Professional Documents
Culture Documents
Cafer ZEYREKLİ
Danışman
SAMSUN, 2014
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
Cafer ZEYREKLİ
Danışman
SAMSUN, 2014
BİLİMSEL ETİK BİLDİRİMİ
30/07/2014
Cafer ZEYREKLİ
i
TEZ KABUL VE ONAYI
__/__/__
Enstitü Müdürü
ii
ÖZET
Cafer ZEYREKLİ
iii
ABSTRACT
Cafer ZEYREKLİ
Ondokuz Mayıs University, Institute of Social Sciences
Basic Islamic Sciences Department, Master's Degree, July/2014
Supervısor:
Prof. Dr. Ahmet YÜKSEL
Quran is a holy book which sent by Allah to people. Being sent in arabic
language in order to understand its clear that it needs to have a deep knowledge on
commentery (tefsir),hadith and also the intracacies of the arabic language .
In the second topic we discussed about adressing words used in Quran and
adressing person topics in the Quran. We also carried out statistics about the groups
of adressings in the Quran.
iv
ÖNSÖZ
size sesleniyorum, bana kulak verin!…” gibi uzun bir cümleyi iki kelimeye
indirgemiş oluruz.
İşte bu çalışmada Arapçada ayrıntılı bir kullanım alanına sahip olan nidâ
üslûbu işlenecektir. Nidâ harfleri vasıtasıyla yapılan işleme, seslenme anlamına gelen
nidâ, bu yolla kendisine seslenilen kimseye de kendisine seslenilen anlamına gelen
münâda terimi kullanılır.
v
hususunda ortak kanaat hâkimdir. Akıllı varlıklara yapılan nidânın temelinde ise,
münâdanın dikkatini, anlatılan konuya çekme, anlamı pekiştirme ve mübalağa sanatı
görülmektedir. Kur'ân-ı Kerîm’de; gerek akıllı varlıklara ve gerekse akılsız varlıklara
yöneltilen nidâ, üslubu ile okuyanı ve dinleyeni, bulunduğu konumdan çıkarır ve
sunduğu içeriğin doğrudan muhatabı olan aktif bir kişi konumuna getirir.
30/07/2014
Cafer ZEYREKLİ
vi
İÇİNDEKİLER
I.BÖLÜM
NİDÂ ÜSLÛBU
1.1.NİDÂNIN TANIMI VE UNSURLARI ............................................................. 5
1.1.1.Üslûbun Tanımı ........................................................................................... 5
1.1.2.Nahiv İlminde Nidânın Tanımı .................................................................... 6
1.2.NİDÂ HARFLERİ ve KULLANIMLARI ......................................................... 7
1.2.1. NİDÂ HARFLERİ ......................................................................................... 8
1.3.YÂ ( َ ) ياNİDÂ HARFİNİN ÖZELLİKLERİ .................................................. 11
1.4. NİDÂ HARFLERİNDA HAZF ...................................................................... 12
1.5.MÜNÂDÂ ........................................................................................................ 14
1.5.1.Münâdânın Tarifi: ...................................................................................... 14
1.6. MÜNÂDÂ ÂMİLİ .......................................................................................... 15
1.7. MÜNÂDÂ TÜRLERİ VE ÎRABI ................................................................... 16
1.7. 1. Mû’rab Münâdâlar ................................................................................... 16
1.7. 2. Mebnî Münâdâlar ..................................................................................... 20
1.8.MÜNÂDÂNIN ÖZELLİKLERİ .................................................................... 233
1.9. MÜNÂDÂYA TÂBİ OLANLAR ................................................................... 27
1.9.1. Mansûb Münâdâya Tâbi Olanlar: ............................................................. 27
1.9.2. Mebnî Münâdâya Tâbi Olanlar: ................................................................ 28
1.10. MÜNÂDA İLE İLGİLİ KONULAR ........................................................... 31
vii
1.10.1. İstiğâse .................................................................................................... 31
1.10.2. Nudbe ...................................................................................................... 34
1.10. 3. Münâdâda Terhîm: ................................................................................. 36
II. BÖLÜM
KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ ÜSLÛBU VE MÜNÂDÂ
2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ HARFLERİ ................................................... 39
2.1.1. Kur'ân-ı Kerîm'de Yâ ( َ ) ياNidâ Harfi ...................................................... 40
2.1.2. Kur'ân-ı Kerîm'de Hemze ( َ ) أNidâ Harfi ................................................. 41
2.1.3. Kur'ân-ı Kerîm'de Nidâ Harfinin Hazfi..................................................... 42
2.1.4. Kur'ân-ı Kerîm'de Münâdânın Hazfi ....................................................... 488
2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE NİDÂ GRUPLARI ................................................ 533
2.2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE ALLAH’IN NİDÂLARI……………………...54
2.2.1.1. ALLAH’IN PEYGAMBERLERE NİDÂLARI………………………54
2.2.1. 1.1. Allah’ın Tüm Peygamberlere Nidâsı………………………………..54
2.2.1.1.2. Özel İsimle Yapılan Nidâlar…………………………………………54
2.2.1.1.3. Özel Vasıfla Yapılan Nidâlar………………………………………..57
2.2.1.2. ALLAH’IN DİĞER İNSANLARA NİDÂLARI………………...……59
2.2.1.2.1. Hz. Peygamber'in Hanımlarına Yapılan Nidâlar…………………….59
2.2.1.2.2. İman Eden Topluluğa Yapılan Nidâlar………………………………59
2.2.1.2.3. İman Eden ve Etmeyen Bütün İnsanlara Yapılan Nidâlar…………...61
2.2.1.2.4. Somut Varlıklara Yapılan Nidâlar……………….…………………..63
2.2.1.2.5. İsrailoğullarına Yapılan Nidâlar…………..…………………………64
2.2.1.2.6. Ehl-i Kitaba Yapılan Nidâlar………………………………………...65
2.2.1.2.7. İnkâr Edenlere Yapılan Nidâlar……………………………………...66
viii
III. BÖLÜM
BELÂĞAT İLMİ AÇISINDAN NİDÂ ÜSLÛBU VE KUR’ÂN-I
KERÎM’DEKİ KULLANIMLARI
3.1.NİDÂ HARFLERİNIN EDEBİ AÇIDAN UZAK VEYA YAKIN
MESAFELERDE KULLANIMI ............................................................................ 77
3.2. EDEBÎ AÇIDAN NİDÂ HARFLERİNDE HAZF ......................................... 78
3.2. 1. Münâdînin (Çağıran) Münâdâya (Muhatab) Yakınlığı Nedeniyle Hazf .. 78
3. 2. 2. Acele İçin Hazf ....................................................................................... 79
3. 2. 3. İcaz İçin Hazf .......................................................................................... 80
3.3. NİDÂ VE MÜNÂDÂNIN EDEBÎ AÇIDAN KULLANIMI .......................... 80
3.4. KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH’IN YARATILANLARA NİDÂSI ............ 85
3.4.1.Dilek ve İstek Nidâsı .................................................................................. 85
3.4.2. Korkutma Nidâsı ....................................................................................... 86
3.4.3.Uyarı Nidâsı ............................................................................................... 88
3.4.4.Şükür Nidâsı............................................................................................... 89
3.4.5.Meydan Okuma Nidâsı .............................................................................. 89
3.4.6. İrşâd Nidâsı .............................................................................................. 89
3.5. KUR’ÂN-I KERİM’DE PEYGAMBERLERİN KAVİMLERİNE NİDÂSI.. 90
3.5.1. Peygamberlerin Allah’ın Tevhid Dinine Davet Etmesi; ........................... 90
3.5.2. Şirkten Kurtarmak İçin Kavimlerini Uyarmaları; ..................................... 90
3.5.3. Ahiret Gelmeden Allah’a Dönmeleri İçin Kavimlerini Uyarmaları; ........ 91
3.5.4. Allah’a İnanmamaları ve İsyan Etmelerinden Dolayı Başlarına
Geleceklerden Uyarılmaları; ............................................................................... 91
3.6.KUR’ÂN-I KERİM’DE YARATILANLARIN ALLAH’A NİDÂSI ............. 91
3.7.KUR’ÂN-I KERİM’DE İNSANLARIN KENDİSİNDEN RÜTBECE ÜSTÜN
İNSANLARA NİDÂSI .......................................................................................... 94
3.8.KUR’ÂN-I KERİM’DEKİ NİDÂLARDA BULUNAN BAZI BELÂĞAT
ÖZELLİKLERİ ...................................................................................................... 95
3.8.1.Şikâyet, Pişmanlık, Hayıflanma ve Suçunu İtiraf Etme: ........................... 95
3.8.2.Dilek ve Arzu: ............................................................................................ 96
3.8.3.Keder ve Üzüntü: ....................................................................................... 96
3.8.4.Rahatlama ve Yardım İstemek: .................................................................. 96
3.8.5.Yakınmak, Güvensizlik ve Allah’a İtimat: ................................................ 96
3.8.6.Acımak, Şefkat Göstermek ve Ümit Vermek: ........................................... 97
ix
3.8.7.Meydan Okuma: ......................................................................................... 97
3.8.8.Tahkir Etme ve Kınama: ............................................................................ 98
SONUÇ ................................................................................................................... 99
KAYNAKÇA ...................................................................................................... 101
x
TABLOLAR
xi
KISALTMALAR
a.s. : aleyhisselam
b. : ibn/bin
bkz. : bakınız
c. : cilt
çev. : çeviren
der. : derleyen
h. : hicri takvim
Hz. : hazreti
md. : maddesi
m. : mîlâdî
no. : numara
nşr. : neşreden
ö. : ölümü
s. : sayfa
üniv. : üniversite
vb. : ve benzeri
yay. : yayınları
xii
GİRİŞ
Her ne kadar münâda konusu ve nidâ üslûbu gibi başlıklar altında bazı dil
bilgisi kitaplarında, tez ve makalelerde bu konu işlense de, nidâ üslûbu ve münâdâ
yapılarının Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımlarıyla ilgili kapsamlı bir çalışmaya
rastlanamamıştır.
1
Bir dilin yazılıp konuşulabilmesi için, o dilin kurallarının bilinmesi kaçınılmazdır.
Bütün dillerde olduğu gibi Arapça’da da yazı ve konuşma dilinde bazı kurallar
bulunmaktadır. Çalışmamızda Kur’an’ı Kerim ‘de bulunan nidâ harflerinin gramer
ve özellikle belâğat açısından âyetlere nasıl bir etki yaptığını tespit etmeye
çalışacağız.
2. Yöntem ve Kapsamı
2
“Nidâ Kur'an'da toplam 436 yerde kullanılmaktadır. Bunların 14 tanesi, nidânın
olup olmaması bakımından tartışmalıdır. Bu tartışma, seslenilen kelimenin farklı
dilsel değerlendirmelere ve farklı okumalara muhtemel olmasından
kaynaklanmaktadır. 81 'inde, nidâ harfi, cümlenin harfe delalet etmesi, sözü veciz
bir şekilde anlatma, ta'zim gibi gerekçelerden dolayı lafızdan düşürülmüştür.
" " يا ليت ve " يا ويل "şeklinde geçen 24 nidâ da ise, münâdâ hazfedilmiştir.
Bunların dışında kalan 317 âyette ise, Allah, şuurlu ve şuursuz varlıklara
seslenmektedir…
3
3. Yararlanılan Kaynaklar
4
I.BÖLÜM
NİDÂ ÜSLÛBU
“Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz”, “her yazarın, her sözenin
(hatîbin) fikrini, duygularını anlatmak için kullandığı özel anlatış tarzı,” “bir
sanatçının, bir sanat türünün veya bir sanat devrinin özel tarzı” 1 gibi tanımları
yapılan üslûbun, kök fiilinde; “zorla almak, gasp etmek, yağma etmek, talan etmek,
altını üstüne getirmek, büyülemek, aklını başından almak ve gönlünü çelmek” gibi
anlamları bulunmaktadır. Yine üslûba “metot, usul, yol, hal, davranış, tutum ve tavır”
gibi anlamlar verilmiştir. 2
1
Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr.
2
Kadir Güneş, el Mu’cem, Mektep Yayınları, İstanbul, 2011, s.577-578.
3
Zerkânî, Muhammed Abdülazîm, Menâhilül-İrfân fî Ulûmil Kur’ân, Dârul Kitâbil Arabî, h.1423,
c.II, s.239.
4
El-Mukrî, Abdurrahman bin Ahmed, Üslûbun-Nidâ fil-Kur’ânil-Kerîm, Câmi’atü Mû’te, 2007,
s.12.
5
1.1.2. Nahiv İlminde Nidânın Tanımı
'Nun' harfinin hem ötresi hem de esresi ile kullanılabilen "" النداء, "ندى جند ي
kök fiilinin, müfâ'ele babından gelen mastarıdır. " الرغاء, " الدعاءkelimeleri gibi
Nahivcilere göre nidânın tanımı ise; "( )أ نادي-( ) أ دعو fiilleri yerinde
5
El-Fîrûzâbâdî, Muhammed b. Ya' kûb, el- Kâmûsu'l-Muhît, Mu'essesetur-risâle, 4. baskı, Beyrût,
1994, nidâ md.; İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânül-Arab, Dâru Sâdır, Beyrut ts., XV,
315; Er-Râzî, Muhammed b. Ebî Bekr, Muhtâru's-Sıhâh, tah: Mahmut Hatır, Mektebetü Lübnan,
Beyrut 1995, I, 272.
6
İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânu’l-Arab, Dâru Sâdır, Beyrut ts., 1987, XV, 315.
7
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, XV, 315.; Fethî, Kâzım, Esâlîbü’n-Nidâ fi’l-Kur'âni'I- Kerîm,
Mecelletü Âdâbi'l-Mustansiriyye, sayı: 2, Bağdat 1977, s. 157-159.
8
Mehmet Dağ, Dil ve Belâğat Açısından Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, Ekev Akademi Dergisi, Yıl:12,
Sayı:34, s.122.
9
Kazvini, Muhammed b. Abdurrahman, el-İzah fi Ulumi'I-Belağa, tah: Muhammed Abdulmümin
Hafâcî, Beyrut 1980, I, 245.
6
1.2. NİDÂ HARFLERİ ve KULLANIMLARI
Nidâ üslubunu meydana getiren üç unsur vardır ki, bunlardan ikisi cümlede
yer alırken biri daima gizli olmak durumundadır. Bunlardan birincisi nidâ harfleri
olarak isimlendirilen harflerdir.
İkincisi ise zorunlu olarak gizlenmiş olan bir âmildir (fiil). Hazfedilen bu fiil
Öncelikle belirtmek gerekir ki; nidâ harflerinin sayısı hakkında tam bir
mutabakat söz konusu değildir. Değişik kaynaklarda bu harfler beş, altı, yedi ve sekiz
gibi farklı görüşler olarak belirtmişlerdir.
Beş diyenler: Bu harfler “ أ, أي, هيا, أيا, ”ياolup buna ilk değinen
Sîbeveyh’tir. Sîbeveyh el-Kitâb adlı eserinde nidâ ile mendûb’un amaçlarını farklı
Altı diyenler: Bu harfler “ وﺍ, أ, أي, هيا, أيا, ”يا olup bu görüşü
savunanlar Zemahşerî, İbn Ya’îş ve Zeccac’tır. Zeccac söz konusu nudbe harfi olan
“ ”وﺍharfini nidâ harfinden saymıştır. 13 Burada beş diyenler ile altı diyenlerin
arasındaki tek fark “ ”وﺍharfi olup hem nidâ hem de mendûb için kabul edilmiştir.
