Professional Documents
Culture Documents
TELEPATİ
Telepati Ve Manyetizma Üzerine Makale
Nedir Bu Manyetizma?
Manyetizma kısaca sizin yaydığınız enerjinin herhangi bir psişik gücünüzle olan uyumudur. Örnek
vermek gerekirse; teta dalgasını yayan bir insan kendisini bu dalga enerjisiyle çepeçevre sararsa
telepati yeteneğini en üst seviyede çok rahat kullanır. Gerek zihin kontrolü,gerek oto telkin,gerek
subliminal mesaj gerekse düşünce okumada. Teta dalgası sizin her türlü psişik güçte erişeceğiniz en
verimli dalga boyutu.
Bu ilk başlayanlar için çok kısa süreli olur öyleki anlık bi durum gibi bir durumdur. Uyku ile uyanıklık
arasındaki ince çizgi durumunda beyninizin yaydığı enerji dalgası teta dalgasıdır. Daha önceki
makalemde sizlere çapalamadan bahsetmiştim. Eğer bu çapalamada kendinizi geliştirdiyseniz işiniz
çok basit. Yapmanız gerek o anı yakalayıp çapalamak ve kullanıcak ana saklamanızdır.
Gene bir önceki makalemde bahsettiğim özel alan bölgemize girip bu bölgede, yaptığımız teta
dalgası çapalamamızı aktif ediyoruz. Bu aktif etme işlemi sizde derin duygular uyandırabilir. Ama
akışına bırakın ve o duyguların akıp gitmesine izin verin. ''TESLİM OLUN''. Sonra bu teta dalgamızın
masmavi bir enerjiye dönüşüp özel alan bölgemize bir hava dalgası gibi yayıldığını hayal edin. Bu
teta hava dalgası heryerde! Sonra bu anı iyice hissedin. Derin derin nefeslerle içinize çekin mavi
teta hava dalgasını. İçinize giriyor ve sizin oksijeniniz o oluyor. Bu şekilde hem enerjimizi
arttırıyoruz,hemde teta dalgamızda daha fazla kalmamızı sağlıyoruz. Bu mavi teta hava dalgasını
içinize yeteri kadar çektiğinize inandığınızda gözlerinizi açıp özel alanızdan çıkabilirsiniz.
Şaka yapmıyorum. Zihninizin hiç bu kadar berrak ve kullanışlı olduğunu farkedemediğiniz için
kendinizi sorgulayabilirsiniz. Boşverin. Siz artık teta dalgasının içindesiniz. Bu enerjinizi
kullanacağınız Telepatik eyleme odaklanın ve ne yapacaksanız onu yapın. Alacağınız verim daha
önce yaptıklarınızdan daha yüksek bi verim olucaktır.
Bu durum sınırsız değildir. Gün sonuna doğru etkisini kaybedebilir. Fakat en azından artık
çoğaltabiliyoruz. Bu bile müthiş birşey bana göre.
Bunu denedim şahsım adına. Çok güzelde verim aldım. Benim bu dalga boyutunda durmam yaklaşık
olarak 4,5 - 5 saat sürdü. Yaptığım telepatik eylemse çok küçük bi ayartma hareketiydi. Bunun etkisi
kişide adeta şok etkisi yarattı. Normal giden bir muhabbet bir anda farklı yerlere kaydı ve sonuç
olarak bu durumun ne kadar etkili olduğunu gördüm =) =)
Bunu sizde benim deneyimlediğim şekilde yaşar mısınız size kesin birşey söyleyemem. Sonuçta
hepimizin iç dünyası ve odaklanma durumumuz farklı.
Bir önceki Telepati Üzerine Makalem konusunu okuduyup anladıkdan sonra bunu okumanız ve
anlamaya çalışmanız daha doğru bi hareket olucaktır kanımca. Çünkü daha önce yazdığım şeyleri
buraya tekrar yazmak çok uzun sürerdi.
Ha bu arada belirtmekte yarar var. Bu tekniği kendim buldum. Bazı teknikler zaten vardı. Onların
kaynağı Beynin Gizli Güçleri kitabıdır. Bu kitapdaki bu teknikleri kendi yaratıcılığımla harmanlayarak
bunu elde ettim. Sırf kendim verim aldım diye yazıyorum. Eğer kendiniz bazı şeyleri aşmadan
denerseniz,yani ham bir şekilde denerseniz tabii verim alamazsınız. Biraz pişmek lazım bu
teknikde başarı yakalamak için kısacası =)
TELEPATİ...
Telepati ya da uzaduyum bireyler arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri
sürülen bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati parapsikolojide incelenen paranormal bir
yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların
aktarılmasını sağladığı ileri sürülen tesir irtibatıdır. Terim eski Yunanca’daki “uzak” anlamına gelen
tele sözcüğü ile “etkilenme, tesir almış olma,hissetme” anlamlarına gelen patheia sözcüğünün
birleştirilmesiyle elde edilmiş olup önceden kullanılan “düşünce aktarımı” teriminin yerini almak
üzere SPR’nin kurucularından Fredric W. H. Myers tarafından 1882’de ortaya atılmıştır. Birçok Doğu
Bloğu ülkesinde telepati yerine bio enformasyon" terimi kullanılmıştır.
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Tesiri gönderen ya da düşüncesini yayan,
gönderen kimseye verici (agent), gönderileni almaya çalışan kişiye alıcı denir. Telepati yeteneğine
sahip bazı” alıcı” telepatların diğer insanların zihinlerini okuma yeteneği oldukları söylenir. Telepati
psikokinezi ile birlikte parapsikolojik araştırmanın iki temel araştırma alanını oluşturur. Bu alanda
telepatiyi tam anlamıyla keşfetmek ve anlamak üzere sürdürülen birçok araştırma vardır.
Telepatinin nasıl, ne yolla gerçekleştiği hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, henüz kesin
bir sonuca ulaşılamamıştır.
Parapsikoloji alanında telepati kısa adı ESP (extra-sensory perception) olan duyular dışı algılamanın
bir türü olarak kabul edilir. Duyular dışı algılamanın diğer tanınmış türlerinden bazıları prekognisyon
ve durugörü olarak bilinir. Telepati yeteneğini test etmek üzere başvurulan çeşitli deney yöntemleri
bulunmaktadır. Bunlardan en tanınmış ikisi Zener kartları ve Ganzfeld uyarımıdır.
Zener Kartları
Zener kartları parapsikoloji alanında, ESP testlerinde kullanılmak üzere 1920’de Karl Zener
tarafından icat edilmiş kartlardır. Parapsikoloji alanında ilk niceliksel araştırmalarda kullanılan bu
kartlara, Joseph B. Rhine çalışma arkadaşı Karl Zener’e ithafen bu adı vermiştir.
