You are on page 1of 128

,....

�, � n güı�l

SEKS
FIKR
e Bu dizi,

DENİZ KİTAPLAR YAYINEVİ


ve NURDAN YAYIN-DAGITIM-PAZARLAMA A.Ş.
işbirliğiyle hazırlanmıştır.

e Her hakkı mahfuzdur.

Di·Zgi - -Baskı :
Erenler Matbaası

Genel Dağıtım

DENİZ YAYIN DAGITIM


Babıali Cad. 14/2
Cağaloğlu - İstanbul

Telefon : 522 06 57
EN GÜZEL FIKRALAR ANTOLOJİSİ

EN GÜZEL

SEKS
FIKRALARI

MİZAH DİZİSİ : ı
BİR MAGAZİN HABER

Haber aynen şöyle (Hanımn adı r..oktalı)


«Lastikçi Ö n de r P.'den ayrıldıktan sonra ( ...... ) '

in şansı açıldı. Gazinocu Kazım Ş. ile çıkarken An­


talyalı portakalcı sevgilis i ile, otobüs şi rketi sahi­
bin i de ihmal etmiyormuş.»
Bravo doğrus u ;
Kadına bakın,
Ticar�t Odası mübarek! ..

AZ BİLE

Ünlü Yazar Mademe de Sevigne sevgili kızı


evlenirken, çok büyük bir drohama verdi. Bir gün
uzun uzun düşündükten sonra da dedi ki :
«Gringnon Markisi'ne, yalnız kızımla yatma­
sı için bu kadar para vermek, korkunç bir olay.
Ama öbür yan ını da düşünüyorum. Adam, yarın
da, öbürgün de, gelecek yıl de ömür boyu onunla
yatacak, bu para azdır bile diyorum.»

-5 -
GEZSEN ANADOLU'YU

Aksaru.y Güzeli intihar etti.


Ordu güzeli Çarşamba'da vuruldu. . . Atikali
Güzeli Karagürnrük Güzeliyle dolaşan nişanlısı­
nın muhallebicide gözünü oydu ... Çeşme Güzeli
uğruna· dört kişi bıçaklandı... (Basından)
((Sen ne güzel bulursun, gezsen Anadolu'yu ! »
r

O ZAMAN BAŞKA

Bir anne, büyük kızına ahlak dersi veriyor­


du:
«Sen, biraz ölçüyü kaçırdın yavrum: Dün
yine sabaha karşı saat ikide eve geldin . » . .

«Ama nasıl olsa evleneceğim anne, ne önemi


var!»
«Öyle mi? Emin misin?»
«Elbette anneciğim! Söz verdiler bana!»

CAROLİNE'NİN ZAYIFLAMA REJİMİ

Kahvaltıda 2 adet kızarmış Rosselini,


:
1 adet küçük Roberto,
Öğle : ı Ufak Filip Junot.
Akşam : ı Ölçü şampanya 3 ölçü Piyerro
Gece Yansı: ı adet muhafız alayı (soğuk so-
ğuk) .

-6-
OTUZ SANTİM

Seks bombası o larak tanınan bir İ talyan film


yıldızına sormuşlar :

«Sizce ideal erkek kimdir?»

«Otuz santimetre boyunda dili. olan ve kulak­


larından nefes alıp veren erkek! ıı

SARMAYIN

Homoseksüel delikanlı seks dükkanının vit­


rininde gördüğü kocaman plastik penisten çok
hoşlanmıştı . He me n içeri girdi. . . Tezgahtara vit­
rini işaret etti :

«Şundan bir tane istiyorum.»

Tezgahtar raftan bir tane indirdi. Tam sarar­


ken, delikanlı durdurdu :
«Sarmayın, sarmayın... Yolda y iyec e ğim ... »

DOLDURUN

Nefis bir kız bir manken ajansına girer, baş­


vuru bürosunun kapısını açar ve kalçalarını
ahenkli bir biçimde sallayarak masadaki memura
yaklaşır:

-7�
«Bir iş arıyorum.»
Memur bu güzel yaratığa bir göz attıktan
sonra, bLkkın bir ifade i le önündeki çekmeceyi çe­
ker:
«Doldurun r-:.ınu!»
İ ncecik bir bikini mayo vardır elinde .

TAM ÖÖRETİM

Kentin ünlü madamı yeni bir ev açmıştı. Üç


katlı evin birinci katındaki kızları, eski sekreter­
lerden seçmiş ti. Bunların hızlı çalıştıklarına ina­
nıyordu. İkinci kata, güzellikleri dolayısıyla eski
mankenleri, üçüncü k at a da, bilgili oldukları için
eski öğretmenleri yerleştirmişti. Böylece her müş­
terinin isteğine göre hizmet edebileceğini düşün­
müştü. Ama, bir süre sonra, sadece üçüncü katın
çalıştığının fark ına vardı. Merak etti ve araştır­
dı. Gerçeği eski bir müşterisinden öğrendi. Adam,
<<Benden duymuş olma ! » dedi. «Bilirsin Öğret­
. . .

menler bir şeyi tam öğretene kadar, tekrar et­


mekten bıkmazlar . . »
.

DAHA ERKEK

Fransa'da bir genç kız annesiyle konuşuyor­


muş :
«Anne ben film. yıldızı olmak istiyorum! »

-8-
«Peki ama niçin kızım?»
uKim bilir, belki Alain Delon'Ia film ç evirir ­

ken bana aşık olur, evleniriz ... »


«Fakat kızım, o bir e şcins el ... »
«Aman anne .. . Sen merak etme ! Kızın, onun
sevgilisi o lacak Mireille Darc'tan daha er kekt ir ! »
,

PİYANGO BİLETİ

S e vgilisi bir gün eve harika bir kürkle dönün­


ce erkek merak etti.

«Bu kürkü nereden buldun?»

·«Piyangodan çıktı . » . .

Genç kız ertesi gün yepyeni bir mercedesle


geldi...
«Piyangodan çıktı . »
. .

Üçüncü gün genç kız rica etti:

«Bu gece yine piyango çekiliyor. Acele etmem


gerek. Be n im için banyoyu hazırlar mısın?»
Beş dakika sonra delikanlı «Tamam» d iye
seslendi. Kız banyoya ı:irdi. Bir de ne görsün...
Küvette topu topu iki parmak su var.
«Niye doldurmadın küveti?» diye m er akla
sorunca, delikanlı güldü.

«Piyango biletin ıslansın istemezsin değil mi


sevgilim?))
ODA NUMARASI

Genç adam lüks otelin


asansörüne binmişti.
Tam kapı kapanırken içeri nefis bir kadın girdi.
Genç adam kbt düğmesine basmak için elini uza­
tınca dirseği< istemeden genç kadının dolgu n gö­
ğüslerine dokunmuştu.
Biraz kızararak özür diledi :
«Lütfen kusura bakmayın, istemeden oldu.
Eğer kalbinizde göğüsleriniz kadar yumuşaksa,
beni affedeceğinizi umarım.»

Genç kadın saçlarını eliyle düzelterek bir gü­


lümsemeyle aralanan dudaklarını büktü :
«Rica ederim, özür dileyecek birşey yok . Eğer
vücudunuzun diğer yerleride dirseğiniz kadar
�sertse beni ziyaret ed e bil ir s in iz
. Oda numaram
69 . ıı
. .

HANGİSİNE

Yargıç kararı açıkladı:


«İki ayrı kadınla evli olduğunuz y olundaki
suçlama kanıtlanamamıştır. Beraat etmiş bulu­
nuyorsunuz. Evinize gönül rahatlığıyla gidebilir­
siniz.»
«Afedersiniz sayın ·yargıç.. . İkisinden hangi­
sine gidebileceğimi belirtmedi.niz ! . »
. .

- 10
HEMEN TAŞININ

Genç adam eczaneye girip gü zel ve çekici olan


eczacı kıza yaklruıtı. Biraz utangaç bir ifade ile
.sordu:
«Acaba beni sakinleştirecek bir ilacınız var
mı?»
«Ne bakımdan sakinleşmek istiyorsunuz?»
"Nasıl anlatayım bilmem ki, her an cinsel
ilişkiye hazır durumdayım. Ne yapacağımı bilemi­
yorum.»
Eczacı k ızın gözleri ister istemez genç ada­
mın pantolonunun önüne kaydı ve bir süre orada
takılı kaldıktan sonra gülümsedi :
«Bir dakik a lütfen, bakayım bir şey yapabilir
miyim?»
Genç kız eczanenin arkasındaki labaratuvara
geç ti. Delikanlı birkaç dakika bekledi. Eczacı kız
tahri kedici bir biçimde sallanarak geri döndü­
ğünde elinde bir şey yoktu, ama memnun bir ifa­
de ile konuştu :
«Yeme, yatma, çamaşır, ütü ve her şey dahil,
ayda 20.000 lira. Eğer koşullar uygun geliyorsa
hemen benim daireme taşının.»

HEYECAN

Cebinde parası bol olan bir adam, bir ayak­


kabıcı dükkanının vitrini önünde kendinden geç­
mişcesine çizmeleri seyreden bir kadın gördü .

Ç ok nazik bir şekilde yak laştı :

- 11 -
«Eğer isterseniz, bu vitrinde beğendiğiniz
her şey sizin o l ab ilir ... »
«Ah ! Şu çizmeler içi n yapamayacağım şey
yoktur ! ,,
Bir saat kadar sonra çizme poşeti elinde, genç
kadın cömel-t arkadaşının ( ! ) dairesinden içe ri
giriyordu. Girer girmez hızla geriy e döndü ve
şunları söyledi:
«Açıkça söylemek gerekirse, seksten pek hoş­
l anm am, soğu k bir yaradılışım vardır.ıı
Adam oldukça deneyimli idi ve bu sözlerin
cesaretini kırması söz konusu değildi. Bildiği en
iyi formülü kullanarak aceh� bir k okteyl hazırla­
dı. Ve az sonra da en etkili olduğunu düşündüğü
o kş ama l ar a başladı. Ö nceleri gerçekte n de kadın
bir buz dağı gibi duruyordu, giderek mü t hiş he­
yecanlanan ise adamın kendis iydi. Kadını çırıl­
çıplak soym u ş , manzaranın muhteşemliği karşı­
sında saldırmamak içi n kendini zor tutuyordu.
Birden kadını n titremeye ve hızlı hızlı soluk al ıp
vermeye başladığ ını hissetti.
«Görüyor musunuz, nasıl da h eyec anlanm aya
başladınız?,,
«Oh hayır ! Siz benim oramı buramı mınc ık­
larken yeni çizmelerimi giy dim de... Bakın şura­
ya, gerçekten de heyecan verici değil mi?ıı

REDDETMEK

Genç delikanlı bir süredir peşinde koşup so­


nuç a lamadı ğı güzel komşu kızını nihayet uygun

- 12 -
bir havada yakalamıştı. Bir arkadaş partisindey­
diler ve biraz içince herkes rahatlamış, gevşemiş­
ti. Dansederken kızın sıcaklığını ve tüm yuvarlak
yerlerinin temasını hissetmek onu daha da baş­
tan çıkarmıştı. Nihayet tüm cesaretini toparlayıp,
kızın· kulağına fısıldadı :
«Eğer size, gelin bize gidip sevişelim desem
reddeder miydiniz? »
«Hayatımda hiç yapmadım!»
«Hiç sevişmediniz mi? Bakire misiniz yani? »
«Hayır, hiç reddetmedim . . . ıı

·•

UZUN ZAMAN

Sayfiyeye gid en banliyö treni o kadar kala­


balıktı ki, delikanlı kalabalıktan bayılacak hale
gelmiş olan kıza yer vermek için bile oturduğu
yerden kalkamadı. Biraz kızararak, eğer isterse
dizlerine oturabileceğini
söyledi. Kızın kabul et­
mekten başka seçeneği yoktu. Bu sıcak havada,
pazar gününü plajda geçirmek kararında olduğu
için oldukça açık giyinmişti. Birkaç dakika son­
ra kızın yerinden kalktığı görüldü .
«Öyle sanıyorum ki piponuzun üstüne otur­
dum ve kırmaktan korkuyorum.»
Delikanlının yan ı nd a oturan yaşlı bir adam
atıldı he.men :
«Öyleyse benim dizime oturun kızım; merak
etmeyin, pipo içmeyi bırakalı çok uzun zaman
oldu .»

- 13
KAMYON NEREDE

Kız arkadaşıyla önce sinemaya gitmişlerdi.


Film ikisinde de cinsel isteklerini arttıracak nite­
likteydi. Karanlıktaki kaçamak okşayışlar, daha
da tahrik olmalarından başka bir şeye yarama­
mıştı. Daha filmin sonunu beklemeden kendileri­
ne uygun bir yer "dramaya başladılar. Kentin son
evlerinide geçtikten sonra yol kenarına çekilmiş
bir kamyon duruyordu. Etrafta kimseler yoktu.
Kamyonun altına giriverdiler hemen.
Aradan ne kadar zaman geçmişti bilinmez,
delikanlı omuzuna bir elin dokunduğunu farket­
ti. Bir polisti bu.
«Ne yapıyorsun burada?»
«Kamyonu tamir ediyorum memur bey.»
«Yalan söylüyorsun... Kamyon tamir eden
sırt üstü yatar, oysa sen yüzükoyul). yatmışsın.
Kamyon tamir eden ceketini çıkanr, oysa sen
pantolonunu çıkarmışsın... Sonra söyler misin
bana, kamyon nerede?»

BİRA ŞİŞESİ

öto stop yapan kız, TIR kamyonuna binmiş-


ti. Bir süre gittiler. Kız kıkırdadı. .
«Şöyle bir binlik verirsen, seninle iyi eğlene­
bil iriz .. . »
Şoför oralı olmadı. . . Biraz daha gittiler.. . Kız
yine yanaştı.

- 14 -·
«Hadi canı m . . . Beş yliY.e de olur . . . »
Şoför başını iki yana sallayıp yine olmazla ­

dı ...
Az sonra kız iyice kıkırdamaya başladı . . .
«Bir bilsen, üzerinde oturduğum şeye TIR
.
şoförleri bayılırlar.»
«Nee . . Benim bira şişesinin üzerine mi otur­
.

dun yoksa?»

YENİDEN

Adam karısını aşığı ,ile birlikte ve i.lişkileri


yakalamıştı .
hakkında hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde
Büyük bir k ızgınl ık içinde bir silah aradı. Bu­
lamayınca yapacak tek şey olarak aşığın kıçına
bir tekme atmak kal ıyordu Adamın o andaki po­
.

zisyonu buna çok uygundu zaten, tekmeyi yiyince


haykırdı:
«Rica ederim, ne yaptığınızı sanıyorsunuz
siz? Tam çıkmaya çalışırken niye yen id e n itiyor­
sunuz böyle?ıı

IRZA GEÇME

Güzel bir kız parfüm satan şık bir dükkana


girip, en pahalı parfümü istedi . Çantasından çı­
kardığı binlikleri uzattı. Dükkan sahibi paraya

- 15 -·
bir göz attıktan sonra başını üzüntüyle salladı.
«Küçük hanım, maalesef bu binlikler sahte!»
«Olamaz!.. Demek ki o adam ırzıma geçti
benim . »
. .

KOŞU

Eşcifısellerden biri umutsuz bir durumda ruh


doktoruna gitti ve sorununu anlattı. Kadınlan
sevmiyor, aksine erkekleri çok cazip buluyordu.
Doktor bu gibi konularda çok ün yapmıştı.
«Eğer gerçekten de bize yardım etmekte: ka­
rarlıysanız, sizi iyileştirebiliriz efendim.»
«0, elbette doktor. Elimden geleni yaparım.»
«Güzel şuraya uzanın, rahatlayın ve bu du­
rumun nasıl başladığını ilk olaydan başlayarak
bana anlatın .. »
.

«Önceleri böyle bir eğilimin bende bulundu­


ğunu farketmemişim. Bir gün, çok gençken, man­
tar toplamak için ormana gitmiştim. Orada elli
yaşlarında bir adamla karşılaştım. Beni kovala­
maya başladı ve sonunda beni yakaladı. Oysa gü­
cümün yettiği kadar hızlı koşmuş, nefes nefese
kalmıştım!»
«Siz gençtiniz, o ise elli yaşındaydı! Ondan
çok daha hızlı koş manız gerekmez miydi?»
«0, doktor. Biliy orsunuz ki uzun topuklar ve
dar bir eteklikle fazla hızlı koşulmuyor.»

- 16 '----
RAHATSIZ ETMEK

Genç bir kadı n üç ayl ık


bir deniz yolculuğu­
na çık ıyordu . Bir eczaneye gir ip yakışıklı eczacı­
ya yakl aştı :
«Mide bulantısına karşı on kutu ilaç rica ede­
ceğ im . Yanında da on ku tu gebeliği önleyici ilaç .»
Ec z ac ı ilaçları hazırlayıp bir paket yaptı.
Ama parayı al ı rk e n de kafasını kurcalayan soru­
yu yöneltmeden edemedi :
«Laf aramızda, madem ki sizi bu kadar ra­
hatsız ediyor, niçin yapıyorsunuz?»

FRENGİ

Orta yaşlı adam kentin ünlü genelevine git­


mi ş t i . kulağına eğ ildi :
Madamın
aBen yu karı çıkıyorum . Bana l ütf en frengi­
. .

li bir kız bulup yollayın.»

Madam yanlış anladığını sandı. En g üze l kı-


zını yukarıya yolladı .
«Sen de frengi var mı? »
«Yok.»
«Öyleyse derhal git. Mada ma söyle. Ben fren­
gili bir kız istiyorum.»

Madam bir başka kız çağırdı :


«Shirley yukarı çık. Orta y aşlı bir ad am var.
,

Galiba biraz sapık. İlle de fre ng ili birini istiyo r .

Sorarsa 'var' de g itsin... »

- 17 -
Shirley yukan çıktı. Adam sordu :
«Sende frengi var mı?»
<<Tabii var. Madam yanlış anlamış da ondan
önce Maria'yı yollamış.»
Adam, Shirl ıey ile bir saate yakın sevişti. Gi­
yindikten sonra cüzdanını açtı. Shirley'e oldukça
yüklü bir bahşiş verdi . S hirley adamın c omertli­
ğiıyien oldukça duygulanm�tı . . .
«Babalık, demin sana söylediğim gibi bende
frengi yok. Yalan söyledim sana. » dedi.

Adam başını salladı :

«Şimdi var kızım, şimdi var . . . »

BURUŞUK

Avrupa'nın ünlü bi r çıplaklar kampının pla­


jıydı. Kumlara uzanmış, sereserpe güneşlenen
genç ve ·çok güzel İ sveçli kadının gözleri, denizden
çıkan iri yan bir zencinin erkeklik organına takıl­
dı. O kadar iriydi ki, aklına uzun kulaklı bir hay­
van geldi ve gülmeye başladı. Zenci, sarışın kadı­
nın organına bakarak güldüğünü görmüştü. Yak­
laşıp kızgı n bir tarzda konuştu :
«Alay edin bakalım! Biraz sonra kocanız da
soğuk sudan çıktığında onunki de büzülüp küçül­
müş olacak.»
GÖRÜNTÜ

İyi ve temiz giyinmiş bir bey, otobüsteki tek


boş koltuğa oturdu. Karşısında, son derece kısa
olan mini eteğinin içindekileri cömertçe sergili­
yen genç ve güzel bir bayan vardı. Yaşlı adam ba­
·
kışlarını bir süre kaçırmaya çalıştıysa da, kendi­
sini çok rahatsız hissediyordu. Öne doğru eğilip
genç bayanın kulağına fısıldadı :
«Afedersiniz kızım, durumunuz gerçekten
fazla tahrik e d ici » dedi.
.

«Kız değil, kadınım.»


«Çok afedersiniz bayan, benim oturduğum
yerden pek iyi görünmüyor da! »

İKİ KEZ

Film stüdyosunun güzel figüranı arkadaşına


d�rt yanıyordu :
«Çok yorgunum . . . Dün gece üçten sonra uyu­
yamadım.»
Tabii yorulursun .. »
. diye yanıt verdi öteki.
«Ben gecede iki defadan fazla hiç yapmam . »

ARABA

Ünlü erkek! şarkıcılarımızdan birini gayet


lüks bir mercedesle dolaşırken gören arkadaşları
şaşırdılar. . .