10
Mustafa Meral Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı
Yayınları, İstanbul 1998, s.261.
11
Sîbeveyh, Ebû Bişr Amr b.Osman b. Kanber, el-Kitâb, (thk. Abdüsselâm Muhammed Hârun), I-V,
Beyrut, 1408/1988, c. II, s. 229.
12
Müşrî, Muhammed, Murâkebü’n-Nidâ fi’l Kur’âni’l-Kerîm Beyne’l-Ma’ni’n-Nahviyye ve
Delâlâtu’l- Hitab, Doktora tezi, 06.07.2009, Cezayir, s. 42.
13
El-İşbilî, İbn Asfur Ebu’l-Hasan Ali b. Mümin b. Muhammed b.Ali, Şerhu Cemeli’z-Zeccâcî, (thk.
Fevazu’ş-Şiar), Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, Lübnan, tab.1, 1998, c. 2, s. 177.
7
Zemahşerî ve İbn Ya’îş’e göre ilk üçü “هيا, أيا, ”ياuzaklık veya uzaklık
Yedi diyenler: Bu harfler “ ﺁ, وﺍ, أ, أي, هيا, أيا, ”ياolup bu görüşü el-
Sekiz diyenler: Bu görüş Kûfelilere nisbet edilir. İbn Malik şöyle demiştir:
ise; “Nidânın lügat anlamı çağırmak, terim anlamı ise özel harflerle çağırmaktır.
Bunlar; “ وﺍ, أ, أي, هيا, أيا, ’ ياdır. Kufeliler ise bunlara () آile () آي
eklemişler”19demiştir.
( )ياNidânın ana konusunu temsil eder. Zemahşerî, İbn Mâlik ve İbn Hişâm
14
İbn Ya’îş, Muvafikuddin Ya’îş b. Ali, Şerhu’l-Mufassal, İdaretu-Tab’atu’l-Munîriyye, Mısır, ts.
c.VIII, s. 118.
15
El- Hâşimi, Seyyid Ahmed, el-Kava’idu’l-Esasiyye li Luğati’l-‘Arabiyye, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut, Lübnan, ts, s. 247.
16
Feyyad, Suleyman, en-Nahvu’l- ‘Asri, Merkezu’l-Ehram, 1995, s. 242.
17
Müşri, Murâkebü’n-Nidâ., s. 43.
18
El-Endelüsî, Cemaleddin Muhammed b. Abdullah b. Abdullah et-Taî el-Ceyyânî, Şerhu’t-Teshil li
İbn Malik, (tahkik Abdurrahim Seyyid, Muhammed Bedvi’l-Mahtun) Hıcr, 1990, c. III, s. 386.
19
El-Murâzî, el-Hasen b. Ebî Kasım, Tavdihu’l-Mekâsıd, (thk. Abdurrahman Ali Suleyman) Daru’l-
Fikri’l-Arabî, Kahire, Mısır, 2001, c. III, s.1051.
20
El-İsterâbâzî, Rızâed-Dîn Muhammed bin el-Hasan Mutûfî, Şerhu Kâfiyeti İbnil- Hâcib, Kahire, c.1,
s.686.
8
olanıdır. 21 Kur’an’da yalnız bu harf gelmiştir. 22 Bunun için ona “nidâ harflerinin
annesi” denmiştir.23
2) Eyâ ( )أيا:
3) Heyâ ( )هيا:
göre “”أياnın hemzesine bedeldir.25 Asıl diyenler şöyle demişlerdir: İbdal sarftandır,
sarf ise harflerde söz konusu değildir. İbn Hişam, Muğnî kitabında (’) هياnın aslının
4) Ey ( )أي:
( )أيYâ’nın sükûnu elifin fethası ile olup bu harf de diğer nidâ harfleri gibi
uzak, orta veya yakın hangi mesafeler için kullanılacağı gramerciler arasında ihtilaflı
olmuştur. 27 Müberred ve el-Cezûlî gibi bazı nahivciler yakına seslenmek için
kullanıldığını söylerken, diğer bazıları da orta uzaklığa nidâ etmek için
kullanıldığından bahseder.28
21
El- Endelüsî, Şerhu’t-Teshil li İbn Malik, c. 3 s. 385.
22
Es-Sâmerrâ’î, Fâdıl Salih, Ma’ni’n-Nahv, Daru’l- Fikr, Umman, 2000, c. IV, s. 321
23
Abdulhamid, Muhammed Muhyıddin, ‘Uddetu’l -Mesâlik il’a Tahkîkî Evdâhi’l Mesâlik,
Menşurati Mektebeti’l-Asriyye, Seda, Beyrut, ts. c. IV, s. 7.
24
El-Cevherî, es-Sıhâh, El-Mektebetil-Asriyye, Beyrut, 2007, s.607.
25
Es-Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman b. Ebîbekr el-Muhakkık Ahmed Şemsuddin, Hem’ul
Hevam’i fi Şerhi Cem’i’l-Cevâm’i, (thk. Ahmed Şemsuddin)Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1998 c. II, s.
27.
26
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.12.
27
El-Ensârî, Ebu Muhammed Abdullah Cemâluddin b. Hişam, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubi’l-E’ârîb
(thk. Abdullatif Muhammed el-Hatib), Kuveyt, 2000, Muğnu’l-Lebib, c. I, s.105.
28
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12; El-Cevherî, es-Sıhâh, s.607.
9
5) E ( ) ﺃ:
6) Â ( ) ﺁ:
Yukarıda da memdude olan “ ” آile “”آيyi nidâ harflerindan sayan Kûfeli âlimler
olduğunu zikretmiştik. Bu harfi nidâ harfinden sayan gramerciler bunu uzak mesafe
için kullanıldığını savunurlar.35
7) Ây ( ) ﺁي:
arasında nidâ harfi olup olmadığı noktasında ihtilaf konusu olan harflerden biri de
budur. Sanki “ ”ﺁيharfi ile daha uzağa seslenebilmesi için uzatma harfi olan bir elif
ilave edilmiş. Nitekim bununla daha uzağa veya uzak hükmünde olanlara
seslenilebilir.37
29
İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdullah, Şerhu Katru'n-Nedâ, tah: Muhammed Muhyiddin
Abdulhamit, Kahire 1383, s. 218.
30
Maksûre: Sonunda uzatma olmayan hemzeye denilir.
31
Abdulhamid, ’Uddetu’l-Mesâlik, c. IV, s. 4.
32
Es-Suyûtî, Hem’ul Hevam, c. II, s. 26.
33
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607; El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12.
34
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb an Kutubi’l-E’ârîb, c. I, s. 104.
35
Es-Suyûtî, Hem’ul Hevam, c. II, s. 26; El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb’an Kutubil-E’ârîb, c. I, s. 104.
36
İbn Hişam, Şerhu Katru’ n-Nedâ, s. 218; İbrahim, H. İbrahim, Esrâru'n-Nidâ fi Lüğati'l-Kur'ân,
Kahire ts., s. 16.
37
Müşri, Murâkebü’n-Nidâ, s. 46.
10
8) Vâ ()وﺍ:
harf nüdbe kullanımında şöhret kazanmıştır. Ama bazı zaman ( )ياyerinde nidâ içinde
de ayrı kullanılmıştır”.39 İbn Ya’îş “el-Mufassal” şerhinde ise şöyle demiştir: “Bu
harf nüdbeye mahsustur. Çünkü nüdbe acı ve hüzün içindir. Buradaki maksat hazır
olanları haberdar etmek için sesi yükseltmektir. Buna en uygun da bu harftir”.40
Dolayısıyla yalnızca nüdbe için kullanılan nidâ harfidir.41
Bu harf, en çok kullanılan nidâ harfi olmasının yanı sıra bazı özellikler de
taşımaktadır. Söz konusu özelliklerden kısaca bahsedecek olursak;
b) Allah Lafza-i Celâli münâdâ olduğunda, nidâ harfi olarak sadece ( ) يا
kullanılır. ! يا ﷲgibi. Asıl görevi uzakta olanı çağırmak olan ( ) ياharfinin, insanlara
şah damarından daha yakın olan Allah için kullanılmasının hikmetini Zerkeşî, nidâ
edenin o anda nefsini küçük görmesi, onun tuzaklarından, kötülüklerinden
38
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb’an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 421.
39
Râzî, Muhammed b. el-Hasan, Şerh’r-Redi Li Kâfiyeti İbni’l-Hâcib, (thk. Yahya Beşir Mısri) 1996.
s. 1362.
40
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. VIII, s. 120.
41
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s. 12; El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607.
42
Sîbeveyh, el-Kitâb, c.I, s.325; İbn Hişam, Şerhu Katru’ n-Nedâ, s. 218; El-Cevherî, es-Sıhâh, s.607.
11
uzaklaşması ve maddi âlemden soyutlanarak Allah’a yaklaşması şeklinde
açıklamaktadır.43
d) İstiğase için sadece ( ) ياkullanılır. ! لﻠﻐر يق يا لﻠناﺱ (Ey insanlar!
Yetişin boğulana…)45
yapılır. Nidâ harflerin içerisinde kullanım alanı en yaygın olanı ( ’) ياdır. Onun için
bazılarına göre hazf özelliği sadece ona mahsus47 ve ancak lâfzen söz konusudur.48
Bu hazf üç değişik yerde söz konusu olabilir. Bunlar:
43
Zerkeşî, Bedrüddin, el-Burhân fi Ulûmi'l-Kur'ân, Tah: Muhammed Ebû'l-Fadl İbrahîm, Dâru'l-
Ma'rife, Beyrut ts, IV, 445; İbrahim, Esrâru’n-Nidâ, s.16; El-İsterâbâzî, Şerhu Kâfiyeti İbnil-
Hâcib, s.686.
44
Müddesir, 74/1.
45
Kazvînî, el-İzah fi Ulumi’I-Belağa, c.I, s.245.
46
Suyûtî, Celâluddin, el-Eşbah ve 'n-Nezair fi'n-Nahv, Daru'I-Kütübi'I-İlmiyye, Beyrut ts., Il, 130-
131.
47
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 447.
48
Abbas, Hasan, Nahvu’l-Vâfi, Daru’l-Ma’arif, Kahire, Mısır, Ta’b 3, ts, s. 3.
12
ِ نت ِمن الخ
اطئِين ِ ِيوسف أع ِرض عن هذا واست ﻐ ِف ِري لِذنب
ِ َّك إِن
ِ كك / “(Ey )Yûsuf! Sen
bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.
Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”49 Burada nidâ harfi olan " " ياharfi âyetteki iki
سن فرغ لكم أي ها الثَّقَل ِن /Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve
insanlar!50 Burada nidâ harfi olan " " ياlâfzen hazf edilmiştir. () يا أي ها الثَّقَل ِن
doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”51 Bu âyette ise; münâdâ olan
Bu harfin yakın, uzak veya her iki mesafe için kullanımı konusunda
gramerciler arasında ihtilaf söz konusudur. İbn Hişam52 ve Zemahşerî53’ye göre uzak
için kullanılır. Er-Râzî’ye göre hem uzak hem de yakın için kullanılır. 54 İbn
Habbaz’a göre yakın için kullanılır.55 Sûyutî ise; Ebû Hayyan’ın “bu harfin yakın ve
uzak için kullanılacağı görüşünü” benimsemiştir.56
Uzak için kullanılan bu harf hakkında; Allah insana her şeyden daha yakın
kullanılan ifade, uzak için değil bilakis nefsindeki ihmalkârlıktan, küçük düşürmekten
ve duasının kabulü uzak oluşundan dolayıdır.57 cevabı verilmiştir.
49
Yûsuf,12/29.
50
Rahmân, 55/31.
51
Duhân, 44/18.
52
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubil-E’ârîb, c. IV, s. 447.
53
Zemahşerî, Mufassal, s. 309.
54
Râzî, Muhammed b. Hasan, Şerhu’l-Kâfîye, (thk. Yahya Beşir Mısrî) Neşru-Resâili’l-Câmi’a
Suudi Arabistan, 1996, c. I, s.1362.
55
Abdulhamid, ‘Uddetu’l -Mesâlik, c. IV, s. 6.
56
Suyûtî, el-Eşbah, c. II, s. 27.
57
El-Meylânî, Muhammed b. Abdurrahim b. el-Huseynî el-Ömeri el- Meylanî, Şerhu’l-Muğni, Salih
Bilici Kitabevi, Beyazıt, İstanbul, s. 101; Zemahşerî, Mufassal,, s. 309.
13
1.5. MÜNÂDÂ
Nidâ harflerinin tek başına bir anlamı yoktur; münâdâ ile anlam
kazanmaktadır. Bu yüzden kendisine nidâ edilen unsur, gramatik açıdan esas önemi
haizdir. Lügat anlamı kendisine seslenilen, çağrılan manasına gelir.58
“()أ نادي-( ”)أ دعوfiilleri yerine kullanılan herhangi bir nidâ harfi ile yönelmesi
58
El-Hâmıdî, İsmail b. Mûsa el-Mâliki, Şerhu’l-‘Allâme eş-Şeyh Hasan el-Kefrevî alâ Metni’l
Ecrûmiyye, Sankafûra ts. s. 106.
59
El-Câmî, Nureddin Abdurrahman, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye( Molla Câmii), Salah Bilici Kitabevi, İst.
ts. s. 99.
60
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.123.
61
El-Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsu’l-Muhît, nidâ md..
14
1.6. MÜNÂDÂ ÂMİLİ
Câmî adlı eserinde buradaki hazfin gerekli olmasının sebebini; “ ” ياnidâ harfinin
2. Münâdâ da amel eden âmil, lâfzî değil mânevî bir âmildir. Bu görüş kabul
edilmeyen bir görüştür. Çünkü Arap gramerinde mânevî âmil; mübtedâ ve muzârî fiil
olmak üzere iki yerde vardır.
62
Sîbeveyh, el-Kitâb, s. 182; El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
63
Ekini, Muhammed Rahmi b. El-Hacî Ahmed, Akdu’n-Nâmî alâ Şerhi Mevlânâ Abdurrahman el-
Câmî, el-Mektebetu’l- İslamiyye, Diyarbakır, ts. c. I, s. 291.
64
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
65
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
66
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100.
15
1.7. MÜNÂDÂ TÜRLERİ VE ÎRABI
Cümlede mebnî ve mû’rab olmak üzere iki ayrı şekilde karşımıza çıkan
münâdâ beş kısımdır.
1) Mû’rab olanlar;
b.Nekre-i maksûde (kast edilen nekre isim) dir.67 Bunlar da damme üzere
mebnî olup mahallen mansûbdurlar.
67
El-Kefrevî, eş-Şeyh Hasan, Şerhun ‘ala Metni’l-Ecrûmiyye, Sankafûra s.106-107; İbn Ya’îş,
Şerhu’l-Mufassal, c. I, s. 127.
68
El-Hatîbî, Abdu’latif Muhammed, S’ad Abdulaziz Masluh, en-Nahvi’l-‘Arabiyye, Mektebetu
Dari’l- ‘Arûbeh, Kuveyt, 2000, c. III, s. 182.
