Professional Documents
Culture Documents
(METİN)
2
[Ib] Mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm Hazretleri devlet ve ikbâl ile Edirne
Şehrinden hareket ve nakz-ı ahd iden Leh keferesi üzerine teveccüh buyurduğu evkāt
ve menâzildir. fî sene 1083.
Mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm azîm alay ile Edirne’den otağ-ı humâyûna nüzûl
buyurdular.
Şehr-i muharrem, Yevm-i şenbih: 9, Mâh-ı nisan: 27, Rûz-ı Hızır: 5, Oturak: 27
Menzil: Yenice-i Kızılağaç, sâ‘at: 4, Şehr-i safer, Yevm-i düşenbih: 10, Mayıs: 27
Menzil: Yanbolu, sâ‘at: 7, Şehr-i safer, Yevm-i seşenbih: 11, Mayıs: 28, Oturak: 1
Menzil: Saray, sâ‘at: 4:30, Şehr-i safer, Yevm-i pencşenbih: 13, Mayıs: 29 1
Menzil: Aydos, sâ‘at: 4:30, Şehr-i safer, Yevm-i şenbih: 14, Haziran: 1, Oturak: 1
Menzil: Hoca Ömer, sâ‘at: 3:30, Şehr-i safer, Yevm-i düşenbih: 16, Haziran: 3,
Oturak: 1
[IIa] Menzil: Koparan, sâ‘at: 4:30, Şehr-i safer, Yevm-i çeharşenbih: 19, Haziran: 5
1
30 olmalıdır.
2
( ) boş bırakılmış.
3
Menzil: Köprü Köyü, sâ‘at: 6, Şehr-i safer, Yevm-i cuma: 21, Haziran: 7, Oturak: 1
Menzil: Döne, sâ‘at: 6, Şehr-i safer, Yevm-i yekşenbih: 23, Haziran: 9, Oturak: 2
Menzil: Hacı Oğlu, sâ‘at: 4, Şehr-i safer, Yevm-i pencşenbih: 27, Haziran: 13
Menzil: Musa Bey Karyesi, sâ‘at: 5, Şehr-i safer, Yevm-i cuma: 28, Haziran: 14
Menzil: Kurnalı Deresi, sâ‘at: 6, Şehr-i safer, Yevm-i şenbih: 29, Haziran: 15
Menzil: Karasu, sâ‘at: 6, Şehr-i safer, Yevm-i yekşenbih: 30, Haziran: 16, Oturak: 1
Menzil: Uzun Ali Çayırı, sâ‘at: 6, Şehr-i rebîülevvel, Yevm-i düşenbih: 1, Haziran:
18
[IIb] Menzil: Kartal, sâ‘at: 6, Rebîülevvel, Yevm-i pencşenbih: 11, Haziran: 27,
Oturak: 4
4
Menzil: Sahrâ-yı İsak Sıddık, sâ‘at: 4:30, Rebîülevvel, Yevm-i pencşenbih: 18,
Temmuz: 4
Menzil: Sahrâ-yı kolcuk der kurb-ı Vaniş, sâ‘at: 4, Rebîülevvel, Yevm-i cuma: 19,
Temmuz: 5
Menzil: Çuçura, sâ‘at: 6, Rebîülevvel, Yevm-i çeharşenbih: 24, Temmuz: 10, Oturak:
7
3
Temmuz olmalıdır.
5
Menzil: Koru-yı Keşişan, sâ‘at: 1:30, Cemâziyelevvel, Yevm-i şenbih: 10, Ağustos:
24, Oturak:5
Menzil: Sahra-yı Bucac, sâ‘at: 4, Cemâziyelahir, Yevm-i düşenbih: 11, Eylül: 23,
Oturak: 4
4
17 olmalıdır.
6
Menzil: Sahra der kurb-ı Bucac, sâ‘at: 1:30, Cemâziyelahir, Yevm-i şenbih: 16,
Eylül: 28, Oturak: 11
Menzil: Sahra-yı Kopıcan, sâ‘at: 6, Şehr-i receb, Yevm-i seşenbih: 10, Teşrînievvel:
22
Menzil: Çuçura, sâ‘at: 6, Şehr-i receb, Yevm-i pencşenbih: 12, Teşrînievvel: 24,
Oturak: 1
Menzil: Gurzeşt, sâ‘at: 5, Şehr-i receb, Yevm-i cuma: 14, Teşrînievvel: 26, Rûz-ı
kasım
7
Menzil: Sahra-yı Pagol, sâ‘at: 5, Şehr-i receb, Yevm-i şenbih: 15, Teşrînievvel: 27
Menzil: Sahra-yı Çeretin, sâ‘at: 5, Şehr-i receb, Yevm-i yekşenbih: 16, Teşrînievvel:
28
Menzil: Gegeç Ağzı, sâ‘at: 5, Şehr-i receb, Yevm-i düşenbih: 17, Teşrînievvel: 29
[IVa] Menzil: İsak Sıddık, sâ‘at: 4, Şehr-i receb, Yevm-i çeharşenbih: 19,
Teşrînisâni: 1
Menzil: İsakçı, sâ‘at: 8, Şehr-i receb, Yevm-i cuma: 21, Teşrînisâni: 3, Oturak: 3
Menzil: Kışlağ-ı Hacı Köyü, sâ‘at: 6, Şehr-i receb, Yevm-i çeharşenbih: 25,
Teşrînievvel 5 : 6
Menzil: Uzun Ali Çayırı, sâ‘at: 7, Şehr-i receb, Yevm-i cuma: 27, Teşrînisâni: 8
Menzil: Karasu, sâ‘at: 6, Şehr-i receb, Yevm-i şenbih: 28, Teşrînisâni: 9, Oturak: 1
Menzil: Kurnalı Deresi, sâ‘at: 6, Şehr-i receb, Yevm-i düşenbih: 30, Teşrînisâni: 11
Menzil: Musa Bey Karyesi, sâ‘at: 6, Şehr-i şabân, Yevm-i seşenbih: 1, Teşrînisâni:
12, Oturak: 1
Menzil: Hacı Oğlu Bazarı , sâ‘at: 5, Şehr-i şabân, Yevm-i pencşenbih: 3, Teşrînisâni:
14
5
Teşrînisâni olmalıdır.
8
Menzil: Pravadi, sâ‘at: 4, Şehr-i şabân, Yevm-i yekşenbih: 6, Teşrînisâni: 17, Oturak:
1
Menzil: Aydos, sâ‘at: 3, Şehr-i şabân, Yevm-i cuma: 11, Teşrînisâni: 22, Oturak: 1
Menzil: Bahşili Yurdu, sâ‘at: 4, Şehr-i şabân, Yevm-i düşenbih: 14, Teşrînisâni: 25
Menzil: Paşa Köyü, sâ‘at: 8, Şehr-i şabân, Yevm-i seşenbih: 15, Teşrînisâni: 26,
Oturak: 1
Menzil: Çömlek Köyü, sâ‘at: 7, Şehr-i şabân, Yevm-i pencşenbih: 17, Teşrînisâni: 28
7
Elhamdülillâhi Te‘âlâ mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm ﺧﻠّﺪت ﺧﻼﻓﺘﻪ اﻟﻲ ﻳوم اﻟﻖﻳام
6
Teşrînisâni olmalıdır.
7
Hilafeti kıyamet gününe kadar baki olsun, mealinde.
9
Bismillâhirrahmânirrâhim
8
Allah onların saltanatlarını zamanın sonuna kadar sürdürsün, mealinde.
9
Günün ortasındaki güneş gibi, mealinde.
10
mazmûn-ı sa‘âdet-makrûnun âsâr-ı celîlesi akreb-i evânda nümâyân ola deyü sagîr ü
kebîr bükâ ile du‘â ve niyâzların peyveste-i âsmân eylediler. Bu tertîb ü tezyîn üzere
otağ-ı humâyûnlarına nüzûl ve vusûl ve vukū‘undan sonra Vüzerâ-yı izâm dahi yerlü
yerüne karar ve kapuların mükemmel ve müretteb ve mühimmât-ı sefer itmâmına
bezl-i iktidâr ile günden güne tevâbi‘âtı terakkîde olmağla şark ve garb seferinde
mevcûd bulunan erbâb-ı seferin ehl-i vukūf Vüzerâ-yı izâm hazarâtının bu mertebe
[7b] mükemmel ve müretteb kapuları olmaduğun nakl ve tahkîk eylemişlerdir.
Mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri dahi bu husûsu mutazammın her-bâr fermân
14
Yem-i mezbûrda oturak olup inâyet-i Bârî ile havâ küşâde ve latîf olup
mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm refâh-ı hâl üzere karar ve ârâm buyurdular.
16
Yevm-i mezbûrda bi-emri’llâhî te‘âlâ bârân-ı azîm vâki‘ olup ve vakt-i zuhra
değin ârâm itmediğinden esnâ-yı tarîk şib ü firâz ve tarafeyni azîm ormanlu olup
yoldan sapmak ve salt atlu araba [12a] ve deve ve katardan ve yüklü davardan
savuşmak mümkin olmadığından esnâ-yı tarîk nerdübanlu ve çamurlu ve azîm
bataklu olmağla ekseri yıkılup esvâb u eşyâ dökülüp kalup otağ-ı humâyûn Vüzerâ-yı
izâm çergeleri ve bâr-hâneleri mu‘tâd üzere mahalline vâsıl olmayup mehâbetlü
Pâdişâh-ı İslâm ve Vüzerâ-yı izâm tarîk-ı ıssızdan teveccüh buyurmalarıyla Kamçı
nehri üzerinde olan cisrden ubûr ve ordu-yı humâyûn olacak sahrâya vusûl
buyurduklarında birer küçük çergede karar buyurup otağ-ı humâyûnu mu‘accelen
îsâle Defterdâr Paşa sür‘at üzere azîmet idüp sa‘bü’l-mürûr olan mahalle vusûlünden
fukarânın çekdüğü âlâm u meşakkatten haberdâr ve hissedâr olmak içün süvâr
oldukları esb-i tâzî bir mikdâr serkeşlik idüp kendülere zahmet virdüğü şâyi‘
olmuşdur. Ehl-i İslâm’ın ba‘zıları vakt-i asrda ve vakt-i magribde gelüp ve ba‘zıları
kādir olmadıklarından cibâlde kalup su‘ûbet-i küllî zâhir olmağın oturak fermân ve
dellâl nidâ eylemişdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup inâyet-i Bârî ile havâ küşâde olmağın
Balkan’da kalan ehl-i İslâm vakt-i duhâdan sonra ordu-yı humâyûna gelmeğe
başlayup vakt-i magribe değin münkatı‘ olmadılar. Yüzelliden mütecâviz deve ve
bunlardan ziyâde katır ve bâr-gir ve araba dökülüp kalup kat‘-ı ümîd olmağın ashâbı
19
bârların ihzâr içün gayri davar tedârük idüp kazâya rızâ deyü hâtır-ı hüznilerin tesellî
eylediler. Vak‘ada Balkanın sa‘b olduğu mukarrer ve vefret-i bârân vukū‘u su‘ûbetin
muzâ‘af ittiğü muhakkak. Ammâ tevsî‘-i tarîka me’mûr olân mübâşirîn adem-i
takayyüd illet-i müstakille olmağla mazhar olduğu du‘â kendüyü makūm-ı felâha
ulaşdırmaz fehm olunur. Hatta Şeyhü’l-İslâm hazretlerinin inhirâf-ı mizâc-i şerîfleri
olmağla taht-ı revân ile bulunup çamura saplanup meşakkat-i azîm üzereler iken
sa‘âdetlü [13a] Kāimmakām Paşa hazretlerinin huddâm-ı Enderûnu müsâdif olmağla
atlatdırup selâmete ulaştırdılar. Mübâşir hakkında fetvâ-yı şerîfe tâlib bulunsa
muktezâ-yı şer‘-i şerîf üzere bilâ-tereddüd vücûda gelürdü. Her ne hâl ise yevm-i
mezbûrda herkes hâline intizâm virüp karar ve ârâm olundu.
Yevm-i mezbûrda inâyet-i Bârî ile i‘tidâl-i havâ nasîb olup mehâbetlü
Pâdişâh-ı İslâm devlet ü ikbâl ile otağ-ı humâyûna nüzûl buyurdular. Ba‘zılarının
esvâb ve eşyâsı henüz gelmeyüp ve develerin bağlanacak vakti olmağın oturak
fermân olunup ve dellâl nidâ eylemişdir.
havâda germiyyet olup ba‘de’l-asr bârân-ı rahmet vukū‘undan i‘tidâl-i havâ nasîb
olup zâd ü zahîrede zarûret olmadığından herkese refâh-ı hâl hâsıl olmuşdur.
havâda germiyyet küllî iken vakt-i asrda bârân-ı rahmet vukū‘undan i‘tidâl-i havâ
nasîb oldu. Zâd u zahîre dahi murâd üzere müstevfâ bulunup zarûret çekilmedi.
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere Pâdişâh-ı İslâm hareket ve Vüzerâ-yı izâm ile
azîmet buyurup tarafeynde olan alaylara edâ-yı selâm ile [17b] mürûr idüp vakt-i
duhâda otağ-ı humâyûnlarına nüzûl buyurdular. Devletlü Haseki Sultân hazretleri ve
devletlü Şehzâde-i âlî-nijâd hazretleri Babadağı şehrinde ârâm buyurmak murâd-ı
humâyûn olmağla, Vezîr-i mükerrem İbrahim Pâşâ dahi ma‘ân alıkonmuşdur. Yevm-
i mezbûrda Boğdan Voyvodası tarafından diller gelüp Kamaniçe muhâfazasında olan
Macar ve Nemçe melâ‘îninden oldukların ve Leh Kıralı tabur kurmak tedârükünde
olduğun haber virmişlerdir.
pirincin keyli yüzyetmiş akçaya ve kahvenin vakiyyesi üçyüz akçaya ve şa‘îrin keyl-i
istanbulîsi yirmidört akçaya ve baklın keyli elli altmış akçaya alınub ba‘zı mertebe
kahvenin bahâsı tenezzüle varmağa yüz tutdu.
Yevm-i mezbûrda oturak olup gerüden gelen vüzerâ ve mîr-i mîrân alayı
göstermek fermân olunmağın Haleb muhâfızı Vezir Kaplan Paşa ve ber- vech-i
arpalık Hamid sancağına mutasarrıf olan Küçük Mehemmed Paşa ve Karaman
Beğlerbeğisi Ali Paşa ve Niğbolu sancağına mutasarrıf Osman Paşa ve Kırşehri ve
Sirem sancaklarına mutasarrıf olan ümerâ alaylarıyla huzûr-ı humâyûna uğrayup
merâtiblerince hıla‘-ı fâhirelere mazhar olup ba‘dehû devletlü Sadr-ı âlî huzûruna
geldüklerinden kendülerine ve ba‘zı ağavâtına hıl‘atlar geydirilüp yerlü yerine karar
eylediler.
Yevm-i mezbûrda oturak olup Boğdan voyvodası ahz ittirdüğü on nefer Lehlü
kâfiri irsâl itmekle huzûr-ı Âsafî’de söylediklerinde Leh Kıralı tarafından ikibin
mikdârı kâfir dil almağa ta‘yin olunmağla Boğdanlıya müsâdif olup bir mikdârı katl
ü mürd oldukların ve bunlar ahz olunup sâiri firâr eylediklerin haber virdiler. Ve
Kıral-ı zall Nemçe ve Moskov taraflarından imdâd talebinde olduğun söylediler. Ve
Karaman Beğlerbeğisi Ali Paşa’nın bölükbaşısı olan Seyfi bölükbaşı vüzerâ ve mîr-i
mirân kapularında olan segbânâna virdikleri bahşişe kanâ‘at eylemeyüp ve töhmet-i
sâbıkası olmağla ser-çeşme ma‘rifetiyle cezâsı tertîb olunup sâire mûcib-i nasîhat ve
sebeb-i ibret oldu.
devlete yazup bildirmekle bu haber-i meserret eserden ehl-i İslâma sürûr-i küllî hâsıl
olmuşdır. Hakîkat-i hâl selâtin-i Âl-i Osmân ebbeda’llâhü saltanatühüm ilâ-
inkırâzi’l-deverân hazarâtının mülûk-ı sâireye teşerrüf ve tasaddurları dîbâce-i
ünvânları hâdimü’l-haremeyni’ş-şerîfeyn elkābı ile mu‘anven olduğu cihetden
olmağın Haremeyn-i şerîfeynin hidemât-ı celîlesini mehâbetlü ve kerâmetlü Pâdişâh-
ı İslâm hazretleri himmet-i mülûkâneleriyle mühimm idüb Vezîr-i müşârün-ileyhi
ta‘yîn ve levâzımâtın ihsân buyurmağla bi-avnihî te‘âlâ zamân-ı devletlerinde bir
vechile âsâr-ı celîlesi rû-nümâ olduğu şarkdan garba velvele-endâz olup âmme-i
müslimîn sebât-ı kadr ü saltanatları [21b] da‘avâtın ez‘âf-ı muzâ‘af eylemişlerdir.
Menzil-i mezbûrda üç-dört gün şedîd rüzgâr vukū‘undan asker-i İslâm muztarib
olmuşlarken bî-emrihi te‘âlâ bârân-ı rahmet nâzil ve gubâr zâil olup hamd ü ferâvân
olundu.
gösterüp kapusu mükemmel olmağla hıla‘-ı fâhire ile huzûr-ı humâyûnda ve huzûr-ı
Sadr-ı âlide mazhar-ı inâyet olmuşdur. Ve Silifke sancağına mutasarrıf olan Küçük
Mehemmed Paşazâde İbrahim Bey alay gösterüp babasına taklîd ve tarîkine sülûk
itmekle kapusu mükemmel olmağın akrânından efzûn inâyete mazhar oldu. Yevm-i
mezbûrda bi-emri’llâhi te‘âlâ bârân-ı rahmet vukū‘undan şiddet-i germâ def‘ olup
i‘tidâl-i havâ nasîb oldu. Karye ahâlisinden nân ve şa‘ir vâfir bulunmağla asker-i
İslâm murâd üzere refâhiyetde oldular.
Yevm-i mezbûrda hareket olunup bârân-ı rahmet vâki‘ alay olmayup fermân
üzere yerlü yerine revâne oldular. Pâdişâh-ı İslâm Vüzerâ-yı izâm ile azîmet ve nüzûl
buyurdular. Menzil-i mezbûrda şa‘irin keyl-i İstanbulîsi yirmibeş otuz akçaya satılup
ve Tatar tâifesi arabalarla ordu-yı humâyûn içinde ruğan-ı sâde gezdirüp vakıyyesin
otuza otuzbeş akçaya fürûht eylemişlerdir.
Yevm-i mezbûrda mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm mu‘tâd üzere Vüzerâ-yı izâm ile
revâne olup tarafeynde olan alaylar cenaheyn revâne olmaları fermân olunmağın, ol
minvâl üzere hareket olunup yemeklikde bir mikdâr ârâmdan sonra nüzûl buyurdular.
Ve mukaddemâ Hân-ı âlî-şân tarafına gönderilen devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin
ağası ve Hân’ın [23a] Bahadır Ağa nâmında olan ağası gelüp Hân hazretleri fermân-ı
Pâdişâhî üzere bî-şümâr asker-i Tatar ile hareket idüp ordu-yı humâyûna doğru
gelmesinden a‘dâ-yı dînin memleketi içinden gelmesin istisvâb itmekle âzim olduğun
i‘lâm eylemiştir. Menzil-i mezbûr Purut kenârında vâki‘ olup dakīkın vakıyyesi beş
akçaya ve peksimâdın vakıyyesi onbeş akçaya satılup lahm-ı ganem ve bakar
müstevfâ bulunmuşdur. Ve şa‘îrin bir yemi onbir akçaya satılmışdır.
Yevm-i mezbûrda yevm-i evvel üzere alaylar cenâheyn olup vakt-i duhâda
nüzûl olundu. Purut nehri kenârında çayırı vâfir menzildir.
Yevm-i mezbûrda dahi alaylar cenâheyn olup vakt-i duhâda nüzûl olundu.
Purut nehri kenârında çayurlu vâdidir. Bir mikdâr bârân vâki‘ oldu.
mikdârı Boğdanlı ile cânib-i yemînde alay gösterüp vakt-i duhâda nüzûl olundu.
