Professional Documents
Culture Documents
Günümüze Yansıması
GİRİŞ
İlkçağlardan bu yana insanlar arasında çekişmelerin devam ettiği
görülmektedir. Siyasi birimlerden en önemlisi olarak kabul edilen
devletler arasında da çekişmeler olmaktadır. Bunlar zor kullanma
şeklinde ortaya çıktığında ise savaş olarak adlandırılmaktadır. Savaş,
antik Yunan site devletlerinde de 21. yüzyılın ulus-devletlerinde de sık
karşılaşılan bir durumdur. Devletler arasındaki Savaş olgusu öncelikle
azaltılmaya çalışılmış daha sonra bunun tamamen ortadan
kaldırılması amacıyla değişik projeler ortaya atılmıştır. Bu projelerden
birisi de Alman Filozof Immanuel Kant tarafından kaleme alınan,
“Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Deneme” isimli eseridir.
Ebedi Barış 1795’te yayınlanmıştır ve Kant’ın son felsefi
eserlerinden birisidir; oldukça kısa bir deneme mahiyetinde olup
popüler okuyucu kitlesi olarak halk için yazılmıştır. Ancak yine de
Kant’ın teorik yazılarına nazaran halk için yazmak konusunda pek iyi
olmadığı düşünülürse denemede ileri sürülen görüşlerin oldukça öz
ve kullanılan dilin de genel olarak müphem olduğu ifade edilebilir.
Ancak doğal olarak Kant’ın dehası esere damgasını vurmuş ve kısa
zamanda başarısı görülmüştür. 19 ve 20. yüzyıllar boyunca barışçıl
ve evrenselci akımların savunucuları Kant’ın söz konusu görüşlerine
başvurmuştur. Hatta eserin günümüzde de çağrışımları yoğun olarak
görülmektedir. Örneğin, Gorbaçev Nobel Barış ödülünü alırken
Kant’ın eserine atıfta bulunmaktadır.1
A. Giriş Kısmı
Kant, ebedi barış üzerine felsefi denemenin giriş kısmına, “ebedi
barış” sözünün Hollandalı bir hancının bir mezarlık resmi çizilmiş
tabelasında görüp, tabela üzerindeki mezarlık resmi ile ilgili kendine
acaba hancı bu söz ve resimle neyi kastetmektedir? Sorusunu sorup,
bu soruya değişik anlamlar yüklemiştir.8 Birinci olarak, hancının tüm
B. Ön Maddeler
1. Birinci Ön Madde
Ebedi barış altı ön maddeden oluşmaktadır. Birinci ön maddeye
göre, “içinde gizlenmiş yeni bir harp vesilesi bulunan hiçbir anlaşma,
bir barış anlaşması sayılamaz”.10 Kant, barışı tanımlamaktadır. Barış,
tüm düşmanlıkların sona ermesidir. Burada sadece, saldırgan
durumların ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda düşünce ve
yaklaşım olarak da barışı kabul etmek gerekmektedir. Kant, toplumsal
düzenin sağlanması amaçlandığı takdirde her ne koşulda olursa
olsun yalan söylenmemesi, her durumda doğrunun söylenmesi
gerektiğini savunmaktadır. Yalan söylememe ile ebedi barışın bir
birinden ayrılmaz parçalar olduğunu iddia etmektedir. Eğer, barış
sağlanacaksa hiçbir şekilde yalan söylenilmemeli, gizli amaçlar
güdülmemeli, örtülü planlar yapılmamalıdır. Bu nedenle, barış
anlaşmaları bütün düşmanlıkları sona erdirmelidir. Yani barış yalanın
sona ermesi doğrunun galip gelmesi demektir. Kant, yalanı bir hak
olarak değil; bir haksızlık olarak görmektedir. Yalan söylememe
ödevini mutlak, yani istisnası olmayan bir durum olarak kabul eder.
Barış ve yalan gibi konular, sadece ahlaki değil; hukuki olarak da
kabul edilmektedir. Barış anlaşmaları yeni bir savaşa vesile olabilecek
şartlar içermemelidir. Kant’a göre bir anlaşma, gelecekte yeni bir
savaş açılmasının koşulunu içeriyorsa, o barış anlaşması olamaz.
9 ÖKTEN, Kaan Harun, Immanuel Kant’ın “Ebedi Barış Üzerine Felsefi Deneme” Adlı Eseriyle
Ortaya Koyduğu Ebedi Barış Fikri ve Bu Fikrin Uluslararası İlişkiler Düşüncesinde Yarattığı
Etki, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001,
s. 94-95.
