You are on page 1of 116

ktüel

Eylül - Ekim 2017 / 59 / 15 TL / Kıbrıs 17.5 TL

Gerçek ile Efsane Arasında


ANTİK DÜNYANIN

7 HARİKASI
KEOPS PİRAMİDİ
BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ
EFES ARTEMİS TAPINAĞI

59
ISSN 1307-5756

9 771307 575003

EFES ARTEMİS TAPINAĞI - ZEUS HEYKELİ - RODOS HEYKELİ - İSKENDERİYE FENERİ - HALİKARNAS MOZOLESİ - KEOPS PİRAMİDİ
2 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 3
Editörden...
HERAKLES LAHDİ İÇİN CENEVRE’DEYİZ!
Cenevre’deyiz... Kültür ve Turizm Eski Bakanımız Sayın Nabi Avcı, yanındaki
heyet ile birlikte kenti gezecek. Bakanın heyecanlı olduğunu çevresindekiler ile AKTÜEL ARKEOLOJI BASIN
YAYINCILIK TURIZM ORG. LTD. ŞTI
arasındaki keyili sohbetten anlamak mümkün. Bir kültür varlığının iadesi konu- www.aktuelarkeoloji.com.tr
sunda Avrupa’da bir ilk yaşanıyor. Bakan da bunun farkında... Cenevre paranın Yazı Işleri Müdürü Murat NAĞIŞ
olduğu gibi antik döneme ait eserler için de bir kaçakçılık merkezi. Yol boyunca muratnagis@aktuelarkeoloji.com.tr

antikacı dükkanına benzer birçok dükkan gözümüze çarpıyor. Bazıları oldukça Yayın Koordinatörü Ayşe TATAR
aysetatar@aktuelarkeoloji.com.tr
cesur. Bakan Avcı’nın dikkatini çekiyor ve cep telefonları ile eserlerin fotoğraları
Editör Deniz GENCEOLU
çekiliyor ve not alınıyor. denizgenceolu@aktuelarkeoloji.com.tr

Öğleden sonra UNESCO Genel Direktörü İrina Bokova, Cenevre Üniversitesi Görsel Yönetmen İsmail YILDIZ
grafik@aktuelarkeoloji.com.tr
Rektörü ve arkeoloji bölümü öğretim üyeleri ile yerel yöneticilerin de katılacağı
Fotoğraf Editörü Aykan ÖZENER
bir toplantı var. Konu UNESCO’yu da ilgilendiriyor. İrina Bokova daha önce bu fotograf@aktuelarkeoloji.com.tr
tür bir toplantıya katılmış mı bilmiyoruz ama UNESCO özellikle Doğu dünya- Bilişim Danışmanı JBM İnteractive
internet@aktuelarkeoloji.com.tr
sında yaşanan savaşlara ve eser kaçakçılığına ilgi çekiyor. Cenevreli yetkililer ve
üniversite, Herakles Lahdi’ni Türkiye’ye vermekten hem memnun hem üzgün. Çeviriler Ayşe TATAR
Deniz GENCEOLU
Yerel basın, halk ve yöneticiler çok heyecanlı. Herakles’in sergileneceği üniversite
ARKEOLOJI TRAVEL
binasına gidiyoruz. Kalabalık salonu doldurmuş durumda. Sırası ile birçok yöne- www.aktuelarkeolojitravel.com
tici konuşma yapıyor. İrina Bokova, Suriye ve Irak’ın arkeolojik eserleri ile ilgili
Turizm Projeleri
cesurca açıklamalar yapıyor. Bakan Avcı ise her zamanki gibi nazik ama açıkla- info@aktuelarkeoloji.com.tr
maları daha sert, “Anadolu son iki yüzyıldır soyuluyor!”.
Ben etrafımda Türkiye’den arkeoloji adına birilerini arıyorum. Türkiye’de lahit uz- ARKEOLOJI DÜKKANI
manı birçok bilim insanı var. Arkeoloji enstitüsü var. Bölge üzerine çalışan sayısız www.arkeolojidukkani.com
Proje Koordinatörü Gülfem ORANER
bilim adamı var. Çok önemli hocalar var. Ancak burada hiçbiri görünmüyor. He- gulfemoraner@arkeolojidukkani.com
rakles Lahdi iade edilecek ama bilim dünyasından hiç kimse yok. Kimse ilgi mi
göstermemiş, yoksa davet mi edilmemiş? Kültür ve Turizm Bakanının yanında AKTÜEL ARKEOLOJI YAYINLARI
birkaç akademisyenin olması daha güçlü bir ifade ortaya koymaz mıydı? Arkeo- www.aktuelarkeolojiyayinlari.com

lojiyi anlamak ve bütünsel olarak ona sahip çıkmak mı yoksa sadece bir eseri geri
almak mı önemliydi? Yazınsal ve Görsel Katkıda Bulunanlar
Büşra Atalar, Ece Velioğlu Yıldızcı, Isabelle Hairy, Kaan İren, Karen Polinger
Foster, Kenneth Lapatin, Nazlı Gürlek, Sabine Ladstaetter, Poul Pedersen,
Türkiye’ye dönüp Herakles Lahdi’nin akademi dünyasındaki yansımasına baktığı- Ursula Vedder, Zahi Hawass
mızda ise Bakanlığın umursamazlığının çok daha fazlasının arkeoloji camiasında
yaşandığını görmemek imkansızdı. Arkeoloji camiası konu ile ilgili hiçbir açık- Kapak Görseli
Dünyanın Yedi Harikası Kolaj
lama, heyecan, merak ve ilgi göstermemiş, umursamamıştı bile. Çok ilginç değil Aktüel Arkeoloji

mi? Önemli bir arkeolojik eser Türkiye’den çalınıyor, İsviçre’de yakalanıyor, İsviçre Yönetim Yeri
İstiklal Caddesi, Asmalı Mescit Mahallesi, Balyoz Sokak, Güzel
bu eserin Türkiye’ye ait olup olmadığını anlamak için Belçikalı bilim insanı Marc İşhanı, No.8 Kat.4 Beyoğlu 34430 İstanbul (+90) 212 244 25 02
Waelkens’ten rapor istiyor. Türkiye bu raporla eseri geri alıyor ama Türkiye’de aka- www.aktuelarkeoloji.com.tr - www.arkeolojidukkani.com
info@ aktuelarkeoloji.com.tr
demi dünyası sessiz.
Hasankeyf taşındı. Hasankeyf dinamitlendi. Arkeolojik alanlarda büyük bir ISSN 1307 5756
tahribat ve definecilik var ama kimse sorumlu değil. Likya’dan yol geçecek, Dağıtım YAYSAT
açıklama yok. Karadeniz’de birçok tahribat var ama tepki yok. Arkeolojik alana
Basım Yeri
santral yapılıyor, herkes sessiz. Bu, arkeolojinin akademik sahipsizliğinden baş- Şan Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
www.sanofset.com
ka ne olabilir ki? Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No:50 Kâğıthane / İstanbul
Tel: +90 212 289 24 24 / Sertifika No: 12049
Çok geç olmadan bu coğrafyaya sahip çıkmak hepimizin olduğu kadar arkeologla-
Yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir. Derginin Dili Türkçedir
rın da sorumluluğu. Onların güçlü sesine şimdi çok daha fazla ihtiyaç var. 2 aylık süreli yayınlanır, basın meslek ilkelerine uyar. Tarih, Kültür Sanat
Arkeoloji, konularında yayınlanır. Yayın çalışmaları ve yönetim- idari
İyi okumalar, MURAT NAĞIŞ çalışmalar kişilerin gönüllü katılımı ile gerçekleşmektedir. “Aktüel Arkeoloji
Dergisi’nin yayın projesi TÜPRAŞ’ın desteği ile sürdürülmektedir” .