Menzil-i mezbûrda şa‘irin keyl-i İstanbulîsi yüzaltmış akçaya ve dahi ziyâdeye
satılup zarûret çekilmişdir. Boğdan vilâyetinde bu mertebe muzâyaka, Boğdan
Voyvodası yol üzerinde olan kurâ re‘âyâsın savuşdurmağla oldu.An-karîb mazhar-ı
gazab-ı pâdişâhi olsun deyü asker-i İslâmın teveccühleri olmuştur. Yevm-i mezbûrda
bi-emrihî te‘âlâ ba‘de’l-asr bârân-ı rahmet vâki‘ olup ve der-akab havâ küşâde ve
latîf olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda oturak olup fermân-ı humâyûn üzere umûm zahîresi tevzî‘
olundu. Ve ordu-yı humâyûnda dahi zâd ü zahîre ferâvân [26b] bulunup asker-i
İslâmın müzâyakaları def‘ olmağla bâ‘is-i merhâmet ü inâyet olan vükelâ-yı devlete
hayır-du‘â-yı bî-nihâye eylemişlerdir.
Cebeciyân Topcıyân
Neferen Neferen
1800 1300
darb darb
36 26
Neferen
34825
34825000
[27b] Vech-i meşrûh üzere otuzdört binsekizyüz yirmibeş nefer kul tâifesinin
her neferine biner akça olmak üzere üçyüz kırksekiz yük yirmibeş bin akça ihsân-ı
Pâdişâhî olup kul tâifesi mesrûren hidemât-ı humâyûna dâmen-der-miyân eylediler.
Yevm-i mezbûrda Özi muhâfızı Vezir Halil Paşa ve Anadolu Beğlerbeğisi Ali Paşa
ve Karaman ve Adana Beğlerbeğleri eyâletleri askeriyle çarhacı tâ‘yîn olunup ilerüye
revâne olmuşlardır.
Yevm-i mezbûrda oturak olup zâd u zahîre ferâvân olduğundan gayri Vüzerâ-
yı izâm dâirelerinde şa‘îrin keyl-i İstanbulîsi yirmi üçer akçaya değin gezdirilüp
satılmıştır. Ve sefer-i humâyûn içün âmâde olan balyemez toplar ordu-yı humâyûna
vâsıl olmuşdur. Menzil-i mezbûrda asker-i İslâm İsakçı mertebesinde zahîrelenüp ve
ba‘zılar zahîrelerinden birer mikdârın Yaş şehrinde alıkoyup hıfz ittirmişlerdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup dergâh-ı âlî yeniçerileri ağası kalkup ilerüye
revâne oldular. Ve Purut nehri üzerinde olan cisrin muhâfazasına ulûfeciyân-ı yesâr
ağası Parmaksız Ahmed Ağa neferâtıyla ta‘yin olunup Çuçura’da karar eylemesi
fermân olundu.
Yevm-i mezbûrda mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm Vüzerâ-yı izâm ile mu‘tâd üzere
hareket ve tarafeynde topdan müheyyâ olan alaylara edâ-yı selâm ile mürûr idüp
vakt-i duhâda nüzûl buyurdular. Menzil-i mezbûr dahi Purut nehri kurbunda olup iki
mahalde bataklar olmağla binâ olunan cisirlerden âsân vech üzere mürûr olunup
karar olundu.
[28b] Yevm-i mezbûrda mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm Vüzerâ-yı izâm ile mu‘tâd
üzere azîmet ve yemeklikde bir mikdâr ârâmdan sonra tarafeynde olan alaylara edâ-
yı selâm ile mürûr idüp nüzûl buyurdular. Yevm-i mezbûrda devletlü Hân
hazretlerinin küçük hazîne-dârı gelüp getürdüğü üç nefer diller huzûr-ı humâyûna
ihzâr olunduklarında Hanko la‘înin Kazaklarından olmağla haklarından gelinmişdir.
Ve bir mikdâr Kazak tâifesi Doroşenko hatman’dan yüz döndürüp Hanko kâfire
mütâba‘at idüp revâne olmalarıyla Nûreddîn Sultan ve Doroşenko hatman imdâdında
olan Rumeli’nin altı sancak ümerâsı ve zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârı üzerlerine azîmet
35
Yevm-i mezbûrda mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm Vüzerâ-yı izâm ile mu‘tâd üzere
hareket ve yemeklikde bir mikdâr ârâm idüp tarafeynde olan alaylara edâ-yı [selâm]
ile mürûr idüp vakt-i duhâda nüzûl buyurdular. Menzil-i mezbûrda zâd u zahîre
müstevfâ bulunup refâh-ı hâl hâsıl oldu. Bir iki def‘a bârân nâzil olup i‘tidâl-i havâ
nasîb olmuşdur.
10
Rebîülâhir olması gerekir.
37
Yevm-i mezbûrda Turlu üzerinde binâ olunan cisrin öte başında karar itmek
içün Özi muhâfızı Vezir Halil Paşa eyâleti askeriyle ma‘mûr olmağın kayıklar ve
sallar tedârük idüp ubûra mübâşeret ve İzvanca kal‘asının muhâfazasına Küçük
Mehemmed Paşa ta‘yîn olunmağın vâsıl olup küffarın mezrû‘âtın levendâtına cem‘
itdirüp ganîmet ile hâli muntazam olduğu şâyi‘ oldu. Ve Yaş altında bir çorbacının
rûsiyyü’l-asl bir kölesi firâr idüp Kamaniçe kal‘asına varmağla on kadar kâfiri
kendüye uydurup ve dil almak içün ordu-yı humâyûn etrafını cüst ü cûda iken
serhadlüye müsâdif olup ahz itmelerüyle huzûr-ı humâyûna ihzâr eylediklerinde bu
minvâl üzere hareket eyledüğün i‘tirâf itmekle başı kesilüp cezâsın bulmuşdur.
Menzil-i mezbûrun etrâf ü eknâfı çayırlu, evsa‘, odunu vâfir olup zâd u zahîre dahi
murâd üzere bulunmağla ehl-i İslâm refâh-ı hâl üzere olup cisrin itmâmına ve diyâr-ı
a‘dâya [32b] azîmete intizâr üzere oldular. Vâki‘de Turlu nehrinin karşu yakası a‘dâ-
yı liyâmın mezrû‘âtı ile pür olup vakt-i hasad ve tahassul-i zâd ü zevâd mahalli
olduğundan asker-i İslâmın mürûr u ubûra ihtimâmları bir mertebede zâhir olmuşdur
ki tahrîri muhâldir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup cisrin itmâmına ihtimâm içün devletlü Sadr-ı
âlî hazretleri ve sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri Turlu kenârında birer çerge
kurdırup karar buyurdular. Ve karşu yakaya mürûr iden asker tahassun itmek içün
şaranpo binâsın mübâşeret eylediler. Tatar tâifesi mürûr iden askerin atların ve bâr-
gîrlerin ücretleriyle karşu yakaya yıldırup geçürmüşlerdir. Ve yeniçeriyândan yazılan
üçyüz mikdârı serdengeçti ba‘de’l-asr karşu yakaya mürûr eylediler. Ve Tatar
tâifesinden vüzerâ ve mîr-i mîrân kapularından her ne kadar var ise karşuya geçüp
Özi muhâfızı Halil Paşa’nın yanına varmaları içün hatt-ı humâyûn-ı sa‘âdet makrûn
sâdır olunmağın cümlesin geçürmüşlerdir. [33a] Yevm-i mezbûrda ordu-yı
humâyûndan dil almak içün Kamaniçe kal‘asından birkaç kâfir karşu yakada cüst ü
cû üzereler iken cânib-i Pâdişâh-ı İslâma itâ‘at eyliyen Lipka Tatarına müsâdif
olduklarından bir kaçın katl idüp ve dil içün cebe ve çevşen ile müsellah bir Leh
39
Yevm-i mezbûrda dahi vükelâ-yı devlet cisir başına varup itmâmına ikdâm ü
himmet buyurdular. Ve Hân-ı âlî-şân Leh diyârında vâki‘ Bar kal‘asına dâhil olduğu
haberi vâsıl olmağın mukaddemâ dillerle gelen küçük hazinedârı tarafına yollandı.
Yevm-i mezbûrda vakt-i magribde bârân vâki‘ olup ve der-akab def‘ ve havâ küşâde
oldu.
Yevm-i mezbûrda vükelâ-yı devlet cisir başında karar idüp itmâmına ihtimâm
buyurdular. Ve İzvanca muhâfazasında olan Küçük Mehemmed Paşa beşyüz mikdârı
âdem ile kethüdâsın Kamaniçe kal‘ası tarafına göndermiş idi. Kamaniçe havâlisinden
mürûr idüp kurbunda olan bir palankanın varoşuna hücûm itdikde ceng ü cidâlden
sonra zabt idüp esîr ve hayvânâtın ahz idüp varoşu ihrâk eyledüğün ve ganîmet ile
kendüye vâsıl [34a] olduğun tafsîl üzere devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine i‘lâm idüp
diller ile mezbûr kethüdâsın irsâl itmeğin hıla‘-ı fâhire ile mazhar-ı inâyet oldu.
40
Yevm-i mezbûrda dahi bi-emri’llâhi te‘âlâ beyne’s-salâteyn bârân vâki‘ olup ve der-
akab def‘ olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda dahi vükelâ-yı devlet cisir başına varup itmâmına ihtimâm
eylediler. Ve asker-i İslâmın ba‘zıları karşu yakadan diller ihzâr idüp re‘âyâ makūlesi
olmağla ahvâl bilmediklerinden ahz idenlere ihsân olunmağın herkes esîrin ordu-yı
humâyûn sevkinde fürûht idüp muğtenim olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda vükelâ-yı devlet cisir başında karar idüp itmâmına ziyâde
ihtimâm buyurdular. Bir gün evvel itmâmına medâr olmak içün karşu yakadan dahi
mübâşeret olunup ve levâzımât-ı cisr neccarâna irişdirilmek içün berü yakada [34b]
Rumeli’nin zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârından ve karşu yakada Özi eyâletinin zu‘amâ ve
erbâb-ı tîmârından nevbet ile hizmete ta‘yîn olunup murâd-ı humâyûn üzere
ihtimâm-ı küllî olunduğundan gece ile meş‘aleler yakdırılup takayyüd olunmuşdur.
Ve karşu yakada olan neccârlara timura müte‘allık mühimmât virüp, “zâyi‘ ve telef
olmaya” deyü Defterdâr Paşa ağalarından Çapkın Receb Ağa’yı ta‘yîn eylemişdi.
Gece vaktinde mühimmât tevzî‘ iderken cisirden suya düşüp bi-emrihî te‘âlâ vakti
gelmeyin halâsa çapüklük medâr olmayup nâ-bûd oldu. Cisrin dahi itmâmı karîb
olmağın Maraş Beğlerbeğisi Hasan Paşa muhâfazasına ta‘yîn olunmuşdur.
sekiz nefer ağasına hıl‘atlar ihsân olundu. Andan sonra Bozok sancağına mutasarrıf
olan Yahya Bey ve Canik sancağında mutasarrıf olan Can Arslan Paşazâde
Mehemmed Bey ve Divriği sancağı beği alayların gösterüp huzûr-ı humâyûnda ve
Sadr-ı âlî huzûrunda hıl‘atlar giyüp yerlü yerlerine revâne oldular. Bunlardan sonra
Eflak voyvodası olan Ligoroşfu dahi atlu ve piyâde dörtbin mikdârı Eflak askeri ile
huzûr-ı humâyûnda alay gösterüp ve devletlü Sadr-ı âlî kadr hazretlerinin huzûruna
geldikde mu‘tâd üzere hıl‘atlar ihsân olundu. Yevm-i mezbûrda Hân hazretlerinin
sarrâcbaşısı gelüp Hân hazretleri ve Doroşenko hatman Kamaniçe kal‘ası havâlîsine
gelüp irtesi Turlu nehrine karîb mahalle nüzûle karar virdikleri haberin getürmüşdür.
Vâki‘de Tatarın vâsıl olduğu semtlerde duhân asumâna direk direk olmak alâmet
olduğun nakl iderlerdi. Vusûlleri haberi vâsıl olmadın [35b] Kamaniçe tarafında ol
minvâl üzere alâmetle zâhir olmağın vukūfu olanlar mukaddemce haber virmişler idi.
Ve Kamaniçe kal‘asının cevânib-i erba‘ası ne hâl üzeredir. Muhâsaradan haberdâr
olan Rumeli’nin sağ ve sol kol alay beğileri ve yeniçeriyân ocağından orta çavuş
ikibin mikdârı âdem ile irsâl olunmuşlar idi. Sür‘at üzere varup görüp ve avdet idüp
vusûllerinden ziyâde metânet ü istihkâmda olup ve vâki‘ olan mahalleri ziyâde sa‘b
olduğun haber virdikleri haber alındı.
evkāta makrûn eyleye. Vakt-i duhâdan sonra bârân-ı rahmet vâki‘ olup ve der-akab
havâ küşâde ve latîf olmuşdur.
şâhîlerine ve misketlerine bir ağızdan âteş virüp azîm velvele kopardılar. Sâir vüzerâ
dahi her biri bir tarafdan etrâf ü eknâfın gözden geçirüp sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa
hazretleri murâd üzere her tarafların gördükten sonra garb tarafında bir mahalde
karar buyurup ma‘an olan vüzerâ ve erkân-ı devlet huzûruna geldiklerinde [37b]
tabya ve kal‘a ve şehre nâzır olan garb tarafında vâki‘ püşte-i bâlânın bâlâsına
inşâ‘llâhü te‘âlâ mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin otağ-ı
humâyûnları vaz‘ olunmak ve ordu-yı humâyûn mu‘tâd üzere kal‘aya doğru olup
ibtidâ tabya muhâsara olunmak zamîr münîrlerinden tahmîn olunduğu üzere Vüzerâ-
yı izâma ve erkân-ı devlete ifâde buyurduğında re’y-i âlîlerin istisvâb itmeleriyle bir
mikdâr dahi ol mahalleri gözden geçürmek üzere iken a‘dâ-yı liyâm müte‘âkıben
topların atup velvele-i azîm itdiklerinde asker-i İslâm dahi her köşede kendülerin
izhâr ü ayân idüp ve dil ve baş almak sevdâsıyla piyâde ve süvâr niceler şehir
kenârında olan bustânlara seyirdüp ve segbânân dahi ba‘zı mahallerden a‘dâ ile
tüfenglenüp ve lâkin a‘dâ-yı hâsirîn bu mertebe askeri gördükde içerüye firâr idüp
ancak bir kafire serhadlü müsâdif olmağla başın kesüp sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa
huzûruna getürmekle murâdından efzûn nâil-i ihsân oldu. Dört sâ‘atden mütecâviz
a‘dâ-yı dîne karşu karar olunup [38a] melâ‘în bu kadar top ve şâhî ve misket atup
asker-i İslâm gâh üzerlerinden ve gâh yanlarından ve gâh önlerine gülleleri isâbet
idüp bi-avnihî te‘âlâ bir ferde zarar îrâs eylemedi. Ancak ma‘an birkaç Tatar bulunup
tu‘meleri olmak nasîb olan bir levendin atı ayağına top güllesi isâbet idüp hurd
itmekle derhâl Tatar’lar zebh idüp yağma eylediler. Sâhibine sa‘âdetlü Kāimmakām
Paşa hazretleri bahâsından ziyâde ihsân idüp hâtırın hoş eyledi. Ba‘dehû ol havâlîde
karar ve ba‘de’t-ta‘âm salât-ı zuhru edâ idüp murâd olunan ahvâllerde bi-lutfihî
te‘âlâ noksan kalmamakla avdet olunup ba‘de’l-asr ordu-yı humâyûna vusûllerinde
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri doğru devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine varup
karar u ârâmdan sonra ba‘de’s-salâti’l magrib ma‘an huzûr-ı humâyûna varup
mûşâhede ve mu‘âtebeleri üzere otağ-ı humâyûn vaz‘ olunmağa tahmîn olunan
mahalli ve ordu-yı humâyûn yerini ve ibtidâ tabya muhâsara olunmasını ve meteris
yerlerini tafsîl üzere takrîr ü beyân idüp a‘dâ-yı liyâmın ne vech üzere ceng ü cidâle
âğâz idüp [38b] atılan toplarının ihzâr olunan onbir vakıyye ve sekiz vakıyye top
güllelerin arz idüp tabya ve kal‘anın metânet ü istihkâmı ne mertebede olduğun
vukū‘ üzere arz idüp, inâyet-i Kādir-i mutlak ile eyyâm-ı devletlerinde kabza-i
44
Sadr-ı âlî hazretleriyle hem-inân ordu-yı humâyûndan taşra çıkınca revâne olup
ba‘dehû vedâ‘ idüp Kaplan Paşa ve Halil Paşa ma‘an karar-gâhına revâne oldular.
Cenâb-ı Hak mehâbetlü Pâdişâh-ı rûy-i zemîn hazretlerinin vücûd-ı humâyûnların
hatâlardan hıfz idüp serîr-i saltanatlarında sa‘âdet ü iclâl ile pâyidâr ve üstüvâr
eyleye. Sadâkat üzere ubûdiyyetde olan kullarına vücûd bulan ihsân ü inâyetleri
ecdâd-ı izâmlarından hezâr mertebe efzûn olmağın uğûr-ı humâyûn-ı şevket-
makrûnlarında cân ve başların fedâ itmeği devlet-i uzmâ add itdikleri lâ-reybdir.
Boğdan voyvodası olan Duka’nın asker-i İslâm’a itdüği ihânet terakki bulmağın
yevm-i mezbûrda mu‘âteb olup habs olundu. Bu yüzden sakāmet idenler dâimâ hor
ve hâkîr olmadan hâlî olmayalar.
şâhî ve misket atmağa mübâşeret idüp asla ârâm u karar eylemedi. Atılan toplarının
gülleleri ordu-yı humâyûndan mürûr ve püşte-i bâlâda mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm
hazretlerinin ba‘zısı otağ-ı humâyûnları üzerinden ve ba‘zıları yanından geçüp ol
havâli gülle ile pür olmuşken mehâbetlü ve salâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin
vücûd-ı humâyûnları köşk-i âlîden münfekk olmayup tevekkül ve istinâdı vefret-i
askere ve kesret-i leşkere olmayup avn ü inâyet-i Hudâ-yı vâhibü’l merâm dergâhına
olmağın Kamaniçe’nin akreb-i evânda [45a] kabza-i tasarrufa vusûli içün Cenâb-ı
Hakk’a tazarru‘ ve niyâzı mertebe-i kemâlde olduğu herkesin ma‘lûmu olmağın
sihâm-ı du‘âları hedef-i icâbete karîn olmak yanında a‘lâ ve ednânın nâliş ü niyâzı
hadd-ı tahrîrden bîrûn olduğu lâ-reybdir. Yevm-i mezbûrda mehâbetlü Pâdişâh-ı
İslâm hazretleri otağ-ı humâyûnlarına nüzûl ve karar buyurduklarından sonra kal‘ada
olan a‘dâ-yı hâsirîne devletlü Sadr-ı âlî tarafından kâğad yazılmak ve sünnet-i
seniyye-i Seyyidü’l-enâm-ı aliyye efdalü’s-salat ve’s-selâm üzere ola. Irz-ı dîn-i
İslâm ve rû-gerdân olurlar ise kal‘anın miftâhların teslîm ve harâc kabûl ideler.