Zener kartları daire, artı, dalga, kare ve beş uçlu yıldız sembollerini içeren 25 karttan oluşan bir
destedir. 1930’larda Duke Üniversitesi’nin Parapsikoloji Laboratuvarı'nda Zener kartlarıyla yapılan
deneylerde, kartlar desteden tek tek çekiliyor ve deneklerden, görmedikleri bu kartlarda hangi
sembollerin yer aldıklarını bilmeleri isteniyordu. Deneklerin bu testlerde başarı oranı, beş sembol
olduğundan normalde % 20 olması gerekirken, başarı oranının % 20’nin üzerinde olduğu
gözlemlenmiştir.[6]
Ganzfeld uyarımı
Ganzfeld uyarımı (İng. ganzfeld stimulation) Parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte
duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal
uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.
Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki
uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beş duyusunu kullanamayan
deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak
duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin
oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon
da.[7] Parapsikloglar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini”
denilen,ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli
kabinler hazırlamışlardır.
Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuvar koşulları zorunlu değildir; halk arasında ya da
aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az
olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs.) bir odada birkaç kişi gevşer ve zihinsel olarak
konsantre olur (odaklanır). Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır. Deneyde herhangi bir
aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (görüntü,
örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır. Beş veya on
dakika süren odaklanma süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı görüntüye
odaklanmalı, yani sürekli onu düşünmeli ve onu bilincinde net ve duru bir biçimde canlandırmalıdır.
Alıcılar ise, vericiden gelen etkili yayının bilinçlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye,
bilinçlerini bütünüyle boş tutmaya en üst düzeyde özen göstermelidirler. Başarı, vericinin
odaklanma (konsantrasyon) derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel
düşüncelerden uzak bir biçimde bilinçlerini boş tutabilmelerine de bağlıdır. Odaklanma bitiminde
tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda bilinçlerin hangi görüntünün belirdiğini yazarlar ve
sonuçlar karşılaştırılır. Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur.
İnsanlarda, zamanla körelmiş olduğu belirtilen bu yeteneğin aslında herkeste değişik derecelerde
mevcut bulunduğu ve çeşitli deneme egzersizleriyle geliştirilebileceği ileri sürülür. Araştırmacılar
Avusturalya’daki bazı orman kabilelerinin beş duyu dışında bir iletişim yöntemi kullandıklarını
bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelanda’lı Maori’lerin
günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında dile
getirmektedir. Benzer yöntemler Afrika kabilelerinde de, örneğin Tabu yerlilerinde kullanılmaktadır.
Gizlibilimlerle uğraşanlarda (okültizmde), teozofide ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerin, telepati
yeteneğini geliştirip kullandıkları ve bu değişik öğretilerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve
keramet ehli” olarak değerlendirilmiş oldukları ileri sürülür.
Roger Luckhurst’a göre,[11] Batı kültüründe telepati kavramı esas olarak 19. yy. sonlarında ortaya
çıkmıştır. Bu dönemden önce bilim fiziksel olgulara yoğunlaşmıştı ve “zihin”le pek ilgilenmiyordu.
Paranormal fenomeni anlama çalışmaları esas olarak canlısal manyetizma çalışmaları ile başlamıştır.
Telepati daha sora metapsişik araştırmacılarca ele alınmış ve SPR gibi derneklerin kurulmasından bir
süre sonra laboratuvar koşullarında yöntemli ve sistemli bir şekilde incelenmeye başlandı. Bu alanda
ilk başarılı sonuçlar, parapsikolojinin babası sayılan, Duke Üniversitesi'nden profesör J.B. Rhine
tarfından elde edildi.
Örneğin Duke Üniversitesi’nde yapılan bir dizi ESP deneyinde, 1850 deneyden 558’inde başarılı sonuç
alınmıştı. Bu sonuçların rastlantıya dayalı olasılık hesaplarına göre gerçekleşme olasılığı ancak 22
milyarda birdi.[12]Rhine’ın ESP ve telepati deneyleri üzerine yazdığı “Altmış Yıldan Sonra Duyular-
dışı Algılama” (Extra-Sensory Perception After Sixty Years) adlı kitabı Harvard Üniversitesi Psikoloji
Bölümü’nce öğrenciler için akademik bir test kitabı olarak kabul edildi.[13] Rhine gibi psişik
araştırmacıların başarılı sonuçlar almasından sonra telepati laboratuvar koşulları içine çekildi ve
parapsikolojik araştırma kapsamında ele alınmaya başlandı.
Telepati nosyonu iki psikolojik kavrama benzemez: düşünce sokma/silme kuruntuları ve psikolojik
sembiyoz(karıştırma). Bu benzerlik bazi kişilerin neden telepati fikrine kapıldığını açıklayabilir.
Düşünce sokma/silme, bir psikoz, özellikle şizofreni veya şizoafektif bozukluk, semptomudur. Bu
semptomu gösteren ruhsal hastalar, yanılgılı bir şekilde, düşüncelerinden bazılarının kendilerinin
olmadğına inanırlar, ama başkaları (yani diğer kişiler, dünyadışı yaratıklar, ya da komplocu
istihbarat ajanları) beyinlerine düşünce koymaktadır (düşünce sokma). Bazı hastalar düşüncelerin
beyinlerinden alındığını veya silindiğini (düşünce silme) sanırlar. Psikozun diğer semptomları
yanısıra, düşünce sokma da ilaçlı tedavi ile azaltılabilir.
Psikolojik sembiyoz (karıştırma) ise, daha az tanımlanmış bir kavramdır. Melanie Klein gibi erken
psikanalistlerin yazılarında bulunan bir fikirdir. Çocuğun erken psikolojik deneyiminde (ilk bebeklik
esnasında), bir yanda kendi aklı ile, öte yanda anne/baba deneyimi arasındaki farkın bilincine
varamaması inancı ile ilgilidir. Aklın bu durumuna psikolojik sembiyoz(karıştırma) denir; gelişmeyle
sona erer, fakat, denir ki, bazı yönleri yetişkin ruhsal işlevlerinde de bulunmaktadır. Bu düşünce
sokma/silme deneyimi veya bilinçsiz anıların psikolojik sembiyozu (karıştırma) "telepati"nin bir
nosyon olarak icadına ve telepatinin var olduğu inanışına yol açmış olabilir, denebilir. Şizotipal
kişilik bozukluğu olan kişilerin telepatiye inanmaya yatkın oldukları fikri, psikiyatrlar ve psikologların
kanaatidir ve deneysel bulgular bunu desteklemektedir.
Telepati ile empatinin farkı
Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir,
sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi olarak da tanımlanan telepati ile yine parapsikolojide
kullanılan empati teriminin sık sık birbiriyle karıştırıldığı görülür. Empati (İng: empathy), birbirlerine
manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomenine ve
bu psişik irtibata Parapsikoloji’de verilen addır. Kimilerince telepatik bir irtibat biçimi
sayılmaktaysa da,telepatiden farkı, tanımından da anlaşılacağı gibi, empatide düşünce ve imaj
aktarımının olmamasıdır.
