÂMİLİ .......................................................................................... 15
1.7. MÜNÂDÂ TÜRLERİ VE ÎRABI ................................................................... 16
1.7. 1. Mû’rab Münâdâlar ................................................................................... 16
1.7. 2. Mebnî Münâdâlar ..................................................................................... 20
1.8.MÜNÂDÂNIN ÖZELLİKLERİ .................................................................... 233
1.9. MÜNÂDÂYA TÂBİ OLANLAR ................................................................... 27
1.9.1. Mansûb Münâdâya Tâbi Olanlar: ............................................................. 27
1.9.2. Mebnî Münâdâya Tâbi Olanlar: ................................................................ 28
1.10. MÜNÂDA İLE İLGİLİ KONULAR ........................................................... 31

vii
1.10.1. İstiğâse .................................................................................................... 31
1.10.2. Nudbe ...................................................................................................... 34
1.10. 3. Münâdâda Terhîm: ................................................................................. 36

II. BÖLÜM
KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ ÜSLÛBU VE MÜNÂDÂ
2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ HARFLERİ ................................................... 39
2.1.1. Kur'ân-ı Kerîm'de Yâ ( َ‫ ) يا‬Nidâ Harfi ...................................................... 40
2.1.2. Kur'ân-ı Kerîm'de Hemze ( َ‫ ) أ‬Nidâ Harfi ................................................. 41
2.1.3. Kur'ân-ı Kerîm'de Nidâ Harfinin Hazfi..................................................... 42
2.1.4. Kur'ân-ı Kerîm'de Münâdânın Hazfi ....................................................... 488
2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ GRUPLARI ................................................ 533
2.2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE ALLAH’IN NİDÂLARI……………………...54
2.2.1.1. ALLAH’IN PEYGAMBERLERE NİDÂLARI………………………54
2.2.1. 1.1. Allah’ın Tüm Peygamberlere Nidâsı………………………………..54
2.2.1.1.2. Özel İsimle Yapılan Nidâlar…………………………………………54
2.2.1.1.3. Özel Vasıfla Yapılan Nidâlar………………………………………..57
2.2.1.2. ALLAH’IN DİĞER İNSANLARA NİDÂLARI………………...……59
2.2.1.2.1. Hz. Peygamber'in Hanımlarına Yapılan Nidâlar…………………….59
2.2.1.2.2. İman Eden Topluluğa Yapılan Nidâlar………………………………59
2.2.1.2.3. İman Eden ve Etmeyen Bütün İnsanlara Yapılan Nidâlar…………...61
2.2.1.2.4. Somut Varlıklara Yapılan Nidâlar……………….…………………..63
2.2.1.2.5. İsrailoğullarına Yapılan Nidâlar…………..…………………………64
2.2.1.2.6. Ehl-i Kitaba Yapılan Nidâlar………………………………………...65
2.2.1.2.7. İnkâr Edenlere Yapılan Nidâlar……………………………………...66

2.2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSANLARIN NİDÂLARI……………….…..67


2.2.2.1. Bazı Topluluklara Yapılan Nidâlar………………….…………………67
2.2.2.2. Şahıslara Yapılan Nidâlar…………………….………………………..68
2.2.2.3. Soyut Nesnelere Yapılan Nidâlar………………………………...……70
2.2.3. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSAN DIŞI VARLIKLARIN NİDÂLARI…..72
2.2.3.1. Meleklerin Yaptığı Nidâlar…………………………………………….72
2.2.3.2. Cinlerin Yaptığı Nidâlar……………………………………………….72
2.2.3.3. Karıncaların Yaptığı Nidâlar,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,.72

viii
III. BÖLÜM
BELÂĞAT İLMİ AÇISINDAN NİDÂ ÜSLÛBU VE KUR’ÂN-I
KERÎM’DEKİ KULLANIMLARI
3.1.NİDÂ HARFLERİNIN EDEBİ AÇIDAN UZAK VEYA YAKIN
MESAFELERDE KULLANIMI ............................................................................ 77
3.2. EDEBÎ AÇIDAN NİDÂ HARFLERİNDE HAZF ......................................... 78
3.2. 1. Münâdînin (Çağıran) Münâdâya (Muhatab) Yakınlığı Nedeniyle Hazf .. 78
3. 2. 2. Acele İçin Hazf ....................................................................................... 79
3. 2. 3. İcaz İçin Hazf .......................................................................................... 80
3.3. NİDÂ VE MÜNÂDÂNIN EDEBÎ AÇIDAN KULLANIMI .......................... 80
3.4. KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH’IN YARATILANLARA NİDÂSI ............ 85
3.4.1.Dilek ve İstek Nidâsı .................................................................................. 85
3.4.2. Korkutma Nidâsı ....................................................................................... 86
3.4.3.Uyarı Nidâsı ............................................................................................... 88
3.4.4.Şükür Nidâsı............................................................................................... 89
3.4.5.Meydan Okuma Nidâsı .............................................................................. 89
3.4.6. İrşâd Nidâsı .............................................................................................. 89
3.5. KUR’ÂN-I KERİM’DE PEYGAMBERLERİN KAVİMLERİNE NİDÂSI.. 90
3.5.1. Peygamberlerin Allah’ın Tevhid Dinine Davet Etmesi; ........................... 90
3.5.2. Şirkten Kurtarmak İçin Kavimlerini Uyarmaları; ..................................... 90
3.5.3. Ahiret Gelmeden Allah’a Dönmeleri İçin Kavimlerini Uyarmaları; ........ 91
3.5.4. Allah’a İnanmamaları ve İsyan Etmelerinden Dolayı Başlarına
Geleceklerden Uyarılmaları; ............................................................................... 91
3.6.KUR’ÂN-I KERİM’DE YARATILANLARIN ALLAH’A NİDÂSI ............. 91
3.7.KUR’ÂN-I KERİM’DE İNSANLARIN KENDİSİNDEN RÜTBECE ÜSTÜN
İNSANLARA NİDÂSI .......................................................................................... 94
3.8.KUR’ÂN-I KERİM’DEKİ NİDÂLARDA BULUNAN BAZI BELÂĞAT
ÖZELLİKLERİ ...................................................................................................... 95
3.8.1.Şikâyet, Pişmanlık, Hayıflanma ve Suçunu İtiraf Etme: ........................... 95
3.8.2.Dilek ve Arzu: ............................................................................................ 96
3.8.3.Keder ve Üzüntü: ....................................................................................... 96
3.8.4.Rahatlama ve Yardım İstemek: .................................................................. 96
3.8.5.Yakınmak, Güvensizlik ve Allah’a İtimat: ................................................ 96
3.8.6.Acımak, Şefkat Göstermek ve Ümit Vermek: ........................................... 97

ix
3.8.7.Meydan Okuma: ......................................................................................... 97
3.8.8.Tahkir Etme ve Kınama: ............................................................................ 98
SONUÇ ................................................................................................................... 99
KAYNAKÇA ...................................................................................................... 101

x
TABLOLAR

Tablo 1: Muzâf Münâdâ Örnek Tablosu………………………………..…17

Tablo 2: Şebih bi’l-Muzâf Münâdâ Örnek Tablosu……………………….19

Tablo 3: Müfred Münâdâ Örnek Tablosu…………………………….……22

Tablo 4: Mütekellim Yâ’sına Muzâf َ‫أب‬ Ve ‫ أم‬Kelimelerinin Münâdâ


Olması Durumundaki Kullanımları……………………………....26

Tablo 5: Münâdâ Cümlesi İrab Tablosu……………………………….….31

Tablo 6: Kur'ân-ı Kerim’de, İsmine Nidâ Yapılan Peygamberler ve


Nidâların Açılımı…………………………………………………55

Tablo 7: Kur'ân-ı Kerim’de Peygamberler Dışında Nidâ Edilen İsimler….56

Tablo 8: Allah’ın Kur'ân-ı Kerim’de Hz. Peygamber’e Yaptığı Nidâların


Açılımı……………………………………………..……………..58

Tablo 9: Kur'ân-ı Kerim’de Allah’ın İnananlara Yaptığı Nidâlarıın


Açılımı……………………………………………………………60

Tablo 10: Kur'ân-ı Kerim’de Tüm İnsanlığa Yapılan Nidâların Açılımı….62

Tablo 11: Kur'ân-ı Kerim’de Yahudilere Yapılan Nidâların Açılımı……...65

Tablo 12: Kur'ân-ı Kerim’de Ehl-i Kitaba ve İnkâr Edenlere Yapılan


Nidâların Açılımı…...…………………………………………….66

Tablo 13: Kur'ân-ı Kerim’de Bazı Topluluklara Yapılan Nidâların


Açılımı……………………………………………………………68

Tablo 14: Kur'ân-ı Kerim’de Özel Vasıflarla Yapılan Nidâların Açılımı…69

xi
KISALTMALAR

a.g.e. : adı geçen eser

a.s. : aleyhisselam

b. : ibn/bin

bs. : basım, baskı

bkz. : bakınız

c. : cilt

çev. : çeviren

der. : derleyen

h. : hicri takvim

Hz. : hazreti

md. : maddesi

m. : mîlâdî

no. : numara

nşr. : neşreden

ö. : ölümü

sav. : Sallallâhu Aleyhi Vesellem

s. : sayfa

ss. : sayfadan sayfaya kadar

şrh. : şerh eden

trc. : tercüme eden

üniv. : üniversite

vb. : ve benzeri

vd. : çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler

ts. : basım tarihi yok

yay. : yayınları

xii
GİRİŞ

1. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Çalışmamızın temel amacı Arap dilinde ve Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ üslûbu


ve münâdâ yapılarının biçim, dil bilgisive anlam açısından incelenmesi ve kullanım
özelliklerinin tespitidir. Bu kapsamda Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ üslûbu ve münâdâ
yapıları incelenmiş, belâğat özellikleri tespit edilerek değerlendirilmiştir.

Kâinattaki her şey değişime uğramakta ve az da olsa aslından


uzaklaşmaktadır. Bunun için dil de bu değişimden nasibini almaktadır. Dil sürekli
yaşayagelen canlı bir özelliğe sahip olması sebebiyle, aynı dil içinde yer alan
kelimelerde, zaman zaman anlam kaymaları, anlam daralmaları olabildiği gibi, yeni
anlam kazanımları da olabilmektedir.

Öncelikle çalışmamızda, Kur’an’ı Kerîm’in, günümüz insanına daha doğru


bir şekilde aktarılabilmesi için taşıdığı kelimelerin analizine olan ihtiyaçtan hareketle,
cümlenin tesir kuvvetini arttırıcı özelliğiyle bilinen nidâ harflerinin bulunduğu
Kur’an âyetlerini anlama çabasına mütevâzi bir katkı sağlama amacını hedefledik.

Her ne kadar münâda konusu ve nidâ üslûbu gibi başlıklar altında bazı dil
bilgisi kitaplarında, tez ve makalelerde bu konu işlense de, nidâ üslûbu ve münâdâ
yapılarının Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımlarıyla ilgili kapsamlı bir çalışmaya
rastlanamamıştır.

Ayrıca çalışmamızda dinleyicilerin dikkatini toplamak, dinlemeye hazır


hale getirmek gibi birçok özelliği bulunan nidâ harflerinin, iletişimdeki gücüne
dikkat çekmek ve Kur’an âyetlerinde geçen öğüt niteliğindeki münâdaların günlük
hayata bütün berraklığıyla yansıtılmasında yapılacak araştırmalara ışık tutması
amaçlanmaktadır.

1
Bir dilin yazılıp konuşulabilmesi için, o dilin kurallarının bilinmesi kaçınılmazdır.
Bütün dillerde olduğu gibi Arapça’da da yazı ve konuşma dilinde bazı kurallar
bulunmaktadır. Çalışmamızda Kur’an’ı Kerim ‘de bulunan nidâ harflerinin gramer
ve özellikle belâğat açısından âyetlere nasıl bir etki yaptığını tespit etmeye
çalışacağız.

2. Yöntem ve Kapsamı

Bu çalışmada eklektik bir yöntem uygulanarak elde edilen bulgular analiz


edilip değerlendirilmiştir. Bu yönüyle çalışma nitel bir çalışma özelliği taşımaktadır.

Araştırma, nidâ üslûbu ve münâdâ yapısının nahiv ve belâğat açısından


Arap dilindeki yerini kapsamakla birlikte, bu yapının Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı
kullanımlarını da içermektedir.

Çalışmamız esnasında nidâ üslûbu ve münâdâ konusunda Türkiye’de


yazılan bir Yüksek Lisans Tezi çalışması ve bir makale ile Arap dünyasında yapılan
bir Yüksek Lisans Tezi çalışması bulunarak incelenmiştir.

Emine Karaduman, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde


“Kur’ân’ı Kerim’de Nidâ” isimli Yüksek Lisans Tezinde nidâ ve münâdâ konusunu
âyetlerden örnekler vererek açıklamıştır.

Abdurrahman bin Ahmed el-Mukrî, Mû’te Üniversitesi (Ürdün) Edebîyat


Fakültesi Arap Dili ve Edebîyatı Bölümü’nde 2007 yılında yaptığı “Üslûbun-Nidâ
fil-Kur’ânil-Kerîm ” isimli Yüksek Lisans Tezinde nidâ üslûbu ve münâdâ konusunu
incelemiş ve Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı kullanımlarını örnekler vererek açıklamıştır.
Özellikle belâğat yönünden nidâ âyetlerini ele almış ve sınıflandırmıştır.

Mehmet Dağ, Ekev Akademi Dergisi’ndeki, “Dil ve Belâğat Açısından


Kur’ân Âyetlerinde Nidâ” isimli makalesinde; 1.Bölümde Arap Grameri ve
Belâğatında Nidâ(ss.123-127 ) başlığıyla kavramsal çerçeveyi ele almış ve 2.
Bölümde Kur'an'da Nidâ(ss.127-147 ) başlığıyla da Kur’an’ı Kerim’deki nidâları
kategorize etmiştir.

Mehmet Dağ makalesinin sonuç bölümünde ise şu tespitlere yer vermiştir:

2
“Nidâ Kur'an'da toplam 436 yerde kullanılmaktadır. Bunların 14 tanesi, nidânın
olup olmaması bakımından tartışmalıdır. Bu tartışma, seslenilen kelimenin farklı
dilsel değerlendirmelere ve farklı okumalara muhtemel olmasından
kaynaklanmaktadır. 81 'inde, nidâ harfi, cümlenin harfe delalet etmesi, sözü veciz
bir şekilde anlatma, ta'zim gibi gerekçelerden dolayı lafızdan düşürülmüştür.

" ‫" يا ليت‬ ve " ‫يا ويل‬ "şeklinde geçen 24 nidâ da ise, münâdâ hazfedilmiştir.

Bunların dışında kalan 317 âyette ise, Allah, şuurlu ve şuursuz varlıklara
seslenmektedir…

Seslenişler lafza dökülürken yapılan niteleme, kelimelerin musiki tonu, ifadelerin


senfonisi ve anlatım musikisi arasında tam bir uyum söz konusudur. Böylece ilahi
seslenişler, hem kulağa, hem duyguya hem de düşünceye seslenmektedirler.”

“Arap Dilinde Nidâ Üslûbu ve Kur’ân-ı Kerîm’deki Kullanımları” isimli


çalışmamızdaki konu başlıkları ise; temelde klasik kaynaklar olmak üzere günümüz
Arap dili nahiv kaynakları da incelenerek yapılan değerlendirmeler ışığında aşağıda
belirttiğimiz şekilde oluşmuştur. Bu kapsamda:

Birinci bölümde klasik kaynaklarda nidâ üslûbu ve münâdâ kavramları, nidâ


üslûbu ve münâdânın hazfi ve münâdâ ile ilgili konular ortaya konulmuştur.

İkinci bölümde, Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan nidâ harfleri ve münâdâ


konuları ele alınmış, nidâ harfleri ve münâdânın hazfedildiği durumlar Kur’ân-ı
Kerîm’den örnekler verilerek tespit edilmeye çalışılmış ve ayrıca Kur’ân-ı
Kerîm’deki nidâ gruplarına dair istatistik çalışması yapılmıştır.

Üçüncü bölümde ise; belâğat ilmi açısından Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ


üslûbunun kullanımı âyetlerden örnekler verilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca
Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ üslûbunun bazı belâğat özellikleri tespit edilmeye
çalışılmıştır.

Sonuç bölümünde ise; çalışma neticesinde ulaşılan sonuçlar


değerlendirilmiştir.

3
3. Yararlanılan Kaynaklar

Çalışmamızda nidâ üslûbu ve münâdâ yapıları ile ilgili olarak


Sîbeveyhi(ö.180/796)’nin el-Kitab’ı öncelikli tercih edilen kaynak olmakla birlikte
diğer klasik kaynaklardan İbn Hişâm(ö.761/1360)’ın Şerhu Katru’n-Nedâ ve Belli’s-
Sadâ, Evdahu’l-Mesâlik ila Elfiyyeti’bni Mâlik, Zemahşerî(ö.538/1143-4)’nin el-
Mufassal fî ‘İlmi’l-‘Arabiyye ve el-Keşşâf adlı kitapları, İbn Ya’îş(ö.643/1245-6) ’in
Şerhu’l-Mufassal(liz-Zemahşerî), İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, Zerkeşî, el-Burhân fi
Ulûmi'l-Kur'ân kitabı başta olmak üzere kaynakça bölümünde belirtilen diğer klasik
sarf ve nahiv kaynaklarından; Kur’ân-ı Kerîm tefsir ve çalışmalarına ait el-Ferrâ’
(ö.207/822)’nın Ma‘ânî’l-Kur’ân, et-Taberî(ö.310/922-3)’nin Tefsîru’t-Taberî, Râzî
(ö. 606/1209)’nin Mefâtihu'l-Gayb, el-Kurtȗbî (ö.671/1272-3)’nin el-Câmî’ li
Ahkâmi’l-Kur’ân, Ahfeş, Me'ânî'l-Kıır'ân, Ebȗ Hayyân (ö.745/1345)’ın Tefsîru’l-
Bahru’l-Muhît, es-Suyȗti(ö.911/1505)’nin el-İtkân fi ‘Ulȗmi’l-Kur’ân, Şevkânî,
Fethu'l-Kadîr, es-Sâbȗnî’nin Safvetü’t- Tefâsîr adlı eserlerinden; İ‘râb kitaplarından
el-‘Ukberî (ö.616/1219)’nin et-Tıbyân fi İ‘râbi’l-Kur’ân kitabından; yakın tarihte
yazılan sarf-nahiv kitaplarından el-Galâyînî(ö.h.1364)’nin Câmi’u’d-Durȗs el-
‘Arabiyye kitabından ve Mukrî’nin, Üslûbun-Nidâ fil-Kur’ânil-Kerîm adlı
çalışmasından ve nidâ üslûbu ile ilgili temin edilen diğer tezlerden yararlanılmıştır.
Âyet çevirilerinde ise; Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'anı Kerim Meali eserinden
faydalanılmıştır.

4
I.BÖLÜM

NİDÂ ÜSLÛBU

1.1. NİDÂNIN TANIMI VE UNSURLARI

1.1.1. Üslûbun Tanımı

“Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz”, “her yazarın, her sözenin
(hatîbin) fikrini, duygularını anlatmak için kullandığı özel anlatış tarzı,” “bir
sanatçının, bir sanat türünün veya bir sanat devrinin özel tarzı” 1 gibi tanımları
yapılan üslûbun, kök fiilinde; “zorla almak, gasp etmek, yağma etmek, talan etmek,
altını üstüne getirmek, büyülemek, aklını başından almak ve gönlünü çelmek” gibi
anlamları bulunmaktadır. Yine üslûba “metot, usul, yol, hal, davranış, tutum ve tavır”
gibi anlamlar verilmiştir. 2

Arap dilinde üslûbun farklı manalarda kullanıldığı görülür. Lügat açısından


“Ağaçlar arasındaki yol, fen(sanat), simâ vb. anlamlar verilmiştir. Istılah olarak ise;
bir sanatın uygulanış biçimi veya bir yolun gidiş şekli” olarak tanımlanmıştır.3

Belâğatçılara göre ıstılah manası ise; “lafızların nasıl kullanılacağını


gösteren yoldur” şeklinde yapılmıştır.4

1
Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr.
2
Kadir Güneş, el Mu’cem, Mektep Yayınları, İstanbul, 2011, s.577-578.
3
Zerkânî, Muhammed Abdülazîm, Menâhilül-İrfân fî Ulûmil Kur’ân, Dârul Kitâbil Arabî, h.1423,
c.II, s.239.
4
El-Mukrî, Abdurrahman bin Ahmed, Üslûbun-Nidâ fil-Kur’ânil-Kerîm, Câmi’atü Mû’te, 2007,
s.12.

5
1.1.2. Nahiv İlminde Nidânın Tanımı

Sözlükte; yüksek sesle bağırmak, ünlemek, birini çağırmak, davet etmek


anlamlarına gelen nidâ, 5 ıstılahta; nidâ harflerinden birini kullanmak suretiyle bir
kimseye seslenmek demektir.

Nidâ, birine seslenmek veya dikkatini çekmek gâyesiyle ünlem anlamı


taşıyan bir takım harfler yoluyla gerçekleşen bir üsluptur. Bu harfler vasıtasıyla
yapılan işleme ‘seslenme’ anlamına gelen ‘nidâ’ terimi kullanılır. Bu yolla da
kendisine seslenilen ya da dikkati çekilmek istenen kimseye de ‘kendisine
seslenilen/ünlenen’ anlamına gelen ‘münâda’ terimi kullanılır.

'Nun' harfinin hem ötresi hem de esresi ile kullanılabilen "‫" النداء‬, ‫"ندى جند ي‬

kök fiilinin, müfâ'ele babından gelen mastarıdır. "‫ الرغاء‬,‫ " الدعاء‬kelimeleri gibi

seslenmek, çağırmak anlamına gelmektedir.6


Kök fiilin ise, "sesi güzel olmak, sesin uzağa gitmesi, cömert olmak,
ıslanmak"7 gibi birçok anlamı bulunmaktadır. Terminolojik açıdan ise, bir çok tanım
yapılmışsa da bu tanımlardan hareketle kapsayıcı şöyle bir tarif yapılabilir: "Mahzûf
bir fiilin yerine geçen veya lafzen zikredilen ya da hazfedilen nidâ harflerindan
biriyle, mütekellimin dikkatini bir şeye yönlendiren gramatik olguya verilen
isimdir”.8

Nahivcilere göre nidânın tanımı ise; "(‫ )أ نادي‬-( ‫) أ دعو‬ fiilleri yerinde

kullanılan bir harfle, sözü söyleyen kişinin, muhatabından kendisine yönelmesini


istemesidir.”9

5
El-Fîrûzâbâdî, Muhammed b. Ya' kûb, el- Kâmûsu'l-Muhît, Mu'essesetur-risâle, 4. baskı, Beyrût,
1994, nidâ md.; İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânül-Arab, Dâru Sâdır, Beyrut ts., XV,
315; Er-Râzî, Muhammed b. Ebî Bekr, Muhtâru's-Sıhâh, tah: Mahmut Hatır, Mektebetü Lübnan,
Beyrut 1995, I, 272.
6
İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânu’l-Arab, Dâru Sâdır, Beyrut ts., 1987, XV, 315.
7
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, XV, 315.; Fethî, Kâzım, Esâlîbü’n-Nidâ fi’l-Kur'âni'I- Kerîm,
Mecelletü Âdâbi'l-Mustansiriyye, sayı: 2, Bağdat 1977, s. 157-159.
8
Mehmet Dağ, Dil ve Belâğat Açısından Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, Ekev Akademi Dergisi, Yıl:12,
Sayı:34, s.122.
9
Kazvini, Muhammed b. Abdurrahman, el-İzah fi Ulumi'I-Belağa, tah: Muhammed Abdulmümin
Hafâcî, Beyrut 1980, I, 245.

6
1.2. NİDÂ HARFLERİ ve KULLANIMLARI

Nidâ üslubunu meydana getiren üç unsur vardır ki, bunlardan ikisi cümlede
yer alırken biri daima gizli olmak durumundadır. Bunlardan birincisi nidâ harfleri
olarak isimlendirilen harflerdir.
İkincisi ise zorunlu olarak gizlenmiş olan bir âmildir (fiil). Hazfedilen bu fiil

genellikle (‫ )أ نادي‬veya ( ‫ ) أ دعو‬takdirindedir.

Üçüncüsü kendisine seslenilen olarak ifade edebîleceğimiz münâdâ’dır.10

Öncelikle belirtmek gerekir ki; nidâ harflerinin sayısı hakkında tam bir
mutabakat söz konusu değildir. Değişik kaynaklarda bu harfler beş, altı, yedi ve sekiz
gibi farklı görüşler olarak belirtmişlerdir.

Bu farklı görüşleri şu maddeler altında özetlemek mümkündür:

Beş diyenler: Bu harfler “‫ أ‬, ‫أي‬, ‫هيا‬, ‫أيا‬, ‫ ”يا‬olup buna ilk değinen

Sîbeveyh’tir. Sîbeveyh el-Kitâb adlı eserinde nidâ ile mendûb’un amaçlarını farklı

görmüş ve “‫ ” وا‬harfi nidâ harfinden saymamıştır. 11 Basra ve Bağdat ekolü

gramercilerin genel görüşü de bu yöndedir.12

Altı diyenler: Bu harfler “ ‫ وﺍ‬, ‫ أ‬, ‫أي‬, ‫هيا‬, ‫أيا‬, ‫”يا‬ olup bu görüşü

savunanlar Zemahşerî, İbn Ya’îş ve Zeccac’tır. Zeccac söz konusu nudbe harfi olan

“ ‫ ”وﺍ‬harfini nidâ harfinden saymıştır. 13 Burada beş diyenler ile altı diyenlerin

arasındaki tek fark “‫ ”وﺍ‬harfi olup hem nidâ hem de mendûb için kabul edilmiştir.

10
Mustafa Meral Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı
Yayınları, İstanbul 1998, s.261.
11
Sîbeveyh, Ebû Bişr Amr b.Osman b. Kanber, el-Kitâb, (thk. Abdüsselâm Muhammed Hârun), I-V,
Beyrut, 1408/1988, c. II, s. 229.
12
Müşrî, Muhammed, Murâkebü’n-Nidâ fi’l Kur’âni’l-Kerîm Beyne’l-Ma’ni’n-Nahviyye ve
Delâlâtu’l- Hitab, Doktora tezi, 06.07.2009, Cezayir, s. 42.
13
El-İşbilî, İbn Asfur Ebu’l-Hasan Ali b. Mümin b. Muhammed b.Ali, Şerhu Cemeli’z-Zeccâcî, (thk.
Fevazu’ş-Şiar), Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, Lübnan, tab.1, 1998, c. 2, s. 177.

7
Zemahşerî ve İbn Ya’îş’e göre ilk üçü “‫هيا‬, ‫أيا‬, ‫ ”يا‬uzaklık veya uzaklık

hükmünde olanlara ( uyuyan, dalgın, kulağı sağır olan), “‫ ” أي‬ve “ ‫ ” أ‬yakınlık

için, ”‫ “ وا‬ise nudbe için kullanılır.14

Yedi diyenler: Bu harfler “‫ ﺁ‬, ‫ وﺍ‬, ‫ أ‬, ‫أي‬, ‫هيا‬, ‫أيا‬, ‫ ”يا‬olup bu görüşü el-

Haşimî 15 ve Süleyman Feyyad 16 dile getirmişlerdir. Bunlara göre nidâ harfleri


yedidir.17

Sekiz diyenler: Bu görüş Kûfelilere nisbet edilir. İbn Malik şöyle demiştir:

“Sadece Kûfeliler “ ‫ ” آ‬ve ”‫ ” آي‬harflerini nidâ harfinden saymışladır”.18 El-Murâzî

ise; “Nidânın lügat anlamı çağırmak, terim anlamı ise özel harflerle çağırmaktır.

Bunlar; “ ‫ وﺍ‬, ‫ أ‬, ‫أي‬, ‫هيا‬, ‫أيا‬, ‫’ يا‬dır. Kufeliler ise bunlara (‫) آ‬ile (‫) آي‬

eklemişler”19demiştir.

