Professional Documents
Culture Documents
NÜMİZMATİĞE
ARKEOLOJİ VE SANAT YAYINLARI
Antik Nümismatik Dizisi: 3
Yayımlayan ve Yöneten
Nezih BAŞCELEN
ISBN: 975-7538-29-9
ÖNSÖZ......................................................................................... 7
GİRİŞ............................................................................................. 9
I. Genel Esaslar........................................................................... 12
1. Nümizmatik Kelimesinin Anlamı.................................... 12
2. Metrolojik Temeller............................................................. 12
a. Mezopotamya Ağırlık Sistemi...................................... 13
b. Mısır Ağırlık Sistemi...................................................... 14
c. Mezopotamya'daki Farklı Normlar............................... 14
d. Ağırlık Biçimleri.............................................................. 16
3. Erken Sikke Tekniği............................................................ 17
a. Bilimsel Bir Nesne Olarak Sikke.................................... 18
b. Basım Tekniği.................................................................. 20
II. En Eski Sikke Basım ı........................................................... 23
1. Lydia Elektronları............................................................... 23
2. Yunan Elektronları............................................................. 30
3. Kroisos Basımları............................................... 32
4. Pers Basımları...................................................................... 33
III. Arkaik Evre........................................................................... 34
1. Yeni Basım Tekniği.............................................................. 36
2. Yunan Ağırlık Sistemi........................................................ 38
IV. Klasik Evre............................................................................ 40
V. Etrüsk Sikkeleri.....................................................................-^47
VI. Geç Klasik Evre................................................................... 48
VII. Helenistik Evre................................................................... 55
VIII. Roma Sikke Basım ı.......................................................... 67
1. Roma Ağırlık Sistemi..................... 67
2. Roma Cumhuriyeti............................... 68
3. Roma İmparatorluğu.......................................................... ~-77
a. Metrolojik Gelişim..............................................................78
b. Ön Yüzün Yeni Rolü.......................................................... 80
4. Tiberius'dan Caracalla'ya Kadar.......................................... 81
5. Caracalla'dan Constantinus I'e Kadar............................. 100
6. Constantinus I'den M.S. 5. yy'a Kadar.............................. 110
a. Geç Sikke Birimleri......................... 111
b. Geç Roma ve Bizans Darphane Sistemi........................114
IX. Bizans Dönemi.....................................................................117
IX. Nümizmatiğin Teknik ve Bilimsel Esasları......................122
Kaynakça ve Yardımcı Kitaplar.................................................. 127
Dipnotlar........................................................................................ 128
ÖNSÖZ
7
masını yalnızca güvenlik önlemlerini arttırarak ya da daha katı
yasal düzenlemeler ile önlemek olanaksızdır. Nümizmat sayısı
nın artmasıyla yeterli biçimde incelenebilecek olan sikkelere, yal
nız maddi değerlerinin değil, aynı zamanda geçmişin kültür mi
rası olarak da daha fazla ilgi duyulacaktır. Bence birkaç "outsi-
der" yerine daha fazla insanın sikkenin ne olduğunu gerçekten
bilmesi en büyük ve en etkili korumadır. Nümizmatlar sikkeleri
yalnızca bir ödeme vasıtası olarak değil, bunları tarihi konuştu
ran önemli belgeler olarak da değerlendirirler ve korumasını üst
lenirler. Böylece olayın büyük kitlelere duyurulması ile sikkele
rin yurt içinde kalması sağlanacaktır.
Diğer ülkelerin aksine, Türkiye toprakları, özellikle niimizmati-
ğin büyük bir çoğunluğunu da kapsayan, eşsiz bir kültür potan
siyeli barındırdığı için, sayısız bilimsel araştırmaya yetecek de
recede kaynağa sahiptir. Bu konuda gereksinimi duyulan büyük
yayınlar, uluslararası bir çerçevede düşünülmektedir. Türk mes
lektaşlarımız da bu alanda sürekli var olmalıdırlar, bunun aksi
düşünüldüğünde yeri doldurulamayacak bir boşluk olacaktır.
Nümizmatiği tanıtma ve yaygınlaştırma çabalarıma yardımcı
olan Sn. Dekan Prof. Öney'e, Ege Ü., Edebiyat Fak. 'ne ve ders
lerim için hazırlamış olduğum metnin düzeltilmesine değerli kat
kılarından dolayı olan Sn. Sevim Ortaç'a, Sn. Mustafa Sayar'a,
Sn. Şehrazat Karagöz'e, Sn. Aksel Tibet'e, Sn. Feriştah Soykal'a
ve kitap haline gelmesi konusunda Arkeoloji ve Sanat Yayınlan'mn
gösterdiği çabaya teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Ayrıca ders
lerime katılanlara da, nümizmatiğe ilginin artması ile ilgili ümit
lerimi kuvvetlendirdiklerinden ötürü çok teşekkür ederim.
Önsözü bitirirken, yetkililerin, nümizmatik biliminin üniversi
telerde öğrenim programlarına alınması için, ellerindeki tüm
olanakları kullanmalarını dilerim. Hele Türk meslektaşlarımın
nümizmat olarak uluslararası değer kazanıp, bu alanda Anado
lu nümizmatiğini temsil etmeleri en büyük arzumdur.
Stefan K an oiese
8
GİRİŞ
9
Yeni ama küçük boyutlu birkaç nümizmatik sözlüğünün dı
şında14, Friedrich Schrötter'in çok kullanışlı olan eseri15 halen
vazgeçilemeyecek bir el kitabıdır.
Sabahat Atlan’ın Side kazılarında bulunan sikkeler üzerinde
yazdığı kitabı mükemmeldir, ancak bu çok kısa ve resimsiz
bölümleri ile, yalnızca Türkçe konuşan ve nümizmatiğin ya
bancısı olan uzmanların yararlanabileceği bir eserdir'6. Diğer
çeşitli kitaplardan da bibliyografik ekte söz edeceğim. Bu ki
tap özellikle Roma İmparatorluğu döneminde, Küçük Asya'da
ki sikke dünyası ile Yunan ve Roma sikke basımlarının gelişi
mini aydınlatmayı amaçlamaktadır. Etrüsk, Kelt ve Acheme-
nid gibi öteki araştırma alanlarına yalnız kısaca değinilmek
te, diğerlerinden ise (örneğin Sasani ve Kuşan sikkeleri) hiç
bahsedilmemektedir. Anadolu topraklarında yer alan darp
hanelerin varlığına ne kadar önem verdiğim bu eserde gözle
nebilir: 1964 yılından beri Ephesos kazılarına bizzat katılıp,
özellikle Asya eyaletinin bu antik başkentindeki darphanenin
emisyonlarıyla uğraştığımdan, bunları bu kitapta tercihan
kullandım; çünkü Ephesos'taki gelişim, Küçük Asya'nın diğer
kentleri için de bir ayna teşkil etmektedir.
Buradaki amacım, kendi düşünce ve varsayımlarımdan -bun
lar çoğu kez yalnızca Ephesos ile ilgili değildir- bahsetmenin
dışında, tanıtılan sikkeleri tarihsel, kültürel, ekonomik ve sos
yolojik bir belge olarak sunmaktır. Öte yandan konunun met-
rolojik temelleriyle de ilgilendiğimden, bu tür verilere de za
man zaman değinilmiştir.
Antik nümizmatikle uğraşanların aynı zamanda, eski Yunan
diline de hakim olmaları gerekmektedir. Bugünkü Türkiye'nin,
Roma İmparatorluğu devrinde ve daha sonra da Bizans dö
neminde Yunanca konuşulan kentleri kapsaması nedeniyle,
bu kentlerin sikkelerindeki harfleri yalnızca okuyabilmek ye
terli değildir; yazıtlar bazen de yalnız kısaltmalarla ifade edil
diğinden, daha büyük bilgiye ihtiyaç vardır.
10
Kitabımı okuyan, antik nümizmatiğin gelişimi, temelleri ve
anlamı hakkında belli bir fikir edinecektir. Fakat bu, tıpkı yal
nızca temel ders kitaplarının okunmasının yeterli olamayaca
ğı gibi, bir nümizmat olmak için de yeterli değildir. Her bilim
dalının öğreniminde olduğu gibi, nümizmatikte de önce bir
giriş ve bir genel bakış, onun ardından da bilginin derinleşti
rilmesi aşaması gelir. Ancak, bu şekilde kazanılan bilgi, ne ka
dar geniş kapsamlı olursa olsun, buna deneyim eklenmezse,
boş bir teori olarak kalacaktır. Nümizmatikte de yeterli bilgi,
ası'l malzemeyle uğraşmakla ve uzmanlık bilgisi altında yapı
lacak yoğun tasnif alıştırmalarından sonra edinilecektir.
Nümizmatiğin, sadece sikkeleri bir araya toplamak demek ol
madığı, ancak onun yardımıyla yeni bilgilerin edinilmesi, es
ki bilgilerin ise tekrar yorumlanabilmesine yarayan önemli bir
bilim dalı olduğunun bu kitapta görülebileceğini umut etmek
teyim.
11
- I -
/
GENEL ESASLAR
12
minin gelişmesine yol açmıştır ve bu sistemle yüzyıllarca bü
yük ve küçük çapta her türlü ticaret yapılabilmiştir. Ticaretin
daha iyi bir biçimde yapılması için, en erken devirlerden beri
kullanılan madeni parçaların, varlıklarının sikkenin ortaya çı
kışında doğrudan etkili olup olmadıkları bilinmemektedir. Fa
kat sikkenin icadı çok değişik tarihsel, ekonomik ve sosyolo
jik koşullar gerektirmiştir. Öyle ki bu koşulların gerçekleşme
sinden önce, sikkeye ihtiyaç duyulmadığını bir varsayım ola
rak kabul etmek zorundayız. Bu, sikkenin ortaya çıkış tarihi
ile ilgili düşünceler bakımından gerçekten çok önemli bir çı
kış noktasıdır.
1 biltu
60 1 manu
3600 60 1 siqlu
13
1.2. b. MISIR AĞIRLIK SİSTEMİ
Mısır sisteminin, ne çekirdekler ne de başka toprak mahsûlle
rinden fakat yalnızca matematiksel kavramlara göre oluştu
rulduğu anlaşılmaktadır. 10 kite veya 12 scty'den bir deben
ve 10 debenden bir sep elde edilmiştir. Bu yüzden deben, iki
anlamlı bir ünite olarak iki farklı ölçüyü kapsamıştır.
1 sep
10 1 deben
100 10 1 kite
120 12 1 scty
14
A tina'da 1 0 0 :1 3 8 + 8/9 oranında bulunan iki talanton'un m ev
cut olduğunu söylüyor. Bu kaynak, yeni çıkan m etrolojik b u l
gular ü zerine hazırladığım yayınım için de çok önem li olup,
yukarıda bahsettiğim tezim i de desteklem ektedir.
15
riye birimine 45 ve Kilikya (= belki Hitit?) birimine 30 tane
Attik mna eşdeğer gelmiştir. 1 mna 430 g. olarak kabul edilir
se, diğer birimler bu temelden hesap edilecektir. Pollux'un ifa
desinden anlaşıldığına göre, bunların buğdaya ait olması ge
rekir. Buğday en önemli gıda maddesi olduğu için, bu doğal
dır. Yukarıdaki listede gösterilen değerler, Pollux'un hesabına
göre elde edilmiştir:
15 Attik mna = 1 Mısır sepi = 6.450 g. (=gerçekten 10 sep; kite 6.45)
16
ayarlanmış elektron ve ona benzeyen diğer madenler yeterli
bulunmuştur. Para yerine kullanılabilecek maddeye ise daima
ihtiyaç duyulmuştur.
DÖKÜM B A C A L A R I
17
ÖN Y Ü Z Ü ARKA YÜ ZÜ
KENAR
18
oyulabiliyordu. Daha sonra, çukurun yerini, ön yüzdeki gibi
ikinci bir resim almaya başladı. Bu resim, ön yüzdeki tasvire
ek olarak anlaşılmalıdır. Resmin etrafında onu açıklayan bir
yazı, (ön yüzdeki tasvir ile ilişkilidir) arka yüzde de diğer tüm
işaretler bulunmaktadır. Bunların açıklanması için (ki bu, ön
yüz için de geçerlidir) sikkenin yüzeyi, sağ ve sol alanlara bö
lünmektedir. Genelde yalnız arka yüzde mevcut olan alt kı
sımdaki bölüm, adlar (yani hükümdarların, memurların ad
ları), darphaneler ya da değer sayıları için kullanılmıştır.
Sikkenin dış kenarı, antik nümizmatikte büyük rol oynamış
tır. Helenistik dönemlerden itibaren, bazen darphanede çen-
tiklenmiş kenar, özellikle madenin aşınmasına karşı bir önlem
olarak görülmüştür.
Sikkenin tanımında bir ayrıntı daha önem kazanmaktadır: Sik
ke basımı, yüzyıllar boyu aynı yoğunlukta yapılmıştır. (Çi
zim 4). Bu bakımdan arka yüzler çapraz konumdadır. Ön yüz
saat gibi kabul edilirse, sikke iki parmak arasında tutularak,
ÖN Y Ü Z Ü AR KA YÜZÜ
12 12
Çizim 4. Sikkedeki yüzlerin "Saat konumu" (İ.Ö. 4. yy ’ın bir Ephesos örneğine
göre): Arka yüzdeki damganın konumu ön yüze göre tarif edilir.
19
çevirildikten sonra arka yüzün yönü, ona göre (yani ön yüz
deki saat konumuna göre) tespit edilmektedir.
Çizitn 5. Erken elektron basımlarının biçimleri: ti) Doğal veya dökülmüş topak,
b) Çekiçle vurulmuş topak, c) Çiviyle vurulmuş topak, d-f) Çeşitli altlıklarda
basılan topaklar.
20
haya ilk önceleri basit hatlar oyul
muş daha sonra belirli tasarımlar,
kazınmış ve sonunda gerçek an
lamda resimler çizilmeye başlan
mıştır. Fakat bu son aşamada res
min fonunda yine ağ gibi çizgiler
bulunmaktadır; herhalde bunu ge
leneğe bağlılıkla açıklamak gereke
cektir. DAMGA
ÇİVİSİ
İlk basımlarda yalnızca üç temel
öğe rol oynamaktadır: ham sikke,
damga çivisi ve çekiç. (Çizim 6)
Sert bir altlıkta duran maden topa
ğına ucu törpülenmiş çiviyle bir vu
ruşta çukurluk oluşturulmuş, topa- Çizjm 6 m (fgk kişm) basım
ğm içine gömülen çivi ucu, made
nin saf olup olmadığını göstermeye yaramıştır. Öte yandan,
çivi ucunun biçimi, "darphane' nin tanımlanabilmesi için de
kullanılabilmiştir. Çok küçük maden topaklarının dışında da
ha büyük olanlarda iki ya da üç vuruş izi görülmektedir. Bun
lar bazen bir tek çiviyle vurulduğu için tek aşamada basılma-
dıkları belli olmaktadır. Birçok örnekte iki (genelde kare bi
çimli çivi izleri, modern bilim tarafından Quadratum İncusum
olarak adlandırılmaktadır.) çukur (Çizim 7) birbiri üzerine bin
dirilmiştir.
Resim 1. Lydia'da basılan elektron
larda görülebilen incusum’lar, hem
kullanılan çivi uçlarının iz ve şekil
lerini, hem de her iki vuruşun konu
mu ve sonucunu oldukça iyi göster
mektedir. Diğer elektronlarda görü
f len incusum’lar ise, daha az derin
3
olabilmektedir. Ama çivinin amacı
Çizim 7. Çifte damga basımı: İki
çivi birbiri ardınca basılır. nın, topakta daha derin bir çukur aç-
21
mak olduğu anlaşılmaktadır. Böy-
Çizim 8. İki aşamalı basım yöntemi (Elektron ve Kroiseios ’larda): Arka yüzdeki
damga vurulduktan sonra sikke çevrilir ve ön yüzdeki damga vurulur.
22
-II-
23
O. Y. A . Y.
24
kabul edilmemeleri güçleşir. Öte yandan, gerçek sikke aşama
sına götüren yöntemlerin, nereden kaynaklandığını kesin bir
şekilde söyleyebiliriz. Antik bir kaynağa (Pollux) göre ilk sik
ke, kral Midas’la evli olan Kyme’li Hermodike tarafından ba
sılmıştır: tarih olarak bu kişilerin bizi İ.Ö. 7. yy.'m başına gö
türmesi yüzünden bunu asıl sikke ile bağlantılı görmek müm
kün değildir. Bu olayın arkasında bence çok değişik bir ger
çek yatmaktadır: Phrygia krallığı, en parlak döneminde, batı
sındaki denize kadar uzanmak istediğinden, Kyme gibi önem
li limanlar, bu krallığın dikkatini çekmiş olmalıdır. Paktolos
çayında geçen ünlü banyo öyküsünde altından bedenini yıka
yan Midas mythosu, Hermos (Gediz) bölgesindeki altın ma
denlerinin kesinlikle Phrygia Krallarına ait olduğunu göster
mektedir. Phrygia ran Kyme ile "evlenme" öyküsü ise zengin
liğin dışarıdan gelen belirli bir etken ile birleştiği anlamını ver
mektedir. Bu etken yalnızca dışarıdan, yani deniz üzerinden
gelen doğudaki bir ağırlık sistemi (1.2) olabilir. Bu yüzden dam
gasız olan basit elektron topakları, 7. yy.'m başlarına tarihlen-
melidir. Onlardan sonra ilk basılan örneklere dek uzun bir sü
renin geçtiğini söyleyebiliriz.