Yağma ve isyân iderler ise cezâları tertîb olunur. Habîr ü agâh olmaları
mazmûnından gāfil idük deyü özr ü bâhânelerin dâfi‘ irsâl olunmak fermân
olunmağın fermân-ı Şehriyârî üzere yazılup devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin sâbıkā
kethüdâları olan Kaplan Ağa ile irsâl olmuş idi. Fermân-ı âlî üzere götürüp teslîm
idüp a‘dânın ma‘lûmları oldukda Leh keferesinin üzerine bu Devlet-i Aliyye’nin
Hotin seferinden gayri seferi vâki‘ olmaduğından gurûrları kemâlde olmağın yağma
[45b] ve isyânları zâhir ve cânib-i Pâdişâhîye adem-i inkıyâdları bâhir olmağın
mütevekkilen ale’llâhi te‘âlâ feth ü teshîr sebeb-i zâhiri olan meterisler ve kal‘a-kûb
toplar vaz‘ olunacak mahaller fermân-ı sâhib-kırânî üzere görülmek ve bilâ-tevakkuf
mübâşeret olunmak iktizâ itmeğin vakt-i asrda devletlü Sadr-ı âlî hazretleri ve
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri ve rif‘atlü yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı ve
topçıbaşı ve sağ ve sol kol alay beğleri süvâr olup Kamaniçe kal‘asının ve şehrinin
başı şeklinde olan tabya kurbuna varup tahmîn-i evvel üzere meteris yerleri ve toplar
vaz‘ olunacak mahalleri ve kollar olacak semtleri murâd üzere görülüp karar
virildikten sonra müste‘înen-bi‘llâhi te‘âlâ pençşenbih gicesi dergâh-ı âlî yeniçerileri
meterise girmeğe ve devletlü Sadr-ı âlî hazretleri tabyaya karşu ve sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretleri cânib-i yesârda ve Nedîm-i Şehriyârî Kamaniçe
kal‘asının cânib-i şerîfinde olan püşte-i bâlâda birer kol olup bu minvâl üzere üç
50
görelim deyü sür‘at üzere hareket ve meterislerden ilerü tabya ve şehrin hendekleri
kenârına değin seğirdüp seyr ü temâşâ içün ol kadar atlu ve piyâde hendek kenârında
cem‘ oldu ki a‘dâ-yı liyâm vehme düşüp şimdi heman üzerimize hücûm iderler
mertebesine vardılar. Erbâb-ı seyr ü temâşâ bu halde ammâ a‘dâ-yı liyâmın hâlinden
ve muhâsaranın iktizâsından haberdâr olan kâr-güzârân kal‘a ve şehrin seyrin
inşâllâhu te‘âlâ ba‘de’l-feth ideriz bu seyircilerin seyrin dahi ideriz vakt-i fursatdır
deyü top sepetlerin Sadr-ı âlî kolunda ve Kāimmakām-ı âlî-makām kolunda olan
zu‘amâ ve erbâb-ı tîmâr gereği gibi yerlü yerine yerleşdirüp ve toprak ile murâd
üzere tepe tepe doldurup ihtirâz ve ihtiyât ile görecekleri hizmetlerin bî-pervâ itmâm
ve taşradan gelecek kazık ve çubuk her ne ise sür‘at üzere lâzım olan mahallere [50a]
ihzâr olunup muhassal beş altı günde nice âdem telef ve zahm-dâr olmağla hâsıl
olacak hizmetler bu aralıkda lutf-ı Hakk’la husûle geldi. Ağalar Devlet-i Aliyye
tarafından içerüde mükâleme ve müzâkerede ammâ tabya ve kal‘ada ceng ü cidâle
âmâde olan küffâr ehl-i İslâm’ın atlu ve piyâdesi etrâf olup cevelân eylediklerin
gördüklerinden gayri serdengeçdi meterisleri ve kafâlarında olan yeniçeriyân
meterisleri durmayup ilerüye yürümede oldukların ve top sepetleri vaz‘ olunup
toprak ile doldukların ve henüz yerlerine gelmeyen balyemez topları ordu-yı
humâyûn tarafından gürûh gürûh asker çeküp kollu koluna ulaşdırmağa azîm
ihtimâmda oldukların a‘dâ-yı hâsirîn gördüklerinde zâhiren Devlet-i Aliyye
tarafından sâdır olan fermân murâd-ı sakîmlerine muvâfık olmaduğından gayri
taşrada ehl-i İslâm’ın bu yüzden ihtimâm ve dikkatlerin müşâhede itdiklerinde orta
çavuşu ve Kara Kulak Ahmed Ağa’yı ve baştercemânı sür‘at üzere yollayup ve ceng
ü cidâl vaz‘iyet itmeleriyle Ahmed Ağa dahi taşra çıkup [50b] hendek başında ve
sahrâda top ve tüfeng menzili olan mahalde asker-i İslâm’a ve meterislerden çıkup
toplar önünde seyr ü temâşâda olan piyâde ve süvârîye, “savulun” deyü işâret
itmekle ba‘zılar işârete amel idüp bilâ-tevakkuf savuldular, ba‘zılar ise yârânı ile gâh
kal‘a ve şehre nazar idüp ve gâh musâhabete meşgūl olup böyle mahalde isâbet
idecek gāileden gāfil olmağın savulmağa şitâb itmeyüp meydânda dolaşup durdular.
Ahmed Ağa dahi mâbeynlerinden ayrılup devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine karîb
varduğı gibi a‘dâ-yı liyâm bir ağızdan topların ve şâhîlerin ve misket ve tüfenglerin
meydânda olan ehl-i İslâm ve meterisler üzerine boşaldup bi’l-bedâhe bir velvele-i
azîme kopardılar ki meterislere değil ordu-yı humâyûnun nihâyetine ulaşdı.
54
Meterisler üzerinde olan asker her ne hâl ise derhâl meterise girdiler. Ammâ atlu ve
piyâde sahrâda olanlar at boynına düşüp kimi ordu-yı humâyûna doğru ve kimi
meterisler kurbuna geldiği gibi atını bıragup meterisler içine düşüp [51a] ve süvâri
olanlar sahrâdan ordu-yı humâyûna değin dizgin çeküp reftâr itmeleriyle ehl-i
İslâm’a lâhık olan âr ve gayret bu vak‘ada zahm-dâr olan birkaç âdemin acısın
unutdırup cân u gönülden a‘dâ-yı bed-kâr üzerine topları boşaltup ve mâbeyne aslâ
fâsıla virmeyüp vakt-i magribe değin a‘dâ-yı hâsirîn üzerine ol kadar tüfengler atdılar
ki, bir yerden baş göstermeğe kādir olamadılar. A‘dâ-yı dînin bu yüzden bir günde
iki def‘a taşraya âdem gönderüp ve beyâz bayrak nasb itmişken der-akab ehl-i İslâm
üzerine bu yüzden fesâd ü şekāvet eyledüği mûcib-i keder olup inâyet-i Kādir-i
mutlak ile cezâları tertîb olunmak içün âmâde olan mühimmât-ı harb u kıtâl bir sâ‘at
evvel müheyyâ olmasına gayret-i din ü devlet iktizâsıyla mûcib-i ihtimâm olmağın
her kola vaz‘ olunacak ellişer kıt‘a balyemez toplar yerlü yerine vaz‘ olunmağa vakt-
i magribde mübâşeret olunup her kolun erbâb-ı tîmârı bezl-i kudret üzere oldular.
Sadr-ı âlî kolunda olan Rumeli’nin [51b] erbâb-ı tîmârı topların mahalline
yaklaşdırup sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa koluna ta‘yîn olunan Sivas ve Karaman
eyâletlerinin zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârı murâd üzere topları irişdirmekte nev‘ân âdem-
i iktidârları sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin ma‘lûm-ı şerîfleri olmağın
Sivas ve Karaman eyâletleri askerine i‘ânet içün ta‘yîn olunan Bosna askerine dahi
i‘tibâr itmeyüp cümle ağavât ve levendâtın ta‘yîn idüp ve kendüler ol havâlîden cüdâ
olmayup vakt-i magribden vakt-i temcîde değin ikdâm ü ihtimâm idüp bî-avnihî
te‘âlâ evvel gelen iki kıt‘a topdan gayri dört kıt‘a balyemez top murâd üzere tabyanın
metîn ü müstahkem müdevver kullesi ki üzeri sepetler ile dolu ve a‘dâ-yı liyâmın
cengâver Nemçe kâfirleri ile memlû idi. Ol kulle-i azîmeye karşu vaz‘ olup bârût ve
gülle ve levâzımât-ı sâire her ne ise bi’t-temâm ihzâr ve âmâde kılındı. Sivas ve
Karaman eyâletlerinin askeri topları murâd üzere çeküp getürmekde âhar asker
imdâdına muhtâc oldukları Rumeli askerine [52a] kıyâsen tenâkusları vehm ü
hirâslarına haml olunmaz. Balyemez topları bir mertebede idiler ki, iki eyâlet askeri
değil dört eyâlet askeri çeküp getürmeğe kādir olamadıklarından gayri oldukları
mahalden vaz‘ olunan mahal ba‘îd olup ve mâbeynde şîb ü firâz birkaç vâdi olup ehl-
i vukūfun takrîrinden gayri bu hakîr muhâsara ve fethinde bulunduğum husûnda bu
mertebe kavî balyemez toplar ol mikdâr asker ile üç dört günde ancak ulaşdığın
55
Yevm-i mezbûrda sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa kolunda âmâde olan altı kıt‘a
balyemez toplar âmâde olup ve mu‘tâd üzere kurbânlar zebh olunup topcıyânın
du‘âları ahşam buldıkda karşularında olan tabyanın kulle-i azîmi üzerinde olan
sepetler ardında ve kârgîr karakolhâne kafâsında olan a‘dâ-yı bed-kâr vakt-i şâmda
toplar kendülerine karşu vaz‘ olunduğundan haberi olmalarıyla ba‘zısı misket ve
56
tüfeng atup sâirleri âlemlerinde karar üzereler iken bir fitilden altı kıt‘a balyemez
topa ateş virildikde Allah ekber bir yerden küffâr mütehassın oldukları mahalle bir
mertebe sadâlar ile gülleler uğradı ki a‘dâ-yı bed-kâra kıyâmetten nişân verir bir
hâlet vâki‘ olup vakt-i [53b] fecrden vakt-i duhâya değin bir dürlü vaz‘ ve hareketleri
zâhir olmaduğı a‘dâ-yi hâsirin ekserî mürd ve helâk olduklarına dall olmuşdur. Der-
akab tepe doldurup müte‘âkiben kal‘a ve karakolhâne ve sepetler darb olunmağla
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa kolunda olan meterislerde husûsa kendüler karar
buyurdukları tabya etrâfında bir ferd baş göstermeğe a‘dânın top ve şâhîleri ârâm
virmez iken lütf-i Hâkk’la birkaç top ve şâhîleri battâl olup herkes murâd üzere
harekete ve a‘dâ-yı liyâma tüfeng ve tîr atmağa evvelkinden birkaç tabaka ziyâde
cür’et eyledi. Maksud-ı küllî olan ise meterisler tabya hendekine ulaşmak olmağın
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin koluna ta‘yîn olunan saksuncıbâşı Ahmed
Ağa’yı yevm-i mezbûrda birkaç def‘a huzûruna çağırup meterislerin yürümesine
ihtimâm-ı küllî buyurduklarından gayri kendüler meterisleri dolaşup yeniçeriyân ve
serdengeçdilere in‘âm ü ihsânlar idüp ve harb u kıtâlde mecrûh olanlara ve tüfengleri
hurd olanlara ihsânlar idüp bir mertebe ilerüye yürümeğe yeniçeriyân [54a] gayret ve
himmet itdiler ki iki üç günde ancak varılur deyü tahmîn olunan mahallere fecrden
vakt-i asrda dâhil oldular. Bu minvâl üzere devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin kolundan
karşusına müsâdif olan tabyanın metîn ve müstahkem kullesi üzerine olan top ve
şâhîlere ve a‘dâ-yı bed-kâr mütehassın oldukları sepetlere balyemez toplar urılup ve
meterislerde olan yeniçeriyân ve serdengeçdiler ve segbânân a‘dâ-yı liyâma göz
açdırmayup kıtâl-i azîm ve top ve şâhîlerinin nicesin battâl itmeleriyle melâ‘în dahi
bir an durmayup ceng ü cidâlden hâlî olmadılar. Nedîm-i Şehriyârî kolı ise püşte-i
bâlâda vâki‘ olup kendüler ile hasmâne ceng ü cidâle cümleden ziyâde âgāz iden asıl
Kamaniçe kal‘asının tabyaya muttasıl şeklinde olan kulle-i azîmeye tahassun iden
a‘dâ-yı bed-kâr olup kal‘aya manend kulle metîn ve müstahkem olup üzerinde topları
ve şâhîleri vâfir olduğundan dört tarafa toplar ve şâhîler atup ve tahassun iden a‘dâ-yı
bed-kâr dahi misket ve tüfengler atup kıtâl-i azîm itmeleriyle Nedîm-i Şehriyârî
kolunda olan balyemez topları ol kulle-i azîmeye [54b] havâle idüp bir mertebe darb
ve harb olunduğu kullenin ortası târ u mâr ve tahassun iden a‘dâ-yı liyâm serâsime
ve bî-karar olmağa yüz tutdu. Bu minvâl üzere üç koldan a‘dâ-yı bed-kâra azîm
rahneler virilmeğe ihtimâm olmağın ehl-i vukūf olanlar inşâllâh u te‘âlâ akreb-i
57
evânda guzât-ı İslâm’ın tığ-ı hun-feşânları gerdân-ı a‘dâyı kat‘ itmeğe dest-res
bulurlar deyü Vüzerâ-yı asaf-ârânın himmet âlîlerine ve uğûr-ı humâyûn-ı Pâdişâhîde
olan gayret ve himmetlerine cân u dilden hezâr tahsîn ile hayr du‘â eylediler. Bu
minvâl üzere üç koldan harb u kıtâl mütemâdî olmakda ve meterisler ayak ayak
ilerüye yürümekde a‘dâ-yı liyâm tarafından ise meterise girilden beri ehl-i İslâm’ın
üzerine kunbara atmadığından kunbaraları var ise de frenk-i bed-renk kadar
mahâretleri yokdur deyü ehl-i İslâm ol gāileden bir mikdâr âzâde olmalarıyla sefer-i
humâyûna ihzâr olunan altmışar vakıyye ve otuz vakıyye kunbara havanların
kunbaracılar kollara ihzâr idüp henüz atmağa mübâşeret etmemişler idi. [55a] Vakt-i
işâda a‘dâ-yı liyâm tarafından birbiri ardınca iki kıt‘a kunbara atılup meterisler
üzerinden bir mertebe velvele ve mehîb sadâ ile mürûr eylediler ki Kandiye
kal‘asının gāyet müntehâ kunbaraları mânendi olduğun ehl-i vukūf olanlar takrîr
eylediler. Meterislerde olan ehl-i İslâm kunbaralar zuhûrundan ihtirâzen mu‘tâd
üzere ve ardacılar ta‘yîn idüp tabya ve kal‘a tarafından ictinâb üzere oldular. Ehl-i
İslâm tarafında olan kunbaracılar dahi hâzır u âmâde oldukları halde bu ahvâl zuhûr
itdüği gibi âmâde olan kunbaraların tabya ve kal‘a üzerine atup a‘dâ-yı bed-kâra
dürlü dürlü rahneler virüp ve lakin bu mertebe ile a‘dâ-yı dîne izhâr her şey kābildir
deyü kunbaracıbaşı ve sâir ehl-i vukūf olanlar Nedîm-i Şehriyârî kolunda olan
kunbaralar olduğu püşte-i bâlâya varup ol kolda olan altmışar vakıyye kunbaraları
tedbîrleri üzere doldurup ve küffârın kunbara atdıkları mahalli temâm mertebe
mîzâna aldıklarından sonra üç kıt‘a kunbaraya birbiri ardınca [55b] ateş virüp vakt-i
şâmda revnakları garîb olmağın ayânen üç kıt‘a kunbara râst a‘dâ-yı dînin kunbara
gülleleri olduğu mahzene isâbet itmeğin atılan kunbaralar gülleleri çatlayup acayib
ve garîb velvele ve sadâları zâhir oldukdan sonra a‘dânın güllelerine ateş isâ[p]
itmeğin cümlesi bir yerden çatlayup bir mertebe velvele ve sadâ peydâ oldu ki, tabya
ve kal‘a ve şehr bi’l-külliye havaya münkalib olup nâ-bûd ve nâ-peydâ olmak
mertebeleri zâhir olmağın ehl-i İslâm dahi Allah Allah sadâsın kubbe-i nüh-tâka
yetişdirüp bir yerden tüfenglerin boşatup ve der-akab üç koldan müheyyâ olan
balyemez toplara ateş virilüp a‘dâ-yı hâsîrine kıyâmetten nişân virir bir gayret
gösterdiler. A‘dâ-yı dîn ve devlet bu vaz‘-ı kıyâmet eseri gördüklerinde mürd ve
mecrûh olan bî-hisâb olmağın üç sâ‘at mikdârı zamân mürûr idüp sayt ve
sadâlarından eser zâhir olmayup vâveylâ-yı kilâb ile semtleri mâl-â-mâl idi.
58
rüfekāsı ile altmışar ve otuzar vakıyye kunbaraları müheyyâ itdikden sonra nâzil
olacak mahalle nazar olunmak içün âgâh idüp sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri
bi-nefsihi ve sâir mevcûd bulunan bu abd-ı hakîr hâzır olup intizâr üzere iken Ahmed
sipâhi dahi izhâr-ı hüner içün kemâl basîret ile mîzâne olup ve fitilden ateş virüp
kunbara güllesi gice vaktinde gitdiği gibi rûz-ı rûşende zâhir olmayup ukāb şeklinde
tayerân ve çoklık sayt ve sadâsı olmayup velvelesi çatlamasına mevfûk olmağın
atılan kunbara gülleleri rast a‘dâ-yı liyâmın ortalarına nâzil olup savuşmağa
iktidârları olmamağla bî-hoş yerlü yerinde iken kunbaralar çatlayup a‘dânın ba‘zısın
havaya atup ve nicelerin pâre pâre idüp a‘dâ-yı dîne ol havâlide bir ukūbet-i azîm
isâbet eyledi ki dört sâ‘at [57b] mikdârı zemân mürûr idüp a‘dâ-yı dînden bir dürlü
vaz‘ ve hareket sâdır olmadı. Ahmed sipâhinin murâd üzere hüneri zâhir olmağın
başından kalpağın eline alup ve sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerine baş açık
gelüp yüz sürdüğünde hemânvar kalpağı ihsân-ı nükūdu ile mâl-â-mâl kılındı.
Vâkı‘ada kunbaranın atılması vakt-i şâma münhasır olup tabya muhâsara-i evâilden
gündüz atılmaduğından a‘dâ-yı bed-kâr kunbaradan gündüzde emîn idiler inâyet-i
Bârî ile melâ‘îne bu yüzden hareket isâbet idüp ekserî mürd ve helâk olmağla sâir
kollarda olan melâ‘îne dahi perîşânlık el virüp harb u kıtâle olan cesâretleri tenezzüle
vardı.