4 Aktüel Arkeoloji
İÇİNDEKİLER
08 SERGİ 62 KENNETH LAPATIN
ANAMED’den Bir Kazı Hikayesi: Çatalhöyük Olympia’daki Zeus Heykeli
D̈nyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Olympia’daki
Zeus Heykeli, harikalar arasından kıta Yunanistan’da yer
10 HABER alan tek örnektir. Zeus Heykeli listedeki diğer harikalar
Herakles Lahdi Dönüyor gibi boyutu ile meşhur olsa da, aslında yedi harika
Yerleşik Hayatın Şafağında Bilinç ve arasında en k̈ç̈k olanıdır.
Yaratıcılık
Daskyleion’da Lydia Mutfağı 76 POUL PEDERSEN
Bodrum Halikarnas Mozolesi
Halikarnassos kentindeki en ̈nl̈ yapı, Mausolos’un
24 ZAHI HAWASS kendisi için kent merkezinde inşa ettirdiği devasa anıt
Keops Piramidi mezardır. Kurulan yeni kente tamamen ḧkmeder
Keops Piramidi, Khufu Piramidi veya B̈ÿk Piramit, Antik pozisyondaki Maussolleion, daha önce Batı Anadolu
D̈nyanın Yedi Harikası arasından g̈n̈m̈ze ulaşan tek kentlerinde eşi benzeri gör̈lmemiş ihtişamı ile tanrıların
eserdir. MS 9. ÿzyılda Mısır’a gelen Araplar şöyle tapınaklarına bile rakip olmuştur.
söyler: “İnsan zamandan korkar, zaman ise piramitlerden.”
88 URSULA VEDDER
38 KAREN POLINGER FOSTER Rodos Heykeli
Babil’in Asma Bahçeleri Rodos’a gelen bir ziyaretçinin gözleri, kente yaklaştığında
İlk olarak MÖ 3. binyıl başlarında iskan gören Babil, MÖ ilk olarak ̈nl̈ Rodos Heykeli’ni, Antik D̈nyanın Yedi
yaklaşık 1750’lerde, Hammurabi’nin ḧk̈mdarlık dönemi Harikası’ndan biri olan devasa tunç heykeli arar. Adaya
sırasında imparatorluk başkenti ilan edilerek, G̈ney ulaşım doğal olarak hava ve deniz yolu ile yapılmaktadır.
Mezopotamya’nın yeni gelişmekte olan k̈lẗrel ve dini
merkezi haline gelinceye kadar önemsiz bir yerleşmeydi.
100 ISABELLE HAIRY
52 SABINE LADSTÄTTER İskenderiye Feneri
Fransız gazetesi Le Figaro, 2015 yılında, çeşitli Mısır
Efes Artemis Tapınağı gazetelerinde çıkan haberleri derleyerek “Mısır,
Bug̈n, Efes (Ephesos) antik kentindeki Artemis Tapınağı İskenderiye Feneri’ni Yeniden İnşa Edecek!” manşetiyle
karşısında duran bir kişi, bu tapınağın bir zamanlar, anıtsal çıktı. İskenderiye’deki yerel ḧk̈met yıkılmış olan bu
boyutu ve ẗm ihtişamıyla, d̈nyanın en meşhuryapılarından d̈nya harikasını yeniden canlandırmak için öne s̈r̈len
biri olduğunu hayal etmekte zorlanır. birçok projeden yalnızca biriydi.

Aktüel Arkeoloji 5
6 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 7
ArkeoSergi

E N İ S E R G İ
’ D EN Y
ANA M
A
E
L
D
H ÖY Ü K
Ç AT Koç Ünive
Med e n iy e
rsitesi Ana
t le
dolu
ri Araştırm
a
NAMED),
Merkezi (A a
a t a lh ö y ü k Araştırm
Ç ir
25. yılını b
Projesi’nin
utluyor.
sergiyle k

a açılan “Bir
21 Haziran’d k”
i: Çatalhöyü
Kazı Hikâyes larını
loji meraklı
sergisi arkeo ğa
yıllık yolculu
tarihte 9 bin nya
NESCO Dü
çıkarıyor. U i
ı Listesi’n ek
d
Kültür Miras
te yürütülen
Çatalhöyük’
şmaları, üç
bilimsel çalı
dellemeyle
boyutlu mo
yeniden
buluntuları
a, kazı
canlandırm ı
lazer taramas
alanlarının
gerçeklik)
ve VR (sanal k
le Çatalhöyü
teknolojisiy n m esi
deneyimle
binalarının
f sergileme
gibi interakti rgi 25
le aktaran se
yöntemleriy oğlu,
k im ta ri h in e kadar Bey
E .
e açık kalacak
ANAMED’d
rihe sahip
9 bin yıllık ta
dağına alarak
yerleşmeyi o
lışmaların
arkeolojik ça
yanlarını
bilinmeyen