Bu yüzyılın başında, Ephesos'da Artemision'un erken yapı
katlarında bulunan elektron sikkeler, burasının, sikkenin be
şiği olmasa bile en azından ilk sikke basımlarının gerçekleşti
rildiği çok önemli bir merkez olduğunu göstermektedir.
Artemision'da İngiliz hafirleri tarafından ortaya çıkarılan sik
kelerin kazı raporunda verilen kesin buluntu yerlerine bakıl
dığında, bu elektronların kasıtlı bir biçimde buraya gömüldü
ğü belli olmaktadır. Ele geçen sikkeler çok çeşitli tiplerden
oluşmaktadır. Gömme işleminin aynı anda yapılmış olması
na karşın aralarında damgası olmayanlardan ("Hermodike to
pakları") çok gelişmişlere dek birçok değişik tipler vardır.
Daha önce gördüğümüz gibi, gelişmenin belli bir noktasında,
taramalı olan alana asıl resimler konmuştur.
25
Resim 3 (Bazı örneklerde, karşı kar
şıya duran horozlar, taramalı fonda
görülmektedir.) Büyük boyutlu sik
kelerde resmin tümü görünürken, da
ha küçük olanlarda yalnız bir kısmı
görülebilmektedir: Bu bütün basım
lar için tek bir damganın kullanıldı
ğını gösterir. Böylece çok küçük sik
kelerde, tüm resmin yerine -örneğin,
yalnızca bir horoz başı- yer almakta
dır. Bu örnekler erken basım tekniğinin önemli özelliğine ışık
tutmaktadır. Artemision'da çok sayıda Lydia sikkesi de bu
lunmuştur:
Resim 4. Her tipten yeterli örnekleri
mevcut olup bunların hem ilk hem de
sonraki arslan tasvirli serilere ait örnek
ler vardır. İlk serilerde arslanın burnu
nun üstünde dört ışınlı, siğil gibi bir çı
kıntı bulunmaktadır. Bu, gerçekte, ars-
lanın kükremesi sırasında kalkan kaşla
rının üsluplaştırılmış şeklidir. İkinci seride bu siğil küçülüp,
ışınlı bir topa dönüşmüştür. Bazı sikkelerde arslan başının
önünde bir yazı görülür: yazı, Lydia alfabesi ile yazılmıştır ve
bilim adamlarını çok uğraştırmaktadır.
Resim 5. Yukarıdan aşağıya doğru okunması gereken harfler,
FALFET olarak anlaşılmalıdır. Bu ibarenin Lydia kralı Alyat-
tes ile ilişkili olduğu sanılmaktadır. Bu yazılı tip, esasen, çifte
arslan başını içeren bir damga idi. Ho
roz örneğinde de belirttiğimiz gibi, tek
bir damga, daha küçük topaklara da vu
rulmuştur: Böylece Lydia sikkelerinde
adı geçen isim, bir sikkede sağ, öbür sik
kede sol kenarda bulunmaktadır. Tam
bir örneğin (stater'in) şimdiye dek eli-
26
mize geçmemiş olması yüzünden, yazının tümünü bileme
mekteyiz.
27
hesos'a ait olmalıdırlar. Küçük topaklarda yer alan arslan pen
çesi biçimini diğer örneklerle karşılaştırırsak Malatya’daki ka
bartmalarla da çok yakın bir benzerlik buluruz.
Pençeli sikkelerdeki incusum'lardan biri, Lydia sikkelerinde
de görülmektedir.
Resim 8. Bu vuruş erken dönem serisinden beri vardır. Bövle
28
karşılıklı iki erkek domuz başının görüldüğü bir örneği özel
likle vurgulamak istiyorum : başlarının arasındaki harf ka
lıntıları -FETA- olarak okunabilecektir. Başka bir örnekle bir
likte şimdiye dek, -FETAL- belli olmuştur. Bu isim parçasının
önüne FAL- koyarsak, FALFETAL(im?) ile yine Alyattes orta
ya çıkmaktadır, "-lim-" son hecesinin Lydia dilinde mülkiyeti
ifade etmesi, bu tür yazıtlar taşıyan sikkelerin belli bir kişiye
ait olarak darpedildiklerini belgelemektedir. Bu alanda son
söz kesinlikle söylenmemiştir. Çifte domuz başlı sikkeyi de
Alyattes e ait olarak görürsek, bu, onun, aynı zamanda domuz
klanının şefi olarak görülmesi gerektiğini gösterir. Ephesos’un
kuruluş öyküsünde rol oynayan erkek domuz motifi bu ko
nuda çok önemli bir ipucu olarak görülebilmektedir.
Bilindiği gibi Artemision da her tür altın gümüş ve kıymetli
objeler bulunmuştur. Bunlar arasında küçük bir altın tanrıça
heykeli, özellikle dikkatimizi çeker: çünkü bu, tam 1 + 1/2 sta-
terin ağırlığında (21 g.) olup, binlerce diğer örnekle birlikte,
bu tür eserlerin, her zaman belli bir ağırlığa göre üretilmiş ol
duklarını göstermektedir.
Elimizde birkaç örneği bulunan çok ünlü ve aynı zaman son
erece tartışmalı bir sikke tipinde sağa doğru bakan bir geyik
bulunur. Üstünde sağdan sola doğru, PHANOS EMİ SEMA
yazılıdır.
29
duğu düşünülen tipin yorumunu henüz daha tam olarak ya
pamadık. Phanai'ye aitse bir kentin adına basıldığı için sikke
daha geç bir döneme (İ.Ö. 500 yılına doğru) tarihlendirilme-
liydi. Fakat geyik motifi bir şehir arması olarak ortaya çıkma
dığı için, bu açıklama yeterli değildir. Phanos basımının, ya
zılı Lydia sikkeleri gibi bir aristokrat tarafından yaptırıldığı
daha olası görünmektedir. Phanos sikkesinin arka yüzünde
üç tane farklı in cu su m vardır. Bunların kafes biçiminde tara
malı olması, eskiden tanmabilmeleri için rol oynamıştır.
30
kaik bir teke protomu ve sola doğru bakan arslan başı görül
mektedir: bu son tip, nümizmatlar tarafından Phokaia basımı
olarak kabul edilmektedir. Fakat ağırlığından dolayı bu sik
kenin Eski Smyrna'ya ait olabileceğini de düşünebiliriz.
Genellikle elektron sikkeler ağırlık açısından, üç grupta sınıf
landırılabilir: Lydia-İonia (Miletos, Fenike ya da Babil), Pho
kaia ve Samos sistemi olarak adlandırılan sistemlerin, aslında
tek bir sistem olduğu görülmektedir. Svvastika (gamalı haç:
arslan gibi bir güneş sembolü) tipinde hem Lydia hem de Pho
kaia ağırlıklarına uyan örneklerin çok sayıda bulunması ne
deniyle, bu bütünü başka bir açıdan yorumlamamız gerek
mektedir. Tek bir sistem olarak kabul edilirse, ilginç bir sonuç
ortaya çıkar; çünkü böylece tam birimden 1/144'e kadar 22 ta
ne ağırlık basamağı ortaya çıkmaktadır. Araştırmalarıma gö
re, adı geçen "farklı" sistemler, aslında Mısır sisteminden kay
naklanmaktadırlar. "Lydia" grubundaki stater, 14.333 g.'dır;
"Phokaia" grubundaki birim ise 16.12 g. ağırlığında olduğun
dan, bunların Mısır altın ve yağ birimleriyle bağlantılı olma
sı gerekmektedir. Diğer ürün birimleri de mevcut olabilece
ğinden Mısır sisteminin elektronlar için tümüyle kullanıldığı
bir gerçek olarak görülmektedir. Erken basımlarda, her arının
Ephesos kaynaklı olduğunu düşünmemek gerektiğini öğren
miştik. Fakat bazı (genelde saf olmayan, yani altını az, gümü
şü çok olan) elektronlarda görülen basit arı tipini, Ephesos ba
sımı olarak kabul edebiliriz.
31
II.3. KROİSOS BASIMLARI
Eski Lydia derebeylik sistemini tümüyle değiştiren Kroisos,
yerel aristokratik hükümetlerin yerlerini demokratik yöneti
me bırakmalarını kolaylaştırmıştır. Buna bağlı olarak da, kent
armaları yaygın bir biçimde sikkelerde yer almıştır. Özellikle
Kroisos tarafından kuşatılan Koressos, savunma hareketi ola
rak akropolisi bir halatla Artemis tapınağına bağlandıktan son
ra, ancak Ephesos adı altında tanrıçanın kutsal şehri olmuş
tur.
Sırtları birbirine dönmüş biçimdeki boğa ve arslan protomla-
rını gösteren elektron bir stater böylece iki klan hayvanını bir
leştirmektedir. Boğanın eski Phrygia'ya ait olduğunu tespit
edebiliriz; Mezopotamya kaynaklarına göre Muşki olarak ad
landırılan Mita'nın (Midas) halkı, Yunanca möschos ile "boğa
halkı" anlamına gelmektedir. Lydia arslanı ile birlikte duran
boğa da öyle görülebilmektedir: Kimmer saldırısı sırasında or
tadan kalkan Phrygia Krallığı (Midas o zaman boğa kanı içe
rek intihar etmişti) daha sonra Lydia’nın egemenliği altına gir
miştir. Ve iki klan artık birleşmiştir.
Resim 12. Ünlü Kroiseios sikkelerinde bu iki hayvan, yeni bir
duruşta karşımıza çıkmaktadır, karşı karşıya duran arma hay
vanları, soldan sağa bakan arslanın, boğaya hakim olduğunu
göstermektedir. Kroisos çağma tarihlenebilen sikke basımın
da, elektrondan vazgeçildikten sonra, hem altın hem de gü
müş ayrı ayrı kullanılmıştır.
Bu olgu, Lydialılar'ın altın ve
gümüşten ayrı ayrı sikke bas
tırdığını yazan Herodotos ta
rafından da doğrulanmada
dır.
Kroiseioi, ağırlıklarıyla yine
Mısır sistemine uymaktadır.
10.75 g.'lık sikke, Mısırlı çifte
32
arpa biriminin karşıtıdır. İkinci bir aşamada Kroisos, altın sik
kelerini 8.06 g.'a düşürüp Atina'da kullanılan ağırlıklara uya
bilecek bir orana getirmiştir.
33
/
-III-
ARKAİK DEVRE
Ö.Y. A.Y.
M .Ö
6.yy
34
damgası yer almaktadır. Bunun gibi yel değirmeninin kolla
rına benzeyen kareler, gerçekte swastika ve güneş sembolünü
göstermekte olup, Aigina adasında bulunmaktadır. Bunu ar
kaik Ephesos sikkelerinde de görebilmekteyiz: ön yüzdeki arı
motifi yanındaki E $ harfleri, kentin adını göstermektedir.
R esim 14. Daha sonra Ep-
h esio n yazısı ile tüm ad or
taya çıkmaktadır: adın ge-
netif hali, daha önce Alyat-
tes ve Phanos sikkelerinde
olduğu gibi Ephesos halkı
nın sahipliğini bildirmekte
dir. Kent adları, genelde kı
saltılmış halde yazılmıştır ve
Roma çağından önce olduk
ça enderdir.
Ünlü Atina sikkelerinde önceleri arkaik Athena başı kentin
kutsal simgesi olarak görülmektedir. Artık arka yüzde, zaman
zaman resimsiz incusum yerine, resimli bir damga yer alabil
mektedir: fakat geleneklere bağlılık nedeniyle bu resim, hala
çukur içerisinde bulunmaktadır. (Çizim 11) Atina’da tanrıça-
Ö.Y. A Y .
Çizim 11. Arkaik gümüş sikke biçimi (Atina 'da basılmış bir örneğe göre): Ö.y. 'de
kentin koruyucu tanrıçasının başı, a.y. 'de kareye oyulmuş onun simgesi baykuş.
35
nın kutsal hayvanı, yani baykuş, değişikliğe uğramadan kul
lanılmaya devam edilmiştir. Bazen kentin adı, arka yüze ya
zılmıştır.
Klasik devirde de varlığını sürdüren aynı tip, ne kadar değiş
miş olursa olsunbasılmaya devam etmiştir. Burada şunu vur
gulamam gerekmektedir:
Resim 15. Sikkelerde görülen
damga resimlerinin, diğer sa
natların daima bir aynası ol
dukları kabul edilirse de, ko
nunun üzerinde titizlikle du
rulmalıdır. Sikkeler, küçük bi
rer obje oldukları için, genel
likle hızlı bir gelişmeye ayak
uyduramamış ve sikke kalıp
larını hazırlayanların yetenek
leri de, her zaman büyük sa
natın düzeyine ulaşamamış
tır. Bu nedenle sikkeleri, ortaya koydukları sanat düzeyine gö
re tarihlendirmeye kalkışmak, çok yanlış sonuçlara yol açabil
mektedir.
Günümüze, Yunan dünyasından çok sayıda dört drahmilik
gümüş sikke ulaşmıştır. Bu tip büyük örneklerde bile, nümiz-
matın işi her zaman kolay olmamaktadır. Bunu silik olan ve
ince ayrıntılarım kaybeden tetra drahmilerden kolayca anla
yabiliriz.
36
Çizim 12. Tek aşamalı klasik
basım yöntem i: Sikke tek
öns vuruşla basılır.
37
b asilm iş
SİKKELER
DAMGA
T UTUCU
sikkeleri örse koyacak, diğeri çiviyi elle veya pense ile ham
sikkenin üstünde tutacak, üçüncüsü de çekiçle çiviye vuracak
tır. Böyle bir ekip, çok sayıda sikkeyi kısa bir sürede darp ede
bilecektir.
Antik Çag dan birkaç kalıp örneği elimize geçmiştir. Bunların
tümü konik bir madeni çivinin alt yüzlerine oyulmuştur. Bu
teknik Ortaçağ'a kadar değişmemiş olup, Arap dirhem bası
mı için bile uygulanmıştır.
38
1 talanton = 25.800 g.
60 1 mna = 430.0 g.
6000 100 1 drachmi = 4.3 g.
36000 600 6 1 obolos = 0.7166 g.
Talanton sözü, taşımak anlamında olup, Mezopotamya'da
ki biltu ile aynı anlama gelmektedir. Mna, doğudaki manu dan
kaynaklanmaktadır. Antik çağda başlanan ve günümüzde de
kabul edilmiş olan geleneğe göre, drahmi "kavramak" mana
sına gelip, bir elin altı tane demir obolosu (çubuk) kavrayabi
leceğini belirtmektedir. Bu çubuklardan gerçekten Olympia’da
bulunmuş olmalarına karşın, bu düşünceye ihtiyatla yaklaş
malıyız. Daha önce de söylediğim gibi, drahmi sözünün bu
na çok benzeyen darik'le karşılaştırılması gerekmektedir.
Yunan ağırlık sistemi, seksagesimal olarak görünüp bu şekil
de Mezopotamya'daki sistemden kaynaklanmış olmasına kar
şın, yüz drahmilik mna, burada bir değişimin olduğunu gös
termektedir. Mısır sep'inin yüz kite'ye eşit olması bize her iki
sistemin arasında olasılıkla bir karışım olduğunu belirtmek
tedir.
39
/ - IV-
KLASİK DEVRE
40
gibi gelişmiş örnekler ka
lıpların hazırlanması için
gerçek sanatkarların gö
revlendirildiğini göster
mektedir. Elektron sikke
ler, Kroisos'tan sonra bi
le basılmaya devam edil
miştir. Böylece İ.Ö. 6.
yy.’da Khios adasında
sfenks'i, İ.Ö. 500 civarın
da Kyzikos'ta okçu He-
rakles'i; İ.Ö. 480'de Les-
bos adasında domuz
protomunu betimleyen
örnekler yaratılmıştır. Kyzikos'taki elektronlarda çok sayıda
değişik (bazen yüksek bir sanatla işlenmiş) tiplere rastlanmak-
tadır; söz konusu sikkelerin bu kentte basılmış olduğunu be
lirtmek amacıyla, yan işaret olarak kentin arması, yani ton ba
lığı motifi eklenmiştir.
Atina'da İ. Ö. 5. yy. başlarında bir d ekad rakm on'd a (on drakh-
milik) süslü miğferli bir Athena başı görmekteyiz. (Çizim 14)
O.Y. A.Y.
Çizim 14. Klasik gümüş sikke biçimi (Atina'da basılmış bir örneğe göre).
41
Bu erken basımların tarihlendirilmesinin özellikle sanat tari
hi yöntemleri ile mümkün olacağını vurgulamak gerekmek
tedir. Mevcut olan en ince ayrıntılar bile, çok önem kazanmak
tadır. Örneğin, miğferde bulunan üç zeytin yaprağının, Ma-
rathon'daki zaferin simgesi olduğu öne sürülmektedir.
Resim 18. Syrakusa'da ay
nı dönemde basılan bir de-
kadrakhmon'da Artemis
Arethusa'nm klasik baş bi
çimi görülmektedir. Sikke
kenarındaki yüzen yunus
balığı figürleri Syraku-
sa'nın deniz kenarında bu-
lunduğuna işaret eder.
Yukarıdan aşağıya (ret-
rograt) yazıtta SYRAKO-
SİON sözcüğü görülmek
tedir.
