You are on page 1of 8

Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davraıuşlan egemen kılabilmek, her tür

kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklarına,

kutsallığına, onuruna ve tü ana değerlerine yönelmekle ve bunları sürekli

olarak geliştirmekle mümkündür. Etik dışı tutum ve davranışlar, Kamu Yönetimi

ve yöneticilerinin yasallığmı ve saygınlığım azaltmakta, hizmetlerin verimliliğini

ve kaynakların rasyonel kullammmı engellemektedir.

Yrd. Doç. Dr., Fırat Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Elazığ, E-Mail: avatkin@firat.edu.tr

Bu çalışmada, kamu yönetiminin mevcut durumu gözlemlenmeye, güven ve

paylaşmia dayalı bir yönetim anlayışmm çalışarun performansı üzerinde etkisi

araştınimaya çalışılmıştır.

Araştırmada temel amaç kamu yönetiminde sosyal sermayenin düzeyini

ortaya çıkarmaktır. Araştumanm Elazığ Valiliği’nde uygulanması kamu

yönetiminde temel paradigma haline gelmiş olan sosyal değerlerin aktarıldığı ve

kazamidığı düzey olarak merkezi yönetim birimi olma düşüncesine

dayanmaktadır.

Araştırmada tarama modelinde betimsel bir çalışma ortaya konmuş, ankette

yer verilen önermeler uzman görüşlerinden yararlanarak şeMIlendirilmiş ve 70

orta ve üst düzey yönetici üzerinde ön uygulama yapılmıştır. Ön uygulama

sonucunda anketin uygulanmasma karar verilmiştir. Anket likert tipinde

hazırlanmış olup deneklerden önermeleri “Tamarnen Katılıyorum, Genellikle

Katılıyorum, Kısmen Katılıyorum, Katılmıyorum, Tamamen Katılmıyorum”

derecelerinden cevaplamalan istenmiştir.

Araştırmanm ülkemizde kamu hizmeti etkinliklerini yürütmekte olan Elazığ

Valiliği’nde yapılması planlanmıştır. Araştırma evreni Elazığ Valiliği’nde kamu

hizmeti yürüten 70 orta ve üst düzey yönetici (3 Vali Yardımcısı, 6 İl Müdürü,

21 Müdür Yarduncısı, 12 Şube Müdürü, 28 Şef) olarak seçilmiştir.

Araştmnada yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapma yöntemleri

kullanılmıştır. Yöneticilerin kamu kurumundaki sosyal sermaye birikimi

düzeyini ortaya koyan görüşlerinden yararlamimıştu-. Anket, 2008 Aralık aymda

uygulanmış, kısa bilgilendirme notu ile birlikte yöneticilere dağıtıhmş, elde

edilen veriler SPPS 11.0 istatistik paket programında analiz edilerek


yorumlanmıştır. Güven Duygusu ve takım çalışması setinde farklılıklarm hangi

gruplar arasmda olduğunu tespit etmek için Tukey testi kullanıirmştır.

2. ETİK

“Etik” kavrarm göreceli bir kavramdır. Tıpkı etik gibi “ahlak” kavramımn da

herkes için aym anlamı taşımaması, tartışmalarm başlamasına yol açmaktadır.

“Kime göre etik veya neye göre ahlak” sorularmın çoğu zaman, içinden

çıkılamaz bir hal almıştır. Bunun nedeni, bu konuda ortak bir anlayış, bir fikir

birliğinin olmamasıdır. Etik kavramımn çeşitli alanlarda uygulama sorunlanndan

birisi ve belki de en başta geleni, kavramın tamm ve içeriğinin üzerinde tam bir

konsensusım bulunmamasıdır.

Türk halk dilinde “ahlak” ile aym anlamda kullamlan etik, Türk Dil

Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde ise “törebilim, ahlakbilim” (TDK, 1983: 387)

olarak tanıtilmaktadır. Aym sözlüğün ahlakbilim maddesinde ise “yarar, iyi,

kötü gibi sorunları inceleyen, töresel bir davranış yasası geliştiren, neyin uğrunda

savaşılmaya değer, neyin yaşama anlam kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve

hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim; etik” (TDK,

1983: 24) ifadeleri yer almaktadır.