8 Aktüel Arkeoloji
en
lanmış 500’d
kadar yayım ,
ve kitap
fazla makale
u lu şt u ran hanesinde
ziyaretçiler le b
A N A MED Kütüp
3 yılından rı inceleme
sergide, 199 il g il ilere yayınla
Hodder yor.
itibaren Ian imkanı sağlı
ın d a yü rütülen
başkan lı ğ ştırma
ı ve b ilime Ç at alhöyük Ara
kazı çalışm al ar yürütülen
ze yd e k at k ıda P ro je si tarafından
evrensel dü şmaların
aş tı rmalar, bilimsel çalı
bulu n an ar üç boyutlu
l ve in te ra ktif u ru la n anlatımında
günce e başv seçili
e te k n ik le riyle yöntemlerin m odellemeyle
sergilem rımını yeniden
lıyo r. 2 5 Ekim’e serginin tasa lı k buluntuların
ak tarı M im ar yanı
ık k al acak sergide ise PATTU b er i üretilmesinin
kad ar aç ılın d an larında
er , ar k eo logların yaptı. 1997 y sıra kazı alan
ziyare tç il kazılar ın ın oktaların
ıl u la şt ığını Çatalhöyük g irilemeyen n
verilere n as nY ap ı ndiği zyıllar
ar la rd ak i an a sponsoru ola d et ay larının incele g ö rs el le şt irmek ve yü
ve laboratu v kılarının görüntüle ri
Kredi’nin kat lazer tarama birçok nesil
ya n d ır an bilimsel y rı ca , b oyu yaşamış
mer ak u
yanı sıra Arç
elik ’i n
ilk kez sergil
en iy or. A kurabilmek
et k il eş imli olarak u n d a h ak kında hayal
analiz le ri onsorl u ğ
rgide yer alan
V R ı olmaya
le ye b il iy o r. teknoloji sp i, se iç in il ham kaynağ
deneyim en serg r. Sergi
eş m esinin gerçekleştiril devam ediyo ek
Çatalhöyü k ye rl
dünyanın en
es k i çekleştirilec
n u n u an b ir in in süresince ger er,
25. kazı sezo nd dahalel
toplulukları sanatsal mü
ve Ia n Hodder ıl ık ta n tarım i eserleri
kutlay an avcı top lay ıc
ci n e ar k eo lojinin çeşitl
ınd a iş sü re altını
danışmanlığ to plumuna geç n as ıl te şvik ettiğinin
rginin ik ›teki
geliştirilen se ve so syoekonom çi ziyo r ve Çatalhöyük
u Tarkan nuna ışık ak için çağd

içeriği, Duyg at al hö yük organizasyo ya şamı anlam
n d e, Ç yürü tü le n r.
küratörlüğü tutmak için sunuyo
ar ın ın in ce le m e perspektiler
araştırm ac ıl al ar ı
araştırm
hazırlandı. r. klik) yeniden
katkılarıyla rg ileme fırsatı sunuyo (sanal gerçe
al ı se ileri
Deneyime d ay
ikâyesi: ası, ziyaretç
 “Bir Kazı H canlandırm
sergisinde cesinde
Çatalhöyük” bin yıllar ön
to p ra ğ a mesinde
ziyaretçiler,
malan ın
Ç at al höyük yerleş
ların a çıkarıyor.
an, buluntu bir yolculuğ
değdiği and k ay ıt
ılmasına, tırma
ortaya çıkar Güncel araş
k ça lı şm alarından ygulandığı
ve haz ırlı
i te k niklerin u in
rdak
laboratuvarla giye bir platform
sunan
ri n in b il manda
analizlerle ve
ci n e Ç at al h öyük; aynı za
yın süre dan fazla bir
dönüştüğü ya yarım yüzyıl
kadar geçiril
en tü m keolog,
n a sü re dir birçok ar
ımla rı yazar
araştırma ad g i araştırmacı,
iy o r. S er geçmişi
tanıklık ed en ve sanatçıya
a d er le n ek, yazmak,
kapsamınd e b u g üne düşünebilm
ü ze ri n
Çatalhöyük

Aktüel Arkeoloji 9
ArkeoHaber

Antalya’nın Aksu ilçesindeki Perge antik kenti nekropo-


lünde 1960 yıllarında kaçak kazılarla çıkarılıp yurt dışı-
na kaçırılan 2 bin 200 yıllık Herakles Lahdi, 2010 yılında
İsviçre’nin Cenevre Gümrüğü’nde serbest bölgede ele geçi-
rilir. Yedi yıldır devam eden hukuk mücadelesi ve ulusla-
rarası sözleşmeler neticesinde Herakles Lahdi Eylül ayında
Türkiye’ye iade edilecek.

C
enevre Savcılığı ve Antalya Dokimeion atölyesindeki figürler ile büyük
Cumhuriyet Başsavcılığı ta- ölçüde benzerlik gösteriyordu. İtalya’da,
rafından müşterek yürütülen özellikle de Roma’daki “Torre Nova” tipi la-
kapsamlı çalışmalar neticesin- hitler genellikle mitolojik konulu sahneler
de Herakles Lahdi’nin Perge antik kentinde ya da Eros figürleri ile bezelidir. Bu lahitler
bulunarak yurt dışına çıkarıldığına ilişkin ayrıca, Cenevre lahdinde bulunmayan ek
önemli delillere ulaşılır. Prof. Marc Wael- mimari süslemelerle de bezenmiştir. Do-
kens Herakles Lahdi’nin mermeri ve kö- layısıyla Cenevre’deki Herakles Lahdi’nin
keni üzerine 70 sayfalık bir rapor hazırlar. Roma’dan geldiği söylenemezdi. Herakles
Marc Waelkens’ın raporuna göre; Cenev- konulu Dokimeion üretimi lahitler, nere-
re’deki Herakles’in On İki Görevi’nin anla- deyse özel olarak Anadolu’da, özellikle de
tıldığı Dokimeion mermerinden yapılmış Perge’de bulunuyordu. Bu bilimsel kanıtlar
“Torre Nova” tipi lahit, Afyon yakınların- Herakles Lahdi’nin iadesi için önemli da-
daki ünlü Dokimeion (İscehisar) lahit atöl- yanaklardı ve böylece lahdin iadesine karar
yesinde üretilmiştir. Lahitler üzerindeki verildi. Herakles Lahdi 6 Eylül 2017’de ait
çömelmiş figürler, küçük heykel üreten bir olduğu topraklara dönüyor.

10 Aktüel Arkeoloji
Herakles Lahdi’nin İadesi: Hukuki Boyut

HERAKLES
LAHDİ DÖNÜYOR

Aktüel Arkeoloji 11
Ece VELİOĞLU YILDIZCI
Herakles Lahdi’nin İadesi:
Hukuki Boyut

1995’te Cenevre Serbest Ticaret Bölgesi’nde


(Les Ports Francs de Genève) gerçekleşen
bir olay İsviçre’nin kültür varlığı ticaretine
olan bakış açısını geri dönülmez bir şekilde
değiştirecekti. Kültür varlığı ticareti yapan
Giacomo Medici’nin depolarında ele geçi-
rilen çoğu İtalya kökenli binlerce kaçak ar-
keolojik eser, çeşitli belge ve fotoğralar, bu
ticaretin geldiği korkutucu boyutu gözler
önüne serdi. Uluslararası baskıların artma-
sıyla İsviçre, zedelenen itibarını da düzelt-
mek adına, harekete geçmeye karar verdi.
UNESCO’nun kültür varlıklarının kanun-
suz ticaretinin önlenmesine ilişkin 1970
Sözleşmesi’ni onayladı ve 2005’te bu söz-
leşmenin uygulama yasası (kısaca “Kültür
Varlıklarına İlişkin Federal Yasa”) yürürlü-
ğe girdi. Aynı zamanda mevcut yasalarda
(Gümrük Yasası gibi) revizyonlar yapıldı.
Eylül ayında ülkemize iade edilecek Herak-
les Lahdi’ne ilişkin hukuki süreci bu geniş
perspektite değerlendirmek faydalı ola-
caktır. Kültür Varlıklarına İlişkin Federal
Yasa, çalıntı kültür varlıklarının İsviçre’ye
ithalini ve ülke içinde alım ve satımını ya-
saklamaktadır. Serbest ticaret bölgelerinde
depolanan eserler de “ithal” kapsamına so-
kulmuştur. Ayrıca, bu depoların sahipleri-
ne (ve kullanıcılarına) envanter tutma gibi
ekstra yükümlülükler getirilmiştir. Güm-
rük idaresi depoları denetleyerek, envanter
bilgilerinin doğru olup olmadığını kontrol
etme yetkisine sahiptir. Herakles Lahdi de
2010’da böyle bir kontrol sırasında fark
edildi. Gümrük yetkilileri lahdin Perge’de
kaçak kazılarla ortaya çıkarılmış olabile-
ceğinden şüphe edip Cenevre Savcılığını
bilgilendirdi. Savcılık da deponun sahibi
şirkete karşı (Inanna Art Services) cezai bir
prosedür başlattı.
İsviçreli savcı Türkiye ve Cenevre’de yap-
tığı araştırmalar sonucu 2015’te lahdin
Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğine karar
verdi. Inanna Art Services bu karara Ce-