- 19 -
«Se n kim, bu arabayı almak kim ? . . Nereden
buldun bu arabayı?}>
Anlattı :
«Beyoğlu'nda yürüyordum. Yanımda bir ara­
ba durdu. İçind e nefis bir sarışın. Beni arabaya
davet etti. Bindim. Şehir dışına çıktık. Belgrad
Ormanları'na vardık. Kuytu bir köşede durdu.
A ra badan indi. üstündekileri çıkardı. Sü tye nin i
dr, çıkarıp sadece ipek külot ile kalınca, bana dön­
dü. «Neyimi istersen alabilirsin,, dedi. Baktım
ipek külotunun bana olmasına o lan ak yok. Ara- ·

bayı aldım, geldim!..»

GÖRÜNMEZ ADAM

Süpermen'in canı sıkkındı. Arkadaşı takıldı :


«Hayrola, u çuş l ar seni çok mu yoruyor?»
«Başıma bir şey geldi ki, sor ma . Bu sabah
New York'un üze ri n de dol aş ırk en bir g ökd elen i n
,

damında güneşlene n nefis bir dilber gördüm. Çı­


rılçıplak ve b a c ak l arın ı ayırmış olarak yatıyordu.
Müthiş tahrik olmuş bir hali vardı, ben de yardı­
mına koşayım dedim. Pantolonumu havada çıka­
rıp iki ba c a ğın ın arasına dalışa geçtim .»
«Ne o, yoks a hoşlanmadı mı bundan?»
«Onu bilmem ama görünmez adam ın h o şlan ­
m adı ğı nda n e minim . ıı

- 20
TEMİZLEME TOZU

Bir deterjan fabrikasının müdürü yardımcı­


sını çağırdı :
<cÜrünlerimiz ıçın yeni bir kullanma alanı
buld uğumu sanıyorum . » . .

« Öyl e mi? Nasıl? »


..

<<Sekreterimle temizleme tozumuzun etkinli­


gı üzerinde konuşuyordum. Bana aynı tozu cinsel
organının temizliğinde, de kullandığını söyledi. »
<<Oh! İ çimi rahatlattınız. Ağzınızın etrafın-
daki bu köpükleri görünce ben de kuduz olduğu­
nuzdan korkmuştum!»

TESADUF

Genç bir Alman sinemaya gitmişti.Yer göste­


ren kızın kulağına fısıldadı :
«Eğer beni bir kızın yanına oturtursanız on
mark bahşiş veririm! »
istek yerine getirildiğinde ış ık lar sönmüştü,
o da fırsatı kaçırmamak için hemen harek e t geç­
ti. Yanındaki kızında bu �e itirazı olmadığı anla­
şılıyordu. Giderek heyecanları arttı ve bir sine­
mada ne yapılabilirse denediler. Nihayet filme
ara verilip ışıklar yandı :
«Hans!ıı
ıcAbla!»
GÖR'ÜNTÜ

İki genç kız konuşuyorlardı. . .

«Dün gece John'la çok hızlı bir gece geçir­


dim . . . »
«John'la mı? Hani onu bırakacaktın?»
«Öyle . . . Ben de artık her şeyin bittiğini söy­
lemek için onu eve çağırdım. İ çeri girer girmez,
bana sarıldı . . . Öpmeye okşamaya başladı. Az son­
ra ellerini: göğüslerimden aşağıya kaydırdı.. Ete­.

ğimin altına soktu . . . Yukarı çıkmaya b�ladı. . .


Tam o sırada dayanamadım . . . «Artık seni görmek
istemiyorum . . . » diye bağırdım . »
.

«Sonra?» diye merakla sordu, arkadaşı .


«Sonra mı . . . Kalktı ışığı söndürdü »
. . .

HAMBURGER

«Yahu öyle saf bir kızla tanıştım ki, hambur­


ger yemekle, sevişmek arasındaki farkı bile bil­
miyor »
. . .

« Öğrettin mi bari?»
«Deli misin sen? . . Her öğlen hamlıurger ye­
meğe götürüyorum. »
TUBORG

Tenha ve loş bir bara, fıstık gibi harika bir


kız girmiş ve barmene «Bana bir Tuborg bira»
dıemiş. Sonra birasını bir dikişte bitirmiş . Ve bitir­
mesiyle düşüp bayılması bir olmuş. Bardaki dört
delikanlı kızı h emen kollarından ve bacakların­
dan yakalayıp, arkadaki odaya taş ım ışlar. Yata­
ğa uzatırken kızın bacakları açılıp, göğsü de s ıy­
rılınca, içlerinden biri « Kimsenin haberi olm a z .

Hadi şunun bir tadına bakalım» demiş. Delikan­


lıların dördü de kızla sevişmişler. Kız sonunda
ayılmış ve kalkmış, gitmiş.

Ertesi gün aynı saatte kız yine bara gelmiş.


"Tuborg» demiş ... İçer içmez yi ne bayılmış, bu
kez barda yedi kişi varmış. Kızı arka odaya taşı­
mışlar ve ye d isi de işini görmüş. Kız yine ayılmış
.
ve gitmiş.

Ertesi gün kızyine bara geTmiş. Fısıltı yayıl­


dığından bu kez i çerde 24 kişi varmış. Kız yine
«Tuborg,, d e miş iç mi ş ve bayılmış . . 24 delikanlı
, .

keyiflerine bakmışlar. Kız yine ayılmış ve gitmiş.


Ertesi gün, neredeyse olayı duymayan kal­
mamış. Kız aynı saatte i çeri girdiğinde, barda
tam 70 kişi varmış. B armen hemen sırıtmış :
((Tuborg, değil mi bayan?»
«Hayır, Pilsen . . . Tuborg bacak aramda ap""l
yapıyor » . . .
DERECE

Adam karısını doktora getirmişti.


, «Ne olur bana yardım edin. Bu kadını deli
�ibi seviyorum . Onsuz yaşayamam. Ama karım
bir seks manyağı. Hemen tahrik oluyor ve önüne
gelenle yatıyor. Bir gün elimden bir kaza çıkacak .

. Birinin gırtlağını keseceğim.»


.Doktor kadını muayene odasına soktu :
« Soyunun ve divana uzanın.» dedi. Kadın de­
nileni yaptı. Ama doktorun eli ,vücuduna değer
değmez elektrik çarpmış gibi oldu. Doktora sal­
dırdı. Çığlıklar atarak adamın fermuarını indirdi.
Doktor ne de olsa erkekti. Daha fa z l a dayanama­
dı ve kadının üzerine uzanıverdi.
İçerden gelen boğuk nefesler, çığlıklar kıs­
kanç kocanın kuşkularını iyic e arttırdı.. Hızla ka­
pıyı açtı ve muayene odasına: daldı .
«Ne yapıyorsun doktor? .. »
Doktor paniğe kapılmadı :
«Hiç canım, önce ateşini ölçmek istedim, o
kadar. »
Adam cebinden çıkardığı sustalının düğmesi­
p.e dokundu. Bıçak yay gibi fırladı. Adam bıçağın
'
sivri ucu ile tırnaklarım temizlerken tane tane
konuştu:
«Doktor ... Dua et de, o şeyi dışarı çıkardığın­
da üzerinde 35'ten 43'e kadar numaralar olsun!»


ÖDÜL

Ayşe hanım, aynı hastanede onikinci çocu­


ğunu doğuracaktı . Bütün doktorlarla hasta bakı­
cılar tarafından eski bir dost gibi karş ı landı, ken­
,dini evindeymişcesine rahat hissediyordu. Gelge­
lelim, bu kez Ayşe hanımın ameliyat yerinin dikil­
me si gerekiyordu. Doktor bu arada kadına bir
şaka yaparak şöyle dedi:
«0 kadar çocuk doğurdunuz ki, dikişlerinizi
dikmek için katkut ipliği kullanmamız haksızlık
olur. Altın tel ile dikilmeği hak ettiniz.»
Ayşe hanım yattığı yerden bitkin yanıt verdi:
«Hayır doktor bey, altın telden vazgeçinde
dekenli tel kullanın. Beni miçin daha faydalı olur
kanısındayım» dedi.

KENDİSİ HALLEDER

Yazar sabahın üçünde hala masanın başın­


daydı. Karısı «Işığı söndür de gel, yat artık. Geç
oldu . » diye seslendi.
Yazar, «Yapamam!» diye inledi.
«Durumumu an lamıyorsun sen. Romanımın
kadın kahramanı tehlikeli bir durumda... Ona
vizon mantoyu, mücevhe rle ri ve arabayı armağa n
eden adam, isteklerini açıkl amak üzere. Kızcağızı
kollarının arasına hapsetti, onu öpüyor, ona ha­
yatta sevdiği tek kadın olduğ unu söylüyor. Kızca-

- 25. ,_
ğız bu durumda ne yapsın? Ne yapabileceğini sen
söyle bana »
. . .

«Dur, bir dakika!.» dedi karısı. «Şu kızcağız


kaç yaşında? »
«Yirmi ikisini doldurdu.»
Kadın:
«Ya ! » dedi. «Öyleyse ışığı söndür ve gel uyu.
Çünkü senin kız bu durumlardan nasıl kurtulu­
nabileceğini bilecek kadar büyük ! »

ÇAPKINI N HEYECANI

Çapkın erkek çok heyecanlıydı. Arkadaşı ne­


denini sorduğunda, aceleyle anlattı :
«Bir mektup aldım. Eğer karısıyla ilişkimi
kesmezsem beni öldüreceğini yazıyor adam.»
«Sen de boşuna endişele niyorsun. Kadını bir
daha aramazsın, olur biter. »
Çapkın başını salladı :
«İyi ama ben hangi koca olduğunu nereden
bileyim? Mektuba adını yazmamış ki. »

Nİ HAYET

Bir partide salon oyunu oynanıyordu. Herkes,


mezar taşına yazılmasını istediği yazıyı seçecekti.
Sinema yıldızı, bir tanıdığına yalvardı.

- 26 -
KİM DAHA HIZLI KOŞAR

Soru: «Irza tecavüz neden ola naksız bir şey­


dir?;,

Cevap : «Çünkü etekleri kalkık bir kız pan t o ­

lonu inik bi r erkekten daha hızlı koşar da ondan.lı'

YAZIK! ..

İki genç kız sevgiden konuşuyorlardı. Biri :


«Biliyor musun, ben hem se vi yorum , hem de
seviliyorum.» dedi.
«Ne kadar da şanslısın ! » diye diğeri ya n ıt
verdi.

« Ne yazık ki, hiç değilim.»


«Niçin?»
«Çünkü, s evdiğim erkek başka, beni seven
erkek başka! . ». .

HASRET

Paris'li bir çift birlikte Montmart'in ünlü


.stipriz salonlarından birine ge lmişl erdi . B eyin
gözleri, stripriz yıldızlarının birinin üzerinden ay­
r ılmak bilmiyordu. Sonunda dayan amadı :

- 27 -
«Bana yardım edemez misin Harry? Aklıma
bir şey gelmiyor.»
Harry:
«Şöyle yazdırıverirsin,» dedi. «Nihayet yalnız
yatıyor.»

BAŞKA YER

Akşam kalabalığında dopdolu otobüste genç


kız kalças1J1da bir elin dolaştığını hissetti. Döndü,
elin sahibine :
«Bana baksanıfa ! Elinizi ko yac a k başka bır
yer bulamadınız mı?,, dedi.
Adam g ü lüms edi :
« Buldum ama, cesaret edemiyorum küçük
hanım! . ,, dedi.
.

YANLIŞ ANLAMA

İ riyarı ve yakışıklı bir delikanlı röntgen ma­


sasına uzandı. Bayan doktor, çıplak gence :
«Ne güzel ve uzun toraksınız var sizin böyle,»
dedi.
Genç delikanlı kıpkırmızı oldu. Utanmıştı.
«Afedersiniz doktor hanım, torak s ne demek­
tir?» diye sordu.
Bu kez kadın kıpkırmızı :
«Göğüs kafesi,» dedi. ccSiz ne sanmıştınız?»
«Vay anasını, şu yavru ne kadar da iştah açı­
cı,ı; diye yüksek sesle mırıldandı.
Karısı hemen yanıtı yapıştırdı:
«Kendine· sahip ol kocacığım, iştahını sakla,
. evde yersin.»

DELİK

Köy delikanlısı Ahmet çırılçıplak soyunur ve


suya dalar . O sırada oradan geçmekte olan iki
köylü kızı Ahmet'i görür ve gülmeye başlarlar.
Ahmet çok utanır, elbiselerini giyinceye d ek ida­
re etsin diye oradaki kovayı alır ve önüne kapatır.
Kızlar yine gülerler. Ahmet biraz kızararak, biraz
da utanarak sorar:
((Ne gülüyorsunuz?»
Kızın biri yanıt verir :
«Kovanın dibi yok· da ! .. Ondan gülüyoruz.»

ÇOK ACELECİYMİŞ

İ ki arkadaş, iki gençle buluşacaktı. İkisi d e


çok heyecanlıydılar. Birisi daha yoldayken soyun­
maya başladı. Arkadaşı sordu :
<CNeden soyunuyorsun? »
«Neden olacak. Benimki çok acelecidir, bu­
luştuğumuz zaman beni giyinik bulursa, hemen
dönüp gider.»
UGURSUZ ON lüÇ

«Hanımefendi bize tecvaüz gecesi neler oldu·


ğunu anlatın lütfen.»
«Evet, sayın yargıç . O sabah erken saatte sa­
nığın dairesine gittim. Kahvaltıdan önce dört kez,
öğle yemeğinden önce dört kez ve dört kez de ak­
şam yemeğinden sonra aşk yaptık. Yemekten son·
ra benimle bir kez daha aşk yapmak istedi. Red­
dettim. Bunun üzerine bana tecavüz etti.»
«Peki, niçin reddettin?»
« On üç uğursuz sayıdır, sayın yargıç.»

ARI KOVANI

Aşrklannın bolluğuyla ün yapmış güzel yıl­


dız gebe kalmıştı. Herkes şaşırmıştı onun gebe
kalışına. Üstelik doğacak Ç()('Uğun babasının kim
olduğu da günün konusu olmuştu. Dayanamayıp
biri sordu yıldıza :
<ıKimden acaba çocuk?»
Güldü, şuh yıldız :
« İ lahi canikom, elinizi arı kovanına daldırır­
sanız elinizi hangi arının soktuğunu bilebilir mi­
siniz hiç, » yanıtını aldı .

- 30 -
ÖTEKİ TARAFI UZATIN

Papaz kilisede vaaz veriyordu;


«Kötül üğe kötülükle karşılık vermek, diiıimi­
·

ze aykırıdır. Biri bir yanağınıza vurursa, siz öbü­


rünü de uzatın. »
Arka siralardan bir bayan sesi duyuldu :
«Ya birisi bir yerime dokunursa... »

DALMA BOGULURSUN

Küçük hanım yüzerken , birden bir hafifl ik


hissetti, bikin isin in altı suiara kapılıp gitmişti.
Hemen kıyıya döndü, kumlara saplanan bir ta­
belayı çıkarıp önüne tuttu, kabinlere doğru koş­
maya başladı. Herkes, onun bu halini seyrediyor,
sonra da ba s ıyordu kahkahayı... Kız kendini tu­
tamadı ve bağırmaya baş l adı :
Ne var bunda gülecek sanki?
Oysa yanılıyordu. Çünkü, önünde tuttuğu ta­
belada şunlar yazılıydı :
«Dikkat ! Küçüklerin dalması yasaktır. Derin­
dir, boğulursunl.lz . . . »

BAK HELE

�nç kız ve delikanlı konuşuyorbµdı. Kız he­


yecanla anlatıyordu :
«Hiç sorma . . . Dün gece dansa birlikte gitti-

- 31 ._
gımız delikanlı beni öpmek istediğini söyleyince
az daha bayılacaktım ! »
«Yok canım? Öyleyse ben şimdi ne istediğimi
söylersem o zaman öleceksin demek ! »

KOCASI ÖLMÜŞ AMA

Kadın mahkemede, adını yaşını bildird ikten


sonra, dul olduğunu söyledi. Hakim:
« Çocuklarınız k aç yaşında? » diye sordu.
«On Ye üç yaşında. »
«Demek en küçüğü üç yaşında, iyi ama koca­
nız öleli yedi yıl olmuştu hani?»
«Orası öyle ama ben yaşıyorum hakim bey. ıı

CİMRİLİK

Yeni evli bir çift, para biriktirme yolu bul­


muşlardı : Her sevişmelerinde kocası yatağın ya­
nında duran kumbaraya yüz lira atacaktı. . .
Uzun bir süre sonra, adamın paraya ihtiyacı
oldu ve kumbarayı açtı. İçinden yüz liralıkların
yanı sıra beŞyüzlükler ve binlikler de çıktı.
«Ben bu kumbaraya yüzlükten başka kağıt
para atmadım. Nereden geldi bu paralar? » diye
'
sordu.

- 32 -
Genç kadın hiç istifini bozmadan :
«Aman şekerim! Herkes senin gibi cimri de­
ğil ya!..»

ÜSTÜNÜ MÜ, ALTINI MI?

Bir genç kız plaj d a minicik bir bikiniyle yat­


mış güneşleniyormuş. Ama bikini de n e bikini! O
,

biçim Alt parçası ceviz kabuğu, üst parçası fın­


.

dık kabuğu kadar bir şey. Herkesin gözü genç kı­


zın üzerinde. Plaj bekçisi kızın yanına yakl a şm ı ş :
« Sizin turjst olduğunuz anlaşılıyor. Burada
lııöyle iki parça :m,ayo giymek yasaktır. » demiş.
Genç kız şaşkın :
«Peki, hangi parçasını çıkartayım? üstünü
mü, altını mı?»

"ÖSTE PARA

Çok çok yakışıklı bir delikanlıydı. Köyden


kalkmış kısmetini aramaya kente gelmişti . ;Bir
sürü kapının zilini çaldıktan sonra nihayet, kızla­
ra kiralanan bir pansiyonda iş bulmuştu. Kapıcı
olur olmaz da eline hemen pansiyonun her odası­
nın kapısını açan bir maymuncuk vermişlerdi. De­
likanlının keyfine ruyecek yoktu.

- 33 -
Bir hafta sonra sokakta pansiyonun sahibine
rastladı delikanlı. Adam sordu :

«Oğlum, cumartesi günü haftalığını almaya


gelmedin? Neden?»

«Ne? ... » dedi delikanlı. a:Üste parada mı veri­


yorsunuz?»

İLK AŞK

Üç genç kız aralarında konuşuyorlardı, ilk


aşklarını soruyorlardı birbirlerine.

«Senin ilk aşkın kimdi Henriette?» diye sor­


du biri.

«Ah,» dedi Henriette; «bi r hukuk öğ rencisi.»

«Benimki de eczacı kalfasıydı. Kuzum Kat­


herinıe, senin kimdi ilk aşkın?.. Hiç ses çıkarmı­
yorsun bakıyorum.»

«Benim mi? . . Üçüncü Süvari Alayı, İkinci Ta­


bur, Altıncı Bölük.»

ÜZÜLME DEGMEZ

Güzel bir tiyatro oyuncusu, arkadaşına yakı­


nıyordu:

- 34-
((Erkek rollerine çıktığımdan beri Paris'in
y arıs ı beni erkek sanıyor artık.»
Arkadaşı:
''Üzülme canını, Paris'in ikinci yansı na nasıl
olsa erkek olmadığını kanıtladın.»

KAÇ YAŞINDAYMIŞ?

Delikanlı çok genç bir kızla tanışmıştı. Onun­


la birlikte a ğaçların altında, karanlık yollarda do­
laştılar, konuştular,birbirl erine sokuldular.
ıl{aç yaşındasın?»
«On üç.»
ıOn üç mü? Hemen git buradan! Başıma dert
açmak istemem.»