Örneğin aralarında empati bulunan iki kişiden biri bir bedensel rahatsızlıktan acı çektiğinde diğer
empatın da bedeninin aynı bölgesinde acı duyduğu görülmüştür. Gözlem ve deneyler empati halinin
anne ile çocuklar arasında ve ikizler arasında daha sık gerçekleştiğini göstermiştir. Hayvanlar
üzerinde yapılan deneyler, empati halinin özellikle ebeveyn ile yavrular arasında gerçekleştiğini
göstermektedir. Örneğin, bir deneyde, yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne
tavşanın, yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırdığı görülmüştür. Terim, Latince'deki "iç,içine,
içinde" anlamına gelen "em" öneki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen
"patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Terimin psikolojide kullanılan anlamı ile parapsikolojide
kullanılan anlamı aynı değildir.
Telepati ve Manyetik Alanlar
Telepati, bilinen fizik ve manyetik yasalara bağlı olarak oluşmamakla birlikte, doğal olarak
belirli bir yüksek ortam dahilinde hareket etmekte olan bio-manyetik dalgalara bağlı olarak
ortaya çıkmakta olmalıdır. Bu dalgalar kendisine özgü yasalara uygun olarak etkilenmekte ve
bir iş meydana getirmektedirler. Şimdilerde bu olayın bilinen bilgilerle karşılaştırması, ve
gözlemleri yapılmaktadır. Ancak daha pek çok ilişkili konunun belirli bilgilerinin yeterince
açığa kavuşturulmaları ile telepati oluşumu hakkında bazı ilkel sonuçlara varabiliriz.
Telepati ve Elektromanyetizm
Sovyet parapsikoloji öncülerinden prof. L.L Vassilyev iki mesai arkadaşı, fizyolog I.F.
Tomaşevski ve psikiyatr A.V. Dubrovski ile beraber yetenekli iki kadın süje buldular: İvanovna
ve Fedorova. 25 yaşlarındaydılar ve Dr. Dubrovski tarafından tedavi ediliyorlardı. Kharkov'lu
genç kızdan farklı olarak İvanovna çeşitli deneylerden haberdar olmuştu. Ivanovna portatif
yatağa uzanmıştı. Sağ eline bağlı olan elektrotlar, şuurlu olmayan, epidermik seviyede
elektrik akımların ı kaydediyordu. Sol elde, bolana benzer bir cihaz tutuyordu. Durmadan
sıkınız dedi bir ses. Her iki cihazın hasıl ettiği uyaranlar bitişik odada eğriler halinde
kaydediliyordu. Genç kız uyuyunca, testere dişli eğrinin amplitüdü azalıyordu.
Üç yıl süren araştırmalarda iki genç kadın başka bir odada, sonra başka bir binada, bin
kereden fazla uyudular. Ivanovna'nın balonunu laboratuvardaki işaretleri almak için kadının
evinde bulunan bir radyoya bağladırlar. Yatağında yatarken onu trans'a soktular. Fedorova
ile ivanovna şuurlarını kaybedip, tekrar şuurlandıkları süre arasında Vassilyev hasıl olan
telepatik dalagaları yakalamaya çalışıyordu.
Vassilyev, Cazzamali dalgalarını tercih etmeye çalışıyordu. Ama vassilyev hiç bir çıtırtı
işitmedi, özel dalga boyları araması boşuna oldu.
Bununla beraber çok şekilli dalagalar mevcuttu. Ivonovna, elektromanyetik dalagaların
geçişine engel olmak maksatıyla Faraday kafesine konuldu. Telepatik haberleşme her zamanki
gibi gene olmuştu. Araştırıcılar endişelenmeye başlamışlardı. Şayet telepati saf bir fiziksel
olay olarak ortaya çıkmazsa, telepati Sovyet bilim araştırmacılarında kesin olarak çıkarılıyor
demekti. Vassilyev, radyasyonları durudurabilen kurşun bi hücre yaptırdı. Telepatik verici
olarak çalışan Tomaşevski, bir merdiven aracılığıyla eski bir iri buzdolabına benziyen birşeyin
içine tırmandı. Civa dolu bir oluk içine girmiş olan kubbe şeklindeki kapağı kapttı. Buaraya ne
bir dalga giriyor nede dışarıya ışınlanabiliyordu. Bu defa, telepatik olayın içinde bulunan
Tomaşevski, Fedova'yı uyuyor olarak tahayyül etmeye başladı. Kadın derhal şuurunu yitirdi.
Anlaşılıyordu ki telepatik tesir bu kurşun levhalar nedeniyle kolaylaşmıştı.
Telepati-Manyetik alanlar
Bilinen manyetik alanlar gibi davranan fakat onlar gibi fiziksel sınırlar tanımayan telepatik
manyetik alanlar hakkında Vassilyev şunları söylemektedir;
D.D.İ. deneylerinden hayli önce, verici ve alıcı süjeleri yapay bir manyetik alanın merkezine
yerleştirdik. Bu alan onlara yardımcı bir alan sağlamaktadır. Manyetik alanların pek şiddetli
olması gerekmez; zayıf olanlar yeterlidir. Bu manyetik alanların çarpışmaları telepatiyi
önemli şekilde düzeltmektedir.
Vassilyev fizyoloji çalışmaları ile canlı beden üzerindeki iyon etkileri araştırmalarından
dolayı Lenin ödülünü almış ve ünü dünyaya yayılmıştır. Negatif iyonları telepatlara hiç
yansıttınızmı? Sorusunu şöyle cevaplandırmıştır: çalışma ekibimiz son derece karmaşıktır.
Iyonik alanlar kullandık, hatta dahada ileriye gittik. Fakat bu deyler fevkalade gizli
tutulmaktadır.
Fransız fizikcisi Jacques Bergier yakınlarda şunu ifade etmiştir:
Moskova Pavlov Enstitüsü Stalin devrinden beri, telepati fikri hiçte tutulmamış olmasına
rağmen D.D.İ. tezahürlerine yüksek frekanslı manyetik alanların yaptıkları etkiler üzerinde
gizli araştırmalar yaptılar.
A.B.D.'nin de, Washington'lu bir elektronik mühendisi Parapsikoloji Vakfında şunları
söylüyordu: mesai arakadaşlarımla beraber, yüksek frekanslı cihazların çalışmaları sırasında
bazen bizde telepatik tezahürler meydana geldiğini fark ettik.
Kişiler Arasındaki Telepatide Beyin -Telepati Dalgası
Sovyet araştırıcıları, D.D.İ.teorisini işlemek için izlenecek yöntemler üzerinde her zaman
anlaşma halinde bulunmamaktadırlar. Dr. İppolit Kogan, popov radyo teknoloji ve
telekominikasyon grubu Bio-Enformasyon bölümü şefi, çalışmaların özellikle telepati üzerinde
olması gerektiğini düşünmektedir. Esas olarak; telepati olaylarını harekete geçirebiliyoruz, o
halde neden bütün çabalarımızı bu alanda toplamıyalım? Diyor.