12 Aktüel Arkeoloji
nevre Adalet Mahkemesi (Cour de diğeri Almanca olmak üzere) teşek- Dolayısıyla Kültür Varlıklarına İliş-
Justice) nezdinde itiraz etse de, mah- kür mesajı yayınladı. Peki daha fazla- kin Federal Yasa’nın öngördüğü ikili
keme iade kararını onadı. Inanna Art sını yapabilir miyiz? Türkiye’de arke- anlaşmaların iadeyi kolaylaştırma-
Services en son çare olarak Federal olojik eser talanı süregelen bir sorun daki etkisi tartışmaya açıktır. Ancak
Mahkeme’ye başvurdu ancak, sebebi ve bu eserlerin yurtdışında satışı ma- hatırlatmak gerekir ki İsviçre bugüne
tam anlaşılamasa da, Mart 2017’de alesef devam etmekte. kadar, İtalya, Yunanistan, Kolombi-
başvurusunu geri çekti. Böylece iade Kültür Varlıklarına İlişkin Federal ya, Mısır, Çin, Kıbrıs ve Peru ile bu
kararı kesinleşmiş oldu. Yasa, UNESCO 1970 Sözleşmesi’ne kapsamda ikili anlaşmalar imzalamış
İsviçreli savcı iade kararının hukuki taraf ülkelerle ikili anlaşmalar imza- ve yürürlüğe koymuştur. Henüz doğ-
dayanağı olarak Kültür Varlıklarına lanmasını öngörüyor. İkili anlaşmala- rudan bu anlaşmalara dayalı bir iade
İlişkin Federal Yasa’yı göstermiştir. rın amacı, bir ülkeden diğerine yapı- gerçekleşmemiş olsa da, uzmanlar,
Esasen lahit yasanın yürürlük ta- lacak kültür varlığı ithalinin kontrol anlaşmaların dolaylı etkilerinin al-
rihi olan 2005’ten önce Perge’den altına alınması ve bu varlıkların hu- tını çizmektedir. Örneğin, ellerinde
kaçırılıp, İsviçre’ye gelmiştir. Ancak kuk dışı bir şekilde ithali söz konusu bu ülkelerden gelen kültür varlığı
koleksiyoncu Aboutaam ailesi ta- olduğunda özel bir dava yolu ile iade- bulunan bazı kişiler, kendiliğinden
rafından satın alınan lahit, 2003’de lerinin sağlanmasıdır (action en reto- bu eserleri İsviçre Kültür Ofisi’ne
İngiltere’ye restore edilmek üzere ur). Her ikili anlaşmada olduğu gibi, teslim etmiştir. Şüphesiz ki ikili bir
gönderildikten sonra 2009’da tekrar burada da taralar bazı tavizler ver- anlaşmanın varlığı, koleksiyoncu ve
İsviçre’ye giriş yapmıştır. Savcıya mek durumundadır. Örneğin iadeyi müzeleri de bu ülkelerden gelen eser-
göre bu ikinci giriş yukarıda bah- talep eden ülke, söz konusu eserin lerin alımında daha dikkatli olmaya
si geçen çalıntı kültür varlığı ithali anlaşmada belirlenen kültür varlığı zorlayacaktır. Ayrıca, ikili anlaşmalar
suçunu oluşturmaktadır. İlginçtir ki kategorilerinden birine girdiğini ve sayesinde İsviçre ve taraf ülkelerin
Cenevre Adalet Mahkemesi, Kültür anlaşmanın yürürlüğe girdikten son- yetkili birimleri düzenli bir iletişime
Varlıklarına İlişkin Federal Yasa’nın ra hukuk dışı bir şekilde İsviçre’ye gi- geçmiş ve bilgi alışverişi sağlamıştır.
sadece 2005’ten sonra gerçekleşen riş yaptığını ispatlar ise, iade zorunlu. İkili anlaşmaların bu fonksiyonları
kaçak kazılara uygulanacağından Ancak eseri elinde bulunduran kişi kültür varlığı kaçakçılığını engelle-
bahisle, bu yasayı kapsam dışı bul- iyi niyetli ise, iadeyi talep eden ülke mede vazgeçilmez unsurlardır.
muştur. Mahkemeye göre Abou- bu kişiye tazminat ödemek durumda. Umarız ki Herakles Lahdi’nin iadesi-
taam ailesinin eylemi İsviçre Ceza Ayrıca her halükarda, iade davasının nin yarattığı pozitif ortam İsviçre ve
Kanunu’nda düzenlenen suç eşya- eserin hukuk dışı bir şekilde ülkeden Türkiye arasında, halihazırda pazar-
sının satın alınması suçunu (recel) çıkışından itibaren 30 sene içinde lıkları süren ikili anlaşmanın imza-
oluşturmaktadır. Herakles Lahdi ka- açılması gerekmektedir. lanmasına vesile olur.
çak yollarla kazılmış ve Türkiye’nin
rızası dışında elinden çıkmıştır. So-
nuç olarak iade kararında bir deği-
şiklik olmamıştır.

İade tamam. Ya sonra?