1.2.1. NİDÂ HARFLERİ


1) Yâ (‫)يا‬ :

(‫ )يا‬Nidânın ana konusunu temsil eder. Zemahşerî, İbn Mâlik ve İbn Hişâm

gibi bazı nahivciler yakındakine seslenmek için kullanıldığını söylerken, İsterâbâzî


gibi diğer bazıları da; hem yakın hem de uzaktakine seslenmek için kullanıldığını
söylerler.20 Bu harf aynı zamanda zamirin üzerine nidâ harfleri içerisinde gelebilecek

14
İbn Ya’îş, Muvafikuddin Ya’îş b. Ali, Şerhu’l-Mufassal, İdaretu-Tab’atu’l-Munîriyye, Mısır, ts.
c.VIII, s. 118.
15
El- Hâşimi, Seyyid Ahmed, el-Kava’idu’l-Esasiyye li Luğati’l-‘Arabiyye, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut, Lübnan, ts, s. 247.
16
Feyyad, Suleyman, en-Nahvu’l- ‘Asri, Merkezu’l-Ehram, 1995, s. 242.
17
Müşri, Murâkebü’n-Nidâ., s. 43.
18
El-Endelüsî, Cemaleddin Muhammed b. Abdullah b. Abdullah et-Taî el-Ceyyânî, Şerhu’t-Teshil li
İbn Malik, (tahkik Abdurrahim Seyyid, Muhammed Bedvi’l-Mahtun) Hıcr, 1990, c. III, s. 386.
19
El-Murâzî, el-Hasen b. Ebî Kasım, Tavdihu’l-Mekâsıd, (thk. Abdurrahman Ali Suleyman) Daru’l-
Fikri’l-Arabî, Kahire, Mısır, 2001, c. III, s.1051.
20
El-İsterâbâzî, Rızâed-Dîn Muhammed bin el-Hasan Mutûfî, Şerhu Kâfiyeti İbnil- Hâcib, Kahire, c.1,
s.686.

8
olanıdır. 21 Kur’an’da yalnız bu harf gelmiştir. 22 Bunun için ona “nidâ harflerinin
annesi” denmiştir.23

2) Eyâ (‫ )أيا‬:

(‫ )أيا‬Uzaktakine seslenmek için kullanılır. Cevherî, hem yakın hem de

uzaktakine seslenmek için kullanıldığını söyler.24

3) Heyâ (‫ )هيا‬:

(‫ )هيا‬Uzaktakine seslenmek için kullanılır. Kimilerine göre asıl, kimilerine

göre “‫”أيا‬nın hemzesine bedeldir.25 Asıl diyenler şöyle demişlerdir: İbdal sarftandır,

sarf ise harflerde söz konusu değildir. İbn Hişam, Muğnî kitabında (‫’) هيا‬nın aslının

(‫ )أيا‬olduğu ve hemzeden bedel olduğunu belirtir.26

4) Ey (‫ )أي‬:

(‫ )أي‬Yâ’nın sükûnu elifin fethası ile olup bu harf de diğer nidâ harfleri gibi

uzak, orta veya yakın hangi mesafeler için kullanılacağı gramerciler arasında ihtilaflı
olmuştur. 27 Müberred ve el-Cezûlî gibi bazı nahivciler yakına seslenmek için
kullanıldığını söylerken, diğer bazıları da orta uzaklığa nidâ etmek için
kullanıldığından bahseder.28

21
El- Endelüsî, Şerhu’t-Teshil li İbn Malik, c. 3 s. 385.
22
Es-Sâmerrâ’î, Fâdıl Salih, Ma’ni’n-Nahv, Daru’l- Fikr, Umman, 2000, c. IV, s. 321
23
Abdulhamid, Muhammed Muhyıddin, ‘Uddetu’l -Mesâlik il’a Tahkîkî Evdâhi’l Mesâlik,
Menşurati Mektebeti’l-Asriyye, Seda, Beyrut, ts. c. IV, s. 7.
24
El-Cevherî, es-Sıhâh, El-Mektebetil-Asriyye, Beyrut, 2007, s.607.
25
Es-Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman b. Ebîbekr el-Muhakkık Ahmed Şemsuddin, Hem’ul
Hevam’i fi Şerhi Cem’i’l-Cevâm’i, (thk. Ahmed Şemsuddin)Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1998 c. II, s.
27.
26
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.12.
27
El-Ensârî, Ebu Muhammed Abdullah Cemâluddin b. Hişam, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubi’l-E’ârîb
(thk. Abdullatif Muhammed el-Hatib), Kuveyt, 2000, Muğnu’l-Lebib, c. I, s.105.
28
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12; El-Cevherî, es-Sıhâh, s.607.

9
5) E ( ‫ ) ﺃ‬:

( ‫ ) ﺃ‬Hemze yakındakine nidâ etmek için kullanılır.29 Hemzenin bir diğer


adı da hemze-i maksûre’dir.30 Hemze soru (istifham) harfi, eşitlik (tesviye) ve nidâ
için gelebilmektedir. Hemzenin hangi manaya geldiği kullandığı yere göre değişir.
Bunun dışında ayırt edici bir özellik söz konusu değildir. Gramercilerin çoğuna göre
maksûre olan hemze yakın mesafe için kullanılır. 31 Çünkü uzaktaki bir kimseyi
çağırmak için sesi yükseltmek ve uzatmak gerekecektir. Nidâ hemzesinde ise sesi
uzatmak yoktur. Nidâ hemzesinin kullanımı diğer nidâ harfleri gibi fazla değildir.
Bununla beraber bilinen ve kullanılan bir harftir.32

6) Â ( ‫ ) ﺁ‬:

( ‫ ) ﺁ‬Uzatmadır ve uzaktakine seslenmek için kullanılır.33 Kimi nahivciler

bu harfi nidâ harfinden saymamışlardır. Bunların başında Sîbeveyh gelmektedir.34

Yukarıda da memdude olan “ ‫ ” آ‬ile “‫”آي‬yi nidâ harflerindan sayan Kûfeli âlimler

olduğunu zikretmiştik. Bu harfi nidâ harfinden sayan gramerciler bunu uzak mesafe
için kullanıldığını savunurlar.35

7) Ây (‫ ) ﺁي‬:

(‫ ) ﺁي‬Bu da uzatmadır ve uzaktakine seslenmek için kullanılır.36 Nahivciler

arasında nidâ harfi olup olmadığı noktasında ihtilaf konusu olan harflerden biri de

budur. Sanki “‫ ”ﺁي‬harfi ile daha uzağa seslenebilmesi için uzatma harfi olan bir elif

ilave edilmiş. Nitekim bununla daha uzağa veya uzak hükmünde olanlara
seslenilebilir.37

29
İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdullah, Şerhu Katru'n-Nedâ, tah: Muhammed Muhyiddin
Abdulhamit, Kahire 1383, s. 218.
30
Maksûre: Sonunda uzatma olmayan hemzeye denilir.
31
Abdulhamid, ’Uddetu’l-Mesâlik, c. IV, s. 4.
32
Es-Suyûtî, Hem’ul Hevam, c. II, s. 26.
33
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607; El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12.
34
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb an Kutubi’l-E’ârîb, c. I, s. 104.
35
Es-Suyûtî, Hem’ul Hevam, c. II, s. 26; El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb’an Kutubil-E’ârîb, c. I, s. 104.
36
İbn Hişam, Şerhu Katru’ n-Nedâ, s. 218; İbrahim, H. İbrahim, Esrâru'n-Nidâ fi Lüğati'l-Kur'ân,
Kahire ts., s. 16.
37
Müşri, Murâkebü’n-Nidâ, s. 46.

10
8) Vâ (‫)وﺍ‬:

Gramercilerin çoğuna göre bu harf nudbenin dışında kullanılmaz. Ama


bazıları nidâda da câiz görmüşlerdir.38 Râzî bu harfi tanımlarken şöyle demiştir: “Bu

harf nüdbe kullanımında şöhret kazanmıştır. Ama bazı zaman (‫ )يا‬yerinde nidâ içinde

de ayrı kullanılmıştır”.39 İbn Ya’îş “el-Mufassal” şerhinde ise şöyle demiştir: “Bu
harf nüdbeye mahsustur. Çünkü nüdbe acı ve hüzün içindir. Buradaki maksat hazır
olanları haberdar etmek için sesi yükseltmektir. Buna en uygun da bu harftir”.40
Dolayısıyla yalnızca nüdbe için kullanılan nidâ harfidir.41

1.3.YÂ ( ‫ ) يا‬NİDÂ HARFİNİN ÖZELLİKLERİ

Bu harf, en çok kullanılan nidâ harfi olmasının yanı sıra bazı özellikler de
taşımaktadır. Söz konusu özelliklerden kısaca bahsedecek olursak;

a) Bütün nidâ çeşitlerinde kullanılabilir. Yani uzak, yakın, istiğâse ve

karışıklık olma ihtimali bulunmayan durumlarda nüdbe için de ( ‫ ) يا‬kullanılabilir.42

Bazen çağırılan kimsenin şanının yüceliğine ve rütbesinin yüksekliğine işaret etmek


için, yakın olan şey, uzak gibi kabul edilir ve uzak için vazedilmiş herhangi bir nidâ
harfiyle çağırılır.

b) Allah Lafza-i Celâli münâdâ olduğunda, nidâ harfi olarak sadece ( ‫) يا‬

kullanılır. ! ‫ يا ﷲ‬gibi. Asıl görevi uzakta olanı çağırmak olan ( ‫ ) يا‬harfinin, insanlara

şah damarından daha yakın olan Allah için kullanılmasının hikmetini Zerkeşî, nidâ
edenin o anda nefsini küçük görmesi, onun tuzaklarından, kötülüklerinden

38
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb’an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 421.
39
Râzî, Muhammed b. el-Hasan, Şerh’r-Redi Li Kâfiyeti İbni’l-Hâcib, (thk. Yahya Beşir Mısri) 1996.
s. 1362.
40
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. VIII, s. 120.
41
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12; El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607.
42
Sîbeveyh, el-Kitâb, c.I, s.325; İbn Hişam, Şerhu Katru’ n-Nedâ, s. 218; El-Cevherî, es-Sıhâh, s.607.

11
uzaklaşması ve maddi âlemden soyutlanarak Allah’a yaklaşması şeklinde
açıklamaktadır.43

c) ‫ أيَّتها‬- ‫ أيها‬ifadeleri sadece ( ‫ ) يا‬ile münâdâ olarak kullanılır.

Örnek: ‫يا أي ها المدَّثِّر‬ / “Ey örtünüp bürünen (Resulüm)!" 44

d) İstiğase için sadece ( ‫ ) يا‬kullanılır. ! ‫لﻠﻐر يق‬ ‫يا لﻠناﺱ‬ (Ey insanlar!

Yetişin boğulana…)45

e) Bunlar yanında yardım dilemek, taaccub ve karışıklıktan emin

olunduğunda nüdbe/ yakınmak için sadece " ‫ " يا‬kullanılır.46

f) Nidâ harfinin hazfi durumunda sadece ( ‫ ) يا‬takdir edilir. Bu özellikten de

anlaşılacağı gibi bazı özel durumlarda nidâ harfinin hazfedilmesi mümkündür.

1.4. NİDÂ HARFLERİNDE HAZF

Nidâ harfleri, bazı durumlarda hazfedilir. Konuşma esnasında sözü kısa


tutma gâyesiyle çokça başvurulan bu durum, yazı dilinde ünlem (!) kullanılarak

yapılır. Nidâ harflerin içerisinde kullanım alanı en yaygın olanı ( ‫’) يا‬dır. Onun için

bazılarına göre hazf özelliği sadece ona mahsus47 ve ancak lâfzen söz konusudur.48
Bu hazf üç değişik yerde söz konusu olabilir. Bunlar:

1. Münâdâ, müfred olduğunda. Örneğin;

43
Zerkeşî, Bedrüddin, el-Burhân fi Ulûmi'l-Kur'ân, Tah: Muhammed Ebû'l-Fadl İbrahîm, Dâru'l-
Ma'rife, Beyrut ts, IV, 445; İbrahim, Esrâru’n-Nidâ, s.16; El-İsterâbâzî, Şerhu Kâfiyeti İbnil-
Hâcib, s.686.
44
Müddesir, 74/1.
45
Kazvînî, el-İzah fi Ulumi’I-Belağa, c.I, s.245.
46
Suyûtî, Celâluddin, el-Eşbah ve 'n-Nezair fi'n-Nahv, Daru'I-Kütübi'I-İlmiyye, Beyrut ts., Il, 130-
131.
47
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 447.
48
Abbas, Hasan, Nahvu’l-Vâfi, Daru’l-Ma’arif, Kahire, Mısır, Ta’b 3, ts, s. 3.

12
ِ ‫نت ِمن الخ‬
‫اطئِين‬ ِ ِ‫يوسف أع ِرض عن هذا واست ﻐ ِف ِري لِذنب‬
ِ َّ‫ك إِن‬
ِ ‫كك‬ / “(Ey )Yûsuf! Sen

bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.

Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”49 Burada nidâ harfi olan " ‫ " يا‬harfi âyetteki iki

ismin başında da lâfzen hazf edilmiştir.

2. Münâdâ, müfred olmayıp müfredin yerine geçtiğinde. Örneğin;

‫سن فرغ لكم أي ها الثَّقَل ِن‬ /Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve

insanlar!50 Burada nidâ harfi olan " ‫ " يا‬lâfzen hazf edilmiştir. (‫) يا أي ها الثَّقَل ِن‬

3. Münâdâ, muzâf olduğunda. Örneğin;

‫ين‬ ِ ٌ ‫أن أدوا إِلي ِعباد الﻠَّ ِه إِنِّي لكم رس‬


ٌ ‫ول أم‬ َّ / 'Ey Allah'ın kulları! Bana gelin,

doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”51 Bu âyette ise; münâdâ olan

“‫ ” ِعباد الﻠَّ ِه‬muzâftır ve nidâ harfi de hazf olmuştur.

Bu harfin yakın, uzak veya her iki mesafe için kullanımı konusunda
gramerciler arasında ihtilaf söz konusudur. İbn Hişam52 ve Zemahşerî53’ye göre uzak
için kullanılır. Er-Râzî’ye göre hem uzak hem de yakın için kullanılır. 54 İbn
Habbaz’a göre yakın için kullanılır.55 Sûyutî ise; Ebû Hayyan’ın “bu harfin yakın ve
uzak için kullanılacağı görüşünü” benimsemiştir.56
Uzak için kullanılan bu harf hakkında; Allah insana her şeyden daha yakın

olduğu halde Allah’ın ismi üzerine niçin kullanılır? sorusuna “‫ ” يا الﻠَّه‬şeklinde

kullanılan ifade, uzak için değil bilakis nefsindeki ihmalkârlıktan, küçük düşürmekten
ve duasının kabulü uzak oluşundan dolayıdır.57 cevabı verilmiştir.

49
Yûsuf,12/29.
50
Rahmân, 55/31.
51
Duhân, 44/18.
52
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 447.
53
Zemahşerî, Mufassal, s. 309.
54
Râzî, Muhammed b. Hasan, Şerhu’l-Kâfîye, (thk. Yahya Beşir Mısrî) Neşru-Resâili’l-Câmi’a
Suudi Arabistan, 1996, c. I, s.1362.
55
Abdulhamid, ‘Uddetu’l -Mesâlik, c. IV, s. 6.
56
Suyûtî, el-Eşbah, c. II, s. 27.
57
El-Meylânî, Muhammed b. Abdurrahim b. el-Huseynî el-Ömeri el- Meylanî, Şerhu’l-Muğni, Salih
Bilici Kitabevi, Beyazıt, İstanbul, s. 101; Zemahşerî, Mufassal,, s. 309.

13
1.5. MÜNÂDÂ

1.5.1. Münâdânın Tarifi:

Nidâ harflerinin tek başına bir anlamı yoktur; münâdâ ile anlam
kazanmaktadır. Bu yüzden kendisine nidâ edilen unsur, gramatik açıdan esas önemi
haizdir. Lügat anlamı kendisine seslenilen, çağrılan manasına gelir.58

Terim anlamını ise İbnu’l-Hâcib; “Lâfzen veya takdiren “ ‫”أدعو‬nun yerine

geçecek özel harflerla, seslenileni seslenene yüzünü çevirmek, dinlemek ve dikkatini


59
çekmek için yapılır” şeklinde tarif etmiştir. Literal anlamıyla “nidâ
edilen/seslenilen” anlamına gelen münâdâ, terim olarak da, gramatik açıdan
"herhangi bir nidâ harfinden sonra gelen isim"; nidânın yöneldiği şey açısından ise,

“(‫)أ نادي‬-(‫ ”)أ دعو‬fiilleri yerine kullanılan herhangi bir nidâ harfi ile yönelmesi

istenen kişi veya şey” şeklinde tanımlanmaktadır. 60

Münâdâ üslûbu, gramer açısından fiil ve fâili hazfedilmiş/düşürülmüş


kullanımlar çerçevesinde ele alındığı için mansûbât kategorisinde değerlendirilir.
Onun için münâdâ öğe genel kural olarak mansûbdur. Ancak bununla birlikte, merfû
okunduğu durumlar da söz konusudur. Bundan dolayı da bu durumlarda münâdâ öge
mahallen mansûb kabul edilir.61

58
El-Hâmıdî, İsmail b. Mûsa el-Mâliki, Şerhu’l-‘Allâme eş-Şeyh Hasan el-Kefrevî alâ Metni’l
Ecrûmiyye, Sankafûra ts. s. 106.
59
El-Câmî, Nureddin Abdurrahman, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye( Molla Câmii), Salah Bilici Kitabevi, İst.
ts. s. 99.
60
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.123.
61
El-Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsu’l-Muhît, nidâ md..

14
1.6. MÜNÂDÂ ÂMİLİ

Münâdânın âmili hakkında gramercilerin görüşlerini şu şekilde sıralamak


mümkündür:

1. Mukadder olan “‫ ” أدعو‬veya ”‫ ” أنادي‬olan bir fiildir ve münâdâ, mukadder

olan bu fiilin mef’ûlün-bihi’dir. Cumhurun kabul ettiği görüş de budur. Nidâ


cümlesinin çok kullanılması ve nidâ harfin bu fiile delalet edip onun yerini alması
nedeniyle hazfi sürekli gerekli görülmüştür.62

Muhammed Rahmi, Akdu’n-Nâmî alâ’ş-Şerhi Mevlana Abdurrahman el-

Câmî adlı eserinde buradaki hazfin gerekli olmasının sebebini; “‫ ” يا‬nidâ harfinin

fiilin yerine kullanılması olarak değerlendirmiştir.63

2. Münâdâ da amel eden âmil, lâfzî değil mânevî bir âmildir. Bu görüş kabul
edilmeyen bir görüştür. Çünkü Arap gramerinde mânevî âmil; mübtedâ ve muzârî fiil
olmak üzere iki yerde vardır.

3. Bu harfler fiil isimleridir. Dolayısıyla münâdâ da bu harfler amel etmiştir.


Bu görüş Ebû Ali’nin görüşüdür.64

4. Münâdâyı nasp eden nidâ harfleridir. Çünkü bu harfler fiilin yerini


almaktadır. Bu görüşü Müberred savunmaktadır.65

5. Bu harfler fiildir. Münâdâ da bu harfler amel etmektedir.

Bu konudaki ihtilaf, cümlenin asıl unsurlarının neler olduğu konusudur.


Sîbeveyh; mukadder olan fiil ve fail, cümlenin asıl elemanıdır görüşünü savunurken,
Müberred; nidâ harfleri cümlenin iki asıl elemanından biri olan fiilin yerine geçer,
fail ise mukadderdir görüşünü savunur. Ebû Ali’ye göre ise bu cümlenin asıl
elemanlarından biri “esmau’l-ef’al”dır, diğeri ise içindeki gizli olan zamirdir.66

62
Sîbeveyh, el-Kitâb, s. 182; El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
63
Ekini, Muhammed Rahmi b. El-Hacî Ahmed, Akdu’n-Nâmî alâ Şerhi Mevlânâ Abdurrahman el-
Câmî, el-Mektebetu’l- İslamiyye, Diyarbakır, ts. c. I, s. 291.
64
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
65
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
66
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.

15
1.7. MÜNÂDÂ TÜRLERİ VE ÎRABI

Cümlede mebnî ve mû’rab olmak üzere iki ayrı şekilde karşımıza çıkan
münâdâ beş kısımdır.

1) Mû’rab olanlar;

a. Muzâf olan münâdâ,

b. Şebîh bi’l muzâf (muzâfa benzer) münâdâ,

c.Nekre-i gayri maksûde (kast edilmeyen nekre isim). Bunlar lâfzen


mansûbdurlar.

2) Mebnî olanlar ise;

a. Müfred ‘alem (özel isim)

b.Nekre-i maksûde (kast edilen nekre isim) dir.67 Bunlar da damme üzere
mebnî olup mahallen mansûbdurlar.

1.7. 1. Mû’rab Münâdâlar

1.7.1. 1. Muzâf Münâdâ

Türkçe de isim tamlaması denilen muzâf münâdâ; iki bölümden oluşup


birincisinin ikincisine izâfe edilmesidir. 68 Muzâf, harfi ta’rif ve tenvin almayan,
izâfet terkibinin birinci ismidir ve mû’rabdır. Basralı âlimler münâdâyı mef’ul kabul
ederler. Mef’ulün de mutlaka mansûb olması sebebiyle münâdâda asıl olan nasb
olmasıdır.69 Muzâf münâdâya örnekler;

67
El-Kefrevî, eş-Şeyh Hasan, Şerhun ‘ala Metni’l-Ecrûmiyye, Sankafûra s.106-107; İbn Ya’îş,
Şerhu’l-Mufassal, c. I, s. 127.
68
El-Hatîbî, Abdu’latif Muhammed, S’ad Abdulaziz Masluh, en-Nahvi’l-‘Arabiyye, Mektebetu
Dari’l- ‘Arûbeh, Kuveyt, 2000, c. III, s. 182.
69
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. I, s. 127.

16
ِ ‫وك امرأ سوٍء وما كانت أم‬
‫ك ب ِﻐيًّا‬ ِ ‫يا أخت هارون ما كان أب‬ / “Ey Hârûn’un kız

kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”70

ِ ‫يا ذا القرن ي ِن إِ َّن يأجوج ومأجوج مف ِسدون فِي اْلر‬


‫ض‬ / “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve

Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar.”71

Muzâf münâdâ olan (‫أخت‬ ve ‫ ) ذا‬kelimeleri fetha ile lafzen mansûbdur.

Muzâf münâdâ örnek tablosu aşağıda verilmiştir. ( Tablo 1)

1.Tablo

‫المنادى المضاف‬
ِ ‫يا طالب‬
‫العﻠم‬ ‫مفرﺩ‬
ِ ‫يا طالبي‬
‫العﻠم‬ ‫مثﲎ‬
ِ ‫يا طالبي‬
‫العﻠم‬ ‫ﲨﻊ مذكر ساﱂ‬
ِ ‫يا طالبات‬
‫العﻠم‬ ‫ﲨﻊ مﺆنﺚ ساﱂ‬
ِ ‫يا طَلب‬
‫العﻠم‬ ‫ﲨﻊ ﺗكسﲑ‬
‫المنادى منصوب لفظا‬

70
Meryem, 19/28.
71
Kehf, 18/94.

17
1.7.1.2. Şebih bi’l-Muzâf (Muzâfa Benzeme)

İzafet olmamakla beraber kendisinden sonra gelen kısımla bir anlam ilişkisi
olan, yani sonrası uzantısı mahiyetinde gelip anlamın tamam olmasını sağlayan
münâdâdır. Bu şekilde gelen münâdânın îrabı da lafzen mansûb olmaktır.72

Ezherî şebîh bi’l-muzâfı; “Nidâdan önce ya amel ya da atıfla onun


manasını tamamlayacak bir şey ile bağlanmasıdır” şeklinde tarif etmiştir. Nidâ
harfinden sonra gelen münâdâ, tamlamaya benzer bir kelimeyle kullanılmaktadır.
Burada şebîh bi’l-muzâf’tan kasdedilen, münâdâya manasını tamamlayacak bir isim
ile bağlamaktır ki bu iki şekilde olabilir. Ya nidâdân önce atıf olabilir, ya da
münâdânın bu isimde amel edecek yapıda olabilir. Bu durumda münâdâya bağlanan
isim fâil, mefûl veya da câr-mecrûr olabilir.73 Örnekler:

.‫يا فاهماً درسه ابشر‬ / “Ey dersini anlayan! Ne mutlu sana.”

( ً‫ﹰ) فاهما‬kelimesi bir ismi faildir. Kendisinden sonra gelen ( ‫ ) درسه‬kelimesi

üzerinde âmil olmuş ve onu nasb etmiştir. İsmi fail olan kelimenin ifade ettiği anlam
kendisinden sonra gelen kısımla tamamlanmış durumdadır.

.‫قر عينا‬
ّ ‫يا كريماً خﻠقه‬ / “Ey ahlakı güzel olan! Gözün aydın.”

Burada lafzen mansûb olan ً‫ كريما‬kelimesidir. Münâdâ olan ‫ خﻠق‬kelimesi

ً‫ كريما‬nin ameli sonucu merfu olmuş ve şebih bi’l-muzâf olarak geldiği için mansûb
kabul edilmiştir.

‫يا مستﻐرقاً في العبﺚ ستندم‬ / “Ey boş işlerle uğraşan! Pişman olacaksın.”

Münâdâya câr mecrûrun gelişine de örnek olarak ‫في العبﺚ‬ kelimesidir. Bu kelime

şebih bi’l-muzâf olarak geldiği için mansûb kabul edilmiştir. Yine örneklerdeki
münâdâların tamamı nasb alameti olarak fethayı almıştır.

72
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607.
73
El-Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbu’l-Luga, tah. Ya’kûb Abdinnebî, Dâru’l-
Mısrıyye, Kahire, 1964, c. II, s. 214.

18
Şebih bi’l-muzâf münâdânın örnekleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu

tabloda, cemi müennes salim örneğinde ‫ طالعات‬kelimesi nakıs îrab dolayısıyla kesra

almıştır.( Tablo 2)

2.Tablo

‫المنادى الشبيه بالمضاف‬

ً‫يا طالعاً جبَل‬ ‫مفرﺩ‬

ً‫يا طالعين جبَل‬ ‫مثﲎ‬

ً‫يا طالعين جبَل‬ ‫ﲨﻊ مذكر ساﱂ‬

ً‫يا طالعات جبَل‬ ‫ﲨﻊ مﺆنﺚ ساﱂ‬

ً‫يا كتاباً رسالة‬ ‫ﲨﻊ ﺗكسﲑ‬


‫المنادى منصوب لفظا‬

1.7. 1. 3. Nekre-i Gayr-ı Maksûde

Nekre-i gayr-i maksûde, belirli olmayan bir cinsi ifade eder. Bu belirsizlik
ya muhatabın ismi bilinmediğindendir, ya da genel bir şekilde seslenmek
isteğindendir. Bu sözü söyleyen, muhatabı tanımayıp, sesini duyan herkesten yardım
almayı amaçlamış ve herkesten yardım talep etmiştir. 74 Bu çeşit münâdâ lafzen
mansûbdur.75 Örnekler:

‫يا كسوال قرب االمتحان‬ / Ey tembel! Sınav yaklaştı.

Münâdâ olan ‫ كسوال‬kelimesi, Müfred nekre-i gayri maksûde olduğu için

îrabı lafzen mansûb olmaktadır. Daha açık bir şekilde ifade edilmek istenirse; zahiri
fetha ile lafzen mansûbdur, denir.

74
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubi’l-E’ârîb, s. 206.
75
Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv, s.262.

19
‫يا كسولين قرب االمتحان‬ / Ey (iki) tembel! Sınav yaklaştı.

Müfred nekre-i gayri maksûde olan ama sayısal olarak müsenna gelen

‫ كسولين‬kelimesi münâdâdır. Müsennalar ise harf ile îrab alan kelimelerden olduğu

için yâ ile mansûbdur.

‫ يا غافﻠِين ﺗنبَّ هوا‬/ Hey gafiller! Uyanın.

Cemi müzekker salim olan ‫غافﻠين‬ kelimesi de harf ile îrab alan

kelimelerden olup yâ ile mansûb gelmiştir.

1.7. 2. Mebnî Münâdâlar

1.7. 2. 1. Müfred ‘Alem (Özel isim)

Arap gramerinde müfred iki zıddın karşılığı olarak kullanılabilir76:

Birinci tensiye; cemî karşılığında olan müfreddir (tekil). Yani kelime müfred
ise; tesniye ya da cemî değildir.

Diğeri ise; muzâf ve muzâfun ileyh karşılığında kullanılan müfreddir. Yani


ifade müfred ise; muzâf ve muzâfun ileyh değildir. Bu durumda tesniye, cemî ve
birleşik isimler müfred sayılır. Buradaki müfredden kasıt, muzâf ve muzâfun ileyh’in
zıddı olan müfreddir.77Müfred ‘alem isimlerde nidâdân önceki ma’rifelik devam eder.
Nidâ harfi bu ma’rifeliği kaldıramaz hatta takviye eder.78

76
Bir de nahivde cümlenin zıddı olan müfred vardır. Mesela haber üç şekilde gelir: a) Müfred,
b) Cümle, c) Şibih cümle gibi.
77
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100; El-Meylânî, Şerhu’l-Muğni, s. 20; Abbas, Nahvu’l-Vâfi,
s. 9.
78
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 9.

20
‫يا نوح إِنَّه ليس ِمن أهﻠِك‬ / “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir.”79 ‫نوح‬

münâdâ olup, müfred alem olarak gelmiştir. Merfuluk alameti olan damme üzere
mebnî, mahallen mansûbdur.

.‫ياعﻠيان اكتبا واجبكما‬ / “Ey (iki)Aliler! İkiniz de ödevinizi yazın.”Müfred alem

olarak gelen ‫عﻠيان‬ kelimesi, sayısal olarak müsenna olan bir münâdâdır. Bu kelime

müsenna olduğu için merfuluk alameti olan elif üzere mebnî, mahallen mansûbdur.