Kendi araştırmaları ve Popov grubunun mesaisi ile sınırlanmış olmasına rağmen Kogan, büyük
bir orijinalite ve keşif gösteren çok önemli deneylerin sonumlusu kişisidir. Bizzat kendisi, ilk
olarak, beyin dalagaları arasında D.D.İ. tezahürlerini tecride izin veren bulma tekniğini
düzenlemiştir.aynı zamanda bir matematikçi olan Kogan, ilke olarak, birbirlerinden uzak
yerlerde bulunan iki kişi arasında telepatik haberleşmenin elektromanyetik dalgalarla
olabileceğini göstermiştir. Bu konuda, mesai arkadaşlarının bir kısmıyla anlaşamamaktadır.
Ukrayna Psikoloji Enstitüsü'nden Alexsi Guko'nun izah ettiği gibi Çoğu araştırıcı şimdi beyinin,
tabiatı pek bilinmeyen ve telepatiye desteklik eden bir tip özel dalgayı hasıl ettiğine
kanidirler.
Telepati ve Psi-Plazma
Partiküllerin fiziki alanları ile psi-plazma alanı arasındaki ilişki ve telepatik iletişim sırasında
psi-plazma alanlarının etkileşimi üzerine geliştirilen kuramı sadeleştirilmiş bir biçimde
inceliyiyelim.
Partikül ve alanları ile aynı fazda olan bir psi-plazması, fiziki alanı eş biçimli (izomorfik) bir
şekilde sarmalamaktadır.
Fiziki kütlenin merkezindeki gravitasyonel konstantın (Gc) değeri düştükçe, kütlenin fiziki
alanı üzerinde husule getirdiği çekimde zayıflar. Fizik alanın üzerindeki çekim gücünün
zayıflaması ise İpsi-plazma alanı üzerinde çekim gücü azaltır ve psi-plazma alanı genişler.
İşte, kolinerji halindeki bir bedende, bedensel ritimlerin frekansı düşeceğinden, gravitasyonel
konsttantın değerinin de düşmesi psi-plazma alanının genişlemesine neden olacaktır. Buda o
kimsenin telepatik alıcı durumuna geçmesi demektir.
Öte yandan şok, korku ve gerilim gibi kısa süreli bir adrenerji halinden dolayı bedensel
ritimlerin frekansının artması ile gravitasyonel konstantın değerinin yerel olarak bu bedende
artması sözkonusu olacaktır. Bu şartlar altında, psi-plazma alanı fiziki alan tarafından sıkıca
çekilerek büzülecek ve kişi telepatik verici durumuna geçecektir.
Eğer adrenerji halindeki bir kişinin alanı ile kolinerji halindeki bir başkasının alanı arasında
bir bağlantı kurarsak her iki nokta arasında gravitasyonel bir potansiyel farkının doğacağını
görürüz. Gravitasyonel konstantın değeri vericide daha yüksek olacağından alıcıyı daha zayıf
bir şekilde sarmalayan psi-plazma alanı vericiye doğru çekilecektir.
Telepati Dersleri 2- Düşünceleri Dokunarak Algılama
Bu, bir kimsenin hareket ederken kaslarını okuyarak gerçek düşüncelerini dokunma yoluyla
algılamaktır.
Dokunma yoluyla Telepati çok basittir. Bunu uygulamanın birçok yolu vardır.
1)- Uygulamacı sağ eliyle, söz konusu şahsın sol elini veya sol eliyle sağ elini tutar;
2)- Uygulamacı fazla sıkmadan,, şahsın kolunu sol veya sağ taraftan tutar;
3)- Uygulamacının okuyacağı aynı düşünce üstünde yoğunlaşmış iki ayrı şahısı vardır.
Biraz çalışmayla bu egzersizler çok rahat yapılarak istenen kişiye uygulanabilir. Ve sonunda
düşüncelerini okumak istediğiniz kişinin omuzuna hafif bir dokunmayla tüm düşüncelerini
algılayabilirsiniz. Dokunma yoluyla Telepatiyle zaman çok iyi değerlendirilebilir. Bunu en iyi
aşağıda verilen bilgileri uygulayıp kendiniz deneyerek anlayabilirsiniz.
BİRİNCİ ÇALIŞMA
Arkadaşlarınızdan birinden gözlerinizi bir mendille bağlamasını rica edin veya ona arkanızı
dönün. Sonra ona odanın gÖrünmeyecek bir yerine birşey saklamasını söyleyin, örneğin bir çakı,
bir zımba» veya bir kurşun kalem.
Eşyayı saklarken arkadaşınıza: "Bu deneyi başarmam için gereldi şartlardan birincisi bana elini
vermen, ikincisi tüm dikkatinle sakladığın eşyanın bulunduğu yere, sonra da eşyaya konsantre
olman gerekir, ancak o zaman sakladığın şeyi bulabilirim.' demeniz gerekir.
Sonra sağ elini sol elinizin içine alıp tamamen gevşeyin. Tüm el kaslarınızı gevşetin ve
arkadaşınızın elinin mümkün olduğu kadar az hareketini, az titreşimini almaya çalışın. Eğer
hiçbir sinyal almazsanız, sessizce onu telkin edin: 'Düşün! Aklım eşyayı sakladığın yere ver!5.
Sonra hemen arkadaşınızın sizinle iletişim kurabilmesi için öne doğru bir adım atın, hiç
farketme-den elinizde oluşacak bir hareket, takip etmeniz gereken yolu size gösterecektir. Eğer
hiçbir titreşim almazsanız, geri çekilin ve aksi yönde bir adım atın. Almaya başlayacağınız
titreşimler iki şekilde olabilir: Bunlar, ya size açıkça yanlış istikamette olduğunuzu gösterecek
bir gerileme, ya da arkadaşınız tarafından farkında olmadan iletilen net bir teşviktir. Her iki
durumda da elinin kas hareketleri size eşyanın olduğu tarafı gösterecektir. Unutmayınki
arkadaşınız eşyanın üstünde ne kadar yoğunlaşır-sa onu bulacağınızdan o kadar daha fazla emin
olabilirsiniz.
Şimdi de saklanmış başka bir eşyayı bulmaya çalışın. Bu denemeyi birden fazla arkadaşınızla
yapmanız daha kolay olur. Onlara her ikisinin de başparmakları ve küçük parmakları birbirine
değecek şekilde iki elle boynunuza sarılmalarını söyleyerek daha çok sinyal alabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın verdiği işaretleri takip ederek adım adım ilerleyin. Rahatlamanıza yardımcı
olmak amacıyla gözlerinizi mümkün olduğunca uzun süre kapalı tutmalısınız. Saldı eşyaya
yaklaştığuz zaman, durmanızı sağlayacak değişik bir sinyal alacaksınız. Bu omuzlarınızı etkileyen
ve eşyayı almak için eğilmenizi söyleyen bir uyarı olabilir. Arkadaşlarınız şaşıracak ve
büyülenecektir. Oldukça etkilenecek ve bilinçsizce size değişik deneylerde yardımcı
olacaklardır.
Not: Sonraki egzersizlere geçmeden önce saklanan eşyaları bulmak için yapılan bu birinci
egzersiz serisini defalarca değişik eşyalarla yapmanız ve ustalaşmanız gerekir.