«On üç yaşındayım diye mi?» dedi genç kız.


cıDemek günümüzde hala on üçün uğursuzluğuna
.inananlar var. . . »

BİR GENÇ KIZIN HATmA DEFTERİNDEN

Yalnız başına Akdeniz gezisine çıkan genç


bir kız, gemideki olaylan günü gününe defterine
not ediyordu.
13 Mayıs:
ıı Bugün yolculuk başladı. Havalar çok güzel.»

- 35 -
14 Mayıs:
«Süvari çok yakışıklı bir genç. Sanırım o da
beni beğeniyor.»
17 Mayıs:
<<En sonunda onunla tanıştım. Birlikte yemek
yedik..»
19 Mayıs:
«Kamarasına davet etti , ama kabul etme­
dim.»
20 Mayıs:
uEğer kamarasına gitmezsem , gemıyı batıra­
cağını söylüyor . Ne yapsam acaba?»
21 Mayıs:
«1200 yolcunun hayatını kurtardım.»

ÇİÇEK

Kadıncağız mezarlıkta yeni ölen kocasının


mezarı başında oturmuş, içini döküyordu-:
ccAh Şerefciğim, sen ne iyi erkektin, ne bu­
lunmaz bir adamdın. Yokluğunu nasıl duyuyorum
bir bilsen. Olanak olsa da dönsen, seni hiç incit­
mezdim artık. . . »
Tam bu sırada, rüzgarla sallanan bir çiçek
dalı kadının kalçalarına süründü. Önce irkilen
kadın, sonra gevrek bir kahkaha attı :
«İlahi Şeref,» dedi. «Hiç değişmemişsin, hala
o yaramaz adamsın!..»

- 36 -
AMUD

Adam tatilini geçirmek üzere Paris'e gitmiş­


ti. Gazinoları dolaştı. En sonunda iyice sarhoş, bir
bara daldı. Çok güzel bir sarışınla karşılaştı bar­
da . . Bir masaya oturdular, yeniden içkiler içildi.
.

Bir ara sarışın ke mer ini göstererek:


«Altını mı istersin yoksa üstünü mü?» diye
,

sordu.
Adam utangaç bir tavırla:
«üstünü,» diye karşılık vıerdi.
Derhal amuda kalkan sarışın:
cıHaydi bakalım öyleyse » dedi.
,

İLAÇ ALMAK

Evde kalmış iki kız tarafından işletilen ecza­


neden, bir gün yakışıklı ve genç bir adam içeriye
girdi. Etrafına bakınır, bir bayandan başka kim­
se olmadığını görünce:
«Bir erkek eczacı ile konuşmak istiyordum,»
dre.
Eczacı kız:
«Buyurun arzunuzu bana da söylebilirsiniz.»
Adam:
«Şey . . Yani ben arzularımı dindirecek bir
.

ilaç isteyecektim. Zira kadınlara karşı çok fazla


arzu duyuyorum ve b i r türlü kendime hakim ola­
mıyorum. Doktorun vrediği ilaç da pek etkili ol­
madı. Acaba yeni bir ilaç verir misiniz?»
Eczacı kız:

- 37 -
«Lütfen beni bir dakika bekleyin kardeşime
de danışmam gerekıecek.» d er, arka odaya geçer
ye biraz sonra gelerek :
« Günde iki kez, ikişer saat ara ile, ikimizin
de sire verebileceğimiz şeyi alabilmeniz ıçın her
gün buraya 18.00 de gelmeniz gerekecek.»

NEREDEN ANLAMIŞ

Arkadaşı Ali'ye sordu :


«Zengin bir dulun peşinde olduğunu duy­
dum. Sana ümit veriyor mu bari?»
Ali':
«Sanıyorum. Geçen gün bana horlayıp horla­
madı ğımı sordu . »
.

PARİS MACERASI

Adamla kansı Paris'e dinlenmeye gelmişlerdi. O


akşam karısının başı ağrıyordu. Tek başına bir
gece kulübüne gitti. Biraz sonra masasına hari­
ka bir kız gelip oturdu. Eğer 1 00 dolar verirse ge­
ceyi kendisiyle geçirebileceğini söyledi.

Adam-:

cYok, ancak 10 dolar verebilirim.» dedi.


Ertesi akşam adam aynı yere karısıyla birlik­
te gitti. Tam yemeklerini yerlerken, bir gece ön-

- 38 -
ceki kız içeri girdi. Masalarının yanından geçer­
ken, adamın karısına bakıp :
«Eh, on dolara ancak bu kadarını bulabilir­
sin,» dedi.

BİR KUSUR

Paul savaşa gider ve çarpışmalardan birin­


de bacağının birini kaybeder. Paris'e döndükten
sonra evlenmeye karar verir . Kendisine güzel bir
eş bulabilmek için bir takma bacak edinir. Niha­
yet sıra evlenmeye gelir. Odalarına çekildikleri
.zaman, eşi banyodayken takma bacağını çıkarır
ye yatağının altına gizler. Çok geçmeden kadın
yatağa girince :
«Sana bir itirafta bulunmak zorundayım. Be­
nim bir kusurum var, » der. Cümlesini bitirdikten
sonra, bacağının kesik olan kısmına kansının eli­
ni değdirir. Kadın büyük bir şaşkınlık içinde şu
cevabı verir:
«Ah! Hiç b u kadar büyüğünü de görmemiş­
tim d oğrusu . »

DİKKAT

Bir fabrikada müdür, kadın işçilerin dikka­


tini çekmek için aşağıdaki tabelayı görülecek yere
asar:

- 39-
«Fazla geniş eteklik giyen işçilerimizin maki­
nalara çok dikkat etmeleri gerekir.»
Bunu gören muziplerden biri tabelanın altı­
na şu notu ekler :
«Çok dar etek giyen işçilerimizin de makinist­
lere dikkat etmesi gerekir. »

•·

UÇAK

Genç ve güzel bir kadın, yakası göğüslerine


kadar açık bir elbise giymiş, boynuna ucunda
uçak bulunan kolye takmıştı.
Karşısına oturan genç adam durmaksızın
kendisine bakıyordu. Kadın dayanamayıp sordu :
«Uçağa mı bakıyorsunuz? »
«Hayır efendim, alanı seyrediyorum.»

BİR ÖPÜCÜK

Bir toplantıda iki kadeh içtikten sonra, ihti­


y ar adam yanındaki genç kıza kur yapmaya baş­
lamış:
Nihayet dayanamayıp sordu :
«Bana bir öpücük vermeniz için size karşılı­
ğında ne verebilirim?»
Genç kız hiç çekinmeden yanıtladı :
«Kloroform . . . »
YOL GÖSTERME

Genç kız, yakışıklı bir delikanlı ile gidiyordu .


Delikanlının sırtında bir küp, sol elinde bir horoz,
sag elinde kocaman saplı bir kazma ve önünde
de bir keçi yüryordu. Bir hayli yürdükten sonra
yo lla n ıssız bir geçide gelince genç kız durdu :
ccBen seninle bu ıssız yoldan gitmem.»
<cNiçin?ıı
«Beni öpmeye kalkarsın da . . . »
Delikanlı gülerek :
«Sırtımda ve ellerimde bu kadar yük varken
seni nasıl öpeirm? ıı
Genç kız :
«Nasıl olacak, keçiyi s apına bağlayıp kazma­
yı yere saplarsın . . . Küpü n içine horozu koyunca
ellerin serbest kalır da.»

KARŞILIKSIZ

Patron, büroya girdiğinde bir memur, bayan


sekreteri uygunsuz bir biçimde öpüyordu. Patron
sakin bir şekilde genç memura sordu :
« Bunun için size bir şey ödüyor muyum?»

Genç memur, kravatını düzelterek cevap


verdi :
«Hayır efendim! Ben bunu karşılıksız yapıyo­
rum . » dedi.
. .
BALIKÇININ CANLISI

Sokaktan geç e n balıkçı bağ ırıyordu :


((Taze bal ık lar! Taze balıklar!»
Apartmanın üçüncü katından kadın seslen-
di :
cBalıkçı! »
«Efendim . . . »
«Balıkların taze mi?»
« Gör müyor musun madam, canlı canlı hep-
si ! »
Kadın gülümsedi :
ııSende canlısın ama taze değilsin ki ! »


. I

KULLANMAYA KULLANMAYA PASLANMIŞ

Adamın bir oğlu olmuştu . Sevinç içindeydi .


Doğum kliniğinde çocuğunun anaya mı, babaya
mı benzediği konuşulurken, adamın sevinci boğa­
zına tıkandı. Çocuk ne anasına benziyordu, ne de
babasına benziyordu. Tersine . . . Karısı esmer gü­
zeliydi, kendisi de esmerdi. Çocuksa kızıl saçhydı,
nasıl olurdu?
Sonunda bu iş i çok iyi bilen bir doktorla ko­
nuşmaya karar verdi. Aydınlanmak istiyordu .
Doktoru ziyaret etti ve düşüncesiyle endişelerini
anlattı. Doktor olayı garip buldu :
ıı Çok tuhaf ama karınızla sık sık seviştiniz
mi?ıı

- 42 -
« Haftada, ayda bir. »
«E. . . desene kardeşim,
kullanmaya kullan­
maya pas tutmuşta çocuk ondan kızıl saçlı ol­
muş . »

KALPSİZ DE OLUR

Genç kadın bir türlü peşini bırakmayan orta


ya_, lı, züppey e döndü :
«Bana bakın, boşuna peşimden koşuyorsu­
nuz, kalbimde bir ba_,kası var. »
Adam genç k adının önünde eğildi :
« G irm ek istediğim yer kalbiniz değil ki ba­
.yan . »

x

IJİSSETMİŞ AMA

Kız kurusu otobüsten inerken para çantası­


nın çalındığını anlayınca hemen karakola koşup
komisere dert yanmaya ba.,ladı.
Komiser :
«Para çantanız neredeydi?» dedi.
ııKoynumdaydı.»
«Hırsızın elini hissetmediniz mi? »
Kız kurusu kızara bozara itiraf etti :
«Hissetmesine hissettim ama para çantam
için olduğunu sanmamıştım . . . »


- 43 .__
PARA ÇEK

Kız kurusu gece karanlıkta evine gidiyordu .


Birden önüne bir adam çıktı ve :
«Sökül paralan» dedi.
Kız kurusu kekeleyerek :
« Üzerimde hiç para yok » dedi.
Bunun üzerine adam kızın üstünü aramaya
ve parayı saklayabileceği her yeri yokladı. Hi ç bir
ş ey bulam ay ı nc a da kızgın bir tavırla :
ıcGaliba doğru söylemişsin. Sende para filan
yok,.» diye bağırdı.
Adam tam lafını bitirmişti ki ihtiyar kız mı­
rıldandı :
ıcDevam et . . . devam et . . . allasen.. . Para ol­
masa da paraçek veririm . . . »

UNUTKANLIK

Yaşlı kadın kedisiyle koltuğu nda otururken


birden bir peri belirir.
« Benden üç şey iste, üçünü de vereceğim, ıı
der.
Gözlerine inanamayan yaşlı kadın periden
koltuğunu altına çevirmesini ister. Perinin bir el
hareketiyle koltuk som altın oluverir. Yaşlı kadın
çok memnundur.
« İki isteğim mi kaldı? » cliye sorar.
«Evet,» diye cevap verir peri.

- 44 -
«Öyleyse genç ve güzel bir kadın olmak isti­
yorum, » der yaşlı kadın.
Peri elini oynatınc a yaş1ı kadının isteği yeri­
ne gelir.
ııŞimdi de· kedimin yak ış ık lı ve esmer bir er­
kek olmasını istiyorum» der kadın.
Peri ortadan kaybol urk en kadının üçüncü is­
teği de yerine ge l miştir . Genç adam kadını kolla­
rının arası na a larak , kulağın a şunları fısıladr :
ıı B e n i b aytara hadım ettirmeye gönderdiğine
şimdi çok pişm ans ın d eğil mi ?))

SEN DE AT

Bir genç, doktora ba şvurarak , sekş gücünün


azlığında n yakındı.
Doktor :
« Oğlum h aftada kaç kez sevişebiliyorsun? ,,
«Bir, iki kez sevişebil iyorum ! »
« Bu çok iyi bir durum. Hatta fazla ! ıı
«Ama e fe ndim , arkadaşım bir gecede beş kez
sevişebiliyormuş. »
Doktor :
((Sen de at oğlum . . . Atm ak sağlığa zarar
vermez ki ! . . . .»
İKİ ELİNİ KULLAN

Virajlı bir yolda gidiyorlardı. Oğlanın bir eli


direksiyonda, diğer eli kızın göğüslerindeydi.
«Sevgilim, iki elini kullansana, » dedi kız.
«Çok isterdim hayatım ama görüyorsun ki
bir elimle arabayı kullanmak zorundayım. ,.

TELAŞ

Kapı zili çalmaya başlayınca, iki sevgili pa­


niğe kapıldı.
«Çabuk kocam geldi. . . Çabuk pencereden at­
la . . Kaç . » dedi kadın.
. . .

«Yahu ne diyorsun sen. Onüçüncü kattayız, »


dedi kazanova.
«Haydi durma, batıl itikatların sırası mı şim­
di . . . »diye cevap verdi kadın .

YEMEK YEME BİÇİMİ

dannes Film Festivali sırasında, sayılı zengin


prodüktörlerden biri alımlı bir yıldız adayını bir
köşeye sıkıştırmış, fu:erınde adeta hafriyat yapı­
yordu. Bir aralık :

- 46 -
«Ah ! Ah ! Ah ! Ne cici kızsın sen, bilemezsin.
Göğüslerin şeftali gibi. . . Dudakların kirazdan
.farksız . . . Gözlerin sanki badem . . . Yemeli seni, ye­
meli . . . »
Genç yıldız adayı derhal savunmaya geçmeyi
uygun buldu :
«Anlaşıldı beyim, anlaşıldı . . . Yalnız biraz
uzak durun . . . Ben yemeği elle yiyenlerden kesin­
likle hoşlanmam. »

O DEGİLMİŞ

Genç kız nefes nefese girmişti içeriye. Kız


kardeşi hemen yanına yaklaştı ve ablasını kolun­
dan tutarak yatak odasına sürükledi :
« Ne o abla, kötü bir şey mi oldu? »
Ablası başını salladı ve anlatmaya başladı :
«Kapıdan içeriye girdim, merdivenin elektri-
ğini yakmak istiyordum ki, benimki birden boy­
numa sarıldı ve beni öptü. Ben de kendimi serbest
bıraktım. O devanı etti. Bu iş on dakika kadar
sürmüştü. Nihayet daha fazla kalamayacağımı
söyleyerek ayrılmak istedim. Bana, «Teşekkür
ederim,» dedi. Halbuki o te§ekkür etmezdi. Bir­
den elektriği yaktım. Bir de ne göreyim, hiç tanı­
madığım birisi değil mi?»

- 47 -
TAŞLAMA

İ ki eski arkadaş yolda karş ıla ş ırl ar :


« Nasılsın bakalım? »
cc Allah'a şükür iyiyim ! Yakında d a evleniyo­
rum. »
cc Sahi mi? Kimi alıyorsun? »
« Çok yaman b ir kız . Beni hem güzel, he m
zengin,, hem de zevkli bulan birini » . . .

«Ne ! şimdiden bu kadar yalan söyleyen bir


kızı a l m a ya karar verdin ha ! »

BOYNUZ BOYNUZA

Karıları için yapılan dedik od u lar göklere


yükselmiş iki erkek, Ad al ara giden vapurda baş­
b aşa v ermiş konuşuyorl ard ı.

Bir yolcu yan ı nda kinin kulağ ına eğildi :


« Bak, boynuzlular boynuz boynuza vermi...5
dert le ş iyo rl ar »
.

OROSPU

Tiyatronun çok ünlü bir kadın oyuncusu bir


gün kadın berberindeyken oradaki şık hanımlar­
dan biri coşmuş anlatıyordu :

- 48 -
«Aman efendim, ben size hayranım. Benim
de çocukluğumdan beri artistliğe çok isteğim var­
dı. Artist olmayı o kadar çok istiyordum ki . . . Ama
anamla babam, orospu olurum diye bırakmadı­
lar. »
Hazır cevaplığı ve espril�riyle tanınan ünlü
artist, patavatsız kadına cevabı yapıştırdı :
«Peki cicim, sonra nasıl oldunuz? .. »

KAPIYI ÇALMADA_,N

Evin beyi, genç ve güzel hizmetçisine :


«Bak kızım, bir daha kapıyı çalmadan içeri
dalma. Çıplak olabilirim. » dedi.
« Kapıyı çalmaya gerek yok efendim . » diye
cevap verdi hizmetçi. «Önce anahtar deliğinden
içeri bakıyorum zaten. »

BABASI UGRAMIŞ

Roma İmparatoru Sezar kendisine çok ben­


zediğini işittiği köylüyü huzuruna çağırtır. . . Söy­
lenenlerin doğru olduğunu v e adamın kendisine
benzediğini görünce Sezar köylüye :
«Anneniz, siz doğmadan önceleri Roma'ya
gelmi� miydi? »

- 49 .__
Köylü, sorudaki espriyi anlar :
«Hayır efendim, babam R oma 'ya ara sıra şöy­
le biruğrarmış . . . »

YIKANMAK YASAK

Güzel bir yaz günü, otomobille gezintiye çı­


kan üç güzel kız bir gölün kenarında durdul ar.
Hava o kadar sıcaktı ki, suya girip serinlemeye
karar verdiler. Soyundular. Soyunmasını bitiren
ilk kız anadan doğma suya dalmay a hazırlanır­
ken, arkasından bir erkeğin seslendiğini duydu .
«Afedersiniz bayan, burada yıkanmak yasak­
tır. »
Genç kız kıpkırmızı kesildi, üstünü örtecek
bir şey ararken bir yandan da adama ç ıkıştı :
«Mademki öyle , ne diye soyunmadan önce. ha­
ber vermediniz? »
«Aman efendim, nasıl olur. . . Soyunmak ya­
sak değil ki . . . »

öGLEDEN SONRA

Fransa'da bir misyoner grubu propaganda


gezisine ç ıkmıştı. Vardıkları kasabanın meydanın­
da misyonerlerden genç ve gü zel vir kadın k onuş ­
maya başladı :
«Kardeşlerim, aklımızı başımıza toplayalım.

- 50 -
Din yolunu unutmayalım. Yarın ne olacağı belli
mi? Ö rneğin beni ele alın : Dün gece kocamın kol­
larındaydım. Belki de yarın, yaradanın kolları
arasında oJacağım. »
Gerilerden bir ses yükseldi :
« Ö ğleden sonra boş musunuz bayan?»

KADINLARIN EN GÜZEL YERİ

Papazlar, k il isede yuvarlak bir ma saya otur­


muş, şarap içiyorlardı . Şuradan buradan konuş­
tuktan sonra, ortaya :
«Kadınların erkeği çeken en güzel yeri nere­
sidir? » s orus u atıldı. Biri gözleri, biri saçları, bir
başkası elleri, birisi de memeleri dedi.
Başpapaz atıldı :
«Artık yeter, şimdi biriniz de gerçeği söyle­
sin artık ! »

DİLEK

Bir film şirketinin sahibi, dizlerinin üzerine


oturttuğu yıldız adayının kalçalanm bir yandan
tatlı tatlı okşuyor, bir yandan da mınldanıyord.u :
ccAh, ah ! Bütün bu kusursuz malzeme bir de
beyninde olsaydı, n olu rdu »
' .