Resim 19. Etna kentinde İ.Ö 476'da basılan bir tetradrakh-
mon'da bir Silenos başı görülmektedir. Silenos' un içtiği şarap
tan biraz sarhoş olduğu,
yüz ifadesine bakıldığın
da anlaşılmaktadır. Boy
nunun altındaki böcek,
yan işaret olarak eklen
miştir. AITNION yazısı
yine retrograttır.
İ.Ö. 5. yy'da Korinthos'ta
ünlü Pegasos staterleri
basılmıştır.
Resim 20. İ. Ö. 460'a ta-
rihlenen bir örnekte, ön
yüzde kanatlı at Pegasos
42
ve koppa harfi (Korint-
hos'un inisiyali), arka yüz
deki incusum'da miğferli
Athena başı yer almıştır.
Ön yüzdeki at motifi dola
yısıyla, bu sikkeler Antik-
çağ'da poloi yani "taylar"
olarak adlandırılmıştır.
Naksos adasında aynı dö
nemde (İ.Ö. 460’ta) basılan
tetradrahmilerde, Diony-
sos başı ve arka yüzde
kyliks’ten şarap içen Sile-
nos karşımıza çıkmaktadır. Dionysos başı, hala arkaik karak
ter gösterirken, oturan Silenos gelişmiş bir pozda çizilmiştir.
NAXION yazıtı soldan sağa yazılmıştır.
Bu gibi örneklerde, sikkenin iki yüzünün aynı şekilde işlen
mediği belli olmaktadır; ön yüzdeki resim geleneksel biçim
de eskiye bağlı kalırken, arka yüzdeki sahne ise bunun aksi
ne yeni gelişimlere uğramıştır.
İ. Ö. 5. yy'ın ortasında Atina’da basılan sikkelerdeki baykuş
lar, hala derin bir çukur içerisinde bulunmaktadır.
Resim 21. Kuşun kendisi ise
geleneksel tutuculuğa karşın
biraz daha canlı işlenmiştir.
Genelde Atina'nın basımları,
yavaş bir gelişim göstermek
tedir; eskiden bulunmuş şek
lin değiştirilmesi düşünülme
miştir.
Klasik sikke biçim inde, ön
yüzde yine kent simgesi, yani
43
Ö .Y. A .Y
Çizim 15. Klasik gümüş sikke biçimi (Khalkidik Birliği'ne ait bir örneğe göre.
44
Arka yüz
45
Yine aynı dönemde ve aynı şehirde basılan diğer bir tetrad-
rahmide, Athena'nın miğferli başını cepheden görmek müm
kündür.
Resim 24. Saçlar klasik yü
zünün yanaklarından, bir
nehir gibi aşağıya akmak
tadır. Süslü püslü olan miğ
ferin, alın kısmında kalıp
çı Eukleides'in adı okun
maktadır. Yüksek sanatta
ki gibi, sikkelerde de yeni
gelişmeler kullanılmıştır;
böylece tanrıçanın yüzü,
profilden değil de cephe
den gösterilmiştir.
Aynı yıllarda Syrakusa'da basılan bir başka dekadrakhmide
cepheden gösterilen Arethusa yüzü büyütüldüğünde (bu tip
kabartmalar küçük objeler için tasarlanmış olsa da) onun yük
sek sanat eserlerindeki kadar detaylı ve muntazam işlendiği
görülür. Gerçekten de, duvar kabartması olarak büyütülse bi
le, bu küçük sikkedeki figür, niteliğinden hiçbir şey kaybet
meyecektir.
O dönemde Büyük Yunanistan'ın sikke sanatı alanında, heye
can verici birçok örnek yaratılmıştır. Çok daha geç olan Ba
rok çağındaki gibi, olağanüstü başarılar birbirini izlemiştir. İ.
Ö. 410'da Katane şehrinde basılan bir tetradrahmide, Apollon
başı cepheden görülebilir. Yüz ifadesi, bir erkekten çok neşe
li bir kızmkini andırmaktadır. Sikke böylelikle sanatçıların us
talıklarını ortaya koydukları özgür bir uygulama alanı olmuş
tur.
46
- V-
ETRÜSK SİKKELERİ
47
/ -V I-
48
ramanı olarak kutlanmıştır: Küçük Asya’da o dönemde hala
varlığını sürdüren Persler ile dostluk kuran ve Sardes'teki
Kyros'tan büyük miktarda para alan Lysandros, Atina'dan ay
rılmak isteyen kentleri desteklemiş; örneğin, Ephesos'ta bü
yük bir savaş limanı kurmuştur. İ.Ö. 405'te son zaferi kazanan
Lysandros, verdiği paraların yardımıyla zengin olan kentler
tarafından bir Herakles gibi yücelmiştir. Herakles özellikle Pe-
loponnesos baş kahramanı olduğu için, bu tipin seçilmesin
deki mantık belli olmaktadır: Herakles'in boğduğu yılanlar as
lında Athena'nm yılanını simgelemektedir.
O döneme ait Ephesos sikkelerinde yer alan arı figürünün al
tında iki harf görülmektedir. Bu harfler (PE-), bir ad kısaltma
sı olarak kabul edilmelidir. Daha sonraları ortaya çıkan "gö
revli" adları göz önünde tutulursa, bu adın da bir görevli adı
olduğu düşünülebilir. Sikkelere adların konması, Sparta'da
kullanılan modele göre bir yıllık görevlileri kapsamaktadır.
Kanıtlar bizi yanıltmıyorsa, Ephesos'ta ünlü tetradrakhmon
serisine Lysandros'tan sonra başlanmıştır. Ayrıca bu dönem
de hemen her kentte dört drakhmilik sikke darbına başlan
mıştır: Samos, Khios ve diğer adalarda, Smyma ve diğer kent
lerde de bu büyük gümüş birim basılmıştır. Bu serilerin arka
sında büyük bir zenginlik yatmaktadır. Atina Deniz Birliği sı
rasında ödedikleri borçlar ve giriştikleri savaşlarla zayıf dü
şüp yıpranan kentler, böyle pahalı bir basım için yeterli ser
vete sahip değildiler. Maddi olanaklar dışarıdan, yani Pers-
ler'den sağlanıyordu.
Ephesos’taki örneklerde ön yüzdeki arı, çok canlı bir biçimde
görülmektedir.
Resim 27. Arka yüzde bir palmiye, önünde bir geyik proto
n u ve birkaç isme rastlanmaktadır. Bu basım yüz yıldan faz
la bir süreyi kapsadığından, sikkelerde görülen "görevli" ad
ları bir yıllık memurlara ait olmadığı ortadadır. Yılda üç ya da
dört görevlinin birlikte görev yapması olasılığının dışında,
49
başka bir şey de akla gelmekte
dir: darphanelerin tapınaklarda
bulunması nedeniyle bu isimleri
belki görevli olan rahiplere bağ-
layabilmekteyiz. Ephesos sikke
lerinde, ilk önce tabu olarak ka
bul edilen Artemis kült heykeli
nin yerine, tanrıçanın kutsal sim
gelerinin yer alması, bu düşün
ceyi pekiştirmektedir. Öte yan
dan, Artemision temenos'unda
korunan hâzineleri hesaba katarsak, şehrin tüm altın ve gü
müşlerinin de bu yerde saklanmış olduğu düşünülmelidir.
Başka bir teze göre, bu isimler, basımı finanse edenlere aitti.
Fakat bu adlar, tek bir sikke yardımıyla tapınakta görevli olan
rahiplere de bağlanabilirdi. Söz konusu sikkedeki isim, ...erost-
rator olarak okunmaktadır. Ephesos tarihinde Herostratos'un
çok kötü bir şöhreti vardır: söylentiye göre İ. Ö. 356'da Arte-
mision'u yakmıştır, ama ismi belki, o gün görevli olduğu için
tarihe geçmiştir.
Resim 28. Lampsakos'ta İ. Ö. 380'lerde basılan bir starterde,
kurban kesen bir Nike
görülmektedir, bu sah
ne, daha önce görüldü
ğü gibi sikkenin daire
sine uygun bir şekilde
yerleştirilmiştir. Sikke
nin arka yüzünde hala
quadratum incusum
bulunmaktadır: Lamp-
sakos ve Kyzikos'da ya
pılan elektron basımı,
adeta sikke ile ilgisiz gi
bi görülmektedir.
50
R esim 29. K lazom e-
nai'de İ. Ö. 380'de bası
lan dört drahmilikler-
de, Büyük Yunanis
tan'ın kesin etkisinin se-
zildiği bir Apollon ba
şı görülm ektedir. Sol
yanda okunan SOLON
ismi, yine sikke kalıp
çısının imzasıdır.
İ. Ö. 370 civarında Rho-
dos'ta basılan tetrad-
rakhmon serisinde, ön yüzde aynı geleneğe ait Helios başı, ar
ka yüzde ise Rhodos adasının ismini açık bir şekilde gösteren
ünlü gül motifi görülmektedir. Bu seri diğer serilerden gül mo
tifinin yanında bulunan ve yan işaret olarak kullanılan başak
motifi ile ayrılır. Aynı dönemde Klazomenai'de basılan bir sta-
ter'in arka yüzünde, bir kuğu figürünün yanında kentin adı
ve ATHENAGORAS yazıtı okunmaktadır -bu da yine sikke
kalıpçısının ismidir. Kuğunun altındaki kanatlı domuz, şeh
rin ismi mevcut olmasa bile sikkenin menşeini göstermekte
dir.
Resim 30. İ. Ö. 4. yy'ın orta
sında Elis'te çıkartılan stater-
lerde, bir Zeus başı görülmek
tedir. Kentin adı FALEION
olarak yazılmıştır. Böylece ar
kaik bir biçim gösterilmekte
dir. Hatta Zeus'un yüz ifade
si çok gelenekseldir. Sikkede
ki Zeus başı O lym pia'daki
kült heykeline göre işlenmiş
tir. Elis'in bu kutsal yerin bek
çisi olduğu düşünülürse bu
51
gerçek çok doğaldır.
Aynı dönemde Makedonya Kralı Phillippos'un bastırdığı bir
altın staterde genç İskender'in yüz hatlarını taşıyan bir Apol-
lon başı görülmektedir.
Resim 31. Arka yüzde ise ge
leneksel tip olarak kral, bi-
ga'ya (yani iki atlı arabaya)
binmiş olarak betimlenmiştir.
Sikkenin kesiminde kralın is
mi genetif şekilde okunmak
tadır ve böylece sikkenin sa
hibinin ya da sipariş verenini
kim olduğu anlaşılmaktadır.
Atların altındaki kantharos,
darphanenin işaretidir. Bu dö
nemde, sikkelerde yer alan re
simler artık yavaş yavaş portre niteliği kazanmaya başlamış
tır.
Resim 32. Karadeniz’deki Pantikapaion'da I. O. 4. yy'ın ikin
ci yansında basılan bir altın stater'in ön yüzünde, Pan'ın yü
zü cepheden ve çok canlı bir ifadeyle sanki bir portre gibi ser
gilenmektedir.
Aynı devirde Syrakus'da
bronzdan dökülen leitra ola
rak adlandırılan ve sikke ye
rine geçen bir ağırlık olarak
kabul edilmesi gereken birim
ler Athena ve Zeus başlarıyla
süslenmiştir. Genelde, bronz
sikkeler, İ.Ö. 400 civarında or
taya çıkmıştır. Bu tarihten iti
baren gerçek bir sikke ekono
misinden bahsedebiliriz. Yal-
52
nız altın ve gümüş parçalarıyla gerçekleştirilen bir ticaret dün
yası, en ufak gümüş parçalarıyla bile gerektiği gibi idare edi
lemez. Metal değerine göre kullanılmayan bronz sikkelerin
yardımıyla, hem küçük çapta ticaret yapılabilmektedir, hem
de dolaşımı kolay ve çok kullanışlı bir para birimi ortaya çık
maktadır. Belli bir anlaşmaya göre üretilen bronz sikkenin ti
cari değeri, maddenin kıymeti ile çok az bağlantılıdır. Buna
rağmen bronz sikkeler, başlangıçta ağırlığında gösterilen de
ğere göre değerlenmiştir. Ancak daha geç bir gelişim basama
ğında bunların değeri ağırlıktan ayrılmıştır.
Resim 33. Güney İtalya'daki
Taranton’da basılan bir altın
staterin ön yüzünde Dodona
Zeus başı yer almaktadır; ar
ka yüzdeki sahnede ise Küçük
Taraş ile Poseidon oynuyor-
larmış gibi görülmektedir: Ta
raş, dedesine kollarını uzat
mıştır; buna karşılık dedesi ço
cuğa lütufkâr bir ifadeyle bak
makla yetinmektedir. Tanrının
yanındaki işaretlerin darpha
ne ya da şubelerin sembolleri olduğu saptanmıştır.
İskender doğuya gelmeden önce Babil'de çıkarılan bir Dare-
ikos’ta, geleneksel biçimde bir Pers kralı resmedilmiştir.
Resim 34. Batıdaki örneklerin ak
sine bu bölgedeki sikkelerde,
önemli bir gelişme meydana gel
memiştir. Bu gibi basımlar, klasik
dünyadaki gelişimin aksine rast-
gele yapılmıştır; fakat Dareikos'lar
Doğudaki ticarette önemli bir rol
oynamıştır.
53
Resim 35. Pantikapaion’da İ. Ö. 320 civarında basılan bir al
tın staterde Pan başı bu kez daha durgun bir ifade ile görül
mekte, arka yüzde ise gururlu bir grifon gösterilmektedir. PAN
yazısının yanı sıra Pantikapaion'un buğday zenginliği, grifo-
nun altında görülen bir başakla vurgulanmaktadır.
54
-VII-
HELLENİSTİK EVRE
o.Y. A.Y.
Çizim 16. Giimiiş İskender sikkesi biçimi: Û.y.'de Herakles başı, a.y.'de taht
la Zeus; darphane işareti: gül = İskenderiye.
55
Resim 36. Amphipolis'te basılan
bir çift staterin arka yüzünde, Ze-
us'un yerine Nike figürü görül
mektedir. İskender’in dünyasın
da, zaferler çok büyük bir rol oy
nadığı için, Nike çok anlamladır.
İskender'in sikkelerinde yalnızca
kralın ismi (ünvansız) bulunmak
tadır.
Resim 37. İ. Ö. 300'den sonra Aleksandreia Troas'ta basılan
staterin arka yüzünde, küçük bir
Nike tutan Athena, oturmuş hal
de görülmektedir. Bu basımın İs
kender'in haleflerinden biri olan
Lysimakhos'a ait olduğu, bundan
böyle her zaman sol boşlukta bu
lunan isimden belli olmaktadır.
Diadok diye adlandırılan halef
ler, "kral" ünvanmı sikkenin sağ
boşluğuna yazdırmıştır.
Dünyanın en güzel sikkeleri, genellikle kazılardan ele geçme
miş olup, uluslararası müzelerde korunmaktadırlar.
Resim 38. Güzel bir istisna olarak Selçuk Müzesi'nde bulunan
bir Aleksandreios'un arka yü
zündeki yan işaretler, darpha
ne olarak Amphipolis'i göster
mektedir. Tahtın altında yer
alan arının Ephesoso ile ilgisi
yoktur. Ne yazık ki, kazıdan ge
len ve aynı müzede bulunan di
ğer örneklerin çoğu, silik du
rumdadırlar. Nümizmatm ço
ğunlukla iyi durumda bulun-
56
mayan sikkeler ile uğraşması gerektiğinden doğru bilimsel
saptamayı gerçekleştirebilmesi için mesleğini çok iyi bilmesi
gerekmektedir.
Resim 39. İ.Ö. 315'te Taran-
ton’da basılan bir staterin ar
ka yüzünde iki atlı dioskur
kardeşler, isimlerini de göste
ren bir yazı ile birlikte yer al
maktadırlar. Dioskurlar, daha
sonra basılan Roma sikkele
rinde popüler bir tema olmuş
lardır. Batıdaki basımlarda
Doğu etkisi ancak daha geç
devirlerde görülmeye başlan
mıştır.
Resim 40. Mısır'da İ. Ö. 300 yıllarında İskender'in halefi Pto-
lemaios I tarafından bastırılan sekiz drakhmilik bir altın sik
kenin ön yüzünde, kralın tipik portresi işlenmiştir. Bu tarih
ten itibaren Helenistik dünyadaki bütün sikkelerde, hüküm
darların karateristik portreleri yer alır. İ. Ö. 290 civarında çı
karılan drakhmi ve tetradrakhmonlarda, çok kurnaz bir asker
olan ünlü Demetrios Poliorketes'in başı görülmektedir: fakat
serilerin incelenmesi sonucun
da bunun her zaman tam an
lamıyla uygulanamamış oldu
ğu anlaşılmaktadır. Sikkeler
deki portre sanatı, henüz en
üst seviyeye ulaşmamıştır. Öte
yandan, örneğin kral Perse-
us’un portresi, bazı örnekler
de son derece doğal bir şekil
de işlenmiştir.
Batıda ve özellikle güney İtal
57
ya'da, büyük tehlike yaratan kral Pyrrhos'un İ.Ö. 278'de Syra-
kusa'da bastırdığı bir altın staterin arka yüzünde, çok iyi iş
lenmiş bir Nike figürüne rastlamaktayız.