Bu egzersiz bir öncekinden daha zordur. Bunda gözler bağlı değildir ve eşya da önceden
bilinmektedir. Eşyamız bir kitaptır ama sorun hangi kitap olduğudur. Deney oldukça büyük bir
kütüphanenin olduğu bir odada yapılır. Siz odadan çıkın. Arkadaşınız eline bir kitap alsın ve onu
tekrar yerine koysun (Birkaç kişi katılabilir).
Arkadaşınızın elinde çok net bir gerilme veya sıkma hissederseniz seçtikleri kitaba çok
yaklaştınız demektir. Bu titreşimi hissettiğiniz anda elinizi durdurun, Sonra arkadaşınızın
gerildiğini hissettiğiniz tarafa doğru elinizi kitaplar boyunca yavaşça önden arkaya doğru
gezdirin (artık arkadaşınızın elini sallamaya gerek yok, tutmak yeterlidir]. Bu aşamaya
geldiğinizde çok dikkatli devam edin. En ufak bir hareketi bile sezmelisiniz. Hareketi
algıladığınız anda durun. Büyük bir ihtimalle eliniz seçilen kitabın üstündedir.
Bu deneyin biraz daha zor olan bir başka şekli de arkadaşınıza veya arkadaşlarınıza bir kitabın
belli bir sayfasını ya da bir bölümün ilk sayfasını seçmelerini söylemek olabilir. Yine elini tutarak
diğer serbest olan eli kitabın "içindekiler' kısmının üstünde gerekli sinyali alıncaya kadar
bölümün her başlığında durarak gezdirin.
Not: Daha sonra gerçek düşünceleri algılayabildiğiniz zaman bir arkadaşınıza kitabın herhangi
bir sayfasından herhangi bir kelimeyi tutmasını söyleyip onu tahmin edebilirsiniz.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA;
Elinize, yazmak için bir karatahta ya da bir kâğıt alın. Arkadaşınızın sağ elini sol elinizin içine
alm ve ona bir isim ya da bir kelime düşünmesini ve onun üstünde yoğunlaşmasını söyleyin.
Sonra sağ elinizdeki tebeşirle kurşun yada bir tükenmez kalemle arkadaşınızın el hareketlerini
takip ederek çizgiler çizin, Bir süre sonra bu karalamalar şekil almaya başlayacaktır. Eğer
arkadaşınızın el hareketlerini dikkatlice izler ve hissettiğiniz şeyin şeldini çizebilirseniz mutlaka
arkadaşınızın beynindekini veya ne düşündüğünü görüntüleyebilirsiniz. Düşüncelerini
okuduğunuz arkadaşınız size farkında olmadan yardım edecektir.
Bu deneye başlamadan önce kas hareketlerini anlama sanatında mutlaka uzmanlaşmış olmanız
gerekir. Önceki egzersizlerin her birini tatbik eder ve başanrsamz aşağıdaki çalışmayı
deneyebilirsiniz.
Örneğin bir şeker kutusunu elinize alıp onu açıp aranızda-kilerden birine ikram etmeniz
istenebilir.
Önceki gibi, düşüncelerini okuduğunuz kimseyle aranızda dokunsal bir iletişim oluşturun. Ama
bu defa tef ikHzin de tamamen gevşemiş ve rahatlamış olması gerekir. Arkadaşınızla ilgili
içinizde en ufak bir şüphe varsa ona ya iyice gevşemesini öğretin, ya da genelde rahat ve sakin
olan birini buiun.(Gergm, sinirli veya dağınık bir beyin, düşünceleri kötü bir şekilde ya da
saniyelik aralıklarla çevresine yayar. Zaten siz bu işte daha acemisiniz, eğer arkadaşınız
gerginse başaramayabilirsiniz).
Şimdi gözlerinizi kapatın ve arkadaşınızdan size ne yaptırmak istiyorsa onu düşünerek elinizi
tutmasını söyleyin. Beyninizi boşaltın ve tamamıyle gevşeyin. Bu arada arkadaşınız, size
yaptırmak istediği ilk hareketi düşünmelidir (örneğin 'şeker kutusunu eline almak'). Düşüncesini
algıladığıız zaman, gözlerinizi açın ve dediğini yapın. Sonra gözlerinizi tekrar kapatıp önceki gibi
adım adım her hareketi yapıncaya kadar tekrar edin. Daha önce de olduğu gibi yapılmaması
gereken her harekete başlarken elinde bir gerileme hissedeceksiniz ve eğer doğrusunu tahmin
ettiyseniz 'hadi!' mesajım alacaksınız. Büromla beraber elaade MssetMgmzffi dışımda
arkadaşuuzın diştaıekte olduğu şey! de algılamaya başlayacaksınız, (o mâa aklımdan geçen
kelimeleri veya o ya da bu şeyi yaparken fok görisnîilyö), Bu deney değişik amaçlarla defalarca
tekrar edilmelidir. Unutmaymki siz de, arkadaşınız da tamamen gevşemiş olmalısınız.
Algılamaya çalıştığınız duygu ya da düşünceyi yakaladığınız an üstünde yoğunlaşarak değil de
gittikçe gevşeyerek onu uzatmaya çalışın. Sabrınızın karşılığını arkadaşınızın beyninden
dökülecek gerçek düşüncelerle alacaksınız.
Bu tekniği daha ileride göreceğiniz 'Düşünceleri uzaktan algılama' olayından önce öğrenmeniz
daha doğrudur. Bu arada işte yeni bir egzersiz daha.
1880'li yılların meşhur falcısı Washington Irving Bis-hop'un en gözde egzersiziydi. Kendisi gözleri
kapalı bir şekilde yanında sadece yolu bilen biri olduğu halde bir at arabasını kullanabiliyordu.
Sonraları bu işi otomobille yaptılar.
Bu deneyi daha az tehlikeli bir şekilde siz de yapabilirsiniz. Farzedelimki bir yere arabanızla
gidiyorsunuz fakat yolu siz değil de yanınızda oturan arkadaşınız biliyor. Ona her seferinde
nereden dönüleceğini, hangi yoldan gidileceğini sormak yerine elini omuzunuza veya kolunuza
koydurun ve gideceğiniz yolu adım adım düşünmeye devam edin. Önünde durmanız gereken
yere gelince birdenbire sinyali alıp duracaksınız.
Bu egzersiz tam tersi şekliyle de yapılabilir. Otomobili bir başkası kullanıyor ve yolu biliyor, siz
onun yanında oturuyorsunuz ve elinizi onun koluna koyarak o aklındaki hareketi yapmadan siz
ona söylüyorsunuz.