102 Kamu Etiği

“Yunanca kökenli bir sözcük olan etik “ahlak” anlamına gelip, ilk örneğinden

bu yana özünü ve doğasını küçücük bir parça bile değiştirememiş olan insamn,

yaşadığı dünyada biçimsel değişiklikler yapmak amacıyla eski sözcüklerin

yerine kullandığı daha da eski bir sözcüktür” (Gereci, 2003: 11). “Latince

‘ethicus’tan gelen sözcüğün, dilimizdeki karşüığı ise ‘törebilim’ olarak ortaya

konmuştur. Buna göre, Törebilim, iyi-kötü, yararlı-yararsız, sorunları inceleyen,

töresel bir davramş yasası geliştiren inceleme dalıdır. Bir başka yazar ise, bu

tammı daha geniş bir çerçevede şu şekilde ifade etmektedir: “İnsan

davramşlarmın nasıl olması gerektiğini inceleyen disiplindir” (Avşar ve Demir,

2005: 42).

“Etik, ‘davramş kuralları’ olarak tammlanmca kökenlerinin de ‘bireysel ve

toplumsal’ olmaları gerekiyor. Onun için de, ‘etiğin kökenleri’ arasmda hem

kendi isteklerimiz, kendi beklentilerimiz;, kendi doyumumuz yer alacaktır, hem


de toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ bulduklan önem taşıyacaktır” (Büyükbaykal,

2005: 49). “Etiğin tamım, genellikle olması gereken şeylere duyulan ilgi şeklinde

yapılır. “Oysa bilim (sosyal bilim dâhil olmak üzere), fiilen var olduğu haliyle

gerçekliği yansıtmaya uğraşmaktadır. Sosyal bilimin değer özgürlüğü ya da

değer bağımsızlığı sergileyen bir alan olması gerektiği yolunda bir düşünce

doğmasımn nedeni bu ayrımdu:. Pratikte ise, sosyal bilimin araştnrma araçları ve

hedefleri, etik etkenlerle kopmaz biçimde bağlıdır” (Marshall Gordon, 1999:

211).

Etik, Yunanca “ethike” sözcüpnden, o da “ethikos” sıfatmdan türemiştir. Bu

sıfatm kökü ise “ethos” sözcüğüdür. Ethos’un ilk anlamı: hayvanlarm ya da

insanlann yaşayageldiği yer, yurtluk, ikinci anlamı: gelepek alışkanlık, çoğul

kullamidığmda: görenek, görgü, üçüncü anlamıysa: bir kişinin yaradılışı, çoğul

kullamidığmda: öz nitelikleri” anlamma gelmektedir (Özön, 1967: 129).

Kökeni kuşkulu olmakla birlikte, “ölçü” anlamındaki Sanskritçe “ma”

köküne bağlanabileceği düşünülür. Mos sözcüğü de, “yol yordam, alışkanlık,

yasalarda değil de Idşinin gönlüne göre belirlenmiş tutum,” gibi anlamlara gelir.

Felsefi olarak “etilç”in kapsama alam, çok genellemek gerekirse, karar vermede

iyi ve kötü fikirler arasmda seçim yapabilmektir. Ansiklopedik olarak etik,

“insanlar arasmda var olan ahlaki değerlerden, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış

olanlarmm, niteliklerini ve temellerini araştıran felsefe dah” olarak

tanımlanmaktadır (Girgin, 2003: 145).

“Etik görev ile ilgili bir kavram olup insamn kendisine ve diğer insanlara

karşı olan görevlerini içine alır. Bu da, hem bireysel hem toplumsal alanda

ortaya çıkan, hem kendi içimizde birey olarak, hem dış dünyada diğer insanlann

bize karşı yaptıkları davramşlara tepki verirken, iyi ya da kötü eylemlerde

bulunduğumuzda ortaya çıkmaktadır. Etik kavrammın temelinde bahsettiğimiz

bu bireysel ve toplumsal ahlak ikiliği ya da sentezi yatmaktadır. Başka bir

ifadeyle etik, İnsanlar arasmdaki davranış standartlarmm belirlenmesi, ahlaki bir