- 51 -
YAZMA SANATI

Yakışıklı bir film yıldızıyla röportaj yapıyor-


lardı.
« Çok aşk mektubu alır mısınız? >>
«Evet . . . »
«Hepsini okur musunuz? ıı
«Evet . . . »
«Uzun, upuzun olanları da? »
«Evet . . . »
«Ya aldığınız en güzel aşk mektubu? »
« Sadece e n güzel değil, aynı zamanda en kı-
sa aşk mektubuydu bu . . . Şöyle diyordu mektubu
yazan güzel kadın . . . 'Anahtar paspasın altında. '»

İNEK OLMAK

Köylü kadın hizmetçi kıza sordu :


«İnek olmak ister miydin? »
«Asla . . . »
«Neden?»
«Her gün memelerimle oynasınlar yılda an­
cak bir kez boğanın altına versinler öyl e mi? ,,

ANLASALAR BİLE

Adamın biri kendisine erkek süsü vererek as­


kere gitmiş olan kız kardeşiyle övünüyordu. Din-

- 52 �
leyenlerden biri itiraz etti :
<1Bir dakika kardeşim, diyelim kardeşin er·
k eklerle birl ik t e soyunac ak , du şa girecek , öyle de­
ğ il mi? »
« Tabi . . . »
«Peki, diğe rle ri onun kız oldu ğ unu anlama­
y acaklar mı? »

Adam omuz silkti :


« Düşündüğün şeye bak be. A nl asal ar bile k\m
açık verir ki?ıı

NE OLMUŞ YANİ?

Akşam, saat yedi s ı ral a rı n d a iğne at sanız ye­


r e d�mt-yecıek kadar kalabalık bir otobüste, kadı­
nın biri yanındaki adama dönüp seslendi :
« B eyefendi, t am yarım saattir kal ç alarımı
sıkıştırıyorsunuz ! »
uNe olmuş yani, hoşunuza gitm iy or mu ar­
tık ! . . . »

PARALAR NEREDE

Yılın ilk günü sabaha karşı kulüpten çıkan


geçkin kadını izleyen bıçkın delikanlı saki n bir
yerde karş ı sı na diki l ir :

- 5 3-
cıSesini çıkarma, yoksa işini bitiririm . . . ça­
buk söyle paraları nereye sakladın? »
Kadın lamba ışığında bitirim genci süzdük ­
ten sonra, gülümser :
« Ne varmış sanki. . . söylerim. . . Ama:. sen ön­
ce ellerinin soğuk olmadığına yemin et. »

MAŞRAPADAKİ SU

Agop, karısı Haygan � ve kızlan Suzan, tek


odalı bir evde oturuyorlardı. Bir gece ışığı kapa t­
mışlar ve hepsi yataklarına girmişlerdi. On dört
yaşındaki Suzan daha önce yatmıştı. Kızlarının
uyumuş olduğunu zanneden Agop ile kansı Hay­
ganuş sevişmeye koyuldular. Seksin en hareketli
anında, şapur şupur gibi acaip seslerle inlemeler
de başlamıştı. Birdenbire Suzan korkarak :
«Mama; Noloor? »
Madam Hayganuş şakın şaşk ı n ürke rek :
«Zo anamaorsun . . . Kedi m aş rapadan su
içoor ! . . . Su iç oor ! . . . »

KADINLAR KURULU

Köydeki kadın çok pis olduğ u için kocasından


ayrılmak istiyordu :
«0 kadar pis ki, kirli iç çamaşırlarını bile çı­
karmıyor.»

- 54 -
Bunun üzerine, adamın iç çamaşırlarının ger­
çekten pis olup olmadığını muayene etmek için
köy kadınlarından bir kunıl toplandı . . .
Muhtar pis denilen adamı çağırdı :
cıBana bak, seni temize çıkarmak istiyorum.
On un için de, kadınlar kuruJunun toplandığı oda­
ya, senin çamaşırların yerine benimkilerini ata­
cağım . . .
Öyle de yapıldı . . . Muhtar, çıkardığı ilk iç ça­
maşırını kadınların toplandığı odaya kapıdan
atınca, bütün kadınlar birden bağırdılar :
uAaaa , Muhtarınkiiii . »

İNADIN DA BÖYLESİNE

Üç kafadar oturmuş dertleşiyorlardı. Hepsi


de kendine göre çok inatçı kişilerdi.
« Ben, o kadar inatçıyımdır ki, geçen gün diş­
çiye inat edip ağrıyan dişimi göstermiştim . Dişçi
de hepsini çekti . . . » dedi.
İkincisi daha inatçı buldu kendisini :
«Geçen gece eve biraz geç gittim. Kapıyı bir
kez çaldım. Karım kapıyı açmadı. Ben de inat et­
tim, bir daha çalmadım ve kapıd a yattım» dedi.
üçüncüsü :
« Siz inatçı sayılmazsınız. Ben evlendim. Ev­
lendiğim gün karıma inat ettim, yatağımı ayır­
dım . Şimdi üç çocuk anası oldu. İnadımdan ço­
cukların babalarını bile sormuyorum. »

- 55 -
DAYAN

Genç ve güzel kadın utana sıkıla kiliseden


içeri girdi. Hücrelerd•en birine yaklaştı :
«Papaz efendi, günah çıkarmak istiyorum.»
dedi.
cıBuyuru n kızım, sizi dinliyorum. »
cıKocam çok yaşlı ve bahçıvanım ız çok genç .
Aksi gibi bir o kadar da yakışıklı. Her gece ka­
ranlıkta gelip beni gizlice okşamaya ve sevmeye
başladı. »
« Sevgili kızım, bir günah i..�l,ememek için tav­
siyem imanınıza dayarım. »
<'Dayanmasına dayandırr! sayın peder amma,
dediğin ; 7. şeye d eğil . Büfeye dayandım . n

YUTMAMIŞJ,AR

İki arkadaş Harbiye ile Taksim arasında kü­


çük bir kaldırım kahvesinde karşılıklı geçmiş, bir
şeyler içiyorlardı. Bir aralık yoldan geçen güzel
bir genç kıza dönüp seslendi :
« Küçük hanım, benimle beraber bir şey iç­
mek ister misiniz? »
Kız da bu teklifi hemen kabul ediverdi. . .
Bu işi garip bulan arkadaşı, ilk fırsatta ba­
şarısının sırrını arkadaşından sorar.
«Çok basit canım . . . Kızlara seslenirken, elim­
de Handanın anahtarlığını sallıyorum. Eh, kızlar­
da arabaya dayanamayıp geliyorlar . » . .

- � -
Bu yolu çok beğenen arkadaşı da, hemen ken­
dine bir Handa anahtarlığı edindi ve aynı numa­
rayı tekrarladı. Fakat bir sonuç alamadı. Bir kaç
gün sonra arkadaşıyla karşılaşınca nedenini sor­
du.
((Elbı.;:)tte kardeşim, paçs.larından motorsiklete
binerken taktığın mandafüırı çıkarmazsan, yut­
mazlar tabi . . . »

ARKADA DURUYORMUŞ

Seksenlik dede keyfinden evlenmişti. Genç


karısı günün birinde bir erkek çocuk doğurunca,
mutlu baba da gurur ve sevinç artık görülecek
şey . . . Arkadaşlarından biri bunun üzerine şöyle
bir olay anlattı :
« Gençliğimde Afrika'ya vahşi hayvan avına
gitmiştim. Bölgede günlerce dolaşıp tek bir aslan
bile göremeyince, günün birinde tüfeğimi e vd e bı­
rakarak, koltuğumun altında ş emsiy emle yola
çıktım. Aksilik bu ya, birdenbire karşımda, üzeri­
me atılmaya hazırlanan bir arslan görmiyeyim
mi? .. Bunun üzerine bilinçsiz bir hareketle şem­
siyeyi canavara doğru çevirerek ateş edecekmişim
gibi d avrandım . Aynı anda bir patlama oldu ve
arslan yere sıerildi. »
Mutlu baba :
«Nasıl 'Jlabilir bu ! . . » diye hayretle sordu. « SPnin
ateş etmene olanak yoktu ki.»
Arslan avcısı :

- 57 -
«Çok doğru . Elinde gerçek silah olan bir baş­
kası arkamda duruyordu, » diye karşılık verdi.

SAATTE BİR KİW

Şişmanlığından rahatsız bir adam, gazetede


bir ilan görür. cıSaatte bir kilo zayıflatılır.» He­
men yazılı adrese koşar. Para verir, bir saatlik bir
bilet alır. Soyunur, tartılır. Bir oda gösterirler.
Girer. İçeride huri gibi bir kız. Göğsünde çapraz
bir bant. üstünde «Yakalarsan seninim» yazılı . . .
Adam davranır. Kız çok çeviktir. Kız kaçar o ko­
valar. Bir türlü yakalayamaz. Tam yakalayacağı
sırada tak, tak kapı vurulur. « Saat doldu, seansı­
nız tamam efendim, » derler. Zorunlu çıkar. Tartı­
lır, bir kilo zayıflamıştır . . . Kız çok hoşuna gittiği
için beş saatlik bir bilet alır. Aynı odaya yönelir.
« Hayır, beş saatlik oda orası değil. . . Burası, »
derler.
Beş saatlik odaya sokarlar. Kapı dışarıdan ki­
litlenir. İçeride zebellah gibi arap bir erkek. Göğ­
sünde çapraz bir bant. üstünde «Yakalarsam be­
iıimsinıı yazılı.

SEVİNÇ

Seksoloji profesörü, konuşmasının sonunu


şöyle bağladı :
«Gördüğünüz gibi, insanların duydukları cin­
sel istek herkeste aynı şiddette ve aynı zamanda

- 58 -
olmuyor. Örneğin, kimi kişiler bu isteği her gün
duyuyorlar. İçinizde bu durumda olanlar elini
kaldırsın lütfen. »
Hemen hemen salonu n yarısı elini kaldırdı.
(<Güzeeel. Görüyorum ki çoğunluk bu grup­
tan. Bazıları ise gün aşırı cinsel birleşme isteği
duyarlar, » dedi profesör.
Yine epeyce el kalktı havaya.
«Bazıları haftada bir, »
Bir bölüm dinleyici el kaldırdı.
«Bazıları, artık iyice yaşlanmış olduklarından
ayda bir istek duyarlar . . . »
Sekiz el kalktı havaya.
«Artık bu isteğin bitmek üzere olduğunu du­
yanlar senede bir heyecanlanırlar . . . » diye sözle­
rine devam etti profesör. O sırada arka sıralardan
biri heyecanla el sallamaya başladı.
«Demek siz, senede bir kez heyecan duyuyor­
sunuz. Eh, bu yaşınıza göre olağan sayılır. Ama
bu haliniz, telaşınız nedir kuzum?» dedi profesör.
El sallayan adam, gözerinin içi sevinçten gü­
lerek seslendi :
«Bugün, bugün . . . »

BOÖA GİBİ

Uzun boylu, yakışıklı adam otelin barına ya­


naşıp, bir tabureye oturdu. Yanına gelen garso­
na :
c<Bir duble cin, » dedi .
Garson içkiyi getirdi . Adam bir yudumda bi-

- 59 -
tirdi. E linin tersiyl e ağzını sildi, bir de « Ohhh ! »
çektikten sonra :
« Kendimi bir boğa gibi güçlü hissediyorum , »
dedi.
Sözünü henüz bitirmişti ki, ya n masada otu­
ran güzel bir kadın, ona bakarak seslendi :
«Mööö . »
. .

YANLIŞ ANLAMA

Güzel söz söyleme kursuna gidiyordu. İlk kez


toplum önünde kon uşacak t ı. Karısına, «Y�lkenci­
likıı üzerine konuşacağını söyledi. Oysa « Seks »
ü z erine konuşacaktı. E r te si gün bir dinleyici ha­
nım karısına telefon etti ve tebriklerini bildi rdi :
ccKocanız h ari k ay d ı doğrusu. Konuya çek ha­
kimdi ve sonsuz de n eyimi olduğu hemen göze
çarpıyordu. »
«Hayret doğrusu, şimdiye dek do ğr u dürüst
iki kez denedi. Birincisinde yelken alamadı, ikin­
cisinde de midesi bulandı . . . » dedi karısı .

HERKESİN BİR İŞİ VAR

Stockholm hayvanat bahçesine bir boğa gıetir­


diler. Kocaman, ağır, sessiz bir boğa. Hayvanlar
bu hemcinslerini ilk kez görüyorlardı. Kimdir bu
diye merak ettiler ve aralarından zebrayı bu işi
incelemekle görevlendirdiler.

- 60 -
Zebra kibarca yaklaştı boğaya :
«Hoş geldiniz, » dedi.
«Hoş bulduk, » dedi boğa.
«Afedersiniz efendim, size bir şey sormak is-
tiyorum . . . »
«Buyurun, sorun ! . . . »
« Siz ne iş yaparsınız? »
Boğa şöyle bir baktı ona :
« P ijaman ı çıkar da göstereyim, » dedi .

EŞEK YAVRUM EŞEK

Adamı n biri dostlarından birinin evine git­


mişti. Yiyip içil miş, sonra ev sahibi misafire :
«Arkadaşım, bizim iki odamız var. Birinde
ben ve hanım, diğerinde bebek kalıyor . İstersen
bir de mu tfa kta yer var. Söyl e hangisine yatağını
sere y im. » demiş.

'Onların odasında kalamam, bebeğin odasın­


da kalsam gece beni rahatsrn eder. En iyisi mut­
fakta yatmalı.'
Derin bir u ykuda n sonra misafir sabahleyin
hafif bir kapı gıcırtısıyla uyanmış ve b akmışki ,
k arş ıs ı nd a 18-19 yaşlarında bebek kadar güzel bir
kız.
«Hoş geldin amca, » der kız.
«Hoş bulduk evladım, adın ne senin baka­
yım? »
Kız cevap verir :

- 61
«Bebek amca, benim adım Bebek. »
Kız bu kez misafir adam a sorar :
«Amca senin adın ne?»
« Eşek, yavrum, eşek ! »

KARBON KAGIDI

Amerikal ı bir kovboy meyhaneye girmiş, dir­


sekleri hara dayalı, hem kafa çekiyor, hem de bar­
menle konuşuyormuş :
«Tam tamına elli metresim var benim . . ».

Barden :
«Ne, ne . . . Kaç dedin, kaç? »
«Tam elli tane metresim var . . . »
«Dalga mı geçiyorsun yahu?»
« Dalga geçmiyorum vana.»
«Ne zaman buluşuyorsun bunlarla? »
«Her gü n buluşuyorum hepsiyle . » . .

«Nerede buluşuyorsun hepsiyle? »


«Ormana götürüyorm hepsini . . »
.

«Ellisini birden mi?»


«Ellisini birden »
. . .

« Peki nasıl kıvırıyorsun bu işi?»


«Nasıl olacak, hepsini üst üste yatırıyorum,
en üste kendim çıkıyorum. »
«E n üste çıkıyorsun ve en üsttekiyle. . . Ta­
m am onu anladım . . . Peki aşağıda kalan larla na­
sıl oluyor?»
«Onların da aralarına karbon kağıdı koyu­
yorum. »

- 62 -
Dt)'NYA VARMIŞ

Ayşe ile Fatma evde kalmış iki kardeştiler.


Namuslarına çok düşkündüler. Bu yüzden tek can
yoldaşları Tekir isimli kediyi bile dışarıya bırak­
mazlar. Derken kırkından sonra Ayşe'nin kısmeti
açılır ve içgüveyi aldıkları biri ile evlenir. Gece
Ayşe damat ile odasına çekilir. Aradan bir saat
kadar geçer, derken oda k apı s ı aç ıl ır , Ayşe bağı­
rır :

«Fatma, Fatma, kediyi hemen dışarı salıver.


Dünya varmış be . . »
.

BİLSİN BAKALIM

Adamın evine haciz gelmişti . Nesi var, nesi


yoksa götürüyordu. Tam eski bir masayı da götü­
recekleri zaman, ad am atıldı :
ccDurun. He rş e yimi aldınız. Fakat ne olur o
masayı bırakın. »
B u söz üzerine hepsi şaşırmışlardı. « Neden? »
diye sordular.
Adam :
«Bu masa n eyi sorarsan bilir, dert ortağım-
dır o benim. »
Bunun üzerine ko misyonc u :
«Peki, öyleyse benim yaşımı bilsin bak al ım . . . »
O böyle der demez, masa ayakl arını yere 44
kez vu rd u Komisyoncu :
.

- 63 -
«Hayret. Vallahi bildi. Doğru 44 yaşındayım.
Öyleyse bir soru daha sora c ağ ım . Bilsin _bakalım
,

karım şu and a evde ne yapıyor ? »


B u soru üzerine masa ters döndü ve çekme­
cesi girip çıkmaya, garip sesler çıkarmaya baş­
ladı.

TEKER TEKER

Kilisede papaz, savaşın sonucu anasız baba­


sız kalmış olan çocukları evlat edinmenin iyi bir
,hareket olacağını vaaz etti. Vaaz bittikten sonra
da :
«Çocuk edinmek isteyen kadınlar benim oda­
ma gelsinler . . . Ama lütfen, teker teker . » . .

HEPSİNİ

Teksas'ta iki boğ a dağ tepesinde etrafı sey­


rediyordu. Birden genç boğa bağırdı :
«Aman abicim, şuraya bak ! . » . .

Yaşlı boğa genç boğanın gösterdiği tarafa


baktı. Kalabalık bir inek sürüsü, yaylada ilerli­
yordu . Genç boğa :
«Haydi, acele edelim. Hemen gide lim de birer
inek alıp şey . . . şey . . . edelim
. . . . . . Çabuk ama » . . .

Yaş l ı boğa, gencin kolunu tuttu :

- 64 -
« Çabuk çabuk birer inek mi? Ağır ol, oğlum
ağır ol ! . . . Yavaş yavaş gidelim de hepsini . . . Hep­
sin i . . . ,,

ACEMİLİK

Vaazım nasıl vereceğini bilmeyen acemi pa­


paza, emekli papaz :

« Hiç kaygılanma, ben kürsünün altına sakla­


nır ve ne söyleyeceğini sana fısıldarım. » demiş .

Vaaz günü acemi papaz kürsüye, usta papaz


da dört ayak üstünde kürsünün altına girmiş.
Genç papaz bacaklarıyla usta papazın kafasına
dokunarak 'Başla' işaretini vermiş. Kürsünün al­
tındaki papaz fısıldamış.

ııAdem Havva'ya dedi ki . . . »

Genç papaz yüksek sesle tekrarlamış :


((Adem Havva'ya dedi ki . . . »

Ve yine sıkmış bacaklaı ryla aşağıdaki papa­


zın kafasını. Papazın canı yanmış :

« Sen bacaklarını bu kadar sıkarsan ben bu


işi yapamam . »

Acemi papaz tekrarlamış :

. « Sen bacaklarını bu kadar sıkarsan ben bu


işi yapamam. »

- 65 -
O ZAMAN GÖRÜRSÜN

Nuh Peygamber gemisine insanlarla birlikte


her hayvandan erkek ve dişi olmak üzere birer
çift almış. Tabi bu hayvanlar gemide üremesin­
ler diye, karaya çıkınca tekrar iade edilmek üze­
re, erkeklerin üreme organları kesilir ve hepsine
birer fiş verilir.

Dişi fare, erkeğini gördüğü zaman devamlı


olarak :
«Ha . . ha . . . hay
. . . .Erkeğe bakın erkeğe, ben­
den hiç farkı yok, » diyerek alay ederdi.

Bir gün yine böyle alay ettiğinde, erkek fare :


«Sen şimdi istediğin kadar alay et benimle,
hele bir karaya çıkalım da o zaman görürsün, »
demiş . Ve dişi farenin «Ne yaparsın?» sözüne kar­
şılık, eşekten çaldığı fişi göstererek :

«Hele şu emaneti bir alayım da, ne yapaca­


ğımı görürsün sen o zaman », cevabını vermiş .

BAŞKA İSTASYON

Hergün işe aynı trenle gidip geldikleri ıçın


birbirleriyle arkadaş olan iki adamdan biri öbü­
rüne, şu koca kentte çok yalnızlık çektiğini, tek
bir kadın arkadaşının bile olmadığını söyleyince,
diğeri akıl Terdi :

- 66 -
n Bak, bugün işten çıkınca doğru trene atla,
Greenwich'e git. Oraya vardığın zaman istasyon­
da kocalanru, ya da sevgililerini bekleyen birbi­
rinden güzel, genç yığınla kadın göreceksin Şöyle
.