Sizi, bundan çok daha fazla şaşırtacak bir şey olabilir. Bir süre sonra avucunuzda bir ses
dalgasının basıncını" hissedebilirsiniz. Bakın bu konuda Frank R. Young ne demiş: "Ses dalgasının
üstünde bir frekans size yaklaşırsa, bu frekans, ellerinizin derisiyle algılanır ve Duyum Kayıt
Merkezine ulaşır. Oradan otomatik olarak böbreküstü bezlerinize yollanır (bilinçaltı veya bilinçli
olarak) ve böbreküstü bezleriniz el kaslarınıza içgüdüsel olarak aniden kasılarak hafif sarsıntılı
bir şekilde kendisine uygulanan basınca tepki göstermesini emreder..." (2)
Frank R. Young, bu duyum deneyini yapmak için geceleyin yatakta uyanık olarak en zor
duyulabilen sesleri dinlemeyi tavsiye ediyor. Aynı zamanda iyice gevşemeyi ve mümkün olduğu
kadar uzun süre kımıldamadan öylece kalmayı da öneriyor. Eğer Dokunma yoluyla Telepati ve
bu kitaptaki diğer metodlar yoluyla duyarlılığınızı geliştirebildiyseniz artık sesleri kulağınızdamı
önce kaslarımızla duyabilirsin!!
'Sesi elinizle duymayacaksınız ama bir şeylerin olup bittiğini anlayabileceksiniz, kaslarınız
hafifçe gevşeyecek ve sesi kulaklarınızdan çok önce haber verecektir. Böylece
kastarınıza'kulaklarınızın' görevini yüldemiş olursunuz. "Körlerde bu yetenek daha da
gelişmiştir." Diyerek sözlerine devam ediyor Frank R. Young.
Daha önce de söylediğim gibi her düşünce iletimi deneyimimden sonra not aldım, olay anında
tam olarak ne yapmakta olduğumu yazıyordum. Bir süre sonra, bu notlan karşılaştırdığımda,
ortaya başka bir şey çıktı. İşte...
Gevşeme - Ev olayında ikazı hissettiğimde, rahat ve sakindim. Görüşmeye gittiğim işte, iş benim
niteliklerime bütünüyle uyuyordu ve görüşme boyunca çok rahattım. Üçüncü örneğe gelince,
"mesajı" aldığımda çok güzel bir yernek yiyordum.
Yani her defasında da son derece rahattım. Anladığım kadarıyla başkalarının düşüncelerini
okumaktaki başlıca sır buydu. Rahatlama konusunda bir şeyler olduğunu kolayca keşfettim, zira
başkalarının düşüncelerim anlamak için kendimi bilinçli şekilde rahatlatmaya zorladığımda
hiçbir şey olmadı. Ne olmuştu? Sayısız deneyden sonra, Derin Gevşeme olayını keşfetmiştim.
Çoğu kimse bütünüyle gevşeyebiîeceklerini sanırlar -tıpkı benim sandığım gibi- halbuki gerçekte
bu oldukça zordur. Ama bunu denemek istiyorsanız, lütfen aşağıdakileri uygulayın;
Sakin bir odada oturun ve bakışlarınızı görüş alanınızda durmakta olan bir nesneye sabitleyerek
kendinizi tüm düşüncelerden arıtmaya çalışın.
Kişilerin çoğunun beyni bu şekilde bir görüntüden diğerine, bir düşünceden diğerine geçerek
oluşmuştur. Değişik düşüncelerle yüklü bir beyin başka bir kimsenin düşüncelerini alamaz.
Derin gevşemenin sonunda, düşünme şekliniz değişmez fakat eylem olarak duraklar. Herşeyden
bütünüyle kopmuş ve gevşemiş olduğunuz zaman, mesajların kolayca girebileceği boş bir
kutu haline gelirsiniz. Size Derin Gevşeme tekniğini öğretmeden önce Gevşemenin ne olmadığım
söylemeliyim. Herşeyden önce bir oyun değildir. Bir tarz değiştirme veya iş değiştirme olayı da
değildir, "tarz değiştirme" aktif bir şeklin diğer bir şekille yer değiştirmesidir. Ama beyin
düşünmeye devam eder, kaslar da çalışmaya.
Derin gevşeme- adından da anlaşıldığı gibi, tüm düşünceyi silme ve bedenin tüm kaslarını
dinlendirme demektir. Daha da açıkçası, eğer başkalarının düşüncelerini okumak istiyorsanız,
bilincinizi üstünüzdeki giysileri bile hatırlamayacak şekilde bo-şaltmalı ve kendinizi
gevşetmelisiniz. "Yavaş yavaş başlayın" çünkü üstüne ne kadar az düşerseniz amacınıza o kadar
kolay ulaşabilirsiniz.
Derin gevşemede uzman biri olmadığınız için, bu işi sık sık yapmalısınız. Gevşeme
denemelerinizi başkalarından uzakta bir odada yalnız ve kapınız kapalı olarak yapmalısınız.
Rahatsız edilmemeniz için sakin bir yer seçin. Eğer şehirde oturuyorsanız bazı gürültülerden
kaçamazsınız, ama en azından konuşmalar, radyo, saatin tiktakları gibi rahatsız edici sesleri
mümkün olduğu kadar engellemeye çalışmalısınız.
Ayrıca giysileriniz de rahat olmalıdır. Hatta ne kadar az giyinik olursanız, o kadar iyi olur. Sizi
sıkan tüm giysileri çıkartmalısınız. Odada hiç hava cereyamnımn olmamasına da dikkat edin, zira
üşüdüğünüzde gevşemek mümkün değildir.
Derin Gevşeme için en elverişli pozisyon, ince bir kauçuk üstünde sırt üstü yere yatıp, üzerinize
de sıcaklık durumuna göre bir battaniye ya da bir pike örtmektir. Veya altında sunta olan
oldukça sert bir yatağa da uzanabilirsiniz. Yatağın yumuşak olmaması gerekir zira yatağa
ağırlığınızla gömülünce kaslarınızın çoğu gerilecektir.
İlk başlarda pek rahat olmadığınızı hissedebilirsiniz. Yatağınızın tahtasını çok sert bulup
pozisyonunuzu sürekli değiş-tirmeye çalışacaksınız. İşte ne olursa olsun bunu yapmaktan
kaçınmalısınız, çünkü özellikle kasları gevşetmek için hiç kımıldamamak gerekir. Unutmayın ki
bedeninizin her hareketi kaslarınızı gerilmeye zorlar.
Yerleştiğiniz zaman, bir kaç derin nefes alm, Göğsünüzü yukarı kaldırıp yavaşça nefes verin ve
gevşeyin. Bu hareketi üç - dört defa tekrar ettikten sonra normal nefes düzeninize geri dönün.
İKİNCİ ÇALIŞMA
Bu çalışma, kaslarınızı daha iyi idare edebilmeniz için onların varlığının bilincine varmaya
dayanır. Bunun için kollarınızdan veya bacaklarınızdan birini uzatmakla başlayın. Tüm
kaslarınızı iyice gerin ve neler olduğunu inceleyin. Uzaktaki bazı kasların da birbirlerine olan
yakınlıklarından kasıldıklarım göreceksiniz.