69
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. I, s. 127.
16
ِ وك امرأ سوٍء وما كانت أم
ك ب ِﻐيًّا ِ يا أخت هارون ما كان أب / “Ey Hârûn’un kız
kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”70
1.Tablo
المنادى المضاف
ِ يا طالب
العﻠم مفرﺩ
ِ يا طالبي
العﻠم مثﲎ
ِ يا طالبي
العﻠم ﲨﻊ مذكر ساﱂ
ِ يا طالبات
العﻠم ﲨﻊ مﺆنﺚ ساﱂ
ِ يا طَلب
العﻠم ﲨﻊ ﺗكسﲑ
المنادى منصوب لفظا
70
Meryem, 19/28.
71
Kehf, 18/94.
17
1.7.1.2. Şebih bi’l-Muzâf (Muzâfa Benzeme)
İzafet olmamakla beraber kendisinden sonra gelen kısımla bir anlam ilişkisi
olan, yani sonrası uzantısı mahiyetinde gelip anlamın tamam olmasını sağlayan
münâdâdır. Bu şekilde gelen münâdânın îrabı da lafzen mansûb olmaktır.72
üzerinde âmil olmuş ve onu nasb etmiştir. İsmi fail olan kelimenin ifade ettiği anlam
kendisinden sonra gelen kısımla tamamlanmış durumdadır.
.قر عينا
ّ يا كريماً خﻠقه / “Ey ahlakı güzel olan! Gözün aydın.”
ً كريماnin ameli sonucu merfu olmuş ve şebih bi’l-muzâf olarak geldiği için mansûb
kabul edilmiştir.
يا مستﻐرقاً في العبﺚ ستندم / “Ey boş işlerle uğraşan! Pişman olacaksın.”
Münâdâya câr mecrûrun gelişine de örnek olarak في العبﺚ kelimesidir. Bu kelime
şebih bi’l-muzâf olarak geldiği için mansûb kabul edilmiştir. Yine örneklerdeki
münâdâların tamamı nasb alameti olarak fethayı almıştır.
72
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s.607.
73
El-Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbu’l-Luga, tah. Ya’kûb Abdinnebî, Dâru’l-
Mısrıyye, Kahire, 1964, c. II, s. 214.
18
Şebih bi’l-muzâf münâdânın örnekleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu
tabloda, cemi müennes salim örneğinde طالعاتkelimesi nakıs îrab dolayısıyla kesra
almıştır.( Tablo 2)
2.Tablo
Nekre-i gayr-i maksûde, belirli olmayan bir cinsi ifade eder. Bu belirsizlik
ya muhatabın ismi bilinmediğindendir, ya da genel bir şekilde seslenmek
isteğindendir. Bu sözü söyleyen, muhatabı tanımayıp, sesini duyan herkesten yardım
almayı amaçlamış ve herkesten yardım talep etmiştir. 74 Bu çeşit münâdâ lafzen
mansûbdur.75 Örnekler:
îrabı lafzen mansûb olmaktadır. Daha açık bir şekilde ifade edilmek istenirse; zahiri
fetha ile lafzen mansûbdur, denir.
74
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb ‘an Kutubi’l-E’ârîb, s. 206.
75
Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv, s.262.
19
يا كسولين قرب االمتحان / Ey (iki) tembel! Sınav yaklaştı.
Müfred nekre-i gayri maksûde olan ama sayısal olarak müsenna gelen
كسولينkelimesi münâdâdır. Müsennalar ise harf ile îrab alan kelimelerden olduğu
Cemi müzekker salim olan غافﻠين kelimesi de harf ile îrab alan
Birinci tensiye; cemî karşılığında olan müfreddir (tekil). Yani kelime müfred
ise; tesniye ya da cemî değildir.
76
Bir de nahivde cümlenin zıddı olan müfred vardır. Mesela haber üç şekilde gelir: a) Müfred,
b) Cümle, c) Şibih cümle gibi.
77
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 100; El-Meylânî, Şerhu’l-Muğni, s. 20; Abbas, Nahvu’l-Vâfi,
s. 9.
78
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 9.
20
يا نوح إِنَّه ليس ِمن أهﻠِك / “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir.”79 نوح
münâdâ olup, müfred alem olarak gelmiştir. Merfuluk alameti olan damme üzere
mebnî, mahallen mansûbdur.
olarak gelen عﻠيان kelimesi, sayısal olarak müsenna olan bir münâdâdır. Bu kelime
müsenna olduğu için merfuluk alameti olan elif üzere mebnî, mahallen mansûbdur.
عﻠيونkelimesi ise; cemi müzekker salim bir yapıdadır. Merfuluk alameti olan
Marife olmayan, ama kime seslenildiği belirli olan yani belli bir kişi ya da
kişiler kastedilerek yapılan nidâdır. Münâdâ olan bu isim daha önce nekre bir isim
iken, ma’rifeliği nidâ harfiyle kazanmıştır.
tut”.81
79
Hûd,11/46.
80
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 25.
81
Hûd,11/44.
21
.يا طالبان ال ﺗهمَل / “Ey (iki) öğrenciler! İhmal etmeyin.” Bu cümlede
Müfred nekre-i maksûde olan ama sayısal olarak müsenna gelen طالباﻥkelimesi
münâdâdır. Bu kelime müsenna olduğu için merfuluk alameti olan elif üzere mebnî,
mahallen mansûbdur.
Münâdâ olan مسﻠمونkelimesi cemi müzekker salim bir yapıdadır. Merfuluk alameti
3.Tablo
ٍ
مسﻠمات يا يا مسﻠمات يا مريمات ﲨﻊ مﺆنﺚ ساﱂ
المنادى منصوب لفظا المنادى مبني عﻠى ما المنادى مبني عﻠى ما
يرفﻊ في محل نصب يرفﻊ في محل نصب
22
1.8. MÜNÂDÂNIN ÖZELLİKLERİ
! أ يتها النفس ! يا أ يتها النفس ! أ يها الولد ! يا أ يها الولد
naklolmuştur. Bir konudan diğer konuya nakledilen bütün ifadelerin i‘râbı, ilk
konunun i‘râbına göre olur. Burada ( ) أيkelimesi müfred münâdâ, ondan sonra
gelen kelime ise, sıfattır. Başında ( ) ألolan mahsûs ise, nidâdan menkûl değildir. 82
2. ( ) اﷲİsm-i Celal’inin başında harfi tarif var kabul edilir; ancak, nidâsı
! ولوالدي
َّ رب اغفرل ِي
ِّ / Rabbim! Beni ve ana-babamı bağışla!
ِ
! الجَلل واالكر ِام ﺗباركت يا ذا / Sen yücelerden yücesin! Ey azamet
ve ikram sahibi!
82
El-Hâcib, Osman b. Amr, el-Îzâh fî şerhi’l-Mufassal, nşr. Musâ Benâyî el-‘Alîlî, Bağdat,
1402/1982, I, 292.
83
Zemahşerî, Mufassal, c.II, s. 341.
23
6. Münâdâdan sonra gelen cümleye nidânın cevabı denir. İ’rabdan mahalli
yoktur. Örnek:
Münâdâ, sıfat 84 (müştak) ve sonu sahih ise burada yâ-i mütekellim sâkin
veya fetha üzere sâbit kalır. Örneğin “ ” يا َمكرمي “ َّ”يا مكرمي (Ey bana ikram
eden). Burada mütekellim “ ”يsı sâkin gelebildiği gibi, sâbit kalarak fetha üzere
harekeli de gelebilir.
Münâdâ sonu illeti ise; “ ” يfetha üzere sâbit kalır. Örneğin “ يا فتاي ” (Ey
âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler
ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه
ِ قل يا ِعب / “De ki: “Ey
84
Sıfattan kasıt ism-i fâil, ism-i mef’ûl ve sıfat-ı müşebbehedir.
85
El-Galeyânî, eş-Şeyh Mustafa, Câmiu’d-Durûsi’l-‘Arabiyye, el-Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut,
Lübnan, 1993, c. III, s. 159.
86
Zuhrûf, 43/68.
24
kesmeyin.” 87 ِ ” ِعبyâ-i mütekellime izâfe edilmiş ve
Burada münâdâ olan “اد
harekeli olursa “ ” يdan önceki harf de üstün ise “ ”يelife dönüşür. Örnek;
يم ِ ِ ِ
ٌ وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ / “Vah! Yûsuf’a vah!”
dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu.”88 Burada
edilirse yâ-i mütekellim hazf edilmiş ondan önceki harfin kesresi de onun hazfına
delalet etmek için bırakılmıştır.
buradaki “ ب
ِّ ”رkelimesini قال رب احكم بِالح ِّق şeklinde damme olarak ()رب
okumuşlardır.
f) Yâ-i mütekellimden dönüşerek elifin hazfedilmesi şeklinde olabilir. Bu
durumda elifin hazfına delalet etmek için fetha sâbit kalır. Örnek;
ولست براجﻊ ٍ ما فات منّي * بﻠهف وال بﻠيت وال لو أنّي /“Kaçırdığım bir şeyi ne
yazık, keşke böyle yapsaydım, böyle olsaydı gibi sözlerle pişman olmam.” Bu şiirde
87
Zümer, 39/53.
88
Yûsuf, 12/84.
89
Zümer, 39/16.
90
Enbiyâ, 21/112.
25
bulunan “ ”لهفve “ ”ليتkelimeleri de yâ-i mütekellimden dönüşerek elif hazfedilmiş,
Sonu sahih olan bir isimin mütekellim yâ’sına muzâf olması durumunda ise
altı farklı kullanım mümkündür:
4.Tablo
Mütekellim yâ’sına muzâf olan ي+ أم ي+ أب حرف النداء
َ أبve أمkelimelerinin
münâdâ olması durumunda ِّأم ِﺃﺏ يا 1
kullanımları farklı bir özellik
göstermektedir. Yandaki tabloda ِّأمي أبِي يا 2
bu kelimelerin hem çok hem de
az kullanılan şekilleri َّأم أب يا 3
görülmektedir.
ِ َّأم
ت ِ أب
ت يا 7
26
1.9. MÜNÂDÂYA TÂBİ OLANLAR
türetilmiştir. Lügat anlamı; izlemek, izini sürmek, arkasından gitmek, peşine düşmek,
takip etmek ve uymak manalarına gelir.91 Terim anlamı ise; “Kendi başlarına ‘irâbı
olmayıp, uydukları kelimenin ‘irâbına tabî olanlara denilir” şeklinde tarif edilmiştir.
olarak geldiği için takdiren mansûb, ona tâbi olarak gelen (burada sıfat olarak
olan ( ) صاحبkelimesi muzâf olarak gelmiş ve îrabını da lafzi olarak fetha ile almıştır.
münâdâ olan ( ) امامkelimesi muzâf olduğu için lafzan mansûb olmuş ve ona tâbi olan
91
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. III, s. 1190; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. I, s. 416-417.
27
1.9.2. Mebnî Münâdâya Tâbi Olanlar:
Nasbın vacip olmasının iki şartı vardır: Birincisi, münâdâ tâbi; ya sıfat, ya
beyân, ya da te’kîd olmalıdır. İkincisi, ise münâdâ tabî muzâf olmalı ve ( ) الtakısı
Şâyet tâbi olarak gelen kelime ( ) الtakısı almamış bir muzâf olup sıfat, beyân veya
Münâdâ tâbî, sıfat olana örnek; “”يا محمد رسول اﷲ. Burada “ ”رسولkelimesi
Münâdâ tabî, atf-ı beyân olana örnek; “”يا زيد أبا المجد. Burada “” أباkelimesi
Münâdâ tabî, te’kîd olmasına örnek ise; “ ”يا ﺗميم كﻠهم او كﻠكم. Burada “” كل
92
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 227.
28
1.9.2.2. Merfu veya mansûb olabilen tâbiler:
b) ( ) الtakılı olarak gelen ve müfred olan atfı nesek merfu veya mansûb
olabilir.
lafzına tâbi olarak merfu olabildiği gibi, mahalline tâbi olarak mansûb da olabilir.
Şâyet tâbi olan kelime başında ( ) الtakısı olmayan atfı nesek veya bedel
olarak gelirse;
a) Müfred ise mebnî olur. Çünkü; müfred alem veya müfred nekre-i
Burada ( محمد
ّ ) kelimesi müstakil münâdâ olarak ( محمد
ّ ) ياşeklinde
geldiğinde raf alameti üzere mebnî olacağından, münâdâya tâbi olduğunda da durum
aynı olur.
b) Muzâf ise mansûb olur. Zira muzâf olan münâdânın îrabı lafzen mansûb
olmaktır. Örnekler:
29
النبي
ّ يا عائشة زوج, محمد رسول اﷲ
ّ ياBu cümlelerde ( )زوجve ( )رسولolarak
gelen tâbiler, muzâf oldukları için mansûbdurlar.93
Münâdâ olan ismin başında harf-i ta’rif bulunursa, nidâ harfi ile münâdâ
Böylece; cümledeki nidâ görevi nidâ edilen isimden alınıp eklenen bu kelimeye
nakledilir. Sonlarına getirilen tenbih “ ”هاise zâiddir ve bu iki kelime için gereklidir.
takısı almış isimler ise bunların sıfatları durumundadırlar. أيّة- أي kelimelerine
يا: Nidâ harfi olup, sükun üzere mebnîdir ve îrabda mahalli yoktur.
المدثر: Münâdâya tâbi olan bir kelimedir (burada sıfat olmuş) ve damme ile
93
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 231.
94
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 228.
30
5.Tablo
1.10.1. İstiğâse
İstigase, münâdânın bir cinsidir. Bir insanın sıkıntıya düşmesi, kendi başına
bu sıkıntının üstesinden gelememesi veya birisinin zulmüne uğramasıyla ona karşılık
verecek güçte olmaması vb. durumlardan kurtulmak ve bir bela ve şiddetin
giderilmesi için birilerine seslenmesi ve onu çağırmasıdır. Sıkıntılı anlarda sıkıntının
giderilmesini isteme durumudur. Fiili hazfedilmiş mefûlün bihdir.
Terim anlamını İbn Hişam; “Şiddetten kurtulmak veya yardım almak için
nidâ edilen her isimdir”96 şeklinde tarif eder.
95
El-Cevherî, es-Sıhâh, , c. I, s. 289.
96
El-Ensârî, Muğni’l-Lebîb an Kutubi’l-E’ârîb, s.222.
31
1.10.1.1. İstigâse harfi:
Eğer nidâ harfi olan “ ” ياdeğilse veya hazf edilmişse o zaman istigâse olmaz.
kelimeleridir.
Bazen de hayret ve şaşkınlık ifade eden “ ”ياile fethalı lâmdan sonra “” ِمن
97
El-Hâşimî, el-Kava’idu’l-Esasiyye, s.253.
98
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s.83.
99
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 418-419, (Hz. Ömer’in bir duası)
32
1.10.1.3. Kendisi için yardım istenen( Mustegâsun-leh) :
İstigâsede müstegâsun bih’den sonra gelmesi vacip100 olup hazfi caiz olan
Şâyet müstegâsun-leh, yâ-i mütekellim olmayan zamir ise lâm fetha üzere mebnî
ِ “ ” ِيالﻠمEy ihlâslılar! Bize yardım edin”.
gelir. Örneğin “ خﻠص لنا
Şâyet bir karine varsa bu lâm hazfedilip, yerine ivaz olan “ ”منharfi
Mustegâsun bih üzerinde bulunan lâm’ın aslıyla ilgili değişik görüşler vardır.