çevreni iyice kolaçan et, bek lediği erkek trenden


çıkmadığı için bir kenarda mahzun mahzun bek­
leyen dilberlerden birine yaklaş, havadan sudan,
şurdan hurdan sözetmeye başla.»

Arkad�ının sözünü tutan genç adam hemen


o gün işten sonra soluğu doğruca istasyonda aldı .

Tre n hareket ettikte n bir süre sonra, kompartı­


mandaki başka yolcuların konuşmalarından tre­
n i n Greenwich 'e uğramayacağını anlayınca için­
den :

" Ne zararı va r canım, ben de son !stasyonda


inerim. Numara nasıl olsa orada da söker. »
Gerçekten d e son istasyonda trenden indi.
Bir kenard a kocasını bekleyen çok genç ve güzel
bir kadın gördü. Kocasının trenden çıkmadığına
kesin emin olmak için bir süre çevrede d olaştı k­
tan sonra, kadınla dostluk kurmayı başardı. Epey
zamandır böyle bir heyecan tatmamış olan kadın
da rahat bir yerde devam etmek için genç adamı
evine davet etti.

Bir saat sonra eve gel e n koca,


misafir oda­
sında sakin sakin içkisini yudumlayan yabancıyı
görünce kansına öfkeyle baktı. Sonra da adama
dönerek kükredi :
« Ulan, ben sana Greenwich'te in dememiş
miydim ?
PASO

Cema l İ s tanbul' a gelir ve ilk kez otobüse bi­


ner . . .
Bilet parasını hazırlarken bir t akım adam­
ların bazı kartları gösterip, «Paso» deyip ön t ara­
fa geçtikle rin i görünce uyanır . . . Ceplerini karıştı­
rır ve para verme den binmek için evlenme cüzda­
nım gös te re rek : «Paso » der ve yü rü r . . .

Fakat biletçi, işi anlayınca Cemal'e dönerek


şöy le der :

«Oğlum, sen bu paso ile binsen bi ns en , ancak


Fadime'ye bedava binersin . . . Biletini al d a , öyle
geç bakayım, » demiş .

ÇOCUK OLASI GELİYOR

Son halife Abdülmecit, Hazine Müdürü yap­


tığı Hafız İhsan beyle birlikte ge zerk e n , salon du­
varında ası lı , tülle örtülü göğsü açılmış güzel ):ta­
dın resmini gösterip :

« Nasıl? » diye sormuş.

Hafız İhsan Bey, çıplak göğ ü slere bakıp iç


geçirerek :

«Nasıı olsu n efendim, insanın çocuk olası ge­


liyor, » demiş.

- 68 -
CENNETLİK

Cennetin bekleme odasında iki kadın Aziz Pi­


erre tarafından sorguya çekilmek üzereydi :
«Biz buraya namuslu, hayatlarında hiç ha­
fülik yapmamış kadınları kabul ediyoruz. Sizler
öyle misiniz? »
Çirkince olanı :
«Ben öyleyim sayın peder, her zaman namus
timsaliydim. Kanıtlamak kolay . Hiç evlenmedim.
25 yaşında da öldüm.
ıc İşte size cennetin anahtarları, koridorun so­
nunda, soldaki kapı . »
Sonra güzel ve şuh olanı sorguya çekti- :
« Ben bu konuda hiç ciddi olamadım. 1 5 ya­
şımdan beri çılgın gibi yaşadım. Bütün erkekleri
sevdim ve onları mutlu ettim. »
« Çok iyi, ne yazık k i bu durumda size cenne­
tin anahtarlarını veremeyeceğim. A ma odamın
anahtarl arını alır mısınız ? »

OLDU MU YA?

Amerika' d a bir kasabada papazın çok sevdiği


bir papağanı vardı. Ama papağan, ilk sahibinden
o k adar yakası açılmadık şey öğrenmişti ki, pa­
pazı çoğu kez zor durumda bırakıyordu. Bu
yü zden hayvanı öldürmeye karar verdi. Fakat ta­
nıdığı pek muhterem bir hanım kendisine bir baş­
ka teklifte bulundu :

- 69 -·
«Muhtreem peder, benim d e evde bir rahibe
kadar- terbiyeli bir dişi pap ağan ım var . Sadece
d u a etmesini bilir. Getirin sizinkini de yan ına ko­
yalım. Belki ondan ders alıp terbiyesini düzeltir. »

Papaz da b u teklifi olumlu buldu v e ertesi


gün papağanını alıp kad ının evine gitti. Kend i
papağanını dişinin kafesine bırakır bırakma z , er­
kek papağan hemen atıldı :
«Merhaba güzelim. Ne dersin sevişelim mi?»

Dişi papağan da hemen cevap verdi :


«Tab iş ekerim . Hemen gel yanıma. Ben yıl­
lardır bu nun için dua ederim zaten . . »
.

TAVUK YAPAN, SEN BU TARAFA

Çok çapkın olan papağan, tav ukları da sıra­


dan geç irince sahibi onu cezalandırdı. Ve cez a
olarak da t epesindeki tüm t üyle ri yoldu Bir süre
.

sonra v erdiği davette papağanı teşrifatçı olarak


görevlendirdi. Kapıdan giren konuklara meslek­
lerine ve protokole göre yerlerini tarif ediyordu.
'Doktor bey siz şu tarafa, savcı bey siz karşı tara­
fa, vb. Bir süre sonra gelen vali beyi kapıda gö­
ren pap ağ an , onun vali olduğu nu unutup, tüm
sesiyle haykırdı :

«Hey sen kel kafalı, tavuk yapan, sen benim


yanıma geç bakayım ! »
KAÇINCI

Ahmet, istanbul'dan trene binmiş, köye dö­


nüyordu. Biraz sonra kondüktör, kendisini kuru l­
d u ğ u kolt uktan kaldırdı :

«Burası birinci mevki, sen üçüncüye git.»


Ahmet gitti, bir başka yere oturdu. Bu kez
kondüktör kendisini yine kaldırdı :
«Burası ikin ci mevki. Sana üçüncüye git de­
dik ya, ,, d iye çıkıştı.

Ahme t , şaşkın şaşkın, bu kez yataklı vagon­


l ara daldı. Derken yeni evli bir çiftin kapısında
durdu. Kapıyı vurup sordu :
«Afedersiniz, bu kaçıncı? . . »

NEDEN HUZURSUZMUŞ ?

Papaz kilisede o n emri tekrarlıyordu :


ccÇalmıyacaksın» dediği zaman, ön sıralarda
oturan adamın huzursuz kıpırdandığını gördü.
sonra :
«Evliliğe ihanet etmeyeceksin, » d eyince, aynı
adamın ferah bir şekilde gülümsediği gözüne çarp­
tı. Papaz meraklanmıştı. Duadan sonra adamı bir
kenara çekip, on emı·in ok u nm ası sırasında ken­
disini böyle huzursuzlandıran, sonra da ferahla­
tan sebebin ne olduğunu sordu.
Adam cevap verdi :

- 71 -
« Çok basit, söyleyeyim. Çalmaktan söz ettiği­
niz zaman birden şemsiyemin yanımda olmadığı­
nı fark ettim 'Evliliğe ihanet etmeyeceksin' de­
yince şemsiyeyi nerede unuttuğumu anımsadım. »

İYİ ERKEK

Yargıç, genç kıza :


«Bak kızım, onuncu kez fuhuş suçuyla karşı­
ma çıkıyorsun, » dedi. « Niçin bu hayatı terkedip
.kendine iyi bir erkek bulmuyorsun? »
«Sayın yargıç, ne zaman iyi bir erkek bulsam
kendimi karşınızda buluyorum . »

YA SOYUN YA DA

Pazardan dönen evin hanımı, kocasının kol­


tuğuna kurulup gazetesini okuduğu salona telaş­
la girdi. Heyecanla bağırdı :
«Ama n Allahım ! »
Adam kayıtsızca sordu :
«Hayrola, ne oldu ? »
Kadın kocasının içkisinden bir yudum içtik ­
ten sonra, yine dehşet içinde anlatmaya başladı :
«Asansörde, genç bir serseriyle yukarı çıkı­
yordum. Bıçağını çekip boğazıma dayadı ve, ya
soyunursun, ya da ölürsün dedi bana. »
«Eee, sonra n e oldu? »
«Ne olacak, sapasağlam karşındayım işte ! »


.._ '72 -
KADINLARA AİT

Kadınlar getirdikleri bazı değerli eşyayı güm­


rükten nasıl geçireceklerini düşünüyorlardı. Sa­
kallı, sarıklı hocayı görünce, gümrükçüler aramaz .
diye, hocaya yalvarıp ona verdiler. Hoca da bun­
ıarı şalvannın içine soktu.
Gümrükten geçerken memur sordu :
«Hoca üstünde birşey var mı?»
Doğru sözlü hoca,
c<Var . . . » dedi.
«Nerede? ,,
« Şalvarımın içinde . . .
«Ver onu l »
« Veremem . . . »
«Neden?»
ccK adınlann malı da ondan . . . >>

DETAY

Kasabanın güzel ve ateşli sarışını Rosa, gü­


nah çıkartıyordu. Bir aralık yaşlı papaz :
«Kızını, neden işlediğin bütün günahları ay­
r ı ntılar ıyla anlatmıyorsun?» diye atıldı.
Genç kadın mahcup bir tavırla gülümsedi. :
« Sizi baştan çıkarmamak için muhterem pe­
der ! . . »
BALODA

«Dün akşam baloda iyi eğlendiniz mi?»


« Evet. Hem de iki genç bana evlenme teklifi
etti . . . »
((Ne dedin? »
«Birine e vet , birine hayır. Ama şimdi hangi­
sine evet, hangisine hayır demiş oldu ğumu anım­
samıyorum . . . »

NE YAPSIN

Öfkeli baba, kapıyı açıp, kükredi :


«Kızımı sabahın 3'lerinde eve getirmek ha? »
« Ne yapayım efendim, saat 7 'de iş başı yap-
mak zorundayım . »

SAKIN HA ! . . . 1

Ayşe :
«Ne d üş ün üyors u n canım ? . . »
Ahmet :
« Senin d üş ündüğ ünü . . . »
Ayşe :
ııHiii ! . . Sakın ha ! Öyle bir şey yaparsan ba­
ğırırım . . . »
NESİ VAR?

Bir partide nefis bir sarışın gecenin yı ldızıy ­


dı. Salondaki bütün erkekler etrafını sarmışlardı.
Nihay et kadınlardan biri, yanındaki kocasına
döndü ve :
« BU kadında ne buluyorlar anlamıyorum, »
diye mırıldandı.
Kocası :
«Ben de anl amıy orum . Gidip bir yakından
göreyim bakalım . . . » diye cevap verdi .

KOLAY OLMAMIŞ

Güzel kolejli kız, yaz tatilinde bekaretini kay-


bettiğini annesine açıkladı. Annesi şaşkınlıkla :
« Nasıl oldu kızım? » diye sordu.
Kız :
« Kolay olmadı anne. Üç kız arkadaşım ada­
mı gü çl ük le tutabildi, » dedi .

KEYFİ YOK 1 ' .

Film prodüktörü bir partide genç bir yıldız


adayı ile tanışmış, samimiyeti kısa zamanda iler­
letmişti. Adam :

� 75 -
« Yavrum , şöhrete kavuşmanı n sırrını biliyor
musunuz? ,, diye fısıldadı.
<ıTabi, ama bugün bunun için hiç keyfim
yok . » diye gP.JlÇ kız düşünmeden yanıt verdi
. . .

AFİYET OLSUN

İ çtikleri su ayrı gitmeyen iki arkadaştılar. Yi­


ne beraberce lokantaya gitmişlerdi . Biri garsona
seslendi :
cc Bana bir kadın budu lütfen . . ıı
.

Diğeri ekledi :
«Ben de öbür budunu rica edeceğim . . . »

NEREDEYMİŞ

Kompartımanda yalnız bir genç kızla bir de­


likanlı vardı. Birbirleriyle hiç konuşmuyorlardı,
ama ara sıra delikanlı biraz daha genç kıza yak­
laşıyor ve ellerini okşuyordu .
Sekiz on tünel geçtikten sonra genç kız :
« Mösyö, İ ncil'in ikinci bölümündeki beşinci
satırı dikkatli okuyunuz ! ,,
Delikanlı somurtup oturdu. Eve varır varmaz
o bölümü açtı okudu :
. «Mutluluk yalnız prtada değildir, aşağıda da
bulunur ! »
. . .

- 76 -
NE YAPIYORSUN?

İ ki arkadaş karşılaştılar :
« Neler yapıyorsun bakalım? »
uHaftada bir iki » . . .

uHayır onu sormuyorum. Evde neler yapı­


yorsun ? ıı
«Evde mi ? . Artık evde hiç bir şey yapmıyo­
rum. »

HERKES GİDER MERSİNE

Üniversitelerden b irin de genç kız lar yıllık


sağlık kontrolundan geç iyorlardı . Doktor onune
gelen ilk kızın göğsün d e dövmeyle yapılmış bü­
yük bir (H) harfi görünce merak edip nedenini
sordu.
Genç kız başını eğdi ve kızardı :
«Efendim, erkek arkadaşım Henry'nin gog­
sünd e bu ( H) dövme si var. Dün bana öylesine sı­
kı sarıldı ki, benim de göğsüme aynısı çıkmış, »
dedi.
Doktor güldü, geçti. İkinci kızın göğsünde bu
kez (M) harfini görünce :
«Demek bu yılın modası da bu. Ark adaş ı nızın
adı Martin mi, yoksa Morris mi?» dedi.
Kız başını eğdi :
« Hayır efendim, Williams. »

- 77 -
AYNI OKUL

Bir pilot, diğer pilota :


«Biliyor musun? Karım, bu güne kadar seviş­
tiğlın tüm kadınlardan daha iyi ve ç ılgın aşk ya­
pıyor. »
Öteki pilot gülümseyerek yanıt verdi :
·
«Öyle olması gerek . İkisi de benlın okuldan
mezun zira »
. . .

övtüNMEZ ÇAPKIN

Çapkın bir Hıristiyan, kilisede günah çıkar­


tıyordu. Papaz sordu :
«Suçlarını anlat. Ne kötülükler yaptın?»
«Tanrı'nın 'zina yapmayacaksın' emrine kar­
şı koydum ! »
« Kaç kez?»
Günahkar adam ellerini oğuşturdu, eğildi,
büzüldü :
«Muhterem peder. Ben buraya günahkar ol­
duğumu itirafa geldim, övünmeye gelmedim ki . . . »

GÖRMEMİŞ

Cumhurbaşkanı bir işçi semtini ziyaret edi­


yordu. Annesinin kucağında, yeşil gözlü, san saç-

- 78 -
lı , to mbul bir yavruyu görerek okş ad ı . Nezake ten
an nesine sordu :
cı Ne güzel gözleri var oğlunuzun . Babasının
gözlerine mi benziyor ?»
Kadın yanıt verdi :

« B il.Ill iyorum efendim, hava karanlıktı da


göz l erinin rengini faxketn;ıemiştim . . .»

AMAN DEDECİGİM

Almanylı A li dedesine sordu :


cı Ded e siz okulda seks dersi okudunuz mu ? »
])ede :
«Seks mi? O d a ne demek? »
« Dedeciğim, seks cinsel bilgidir. B iz bu yıl
okulda penisin görevlerini okuduk . . . »

uPenis mi? O da ne demek ? »


11A:rnan dedeciğim sen de bir şey bilmiyorsun.
San a bunları n inem de mi öğretmedi? »

KİMLİK KARTI

Te mel, Karadenizliliğin verdiği yırtıklık ve


kendine özgü yakl aş ım ı ile çevresinde ç ok iyi bir
çapkın olarak tanınıyordu. İzmir'e geldiğinde yi­
ne oldukça başarı kazanmış ve genç kadının kal­
bini çalarak onun yatağına girmeyi başarmıştı .

- 79 -
Gecenin karanlığı içinde genç kadın ilk kez
birlikte olduğu Temel'e dönerek şuh bir sesıe mı­
nldandı :
«Sevgilim, bir tanem, şimdi erkek olup olma­
dığını göster bakalım.»
Temel hemen yataktan kalkarak ileride du­
ran sandalyeye doğru ilerledi ve oraya bıraktığı
ceketinin ceplerini karıştırmaya başladı.
Onun bu halini gören kadının şaşkın bakış­
lan altında Temel büyük bir üzüntü ve düş kı­
nklığı ile yatağın kenanna gelerek şöyle dedi :
«Kusura pakmayasun sevculim. Kimluk kar­
timu evde unutmuşum . . » .

DİLSİZLER ELLERİYLE KONUŞUR

İki genç kız sevgililerinden bahsediyorlard ı .


Bir tanesi :
«Benimki pısırığın biri, » ded i .
« Demek öyle ? »
be liti üç saat aralıksız
ccEvet. Geçen akşam
dans etti. Ne dersin, bütün bu süre içinde
aptal
tek kelime söylemeden sadece bana bakmakla ye­
tindi.
Arkadaşı şöyl e bir düşündü :
«Senin güzelliğinden belki de dili tutulmuş­
tur. »
«Keşke öyle olsaydı . Hiç değilse dilsizler elle­
riyle konuşurlar ! . . . »

- 80 -
ÖPÜCÜK

Sacma Guitry, bir yardım balosunda, sat�


yapan güzel kızın sattığı her şeyi satın aldı ve
sonra sordu :
« Peki, bana bir öpücüğü kaça satarsınız? » di­
ye sordu.
«Bin frank . »
Sonra Sacma Guitry, kızı öptü ve yüzünü bu­
ruşturdu :
« Oldukça pahalı. Hemen öpücüğünüzü iade
edeceğim. »

ÖYLE DOODUM

Çıplaklar kampı üyelerinden olan bir kadına


bir gazeteci sordu :
«Neden nüdist oldunuz? »
Kadın şöyle söyledi :
«Olmadım ki, öyle doğdum . . . »

BOYACI

Ev, . yeni boyanıp bad a n a ediliyordu. Evin


genç hanımı boyanan yerleri bir daha gözden ge­
çirdi . Her taraf gayet güzel boyanmıştı.
Genç kadın birden, yatak odasında, henüz
kuru mam ış boyanın üstünde kocasının parmak

- 81' -
izlerini gördü . Mutfağı boyamakta olan ustaya
seslendi :
«Yatak odasına kadar gelin de, size kocamın
elini değdirdiği yeri· göstereyim. »
Kulaklarına inanamayan boyacı heyecanlan­
dı, yutkundu ve hemen yanıt verdi :
« Seve seve gelirim hanımefendi. Ye.lnız m ü­
saade edin de elimdeki şu boya işini bitireyim . »

SATICI

Gezgin satıcı, evin kapısını ç al d ı :


«Afedersiniz, evin hanımını görebilir miyim '? »
ded i .
« İşte görüyorsunuz ya, » dedi kadın sert sert .
ıc Evin hanımı siz misiniz? »
((Ne sandın ya ! Beğenemedin mi ? »
«Rica ederim efendim . Ben sizi evin kızı san­
mı ştım da . . . »
Kadı n yumuşayıverdi :
« Ha o zaman iş değişti . Bir isteğiniz mi vardı
efendim? »

EVDE Mİ?

Yakışıklı adamın annesi ansızın hastalanmış­


tı. Gece yarısına yaklaşmaktaydı vakit. Yakışıklı
adam alelacele elbiselerini giydi ve doğruca k(lm­
şulan olan doktorun evine gidip, kapıyı çald ı .

- 82 -
Kapıyı üstünde gecelikle doktorun kansı aç-
tı :
«Afedersiniz, kocanız evde mi acaba ? » dedi
adam.
Kadın gülümseyerek, kapıyı ardına kadar
açtı :
«Hayır, evde yok. İçeri girebilirsiniz ! » dedi.

HAYm CANIM x
İki küçük doğmak üzere beklemektedirler.
Annelerinin karnında, sıcacık birbirlerine ssırıi­
ınış durumdadırlar. Biri diğerine :
«Vay canına ! Bir ziyaretçi . . . Yine be.bamız
olmalı » . . .

öteki yanıt verir :


«Hayır canını iyi bakmadın . Bu bir davetli,
baksana eldiven giymiş » . . .