Herakles Lahdi davası gösteriyor ki


Medici skandalından sonra İsviçre’de
kültür varlıklarının kanunsuz tica-
retini önleme adına olumlu adımlar
atılmıştır. Kültür Bakanlığımız da bu
süreçte İsviçreli makamların göster-
diği işbirliğinden etkilenmiş olsa ki,
temmuz ayında İsviçre’nin en yüksek
tirajlı iki gazetesinde (biri Fransızca

Aktüel Arkeoloji 13
ArkeoHaber

“Yerleşik
Çatalhöyük Örneği Üzerinden
Hayatın Şafağında Bilinç ve
Yaratıcılık” Konferansı

Psikolog ve filozoflarla bir araya gelen biyolog ve nörologlar, beynin


fonksiyonlarını nasıl yerine getirdiğini ve dünya deneyimlerimizin beynin fiziksel
yapısı tarafından nasıl yaratıldığını anlamak adına çeşitli çalışmalar yürütüyor.
Nazlı GÜRLEK kültürün arkeolojik kanıtları Cambridge Üniversitesi, McDonald

B
üzerinden Neolitik zihnini anlamaya Arkeolojik Araştırma Enstitüsünde
ugün son derece gerçekleşti. Yakın Doğu
çalışmak kulağa çılgınca gelse
popüler bir konu Neolitiğinde, Çatalhöyük Neolitik
de, aslında son derece ilginç bir
olan bilinç, birçokları yerleşmesinde meydana geldiği
araştırma konusu.
için hala büyük akademisyenlerce ileri sürülen
ölçüde gizemini “Yerleşik Hayatın Şafağında bilişsel değişim savının geçerli olup
korumakta. Psikolog ve filozolarla Bilinç ve Yaratıcılık” başlıklı, olmadığını araştırmayı ve alanda ele
bir araya gelen biyolog ve dört gün süren bir konferans, bu geçen yoğun maddi kültür öğelerini,
nörologlar, beynin fonksiyonlarını disiplinlerarası hedefi başarmaya günümüzün popüler bilinç ve
nasıl yerine getirdiğini ve dünya yönelik bir girişimde bulundu. Ian yaratıcılık konuları çerçevesinde
deneyimlerimizin beynin fiziksel Hodder tarafından, Çatalhöyük incelemeyi hedeleyen konferans,
yapısı tarafından nasıl yaratıldığını Araştırma Projesi üyesi Scott. R. Çatalhöyük Araştırma Projesi ile
anlamak adına çeşitli çalışmalar Haddow’un katkılarıyla düzenlenen çeşitli Yakın Doğu araştırmacıları ve
yürütüyor. Konunun karmaşıklığı ve Templeton Vakfı tarafından nöroloji, evrimsel psikoloji, bilişsel
göz önünde tutulduğunda, bilişsel finanse edilen konferans, 27- ve maddi kültür alanlarında uzman
bilimlerin yardımıyla maddi 30 Temmuz tarihleri arasında, bilim adamlarını bir araya getirerek,

14 Aktüel Arkeoloji
son derece verimli bir tartışma sebeplerinden birini, Yakın
ortamı yarattı. Doğu Neolitiğindeki
arkeolojik yerleşmeler
Hodder ve Haddow projeleri ve olayların
ile ilgili yaptıkları açıklamada, tarihlendirilmesindeki
aralarında Levi-Strauss, de Chardin belirsizlik olarak
ve Cauvin gibi bilim adamlarının da tanımlıyor. Uzman
bulunduğu çok sayıda akademisyen olmayan biri için bile
tarafından ileri sürülen, Neolitik kulağa son derece ilginç
Dönemde, Orta Doğu’da bilişsel bir gelen bu tanımlama,
değişimin gerçekleştiği savını, Yakın yerkürenin gitgide daha
Doğu Neolitiğinde yaygınlaşan çok izlenen ve tanınan,
yeni teknikler ve yaşam şekilleri ancak aynı zamanda
ışığında değerlendirerek geçerli spesifik kültürel ve toplumsal
bulduklarını belirtti. Bununla oluşumlar konusunda sıklıkla
birlikte, öne sürülen iddiaların göz ardı edilen bu bölgesindeki
yeterince sınanmadığını belirten tarihsel saptamalarda yapılan
Hodder ve Haddow şöyle söyledi: hataların ne denli derin köklü İnsan yüzlü kap. Oval biçimli bu kabın her iki
“Öne sürdükleri bilişsel değişimin olduğunu anlamamız açısından son
ucunda kabartma biçimli insan yüzü tasviri
ve uzun kenarlarında oyma şeklinde yapılmış
genel hatlarıyla yerleşik hayata derece önemli. Hodder ve Haddow, boğa başları bulunmaktadır. ©Jason Quinlan,
Çatalhöyük Araştırma Projesi.
geçiş ile teknoloji, ticaret ve takas öne sürülen iddiaların yeterince
alanlarındaki değişimler ve bir sınanmamasının bir diğer nedenini bakımından farklılık göstermiştir.”.
bütün olarak Neolitik Dönem Neolitikleşme sürecinin çok Dolayısıyla öne sürülen fikirlerin
maddi kültür ögelerindeki artış merkezli olması olarak tanımlıyor: çoğu, konuyu detaya girmeden,
ile ilişkili olduğunu varsayan bu “Meydana gelen süreçlerin çoğu ana hatlarıyla değerlendirdiğinden,
akademisyenler, bunlar arasındaki (örn. yerleşik hayat, tarım ve ve spesifik varsayımları Orta
herhangi bir spesifik ilişkiyi evcilleştirme), binlerce yıl önce Doğu’nun tamamına ait verilerle
incelememiş veya sınamamıştır.” gerçekleşmiş ve Orta Doğu’nun karşılaştırmadığından son derece
Hodder ve Haddow, bu eksikliğin farklı bölgelerinde nitelik ve hız sınırlı kalıyor.

Aktüel Arkeoloji 15
soyut sembollerde yüksek bilinç
seviyeleri, çanak çömlekteki
çeşitlilikte yüksek bir yaratıcılık
seviyesi ve gömüt ve figürinlerin
bölünebilir vücut parçalarında
bir tür dağınık benlik kavramı
tespit etti.
Hodder’ın Çatalhöyük üzerine
yaptığı giriş konuşmasının
ardından, Çatalhöyük Araştırma
Projesi üyeleri tarafından
hazırlanan sunumlarla devam eden
konferansta öne çıkan başlıklardan
bazıları şöyle: Lucy Bennison-
Chapman - Bilinç ve Yaratıcılığın
Göstergesi Olarak Küresel Biçimli
Kil Objeler, Sean Doyle – Mülkiyet
Kavramı ve Teknolojik Yeniliklerin
Göstergesi Olarak Obsidiyen
Araç Gereçler ve Obsidiyen
İşçiliği, Marek Baranski – Tuğla
Boyutları ve Mimari Düzenler,
Christopher Knüsel ve Scott
Haddow – İnsan Kalıntılarının
Anlamı, Milena Vasić – Kişisel
Süs Eşyaları. Konferans, Hans
Gebel’in Çatalhöyük ile diğer
yerleştirmeleri karşılaştırdığı
ve Colin Renfrew’ın erken
Ayı biçimli damga mühür. ©Jason Quinlan, Çatalhöyük Araştırma Projesi.
kentsel ve kent öncesi toplumlar
üzerine yaptığı sunumlarla
“Öne sürdükleri bilişsel değişimin genel hatlarıyla yerleşik devam etti. Konferansta ayrıca,
hayata geçiş ile teknoloji, ticaret ve takas alanlarındaki Fiona Coward’ın Maddi Kültür
ve Benlik Arasındaki İlişki,
değişimler ve bir bütün olarak Neolitik Dönem maddi Marion Benz’in Zaman Algısı,
kültür ögelerindeki artış ile ilişkili olduğunu varsayan Lisa Maher’in Epipaleolitik
ve Neolitik Dönemlerde En
akademisyenler, bunlar arasındaki herhangi bir spesifik Yapımı ve Topluluk ve Anna
ilişkiyi incelememiş veya sınamamıştır.” Fagan’ın Canlılık konusundaki
sunumları gibi çok çeşitli
Neolitik sekansının bir bölümüne ait yayılan bir kültürel yörüngeye sahip konularda, kuramsal sunumlar
büyük miktarda veri içeren bir erken Çatalhöyük yerleşmesi, bu konunun da yer aldı. Neolitik Dönemde
tarım topluluğu olan Çatalhöyük’ü incelenmesi bakımından son derece “insanın kültürel yaşam alanının”
ele alan bu konferans ise, bütünü uygun bir örnek teşkil ediyor. Farklı dönüşüme uğradığını savunan bir
bileşenlerinden biriyle karşılaştırmayı arkeolojik malzemeleri inceleyerek, sunum yapan Trevor Watkins’in
hedeleyerek farklı br strateji sunuyor. toplumsal bilinç üzerinde meydana yanı sıra, Olivier Nieuwenhuijse
Aslına bakılırsa, çok iyi belgelenmiş, gelen değişimleri tespit etmek için Yukarı Mezopotamya’nın Geç
büyük boyutlu ve uzun döneme birbirleriyle yarışan araştırmacılar, Neolitik Dönemini inceledi.