Resim 41. Nike,, sağ elinde bir
defne çelengi tutmakta, sol ko
lunda ise ganimet olarak bir tro-
paion'u taşımaktadır. Pyrrhos’un
zaferlerinin ilginç bir öyküsü var
dır: Kral savaşı kazanmıştır ama
savaşlarda orduları çok yıpran
dığından geriye zaferi kutlaya
cak kimse kalmamıştır. Bu yüz
den sikkedeki Nike, büyük bir te
zattır. Bu örnekle, aynı zamanda
antik nümizmatikte çok yaygın olan bir gerçeği de öğrenmek
teyiz: belli bir sebebi olmayan ya da tümüyle değişik bir ne
denden kaynaklanan olaylar, bazen propaganda amacıyla sik
kelerde kullanılmıştır.
Resim 42. Aynı dönemde Kartaca'da
basılmış olan üç staterlik bir elektron
sikenini arka yüzünde, bir palmiye
ağacının önünde dört nala giden bir at
görülmekteri.
Atın altındaki harfler, bir Sami alfabe
si olan Pön alfabesinin harfleridir.
Resim 43. Ephesos'daki kazılarda bu
lunan bir gümüş sikke İ. Ö. 275’te Kelt
ülkelerinde basılan serilerdendir. Sik
kede yer alan çok stilize edilmiş bir at
figürü, bu kültürün karakterini açıkça
ortaya koymaktadır. Kelt sikkelerinin
basımına, Büyük Yunanistan ve Marsil
ya üzerinden o zamaki Kelt merkez ül-
58
kelerine gelen örneklerin kopya edilmeleri ile başlanmıştır. Bu
denli uzak bir yerden gelen bir sikkenini (daha yukarıda söy
lediğimiz gibi sikkeler genelde kaynağından çok uzağa yayı
lm am ıştır) Ephesos’ta bulunmuş olması ticarete dayalı bir
dolaşımdan çok, İ. Ö. 3. yy da Küçük Asya'ya kadar uzanan
Kelt saldırısıyla ilişkili olmalıdır.
0. Y. A.Y.
59
iresi içinde bulunduğu için, Sipylos'daki Magnesia (Manisa)
ile ilgili olmayıp aynı adı taşıyan Menderes nehri kıyısındaki
Magnesia olduğuna işaret etmektedir. Kesimde, Dionysios oğ
lu Demetrios yazısı okunmaktadır; bu kişinin bir belediye me
muru mu yoksa Magnesia Artemision'undaki darphanede gö
revli bir rahip mi olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Resim 44. İ.Ö. 3. yy'da Ephesos'ta basılan bir didrakhmon (iki
drahmi) serisinde, ön yüzde bir Artemis başı görülmektedir.
Artemis'in omzunun arkasında yay
ve sadak (oktanlık) bulunmaktadır.
Bundan, ünlü kült heykelin yerine
orman ve av tanrıçasının resmedil
diği belli olmaktadır. Arka yüzde
ise, tetradrakhmon serisindeki gi
bi geyik protomu yer almaktadır.
Yanında birer isim, EO harfleri ve
küçük bir arı bulunmaktadır.
Bu isimleri, sikke basımını idare
edenlere bağlamamız gerekmektedir. Yeni bir varsayıma gö
re bunların, sikke basımı için gereken parayı -yani ham ma
deni- karşılayanların isimleri olduğudur. Ancak bundan, o ki
şilerin yararlarının ne olduğu anlaşılamamaktadır. Sikke ba
sımının özel adaklar için yapıldığını söylemek, olayı kutsal
nedenlere bağlamak da pek açıklayıcı değildir. Bu isimlerin
genelde görevli kişilere ait olduğu kanısı, başka güçlü kanıt
lar olmaksızın kolay kolay yok edilemez (Çizim 18). İ. Ö. 3. ve
2. yy'da Ephesos'ta, çok sayıda basılan bir drahmi serinin üre
timine geçilmiştir. Arka yüzdeki geyik; bir palmiye önünde
ayakta durmaktadır. Bu tip aynı zamanda Palestina'daki Ara-
dos'ta da tekrarlanmıştır. Böyle bir kopya, iki şehrin arasında
belirli bir bağlantının -herhalde ticaret alanında- mevcut ol
duğunu göstermektedir. Tipin Arados'ta kullanılması, bu ken
tin parasını, daha önemli bir merkez olan Ephesos'a aitmiş gi
bi göstererek bu paranın yüksek kurundan yararlanmak iste-
60
Çizim 18. Hellenistik dönem gümüş sikke biçimi (Ephesos'ta basılmış bir ör
neğe göre).
61
Resim 46. Ptolemaios IlI'ün karısı
Berenike II için basılan bir altın ok-
todrakhmon’da, kraliçenin mükem
mel portresi hayret uyandıracak dü
zeydedir.
O zamanın geleneğine göre, diğer
hanedan kadınları gibi başı örtülü
dür. Berenike'nin başı açıkça portre
karakteristiğini gösterse de, klasik
idealleştirme biçimine yakındır.
Resim. 47. O dönemde Kelt dünya
sında basılan sikkeler, çok dekoratif
ama gerçekçi olmayan bir üslup gös
termektedir. Yunan basımlarını tak
lit etmelerine karşın, çok ayrı ve özel
bir biçime ulaşmışlardır. En büyük
rol oynayan dekor ve soyutlamadır.
Biraz daha doğal olan biçimler de
bunu göstermektedir. Kelt sanatkâ
rının becerisi inkâr edilemez olsa bi
le, resimleri her zaman ilkel gibi görünmektedir. Ama tüm Kelt
sanatı ilkel bir aşamada kalmak bir yana ne kadar tutucu olur
sa olsun, çok özel ve konusunu son derece iyi bilen bir stili ol
duğunu göstermektedir.
Diadokik sikke biçimi, Aleksandreios dışında da özel tipleri
kapsamaktadır. (Çizim 19) Ön yüzde daima kral portreleri yer
alır; arka yüzde kralların armaları görülür. Bir örnekte, Ân-
tiokhos IlI’ün karakteristik portresi ve bu hükümdarın arması
olan savaş fili bulunmaktadır. Bu sikke, bizi İ. Ö. 2. yy'a götür
mektedir.
Mısır'da İ.Ö. 180-145 arasında basılan bir altın oktodrakhminin
ön yüzünde Arsinoe Il'nin portresi, arka yüzünde de bereket
boynuzu görülmektedir. Kraliçenin ismi bu kez ARSINOES
62
Çizim 19. Diadokik gümüş sikke biçimi örneği: Ö.y. 'de Anliokhos IlI'ün port
resi, a.y. 'de kralın arması; darphane: Ekbatana.
63
Çizim 20. Tarihli Kistophorik gümüş sikke (Aİtalid imparatorluk basım birli
ği): Ö.y. 'de sarmaşık çelerıgi içinde kutsal sepet (Cista Mystica), a.y. 'de iki yı
lan arasında okluk, alanda kent adı kısaltması ve simgesi, üstte yıl rakamı.
64
Ön yüz Arka yüz
avcı tanrıça Artemis'in başı, arka yüzde de ilk kez olarak kült
heykeli görülmektedir. Kistophoros'larda yalnız yan işaret
olarak yer alan Ephesia heykeli, böylece dünyaya tanıtılmış
tır. Bu altın serisi, E. Akurgaİ'ın anı kitabı için K. Jenkins tarafın
dan yazılan bir makaleye göre belirli kanıtlar yardımıyla İ. Ö.
120'ye tarihlendirilmektedir. Tüm Helenistik dönem nümiz-
matik çalışmaları için son derece önemli olan bu belge, Kis-
tophoros'lar dışında şehirlerin özel basımlarına da devam edil
diğini göstermektedir. Ama önce bunları bulmamız gerekmek
tedir. Şimdiye dek daha geç bir döneme tarihlenen bazı seriler,
bana göre daha erken bir döneme tarihlendirilmelidir.
Resim 50. Mithridates'in asıl
sikkeleri İ. Ö. 86/5 yılında Per-
gamon'da basılmış olup, arka
yüzlerinde Kistophoros’larda-
kine benzeyen bir çelenk için
de otlayan geyik bulunmak
tadır. Geyiğin bu pozda Ephe-
sos'taki sikkelerde de bulun
ması Mithradates ile Ephesos
arasındaki ilişkiyi gündeme
getirmektedir. Belki de bu se-
65
rinin tamamı Ephesos'ta basılmıştır.
Bu sikke türü ile Yunan nümizmatiğini terk ederek Roma ba
sımlarına gelmekteyiz. Başlangıçta pek büyük bir fark görül
mese de (çünkü Roma sikkelerinin başlangıcı ve ondan son
raki gelişimi de uzun zaman Yunan etkisi altında kaldı), Ro
ma imparatorluğu döneminden itibaren büyük farklar göz
lemlenmektedir.
66
- V III -
V III.I. R O M A A Ğ IR L IK S İS T E M İ
Roma sikkelerine bakmadan önce, Roma ağırlık sistemini kı
saca gözden geçirelim. Bu sistem, veriler yanıltmıyorsa, mısır
yarım buğday sep'inden kaynaklanmaktadır. Böylece 322 g.lık
(Türk parasındaki gibi Lira olarak bütün dünyayı etkileyen)
LİBRA ’dan, genelde duodesimal olan bir sistemde, (İ. S. 4.
yy’dan itibaren kullanılan Siliq u a’ya kadar askatlarına iniyo
ruz. Bu siliqua, Mısır sistemindeki su biriminin 1 /80’i olmak
tadır, fakat diğer basamaklar nümerik bölümler olarak adlan
dırılmıştır; obolus Yunan sisteminden alınmıştır. Aşağıdaki
çizelgede gösterildiği gibi, Roma sistemi diğer sistemlerden
çok farklıdır. En önemli bölümü, Uncia olmuştur (bu birim,
bugüne dek bazı ağırlık sistemlerinde mevcuttur). Uncia'ya
kadar duodesimal yapı çok açıkken, daha küçük ağırlıklarda
da saklanıyor.
1 Libra (322.5 g.)
2 1 Semis (161.25 g.)
3 1.1/2 1 Triens (107.5 g.)
4 2 1.1/3 1 Quadrans (80.625 g.)
12 6 4 3 1 Uncia (26.875 g.)
288 144 96 72 24 1 Scripulum (1.1198 g.)
576 288 192 144 48 2 1 Obolus (0.56 g.)
1728 864 576 432 144 6 3 1 Siliqua (0.1866 g.)
67
bütün sikkeler belli ölçülere (kıymet derecelerine) göre bölün
müştür. Bu sistemde altın, gümüş, sarı pirinç ve bakır arasın
daki oranlar, baştan beri önemli bir rol oynamıştır. Aşağıdaki
çizelge, Augustus devrinde geçerli olan oranları göstermek
tedir; bunlar, sonra -değişen ekonomik esaslar ile birlikte- de
ğiştirilmiştir.
1 Aureus (altın)
25 1 Denarius (gümüş)
50 2 1 ÇHıinarius (gümüş)
100 4 2 1 Sestertius (sarı pirinç)
8 4 2 1 Dupondius (sarı pirinç)
250 10 5 2.1/2 1.1/4 1 As (bakır)
20 10 5 2.1/2 2 1 Semis
30 15 7.1/2 3.3/4 3 1.1/2 1 Triens
40 20 10 8 4 2 1.1/3 1 Quadrans
68
na yani Kartaca
savaşına gönder
mede bulunmak
tadır. Bu tür kül
çe, Latince aes
signatum "işaret
lenm iş bronz"
olarak adlandırıl
mıştır. Bu külçe
lerden önce, aes
rude denen külçeye benzer ham bronzdan ağırlıklar, ilkel pa-
ra olarak kullanılmıştı.
Asıl Roma basımlarına İ. Ö. 5.yy.'dan itibaren, özellikle Büyük
Yunanistan'da yaygın olan bir tipin kopyası örnek alınarak
başlanmıştır. (Çizim 21) Bu tip, Syrakusa sikkelerinde sıkça
rastlanan dört atla çekilen araba betimli sikkelerden oluşmak
tadır. Latince quadriga olarak tanımlanan bu arabadan dola
yı sikkeler quadrigatus adını almıştır. Bu gümüş paraların ön
yüzünde, Dioskurlarm Janus tipinde çifte başı, arka yüzünde
Çizim 21. Roma Cumhuriyeti gümüş sikke biçimi: Ö.y. 'de Jüpiter başı, a.y. 'de
(juadriga'ya binmiş Jüpiter (bu nedenle bu tür sikkelere Quadrigatııs denmiş
tir).
69
de quadrigaya binmiş Zeus görülmektedir. Kesimde ROMA
yazısıyla darphane belirtilmiştir.
İ. Ö. 3.yy.'ın sonuna doğru çıkarılan basımlar, Roma'nın zafer
lerini ortaya koymaktadır.
Resim 52. Bu tarihlerde aes grave
yani "ağır bronz" olarak adlandırı
lan ağırlık serisine ait bir as'ın ön
yüzünde Janus'un çifte başı görü
lür. Bu tanrı, ilk önce çevresine ve
daha sonra bütün dünyaya saldıran
Roma için çok önemli bir simge ha
line gelmiştir. Çünkü Janus tapına
ğının kapıları açıldığı andan itiba
ren savaş başlamıştır (ve bu savaş
lar, genelde zafere ulaştırmıştır).
I. Ö. 213'te ilk kez basılan ve 400 yıl kadar yerini koruyan de-
narius'un ön yüzünde tanrıça Roma'nın başı ve onluk değe
rini gösteren X rakamı bulunmaktadır. (Çizim 22) Etrüsk sik-
ö A
Çizim 22. Roma Cumhuriyeti gümüş sikke biçimi: Ö.y. 'de Roma başı, a.y. ’de
Dioskurlar. Denarius.
70
Çizim 23. Roma Cumhuriyeti gümüş sikke biçimi: Û.y. 'de Jüpiter başı, a.y. 'de
Victoria ve silahlık; bu nedenle bu tür sikkelere Vicloriatus denmiştir.
71
göstermektedirler. Bu grup, Yunan sikkelerindeki gibi, çok iyi
işlenmiştir ve sikkenin yuvarlak yüzeyi içine ustalıklı bir bi
çimde yerleştirilmiştir. Fakat bu sahne, Roma dünyasına ait
tir: Sikkede gösterilen ant içme sahnesinden ötürü bu sikke se
risi, nümizmatlar tarafından "ant sahnesi altını" olarak adlan
dırılmıştır.
İ. Ö. 2. yy.’da Pannonia, yani bugünkü Macaristan'da basılan
bir Kelt tetradrakhmonunda, geleneksel süvari çok karışık bir
şekilde görülmektedir. Özellikle adamın konturları, doğal bir
vücuda benzememektedir. Geç Kelt sikkelerinde, boncuk gi
bi noktalara çok önem verilmiştir. Böylece bu halkların sikke
sanatı, güneydeki gelişimlerinden çok uzakta kalmıştır.
Resim 54. Roma’da 82/1 yılında Ön yüz
Sulla tarafından bastırılan bir aure-
us’ta ön yüzde miğferli ve zırhlı Ro
ma büstünün yanında, "PROQU-
AESTOR LUCIUS MANLIUS" ya
zıtı görülmektedir. Eski Romalılar
çıkardıkları sikkelere, bugünkü Ma
liye Bakanlığına denk düşen bu ma
kamda bulunan görevlilerin adla
Arka yüz
rını koyarak tarih vermişlerdir. Eli
mizdeki listelere göre biz de, quaestor, konsül ya da başka bir
makamda bulunan kişiler yoluyla sikkenin hangi yılda basıl
dığını saptayabilmekteyiz.
Aynı sikkenin arka yüzünde, bir Victoria figürü tarafından ba
şına çelenk takılan Sulla, bir quadrigayı sürerken görülür. Sü
rücünün kim olduğunu belirtmek amacıyla büyük generalin
adı arabanın altına yazılmıştır.
Resim 55. Caesar tarafından İ. Ö. 49/8'de bastırılan bir aure-
us'a gens Iulia'nın kökeninin Venüs'e uzandığını belirtmek
amacıyla tanrıçanın çok canlı bir portresi konulmuştur. Arka
yüzde ise ünlü fatihin kazandığı zaferlere işaret eden bir pa-
72
noplia ve komutanın adı görülmektedir.
Çizim 24. İ. Ö. 47 yılında Caesar tarafından bastırılan bir de-
nariusun ön yüzünde yine Venüs başı, arka yüzünde ise çok
ünlü bir sahne yer almaktadır. Özellikle geleneklerle ve aile
sinin tarihiyle ilgilenen Caesar, bu konuyla ilgili resimleri sik
kelerine koymuştur. Örneğin söz konusu sikkenin arka yü
zünde bir elinde Athena heykelini, bir elinde de Ankhises'i tu
tarak Troia'dan kaçak Aineas resmedilmiştir.
ö A
Çizim 24. Roma Cumhuriyetigiimiiş sikke biçimi: Ö.y. 'de Veııiis başı, a.y. 'de
Ankhises 'i ve Pnladioıı iı taşıyan Aineas; alanda sikke sahibi ismi. Denarius.
73
Çizim 25. Cumhuriyeti gümüş sikke biçimi: (Caesar dönemine ait bir örneğe
göre): Ö.y. 'de Juno Moneta başı; a.y. 'de basım aletleri, üstte darphane başka-
nıııın adı. Denarius.
74
Çizim 26. Roma Cumhuriyeti gümiif sikke, biçimi: Caesar dönemine ait bir ur
neğc g ö r e): O.y. de Caesar portresi; saat 10 konumunda başlayan yazıt, sikke
sahibinin hükümdarlığını belirtmektedir; A.y.'de Biga'da Juno Sospita, altın
da sikke basım görevlisinin adı. Denarius.