İLK GECE

Suzanne,en iyi semtlerden birinde oturan,


ailesinin göz bebeği, her isteği yerine getirilen,
on yedi yaşında şımarık bir kızdı. Günün birinde
annesinin ısrarları sonunda yetmişlik bir banker­
le evlendi.
Düğün gecesi kocası gerdek odasına girmiş,
pijamasını giydikten sonra, ışıkları söndürüp yat­
mış ve öylesine derin bir uykuya dalmıştı ki, hor­
lamasından d u ru lmuyord u yanında.

- 83 -
Düş kı rı klığı na uğra yan Suzanne, aynanın
karşısında en güzel geceliğini giymiş halde kend i ­

ni seyretti, kafasını kaş ıdı ve kocasını dürterek


uyandırdı :
«Ey efendi ! Bu gece hakkında anneniz size
h iç bir şey anl atm ad ı mı?»

BİN LİRA

Adam hırsla eve ge ld i . Eşyalarını bavuluna


tıkmaya başladı. Karı s ı telaşla :
« Ne oluyorsun, nereye?» dedi.
«İşten de s end en de istifa ettim . Avustralya'­
ya gid iyo rum. Orada kızlar kend ile riy le bir gece
kalan e rkeğe 1000 lira veriyorla rmı� . >>
Kadın birden ba v u l un u toplamaya başl ayı n ­

ca, adam : « Sen nereye? » dedi.


<ı Ben de Avustralya ' ya. Ay da 1 000 lirayla na­
s1 I geçineceğini merak ettim de.»

KOCAS I GERİ GELMİŞ

Eczacı hanım, d en izc in in karısına :


;
<< Ne den ar tık do ğu m kontrol ha,- · almıyorsu-

nuz ? » diye s ord u. ıı

« Ar tı k gerek kalmadı eczacı haııım . Kocam


bir haftada n beri evde. O uzun seyahat.ten geri
döndü . de . »
. .

- 84 -
MUTLU ÖLÜM

Genç kız biraz endişeliydi. İhtiyar bir moruk­


la evleruruşti ve kendisini mutlu edeceğinden şüp­
heliydi. Bunun için eczaneye gitti ve bir kutu seks
gücünü arttıran bir hap aldı.
Eczacı :
" Bunlardan ik i tane yatağa girmeden evvel
yutturacaksınız ve göreceksiniz kendini yirmi ya­
.şında hissedecek . »
Ertes i gün genç bayan eczacıya gider v e te­
şekkür eder :
«Bu sizin haplar harika birşey. İki tanesinin
yeterli olmayacağını düşündü ve hepsini yuttu .

Aman Tanrım, ne geceydi o öyle ! Arclarda tam


yedi kez aşk yaptı . Denilebilir ki sayenizde :mut­
. .

luluk içinde öldü . »

BEKLEYİŞ

İki genç kız yolda yürürlerken bir taraftan


da sohbet ediyorlardı. Biri içini çekerek diğerine :
« Biliyor musun şekerim, insanın hayatının
erkeğini bı.ı,1 abilmesi için çok beklemesi gerekiyor. »
dedi. ,...
'�
, ·

Diğeri : r '
ııBunda üzülecek ne var? Buluncaya kadar
oyalanmak için birkaç kez evlenip boşanırsın. »
d ed i .

- 85 -
MAKARA

Marius, yeni evlenen oğlu Tifin'i çağınr ve


omuzundan tutarak, yavaşça anlatır :
«Dinle hayli t ecrübe sahibi olan ba­
oğlum,
banın, evliliğinin ilk gecesi için sana birkaç öğüt
vermesine izin ver. Önce patronun sen olduğunu
ona göst.ermelisin . Öyl eys e , başlamak için onu ya­
tağa gönderir ve seni beklemesini s öylersin . Ya­
rım saat sonra, sabırsızlıktan artık duramaz ha­
le gelmişse gider, g üzel olduğunu ona göstermek
için soyunursun . Beni iyi d inliyor musun ? Bun­
dan sonra öfkelenmeye ·başlar, daha da kuvvetli
olduğunu göstermek için biraz pataklarsın, son ra
okşamaya başlarsın, yerine göre bunu da yapma­
sını bildiğini göstermek için, iş buraya vardığı v e
çılgınca tahrik olduğu zaman, özellikle aptallık
etmemelisin . . . Ve iradeni ona göste rme k için, el
makarasını çeker ve boşaltırsın. ,,

GEÇ

Londra'nm en iyi kulüplerinden birinde iki


üye son skandal hakk ında konuşuyorlardı :
«Jerkins için kötü oldu. üstelik bizim en ıyı
ve en eski üyelerimizdendi. Bir gün eve erken git­
ti. Fakat kans ın ı kulübün sekret.eri ·ile yatakta
beraber yakalayınca tabancasıyla 111 hu vurrn u.ş
Kulüp içinde son derece kötü bir ol ay , i bundan da­
ha kötüsünü düşünemezdim.»
« B en düşünebilirim. Eğer Jerkins be ş saat
daha erken gelmiş olsaydı, şimdi ben seninle bu­
rada konuşaınayacaktım . . . »

- 86 -
AŞKIN FİATI

Adamcağız gece sabaha kadar çalışıyordu .


Gündüz de eve gelince yatıp uyuyordu. Karısıyla
a nc ak haftada bir birlikte olabiliyordu. Bir de ço­
cuğunun okulu tatil olunca, «haftada bir» de su­
ya düşmüştü. üç ay okul tatilinde adamın canı­
na tak dedi Tek odalı ufacık evde aşk için başka
seçenek yoktu. Çocuğu meşgul etmeyi düşündü :
«Bak oğlum, şimdi biz annenle önemli bir
şey konuşacağız. Sen o sırada hep sokağa baka-
1caksın, tamam mı? Sokaktan geçen siyah elbiseli
adamları say, bana söyle ! . . . Her siyah elbiseli
adam için sana bir lira vereceğim . . . »
Çocuk döndü, saymaya başladı. Ötekiler de
iç erde ı Ön e ml i şeyleri konuşuyorlar. . . Oğlan az
sonra başını pencereden ayırmadan seslendi :
« Baba s iyah elbiseliler tamam . . . 1 7 kişi geç-
ti. . . "
(fPeki oğlum , ş imdi kahverengi elbiselileri
say ! ıı
(fKahverengili de 28 kişi geçti baba . . . Bana
borcun 45 lira oldu . . . ,,
« Şimdi say bakalım, kaç tane beyaz elbiseli
adam geçecek?»
Bu kez çocuk hemen bağırdı :
" Yandın, baba yandın . . . Mahvoldun. . . İflas
edeceksin. Çünkü limandaki Fransız bahriyelileri
anıta çelenk koymaya gidiyorlar. Sayıyorum bak.
Otuz altı . . . Kırk altı . . . Eli yedi. . . Altmış sekiz . . .
Seksen d ok u z . . . Doksan dokuz . . . Yandın baba,
yandın bu seferki aşk sana çok pahalıya mal ola­
cak ! . . . ))
AKIL

«Paris'in en akıllı kadını küçük Suzan'dır ! »


« Neden? »
«Neden olacak ; veresiye giyinir, peşin soyu­
nur . .»

FARKINDA DEGİL

Mehmet bey, arkadaşı Ali'ye soruyordu ,:

«Karıma tahammülüm kalmadı. Onu tehli­


kesizce nasıl öldürebilirim? »

«Yapacağın � . karınla dört hafta süresince


p.er gece sabaha kadar sevişmektir. Görürsün,
dünyada sağ kalmaz, » diye Ali öğütledi.

Üç hafta sonra Ali, evlilik hayatından bıkmış


arkadaşını ziyaret etti. Avurtları çökmüş olan
Mehmet bir koltukta, oturduğu yerde zangır zan­
gır titrerken, iri göğüslü v e al yanaklı kansının
mutfakta neşeli bir türkü tutturduğu duyulu­
yordu.

« Nasılsın bakalım? » diye Ali sordu .

«Ben fena sayılmam, ama gelde karımı gör.


Sersem kadın, bir hafta ölmüş olacağının hala
farkında değil . »

- 88 -
İYİ ÜCRET

« Nasıl, 2000 lirayı bir gece için az buluyorsun


demek ? Fakat şunu unutma ki, bizi rahat bırak­
.ması için sersem kocanı da büroda çalıştırıp bir
.de fazla mesai ödüyorum . » dedi patron, yanında
yatan güzel sekreterin e .

OROSPU ÇOCUKLARI

Trenin kompartımanında insanın kalbini par­


çalarcasına ağlayan bir çocuk vardı.
«Niçin ağlıyorsun oğlu m ? » diye sorar bir yol-
cu.
Çocuk burnunu çekerek hıçkırır :
« Çünkü annem bir aşık tuttu . »
« İyi ama b u ağlaman için bir n�den değil ki .
Benim de annemin aşıkları vardı . B ak ağlıyor
muyum?ıı
. Ve bütün yolcular çocuğu teskin etmek ama­
_cıyıa, koro halinde aynı sözleri tekrarladılar.
«Benimki de öyle, al şu mendili ve hıçkırmayı
kes.» d e r bir başkası.
«Benim annemin binlerce aş ı ğı oldu, ama ben
hiç bu hallere düşmedim . . . »
Sadece bir yolcu, bir köşede oturmuş, hiç
birşey konuşmamakta. Ama bir dakika sonra c e­
binden bir sigara çıkarıp, fütürsuzca :
« Tüm bu orospu çocukları arasında yok mu
kibriti olan biri ? »

- 89 -
YAPILACAK BİRŞEY YOK

Genç koca, psikiyatris te derdini anlattı :


«Doktor bey, karım gece le ri r üyas ında hep
yüksek sesle konuşuyor. ' Hay ır Otta, hayır,' diye
sayıklıyor.»
cc İyi ama sizin isminiz Otta mu? »
« Hayır doktor bey, ismim Ferdinand . ıı

« Karınız uzun zamandan beri 'Hayır O tta,


hayır' diyorsa ve hiç 'Hayır Ferdinand' demiyorsa
endişe edilecek bir durum yok demektir . . . »

YÜZDE İKİY'ÜZ

Üç ü de yaşlı erkeklerle evli olan, üç genç


kadın, bir öğle yeme ğinde buluşmuş, kocalarını
çekiştiriyorlardı :
,
«Benim kocamda kala kala yüzde yirmi kal-
mış . . . »
«Bir ye, bin şükret . . . Benimki yüzde yüz kay­
betmiş gücünü . . . »
Üçüncü lafa karı.ştı :
«Ya benimki . . . Yüzde ikiyüz kaybetti d ü n ge­
ce ! . . . »
«Yüzde ikiyüz mü? Nasıl olur ayol? . . »
« Dilini de ısırdı . . . »

- 90 -
SEKSÜEL DURUM

80 yaşındaki adam dokt o ra gitmişti.


«Beni iyice muayene edin bakalım doktor,
seksüel durumum ne alemde? Seks yapabilir mi­
yim? » dedi.
« Güzel, lütfen seks o rgan ınızı gösterebilir
misiniz?»
<<Pekala, » dedi ihtiyar . . . Sonra sağ elinin or­
ta parmağını ve dilini doktora doğru uzattı.

ÖPÜNCE

Genç kadın arkad�ına dert yan ıy ordu . Arka­


daşı sordu :
«Belki de suç sendedir. Kocan akşam eve yor­
gun argın geliyor. Ona gereken ilgiyi gösteriyor
musun? Örneğin, onu kapıda bekleyip, gelince
öpüy or musun? »
« Sorun da bu ya ! . . Öpünce geliyor. » diye ce­
vap verdi genç kadın .

KADINLAR İÇİN

Paris'te bir binayı kadınlar için, erkeklerin


bulunduğu geneleve çevirmişler. İhtiyar düşeş,
bilgi edinip acele gelir. Zemin katta misafirleri
karşılayan bir kadın onu karşılar :
«Yukarı çıkıp, k atın ızı siz kendiniz seçecek­
siniz bayan » der.

- 91 -
Birinci katın sahanlığına varınca, k ap ıd a bir
yazı görür : ( Küçük boy uzuv) .
«Bu, benim için yete rli o lam az , » der ve ikin­
ci kata çıkar, kapının üstünde başka bir yazı
okur : (Büyük boy uzuv) . Güler ve kendi kendisi­
n e daha iyisi olmalı, der. Üçüncü kata varır. Ka­
pıd ak i yazıda : (Acaip-Fantastik bir uzuv ) . Ki­
barca kesik kesik öksürerek dördüncü kata ç ıkar
ve şunu okur : (Müthiş bir uzuv ) . İşte o an tah­
rik olmaya başlar ve dörder dörder sonuncu kata
çıkar. Kendini kapısız bir duvarın önünde bulur .
Orada iri harflerle şu yazılıdır :
( Peki, ama s iz nasıl bir şey istiyorsunuz? )

FİLM T'ÜR'Ü

İki çapkın arkadaş yolda karşılaşınca biri di-


ğerine :
« Nereden geliyorsun?»
«Sinemadan. »
cc
Hissi ? »
«Ah, milli . . . »

GÖSTERİ

İspanyol hükümeti fuhuşu yasadışı bırakma­


ya karar verir. Barselona sokaklarında büyük bir
miting oluşturulur. Başta şarkı söyleyen kadın
simsarlarının pankartı gelir.
«Ya şimdi . . . Ben ne yapacağım? »
Arkadan fah işel e rin pankartları gelir :
«Adios . . . Mutc ach os . »
Mitingin son bölümünü oluşturan, gencecik,
sevimli delikanlıların alayı da hep bir ağızda n şu
şarkıyı okumaktadırlar :
« Esperanza ! E spe ran za . . . »

HANGİ DİN

Olağanüstü çekiciliği olan, Yahudi asıllı bir


Rock şarkıcısıdır. Sahneye çıkar çıkmaz, halk
kendind en geçer. Dış arı ç ıkı ş kapısında, d elikan­
lılarla, genç kızlar ona yaklaşabilmek için b irbir­
lerini ezerler. Hatta isteri krizlerine bile tanık
olunabilir.
cc Bana ten rengi bir pantolon gerek ama vü­
l!udumun her hattını belirtecek şekilde, sıkı sıkı­
ya yapışık ol mal ı ! Ne demek istediğimi anlıyorsu­
sunuz değil mi? »
ccAnlıyorum. Merak etmeyin, hangi dine men­
sup olduğunuz da görünecek . . . ıı der terzi .

DAYAK

Zevk bu ya, ünlü bir dansöz dayak yemekten


çok hoşlanır, aşığı da onu tatmin etmek için elin­
den geleni esirgemez. Ama gec e leri sahneye çık-
mak üzere hazırlanırken ark a d aş ları vücudunad­
ki mor lekeleri görünce, dehşet içinde kalırlar.
Hele bir akşam, küçükhanımın çok fena ok şan ­
dı ğını gören bir arkadaşı :
«Ne o, seninkinin eli dün biraz daha ağırdı
herhalde ha?»
« Evet cicim, dün doğum günümdü de . . . »

MEMNUNİYET

Yaşı geçkinc e bir adama doktor, e vlilik haya­


tında başarıya ulaşması için gençleştirici bir ta­
kım ilaçlar vermişti. Bir süre sonra hastasıyla
yolda karşılaşınca sordu :
«Nasıl gidiyor ? Verdiğim i l açl ardan bir so­
nuç aldınız mı?»
Adam a ğzı kulaklarında yanıt ve rdi :
«Memnunum t abii, kendim i 20 yaş genç l eş ­
miş hissediyorum..>
cı Peki, eşiniz de memnun mu? »
«Vallahi bilmem ki, bir ayd ır eve uğramıyo­
rum ! »

ELİNDE TUTTUGU

Son moda arabasının direksiyonunda çapkın


bir s ür üc ü , son derec e çek ic i bir otostopçuyu al­
mak için durur. Kız hemen arabaya atlar. Sonra,
saatte 200 km. hızla giderke n tanışırlar. Tanışma

- 94-
o denli samimi bir havada olu r ki, bu sıcak yolcu­
luk arabanın bir ağaca bindirmesiyle noktalanır.
Yoldan geçen bir köylü demir yığınına yakla­
şır ve sürücüye :
«Haydi, yine şansınız varmış. Sapasağlam gö­
rünüyorsun uz. Arkadaşınız da öyle. Kızcağız, ça­
yıra fırlamış. Ama en küçük bir yarası bile yok . »
O zaman direksiyonun üzerine iki büklüm
eğilmiş delikanlı ağlamaya başlar :
((Evet, o sapasağlam, ama ben değil . Git bak
bakalım elinde tuttuğu ne? »

DENEDİM

Çok zengin bir tüccar artık son dakikalarını


yaşadığını hissediyordu. Karısını yanına çağırdı :
«Karıcığım, hayatımın son dakikalarını ya­
şadığımı hissediyorum. Şimdi benim sözümü kes­
meden iyi dinle. Çok kısa zamanda tek başına ka·
lacaksın . Benim işimi yürütebileceğini sanmıyo­
rum. Çok zor bir iştir. Yalnız uzun süredir dene­
diğim yardımcım bu işin üstesinden gelebilecek,
işi öğrendi. Dürüst bir insan Hüsam.ettin. Sana
onunla evlenmeni öneriyorum. Ne dersin?»
Kadın kısa bir süre sustu. Sonra ,:
(( Doğru söylüyorsun k ocac ığım. Onun sada­
katini ve gücünü ben de denedim. »
PIRLANTA Y'ÜZ"ÜK

Çok tanınmış ve aynı zamanda tanınmış bir


sinema oyuncusu hastalanmış, yorgan döşek ya­
tıyordu. O kentin tanınmış doktorunu çağırdı­
lar. Doktor geldi, hasta artisti gereğinden fazla,
uzun süre muayene etti. Hasta başını yastıktan
hafifç e kaldırdı, gülerek :

« Dua edinki doktorsunuz, yoksa bu hareketi­


niz size bir pırlanta yüzüğe malolurdu. »

EMANET

Adam geceyi birlikte geçirdiği genç kadına


sabahleyin 2500 lira verdi. Şaşırdı kadın :

« Şimdiye kadar hiç kimse bana 2000 liradan


fazla vermedi. »

«Önemi yok, bu gece yine gel, yine aynı para­


yı veririm . » dedi adam.

O geceyi de birlikte geçirdiler. Adam yine 2500


lira verdi. Bu cömertliğe şaşıran kadın nereli ol­
duğunu sordu ona. Adam :
« İzmirliyim , » dedi.
«Ne tesadüf ben de İzmirliyim» dedi.
ıcBiliyorum. Anne n buraya geleceğimi duyun-
ca sana elli bin lira gönderdi de. » dedi adam .

- 96 -
KOKU

Genç bir çift ilkbahar günü, bir boğanın inek-


le çiftleşmesini görürler.
Kadın eşine sorar :
(( B o ğa ineğin arzuladığını nereden anlar? ,,

«Kokusunu alır ! » der eşi.


Bunun üzerine kansı kocasına yaklaşır ve
sorar :
<< Sevgilim, hiç bir koku almıyor musun?»

AYAKTA KALABİLMEK

İ nsan vücudundaki tüm organlar toplanmış,


Tanrının huzuruna çıkmışlar. Göz saygıyla ayağa
kalkmış, kibarca söze başlamış :
«Ulu yaratıcımız . . . Sizden büyük bir ricam
var . . . Emekliye ayrılmak istiyorum artık. Yetmiş
yıldır görmekten yoruldum. »
Kulak ayağa kalkarak konuşmuş :
((Efendim ben de emekli olmak dileğindeyim.
Yetmiş yıldır duymaktan yoruldum artık.»
Ayaklar almış sözü :
« Biz de onca yıldır yürümekten, koşmaktan
yorulduk artık. Lütfen emeklilik . . . »
·.

Derken arkalardan çok kısık bir ses duyul­


muş :
((Asıl emeklilik benim hakkım . . . »
Tanrının yanındaki melekler çok kızmışlar.
Paylamışlar :
«Ayağa kalkıpta konuşsana saygısız.»