16 Aktüel Arkeoloji
Konferansın bilişsel bilimlere Bununla birlikte, sembolizmin yaratıcı olmamız gerektiği herkesçe
ayrılan son bölümünde ise, Paul her bir parçası, sanatın kendi bilinen bir gerçektir. Kendimize
Howard-Jones, John Sutton, doğasında var olan, hayal gücüne bir gelecek kurmak için geçmişi
Michael Wheeler ve Chris farklı bir şey sunma kapasitesinin anlamak gerektiği de aynı şekilde,
hornton bilişsel işlev ve oluşum maddi bir örneğidir. apaçık ortadadır.
konularında farklı yaklaşımlarda Dolayısıyla, bu konferans Belki de bu konferansın ortaya
bulunarak, arkeolojik malzeme kapsamında, yerleşmenin sembolik koyduğu en belirgin soru şudur;
üzerine varsayımların sınanması üretimine dikkat çekilmemesi, bunu görmeye hazır mıyız?
konusunda katılım sağladı. bana göre bu konunun özüne
Bazı durumlarda tartışmaları ulaşmak konusunda kaçırılmış bir
sonuca bağlamak zor olsa da, fırsattır. Bilimi aşan bu konunun,
“Meydana gelen
konferans bir bütün olarak, son sanatçıların ve sanat tarihçilerinin süreçlerin çoğu (örn.
derece zihin açıcı bir tartışma katkılarıyla ele alınması
ortamı sağladı. Bir bilim dalı gerekmektedir.
yerleşik hayat, tarım ve
kapsamında disiplinlerarası bir Sonuç olarak, bir Neolitik
evcilleştirme), binlerce
tartışma ortamı oluşturmanın ne yerleşme bağlamında ele alınan yıl önce gerçekleşmiş ve
denli karmaşık bir görev olduğu, bilinç ve yaratıcılık konusundaki
Ian Hodder tarafından tasarlanan bu disiplinlerarası konferansın,
Orta Doğu’nun farklı
bu projeyle daha da iyi anlaşıldı. Bu tarihin tam da bu döneminde bölgelerinde nitelik ve
konferans sayesinde, disiplinlerarası gerçekleşmesi hiç de tesadüf
uzman ve araştırmacıların hem değildir. Bilinç, bugün küresel
hız bakımından farklılık
kendi alanlarına eleştirel ve öz anlamda karmakarışık olmuş göstermiştir.”
düşünümsel bir bakış açısıyla dünyamızda nedensiz yere popüler
bakmaları hem de disiplinlerarası hale gelmiş değildir. Tarihin bu
düşüncenin önemi üzerine noktasında, kendimize bu dünyada
derinlemesine düşünmeleri bir gelecek kurmak için son derece
gerektiği iyice anlaşıldı.
Pişmiş toprak insan başı igürleri.
Konferans boyunca, Ian Hodder’ın ©Jason Quinlan, Çatalhöyük
Araştırma Projesi.
giriş konuşmasında yer alan kısa
bir bölüm dışında Çatalhöyük’ün
sanatsal ve sembolik dili konusuna
yer verilmemesi dikkat çeken
bir diğer konu oldu. 3 bin 500
ila 8 bin arasında değişen bir
nüfusa sahip olduğu düşünülen,
yaklaşık 13 hektarlık bir alana
yayılmış olan Çatalhöyük, duvar
resimleri, sıva kabartmaları,
heykeller ve yerleştirmeler gibi
biçimlerde ortaya çıkan yoğun
bir “sanatsal” odağı olan büyük
bir yerleşmedir. Çatalhöyük’teki
sembolik üretimin tamamı, ileri
bir bilişsel karmaşıklık ile yerleşme
sakinlerinin yaşadığı toplumsal
dünyanın karmaşıklığını yansıtan
bir soyutlama içermektedir.

Aktüel Arkeoloji 17
ArkeoHaber

DASKYLEİON’DA LYDİA MUTFAĞI

Daskyelion’un üzerine kurulduğu Hisartepe’nin havadan görünüşü

Efsaneye göre Daskyleion, ismini


Mermnad hanedanına mensup bir
Lydia soylusu olan Daskylos’tan alır.
Daskylos’un, Phrygia kökenli hatta
olasılıkla Daskyleionlu bir kadınla
evli olduğu anlatılır.
Kaan İREN-Büşra ATALAR
Altında Lydia Dönemi evreleri bulunan “Üç Odalı Yapı”