10 ABADAN-MERAY, s. 9.
Prof. Dr. Enver BOZKURT Ø 2.Gün İkinci Oturum 505
2. İkinci Ön Madde
İkinci ön madde “ister küçük ister büyük olsun, hiçbir bağımsız
devlet, diğer herhangi bir devletin hakimiyeti altına tevarüs,
mübadele, alım-satım veya hibe yollarıyla asla geçmemelidir”.12 Kant,
devleti meta olarak görmemektedir. Devletin üzerinde kurulu olduğu
toprağın kamusal veya özel mülkiyet olabileceğini, ama devletin
kendisinin mülk olmadığını belirtmektedir. Kant, devletin niteliklerini
sayarken bir insan topluluğu, kendi hakkında kendisi karar veren,
kimsenin emir ve arzusuna bağlı olmayan özellikleri sıralamaktadır.
Yani, kamusal örgütlenmeler arasında bireysel bir özerklik, bağımsız
bir şahıs olarak devleti görmektedir. Yani devlet, ahlaki bir şahıstır;
insan elinden çıkan idari bir mahluk olarak kabul edilmelidir. Devlet de
insan kadar canlı ilişkiler içinde tarihsel bir varlıktır. Bağımsızlık ve
egemenlik ebedi barışın temel önermeleri arasında sayılmaktadır ve
emperyal nitelikli her türlü devlet işlemi kabul edilemez
bulunmaktadır. Nasıl ki şahıslar, eşya değilse; devlet de eşya değildir.
Sadece eşya alınıp satılabilir, devredilebilir, bağışlanabilir, miras
yoluyla bırakılabilir. Bu ön maddede sayılan bu şartlar devletin bir kişi
olduğunun işaretleridir. Devletler gerçek kişilerce yönetilir ama Kant,
mutlak monarşilerdeki kral-devlet eşleşmesini kabul etmemektedir.
Irsi bir krallıkta bile devredilenin yönetmek hakkı olduğu kendi
şahsiyeti olmadığını kabul etmektedir. Devlet, bir şahsın
egemenliğinde değildir, çünkü kendisinin egemenliğindedir, öz
egemenlik sahibidir. Buradan devlet bir mülk olmadığı bu nedenle bir
mal gibi alınıp satılamayacağı ve hibe edilemeyeceği sonucuna
varılmaktadır. Genel olarak orduya da bu ön maddede kısaca
değiniyor Kant. Devletin bir eşya olmamasının bir sonucu olarak,
3. Üçüncü Ön Madde
Üçüncü ön madde “daimi ordular zamanla ortadan tamamıyla
kalkmalıdır”.14 Kant’ın yaşadığı dönemde iç ve dış güvenliği sağlamak
amacıyla şövalyeler, paralı askerler görevlendirilmekteydi. Bunun
yerine yavaş yavaş düzenli ordulara geçilmeye başlandığı
görülmektedir. Kant, paralı askerlere karşı değildir ama sürekli
ordulara karşıdır. Buna gerekçe olarak; sürekli orduların her an
harekete hazır olması, diğer devletlere yönelik sürekli bir tehdit niteliği
arz ettiğini, silahlanma ve asker sayısını artırma yarışına sebep
olduğunu, barış halinin devamının kısa bir savaştan daha fazla külfetli
hale gelmesini, ağır yüklerden kurtulmak amacıyla devletlerin savaşa
gitmeye zorlanacaklarını göstermektedir. Zımnen, sürekli orduların
barışı korumak amacıyla değil, yeni bir savaş çıkartılması için mevcut
olduklarını belirtmektedir. Askerliği ölmek ve öldürmek için insanlara
ücret vermek şeklinde tanımlamaktadır. Savaş sebebi olabilecek üç
güç fenomeni olarak askeri güç, ittifak güç, mali ya da parasal gücü
ayırt etmektedir. Bunlar içerisinde mali ya da parasal gücün savaşa
yol açabilmesi ihtimalinin daha fazla olduğu sonucuna varır.15
4. Dördüncü Ön Madde
Dördüncü ön madde “devlet, dış menfaatlerini desteklemek için
borçlanmalara girişmemelidir”.16 Kant, borçlanmalara tamamen karşı
değildir. Örneğin ülke yollarının yapılması, yeni iskan bölgelerinin
kurulması gibi değişik hallerde iç ve dış borçlanmaya
başvurulabileceğini kabul etmektedir. Kredi sistemi gereği olarak
verilen borcun ve 18. Yüzyılın özelliği olan tüccar milletin bir gereği
olarak borçlanma spiraline karşıdır. Bu spiral şöyle işlemektedir. Önce
borçların sürekli artırılması ve yenilerinin alınmasına zemin
hazırlanması yoluna başvurulur. İkinci aşamada alacaklılar aynı anda
talepte bulunmayacaklarına göre borçların aslında bir sıkıntı
5. Beşinci Ön Madde
Beşinci ön madde “hiçbir devlet, diğer bir devletin esas
teşkilatına veya hükümetine zor kullanarak karışmamalıdır”.19
Günümüzdeki anlamıyla içişlerine karışmama ilkesini Kant, anayasal