- 97 -
«Ayağa kalkacak güçte olsam . . . Emekliliği­
mi ister miydim hiç ? »

FIRTINA PATLAMADAN

Adamın biri günah çıkarmak için papaza


gitmiş :
« Papaz efendi, geçen gün uslu uslu oturur­
ken baldızım odaya girdi. Birden bire hava boz­
du, bir fırtına bir yağmur. Ben de o anda ne yap­
t ı ğ ı mı bilmiyorum, » demiş.
Papaz, Allahın rahmetinden ümit kesilmeye­
ceğini söylemiş.
Günahkar :
«Evvelki gün de komşu kadın gelmişti. . . Bir­
den bir fırtına bir yağmur . . . Ondan sonra ne ol­
du bilmiyorum?»
Der demez papaz kalkmış, pencereden bak­
mış :
cOğlum ! Deminden beri havada bir sıkıntı
var. Fırtına patlamadan sen şöyle bir kalk dolaş ! »
demiş.

SANA AİT OLAN ŞEY

. Kadın :
uKorkma hayatım, gir içeri ! .. Kocam seya­
hatte . . . ,.
- 98 -
Çapkın erkek de bu garanti üzerine girmiş
içeri . . . Fakat, en tatlı anlarında beklenmedik bir
olay başlarına geldi. Kapı açıldı, koca içeriye gir­
di. Aynı anda yataktaki, korkuyla elbise dolabı­
nın içine girdi. Yatak odasına gelen koca, ceke­
tini çıkardı ve asmak üzere . . . Dolabın kapısını
açınca . . . İri yan atletik vücutlu erkekle karşılaş­
tı . . Hırsla karısına döndü :
.

«Sana kaç kez söyledim yahu ! . . Kendine ait


şeyleri benim dolabıma koyma diye . ıı . .

AKŞAM YEMEGİ

İ ki fakir üniversite öğrencisi evlenirler. Ara­


larında şöyle anlaşırlar :
«Her ikimiz de aşk için yaşayacağız.»
Bir hafta sonra üniversiteden evine geldiğin­
de karısını radyatörün üzerinde oturmuş görür
ve sorar :
«Orada ne yapıyorsun karıcığım? »
<ıAkşam yemeğini ısıtıyorum sevgilim.»

HATA EDERSİNİZ

Delikanlı, otobüste yanında oturan, baygın


bakışlı, altın saçlı güze l kızdan bir türlü ayıramı­
yordu gözlerini. . . Kucağında güzel bir de köpek
vardı kızın. Bir ara dayanamadı :

- 99 -
«Ah bayan, kucağınızdaki köpeğin_ yerinde
olmayı ne kadar isterdim . Kim bilir ne kadar mut­
lu olurdum.»

Kadın alayla baktı delikanlıya :


çünkü k öpe ğimi hadım
cc Hata ediyorsunuz,
ettirmek üzere baytara götürüyorum, » dedi.

AZALTA AZALTA

x
Sık sık çıktığı iş seyahatleri dönüşü kansını
çeşitl i erkeklerle yakalayan koc a resti çekmişti :

«Bak ! Seni bir daha başka erkeklerle yaka­


larsam, öldürürüm . . . Bu işi bırakacağına söz ver
bana ! . . »

Kadın d a söz verdi. Ve koca içi rahat yine se­


yahate çıktı . Bir gün eve erken döndüğünde . O . .

da ne? Kansı yine yatakta bir erkekleydi . . . Ta­


bancasını çektiği gibi . . . Yatağ a koştu :

« Seni öldüreceğim ahlaksız karı ! . . Hani söz


vermiştin bırakacağına?»

«Evet söz verdim ve tutuyorum . . . »

Yorganı açtı . Ufak tefek bir cüce yatıyordu


yanında. Kadın :

_ «Şekerim, onca yıllık alışkanlık birden bıra­


kılır mı? Ben de azalta azalta bırakacağım işte . . . »

- 100 -
i
, ...
I
TEHLİKELİ SEBZELER

Köylü, karısıyla birlikte yetiştirdikleri sebze­


leri arabasına yüklemiş, satmaya götürüyormuş .
Yola çıkmışlar. Çok geçmeden kadın :
«Aliii ı Hele bi yol öpsene beni ! . . . »
Adam arabayı durdurmuş, öpmüş karısını . . .
Ve tekrar yola devam etmişler. Az sonra kadın
yine :
«Aliii ! Bir de şu yanağımdan öpüver beni. . . »
Araba yin e durmuş. Yine öpücük . . . Ve yola
devam, derken yine kadın :
«Aliüi ! Biraz da şu bacağımı okşasana . . . »
Adam ya sabır çekerek bir daha durdurmuş
arabayı . . . Bacağım okşamış kansının. . . Ve ara­
ba tekrar giderken kadın :
«Aliiii ! . . öteki bacağımı da» deyince . . . Koca­
sı gürlemiş :
«Kalk len şu patlıcanların üzerinden ! Kalk
da domateslerin olduğu tarafa otur ! . . . »

TERCİH

Bu akşam ne yapacağımı bilemiyorum. Die­


ter'i çok seviyorum. Omuzlan o kadar geniş ki,
ona yaslanmaya bayılıyorum. Ayrıca göğüsleri
kıllı Joachim'i de unutamıyorum. Otto'nun öpüş
tarzı bir harika. Ama, hırçın, kaba olmasına kar­
şın Herald'a gitmeyi yeğlerim. Onun bir şevi var,
ben onu özledim.

BİLDİM Mİ?

Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına


oturan genç kızın arkasından gelen biri, elleriyle
gözlerini kapattı :
«Bilin bakalım ben kimim ? » dedi. « üç tah­
minde bilemezseniz bir öpücük ve de sinemaya
birlikte gitme hakkını kazanmış olacağım. »

Uzun uzun düşünen, gözlerini kapayan elleri


elleriyl e yoklayarak kim olduğunu anlamaya çalı­
şan genç kız sonunda yanıt verdi :

((Sezar . . . Pastör . . . Nopolyon . . . »

MELEKLER

«Anne melekler uçar mı? »


·

« Uçarlar. »
«Bütün melekler mi? »
«Elbette, bütün melekler ! »
« Peki, bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?»
«Hizmetçi neden uçsun kızım ? »
<< Şey . . . Babam her zaman ona ' Me leğim ' di­
yor da . . . »
Kadın ayağa kalktı ve şöyle dedi :
«Ya, demek öyle diyor. Öyleyse birazdan o da
uçar kızım. »

- 1 02 -
KULLANILMAYAN ŞEY

Yaşlı ve zengin adam iş seyahatinden döndü­


ğünde karısını yatakta bir dilenciyle gö rü n ce kız­
gın :
« Beni aldatacak başka birini bulamadın mı?»
diye haykırdı.
Karısı umursamaz bir tavırla :
«Ne yapayım? Kapıyı açtığımda bana kocanı­
za ait kullanmadığı bir şey verir misiniz? diye sor­
muştu . »

DÖVMEK

Köşede müşteri bekleyen sokak kadınına yak-


laşan adam :
«Baatiniz kaç a ? » diye sordu.
«On bin lira » . . .

« Ben on bin değil, tam yüz bin lira veririm. »


"Gerçekten mi?»
« Gerçekten ya vana veririm . Hem de yüz
. . . . .

bin lira . Ama döverim. »


. .

«Amaaan yüz bini ver de döv ! »


Otele doğru yürürken adam yineledi :
«Bak söyleyeyim, fena döverim ben . » . .

«Döv canını. yüz bini ver de » . . .

« Çok döverim ama » . . .

cAmaaaan be ! Dövermiş Döversen döv . . . Ne


. . .

kadar döversin yani? »


«Verdiğ im parayı geri al ın caya kadar döve­
rim . »
. .

- 103 -
ÇEVREYİ TANIMA

Çıplaklar kampında üç kadın yürüyordu. Yo­


lun kenarında -Tabi çırılçıplak- yatan bir adam
gördüler. Sırtüstü yatmış adam, yüzüne bir gaze­
te örtmüştü. Kadınlardan biri durup baktı ve tek­
rar yürüyünce ötekilerden biri sordu :
« Niçin baktın? »
«Kocam mı diyeıı
Öteki yanıtladı :
«!ıh ! . O senin kocan değil . ». .

«0 bizim kamptan değil ayol . . . »

KALEMTRAŞ

Gazetelerde her gün ilanlar · çıkar ya . . . Bu da


«daktilo bilen bayan sekreter arandığı» ilanı . . .
Şirketin kapısında ilan üzerine gelen birçok genç
kız . . . Bu arada uzun boylu bir adam . . . Sıra ada­
ma gelmiş, şirketin patronu « İyi ama bir yanlışlık
olacak. Biz bayan sekreter arıyorduk ,. deyince
elindeki bavulu açmış. İ çinden cansız bir manken
çıkarmış :

« İşte efendim, modern tekniğin en son bulu­


şu olan sekreteriniz . . . Yemez. içmez . . . Hiç bir kap­
risi yoktur. İşin nedir bilmez . . . Telefon da aynı
anda sekiz kişiyle görüşür, bu arada da beş ayrı
daktilo makinasında beş ayn yazıyı yazar. Bun­
lara kendisinin dokuz yabancı dil bildiğini ve

- 104 ._
anında çeviri yaptığını da eklemeliyim. Maaşı fi­
la n da yok. Bana hemen bir milyon lira ödeyecek­
siniz o kadar . . . »

Patronun aklı yatmamış, yüzünü buruştur­


muş. Harika manken sekreteri getiren adam he­
men sekreteri oturtmuş, beş dakikada e lli sayfa­
lık kitabı sekiz dile çevirtmiş, aynı anda telefon­
lara yanıt verdirtmiş, falan filan. . . Patronun göz­
leri fal taşı gibi açılmış, derhal bir milyonluk çe­
ki yazıp vermiş ve cansız manken sekreteri almış .

Adam odadan çıkıp da, elinde boş bavul asan­


sörün gelmesini beklerken, içerden patronun oda­
sından bir feryat yükselmiş : «Aaaaaah ! ! ! » Bunu
duyan adam elini alnına vurmuş :

«Tuh be ! . Cansız mankenin alt tarafının ka­


lemtraş olduğunu nasıl oldu da söylemeyi unut­
tum . » demiş.

HALTERCİ GööüSLERİ

Büyük bir transatlantik, okyanus ortasında


önemli bir kazadan sonra ağır ağır batıyordu. ön­
ce çocuklar ve kadınla r alınıyordu sandallara. Her­
kes sıraya girmişti.

Kaza sırasında dalgınlıkla bulduğu bir pan­


tolon ve bir erkek gömleği giymiş olan kadın yolcu
da kadınlar arasında sıraya girdi . Tam sıra ken­
dine gelip, bineceği sırada, görevli denizcilerden
biri :

- 10 5. -
«Biliyorsunuz, önce k ad ın lar ve çocuklar bi­
necek. Derhal erkek lerin sırasın� geçin.» dedi.
Kadın hemen gömleğinin yakasını açıp,· göğ­
sünü göstererek :
« Bunları ne sandın yahu, halterci göğüsleri
mi? ,,

ÇÖP TENEKESİ

üç hamile kedi damda buluşurlar : Birincisi :


« Benim, acem kırması güzel yavrularım ola­
cak . . ıı der.
.

« Benimki de siyam olacak» der ikinci kedi kı­


rıtarak.
Üçüncüsü ise h i ç çekinmede n karnını yalar­
ken, mırıldanır :
«Ben bir şey bilmiyorum ! Kafam çöp teneke­
sini n içindeydi . . »
.

ACELE ETME

Dev Jumbo jet, At ıan tik üzerinde uçuyordu.


Gece yarısını geçmiş, herkes uykuya dalmıştı. Bir
ara nasılsa açık kalmış hoparlörden, pilot kabi­
ninde kendi aralarında konuşan iki pilotun sesi
duyuldu :
«New York'a gidinc e ne yapacaksın? »
«Önce sıcak bir banyo, sonra kocaman bir bar-

- 1 06 -
dak buz gibi bira, daha sonra da o güzel bacaklı ,
kızıl saçlı hostesi alıp doğru odama . . . »
Güzel bacaklı, kızıl saç lı hostes telaşla yerin­
den fırladı, mikrofonu kapatmak için pilot kabi­
nine k oştu.
Yolcular ara sından geçerken yaşlı bir adam
kolunu tuttu ve:
« Acele etme kızım, bırak adam önce birasını
içsin . . . ıı ded i .

BAŞKA YOL

«Anne, hani sen bana, bir erkeğin kalbine gi­


den yol , midesinden geçer demiştin ya? »
« Evet kızım . . . Ne oldu ki? »
((Hiiiç , dün akşam ben , başka bir yol buldum
da . . . »

ŞAAPILACAK

Saray bahçesinde yakalanan iki kişiyi padişa­


hın huzuruna çıkarmışlar. Padişah ne aradıklarını
..sorunca, biri :

« Sultanım, ç i ç ek k okl u yordum ben . . . »


« Be n de . . . »
. . . . Demiş, gerisini getirememiş öteki. . . Padişah
çok kızmış buna :

- 107 -
cBunu asın ! .. Çiçek koklayanı da şaapın ! »
İki suçluyu almışlar, götürmüş le r Çiçek kok­
.

layan, yolda zaptiyelerin kollarını dürtermiş sık


sık :
«Şaşırmayın ha ! . . Şaapılacak olan benim. Pa­
d işahın dediğini unutmayın haaa ! . . . Şaapılacak
olan benim. . . Karıştırmayın ha cezalarımızı ! şaa­
pılacak olan benim . . . »

TAŞ KESİLMEK

. Fritz'in yaşı henüz daha on dörttü. Tesadüfen


birstipriz kulübüne gitti . Stipr iz yapan kız yavaş
yavaş soyunmaktaydı.
Fritz ağlamaya b aşlad ı . Garson yanına yaklaş­
tı ve sordu. Ald ığı karşılık şu oldu :

«Anne m bana çıplak bir k ız görürsen taş kesi­


lirsin demişti, işte taş k esmeye başladım bile. »

NEREYİ ÖPÜYOR

Bir rahibe, yanlışlıkla açık se �ik bir fi lm oy-


___

natmakta olan bir sinemaya girer. Bir ara filmin


kadın kahramanı yatakt a çıplaktır. Aşkı onu alnın­
d an öper, sonra gözlerinden, s on ra boynundan, gö­
ğ üsleri arasından öpüp, gitgide aşağıya doğru iner
ve sının aşar. Oysa yüzü arkaya eğik olan yıldızın

- 108 -
yüzü sonsuz bir mutluluk içindedir. işte o zaman
rahibe ağzından şu sözleri kaçırır :
<<Peki ama nereyi öpüyor?»

KİLOT SOHBETİ

Bahçede ipte asılı iki kadın kilotu, bir yan­


dan k uruyorl ar, bir yandan da sohbet ediyorlardı :
(<Yorgunluktan perişanım kardeş . . . Neyse ki,
şurada biraz dinlenebiliyorum. Sahibim olan kadın
gezmeyi o kadar sev iyor ki. . . O disko senin, bu ga­
zin o benim dolaşıyoruz. Sonra da şık beyle rin evi­
ne gidip eğleniy oru z sabaha kadar . . . »
«Aaaaaa , ah, ah ! » diye içini çekti öteki kilot.
« Benimki öyle değil be k ardeş . . . Sıcakta kan ter
içinde dolaştırır beni çarşı pazarda. . . Eğlen ceye
gide ceği zaman hiç götü rm e z . Evde bırakır beni
hep . . . »

DEVAM DEVAM

Çok zengin, yaşlı bir bak ire avukatını çağırdı :


«Bak oğlum, benim tam sekiz milyon liram
.var. Bu paran ın yedi milyon dokuz yüzbin lira­
sıyla bana görkemli bir cenaze töreni yaptıracak­
sın . Çok yaşlandım, onun için bu vasiyeti yapıto­
rum. Yüz bin lirasını nereye mi ay ırd ım ? Bak,
sen de öğren ! .. Bu yaşa geldim ama hiç bir erkek-

- 1 0 9 '-
le yatmadım. Yatağa çırılçıpJak girmedim hiç bir
erkekle . . . Anlıyorsun değil mi? Hah işte, ölmeden
önce dünyanın bu büyük sırrını öğrenmek ve bu
büyük zevkini de tadmak istiyorum. Bana bir er­
kek bul, yüz bin lirayı ona ver, bana o zevki tat­
tırsın.>>
Avukat eve geldi, karısına açtı konuyu . Ka­
dın :
« Çıldırdın mı? Yüz bLll lira fena para mı?
Başkasına kaptırılır mı? Yann gidersin, sen öğre­
tirsin o sırn . . . Alırsın yüz bini. . . »

Avukatın da aklı yattı. Hatta karı koca bir­


likte gittiler. Kadın arabada kaldı :
cc Sen beş dakikada bitir işini, al parayı gel ! »
dedi.
Avukat da çıktı. Ama hangi beş dakika ! Bir
saat, iki saat, üç saat , beş saat geçti : Meydanda
kimse yok ! Nihayet sabaha karşı avukat merdi­
venlerde göründü . . . Perişan bir halde . Zorla yü­
. .

rüyor, sendeleye sendeleye . . . Ellerinde kocaman


iki siyah çanta . . Girdi otomobile . . .
.

cc Aldın mı yüz bini? » diye sorunca . . .


«Ne yüz bini? Dinle bak ! . . . Çıktım, istediği
yüz binlik işi yaptım. »
« Sonra? »
«Sonra kadın karyolanın altındaki bütürı pa­
ra çantalarını bana verdi. Ve, 'Devam et evladım,
devam et ! . . Sabaha kadar devam ! Al bütün para­
lar senin olsun . . . Cenazemi de belediye kaldır­
sın . . . 'Jt

- 110 .._
UNUTKANLIK

Teksas çölünde atı ile gitmekte olan bir kov ­


boy ön üne gelen kocaman yılana tam ateş edece­
ği sırada, yılan dile gelmiş ve :
«Kovboy beni öldüi'me, hayatınnı_bağışla. Bu­
na karşılık üç dileğini yerine getiirrim senin, » de­
mişti. Ve bu da kovboyun işine gelmişti :
<cPeki, Clark Gable gibi yakışıklı olmak isti­
yorum . » dedi.
«Oldun gitti. »
Kovboy aynaya bakar gerçekten de öyle olmuş­
tur.
«Ford kadar zengin olmak isterim. »
«Oldun gitti a efendim. » Kovboy heybesini
yoklar altınla dolu.
Üçüncü, evet üç üncüs ü , üçüncüsü . . .
«Atımınki kadar olsun isterim.»
« Hay hay efendim ! » Ve koyboy. . .
Sevinçle el atar ki, feryat . . . Tam tersi değil
mi. Altındakinin hastalanan atının yerine ödü nç
aldığı kısrak olduğunu unutmuş zavallı . . .

SÜRESİZ

Modaya pek düşkün, çıtı pıtı, güzel bir ba­


yan öğretmen kısa etek açık göğüs modasına faz­
la ilgi göstermiş, sınıfa da bu modayı yansıtan
giysilerle gelmişti. Bir ara ders anlatırken yerin­
den kalkmış, yürümüş, ön sıralardan birinin üze-

- 111 -
« Bu re ssam bir zaman lar senin arkadaş ınd ı
.değil mi? »
« E ve t . . . »
« Ona hiç çıplak poz v erd in mi?»
«Hayır. N ed en sordun ? »
« B u re s i m san a çok benziyor d a . . . »
« E vet, ben de farkettim . Demek hafızası çok
kuvvetliymiş adamın . . . »

YEDİ HARİKA

Karısı son d erece güzeldi ve adam on u ölesi­


ye kıskanıyordu . Uzun zamandır da şüpheleni­
yord u .
Bir gece ansızın eve döndü, bir d ede k tif eda­
sıyla etrafı kolaçan etti. Yatak odasındaki s igara
tablasını inceledi. İzmaritle rin bazılarının ucu
ruj lu, bazılarının değildi. Kan s ı bir erkekle bera­
berdi demek.
« Ben he r şeyi ç ok iyi biliyor u m , » diye bağ ır ­
dı adam.
«Ya, madem öyle, say bakalım dü nyan ın yedi
harikasını, » d i ye karşılık verdi kansı.