Yevm-i mezbûrda ehl-i İslâm merdâne ve dilîrâne ceng ü cidâle âgāz idüp
a‘dâ-yı dînin tabya üzerinde olan top ve şâhîlerin battâl itmek içün balyemez toplara
aslâ aralık virmeyüp tabyayı [58a] a‘dâ-yı dînin başlarına zindân itdiler ve sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretlerinin kolunda olan topların ikisi bir mikdâr ilerüce vaz‘
olunmak muktezâ olmağın leyle-i mezbûrede aşağı çekilüp a‘dâ-yı dînin sultat
odaları olduğu mahalle havâle olunmuşlar idi. A‘dânın ol mahalle toplar vaz‘
olunduğundan haberleri yoğiken ceng ü cidâl idüp ol semtde karar iden Nemçe
keferesine ale’s-sabâh ol toplar atıldıkda önlerinde olan hurde semtleri gülleler târ u
mâr idüp Nemçe keferesinin ortasına uğradıkda nicesin mürd ü helâk idüp şaykaları
zâğ-ı siyâh gibi havâya perrân oldu. Devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin kolundan hod
60
a‘dâ-yı dîne bir mertebe hücûm ve kıtâl izhâr olunduğu melâ‘în ne yüzden ceng ü
cidâle âgāz ideceklerin bilemeyüp atdıkları top ve şâhî ve misket ve tüfengleri
havâdan gelmeğe başladı. Sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa kolunda olan keferenin ekseri
Nemçe olmağla bir def‘a kunbaralardan ve def‘a-i sâniyede bi’l-bedâhe isâbet iden
toplardan ekseri mürd olmağla Lehlü ve Rus keferesi [58b] baş gösterdiler. Ve lakin
bunların kal‘a cengi Nemçe keferesine müşâbih olmayup Rus keferesinin cengi
ihzârı olmağın pes-i perdeden tüfeng ve misket atmağa meşgūl oldular. Lehlü
keferesi ise Rus keferesine şekil ve kisvede benzemediklerinden gayri kendülerin
göstermek ve Rus tâifesine aslâ i‘tibâr eylemeyüp onlara gālibâne mu‘âmele itmek
de’b-i batılları olmağın ehl-i İslâm’ın murâdları üzere eblehâne hareket ve tîr ve
tüfeng atmağa kendülerin sepetlerden izhâra mübâşeret eyledikleri meterislerde olan
serdengeçdi ve yeniçeriyân ve tevâbi‘âta ayân oldukda, henüz murâdımız üzere
a‘dâya müsâdif olduk meterislerde olanlar bir başdan bir başa varınca haberleşüp ve
cümle tüfenglerin doldurup ve ol havâlîde olan topları dahi âmâde itdirüp a‘dâ-yı
liyâma hâb-ı harpûş şeklinde müsâmaha gösterdiklerinde Lehlü keferesi ehl-i İslâm
tarafından sükûn gördüklerinde “bizim cengimiz Nemçe’ye benzemez. Türk’lerin
gözü sindi tüfeng atamaz oldular” deyü dahi ziyâde kendülerin izhâr ve Rus
keferesin cengden [59a] el çekdirüp toplardan târ ü mâr olan topları sepetlerin tebdîle
ve müceddeden sepetler vaz‘ına bî-vehm ü bîm mübâşeret itdiler. Rus keferesi hem
ihtirâzda ve hem sepetleri birleşdirüp doldurmakda Lehlü keferesi önlerinde durup ol
kada[r] tüfeng ve tîr ve misket atup velvele kopardılar ki sâir kollarda olanlar “bu ne
hâldir” deyü haber almak gāilesine düşdüler. Bu esnâda devletlü Kāimmakām Paşa
hazretleri dahi mu‘tâdları üzere meterisleri dolaşmağa tabyalarından hareket
eyledikde a‘dâ-yı dînin evvelkiden ziyâde hareketleri olmağla tedârüklerin görmek
ihtimâm buyurdukda asker-i İslâm’ın a‘dâ-yı dîne ol vechile niyyetleri ve hâzır u
âmâde olduklarından mahzûz idüp ihsân-ı küllî ile hâtır-nevâzlık idüp ve topçılara
dahi ihsânlar eyledi ol esnâda ehl-i İslâm’ın sükûnları a‘dâ-yı liyâmın çâh-ı helâka
düşmelerine vesîle-i azîme olmağın Lehlü keferesi vehm ü hirâsdan ârî olup murâd
üzere meydânda ceng ü cidâl üzereler iken Allahu ekber bir yerden cümle tüfengleri
ve topları boşaldup a‘dâ-yı liyâma kıyâmetten [59b] nişân virir bir gün gösterdiler.
Bu minvâl üzere birbiri ardınca ol havâlîye ol kadar top ve tüfeng atdılar ki melâ‘în-i
dûzah-karîn vakt-i asra karîb mahalle değin baş göstermeğe kādir olamadılar. Yevm-i
61
İslâm hazretleri herkesin zahmına göre kırkar ellişer altun ihsân idüp tîmârlarıyla
haraçlar ihtimâm itmek içün fermân-ı hümûyûnları sâdır olup kullarına merâhim-i
âlîleri meyân-ı asker-i İslâm’da velvele-endâz-ı beşâret olmağın şevketlü Pâdişâh-ı
rûy-i zemîn hazretlerinin devâm-ı ömr ü devlet ve kıyâm-ı fer ve şevketleri da‘avâtın
edâ ile a‘dâ-yı hâsirîn üzerine bir mertebe hücûm ve kıtâl eylediler ki velvelesi
âsumâna peyveste oldu. Meterisler hendek başına ulaşdıkdan sonra kubûra mübâşeret
olunmak muktezâ olmağın devletlü Sadr-ı âlî- kadr hazretlerinin kolundan ve [61a]
ve sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin kolundan birer kubûr olmasın istisvâb
itmeleriyle yevm-i mezbûrda kubûr olacak semtler nişânlanup ve kubûra lâzım olan
keraste ve yük memlû çuval ve torbalar ve sepetler ihzârına Vüzerâ-yı izâm
tarafından mu‘temed ağalar ta‘yîn olunup dâmen der-miyân ikdâm ü ihtimâm üzere
oldular. Yevm-i mezbûrda vakt-i asrda bi-emri’llâhi te‘âlâ bârân-ı azîm vâki‘
olmağın meterislerde olan asker-i İslâm’a ıztırâb-ı küllî hâsıl olmağla inâyet-i Bârî
recâsıyla herkes dergâh-ı Vâhibü’l-merâm kıbeline nâliş ü niyâz itmeğin hazret-i
Hudâvend-i lâ-yezâl taş yasdanup toprak döşenen kullarına inâyet nazarın idüp
nısfü’l-leylde havâ küşâde ve latîf olup Hazret-i Hâkk’a hamd-i ferâvân olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda dahi yevm-i evvel üzere a‘dâ-yı dîn üzerine üç koldan hücûm
olunup vakt-i seherden vakt-i zuhra değin a‘dâ-yı liyâm hendek [61b] başında olan
meterisler erbâbı ile bir mertebe harb u kıtâl ve ceng ü cidâl eylediler ki, velvelesi
ordu-yı humâyûna ulaşdı. Devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin kolundan mübâşeret
olunan kubûra Rumeli’nin kâr-güzârları dâmen der-miyân ikdâm ü ihtimâmda
Nedîm-i Şehriyârî kolu ise püşte-i bâlâda olup önünde olan amîk nehr-i yâbisden
mürûr ve tabya hendekine meteris olmak ve kubûr olmak mümkin olmaduğından ol
kolun ceng ü cidâli muttasıl kal‘ada husûsâ kulle-i azîmeye ve mütehassın olan a‘dâ-
yı liyâma münhasır olmağın kubûra mübâşeret olunmayup sa‘âdetlü Kāimmakām
Paşa hazretlerinin kolundan mübâşeret olunmak muktezâ olmağın, kolunda olan
meterisler hendek başında nihâyet bulduğu mahalde bir mürtefi‘ mahall vâki‘ olup ol
mahalli yarup ve hendek içine inmek içün kapu açılmasına mübâşeret olunmuşdu.
63
İhtimâm-ı küllî ile hendek divârına el irişdikde kapu açılacak mahallin iki tarafına
toprak memlû torbalar ile tabya şeklinde tabyalar ve mazgāllar devrinlüp
karşularında olan müdevver kullede müheyyâ olan a‘dâ-yı bed-kâr hendek [62a]
içine kapu açıldıkda a‘dâ-yı liyâm haber-dâr olmamak içün tarafeynde âmâde olan
tabyalara yeniçeriyân ve sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin ağavât ve
tevâbi‘âtı ve huddâm-ı Enderûnî tüfeng ve tîr ile müheyyâ olup karşularında olan
a‘dâ-yı bed-kârı kubûr kapusunda haberdâr itmemek bir mertebe ceng ü cidâle
ihtimâm eylediler ki a‘dâ-yı liyâm ceng ü cidâlden el çekmek mertebesine vardı. Bu
esnâda kubûr kapusın açmağa me’mûr olanlar hendek divârın delüp açılan kapu
murâd üzere zemîne beraber müsâdif olmağın serdengeçdi ağasına fermân olunduğu
üzere bilâ-tevakkuf hendek içine inüp kapuda hâzır olan yük memlû çuvalların bir
ikisin önüne siper idüp ve iki tarafına hurde sepetler ve toprak memlû torbalar dizüp
bir kadem ilerüye varmağa ve kafâsından rüfekāsı mühimmât yetişdirmeğe cân u
başla ihtimâm idüp mukābelesinde olan a‘dâ-yı hâsirîne meterisler üzerinde olan
tabyalarda âmâde olan cünûd-ı muvahhidîn göz açdırmayup hendeke bakdırmamağla
kubûr kapusu açılduğundan ve kubûr mübâşeretinden [62b] haberdâr değiller iken
cânib-i yesârlarında olan kulle üzerinde mütehassın olan a‘dâ-yı dîn asker-i İslâm
hendeke kapu açup ve kubûra mübâşeret eyledüklerin gördüklerinde ol müdevver
kulle üzerine cümlesi gelüp ve gāfil olan a‘dâ-yı haberdâr eyledüklerinde bir yerden
ayağa kalkup ol kadar ceng ü harbe âgāz itdiler ki, ol ana gelince misli sebkat
itmemiş idi. Tabyalarda olan ehl-i İslâm dahi merdâne ve dilîrâne ceng ü harbe âgāz
idüp tüfeng ve tîr cenginden gayri kuvvet-i bâzû ile âşikâre el kıyâsı cengine ahenk
eylediler. Ol esnâda sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri ol mahalde bulunup âteş-i
harb u kıtâle bu yüzden işti‘âl bulduğın gördükde cüdâ olmayup bî-aded tîr ve kemân
ihzâr ve erbâbı olanlara tevzî‘ ve harb ü kıtâle tergīb ve mecrûh olanlara ziyâde
ihsânlar ve cümle tevâbi‘âtın ol havâliye ihzâr idüp bir mertebe ceng ü cidâl oldu ki
velvelesi huzûr-ı humâyûn-ı Pâdişâhîye vâsıl olmağın tecessüs-i ahvâl içün gelen ağa
[63a] ahvâli müşâhede idüp ve der-akab varup ifâde itdikden sonra mazhar-ı du‘â-yı
hayr-ı şehen-şâhi oldukların ve gayret ü hamiyyetlerin ziyâde eylemelerin
mutazammın tekrâr ağa-yı müşârün-ileyh sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa huzûruna
gelüp haber virdikde kemer-i gayretlerin miyân-ı hamiyyete birkaç yerden bend idüp
a‘dâ-yı dîn üzerine bir mertebe hücûm ve harb u kıtâl oldu ki sadâ-yı vâveylâ ile
64
Âsafîde karar idüp rûy-i râhatdan ârî idi. Bu minvâl üzere devletlü Sadr-ı âlî
hazretlerinin kolunda kıtâl-i azîm mütemâdî olmakda sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa
hazretlerinin kolunda ise kubûr kapusu açılmak mukaddemce vâki‘ olmağın ol
mahalle cem‘ olup ceng ü cidâle meşgūl olan a‘dâ-yı liyâm Lehlü ve Nemçe ve Rus
tâifesi bırağup gitmediklerinden gayri akablerince ceng ü harbe gelen küffâr birkaç
tabaka ziyâde olmağın harb u kıtâle gitdikçe terakkî bulup beyne’s-salâteynden vakt-
i magribe değin aslâ münkatı‘ olmadı. Yevm-i mezbûrda olan ceng-i azîm nice nice
kılâ‘ın muhâsara ve fethinde bulunan kâr-güzârân görmedik deyü nakl ve takrîr ile
makām-ı tahkîke irişdirmişlerdir. El-hamdülilâhî te‘âlâ mehâbetlü ve şevketlü
Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin teveccüh-i humâyûnları mu‘âvenetiyle vükelâ-yı
devletin ihtimâm ve ikdâmları netîce-pezîr olup lağıma mübâşeret olunmağla
a‘dânıın îsâl-i mazarratı sebebiyle amel âhare ihtiyâcdan ihtirâz olunmağın sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretleri kubûr içün açılan kapu üzerinde olan [65a] tabyada
karar idüp tevâbi‘âtın ceng ü cidâle tahrîk ve tergīb içün a‘dâ-yı dîn üzerine bî-hisâb
tîr-endâz olup ol havâlîde olan kıtâl-i azîmden gözler kamaşup ve kulaklar işitmeden
kalup gayret-i dîn-i mübîn içün rû-nümâ olan kıtâl-i azîmin kesreti ve mürd olan
a‘dâ-yı bed-kârın vefreti ba‘de’l-feth müşâhede olan a‘dâ-yı dînin lâşe-i
murdarlarından ma‘lûm oldu. Muhassal rû-nümâ olan ceng ü cidâlin vukū‘u tafsîl
oluna. Her faslı nice bâb ve her bâbı bir mufassal kitâb olmak lâzım gelür. Netîce
vakt-i magribe değin aslâ harb u kıtâl münkatı‘ olmayup vakt-i magribden sonra
a‘dâ-yı liyâm yine ceng ü cidâle âgāz ve bir mertebe el kunbarası ile ateş-bâzlık idüp
ve yağlı paçavralar yakup hendek içine atup şeb-i târiki 11 vehmlerinden meş‘aleler
ve paçavralarla rûz-ı rûşene döndürüp nefîr-i âmm mesâbesinde şol kadar harb u kıtâl
izhâr eylediler ki tahrîri muhaldir. Ehl-i İslâm dahi merdâne ve dilîrâne hareket ve
a‘dâ-yı din ü devlet ile ceng ü cidâle makāmlarında [65b] sâbit-kadem olup bu üslûb
üzere vakt-i işâdan sonra iki sâ‘at mürûruna değin aslâ cengden ferâgat olunmayup
a‘dâ-yı liyâm üzerine tüfeng kundakları ve tîrler katarât-ı bârân gibi nâzil olmağla
melâ‘în-i mahzûlîn bî-tâb u tüvân olmalarıyla sükûna varup şehir içinde azîm velvele
ve giryân ve sûzân-ura surnâ sadâsında acâib ve garîb sadâlar zâhir oldu ki, haberdâr
olanlar takrîri üzere “tabya elden gideyor ne durursız cevâbın iş‘âr ider” deyü cevâb
11
Nüshada bârini olarak yazılmış.
66
virdiler. Ba‘dehû nısfü’l-leylden sonra a‘dâ-yı dîn yine harekete gelüp bir ağızdan
ehl-i İslâm üzerine misket ve tüfenglerin ve el kunbaraların atmağa mübâşeret idüp
asker-i İslâm vakt-i şâmda cem‘iyyet-i tâm ile ol havâlîden dûr olmamağla bilâ-
tevakkuf yine a‘dâ-yı bed-nihâda evvelkinden ziyâde tüfeng ve tîr atup bu minvâl
üzere sabâha iki sâ‘at kaldıkda a‘dâ-yı dîn te’ennî ile cengden el çekmeleriyle ehl-i
İslâm dahi vakt-i temcîde değin bir mikdâr ârâm eylemişler idi. Vakt-i sabâh-ı sâdık
irdikde asker-i muvahhidîn çûş u hurûş idüp vakt-i fecr-i [66a] edâya ve murâd üzere
harb u kıtâla âmâde olmağa ihtimâm üzere herkes yerlü yerine cem‘ olmak üzere
oldular.
Yevm-i mezbûrda ehl-i İslâm salât-ı fecri edâsından sonra a‘dâ-yı dîn üzerine
göz diküp harb u kıtâle kemâl mertebe âmâde olmuşlar idi. Devletlü Sadr-ı âlî
hazretleri ale’s-seher kolunda olan askeri ve tevâbi‘âtı âmâde idüp ol koldan
muhâsara olunan tabya Kamaniçe kal‘asına ve kulle-i azîmesine mülâsık şeklinde
olup a‘dâ-yı dînin sît ve sadâları münkatı‘olmadığından bilâ-tevakkuf tabya üzerine
hücûm olunmayup Rumeli’nin kal‘a yürüyüşünde mahâretleri olan askeri
nerdübânları kubûr kapusuna ihzâr idüp a‘dâ-yı dîn tarafından ne vaz‘ zuhûr ider
deyü hücûma âmâde olmuşlar idi. sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri dahi salât-ı
fecri edâdan sonra kolunda olan kubûr kapusı üzerindeki tabyaya gelüp a‘dâ-yı bed-
kâr tarafına nazar kıldıkda a‘dâ-yı dînin bir dürlü eserleri zâhir olmayup [66b] ancak
hîn-i muharebede nasb eyledikleri livâ-yı menhûslarından üç dört kıt‘a rîz[e] rîze
olmuş bayrakları yerinde olup mâ‘adâsı nâ-bûd olduğun müşâhede buyurduklarında
ağavât ve huddâm-ı Enderûn ve sâir tevâbi‘âtın yanına ihzâr ve âmâde idüp ve
serdengeçdi ağasın çağırup, “a‘dâ-yı dînden tabya ve kulle üzerinde eser zâhir
değildir. Bilâ-tevakkuf kulle üzerine hücûm olunmak ve âdem çıkmak lâzımdır” deyü
adem çıkmasına tenbîh buyurdukda “ihtimâldir, a‘dâ-yı dîn hîle ü hud‘a içün
kendülerin ihtifâ itmiş olalar mazarratlarından ihtirâz ve tevakkuf olunmak lâzımdır”
deyü serdengeçdi ağası cevâb virdikde a‘dâ-yı bed-kârın o makūle fikr-i fâsidleri
olduğu takdîrce tabya üzerine çıkılmağa tarafımızdan cesâret olundukça ne kârda
67
oldukları nice ma‘lûm olur deyü kelâmın sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa ısgā
buyurmayup heman bu an âdem çıkmak gerekdir deyü cevâb-ı şerîfleri olup hâzır u
âmâde olmağla kendüler teveccüh buyurmağa kasd eylediklerinde serdengeçdi ağası
sür‘at üzere hendeke inüp ve kendinin akrabâsı olan bir Arnavud [67a] yiğidin kulle
dibine götürüp kullenin divârı top darbından nerdübâna dönmekle ol yiğid dahi
kılıcın ağzına alup ve serdengeçdi ağasının omuzuna basup çâbük ve ciğer-dâr
olmağla ankebût-vâr kullenin karâvulhânesine çıkup kılıcın eline aldıkdan sonra
etrâfına ve sepetler ardına nazar eyledikde a‘dâ-yı liyâmdan tehî ve kālıb-ı bî-cân
gibi tabya hâlî olup a‘dâ-yı dînin mürd olanlarından gayrisi olmaduğun gördükde
savt-ı a‘lâ ve bülend sadâ ile ezân-ı şerîf okuyup meterislerde olan ehl-i İslâm bu
sadâyı pür-beşâreti istimâ‘ itdiklerinde meterisler üzerine çıkup tabyada ezân-ı şerîf
okunduğun dîde-i hakîkat ile müşâhede eylediklerinde vâhibü’l-merâm dergâhına
hamd-i ferâvân eylemişlerdir. Sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri dahi tabya
üzerine ol sâ‘at âdem çıkmak içün olan ikdâm ü ihtimâmı muvâfık-ı takdîri bî-tagyîr-
i Hayy-ı kadîr olduğuna binâen dergâh Lâ-yezâle şükr ü niyâzın ez‘âf ve muzâ‘af
eylemişlerdir. Ve der-akab bayraklarıyla birkaç oda yeniçeriyân ve ağavât ve
levendâtın bilâ-tevakkuf tabya üzerine [67b] yollayup nerdübân ihzârında bir mikdâr
gaflet olunmuşdu. Ammâ inâyet-i Bârî ile tırmanup çıkanlar aşağıda olanlara
mukaddemlerin ve kuşakların sarkıdup ân-ı vâhidde ikibinden mütecâviz âdem
tabya üzerine çıkup ve yeniçeriyân ve serdengeçdiler bayrakların nasb idüp el-
hamdülilâhi te‘âlâ murâd üzere bu koldan tabyanın bu tarafı kabza-i tasarrufa girüp
ehl-i İslâm karar eyledi. Devletlü Sadr-i âlî hazretleri vakt-i seherde kubûr kapusu
kurbunda âmâde olan askere tabya üzerine hücûm içün fermânları olup kal‘ada olan
a‘dânın sît ve sadâları tabyada olmak mülâhazasıyla âmâde olan cünûd-ı muvahhidîn
ortalık küşâde olmağa intizârda olmuşlar idi. Nazar ve ihtimâm eylediklerinde tabya
üzerinde melâ‘înin ceng ü cidâl alâmetleri zâhir olmaduğından adâ-yı dîn pes-i
perdede muhtefî oldukları takdîrce tabyaya çıkılsun deyü devletlü Sadr-ı âlî-kadr
hazretlerinin fermân-ı şerîfleri olmağın nerdübânları divâra diküp ve tabya üzerine
çıkmağa ihtimâm [68a] üzereler iken Vülçitrin sancâğının erbâb-ı tîmârından kirrâren
bahâdırlığı zâhir olan bir yiğid tırmaşup ve cümleden evvel tabya üzerine çıkup ezân-
ı şerîfi sadâ-yı bülend ile okuyup inâyet-i Bârî ile iki koldan ezân-ı şerîf okunduğun
ehl-i İslâm istimâ‘ itdiklerinde a‘lâ ve ednâya hâsıl olan sürûr ve hubûrun tafsîli
68
beyân mertebelerinden hâricdir. A‘dâ-yı dîn tabya üzerinden vakt-i temcîdde firâr
idüp Kamaniçe kal‘asına dâhil olduklarında tabyaya muttasıl olan kal‘anın asma
köprüsin kaldırup ve köprüye nâzır olan kulleye ve etrâfında olan toprak memlû
sepetler ardına gizlenüp şâhîlerin saçmalarla doldurup ve misket ve tüfengleri âmâde
olup ehl-i İslâm ol tarafa teveccüh iderlerse harb u kıtâle âmâde olmuşlar idi.
Sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin kolundan evvel tabyaya çıkup ezân-ı şerîf
okuyan yiğid ve ardınca çıkan ehl-i İslâm’ın niceleri cisr üzerine doğru seğirdüp
tevfîk-i Hüdâ refîk olursa kal‘aya dahi hücûm idelim deyü [68b] sell-i seyf “Allah
Allah” sadâsıyla köprü başına vardıklarında cisir kat‘ olunmuş bulunup henüz avdet
itmeden a‘dâ-yı bed-kâr müheyyâ itdikleri şâhîlerin ve misket ve tüfenglerin bir
yerden ehl-i İslâm üzerine boşaltup ol havâlîde bulunan guzâtın kırk elli mikdârı
şehd-i şehâdeti nûş ve âzim-i dârü’n-na‘îm olup ve ol mikdârı dahi zahmdâr olup
a‘dâ-yı dînin ol semtde bu yüzden şekāveti zâhir olmağın tabya divârı dibine guzât-ı
İslâm yerleşüp ve siperler peydâ idüp vakt-i seherden vakt-i zuhra değin a‘dâ-yı dîn
üzerine bir mertebe tüfeng ve tîr ile hücûm itdiler ki melâ‘înin başlarına kal‘a zindân
oldu. Tabyada olan a‘dâ dahi kal‘aya tahassun idüp kesret-i a‘dânın harb u kıtâlleri
zâhir olmağın Nedîm-i Şehriyârî sa‘âdetlü Mustafa Paşa kolundan kal‘ada olan
a‘dâya bir mertebe ra‘dâşup toplarla darb u kıtâl olundu ki, melâ‘în ol güne değin
öyle ukūbete musâdif oldukları yoğidi. Ba‘dehû sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa
hazretleri devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine [69a] varup mülâkî olduklarında sürûr-ı bî-
gāyelerinden tabyayı seyr ü temâşâ içün hendek içine inüp tabyanın bir kullesinde
zemîne berâber olan timur kapusın açdırup yirmi ayak nerdübânlı bir kemer kubbe
ile yukaruda olan bir vâsi‘ kubbeye çıkup ve ol kubbenin iki cânibine yukarı gider
tahmînen onar zirâ‘ arzî ve yüzer zirâ‘ tûli iki dırâz kargîr müstahkem kemeri olup
yukaruya azîmet olundukda râst-ı tabyanın ortasında olan meydâna çıkılup nazar
olundukda tabyanın ortası bir meydân-ı âlî tabya ise çâr-kûşe her kûşesinde birer
mu‘azzam kulle ve tabya dahi mâl-â-mâl toprak ile memlû ortası bir mikdâr alçak ve
bir cânibinde vâfir sultat odaları binâ olunmuş, Nedîm-i Şehriyârî kolu olan püşte-i
bâlânın tabyaya bir mikdâr havâlesi olmağla ol tarafına kara tağ gibi azîm toprak
yığındısı olup ve üzerinde toprak memlû sagîr ü kebîr bî-aded sepetler olup ol püşte-i
bâlâdan olan havâlesini bir mertebe sedd eylemişler ki ol semtden aslâ top ve tüfeng
ve kunbara isâbet itmek ihtimâli [69b] yoğidi. Muhassal, bânîsi olan mi‘mâr bir
69
mertebe tarz üzere binâ idüp istihkâm virmiş ki mânendi meğer Kandiye kal‘asının
Ak tabyası ola. Bu hısna memâlik-i mahrûsada olan kal‘ada buna mânend metîn
tabya olmaduğın tahkîk eylediler. Vâkı‘ada pûlâda müşâbih hendek-i amîk ve arîz bir
hey’et-i garîbe ki mühendisler tarz u tavrına hayrân oldular. Kudret-i ümmet-i
pâdişâh inâyet-i aliyyesin refîk ve rehber itmekle nice mâh ve sâl ehl-i İslâm ile ceng
ve perhâsa a‘dâ-yı hâsirînin istinâd itdikleri böyle bir âhenîn tabyanın altı günde
kabza-i tasarrufa vusûlü nasîb oldu. Devletlü Sadr-ı âlî hazretleri ve sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretleri ve yeniçeri ağası ve erkân-ı devlet tabyanın etrâfını seyr
ü temâşâ üzereler iken vâ‘iz-i sultân Vâni Efendi gelüp seyr ü temâşâdan sonra
cenâb-ı Hâkk’a hamd ü senâ ile du‘â-yı hayr eylediler. Ba‘dehû Vüzerâ-yı izâm yerlü
yerine geldiklerinde tabya üzerinde cisir tarafına hücûm iden zahmdârlar huzûrlarına
gelüp herkese ferâvân ihsân eylediler. Hatta Kāimmakām Paşa kolunda ibtidâ
tabyaya çıkup [70a] ezân-ı şerîf okuyan serdengeçdi ağasının akrabâsı ol esnâda
tüfeng ile zahmdâr olmağın Kāimmakām Paşa huzûruna getürdiklerinde murâdından
efzûn ihsân idüp ve du‘â-yı hayr eylemişdir. Bahâdırlığı kemâlde olduğundan gayri
ezân-ı şerîfi bir mertebe savt-ı şîrîn ile kāri’ oldu ki gûş iden müezzinân Hazret-i
Bilâl-i Habeşî rahmetu’llahi aleyh hayât buldu zannı ile meterislerde her biri top ve
tüfeng hirâsında birer kûşede ihtifâda iken sürûrlarından kendülerin izhâr u beyân
ber-gûş idüp te‘âlâ şânuhū sadâsın âsumâna ulaşdırdılar. Hazret-i Bârî celle şânuhu
kemâl-i kereminden asker-i muvahhidîni dâimâ böyle fütûhât-ı cemîle ile şâdân
eyliye. Amîn be-câh-ı Muhammedü’l-emîn.
Bi-avnihî te‘âlâ tabyanın gāilesi bertârâf oldukdan sonra devletlü Sadr-ı âlî
hazretlerinin kolundan Kamaniçe kal‘asına ceng ü cidâl olacak mahalli olmağın
tabyaya darb olunan ra‘dâşup toplar kal‘aya havâle olunup ve yeniçeriyân ve
levendât kal‘ada olan a‘dâ-yı liyâm üzerine hücûma ve harb u kıtâle fermân olunup
bilâ-tevakkuf ceng ü cidâle mubâşeret ve ihtimâm eylediler. [70b] Sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretlerinin tabyaya olan meterislerinden Kamaniçe kal‘asına
ceng ü cidâl olacak mahal olmayup tabya önüne düşmekle Kamaniçe kal‘asının ve
şehrinin cânib-i şimâlinde hemvâr bir vâdi olup kal‘a ve şehir mâbeynine müsâdif
olmağın ol semte göçmek ve kal‘a ve şehirde olan a‘dâ ile harb u kıtâl olmak istisvâb
olunmağın Sivas ve Karaman beğlerbeğilerin ve alay beğilerin getürtüp balyemez
70
toplar içün sepetler hâzır u âmâde itmeleri içün tenbîh ü te’kîd ve üzerlerine
mu‘temed ağalar ta‘yîn idüp ve kolunda olan yeniçeriyân göçüp meterislenmek içün
zâbitlerine tenbîh buyurdukdan sonra vakt-i zuhru edâ ve ba‘dehû süvâr olup
Kamaniçe kal‘asına cârî olan nehirden ubûr ve kal‘a ve şehir mukābelesinde
meterisler kafâsında bir küçük çadır kurdırup ve ağavât ve levendât etrâfına karar
itdirüp ol semtden kal‘a ve şehir muhâsarasına âmâde olmakda yeniçeriyân dahi bilâ-
tevakkuf meterislere girüp ve evvelki kolunda olan dört kıt‘asın toplardan eyâlet
askerinin çekmesinde nev‘â tevakkuf müşâhede [71a] buyurmalarıyla ağavât ve
segbânân ta‘yîn buyurup sür‘ât üzere meterisler kafâsına ihzâr ve ikisin kal‘aya ve
ikisin şehre havâle idüp a‘dâ-yı dîn üzerine ol semtden dahi âteş-i harb u kıtâl bi’l-
bedâhe feşân olduğun gördüklerinde aslâ endîşeleri yoğiken zuhûrundan şehir ve
kal‘ada a‘dânın azîm hareketleri olup ve kal‘a ve şehirden ol havâlîde olan
meterislere husûsâ Kāimmakām Paşa çadırına ol kadar top ve şâhî ve misket ve
tüfeng atdılar ki meterisler üzerine gülleler katarât-ı bârân gibi nâzil oldu ve
Kāimmakām Paşa çadırının etrâfı top ve şâhî gülleleri ile mâl-â-mâl oldu. Cenâb-ı
Hakk hıfz idüp ancak mehterân-ı Enderûn’ından birisi ve bir çadır mehteri karar içün
bir mahal hafr iderlerken bir şâhî güllesi mehter-i Enderûn’un sağ kolun bazusından
ve çadır mehterinin bileğinden darb ve kat‘ idüp ol mikdâr zahm ile halâs ve
hayâtdan el yumadılar. Meterisler ise kal‘a ve şehir mâbeyninde vâki‘ olup
meterislerin tûlânî tarafı bi’z-zarûrî kal‘a tarafına düşmeğin ziyâde amîk olmayınca
[71b] top ve şâhî ve misket ve tüfengden korunmak asîr olmağın murâd üzere itmâm
idince yeniçeriyân ziyâde meşakkat çeküp ve mukaddemâ tabya muhâsarasında altı
günde olan şühedâ ve zahmdâra karîb bu meterislerde vâki‘ oldu. Cân-ı azîzin hıfz
içün herkes bir mertebe ikdâm eyledi ki müşâhede idenler bir aylık meteris zann
iderlerdi. El-hamdülilâhi te‘âlâ murâd üzere meterisler şehir tarafından cârî olan
nehir başına karîb ulaşup ve kal‘a semtine dahi karîb oldukda vaz‘ olunan toplar
gündüz atılduğı mîzân üzerine vezne alınup âmâde olunmağa tenbîh olunmağın
âmâde kılınup meterislerden yeniçeriyân ve serdengeçdi gāzîleri ve segbânân vakt-i
şâmda tüfeng cenginden el çekmediler a‘dâ-yı liyâm ise ziyâde vehm üzere
olduklarından şehrin bir mikdâr nazara alçak olan mahallerine meş‘aleler yakup ve
yağlı paçavralar yakup kudretden olan hendekine bırağup ol havâlîde bir mertebe
rûşenlik izhâr eylediler ki, a‘dânın hareket ü sekenâtları meterislerden ayânen zâhir
71
12
“küllü emrin bi-vaktihî merhûn” Her iş vaktine bağlı mealinde.
75
76
77
78
79
ü senâya iştigāl üzereler iken, Kamaniçe kal‘asının cengcisi olan Nemçe melâ‘îni
kal‘anın elden gitdüğün gördüklerinde cebehânesinde olan tîg ü tüfeng ve barutdan
murâdları üzere ahz itmek içün kal‘a kapudânına ibrâm itdiklerinde, “şimden sonra
kal‘a ve cebehânede alâkam yokdur” deyü redd itdikçe mümkin olmayup kârgîr
mu‘azzam cebehâneye [83b] zor ile girüp bin mikdârı Nemçe keferesi tîg ü tüfeng ve
barut yağmasına mübâşeret eylediklerinde melâ‘înin kahr u helâk olmaları takdîr-i
Hayy-ı Kadîr ile ol vakte mevkūf olmağın baruthânesine âteş isâbet itmekle Allahu
ekber böyle bir vakt-i sürûrda kal‘a ve şehir ve tabya ve meterislerde kıyâmetden
nişân virir bir alâmet-i garîbe zâhir olmağın, herkes hayrân olup meterislerde olan
ehl-i İslâm kendülerin taşra pürtâb ve ordu-yı humâyûnda olanlar dahi “bu ne sırr-ı
garîbdir?” deyü meterislere doğru şeb-i târikde üftân ü hîzân şitâb idüp a‘dâ-yı dîn
ne acayîb ve garîb mekr ü âl idüp bu kadar ehl-i İslâm’ı içerüye aldıkdan sonra nâ-
ümîd oldukları kal‘ayı lağım ile havâya atdı zannı ile bir mertebe meterislerde ve
kal‘a ve şehir etrâfında harekât-ı garîbe oldu ki şehirde olan a‘dânın sagîr ü kebîr ol
gûne acayîb ü garîb sadâ ve velvelenin aslı Nemçe kâfirlerinin barut yağmâsından
olduğun bilmediklerinden hayrân ü perîşân olup saç ve sakalların yolmağa başladılar.
Kal‘ada olan cebehâneye âteş isâbet itdüğü vakt öyle metîn ve müstahkem binâyı ve
etrâfında olan kulel ü burûcun [84a] yerinden kobarup nice yıllık harâbeye döndü.
Nemçe kâfirlerinin hâlleri hâd ma‘lûm cümlesi cân ber cehennem olup cebehâneden
ber-murâd oldular, kal‘a kapudânı Nemçe keferesinin hücûmlarına tâkat
göstermediğinden şehre firâr idüp bir köşede karar eylemişdi. Bu ahvâl zuhûr itdikde
barut yağmâsından olduğunu fehm idüp ve sür‘at üzere şehirde müctemi‘ olan
küffâra haber virdikde taşrada olan İslâm’ın hareketlerinden ve şehirde olan
yeniçeriyân ayağa kalkup kılıçların uryân ve a‘dâ üzerine hücûm u kıtâle âmâde
olduklarında a‘dâ-yı dîn feryâd u figān ile bellü başluları yanına varup ve oradan
Ahmed Ağa ve Hüseyin Ağa yanına gelüp vukū‘ bulan ahvâl Nemçe kâfirlerinin
itdikleri şekāvetde sâdır oldu. Bu bâbda bizim cürmümüz yokdur, taşrada olan
askerin hareketi hemân şehre hücûma alâmetdir ve içerüde olan yeniçeriyân kılıçların
uryân eylediler. “Halâsımıza dermân bizimle ma‘an taşraya varup ahvâlimizi
devletlü Sadr-ı âlî-kadr hazretlerine bildirmekdir” deyü bükâ ile zârî eylediklerinde
Ahmed Ağa dahi birkaç kâfir ile der-akab huzûr-ı Âsafî’ye gelüp ahvâli i‘lâm ve
gelenler dahi, “bu hâlin vukū‘na asla [84b] âgāh değil idik” deyü afv u merhamet
81
Yevm-i mezbûrda kal‘ada olan baş kâfir ve papasları ve birkaç bellü başlu
yirmi mikdârı kâfir ve kal‘a ve cebehânenin miftâhların vakt-i duhâda [85b] devletlü
Sadr-ı âlî-kadr hazretlerine getürüp teslîm idüp şehirde olan alâkaların ve küblerin
82
recâ eylediklerinde bunda kalanların emlâkına dahl ü ta‘arruz olunmaz, harâc kabûl
idüp karar eylesün ve zâd u zahîresi olmayup yirmi otuz güne değin varup gelmeğe
izn taleb idenlere izn virilür geldikde mülküne dahil olunmaz yohsa gidüp ba‘de
zamân gelene mülkü virilmez, ve kura ve re‘âyâ mehâbetlü ve şevketlü pâdişâhımız
hazretlerinindir. A‘şâr-ı şer‘iyyelerin ve cizyelerin cânib-i pâdişâhiye edâ iderler. Bir
ferdin müdâhalesine rızâ ve ruhsat yokdur deyü cevâb-ı şerîfleri sudûrundan sonra
mu‘tâd üzere on mikdârı kâfire hıl‘atlar giydirilüp yollanmışlar idi. A‘dâ-yı dîn
ahvâlden haberdâr olduklarında Ermeni tâifesinin cümlesi ve Rus kâfirlerinin ekseri
şehirde kalmağa karar virüp Lehlü keferesi çıkup gitmek tedârükünde oldular. Yahud
tâifesi ise mukātele ve muhârebe mahallinde kûşe-gîr oldukları gibi bu esnâda dahi
birer kûşeye sinüp “ehl-i İslâm sâyesinde olmağı ni‘met bilürüz” sûretin gösterdiler.