Kimilerine göre onun aslı “ ” آلdır. Yani “ ”يا لزيدnin aslı “ ”يا آل زيدdir. Hafiflik için
Kimilerine göre ise lâm’i cerredir. Cumhurun görüşü de budur. Neye taalluk
ettiği konusunda da ihtilaf vardır. Sîbeveyh ve İbn ‘Usfur gibi bazılarına göre;
mahzuf fiile, İbn Cinnî gibi bazılarına göre; nidâ harfine, İbn Harûf gibi bazılarına
göre ise; zait, hiçbir şeye ta’lluk etmez.103
100
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 83.
101
El-Hâşimî, el-Kava’idu’l-Esasiyye, s. 253-254.
102
Es-Sabbân, Ebu’l-‘Urfan Muhammed b.Ali, Hâşiyetu’s-Sabbân ‘ala Şerhu’l-Eşmunî, ( thk. Taha
Abdurrauf Sa’dî ) el-Mektebetu’t-Tevfikiyye, ts. c. III, s.246; Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 84.
103
Eşmunî, Ali b. Muhammed b. İs’a, Ebu’l-Hasan Nureddin en-Nahvi, Şerhu’l-Eşmunî li Elfiyeti
İbni Mâlik, (Menhecus- Salik ilâ Elfiyeti İbni Mâlik) (Thk. Muhyiddin Abdulhamid) Daru’l
kitabu’l Arabiyye, Beyrut, Lübnan, 1955, c.I, s. 462; Suyûtî, el-Eşbah, c. II, s. 53-54.
33
1.10.2. Nudbe
türetilmiş bir isimdir. Lügat anlamı, birinin yassını tutmak, ölünün üzerine ağlamak
ve güzelliklerini saymak manalarına gelir.104 Terim anlamını ise İbn Hacib; “Kişinin
kendisinin veya başkasının uğradığı felaket ve musibetten duyduğu acıyı açıklamak
Râzî gibi bazıları ise; hakiki manada değil mecâzî manada müânâda
olduğunu ve “sanki, gel ihtiyacım var diye onu çağırıyor” demişlerdir.110
104
El-Cevherî, es-Sıhâh, , c. I, s. 223; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c.VI, s. 4380; Dayf, Şefkî, el-
Mu’cemu’l-Veciz, Mısır, 1994, s. 607.
105
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 115.
106
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 13.
107
El-Ezherî, Tehzîbu’l-Luga, c. II, s. 247.
108
Sîbeveyh, el-Kitâb, c. II, s. 220.
109
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 13.
110
Es-Sabbân, Hâşiyetu’s-Sabbân, c. III, s. 248.
34
1. “ ”واbu harf asıl olarak nudbeye mahsustur. Başka yerde kullanılmaz.111
ölmüş Ahmed’e “ ” يا أحمداşeklinde nudbe yapılırken orada sağ olan başka bir
uygun değildir.112
1.10. 2. 2. Mendûb
Örneklerinde “ ”واnidâ harfinden sonra “ ”يوسفve “ ”رأ ِسي gibi nidâ edilene
mendub denir. Burada “ ”رأ ِسيörneği bunun sadece ölüm için değil, başka bir felaket
3. Bazı ma’rife isimler mendûb olmazlar. Bunlar: Zamirler; (وا اياك gibi),
35
Vay mazlum olana! gibi), münâdâ olan َ“أي
ّ ”; (الرجَله
ّ وا أيّها/ Vay o adamlara! gibi)
ve el takısı ile başlayan ism-i mevsûllerin mendûb olmaması yönünde gramerciler
arasında ittifak vardır. Diğer mevsûllerde ise ihtilaf söz konusudur.115
geldiği şekildir.
3. Eliften sonra sâkin bir hâ gelebilir. Örnek: “”وا زيداه. Bu durum vakıf
117
Terhîm; güzel, yumuşak, nazik, hazf ve ince manalarına gelen
“ ”ر ّخم ير ّخم ﺗرخيماfiilinin masdarıdır ve sülasî mücerred olan “”رخم يرخم رخما,
fiilinden türetilmiştir.118
115
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 92.
116
Abbas, Nahvu’l-Vâfi, s. 94.
117
El-Cevherî, es-Sıhâh, , s. 1930; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. III, s. 1617.
118
El-Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsu’l-Muhît, c. IV, s. 118
119
El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s. 111.
36
asıl anlatılacak konunun maksadına ulaşması için nidâdan süratli bir şekilde
çıkmaktır120 şeklinde tarif ederler.
yapılır. Tasgirdeki terhîm isimdeki fazla harflerin hazfidir. Örnek: “”أزهر “”زهير.
121
İkincisi münâdâda yapılır. Terhîm şiir zarureti dışında münâdâya
mahsustur. 122 Terhîmin münâdâya mahsus olması nidânın çok kullanmasından
dolayıdır.123 Araplarda çok kullanım, hafifliği gerektirir ve bu sebeble hazf nidâda
nidâ harfinin hazfi olabilir. Bazen de münâdâ olan kelimelerin sonundaki kelime
veya harflerin hazfi (terhîm) olabilir.124
Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der.”125
bunu İbn Abbas’a, “cehennem ehli terhîmin neyiyle meşgul olacak?” diye sormuşlar
o ise: “Onlar azaptan dolayı öyle zayıflayacaklar ki, ismi tamamlamaya güçleri
kalmayacak”126diye cevap vermiştir.
120
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 469.
121
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s. 21.
122
Sîbeveyh, el-Kitâb, c. II, s. 239.
123
Er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, s. 469.
124
İbn Ya’îş, Şerhu’l-Mufassal, c. II, s.21; El-Câmî, el-Fevâ’iduz-Ziyâ’iyye, s.111.
125
Zuhruf, 43/77.
126
İbn Hişam, Şerhu Katru’n-Nedâ, s. 216.
37
2. Şiirde vezin gereği için yapılır.127
! (يا فا ِطم )يا فا ِطمة ! ( يا معا ِوي )يا معا ِوية
b)Eğer isim dört harfden fazla olup sondan bir önceki harf zâid ve sâkin
(uzatmalı) ise, sondan önceki harf de son harfle birlikte hazf edilir:
127
Es-Sâmerrâî, Ma’ni’n-Nahv, c. IV, s. 334.
38
II. BÖLÜM
Kur’ân-ı Kerîm'de, sekiz nidâ harflerinden sadece iki tanesi yâ ( )ياve hemze
hem de ihtilaflıdır.129
128
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.127; Cârimî, Ali-Emin, Mustafa, el- Belâgatu'l-Vâdıha, Dâru
Kahraman, İstanbul, 1984, s.167-170; Bolelli, Nusreddin, Belâgat, İfav. Yay., İstanbul 2006, s.
193-197.
129
Suyûtî, Eşbâh, ll, 130-131; İbn Cezerî, Muhammed b. Ali b. Yûsuf, en-Neşr fi'l-Kırââti'l-Aşr,
Tah: Ali Muhammed Dabbağ, Dâru'I-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut ts., II, 362; El-Hatîb Abdullatif,
Mu'cemu'l-Kırâat, Dâru Sa'du'd-Dîn, Dımeşk 2000, VIII, 141-142.
39
2.1.1. Kur'ân-ı Kerîm'de Yâ ( ) ياNidâ Harfi
sadece "yâ" يا harfinin kullanıldığı yönündedir. Gramercilerin "Yâ harfi nidâ
gösterilmektedir.130 “ ”ياharfi Kur’ân-ı Kerîm'de genellikle " " أيهاharfi ile birlikte
Bu konuda Zemahşerî; " " ياharfinin " "أي هاile birlikte kullanımının
Bununla beraber “”أي harfine bitişik olan " "هاharfinin ise, tenbih için
130
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.127; Suyûtî, Eşbâh, ll, 130-131.
131
Sîbeveyh, el-Kitâb, I. 326; Zemahşerî, Carullah Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzil
ve Uyûni'l-Ekâvîl fi Vücûhi't-Te'vil, Beyrut ts., I, 44; Suyûtî, Celâluddin, el- İtkân fi Ulûmi'l-
Kur'ân, Tah. Mustafa Dîb el-Buğâ, Dâru İbn Kesîr, Beyrut 1993, II, 897; Ebû Hayyân,
Muhammed b. Yûsuf, el-Bahru'l-Muhît, tah: Âdil Ahmet el-Mevcûd ve arkd., Dâru'l-Kütübi'l-
İlmiyye, Beyrut 2001, VII, 402.
132
Zemahşerî, Keşşâf, I, 44.
133
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128.
134
Sîbeveyh, el-Kitâb, I. 326.
40
2.1.2. Kur'ân-ı Kerîm'de Hemze ( ) أNidâ Harfi
Ferrâ gibi bazı âlimlere göre, farklı kıraatlere bağlı olarak, Kur'ân-ı
Kerîm'de, nidâ harflerinden hemze de kullanılmaktadır.135 Örnek:
“ قانت أناء اليل ساجداً وقائماً يحذر اْلخرة ويرجوا رحمة ربّه
ٌ ّامن هو / (Böyle bir
kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta,
ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? " 136
güzel bir yorumdur. Çünkü Araplar nidâ için yâ harfini kullandıkları gibi hemzeyi de
kullanırlar. Dolayısıyla hem " ”يا زيد اقبلhem de " ” أ زيد اقبلderler. Bunun Arap
anlamının kastedildiğini ve buna dayanak olarak da, Arapların "yâ" gibi hemzeyi de
nidâ harfi olarak kullanmasını gösterir ve hemze, nidâ harfi olarak kabul edildiğinde,
âyetin manasının şöyle olacağını belirtir:
"(Ey Muhammed!) De ki: Ey Kafir! Küfrünle biraz eğlene dur, çünkü sen,
muhakkak cehennem ehlindensin. Ey geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak
ibadet eden kişi, muhakkak sen de cennet ehlindensin." 139
135
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128; Ferrâ, Ebî Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Me'âni'l-Kur'ân, Tah:
Ahmed Yûsuf Necati, Muhammed Ali en-Neccâr, İntişârâtu Nasır Hüsrev, Tahran ts., II, 416.
136
Zümer, 39/9.
137
İbn Cezerî, en-Neşr fi'l-Kırââti'l-Aşr, II, 362.
138
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.128; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, II, 416.
139
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129.
41
2.1.3. Kur'ân-ı Kerîm'de Nidâ Harfinin Hazfi
bahsetme. ”145 âyetinde '' '' ياharfinin hazfedildiği, aslında "! يا َيوسف/ Ey Yûsuf!"
Burada '' '' ياharfinin hazfedilmesi, bazılarına göre hafiflik için,147 bazılarına
göre, Yûsuf (as)'ın, nidâ edene (kadının kocasına) çok yakın olması, 148 bazılarına
göre de, cümle, ' '' ياharfine delalet ettiği için hazfedilmiştir.149
140
EI-Hamevî, Ebubekir Ali b. Abdullah, Hızânetü'l-Edeb, Dâru Mektebeti'l-Hilâl, Beyrut 1987, ll,
75, 448; Kazvinî, s. 177.
141
Hacımüftüoğlu, Nasrullah, İ'câz ve Belâgat Deyimleri, Ekev yay., Erzurum, 200 I, s. 63.
142
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Kılıç, Sadık, Kur'an Dildeki Sonsuz Mucize, Gelenek,
İstanbul, 2003, s. 136.
143
Cürcânî, Abdulkahir b. Abdurrahman, Delâilü’l-İ’câz, tah: Muhammed et-Tancî, Dâru’ l-Kitâbi’l-
Arabî, Beyrut 1995, s. 121.
144
Kılıç, Kur’an Dildeki Sonsuz Mucize, s. 137.
145
Yûsuf, 12/29.
146
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr, Câmi'u'l-Beyân an
Te'vîli Âyi'I-Kur'ân, tah: Ahmet Abdurrâzık el-Bekrî ve ark., Dâru's-Selâm, Kahire 2005, VI,
4518.
42
Zemahşerî ise; "Burada nidâ harfi hazfedilmiştir. Çünkü münâdâ, sözdeki
derinliğe/inceliğe oldukça yakındır. Burada nidâ ile nidâ edilen arasında bir
yakınlaşma/samimiyet söz konusudur ve nidâya muhatap olana karşı bir taltif
vardır”150 şeklinde bir yorum getirmektedir.
zayıf gördü” âyetinde " " امkelimesi hem esre, hem de fetha ile okunmaktadır.151
Dolayısıyla burada nidâ hazfedilerek " " ابن امkelimesi tek isim olarak alınmıştır.152
ِ ) يا ( مالِك المﻠ
ك ق ِل الﻠَّه َّم “ De ki: “Ey mülkün sahibi olan
Allah’ım!”154
ِ السماو
ِ ات واْلر
ض ِ “ ) يا ( فEy gökleri ve yeri yaratan!”155
َّ اطر
ض ِ السماو
ِ ات واْلر ِف
َّ اطر ( ) يا ق ِل الﻠَّه َّم “De ki: “Ey göklerin ve yerin
yaratıcısı olan…”156
hazfedildiği belirtilmektedir:157
147
Zerkeşî, el-Burhân, III, 106.
148
Fethî, Esâlîbü’n-Nidâ, s. 167.
149
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 535.
150
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Zemahşerî, Keşşâf, II, 252.
151
İbn Mücâhid, Ebûbekir, Kitâbü's-Seb'a, Tah: Şevkî Dayf, Dâru'l-Meârif, Kahire, ts., s. 295.
152
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130;
153
Nehhâs, Ebû Ca'fer Ahmed b. Muhammed b. İsmail, İ'râbu'l-Kur'ân, tah. Züheyr Ğazi Zâhid,
Beyrut I, 365.
154
Âl-i İmrân, 3/26.
155
Yûsuf, 12/101.
156
Zümer, 39/46.
157
Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu'l-Kadîr, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts., III, 31.
43
إِن يشأ يذ ِهبكم ) يا ( أي ها النَّاس “Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve
başkalarını getirir.”158
الصدِّيق
ِّ يوسف ) يا ( أي ها “Yûsuf! Ey doğru sözlü!”159
أيَّت ها ال ِعير إِنَّكم لسا ِرقون ( ث َّم أذَّن مﺆذِّ ٌن ) يا “Sonra da bir çağırıcı şöyle
dedi.”161
وﺗوبوا إِلى الﻠَّ ِه ج ِم ًيعا ) يا ( أي ها المﺆِمنون لعﻠَّكم ﺗ فﻠِحون “ Ey mü’minler, hep birlikte
وامتازوا الي وم ) يا ( أي ها المج ِرمون “(Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu
gün!”163َ
سن فرغ لكم ) يا ( أي ها الثَّقَل ِن “Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve
insanlar!”165
Bazı âyetlerde ise, nidâ harfinin hazfi, gramer açısından yorum farklılığına
göre değişmektedir. Örnek;
158
Nisâ, 4/133.
159
Yûsuf, 12/46.
160
Yûsuf, 12/70.
161
Hicr, 15/57.
162
Nûr, 24/31.
163
Yâsîn, 36/59.
164
Zâriyât, 51/31.
165
Rahmân, 55/31.