75
.kedilememektedir. At, kısmen anlaşılırken, geri kalan boşluk,
bir takım garip noktalarla doldurulmuştur. Evrimin bu aşa
masına sikke boşluğunun doldurulması, tek amaç olmuştur.
Kelt ülkelerinin işgal edilmesi ve Roma eyaletlerine dönüşme
siyle birlikte, bu özel basımlar da kaybolmuştur.
Roma iç savaşı sırasında Marcus Antonius, Ephesos ta Kistop-
horos geleneğini sürdüren gümüş sikkeler bastırmıştır.
Resim 57. Bunların ön yüzünde Antonius ile karısı Octavia nın
portreleri görülmektedir. Saat 7 konumunda başlayan lejand-
da Marcus ANTONIVS, IMPerator ve COnSul DESIGnatus,
yani yeni atanmış konsül olarak belirtilmiştir; ünvanlardan
76
İ. Ö. 40'tan az önce Sicilya’da, Pom-
peius'un oğlu Sextus tarafından ba
sılan aureuslarda, onun portresi ka
rakteristik biçimde resmedilmiştir.
Yazının IMPerator İTER olarak oku
nan ikinci yarısı, Sextus'un o zaman
ikinci kez imperator -yani senato ta
rafından belli ve özel yetkilerle do
natılmış- olduğunu göstermektedir.
Çizirn 27. Roma Cumhuriyeti gümüş sikke biçimi: Caesar dönemine ait bir ör
neğe göre) : Ö.y. 'de Augustus portresi; saat 12 konumunda başlayan yazıt, hü
kümdarlık ve tribunus görevlerini anlatmaktadır. A.y. 'de SC (Semt us Coıısul-
tu: Senatonun yetkisiyle); yazıt, altın, gümüş ve bakırın döküm ve basımından
sorumlu üç komisyonun bir üyesinin adını vermektedir. As.
77
CIA POTESTATE yazısı Augustus'un Caesar adını bir ünvan
olarak aldığı, ayrıca tribunus görevini üstlendiğini göstermek
tedir. Arka yüzde büyük harflerle yazılan SC, senatus consul-
to olarak bu basımın, senato yetkisiyle yapıldığını göstermek
tedir. Cumhuriyet devrinde oluşturulan senato kurumu, İ. S.
330 yılına kadar etkinlik göstermiştir. Bu kurum imparatorluk
döneminde de bronz sikke basımının hemen hemen tümünü
üstlenmiştir. Altın ve gümüş sikkeler ise, tamamen imparato
run emriyle basılmıştır.
Aynı sikkede, SC etrafında okunan yazı, bize Roma darpha
nesinin çalışması hakkında çok önemli bilgiler vermektedir:
saat 12 yönünden başlayan lejand, Gaius GALLIVS LUPER-
CVS'u, Auro, Argento, Aere Flando, Feriundo III VIR olarak,
yani "altın, gümüş ve bakırın dökümü ve basımı ile görevlen
dirilen üçlü komisyonun" bir üyesi olarak göstermektedir.
78
tal değer oranları hesaplanabilmektedir. Fakat bu oranlar, son
ra değişmiştir. Mevcut olan ağırlık sistemine dokunmanın
ken, değişmeyen ağırlık biriminden basılan sikke sayısı, sü
rekli çoğalarak, ekonomik gelişimin yozlaştığının bir aynası
olmuştur. Böylece Yunan sikkelerindeki Standard yerine sade
ce bir ağırlık sistemine (yani sikkelerin ağırlık birimlerinin bel
li birimlere göre basılması) rastlamaktayız. Roma sikkeleri ise,
ağırlık birimi sistemindeki bölümlere göre değil, siyasal ve
ekonomik zorunluluklara göre birimlere ayrılmıştır.
Bu bakımdan madenler arasındaki oran da her zaman aynı
değildi. Yalnız çoktan beri geleneksel olan sikke birimleri ara
sındaki oran değişmemiştir.
1 Sestertius: 26.875 g. x 4 = 107.5: 28 x 100= 2687.5 g.
1 Denarius: 3.8393 g. x 25 = 95.892 g.
1 Aureus: 8.0625 g.
Augustus devrinde kullanılan standarda göre, daima 4 ses
tertius değeri taşıyan denarius ile sestertius arasındaki oran,
1/28'i ve 100 sestertius değerindeki aureus ile denarius ara
sındaki oran, 333.1 /3 u vermektedir. Aureus ile denarius ara
sındaki oran ise, tam bir rakam vermemektedir (11.19/21). Ba
sımların amacı, düz bir ağırlık ve buna bağlı maden değer ora
nı olarak anlaşılmıştır. Düşen standardlar, sonradan daha dü
zensiz bir orana gelmiştir. Çünkü libradan alınan birim sayı
sı, üç maden cinsinde aynı zamanda aynı oranda gerçekleşti
rilememiştir.
Roma metal değer oranları, önceleri şöyle olmuştur:
Altın 3 21
Gümüş 250 1
Sarı pirinç 1000 28
79
Altın 3 48
Gümüş 625 1
Sarı pirinç 1250 32
I
80
Bir imparatorun portresinin baş mı yoksa büst mü olduğu, bo
yun kısmına bakılarak anlaşılır. Boyunda bir giyim eşyası gö
rülüyorsa bu, kesinlikle büst olarak anlaşılmalıdır. Baş ve büst
ler genelde sağa doğru bakmaktadır, fakat zaman zaman so
la da yönelmektedirler. Erken Roma imparatorluk çağından
itibaren, açık başlar dışında özellikle defne çelengi taşıyan baş
lara da rastlamaktayız. Çelengin arka kısmından genellikle iki
şerit aşağıya doğru sallanır. Bu şeritler, daha sonraları yuka
rıya doğru kıvrılmıştır. Giysiler bazen omuzlardan yalnız bi
rini örter. Ama birçok örnekte büstün tümü giyimlidir. Giysi
lerin dışında ya da onlarla birlikte bazen bir zırhın üst kısmı
da resmedilebilmektedir. Ayrıca başlık ya da çelenk yerine bir
taç da görülmektedir. Erken basımlarda, taç her zaman ışınlı
dır ve dupondius birimini belirtmektedir.
81
baba Augustus'un ölmüş olduğunu göstermektedir: Latince-
de ölmüş kelimesi anlamına gelen divus yani "tanrısal" deyi
mi kullanılmıştır. Arka yüzde yer alan tapmak kabartması,
Augustus'un mezar anıtının örneğidir. Boşlukta bulunan SC
harfleri ise, bu basımın senato yetkisi ile basıldığını göster
mektedir. /
Resim 60. İ. S. 33 yılında Tiberi-
us tarafından çıkarılan bir ses-
tertius’un arka yüzünde, iki ka
tırla çekil.en kapalı bir araba gö
rülmektedir. Üst kısmında yazı
lı olan MEMORIAE AGRIPPI-
NAE, bu sikkenin tanrılaştırıl
mış Agrippina'nın hatırası için
basıldığım göstermektedir. Ara
ba, carpentum olarak saray ka
dınlarına ayrılmış idi. Üst kısım
da yer alan SPQR harfleri, Senatus Populusque Romanorum
sözcüklerinin kısaltmasıdır ve sikkenin, hem senato hem de
Roma halkının yetkisiyle (cumhuriyet zamanındaki gibi) ba
sıldığını belirtmektedir.
Resim 61. Caligula hükümeti zamanında basılan bir sesterti-
us’ta, Agrippina, Drusilla ve
Lucia adlı üç kadın, tannça bi
çiminde görünmektedir. Bu
yolla sempatik bir prenses ti
pi yaratılmak istenmektedir.
Üç kadın, Securitas (emniyet),
Concordia (uyum) ve Pax (ba
rış) olarak tanıtılmaktadırlar.
Bu tür propaganda ile Julia
hanedanı kendini halka, en
büyük güvence olarak tanıt
maktadır.
82
Ön yüz Arka yüz
83
kullanılan isim ve iinvan sıralaması bu örnekte toplu olarak
görülmektedir. "Nero" isminden sonra gelen "Claudius Caesar
Augustus”, onun bu hükümdarların halefi olduğunu göster
mektedir. "Germanicus" ünvanı, Nero'nun ordularının Alman
ya’da kazandığı zaferi, "Pontifex Maximus", imparatorun ay
nı zamanda en yüksek rahip ve "Tribunicia Potestas" da tri-
bunluk görevinde olduğunu açıklamaktadır. İmparator ünva-
nından sonra gelen "Pater Patriae" ise hükümdarı "vatanın ba
bası" olarak belirtmektedir.
Resim 64. Nero döneminde çı
karılan bir sestertius'uıı arka yü
zünde, hareketli bir sahne görül
mektedir; bir podyum üstünde
ayakta duran ve sağ elini kaldı
ran imparator, önüne gelen üç su
bayla konuşmaktadır. İmparato
run burada ne yaptığı, kesimde
ki ADLOCVTio COHortum yani
"Kohortlara Nutuk" yazısıyla an
latmaktadır.
Resim 65. Aynı imparator zamanında Gallia’daki Lugdu-
num'da basılan bir sestertius'un arka yüzünde, Romanın ün
lü Janus tapınağı işlenmiştir.
Saat 8 konumunda başlayan
yazıda PACE PRo TERRA
MARIQue PORTA IANUM
CLVSIT, yani "kara ve deniz
de barış yapıldıktan sonra Ja
nus tapınağı kapılarının ka
pandığı" yazılmıştır. Çok es
ki zamanlardan beri, Roma'da
savaş kararı alındığında, bu
tapınağın kapıları açılır ve sa
vaş bitene dek öyle kalırdı.
84
Tek ve esas olan Roma'daki merkez darphanenin yanısıra, im
paratorluğun erken devrinde eyaletlerde de darphaneler ça
lıştırılmıştır. Daha sık ve doğrudan ödemelerle büyüyen ihti
yaçla birlikte, darphanelerin sayısı da çoğalmıştır.
Resim 66. Roma'da Nero'nun
son yıllarında basılan bir ses-
tertius'un arka yüzünde, ge
milerle dolu olan ve çevresin
de çeşitli tesislerin görüldü
ğü Ostia limanı dikkati çek
mektedir. Bu sikkenin deniz
le ilişkili olduğu, alt kesimde
yer alan Okeanus figürü ile
anlatılmak istenmiştir. Sikke
de betimlenen yerin neresi ol
duğunun anlaşılm ası için,
SPQR kısaltmasının hemen
yanında, OSTİA yazıtı eklenmiştir. Limanın girişinde yer alan
heykelli deniz fenerinin üzerinde yazılı olan AUGUSTI ifade
si, bu tesislerin, doğrudan imparatorun emriyle yapıldığına
işaret etmektedir.
Syrakusa'da basılan güzel sikkelerde olduğu gibi bu tür Ro
ma basımlarında da en ince ayrıntılar büyük bir ustalıkla ve
rilmiştir; öyle ki fotoğrafik büyültmeler yapıldığında, gemile
rin donanımları ve gemilerde görevli olan denizciler bile far-
kedilebilmektedir.
I.S. 69'da Roma'da kısa bir süre imparator olan Vitellius döne
minde basılan bir sestertius'ta, onun şişman yapılı olduğunu
görmekteyiz. Yazı, hükümdarın isim ve ünvanlarını Vitellius
GerManicus CAESar AVGustus Pontifex Maximus TRibu-
nicia Potestate olarak açıklamaktadır.
Resim 67. İmparator Titus'un İ.S. 80'de Yahudilere karşı ka
zandığı zaferden sonra, bu olayı kutlamak için bastırdığı bir
85
kullanılan isim ve ünvan sıralaması bu örnekte toplu olarak
görülmektedir. "Nero" isminden sonra gelen "Claudius Caesar
Augustus", onun bu hükümdarların halefi olduğunu göster
mektedir. "Germanicus" ünvam, Nero'nun ordularının Alman
ya’da kazandığı zaferi, "Pontifex Maximus”, imparatorun ay
nı zamanda en yüksek rahip ve "Tribunicia Potestas" da tri-
bunluk görevinde olduğunu açıklamaktadır. İmparator ünva-
nından sonra gelen "Pater Patriae" ise hükümdarı "vatanın ba
bası" olarak belirtmektedir.
Resim 64. Nero döneminde çı
karılan bir sestertius'un arka yü
zünde, hareketli bir sahne görül
mektedir; bir podyum üstünde
ayakta duran ve sağ elini kaldı
ran imparator, önüne gelen üç su
bayla konuşmaktadır. İmparato
run burada ne yaptığı, kesimde
ki ADLOCVTio COHortum yani
"Kohortlara Nutuk" yazısıyla an
latmaktadır.
Resim 65. Aynı imparator zamanında Gallia'daki Lugdu-
num'da basılan bir sestertius’un arka yüzünde, Roma'nın ün
lü Janus tapınağı işlenmiştir.
Saat 8 konumunda başlayan
yazıda PACE PRo TERRA
MARIQue PORTA IANUM
CLVSIT, yani "kara ve deniz
de barış yapıldıktan sonra Ja
nus tapınağı kapılarının ka
pandığı" yazılmıştır. Çok es
ki zamanlardan beri, Roma'da
savaş kararı alındığında, bu
tapınağın kapıları açılır ve sa
vaş bitene dek öyle kalırdı.
84
Tek ve esas olan Roma'daki merkez darphanenin yanısıra, im
paratorluğun erken devrinde eyaletlerde de darphaneler ça
lıştırılmıştır. Daha sık ve doğrudan ödemelerle büyüyen ihti
yaçla birlikte, darphanelerin sayısı da çoğalmıştır.
Resim 66. Roma'da Nero'nun
son yıllarında basılan bir ses-
tertius’un arka yüzünde, ge
milerle dolu olan ve çevresin
de çeşitli tesislerin görüldü
ğü Ostia limanı dikkati çek
mektedir. Bu sikkenin deniz
le ilişkili olduğu, alt kesimde
yer alan Okeanus figürü ile
anlatılmak istenmiştir. Sikke
de betimlenen yerin neresi ol
duğunun anlaşılm ası için,
SPQR kısaltmasının hemen
yanında, OSTİA yazıtı eklenmiştir. Limanın girişinde yer alan
heykelli deniz fenerinin üzerinde yazılı olan AUGUSTI ifade
si, bu tesislerin, doğrudan imparatorun emriyle yapıldığına
işaret etmektedir.
Syrakusa'da basılan güzel sikkelerde olduğu gibi bu tür Ro
ma basımlarında da en ince ayrıntılar büyük bir ustalıkla ve
rilmiştir; öyle ki fotoğrafik büyültmeler yapıldığında, gemile
rin donanımları ve gemilerde görevli olan denizciler bile far-
kedilebilmektedir.
I S. 69'da Roma'da kısa bir süre imparator olan Vitellius döne
minde basılan bir sestertius'ta, onun şişman yapılı olduğunu
görmekteyiz. Yazı, hükümdarın isim ve ünvanlarını Vitellius
GerManicus CAESar AVGustus Pontifex Maximus TRibu-
nicia Potestate olarak açıklamaktadır.
Resim 67. İmparator Titus'un İ.S. 80'de Yahudilere karşı ka
zandığı zaferden sonra, bu olayı kutlamak için bastırdığı bir
85
sestertius'un arka yüzün
de, hüzünlü bir sahne yer
alır. Bir palmiye altında ke
derli bir pozda oturan Ju-
daea figürünün arkasında,
ayakta duran bir savaş esi
ri görülmektedir. Alanda
yer alan IUDAEA ÇAPTA
yani "işgal edilen Judaea"
yazısı olayı tam olarak
açıklar.
Roma sikkeleri, bu şekille
riyle dünyanın en önemli
(bazen de -biraz sonra görüleceği gibi- önemli olmayan) ha
berlerini bildiren birer gazete niteliğindedir. Bunları Latince
"biblia pauperum", yani "fakirlerin İncil’i" olarak nitelendire
biliriz. Roma sikkelerindeki resimler, kimi zaman bazı yanılt
malar söz konusu olsa dahi, özellikle siyasal alanda daima be
lirli bir anlam taşımaktadırlar.
Resim 68. Domitianus'un hükümdarlık döneminde İ.S. 88'de
Roma’da basılan bir aureus'ta, imparator portresinin yanında
basit bir ünvan lejandı görülür: DOMITIANVS AVGVSTVS
(daha çok haleflerinde kullanılan şekil). Arka yüzde Germa-
86
nia'nın kederli durumu canlandırılmaktadır. Germania figü
rünün altında görülen kırık bir mızrak, Roma ordularının za
ferini anlatmaktadır. GERMANİCVS COnSul XIII yazıtı, Do-
mitianus'un bu zaferi 13. defa konsül olduğu zaman kazandı
ğını bildirmektedir.
Resim 69. Nerva zamanında,
İ.S. 97'de çıkarılan bir sester-
tius’un arka yüzünde, otlayan
iki at ile bunların arkalarında
5 adet mızrak yer alır. VE-
HICVLA MONTes ITALIAE
REMİSSA, yani "araçlar İtal
ya dağlarına geri gönderil
miştir" lejandı ile, savaş araç
larının o anda İtalya'da bulun
madığı vurgulanmaktadır.
Otlayan atlar, İtalya'da iç ba
rışın var olduğunu simgeler.