yargı ya da felsefe çalışmasıdır. Etik olarak adlandırılan ahlak felsefesinin

çalışmalarma konu olan tutum ve davramşlarm genel özelliği, aym zamanda

ahlakm da temel özelliğidir. Etik çalışma alam olarak kendine, baskı altmda
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 103

kalmaksızın yapılan eylemleri seçmiştir. Ahlak eylemlerinin zorlama dışmda

olan eylemlerden oluşması, ya da bir başka anlatımla, zorlama altında ortaya

konulan tutum, davramş ve hareketlerin ahlakın çalışma alanı içinde yer

almaması, etik alanındaki çalışmalarm da bu ilkeye bağlı kahnası koşulunu,

zorunlu olarak ortaya çıkarmıştır”(Özgen, 2003: 40). “Etik Yunanca’da iyi bir

‘varoluş tarzı’, bilgece bir eylem yolu arayışma karşılık gelir. Bundan dolayı etik

felsefenin bir parçası, pratik varoluşu, iyi tasarımı etrafmda düzenleyen

parçasıdır” (Atabek, 2007: 15).

“Etiğin, her meslekte belli bazı hedefleri vardır. Yani, etiğin hedefleri

içerisinde belli bir mesleğe ilişkin davramş kuralları oluşturmak fikri

yatmaktadır. Girgin, söz konusu bu hedefleri; barışa, özgürlüğe, özel yaşama

saygıya, adil davramşa, zarar vermekten kaçınmaya ve kamu yararına ilişkin

duyarlılıklar geliştirmek olarak ifade eder ve şunları kaydeder: "Bazı insan

faaliyetlerinin, kendi içsel hedefleri vardır ve bu hedefler o faaliyetin, o mesleğin

icrasmın, doğrudan varlık nedenleridir... Eğer kurallar, yapılacak işlerin kolektif

gayelere uygun olması için tutulacak yolu göstermezse, ferdin toplum düşmanı

olmasınm, topluma karşı gelmesinin önüne geçilemez. Bu sebepten, her meslek

faaliyetinin bir ahlakı olmaması imkânsızdır” (Girgin, 2003: 146- 147).

Etik kavramı her ne kadar göreceli bir kavram olsa da, insanlık için ortak

anlam ve tammlarda yatmaktadır. Etik kavramım, insanm yaşamım

sürdürmesinde etkin bir rolü olan değer ve inançlar, hayatı anlama ve hayata

anlam katabilme uğraşı olarak tammlayabiliriz. Etiğin asıl yapturun yeri kişinin

kendi vicdamdnr.

3. AHLAK

Ahlak, bireyin kendisine ve çevresindekilere karşı bireysel görevleri,

sorumluluğudur. Kendi davramşlanndan sorumlu olan insanlann, etik değerlere

uyması olanaklı olduğu gibi kendi davramşlanndan sorumlu olmayanların ise;

etik değerlere uymak ya da uymamak konusunda yargılanmaları olanaksızdır.

Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki, bazı davramşlarm ve tutumların iyi,

bazılarmm da kötü oldukları konusundaki inanışlar, fikirler binlerce yıl öncesine


kadar uzanır. Bunlara iUşkin sorunlar, uzun zamandan beri tartışılagelmekte ve

bu konudaki sorulara ve soranlara yamtlar aranmaya devam edilmektedir.

“Ahlak kavramı da pek çok kavram gibi günümüzde çağrıştırdığı anlamın

ötesinde çok farklı anlamlar taşır. Bir nevi ahlak, tarihin ilk çağlarından

başlayarak ele alınmış ve irdelenmiştir. Bu kavramın ele alınıp incelenmesiyle

birlikte ahlakla ilgili tartışmalar da ortaya çıkmıştır. Ahlakı tanımlamaya

çalışanlar ve arayanlardan bazıları onu doğrudan doğruya toplumda aramış,

kimi de insan psikolojisinde aramıştır. Ahlak ile ilgili farklı görüşler de

olmuştur. Bu noktada Özgen ahlaki değerleri, insanların ahlaka biçmiş olduğu

önem ve değeri şu şekilde ifade etmektedir." Ahlak değerlerinin başlı başına bir

varlık alam olduğunu kabul edenler olduğu gibi, bir toplum tarafmdan iyi olarak

kabul edilen şeylerin «iyi» olduğunu savunanlar, «toplumun iyi bulduğu şey

iyidir» diyenler de var. insanla ilgili olayları, kültür olaylarım açıklamada sadece