Yevm-i mezbûrda dahi havâ pus olup vakt-i zuhurdan sonra küşâde ve latif
olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda kal‘a ve şehirde olan a‘dânın çıkup gitmelerine izin recâ
idenleri gitmeleriçün izn-i humâyûn sâdır olmağın şehirde ve hendek içinde hâneleri
olan tüccâr ve re‘âyâ makūlesi hânelerinde kalup gidecekler âmâde olmağın vakt-i
duhâda Haleb muhâfızı Vezîr Kaplan Paşa ve Rumeli Beğlerbeğisi Mehemmed Paşa
ve Adana Beğlerbeğisi Hüseyin Paşa mükemmel âdemleriyle hâzır olup kal‘adan
çıkanları murâd itdikleri mahalle ulaşdırmağa me’mûr olmalarıyla ordu-yı humâyûn
kenârında alayları ile karar idüp ve şehrin kapusından ordu-yı humâyûn sevkine ve
me’mûr olan Paşalar alaylarına varınca yemîn ü yesârda yeniçeriyân ve kafâlarında
sipâh ve silâhdârân müheyyâ oldukları şüyû‘ndan ordu-yı humâyûnda olan a‘lâ ve
ednâ ve pîr ü cevân a‘dâ-yı mahzûlînin hallerin görmek içün açılacak kapu
kurbundan intihâ-yı alaylara değin bir mertebe hâzır u nâzır oldular ki, gözler asker-i
İslâm’ın ne mertebe kesretde olduğun fehm idüp Cenâb-ı Hakk’a hamd-ı ferâvân
eylediler. Ba‘dehû değirmanlar tarafında olan kapu açılup üçyüz mikdârı araba ile
[86b] levend ve re‘âyâ şeklinde ve hayli mecrûh kâfir çıkup akablarınca piyâde
yüzelli mikdârı sarıklı ve yüzelli mikdârı tüfengli Nemçe keferesi çıkup akablarınca
83
baş olan kâfir önünce otuz mikdârı atlu kâfir ve kafâsında dahi ol mikdâr nekebâtı ile
çıkup arkasında şeyb-i celâyi ve meyânında tîrkeş hayretinden tarafeyne gâv-ı
beyâbân gibi nazar iderek revâne oldu. Cümle kal‘a ve şehirden çıkan mecrûh ve sağ
avrat ve oğlan binbeşyüz mikdârı kâfir idi. Hor ve hakîr alaylar ortasından geçüp
gitdiler. Ba‘dehû şehir ve kal‘a inâyet-i Kādir-i mutlak ile murâd üzere kabza-i
tasarrufa dâhil olup ehl-i İslâm kal‘a ve şehrin etrâf u eknâfını bî-bâk seyr ü temâşâ
eylediklerinde metânet ü istihkāmı ve ne mertebe sa‘b mahallerde vukū‘nu mu‘âyene
ve müşâhede eylediklerinde, hazret-i Vâhibü’l-merâm inâyet ve ihsânından ehl-i
İslâm kullarına nasîb ve mukadder eyledi ki, nusret ü inâyeti cân u dilden idrâk ve
iz‘ân idüp şükr-i ferâvân eylediler. Fi’l-vâki‘ bu sefer-i nusret-eserde mevcûd olan
asker Bağdad ve Revan seferlerinde olmadığından gayri devletlü Hân-ı âlî-şân
yüzbinden mütecâviz Tatar askeri [87a] ve Kazak hatmanı Doroşenko yirmi otuzbin
Kazak tâifesiyle kezalik Eflak ve Bağdan voyvodaları askeriyle Kamaniçe kal‘asının
ve şehrinin etrâf u eknâfında hâzır u âmâde olup Kamaniçe’nin metânet ve istihkāmı
meşhûr-ı âfâk olduğundan gayri Leh diyârının sedd-i sedîdi olmağın ehl-i İslâm’ın
teveccühleri sebebi ile askeri ve cebehânesi müstevfâ olduğundan zamân-ı kalîlde
kabza-i tasarrufa vusûlün muhâl addetdiklerinden milel-i muhtelife, kendülere teklîf-i
hizmet ve i‘ânet olunur ümîdiyle hâzır u nâzır üzereler iken kerâmetlü ve mehâbetlü
Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin otağ-ı gerdun-nitâkları vaz‘ olunduğu mahal kal‘a ve
şehre nâzır ve top irişür vâdî iken köşk-i humâyûn vücûd-i şerîflerinin dâimü’l-evkāt
karargâh-ı devletleri olup şecâ‘at-ı mülûkâneleri çûş u hurûş eyledikçe kal‘anın ve
şehrin cevânib-i erba‘asın cevelân idüp, teveccüh-i humâyûn ve gayret ü
hamiyyetlerin mutazammın müte‘âkıben Vüzerâ-yı izâm hazarâtına fermân-ı
humâyûnları sâdır olmağla Vüzerâ-yı izâm hazarâtına [87b] tâziyâne-i gayret olup
rûh-ı âlem olan mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin devlet ü ikbâl ile
teveccüh buyurdukları ibtidâ sefer-i humâyûnları olmağla şarkdan garba süyûfu
velvele-endâz olan guzât-ı Osmâniyânın harb u kıtâli ve inâyet-i Bârî ile kal‘a-
gîrlikde olan hüner ve san‘atı ve dilîrâne hücûm-ı ibret-güsteri âyîne-i husûlde ne
yüzden cilve-nümâ olduğun müctemi‘ olan milel-i muhtelifeye izhâr u ayân içün
tavâif-i muhtelifeyi mesâfe-i ba‘îdede temâşâcı şeklinde ârâm ve iskân itdirüp, üç
koldan Vüzerâ-yı izâm mütevekkilen ale’llâh semend-i himmetlerin semender-misâl
âteş-i gayrete atup bir mertebe dilîrâne ceng ü cidâl ve harb u kıtâl eylediler ki,
84
tevfîk-i Hudâ refîk olup tabya ve kal‘a ve şehir ma‘nen üç hısn-ı hasînin dokuz
günde kabza-i tasarrufa vusûlü müyesser oldu. Sefer-i mezbûrda olan ecnâs-ı
muhtelife Vüzerâ-yı izâm ve vükelâ-yı âlî-makām hazaratının ve asker İslâm’ın bu
cünbüş ve hareketlerin gördüklerinde Devlet-i Hânedân-ı Âl-i Osmân ebbeda’llâhü
saltanatehû ilâ yevmi’l-mîzân [88a] lütf-i Hakk’la ne kuvvet ve kudretde olduğun bir
hoş iz‘ân ve engüşt-ber-dehân idüp dem-beste ü hayrân olmuşlardır. Hakîkat-i hâl
mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm Ebu’l-Feth ve’l-Megāzi Sultan Mehemmed
Hân tavvelallahü ömrehû ve devletehû ilâ intihâi’l-devrân hazretlerinin gazâ ü cihâda
himmet-i humâyûnları selâtîn-i mâzîyeye müşâbih olmayup leyl ü nehâr teveccüh-i
humâyûnları hadd-ı tahrîrden bîrûn olduğundan gayri leyâlî ü eyyâmda Vâ‘iz-i
Sultân Vânî Mehemmed Efendi huzûr-ı humâyûnlarında tefsîr-i şerîfden gazâ ve
cihâd fazîletin takrîr ü beyân ile tab‘-ı humâyûnları mücellâ olup gazâ ü cihâddan
gayri cihânda murâd-ı humâyûnları olmaduğı Vüzerâ-yı izâm hazâratına ve asker-i
İslâm kullarına olan nazar ve inâyetlerinden zâhir ü hüveydâ olmağın sâye-i
devletleri âmme-i ibâdullâh üzerinden dûr ve zâil olmamak da‘avâtına sagîr ü kebîr
müdâvemet ü iştigāl üzerelerdir. Hazret-i Bârî karîn-i kabul idüp saltanat ve devlete
üstüvâr eyleye. Âmin.
münâsib va‘z u nasîhat ile cünûd-ı muvahhidîni derûn-ı dîlden hamd u şükre tergīb
eylediğinden gayri mehâbetlü ve azametlü Pâdişâh-ı rûy-i zemîn hazretlerinin bükâ
ile olan şükrünü cemâ‘at-i Müslimîn istimâ‘ itmeleriyle cümleye bükâ ârız olup,
sebât-ı devlet ü saltanatları da‘avâtını bir mertebede edâ eylediler ki tahrîr ü tafsîli
mertebe-i beyândan hâricdir. Mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin ihyâ
buyurdukları Fethiyyeden mâ‘adâ câmi‘-i şerîf olmağa sezâ-vâr mu‘azzam kiliseler
olmağın devletlü sultân hazretleri ve inâyetlü Sadr-ı âlî-kadr hazretleri [90b] ve
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri ve Nedîm-i Şehriyârî devletlü Mustafa Paşa
hazretleri ve fazîletlü Vânî Mehemmed Efendi hazretleri vakf ve ihyâ itmeleriçün
mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinden recâ eylediklerinde her biri birer mu‘azzam
câmi‘-i şerîf olmağa lâyık olan kiliseler icrâ-yı âyîn-i küfr ü şirkden ârî ve ibâdât-ı
İslâm ile münevver olmak Cenâb-ı Bârî Celle-şânühûnun takdîr-i bî tagyîrine
mutâbık olmağla vükelâ-yı devletin recâları karîn-i kabûl ve vakıf ve ihyâ itmeleri
bâbında fermân-ı cihân-dârî sudûr itmeğin vükelâ-yı devlete azîm sürûr hâsıl olup
ta‘mîr ü tathîrlerine mu‘temed ağaların ta‘yîn ve itmâmlarına ihtimâm-ı küllî
eylediler. Yevm-i mezbûrda ba‘de’l-asr bârân-ı rahmet vâkî olup vakt-i magribde
havâ küşâde olmuşdur.
olunmakdan Leh diyârının mahallin ma‘mûresi ve kıral-ı dâllın karargâh-ı sânîsi olan
İlbav şehrine doğru azîmete karar virilmiştir. Cenâb-ı Bârî tevfîkāt-ı aliyyesin refîk
ve rehber eyleye.
Yevm-i mezbûrda oturak olup Leh kıralının elçileri yollanmak içün devletlü
Sadr-ı âlî huzûruna geldiklerinde Devlet-i aliyye tarafından kendüler ile âdem irsâl
olunmasın niyâz eylediler. “Leh kıralı harâc kabûl idüp kerâmetlü ve azametlü
pâdişâhımız hazretlerine inkıyâd iderse sâye-i devletlerine ilticâ iden sâir cizye-
güzâr gibi âsûde hâl olur ve illâ inâyet-i Bârî ile vücûda gelen ahvâlleri gördiğin
gibi var kıralına takrîr eyle. Ma‘an âdem gönderilmez, vaktine hâzır olsun” deyü
kat‘î cevâb-ı şerîfleri sudûrundan sonra girüye yollanmak içün devletlü Hân
hazretleri tarafına gönderildiler. Yevm-i mezbûrda seherî bir mikdâr sermâ ve
beyne’s-salâteyn bârân-ı rahmet vâki‘ olup ba‘dehû der-akab havâ küşâde olmuşdır.
Diyâr-ı a‘dâya henüz azîmet olunmağın i‘tidâl-i havâ ihsân olunmak içün dergâh-ı
Hakk’a niyâz küllî olmuşdur.
13
26 olmalıdır.
88
[93b] Yevm-i mezbûrda oturak olup Leh diyârının tahrîrine me’mûr olan
asker-i İslâm ve Kazak ve Eflak askerleri kalkup mahall-i me’mûra revâne oldular.
Cenâb-ı Hak her hâlde dest-gîrleri ola.
14
Nüshada “bedel” yazılmış.
90
zâd u zahîrede dahi müzâyaka olmayup a‘dâ-yı dînin mezrû‘âtı henüz yerinde
olmağla ehl-i İslâm ta‘ayyüş idüp zarûretden emîn oldular.
Yevm-i mezbûrda dahi oturak olup devletlü Sadr-i âlî hazretleri yevm-i evvel
üzere ihtimâm buyurdular. Vakt-i işâdan sabâha iki sâ‘at kalınca gâh bârân ve gâh
garbi rüzgâr esüp ba‘dehû i‘tidâl-i havâ nasîb olmuşdur.
Tatar tâ‘ifesi mezarların açup eşyâların ahz itdiklerinden Engürüs serhadlerinde vâki‘
olan seferlerde mevcûd olan asker-i İslâm’ın ba‘zıları haberdâr olmalarıyla
kiliselerinde âhar mahallerde olan mürdelerin ba‘zıların ihrâc idüp nicesi hissedâr ve
ba‘zısı tehî emek çeküp nâdim olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda oturak olup Kaplan Paşa revâne olduğu yol üzerinde
İzbarava palankasının keferesi inkıyâd itmemekle üzerlerine hücûm olundukda ekseri
92
tu‘me-i şemşîr olup ba‘dehû itâ‘at idüp ve andan sonra Mikolince nâmında kal‘aya
uğrayup anlar dahi istîmân itmekle topların ve kumbara havanların ve tüfeng ve
misketlerin ve kurşun ve barutların kabzidüp kapudanların Sadr-ı âlî hazretlerine
irsâl ve vâki‘ hâli i‘lâm eylemişdir. Ve Erdel kıralına fermân olunan zehâiri beşyüz
araba ile irsâl ve mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerine bir billûr hintu-yı
mükemmel ve üç yorga ve iki sakson ile ubûdiyyetin arzidüp askeriyle hâzır ve her
ne fermân buyurulursa edâ-yı hizmete nâzır olduğun bildirmişdir. Yevm-i mezbûrda
[97a] Lehlü keferesinden ahvâl bilür dil ahz itmek içün Adana Beğlerbeğisi Hüseyin
Paşa ta‘yîn olunmağla Semendre sancağının zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârı ve devletlü
Sadr-ı âlî hazretlerinin segbânlardan üç dört bayrak levendât ma‘an me’mûr olup
revâne olmuşlardır.
Yevm-i mezbûrda oturak olup palanka kurbunda cârî olan nehrin üzerinde
vâki‘ ağaç cisri küffâr ihrâk itmekle ta‘miri topların mürûru içün lâzım olmağın cisir
başında Defterdâr Paşa çadırı kurdurup itmâmına ihtimâm eylemişdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup etrâf ü eknâfdan asker-i İslâm zâd u zahîre ve
esîr ihzâr idüp ordu-yı humâyûnda murâd [97b] üzere ganîmet nümâ-yân olmuşdur.
Devletlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin kapusında olan serbest bölük başısı
tüfengciyân levendâtından üçyüzden mütecâviz piyâde ve süvâri Hırvat segbânânı ile
henüz itâ‘at eylemeyen bir palankanın varoşun gāret idüp üçyüz mikdârı kâfiri
tu‘me-i şemşîr ve ikiyüz mikdârı esîr ahzidüp üçbin mikdârı koyun ve beşyüzden
mütecâviz sığır ve kısrak ahzidüp selâmetle ordu-yı humâyûna dâhil oldu. Palanka
âhâlisi bu vechile gûşmâl gördükden sonra istîmân idüp muhâfazalarıçün devlet
tarafından çavuş almışlardır.
Yevm-i mezbûrda oturak olup elhamdülilâhi te‘âlâ murâd üzere havâda i‘tidâl
ve ordu-yı humâyûnda ganîmet olup dakīkın vakiyyesi on akçaya ve peksimadın
vakiyyesi onbeş akçaya ve pirincin keyli yüzseksene ve kahvenin vakiyyesi yüzelli
akçaya ve şa‘îrin bir yemi onsekiz ve yirmi akçaya müstevfâ bulunup cevânib-i [98b]
erba‘adan zâd u zahîre ihzârına revâne olanlar zahâir ve esîr ahzidüp ber-murâd
olmuşlardır.
Yevm-i mezbûrda oturak olup emr-i Hakk’la gâh küşâde-i havâ ve gâh bârân-ı
azîm vâki‘ olup ol hâl üzere mürûr eylemişdir.
varoşun gāret idüp hayli esîr ve hayvanât ile dâhil oldular. Yevm-i mezbûrda dahi
bârân-ı azîm vâki olup havâ küşâde olmamışdır.
15
Nüshada boşluk var.
95
Yevm-i mezbûrda oturak olup emr-i Hakk’la seherî bârân-ı rahmet ve garbî
rüzgâr vâki‘ olmağın i‘tidâl-i havâ içün cenâb-ı Hakk’a niyâz olunmuşdur. Ordu-yı
humâyûn sevkinde üsârânın kesreti zâhir olup ba‘zılar dahi esîrin muhâfazada tegāfül
ve tekâsül itmekle müjdesiyle esîr ahz idene nukūd ikrâr ve reddine ashâbından du‘â
ile dellallar ordu-yı humâyûna azîm nidâlar eylediler.
Yevm-i mezbûrda oturak olup i‘tidâl-i havâ nasîb olmuşdur. Devletlü Sadr-ı âlî
hazretlerinin baş bölükbaşısı ser-çeşme binden mütecâviz segbânân ile Zidva nâm
kal‘anın varoşun gāret idüp ganîmet-i azîm ile ordu-yı humâyûna dâhil olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda oturak olup ilerüye varılacak mahallin esnâ-yı tarîkinde cisre
muhtâc mahaller olmağın Defterdâr Paşa binâları içün revâne olup asker-i İslâm
menzil-i mezbûrda karar ve cevânib-i erba‘anın mezrû‘âtı vâfir olmağla ihzâr idüp
muğtenim ve hoş hâl olmalarıyla Pâdişâh-ı İslâm’a du‘â-yı hayr-ı ferâvân
eylemişlerdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup palanka-i mezbûra altı sâ‘at mikdârı mahalde
vâki‘ Bozaneve kal‘asının ahâlisi henüz itâ‘at eylemeyüp zâd u zahîre [102a]
ihzârına giden ehl-i İslâm’a îsâl-i mazarratından hâlî olmadıkları ta‘ayyün bulmağın
Bosna muhâfızı Vezir İbrahim Paşa eyâleti askeri ve zağarcıbaşı ile on oda
yeniçeriyân ve mühimmâtları ile iki top ve lağımcıbaşı ve çavuşzâde ta‘yîn olunup
vakt-i zuhurda kalkup revâne oldular. Yevm-i mezbûrda bi-emri’llâhi te‘âlâ vakt-i
magribden evvel bârân ve berk vâki‘ oldu.
97
müyesser olmuşdur. Bozaneve gerçi palanka yâd olunur, ammâ bir mürtefi‘ mahalde
vâki‘ olup çâr-gûşe metîn divârı ve her köşesinde birer metîn kullesi olup ve önünde
olan nehri varoş dibinde sedd idüp yukarı tarafında azîm göl hâsıl ve seddi cisre
muhtâc olup varoşu dahi palankanın top ve tüfengi altına alup bir vechile girîbân ve
dâmını pence-i gāziyân alta girmez sevdâsıyla inkıyâd içün haber vardıkda,
“kıralımız Leh kıralıdır gayrisin bilmeyiz” deyü hayli kâfirlik gösterdi.
Elhamdülillâhi te‘âlâ iki gün içinde yakasın ele virüp kendüsü ve ceng ü harb iden
melâ‘îni ordu-yı humâyûna ihzâr ve re‘âyâ makūlesi varoşda iskân itdirilmek üzere
fermân olundu. Yevm-i mezbûrda devletlü Sadr-ı âlî hazretlerinin Hân-ı âlî-şân ve
Kaplan Paşa [105a] tarafına gönderilen Karakulak Ahmed Ağa gelüp Kaplan Paşa
İlbav şehrin muhâsara idüp üç gün döğdükde mütehassın olan küffâr mütezelzil ve
perîşân-ı hâl üzereler iken kıral tarafından elçi gelüp rikâb-ı humâyûna arz-ı
ubûdiyyetin ve Kamaniçe’ye tâbi‘ kılâ‘ ve bikā‘dan kasr-ı yed idüp ancak İlbav şehri
Podolya iklîminden olmamağla ta‘arruzdan kasr-ı yed olunmasın iltimâs
eylediklerinde, “İlbav şehri kabza-i tasarrufa vusûle karîb olmuşken ferâgat
olunmaz” deyü cevâbları redd olunmağın sulh u salâha olan niyâzları sûret bulmak
içün İlbav şehrinden kasr-ı yed olunmağa bedel rikâb-ı humâyûn-ı Pâdişâhî
seksenbin guruş virmeğe ta‘ahhüd itmeleriyle ol minvâl üzere Hân-ı âlî-şân ve
Kaplan Paşa rızâ virüp altı aya değin bi‘t-temâm edâ itmeleriçün kavî rehînleri alınup
ahvâlleri ol minvâl üzere karar-pezîr olduğundan ve me’mûr olan asker-i İslâm ile
avdet idüp gelmek üzere oldukların mektûblarıyla i‘lâm eylemişledir. Hazret-i Hudâ-
yı Bîçûn mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerin hatâsız idüp her umûrunda dest-gîr
ola.
tarafından da‘vet olunmağla vükelâ-yı devlet bir yerde iken kal‘ada olan a‘dâya
inkıyâd itmelerin mutazammın haber gönderildikde “kıralımız tarafından elçi
gelecekdir” deyü üç gün mehl niyâz itmeleriyle ve etrâflarında cevelân idüp
küffârdan sehl-i cüdâ düşen hayvanâtı ehl-i İslâm ahz itdikçe top ve tüfeng atmayup
misket izhâr itmeleriyle yevm-i mezbûrda her tarafdan üzerlerine hücûm ve varoşda
olan küffâra ve hayvanâta el uzatmağa ruhsat virilmeyüp [106a] nihâyet a‘dâ-yı bed-
kâr niyâzlarına i‘timâd ü i‘tibâr olunmayup ol gice toplar çekilüp kal‘aya havâle
kılınmak ve meterislere yeniçeriyân girüp âmâde olmak ve Vüzerâ-yı izâm
kapularında olan segbânân varoş etrâfını ihâta idüp sabâha muntazır olmak bâbında
sâdır olan fermân-ı Pâdişâhî bi-inayetillâhi te‘âlâ icrâ olundukda ba‘de’l-asr
mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazreleri otağ-ı humâyûnlarına avdet buyurup inşâallahü
te‘âlâ ale’s-seher hareket ve Bucac üzerine nazar-ı târâc salmak niyyeti ile vakt-i
sabâhü’l hayra intizârda oldular.
gönderdiler. Yevm-i mezbûrda Bazlukça kal‘asının ahâlisi itâ‘at itmek içün devletlü
Sadr-ı âlî hazretleri [107a] tarafından kağıd yazılup Adana Beğlerbeğisi Hüseyin
Paşa ile irsâl olunmuş idi. Vusûlünde bir vechile ahâlisi fermândan rû-gerdân
olmayup Bazlukça ve tevâbi‘ palankaların müte‘ayyin âdemleri huzûr-ı Âsafî’ye
gelüp itâ‘atlerin izhâr ve miftahları teslîm eylediler. Bi-avnihî te‘âlâ Bazlukça ahvâli
dahi Devlet-i Pâdişâhîde âsân vech üzere husûl pezîr oldu. Bazlukça kal‘ası püşte-i
bâlâda vâki‘ ba‘zı mertebe Haleb kal‘asına müşâbih olup varoşu ise şehr-i mu‘azzam
Leh diyârının senede iki def‘a bâzârı ve azîm cemi‘yyet ve kâr yeri bâzâr-gânı vâfir
memâlik-i ma‘mûrenin adîmü’n-nazîri olup memâlik-i Pâdişâhîye munzam
olduğundan hamd-i ferâvân olunmuşdur.