Resim 70. İ.S. 104'te Traianus
adına gerçekleştirilen bir ses-
tertius basımının arka yüzün
de, kemerli bir köprü yer alır.
Roma sikkelerindeki bina ve
anıt biçimlerinin, Roma anla
yışına uygun bir biçimde açık
seçik ve düzenli bir tarzda çi
zildiği dikkat çekmektedir.
Köprü altında halat gibi bir
çizgi, nehrin yüzeyini göster
mektedir. Nehrin üzerindeki
kayık, bir gondola benzediğinden tüm resim bir Venedik kart
postalını anımsatmaktadır. SPQR OPTIMO PRINCIPI olarak
okunan yazı, bu basımın senato ve halk yetkisiyle, en saygı
değer başkan adına yapıldığını bildirmektedir.
87
Ön yüz Arka yüz
88
Resim 72. Roma’da basılan
bir sestertius'ta onu filozof
olarak gösteren bir portreye
rastlamaktayız. Büstten anla
şıldığı kadarıyla imparator
hem zırhlı hem de giyimlidir.
IMPerator CAEsar TRAIA-
Nus HADRIANVS AVGus-
tus olarak okunan yazıda yal
nızca imparator ünvanlan be
lirtilmiştir.
Şimdiye kadar yalnız ana im
paratorluk basımlarına, yani Roma'da saraydaki merkeze bağ
lı ve senato yetkisiyle çıkarılan sikkeleri incelemiş bulunuyo
ruz. Fakat bunların yanı sıra, Yunanca konuşulan doğu bölge
lerinde, özerk basım serileri de çıkarılmıştır. Roma imparator
luğu, işgal ettiği ülkelere ve bunların arasında özellikle Yu
nanca konuşulan kentlere belli bir özerklik tanımıştır. Kentin
kendi sikkesini basma hakkına sahip olması, bu özerkliğin en
önemli halkalarından birini oluşturmuştur.
Resim 73. Ephesos'ta basılan bir örnekte, Hadrianus'un port
resi, Roma basımlarındaki
gibi güzel bir biçimdedir.
En küçük ayrıntısına dek
resmi portreye benzeyen
zırhlı büstten kopyaların
imparatorluk darphane
sinden her tarafa yollandı
ğı anlaşılm aktadır. Bu
özerk basımlar, bazen yal
nız Yunanca lejandları yar
dım ıyla diğerlerinden
ay ırd edilebilmektedir. Söz
konusu örnekte, KAISAR
89
OLYMPIOS ADRIANOS okunmaktadır. Roma basımlarında-
' ki geleneğin aksine, imparator ünvanları bazen Caesar ile sı
nırlandırılmıştır. Sikkemizdeki Olympıos, özellikle Kuçuk As
ya'daki şehirlerde çok önemli bir kurumu göstermektedir s-
kender çağından itibaren ilk önce onun halefleri tarafından
gerçekleştirilen ve Augustus devrinde Roma imparatorluğun
da benimsenen hükümdar kültü, özellikle bazı Batı Anadolu
kentlerinde aşırı derecede gelişmiştir. Kentler arasında bu ko
nuda büyük bir rekabet oluşmuş ve her kent imparatordan sur
duvarlarının içerisinde imparator kültü için bir tapınağın in
şa edilmesine izin vermesini istemiştir. Ephesos bu alanda çok
hırslı olup, tüm diplomatik güçlerini kullanarak, her istediği
ni elde etmiştir: İkinci imparator kült tapınağını Hadnanus
için inşa etmiş ve ona burada (başka kentlerde o dugu gibi)
"Zeus Olympios" olarak tapınmıştır. Özerk basımlar, belli bir
şekilde kendi kurallarını koymuştur. Şöyle ki, bunlar impara
torluk darplarına ilave olmadan, yerel gereksinimim karşı a-
mak için üretilmiştir. Bu sikkelerin ön yüzlerinde Roma ba
sımları kopya edilirken, arka yüzlerinde gunun politikası çok
nadir olarak yansıtılmıştır.
İskenderiye'de Hadrianus adına basılan bir sikkede, onun büs
bütün güzel bir örneği yer almaktadır, imparatorluğun uzak
eyaletlerinde bile, hükümdar portreleri, resmi örneğe son de
rece yakındır. Yazıt, AYTokrator KAISar TRAIANos ADRI-
ANÖS SEBastos olarak okunmaktadır. İmparator yerine au-
tokrator, Augustus yerine de Sebastos ünvanları artık Yunan
paralelleri olarak bu örnekte yer almaktadır.
Resim 74. Diğer bir Ephesos basımında, yine KAISAR OLYM-
PIOS ADRIANOS lejandma rastlanmaktadır. imparatorun büs
tü doğal bir şekilde biçimlendirilmiştir. Bu gibi emisyonlar,
resmi gümüş üç denarlık basımların yanında çıkarıldığından
aynı kaliteyi göstermektedir: Böyle bir örneğin arka yüzünde,
ünlü Artemis Ephesia tapınağı çok basitleştirilmiş bir şekilde
çizilmiştir. 4 sütuna indirgenmiş olan tapınak cephesinin or
90
tasında kült heykeli ayakta gös
terilmiştir. Yazı, DİANA EPHE-
SIA olarak okunmaktadır.
Özerk basımlar, genellikle yal
nızca bakırla sınırlı kalmıştır. Öz
gür bir kentte gümüş sikke dar
bıyla karşılaşıldığı zaman bunun
imparatorun doğrudan emriyle
çıkarılmış olduğu anlaşılmalıdır.
Claudius zamanında gördüğü
müz gibi, Hadrianus zamanın
da da Kistophoros basımları çıkarılmıştır. Ephesos kazıların
da bulunan örneğimizin ön yüzünde, bu hükümdarın portre
sinin yanında, HADRIANVS AVGVSTVS şeklinde onun en
basit ve aynı zamanda en çok kullanılan ünvanı okunmakta
dır. Kistophoros basımlarının özerk kentlerde icra edilip edil
mediği, kısmen belli olmaktadır. Bir işaret veya formül gibi bi-
çimleştirilen Artemision'un, aynı şekilde özerk sikkelerde de
görülmesi, bu basımın yerel darphanede gerçekleştirilmiş ol
duğunu kanıtlamaktadır.
Daha önce gördüğümüz gibi, Roma imparatorlarının ünvan-
ları sikkelere genellikle kısaltılmış olarak yazılmıştır. Çoğun
lukla isimden önce gelen İMP CAES'in İmperator Caesar ola
rak, isimden sonra gelen AVG'un Augustus olarak okunması
çok kolaydır. Lejandların son kısmında yer alan PP, Pater Pat-
riae, "vatanın babası" anlamına gelmektedir. İmparatorluğun
geç döneminde kural haline gelen yazı başındaki DN, Domi-
nus Noster yani "efendimiz" olarak, sonda yer alan (AVG'tan
önce) PF ise Pius Felix yani "dindar ve mutlu" olarak anlaşıl
maktadır. Yalnız Gallienus zamanına kadar süren özerk ba
sımlarda, çok benzer kısaltmalar bulmaktayız: IMP CAES ye
rine AYT KAIC yani Autokrator Kaisar ve AVG yerine CEB'e
(ya da C veya CE) yani Sebastos'a rastlamaktayız.
91
Resim 75. Aelius Caesar adı
na İ.S. 137'de basılan bir ma
dalyonun arka yüzünde,
dört atla çekilen bir quadri-
ga üzerinde Sol görülmekte
dir: Güneşin sürekli hareke
ti, bu sahnede çok açık ola
rak anlatılmıştır. Bu basım,
kesimdeki yazıya göre tarih-
lenebilmektedir.
Çizim 29. Bundan kısa bir sü
re sonra Roma'da basılan
Antoninus Pius’a ait bir sestertius'ta, Pius'un portresi ve AN-
TONINVS AVGustus Pater Patriae yazısı görülmektedir. Ar
ka yüzde İskenderiye’yi canlandıran bir figür yer almaktadır.
Aslında bütün bir ülkeyi (yani Mısır'ı) temsil eden bu kadın
figürünün yanına, anlamı güçlendirmek amacıyla üç lotus çi
çeği ve bir timsah figürü konmuştur. Ayrıca resmin herkes ta-
ö A
Çizim 29. Roma İmparatorluğu sarı pirinç sikke biçimi (Antoninus Pius dö
nemine ait bir örneğe göre): Ö.y. 'de Antoninus Pius portresi: saat 7 konumun
da başlayan yazıtta, ad ve Unvanlar. A.y. 'de İskenderiye'yi canlandıran figür
(elinde taç; alanda, başaklar ve timsah), kesimde tarih. Sestertius.
92
rafından tam olarak anlaşılabilmesi için, ALEXANDRIA le-
jandı eklenmiştir. Daha önceki örneklerde olduğu gibi, bu sik
kenin tarihi, kesimdeki COnSul II yazısı ile verilmiştir: İ.S. 139.
Resim 76. Roma'da basılan büyük
bir madalyonda, Antoninus’un
sikkelerinde yer alan ve en mü
kemmel portrelerinden biri görül
mektedir. İ.S. 2. yy.'da basılan dev
bronzlar, antik sikke darbından
elimize geçen seçkin örnekler ara
sında yer alır. Bunlarda, kalıbı ha
zırlayan sanatkarların yeteneği
nin hala tükenmediği açıkça gö
rülmektedir.
Resim 77. İ.S. 147'de basılan bü
yük bir bakır madalyonun arka
yüzünde, o yıl için çok önemli bir
sahneyi görmek mümkündür: Romanın 900. yıldönümü do
layısıyla basılan bu özel sikke, imparatoru pontifex maximus
olarak bir kurban sahnesinde göstermektedir. Bu olayın res
mi açıdan, yani devlet tarafından son derece kutsal sayıldığı
madalyonun üst kenarında yer alan VOTA SVSCEPTA yani
"adakların tanrılar tarafından
kabul edilmiştir" yazısından
anlaşılmaktadır. Törenin ikin
ci önemli nedenini, sağ kenar
daki DECennalia III, yani "30.
yıldönümü" ibaresinin yardı
mıyla öğrenmekteyiz: Ayrıca
kesimdeki COSIII1yazısı, bu
törenin Pius'un 4. konsüllü-
ğü sırasında yapıldığını gös
termektedir. Fakat bunun gi
bi görev tarihleri, belli bir yıl
93
bildirmek yerine, yalnızca imparatorun konsüllük sayısını ver
mektedir; ancak bazı imparatorların konsüllüğü her yıl kabul
etmemiş olmaları yüzünden, bu sayı çoğu kez yalnızca bir ter-
minus post quem olarak kullanılabilmektedir. Sikkemizde SC
harflerinin bulunmaması, bu basımın imparatorun doğrudan
emriyle gerçekleştirildiğini göstermektedir.
Resim 78. Bir başka madalyo
nun arka yüzünde ise, Neptu-
nus görülmektedir. Sağ ayağı
nı bir gemi pruvasının üstüne
koyan deniz tanrısı büyük bir
olasılıkla liman yapılarına ait
olan bir duvarın önünde dur
maktadır. Sağ tarafta okunan
yazıda, görev tekrarlanması
şeklinde yer alan kayıt, bu ba
sımın tarihini İ.S. 158/9 ola
rak göstermektedir.
Resim 79. Ephesos'ta basılan büyük bir sikkede, Antoninus'un
portresinin etrafında Titos AILIOS KAİSAR ANTONEINOS
yazısı okunmaktadır. Burada Pius'un tüm adlarının verilmiş
olmasına karşın iinvan olarak yalnız Caesar mevcuttur: bu da
94
sikkenin, 136 -138 arasındaki yıllarda basıldığını akla getirt
mektedir. Arka yüzündeki sahne, dikkatimizi çeker: iki ebe
arasında bir tahtta oturan doğum tanrıçası Leto, her ne kadar
yerel bir konu olarak görünse de aslında, Caesar'm kızı Faus-
tina H'nin doğuşuna gösterdiği ilgiyi ortaya koymaktadır.
Resim 80. Annesi Faustina
I'in ölüm ünden sonra Ro-
ma'da basılan bir sestertius’ta,
onun tanrılaştırılmış bir port
resi görülmektedir. Bunun
posthumum yani imparatori-
çenin ölümünden sonra ger
çekleştirilmiş bir basım oldu
ğu DIVA sözcüğünden anla
şılmaktadır. "Tanrısal" anla
mına gelen bu sözcük, Au-
gustus zamanından beri kul
lanılmakta olup, ölenin Olympos'a kabul edildiğini göster
mektedir. Faustina'nın saç biçimi, o zamanın modasını yansıt
maktadır. Dünyada her zaman olduğu gibi, Antikçağda da
özellikle saç biçimi çok sık olarak değişmiştir. Bu sayede, çok
aşınmış sikkelerde, saç şekli bir siluet olarak korunmuş olsa
dahi buna bakılarak sikkenin ait olduğu dönemi saptama ola
nağı vardır. Hatta bazı sikkeler, yalnızca saç şekline göre smıf-
landırılabilmektedir.
Resim 81. 171 yılında Roma'da çıkartılan bir aureus tipinde,
Marcus Aurelius'un zırhlı ve sakallı karakteristik portresi gö
rülmektedir. Portrenin çevresinde yer alan Marcus ANTO-
NINVS AVGustus TRibunicia Potestae XXVI yazıtından sik
kelerin tarihi tam olarak'anlaşılamamaktadır. Burada hüküm
darın ismi, kendinin ait olduğu hanedanın adından oluşmak
tadır. Arka yüzde, Victoria Germaniae sözcüklerini bir kalka
na yazan Victoria ile sikke, Marcus'un Almanya'da kazandığı
zaferi kutlamaktadır. Etraftaki yazı, IMPerator VI Cos III ile
ön yüzdeki tarihe eklenmektedir.
Resim 82. İ.S. 192'de Commodus
döneminde Roma'da basılan bir
sestertius'un ön yüzünde, bu gü
- u
reşçi imparatorun portresi, aslan
başlığıyla Hercules olarak çizilmiş
tir. Yazı, IMPerator Lucius AVRE-
m
Lius COMModus AVGustus Pius
Felix biçiminde okunmaktadır. Se
fih bir hayat süren bu hükümdar
gerçekten ne pius (dindar) ne de felix (mutlu) değildi, çünkü
en sonunda öldürülmüştür. Onun akıbeti bu ünvanların ba
zen ne kadar boş olduğunu ortaya koymaktadır.
Resim 83. Septimius Severus zamanında Roma'da basılan bir
denarius serisinde, impara
torun portresi tipik sakal bi
çimiyle gösterilmektedir. SE-
VERVS AVGustus PARTHi-
cus MAXimus yazısı impara
torun Persia'da büyük bir za
fer kazandığını anlatmakta
dır. Arka yüzde ise bunu vur
gulayan Victoria figürü gö
rülmektedir. PMTRP VIII
COSIIPP yazıtı, imparatorun
8. tribünlüğü ve 2. konsüllü-
96
ğü ile sikkenin tarihini vermektedir.
Resim 84. İ.S. 194'te Severus için Roma’da bastırılan bir ses-
tertius'ta, Lucius SEPTımius SEVerus PERTinax AVGustus IM-
97
• madalyonların yanma konulabilir.
Resim 86. Severus'un karısı Julia Domna için 198’de basılan
bir Roma aureus'unda, bu imparatoriçenin saç modelinden ta
nınan bir portresi görülmektedir. Yazıda yalnız IVLIA AVGVS-
99
VII.5. CARACALLA’DAN CONSTANTİNUS I'E
KADAR
100
bu yapı ve ona bağlı imparator kültü üzerine yazdığı kibatın-
da, BOTA ibaresini her yıl başında resmi bir törende impara
tor adına kutlanan sunu tekrarlanmasına bağlanmaktadır. Bu
nun aksine bence, bu canlı sahne arkasında, Ephesos'a kült ta
pmağı için izin veren ve bundan az bir süre sonra bu izni ip
tal eden Caracalla'dan sonra tahta çıkan Macrinus'a yeniden
başvuran Ephesos’luların yeni başarısı bulunmaktadır. İstek
leri kabul edilince Ephesos'lular hiç zaman kaybetmeden he
men sikke bastırarak, başarılarını belgelemişlerdir. Kenarda
ki "Ephesion proton Asias" yazısıyla Ephesos, Asya’nın birin
cisi olarak ilan edilmektedir. Böylece, Ephesos'un, yeni sahip
olduğu imparator kültü tapmağı sayesinde tüm rakip kentle
ri geçtiği dünyaya duyurulmak istenmiştir.
Resim 91. Özellikle 3. yy.'da rastla
nan bir sikke tipinde, Yunanca'da Ho-
monoia adı verilen kent birliklerinin
varlığı görülür. Bu alanda, Ephesos
bir kılavuz rolü oynamıştır. Bir örnek
te, Artemis'in kült heykeli yanında
görülen Tralles Zeus’u, iki kent ara
sındaki ilişkiyi aydınlatmaktadır. Ep
hesos ile bağlantılı bütün birlik ba
sımlarının amacı, ilk önce bu şehrin dışında aranmalıdır: Ar-
lemision ve önemli limandan dolayı çok zengin olan Ephesos,
diğer kentlerle birleşme gereksinimi duymamıştır; Ephe
sos'a göre daha önemsiz ve daha fakir kentler ise, böyle bir
birliğe çok ilgi duyuyorlardı. Asıl amaçları bilinmemekle be
raber, üstünde Artemis heykeli bulunan Ephesos sikkelerinin
her tarafta son derece geçerli olduğunu hesaba katarsak, bu
ünlü figür başka bir kentin sikkesinde yer aldığında, onun de
ğerini daha da arttırdığı söylenebilir. Öte yandan böyle bir bir
liğin Ephesos'a, yani Artemis tapmağına gelir sağladığı düşü
nülebilir; çünkü büyük bir olasılıkla tanrıça, resminin başka
kentlerin sikkelerine bedava konmasına izin vermiyordu. Ola
sı yorumlar arasında, bu varsayım bence en kuvvetli olanıdır.