44
" " ث َّم أنتم هﺆالء ﺗ قت ﻠونâyetinde geçen “ " هﺆالءkelimesi ile ilgili olarak, bazı
âlimler, bunun aslında " " يا هﺆالءşeklinde olduğunu, lafızdan nidâ harfinin
bunu hata olarak görmektedir. Çünkü ona göre " " هﺆالءkelimesi mübhemdir.
Diğer bazıları ise; münâdâ değil, " " الذينanlamında ism-i mevsûl olduğunu
ileri sürmektedirler.167
Ferrâ'nın yaklaşımına göre “ ”انتمmübtedâ, " " هﺆالءise haberdir. Nidâ ise,
mübtedâ ile haber arasına girmiştir. Nidâ ile bu ikisinin arasını ayırmak caizdir."168
Böylece nidâ harfinin takdirine göre âyetin anlamı "Ey Yahudi topluluğu!
Birbirinizin kanını dökmemeye, birbirinizi yurtlarından çıkarmamaya... söz verdikten
sonra bunların tersini yapmaya başladınız."169 şeklinde olur.170
" "طهkelimesinin önünde " "يا طهşeklinde gizli bir ya harfinin olduğu, onun
da يا رجل( ما أنزلنا عﻠيك القرآن لِتشقى/Ey adam!) Biz Kur'an 'ı sana güçlük çekesin
166
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Sîbeveyh, el-Kitâb, I, 325.
167
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, III, 1824; Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, I, 243.
168
Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, I, 458.
169
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 535.
170
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131.
171
Tâhâ, 20/2.
172
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.131; Ahfeş, Sa'îd b. Mes'ad el-Belhî, Me'ânî'l-Kıır'ân, Tah:
Abdulemir Muhammed Emin el-Verd, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut 1985, II, 628; Ferrâ, Me’âni’l-
Kur’ân, , II, 174; Bakûlî, Ali b. Hüseyn, İ'râbu'l-Kur'ân ve İlelü'l-Kırâat, tah: Abdulkadir
Abdurrahman es-Sa'dî, Dâru Ammâr, Amman, 2001, II, 271.
173
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132.
45
Ahfeş, " " يسkelimesinin " " يا انسانanlamında kullanıldığını, bununla da
Hz. Peygamber’in kastedildiğini, " إِنَّك ل ِمن المرسﻠِين \Sen gönderilmiş bir
Bazı âyetlerde de, nidâ harfinin varlığı veya hazfi, farklı kıraatlere göre
değerlendirilmektedir.
Allah'a aittir.” ile “ مالك ي وِم الدِّي ِن / Hesap ve ceza gününün (ahiret gününün)
176
mâlikidir.” âyetlerinde yer alan “ رب
ّ " ile “ " مالكkelimeleri hem esre ile hem
de fetha ile okunmaktadır.177 Fethalı okuyuşta, kendilerinden önce yâ nidâ harfinin
hazfedildiği ileri sürülmektedir.178
açıklamakta ve aslında bu ifadenin " يا مالك ي وِم الدِّين /Ey hesap ve ceza gününün
والﻠ ِّه ربِّنا ما كنَّا مش ِركِين / “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak
koşanlar değildik” 180 yer alan “” ربنا kelimesi, hem esre ile hem de fetha ile
okunmaktadır.181 Esreli okuyuşa göre kelime lafzatullahın sıfatı iken, fethalı okuyuşa
göre ise, kelime lafızdan düşürülmüş bir nidânın münâdâsıdır ve âyet
174
Yâsîn, 36/3.
175
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân, II, 666.
176
Fâtiha, 1/2-4.
177
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 142.
178
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132.
179
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.132;Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 142; İbn Hâleveyh, Hüseyin b.
Ahmed, Kitâbu İ’râbi Selâsîne Sûreten mine’l- Kur'âni'l-Kerîm, Dâru’l-Kütübi'l-Mısriyye,
Kahire 1941, s. 23.
180
En'âm,6/23.
181
İbn Cezerî, en-Neşr fi’l-Kırââti’l-Aşr, II, 257.
46
" " ما كنا مشركينâyeti yeminin cevabı, “َ ”ربناise yeminle cevap arasına girmiş itirazî
cümledir.182
boyun eğme anlamları taşıdığı için güzel bir kırâat olduğunu belirtmekte ve bu
kırâatı tercih etmektedir.183
وإِذ قال إِب ر ِاهيم ْلبِ ِيه آزر / Hani İbrahim, babası Âzer’e şöyle demişti”184
âyetinde geçen " " آزرkelimesi, hem fetha ile hem de zamme ile okunmaktadır.185
Fethalı okuyuşa göre, " " البيهkelimesinden bedeldir veya atf-ı beyândır. Ötreli
okuyuşa göre ise, müfred münâdâ konumundadır ve takdiri ise "َآزر " يا
şeklindedir.186
güzel olduğunu belirtmektedir.187 Ebû Hayyân da, " " آزرkelimesinin nidâdan dolayı
temellendirmektedir.188
Râzî de, " يا َآزر/ Ey Azer!" ifadesinin sertlik ve kabalık içermesinden ötürü
bazılarının, Azer'in Hz. İbrahim'in babası olmadığını iddia ettiğini ve gerekçe olarak
da ötreli okuyuşu ileri sürdüklerini belirtmektedir. Çünkü ötreli okuyuşa göre "" آزر
182
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, I, 330; Zeccâc, Ebu İshak İbrahim
b. Serî, Me'âni'l-Kur'ân ve İ'râbuhû, tah.: Abdulcelîl Abduh Şelebî, Beyrut 1988, II, 265;
Zemahşerî, Keşşâf, II, 8.
183
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân, II, 61.
184
En'âm,6/74.
185
Ahfeş, Me’ânî’l-Kur’ân, II, 493; Zeccâc, Me’âni’l-Kur’ân, II, 265; İbn Cezerî, en-Neşr fi’l-
Kırââti’l-Aşr, II, 259.
186
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân, II, 493; Zeccâc, Me’âni’l-Kur’ân,
II, 265; Zemahşerî, Keşşâf, II, 23; Beydâvî, Abdullah b. Ömer, Tefsîru'l-Beydâvî, tah:
Abdulkadir el-Arafât el-A'şâ, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1996, II, 422.
187
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, I, 340.
188
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, IV, 169.
47
kelimesi " يا َآزر/ Ey Azer!" şeklinde münâdâdır ve babaya, bu şekilde ismi ile nidâ
münâdânın da hazfedilmesi câiz görülmektedir. Âlimler, münâdânın, " " ياharfi ile
birlikte kullanılan ve temenni ifade eden " " ليتile acı çekme ve hasret ifade eden
gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” (dediler).192
قِيل ادخ ِل الجنَّة قال يا ليت ق وِمي ي عﻠمون “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke
قال يا ليت ب ينِي وب ي نك ب عد المش ِرق ي ِن فبِئس الق ِرين “Keşke benimle senin aranda
doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.”194
189
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.133; Râzî, Mefâtih, XII, 39.
190
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
191
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
192
Kasas, 28/79.
193
Yâsîn, 36/26.
194
Zuhrûf, 43/38.
48
ات ربِّنا ونكون ِمن المﺆِمنِين
ِ يا ليت نا ن رد وال نك ِّذب بِآي “Ah, keşke dünyaya geri
edeydik”..197
يما ِ ِ
ً يا ليتني كنت معهم فأفوز ف وًزا عظ “Keşke ben de onlarla beraber
يا ليتنِي لم أش ِرك بِربِّي أح ًدا “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak
koşmasaydım..”200
يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost
edinmeseydim!”203
195
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
196
En'âm, 6/27.
197
Ahzâb, 33/66.
198
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
199
Nisâ, 4/73.
200
Kehf, 18/42.
201
Meryem, 19/23.
202
Furkân, 25/27.
49
يا ليتنِي لم أوت كِتابِيه “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”204
ي قول يا ليتنِي قدَّمت لِحياﺗِي “Keşke bu hayatım için önceden bir şey
yapsaydım” der.”206
ِ ت الق
اضية ِ يا ليت ها كان “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”208
bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?”
dedi.210
قالت يا وي ﻠتى أألِد وأنا عجوٌز وهذا ب عﻠِي شي ًخا “Karısı, “Vay başıma gelenler!
Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? dedi.”211
يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost
edinmeseydim!”212
203
Furkân, 25/28.
204
Hâkka, 69/25.
205
Nebe, 78/40.
206
Fecr, 89/24.
207
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
208
Hakka, 69/27.
209
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
210
Mâide, 5/31.
211
Hûd, 11/72.
212
Furkân, 25/28.
50
b) Bir yerde “ ; ”يا ويﻠتنا213
ِ اب ال ي ﻐ
ادر صﻐِيرةً وال كبِيرةً إَِّال أحصاها ِ ال هذا ال ِكت
ِ وي قولون يا وي ﻠت نا م “Eyvah bize!
Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!”
derler.214
قالوا يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ظالِ ِمين “Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler
idik” dediler.”216
لي قول َّن يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ظالِ ِمين “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik”
diyeceklerdir.”217
يا وي ﻠنا قد كنَّا فِي غفﻠ ٍة ِّمن هذا بل كنَّا ظالِ ِمين “Eyvah bizlere! Doğrusu biz
قالوا يا وي ﻠنا من ب عث نا ِمن َّمرق ِدنا “Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi
وقالوا يا وي ﻠنا هذا ي وم الدِّي ِن “Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu
213
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
214
Kehf, 18/49.
215
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
216
Enbiyâ, 21/14.
217
Enbiyâ, 21/46.
218
Enbiyâ, 21/97.
219
Yâsîn, 36/52.
220
Saffât, 37/20.
51
Münâdânın hazfedildiği bu tür cümlelerde nidâ, asıl anlamının dışına
çıkmakta, dikkat çekme, acı çekme, pişmanlık, çaresizlik, suçu itiraf vs. gibi mecâzî
anlam kazanmaktadır.222
يما ِ ِ
ً يا ليتني كنت معهم فأفوز ف وًزا عظ / Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir
başarı kazansaydım." âyetinde münâdânın, hazfedilen " " َيا قومolduğunu ve bununla
beraber âyetin; "Ey kavmim! Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir
başarı kazansaydım."223 şeklinde olduğunu belirtmektedir.224
sürülmektedir:
"قالوا يا وي ﻠنا من ب عث نا ِمن َّمرق ِدنا / İşte o zaman "Eyvah eyvah! Bizi
kabrimizden çıkarıp kim diriltti" diyecekler." 225 Hal böyle olunca onlar, diğer bir
grup için "َيا هﺆالء ويﻠنا / Ey filanlar! Eyvah eyvah bizi kabrimizden çıkarıp kim
diriltti" derler.226
Âlimler, Kur'ân-ı Kerim’de bir yerde de, kıraat farklılığına bağlı olarak
münâdânın düşürüldüğünü ileri sürmektedirler. Örnek:
ض وي عﻠم ما ﺗخفون وما ﺗ عﻠِنون َّ أ َّال يسجدوا لِﻠَّ ِه الَّ ِذي يخرِج الخبء فِي
ِ السماو
ِ ات واْلر /
“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz
şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)”227
221
Kalem, 68/31.
222
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134.
223
Nisâ, 4/73.
224
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134; Enbârî, el-Beyân, I, 224; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, Il.
217; Ukberî, Muhibbuddin Abdullah, et-Tibyân fi İ'râbi'l-Kur'ân, tah: Ali Muhammed el-Becâvî,
İhyâu'I-Kütübi'l-Arabiyye, ts., I, 186-187; Âlûsî, Mahmud Ebu'I-Fadl, Rûhu'l-Me'ânî, Dâru
İhyâi'tTürâsi'I-Arabî, Beyrut ts, V, 81.
225
Yâsîn, 36/52.
226
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.134; Mekkî, Müşkilu İ’râbi’l-Kur’ân, II, 606.
227
Neml, 27/25.
52
Bu âyette geçen " " اال يسجدواkelimesindeki " " االharfi hem tahfifli hem de
şeddeli okunmaktadır. Şeddeli kırâata göre, harf " " لنَلşeklindedir ve "secde
etmesinler diye alıkoymuş" anlamındadır. Ya da başka bir yorum da; bir önceki "
َّ "وزيَّن لهمâyetinde geçen “ "اعمالkelimesinden bedeldir ki, o zaman da
الشيطان أعمالهم
Tahfifli kırâata göre " " االtenbih için, " " ياise nidâ harfidir. Buna göre
âyetin takdiri " " اال يا هﺆالء اسجدواşeklinde olmaktadır. Bu kırâata ve münâdânın
hazfine göre anlam "Ey Kavmim! Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran,
gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde ediniz" şekline dönüşmektedir.229
228
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.135; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VIII, 6281; Zeccâc, Me’âni’l-
Kur’ân, IV, 115-116; Enbârî, el-Beyân, ll, 183-184; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 264; Kurtûbî,
Muhammed b. Ahmed, el- Câmi' li-Ahkâmi'I-Kur'ân, tah: Ahmed Abdulalîm el-Berdûnî, Dâru'ş-
Şu'ab, Kahire 1372, XIII, 185; İbn Kesîr, İsmail b. Ömer, Tefsîru'l-Kur'âni'I-Azîm, Dâru'I-Fikr,
Beyrut 1401, lll, 362.
229
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.135; Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, II, 290; Ahfeş, Me’ânî’l-Kıır’ân,
ll, 649; Enbârî, el-Beyân, II, 184; Kurtubî, el- Câmi’, XIII, 186.
53
2.2.1. KUR’ÂN-I KERÎM’DE ALLAH’IN NİDÂLARI
2.2.1.1. ALLAH’IN PEYGAMBERLERE NİDÂLARI
ِ ِ ِ ِ ِ
ٌ يا أي ها الرسل كﻠوا من الطَّيِّبات واعمﻠوا صالحاً إِنِّي بما ﺗ عمﻠون عﻠ
يم / Ey
Kur'ân-ı Kerim’de kendisine en çok özel isimle nidâ edilen peygamber Hz.
Musa'dır.
230
Mü’minûn, 23/51.
231
Emine Karaduman, Kur'ân-ı Kerim’de Nidâ, (Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi), Dokuz Eylül
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2003, s. 15.
54
Bu bağlamda Kur'ân-ı Kerim’de, ismine nidâ yapılan peygamberler ve
nidâların açılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.(Tablo6)
6.Tablo
Hz. Musa يا 25 Bakara, 2/55, 61; Mâide,5/22, 24; A'râf, 7/115, 134,
138, 144; İsrâ, 17/101; Tâha, 20/11, 17, 19, 36, 40, 49,
57, 65, 83; Neml, 27/9, 10; Kasas, 28/19, 20, 30, 31,
Zuhruf, 43/49.
Hz. Âdem يا 5 Bakara, 2/33, 35; A'râf, 7/119; Tâha, 20/117, 120.
Hz. İsa يا 4 Âl-i İmrân, 3/55; Mâide, 5/110, 112, 116.
55
Bu tablodaki nidâlardan Hz. Şuayb, Hz. Salih, Hz. Lût, Hz. Yûsuf, Hz. Hûd
ve Hz. Harun’a yapılan nidâlar doğrudan Allah tarafından değil, ikincil şahıslar
tarafından gerçekleşmektedir. Yani Kur'ân-ı Kerim’de Allah’ın bu peygamberlere
doğrudan yaptığı nidâ bulunmamaktadır.