Bu egzersizi, vücudunuzun tüm kaslarını gerinceye kadar her uzvunuzla teker teker yapın,
çünkü istediğiniz zaman onu yenmeniz gerekir.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA
Şimdi germe hareketlerine tekrar başlayın, ama bu defa yavaş yavaş yapın. Hissettiklerinizi
inceleyin ve bir yere not edin. Olan biteni tam olarak anlayıncaya kadar öylece kaim, sonra
yavaş yavaş kendinizi bırakın.
Önce başınızı gevşetin -yüz kaslarınızı gevşetin, çene kaslarınızı, göz bebeklerinizi,
dudaklarınızı, dilinizi, boynunuzu vs.-ve gevşeme hareketlerini aşağıya doğru devam ettirerek
tamamlayın. •
Bu egzersizlere günde onbeş dakika ila yarım saat ayırın. Gevşeme olaymm sonunda kendinizi
hareket etmeye hazır hissederseniz bu gevşeme zamanını on dakika veya daha da altına
düşürün. Ancak tam gevşemeden hareket ederseniz bu egzers-zin hiçbir yararı kalmaz.
Bir süre sonra gevşeme sizin için bir alışkanlık haline gelecek ve vücudunuzun şu veya bu kısmı
üstünde yoğunlaşmak zorunda kalmayacaksınız. İstediğiniz zaman ve yerde hiçbir özel durum
gerekmeksizin gevşeyebileceksiniz.
Başkalarının düşüncelerini okumak veya Dokunma yoluyla Telepati kurmak için hassaslaşmak
gerekir. Bunun yöntemi yıllar önce Londra Psişik Araştırma Merkezi tarafından bulunmuştur.
Dokunma yoluyla Telepati, adından da anlaşıldığı gibi düşüncesi okunmak istenen kişiye
dokunmaya dayanır. Bu yöntem, bilinçli bir şekilde uygulanırsa, belli bir süre çalıştıktan sonra,
düşünceler çok net olarak algılanabilir.
Bunun nedeni oldukça basittir. Vücut tarafından yayılan ses dalgalarının kuvvetli bir şekilde
algılanabilmesi için (tıpkı görsel duyumlar gibi) özel bir hazırlık çalışması gerekir. Belki
fısıldanan sözler algılanabilir ama düşüncelerin sesleri asla algılanamaz (radyoelektrik
sinyallerin radyo alıcınıza ulaşmalarından önce olduğu gibi). Bir radyo alıcısında elektronik
devreler ve havadaki zayıf radyoelektrik dalgalan güçlendiren» bunların alı-nabilmeleini
sağlayan diğer düzenler vardır.
Deri, Dokunma yoluyla Telepati düzeyinde hassaslaşürıla-rak buna benzer bir olgu elde edilir.
Milyonlarca sinir ucu yani anten ihtiva eden vücudunuzun yüzeyi kendisini saran tüm etkenlere
ve çevresindeki atmosferin içerdiği elektrikli nabız atışlarına karşı aşırı duyarlı hale gelir.
Telepati Egzersizleri
İyi bir algılayıcı olmak için ilk adım,şuurlu zihnimizi sakinleştirmeyi öğrenmektir.Bu çalışmalardan
zevk almasını bilmelisiniz çünkü bir oyun gibidir.Her hangi bir alıştırma üzerinde çok zaman
harcamayın çünkü aynı alıştırmayı tekrar tekrar yapmak yerine,çabucak birinden diğerine geçmek
daha iyidir.Bu alıştırmaları kesinlikle kendinizi zorlamdan,rahat ve huzurlu bir zihinle
yapmalısınız.Yorgun yada keyifsiz olduğunuz zamanlarda kesinlikle alıştırma yapmayın.Sıkıntı,stres
ve her türlü heyecansal halleriniz telepati yeteneğinizin su üstüne çıkmasına engel olur.Bu nedenle
mümkün olduğunca sakin bir şuur hali içinde çalışmalarınızı sürdürün.Parapsikoloji Laboraturlarında
yapılan çalışmalarda,telepati alıştırmalarını sakin bir zihinle yapmayan araştırmacıların psişik
güçlerini,yanlış cevaplar verecek şekilde kullandıkları tespit edilmiştir.Bu durumda insanlar,psişik
yeteneklerini çalışmaya katmadan rasgele yaptıkları tahminlerin ötesine geçememişlerdir.Telepatik
alış,özellikle duygusal olarak birbirlerine yakın olan kişilerin arasında daha kolay ortaya
çıkabilmektedir.Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız.Böylece odanız sizin enerjilerinizle
dolar ve başka enerjiler orada barınamaz.Odanızın aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal
alacaktır.Çalışma yaptığınız odanın aurasını düşürmemek için kesinlikle,o odada münakaşalara
girmeyin, kızgınlık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üretmeyin ve başkalarının
da üretmesine izin vermeyin. Fırsat buldukça odanızda pozitif enerji yayma çalışması yapın.
Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan sevgi,şefkat,merhamet gibi pozitif yüklü
enerjilere konsantre olun.Odanızda özellikle çalışmadan bir saat önce sadece mavi bir ışık yakın.
Mavi rengin enerjileri polarize etme özelliği vardır. Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi saran
biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak güçlenecektir.Bu da bilgilerinizin
artmasıyla doğru orantılıdır.Auranızı güçlendirici imajinasyon ve telkin çalışmalarında
bulunun.Kendinizi pozitif bir enerji alanıyla sarabilirsiniz.Bunu yapmak için gözlerinizi
kapatın,gevşeyin ve kendinizi parlak bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin.Beyaz
ışığın,hem ön hemde arkanızdan genişleyerek başınızın üstünden geçtiğini ve ayaklarınızın altına
kadar sizi kuşatmasını isteyin.Beyaz ışık olumsuzlukları yok etme gücüne sahiptir.Koruyucu bir
kalkan görevi yapar.
Bu uygulama için bir verici ve bir alici gerekiyor.İlk olarak verici ve alicinin birer kağıt kalemi
olmalı.Verici çizmeyi kararlaştırdığı nesneyi önce zihnide çizmeli sonra kağıda çizmeye
başlamalı,çizerken de onu alıcının zihnine yansıttığını düşünmelidir. Alıcı ilk zihinsel görüntüyü
alınca çizmeye başlamalıdır. İlk telepati denemesinde alıcının çizdiği,vericininkinin aynısı olmasına
gerek yoktur,sadece mantıksal bir benzerlik olması bile yeterlidir.