düzene veya hükümet işlerine karışmanın devletin mutlak
egemenliğine aykırı olduğunu belirtmektedir. Her türlü kutsal savaş ve
ideolojik empozeleri de kabul etmemektedir. Çünkü Kant, bir düşünce
veya inancın zorlama yoluyla kabul edilmesine de karşıdır. Kant
egemenliğin mutlaklığın savunup, aktif bir devlet egemenliğine taraf
olmaktadır. Bir devlet, iç savaşa sürüklenmiş ise, o devlet içerisinde
anarşi hakim olur. Üçüncü devletlerin iç savaş durumunda bir taraf
seçip, diğerinin aleyhine hareket etmesi, müdahalede bulunması veya
tarafgir bir tutum izlemesi, devlet egemenliğinin mutlaklığına aykırı
görülmemektedir. Eğer iç anlaşmazlık, bölünme ve iç savaş düzeyine
gelmez ise veya anlaşmazlıklar bir devletin kendi içleriyle uğraşması
aşamasında ise, üçüncü devletlerin müdahalesi egemenlik ilkesini
zedeleyeceği gibi bağımsız bir milletin haklarını ihlal edecek,
müdahale eden veya karışan devlet veya devletler bu hareketleriyle
kötü örnek oluşturacak ve bütün diğer devletlerin bağımsızlığı
6. Altıncı Ön Madde
Altıncı ön madde “hiçbir devlet, harpte, ileride barış akdedileceği
zaman devletlerin birbirlerine karşılıklı güven duymalarını imkansız
kılacak yollara başvurmamalıdır; bu yollardan örnekler şunlardır:
Düşman ülkesinde katiller, zehirleyiciler kullanmak, kapitülasyonlara
aykırı hareket etmek, düşman tebaasını kendi devletine karşı ihanete
kışkırtmak vs.”.21 Kant bu ön madde ile savaşın niteliği, sınırları ve
ahlaki duruşunu ele alıp, savaş sonrası barışın sağlanması ve savaş
sırasında gerçekleştirilen bazı fiillerin barışa ulaşılmasını tehlikeye
düşüreceğini belirtmektedir. Savaş, doğal durumda hukuka uygun
yargılayacak hiçbir mahkemenin bulunmaması nedeniyle hakkını
kuvvet kullanılarak savunmak için başvurulan üzücü, zorunlu bir
araçtan başka bir şey değildir. Yani Kant’a göre savaş zorunlu bir
araçtır ama sadece doğal durumda geçerlidir. Savaş, hukukun
olmadığı doğal bir durumda zorunlu bir vasıta olabilmektedir. Eğer,
hukuk ve mahkeme bulunmaktaysa bağlayıcı hukuk kuralları ve
hükümler verilebiliyorsa, hak arama bir kuvvet mücadelesi şeklinde
değil, mahkemelerin ön plana çıkması şeklinde adaletin dağıtımı
gerçekleştirilecektir. Bu durumda savaşın var olma zemin ortadan
kalkacaktır. Doğal durumda devletlerin savaşa başvurma hakları
vardır. O dönem itibariyle bir devletin kendi vatandaşlarını, bir başka
devlete karşı tabiiyet ilkesine göre vatandaş teba sayıldığından istese
de istemese de savaşa gitmek zorunda olmasını Kant kabul
etmemektedir. Devletin yurttaşı bir eşya değil, bir unsurdur. Onun
oluru alınmadan savaş açılmaması gerekmektedir. Kant savaş
sırasında bile hukukun korunması gerektiğini savunmaktadır. Bu
nedenle cezalandırma savaşı, imha savaşı ve boyun eğdirme
savaşını reddetmektedir. Savaş sırasında da casusluğun
yasaklanması, suikastçıların, zehirleyicilerin, keskin nişancıların ve
yalan haber yayıcıların kullanılmaması ileride kurulacak olan ebedi
barış için gerekli güven ortamı zedelenmez ve şerefsiz araçlar
kullanılmayarak yurttaşların kişilik hakları çiğnenmemiş olur. Ayrıca
27 ABADAN-MERAY, s. 18.
Prof. Dr. Enver BOZKURT Ø 2.Gün İkinci Oturum 511
D. Ekler
Ebedi Barışın birinci ekinde, ebedi barış görüşünü salt akli
hukuksal bir temele dayanmadığı doğanın kendisinin bir sonucu
SONUÇ
Kant’a göre devletler içsel olarak özgür olup bir birlik ya da
federasyon üzerinde anlaşmadıkları sürece ebedi barışa ulaşabilmek
mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla yalnızca hazırlık maddelerine
bağlılık 18. yüzyıl Avrupa güçlerinin kendi aralarında bile barışı
sağlamak için yeterli olmayacaktır. Oysa daha doğru bir yorumla
hazırlık maddelerinin devletler arasındaki doğa halinin bir federasyon
oluşturmaya doğru gelişmesi dönüşmesi isteniyorsa –tıpkı doğa
halinden bir SS ile çıkma anlaşması gibi- başvurulması gereken
aciliyete sahip (atılması gereken) zorunlu adımlar, aşamalar olduğu
söylenebilir.