7.Tablo
56
2.2.1.1.3. Özel Vasıfla Yapılan Nidâlar:
Özel vasıfla yapılan nidâlar, Hz. Peygambere ismi ile değil de, risalet ve
nübüvvet vasıflarıyla yapılan nidâlardır. Bunun sadece Hz. Peygambere ait bir
özellik olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü Kur'ân-ı Kerim’de, diğer peygamberlere
ismi ile seslenilirken, Hz. Peygamber’e “nebî, rasûl” gibi sıfatlarla seslenilmektedir.
Âlimler, Hz. Peygambere Kur'ân-ı Kerim’de, ismi ile nidâ edilmemesini, ta'zimle,
övmekle ve makamının yüceliği ile açıklamaktadırlar.232
âyetlerinde tekil olarak geçerken, " " يا أي ها الرسل235 âyetinde çoğul lafızla geçse de,
burada kastedilen de Hz. Peygamber’dir. Çünkü çoğul lafızla, tek bir kişiye
seslenme, Kur'ân-ı Kerim’in hitap tarzlarındandır.236
kısmı “ ”يا أي ها النَّبِي اﺗَّ ِق الﻠَّه وال ﺗ ِط ِﻊ الكافِ ِرين والمنافِ ِقينâyetinde olduğu gibi genel anlamda
232
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129, Zemahşerî, Keşşâf, III, 225; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV,
362; Zerkeşî, el-Burhân, II, 228; Suyûtî, İtkân, II, 745.
233
Zemahşerî, Keşşâf, III, 225.
234
Mâide, 5/41, 67.
235
Mü’minun, 23/51.
236
Zerkeşî, el-Burhân, II, 234.
57
Hz. Peygamber’in nebevi sorumluluklarına yönelik iken; diğer bir kısmı da
ِ " يا أي ها النَّبِي قل ِّْلزوâyetinde olduğu gibi, bazı özel durumlarına yöneliktir.237
" اجك
8.Tablo
237
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.129.
238
Müddessir, 74/1, Müzzemmil, 73/1.
239
Hicr, 15/6.
58
2.2.1.2. ALLAH’IN DİĞER İNSANLARA NİDÂLARI
" يا نِساء النَّبِ ِّي/ Ey Peygamber’in hanımları! 240 şeklinde seslenilmektedir. Allah'ın
Böyle " ”يا نِساء النَّبِ ِّيşeklindeki âyetler, Kur'ân-ı Kerim’de muzaf münâdâ
nidâ edilmesine karşın, Tevrat ve İncil'de önceki ümmetlere " " يا أي ها المساكين
Kur'ân-ı Kerim’de seksen dokuz yerde " " يا أي ها الذين أمنواnidâsı geçmektedir.
240
Ahzâb, 33/30, 32.
241
Zemahşerî, Keşşâf, III, 234-235; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VII, 220-221; Kurtubî, el-
Câmi’, XIV, 174; Zerkeşî, el-Burhân, II, 230.
242
Kurtubî, el- Câmi’, XVIII, 100; Zerkeşî, el-Burhân, II. 228.
243
İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-Azîm, l, 149; II. 3; San'ânî, Abdurrezzak b. Hümâm. Tefsiru'l-
Kur'ân, tah: Mustafa Müslim Muhammed. Mektebetü'r-Rüşd, Riyad, 1410, III. 122; Suyûtî, İtkân,
II, 745.
59
9.Tablo
ِ يا ِعب
ادي الَّ ِذين İmanın önemine 3 Ankebût, 29/56; Zümer, 39/10;
vurgu yapmak Zuhruf, 43/68.
آمنوا/ Ey
iman eden
kullarım!
يا أولِي اْلبصا ِر/ Aklı kullanmanın 1 Haşr, 59/2.
Ey basiret önemine vurgu
sahipleri!
ِ يا أولِي اْللب/
اب Aklı kullanmanın 4 Bakara, 2/179, 197; Mâide, 5/100;
önemine vurgu Talâk, 65/10.
Ey akıl
sahipleri!
60
ِ يا ِعب/ Ey iman
Bununla beraber Kur'ân-ı Kerim’de üç yerde " ادي الَّ ِذين آمنوا
eden kullarım! "244 şeklinde iman sıfatıyla; bir yerde " يا أولِي اْلبصا ِر/ Ey basiret
İbn Mes'ûd ve seleften bazıları; " Kur'ân-ı Kerim’de "" يا أي ها الذين أمنوا
nidâsını işittiğinde ona iyice kulak ver. Çünkü onda, ya yerine getirilmesi gereken bir
hayır vardır ya da uzak durulması gereken bir kötülük vardır" 248 şeklinde yorum
yaparken; İbn Abbas ise; "Allah 'ın " " َيا أي ها الذين أمنواnidâsı ile indirdiği her âyet,
Bu nidâlarda; “ يا أي ها النَّاس إِنَّا خﻠقناكم ِّمن ذك ٍر وأنثى وجعﻠناكم شعوبًا وق بائِل لِت عارفوا
/ Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi
tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık.”250 âyetinde nidânın da, kendisine
nidâ kastedilenin de umumi olduğu bildirilmiştir.
ِسو
“ ٍاحدة ٍ ”يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم الَّ ِذي خﻠقكم ِّمن نَّف / Ey insanlar! Sizi bir tek
244
Ankebût, 29/56; Zümer, 39/10; Zuhruf, 43/68.
245
Haşr, 59/2.
246
Bakara, 2/179, 197; Mâide, 5/100; Talâk, 65/10.
247
Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, I, 141; Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, III, 34.
248
Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 125; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-Azîm, I, 61, 149; II, 3, 255; Suyûtî,
İtkân, II, 745.
249
Suyûtî, Celâluddin, ed-Dürrü’l-Mensûr, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1993, I. 254.
250
Hucurât,49/13.
61
(meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının”251 âyetinde ise; nidânın
umumi, fakat kastedilenin özel olduğu belirtilmektedir.252
" "يا أي ها االنسانşeklinde ise; iki âyette geçmekte ve bu âyetlerde de, tekil
ِ " َيا معشر ال ِج ِّن وا ِإل254 âyetlerinde de, cinlerle birlikte bütün
Yine Allah, " نس
insanlara seslenmektedir.
Oğulluk vasfıyla yapılan nidâ ise;, ilk insan ve ilk peygamber olan
Hz.Adem'e nispet edilerek bütün insanlara " يا بني أدم/Ey Adem oğulları!" şeklinde
yapılan nidâlardır. Aynı zamanda " "يا بني أدمifadesinin " " يا أي ها الناسifadesi ile aynı
olduğu ve nidânın bütün insanlara yapıldığı belirtilmektedir.255 Burada " " يا أي ها الناس
251
Nisâ, 4/1.
252
Suyûtî, İtkân, ll, 744.
253
İnfitâr, 82/6; İnşikâk, 84/6; Zerkeşî, el-Burhân, II, 233.
254
En'am, 6/130; Rahmân, 55/33.
255
Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, VIII,103.
256
Karaduman, Kur’ân-ı Kerim’de Nidâ, s.55.
62
10.Tablo
يا معشر ال ِج ِّن İnsan ve Cin İsmi 2 En'âm, 6/130; Rahman, 55/33.
Kur'ân-ı Kerim’de Allah tarafından seslenilen somut varlıklar yer, gök, ateş
ve dağdır. Bunlar nekre-i maksûde münâdâdır ve nidâ sebebiyle marife olurlar.
yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut" denildi."257 âyetinde, yer ve gök cansız ve
şuursuz varlıklardır ve kendilerine akıl sahipleri gibi nidâda bulunulmuş, emir
verilmiştir.
Kurtubî, böyle bir nidânın mecaz olduğunu söylerken 258 Râzî, cansız
nesnelere emretmek, onları sorumlu tutmak câiz değildir259 demektedir.
257
En’âm, 6/128.
258
Kurtubî, el- Câmi', IX, 40.
259
Râzî, Mefâtih, XVII, 234.
260
Râzî, Mefâtih, XVII, 234; Zemahşerî, Keşşâf, II. 211.
63
ِ ق ﻠنا يا نار كونِي ب رداً وسَلماً عﻠى إِب ر
" َاهيم / Ey Ateş! İbrahim için serinlik ve
El-İsfehânî bu âyetin, "Allah ona "ol" der, o da oluverir" âyetindeki gibi bir
emir olmadığını, çünkü cansız olan ateşe hitap edilemeyeceği için Allah'ın böyle bir
şey söylemeden, ateşi serin ve selamet kıldığını söylemektedir262 ve asıl maksadın,
ifadeyi daha vurgulu hale getirmek olduğunu belirtmektedir.
َ ولقد آﺗ ي نا داوود ِمنَّا فضَلً يا ِجبال أ ِّوبِي معه والطَّي ر / And olsun Davud'a
tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin
263
dedik." âyetinde de nidâ edilen dağ ve kuş, akıllılar konumunda
değerlendirilmiştir.264
Suyûtî; " " يا بني يعقوبyerine " " يا بنِي إِسرائِيلşeklinde nidâ edilmesini;
261
Enbiyâ, 21/69.
262
Râzî, Mefâtih, XXII, 188.
263
Sebe, 34/10.
264
Zerkeşî, el-Burhân, II, 407.
265
Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VII, 252.
266
Râzî, Mefâtih, XXV, 245.
64
gafletin farkına varmaları için atalarının dinleri kendilerine hatırlatıldı. Dolayısıyla
müsemmasında Allah 'ı hatırlatacak bir isimle çağrıldılar. Zira İsrail267 tefsirlerde
Allah 'a izafe edilmiş bir isimdir" 268 şeklinde açıklar.
267
İsrâil'in, Hz. Yakup olduğu hususunda, müfessirler aynı düşünmemektedirler. İsrâil "عبدهللا
/Allah'ın kulu" anlamına gelmektedir. Çünkü İbranicede "İsrâ" kul; "İl" de Allah anlamına
gelmektedir. Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, I, 307.
268
Suyûtî, İtkân, ll, 1087.
269
Âl-i İmrân, 3/70.
270
Se'âlebî, Abdurrahman b. Muhammed, el-Cevâhiru'l-Hisân fi Tefsîri’l Kur’ân, Müessesetü’l
A’lemiyyu, Beyrut ts., I, 292.
65
2.2.1.2.7. İnkâr Edenlere Yapılan Nidâlar:
" يا أي ها الَّ ِذين كفروا ال ﺗ عت ِذروا الي وم إِنَّما ﺗجزون ما كنتم ﺗ عمﻠون/ Ey inkâr edenler! Bu gün özür
dilemeyin!"271 ve " قل يا أي ها الكافِرون/ De ki: “Ey Kâfirler! "272 şeklinde sadece iki
271
Tahrîm, 62/7.
272
Kâfirûn,109/1.
273
Zemahşerî, Keşşâf, IV, 238; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VIII, 288.
274
Zerkeşî, el-Burhân, II, 230.
66
2.2.2. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSANLARIN NİDÂLARI
2.2.2.1. Bazı Topluluklara Yapılan Nidâlar:
karşılık, bazen de nidâ harfiyle; “ ًَب إِ َّن ق وِمي اﺗَّخذوا هذا القرآن مهجورا
ِّ الرسول يا ر
َّ وقال /
Peygamber,“Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi”
dedi”275 şeklinde Allah’a yapılmıştır.
gelenleridir. Bu insanlara, " " يا قومşeklinde değil de" " يا أي ها المألşeklinde nidâ
275
Furkân, 25/30.
276
Kirmânî, Mahmud b. Hamza, Esrâru't-Tekrâr fi'l-Kur'ân, tah: Abdulkadir Ahmet Ata,
Dâru'l-İ'tisâm, Kahire 1396, s. 157;Zemahşerî, Keşşâf, II, 258; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, III,
416.
67
13.Tablo
irab almış ve mansub olmuştur. Çünkü esmai hamse harf ile irab alır.
68
Kur'ân-ı Kerim’de özel vasıflarla yapılan nidâların açılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.(Tablo14)
14.Tablo
ِ يا أب
ت Ey Hz. İbrahim 4 Meryem, 19/42, 43, 44, 45.
Babacığım! Hz. Yûsuf 2 Yûsuf, 12/4, 100.
Hz. İsmail 1 Saffât, 37/102.
Hz. Şuayb'ın 1 Kasas, 28/26.
kızı
يا أبانا Ey Babamız! Hz. 6 Yûsuf, 12/11, 17, 63, 65, 81,
Yakup’un 97.
oğulları
يا أي ها الع ِزيز Ey güçlü Hz. 2 Yûsuf, 12/78, 88.
vezir! Yakup’un
oğulları
احب ِيِ يا ص Ey zindan Hz. Yûsuf 2 Yûsuf, 12/39, 41.
arkadaşlarım
السج ِن
ِّ
َّيا ابن أم Ey anam Hz. Hârun 1 Tâhâ, 20/94.
oğlu!
69
2.2.2.3. Soyut Nesnelere Yapılan Nidâlar:
" يا حسرﺗا عﻠي مافرطت في جنب اﷲ / Allah’a karşı yaptığım aşırılıklardan
Âyetteki hasret kelimesi için, " "يا ندامتيanlamında Allah'a bir yakarış ya da
Yûsuf'a karşı olan üzüntümden dolayı bana merhamet et" şeklinde yardım isteme
anlamında kullandığını belirtmekte, 282 bazı yorumlara göre ise; "Ey üzüntüm! Gel
277
Zümer, 39/56.
278
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, , II, 421; Taberî, Câmi’u’l-Beyân, IX, 789.
279
Ferrâ, Me’âni’l-Kur’ân, , II, 421; Kurtubî, el- Câmi’, VI, 4 I 2; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’I-
Azîm, IV. 6 1.
280
Zerkeşî, el-Burhân, III, 353.
281
Yûsuf, 12/84.
282
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s.130.
70
senin zamanındır" şeklinde nidânın lafızda değil, manada gerçekleştiği
belirtilmektedir.283
قِيل ادخ ِل الجنَّة قال يا ليت ق وِمي ي عﻠمون / Ona 'Cennete gir' denince, 'Keşke
ٌقال يا بشرى هذا غَلم / (Sucu Yûsuf'u görünce) Ey Müjde! İşte bir oğlan,
dedi."286 âyetinde nidâ edilen “ ”بشرىkelimesi ile bir görüşe göre, " " يا بشرىmüjde
için kullanılan bir ifadedir. Buna göre tepki vermeyen nesnelere nidâ edilmesi,
muhatabın dikkatini çekmek ve anlatılan şeye vurgu yapmak içindir. Böylece sucu da,
Hz. Yûsuf’u görünce ya kendini, ya da kavmini müjdelemek için böyle bir ifade
kullanmıştır.287
Diğer bir yorum ise; sucu, kavminden adı "Büşra" olan birine, Hz. Yûsuf’u
görünce "Ey Büşra!" diye nidâ etmiştir.288
283
Kurtubî, el- Câmi’, IX,248; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, IV, 301; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm,
IV, 48.
284
Yâsîn, 36/26-27.
285
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VII, 44.
286
Yûsuf, 12/19.
287
Zerkeşî, el-Burhân, III, 353.