SIRTI KAŞINACAK KADIN NEREDE?

Birü lkenin vatandaşlığına girebilmek ıçın


üç koşul varmış .Üç aşamada bu nl arı yerine ge­
tirmeyenin vata n da,ş l ı ğ a kabul edilme ol anağı

- 1 14 -
yokmuş . Adamın biri de bu ülkenin vatandaşlığı­
na kabulünü isteyince, üç koşulu söylemişler.
«Önce kocaman bir şişe viskiyi kafana dikip,
solUk almadan içeceksin . Ardından çok azgın bir
kad ın la iki saat sevişeceksin. Son olarak da bir
,a:ymm sırtını kaşıyacaksm.ıı
«Olur, » demiş adam.
Ve v at and aş lı ğa kabul koşullarını yerine ge­
tirmek için harekete geçmi.�. Adamı almışlar,
yanyana bitişik üç kapının olduğu yere götür­
müşler :
«Haydi, başla bakalım birinci odadan ! . . » de­
mişler.
Adam girmiş birinci odaya. Masanın üzerin­
Q.e bir şiş e viski. . . Diktiği gibi tek solukta bitir-
1miş . . . Bitirmiş ama, o hızla ve o kafayla çıktığı
gibi . . . Doğru üçüncü odaya . . . Önlemeye çalış­
mışlar ama olanaksız ! Dalmış üçüncü odaya . . .
Kapı önünde beklemişler, beklemişler. Tam iki
,saat sonra. . . Görünmüş adam . . . üstü başı peri­
·
şan. Kan revan içinde . . . Soluk soluğa konuşmuş :
«Tamam . . . Ayıyı da hallettik iki saatte . . .
Haydi gösterin bakalım, nerede sırtı kaşınacak
kadın ? ıı

'f •

ŞU DEVEYİ BİR TUTSANA

Üç ay mı, beş ay mı, uzun süre kızgın çöller­


de devesinin üstünde hoplaya zıplaya giderken . . .
Belki de o zıplamanın seksüel etkisiyle., devesine
aşık olmuş . . . Adamın gözü devesinden başka bir-

- 1 15 -
şey görmüyo r. Eyleme ge çmeye n iy etli . . . Niyetli
1ımaya niyetl i ama, nasıl yapsın bu işi? Üstelik
jizerindeki ağırlığı aylardır taşıyan zavallı deve­
nin ise, bu karardan haberi yok. Eskiden «Heeeey
.

be, dur be ! » diye bağıran adam, şimdi d evesine


«Lütfen durur musun hayatım » ya da « Güzelim,
biraz yavaş gitsek mi, tatlım?» filan diyor. Deve
ise farkında değil, dedik ya. . . Bir sarsıyor, atıyor
.sevgilisini üstünden. . . Adam doğru dürüst öpe­
miyor bile s evgili devesini. . . Derken çölün biti­
minde, bir köye girdikleri sırada . . O ne? Bir genç
.

k ız . . . Dünya güzeli bir kız . . . Üstü başı parça par­


Ça yırtılmış . . . Ağlıyarak perişan bir halde koşu­
yor :

«İm daaa at ! . . Can kurtaran yok mu ? Kurta­


rın beni bu vahşiden . . . »

Gerç ekte n iri yarı bir adam, hani 'çam yar­


ması' dedikleri cinsten biri, kovalıyor kızı . . . Bi­
zim deveci aşık bu sahneyi görür görmez dayana­
mıyor . . . Atla dığı gibi, 'çam yarması'nın üst{ine . . .

Yı kıyo r yere . . . Ku rt arıyor kızı . . . G en ç kız korku­


dan büy ümüş gözlerle, ya rı çıplak durumda, se­
·
vinç gözyaşlarıyla yanaşıyor deveciye :
«Beni ku rtard ığın ız için size minnettatım . . .

Dileyin benden, ne dilerseniz . . . Size borcumu öde­


meliyim . . . Yapmayacağım şey yoktur sizin için . . .
Ne d e rs eniz ? Ne isterseniz ? »
« Ne istersem yapacak mısınız gerç ekt en ? »
« Elbette . . . »
« Öy ley se şu deveyi bir tutsana . . . »

- 116 ....._
ŞANS OLMAYINCA

Yaşamakta n bıkan adam intihar etme k için


tabancayı şakağına dayamıştı. Ama tir tir titri­
yordu heyecandan . . . Titremesi öyle arttı ki. . . te­
tiği çekt iğinde . . . 'Dan' diye kurşun fırladı, fakat
adam.ın beyni yerine tavanı deldi, üst kata . . . O
sırada üst katta da evin genç kızı yakışıklı bir
müzik hocasından piyano dersi alıyordu. Kurşun
tavanı deldi, halıyı geçti ve kızın oturduğu piya-
no taburesinin de altını delip yukarıya çıkınca . . .

Birden acı bir feryat duyuldu, «Ah elim» diye . . .

Piy an o hocası delikanlının feryadıydı bu . . .

PASLANMIŞ OLABİLİR

Adamı özel bir görevle dağın tepesine yolla­


mışlaxdı. Tam iki yıl, evet tam 24 ay orada kaldı.
Özel görevi başarmak için her sıkıntıya katl andı .
İki yılın biteceğine yakın, adam karısına telgraf
çekti :
11 S evgili karıcığım, salı günü hareket ediyo­
rum. Hafta sonunda, cumartesi günü orada ola­
cağım. Sen cuma günü git, tetanoz aşısı yaptı r .
Paslanmış olabilirim. »
YARIŞMA ÖDÜLLERİ

Televizyonda müthiş bir yarışma programı


yardı. Haftalardır sürüyor, herkes de heyecanla
izliyordu. Sonuçta üç yarışmacı finale kalmıştı.
Kendilerine o akşam tam yüz soru soruldu. Biri
l OO'ünü de bildi, öteki 99'da kaldı, biri de 98'de
kaldı. Sunucu ödülün dağıtılacağını açıkladı. Bir­
den kapıdan harika bir araba girdi. Her yanı som
altından bir araba . . . Yarışmacılar da, TV başın­
dakiler de şaşırmışlardı. Sunucu ilan etti :
«Bu altı n araba yarışmada üçüncülüğü ala­
nın ödülüdür.»
99 soruyu bilip de ikinci olan yarışmacı bunu
duyunca yerinde duramadı. Üçüncüye altın ara­
ba verilirse, kimbilir ona ne vereceklerdi. Derken
kapıdan tekerlekli bir servis arabası göründü. üs­
tünde şık, ama ufak bir paket vardı. Yarışma
ikincisi : 'İçinde harika bir mücevher, değerli bir
taş var herhalde' diye düşünürken, sunucu pake­
di aldı, açtı. Bir kekti bu . . . İkinci ya�macı şa­
şırmıştı :
« BU ne?» diye bağırdı . « Bir kek ha . . . üçüncü
gelene altın araba ! . . Ben ikmciyim, sadece bir kek
bana . . »
.

«İyi ama, bu kek majeste kraliçemiz tarafın-


dan yapıldı. » diye açıkladı sunucu.
((Şimdi ben kraliçeyi de. . . »
. . . . . . deyince, sunucu güldü :
((O, birincinin ödülü efendim. »

- 1 18 -
HATIRA DEFTERİ

Genç kız hatıra defteri tutuyordu. İ lk sayfa­


.Iarda şu satırlar vardı :
«Bu g ün yolda bir erkek beni arabasına a ldı .
.A ma sarkıntılık etmek istedi. Hemen indim. En
iyi arkadaşım iki bacağım sayesinde eve kadar
yürüdü m , ge ld im . . . »

.. Akş a m üstü bindiğim a rabada k i yaşlı adam,


beni yemeğe davet edince, derhal indim arabadan.
En iyi iki arkadaşım, bacağım sayesinde eve ka�
dar yürüdüm, geldim » . . .

« Restoranda yemek yerken arabasıyla beni


eve bırakmayı öneren gençle çıktım, ama biraz
s onra o da bana e liyle dokunmak isteyince, indim.
En iyi iki arkadaşım bacağım sayesinde yürü d ü m ,

eve geldim »
. . .

Genç kızın ev l endiği gü ne ait notta şöyle ya­


zıyordu :
«Dün gece en iyi iki arkadaşımı n arası açıl­
dı. . »
.

ACELENİZ NEYDİ ?

Mars'ı gezmek ü zer e dünyamızdan bir heyet


Mars'a uçar. Aralarında bir cie bayan vardır. Ora­
da her şey i dikkatle incelerken, bir salonda bir
kompüter görürler ve bunun ne işe yaradığını
sora rlar. Aldıkları yanıt şu olur :

- 1 19 ...__
«Bu makinenin bir hunisine biz bazı madde­
ler damlatırız ve düğmeye basarız. Beş dakika
sonra sol tarafından bir çocuk çıkar. Eğre çocuğu
beğenmezsek, çıktığı yere iade ederiz. Ta ki beğe­
ninceye dek bu deneyi sürdürürüz. »
Bu kez Marslılar dünyaılara sordular :
«Peki, sizde çocuk nasıl olur? »
«Bizde bu o kadar kolay değildir.»
« Lütfen bize gösterebilir misiniz?»

Aralarındaki kadına rica ederler, kadı n ka­


bul eder ve bir karyola ile yatak getirilmesini is ­
terler. Dilekleri yerine getirilir. Ve gös te ri yapılır.
Marslılar gösteri bittikten sonra :

« Peki çocuk nerede?» diye sorarlar. Dünya­


lılar :
«Dokuz ay sonra ancak dünyaya gelecek , ,,
derler.
Marslılar :
«Anlayamadığımız bir şey var, madem ki ço­
cuk dokuz ay sonra dünyaya gelecekti, ah'lı of'lu
son saniyelerdeki aceleniz neydi?»

SİZ DAHA İYİ BİLİRSİNİZ

Kasabaya genç bir doktor gelmişti. Kasaba­


nın en güzel kızı ona aşık oldu. Bir gün kendini
doktora göstermeye gitti. Genç kız muayenahene­
de iyice soyundu.

- 1 20 -
Doktor sordu :
<<Nereniz ağrıyor bayan ? »
Genç kız gözlerini kapayarak, kısık bir sesle
yanıt verir:
« Siz daha iy i bilirsiniz, siz daha iyi bilirsiniz
doktor . . . »

GEÇ KALMAK

Adamın biri ilk olarak bir çıplaklar kampına


üy e olur. İ lk gittiği gün bahçede muhtelif yerler-
de a sılı tabelalar görür, bu tabelalarda :
<<Dikkat burad a homoseksüeller var. » Birkaç
dakika d olaştıktan sonra yerde bir pusula görür.
Bunu yerden almak ü �re eğilir ve pusulada şu­
nu okur :
«Geç kaldınız, biz sizi ikaz etmiştik ! »

BİZİM EVDE DE KAVGA ÇIKACAK

Adamın komş usu karısıyla çekişiyormuş . Ka­


rısı kocasına :
«Bizim komş u lar neden kavga ediyorlar? Bir
dinle» demiş.
Kocası tahta p e rd e n in arkasından dinlemiş :
« Sen beni tatmin edemiyorsun ! » diyor.
Kadın sorar :
.« Niçin kavga ediyorlarmış, anladın mı?»

- 12 1 -
Bunun üzerine kadin da ellerini sofradaki
ekmeğe vurarak :
« Şu nimet hakkı için bizim evde- de kavga
çıkacak ! . . » demiş .

EMİN YOL

Yeni gelen hizmetçiy e ev sahibi bayan sorar :


cıÇocuk sever misiniz?.»

Hizmetçi :
«Evet, fakat beyefendi korunursa daha emin
olur ! »

BİRAZCIK HAMİLE

Genç adam, genç, güzel ve varhklı bir kız­


la evlenmek is tediğin i belirterek evlenme bürosu­
na başvurdu . Görevli, genç adama :
cTam size uygun bir hanım var elimde. Bir
portre kadar güzel, çok soylu bir aileye mensup,
inanamayacağınız kadar da varlıklı.» dedi.
Adam sordu :
« Peki ama, bu kadar üstün niteliklerinin ya­
nı sıra hiç mi kötü yanı yok? . . .
a:Var efendim . . Birazcık hamile ! »
.

- 1 22 ...._
ÖGRENMEK

Delikanlıyla genç kız birbirlerine sarılmış


dans ediyorlardı . Bir ara g-enç kız, delikanlıya
sordu :
«Sevgilim? »
« E fendim . . . »
«Beni seviyor musun?»
«Elbette » . . .

« Peki, ya dans etmesini? »


«Evet . . . »
«0 h a lde neden ikisini de iyice öğren m iyo r -

TOTOCHE KİM?

Birkaç Renault işçisi kantinde g-evezelik et-


mek ted irlerİçlerinden biri sorar :
.

ııGütenberg kimdir, biliyor musunuz?»


«Hayır,» der ötekiler.
«Güzel. Siz de benim gibi gece kurslarına git­
seydiniz, Gütenberg'in matbaayı bulan kişi oldu­
ğunu bilecektiniz . . . Ya Parmentier kimdir biliyor
musunuz?»

«Hayır, » der ötekile:r.


« Güzel, siz de benim gibi gece kurslarına git­
seydiniz, Parmentier'in patates'i bulan kişi oldu­
ğunu bilecektiniz. Eğer gece kurslarına gitmezse­
niz, yaşam boyunca . . . »

- 123 -
İşte o zaman, aralarından, lehimci olanı öf­
kelenip patlar :
«Oldu, anlaştık ! Gütenberg'in, Parmentier'in
kim o!duğunu bilmiyoruz. Ama sen , Totoche'un
kim olduğunu biliyor musun? »
«Hayır, »
«Peki, öyleyse öğren ! . Totoche, gece kursla­
rına gittiği n de karınla yatan heriftir ! . . . »

SEKS KİTABI

İki tavuk, çiftliğin mutfağının kapısını açık


bularak içeri girerler. Masanın üzerinde, yumur­
ta yapmanın yüz şekli adında bir yemek kitabı bu­
lunmaktadır.

Tavuklardan biri bunu görerek, ötekini dür­


ter :

«Bak, bak seks kitabı ! »

TRENDE BALAYI

Yeni evli çift balayı seyahatine çıkmıştı. Ge­


cenin geç saatine kadar konuştular, konuştular . . .
Bitişik kompartımandaki yaşlı adamcağız, bu ko­
nuşmalardan bir türlü uyuyamadı. Yeni gelin sık
sık :
«Ah, ah . . . Evlendiğimize bir türlü inanamı-
yorum sevgilim . Ah, ah . . . Evlendiğ imize bir tür­
lü inanamıyorum,sevgilim . . . »
İhtiyar adam day anam ad ı ve ara bölmeye
vurdu :
«Evladım, genç eşine evl end iğ in iz i kanıtla,
in ans ın da Uyuyalım artık . . »
. . . .

ET SUYU

Doktor, adamı iyice mu ay en e ettikten sonra


kansına döndü, üzüntülü bir sesle :
ccSakin olun bayan. Kocanız çok a ğı r hasta .
Bir hafta ya yaşar, ya da yaşamaz. »
Ertesi hafta ge ld iğ ind e durum de ğişmem işti.
Tekrarladı doktor :
«Bir haftalık ömrü var. Sakin olun » ..

Ertesi hafta geld iğ ind e hasta


ol dukç a iyileş­
mişti . Karısı adama bir şey içiriyordu. Kocas ı her
gün bir tabak et suyu içerdi.
«Hanım, hanım sen buna her gün bir tabak
et suyu verirsen tabi k i gebermez bu adam ! . . . »

KUMRAL

Pasaport işleml er in i yaptıran genç kız, ma­


sada b aşı nı kaldırmadan soru soran adama yanıt
yetiştiriyordu .

- 125 '-
« Göz rengi?»
«Ela. »
«Saçlar?»
cıSarı. »
Önündeki fişi dolduran memur yine başını
kaldırmadan sordu :
«Cinsiyet? »
Utançtan kıpkırmızı olan genç k ı z başını eğe­
r ek yanıt verdi :
{< Kumral . »

TEBRİK KARTI

Adam yılbaşı iç in tebrik kartı almak üzere


kırtasiyeciye girdi. Çeşitli kartlar vardı. Adam,
manzaralı, çiçekli, arkasında yazılar bulunan
kartlar arasından bir türlü seçim yapamıyordu . . .

Sonunda satıcı kız bir kart gösterdi kendisine . . .

Kartın arkasında şunlar yazılıydı :


«Bütün yaşamım boyunca sevdiğim tek ka­
dına . . »
.

Genç adam satıcıya :


«İyi, bu gerçekten güzel . . . Bana bunlardan
altı tane sarar mısınız?»

HAFIZA

Üç yaşlı İngiliz sohbet ediyorlardı. Biri :


«Biliyor musunuz, yemeklerden sonra puro
içmeye bayılırım. Olsa da tüttürsem. »

- 1 26 -
cıBen, bir bardak s koç viski içmeyi tercih ede­
rim . » dedi ikincisi.
Üçüncüsü :
«Ben, şöyle çiçek gibi bir kız, ı lık bir oda, ne­
fis bir m üz ik . . . Nefis bir müzik . . . Ne güzel olur­
du »
. . .

İki ihtiyar birden atıldı :


«Ne hafıza, ne hafıza ! >

İKİ DOST ARASINDA SÖYLEŞİ

« Biliyor musun, yirmi yıllık evliyim, buna


karşın sevdiğim hep aynı kadın . ıı
«Evet ama, bunu kendine sakla. Eğer karıma
bildirirSen, halin haraptır.»

DİVAN

Müdürün eşi ani olarak büroya gelir ve eşin i


sekreteri ilesevişirken yakaiar, öfke ile :

«Bari eşim ile yatağıma girseydiniz daha iyi


olmaz mıydı? »

Sekreter :
«Teşekkür ederim bayan, şefim divanda seviş­
mekten şikayetçi değil » . . .

- 1 27 -
GÖK KUŞAGI

Rose'un erkek arkadaşlarının sayısı biraz faz­


la kabarıktı ve babası bu halden oldukça rahat­
sızdı. Bir gün karısına :
«Rose'u kontrol etmek için müthiş bir şey
icat ettim. Bir televizyon periskopu . . . Erkek ar­
kadaşı gelip de odaya kapandıklarında, sadece şu
düğmeye basmam yeterli. Adam bizim kızın eli­
ni tutarsa yeşil lamba yanacak. Öperse pembe . . .
Tamam mı? »
Alet yerine yerleştirildi. Gece Rose'un erkek
arkadaşı geldiğinde, baba kestirmek için divana
uzanmıştı. Biraz sonra karısı kendini sarsarak
uyandırdı :
«Hey, kalkıp baksana şuna . . . Senin aletin
perdesinde gökkuşağının yedi rengi birden belir­
meye başladı. İçerde ne oluyor acaba?»

CADALOZ

Amerikalı John, eve ağzı burnu kan revan


içinde, iki dişi de kırık gelmişti. Kansı heyecanla
sordu :
« Ne oldu sana böyle ?»
«Üst kattak i zenciyle dövüştüm» dedi John .
« Peki ama, neden ? »
«Herif sağda solda, biri hariç apartmandaki
tüm kadınlarla y attım diyormuş . »
«Hıh, o da herhalde e n alttaki cadaloz ola­
cak. »

- 12 8 �
!� "'�güla
en a
üc
BEKRi MUSTAFA.
İNCiLİ Cı\VUS
FIKRALARI
a, enCJiiul
YAHUDi-KAYNANA
FIKRı\LARI !! iE;cwl-NASREO ��llOCA
FIKRfilRI
1

�-msu�
! DF.JJ-SARHOS 1
1 FIKRALARI
--�

1 A -�Biiul r-:@.--cmgınd
Sf:.KS . . öGRENCİ
FI KRAlARJ FIKRALARI

�--rogımı�
BALAl'l-.l!VLİl.iK
FIKRAL\lU

�.. I
'

You might also like