.‫ياعﻠيون ال ﺗقصروا‬ / “Ey Aliler! İhmalkâr davranmayın.”

‫ عﻠيون‬kelimesi ise; cemi müzekker salim bir yapıdadır. Merfuluk alameti olan

vav üzere Mebnî, mahallen mansûbdur.

1.7.2.2. Nekre-i Maksûde

Marife olmayan, ama kime seslenildiği belirli olan yani belli bir kişi ya da
kişiler kastedilerek yapılan nidâdır. Münâdâ olan bu isim daha önce nekre bir isim
iken, ma’rifeliği nidâ harfiyle kazanmıştır.

Nekre-i maksûde hüküm itibarıyla müfred ‘alem gibi lâfzen merfûdur ve


damme üzere mebnîdir.80Örnekler:

‫اءك ويا سماء أقﻠِ ِعي‬


ِ ‫يا أرض اب ﻠ ِعي م‬ / “Ey yeryüzü! Suyunu yut. Ey gök! Suyunu

tut”.81

‫ أرض‬kelimesi Müfred nekre-i maksûde olduğu için merfuluk alameti olan

damme üzere mebnî, mahallen mansûbdur.

79
Hûd,11/46.
80
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 25.
81
Hûd,11/44.

21
.‫يا طالبان ال ﺗهمَل‬ / “Ey (iki) öğrenciler! İhmal etmeyin.” Bu cümlede

Müfred nekre-i maksûde olan ama sayısal olarak müsenna gelen ‫ طالباﻥ‬kelimesi

münâdâdır. Bu kelime müsenna olduğu için merfuluk alameti olan elif üzere mebnî,
mahallen mansûbdur.

.‫يا مسﻠمون دعوا التفريط‬ / “Ey Müslümanlar! Aşırılığı bırakın.”

Münâdâ olan ‫ مسﻠمون‬kelimesi cemi müzekker salim bir yapıdadır. Merfuluk alameti

olan vav üzere mebnî, mahallen mansûbdur.

Müfred münâdâ örnek tablosu aşağıda verilmiştir. ( Tablo 3)

3.Tablo

Nekre-i gayri Nekre-i Alem


Maksûde Maksûde

ً‫يا رجَل‬ ‫يا رجل‬ ‫يا يوسف‬ ‫مفرﺩ‬

‫يا رجﻠين‬ ‫يا رجَلن‬ ‫يا يوسفان‬ ‫مثﲎ‬

‫يا مسﻠمين‬ ‫يا مسﻠمون‬ ‫يا يوسفون‬ ‫ﲨﻊ مذكر ساﱂ‬

ٍ
‫مسﻠمات‬ ‫يا‬ ‫يا مسﻠمات‬ ‫يا مريمات‬ ‫ﲨﻊ مﺆنﺚ ساﱂ‬

ً‫يا طَلبا‬ ‫يا طَلب‬ ‫يا زيانب‬ ‫ﲨﻊ ﺗكسﲑ‬

‫المنادى منصوب لفظا‬ ‫المنادى مبني عﻠى ما‬ ‫المنادى مبني عﻠى ما‬
‫يرفﻊ في محل نصب‬ ‫يرفﻊ في محل نصب‬

22
1.8. MÜNÂDÂNIN ÖZELLİKLERİ

1. Bazen ( ‫ ’) أيها – أيَّتها‬nın önündeki nidâ harfi (‫ ) يا‬hazfedilir. Örnek:

! ‫أ يتها النفس‬ ! ‫يا أ يتها النفس‬ ! ‫أ يها الولد‬ ! ‫يا أ يها الولد‬

(‫ )أ يها الولد‬ve (‫ ) أ يتها النفس‬ifadelerinin aslı münâdâdır. Sonra ihtisâs manasına

naklolmuştur. Bir konudan diğer konuya nakledilen bütün ifadelerin i‘râbı, ilk

konunun i‘râbına göre olur. Burada ( ‫ ) أي‬kelimesi müfred münâdâ, ondan sonra

gelen kelime ise, sıfattır. Başında ( ‫ ) أل‬olan mahsûs ise, nidâdan menkûl değildir. 82

2. (‫ ) اﷲ‬İsm-i Celal’inin başında harfi tarif var kabul edilir; ancak, nidâsı

( ‫ ) يا‬harfi ile doğrudan yapılır ve ‫ يا اﷲ‬denilir.

3. Çoğu zaman dua ederken ( ‫ ) يا اﷲ‬yerine ( ‫الﻠهم‬


َّ ) denilir. ( ‫الﻠهم‬
َّ ) ‘nin

(‫’) م‬i, ( ‫’) يا‬dan ivazdır; ( ‫ ) يا‬yerine gelmiştir.

4. Bazı durumlarda nidâ harfi hazfedilebilir. 83 Bunlar; münâdânın alem


olması, mütekellim ya’sına muzâf olması ve nidâ edilenin yakında olması gibi
durumlardır. Örnek:

! ‫ولوالدي‬
َّ ‫رب اغفرل ِي‬
ِّ / Rabbim! Beni ve ana-babamı bağışla!

5. Bütün cevap cümleleri sonradan geldiği halde; nidânın cevabı nidâdan


önce gelebilir. Örnek:

ِ
! ‫الجَلل واالكر ِام‬ ‫ﺗباركت يا ذا‬ / Sen yücelerden yücesin! Ey azamet

ve ikram sahibi!

82
El-Hâcib, Osman b. Amr, el-Îzâh fî şerhi’l-Mufassal, nşr. Musâ Benâyî el-‘Alîlî, Bağdat,
1402/1982, I, 292.
83
Zemahşerî, Mufassal, c.II, s. 341.

23
6. Münâdâdan sonra gelen cümleye nidânın cevabı denir. İ’rabdan mahalli
yoktur. Örnek:

‫يا مس ِرعاً ! فى العجﻠ ِة النّدامة‬ / Ey acele eden! Acelede pişmanlık vardır.

7. Münâdâ yâ-i mütekellime üç şekilde muzâf olur: Sıfat (müştak), sonu


illetli isim ve sonu sahih isim.

Münâdâ, sıfat 84 (müştak) ve sonu sahih ise burada yâ-i mütekellim sâkin

veya fetha üzere sâbit kalır. Örneğin “ ‫” يا َمكرمي‬ “ َّ‫”يا مكرمي‬ (Ey bana ikram

eden). Burada mütekellim “ ‫ ”ي‬sı sâkin gelebildiği gibi, sâbit kalarak fetha üzere

harekeli de gelebilir.

Münâdâ sonu illeti ise; “ ‫ ” ي‬fetha üzere sâbit kalır. Örneğin “ ‫يا فتاي‬ ” (Ey

delikanlım). Burada mütekellim “ ‫” ي‬sı sâkin gelmesi gerekir.85

Münâdâ “‫ ” أب‬ve “‫ ” أم‬olmayan sonu sahih isim olup bu isimde yâ-i

mütekellime muzâf olursa altı vecihte câiz olur.

a) Yâ-i mütekellimin sâkin olarak bırakılması şeklinde olabilir. Örnek;

‫ف عﻠيكم الي وم وال أنتم ﺗحزنون‬ ِ ‫يا ِعب‬


ٌ ‫ادي ال خو‬ / “Allah, şöyle der:” Ey

âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler

üzülmeyeceksiniz de.” 86 Burada münâdâ olan “‫ ” ِعباد‬yâ-i mütekellime mûzaf olmuş

“ ‫ ” ي‬sâbit ve sâkin olarak kalmıştır.

b) Yâ-i mütekellimin fetha üzere bırakılması şeklinde olabilir. Örnek;

‫ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه‬
ِ ‫قل يا ِعب‬ / “De ki: “Ey

kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi

84
Sıfattan kasıt ism-i fâil, ism-i mef’ûl ve sıfat-ı müşebbehedir.
85
El-Galeyânî, eş-Şeyh Mustafa, Câmiu’d-Durûsi’l-‘Arabiyye, el-Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut,
Lübnan, 1993, c. III, s. 159.
86
Zuhrûf, 43/68.

24
kesmeyin.” 87 ِ ‫ ” ِعب‬yâ-i mütekellime izâfe edilmiş ve
Burada münâdâ olan “‫اد‬

harekesi de fetha olarak gelmiştir.


c) Yâ-i mütekellimden önceki kesrenin fethaya dönüştürülmesi şeklinde

olabilir. Bu durumda yâ-i mütekellim de elife dönüşür. Çünkü gramercilere göre “ ‫” ي‬

harekeli olursa “ ‫ ” ي‬dan önceki harf de üstün ise “‫ ”ي‬elife dönüşür. Örnek;

‫يم‬ ِ ِ ِ
ٌ ‫وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ‬ / “Vah! Yûsuf’a vah!”

dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu.”88 Burada

“‫ ”أسفى‬nın yâ-i mütekellimi elife dönüşmüştür.

d) Yâ-i mütekellimden önceki harfin kesresinin “ ‫” ي‬nın atıldığını belirtmek

için bırakılması şeklinde hazf edilmesi. Örnek:

‫ون‬ ِ ‫يا ِعب‬


ِ ‫اد فاﺗَّق‬ / “Ey kullarım bana karşı gelmekten sakının.”89 Dikkat

edilirse yâ-i mütekellim hazf edilmiş ondan önceki harfin kesresi de onun hazfına
delalet etmek için bırakılmıştır.

e) Yâ-i mütekellimden önceki harfin kesresi damme yapılmak şeklinde hazf


edilmesi. Örnek;

‫ب احكم بِالح ِّق‬


ِّ ‫قال ر‬ / Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver”90 Bazı kurralar

buradaki “ ‫ب‬
ِّ ‫ ”ر‬kelimesini ‫قال رب احكم بِالح ِّق‬ şeklinde damme olarak (‫)رب‬

okumuşlardır.
f) Yâ-i mütekellimden dönüşerek elifin hazfedilmesi şeklinde olabilir. Bu
durumda elifin hazfına delalet etmek için fetha sâbit kalır. Örnek;

‫ولست براجﻊ ٍ ما فات منّي * بﻠهف وال بﻠيت وال لو أنّي‬ /“Kaçırdığım bir şeyi ne

yazık, keşke böyle yapsaydım, böyle olsaydı gibi sözlerle pişman olmam.” Bu şiirde

87
Zümer, 39/53.
88
Yûsuf, 12/84.
89
Zümer, 39/16.
90
Enbiyâ, 21/112.

25
bulunan “‫ ”لهف‬ve “‫ ”ليت‬kelimeleri de yâ-i mütekellimden dönüşerek elif hazfedilmiş,

fetha ise sâbit kalmıştır.

Sonu sahih olan bir isimin mütekellim yâ’sına muzâf olması durumunda ise
altı farklı kullanım mümkündür:

‫ يا سيّ ِد‬.3 ‫ يا سيّ ِدي‬.2 ‫ يا سيّ ِدي‬.1

‫ يا سيّ ِديا‬.6 ‫ يا سيّد‬.5 ‫ يا سيّدا‬.4

Mütekellim yâ’sına muzâf olan َ ‫أب‬ ve ‫أم‬ kelimelerinin münâdâ

olması durumundaki kullanımları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir(Tablo4).

4.Tablo

Mütekellim yâ’sına muzâf olan ‫ ي‬+ ‫أم‬ ‫ ي‬+ ‫أب‬ ‫حرف النداء‬
َ‫ أب‬ve ‫ أم‬kelimelerinin
münâdâ olması durumunda ‫ِّأم‬ ِ‫ﺃﺏ‬ ‫يا‬ 1
kullanımları farklı bir özellik
göstermektedir. Yandaki tabloda ‫ِّأمي‬ ‫أبِي‬ ‫يا‬ 2
bu kelimelerin hem çok hem de
az kullanılan şekilleri َّ‫أم‬ ‫أب‬ ‫يا‬ 3
görülmektedir.

‫َّأما‬ ‫أبا‬ ‫يا‬ 4

‫ِّأمي‬ ‫أبِي‬ ‫يا‬ 5

‫أم‬ ‫أب‬ ‫يا‬ 6

ِ ‫َّأم‬
‫ت‬ ِ ‫أب‬
‫ت‬ ‫يا‬ 7

‫َّأمت‬ ‫أبت‬ ‫يا‬ 8

26
1.9. MÜNÂDÂYA TÂBİ OLANLAR

Bunlara tâbi denmesinin sebebi, ilişkili oldukları kelimeye îrab açısından


uymak zorunda olmaları nedeniyledir. Mesela sıfat olarak gelen bir kelimenin îrab
yönüyle mevsufuna uyum sağlaması gerekir.

Tevâbî, kelimesi ismi fail olan ” ‫ ”ﺗابﻊ‬nun cemîdir. “ِ‫ ” ﺗبﻊ‬fiilinden

türetilmiştir. Lügat anlamı; izlemek, izini sürmek, arkasından gitmek, peşine düşmek,
takip etmek ve uymak manalarına gelir.91 Terim anlamı ise; “Kendi başlarına ‘irâbı
olmayıp, uydukları kelimenin ‘irâbına tabî olanlara denilir” şeklinde tarif edilmiştir.

1.9.1. Mansûb Münâdâya Tâbi Olanlar:

Mansûb münâdâya tâbi olarak gelen kelimeler mansûb olurlar. Örnekler:

‫يا وطني العزيز‬ / Ey aziz vatanım. ( ‫ ) وطن‬kelimesi mütekellim yâ’sına muzâf

olarak geldiği için takdiren mansûb, ona tâbi olarak gelen (burada sıfat olarak

gelmiştir),( ‫ ) العزيز‬kelimesi de îrab açısından mansûb olmuştur.

‫يا وطني صاحب الفضل‬ / Ey faziletli vatanım. Burada münâdâya tâbi

olan (‫ ) صاحب‬kelimesi muzâf olarak gelmiş ve îrabını da lafzi olarak fetha ile almıştır.

‫يا امام المسﻠمين العزيز‬ / Ey Müslümanların aziz imamı . Bu örnekte ise;

münâdâ olan ( ‫ ) امام‬kelimesi muzâf olduğu için lafzan mansûb olmuş ve ona tâbi olan

( ‫ ) العزيز‬kelimesi de mansûb olarak gelmiştir.

91
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. III, s. 1190; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. I, s. 416-417.

27
1.9.2. Mebnî Münâdâya Tâbi Olanlar:

Mebnî münâdâya (alem ve nekre-i maksûde) tâbi olarak gelen kelimeleri


îrab açısından dört bölümde ele alabiliriz:

1.9.2.1. Mutlaka mansûb olması gereken tâbiler:

Nasbın vacip olmasının iki şartı vardır: Birincisi, münâdâ tâbi; ya sıfat, ya

beyân, ya da te’kîd olmalıdır. İkincisi, ise münâdâ tabî muzâf olmalı ve ( ‫ ) ال‬takısı

bulunmamalıdır. Bu durumda münâdânın mahalline riâyet edilir.

Şâyet tâbi olarak gelen kelime ( ‫ ) ال‬takısı almamış bir muzâf olup sıfat, beyân veya

tekit olarak gelmişse bu durumda mansûb olmak zorundadır. Yani münâdânın


görünen harekesi ne olursa olsun, bu şekilde gelen tâbi daima mansûb olacaktır.

Münâdâ tâbî, sıfat olana örnek; “‫”يا محمد رسول اﷲ‬. Burada “‫ ”رسول‬kelimesi

“‫ ”محمد‬in sıfatıdır ve mansûb olmalıdır.

Münâdâ tabî, atf-ı beyân olana örnek; “‫”يا زيد أبا المجد‬. Burada “‫” أبا‬kelimesi

“‫ ”زيد‬için atıf beyândır ve mansûb olmalıdır.

Münâdâ tabî, te’kîd olmasına örnek ise; “ ‫”يا ﺗميم كﻠهم او كﻠكم‬. Burada “‫” كل‬

lafzı “‫ ”ﺗميم‬için te’kîttir ve mansûb olmalıdır.92

Bu şekil tâbilerin îrabı yapılırken münâdânın îrab durumu dikkate alınmaz.


Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, tâbi olan kelimenin nasb halinin nasıl
olduğudur. Yani îrabını hareke ile mi yoksa harf ile mi aldığına dikkat etmek gerekir.

92
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 227.

28
1.9.2.2. Merfu veya mansûb olabilen tâbiler:

a) Tâbi olan kelimenin başında ( ‫ ) ال‬takısı varsa; münâdânın lafzına tâbi

olarak merfu olabildiği gibi, mahalline tâbi olarak mansûb da olabilir.

Örnek: ‫ قوي الحجة‬- ‫قوي الحجة‬


َّ ‫ يا محمد‬. Burada ( ‫قوي‬
َّ ) kelimesi merfu bir
münâdâya tâbi olmuştur. Birinci durumda merfu, münâdânın mahalline tâbi olarak,
ikinci durumda ise mansûb olarak gelmiştir.

b) ( ‫ ) ال‬takılı olarak gelen ve müfred olan atfı nesek merfu veya mansûb

olabilir.

Örnek: ‫ والﻐَلم‬- ‫ يا زيد والﻐَلم‬. Burada ( ‫ ) و‬atıf harfi ile ( ‫ ) الﻐَلم‬kelimesi

mâtûf olmuştur. Başında ( ‫ ) ال‬takısı bulunması nedeniyle bu kelime, münâdânın

lafzına tâbi olarak merfu olabildiği gibi, mahalline tâbi olarak mansûb da olabilir.

1.9.2.3. Müstakil münâdâ muamelesi görenler:

Şâyet tâbi olan kelime başında ( ‫ ) ال‬takısı olmayan atfı nesek veya bedel

olarak gelirse;

a) Müfred ise mebnî olur. Çünkü; müfred alem veya müfred nekre-i

maksûde olan münâdâlar, merfuluk alameti üzere mebnîdir. Örnek: ‫محمد‬


ّ ‫يا شريف‬

Burada ( ‫محمد‬
ّ ) kelimesi müstakil münâdâ olarak ( ‫محمد‬
ّ ‫ ) يا‬şeklinde
geldiğinde raf alameti üzere mebnî olacağından, münâdâya tâbi olduğunda da durum
aynı olur.

b) Muzâf ise mansûb olur. Zira muzâf olan münâdânın îrabı lafzen mansûb
olmaktır. Örnekler:

29
‫النبي‬
ّ ‫ يا عائشة زوج‬, ‫محمد رسول اﷲ‬
ّ ‫ يا‬Bu cümlelerde (‫ )زوج‬ve (‫ )رسول‬olarak
gelen tâbiler, muzâf oldukları için mansûbdurlar.93

1.9.2.4. Mutlaka merfû olması gerekenler:

Münâdâ olan ismin başında harf-i ta’rif bulunursa, nidâ harfi ile münâdâ

arasına müzekker isimlerde “‫”أيها‬, müennes isimlerde ise “‫ ”أيَّتها‬kelimesi getirilir.

Böylece; cümledeki nidâ görevi nidâ edilen isimden alınıp eklenen bu kelimeye

nakledilir. Sonlarına getirilen tenbih “‫ ”ها‬ise zâiddir ve bu iki kelime için gereklidir.

Çünkü “‫ ”ها‬muzâfûn ileyhe bedel olarak gelmiştir. Bu kelimelerden sonra “ ‫” أل‬

takısı almış isimler ise bunların sıfatları durumundadırlar. ‫ أيّة‬- ‫أي‬ kelimelerine

sıfat olarak gelen tâbiler daima merfudurlar.94

Örnek: ‫يا أيها المدثر‬

Bu cümlenin îrabı şu şekildedir:

‫ يا‬: Nidâ harfi olup, sükun üzere mebnîdir ve îrabda mahalli yoktur.

‫ أي‬: Raf alameti olan damme üzere mebnî, mahallen mansûbdur.

‫ ها‬: Tenbih içindir.

‫ المدثر‬: Münâdâya tâbi olan bir kelimedir (burada sıfat olmuş) ve damme ile

merfudur.Cümle İrabının Tablosu(Tablo5)

93
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 231.
94
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 228.

30
5.Tablo

‫حرف نداء مبني عﻠى السكون ال محل له من اإلعراب‬ ‫يا‬

.‫ ها لﻠتنبيه‬،‫أي مبني عﻠى ما يرفﻊ في محل نصب‬


ّ ‫أيها‬

.‫ مرفوع بالضمة‬،‫المدثر ﺗابﻊ المنادى‬

1.10. MÜNÂDA İLE İLGİLİ KONULAR

1.10.1. İstiğâse

İstigase, münâdânın bir cinsidir. Bir insanın sıkıntıya düşmesi, kendi başına
bu sıkıntının üstesinden gelememesi veya birisinin zulmüne uğramasıyla ona karşılık
verecek güçte olmaması vb. durumlardan kurtulmak ve bir bela ve şiddetin
giderilmesi için birilerine seslenmesi ve onu çağırmasıdır. Sıkıntılı anlarda sıkıntının
giderilmesini isteme durumudur. Fiili hazfedilmiş mefûlün bihdir.

‫ ” إ ستﻐاث ” أالستﻐاثة‬fiilinin masdarı olup “ ‫ “ غاث يﻐوث غوثا‬kökünden

türetilmiştir. Lügat anlamı, yardım istemek, imdada çağırmaktır.95

Terim anlamını İbn Hişam; “Şiddetten kurtulmak veya yardım almak için
nidâ edilen her isimdir”96 şeklinde tarif eder.

İstigâse’nin üç unsuru vardır. Bunlar; a) İstigâse harfi, b) Yardıma çağrılan


(Mustegâsun-bih ) ve c) Kendisi için yardım istenen( Mustegâsun-leh) dir.

95
El-Cevherî, es-Sıhâh, , c. I, s. 289.
96
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb an Kutubi’l-E’ârîb, s.222.

31
1.10.1.1. İstigâse harfi:

İstigâsede “‫ ” يا‬dışında hiçbir nidâ harfi kullanılmaz ve bu harf hazfedilmez.

Eğer nidâ harfi olan “‫ ” يا‬değilse veya hazf edilmişse o zaman istigâse olmaz.

1.10.1.2. Yardıma çağrılan (Mustegâsun-bih ) :

Münâdâ olabilen her şey müstegâsun-bih de olabilir. Müstegâsun- bih’in


hazfi kimi gramercilere göre câiz değildir.97 Kimilere göre ise şartlı olarak caizdir.98

Örnek: “‫“ ”يا اﷲ لﻠِمسﻠمين‬EyAllah’ım! Müslümanlara yardım et.” 99 Bu örnekte;

İstigâse harfi; “‫”يا‬, Mustegâsun-bih; “‫”اﷲ‬ ve Mustegâsun-leh ise; “‫”لﻠِمسﻠمين‬

kelimeleridir.

Not: Münâdânın başında fethalı lâm bulunduğu halde istiğâse manası

taşımıyorsa “ ‫ ”يا‬ile “‫”ل‬ hayret ve şaşkınlık ifade eder.

Örnek: ! ‫يا لﻠح ِديق ِة‬ / Ne güzel bahçe!

Bazen de hayret ve şaşkınlık ifade eden “ ‫ ”يا‬ile fethalı lâmdan sonra “‫” ِمن‬

harf-i cerli isim de gelebilir.

Örnek: ! ‫يا لها ِمن لي ﻠ ٍة‬ / Ne muhteşem gece!

97
El-Hâşimî, el-Kava’idu’l-Esasiyye, s.253.
98
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s.83.
99
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 418-419, (Hz. Ömer’in bir duası)

32
1.10.1.3. Kendisi için yardım istenen( Mustegâsun-leh) :

İstigâsede müstegâsun bih’den sonra gelmesi vacip100 olup hazfi caiz olan

üçüncü unsur müstegâsun-leh’dir. Önüne gelen lâm da mecrûrdur. “‫”يا اﷲ لﻠِمسﻠمين‬101

Şâyet müstegâsun-leh, yâ-i mütekellim olmayan zamir ise lâm fetha üzere mebnî
ِ ‫“ ” ِيالﻠم‬Ey ihlâslılar! Bize yardım edin”.
gelir. Örneğin “ ‫خﻠص لنا‬

Şâyet bir karine varsa bu lâm hazfedilip, yerine ivaz olan “‫ ”من‬harfi

getirilebilir. Bu durumda müstagâsun-leh, lieclihten yardıma çağırma ifade eder.


ِ ‫يا لﻠشرطيّ ِة من الﻠ‬
Örnek: “ ‫صوص‬ / Ey polisler! Bizi hırsızlardan kurtarın.” 102

1.10.1.4. İstigâse Lâmı ve Harekesi

Mustegâsun bih üzerinde bulunan lâm’ın aslıyla ilgili değişik görüşler vardır.

Kimilerine göre onun aslı “ ‫” آل‬dır. Yani “‫ ”يا لزيد‬nin aslı “‫ ”يا آل زيد‬dir. Hafiflik için

hazfedilmiştir. Bu durumda “‫ ”زيد‬nin mecruluğu izâfetledir.

Kimilerine göre ise lâm’i cerredir. Cumhurun görüşü de budur. Neye taalluk
ettiği konusunda da ihtilaf vardır. Sîbeveyh ve İbn ‘Usfur gibi bazılarına göre;
mahzuf fiile, İbn Cinnî gibi bazılarına göre; nidâ harfine, İbn Harûf gibi bazılarına
göre ise; zait, hiçbir şeye ta’lluk etmez.103

100
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 83.
101
El-Hâşimî, el-Kava’idu’l-Esasiyye, s. 253-254.
102
Es-Sabbân, Ebu’l-‘Urfan Muhammed b.Ali, Hâşiyetu’s-Sabbân ‘ala Şerhu’l-Eşmunî, ( thk. Taha
Abdurrauf Sa’dî ) el-Mektebetu’t-Tevfikiyye, ts. c. III, s.246; Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 84.
103
Eşmunî, Ali b. Muhammed b. İs’a, Ebu’l-Hasan Nureddin en-Nahvi, Şerhu’l-Eşmunî li Elfiyeti
İbni Mâlik, (Menhecus- Salik ilâ Elfiyeti İbni Mâlik) (Thk. Muhyiddin Abdulhamid) Daru’l
kitabu’l Arabiyye, Beyrut, Lübnan, 1955, c.I, s. 462; Suyûtî, el-Eşbah, c. II, s. 53-54.

33
1.10.2. Nudbe

Nudbe; sulasî mücerredin birinci babı olan “ ‫ندبا‬ ‫يندب‬ ‫ ” ندب‬den

türetilmiş bir isimdir. Lügat anlamı, birinin yassını tutmak, ölünün üzerine ağlamak
ve güzelliklerini saymak manalarına gelir.104 Terim anlamını ise İbn Hacib; “Kişinin
kendisinin veya başkasının uğradığı felaket ve musibetten duyduğu acıyı açıklamak

için “ ‫ ” وا‬veya “‫ ” يا‬harfleriyla yaptığı nidâdır” 105


şeklinde tarif eder.

Tahammülsüzlük, zayıflık ve sabırsızlık nedeniyle nudbeyi genelde kadınlar


kullanırlar.106

Nudbenin hakiki münâdâ olup olmadığı konusunda gramerciler arasında


görüş ayrılığı vardır. Bazıları, nudbenin hakiki manada münâdâ olmadığını
söylemişlerdir. Çünkü nudbede muhatabın cevap vermesi arzulanmıyor.107

Bazıları, münâda olduğunu söylemişlerdir. Sîbeveyh; “Bilki mendûb


münâdadır. Ancak acı ve elemle çağrılır 108 demiştir. İbn Ya’îş’e göre ise; nudbe
münâdânın bir çeşididir ve bütün mendûblar münâdâ olmakla beraber, bütün
münâdâlar mendûb değildir.109

Râzî gibi bazıları ise; hakiki manada değil mecâzî manada müânâda
olduğunu ve “sanki, gel ihtiyacım var diye onu çağırıyor” demişlerdir.110

Nubenin iki unsuru vardır. a)Nudbe harfleri, b)Mendûb

1.10.2.1. Nudbe Harfleri

Nudbe harfleri iki tanedir.

104
El-Cevherî, es-Sıhâh, , c. I, s. 223; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c.VI, s. 4380; Dayf, Şefkî, el-
Mu’cemu’l-Veciz, Mısır, 1994, s. 607.
105
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 115.
106
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 13.
107
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 247.
108
Sîbeveyh, el-Kitâb, c. II, s. 220.
109
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 13.
110
Es-Sabbân, Hâşiyetu’s-Sabbân, c. III, s. 248.

34
1. “‫ ”وا‬bu harf asıl olarak nudbeye mahsustur. Başka yerde kullanılmaz.111

2. “‫ ”يا‬münâdâ ile karışma ihtimali olmayan durumlarda kullanılır. Mesela;

ölmüş Ahmed’e “ ‫ ” يا أحمدا‬şeklinde nudbe yapılırken orada sağ olan başka bir

Ahmed varsa, bu durumda karışma ihtimalinden dolayı “‫ ”يا‬harfiyle nudbe yapılması

uygun değildir.112

1.10. 2. 2. Mendûb

Mendûb “ ‫ ” ندب‬fiilinden türetilmiş ism-i mef’uldur. Sözlükte, ölünün

üzerine ağlanmasıdır. Ağlayan şahıs, ağlayışını insanların mazur görmeleri ve


üzüntüsüne ortak olmaları için ölünün iyiliklerini sayar ve ölümün büyük bir şey
olduğunu anlatmaya çalışır.113

! ‫وا رأ ِسي‬ / Vah başım! ! ‫وا يوسف‬ / Vah Yûsuf!