101
Buna karşılık Ephesos ile İskenderiye arasındaki Homonia, bu
iki kentin uzun zamandan beri Doğu Akdeniz ticaret yolunu
denetim altında tutmalarından ötürü sadece bir kent kardeş
liği olarak düşünülmelidir.
3. yy.'da imparatorluk basımları yavaş yavaş değişmiştir. Ca-
racalla tarafından bastırılan ve onun hanedanlık ismine göre
Antoninianus olarak adlandırılan yeni gümüş sikke, iki ayırt
edici özelliğiyle belirginleşmektedir. Bunlardan biri, impara
torun başında bulunan ışınlı taçtır. Diğeri ise, içi bakırdan ya
pılan ham sikkenin gümüşle kaplanması ve bu yüzden hü
kümdar tasvirlerinin yavaş yavaş portre niteliğini kaybetme
sidir. Ama yine de portreler Gallienus dönemine kadar bir öl
çüde gerçeğe uygun kalmıştır. Işınlı taç, daha önce çift sester-
tius yani dupondius'ta vardı. (Çizim 30) Gordianus IIl'ün bas
tırdığı bir antoninianus'ta genç imparator, tipik profilden gö
rünüşüyle resmedilmiştir. Fakat bu tasvir tam bir portre ola
rak kabul edilmemektedir. İMPerator CAESar MARCVS AN-
Toninus GORDIANVS AVGustus yazıtındaki adlar, Gordianus
ailesinin Antoninus hanedanına ait olduğunu belirtmektedir.
ö A
Çizim 30. Roma İmparatorluğu gümüşlü bakır sikke biçimi (Gordianus III dö
nemine ait bir örneğe göre): Ö.y. 'de Gordianus IIl'ün ışınlı taçlı portre büstü,
a.y.'dc imparatorun adaletini yansıtan Aeıjııitas figürü. Antoninianus.
102
Arka yüzde, terazi ve bereket boynuzu taşıyan Aequitas gö
rülmektedir. AEQVITAS AVGusti lejandı, bu figürle impara
torun adaletini vurgulamaktadır.
Bir başka denarius’ta (bu nominal, antoninianus'un yanı sıra
hala basılmaktaydı) Gordianus IH'ün portresi ve IMPerator
GORDIANVS PIVS FELix AVGustus ifadesi yer almaktadır.
Philippus I'in antoninianus'larmda ise, imparatorun portresi
nin yanı sıra IMPerator MARCVS IVLius PHILIPPVS AVGus
tus yazıtım bulmaktayız.
Resim 92. Roma'da İ.S. 237/8’de
çıkarılan bir sestertius’un arka yü
zünde, o dönemde imparatorluğu
idare eden M axim inus'un oğlu
Maximus'a rastlanmaktadır. Genç
Caesar, iki savaş işareti önünde
durm aktadır. PRIN CIPI IV-
VENTVTIS yazısı, prensi gençle
rin başkanı olarak tanıtmaktadır.
Kimi imparatorlar, halefleri olarak
düşünülen oğullarını zaten bilinen
ünvanıyla bu şekilde dünyaya tanıtmaktadır.
Ephesos’taki Artemision'da yıllarca çalışan A. Bammer tara
fından birkaç yıl önce öne sürülen bir varsayıma göre, bura
da bulunan kabartmalı sütun tamburları, sütun başlığının he
men altında, rahatça görülemeyecek bir yükseklikte yer alı
yordu; çizimlerinde de görüldüğü gibi, sütunun üst kısmın
da yer alan kabartmalı tamburlardan çok az kalıntının var ol
masına rağmen, buraya konmuşlardır. British Museum'da ko
runan kabartmalı tamburdaki figürler, gerçekten aşağıdan gö
rülmek üzere yapılmışsa da, 24 m. yükseklikte durmaları as
lında pek olası değildir.
Resim 93. Bir Ephesos sikkesinin arka yüzünde görülen ok-
tastylos bir tapınak cephesi resmine bakılırsa başlıkların altın
103
da hiçbir kabartmalı tam
bur yoktur. Buna karşılık
bunlann, sütunlann alt kıs
mında yer aldığı çok açık
bir biçimde görülmektedir.
Caesar Maximus adına ba
sılan örnekte, bu durumu
orijinal haliyle görmek
mümkündür: İon başlıkla
rı altında, kabartmalı tam
burları gösteren hiçbir şiş
kinlik yoktur. Ephesos'un
3.
ladığını gösteren (Tris Neokoron Ephesion: 3. defa tapmak
bekçisi) sikke, tapınağın cephesini adeta bir fotoğraf kesinli
ğiyle (her ne kadar sütunları kısaltılmışsa da) göstermektedir.
Kalıbı hazırlayan şahıs kuşkusuz, Artemision'u çok iyi biliyor
du (zaten darphane büyük bir olasılıkla Artemision'daydı). Bu
nedenle sikkedeki Artemision tasvirinin gerçeğe oldukça yak
laştığı düşünülebilir. Sikkeyi, tapınağın rekonstrüksiyonu için
güvenilir bir kanıt olarak kabul etmemiz akla yakındır.
Resim 94. Traianus Decius
devrinde basılan bir antoni-
nianus'ta, hükümdarın üs-
luplaştırılmış portresinin
yanı sıra IMPerator CAEsar
QUINTVS TRAIANVS DE-
CIVS AVGustus yazıtı gö
rülmektedir. Aynı impara
tor için basılmış bir çift ses-
tertius'ta, kendisine çok
benzeyen bir portre yer al
maktadır. imparator, du-
pondius ve antoninianus'ta
104
olduğu gibi, çift sestertius'a da ışınlı taç giymiş olarak betim-
lenmiştir; bu nominal, İ.S. 248 - 51 arasında basılmıştır.
Resim 95. İ.S. 253 - 259 ara
sında Valerianus adına çı
karılan bir gümüş madal
yonda, bu imparatorun ga
yet net olarak seçilen bir
portresi yer almaktadır. Saç
biçimi, o zamanki kısa mo
daya göre artık yalnız ka
zıma tekniğinde gerçekleş
tirilmiştir. Portrenin çevre
sinde IM Perator Caesar
Publius LİCinius VALERI-
ANVS Pius Felix AVGus-
tus yazıtı okunmaktadır. Bu talihsiz imparator Perslerin eline
esir düştükten sonra, Felix ibaresi yalnızca boş bir ünvan ola
rak sikkelerinde kalmıştır.
Antoninianus'tan sonra ortaya çıkan gümüş kaplamalı birim
lerin asıl adlarını bilmediğimiz için, bunlara bilimsel isimler
verilmiştir: Argenteus ("gümüşlü olan”), Miliarense ve Sili-
qua. Aşağıdaki listede, gümüş basımların niteliğinin giderek
düştüğü görülmektedir:
Antoninianus 215: 1/64 (5.039 g.) / 294 : 1/108 (2.986)
Argenteus 294: 1/96 (3.359)
Miliarense 320: 1/160 (5.375), 1/72 (4.479)
Siliqua 358: 1/144 (2.239 g.)
Başlangıçta iyi bir ağırlıkta çıkarılan yeni nominaller daha son
raları ağırlıkları düşürülerek yozlaşmıştır.
Resim 96. İ.S. 290 - 299 yıllarında Postumus için basılan bir
aureus'ta son bir kez daha, sikke kalıbını hazırlayan kişinin
105
yüksek sanat gücü görülür.
Burada imparatorun açık ba
şı cepheden resmedilmiş, sağ
omuz biraz yukarıya kaldırıl
mışken, sol omuz perspektife
göre aşağıda durarak biraz da
ha küçük yapılmıştır. Sikke
nin alanını hemen hemen dol
duran zırhlı portre, yalnız kı
sa bir yazıta, yani POSTVMVS
AVGustus'a yer bırakmakta
dır.
Resim 97. Deminki aureus'tan yal
nızca on yıl sonra basılan bir Probus
antoninianus'unda, çok değişik bir
portre biçimi görülür. Portre benzer
liği neredeyse hiç yok gibidir. Kulak
vb. detaylar, artık sadece birer işare
te dönüşmüştür. Işınlı taç bile, başa
göre çok büyüktür. Kısaca, resmin
tümünde bir acemilik sezilmektedir.
Diocletianus tarafından gerçekleşti
rilen sikke reformu sırasında, I.S.
193'ten itibaren diğer bakır ve gü
müş kaplamalı serilerin yerine ya
ratılan follis, en önemli nominal ol
muştur. "Kese" anlamına gelen bu birim, ilk önce libra'nm
1/32'si olarak 10.078 g. ağırlığındaydı; fakat bu oran 340 yılı
na dek, 1 /216'ya (1.493 g.) düşmüştür. Constans tarafından ip
tal edilen follis, Anastasios I'den itibaren Bizans nümizmati-
ğinde yeniden rol oynamıştır.
Çizim 31. Diocletianus adına basılan bir follis'in ön yüzünde,
imparatorun vücudunun üst kısmı kollan ile birlikte resme
dilmiştir. Çok üsluplaştırılmış olan bu tasvirde baş, dar omuz-
106
Çizim 31. Roma İmparatorluğu bronz sikke biçimi (Dioclctianus dönemine ait
bir örneğe göre): Ö.y. 'de konsül kıyafeti içinde portre benzerliğinde büst. A.y. 'de
Providentia ve Quies figürleri, alanda darphane işaretleri, kesimde darphane ve
şubesi. Follis.
lara göre oldukça büyük kalmaktadır. İmparatorun silueti bi
le, sakalın dışında gerçek portresine benzememektedir. Doğal
yüz ifadesi yerine, artık yalnız imparatora özgü çizgiler yer
alır. Domino Nostro DIOCLETIANO BEATISSIMO SENice
AVGusto olarak okunan yazı hükümdarla ilgili bir durumu
belirtmektedir: "Efendimiz en değerli yaşlı Diocletianus'a" an
lamına gelen bu lejand, onun tahttan çekildiğini açıklamakta
dır. Dativus hali, bir imparatorun ya ölmüş ya da yalnızca taht
tan çekildiğini anlatmaktadır (daha erken devirlerde ise, da
tivus haliyle de özel bir armağan olarak tanımlanmıştı). Arka
yüzde ise, Providentia ve Quies'in kişileştirilmiş halleriyle bu
nu açıklayan PROVİDENTİA DEORVM QUİES AVGustorum
yazıtı görülür. Böylece Diocletianus ile birlikte tahttan çekilen
Maximianus'un, tanrıların gözetiminde gerçekleştirilen görev
den ayrılma eylemi burada harfi harfine yer almaktadır.
Kesimdeki PTR harfleri, bu sikkenin Treveri (bugünkü Trier)
darphanesinin birinci (prima) şubesinde basıldığım belirtmek
tedir. Sikke alanındaki S/F harfleri ise, darphaneyi Sacra ve
Felix yani "aziz" ve "mutlu" olarak göstermektedir.
107
Ön yüz Arka yüz
108
Arka yüz
109
tadır. Yazı, bu aşamada ar
tık tek anlatım aracı olmuş
tur. Bu yüzden okuma bil
m eyenler im paratorların
belli portrelerine göre, kimin
sikkesini ellerinde tuttukla
rını artık anlayamıyorlardı.
LICINIVS AVGustus OB DI-
Vinatione FILIISVI yazıtını
okuyabilenler Licinius'un
bu basımı oğlunun ölümü
dolayısıyla yaptırdığını öğ
reniyorlardı.
İmparator büstlerindeki çelenk gibi süsler bu dönemde biraz
değişmeye başlamıştır. Defne yaprağı çelengi yerine, boncuk
diademi ve boncuk çelengine rastlanmaktadır. Geç Roma ve
Bizans çağlarında, özellikle boncuk çelengi ya da boncuk zin
ciri kullanılmıştır.
110
düşmanlarını yenebilmek için ordusunda bulunan çok sayı
daki hristiyan askere gereksinim duyduğundan, resmen on
ların dinine dönmüştür. Yukarıda bahsedilen göğe doğru ba
kış, herhalde ondan kaynaklanmaktadır.
Bu solidus'un ön yüzünde, hiçbir yazıtın bulunmadığı dikka
ti çeker. Burada Constantinus, kendisinin "büyük" olduğunu
varsayarak, bu basımda gururlu bir şekilde tanıtıcı yazıdan
vazgeçip, sırf başının bulunmasının yeterli olduğunu düşün
müştür. Ancak, yazıtın olmaması, orduda çok sayıda yanda
şının bulunmasına da bağlanabilir.
Resim 102. Hristiyan dinini kısa
bir süre için terk eden Julianus
Apostata'nın bir solidos'unda,
Geç Roma devri sikkelerinde
rastlanan tipik imparator başı gö-
rülmektedir. Zırhlı ve giyimli
olan ve saçlarında yalnız boncuk
zinciri taşıyan büstün Julianus'u
gösterdiği sakalından ve FLavi-
us CLaudius IVLIANVS Pater
Patriae AVGustus yazıtından an
laşılmaktadır. Bu solidus, 361/3 yıllarında Selanik darphane
sinde basılmıştır.
111
tianus zamanında rastlanan follis birimi, bu ismin "kese" an
lamına gelmesinden ötürü bizi belli bir çözüme götürmekte
dir. Böyle bir follis içerisinde, örneğin daima yüz tane sikke
bulunursa, ondan çıkan bir tanesi "yüzer taneden b iri' olarak
bu anlama getirilmiştir. Maiorina'nın Standard ağırlığı 5.37
g.dır. Böylece (miliarense'de olduğu gibi) tekrar Eski Mısır ar
pa ağırlık birimine rastlanmakla, onun hala mevcut ve geçer
li olduğu anlaşılmaktadır. Bir libra'dan, 60 maiorina kazanıl
mıştır. Yeni sistem çok basitti:
1 Maiorina
2 1 Centenionalis
4 2 1 Yarım Centenionalis
Kazılarda çıkan sikkeler arasındaki bu geç basımlar (yani cen
tenionalis ve onun yarısı), genelde en büyük miktarı oluştur
maktadır. Özellikle 400 yılı civarında gömülen definelerde,
çok sayıda bu tür birimlere rastlamaktayız. Örneğin; Avus
turya’daki Aguntum kazısı sırasında ortaya çıkan defineyi
oluşturan sikkelerin arka yüzlerinde bir tek tip, yani bir esiri
sol tarafa doğru çeken Victoria görülmektedir. Geç Roma dev
letinin durumu ve halkın ana meraklarının bir aynası olan bu
çok mantıklı resmin çevresindeki SALVS REI PVBLICAE ya
zısı "devletin sağlığını" vurgulamaktadır. Böyle bir iyimser ifa
de ile, devletin durumunun gerçekte kötü olmasına karşın,
herkesin barış umudu içinde olduğu belgelenmek istenmiştir.
Çizim 32. Benzer bir durum, İ.S. 378 - 83 yıllarında Gratianus
tarafından bastırılan bir maiorina'da görülmektedir. Ön yüz
de, imparatorun üsluplaştırılmış zırhlı büstü yer almaktadır.
Arka yüzde ise, o zaman için tipik bir sahneye rastlanmakta-
dır: İmparator sol elinde bir yerküre tutmaktadır; yerkürenin
üzerinde ayakta duran Victoria imparatora doğru bir çelenk
uzatmaktadır; imparatorun önünde devleti temsil eden taçlı
bir figür diz çökmüştür. Hükümdar sağ eliyle bu kişinin aya
ğa kalkmasına yardım etmektedir. Bu hareket REPARATIO
112
Çizim 32. Romu İmparatorluğu bronz sikke biçimi (Gratianus dönemine ait bir
örneğe göre): Ö .y'de zırhlı kuram sal biist, a.y.'de devletin yeniden
güçlendirilmesini temsil eden sahne, kesimde darphane ve şubesi. Maiorina.
113
Ö A
Çizim 33. Geç Roma İmparatorluğu bronz sikke biçimi (Marcianus dönemine
ait bir örneğe göre): Ö.Y. 'de giyimli kuramsal büst, a.y. 'de çelenk içinde monog-
ram, kesimde darphane. Yarım Ceutenionalis.
114
maktadır. Klasik ve Hellenistik çağların aksine (o zamanki sik
keler genelde çok uzağa yayılmamıştı), geç dönemde darpha
nelerin yardımıyla belli yayılımların oluştuğu anlaşılabilmek-
tedir. Ephesos kazılarında ortaya çıkarılan geç dönem sikke
leri arasında, doğudaki bütün darphaneler (yani Constan-
tinopolis, Heraclea, Nicomedia, Cyzicus, Antiochia ve Alexand-
ria), Selanik ve batıdaki kentlerden Roma ve Aquileia temsil
edilmektedir. Roma ve Aquileia sikkeleri, çok büyük basım
sayısı dolayısıyla her tarafa yayılmıştır. Ephesos’ta son yıllar
da bol miktarda bulunan 6. yy. Kartaca sikkeleri, Justinianus'un
kuzey Afrika'daki savaş seferlerinin etkilerinden kaynaklan
maktadır.