tek motiften hareket etmenin açıklamayı eksik bıraktığı ve tek yanlı bir görüşe

vardırdığına kuşku yok. "Burada üzerinde duralınası gereken nokta, ahlakın iyikötü

ayrımı konusunda bir olguyu ortaya koyması gerçeğidir. Her ahlaki

düşüncenin kendine özgü bir iyi-kötü anlayışı vardır. “İyi ile kötüyü ayırmak pek

öyle kolay değil. Bunun için önce iyinin ne olduğunu bilmek gerek. «îyi» nedir?

Bu iyi sözünden her birimizin bir şey anladığına kuşku yok. Ama bu iyinin ne

olduğunu tammlamak söz konusu olunca, bunun pek de kolay olmadığı görülür.

Nitekim çeşitli ahlak öğretilerinin iyiyi tammlaması değişiktir. îyi, haz olur,

mutluluk olur, ödevi yerine getirme olur” (Özgen, 2002: 23).

Toplumsal yaşam, insanların içinde yaşadıkları süreci temsil eder. Her insan

topluluğu, kendi içinde var olan birtakiın kuralları, bu sürece uygulayarak bir

düzen içinde yaşamak gereğini duymaktadn. Yapısı gereği insanoğlu, bu düzenin

değişmesine ya da değiştirilmesine karşı koymaktadır. “ ... Zü-a insan

toplulukları ne kadar kültürlü ve uygar olurlarsa olsunlar genellikle

tutucudurlar, yeni düşünceleri, dolctrinleri kolayca benimsemezler. Aslında,

düşünce bakımından, insan denilen yaratık tembeldir, zorlukla karşılaşmaktan

korkar, geleneksel fikirleri, atadan, babadan kalma yasaları ve töreleri olduğu

gibi kabul eder, kurulu düzenin değişmesini gerektirecek, statü quo ’yu bozacak
yeni akımlara karşı içgüdüsel bir davranışla direnir. Bu açıdan ele alındığında

ahlak, toplumdan topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasına karşın,

genelde anlayış olarak değişmesi/ değişime uğraması zaman alan toplumsal ve

insana özgü bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır... Ahlak, insana özgü bir

toplumsal kurum olarak tanımlanırken, aynı zamanda "onun ”

toplumsallaşmasında da önemli bir işlev üstlenmektedir. Daha değişik bir

anlatımla ahlak, insanın toplumsallaşma sürecinde etkili olan bir öğedir"

(Özgen, 2002: 20).

Bu konuda ahlak kavramı, oldukça soyut ve özgül olmayan bir anlamı hariç

tutulacak olıursa, evrensel bir kavram değildir; her toplum kendi ahlak biçimini

inşa eder... Ahlak kurallarmm, zaman içinde ve var oldukları toplumlara göre

değişebilir olması, onlann göreceliğini de beraberinde getirmektedir. Ancak

ahlâkta değişmeyen bir ana öğe vardır, o da ahlaki eylemlerin “iyi eylemeyi”

hedef alarak iyiye yönelmeleri özelliğidir. Ancak her ahlaki anlayışta, “iyi”nin

bağlı olduğu değer ya da değerler değişiklik gösterebilir. Bu durumda ortaya

çıkan olgu ahlakın göreceliğidir. Bu açıdan ele alındığında ahlak, toplumdan

topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasma karşm, genelde anla5mş

olarak değişmesi, değişime uğraması zaman alan toplumsal ve insana özgü bir

olgu olarak ortaya çıkmaktadır (Girgin, 2003: 147- 152).