Yevm-i mezbûrda oturak olup havâda bürûdet zâhir olmağın i‘tidâl-i havâ içün
16
niyâz olundu. Etrâf ü eknâfda a‘dânın mezrû‘âtı vâfir olmağın ﻣﺎل آﺎﻓﺮ هﺴﺖ ﺑﺮ ﻣﻮﻣﻦ ﺣﻼل
16
“mâl-ı kâfir dest ber mü’min helâl” Kâfirin malı mü’mine helâldir mealinde.
102
tevâbi‘âtı ile ve sipâh u silahdârândan hayli mürd ü cürd ma‘an revâne olup ordu-yı
humâyûna iki sâ‘at karîb olmağla seyretdikden sonra avdet idüp vakt-i asrda otağ-ı
humâyûnlarına nüzûl buyurdular. Menzil-i mezbûrda birkaç gün oturak olup ekser
eyyâmda bi-emrillâhi te‘âlâ bârân vâki‘ olmağla ordu-yı humâyûn sevkinde ve
dâirelerde ziyâde bataklar olup asker-i İslâm’a meşakkat nümâyân olmağın Bucac
kal‘asında cârî olan nehrin üzerinde ihrâk olmuş bir karyenin etrâf ü eknâfı vâsi‘ ve
korusu vâfir bir mahall olmağla inşâallah ol mahalle ordu-yı humâyûnun nakl ve
nüzûlü fermân olundu. Cenâb-ı Hak eşref-i sâ‘ate makrûn eyleye.
Yevm-i mezbûrda oturak olup emr-i Bârî ile garbî şedîd rüzgâr vezân idüp ve
bir mikdâr berk ü bârân vâki‘ olmuşdur. Cenâb-ı Hak kemâl-i kereminden i‘tidâl-i
havâ ihsân eyleye. Mehâbetlü Pâdişâh-i İslâm süvâr olup etrâf ü eknâfı geşt ü güzâr
ve devlet ü ikbâl ile avdet ve karar buyurdular.
Yevm-i mezbûrda oturak olup inâyet-i Bârî ile i‘tidâl-i havâ nasîb olmağın
asker-i İslâm refâh-ı hâl üzere karar eylediler.
17
Cemâziyelâhir olmalıdır.
103
Yevm-i mezbûrde devletlü Sadr-ı âlî hazretleri kul tâifesinin [109b] ulûfelerin
tevzî‘ idüp ve Leh kıralı tarafından ta‘yîn olunan elçiler yevm-i mezbûrda ordu-yı
humâyûna dâhil oldular.
Yevm-i mezbûrda Leh kıralının elçileri geldikde kendüler içün taşrada kurulan
çergede bir mikdâr ârâm idüp cevâb-ı kat‘î içün yevm-i evvelde [111b] kendülerine
te’kîd olunmağın sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerinin huzûr-ı şerîflerine
geldiklerinde reis efendi ve çavuş başı ağa ve bu abd-i fakîr Vezîr-i müşârünileyh
hazretlerinin hizmet-i âlîlerinde olmak takrîbi ile huzûr-ı âlîlerinde mevcûd olup
mezkûr elçiler girü yevm-i evvel üzere cevâba sâlik olacakları mahalde sa‘âdetlü
Kāimmakām Paşa hazretleri mehâbetlü ve azametlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin
fermân-ı humâyûnları üzere harâc umûrun ve sâri hudûd ve sınur ahvâllerin
kendülere tafsîl üzere tefhîm eyledikde a‘dâ-yı liyâmın dûr ü dırâzü’z-zâmâna
cevâba sâlik olmaları âdât-ı bâtılaları olmağla yine envâ‘-ı biyhûde kelimâta şürû‘ ve
“sulha mugāyir tarafımızdan sâdır olmuş vaz‘ yoğiken Memâlik-i Osmaniyye’de
menn ve selvâ nâzil olan memleket mislî Podolya iklîmi elimizden gitdi ve Kamaniçe
kal‘ası gibi Leh diyârının sedd-i sedîdi kabza-i tasarrufunuza girdi vech-i ma‘âşımız
Podolya iklîmine münhâsır idi. Bu halleri görmek bizi tu‘me-i şemşîr olmağa hasret
itdi” deyü gâh zâr u niyâz ve gâh,“ sulh u salâha [112a] cevâz yoğise harb u kıtâlden
dahi sakınmazız” deyü ba‘zı mertebe tereddüd sûretin gösterdiklerinde, bu umûrun
de’b-i mülûk-ı selâtin Âl-i Osmân üzere hall ü akdine me’mûr olan Vezîr-i Âsâf-
nazîr devletlü ve âlî himmetlü Kāimmakām-ı âlî-makām Mustafa Paşa hazretleri bi-
lutfihi te‘âlâ sâhib-i akl-ı selîm ve mâlik-i tab‘-ı müstakîm olup Devlet-i Aliyye’nin
cüz‘î ve küllî umûru zamîr-i minberlerinde mastûr olduğundan gayri mülûk-ı
Nasarâ’nın evzâ‘ u etvârları ma‘lûm-ı âlîleri olmağla dört sene mukaddem Leh
kıralının rikâb-ı humâyûn-ı devlet-makrûna elçisi geldikde sadâret-i uzmâ ve vekâlet-
i kübrâ Kāimmakāmlıkları zamânında müsâdif olup mabeynde mün‘akid olan sulh u
salâha madde-i kübrâsı sâye-i Devlet-i Pâdişâhîye iltica iden Doroşenko hatmanın
memleketine min-ba‘d ta‘arruz olunmamak üzere cânib-i humâyûn-ı şehriyârîden
ihsân olunan ahidnâme-i humâyûnda tasrîh ve tastîr olunmuş iken sulh u salâha
106
mugāyir Leh kıralı tarafından vaz‘ u hareket [112b] olunup der-i devlet tarafından
nâme-i humâyûn irsâl olundukça nakz-ı ahdden gayri vaz‘ı sâdır olmadığı zâhir u
ayân olmağın ber-muktezâ-i nâmûs-ı saltanât sefer-i humâyûn fermân olunup inâyet-i
Bârî ile zuhûra gelen ahvâl ü asâr manzûrunuz ve ma‘lûmunuz oldu. “İmdi fermân-ı
cihân-dârî üzere harâc kabûl itmeyüp ve sâir fermân buyurulan umûra inkıyâd
olunmaz ise Kamaniçe kal‘asının kabza-i tasarrufa vusûlü ve Podolya iklîminin zabtı
ile mehâbetlü ve şevketlü ve azametlü pâdişâhım hazretlerinin, hânmân-sûz-ı a‘dâ-yı
dîn ü devlet olan âteş-i kahr u azabları def‘ olmayup Leh diyârının intihâsına değin
zabt u kabz olunmasıyla değil Leh kıralı nâmında kıral Leh diyârında belki rûy-i
zemînde yâd olunduğuna rızâ-yı humâyûnları olmaduğu ma‘lûmunuz olsun” deyü
elçilere bir sûretden Devlet-i aliyyenin salâbet ve şecâ‘atin izhâr ü ayân buyurdular
ki elçiler dem-beste vü hayrân olup bir dürlü cevâba kādir olamadıklarından hâk-pây-
ı şerîfine düşüp bükâ ve niyâz ile, [113a] “Devlet-i aliyyenin ahvâlini gördük ve
anladık ednâ himmetleri ile dörtyüz yıllık re‘âyâmız olan Sarıkamış Kazakları
üzerimize musallat olup Doroşenko hatman olmağla kıralımız ile akrâniyyet da‘vâsın
ider ve mu‘âmelesi sâir nasârâ kıralları tavrındadır. Devlet-i aliyyeden recâmız redd
olunmamak niyâz olunur. Harâcdan mâ‘adâ olan mevâdda râzıyuz” deyü baş elçileri
olan koca kâfir ve ikinci olan cümle memleket vekîli husûsâ üçüncü olan Leh
kıralının hazinedârı ve cümleden ziyâde cevâba kādir ve murahhas kâfir bu minvâl
üzere cevâb virdiklerinde, “alâ eyyi hâlin harâc kabûl olunmadıkça recânız kabûlüne
mehâbetlü ve azametlü pâdişâhım hazretlerinin rızâ-yı humâyûnları yokdur” deyü
devletlü Kāimmakām Paşa hazretleri cevâb virdikde mezbûr hazînedâr “Leh kıralları
şimdiye değin harâc nâmına viregildikleri yokdur” didikde “şevketlü ve mehâbetlü
pâdişâhım hazretleri harâc nâmına alur mabeyninizde isterseniz harâc dilerseniz bâc
nâmıyla yâd eyleynüz” deyü sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa [113b] hazretleri elçilere
cevâb virüp ve harâc ahvâli netice-pezîr oldukça iltimâsları karîn-i kabûl olmak
ihtimâli olmaduğu bildirildikde bir zamân yine birbirleriyle müşâvere idüp, her ne
tarafa zâhib ve her ne cevâba sâlik oldular ise ısgā olunacak ma‘kūl kelâmları vücûd
bulmadığından, “matlûb olan yüzbin altunu virmeğe bir vechile kādir değilüz” deyü
bükâ ile eymân idüp itmâm-ı musâlaha içün her sene yirmiikişerbin altun harâc
virmeğe ve Kamaniçe kal‘asına tâbi‘ olup Podolya iklîmi dimekle ma‘rûf olan
iklîmde vâki‘ kılâ‘ ve palanka ve kurâdan bi‘l-küllîyye kasr-ı yed idüp min-ba‘d
107
asker-i İslâm’a sürûr-ı küllî hâsıl olmağla mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerine ve
vükelâ-yı devlete du‘â-yı hayr-ı ferâvân eylemişlerdir.
Yevm-i mezbûrda Leh kıralının elçileri devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine buluşup,
sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleriyle sulh u salâha mün‘akid olan eğer harâcları
ahvâli ve sâir mevâd makbûl-ı humâyûn-ı Pâdişâhî olmasın devletlü Sadr-ı âlî
hazretlerinden recâ ü niyâz eylediklerinde mükâleme ve mu‘âhede olunan mevâd
karar-pezîr olup taraflarından nakz-i ahid zuhûr itmedikçe Devlet-i Aliyye tarafından
âsûde-hâl oldukların hitâb buyurup, ba‘dehû üç nefer müte‘ayyin elçilere ve beğ-
zâde nâmında onüç nefere hıl‘atlar gönderilüp de’b-i kadîm üzere nevâziş-i hâtır ile
yerlerine yollanmışlar idi. Leh keferesi takdîr-i ilâhi ile [115b] Hânedân-ı Âl-i
Osmân’dan bu âna değin bu vechle gûş-mâl görmediklerinden gurûrları kemâlde
olduğu mukarrerdir. Elhamdülillâhi te‘âlâ eyyâm-ı Devlet-i hazret-i sâhib-kırânda
sedd-i sedîd ve âhenîn kilidleri olan Kamaniçe kal‘ası dokuz günde kabza-i tasarrufa
dâhil olup ve bir vezîri varup kıral-i dâllin taht-ı sânîsi olan İlbav’ı muhâsara idüp
zamân-ı kalîlde harâb u vîrân itmek üzere iken kendiler iltimâsı ve istîmânı ile hâlâs
ve ahâlîsi menâs oldukların müşâhede eylediklerinde Devlet-i Âliyye-i Âl-i Osmân
ne mertebede olduğun elçiler husûsâ kıral hazinedârı olup sinn-i vasata bâliğ olan
cümleden ziyâde fetk u retka me’zûn olmağın bu mertebe gāret ü hasârete
uğradıkların ve bu kadar memleketden dûr oldukların ferâmûş idüp,“Podolya iklîmi
elimizden gitdi ise böyle bir Pâdişâh-ı celîlü’ş-şâna konşuluk kesb olundu. Husûsâ
sulh u salâh akdi ile elimizde olan memleket harâc edâsı ciheti ile Tatar-ı yağmâkâr
gāretinden emîn oldu” deyü lisânları üzere mâbeynlerinden müzâkere ve devletlü
Sadr-ı âlî [116a] hazretlerine ifâde eylediklerinde inâyetlü Sadr-ı âlî kadr-hazretleri
dahi “bu Devlet-i Âliyye konşuluğundan olanlar rızâ-yı humâyûn-ı Şehriyârî üzere
vaz‘ ve hareket itdikçe âsûde-hâl ve müreffehü’l-bâl olmakdan hâlî olmazlar Hilâfete
zâhib olurlarsa konşuluğu dahi karîb ideriz” deyü cevâb-ı şerîfleri sâdır oldukda
rızâ-yı humâyûndan taşra vaz‘ u hareket itmeyüp ubûdiyyetde sâbit-kadem
olmalarına recâ ü niyâz ile cevâbları itmâm oldu. Sulh u salâh iltimâsları üzere karîn
109
kabûl olduğuna itmînân-ı hâtırları içün Bucac kal‘ası Podolya iklîminden olmamağla
muhâfazasına me’mûr olan yeniçeriyân kal‘adan ihrâc olunup fermân-ı âlî üzere
kendüler tarafından zabt itdirildi.
Yevm-i mezbûrda İlbav üzerine me’mûr Vezîr Kaplan Paşa ve mîr-i mîrân ve
ümerâ ve cümle asker-i İslâm selâmet-i hâl üzere ordu-yı humâyûna dâhil oldular.
Asker-i İslâm İlbav semtlerinde zâd u zahîreye ziyâde müzâyaka çekmeleriyle [116b]
ordu-yı humâyûna vusûllerinde zâd u zahîreye ziyâde taleb olup bi-emrillâhi te‘âlâ
menzil-i mezbûrda kesret-i bârân vukū‘u dahi zahâir ihzârına mûcib-i su‘ûbet
olduğundan dakīkın vakiyyesi otuz akçaya iken elli altmış akçaya ve peksimadın
vakiyyesi kırk akçaya iken yetmiş seksen akçaya ve şa‘îrin yirmi otuza iken kırk
elliye ve rugan-ı sâdenin vakiyyesi yüzkırk iken yüzseksen ikiyüze çıkmış idi. Bu
minvâl üzere ordu-yı humâyûnda satılup iyâzen billâhi te‘âlâ dahi terakkî bulmak
havf olunurken asker-i İslâm’ın ba‘zıları ihzâr itdikleri buğdayların Bucac varoşu
içinde dâir olan âsiyâblarda dakîk idüp ve birer mikdârın fırunlarda peksimad tabh
itdirüp bu yüzden zarûretlerin def‘ itdiklerinden gayri irtesi gün olmak üzere menzil
yerin görmeğe mu‘tâd üzere konakcılar gitmek fermân olunduğu şâyi‘ olmağın
ziyâde bahâya fürûht itmek ümîdiyle zahâirlerin ihtivâ iden eşhâs meydâna döküp
dakīk ve peksimad ve kahve ve şa‘îr evvelki bahânın nısfı ile [117a] alınmışdır. Ve
İlbav üzerine havâle ve irsâl olunan balyemez topları Eflak voyvodası ordu-yı
humâyûna getirüp, teslîm eylemişdir. Elhamdü’llâhi te‘âlâ murâd üzere i‘tidâl-i havâ
nasîb olup asker-i İslâm’ın maksûd-ı küllîleri olan sefer-i humâyûnun avdeti râcîsi
herkesin dimağına vâsıl olmağın envâ‘-ı sürûr hâsıl olup Bucac ortasından cârî olan
nehrin tarafeyninden bir hoş vâdîler olmağla niceler ahbâbı ile varup zevk ü sürûr
kesb ve du‘â-yı hayr-ı Pâdişâh-ı İslâm’a iştigāl eylediler. Cenâb-ı Hak cümleye yâver
ve dest-gîr olup rızâ-yı azîzinde istihdâm eyleye. Âmîn. Be-câh-ı Muhammedü’l-
emîn.
gāilesinden âzâde olmalarıyla geçilen atlara ve cevâhir bisâtlarına bir mertebe dikkat
ile nâzır oldular ki atlar arasında nice zamân ayak sürüyüp cüdâ olmağla meyl
itmediler. A‘dâ-yı liyâm mehâbetlü ve şevketlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin bu tarz
u tavrın ve şevket ü salâbetin gördüklerinde Leh kıralı olan serni-gûn ne mertebede
olduğun bir hoş iz‘ân idüp hazînedârı nâmında olan kâfir Doroşenko hatman
kırallarına akraniyyet itmeğe tenezzül itmedüğüne teslîm olup müşâhede itdikleri
evzâ‘ı yerinde olduğun hizmetinde olanlar şeref-i İslâm ile müşerref olan
mu‘temedü’l-kavl vükelâ-yı devletin kavllerine takrîr itdikleri ta‘yîn bulmuşdur.
Vâki‘de Lehlü kâfirleri ziyâde gurûr üzere olup ekser harb u kıtaleri Tatar askerine
münhasır olmağın gâh ceng ü cidâl idüp ve gâh memleketleri gāret olunmağla iktifâ
idüp ve gâh sulh olup Hân-ı âlî-şân huzûruna varmağa [119a] muhtâclar olup zamân-
ı kalîlde kazâların def‘ itmeleriyle memleketden dûr olmak ne mertebede olduğun
bilmezler idi. Tevfîkāt-ı İlâhî ile mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin üzerlerine
sefer-i humâyûnu vukū‘undan Kamaniçe kal‘ası ve Podolya iklîmi ellerinden çıkup
ve sâir tastîr olunan ahvâl ve âsârı müşâhede eylediklerinde, “selâtin-i Âl-i Osmân
nakz-ı ahd idenlerden böyle mi ahz-ı intikām idüp cezâların tertîb ider deyü bâ‘is-i
nakz-ı ahd olan Doroşenko hatmana ve memleketine ta‘arruza bâdî olanlara azîm
melâmet eylemek müşâveresine âgāz itdiklerin sulh u salâhın fî-mâb‘ad kadr u
kıymetin bildik, anladık” deyü sadâkatlerin izhâr içün âşikâre söyledikleri tahakkuka
irmişdir. Yevm-i mezbûrda fermân-ı âlî üzere vakt-i zuhurda Adana Beğlerbeğisi
Hüseyin Paşa tuğ-ı humâyûnu ve sâir vükelâ-yı devlet tuğların kaldırup Hotin
tarafına revâne olmuşdur. Ve yeniçeri ağası dahi yeniçeriyân ile kalkup revâne
olmuşdur. Hazret-i Bârî celleşânuhû eşref sâ‘ate makrûn eyleye.
İslâm hazretleri tarafeyne edâ-yı selâm ile mürûr ve otağ-ı humâyûna nüzûl
buyurdular. Askerin ekseri palanka kurbunda cârî olan nehirden ve binâ olunan
cisirden ubûr idüp sefer-i humâyûnun lütf-i Hakk’la avdeti rûz-ı kasımdan onyedi
mukaddem vukū‘ bulmağın fütûhât-ı celîle ve itmâm-ı müsâlaha ehl-i İslâm’ın
sürûru gāyesine mûcib olmağla Pâdişâh-ı İslâm hazretlerine bir mertebe cân u
gönülden du‘â-yı hayr eylemişlerdir ki tahrîr ü tafsîli beyân mertebelerinden hâricdir.
Yevm-i mezbûrda Vüzerâ-yı izâm tevâbi‘âtı sabâhdan iki sâ‘at evvel hareket
ve esnâ-yı tarîkde olan cisirleri mürûr idüp yemeklik olan mahalde ârâm itmeleri
fermân olunmağın ol minvâl üzere hareket olundu. Ba‘dehû mehâbetlü Pâdişâh-ı
İslâm hazretleri Vüzerâ-yı izâm ile teveccüh buyurup esnâ-yı tarîkde Hân-ı âlî-şân
hazretlerin huzûr-ı humâyûnlarına da‘vet idüp, cânib-i yemînde Hân-ı âlî-şân ve
cânîb-i yesârda devletlü Sadr-ı âlî-kadr hazretleri revâne olup Devlet-i aliyyelerine
müte‘allik ba‘zı umûr mükâleme olundukdan sonra fermân-ı âlî ile yedekde olan
atlardan mükemmel ve müretteb bir esb-i tâzî Hân-ı âlî-şân hazretlerin inâyet
olunmağın derhâl süvâr olup hemân de’b-i evvel üzere bir mikdâr dahi revâne ve
iltifât-ı aliyye-i şâhâne ile ta‘zîm olunup ba‘dehû izn-i humâyûn ile müfârakat ve
Tatar askerine doğru azîmet eyledi. Palanka-i mezbûr bir mürtefi‘ mahalde vâki‘
olup [120b] çâr-gûşe binâsı ve kulleleri metânet üzere olup mu‘azzam varoşu var idi.