Bizans zamanında Theoupolis yani "tanrının kenti" olarak
tanınan Antiochia'daki sikkeler, darphane ismi olarak THEYP
kısaltmasını taşımaktadır. Diğer darphanelerin kısaltmaları,
genelde çok kolay anlaşılmaktadır. Yalnız Gallia'daki Arelate
bazen ikinci bir Constantinopolis olarak CONST (böylece baş
kentteki CON’dan farklı) harfleriyle belirtilmiştir.
115
'SIR : Sirmium
SİS : Siscia (Sissek)
T : Tıcinum (Pavia)
TES/TS : Thessallonica (Selanik)
TR : Treveri (Trier)
A B T AE S Z H 0 P(rima) S(ecunda)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 T(ertia) Q(uarta)
Kesimde yer alan SMANE harfleri, sikkenin Antakya kutsal
darphanesinin 5. şubesinde basıldığını belirtecektir. TLG harf
leri ise sikkenin Lugdunum kutsal darphanesindeki 3. şube
den çıktığını gösterecektir. SMCONZ ise Constantinopolis'in
7. şubesine işaret edecektir.
116
-IX-
BİZANS DÖNEMİ
? A
34. Bizans bronz sikkesi biçimi (Justinianus I dönemine ait bir örneğe göre):
Ö.y. 'de formüllü büst cepheden, a.y. ’de değer rakamı, tarih, şube ve darphane.
40 Nutnmi.
117
da sayılar, M içerisinde bir A ve kesimde KYZ yer almaktadır.
Rakam olarak 40 nummi anlamına gelen M, bir kıymet beya
nı olarak ilk defa kapsamlı bir şekilde sikkelere girmiştir. AN-
NO "yılında" demektir; sağ alandaki "18" rakamı, imparato
run hükümet yılını ve bununla basımın tarihini vermektedir.
Cyzicus darphanesinin kısaltması üstündeki A, onun birinci
şubesini basım yeri olarak belgelemektedir. Sikkenin tarihi,
544/5 yılıdır.
Sikkelerin tam tarihlendirme geleneği, böylece Bizans çağın
da ortaya çıkmıştır. Kıymet beyanlarının kullanışı da, o dö
nemde yaygınlık kazanmıştır. Bizans nummusu, Anastasios I
tarafından gerçekleştirilen reformda yeni "sestertius" olarak
(çünkü nummus, onun eski ismi olmuştu) çıkarılmıştır. 40
nummi, bir follis yapmışlardı. Nummus'larda kullanılan kıy
met rakamları, çoğunlukla yunan harfleriyle ve bazen de La
tince olarak yazılmıştır. Böylece 5 sayısı için yarım ay biçimin
de olan epsilonun yanı sıra Roma rakamı V görülür; aynı şe
kilde M'nin yanında XXXX sayısına rastlanır.
A B r E S I IB K A M/m
1 2 3 5 6 10 12 20 30 40
118
eğer bunlar kötü durumda
ele geçmişlerse bazı önemli
ayrıntılar gözden kaçabil
mektedir.
Örneğin; yıl olarak 18 sayı
sının ve şube olarak l'in ra
hatlıkla okunabildiği bir 40
nummus'ta darphane işare
ti ve ön yüz siliktir: burada
belirtilen saltanat yılı sayı
sının epey yüksek oluşu, çok
az im paratorun bu kadar
uzun süre tahtta kalmış olması nedeniyle seçenekleri daralt
maktadır; bu noktada, nümizmat ön yüzdeki kalıntıları tam
araştırarak en azından basım evresini bulacaktır.
Çizim 35. 685/6 yılında, Justinianus Il'nin emriyle çıkarılan
bir solidus'un ön yüzünde, bu imparatorun vücudunun üst
ö A
35. Bizans altın sikkesi biçimi (Justinianus II dönemine ait bir örneğe göre):
Ö.y. 'de formüllü büst cepheden, a.y. 'de haç, şube, tarih, darphane ve obryzum
(saflık) garantisi. Solidus.
119
kısmı görülmektedir. Sağ elinde haçlı yerküreyi taşıyan hü
kümdarın kişiliğini saç biçiminden bile anlaşılmamaktadır.
Dikkat edildiği üzere, yazılar Bizans sikkelerinde saat 9 konu
munda başlamaktadır. Latince lejanda, artık italik harfler de
girmiştir: IVSTINIANVS PErennis AVGustus, "hükümdarı son
suz Augustus" olarak göstermektedir. Arka yüzde, üç basa
mak üstünde kollu bir haç durmaktadır. Bizans dönemi soli-
dus'larmda çok sık kullanılan bu tip özellikle Avrupa'daki ba
sımları etkilemiştir. VİCTORİA AVGusti yazıtı imparatorların
daima muzaffer olduğunu belirtmenin ötesinde, çok genel bir
formül niteliğini kazanmıştır. Kesimdeki CONOB harfleri, bu
sikkenin Constantinopolis'te basıldığını ve obryzum yani saf
madenden yapıldığını temin etmektedir. Sağ kenardaki iki
harf, theta rakamıyla 9. şubeyi ve A harfiyle Justinianus lin in
I. hükümet yılını göstermektedir.
Aynı imparator döneminde 685-95 yıllarında basılan bir soli-
dus’un arka yüzünde sağ eliyle kutsama işareti yapan bir İsa
figürü yer almaktadır.
Resim 105. IhSUS CRISTOS REX REGNANtium yazıtı "yö
neticilerin kralı İsa"
anlamına gelmektedir.
930-40 yıllarında Sicil
ya’da Theophilos adı
na basılan bir gümüş
miliarense'nin ön yü
zünde, bir yüzüğün
içerisinde İsa'nın büs
tü ve yazı olarak Iesus
Christos Basileus yani
"kral İsa" farkedilmek-
tedir.
12U
Resim 106. Arka yüzünde, beş satırlık
bir yazıda imparatorun, tanrının lütfuy-
la Romalıların kralı olduğu açıklanmak-
tadır. 945 yılında Constantinus VU'nin
emriyle basılan bir solidus'ta sakallı im
paratorun süslü ve miğferli büstü gö
rülmektedir.
Resim 107. Sağ elinde, üzerinde bir pat
rik haçı bulunan yerküreyi tutmakta
dır. Dindar Bizans imparatorunun bu
tipik örneği, özellikle Rus hükümdar
tasvirlerini etkilemiştir. Hakiki portre
benzerliği mevcut olmasa da, bu impa
rator ve çarlar, stereotipik sakal biçimi
ve baş süslemesinden dolayı gerçek ya
şamlarında da sikkelerdeki resimlerden
çok farklı bir görünüme sahip olmamış
lardır. Bizans devrinin son yüzyıllarında basılan altın sikke
ler, çok ince ve çukur şekilli olarak (scyphati) yapılmıştır. Bu
rada imparatorların ve İsa’mn büst ve figürlerinin dışında,
özellikle Meryem'e rastlanmaktadır.
Resim 108. 11. - 14. yy.'lar arasında çıkarılan son Bizans altın
sikkeleri, yalnız Constantinopolis'te üretilmiştir. Tarihsel ge
lişmeler sonucu Bizanslılarm altın stoku tümüyle tükendiğin
den, 1000 yıl süren bu büyük imparatorluğun son yıllarında
en ufak bronz sikke bile basılamıyordu.
121
' -X-
NÜMİZMATİĞİN
TEKNİK VE BİLİMSEL ESASLARI
122
Madde Bulunduğu yer No.
Korunduğu yer Hükümdar
Ölçüm/Ağırlık
Nominal (kıymet basamağı)
Ön yüz (Ö.Y.)
Arka yüz (A.Y.)/saat konumu Tarih
Darphane Literatür
Nümizmatiğin uluslararası bir dal olması, bu nedenle de ka
talog ve yayınların daha çok İngilizce, Fransızca ve Almanca
olarak yazılması, bu dillerde kullanılan en önemli terimleri
bilmemizi gerektirmektedir. Burada örnek olarak ön ve arka
yüzün anlamlarını vermekteyim:
Ön yüz: Obverse (İng.), avers (Fr.) Vorderseite (Alm.)
obv. av. Vs.
Arka yüz: Reverse (İng., Fr.), Rückseite (Alm.)
rev. rv. Rs.
Sikkeler için en çok kullanılan madenler, her zaman latince kı
saltmaların yardımıyla belirtilmektedir. Böylece altın için Au-
rum'dan AV, gümüş için Argentum'dan AR ve bakır için
Aes'den AE kullanılmaktadır.
Roma ve Bizans dönemlerinde basılan nominaller de kısalt
ma şeklinde gösterilmektedir:
Ant : Antoninianus Q: Quinarius
Au : Aureus Qd: Quadrans
Cen : Centenionalis S: Sestertius
D : Denarius Sem: Semis(sis)
Dp : Dupondius Sol: Solidus
Fol : Follis Trem: Tremissis
Mai : Maiorina Yce: Yarım Centenionolis
Num : Nummus
123
Her nümizmat, eline geçen yeni sikkeleri, kataloglar veya tas
nif kitaplarına göre inceleyecektir. Antik dünyanın her basım
devri ve evresi için böyle bir tasnif bulunmamakla beraber
(özellikle Klasik ve Hellenistik çağlarındaki sikkelerin tüm tas
nifinden henüz çok uzaktayız), bu her zaman kolay bir iş de
ğildir. Bu alanda en mükemmel örneğin W. Hahn tarafından
Bizans basımları üzerine yayınlanan kitapların olması sevinç
kaynağıdır. Nümizmat, yayınlarda bulunmayan durumlara
da rastlayacaktır. Örneğin Roma çağındaki özerk basımlarda,
çoğu kez sikkeye sonradan basılan bir damga görülmektedir.
Kontremark olarak adlandırılan damgaların anlamı bellidir,
fakat bunların araştırılmasına ancak son yıllarda başlanmış
tır: çoğunlukla bir rakam taşıyan damgalar, nominallerin be
lirtilmediği sikkelere yeni bir nominal değeri vermiştir. Bir A
ile mühürlenen kontremark, sikkenin artık "I (assarion : as)"
değerinde olduğunu belirtebilir. Kontremarklar belli başlı ya
bancı kentlerde basılmıştır; bununla birlikte sikkenin basıldı
ğı kentte de (yani darphanede) vurulup bir değer değişimini
gösterebilir.
Kazılarda ele geçen ya da rastlantısal olarak bulunan define
ler nümizmatik ve tarih alanında, çok önemli bir rol oynamak
tadır. Bir yerde toplu halde bulunan sikkelerin, define olarak
değerlendirilmesi için belli bir miktarı kapsaması gerekmek
tedir; ancak sınırın nerede başladığı çok tartışmalıdır (örne
ğin ikincil kanıtlar uygunsa bir yerde toplu halde bulunan üç
sikke bile bir define olarak tanımlanabilir). Herhangi bir yer
de saklanan bir define (örneğin; bir döşeme altında, bir duvar
içinde, ya da genelde yer altında bir delikte), genellikle birkaç
sikke içine alacaktır.
Herhangi bir definenin asıl önemi, nümizmatik olanaklarının
dışında belli bir tarih vermesidir.
Ne kadar eski sikkeler mevcut olursa olsun, yalnız en genç
olanı, defineyi tarihlediği kabul edilmektedir. Almanca'da
124
Schlussmünze olarak adlandırılan son sikke (bu uluslararası
bir terim haline gelmiştir), terminus ad veya post quem ola
rak definenin onun zamanında veya ondan sonra saklandığı
ya da kaybolduğunu göstermektedir. Böylece örneğin, Agun-
tum'da ele geçen yukarıda bahsedilen bir definenin sikkeleri,
çoğunlukla İ.S. 4. yy.'ın ikinci yarısında basılmışken, son sik
keler, 400 yılı civarında üretilmiştir. Yıkıma uğramış bir kat
manda ele geçişi, definenin İ.S. 405'te Noricum eyaleti üzerin
den geçen Batı Ğotların saldırılarıyla ilişkili bir nedenden ötü
rü saklanmış olduğunu akla getirmektedir.
Ephesos'taki yamaç evlerinin bir oturma biriminde, tabanda
dağınık halde bulunan yaklaşık 100 sikke, tam bir define ola
rak adlandınlamaz. Bir kül ve yıkım tabakası altında ele ge
çen, bu nedenle de bir afet sırasında kaybolduğu düşünülen
sikkeler, hellenistik çağdan İ.S. 3. yy.'a dek uzanan bir zaman
dilimi içine tarihlenmektedir. Basımların incelenmesi sonu
cunda, en çok basımın 3. yy.'ın birinci yarısında gerçekleştiril
miş olduğu anlaşılmıştır. 253 - 62 arasındaki döneme ise, yal
nızca 8 adet sikke tarihlenmektedir. Yıllık pay hesaplanırsa, 3.
yy.'ın birinci yarısında basılan sikkelere yılda 0.5, son grup sik
kelere ise 0.9 adet düşmektedir. Bu demektir ki mevcut olan
toplamın son yıllarında, yıl başına en az birer tüm sikke ek
lenmiştir. Son sikkenin, tarih olarak İ.S. 262 yılını göstermesi
nedeniyle "define”, ya bu yıla ya da daha sonraki yıllara ait ol
malıdır. Buluntu ortamı, belli bir olay sırasında bir kimsenin
koşarken kesesini kaybettiğini düşündürmektedir. Yukarıda
belirttiğim oturma birimindeki şiddetli depremin izleri açık
ça görüldüğünden, sikkelerin düşme nedenini bu olaya bağ
lamamız gerekmektedir. Gerçekten de 262 yılında Ephesos'ta
(ve çevredeki diğer kentlerde) bir deprem olmuştur. Böylece
bir kesede bulunan sikkeler, bir tür define olarak adlandırıla-
bilmektedir. Kısmen yanık olduklarından incelenmeleri kolay
değildir.
Nümizmat, belli bir basım serisinin doğru sıralanışını araştır
125
mak isterse, yıllardan beri denenen bir yöntemden yararlana
bilir. Bu yöntem, sikkelerin damgalarının incelenmesinden el
de edilen damga (kalıp) bağlantılarıdır: çünkü bu bağlantılar,
belli bir serinin sıralanışını ortaya koymaktyadır. Yöntemin
temeli, örs basımında meydana gelen teknik bir olaydır: örs-
de bulunan ön yüz damgası (kalıbı), ham sikkeye çekiçle ba
sılan üst, yani arka yüz damgasından (kalıbından) genelde da
ha uzun ömürlüdür; böylece, bir basım sırasında arka yüz
damgası, belli bir noktadan itibaren değişmeye başlayacaktır
- örneğin alanda bir çatlak ortaya çıkmaktadır; bu tür bir bo
zukluğu olan sikkeler, sağlam olanlardan daha sonra basılmış
lardır. Arka yüz damgasının yerine yeni bir damga konduk
tan sonra, serinin sıralanışı daha kolay olmaktadır.
1 2—2 3 4 — 4 ön yüz damgaları
1 —1 2— 2 2 — 1 arka yüz damgalan
Araştırılacak sikkeler (mümkün olduğunca çok örnek kullan
mamız gerekmektedir), iyi durumda ise bunların incelenme
si daha kolay olacaktır. Çünkü bu alanda her ayrıntı önemli
bir rol oynayabilir. Sıralama için ilk önce ön yüzler dizilip grup-
lanacaktır; sonra arka yüzlerin dizilmesiyle serinin sıralanma
sına başlanacaktır. Teoride kolay gözüken yöntem, bazen bü
yük zorlukları da beraberinde getirmektedir. Çünkü daha ön
ce bırakılmış olan bir damga, birden yeniden kullanılmaya
başlanabilmektedir (yukarıdaki örnekte gösterildiği gibi). 4
nolu olarak sıralanmış damganın doğru yerde bulunup bu
lunmadığı, yeniden kullanılan damganın durumuna bağlı ola
caktır: iyice yıpranmış ise, sıralanma doğrudur.
Uluslararası nümizmatik biliminde yeni ilerlemelerin başarıl
ması için, bu alanda çalışanların son derece titiz olması gerek
mektedir: bilimadamları yeni bulunan sikkelerin sınıflanma
sında kullandıkları tüm kanıtları sunmak zorundadırlar. Yal
nız bu temel üstünde, gelecekte yeni yöntemler bulunacak ve
nümizmatik sadece bir yardımcı bilim olmaktan kurtulacaktır.
126
G İRİŞ DİPNOTLARI
127
KAYNAKÇA
K. Christ, Antike Numismatik. Einführımg ıınd Bibliographie, Darm-
stadt 1967. (Çok kullanışlı bir genel giriş ve hemen hemen eksik
siz bir kaynakça).
B.V. Head, Historia Nummorum, Oxford 1887. (Antik Yunan nümiz-
matiği için hala daha en iyi, pratik ve kapsamlı temel el kitabı).
T.E. Mionnet, Description des Medailles antiques, Grecyues et
Romaines, Paris 1806-37. (Çok önemli malzeme toplanması).
128
A N T İK
NÜM İZM ATİĞE
G İRİŞ
Mezopotamya Ağırlık Sistem i,
Mısır Ağırlık Sistem i,
Ağırlık Biçimleri,
Sikke Basım Teknikleri,
Lydia Elektronları,
Eski Yunan Elektronları,
Kroisos Basımları,
Pers Basımları,
Eski Yunan Ağırlık Sistem i,
Klasik Evre Sikkeleri,
UİIII!