A
dını Lydia soylusu Bununla beraber arkeolojik veriler kadınla evli olduğu anlatılır.
Daskylos’tan aldığı MÖ 8. yüzyılda Phryglerin bölgeye Sardes’te yaşadıkları süre boyunca
söylenen Daskyleion, yerleşmesiyle yoğunlaşır. hrakların Lydia’nın yönetiminde, kraldan
günümüz Balıkesir bir kolu olan Phryglerin bölgedeki sonra en önemli güç durumuna
ili, Bandırma ilçesinin Ergili varlıklarını uzun zaman boyunca gelen Daskylos, bir suikast sonucu
mahallesinde yer alır. Kent, Manyas devam ettirdiği epigraik ve öldürülür. Bu sırada hamile olan
gölü yakınlarındaki Hisartepe arkeolojik verilerle desteklenmiştir. eşi, vatanı Phrygia’ya kaçarak,
mevkiinde konumlanmış, MÖ 7. yüzyılın başlarında, kentte babasıyla aynı ismi taşıyan oğlu
Anadolu’yu batıya bağlayan jeopolitik Lydia hakimiyeti görülmeye Daskylos’u dünyaya getirir. Eski
konumu, verimli toprakları ve yaban başlar. Efsaneye göre kent ismini adı Aphnitis olan Daskylitis Gölü
hayatıyla birçok kültüre ev sahipliği Mermnad hanedanına mensup bir (Manyas Gölü) kıyısındaki bu kentte
yapmış önemli bir merkezdir. Lydia soylusu olan Daskylos’tan doğan Daskylos, Kappadokialı bir
Kentte en erken yaşam izlerine alır. Daskylos’un, Phrygia kökenli kadından olan oğlu Gyges’i Sardes’e
MÖ 3. binden itibaren rastlanır. hatta olasılıkla Daskyleionlu bir gönderir. O sırada Lydia kralı olan

18 Aktüel Arkeoloji
Kandaules’i öldüren Gyges, Lydia Phryg, Lyd, Pers soylularının bölümü açığa çıkarılmıştır. Oda
tahtına geçer. Artık Mermnadlar yaşamları hakkında izler sunar. içinde Lydialıların pişirme, yeme-
hanedanın yönetimine geçen krallık Özellikle akropoliste “Kült Yolu” içme, dokuma gibi gündelik
bu dönemde yayılmacı bir politika olarak adlandırılan alan ve onun yaşama dair eylemlerine ışık
izleyerek geniş bir alanı kontrol çevresinde yapılan kazılarla tutacak pek çok buluntu elde
etmeye başlamıştır. MÖ 546 yılında çok sayıda adak çukuru, kutsal edilmiştir. Karşılaştırılabilecek
son Lydia kralı olan Kroisos’un aktivitelerin gerçekleştirildiği ve veriler Lydia’nın başkenti Sardes’teki
Büyük Kyros’a yenilmesiyle tüm yönetim öğelerini de içeren mimari kazı çalışmalarında tespit edilen
Anadolu Pers egemenliği altına yapılarla karşılaşılmıştır. Bunlar Lydia evlerinde de ele geçmiştir. Bu
girmiş ve çeşitli eyaletlere ayrılmıştır. arasında “Kült Yolu Yapı Kompleksi” evlerden ele geçen tüme yakın kaplar
Daskyleion da bu tarihten içinde değerlendirilen, kazı ekibi ve organik buluntular, Daskyleion
itibaren, Perslerin ele geçirdiği tarafından “Üç Odalı Yapı” olarak buluntuları ile ortak özellikler
toprakların kuzeybatısını yönetmek tanımlanan yapı, Lydia evrelerinin taşımaktadır.
için kurduğu önemli satraplık açıklanabilmesi açısından çok Yapılan kazı çalışmalarında, ana kaya
merkezlerinden biri olarak varlığını önemli buluntular vermiştir. üzerinde yükselen mutfağın farklı
sürdürmüştür. 2016 yılında Muğla ve İstanbul dönemlerde iki ayrı yangın evresi
Kentin akropolisi olarak üniversitelerinin ortaklaşa geçirdiği saptanmıştır. Ana kayaya
adlandırılan, seçkinlerin yaşadığı yürüttükleri çalışmalar sonucunda adak işlevli olarak açıldıkları bilinen
yukarı şehir, yapılan kazılarla söz konusu yapının altında Lydia çukurlar, işlevinin sonlandırılması
bulunmuş mimari kalıntılar ve Dönemine ait mekânlar olduğu sonrasında tesviye amacıyla
zengin küçük buluntularıyla anlaşılıp bu Lydia yapısının mutfak doldurulmuş, ana kayanın bazı

Mekânın ortasındaki ocak temizlenirken

Aktüel Arkeoloji 19
Ana kayaya adak
işlevli olarak
açıldıkları bilinen
çukurlar, işlevinin
sonlandırılması
sonrasında
doldurulmuştur.
Mekânın köşesine dayalı olan kerpiç ocak
izleri, çok sayıdaki çatı kiremidi;
yangın sırasında çatının çökmesiyle
dolabı yıktığı, kullanılan kapların da
bu dolaptan düşmüş olabileceğini
düşündürmüştür. Yangın sonrasında
tekrar düzenlenen alanın duvarlar
ile bölündüğü anlaşılmaktadır.
2007 yılında açılmaya başlanan
bir diğer ocak ise mekânın yeni
örülmüş doğu duvarına yaslıdır ve
bir sonraki evreye aittir. Bu sahanın
da önceki gibi bir yangınla tahrip
olduğu yoğun yanık tabaka ile
saptanmıştır. Ele geçen buluntular
arasında tüme yakın içki kapları
Mutfak mekânları ve anakayaya oyulmuş çukurlar
(skyphos), ve çok sayıda mutfak
kabı parçası dikkat çekicidir. MÖ
kısımları ise düzeltilerek mutfağı merhem kabı ve içki kapları, tahıl 550-540’a tarihlendirilen Attika
sınırlayan duvar için temel çukuru öğütme taşı, havan ve havaneli üretimi olan bir içki kabı (bantlı
oluşturulmuştur. Mekânı sınırlayan bulunmuştur. Bunların yanı kyliks), bu enkazın Perslerin bölgeye
duvar örgüsünde, yer yer son derece sıra, çok sayıda hayvan kemiği, gelişiyle aynı döneme denk geldiğini
sert bir taş olan andezit taşları istiridye kabukları, tohumlar ve göstermektedir. Bununla beraber bu
kullanılmıştır; buradan ele geçen balık kemikleri mekânın mutfak tahribe Perslerden ikinci bir mutfak
Lydia kültürüne ait seramik parçaları olduğunu kanıtlamaktadır. yangınının sebep olması daha
da duvarın Lydia Dönemine Ayrıca, çok sayıda ele geçen muhtemeldir.
ait olduğunu kanıtlamıştır. ağırşak, dokumacılığın da aynı Ele geçen buluntular, Arkeometrik
Yapılan kazı çalışmaları sırasında mekânda devam ettiğine işaret çalışmalar sonrasında,
mekânın tam ortasında, kerpiç eder. Buluntulardan yola çıkılarak Daskyleion’un Lydia dönemine
bloklardan yapılmış U biçimli bir MÖ geç 7. ya da erken 6. yüzyıla ait mutfak kültürünü, kullanılan
ocak bulunmuştur. Fırına zemin tarihlendirilebilen bu evre, yoğun mutfak kaplarının yanı sıra
oluşturan kerpiç taban üzerinde yanık izleri, yanmış seramik, tohum, beslenme ve pişirme alışkanlıklarını
in situ durumda tüme yakın çeşitli kemik ve karbon parçalarından aydınlatmaya yardımcı olacaktır.
formlarda pişirme kapları, Lydia anlaşıldığı kadarıyla, bir yangın ile Alandaki arkeolojik çalışmalar halen
kültürüne ait “lydion” adı verilen son bulmuştur. Mekândaki kerpiç devam etmektedir.