Örneklerinde “ ‫ ”وا‬nidâ harfinden sonra “ ‫ ”يوسف‬ve “ ‫”رأ ِسي‬ gibi nidâ edilene

mendub denir. Burada “ ‫ ”رأ ِسي‬örneği bunun sadece ölüm için değil, başka bir felaket

sebebiyle de olabileceğini akla getirmektedir.

1.10.2. 3. Nudbenin Özellikleri

1. Nudbe harfleri ve mendûb hazfedilmez.114

2. Nekre olan genel isimler mendûb olmaz.

3. Bazı ma’rife isimler mendûb olmazlar. Bunlar: Zamirler; (‫وا اياك‬ gibi),

hitap kâf’i ilişmeyen ism-i işaretler; ( ‫ وا هذا‬gibi), mevsul olan “‫أي‬


ّ ”; (‫ وا أيّهم مظﻠوم‬/
111
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 90.
112
Suyûtî, el-Eşbah, c. II, s. 49.
113
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 115.
114
El-Hâşimî, el-Kava’idu’l-Esasiyye, s. 255.

35
Vay mazlum olana! gibi), münâdâ olan َ“‫أي‬
ّ ”; (‫الرجَله‬
ّ ‫ وا أيّها‬/ Vay o adamlara! gibi)
ve el takısı ile başlayan ism-i mevsûllerin mendûb olmaması yönünde gramerciler
arasında ittifak vardır. Diğer mevsûllerde ise ihtilaf söz konusudur.115

1.10. 2. 4. Mendûbun Geliş Şekilleri

Mendûb üç şekilde gelebilir.

1. Normal münâdâ gibi. Örnek: “‫”وا زيد‬

2. Sonunda zaid bir elifle gelebilir. Örnek: “‫”وازيدا‬. Mendûbun en çok

geldiği şekildir.

3. Eliften sonra sâkin bir hâ gelebilir. Örnek: “‫”وا زيداه‬. Bu durum vakıf

halinde söz konusudur.116

1.10. 3. Münâdâda Terhîm:

117
Terhîm; güzel, yumuşak, nazik, hazf ve ince manalarına gelen

“‫ ”ر ّخم ير ّخم ﺗرخيما‬fiilinin masdarıdır ve sülasî mücerred olan “‫”رخم يرخم رخما‬,

fiilinden türetilmiştir.118

Terhîm; kelimede bir incelik, konuşmada da bir yumuşaklık oluşturur.


Terim anlamı ise İbn Hacib “Münâdânın sonunda tahfif için yapılan hazfdir”
şeklinde tarif eder. Bazıları ise; sırf hafiflik meydana getirmek için yapılan hazfdir,119

115
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 92.
116
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 94.
117
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s. 1930; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. III, s. 1617.
118
El-Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsu’l-Muhît, c. IV, s. 118
119
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 111.

36
asıl anlatılacak konunun maksadına ulaşması için nidâdan süratli bir şekilde
çıkmaktır120 şeklinde tarif ederler.

Terhîm Arap gramerinde iki yerde yapılır: Birincisi tasgirde (küçültme)

yapılır. Tasgirdeki terhîm isimdeki fazla harflerin hazfidir. Örnek: “‫”أزهر‬ “‫”زهير‬.

Burada kelime başındaki hemze zaide olduğu için hazfedilmiştir.

121
İkincisi münâdâda yapılır. Terhîm şiir zarureti dışında münâdâya
mahsustur. 122 Terhîmin münâdâya mahsus olması nidânın çok kullanmasından
dolayıdır.123 Araplarda çok kullanım, hafifliği gerektirir ve bu sebeble hazf nidâda

çoktur. Bu hazifler; ” ‫ ” أدعو‬veya “‫ ” أنادي‬fiilin hazfi olabildiği gibi, bazı durumlarda

nidâ harfinin hazfi olabilir. Bazen de münâdâ olan kelimelerin sonundaki kelime
veya harflerin hazfi (terhîm) olabilir.124

1.10. 3. 1. Terhîmin Gâyesi:

Münâdâda terhîmin gâyesi hafifletmek dışında şu sebeplerde olabilir:

1. Mütekellimin acizliğinden dolayı olabilir. Bu acizlik hastalık veya başka


bir sebeble olabilir. Buna örnek;

ِ ‫ونادوا يا مالِك لِي ق‬


‫ض عﻠي نا ربك قال إِنَّكم َّماكِثون‬ / (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey

Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der.”125

İbn Mes’ud bu âyette bulunan “‫ ”يا مالِك‬kısmını “‫ال‬


ِ ‫ ”يا م‬olarak okumuş,

bunu İbn Abbas’a, “cehennem ehli terhîmin neyiyle meşgul olacak?” diye sormuşlar
o ise: “Onlar azaptan dolayı öyle zayıflayacaklar ki, ismi tamamlamaya güçleri
kalmayacak”126diye cevap vermiştir.

120
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 469.
121
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 21.
122
Sîbeveyh, el-Kitâb, c. II, s. 239.
123
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 469.
124
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s.21; El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s.111.
125
Zuhruf, 43/77.
126
İbn Hişam, Şerhu Katru’n-Nedâ, s. 216.

37
2. Şiirde vezin gereği için yapılır.127

Münâdânın son harfinin daha rahat ve kolay telaffuz edilmesi için


hazfedilmesi iki çeşit münâdâya tatbik edilir:

Müzekker olsun müennes olsun sonunda yuvarlak tâ (tâ-i merbûta) varsa;

! (‫يا فا ِطم )يا فا ِطمة‬ ! ( ‫يا معا ِوي )يا معا ِوية‬

Münâdâ üçten fazla harfli alem ise;

! (‫)يا طا ِهر‬ ‫يا طاه‬ ! (‫يا جعف )يا جعفر‬

Not: a)Terhîme uğrayan münâdânın son harfinin harekesi olarak yukarıdaki


örneklerde görüldüğü gibi damme üzere mebnî kılındığı gibi o harfin terhîme
uğramadan önceki harfinin harekesinin verilebileceği de belirtilmiştir.

! (‫)يا طا ِهر‬ ِ‫يا طاه‬ ! (‫يا جعف )يا جعفر‬

b)Eğer isim dört harfden fazla olup sondan bir önceki harf zâid ve sâkin
(uzatmalı) ise, sondan önceki harf de son harfle birlikte hazf edilir:

! (‫)عثمان‬ ‫يا عثم‬ ! (‫ور‬


ٌ ‫يا منص )منص‬

127
Es-Sâmerrâî, Ma’ni’n-Nahv, c. IV, s. 334.

38
II. BÖLÜM

KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ ÜSLÛBU VE MÜNÂDÂ

Kur’ân-ı Kerîm, üslup ve sözsel dizim bakımından kendine özgü eşsiz


güzelliklere sahip olmakla birlikte, Arap şiir ve nesrinde kullanılan edebî sanatlardan
tamamen kopuk değildir. Böylece edebî alanda, özellikle şiirlerde yoğun olarak
kullanılan nidâyı, Kur'an- ı Kerim 'in kendine özgü etkileyici üslup özelliği ve
anlamsal derinlikleri ile değişik şekillerde kullandığı görülmektedir. Nidâ, âyetlerde
yalın bir şekilde değil, kontekse uygun, övme, yerme, dikkat çekme, vb. gibi birçok
anlamda kullanılmaktadır.128

Öncelikle Kur’ân-ı Kerîm'de nidâ üslûbu ve münâdâ konularının nasıl


işlendiğini ele almaya; daha sonra da Kur’ân-ı Kerîm'de kullanılan tüm nidâ türlerini,
sınıflandırmaya çalışacağız.

2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ HARFLERİ

Kur’ân-ı Kerîm'de, sekiz nidâ harflerinden sadece iki tanesi yâ (‫ )يا‬ve hemze

(‫)أ‬ kullanılmaktadır. Birincisi, yoğun ve belirgin olmakla beraber ikincisi, hem az

hem de ihtilaflıdır.129

128
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.127; Cârimî, Ali-Emin, Mustafa, el- Belâgatu'l-Vâdıha, Dâru
Kahraman, İstanbul, 1984, s.167-170; Bolelli, Nusreddin, Belâgat, İfav. Yay., İstanbul 2006, s.
193-197.
129
Suyûtî, Eşbâh, ll, 130-131; İbn Cezerî, Muhammed b. Ali b. Yûsuf, en-Neşr fi'l-Kırââti'l-Aşr,
Tah: Ali Muhammed Dabbağ, Dâru'I-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut ts., II, 362; El-Hatîb Abdullatif,
Mu'cemu'l-Kırâat, Dâru Sa'du'd-Dîn, Dımeşk 2000, VIII, 141-142.

39
2.1.1. Kur'ân-ı Kerîm'de Yâ ( ‫ ) يا‬Nidâ Harfi

Âlimlerin genel düşüncesi, Kur’ân-ı Kerîm'de, sekiz nidâ harfi arasında

sadece "yâ" ‫يا‬ harfinin kullanıldığı yönündedir. Gramercilerin "Yâ harfi nidâ

harflerinin anasıdır" şeklindeki kabullerinin nedenlerinden biri olarak, Kur’ân-ı


Kerîm'de ''yâ'' harfinin dışında başka nidâ harfinin kullanılmaması

gösterilmektedir.130 “ ‫ ”يا‬harfi Kur’ân-ı Kerîm'de genellikle " ‫ " أيها‬harfi ile birlikte

kullanılmaktadır. Âlimler “‫ ”أي‬harfinin nidâyı pekiştirmek ve vurgulu hale getirmek

için kullanıldığını belirtmektedirler.131

Bu konuda Zemahşerî; " ‫ " يا‬harfinin " ‫ "أي ها‬ile birlikte kullanımının

temelinde anlamı pekiştirme ve mübalağa sanatının olduğunu belirtir ve bu durumu


şöyle açıklar: "Çünkü Yüce Allah, kullarına emirlerini, yasaklarını, öğütlerini,
vaatlerini. tehditlerini, geçmiş toplumların durumlarını vs. nidâ etti. Bütün bunlar
yapılan nidânın vurgulu ve edebî üslupların en mükemmeliyle yapılmasını
gerektirmektedir."132

Bununla beraber “‫”أي‬ harfine bitişik olan "‫ "ها‬harfinin ise, tenbih için

olduğu belirtilmektedir. 133 Sîbeveyh nidâyı pekiştirmek için olduğunu söyler ve


sebebini ise; “Çünkü cümlede fazlalıktır ve dolayısıyla tekrardır, tekrar da, tekid
ifade etmektedir”134 sözleriyle açıklar.

130
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.127; Suyûtî, Eşbâh, ll, 130-131.
131
Sîbeveyh, el-Kitâb, I. 326; Zemahşerî, Carullah Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzil
ve Uyûni'l-Ekâvîl fi Vücûhi't-Te'vil, Beyrut ts., I, 44; Suyûtî, Celâluddin, el- İtkân fi Ulûmi'l-
Kur'ân, Tah. Mustafa Dîb el-Buğâ, Dâru İbn Kesîr, Beyrut 1993, II, 897; Ebû Hayyân,
Muhammed b. Yûsuf, el-Bahru'l-Muhît, tah: Âdil Ahmet el-Mevcûd ve arkd., Dâru'l-Kütübi'l-
İlmiyye, Beyrut 2001, VII, 402.
132
Zemahşerî, Keşşâf, I, 44.
133
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128.
134
Sîbeveyh, el-Kitâb, I. 326.

40
2.1.2. Kur'ân-ı Kerîm'de Hemze ( ‫ ) أ‬Nidâ Harfi

Ferrâ gibi bazı âlimlere göre, farklı kıraatlere bağlı olarak, Kur'ân-ı
Kerîm'de, nidâ harflerinden hemze de kullanılmaktadır.135 Örnek:

“ ‫قانت أناء اليل ساجداً وقائماً يحذر اْلخرة ويرجوا رحمة ربّه‬
ٌ ‫ّامن هو‬ / (Böyle bir

kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta,
ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? " 136

âyetinde geçen "‫امن‬


ّ " kelimesi, hem tahfifli (‫) امن‬, hem de şeddeli (‫ ) ّامن‬olarak iki
şekilde de okunmaktadır. 137 Ferrâ, tahfifli okuyuşta hemzenin nidâ için olduğunu

belirtir ve "Âyeti bu şekilde okuyanlar: "‫قانت‬


ٌ ‫هو‬ ‫ " يا من‬şeklinde tefsir ettiler bu

güzel bir yorumdur. Çünkü Araplar nidâ için yâ harfini kullandıkları gibi hemzeyi de

kullanırlar. Dolayısıyla hem " ‫ ”يا زيد اقبل‬hem de "‫ ” أ زيد اقبل‬derler. Bunun Arap

şiirinde birçok örneği bulunmaktadır"138 sözleriyle delillendirmektedir.

Taberî ise; tahfifli kırâatın iki şekilde yorumlanabileceğini; birincisine göre,

" ‫ " امن‬kelimesindeki elif, dua/çağırma manasında olduğunu ve bununla;

“ ‫قانت أناء اليل‬


ٌ ‫من هو‬ ‫ يا‬/Ey geceleyin secde ederek ibadet eden"

anlamının kastedildiğini ve buna dayanak olarak da, Arapların "yâ" gibi hemzeyi de
nidâ harfi olarak kullanmasını gösterir ve hemze, nidâ harfi olarak kabul edildiğinde,
âyetin manasının şöyle olacağını belirtir:

"(Ey Muhammed!) De ki: Ey Kafir! Küfrünle biraz eğlene dur, çünkü sen,
muhakkak cehennem ehlindensin. Ey geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak
ibadet eden kişi, muhakkak sen de cennet ehlindensin." 139

135
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128; Ferrâ, Ebî Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Me'âni'l-Kur'ân, Tah:
Ahmed Yûsuf Necati, Muhammed Ali en-Neccâr, İntişârâtu Nasır Hüsrev, Tahran ts., II, 416.
136
Zümer, 39/9.
137
İbn Cezerî, en-Neşr fi'l-Kırââti'l-Aşr, II, 362.
138
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, II, 416.
139
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129.

41
2.1.3. Kur'ân-ı Kerîm'de Nidâ Harfinin Hazfi

Hazif, söylenilmesi gerekli olmayan sözün, cümlede zikredilmemesi 140


olduğundan bahsedilmişti. Âlimler tarafından; hazfin tayinine ilişkin belirlenmiş bir
kural ve kaide olmadığı ve tamamen zevk-i selime havale edildiği,141 bu hususta dile
hâkimiyetin yanında, fıtrî bedîî isti'dâda çok iş düştüğü belirtilmektedir.142

Cürcânî, “hazfe konu olan kelimenin veya cümlenin zikredilmemesinin, onu


zikretmekten daha anlamlı ve bazı şeyler karşısında susmanın, onu söylemekten daha
önemli ve etkileyici olduğunu” söylemektedir. Dolayısıyla hazifte, daha mükemmel
bir beyân gerçekleşmektedir.143

Bununla birlikte hazifte, sunulacak konunun önemine dikkat çekmek, onun


büyüklüğünü, önemini ortaya koymak gibi amaçlar bulunmaktadır.144

Âlimler, Kur’ân-ı Kerîm'de bazı âyetlerde nidâ harfinin hazfedildiği


hususunda ortak düşünürken, bazı âyetlerde, farklı kıraatlere ve farklı gramerlere
bağlı olarak görüş farklılıkları beyan etmişlerdir.

“ ‫يوسف اعرض عن هذا‬ /“Ey Yûsuf! Sen bundan sâkin kimseye

bahsetme. ”145 âyetinde '' ‫ '' يا‬harfinin hazfedildiği, aslında "!‫ يا َيوسف‬/ Ey Yûsuf!"

şeklinde olduğu hususunda alimler arasında görüş birliği vardır.146

Burada '' ‫ '' يا‬harfinin hazfedilmesi, bazılarına göre hafiflik için,147 bazılarına

göre, Yûsuf (as)'ın, nidâ edene (kadının kocasına) çok yakın olması, 148 bazılarına

göre de, cümle, ' ‫ '' يا‬harfine delalet ettiği için hazfedilmiştir.149

140
EI-Hamevî, Ebubekir Ali b. Abdullah, Hızânetü'l-Edeb, Dâru Mektebeti'l-Hilâl, Beyrut 1987, ll,
75, 448; Kazvinî, s. 177.
141
Hacımüftüoğlu, Nasrullah, İ'câz ve Belâgat Deyimleri, Ekev yay., Erzurum, 200 I, s. 63.
142
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Kılıç, Sadık, Kur'an Dildeki Sonsuz Mucize, Gelenek,
İstanbul, 2003, s. 136.
143
Cürcânî, Abdulkahir b. Abdurrahman, Delâilü’l-İ’câz, tah: Muhammed et-Tancî, Dâru’ l-Kitâbi’l-
Arabî, Beyrut 1995, s. 121.
144
Kılıç, Kur’an Dildeki Sonsuz Mucize, s. 137.
145
Yûsuf, 12/29.
146
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr, Câmi'u'l-Beyân an
Te'vîli Âyi'I-Kur'ân, tah: Ahmet Abdurrâzık el-Bekrî ve ark., Dâru's-Selâm, Kahire 2005, VI,
4518.

42
Zemahşerî ise; "Burada nidâ harfi hazfedilmiştir. Çünkü münâdâ, sözdeki
derinliğe/inceliğe oldukça yakındır. Burada nidâ ile nidâ edilen arasında bir
yakınlaşma/samimiyet söz konusudur ve nidâya muhatap olana karşı bir taltif
vardır”150 şeklinde bir yorum getirmektedir.

Bu âyet, müfred alemin başından nidâ harfinin hazfine örnektir.

Yine A'râf 149. âyette geçen " ‫ام‬


ّ ‫“ " قال ابن‬Ey Anamın oğlu! Bu kavim beni

zayıf gördü” âyetinde " ‫ " ام‬kelimesi hem esre, hem de fetha ile okunmaktadır.151

Dolayısıyla burada nidâ hazfedilerek " ‫ " ابن ام‬kelimesi tek isim olarak alınmıştır.152

Nidâ harfinin, beyân ve tekit maksadıyla hazfedildiği âyetlere şu örnekler


gösterilmiştir.153

ِ ‫) يا ( مالِك المﻠ‬
‫ك‬ ‫ق ِل الﻠَّه َّم‬ “ De ki: “Ey mülkün sahibi olan

Allah’ım!”154

ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات واْلر‬
‫ض‬ ِ ‫ “ ) يا ( ف‬Ey gökleri ve yeri yaratan!”155
َّ ‫اطر‬

‫ض‬ ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات واْلر‬ ِ‫ف‬
َّ ‫اطر‬ ( ‫) يا‬ ‫ق ِل الﻠَّه َّم‬ “De ki: “Ey göklerin ve yerin

yaratıcısı olan…”156

Yine; " ‫ " ايها‬kelimesinin geçtiği şu âyetlerde de ittifakla ( ‫ ) يا‬harfinin

hazfedildiği belirtilmektedir:157

147
Zerkeşî, el-Burhân, III, 106.
148
Fethî, Esâlîbü’n-Nidâ, s. 167.
149
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 535.
150
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Zemahşerî, Keşşâf, II, 252.
151
İbn Mücâhid, Ebûbekir, Kitâbü's-Seb'a, Tah: Şevkî Dayf, Dâru'l-Meârif, Kahire, ts., s. 295.
152
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130;
153
Nehhâs, Ebû Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. İsmail, İ'râbu'l-Kur'ân, tah. Züheyr Ğazi Zâhid,
Beyrut I, 365.
154
Âl-i İmrân, 3/26.
155
Yûsuf, 12/101.
156
Zümer, 39/46.
157
Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu'l-Kadîr, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts., III, 31.

43
‫إِن يشأ يذ ِهبكم ) يا ( أي ها النَّاس‬ “Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve

başkalarını getirir.”158

‫الصدِّيق‬
ِّ ‫يوسف ) يا ( أي ها‬ “Yûsuf! Ey doğru sözlü!”159

‫أيَّت ها ال ِعير إِنَّكم لسا ِرقون‬ ( ‫ث َّم أذَّن مﺆذِّ ٌن ) يا‬ “Sonra da bir çağırıcı şöyle

seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.” 160

‫قال فما خطبكم ) يا ( أي ها المرسﻠون‬ “İbrahim, “Ey Elçiler! Göreviniz nedir?”

dedi.”161

‫وﺗوبوا إِلى الﻠَّ ِه ج ِم ًيعا ) يا ( أي ها المﺆِمنون لعﻠَّكم ﺗ فﻠِحون‬ “ Ey mü’minler, hep birlikte

tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!”162

‫وامتازوا الي وم ) يا ( أي ها المج ِرمون‬ “(Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu
gün!”163َ

‫قال فما خطبكم ) يا ( أي ها المرسﻠون‬ “(İbrahim, onlara): “O hâlde asıl işiniz

nedir ey elçiler?” dedi”.164

‫سن فرغ لكم ) يا ( أي ها الثَّقَل ِن‬ “Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve

insanlar!”165

Bazı âyetlerde ise, nidâ harfinin hazfi, gramer açısından yorum farklılığına
göre değişmektedir. Örnek;

158
Nisâ, 4/133.
159
Yûsuf, 12/46.
160
Yûsuf, 12/70.
161
Hicr, 15/57.
162
Nûr, 24/31.
163
Yâsîn, 36/59.
164
Zâriyât, 51/31.
165
Rahmân, 55/31.

44
" ‫ " ث َّم أنتم هﺆالء ﺗ قت ﻠون‬âyetinde geçen “ ‫ " هﺆالء‬kelimesi ile ilgili olarak, bazı

âlimler, bunun aslında " ‫ " يا هﺆالء‬şeklinde olduğunu, lafızdan nidâ harfinin

düşürüldüğünü ve " ‫ " هﺆالء‬kelimesinin münâdâ olduğunu ileri sürerken; Sîbeveyh,

bunu hata olarak görmektedir. Çünkü ona göre " ‫ " هﺆالء‬kelimesi mübhemdir.

Mübhemle birlikte nidâ harfinin hazfedilmesi ise câiz değildir.166

Diğer bazıları ise; münâdâ değil, " ‫ " الذين‬anlamında ism-i mevsûl olduğunu

ileri sürmektedirler.167

Ferrâ'nın yaklaşımına göre “ ‫ ”انتم‬mübtedâ, " ‫ " هﺆالء‬ise haberdir. Nidâ ise,

mübtedâ ile haber arasına girmiştir. Nidâ ile bu ikisinin arasını ayırmak caizdir."168
Böylece nidâ harfinin takdirine göre âyetin anlamı "Ey Yahudi topluluğu!
Birbirinizin kanını dökmemeye, birbirinizi yurtlarından çıkarmamaya... söz verdikten
sonra bunların tersini yapmaya başladınız."169 şeklinde olur.170

" ‫ "طه‬kelimesinin önünde " ‫ "يا طه‬şeklinde gizli bir ya harfinin olduğu, onun

da ‫ يا رجل( ما أنزلنا عﻠيك القرآن لِتشقى‬/Ey adam!) Biz Kur'an 'ı sana güçlük çekesin

diye indirmedik." 171 anlamına geldiği belirtilmektedir.172 Buradaki "‫ ” رجل‬kelimesi

ile kastedilen Hz. Peygamber’dir.173

166
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Sîbeveyh, el-Kitâb, I, 325.
167
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, III, 1824; Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, I, 243.
168
Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, I, 458.
169
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 535.
170
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131.
171
Tâhâ, 20/2.
172
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Ahfeş, Sa'îd b. Mes'ad el-Belhî, Me'ânî'l-Kıır'ân, Tah:
Abdulemir Muhammed Emin el-Verd, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut 1985, II, 628; Ferrâ, Me’âni’l-
Kur’ân, , II, 174; Bakûlî, Ali b. Hüseyn, İ'râbu'l-Kur'ân ve İlelü'l-Kırâat, tah: Abdulkadir
Abdurrahman es-Sa'dî, Dâru Ammâr, Amman, 2001, II, 271.
173
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132.

45
Ahfeş, " ‫ " يس‬kelimesinin " ‫ " يا انسان‬anlamında kullanıldığını, bununla da

Hz. Peygamber’in kastedildiğini, " ‫إِنَّك ل ِمن المرسﻠِين‬ \Sen gönderilmiş bir

peygambersin"174 ifadesinin bunu desteklediğini savunmaktadır.175

Bazı âyetlerde de, nidâ harfinin varlığı veya hazfi, farklı kıraatlere göre
değerlendirilmektedir.

Fâtiha suresinde ِّ ‫الحمد لﻠ ِّه ر‬


“‫ب العال ِمين‬ / Hamd, âlemlerin Rabbi olan

Allah'a aittir.” ile “ ‫مالك ي وِم الدِّي ِن‬ / Hesap ve ceza gününün (ahiret gününün)

176
mâlikidir.” âyetlerinde yer alan “ ‫رب‬
ّ " ile “ ‫ " مالك‬kelimeleri hem esre ile hem
de fetha ile okunmaktadır.177 Fethalı okuyuşta, kendilerinden önce yâ nidâ harfinin
hazfedildiği ileri sürülmektedir.178

Taberî ve İbn Hâleveyh ise; kelimenin mansûb oluşunu münâdâ ile

açıklamakta ve aslında bu ifadenin " ‫يا مالك ي وِم الدِّين‬ /Ey hesap ve ceza gününün

(ahiret gününün) mâliki " şeklinde olduğunu söylemektedirler.179

‫والﻠ ِّه ربِّنا ما كنَّا مش ِركِين‬ / “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak

koşanlar değildik” 180 yer alan “‫” ربنا‬ kelimesi, hem esre ile hem de fetha ile

okunmaktadır.181 Esreli okuyuşa göre kelime lafzatullahın sıfatı iken, fethalı okuyuşa
göre ise, kelime lafızdan düşürülmüş bir nidânın münâdâsıdır ve âyet

"‫ّه يا ربِّنا ما كنَّا مش ِركِين‬


ِ ‫ والﻠ‬/ Vallahi, ey Rabbimiz, biz müşrik değildik '' şeklindedir.

174
Yâsîn, 36/3.
175
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân, II, 666.
176
Fâtiha, 1/2-4.
177
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 142.
178
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132.
179
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132;Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 142; İbn Hâleveyh, Hüseyin b.
Ahmed, Kitâbu İ’râbi Selâsîne Sûreten mine’l- Kur'âni'l-Kerîm, Dâru’l-Kütübi'l-Mısriyye,
Kahire 1941, s. 23.
180
En'âm,6/23.
181
İbn Cezerî, en-Neşr fi’l-Kırââti’l-Aşr, II, 257.

46
" ‫ " ما كنا مشركين‬âyeti yeminin cevabı, “َ‫ ”ربنا‬ise yeminle cevap arasına girmiş itirazî

cümledir.182

Nehhâs, nidâ olan "‫ربنا‬ ‫ "يا‬şeklindeki nasb kırâatının, Allah'a yalvarma ve

boyun eğme anlamları taşıdığı için güzel bir kırâat olduğunu belirtmekte ve bu
kırâatı tercih etmektedir.183

‫وإِذ قال إِب ر ِاهيم ْلبِ ِيه آزر‬ / Hani İbrahim, babası Âzer’e şöyle demişti”184

âyetinde geçen " ‫ " آزر‬kelimesi, hem fetha ile hem de zamme ile okunmaktadır.185

Fethalı okuyuşa göre, "‫ " البيه‬kelimesinden bedeldir veya atf-ı beyândır. Ötreli

okuyuşa göre ise, müfred münâdâ konumundadır ve takdiri ise "‫َآزر‬ ‫" يا‬

şeklindedir.186

Ferrâ, bu kıraâatın ve bu kırâatın dayanağı için getirilen nidâ yorumunun

güzel olduğunu belirtmektedir.187 Ebû Hayyân da, " ‫ " آزر‬kelimesinin nidâdan dolayı

ötre okunduğunu ve özel isim olduğunu söylemektedir ve bu okuyuşun nidâya

dayandığını Übeyy b. Ka'b'ın mushafındaki "‫آزر‬ ‫" يا‬ ifadesiyle de

temellendirmektedir.188

Râzî de, "‫ يا َآزر‬/ Ey Azer!" ifadesinin sertlik ve kabalık içermesinden ötürü

bazılarının, Azer'in Hz. İbrahim'in babası olmadığını iddia ettiğini ve gerekçe olarak

da ötreli okuyuşu ileri sürdüklerini belirtmektedir. Çünkü ötreli okuyuşa göre "‫" آزر‬

182
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, I, 330; Zeccâc, Ebu İshak İbrahim
b. Serî, Me'âni'l-Kur'ân ve İ'râbuhû, tah.: Abdulcelîl Abduh Şelebî, Beyrut 1988, II, 265;
Zemahşerî, Keşşâf, II, 8.
183
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, II, 61.
184
En'âm,6/74.
185
Ahfeş, Me’ânî’l-Kur’ân, II, 493; Zeccâc, Me’âni’l-Kur’ân, II, 265; İbn Cezerî, en-Neşr fi’l-
Kırââti’l-Aşr, II, 259.
186
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân, II, 493; Zeccâc, Me’âni’l-Kur’ân,
II, 265; Zemahşerî, Keşşâf, II, 23; Beydâvî, Abdullah b. Ömer, Tefsîru'l-Beydâvî, tah:
Abdulkadir el-Arafât el-A'şâ, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1996, II, 422.
187
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, I, 340.
188
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, IV, 169.