Kamaniçe muhâsarasında asker-i İslâm hücûmundan ahâlisinin ba‘zısı esîr ve ekseri
katl olunup Podolya iklîminden olmağla taş hisârına tahassün iden kâfirler re‘âyâ
olmak üzere karar idüp muhâfazaları içün devlet tarafından mübâşir iltimâs
itmeleriyle bir mikdârı kalup asûde hâl oldular.
devletine nüzûl buyurdular. Bi-avnihî te‘âlâ havâda murâd üzere küşâdelik olup hîn-i
avdetde vâki‘ olan menâzilde zâd u zahîre bulunmamağla ba‘zı mertebe zarûret
görünüyorken, İzvanca mukābilinde Hotin kal‘asında zâd u zahîrenin vefreti [121a]
ve ba‘zıların emânet alıkonmuş zahâiri olmağla zarûret def‘ olmuşdur.
Şehr-i recebü’l-mürecceb
Menzil: 142, Sahrâ-yı İzvanca, oturak
Şehr-i receb, yevm-i yekşenbih: gurre 1, teşrîn-i evvel: 12
Oturak olup mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri vüzâra-yı izâm ile Kamaniçe
kal‘asına azîmet buyurmuşdur. Karîb varıldıkda tabya ve kal‘a ve şehirden toplar
atılup ve müceddeden yazılan kul tâifesi bayraklarıyla başka alayların gösterüp ve
tüfeng şenliği idüp ehl-i İslâm ile memlû ve müzeyyen olduğundan bir mertebe
revnak buldu ki ta‘bîr olunmaz. Ba‘dehû ezân-ı şerîf okunup salât-ı zuhr mehâbetlü
Pâdişâh-ı İslâm hazretlerinin ihyâ buyurdukları Kamaniçe’de edâ olundukdan sonra
Vâni Efendi va‘z u nasîhat ile murâbıtîn-i serhadd-i mansûreyi muhâfaza ve cihâd ile
tergīb ve mesrûr eyledi. Vüzerâ-yı izâm dahi âsâr-ı haseneleri olan câmi‘-i şerîfleri
dolaşup vaz‘-ı minber ve mihrâb husûlünden ve cemâ‘at-i Müslimîn evkāt-ı hamsede
edâ-yı salavâta iştigālleri müşâhedesinden [121b] aksa’l-gāye sürûr hâsıl idüp
mu‘temed olan ağalarına ve eimmeye ve hutebâya ve müezzinâna azîm ihsânlar
eylediler. Ve vazîfelerine zamm-ı terakkî ile şâd ve handân eylediler. Cenâb-ı Hak
karîn-i kabûl idüp sa‘âdet-i dâreyn ile şâdân eyleye. Bu minvâl üzere Vüzerâ-yı izâm
hazarâtı umûr-ı uhreviyyeleri ihyâsına bezl-i kudret idüp ba‘dehû avdet ve ordu-yı
humâyûna azîmet buyurdular.
Yevm-i mezbûrda oturak olup Leh kıralının elçileri kıralları tarafına yollanmak
fermân olunmağın Bosna muhâfızı Vezîr İbrahim Paşa eyâleti askeri ve Semendre
sancağının zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârı ve Diyarbekir Beğlerbeğisi Hüseyin Paşa eyâleti
askeri ile ma‘an revâne olmağa âmâde olmuşlardır. Elhamdülillâhi te‘âlâ yevm-i
mezbûrda i‘tidâl-i havâ nasîb olup Hotin kal‘asında zâd u zahîrenin vefreti şâyi‘
114
olmağla asker-i İslâm cisirlerden mürûr ve ba‘zılar kayıklar ile ubûr idüp
levâzımâtları ihzârına ihtimâmda [122a] oldular Hotin havâlîsinde zâd u zahîrenin
kesreti olduğundan gayri asker-i İslâmın bilâ-tevakkuf avdetleri şüyû‘undan herkes
metâ‘ın 18 fürûht vuslat ve sebükbâr bir kadem ilerüde bulunmak içün ihtimâm idüp,
dakīkın vakiyyesi sekiz on akçaya ve pirincin keyli yüzelli akçaya ve peksimadın
vakiyyesi onbeş yirmi akçaya ve revgan-ı sâdenin vakiyyesi kırk elli akçaya ve
kahvenin vakiyyesi yüzyirmi akçaya ve çizmenin ve mest ve bâpuçun bahâları
Edirne bahâsında ve şa‘îrin yirmi otuz ve yirmibeş akçaya satılup el-hamdülillâhi
te‘âlâ bu minvâl üzere ferâvân bulunmağın herkes nakline kādir olduğu mertebe
zahîrelenmişdir.
Yevm-i mezbûrda sa‘âdetlü Hân-ı âlî-şân devletlü Sadr-ı âlî hazretlerine da‘vet
olunup ziyâfet-i âlî ve ta‘zîm ü ikrâm olundukdan sonra bir re’s-i mükemmel at ihdâ
olunup, ba‘dehû sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretlerine [122b] uğrayup envâ‘-ı
ta‘zîm ve ihtirâm olundukdan sonra bir re’s at Vezîr-i müşârün-ileyh hazretleri dahi
ihdâ idüp karargâhına revâne oldu. Yevm-i mezbûrda Sivas Beğlerbeğisi Murtaza
Paşa ve Nigbolu sancağına mutasarrıf olan Osman Paşa Kamaniçe kal‘ası
muhâfazasına me’mûr oldular. Vüzerâ-yı izâm kapularında olan segbânândan bin
mikdârı harb u kıtâle kādir levendât Kamaniçe kal‘asına kul yazılmak üzere fermân
sâdır olmağın kapulardan ifrâz olunup alıkonmuşlardır.
18
Nüshada “metâ‘în” yazılmış.
115
Yevm-i mezbûrda seherî hareket olunup vakt-i zuhurda nüzûl müyesser oldu.
Yevm-i mezbûrda Hân-ı âlî-şân huzûr-ı humâyûna da‘vet olunup Kırım tarafına
gitmeğe ve Akkerman bucâğında olan Tatarı Kırım’a kaldırmağa iltimâs üzere izn-i
humâyûn erzâni buyruldukdan sonra cânib-i pâdişâhiden katifeye koplu semmûr
kabanice bir kabza mücevher şemşîr-i zafer-te’sîr ve incülü mücevher tîr-keş i‘tâ
olunup Torlu nehrinin berü yakasıyla Boğdan memleketi içinden Akkerman bucâğına
Tatar tâifesinin cümlesin Kırım’a kaldırmağa revâne olup ve sâbıkā Trablus-Şam
Beğlerbeğisi olan Halil Paşa ma‘an me’mûr olup Tatar tâifesinin ol havâlîde ba‘zı
şakāvetleri zuhûr itmekle Hân hazretlerinin iltimâsı Tatar tâifesinin şakāvetlerine
medâr olmağın cümlesi kaldurulup Kırım tarafına nakl itdiler. [123b] Bi-emrillâhî
te‘âlâ havâ gâh bulutlu ve gâh bârân vâki‘ olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda oturak olup bârân-ı rahmet def‘ ve i‘tidâl-i havâ nasîb
olmağın girüde kalan asker ve bârhânenin ekseri ordu-yı humâyûna dâhil oldu zâd u
zahîre dahi ba‘zı mertebe bulunup çamur ve batakdan gayri ehl-i İslâm’da meşakkat
yoğidi. Yevm-i mezbûrdan Hân hazretlerinin mektûbu gelüp kendüsü sefer-i
humâyûnda olmağla, “Kırım hâlîdir” deyü gāret itmek kasdıyla onbin mikdârı
Barabaş Kazağı gelmiş idi. Kırım muhâfazasında olan Kağılgay Sultan Tatar
askeriyle irişüp melâ‘înin ekserin tu‘me-i şemşîr ve esîr-i bend ü zencîr eyledüğün
bildirmekle ehl-i İslâm’a sürûr hâsıl hazret-i Hakk’a 19
19
Yarım bırakılmış.
117
Yevm-i mezbûrda dahi mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri Vüzerâ-yı izâm ile
bir mikdâr yemeklikde karar buyurup otağ-ı humâyûnlarına nüzûl buyurdular.
Vüzerâ-yı izâm tevâbi‘âtı ilerüce geldiler. Menzil-i mezbûrda dakīkın vakiyyesi on
akçaya ve peksimadın a‘lâsı yirmi akçaya ve pirincin keyli ikiyüze ve revganın
vakiyyessi elli akçaya ve şa‘îrin bir yemi onbeş akçaya [125b] ferâvân bulunmağla
asker-i İslâm murâd üzere zahîrelenüp ve ba‘zılar İsakçı’ya değin vefâ idecek
mertebe iştirâ eylediler. Bi-emrillâhi te‘âlâ vakt-i asra değin havâ i‘tildâlde idi. Vakt-
i magribe karîb mahalde bârân-ı rahmet vâki oldu.
muhtâc olanlar tedârik idüp zarûretden emîn olmalarıyla Pâdişâh-ı İslâm’a du‘â-yı
hayr eylediler.
Yevm-i mezbûr rûz-ı kasım olmağın nısfü’l-leylde garbi rüzgâr ile berk ve
bârân mahlût nâzil olup, kasım fırtınası zâhir oldu. Sefer-i humâyûndan avdet olunup
menzil-i mezbûra gelince bi-emrillâhi te‘âlâ [126a] kesret-i bârân vukū‘undan
yolların çamur ve batakları ziyâde olmağla mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri ehl-i
İslâm’a terahhumen yollarda oturak olup Çuçura’ya gelince ba‘zılar ordu-yı
humâyûna dâhil olup ve hayli bî-dermân girüde kalmağla ehl-i İslâm’dan husûsâ
üserânın nisvân ü sübyânından vâfiri intikāl eylediklerin girüden gelenler haber
virdiler. Cenâb-ı Hak cümleye yâver ve dest-gîr olup selâmetle sâhil-i selâmete
ulaşdıra.
Yevm-i mezbûrda havâ pus ve garbi rüzgâr esüp berk ve bârân vâki‘
olmadığından bir mikdâr refâhiyyet olup ve zâd u zahîre kılleti olmamağla zarûret
çekilmemişdir.
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere hareket olunup vakt-i zuhurda nüzûl olundu.
Vakt-i sabâhda şedîd rüzgâr ile berk vâki‘ olmuşken bi‘lultfihî te‘âlâ def‘ olup
i‘tidâl-i havâ nasîb oldu. Menzil-i mezbûrda dahi şa‘îrin kılleti olup bir yem yetmiş
seksen akçaya satılmışdır. Ve ba‘zılar almağa bulamadılar. Hazret-i Bârî kemâl-i
kereminden meded-res olup asker-i İslâma inâyet eyleye.
Yevm-i mezbûrda seherî şedîd rüzgâr olup ehl-i İslâm ıztırâb-ı küllîde iken bi-
emrihî te‘âlâ vakt-i zuhurda i‘tidâl-i havâ nasîb olup ve şa‘îrin bir yemi oniki ve on
akçaya müstevfâ bulunup ve karye ahâlisi nân-ı vâfir hâzır itmeleriyle ehl-i İslâm’a
Devlet-i Pâdişâhîde refâhiyyet hâsıl olup mürûr iden eyyâm zarûreti ferâmûş ve du‘â-
yı hayr-ı Pâdişâh-ı İslâm’ı efzûn eylediler.
20
Teşrîn-i sâni olmalıdır.
120
Yevm-i mezbûrda oturak olunup girüde kalan asker-i İslâm’ın ba‘zıları cisri
mürûr idüp ordu-yı humâyûna dâhil oldular. Ve ba‘zılar dahi girüden gelüp Kartal’da
karar itdiler.
meydâna çıkarup asker-i İslâm murâd üzere mugtenem olmağla mehâbetlü Pâdişâh-ı
İslâm hazretlerine du‘â-yı hayr-ı küllî eylemişlerdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup yevm-i evvel üzere sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa
hazretleri ve Defterdâr Paşa ve kul tâ‘ifesine ulûfelerin virüp ekserî def‘ olmağla
İsakçı’dan hareket olunmağa karar virildi.
Yevm-i mezbûrda bî-lütfihî te‘âlâ havâda i‘tîdâl nasîb olup nüzûl oldukdan
sonra vakt-i zuhurda sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri [129b] çergesinde karar
ve Defterdâr Paşa da‘vet olunup sipâhiyân ve silahdârânın ulûfeleri virilmişdir.
Yevm-i mezbûrda dahi zâd u zahîreye zarûret çekilmemekle ehl-i İslâm’a refâh-ı hâl
hâsıl oldu.
Yevm-i mezbûrda dahi inâyet-i Bârî ile i‘tidâl-i havâ nasib olup esnâ-yı tarîkde
çamur ve batak eseri olmaduğundan refâhiyyet üzere cümlesi vakt-i asra değin
menzile vâsıl olup zehâirde zarûret olmaduğundan hazret-i Hakk’a hamd-ı ferâvân
olundu.
122
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere hareket olunup seherî şedîd-i rüzgâr ve bârân
vâki‘ olmuşken der-akab def‘ olup küşâde-i havâ olmağın mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm
hazretleri Vüzerâ-yı izâm ile sayd u şikâr içün sahrâya revâne olup ba‘dehû avdet ve
otağ-ı humâyûna nüzûl buyurup asker-i İslâm’da refâh hâl nasib olmağın Pâdişâh-ı
İslâm’a du‘â-yı hayr-ı ferâvân eylemişlerdir.
Yevm-i mezbûrda oturak olup tekrâr sürgün avı olmak ve menzil-i mezbûrdan
mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri şikâr-ı humâyûn içün [131a] Silistre tarafına
tevecüh buyurmak ve sa‘âdetlü Kāimmakām Paşa hazretleri ma‘an revâne olmak ve
devletlü Sadr-ı âlî-kadr hazretleri ordu-yı humâyûn ile azîmet eylemeleri fermân
olunmağın bu minvâl üzere harekete karar virilmişken bi-emrillâhi te‘âlâ nısfü’l-
leylde şiddet-i şitâ ve berk-i azîm vâki‘ olmağın mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri
esnâ-yı tarîkde olan re‘âyâ fukârâsına terehhümen sürgün avından ve Silistre tarafına
azîmetden ferâgat buyurup Edirne’ye doğru azîmete karar virilmeğin herkes çadırının
nakline ilâc tedârikine ihtimâm üzere iken inâyet-i Bârî ile i‘tidâl-i havâ nasîb
olmuşdur.
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere hareket olunup esnâ-yı tarîkde sürgün avı içün
re‘âyâ ihzâr olunmağın Vüzerâ-yı izâm ile azîmet ve bir kaç karaca ve rûbâh ve
hârgûş sayd olunup vâkt-i asrda ordu-yı humâyûnâ vusûl buldular. Yevm-i mezbûrda
dâhi havâ küşâde ve mu‘tedil oldu.
Yevm-i mezbûrda dahi mu‘tâd üzere hareket olunup yevm-i evvel üzere sürgün
avı içün bir mikdâr re‘âya âmâde olmağın Pâdişâh-ı İslâm hazretleri Vüzerâ-yı izâm
ile azîmet ve karaca ve sâir murâd olunan şikâr sayd olunup vakt-i asrdan sonra
nüzûl buyurdular. Yevm-i mezbûrda dahî inâyet-i Bârî ile havâ i‘tidâlde ve zâd ü
zahîre âmâde olmağın hamd-ı ferâvân olunmuşdur.
Yevm-i mezbûrda sabahdan bir sâ‘at mukâddem olup hareket olunup esnâ-yı
tarîkde sürgün avı içün bir mikdâr re‘âyâ izhâr olunmuşdur. Murâd üzere şikâr
bulunmadığından inâyet-i Bârî ile havâ küşâde olmağın Köprü köyüne oturak
olmadan ferâgat olunup vakt-i zuhurda tuğlar revâne kılındı. [132b] Sefer-i
humâyûna teveccüh olundukda kesret âb u gil vukū‘undan herkesde endîşe ve teşvîş
olmağın ilerüye azîmet ve konak yeri olacak Nadir derbendine vusûle dikkat eyledi.
Yevm-i mezbûrun gicesinde vakt-ı fecre değin bârân-ı azîm aslâ münkati‘
olmayup esnâ-yı tarîkde çamur ve bataklardan mürûrda kayd-ı azîm olduğundan
gayri mürûr olunacak boğazda cârî olân nehrin suyu gittikçe tuğyân idüp yüklü davar
makūlesi değil salt atlu hezâr zahmet ile geçüp bî-hisâb katır ve ﺳﻳﺳﺎمve deve suya
125
Yevm-i mezbûrda oturak olup inâyet-i Bârî ile mu‘tedil olmağın çay etrâfına
tahassün iden huddâm vakt-i duhâdan vakt-ı asra değin taşunup odun kesreti olmağla
esvâb u ahmâlin rutûbetleri def‘ine ihtimâm ile azîm âteşler yakup istirâhat eylediler.
Âmma katır ve deve ve yük davarından hayli âdem kât‘-ı ümîd eyledi.
Yevm-i mezbûrda seherî hareket olunup yevm-i mezbûrda dahi bârân def‘
olmamağla esnâ-yı tarîkde azîm bataklar ve ziyâde çamur hâsıl olup dört sâ‘at mahal
iken sekiz ve on sâ‘atde hezâr zahmet ve meşakkat ile Karinâbâd’a gelinüp ordu-yı
humâyûn olan mahâlde dahî kesret-i âb u gilden karar mûcib-i keder olmağın
mehâbetlü Pâdişâh-ı İslâm hazretleri bir hâneye teşrîf buyurup Vüzerâ-yı izâm dahi
birer hâneye nüzûl buyurdular. Bu menzilde dahi hayli davar dökülüp kalmışdır.
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere hareket olunup havâ gâh açılup ve gâh bârân
vâk‘i olup gice dahi bârân münkâtı‘ olmadığından yolda ziyâde çamur peydâ oldu
dört sâ‘atlik yol iken sekiz sâ‘atde ve bâzılar on sâ‘atde gelüp ve nicesi gelemeyüp
yolda kalmışlardır.
Yevm-i mezbûrda mu‘tâd üzere hareket olunup inâyet-i Bâri ile havâ küşâde
olmağın Edirne şehrinin havâlileri müşâhedesiyle herkesin tab‘ı küşâde olup hazret-i
Melik-i Mennân’a hamd ü ferâvân-ı bî-hisâb oldu.
ehl-i İslâmı ihyâ ve şâdân etmeğe bâdî olan rûh-ı âlem şevketlü ve mehâbetlü ve
kerâmetlü Pâdişâh-ı rûy-i zemîn hazretlerinin semend-i devlet-mendleri hâk-i pâyeye
yüz sürmek arzûsuyla Gülbaba’dan Çukurçayırı’na ve Sarây-ı âmire kapusuna
varınca bir mertebe cem‘ ve karar eylediler ki, tahrîr ü tahsîli beyân mertebelerinden
hâricdir. [136a] Hâzır olan mâhlukāt dîde-i hakîkat ile mehâbetlü ve şevketlü
Pâdişâh-ı İslâm hazretlerimiz müşâhede eylediklerinde vücûd-ı humâyûnları hata ve
hâtırlardan mâsun ve ömr ü devletleri efzûn olmak da‘avâtını bükâ ve zârî ile bir
mertebe eylediler ki yevm-i mezbûrda sürûr u hubûrdan bükâ ve niyâz itmemiş benî
âdemden bir ferd kalmadı. Vâhibü’l-merâm celle şânuhû sihâm-ı du‘âyı hedef-i
icâbete karîn idüp zıll-i humâyûnların şarkdan garba memdûd ve a‘dâ-yı dîn ü
devletlerin ma‘dûm ve nâ-bûd eyleye. Ba‘dehû Vüzerâ-yı izâm hazarâtı yerlü yerine
varup izz ü sa‘âdet ile karar eylediler.