288
Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 4481; Râzî, Mefâtih, XVIII, 106; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, III,
279; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, IV, 261; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, III, 13; Âlûsî, Rûhu’l-
Me’ânî, XII, 203.
71
2.2.3. KUR’ÂN-I KERÎM’DE İNSAN DIŞI VARLIKLARIN
NİDÂLARI
Melekler şöyle demişti: 'Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dünyaların
kadınlarından seni üstün tuttu'289 şeklinde meleklerin insanlara yaptığı nidâlardır.
قالوا يا ق ومنا إِنَّا س ِمعنا كِتاباً أن ِزل ِمن ب ع ِد موسى مصدِّقاً لِّما ب ين يدي ِه ي ه ِدي إِلى الح ِّق وإِلى ط ِر ٍيق مست ِقي ٍم
289
Âl-i İmrân, 3/42.
290
Ahkâf,46/30.
72
قالت نمﻠةٌ يا أي ها النَّمل ادخﻠوا مساكِنكم ال يح ِطمنَّكم سﻠيمان وجنوده وهم ال يشعرون
/Bir karınca 'Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu sizi ezmesin'
dedi."291 âyetinde, karıncanın, diğer karıncalara bağırarak, onları yuvalarına girmeleri
hususunda uyarması, akıl sahibi insanların konuşma tarzına benzetilmektedir.292
Bir yoruma göre; Allah'ın, akıllı varlıklar gibi nidâ eden karıncada, akıl ve
mantık yaratması imkansız değildir. 293 Dolayısıyla karıncanın bu şekildeki nidâsı,
Allah'ın yaratma kudretinin tezahürü olarak değerlendirilmektedir.294
291
Neml, 27/18.
292
Zemahşerî, Keşşâf, III, 137; Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 262.
293
Beydâvî, Tefsîru’l-Beydâvî, IV, 262; Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, VI, 278.
294
Ebu’s-Suûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, VII, 103.
295
Karaduman, Kur'ân-ı Kerim’de Nidâ, s.65.
73
III. BÖLÜM
Nidâ, (" )أ دعوçağırıyorum" fiilinin yerini tutan bir harften sonra, ismini
veya bir sıfatını anarak bize yönelmesi için muhataba seslenmektir. 296 Nidâ da
musnedun ileyh, nidâ harfinin yerini tutuğu ( )أ دعوfiilinin gizli zamiridir. Musned ise
Nidâ, temel yapısı itibarıyla gramer konusu olmakla beraber, belâğat ilminin
nahiv konularına yoğunlaşan me’ânî ilmiyle de kesişmektedir. Şöyle ki, me’ânî,
haber (bildirme) ve inşa (dilek) cümlelerini ağırlıklı olarak işler. İnşa cümlesi, talebi
( bir isteğe delalet eden) ve talebi olmayan (bir isteğe delalet etmeyen) iki kısma
ayrılmaktadır. Nidâ konusu da talebi inşa (bir isteğe delalet eden) kısmında ele
alınmaktadır. Nidânın tanımı gramercilerin tanımıyla örtüşse de belâğat ilmi
gramatik ayrıntılardan ziyade nidâ ve münâdânın (tiplemelerine göre) edebî açıdan
hangi şeyler için kullanıldığı ve hangi sonuçların hedeflendiği meselelerine
yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla nidâ, belâğat ilminde salt bir çağırma değil, açık ve
gizli bir belâğat özelliği taşıyan bir ifade tarzıdır. Nidânın salt çağırmanın ötesinde,
nidâ edileni yüceltmek veya hakir görmek, muhatabın dikkatini bir şeye
yoğunlaştırmak, özen ve ihtimamı pekiştirmek, uyarmak, kışkırtmak ve teşvik etmek,
yardım istemek, hasret çekmek ve inlemek, menetmek, ağıt yapmak ve şaşırmak,
hayret etmek, temenni etmek, hatırlamak, tahkir etmek, tehdit etmek, kınamak,
methetmek ve yermek gibi amaçlar için kullanıldığı belirtilmektedir.297
296
Emîn, Bekrî Şeyhun, El-Belâğatül-Arabiyyetü fî Sevbihel-Cedîd, Dârul-İlmil-Melâyîni, 6. Baskı,
1999, s.106.
297
Dağ, Kur’ân Âyetlerinde Nidâ, s. 126–127.
74
Tezimizin üçüncü bölümünün konusu olan “Belâğat açısından nidâ üslûbu
ve Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımları” konularına girmeden önce belâğat, me’ânî ve
inşa gibi kelimelere kısaca değinmek istiyoruz.
Belâğat:
hedefe ulaşmak, yetişmek, muradına ermek ve sözün fasih, güzel ve açık seçik
olması298 anlamındadır. Terim olarak ise biri "meleke", diğeri "ilim" olmak üzere iki
manada kullanılmıştır.
İlim olarak ise; düzgün ve yerinde söz söyleme usul ve kaidelerini inceleyen
ilimdir. Belâğat, meânî, beyân ve bed’i olmak üzere üç bölüme ayrılır. 299 Biz
konumuzla ilgili olan Me’âni ilmini özet olarak açıkladıktan sonra konumuzu ele
almaya çalışacağız.
Me’ânî :
298
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. I, s. 345.
299
Akdemir, Hikmet, Belâğat Terimleri Ansiklopedisi, 1999, İzmir, s.14.
300
El-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, c. IV, s. 367.
301
Taftazânî, S’adeddin Mes’ud b. Ömer b. Abdullah, Muhtasaru’l-Me’anî, Mehmet Nuri Nas,
Midyat, Mardin, ts. s. 29; Bolelli, Belâgat, s.189.
75
Me’ânî ilmiyle nahiv ilmi arasında sıkı bir ilişki söz konusu olduğu için
“Me’ânî ilmi nahiv ilminin ruhudur ”302 denilmiştir. Nitekim bir cümlenin ne zaman
ihbar veya inşa yapılacağı, kasr, (tahsis etmek) vasl (bağlama) ve faslın (ayrılma) ne
zaman gerekli olduğu, cümledeki takdim ( önde) ve tehirler (arkada), ne zaman
marife veya nekre yapılacağı, nerede zikredilip hazfedileceği ve benzeri konular bu
ilmin vasıtasıyla bilinebilir.303
İnşa :
etmek, yoktan var etmek şeklindedir.304 Terim anlamını ise, el-Meydanî: “Doğru ve
yalan olasılığı olmayan kelama denilir”305 şeklinde tarif etmektedir.
İnşâ iki kısma ayrılır: a) Talebî (bir isteğe delalet eden) b) Gayr-i talebî (bir
isteğe delalet etmeyen) inşâ.306
a) Talebî inşâ: istek anında bulunmayan ( var olmayan) bir şeyin yapılması
gerektiren inşâdır. Bu, emir, nehy (yasaklama), istifham (soru), temenni (dilek) ve
nidâ ile yapılır.
b) Talebî olmayan inşâ ise: taaccüb, övme, yerme, yemin ve akit (sözleşme)
gibi ifadeler ile yapılır. 307
302
Akdemir, Belâğat Terimleri, s. 228.
303
El-Meydanî, Abdurrahman Hasan, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, Daru’l-Kalem, Dımaşk, Suriye, 2010,
c. I, s. 139.
304
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. IV, s. 4418.
305
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s.168.
306
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 223.
307
Bolelli, Belâgat, s. 229.
76
3.1.NİDÂ HARFLERİNIN EDEBİ AÇIDAN UZAK VEYA
YAKIN MESAFELERDE KULLANIMI
olduğu için uzak hitap harfi değil, yakın hitap harfi olarak ( ) أيkullanılarak beliğ bir
anlatımda bulunulmuş olur. 309 Yakındaki muhatab, uzaktaymış gibi kabul edilerek
308
Taftazânî. Saduddîn, el-Mutavvel ala't-Telhîs, Matbaay-i Âmire, İstanbul 1891, s. 37-38; Sekkâkî,
Yûsuf b. Ebî Bekr, Miftâhu'l-Ulûm, tah: Naim Zerzur, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye. Beyrut 1987, s.
164.
309
Kazvini, el-İzah fi Ulumi’I-Belağa, c.I, s.245.
310
Taftazânî, el-Mutavvel ala’t-Telhîs, s. 37-38; Sekkâkî, Miftâhu’l-Ulûm, s. 164.
311
Tacettin Uzun, Anlatımlı Belâğat, Sebat Ofset Matbaacılık, Konya, 2008, s.63-64.
77
3.2. EDEBÎ AÇIDAN NİDÂ HARFLERİNDA HAZF
açısından bir amaca yönelik olduğunu belirtirler. Bu amaçları maddeler halinde şöyle
sıralamak mümkündür:
bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.
Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”312
ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak
istiyor.”313 Bu âyette mânevî yakınlık olduğu için nidâ harfi hazfedilmiştir.
312
Yûsuf, 12/29.
313
Ahzâb, 33/33.
78
Zira birisi nidâ harfini zikrederek “ب
ِّ ” يا رderse onun dua ettiği şeye çok
ihtiyacı olduğu veya çok büyük bir sıkıntıda olduğu ve o sıkıntıdan kurtulmak
istediği anlaşılır. Nitekim Kur’an’ı Kerim de Allah’a yakarışlarda iki yer dışında nidâ
harfi mahzûf olarak gelmiştir. Bu iki âyet ise şunlardır:
ِ
ً ب إِ َّن ق ومي اﺗَّخذوا هذا القرآن مهج
ورا ِّ الرسول يا ر
َّ وقال / Peygamber “Ey Rabbim!
İkinci âyetteki nidâ harfinin zikredilişini ise: “Onların küfür ve inat üzerine
çok sertleşmeleri, onların imana yaklaşması için herhangi bir harekette
bulunmamaları, Resulullah’ı cidden üzmüş ve huzursuz etmiştir. Bu nedenle nidâ
harfi açıkça zikrederek bu durumu ortaya koymuştur”317 şeklinde izah eder.
Çok acil bir durum karşısında veya birini uyarma icabettiği durumda
aceleden dolayı nidâ harfi zikredilmeyebilir. Örneğin;
bundan sâkin kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.
314
Furkan, 25/30.
315
Zuhruf, 43/88.
316
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 242.
317
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 242.
79
Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”318 Burada haziften maksat acil bir şekilde olayın
gizlenmek istenmesi ve toplum tarafından duyulmasından korkulmasıdır.319
قال ابن أ َّم إِ َّن القوم استضعفونِي وكادوا ي قت ﻠوننِي فَل ﺗش ِمت بِي اْلعداء / “Kardeşi
“Anam oğlu!” Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana
böyle davranarak düşmanları sevindirme” dedi.”320
Burada icaz makamı olduğu için nidâ harfi hazfedilmiştir. Bu konuyla ilgili
başka bir âyette ise; makam uzatmayı gerektirdiği için nidâ harfi zikredilmiştir:
قال يا ابن أ َّم ال ﺗأخذ بِﻠِحيتِي وال بِرأ ِسي إِنِّي خ ِشيت أن ﺗ قول ف َّرقت ب ين بنِي إِسرائِيل ولم ﺗ رقب ق ولِي /
Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının
arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi.321
Nidânın, hakiki manadan çıkıp mecâzi manalar alması denilen, 322 aslî
mananın dışında birçok manası vardır.323 Bu nidâlar şöyle sıralanabilir:
318
Yûsuf, 12/29.
319
Es-Sâmerrâî, Ma’ni’n-Nahv, c. IV, s. 322-323.
320
A’râf, 7/150.
321
Tâhâ, 20/94.
322
Kayapınar, Mustafa, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2011, c. XV, sayı: 2, s. 162.
323
El-Meydanî, el-Belâğatu’l-‘Arabiyye, s. 246.
80
1. Men Etmek
Burada nidâ asıl manadan çıkar ve men etme anlamında kullanılır. Kelime
olarak, engellemek, mani olmak, bağırarak defetmek, azarlamak gibi manalara
gelir.324
2. Yardım İstemek
قالوا يا أي ها الع ِزيز إِ َّن له أبًا شي ًخا كبِ ًيرا فخذ أحدنا مكانه إِنَّا ن راك ِمن المح ِسنِين/ Onlar,
Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini
alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.327
3. Nudbe
saymak manalarına gelir.328 Örnek: يا أسفى عﻠى يوسف / Ey Yûsuf'un üzerindeki
4. İğra
324
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. III, s. 1813.
325
Meryem, 19/23.
326
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. I s. 289.
327
Yûsuf, 12/78.
328
El-Cevherî, es-Sıhâh, c. I, s. 223; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4380.
329
Yûsuf, 12/84.
330
Karaduman, Kur’ân-ı Kerim’de Nidâ, s.72.
81
gerçekleşmesi için zorlamak gibi anlamlara gelir. 331 Bu konuya Taftazânî’nin,
5. Tehassür
6. Temenni
يم ٍّ قال الَّ ِذين ي ِريدون الحياة الدنيا يا ليت لنا ِمثل ما أوﺗِي قارون إِنَّه لذو ح
ٍ ظ ع ِظ / “Dünya
hayatını arzu edenler, keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz)
olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir dediler.”335
7. Teaccüb
ِ ِ ِ
ٌ قالت يا وي ﻠتى أألد وأنا عجوٌز وهذا ب عﻠي شي ًخا إِ َّن هذا لشيءٌ عج
يب / Karısı, “Vay
başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu
doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.338
8. Tedaccür
82
يم ِ ِ ِ َّ
ٌ وﺗ ولى عن هم وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ / Onlardan
yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık
acısını içinde saklıyordu.”340
9. Hatırlamak
/ (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size
10. Tahzir
ف قال لهم رسول الﻠَّ ِه ناقة الﻠَّ ِه وسقياها / Allah’ın Resûlü de onlara şöyle
demişti:“Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”343 Bu âyette nidâ “”يا ق وِم
11. İhtisas
339
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. IV,s. 2553.
340
Yûsuf, 12/84.
341
El-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, c. II, s. 35.
342
Bolelli, Belâgat, s. 306.
343
Şems, 91/13.
344
Fadl Hasan Abbâs, el-Belağa Fünûnuhâ ve Efnânuhâ ‘İlmü’l-Me’anî, Daru’l-Furkan,
Amman,1985, s. 167.
345
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 1173.
83
يا أي ها المدَّثِّر / Ey örtünüp bürünen (Resulüm)!"346 Burada nidâ harfi ihtisas
12. Uyarmak
الشيطان كما أخرج أب ويكم ِّمن الجن َِّة ينزِع عن هما لِباسهما لِي ِري هما سوءاﺗِِهما
َّ يا بنِي آدم ال ي فتِن نَّكم
13. Korkutmak
يا أي ها الَّ ِذين آمنوا قوا أنفسكم وأهﻠِيكم ن ًارا وقودها النَّاس وال ِحجارة / Ey iman
14. Küçültmek
" يا أي ها الَّ ِذين كفروا ال ﺗ عت ِذروا الي وم إِنَّما ﺗجزون ما كنتم ﺗ عمﻠون/ Ey inkâr edenler! Bu
346
Müddessir, 74/1.
347
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4332.
348
A’râf, 7/27.
349
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. VI, s. 4872.
350
Tahrîm, 66/6.
351
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. II, s. 939.
352
Tahrîm, 66/7.