47
kelimesi "‫ يا َآزر‬/ Ey Azer!" şeklinde münâdâdır ve babaya, bu şekilde ismi ile nidâ

etmek, en büyük kabalıktır.189

2.1.4. Kur'ân-ı Kerîm'de Münâdânın Hazfi

Kur'ân-ı Kerim’de, nidâ harfinin hazfedilmesi câiz görüldüğü gibi

münâdânın da hazfedilmesi câiz görülmektedir. Âlimler, münâdânın, " ‫ " يا‬harfi ile

birlikte kullanılan ve temenni ifade eden " ‫ " ليت‬ile acı çekme ve hasret ifade eden

" ‫ " ويل‬kelimelerinde gerçekleştiğini bildirmektedirler.190

" ‫ " ليت‬Kelimesinin Kur'ân-ı Kerim’de Kullanımları

a) Üç yerde, " ‫ " يا ليت‬formunda geçer:191

‫يم‬ ٍّ ‫يا ليت لنا ِمثل ما أوﺗِي قارون إِنَّه لذو ح‬


ٍ ‫ظ ع ِظ‬ “Keşke Kârûn’a verilen (servet)

gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” (dediler).192

‫قِيل ادخ ِل الجنَّة قال يا ليت ق وِمي ي عﻠمون‬ “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke

kavmim bilseydi!” dedi.”193

‫قال يا ليت ب ينِي وب ي نك ب عد المش ِرق ي ِن فبِئس الق ِرين‬ “Keşke benimle senin aranda

doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.”194

b) İki yerde “ ‫ ” يا ليتنا‬olarak geçer:195

189
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Râzî, Mefâtih, XII, 39.
190
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
191
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
192
Kasas, 28/79.
193
Yâsîn, 36/26.
194
Zuhrûf, 43/38.

48
‫ات ربِّنا ونكون ِمن المﺆِمنِين‬
ِ ‫يا ليت نا ن رد وال نك ِّذب بِآي‬ “Ah, keşke dünyaya geri

döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak”..196

َّ ‫يا ليت نا أطعنا الﻠَّه وأطعنا‬


‫الرسوال‬ “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat

edeydik”..197

c) Sekiz yerde “‫ ” يا ليتني‬formunda geçer:198

‫يما‬ ِ ِ
ً ‫يا ليتني كنت معهم فأفوز ف وًزا عظ‬ “Keşke ben de onlarla beraber

olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.”199

‫يا ليتنِي لم أش ِرك بِربِّي أح ًدا‬ “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak

koşmasaydım..”200

ِ ‫يا ليتنِي ِمت ق بل هذا وكنت نسيا َّم‬


‫نسيًّا‬ “Keşke bundan önce ölseydim de
ً
unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.”201

‫ول سبِ ًيَل‬ َّ ‫يا ليتنِي اﺗَّخذت مﻊ‬


ِ ‫الرس‬ “Ne olurdu ben de peygamberle beraber

aynı yolu tutsaydım!”202

‫يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل‬ “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost

edinmeseydim!”203

195
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
196
En'âm, 6/27.
197
Ahzâb, 33/66.
198
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
199
Nisâ, 4/73.
200
Kehf, 18/42.
201
Meryem, 19/23.
202
Furkân, 25/27.

49
‫يا ليتنِي لم أوت كِتابِيه‬ “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”204

‫يا ليتنِي كنت ﺗ رابًا‬ “Keşke toprak olaydım!” 205

‫ي قول يا ليتنِي قدَّمت لِحياﺗِي‬ “Keşke bu hayatım için önceden bir şey

yapsaydım” der.”206

d) Bir yerde de “ ‫ ”يا ليتها‬formunda geçmektedir:207

ِ ‫ت الق‬
‫اضية‬ ِ ‫يا ليت ها كان‬ “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”208

" ‫ " ويل‬Kelimesinin Kur'ân-ı Kerim’de Kullanımları

a) Üç yerde “‫ ”يا ويﻠتي‬formunda geçer:209

‫اب فأوا ِري سوءة أ ِخي‬


ِ ‫قال يا وي ﻠتا أعجزت أن أكون ِمثل هذا الﻐر‬ “Yazıklar olsun

bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?”
dedi.210

‫قالت يا وي ﻠتى أألِد وأنا عجوٌز وهذا ب عﻠِي شي ًخا‬ “Karısı, “Vay başıma gelenler!

Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? dedi.”211

‫يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل‬ “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost

edinmeseydim!”212

203
Furkân, 25/28.
204
Hâkka, 69/25.
205
Nebe, 78/40.
206
Fecr, 89/24.
207
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
208
Hakka, 69/27.
209
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
210
Mâide, 5/31.
211
Hûd, 11/72.
212
Furkân, 25/28.

50
b) Bir yerde “ ‫; ”يا ويﻠتنا‬213

ِ ‫اب ال ي ﻐ‬
‫ادر صﻐِيرةً وال كبِيرةً إَِّال أحصاها‬ ِ ‫ال هذا ال ِكت‬
ِ ‫وي قولون يا وي ﻠت نا م‬ “Eyvah bize!

Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!”
derler.214

c) Altı yerde“ ‫;”يا ويﻠنا‬215

‫قالوا يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ظالِ ِمين‬ “Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler

idik” dediler.”216

‫لي قول َّن يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ظالِ ِمين‬ “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik”

diyeceklerdir.”217

‫يا وي ﻠنا قد كنَّا فِي غفﻠ ٍة ِّمن هذا بل كنَّا ظالِ ِمين‬ “Eyvah bizlere! Doğrusu biz

bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler.”218

‫قالوا يا وي ﻠنا من ب عث نا ِمن َّمرق ِدنا‬ “Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi

diriltip mezarımızdan çıkardı?”219

‫وقالوا يا وي ﻠنا هذا ي وم الدِّي ِن‬ “Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu

beklenen ceza günüdür.”220

ِ ‫قالوا يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ط‬


‫اغين‬ “Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz

azgın kişilermişiz!”221 şeklinde geçmektedir.

213
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
214
Kehf, 18/49.
215
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
216
Enbiyâ, 21/14.
217
Enbiyâ, 21/46.
218
Enbiyâ, 21/97.
219
Yâsîn, 36/52.
220
Saffât, 37/20.

51
Münâdânın hazfedildiği bu tür cümlelerde nidâ, asıl anlamının dışına
çıkmakta, dikkat çekme, acı çekme, pişmanlık, çaresizlik, suçu itiraf vs. gibi mecâzî
anlam kazanmaktadır.222

Âlûsî; "‫ " يا َليت‬ifadelerinde münâdânın hazfedildiğine örnek olarak;

‫يما‬ ِ ِ
ً ‫يا ليتني كنت معهم فأفوز ف وًزا عظ‬ / Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir

başarı kazansaydım." âyetinde münâdânın, hazfedilen "‫ " َيا قوم‬olduğunu ve bununla

beraber âyetin; "Ey kavmim! Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir
başarı kazansaydım."223 şeklinde olduğunu belirtmektedir.224

"‫ويل‬ " harfinin geçtiği şu âyette de münâdânın hazfedildiği ileri

sürülmektedir:

"‫قالوا يا وي ﻠنا من ب عث نا ِمن َّمرق ِدنا‬ / İşte o zaman "Eyvah eyvah! Bizi

kabrimizden çıkarıp kim diriltti" diyecekler." 225 Hal böyle olunca onlar, diğer bir

grup için "‫َيا هﺆالء ويﻠنا‬ / Ey filanlar! Eyvah eyvah bizi kabrimizden çıkarıp kim

diriltti" derler.226

Âlimler, Kur'ân-ı Kerim’de bir yerde de, kıraat farklılığına bağlı olarak
münâdânın düşürüldüğünü ileri sürmektedirler. Örnek:

‫ض وي عﻠم ما ﺗخفون وما ﺗ عﻠِنون‬ َّ ‫أ َّال يسجدوا لِﻠَّ ِه الَّ ِذي يخرِج الخبء فِي‬
ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات واْلر‬ /

“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz
şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)”227

221
Kalem, 68/31.
222
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
223
Nisâ, 4/73.
224
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134; Enbârî, el-Beyân, I, 224; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, Il.
217; Ukberî, Muhibbuddin Abdullah, et-Tibyân fi İ'râbi'l-Kur'ân, tah: Ali Muhammed el-Becâvî,
İhyâu'I-Kütübi'l-Arabiyye, ts., I, 186-187; Âlûsî, Mahmud Ebu'I-Fadl, Rûhu'l-Me'ânî, Dâru
İhyâi't­Türâsi'I-Arabî, Beyrut ts, V, 81.
225
Yâsîn, 36/52.
226
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134; Mekkî, Müşkilu İ’râbi’l-Kur’ân, II, 606.
227
Neml, 27/25.

52
Bu âyette geçen " ‫ " اال يسجدوا‬kelimesindeki " ‫ " اال‬harfi hem tahfifli hem de

şeddeli okunmaktadır. Şeddeli kırâata göre, harf " ‫ " لنَل‬şeklindedir ve "secde

etmesinler diye alıkoymuş" anlamındadır. Ya da başka bir yorum da; bir önceki "
َّ ‫ "وزيَّن لهم‬âyetinde geçen “ ‫ "اعمال‬kelimesinden bedeldir ki, o zaman da
‫الشيطان أعمالهم‬

anlam" ... Allah’a secde etmezler" şeklinde olmaktadır.228

Tahfifli kırâata göre " ‫ " اال‬tenbih için, " ‫ " يا‬ise nidâ harfidir. Buna göre

âyetin takdiri " ‫ " اال يا هﺆالء اسجدوا‬şeklinde olmaktadır. Bu kırâata ve münâdânın

hazfine göre anlam "Ey Kavmim! Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran,
gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde ediniz" şekline dönüşmektedir.229

2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ GRUPLARI

Nidâ, Kur'ân-ı Kerim'in en önemli ve en etkileyici üsluplarından/hitap


tarzlarından biridir. Kur'ân-ı Kerim’de kullanılan nidâlar, hem nitelik bakımdan
(akıllı ve akıllı olmayan varlıklara nidâ gibi) hem de nicelik bakımdan (isimlere,
gruplara, milletlere yapılan nidâ gibi) çeşitlilik arzetmektedirler.

Kur'ân-ı Kerim’de kullanılan ve temelde Allah’ın nidâları, insanların


nidâları ve insan dışı varlıkların nidâları olmak üzere olan bu nidâ türlerini ve alt
birimlerini, örneklerle ele almaya çalışalım.

228
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.135; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VIII, 6281; Zeccâc, Me’âni’l-
Kur’ân, IV, 115-116; Enbârî, el-Beyân, ll, 183-184; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 264; Kurtûbî,
Muhammed b. Ahmed, el- Câmi' li-Ahkâmi'I-Kur'ân, tah: Ahmed Abdulalîm el-Berdûnî, Dâru'ş-
Şu'ab, Kahire 1372, XIII, 185; İbn Kesîr, İsmail b. Ömer, Tefsîru'l-Kur'âni'I-Azîm, Dâru'I-Fikr,
Beyrut 1401, lll, 362.
229
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.135; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, II, 290; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân,
ll, 649; Enbârî, el-Beyân, II, 184; Kurtubî, el- Câmi’, XIII, 186.

53
2.2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE ALLAH’IN NİDÂLARI
2.2.1.1. ALLAH’IN PEYGAMBERLERE NİDÂLARI

Kur'ân-ı Kerim’de Allah’ın peygamberlere yaptığı nidâları, tüm


peygamberlere yaptığı nidâlar, isim ve vasıfla yaptığı nidâlar olmak üzere üç şekilde
kullanılmaktadır.

2.2.1.1.1. Allah’ın Tüm Peygamberlere Nidâsı:

Kur'ân-ı Kerim’de, Allah’ın peygamberlerin hepsine yaptığı nidâ şeklidir.

ِ ِ ِ ِ ِ
ٌ ‫يا أي ها الرسل كﻠوا من الطَّيِّبات واعمﻠوا صالحاً إِنِّي بما ﺗ عمﻠون عﻠ‬
‫يم‬ / Ey

Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin, yararlı iş işleyin; doğrusu Ben, yaptığınızı


bilirim. 230 Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, Peygamberlerine, temiz ve helal
rızıklardan yemelerini ve salih ameller işlemelerini emretmektedir.

2.2.1.1.2. Özel İsimle Yapılan Nidâlar:

İsimlere yapılan nidâlar, ya doğrudan Allah tarafından; ya da ikincil şahıslar


tarafından gerçekleşmektedir.

Kur'ân-ı Kerim’de müfred alem olarak gelen bu münâdâların çoğunluğu


zahir damme ile mebnîdir. Zahir damme ile gelen müfred alem münâdâların sayısının
36 olduğu ve zahir damme ile gelen ama sonu şeddeli olan müfred alem münâdânın
ِ ‫قال فما خطبك يا س‬
ise sadece; ‫ام ِري‬ / “Musa: 'Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?'

dedi”âyeti olduğu bildirilmiştir.231

Kur'ân-ı Kerim’de kendisine en çok özel isimle nidâ edilen peygamber Hz.
Musa'dır.

230
Mü’minûn, 23/51.
231
Emine Karaduman, Kur'ân-ı Kerim’de Nidâ, (Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi), Dokuz Eylül
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2003, s. 15.

54
Bu bağlamda Kur'ân-ı Kerim’de, ismine nidâ yapılan peygamberler ve
nidâların açılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.(Tablo6)

6.Tablo

Peygamber Nidâ Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


İsmi Harfi Sayısı

Hz. Musa ‫يا‬ 25 Bakara, 2/55, 61; Mâide,5/22, 24; A'râf, 7/115, 134,
138, 144; İsrâ, 17/101; Tâha, 20/11, 17, 19, 36, 40, 49,
57, 65, 83; Neml, 27/9, 10; Kasas, 28/19, 20, 30, 31,
Zuhruf, 43/49.

Hz. Âdem ‫يا‬ 5 Bakara, 2/33, 35; A'râf, 7/119; Tâha, 20/117, 120.

Hz. Nuh ‫يا‬ 4 Şuarâ, 26/116, Hûd, 11/32, 46, 48.

Hz. İbrahim ‫يا‬ 4 Saffât,37/104;Hûd,11/76,Meryem,19/46;Enbiyâ,21/62.

Hz. İsa ‫يا‬ 4 Âl-i İmrân, 3/55; Mâide, 5/110, 112, 116.

Hz. Şuayb ‫يا‬ 3 A'râf, 7/88; Hûd, 11/87, 91.

Hz. Salih ‫يا‬ 2 A'râf, 7/77; Hûd, 11/62.

Hz. Lût ‫يا‬ 2 Hûd, 11/81; Şuarâ, 26/167.

Hz. Yûsuf Hazif 2 Yûsuf, 12/29, 46.

Hz. Zekeriya ‫يا‬ 1 Meryem, 19/7.

Hz. Davud ‫يا‬ 1 Sâd 38/26.

Hz. Yahya ‫يا‬ 1 Meryem, 19/12.

Hz. Hûd ‫يا‬ 1 Hûd, 11/53.

Hz. Harun ‫يا‬ 1 Tâhâ, 20/92.

55
Bu tablodaki nidâlardan Hz. Şuayb, Hz. Salih, Hz. Lût, Hz. Yûsuf, Hz. Hûd
ve Hz. Harun’a yapılan nidâlar doğrudan Allah tarafından değil, ikincil şahıslar
tarafından gerçekleşmektedir. Yani Kur'ân-ı Kerim’de Allah’ın bu peygamberlere
doğrudan yaptığı nidâ bulunmamaktadır.

Peygamberlerin dışında, Kur'ân-ı Kerim’de şu isimlere nidâ


edilmektedir.(Tablo7)

7.Tablo

Nidâ İsmi Nidâ Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Harfi Sayısı

Hz. Meryem ‫يا‬ 2 Âl-i İmrân, 3/42, Meryem, 19/27.

Hz. Zülkarneyn ‫يا‬ 2 Kehf, 18/86, 94.

Mâlik(Melek) ‫يا‬ 1 Zuhruf, 43/77.

Firavun ‫يا‬ 2 A'râf, 7/104, İsrâ, 17/102.

Sâmiri ‫يا‬ 1 Tâhâ, 20/95.

Hâmân ‫يا‬ 2 Kasas, 28/38; Mü'min, 40/36.

İblis ‫يا‬ 2 Hicr, 15/32; Sâd, 38/75.

Bu tablodaki nidâlardan ise; sadece Hz. Zülkarneyn ve İblis’e doğrudan


Allah tarafından nidâ yapılmıştır. Diğer nidâlar, ikincil şahıslar tarafından
gerçekleşmektedir.

56
2.2.1.1.3. Özel Vasıfla Yapılan Nidâlar:

Özel vasıfla yapılan nidâlar, Hz. Peygambere ismi ile değil de, risalet ve
nübüvvet vasıflarıyla yapılan nidâlardır. Bunun sadece Hz. Peygambere ait bir
özellik olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü Kur'ân-ı Kerim’de, diğer peygamberlere
ismi ile seslenilirken, Hz. Peygamber’e “nebî, rasûl” gibi sıfatlarla seslenilmektedir.
Âlimler, Hz. Peygambere Kur'ân-ı Kerim’de, ismi ile nidâ edilmemesini, ta'zimle,
övmekle ve makamının yüceliği ile açıklamaktadırlar.232

Zemahşerî; "Allah'ın peygamberler arasında Hz. Peygamber’e, risâlet ve


nübüvvet nitelikleriyle seslenmesi, onu tazim etmek, üstün ve fazilet timsali olduğunu
bildirmek içindir. İsminin zikredildiği âyetler ise, peygamberliğini insanlara bildiren
ve telkin eden âyetlerdir. İsminin sıfatıyla zikredilmesi de tazim içindir. Bu pasajlar,
Hz. Peygamberin Allah 'ın elçisi olduğunu ve isminin bu sıfatlarla zikredilmesi
gerektiğini insanlara bildirir"233 sözleriyle açıklar.

Bu nidâlar, Kur'ân-ı Kerim’de Hz. Peygamber için üç şekilde vaki


olmaktadır.

1. Risâlet vasfıyla yapılan nidâ

Bu tür nidâlar; “‫الرسول ال يحزنك‬


َّ ‫ ” يا أي ها‬ve “‫الرسول ب ﻠِّغ‬
َّ ‫” يا أي ها‬
234

âyetlerinde tekil olarak geçerken, " ‫" يا أي ها الرسل‬235 âyetinde çoğul lafızla geçse de,

burada kastedilen de Hz. Peygamber’dir. Çünkü çoğul lafızla, tek bir kişiye
seslenme, Kur'ân-ı Kerim’in hitap tarzlarındandır.236

2. Nübüvvet vasfıyla yapılan nidâ:

Hz. Peygamber’e bu tür nidâ on üç yerde yapılmaktadır. Bu nidâların bir

kısmı “‫ ”يا أي ها النَّبِي اﺗَّ ِق الﻠَّه وال ﺗ ِط ِﻊ الكافِ ِرين والمنافِ ِقين‬âyetinde olduğu gibi genel anlamda

232
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129, Zemahşerî, Keşşâf, III, 225; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV,
362; Zerkeşî, el-Burhân, II, 228; Suyûtî, İtkân, II, 745.
233
Zemahşerî, Keşşâf, III, 225.
234
Mâide, 5/41, 67.
235
Mü’minun, 23/51.
236
Zerkeşî, el-Burhân, II, 234.

57
Hz. Peygamber’in nebevi sorumluluklarına yönelik iken; diğer bir kısmı da
ِ ‫ " يا أي ها النَّبِي قل ِّْلزو‬âyetinde olduğu gibi, bazı özel durumlarına yöneliktir.237
" ‫اجك‬

3. Özel bir durumdan dolayı gerçekleşen nidâ:

“ ‫يا أي ها الم َّزِّمل‬/‫يا أي ها المدَّثِّر‬ / Ey örtünüp bürünen (Resulüm)!"238 âyetlerinde

ِّ ‫ وقالوا يا أي ها الَّ ِذي ن ِّزل عﻠي ِه‬/ Ey


Allah tarafından nidâ edilmekte ve “‫الذكر إِنَّك لمجنون‬

kendisine Kur'ân indirilen!"239 âyetinde ise; müşrikler tarafından nidâ edilmektedir.


Allah’ın Kur'ân-ı Kerim’de Hz. Peygamber’e yaptığı nidâların açılımı
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.(Tablo8)

8.Tablo

Nidânın Vasfı Nidânın Amacı Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı
Nebevî 10 Ahzâb, 33/1, 45,50; Enfâl, 8/64, 65,
‫يا أي ها النَّبِي‬ sorumlulukların 70; Tevbe, 9/73; Mümtehine, 60/12;
gerçekleştirilmesi Talâk, 65/1; Tahrîm, 66/9.

Hz.Peygamberin 3 Ahzâb, 33/28, 59; Tahrîm, 66/1.


‫يا أي ها النَّبِي‬ bazı özel
durumları

Nebevî 2 Mâide, 5/41, 67.


‫الرسول‬
َّ ‫يا أي ها‬ sorumlulukların
gerçekleştirilmesi

‫يا أي ها الرسل‬ Nebevî 1 Mü’minun, 23/51.


sorumlulukların
gerçekleştirilmesi
‫يا أي ها الم َّزِّمل‬ 1 Müzzemmil, 73/1.
Rahatlatılması
‫يا أي ها المدَّثِّر‬ Rahatlatılması 1 Müddessir, 74/1.

237
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129.
238
Müddessir, 74/1, Müzzemmil, 73/1.
239
Hicr, 15/6.

58
2.2.1.2. ALLAH’IN DİĞER İNSANLARA NİDÂLARI

2.2.1.2.1. Hz. Peygamber'in Hanımlarına Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de Hz. Peygamber'in hanımlarına; eş olmaları vasfıyla

" ‫ يا نِساء النَّبِ ِّي‬/ Ey Peygamber’in hanımları! 240 şeklinde seslenilmektedir. Allah'ın

Peygamber hanımlarına bu şekilde seslenmesi, onların şerefli olduklarına ve


makamlarının büyüklüğüne işaret etmek için olduğu, dolayısıyla onların bu onurdan
ve diğer mü'minlerden iki kat daha fazla mükâfat almalarından dolayı daha dikkatli
olmaları gerektiği belirtilmekte, Hz.Peygamber’in onurunu ve kalbini kırmamaya
özen göstermeleri istenmektedir.241

Böyle " ‫ ”يا نِساء النَّبِ ِّي‬şeklindeki âyetler, Kur'ân-ı Kerim’de muzaf münâdâ

olarak gelen âyetlerdendir.

2.2.1.2.2. İman Eden Topluluğa Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de inananlara, iman vasfıyla Allah tarafından nidâ


edilmektedir. Bazı âlimler, bu nidânın, inananlara verilen değerin somutlaşması

şeklinde açıklamaktadır.242 Kur'ân-ı Kerim’de, inananlara " ‫ " يا أي ها الذين أمنوا‬şeklinde

nidâ edilmesine karşın, Tevrat ve İncil'de önceki ümmetlere " ‫" يا أي ها المساكين‬

şeklinde seslenilmesi, bu değeri net bir şekilde ortaya koymaktadır.243

Kur'ân-ı Kerim’de seksen dokuz yerde "‫ " يا أي ها الذين أمنوا‬nidâsı geçmektedir.

Kur'ân-ı Kerim’de Allah’ın inananlara nidâları aşağıdaki tabloda


gösterilmiştir.(Tablo9)

240
Ahzâb, 33/30, 32.
241
Zemahşerî, Keşşâf, III, 234-235; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VII, 220-221; Kurtubî, el-
Câmi’, XIV, 174; Zerkeşî, el-Burhân, II, 230.
242
Kurtubî, el- Câmi’, XVIII, 100; Zerkeşî, el-Burhân, II. 228.
243
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-Azîm, l, 149; II. 3; San'ânî, Abdurrezzak b. Hümâm. Tefsiru'l-
Kur'ân, tah: Mustafa Müslim Muhammed. Mektebetü'r-Rüşd, Riyad, 1410, III. 122; Suyûtî, İtkân,
II, 745.

59
9.Tablo

Nidâ Şekli Nidânın Amacı Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı
‫ يا أي ها الذين أمنوا‬Toplumu ahlâkî 42 Bakara, 2/104, 153, 172, 254, 264,
değerlerlerle 267; Âl-i İmrân, 3/100, 102, 149,
/Ey iman 156, 200; Mâide, 5/11, 35, 94;
donatma ve
edenler! Nisâ, 4/136; Ahzâb, 33/9, 41, 69,
Toplumsal
70, Enfâl, 8/24, 29; Tevbe, 9/23,
ahlakın 34, 119; Nur, 24/21; Muhammed,
yerleşmesi 47/7; Hucurât, 49/6, 11, 12; Hadid,
57/28; Mücadele, 58/9, 11, 12;
Haşr, 59/l8; Mümtehine, 60/10, 13;
Saf, 61/2, 14; Münafıkûn, 63/9;
Teğabun, 64/14; Tahrim, 66/6, 8.
Toplumun bir 26 Bakara, 2/183, 282; Âl-i İmrân,
bireyi olarak, 3/130; Nisâ, 4/19, 29, 43; Mâide, 5/1,
mevcut emir ve 2, 6, 90, 95, 101, 105, 106; Enfâl,
8/20; Tevbe, 9/28; Hac, 22/77; Nur,
yasaklara
24/27, 58; Ahzâb, 33/49, 53, 56;
uymaları Muhammed, 47/33; Hucurât, 49/1, 2;
Cuma, 62/9.
Toplumu idare 21 Bakara, 2/178, 208, 278; Âl-i İmrân,
eden erkin 3/118; Nisâ, 4/59, 71, 94, 135,
uygulaması 144;Mâide, 5/8, 51, 54, 57, 87;
Enfâl, 8/15,27, 45; Tevbe, 9/38,
gereken emir
123; Mümtehine, 60/1; Saf, 61/10.
veya yasaklar

ِ ‫يا ِعب‬
‫ادي الَّ ِذين‬ İmanın önemine 3 Ankebût, 29/56; Zümer, 39/10;
vurgu yapmak Zuhruf, 43/68.
‫ آمنوا‬/ Ey
iman eden
kullarım!
‫ يا أولِي اْلبصا ِر‬/ Aklı kullanmanın 1 Haşr, 59/2.
Ey basiret önemine vurgu
sahipleri!
ِ ‫ يا أولِي اْللب‬/
‫اب‬ Aklı kullanmanın 4 Bakara, 2/179, 197; Mâide, 5/100;
önemine vurgu Talâk, 65/10.
Ey akıl
sahipleri!

60
ِ ‫ يا ِعب‬/ Ey iman
Bununla beraber Kur'ân-ı Kerim’de üç yerde " ‫ادي الَّ ِذين آمنوا‬

eden kullarım! "244 şeklinde iman sıfatıyla; bir yerde " ‫ يا أولِي اْلبصا ِر‬/ Ey basiret

ِ ‫ يا أولِي اْللب‬/ Ey akıl sahipleri!"246 şeklinde akıl


sahipleri! "245, dört yerde de " ‫اب‬

sıfatıyla inananlara nidâ edilmiştir. 247 Bu âyetlerdeki “‫ ”أولِي‬kelimesi “‫ ”ذو‬nun

çoğuludur ve muzaf münâdâdır.

İbn Mes'ûd ve seleften bazıları; " Kur'ân-ı Kerim’de "‫" يا أي ها الذين أمنوا‬

nidâsını işittiğinde ona iyice kulak ver. Çünkü onda, ya yerine getirilmesi gereken bir
hayır vardır ya da uzak durulması gereken bir kötülük vardır" 248 şeklinde yorum

yaparken; İbn Abbas ise; "Allah 'ın "‫ " َيا أي ها الذين أمنوا‬nidâsı ile indirdiği her âyet,

başlangıç ve içerik itibariyle en mükemmel âyetlerdir”249 demiştir.

2.2.1.2.3. İman Eden ve Etmeyen Bütün İnsanlara Yapılan Nidâlar:

Bu nidâ “‫ ”يا أي ها النَّاس‬şeklinde Kur'ân-ı Kerim’de 20 yerde geçmektedir.