İnsanlarda telepatik yeteneğin bulunup bulunmadığının ortaya çıkarılması ile ilgili,laboratuarlarda
yapılan denemelere çok benzer bir testte budur.Eğer bu çeşit bir denemeden daha önce
geçmediyseniz,telepati çalışmalarınıza başlamadan önce bunu uygulamanız isabetli olacaktır.Her
şeyden önce zihni tüm düşüncelerden arındırmalısınız.Teste başlamadan önce birkaç dakika tam bir
sessizlik ve sükunet içinde bedeninizi ve zihninizi dinlendirmelisiniz.Test için kağıt,kalem,bir takım
Zener kartı (Zener kartınız yoksa kendiniz de yapabilirsiniz.Yeter ki ters çevirdiğinizde ön yüzlerinde
hangi şeklin bulunduğu belli olmasın.Bunlar üzerlerinde beş ayrı şekil 'artı-daire-kare-yıldız-dalgalı'
taşıyan 25'lik bir deste karttır.),sessiz bir oda,iki iskemle,bir küçük masa gereklidir.Süjeyi rahat bir
iskemleye ve odanın bir ucuna oturtun.Test sırasında alıcıyla verici arkaları birbirine dönük olarak
oturmalıdırlar. Göndericinin önünde, üzerinde Zener kartları bulunan küçük masa ve her iki süjenin
elinde birer kalem bulunmalıdır.Verici süje kartları karıştırarak, içlerinden birini zihnine projekte
ettiğini hissedince kalemiyle (hazır olduğunu belirtmek için) masaya bir defa vuracak.Bunun üzerine
alıcı süje,vericinin zihnine hangi şeklin projekte edilmiş olduğunun 'görmeye'çalışacaktır.Bunu
gördüğü zaman,alıcı süje önündeki (yada elindeki) kağıda yazacak ve bunu belirtmek için kalemiyle
bir yere vuracak ki,verici zaman geçirmeden ikinci kart konsantre olsun ve deney bu şekilde 25 kart
tamamlanıncaya kadar devam etsin. Her bir kart üzerinde en az 30 sn konsantre olarak
düşünülmelidir ve vericinin konsantrasyonu çok önemlidir. Vericinin deney sırasında zihnini meşgul
etmemelidir.Alıcı şahıs kesinlikle mantık yürütmeden içine doğacak olan düşünceyi
beklemelidir.Hem alıcının hemde vericinin gözleri açık yada kapalı olabilir ancak,verici için gözlerin
açık olarak şekle bakması daha iyidir.Böylece konsantrasyonunu daha iyi sağlayacaktır.
2-3 adetin doğru olarak bilinmesi tesadüfle açıklanabilir. Bir kaç deneme sonunda eğer bu oranın
üzerine çıkılamıyorsa çalışmadan gerekli verim alınamıyor demektir.Bu alıcıdan yada vericiden
kaynaklanabilir.Böyle bir durumda eşler birbirine uyum sağlayamamış olabilir,eşlerin değiştirilip
tekrar denenmesi yararlı olabilir. 5 adet,kritik bir sayıdır.Bu yüzden bu sayıya 'sınır rakamı' denir.İlk
çalışmalarda bu sayı yeterli olmasına karşın, bir kaç ay içinde bu sanır aşılamıyorsa yine
çalışmalarınızın veriminin yeterli olamadığını düşünebilirsiniz.Eşinizi değiştirerek denemelere devam
edebilirsiniz. 5-10 adet, telepatik algılama yeteneğinizin çalışmaya başladığını gösterir.Denemelere
devam ettikçe, oranınızın arttığını göreceksiniz. Başka eşlerle de denemeler yaparak daha verimli
algılamalar yapabilip yapamadığınızı kontrol ediniz.Veriminiz artmıyorsa aynı eşle devam ediniz.Bu
noktada verici olmaya mı yoksa alıcı olmaya mı yatkınsınız, kesin olarak bir ayırım yapmanız
gerekiyor.Hangisine daha yatkınsanız o yönde çalışmalarınızı sürdürünüz. 10-15 adet,telepati
yeteneğinizin varlığını gösteren yeterli orandır. 15-20 adet,ileri seviyede telepati yeteneklerinin
hem alıcıda hemde vericide gelişmiş olduğunu gösterir. 20-25 adet,çok ender olarak görülen ve tam
başarının yakalandığı en üst seviyedir.Eşler arasındaki büyük uyumun da göstergesidir...
TELEPATİ NEDİR?
Telepati, evrensel bir iletişim aracıdır. Zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz. Bu iletişimsel
titreşim, imajinasyon, düşünce yada sembolizm tarzında ortaya çıkan etki alışı ve verişidir.Bu
türdeki olaylar her geçen gün başımıza gelebilir, yani sıklıkla karşılaşabiliriz. Fakat bu durumu
yaşayan kişiler kabullenmezler hatta rastlantı der, geçer giderler. Örneğin, bir arkadaşımız birden
bire karşımız çıktığında, 'Ne tuhaf, şimdi seni düşünüyordum' deriz.
Şunu kesinlikle kabul etmemiz gereklidir ki, insan, şuurunu ve duyu dışı algılamalarını yönlendirerek,
karşısındaki insanın düşüncelerini algılayacağı gibi aynı zamanda da kendi düşüncelerini de başka
zihinlere aktarabilir. Telepati yeteneği, belli oranlar dahilinde bütün insanlarda vardır. Aralarında
sempatik titreşim frekansı doğmuş kişiler arasında ise, bu çok daha yoğundur. Telepatinin en
belirgin şekli ise ikizlerin ve özdeş ikizlerin arasında gözlemlenmiştir.
Hemen hiçbir çalışma yapılmadan meydana bu yetenek, ikizler arasında doğal bir biçimde
kullanılmaktadır. Tarihin başlangıcından itibaren bugüne dek telepatiyi görmek mümkündür, ancak
yazılı kayıtların hepsinde çok farklı zamanlara rastlayarak ortaya çıkar.
Telepatinin Tarihçesi :
Kökeni çok eski zamanlara, dayanan telepatinin o çağlarda insanların, telepatik yeteneklerini
günümüze dek çok daha iyi kullandıklarına dair çeşitli teoriler mevcuttur. Dünyanın sayılı
parapsikologlarından biri olan, parapsikolojiye büyük emekleri geçen Duke Üniversitesi
profesörlerinden Dr. Joshep B. Rhine, konuya İngilizce karşılığı olan Extra Sensory Perception yani
Duyular Ötesi İdrak ismini vermiştir. Rhine, yaptığı çalışmalar neticesinde telepatinin bilimsel olarak
da kanıtlanmasını sağlamıştır. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen araştırmalar sonucunda olay
Amerika'nın dışında, Rusya'da en ince ayrıntılarına kadar incelenmiştir ve de her iki
ülkenin beraberce yaptıkları deneylerin neticesinde olay bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış
oldu.
Antik çağlara dönecek olursak, yani günümüzden iki bin yıl öncesinde telepati konusunun Aristo ve
Çiçero tarafından da ele alındığını görmekteyiz. 1965 yılında yapılan bir seminerde olaylar dar bir
çerçeve içerisinde alındı ve hedefine ulaşamadı. Fakat 1969 yılında Los Angeles'da yapılan bir
başka seminerde ise son derece konuyla alakalı kararlar çıktı ve de ilginç gelişmeler yaşandı. Bu
konferansta telepatinin rüyalara olan bağlantısı ve düşünce nakillerinde heyecanların etkileşiminin
ne olduğu gibi pek çok konu işlendi. Sevindirici bir gelişim içinde, seminere katılan insanların hemen
hepsi de profesör olmalarına karşın, konular hakkında da hiçbir şekilde itirazda bulunmamalarıydı.