Ahlak kavraımyla ilgili pek çok tammlamaya gidilmiştir. “Genel bir

anlatımla ahlak; “belli bir dönemde belli insan topluluklarmca benimsenmiş

olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davramş kurallarmm,

yasalarımn, ilkelerinin” bütünü veya farklı toplumlarda ve zamanlarda «kapsamı

ve içeriği değişen” ahlaki değerler alanı olarak tanunlanabileceği gibi, şöyle de

tammlanabilir. “Bir kişi ya da bir insan öbeğince benimsenen” eylem kurallarmm

bütünüdür. Daha kısa olarak; “davramş kurallarmm araştırılması” şeklinde de

Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 105

tammlanabilir” (Özgen, 2002: 21). Pek çok kişi ahlakı, Konfîiçyüs’ün sözlerine

göndenne yaparak tanımlamaya çalışır: “Kendine yapılmasnu istemediğin

şeyleri başkalarma da yapmamak.” (Gereci, 2003: 11). Bodur ise ahlak

kavramımn tanımlanması zor bir kavram olduğunu, ahlâkla ilgili bir tanımda
davramşların ölçüsünün belirlenmesinin ve kesin kurallarmm konulmasuun

oldukça zor olduğunu belirtir. Diğer tanımlamalara ek olarak ahlak “iyinin ve

kötünün bilimi; etik ilkeler tarafmdan yönlendirilmeleri bakımmdan ele alınan

insan davramşlarının kuramı” olarak tanımlanmaktadır (Bodur, 2007: 2). Aym

kavram için Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde ilgili değişik tanımlamalarda

bulunulmuştur (Türk Dil Kurumu Sözlüğü, 1988: 30):

1. Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda olduklan

davramş biçimleri ve kuralları.

2. Belli bir toplumun beUi bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış

kurallarım tespit eden ve inceleyen bilim: “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi,

Devlet gözetim ve denetimi altmda yapılır.”

3. İyi nitelikler, güzel huylar: Ahlak işlerini belirleyen, kendine uyuhnası

ahlak açısmdan gerekli olan genel ve geçer kural... Ahlak kavrarm moral

kelimesiyle de ifade edilir ve bu kavram Sosyoloji ile olduğu kadar Felsefe ile de

ilgilidir. Konuyla ilgilenen birçok sosyal bilimci konuya farklı açıdan bakmıştır:

Sosyal ahlak, dini ahlak, psikolojik ahlak, biyolojik ahlak, şüpheci ahlak. Aynı

eserde ahlak bilimi, yarar, iyi, kötü gibi sorunlan inceleyen, törelere dayanan bir

davramş yasası geliştiren, neyin uğrunda savaşılmaya değer, neyin hayata anlam

kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları

kendine konu edinen bilim, etik olarak tanımlanmıştır.

Erkal ve Baloğlu ahlakı, insan ve sosyal gruplarmm davramşlarmı toplumda

yerleşmiş değer hükümleri ve normlar olarak tammlar. Eğer davramşlar bu norm

ve değerlere uyuyorsa ahlaki, uymuyorsa gayri ahlakidir. Ahlakm toplumlara

göre değişebileceği üzerinde durulmuş ve “ahlaki (etik) davramş, toplumla uyum

halindeki davramştn” denilmiştir (Erkal, Baloğlu, 1977: 28- 29).

Ahlak, insanm yaşam sürecinde onun hem toplumsal hem kişisel vicdamyla

ilgili bir olgudur. İlk düşünüldüğünde kolayca tanımlanabilecekmiş gibi görünen

ahlakm, derinine inildiğinde oldukça karmaşık bir kavram biçimine geldiği

görülmektedir. Ahlakm bu karmaşık yapısı omm göreceliğinden ileri gelir.

Günümüzde ahlak anlayışı toplumdan topluma değişiklik gösterirken insanlar

arasmdaki ahlaksal tutum ve davramşlar da zaman sürecinin onlara


kazandnrdıklanna koşut olarak değişim göstermektedir. Ahlak yanlış ve doğru,

iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklanmızı ve yaptıklarımızm sonuçlarım

değerlendirme ile ilgilidir (Özgen, 2002: 19).

Bireyin kendisine ve vicdanma karşı görev ve sorumlulukları kapsayan ahlak

kurallan, aym zamanda çevresindekilere ve topluma karşı bir görev gibi

görülmektedir. Ahlak tek yanlı bir kavramdır, dolayısıyla da yalnızca kişinin

106 Kamu Etiği

kendi vicdan ve bilincine ilişkin bir durumdur, Bımun yaptmmı da doğal olarak

kişinin kendi vicdamdur.

You might also like