Bu nidâlarda; “ ‫يا أي ها النَّاس إِنَّا خﻠقناكم ِّمن ذك ٍر وأنثى وجعﻠناكم شعوبًا وق بائِل لِت عارفوا‬

/ Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi
tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık.”250 âyetinde nidânın da, kendisine
nidâ kastedilenin de umumi olduğu bildirilmiştir.

ِ‫سو‬
“ ٍ‫احدة‬ ٍ ‫”يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم الَّ ِذي خﻠقكم ِّمن نَّف‬ / Ey insanlar! Sizi bir tek

nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın

244
Ankebût, 29/56; Zümer, 39/10; Zuhruf, 43/68.
245
Haşr, 59/2.
246
Bakara, 2/179, 197; Mâide, 5/100; Talâk, 65/10.
247
Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, I, 141; Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, III, 34.
248
Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 125; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-Azîm, I, 61, 149; II, 3, 255; Suyûtî,
İtkân, II, 745.
249
Suyûtî, Celâluddin, ed-Dürrü’l-Mensûr, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1993, I. 254.
250
Hucurât,49/13.

61
(meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının”251 âyetinde ise; nidânın
umumi, fakat kastedilenin özel olduğu belirtilmektedir.252

" ‫ "يا أي ها االنسان‬şeklinde ise; iki âyette geçmekte ve bu âyetlerde de, tekil

lafızla çoğunluğa hitap edilmektedir.253

ِ ‫ " َيا معشر ال ِج ِّن وا ِإل‬254 âyetlerinde de, cinlerle birlikte bütün
Yine Allah, " ‫نس‬

insanlara seslenmektedir.

Oğulluk vasfıyla yapılan nidâ ise;, ilk insan ve ilk peygamber olan

Hz.Adem'e nispet edilerek bütün insanlara " ‫يا بني أدم‬/Ey Adem oğulları!" şeklinde

yapılan nidâlardır. Aynı zamanda " ‫ "يا بني أدم‬ifadesinin " ‫ " يا أي ها الناس‬ifadesi ile aynı

olduğu ve nidânın bütün insanlara yapıldığı belirtilmektedir.255 Burada " ‫" يا أي ها الناس‬

âyetlerinde “ ‫ ” أي‬kelimesi müfred münâdâdır. “‫ ”الناس‬kelimesi nahivcilerin

çoğunluğuna göre sıfattır ve nasb olması caiz değildir.256

Kur'ân-ı Kerim’de tüm insanlığa yapılan nidâların açılımı aşağıdaki tabloda


gösterilmiştir.(Tablo10)

251
Nisâ, 4/1.
252
Suyûtî, İtkân, ll, 744.
253
İnfitâr, 82/6; İnşikâk, 84/6; Zerkeşî, el-Burhân, II, 233.
254
En'am, 6/130; Rahmân, 55/33.
255
Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, VIII,103.
256
Karaduman, Kur’ân-ı Kerim’de Nidâ, s.55.

62
10.Tablo

Nidâ Şekli Nidânın Vasfı Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı
‫يا أي ها النَّاس‬ İnsan İsmi 20 Bakara, 2/21, 168; Nisâ, 4/1, 170,
174; A'râf, 7/158; Yûnus, 10/23, 57,
104, 108; Hac, 22/1, 5, 49, 73; Neml,
27/16; Lokmân, 31/33; Fâtır, 35/3, 5,
15; Hucurât, 49/13.
ِ ‫يا أي ها‬
‫اإلنسان‬ İnsan İsmi 2 İnfitâr, 82/6; İnşikâk, 84/6.

‫يا معشر ال ِج ِّن‬ İnsan ve Cin İsmi 2 En'âm, 6/130; Rahman, 55/33.

‫نس‬ِ ‫وا ِإل‬

2.2.1.2.4. Somut Varlıklara Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de Allah tarafından seslenilen somut varlıklar yer, gök, ateş
ve dağdır. Bunlar nekre-i maksûde münâdâdır ve nidâ sebebiyle marife olurlar.

" ‫اءك ويا سماء أقﻠِ ِعي‬


ِ ‫وقِيل يا أرض اب ﻠعِي م‬ /(Kafirler boğulduktan sonra) "Ey

yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut" denildi."257 âyetinde, yer ve gök cansız ve
şuursuz varlıklardır ve kendilerine akıl sahipleri gibi nidâda bulunulmuş, emir
verilmiştir.

Kurtubî, böyle bir nidânın mecaz olduğunu söylerken 258 Râzî, cansız
nesnelere emretmek, onları sorumlu tutmak câiz değildir259 demektedir.

Zemahşerî ise; emir kipinin bu büyük ve muazzam varlıklara yöneltilmesi


ve iyiyi kötüyü tefrik edebîlme kabiliyetine sahip akıllı kişiler yerine konulması,
Allah'ın kudret ve azametini, yerin, göğün ve içinde bulunan tüm varlıkların, sadece
O'nun kanunlarına boyun eğdiğini bir başka tarzda zihinlere kazımak içindir. 260

257
En’âm, 6/128.
258
Kurtubî, el- Câmi', IX, 40.
259
Râzî, Mefâtih, XVII, 234.
260
Râzî, Mefâtih, XVII, 234; Zemahşerî, Keşşâf, II. 211.

63
ِ ‫ق ﻠنا يا نار كونِي ب رداً وسَلماً عﻠى إِب ر‬
" َ‫اهيم‬ / Ey Ateş! İbrahim için serinlik ve

esenlik ol" dedik."261 âyetinde ise, Allah ateşe seslenmektedir.

El-İsfehânî bu âyetin, "Allah ona "ol" der, o da oluverir" âyetindeki gibi bir
emir olmadığını, çünkü cansız olan ateşe hitap edilemeyeceği için Allah'ın böyle bir
şey söylemeden, ateşi serin ve selamet kıldığını söylemektedir262 ve asıl maksadın,
ifadeyi daha vurgulu hale getirmek olduğunu belirtmektedir.

َ ‫ولقد آﺗ ي نا داوود ِمنَّا فضَلً يا ِجبال أ ِّوبِي معه والطَّي ر‬ / And olsun Davud'a

tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin
263
dedik." âyetinde de nidâ edilen dağ ve kuş, akıllılar konumunda
değerlendirilmiştir.264

Müfessirlerin çoğunluğu bu nidânın, farklı özelliklere sahip varlıkların


hepsinin Allah'a boyun eğdiğine; onlar üzerindeki tasarrufun yalnızca Allah’a ait
olduğuna; Allah'ın rubûbiyyetinin izzet ve şerefine; ulûhiyetinin ise büyüklüğüne
işaret ettiğini söylemektedir.265

Râzî bu âyetle ilgili şöyle demektedir: "Hz. Davud'a uyma, dağlara ve


kuşlara has değildir. Bunlar ait oldukları grupları temsil ederler. Bu varlıkların Hz.
Davud'a uymaları akıl dışı değildir. Dolayısıyla onlar uyunca, sorumluluk taşıyan
varlıkların uymaları elzem hale gelmektedir.”266

2.2.1.2.5. İsrailoğullarına Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de millet olarak sadece İsrailoğullarına nidâ edilmiştir.


Bunun dışında hiçbir millete doğrudan nidâ edilmemiştir.

Suyûtî; " ‫ " يا بني يعقوب‬yerine "‫ " يا بنِي إِسرائِيل‬şeklinde nidâ edilmesini;

"Onlar Allaha ibadet etmeye çağrıldılar. Nasihat almaları ve içinde bulundukları

261
Enbiyâ, 21/69.
262
Râzî, Mefâtih, XXII, 188.
263
Sebe, 34/10.
264
Zerkeşî, el-Burhân, II, 407.
265
Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VII, 252.
266
Râzî, Mefâtih, XXV, 245.

64
gafletin farkına varmaları için atalarının dinleri kendilerine hatırlatıldı. Dolayısıyla
müsemmasında Allah 'ı hatırlatacak bir isimle çağrıldılar. Zira İsrail267 tefsirlerde
Allah 'a izafe edilmiş bir isimdir" 268 şeklinde açıklar.

Kur'ân-ı Kerim’de Yahudilere yapılan nidâların açılımı aşağıdaki tabloda


gösterilmiştir.(Tablo11)
11.Tablo

Nidâ Şekli Nidânın Anlamı Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı
‫يا بنِي إِسرائِيل‬ Ey 6 Bakara, 2/40, 47, 122; Mâide, 5/72;
İsrailoğulları! Tâhâ, 20/80; Saff, 61/6.

‫ يا أي ها الَّ ِذين هادوا‬Ey Yahudi 1 Cuma, 60/6.


akidesini
benimseyenler!

2.2.1.2.6. Ehl-i Kitaba Yapılan Nidâlar:

Ehl-i Kitap vasfıyla Kur'ân-ı Kerim’de, Yahudi ve Hıristiyanlara

seslenilmektedir. Bazı alimler, " ِ ‫اب لِم ﺗكفرون بِآي‬


‫ات الﻠ ِّه وأنتم ﺗشهدون‬ ِ ‫يا أهل ال ِكت‬ /
“Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr
ediyorsunuz?” 269 âyetindeki seslenişin, Yahudi ve Hıristiyanları kınama nidâsı
olduğunu söylemektedirler.270

267
İsrâil'in, Hz. Yakup olduğu hususunda, müfessirler aynı düşünmemektedirler. İsrâil "‫عبدهللا‬
/Allah'ın kulu" anlamına gelmektedir. Çünkü İbranicede "İsrâ" kul; "İl" de Allah anlamına
gelmektedir. Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, I, 307.
268
Suyûtî, İtkân, ll, 1087.
269
Âl-i İmrân, 3/70.
270
Se'âlebî, Abdurrahman b. Muhammed, el-Cevâhiru'l-Hisân fi Tefsîri’l Kur’ân, Müessesetü’l
A’lemiyyu, Beyrut ts., I, 292.

65
2.2.1.2.7. İnkâr Edenlere Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de seslenilen diğer grup, inkarcı gruplardır. Bu gruba,

" ‫ يا أي ها الَّ ِذين كفروا ال ﺗ عت ِذروا الي وم إِنَّما ﺗجزون ما كنتم ﺗ عمﻠون‬/ Ey inkâr edenler! Bu gün özür

dilemeyin!"271 ve " ‫ قل يا أي ها الكافِرون‬/ De ki: “Ey Kâfirler! "272 şeklinde sadece iki

yerde nidâ edilmektedir. Âyetlerde nidâya muhatap olanların, insanlar arasında


sadece Allah'ı inkar edenlerin olduğu, 273 nidânın amacının ise, inkarcıları yermek,
aşağılamak ve ihanetlerini ortaya koymak olduğu ifade edilmektedir.274

Kur'ân-ı Kerim’de ehl-i kitaba ve inkâr edenlere yapılan nidâların açılımı


aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.(Tablo12)
12.Tablo

Nidâ Şekli Nidâ Eden Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı
ِ ‫يا أهل ال ِكت‬
‫اب‬ Hz. 6 Âl-i İmrân, 3/64, 65, 70, 71, 98, 99;
Peygamberin
Ey kitap ehli!
lisanıyla Allah

Allah 6 Nisâ, 4/171; Mâide, 5/15, 19, 59, 68,


77.
‫يا أي ها الَّ ِذين أوﺗوا ال ِكتاب‬ Allah 1 Nisâ, 4/47.
Ey kendilerine kitap
verilenler!

‫يا أي ها الَّ ِذين كفروا‬ Allah 1 Tahrîm, 66/7.


Ey inkâr edenler!
‫يا أي ها الكافِرون‬ Hz. 1 Kâfirûn, 109/1.
Peygamberin
Ey Kâfirler!
lisanıyla Allah

271
Tahrîm, 62/7.
272
Kâfirûn,109/1.
273
Zemahşerî, Keşşâf, IV, 238; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VIII, 288.
274
Zerkeşî, el-Burhân, II, 230.

66
2.2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSANLARIN NİDÂLARI
2.2.2.1. Bazı Topluluklara Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de bu topluluklara yapılan nidâ, peygamberlerin, inanan


insanların, firavunun ve mü'min cinlerin lisanı ile gerçekleşmekte ve firavun hariç,
diğer nidâların tümünün temelinde, tek olan Allah'a çağrı söz konusu olduğu
bildirilmektedir.

Peygamberlerin nidâları genellikle kavimlerine ve yakınlarına olmasına

karşılık, bazen de nidâ harfiyle; “ ًَ‫ب إِ َّن ق وِمي اﺗَّخذوا هذا القرآن مهجورا‬
ِّ ‫الرسول يا ر‬
َّ ‫وقال‬ /

Peygamber,“Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi”
dedi”275 şeklinde Allah’a yapılmıştır.

Kur'ân-ı Kerim’de “‫ يا أهل ي ث ِرب‬/ “Ey Yesrib (Medine) halkı!” formatında

ise; sadece münafıkların nidâ yaptığı görülmektedir.

Kur'ân-ı Kerim’de seslenilen gruplardan biri de toplumların ileri

gelenleridir. Bu insanlara, " ‫ " يا قوم‬şeklinde değil de" ‫ " يا أي ها المأل‬şeklinde nidâ

edilmesinin sebebi olarak, toplumun en şereflileri ve bilgeleri olmaları


gösterilmektedir.276

Kur'ân-ı Kerim’de bazı topluluklara yapılan nidâların açılımı aşağıdaki


tabloda gösterilmiştir.(Tablo13)

275
Furkân, 25/30.
276
Kirmânî, Mahmud b. Hamza, Esrâru't-Tekrâr fi'l-Kur'ân, tah: Abdulkadir Ahmet Ata,
Dâru'l-İ'tisâm, Kahire 1396, s. 157;Zemahşerî, Keşşâf, II, 258; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, III,
416.

67
13.Tablo

Nidâ Şekli Nidâ Eden Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler ve Âyetleri


Sayısı

‫ يا ق وِم‬/ Ey kavmim! Peygamberler 41 Bakara, 2/54; Mâide, 5/20, 21;


En'âm, 6/78, 135; A'râf, 7/59, 61,
65, 67, 73, 79, 93; Yûnus, 10/71, 84;
Hûd, 11/28, 50, 51, 52, 61, 63, 64,
78, 84, 85, 88, 89, 92, 93; Tâhâ,
20/86, 90; Saff, 61/5; Zümer, 39/39;
Neml, 27/46; Mü'minûn, 23/23;
Nûh, 71/2; Mü’min,40/30, 32, 38,
39, 41; Ankebut, 29/36.
Firavun 3 Zuhruf, 43/51;
Hz. Musa’ya
iman eden bir Mü’min, 40/29, 32.
adam

Mü'min cinler 2 Ahkâf, 46/30, 31.


‫يا ق ومنا‬
Ey kavmimiz!
Münafıklar 1 Ahzâb, 33/13.
‫يا أهل ي ث ِرب‬
Ey Yesrib (Medine)
halkı!

(Mısır) kralı 5 Yûsuf, 12/43;


‫يا أي ها المأل‬ Firavun Kasas, 28/38;
Sebe Melîkesi Neml, 27/29, 32,
Ey ileri gelenler! Hz.Süleyman Neml, 27/38.

2.2.2.2. Şahıslara Yapılan Nidâlar:

Hz. Peygamberin dışında Kur'ân-ı Kerim’de oğulluk, babalık ve kardeşlik


vasfıyla önceki peygamberler ya kendi oğullarına ya babalarına ya da kardeşlerine

seslenmektedirler. Burada “‫ يا أبانا‬/ Ey Babamız!” âyetindeki muzaf münâdâ harf ile

irab almış ve mansub olmuştur. Çünkü esmai hamse harf ile irab alır.

68
Kur'ân-ı Kerim’de özel vasıflarla yapılan nidâların açılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.(Tablo14)

14.Tablo

Nidânın Nidânın Nidâ Nidâ Nidânın Geçtiği Sûreler


Vasfı Anlamı Eden Sayısı ve Âyetleri

‫يا ب ن َّي‬ Ey Hz. Nuh 1 Hûd, 11/42.


oğulcuğum!
Hz. Yakup 1 Yûsuf, 12/5.
Hz. İbrahim 1 Saffât, 37/102.
Hz. Lokman 3 Lokmân, 31/13, 16, 17.
‫يا بنِ َّي‬ Ey Hz. Yakup 3 Bakara, 2/132; Yûsuf, 12/67,
oğullarım! 87.

ِ ‫يا أب‬
‫ت‬ Ey Hz. İbrahim 4 Meryem, 19/42, 43, 44, 45.
Babacığım! Hz. Yûsuf 2 Yûsuf, 12/4, 100.
Hz. İsmail 1 Saffât, 37/102.
Hz. Şuayb'ın 1 Kasas, 28/26.
kızı
‫يا أبانا‬ Ey Babamız! Hz. 6 Yûsuf, 12/11, 17, 63, 65, 81,
Yakup’un 97.
oğulları
‫يا أي ها الع ِزيز‬ Ey güçlü Hz. 2 Yûsuf, 12/78, 88.
vezir! Yakup’un
oğulları
‫احب ِي‬ِ ‫يا ص‬ Ey zindan Hz. Yûsuf 2 Yûsuf, 12/39, 41.
arkadaşlarım
‫السج ِن‬
ِّ
َّ‫يا ابن أم‬ Ey anam Hz. Hârun 1 Tâhâ, 20/94.
oğlu!

‫يا أخت‬ Ey Hârun’un Hz. 1 Meryem, 19/28.


kız kardeşi! Meryem’in
‫هارون‬ kavmi

69
2.2.2.3. Soyut Nesnelere Yapılan Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de seslenilen soyut nesneler, pişmanlık, üzüntü, sevinç ve


müjdedir.

" ‫يا حسرﺗا عﻠي مافرطت في جنب اﷲ‬ / Allah’a karşı yaptığım aşırılıklardan

dolayı pişmanlığıma bak!"277 Bu âyette hasret kelimesine seslenilmektedir ve nidânın


yardım isteme (istiğâse) veya ağıt yakma (nüdbe) olduğu ileri sürülmektedir.278

Âyetteki hasret kelimesi için, " ‫ "يا ندامتي‬anlamında Allah'a bir yakarış ya da

yaptığı hatalardan dolayı acınmadır279şeklinde bir yorum yapılmıştır.

İbn Hâleveyh, Kur'ân'da en zor meselenin bu olduğunu çünkü hasrete değil,


insanlara nidâ edilebileceğini, ancak bunun faydasının uyarma, anlamının da, taaccüb
olduğu yorumunu yapmıştır.280

‫يا أسفى عﻠى يوسف‬ / Ey Yûsuf'un üzerindeki gamım!"281 âyetinde, Hz.

Yakub'un diliyle üzüntü kelimesine nidâ edilmektedir.

İbn Enbârî, Hz.Yakub'un zahirde " ‫ "اسف‬kelimesine seslenip, "Ya Rabbi

Yûsuf'a karşı olan üzüntümden dolayı bana merhamet et" şeklinde yardım isteme
anlamında kullandığını belirtmekte, 282 bazı yorumlara göre ise; "Ey üzüntüm! Gel

277
Zümer, 39/56.
278
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, , II, 421; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, IX, 789.
279
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, , II, 421; Kurtubî, el- Câmi’, VI, 4 I 2; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-
Azîm, IV. 6 1.
280
Zerkeşî, el-Burhân, III, 353.
281
Yûsuf, 12/84.
282
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130.

70
senin zamanındır" şeklinde nidânın lafızda değil, manada gerçekleştiği
belirtilmektedir.283

‫قِيل ادخ ِل الجنَّة قال يا ليت ق وِمي ي عﻠمون‬ / Ona 'Cennete gir' denince, 'Keşke

milletim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını


284
bilseydi!' demişti. Bu ayet cennete giren kişinin sevinç anındaki kendine
seslenişini anlatmaktadır.

Taberî bu hususta, Abdullah b. Mes'ud’un; "Allah o zata "Gir cennete" dedi.


O, diri bir şekilde cennete girdi. Orada kendisine rızıklar verildi. Allah ondan,
dünyadaki hastalığını, üzüntüsünü ve yorgunluğunu giderdi. Bu zat Allah’ın
cennetine ve diğer ikramlarına erişince: "Keşke kavmim, Rabbimin beni
bağışladığını ve ikram edilenlerden kıldığını bilse" dedi” sözünü nakletmektedir.285

ٌ‫قال يا بشرى هذا غَلم‬ / (Sucu Yûsuf'u görünce) Ey Müjde! İşte bir oğlan,

dedi."286 âyetinde nidâ edilen “ ‫ ”بشرى‬kelimesi ile bir görüşe göre, "‫ " يا بشرى‬müjde

için kullanılan bir ifadedir. Buna göre tepki vermeyen nesnelere nidâ edilmesi,
muhatabın dikkatini çekmek ve anlatılan şeye vurgu yapmak içindir. Böylece sucu da,
Hz. Yûsuf’u görünce ya kendini, ya da kavmini müjdelemek için böyle bir ifade
kullanmıştır.287

Diğer bir yorum ise; sucu, kavminden adı "Büşra" olan birine, Hz. Yûsuf’u
görünce "Ey Büşra!" diye nidâ etmiştir.288

283
Kurtubî, el- Câmi’, IX,248; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, IV, 301; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm,
IV, 48.
284
Yâsîn, 36/26-27.
285
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VII, 44.
286
Yûsuf, 12/19.
287
Zerkeşî, el-Burhân, III, 353.
288
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 4481; Râzî, Mefâtih, XVIII, 106; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, III,
279; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, IV, 261; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, III, 13; Âlûsî, Rûhu’l-
Me’ânî, XII, 203.

71
2.2.3. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSAN DIŞI VARLIKLARIN
NİDÂLARI

2.2.3.1. Meleklerin Yaptığı Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de meleklerin insanlara yaptığı nidâlar, Allah’tan mesaj


getirme şeklinde olmaktadır.

ِ ‫اك وطهَّر ِك واصطف‬


“‫اك عﻠى نِساء العال ِمين‬ ِ ‫ت المَلئِكة يا مريم إِ َّن الﻠّه اصطف‬
ِ ‫وإِذ قال‬ /

Melekler şöyle demişti: 'Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dünyaların
kadınlarından seni üstün tuttu'289 şeklinde meleklerin insanlara yaptığı nidâlardır.

2.2.3.2. Cinlerin Yaptığı Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de mü'min cinlerin diğer cinlere yaptıkları nidâlardır.

‫قالوا يا ق ومنا إِنَّا س ِمعنا كِتاباً أن ِزل ِمن ب ع ِد موسى مصدِّقاً لِّما ب ين يدي ِه ي ه ِدي إِلى الح ِّق وإِلى ط ِر ٍيق مست ِقي ٍم‬

/ “Ey kavmimiz! Doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini


doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik” dediler290şeklinde diğer
cinlere Allah Resûlü’nden haber götürmeleridir.

2.2.3.3. Karıncaların Yaptığı Nidâlar:

Kur'ân-ı Kerim’de karıncalarında nidâsına yer verilmiştir. Bir karınca diğer


karıncalara akıl sahibi insanların konuşması gibi nidâ etmektedir.

289
Âl-i İmrân, 3/42.
290
Ahkâf,46/30.

72
‫قالت نمﻠةٌ يا أي ها النَّمل ادخﻠوا مساكِنكم ال يح ِطمنَّكم سﻠيمان وجنوده وهم ال يشعرون‬

/Bir karınca 'Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu sizi ezmesin'
dedi."291 âyetinde, karıncanın, diğer karıncalara bağırarak, onları yuvalarına girmeleri
hususunda uyarması, akıl sahibi insanların konuşma tarzına benzetilmektedir.292

Bir yoruma göre; Allah'ın, akıllı varlıklar gibi nidâ eden karıncada, akıl ve
mantık yaratması imkansız değildir. 293 Dolayısıyla karıncanın bu şekildeki nidâsı,
Allah'ın yaratma kudretinin tezahürü olarak değerlendirilmektedir.294

Kur'ân-ı Kerim’de geçen nidâ âyetlerinde müfred alem, nekre-i maksude ve


muzâf olarak gelen münâdâ bulunmasına karşılık, nekre-i gayri maksude ve şebih bil
muzâf münâdâ örneklerine rastlanmamıştır.295

291
Neml, 27/18.
292
Zemahşerî, Keşşâf, III, 137; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 262.
293
Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 262; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, VI, 278.
294
Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, VII, 103.
295
Karaduman, Kur'ân-ı Kerim’de Nidâ, s.65.

73
III. BÖLÜM

BELÂĞAT İLMİ AÇISINDAN NİDÂ ÜSLÛBU VE


KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ KULLANIMLARI

Nidâ, (‫" )أ دعو‬çağırıyorum" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini

veya bir sıfatını anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. 296 Nidâ da

musnedun ileyh, nidâ harfinin yerini tutuğu (‫ )أ دعو‬fiilinin gizli zamiridir. Musned ise

(‫ )أ دعو‬fiilinin anlamını içeren nidâ harfidir.

Nidâ, temel yapısı itibarıyla gramer konusu olmakla beraber, belâğat ilminin
nahiv konularına yoğunlaşan me’ânî ilmiyle de kesişmektedir. Şöyle ki, me’ânî,
haber (bildirme) ve inşa (dilek) cümlelerini ağırlıklı olarak işler. İnşa cümlesi, talebi
( bir isteğe delalet eden) ve talebi olmayan (bir isteğe delalet etmeyen) iki kısma
ayrılmaktadır. Nidâ konusu da talebi inşa (bir isteğe delalet eden) kısmında ele
alınmaktadır. Nidânın tanımı gramercilerin tanımıyla örtüşse de belâğat ilmi
gramatik ayrıntılardan ziyade nidâ ve münâdânın (tiplemelerine göre) edebî açıdan
hangi şeyler için kullanıldığı ve hangi sonuçların hedeflendiği meselelerine
yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla nidâ, belâğat ilminde salt bir çağırma değil, açık ve
gizli bir belâğat özelliği taşıyan bir ifade tarzıdır. Nidânın salt çağırmanın ötesinde,
nidâ edileni yüceltmek veya hakir görmek, muhatabın dikkatini bir şeye
yoğunlaştırmak, özen ve ihtimamı pekiştirmek, uyarmak, kışkırtmak ve teşvik etmek,
yardım istemek, hasret çekmek ve inlemek, menetmek, ağıt yapmak ve şaşırmak,
hayret etmek, temenni etmek, hatırlamak, tahkir etmek, tehdit etmek, kınamak,
methetmek ve yermek gibi amaçlar için kullanıldığı belirtilmektedir.297

296
Emîn, Bekrî Şeyhun, El-Belâğatül-Arabiyyetü fî Sevbihel-Cedîd, Dârul-İlmil-Melâyîni, 6. Baskı,
1999, s.106.
297
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s. 126–127.

74
Tezimizin üçüncü bölümünün konusu olan “Belâğat açısından nidâ üslûbu
ve Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımları” konularına girmeden önce belâğat, me’ânî ve
inşa gibi kelimelere kısaca değinmek istiyoruz.

Belâğat:

Belâğat: “ ‫ ” البَلغة‬kelimesi “‫ ” بﻠغ‬kökünden türetilmiştir. Sözlükte; varmak,

hedefe ulaşmak, yetişmek, muradına ermek ve sözün fasih, güzel ve açık seçik
olması298 anlamındadır. Terim olarak ise biri "meleke", diğeri "ilim" olmak üzere iki
manada kullanılmıştır.

Meleke olarak belâğat; “sözün, fasih olmasıyla beraber yer ve zamana da


uygun olmasıdır”şeklinde tarif edilirken, diğer bir tanım da şöyledir:“Bir fikrin sözlü
veya yazılı olarak yerinde, yeterince ve zamanında ifade edilmesidir.”

İlim olarak ise; düzgün ve yerinde söz söyleme usul ve kaidelerini inceleyen
ilimdir. Belâğat, meânî, beyân ve bed’i olmak üzere üç bölüme ayrılır. 299 Biz
konumuzla ilgili olan Me’âni ilmini özet olarak açıkladıktan sonra konumuzu ele
almaya çalışacağız.

Me’ânî :

Me’ânî “ ‫ ” المعاني‬kelimesi, “ ‫ ” المعني‬kelimesinin çoğuludur.” ‫ ”عني‬den


300
türetilmiştir. Lügat olarak, kastetmek, önemsemek anlamlarına gelir. Terim
anlamını ise, et-Taftazânî: “Me’âni; Arapça lafızlarını, Muktezâ-î hâl’e (yer ve
zaman olarak ortamın gereğine uygun) uygunluğu ile bilme ilmidir”301 şeklinde tarif
etmiştir.

298
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. I, s. 345.
299
Akdemir, Hikmet, Belâğat Terimleri Ansiklopedisi, 1999, İzmir, s.14.
300
El-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, c. IV, s. 367.
301
Taftazânî, S’adeddin Mes’ud b. Ömer b. Abdullah, Muhtasaru’l-Me’anî, Mehmet Nuri Nas,
Midyat, Mardin, ts. s. 29; Bolelli, Belâgat, s.189.