Bugün yaşadığımız dünyada ebedi barış düşüncesinin
gerçekleştirilebilmesi için Kant’ın ileri sürdüğü şartların oluşması
mümkün görülmemektedir. Ebedi barış düşüncesi bir utopia olarak
düşünülmektedir.51
Söz konusu hazırlık maddelerinin karşısında ise öze ilişkin
çözümler olarak etkili ve adil bir uluslararası organizasyonun
kurumsal özellikleri anlamında “nihai” maddelerden bahsedilmektedir.
Uluslararası ilişkiler sorununa nihai ve çözümleyici nitelikte bir
yapı oluşturmak istemiştir. Buna karşılık hazırlık maddeleri ikinci nihai
49 BENHABİB, s.50.
50 ÇÖTUKSÖKEN, s. 61.
51 TEPE, Harun, “Kant Etiği ve Barış Düşüncesi: Etik Savaşları Önleyebilir mi?”, Barışın Felsefesi
200. Ölüm Yıldönümünde Kant, (Yayına Hazırlayan: İonna Kuçuradi), Türkiye Felsefe Kurumu,
Ankara 2006, s.70.
Prof. Dr. Enver BOZKURT Ø 2.Gün İkinci Oturum 521
52 BM’de reform yapılması dünya barışının devamı açısından bir zorunluluktur. Fakat, Güvenlik
Konseyinin sürekli üyeleri; bilhassa ABD bu reforma yanaşmamaktadır (Reformun gerekliliği
hakkında geniş bilgi için bkz. HINSCH, s. 113-116).
522 Anayasa Yargısı 24 (2007)
BİBLİYOGRAFYA
BACIK, Gökhan, Modern Uluslararası Sistem: Köken, Genişleme,
Nedensellik, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2007.
BAĞCE, H. Emre “Küresel Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden
Okumak: Sürekli Barış İçin Savaş Gerekli mi?”, Doğu-Batı, Yıl:6,
S.24(Eylül-Ekim 2003), s.105-121.
BENHABİB, Seyla Ötekilerin Hakları Yabancılar, Yerliler, Vatandaşlar
(Çev. Berna Akkıyal), İletişim Yayınları, İstanbul 2006.
BOTTICI, Chiara “The Domestic Analogy and the Kantian Project of
Perpetual Peace”, The Journal of Political Philosophy, Vol.11,
Num.4 (2003), s.392-410.
COVELL, Charles, Kant and the Law of Peace: A Study in the
Philosophy of International Law and International Relations,
Palgrave, 1998.
ÇOTUKSÖKEN, Betül,“Kant’ta Barış Kavramı”, Barışın Felsefesi 200.
Ölüm Yıldönümünde Kant, (Yayına Hazırlayan: İonna Kuçuradi),
Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara 2006, s.55-62.
GUYER, Paul, Kant on Freedom, Law, and Happiness, Cambridge
University Press, 2000.
HABERMAS, Jürgen, “Kant’s Idea of Perpetual Peace, with the Benefit of
Two Hundred Years’ Hindsight”, Perpetual Peace Essays on Kant’s
Cosmopolitan Ideal, (Ed. James Bohman and Matthias Lutz-
Bachmann), The MIT Pres, Cambridge, Massachusetts, London,
1997, s. 113-153.
HARTMANN, Anja V./
HEUSER, Beatrice, Tarih Boyunca Avrupa’da Savaş ve Barış (Çev. Onur
Atalay), Etkileşim Yayınları, İstanbul 2006.
HINSCH, Wilfreid, “Kant, İnsancıl Müdahale ve Ahlaksal İstisnacılık”, Barışın
Felsefesi 200. Ölüm Yıldönümünde Kant, (Yayına Hazırlayan: İonna
Kuçuradi), Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara 2006, s. 85-118.
HİRŞ, Ernest, “Kant’ın Ebedi Barış Üzerindeki Felsefi Denemesi”, AÜHFD,
C.3, S.1(1946), s. 3-31; S.2, s. 268-289.
KANT, Immanuel, Ebedi Barış Üzerine Felsefi Deneme, (Çev. Yavuz
Abadan – Seha L. Meray), Ankara 1960.
Prof. Dr. Enver BOZKURT Ø 2.Gün İkinci Oturum 523