84
3.4. KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH’IN YARATILANLARA
NİDÂSI
Râzî bu ayetle ilgili; "İslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olmakla
beraber onun ilk muhatapları, sudan, yeşillikten, gölge ve serinlikten, çeşitli yiyecek
ve giyeceklerden oldukça mahrum bulunan Araplar’dır. Bu sebeple Allah Teâlâ
onların ve bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin benimsenmesi, emirlerinin istekle,
hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın mahrum bulundukları, hasretini
çektikleri nimetleri zikrederek, bunların cennetliklere bolca sunulacağını
hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır" 355şeklinde bir yorum getirmektedir.
ادخﻠوا الجنَّة أنتم وأزواجكم ﺗحب رون / “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde
cennete giriniz.”356
85
peygamberlerin dinlerinde de bir yasa olduğu için âyette bütün peygamberlere
yönelik bir hitap cümlesi kullanılmıştır."359
ِ قل يا ِعب
ٌاد الَّ ِذين آمنوا اﺗَّقوا ربَّكم لِﻠَّ ِذين أحسنوا فِي ه ِذهِ الدن يا حسنة / (Ey
Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır.”360
ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه إِ َّن الﻠَّه ي ﻐ ِفر الذنوب ج ِم ًيعا
ِ قل يا ِعب
يا أي ها الَّ ِذين آمنوا قوا أنفسكم وأهﻠِيكم ن ًارا وقودها النَّاس وال ِحجارة / Ey iman
يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم واخشوا ي وًما َّال يج ِزي والِ ٌد عن ول ِدهِ وال مولو ٌد هو جا ٍز عن والِ ِدهِ شيئًا
359
Râzî, Mefâtih, XXIII, 104.
360
Zümer, 39/10.
361
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.33.
362
Zümer, 39/53.
363
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.33.
364
Tahrîm, 66/6.
365
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.
86
yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı
günden korkun!”366
Âlimlere göre; buradaki “ey insan” nidâsıyla özellikle belli bir kişiye veya
bütün insanlara değil, sûrenin asıl konusu olan kıyamet, âhiret ve uhrevî yargılanma
ve hesap vermeyi inkâr edenlere, bunu imkânsız görenlere hitap edilmektedir.
366
Lokmân, 31/33.
367
Haşr, 59/18.
368
Zemahşerî, Keşşâf, IV, 84.
369
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.
370
İnşikak, 84/6.
371
İnfitâr, 82/6.
87
3.4.3.Uyarı Nidâsı
الشيطان كما أخرج أب ويكم ِّمن الجن َِّة ينزِع عن هما لِباسهما لِي ِري هما سوءاﺗِِهما
َّ يا بنِي آدم ال ي فتِن نَّكم
يا آدم إِ َّن هذا عد ٌّو لَّك ولِزو ِجك فَل يخ ِرجنَّكما ِمن الجن َِّة ف تشقى / “Ey Âdem!
Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın;
sonra mutsuz olursun.”374
يا أي ها النَّاس إِ َّن وعد الﻠَّ ِه ح ٌّق فَل ﺗ ﻐ َّرنَّكم الحياة الدن يا وال ي ﻐ َّرنَّكم بِالﻠَّ ِه الﻐرور / Ey
insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sâkin dünya hayatı sizi aldatmasın.
Sâkin çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.”378
372
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.34.
373
A’râf, 7/27.
374
Tâhâ, 20/117.
375
Yâsîn, 36/60.
376
Zemahşerî, Keşşâf, III, 268.
377
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.35.
378
Fâtır, 35/5.
88
3.4.4.Şükür Nidâsı
يا بنِي آدم خذوا ِزينتكم ِعند ك ِّل مس ِج ٍد وكﻠوا واشربوا وال ﺗس ِرفوا إِنَّه ال ي ِحب المس ِرفِين /
Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için
fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”380
يا أي ها النَّاس أنتم الفقراء إِلى الﻠَّ ِه والﻠَّه هو الﻐنِي الح ِميد / Ey insanlar! Siz Allah’a
muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık
olandır.”382
ِ ات واْلر
ض فانفذوا َّ نس إِ ِن استطعتم أن ﺗنفذوا ِمن أقطا ِر
ِ السماو ِ يا معشر ال ِج ِّن و
ِ اإل / Ey
cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye
gücünüz yeterse geçip gidin.”384
3.4.6.1.Takvaya davet;385
..يا أي ها النَّاس اﺗَّقوا ربَّكم / Ey insanlar, Rabbiniz'e karşı takva sahibi olun.”386
379
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.35.
380
A’râf 7/31
381
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.36.
382
Fâtır, 35/15.
383
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.36.
384
Rahmân, 55/33.
385
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.37.
386
Nisâ, 4/1.
89
ِ قل يا ِعب
ٌاد الَّ ِذين آمنوا اﺗَّقوا ربَّكم لِﻠَّ ِذين أحسنوا فِي ه ِذهِ الدن يا حسنة / (Ey
Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır.”387
اد أخاهم هوداً قال يا ق وِم اعبدوا الﻠّه ما لكم ِّمن إِل ٍه غي ره أفَل ﺗ تَّقون
ٍ وإِلى ع / Âd
/ (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı
kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir
ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür.”390
يا ق وِم إِنِّي ب ِريءٌ ِّم َّما ﺗش ِركون / “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak
387
Zümer,39/10.
388
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.37.
389
A’râf, 7/65.
390
A’râf, 7/158.
391
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.38.
392
En’âm, 6/78.
90
يا ق وِم ما لِي أدعوكم إِلى النَّجاةِ وﺗدعوننِي إِلى النَّا ِر / “Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben
ِ
َّ ويا ق وم است ﻐ ِفروا ربَّكم ث َّم ﺗوبوا إِلي ِه ي ر ِس ِل
السماء عﻠيكم ِّمدر ًارا وي ِزدكم ق َّوةً إِلى ق َّوﺗِكم /
“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize
bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.”395
393
Mü’min, 40/41.
394
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.38.
395
Hûd, 11/52.
396
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.39.
397
A’râf, 7/62.
398
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.40.
399
Zümer, 39/46.
91
3.6.2.Hidâyeti, imanla ölmeyi, cehennemden kurtulmayı ve Salih kullar
arasına katılmayı istek nidâsı;400
والَّ ِذين ي قولون ربَّنا اص ِرف عنَّا عذاب جهنَّم إِ َّن عذاب ها كان غر ًاما / Onlar, şöyle
الصالِ ِحين
َّ ِب هب لِي حك ًما وأل ِحقنِي ب
ِّ ر / “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet
şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana
yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.”404
ِ السجن أحب إِل َّي ِم َّما يدعوننِي إِلي ِه وإِالَّ ﺗص ِرف عنِّي كيده َّن أصب إِلي ِه َّن وأكن ِّمن الج
اهﻠِين ِّ بِّ قال ر/
/ Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.
ِ الشي
اطي ِن ِ ب أعوذ بِك ِمن همز
َّ ات ِّ وقل َّر / De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların
400
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.40.
401
Furkân, 25/65.
402
Şuarâ, 26/83.
403
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.41.
404
Meryem, 19/4.
405
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.42.
406
Yûsuf, 12/33.
407
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.42.
92
ب ن ِّجنِي وأهﻠِي ِم َّما ي عمﻠون
ِّ ر / “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları
kurtar” dedi.410
/ “Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden
ب اغ ِفر لِي وهب لِي مﻠ ًكا َّال ينب ِﻐي ِْلح ٍد ِّمن ب ع ِدي إِنَّك أنت الوهَّاب
ِّ قال ر / Süleyman,
“Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk
(hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi.416
408
Mü’minûn, 23/97.
409
Şuarâ, 26/169.
410
Kasas, 28/21.
411
A’râf, 7/47.
412
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
413
Nûh, 71/28.
414
Kasas, 28/16.
415
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
416
Sâd, 38/35.
93
3.6.8. Zalimlere karşı Allah’dan yardım istemek;417
ون فاف تح ب ينِي وب ي ن هم ف ت ًحا ون ِّجنِي ومن َّم ِعي ِمن المﺆِمنِين
ِ ب إِ َّن ق وِمي ك َّذب
ِّ قال ر / Nûh,
şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.” “Artık onlarla benim aramda sen
hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”418
لك ربِّي إِنَّه كان بِي ح ِفيًّا / Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen,
görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” İbrahim, şöyle
dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle
kuşatmıştır.”421
Âlimlerin birçoğuna göre bu âyetler, evlâdın ana babaya karşı tavrının nasıl
olması gerektiğini göstermesi bakımından önemlidir. Hz. İbrâhim, babası Âzer’e her
sözünün başında “babacığım” diye nidâ etmekte, babası müşrik olmasına, kendisine
karşı son derece kaba ve tehditkâr ifadeler kullanmasına rağmen ona karşı saygıda
kusur etmediği görülmektedir. Âyetlerden aynı zamanda küçüğün de büyüğe öğüt
verebileceği ve din konusunda insanları doğru yola iletecek gerçek bilginin ilâhî
vahiy olduğu vurgulanmaktadır.
417
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.43.
418
Şuarâ, 26/117-118.
419
Ankebût, 29/30.
420
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.44.
421
Meryem, 19/42.
94
3.7.2. Yatıştırıcı ve merhamet ettirici nidâ:(Harun(as)’ın Musa(as)’a
422
nidâsı)
قال يا ابن أمَّ ال ﺗأخذ بِﻠِحيتِي وال بِرأ ِسي إِنِّي خ ِشيت أن ﺗ قول ف َّرقت ب ين بنِي إِسرائِيل ولم ﺗ رقب ق ولِي
/ Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının
ول سبِ ًيَل َّ وي وم ي عض الظَّالِم عﻠى يدي ِه ي قول يا ليتنِي اﺗَّخذت مﻊ
ِ الرس / O gün zalim
kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de
peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!”425
يا وي ﻠتى ليتنِي لم أﺗَّ ِخذ فَلنًا خﻠِ ًيَل / “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost
edinmeseydim!”426
ِ قالوا يا وي ﻠنا إِنَّا كنَّا ط
اغين / Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten
422
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.44.
423
Tâhâ, 20/94.
424
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
425
Furkân, 25/27.
426
Furkân, 25/28.
427
Kalem, 68/31.
95
3.8.2.Dilek ve arzu:428
ِ فأجاءها المخاض إِلى ِجذ ِع النَّخﻠ ِة قالت يا ليتنِي ِمت ق بل هذا وكنت نسيا َّم
نسيًّا / Doğum
ً
sancısı onu bir hurma ağacının dibine gitmeğe mecbur etti. 'Keşke ben bundan önce
ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim' dedi.”429
3.8.3.Keder ve üzüntü:430
يم ِ ِ ِ َّ
ٌ وﺗ ولى عن هم وقال يا أسفى عﻠى يوسف واب يضَّت عي ناه من الحزن ف هو كظ / Onlardan
yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık
acısını içinde saklıyordu.”431
Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve
ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.”433
ِ الر
اح ِمينَّ قال هل آمنكم عﻠي ِه إِالَّ كما أ ِمنتكم عﻠى أ ِخ ِيه ِمن ق بل فالﻠّه خي ٌر حافِظًا وهو أرحم
/ Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim
kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en
merhametlisidir” dedi.”435
428
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
429
Meryem, 19/23.
430
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
431
Yûsuf, 12/84.
432
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
433
Yûsuf, 12/4.
434
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
435
Yûsuf, 12/64.
96
3.8.6.Acımak, şefkat göstermek ve ümit vermek:436
ادي الَّ ِذين أسرفوا عﻠى أنف ِس ِهم ال ﺗ قنطوا ِمن َّرحم ِة الﻠَّ ِه إِ َّن الﻠَّه ي ﻐ ِفر الذنوب ج ِم ًيعا
ِ قل يا ِعب
3.8.7.Meydan okuma:440
ِ ات واْلر
ض فانفذوا َّ نس إِ ِن استطعتم أن ﺗنفذوا ِمن أقطا ِر
ِ السماو ِ يا معشر ال ِج ِّن و
ِ اإل / Ey
cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye
gücünüz yeterse geçip gidin.”441
436
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
437
Zümer, 39/53.
438
Râzî, Mefâtih, XXVII, 225.
439
Zuhrûf, 43/68.
440
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
441
Rahmân, 55/33.
97
vermektedir. Fakat her iki ihtimale göre düşünüp bu âyetlerde, Allah’ın
hükümranlığını aşmanın ve verdiği hükümden kaçmanın asla mümkün olmayacağı
uyarısı bulunduğunu söylemek daha doğru olur”442 yorumunu yapmaktadır.
/ (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size
442
Râzî, Mefâtih, XXIX, 113-114.
443
El-Mukrî, Üslûbun-Nidâ, s.31.
444
En’âm, 6/130.
98
SONUÇ
99
Dağ’ın “Dil ve Belâğat Açısından Kur’ân Âyetlerinde Nidâ” isimli makalesinden
istifade ettik ve Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ gruplarını tablolarla göstererek tespit
etmeye çalıştık ve ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’deki nidâ gruplarına dair istatistik çalışması
yaptık.
Son bölümde ise; belâğat açısından nidâ üslûbu, nidâ harflerinin edebî
açıdan uzak veya yakın mesafelerde kullanımı, edebi açıdan nidâ harflerinde hazfin
özellikleri vb. konular Kur’ân-ı Kerîm’den örneklerle tespit edilmeye çalışılmıştır.
Bu vesileyle Kur’ân-ı Kerîm’de; acıma, üzüntü, kınama, korkutma, uyarma,
sakındırma, küçültme vb. belâğat özellikleri bulunan birçok âyet tespit edilmiştir.
Bu nidâ âyetleri, hem kulağa, hem duyguya hem de düşünceye seslenmektedirler.
Zira nidâ, hem belâğat açısından hem de günlük konuşmalar açısından, belâğata dair
pek çok inceliğe sahiptir.
100
KAYNAKÇA
101
El-Cürcânî, Abdulkâhir, Kitâbü’l-Miftâh fi’s-Sarf, 1. Bsk. Beyrut, Dâru’l-
Emel, 1987.
El-Cürcânî, Seyyid Şerîf, Kitâbu’t-Tarîfât, İstanbul, 1327/1909.
El-Çârperdî, Fahruddîn Ahmed b. Hasan b. Yûsuf, Hâşiye ale’ş-Şâfiye
(Şâfiye şerhi Seyyid Abdullâh ile birlikte), y. y., 1276/1859.
Ed-Dahdâh, Antuvân, Mu’cemu’l-Kavâ idi’l-Luğati’l- Arabiyye, nşr. Corc
Mitrî Abdulmesîh 4. bs., Beyrut, 1989.
El-Enbârî, Ebu’l-Berekât, el-İnsâf fî Mesâili’l-Hilâfi beyne’l-Basriyyîn ve’l-
Kûfiyyîn, 1. Bsk. Kâhire, Mektebetü’l-Hânicî.
El-Hâcib, Osman b. Amr, el-Îzâh fî şerhi’l-Mufassal, nşr. Musâ Benâyî el-
‘Alîlî, Bağdat, 1402/1982, I, 292.
102
Fadl Hasan Abbâs, el-Belağa Fünûnuhâ ve Efnânuhâ ‘İlmü’l-Me’anî,
Daru’l-Furkan, Amman,1985.
103
Kılıç, Sadık, Kur'an Dildeki Sonsuz Mucize, Gelenek, İstanbul 2003.
104