75
Me’ânî ilmiyle nahiv ilmi arasında sıkı bir ilişki söz konusu olduğu için
“Me’ânî ilmi nahiv ilminin ruhudur ”302 denilmiştir. Nitekim bir cümlenin ne zaman
ihbar veya inşa yapılacağı, kasr, (tahsis etmek) vasl (bağlama) ve faslın (ayrılma) ne
zaman gerekli olduğu, cümledeki takdim ( önde) ve tehirler (arkada), ne zaman
marife veya nekre yapılacağı, nerede zikredilip hazfedileceği ve benzeri konular bu
ilmin vasıtasıyla bilinebilir.303

İnşa :

İnşa “‫ ” نشأ َ“ ” أْلنشاء‬kökünden türetilmiştir. Lügat anlamı; yaratmak, icad

etmek, yoktan var etmek şeklindedir.304 Terim anlamını ise, el-Meydanî: “Doğru ve
yalan olasılığı olmayan kelama denilir”305 şeklinde tarif etmektedir.

İnşâ iki kısma ayrılır: a) Talebî (bir isteğe delalet eden) b) Gayr-i talebî (bir
isteğe delalet etmeyen) inşâ.306

a) Talebî inşâ: istek anında bulunmayan ( var olmayan) bir şeyin yapılması
gerektiren inşâdır. Bu, emir, nehy (yasaklama), istifham (soru), temenni (dilek) ve
nidâ ile yapılır.

b) Talebî olmayan inşâ ise: taaccüb, övme, yerme, yemin ve akit (sözleşme)
gibi ifadeler ile yapılır. 307

Birinci bölümde nidânın tanımını ve nidâ harflerinin sayısını zikretmiştik.


Bu bölümde zikredeceğimiz konular ise; nidâ harflerinin edebî açıdan uzak veya
yakın mesafelerde kullanımı, edebî açıdan nidâ harflerin hazfi, nidâ ve münâdânın
edebî açıdan kullanımları şeklinde olacaktır.

302
Akdemir, Belâğat Terimleri, s. 228.
303
El-Meydanî, Abdurrahman Hasan, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, Daru’l-Kalem, Dımaşk, Suriye, 2010,
c. I, s. 139.
304
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. IV, s. 4418.
305
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s.168.
306
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 223.
307
Bolelli, Belâgat, s. 229.

76
3.1.NİDÂ HARFLERİNIN EDEBİ AÇIDAN UZAK VEYA
YAKIN MESAFELERDE KULLANIMI

Hemze( ‫أ‬ ) ve ey( ‫ ) أي‬yakında bulunanlara hitap etmek için

kullanılır.308Uzaktaki, yakın konumuna getirilerek ( ‫ ) أ‬ve ( ‫ ) أي‬ile hitap edilebilir.

Bunun amacı, münâdânın uzakta bulunmasına rağmen gönüle yakın olduğunu ve


gözden ırak olmadığını ifade etmektir. Ama gönüle yakın olan, sevilen bir kimse

olduğu için uzak hitap harfi değil, yakın hitap harfi olarak ( ‫ ) أي‬kullanılarak beliğ bir

anlatımda bulunulmuş olur. 309 Yakındaki muhatab, uzaktaymış gibi kabul edilerek

( ‫ ) أ‬ve (‫ ) أي‬harflerinin dışındaki harflerle nidâ edilebilir. Bu durumun önemli

nedenleri şöyle sıralanabilir:

1- Münâdânın yücelik ve ululuğunu anlatmak,


2- Münâdânın değersiz ve önemsiz biri olduğunu îma etmek,
3-Münâdânın gaflette olduğunu, konuşan şahısla ilgilenmediğini
hissettirmek ve sanki muhatabı karşıda yokmuş gibi kabul etmek.310

Belâğî amaçlarla nidâ yapısı, karînelerden anlaşılacağı üzere aslî anlamın


dışına çıkılarak başka anlamları ifade etmek için kullanılabilir. Bu anlamlardan
birkaçı şöyledir:
a- Yasaklamak ve kınamak,
b- Yakınmak ve ızdırap çekmek,
c- Teşvik etmek. 311
Dolayısıyla nidâ, belâgat ilminde sadece bir çağırma değil, açık ve gizli bir
çok belâgat özelliği taşıyan edebî bir ifade tarzıdır.

308
Taftazânî. Saduddîn, el-Mutavvel ala't-Telhîs, Matbaay-i Âmire, İstanbul 1891, s. 37-38; Sekkâkî,
Yûsuf b. Ebî Bekr, Miftâhu'l-Ulûm, tah: Naim Zerzur, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye. Beyrut 1987, s.
164.
309
Kazvini, el-İzah fi Ulumi’I-Belağa, c.I, s.245.
310
Taftazânî, el-Mutavvel ala’t-Telhîs, s. 37-38; Sekkâkî, Miftâhu’l-Ulûm, s. 164.
311
Tacettin Uzun, Anlatımlı Belâğat, Sebat Ofset Matbaacılık, Konya, 2008, s.63-64.

77
3.2. EDEBÎ AÇIDAN NİDÂ HARFLERİNDA HAZF

Birinci bölümde nidâ harfinin hazfinin câiz ve bu hazfin nidâ harflerinden

“‫”يا‬ya mahsus olduğunu söylemiştik. Belâğat bilginleri de bu hazfin belâğat

açısından bir amaca yönelik olduğunu belirtirler. Bu amaçları maddeler halinde şöyle
sıralamak mümkündür:

3.2.1. Münâdînin(Çağıran) Münâdâya(Muhatab) Yakınlığı Nedeniyle


Hazf

Bu yakınlık hem hakiki-maddi hem de mânevî olabilir. Maddi yakınlık


durumunda olan şahıs, muhataba öyle yakındır ki, bu yakınlık dolayısıla nidâ harfini
bile zikretme ihtiyacını hissetmez. Maddi yakınlığa örnek;

ِ ‫نت ِمن الخ‬


‫اطئِين‬ ِ ِ‫يوسف أع ِرض عن هذا واست ﻐ ِف ِري لِذنب‬
ِ َّ‫ك إِن‬
ِ ‫كك‬ / “Ey Yûsuf! Sen

bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.
Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”312

Mânevî yakınlığa örnek ise;

‫ت ويط ِّهركم ﺗط ِه ًيرا‬ ِّ ‫إِنَّما ي ِريد الﻠَّه لِيذ ِهب عنكم‬


ِ ‫الرجس أهل الب ي‬ / (Ey peygamberin)

ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak
istiyor.”313 Bu âyette mânevî yakınlık olduğu için nidâ harfi hazfedilmiştir.

Bu tür hazifler genelde Allah’a yapılan dualarda yapılır. Örneğin; “ Ey


Rabbim! Bana yardım et. Ey Allah’ım! Beni bağışla. Ey Rabbim! İlmimi
artır”şeklinde dua etmek gibi.

312
Yûsuf, 12/29.
313
Ahzâb, 33/33.

78
Zira birisi nidâ harfini zikrederek “‫ب‬
ِّ ‫ ” يا ر‬derse onun dua ettiği şeye çok
ihtiyacı olduğu veya çok büyük bir sıkıntıda olduğu ve o sıkıntıdan kurtulmak
istediği anlaşılır. Nitekim Kur’an’ı Kerim de Allah’a yakarışlarda iki yer dışında nidâ
harfi mahzûf olarak gelmiştir. Bu iki âyet ise şunlardır:

ِ
ً ‫ب إِ َّن ق ومي اﺗَّخذوا هذا القرآن مهج‬
‫ورا‬ ِّ ‫الرسول يا ر‬
َّ ‫وقال‬ / Peygamber “Ey Rabbim!

Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.”314

‫ب إِ َّن هﺆالء ق وٌم َّال ي ﺆِمنون‬


ِّ ‫وقِيﻠِ ِه يار‬ / Onun (Muhammed’in), “Ya Rabbi!”

demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir.”315

El-Meydanî, birinci âyetteki nidâ harfinin zikredilişini: “Allah Resulü,


Allah’a yakın olmasına rağmen, kavminin kurtuluşuna çok istekli ve onların verdiği
olumsuz yanıtla da çok hüzünlü olmasından dolayı nidâ harfini zikrederek sesini
uzatmıştır”316 şeklinde izah eder.

İkinci âyetteki nidâ harfinin zikredilişini ise: “Onların küfür ve inat üzerine
çok sertleşmeleri, onların imana yaklaşması için herhangi bir harekette
bulunmamaları, Resulullah’ı cidden üzmüş ve huzursuz etmiştir. Bu nedenle nidâ
harfi açıkça zikrederek bu durumu ortaya koymuştur”317 şeklinde izah eder.

3. 2. 2. Acele İçin Hazf

Çok acil bir durum karşısında veya birini uyarma icabettiği durumda
aceleden dolayı nidâ harfi zikredilmeyebilir. Örneğin;

ِ ‫نت ِمن الخ‬


‫اطئِين‬ ِ ِ‫يوسف أع ِرض عن هذا واست ﻐ ِف ِري لِذنب‬
ِ َّ‫ك إِن‬
ِ ‫كك‬ / “Ey Yûsuf! Sen

bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.

314
Furkan, 25/30.
315
Zuhruf, 43/88.
316
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 242.
317
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 242.

79
Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”318 Burada haziften maksat acil bir şekilde olayın
gizlenmek istenmesi ve toplum tarafından duyulmasından korkulmasıdır.319

3. 2. 3. İcaz İçin Hazf

Bazı yerlerde makam uzatmayı değil icazı gerektirir. Bu durumlarda


meramın kısaca anlatılması gerekir. Örnek:

‫قال ابن أ َّم إِ َّن القوم استضعفونِي وكادوا ي قت ﻠوننِي فَل ﺗش ِمت بِي اْلعداء‬ / “Kardeşi

“Anam oğlu!” Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana
böyle davranarak düşmanları sevindirme” dedi.”320

Burada icaz makamı olduğu için nidâ harfi hazfedilmiştir. Bu konuyla ilgili
başka bir âyette ise; makam uzatmayı gerektirdiği için nidâ harfi zikredilmiştir:

‫قال يا ابن أ َّم ال ﺗأخذ بِﻠِحيتِي وال بِرأ ِسي إِنِّي خ ِشيت أن ﺗ قول ف َّرقت ب ين بنِي إِسرائِيل ولم ﺗ رقب ق ولِي‬ /

Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının
arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi.321

3.3. NİDÂ VE MÜNÂDÂNIN EDEBÎ AÇIDAN KULLANIMI

Nidânın, hakiki manadan çıkıp mecâzi manalar alması denilen, 322 aslî
mananın dışında birçok manası vardır.323 Bu nidâlar şöyle sıralanabilir:

318
Yûsuf, 12/29.
319
Es-Sâmerrâî, Ma’ni’n-Nahv, c. IV, s. 322-323.
320
A’râf, 7/150.
321
Tâhâ, 20/94.
322
Kayapınar, Mustafa, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2011, c. XV, sayı: 2, s. 162.
323
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 246.

80
1. Men Etmek

Burada nidâ asıl manadan çıkar ve men etme anlamında kullanılır. Kelime
olarak, engellemek, mani olmak, bağırarak defetmek, azarlamak gibi manalara
gelir.324

ِ ‫يا ليتنِي ِمت ق بل هذا وكنت نسيا َّم‬


‫نسيًّا‬ “Keşke bundan önce ölseydim de
ً
unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.”325

2. Yardım İstemek

İstiğase, kelime olarak, yardım istemek, imdada çağırmaktır.326 Örnek:

‫ قالوا يا أي ها الع ِزيز إِ َّن له أبًا شي ًخا كبِ ًيرا فخذ أحدنا مكانه إِنَّا ن راك ِمن المح ِسنِين‬/ Onlar,

Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini
alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.327

3. Nudbe

Nudbe, birinin yassını tutmak, ölünün üzerine ağlamak ve güzelliklerini

saymak manalarına gelir.328 Örnek: ‫يا أسفى عﻠى يوسف‬ / Ey Yûsuf'un üzerindeki

gamım!"(Vah Yusuf’a). 329Ebu Ubeyde bu âyetin nudbe olduğunu söylemiştir. Çünkü


“‫ ”أسف‬kelimesi şiddetli üzüntü ve hüzün demektir.330

4. İğra

Burada muhatabı, mazlum halini ve şikâyetini artırmaya teşvik maksadı


mevcuttur. İğrâ; kışkırtma, teşvik etme, sevk etme, yönlendirme bir şeyin

324
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. III, s. 1813.
325
Meryem, 19/23.
326
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. I s. 289.
327
Yûsuf, 12/78.
328
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. I, s. 223; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4380.
329
Yûsuf, 12/84.
330
Karaduman, Kur’ân-ı Kerim’de Nidâ, s.72.

81
gerçekleşmesi için zorlamak gibi anlamlara gelir. 331 Bu konuya Taftazânî’nin,

Muhtasaru’l-Meânî adlı eserinde verdiği örneği vereceğiz. “ ‫ ( ”يا مظﻠوم‬Ey mazlum).

5. Tehassür

Tehassür, pişman olmak, üzülmek, tasalanmak, hasret çekmek, kederlenmek


anlamındadır. 332 Tehassürde içten gelen bir çığlık nedeniyle ses uzatılır. Tehassür
Kur’ân-ı Kerim’in, birçok yerinde geçmektedir. Örnek:

‫ول إِالَّ كانوا بِ ِه يست ه ِزؤون‬ ِ ‫يا حسرةً عﻠى ال ِعب‬


ٍ ‫اد ما يأﺗِي ِهم ِّمن َّرس‬ / Yazık o kullara!

Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.”333

6. Temenni

Temenni, dilemek ve arzulamak gibi anlamlara gelir.334 Örnek:

‫يم‬ ٍّ ‫قال الَّ ِذين ي ِريدون الحياة الدنيا يا ليت لنا ِمثل ما أوﺗِي قارون إِنَّه لذو ح‬
ٍ ‫ظ ع ِظ‬ / “Dünya
hayatını arzu edenler, keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz)
olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir dediler.”335

7. Teaccüb

Kelime olarak şaşırmak, garipsemek, hayret etmek, çok hoşlanmak


anlamlarına gelir.336 Taacübde nidâ yüksek sesle yapılır.337 Örnek:

ِ ِ ِ
ٌ ‫قالت يا وي ﻠتى أألد وأنا عجوٌز وهذا ب عﻠي شي ًخا إِ َّن هذا لشيءٌ عج‬
‫يب‬ / Karısı, “Vay

başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu
doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.338

8. Tedaccür

Kelime olarak kızgın olmak, hüzünlü olmak, canı sıkılmak ve sinirli


olmaktır.339 Örnek:
331
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. V, s. 3250.
332
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 869.
333
Yâsîn, 36/30.
334
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4283.
335
Kasas, 28/79.
336
El-Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsu’l-Muhît, c. I, s. 101.
337
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 249.
338
Hûd, 11/72.

82
‫يم‬ ِ ِ ِ َّ
ٌ ‫وﺗ ولى عن هم وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ‬ / Onlardan

yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık
acısını içinde saklıyordu.”340

9. Hatırlamak

Kelime olarak akla gelmek, anmak, dile getirmek ve bahsetmek manalarına


gelir.341 Örnek:

‫نذرونكم لِقاء ي وِمكم هذا‬


ِ ‫نس ألم يأﺗِكم رسل ِّمنكم ي قصون عﻠيكم آياﺗِي وي‬
ٌ ِ ‫يا معشر ال ِج ِّن وا ِإل‬

/ (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size

âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran


peygamberler gelmedi mi?”

10. Tahzir

Kelime olarak korkutmak, sakındırmak, uyarmak, endişelenmek ve


kaygılanmak anlamlarına gelir.342 Örnek:

‫ف قال لهم رسول الﻠَّ ِه ناقة الﻠَّ ِه وسقياها‬ / Allah’ın Resûlü de onlara şöyle

demişti:“Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”343 Bu âyette nidâ “‫”يا ق وِم‬

(Ey kavmim) mukadderdir ve tahzir anlamını ifade eder.344

11. İhtisas

Kelime olarak ayrıcalık vermek, ayrı tutmak, özel davranmak ve tahsis


etmek anlamlarına gelir.345 Örnek:

339
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. IV,s. 2553.
340
Yûsuf, 12/84.
341
El-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, c. II, s. 35.
342
Bolelli, Belâgat, s. 306.
343
Şems, 91/13.
344
Fadl Hasan Abbâs, el-Belağa Fünûnuhâ ve Efnânuhâ ‘İlmü’l-Me’anî, Daru’l-Furkan,
Amman,1985, s. 167.
345
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 1173.

83
‫يا أي ها المدَّثِّر‬ / Ey örtünüp bürünen (Resulüm)!"346 Burada nidâ harfi ihtisas

anlamını ifade eder.

12. Uyarmak

Kelime olarak uyarmak, dikkatini çekmek, işaret etmek ve haber vermek


anlamlarına gelir.347 Örnek:

‫الشيطان كما أخرج أب ويكم ِّمن الجن َِّة ينزِع عن هما لِباسهما لِي ِري هما سوءاﺗِِهما‬
َّ ‫يا بنِي آدم ال ي فتِن نَّكم‬

/ Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana


babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın.”348

13. Korkutmak

Kelime olarak tehdit, korkutma, göz korkutucu ve yıldırma manalarına


gelir.349 Örnek:

‫يا أي ها الَّ ِذين آمنوا قوا أنفسكم وأهﻠِيكم ن ًارا وقودها النَّاس وال ِحجارة‬ / Ey iman

edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”350

14. Küçültmek

Kelime olarak küçümsemek, hakir görmek, hor görmek, alçaltmak ve


aşağılık manalarına gelir.351 Örnek:

" ‫ يا أي ها الَّ ِذين كفروا ال ﺗ عت ِذروا الي وم إِنَّما ﺗجزون ما كنتم ﺗ عمﻠون‬/ Ey inkâr edenler! Bu

gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz."352

346
Müddessir, 74/1.
347
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4332.
348
A’râf, 7/27.
349
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4872.
350
Tahrîm, 66/6.
351
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 939.
352
Tahrîm, 66/7.

84
3.4. KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH’IN YARATILANLARA
NİDÂSI

Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de yaratılanlara yaptığı nidâların genel özellikleri


şu şekildedir:

3.4.1. Dilek ve İstek Nidâsı

3.4.1.1.Cenneti kazanmalarını istemesi;353

‫ف عﻠيكم الي وم وال أنتم ﺗحزنون‬ ِ ‫يا ِعب‬


ٌ ‫اد ال خو‬ / Ey kullarım! Bugün size korku

yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.”354

Râzî bu ayetle ilgili; "İslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olmakla
beraber onun ilk muhatapları, sudan, yeşillikten, gölge ve serinlikten, çeşitli yiyecek
ve giyeceklerden oldukça mahrum bulunan Araplar’dır. Bu sebeple Allah Teâlâ
onların ve bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin benimsenmesi, emirlerinin istekle,
hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın mahrum bulundukları, hasretini
çektikleri nimetleri zikrederek, bunların cennetliklere bolca sunulacağını
hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır" 355şeklinde bir yorum getirmektedir.

‫ادخﻠوا الجنَّة أنتم وأزواجكم ﺗحب رون‬ / “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde

cennete giriniz.”356

3.4.1.2.Ameli Salih ve sevapların çoğalmasını dilemesi;357

ِ ‫يا أي ها الرسل كﻠوا ِمن الطَّيِّب‬


‫ات واعمﻠوا صالِ ًحا‬ / Ey peygamberler! Temiz

şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz.”358

"Bir yoruma göre aslında burada özellikle Hz. Muhammed’e hitap


edilmekle birlikte, “tertemiz nimetlerden yiyip içmek, güzel işler yapmak” diğer
353
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.32.
354
Zuhrûf, 43/68.
355
Râzî, Mefâtih, XXVII, 225.
356
Zuhrûf, 43/70.
357
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.32.
358
Mu’minûn, 23/51.

85
peygamberlerin dinlerinde de bir yasa olduğu için âyette bütün peygamberlere
yönelik bir hitap cümlesi kullanılmıştır."359

ِ ‫قل يا ِعب‬
ٌ‫اد الَّ ِذين آمنوا اﺗَّقوا ربَّكم لِﻠَّ ِذين أحسنوا فِي ه ِذهِ الدن يا حسنة‬ / (Ey

Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır.”360

3.4.1.3.Tevbe etmelerini dilemesi;361

‫ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه إِ َّن الﻠَّه ي ﻐ ِفر الذنوب ج ِم ًيعا‬
ِ ‫قل يا ِعب‬

/ De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden

ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder.”362

3.4.2. Korkutma Nidâsı

3.4.2.1.Ateş ve azapla korkutması;363

‫يا أي ها الَّ ِذين آمنوا قوا أنفسكم وأهﻠِيكم ن ًارا وقودها النَّاس وال ِحجارة‬ / Ey iman

edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”364

3.4.2.2.Kıyamet günüyle korkutması;365

‫يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم واخشوا ي وًما َّال يج ِزي والِ ٌد عن ول ِدهِ وال مولو ٌد هو جا ٍز عن والِ ِدهِ شيئًا‬

/ Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir

359
Râzî, Mefâtih, XXIII, 104.
360
Zümer, 39/10.
361
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.33.
362
Zümer, 39/53.
363
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.33.
364
Tahrîm, 66/6.
365
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.

86
yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı
günden korkun!”366

‫س َّما قدَّمت لِﻐ ٍد‬ َّ ِ َّ


ٌ ‫يا أي ها الذين آمنوا اﺗَّقوا الﻠه ولتنظر ن ف‬ / Ey iman edenler! Allah’a

karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna


baksın.”367

Zemahşerî’ye göre; âyette nefs kelimesinin nekre olarak kullanılması,


(yükümlü olan) her şahsın tek tek bu muhasebeyi yapma durumunda olduğunu
belirtmek içindir. 368 Dolayısıyla herkesin yarın için ne hazırladığına bakması
istenirken öncelikli mânanın âhiret hazırlığı ve nefis muhasebesi yapması ve bu
şekilde kıyamet gününden korkması istenmiştir.

3.4.2.3. İnsanı Allah katındaki durumuyla korkutması;369

‫ح إِلى ربِّك كد ًحا فمَلقِ ِيه‬ ِ


ٌ ‫اإلنسان إِنَّك كاد‬
ِ ‫يا أي ها‬ / Ey insan! Şüphesiz, sen

Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına


kavuşacaksın.”370

‫اإلنسان ما غ َّرك بِربِّك الك ِر ِيم‬


ِ ‫يا أي ها‬ / Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni
aldatan (mağrur kılan) nedir?”371

Âlimlere göre; buradaki “ey insan” nidâsıyla özellikle belli bir kişiye veya
bütün insanlara değil, sûrenin asıl konusu olan kıyamet, âhiret ve uhrevî yargılanma
ve hesap vermeyi inkâr edenlere, bunu imkânsız görenlere hitap edilmektedir.

366
Lokmân, 31/33.
367
Haşr, 59/18.
368
Zemahşerî, Keşşâf, IV, 84.
369
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.
370
İnşikak, 84/6.
371
İnfitâr, 82/6.

87
3.4.3.Uyarı Nidâsı

3.4.3.1.Şeytanın aldatmasına karşı uyarı;372

‫الشيطان كما أخرج أب ويكم ِّمن الجن َِّة ينزِع عن هما لِباسهما لِي ِري هما سوءاﺗِِهما‬
َّ ‫يا بنِي آدم ال ي فتِن نَّكم‬

/ Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana


babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın.”373

‫يا آدم إِ َّن هذا عد ٌّو لَّك ولِزو ِجك فَل يخ ِرجنَّكما ِمن الجن َِّة ف تشقى‬ / “Ey Âdem!

Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın;
sonra mutsuz olursun.”374

‫ين‬ َّ ‫يا بنِي آدم أن َّال ﺗ عبدوا‬


ٌ ِ‫الشيطان إِنَّه لكم عد ٌّو مب‬ / “Ey Âdemoğulları! Şeytana

kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.”375

Zemahşerî; şeytanın aldatmasını daha çok, kişiye “Allah çok bağışlayıcıdır,


en büyük günahları bile affeder; bu kadarcık günahtan bir şey çıkmaz” gibi
telkinlerde bulunması şeklinde açıklamıştır.376

3.4.3.2.Dünyanın aldatmasına karşı uyarı;377

‫يا أي ها النَّاس إِ َّن وعد الﻠَّ ِه ح ٌّق فَل ﺗ ﻐ َّرنَّكم الحياة الدن يا وال ي ﻐ َّرنَّكم بِالﻠَّ ِه الﻐرور‬ / Ey

insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sâkin dünya hayatı sizi aldatmasın.
Sâkin çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.”378

372
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.
373
A’râf, 7/27.
374
Tâhâ, 20/117.
375
Yâsîn, 36/60.
376
Zemahşerî, Keşşâf, III, 268.
377
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.35.
378
Fâtır, 35/5.

88
3.4.4.Şükür Nidâsı

3.4.4.1.İnsanların israfa düşmeden zînetlenmeye davet edilmesi;379

‫يا بنِي آدم خذوا ِزينتكم ِعند ك ِّل مس ِج ٍد وكﻠوا واشربوا وال ﺗس ِرفوا إِنَّه ال ي ِحب المس ِرفِين‬ /

Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için
fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”380

3.4.4.2.Allah’ın ihtiyaçları karşılaması ve insanın muhtaçlığı;381

‫يا أي ها النَّاس أنتم الفقراء إِلى الﻠَّ ِه والﻠَّه هو الﻐنِي الح ِميد‬ / Ey insanlar! Siz Allah’a

muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık
olandır.”382

3.4.5.Meydan Okuma Nidâsı

3.4.5.1.Allah’ın kudretinin dışına çıkılamayacağının nidâsı;383

ِ ‫ات واْلر‬
‫ض فانفذوا‬ َّ ‫نس إِ ِن استطعتم أن ﺗنفذوا ِمن أقطا ِر‬
ِ ‫السماو‬ ِ ‫يا معشر ال ِج ِّن و‬
ِ ‫اإل‬ / Ey
cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye
gücünüz yeterse geçip gidin.”384

3.4.6. İrşâd Nidâsı

3.4.6.1.Takvaya davet;385

..‫يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم‬ / Ey insanlar, Rabbiniz'e karşı takva sahibi olun.”386

379
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.35.
380
A’râf 7/31
381
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.36.
382
Fâtır, 35/15.
383
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.36.
384
Rahmân, 55/33.
385
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.37.
386
Nisâ, 4/1.

89
ِ ‫قل يا ِعب‬
ٌ‫اد الَّ ِذين آمنوا اﺗَّقوا ربَّكم لِﻠَّ ِذين أحسنوا فِي ه ِذهِ الدن يا حسنة‬ / (Ey

Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır.”387

3.5. KUR’ÂN-I KERİM’DE PEYGAMBERLERİN


KAVİMLERİNE NİDÂSI

3.5.1. Peygamberlerin Allah’ın tevhid dinine davet etmesi;388

‫اد أخاهم هوداً قال يا ق وِم اعبدوا الﻠّه ما لكم ِّمن إِل ٍه غي ره أفَل ﺗ تَّقون‬
ٍ ‫وإِلى ع‬ / Âd

kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim!


Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı
gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi.”389

‫ض ال إِله إِالَّ هو يحيِي وي ِميت‬


ِ ‫ات واْلر‬ َّ ‫قل يا أي ها النَّاس إِنِّي رسول الﻠ ِّه إِليكم ج ِم ًيعا الَّ ِذي له مﻠك‬
ِ ‫السماو‬

/ (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı
kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir
ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür.”390

3.5.2. Şirkten kurtarmak için kavimlerini uyarmaları;391

‫يا ق وِم إِنِّي ب ِريءٌ ِّم َّما ﺗش ِركون‬ / “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak

koştuğunuz şeylerden uzağım”392

387
Zümer,39/10.
388
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.37.
389
A’râf, 7/65.
390
A’râf, 7/158.
391
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.38.
392
En’âm, 6/78.

90
‫يا ق وِم ما لِي أدعوكم إِلى النَّجاةِ وﺗدعوننِي إِلى النَّا ِر‬ / “Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben

sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”393

3.5.3. Ahiret gelmeden önce Allah’a dönmeleri için kavimlerini


uyarmaları;394

ِ
َّ ‫ويا ق وم است ﻐ ِفروا ربَّكم ث َّم ﺗوبوا إِلي ِه ي ر ِس ِل‬
‫السماء عﻠيكم ِّمدر ًارا وي ِزدكم ق َّوةً إِلى ق َّوﺗِكم‬ /

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize
bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.”395

3.5.4. Allah’a inanmamaları ve isyan etmelerinden dolayı başlarına


geleceklerden uyarılmaları;396

‫ت ربِّي وأنصح لكم وأعﻠم ِمن الﻠ ِّه ما ال ﺗ عﻠمون‬


ِ ‫أب ﻠِّﻐكم ِرساال‬ / “Ben size Rabbimin

vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de


Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.” 397

3.6.KUR’ÂN-I KERİM’DE YARATILANLARIN ALLAH’A


NİDÂSI

3.6.1. Allah’ın birliğini ikrar ve nimetlerini itiraf nidâsı;398

ِ ‫الشهادةِ أنت ﺗحكم ب ين ِعب‬


‫ادك فِي ما كانوا فِ ِيه يختﻠِفون‬ ِ ‫ض عالِم الﻐي‬
َّ ‫ب و‬ ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات واْلر‬ ِ ‫ق ِل الﻠَّه َّم ف‬
َّ ‫اطر‬
/ De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen
Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen
hükmedersin.”399

393
Mü’min, 40/41.
394
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.38.
395
Hûd, 11/52.
396
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.39.
397
A’râf, 7/62.
398
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.40.
399
Zümer, 39/46.

91
3.6.2.Hidâyeti, imanla ölmeyi, cehennemden kurtulmayı ve Salih kullar
arasına katılmayı istek nidâsı;400

‫والَّ ِذين ي قولون ربَّنا اص ِرف عنَّا عذاب جهنَّم إِ َّن عذاب ها كان غر ًاما‬ / Onlar, şöyle

diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun


azabı sürekli bir helâktir!”401

‫الصالِ ِحين‬
َّ ِ‫ب هب لِي حك ًما وأل ِحقنِي ب‬
ِّ ‫ر‬ / “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet

ve beni salih kimseler arasına kat.”402

3.6.3.İnsanın Allah’a muhtaç olduğunu nidâ etmesi; 403

‫ب ش ِقيًّا‬ َّ ‫ب إِنِّي وهن العظم ِمنِّي واشت عل‬


ِّ ‫الرأس شيبًا ولم أكن بِدعائِك ر‬ ِّ ‫قال ر‬ / Zekeriyya,

şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana
yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.”404

3.6.4.Nefsin isteklerinden ve aşırılıklarından Allah’a sığınma nidâsı;405

ِ ‫السجن أحب إِل َّي ِم َّما يدعوننِي إِلي ِه وإِالَّ ﺗص ِرف عنِّي كيده َّن أصب إِلي ِه َّن وأكن ِّمن الج‬
‫اهﻠِين‬ ِّ ‫ب‬ِّ ‫ قال ر‬/

/ Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.

Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum”


dedi.406

3.6.5.Her çeşit şerden Allah’a sığınma nidâsı;407

ِ ‫الشي‬
‫اطي ِن‬ ِ ‫ب أعوذ بِك ِمن همز‬
َّ ‫ات‬ ِّ ‫وقل َّر‬ / De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların

vesveselerinden sana sığınırım.”408

400
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.40.
401
Furkân, 25/65.
402
Şuarâ, 26/83.
403
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.41.
404
Meryem, 19/4.
405
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.42.
406
Yûsuf, 12/33.
407
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.42.

92
‫ب ن ِّجنِي وأهﻠِي ِم َّما ي عمﻠون‬
ِّ ‫ر‬ / “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları

çirkin işten kurtar.”409

‫ب ن ِّجنِي ِمن القوِم الظَّالِ ِمين‬


ِّ ‫قال ر‬ / “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden

kurtar” dedi.410

‫اب النَّا ِر قالوا ربَّنا ال ﺗجعﻠنا مﻊ القوِم الظَّالِ ِمين‬


ِ ‫وإِذا ص ِرفت أبصارهم ﺗِﻠقاء أصح‬ / Gözleri

cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla


beraber kılma” derler.411

3.6.6. Allah’dan mağfiret talebi;412

ِ ‫ي ولِمن دخل ب يتِي مﺆِمنًا ولِﻠمﺆِمنِين والمﺆِمن‬


‫ات وال ﺗ ِزِد الظَّالِ ِمين إَِّال ﺗ ب ًارا‬ َّ ‫ب اغ ِفر لِي ولِوالِد‬
ِّ ‫ر‬

/ “Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden

erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”413

‫ب إِنِّي ظﻠمت ن ف ِسي فاغ ِفر لِي‬


ِّ ‫قال ر‬ / Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime

zulmettim. Beni affet” dedi.414

3.6.7. Peygamberliğe delil olmak üzere mucize istemek;415

‫ب اغ ِفر لِي وهب لِي مﻠ ًكا َّال ينب ِﻐي ِْلح ٍد ِّمن ب ع ِدي إِنَّك أنت الوهَّاب‬
ِّ ‫قال ر‬ / Süleyman,

“Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk
(hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi.416

408
Mü’minûn, 23/97.
409
Şuarâ, 26/169.
410
Kasas, 28/21.
411
A’râf, 7/47.
412
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
413
Nûh, 71/28.
414
Kasas, 28/16.
415
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
416
Sâd, 38/35.

93
3.6.8. Zalimlere karşı Allah’dan yardım istemek;417

‫ون فاف تح ب ينِي وب ي ن هم ف ت ًحا ون ِّجنِي ومن َّم ِعي ِمن المﺆِمنِين‬
ِ ‫ب إِ َّن ق وِمي ك َّذب‬
ِّ ‫قال ر‬ / Nûh,

şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.” “Artık onlarla benim aramda sen
hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”418

‫ب انصرنِي عﻠى القوِم المف ِس ِدين‬


ِّ ‫قال ر‬ / (Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme

karşı bana yardım et” dedi.419

3.7.KUR’ÂN-I KERİM’DE İNSANLARIN KENDİSİNDEN


RÜTBECE ÜSTÜN İNSANLARA NİDÂSI

3.7.1. Gönül alıcı ve teskin edici edeb üslûbu nidâ;( İbrahim(as)’ın


babasına nidâsı)420
ِ ‫ت لِم ﺗ عبد ما ال يسمﻊ وال ي ب‬
‫صر وال ي ﻐنِي عنك شيئًا قال سَل ٌم عﻠيك سأست ﻐ ِفر‬ ِ ‫إِذ قال ِْلبِ ِيه يا أب‬

‫لك ربِّي إِنَّه كان بِي ح ِفيًّا‬ / Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen,

görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” İbrahim, şöyle
dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle
kuşatmıştır.”421

Âlimlerin birçoğuna göre bu âyetler, evlâdın ana babaya karşı tavrının nasıl
olması gerektiğini göstermesi bakımından önemlidir. Hz. İbrâhim, babası Âzer’e her
sözünün başında “babacığım” diye nidâ etmekte, babası müşrik olmasına, kendisine
karşı son derece kaba ve tehditkâr ifadeler kullanmasına rağmen ona karşı saygıda
kusur etmediği görülmektedir. Âyetlerden aynı zamanda küçüğün de büyüğe öğüt
verebileceği ve din konusunda insanları doğru yola iletecek gerçek bilginin ilâhî
vahiy olduğu vurgulanmaktadır.

417
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
418
Şuarâ, 26/117-118.
419
Ankebût, 29/30.
420
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.44.
421
Meryem, 19/42.

94
3.7.2. Yatıştırıcı ve merhamet ettirici nidâ:(Harun(as)’ın Musa(as)’a
422
nidâsı)

‫قال يا ابن أمَّ ال ﺗأخذ بِﻠِحيتِي وال بِرأ ِسي إِنِّي خ ِشيت أن ﺗ قول ف َّرقت ب ين بنِي إِسرائِيل ولم ﺗ رقب ق ولِي‬

/ Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının

arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi.423

3.8.KUR’ÂN-I KERİM’DEKİ NİDÂLARDA BULUNAN BAZI


BELÂĞAT ÖZELLİKLERİ

Akıl sahiplerine yöneltilen bu nidâlarda belâgat özelliği taşıyan birçok ifade


tarzı vardır. Özellikle bu nidâlardaki bazı belâgat özelliklerine âyetlerden örnekler
verelim.

3.8.1.Şikâyet, pişmanlık, hayıflanma ve şuçunu itiraf etme:424

‫ول سبِ ًيَل‬ َّ ‫وي وم ي عض الظَّالِم عﻠى يدي ِه ي قول يا ليتنِي اﺗَّخذت مﻊ‬
ِ ‫الرس‬ / O gün zalim

kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de
peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!”425

‫يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل‬ / “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost

edinmeseydim!”426
ِ ‫قالوا يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ط‬
‫اغين‬ / Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten

biz azgın kişilermişiz!”427

422
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.44.
423
Tâhâ, 20/94.
424
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
425
Furkân, 25/27.
426
Furkân, 25/28.
427
Kalem, 68/31.

95
3.8.2.Dilek ve arzu:428

ِ ‫فأجاءها المخاض إِلى ِجذ ِع النَّخﻠ ِة قالت يا ليتنِي ِمت ق بل هذا وكنت نسيا َّم‬
‫نسيًّا‬ / Doğum
ً
sancısı onu bir hurma ağacının dibine gitmeğe mecbur etti. 'Keşke ben bundan önce
ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim' dedi.”429

3.8.3.Keder ve üzüntü:430

‫يم‬ ِ ِ ِ َّ
ٌ ‫وﺗ ولى عن هم وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ‬ / Onlardan

yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık
acısını içinde saklıyordu.”431

3.8.4.Rahatlama ve yardım istemek:432

ِ ‫الشمس والقمر رأي ت هم لِي س‬


‫اج ِدين‬ ِ ‫إِذ قال يوسف ِْلبِ ِيه يا أ‬
َّ ‫بت إِنِّي رأيت أحد عشر كوكبًا و‬ /

Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve
ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.”433

3.8.5.Yakınmak, güvensizlik ve Allah’a itimat:434

ِ ‫الر‬
‫اح ِمين‬َّ ‫قال هل آمنكم عﻠي ِه إِالَّ كما أ ِمنتكم عﻠى أ ِخ ِيه ِمن ق بل فالﻠّه خي ٌر حافِظًا وهو أرحم‬
/ Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim
kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en
merhametlisidir” dedi.”435

428
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
429
Meryem, 19/23.
430
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
431
Yûsuf, 12/84.
432
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
433
Yûsuf, 12/4.
434
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
435
Yûsuf, 12/64.

96
3.8.6.Acımak, şefkat göstermek ve ümit vermek:436

‫ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه إِ َّن الﻠَّه ي ﻐ ِفر الذنوب ج ِم ًيعا‬
ِ ‫قل يا ِعب‬

/ De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden

ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder.”437

Râzî bu konuda; “Allah Teâlâ bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin


benimsenmesi, emirlerinin istekle, hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın
mahrum bulundukları, hasretini çektikleri nimetleri zikrederek, bunların
cennetliklere bolca sunulacağını hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır" 438
yorumunu yapmaktadır.

‫ف عﻠيكم الي وم وال أنتم ﺗحزنون‬ ِ ‫يا ِعب‬


ٌ ‫اد ال خو‬ / Ey kullarım! Bugün size korku

yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.”439

3.8.7.Meydan okuma:440

ِ ‫ات واْلر‬
‫ض فانفذوا‬ َّ ‫نس إِ ِن استطعتم أن ﺗنفذوا ِمن أقطا ِر‬
ِ ‫السماو‬ ِ ‫يا معشر ال ِج ِّن و‬
ِ ‫اإل‬ / Ey
cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye
gücünüz yeterse geçip gidin.”441

Müfessirlerin bir kısmı buradaki nidâyı kıyamet tasviri çerçevesinde


değerlendirmişler ve o gün cinlere ve insanlara böyle seslenileceği yorumunu
yapmışlardır. Diğer bir grup müfessire göre ise; bu nidâ dünya hayatıyla ilgilidir ve
önceki âyetlerde yer alan uyarıyı tamamlamaktadır: Cinlere ve insanlara kendilerine
dünya hayatında tanınan fırsata aldanmamaları gerektiği hatırlatılmakta, ölümden ve
ilâhî huzurda verilecek hesaptan kaçışın asla mümkün olmadığı bildirilmektedir.
Râzî ise bu âyetle ilgili olarak; “Bağlam bu hitabın âhirette olduğu izlenimini

436
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
437
Zümer, 39/53.
438
Râzî, Mefâtih, XXVII, 225.
439
Zuhrûf, 43/68.
440
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
441
Rahmân, 55/33.

97
vermektedir. Fakat her iki ihtimale göre düşünüp bu âyetlerde, Allah’ın
hükümranlığını aşmanın ve verdiği hükümden kaçmanın asla mümkün olmayacağı
uyarısı bulunduğunu söylemek daha doğru olur”442 yorumunu yapmaktadır.

3.8.8.Tahkir etme ve kınama:443

‫نذرونكم لِقاء ي وِمكم هذا‬


ِ ‫نس ألم يأﺗِكم رسل ِّمنكم ي قصون عﻠيكم آياﺗِي وي‬
ٌ ِ ‫يا معشر ال ِج ِّن وا ِإل‬

/ (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size

âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran


peygamberler gelmedi mi?”444

442
Râzî, Mefâtih, XXIX, 113-114.
443
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
444
En’âm, 6/130.

98
SONUÇ

Dil, toplumun vazgeçilmez öğelerinden biridir ve toplumlar var


olduklarından beri dil de var ola gelmiştir. Her toplum sahip olduğu dilin doğru
kullanılması, fertlere doğru bir şekilde öğretilmesi ve sonraki nesillere doğru
aktarılması amacıyla çeşitli kural ve kaideler geliştirmiştir. Bu sebeple her dilin
kendisine göre bir takım kaide ve kuralları vardır.

Arap dili de gramer açısından dünyanın en eski ve en zengin dillerinden


birisidir. Arap dili gramerinde önemli bir yer teşkil eden en önemli konularından
birisi de hiç şüphesiz nidâ konusudur. Gramerciler ve belâğatçiler açısından nidânın
önemi aşikârdır. Kur'an da Arapça olması hasebiyle Arap dilinin tüm edebî
özellikleri gibi, ilahilik vasfına uygun olarak nidâyı da en mükemmel şekilde
kullanmıştır. Nitekim Allah sadece sorumluluk taşıyanlara değil, akılsız varlıklara da
seslenmiştir. Bu varlıklara yapılan seslenişlerin temelinde, anlatım tarzlarının en
önemlilerinden olan teşbih ve mecazın olduğu hususunda ortak kanaat oluşmuştur.
Şuurlu varlıklara yapılan nidânın temelinde ise, münâdânın dikkatini, anlatılan
konuya merkezileştirme, anlamı pekiştirme ve mübalağa sanatı gibi bazı edebî
özellikler görülmektedir.

Biz de bu çalışmamızda arap gramerinin temeli olan nahvin konularından


nidâ konusunu ele aldık ve bu konunun ilk dönemden itibaren gramer konusu olarak
kabul edilip, incelendiğini gördük. İlk bölümde; özellikle ilk dönem arap dili
âlimlerinin konumuzla ilgili görüşlerine olabildiğince yer vermeye çalıştık. Nidâ
üslûbu ve münâdâ konusundaki yaklaşımlarını, nidâ harfleri konusundaki farklı bakış
açılarını hazif konusu ve münâdâ ile alakalı diğer konuları ele alış şekillerini tespit
etmeye çalıştık.

İkinci bölümde, nidâ üslûbunun Kur’an-ı Kerim’deki kullanımlarına ve


müfessirlerin konuyu nasıl değerlendirip, ne gibi yorumlar yaptığına yer verip,
nidânın anlamsal çerçevede kattığı zenginlikleri ve Kur’an-ı Kerim’de değişik nidâ
gruplarına hangi üsluplarla seslenildiğini âlimlerin yorumlarıyla izah etmeye çalıştık.
Özellikle son dönemde yapılan çalışmalarla ilgili yaptığımız taramalarda, Mehmet

99
Dağ’ın “Dil ve Belâğat Açısından Kur’ân Âyetlerinde Nidâ” isimli makalesinden
istifade ettik ve Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ gruplarını tablolarla göstererek tespit
etmeye çalıştık ve ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ gruplarına dair istatistik çalışması
yaptık.

Bunun neticesinde; Kur’ân-ı Kerîm’de sekiz nidâ harfinden sadece “yâ”


nidâ harfinin kullanıldığı, hemze nidâ harfinin ise; âlimler arasında ihtilaflı olduğu
tespit edilmiştir. Ayrıca en çok nidâ edilen grup; “Ey iman edenler!” ifadesiyle
mü’minler, en çok nidâ edilen ancak özel isimle hiç nidâ edilmemiş şahıs
Hz.Peygamber(sav), özel isimle en çok nidâ edilen şahıs Hz. Musa(as) olduğu tespit
edilmiştir. Nidâ harfi ve münâdânın bazı âyetlerde hazfedildiği ve bu âyetlerde
hazfedilen nidâ harfinin takdirinin yalnızca “yâ” harfi ile olduğu konusunda alimlerin
ittifak ettikleri görülmüştür.

Son bölümde ise; belâğat açısından nidâ üslûbu, nidâ harflerinin edebî
açıdan uzak veya yakın mesafelerde kullanımı, edebi açıdan nidâ harflerinde hazfin
özellikleri vb. konular Kur’ân-ı Kerîm’den örneklerle tespit edilmeye çalışılmıştır.
Bu vesileyle Kur’ân-ı Kerîm’de; acıma, üzüntü, kınama, korkutma, uyarma,
sakındırma, küçültme vb. belâğat özellikleri bulunan birçok âyet tespit edilmiştir.
Bu nidâ âyetleri, hem kulağa, hem duyguya hem de düşünceye seslenmektedirler.
Zira nidâ, hem belâğat açısından hem de günlük konuşmalar açısından, belâğata dair
pek çok inceliğe sahiptir.

100
KAYNAKÇA

Abbâs Hasan, en-Nahvu’l-Vâfî, I-IV, 4. bs., Mısır, 1966.


Abduhu’r-Râcî, et-Tatbîku’n-Nahvi ve’s-Sarfi, İskenderiye, Dâru Mağfiret’l
-Cemiyyeti, 1992.
Abdulhamid, Muhammed Muhyıddin, ‘Uddetu’l -Mesâlik il’a Tahkîkî
Evdâhi’l Mesâlik, Menşurati Mektebeti’l-Asriyye, Seda, Beyrut, ts.
c. IV.
Ahfeş, Sa'îd b. Mes'ad el-Belhî, Me'ânî'l-Kıır'ân, Tah: Abdulemir
Muhammed Emin el-Verd, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut 1985.
Âlûsî, Mahmud Ebu'I-Fadl, Rûhu'l-Me'ânî, Dâru İhyâi't­Türâsi'I-Arabî,
Beyrut ts, V, 81.

Akdemir, Hikmet, Belâğat Terimleri Ansiklopedisi, 1999, İzmir.

Bakûlî, Ali b. Hüseyn, İ'râbu'l-Kur'ân ve İlelü'l-Kırâat, tah: Abdulkadir


Abdurrahman es-Sa'dî, Dâru Ammâr, Amman, 2001.

Bolelli, Nusreddin, Belâgat, İfav. Yay., İstanbul 2006.


Çöğenli, Sadi-Demirayak, Kenan, Arap Edebiyatında Kaynaklar, 2. bs.,
Erzurum, 1995.
Çörtü, M.Meral, Arapça Dilbilgisi Nahiv, 2. Baskı, İstanbul, İFAV
Yayınları, 2001.
Dağ, Mehmet, Dil ve Belâğat Açısından Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, Ekev
Akademi Dergisi, Yıl:12, Sayı:34.

Ebȗ Hayyân, Muhammed b. Yusȗf el-Endȗlîsî, Tefsîru’l-Bahru’l Muhît, thk.


‘Ȃdil Ahmed ve ‘Ali Muhammed Mu‘avvid, I-VIII, Beyrut: Daru’l
Kutȗbi’l-İ’lmiyye, 1993.

Ebu's-Suûd, Muhammed b. Muhammed el-İmâdî, İrşâdu'l-Akli's-Selîm ilâ


Mezâya'l Kur'âni'l-Kerîm, Dâru İhyâi't-Türâsi'l-Arabî, Beyrut ts.,

El-Beydâvî, Ebû Sa îd Abdullâh b. Omer b. Muhammed, Envâru’t-Tenzîl ve


Esrâru’t-Te’vîl, Beyrut, ts. Bilgegil, M. Kaya, Türkçe Dilbilgisi, 3.
bs., İst., 1984.
El-Câmî, Nureddin Abdurrahman, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye( Molla Câmii),
Salah Bilici Kitabevi, İst. ts.

101
El-Cürcânî, Abdulkâhir, Kitâbü’l-Miftâh fi’s-Sarf, 1. Bsk. Beyrut, Dâru’l-
Emel, 1987.
El-Cürcânî, Seyyid Şerîf, Kitâbu’t-Tarîfât, İstanbul, 1327/1909.
El-Çârperdî, Fahruddîn Ahmed b. Hasan b. Yûsuf, Hâşiye ale’ş-Şâfiye
(Şâfiye şerhi Seyyid Abdullâh ile birlikte), y. y., 1276/1859.
Ed-Dahdâh, Antuvân, Mu’cemu’l-Kavâ idi’l-Luğati’l- Arabiyye, nşr. Corc
Mitrî Abdulmesîh 4. bs., Beyrut, 1989.
El-Enbârî, Ebu’l-Berekât, el-İnsâf fî Mesâili’l-Hilâfi beyne’l-Basriyyîn ve’l-
Kûfiyyîn, 1. Bsk. Kâhire, Mektebetü’l-Hânicî.
El-Hâcib, Osman b. Amr, el-Îzâh fî şerhi’l-Mufassal, nşr. Musâ Benâyî el-
‘Alîlî, Bağdat, 1402/1982, I, 292.

El-Hatîbî, Abdu’latif Muhammed, S’ad Abdulaziz Masluh, en-Nahvi’l-


‘Arabiyye, Mektebetu Dari’l- ‘Arûbeh, Kuveyt, 2000, c. III
El-Galâyînî, Mustafâ, Câmi uʻd-Durûsi’l- Arabiyye, I-III, nşr. Şerîf el
Ensârî, 10. bs., Beyrut, 1966.
El-Muberred, Ebu’l- Abbâs Muhammed b. Yezîd, Kitâbu’l- Muktadab, I-III,
nşr. Muhammed Abdulhâlık Udayme, Kahire, 1415/1994.
El-Mukrî, Abdurrahman bin Ahmed, Üslûbun-Nidâ fil-Kur’ânil-Kerîm,
Câmi’atü Mû’te, 2007.
Es-Sabbân, Muhammed b. Alî, Hâşiyetu u’s-Sabbân ale ’l-Eşmûnî, I-IV,
Kahire, ts.
Es-Suyûtî, Abdurrâhman Celâluddin, ed-Dürrü’l-Mensûr, Dâru'l-Fikr,
Beyrut 1993, I.

______ , el-Eşbâh ve’n-Nezâ’ir fi’n-Nahv, I-IV, Beyrut, ts.


El- Ukberî, Ebu’l-Bekâ’ Abdullâh b. el-Huseyn, el-Lubâb fî İleli’l-Binâ’
ve’l-İ’râb, I-II, nşr. Gâzî Muhtâr Tuleymât, Beyrut, 1416/1995.
Ez-Zemahşerî, Ebu’l-Kâsim Mahmûd b. Omer, el-Mufassal İlmi’l-Luğa, nşr.
Muhammed İzzuddîn es-Saîdî, 1. bs., Beyrut, 1410/1990.
______ el-Keşşâf, thk. ‘Ȃdil Ahmed ve ‘Ali Muhammed Mu’avvid, I-V,
Riyâd, Mektebetu’l-Abîkân, 1998.
Emîn, Bekrî Şeyhun, El-Belâğatül-Arabiyyetü fî Sevbihel-Cedîd, Dârul-
İlmil-Melâyîni, 6. Baskı, 1999, s.106.

Eşmunî, Ali b. Muhammed b. İs’a, Ebu’l-Hasan Nureddin en-Nahvi,


Şerhu’l-Eşmunî li Elfiyeti İbni Mâlik, (Menhecus- Salik ilâ Elfiyeti
İbni Mâlik) (Thk. Muhyiddin Abdulhamid) Daru’l kitabu’l
Arabiyye, Beyrut, Lübnan, 1955, c.I.

102
Fadl Hasan Abbâs, el-Belağa Fünûnuhâ ve Efnânuhâ ‘İlmü’l-Me’anî,
Daru’l-Furkan, Amman,1985.

Fethî, Kâzım, Esâlîbü’n-Nidâ fi’l-Kur'âni'I- Kerîm, Mecelletü Âdâbi'l-


Mustansiriyye, sayı: 2, Bağdat, 1977.

Ferrâ, Ebî Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Me'âni'l-Kur'ân, Tah: Ahmed Yûsuf


Necati, Muhammed Ali en-Neccâr, İntişârâtu Nasır Hüsrev, Tahran
ts.

Hacımüftüoğlu, Nasrullah, İ'câz ve Belâgat Deyimleri, Ekev yay., Erzurum,


2001.
İbrahim, H. İbrahim, Esrâru'n-Nidâ fi Lüğati'l-Kur'ân, Kahire ts.,
İbn Cezerî, Muhammed b. Ali b. Yûsuf, en-Neşr fi'l-Kırââti'l-Aşr, Tah: Ali
Muhammed Dabbağ, Dâru'I-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut ts.,
İbn Enbârî, Abdurrahman, el-Beyân fi Garibi İ'râbi'l­Kur’ân, tah: Berekât
Yûsuf Hebbûd, Dâru'l-Erkam, Beyrut ts.,
İbn Hâleveyh, Hüseyin b. Ahmed, Kitâbu İ’râbi Selâsîne Sûreten mine’l-
Kur'âni'l-Kerîm, Dâru’l-Kütübi'l-Mısriyye, Kahire 1941.
İbn Hişâm, Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf b. Ahmed b. Abdillâh el-Ensârî,
Evdahu’l-Mesâlik ilâ Elfiyyeti İbn Mâlik, I-III, nşr. Muhammed
Muhyiddîn Abdulhamîd, 5. bs., Beyrut, 1966.
İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdullah, Şerhu Katru'n-Nedâ, tah:
Muhammed Muhyiddin Abdulhamit, Kahire 1383.
İbn Kesîr, İsmail b. Ömer, Tefsîru'l-Kur'âni'I-Azîm, Dâru'I-Fikr, Beyrut
1401.

İbn Manzûr, Cemâluddîn Ebu’l-Fadl Muhammed b. Mukerrem, Lisânu’l


Arab, I-XVIII, nşr. Emîn Muhammed Abdulvahhâb-Muhammed
es-Sâdık el- Ubeydî, Beyrut, 1416/1996.
İbn Mücâhid, Ebûbekir, Kitâbü's-Seb'a, Tah: Şevkî Dayf, Dâru'l-Meârif,
Kahire.
İbn Usfûr, Ebu’l-Hasan Alî b. Mu’min b. Alî el-İşbîlî, el-Mumti ul-Kebîr
fi’t-Tasrîf, nşr. Fahruddîn Kabâve, Beyrut, 1996.
İbn Yâ’iş, Muvafikuddin Ya’îş b. Ali, Şerhu’l-Mufassal, İdâretu-Tab’atu’l-
Munîriyye, Mısır, ts. c.VIII.
Karaduman, Emine, Kur'ân-ı Kerim’de Nidâ, (Yayınlanmamış Yükseklisans
Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir,
2003.

Kirmânî, Mahmud b. Hamza, Esrâru't-Tekrâr fi'l-Kur'ân, tah: Abdulkadir


Ahmet Ata, Dâru'l-İ'tisâm, Kahire 1396.

103
Kılıç, Sadık, Kur'an Dildeki Sonsuz Mucize, Gelenek, İstanbul 2003.

Kılıç, Hulusi, Arapça Dilbilgisi Sarf, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005.


Kurtûbî, Muhammed b. Ahmed, el- Câmi' li-Ahkâmi'I-Kur'ân, tah: Ahmed
Abdulalîm el-Berdûnî, Dâru'ş-Şu'ab, Kahire 1372.

Nehhâs, Ebû Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. İsmail, İ'râbu'l-Kur'ân, tah.


Züheyr Ğazi Zâhid, Beyrut.

Râzî, Muhammed b. el-Hasan, Şerh’r-Redi Li Kâfiyeti İbni’l-Hâcib, (thk.


Yahya Beşir Mısri) 1996.

Se'âlebî, Abdurrahman b. Muhammed, el-Cevâhiru'l-Hisân fi Tefsîri’l


Kur’ân, Müessesetü’l A’lemiyyu, Beyrut ts..

Sîbeveyh, Ebû Bişr Amr b. Osmân b. Kanber, el-Kitâb, I-V, nşr.


Abdusselâm Muhammed Hârûn, 3. bs., Kahire, 1408/1988.
Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu'l-Kadîr, Dâru'l-Fikr,
Beyrut ts.,

Taftazânî, S’adeddin Mes’ud b. Ömer b. Abdullah, Muhtasaru’l-Me’anî,


Mehmet Nuri Nas, Midyat, Mardin, ts.

Ukberî, Muhibbuddin Abdullah, et-Tibyân fi İ'râbi'l-Kur'ân, tah: Ali


Muhammed el-Becâvî, İhyâu'I-Kütübi'l-Arabiyye, ts., I.

Uzun, Tacettin, Anlatımlı Belâğat, Sebat Ofset Matbaacılık, Konya, 2008.

Zeccâc, Ebu İshak İbrahim b. Serî, Me'âni'l-Kur'ân ve İ'râbuhû, tah.:


Abdulcelîl Abduh Şelebî, Beyrut 1988.

104

You might also like