20 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 21
22 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 23
1
m i d i , Khufu
Pira
Keops ize’nin Büyük
a m i d i veya G larak bilinir
Pi r di o
Pirami Piram idi
i, Khufu
a r ı a rasında ira m id
Keops P k Piramit, Antik sından
harika l
rdir
Dünya laşan tek ese yü ra
g ü n ü m üze u veya Bü Yedi Harikası a . MS 9.
da ın dir
1 5 6 0 civarın Dünyan ulaşan tek eser r şöyle
51 - için ze pla
MÖ 25 ravunu Khufu tır günümü ısır’a gelen Ara kar,
Mısır i ış
yapılm M
yüzyılda an zamandan k
or
İns
e k l i ğ i n dedir. söyler: “ piramitlerden.”
s se
,5 m e tre yük un yapıdır zaman i
146 uz
n y a p ımı en
İnsa r
y ı l s ü rmüştü
20
Yapımı
i ç a l ı ş mıştır
işç
10 bin
a n f a z la taş
nd
2 milyo ullanılmıştır
k
ANTİ
HAR İ
K
K
D
A
Ü
S
N
I
Y AN I
7
N

Aktüel Arkeoloji 25
Zahi HAWASS

Antik Mısırlılar Kral


Khufu’nun dünyada Horus
olduğuna, öldüğünde ise
Tanrı Ra’ya dönüştüğüne
inanıyorlardı.

K
eops Piramidi, Mısır firavunu Khufu
adına bir anıtsal mezar olarak inşa
edilmiştir. Khufu, Dördüncü Hanedanın
ilk kralı olan ve kendisinin de dört
piramidi bulunan Mısır Firavunu Sneferu’nun
oğludur. Büyük Piramit’in doğusundaki bir
mezar odasında, Kral Khufu’nun annesi Kraliçe
Hetepheres’e ait cenaze eşyaları bulunmuş ancak
cenazenin kendisi bulunamamıştır. Kral Khufu’nun
en az üç eşi olduğu bilinmektedir. Bunlardan ikisi,
Büyük Piramit’in doğusundaki, Kraliçe Piramitleri
adıyla anılan daha küçük piramitler içerisine
gömülmüştür. Bu kısımdaki üç piramitten ortada yer
alan G1-b adlı piramidin Kraliçe Meritites’e, G1-c
adlı piramidin Kraliçe Henutsen’e, yine bu bölümde
yer alan G1-a adlı piramidin ise Khufu’nun annesi
Kraliçe Hetepheres’a ait olduğu bilinmektedir ancak
Kraliçe Hetepheres’in mezar eşyaları Birinci Ara
Dönem (MÖ 2216-2025) sırasında yakındaki bir
başka mezar odasına taşınmıştır. Bu mezar odası ve
içerisindeki eşyalar ise 1924 yılında George Reisner
tarafından keşfedilmiştir.
Kral Khufu, “Koruyucu Tanrı Khufu” anlamına
gelen Khnum-Khufu ismiyle de bilinmektedir.
Büyük Piramit içerisindeki Kral Odası’nın üzerinde
konumlanan beş odacık içerisindeki yazıtlardan
bilinen bu isme ayrıca piramidin batısında yer
alan resmi memurların mezarlarında ve piramidin
doğusunda yer alan asillerin mezarlarında da
rastlanmıştır. Khnum Khufu ismi ayrıca, güneyde
Abu Simbel yakınlarındaki diorit taş ocaklarındaki
kayalar üzerindeki ve Sinai’deki Wadi Maghara ile
Batı Çölü’ndeki kaya yüzeylerindeki yazıtlardan da
bilinmektedir.
Şimdiye kadar Kral Khufu’ya ait olduğu kesin olarak
bilinen yalnızca bir heykel bulunmuştur. Abidos’taki
Khenti-imentiu Tapınağı içerisinde bulunan,

26 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 27
Gize platosu.
Büyük Piramit’in doğusunda yer alan Kraliçe Piramitleri.

fildişinden yapılmış heykel yalnızca MÖ 5. yüzyıl ortalarında Mısır’a


7,5 santimetre uzunluğundadır. gelen, “tarihin babası” Herodotos,
Heykel oturur pozisyonda Grekçe adıyla Keops olarak söz
betimlenmiştir. Aşağı Mısır’a özgü ettiği Kral Khufu hakkında birçok
bir taç takmakta olan heykelin hikaye anlatır. Herodotos, Keops’un
üzerinde Horus ismi “Medjedu” tapınakları kapatan ve tanrılara
yazılıdır. adaklar sunulmasını engelleyen
Khufu’nun ismi ayrıca, Westcar kötü bir hükümdar olduğunu ve
Papirüsü’nde kaydedilmiş bir Orta ayrıca piramidin yapımında köleleri
Krallık öyküsünde de geçer. Bu kullandığını söyler. Ptolemaios
hikayeye göre Khufu sarayında Döneminde (MÖ 3. yüzyıl) yaşamış
oturduğu ve mezar odasını nasıl Mısırlı rahip Manetho, Khufu’nun
inşa edeceğini düşündüğü bir Mısırlılar için kutsal sayılan bir
sırada oğullarından biri ona Djedi kitap yazdığını kaydeder.
adında bir büyücüyü tanıdığını Torino Papirüsü’ne (Yeni Krallık
söyler. Bu büyücü Bilgelik Tanrısı Dönemine tarihlenen ve Mısır
Gize platosu ve piramitlerin genel görüntüsü.
hoth’un sırlarını bilmektedir ve hükümdarlarının birçoğunun isim
krala, mezar odasını nasıl inşa ve hükümdarlık sürelerini kaydeden
edeceği konusunda tavsiyelerde parçalar halindeki bir belge) göre, “mafet” ) bulunduğu bir alan olup,
bulunabileceğini söylemektedir. Khufu 23 yıl boyunca hüküm buraya boya için seferler yapıldığı
Ancak, büyücü Khufu’ya bu sürmüştür. Ancak yakın zamanda bilinmektedir. Bu bölgede bulunan
bilgiyi vermeyi reddeder çünkü Djedefre’nin Su Dağı olarak yazıt, Khufu’nun hükümdarlığının
Tanrı hoth’un sırlarının yeni bilinen alanda bulunan önemli 13. öküz sayma yılı olduğundan
bir hanedanlık tarafından bir yazıt, Khufu’nun hükümdarlık bahseder. Antik Mısırlıların vergileme
öğrenilmesini istemez. Kral süresinin Torino Papirüsü’nden işlemleri için öküzleri saydıkları
Khufu’nun ismi 26. Hanedanlık farklı olabileceğini göstermektedir. ve bu işlemin her iki yılda bir
Döneminde (MÖ 664-525) bile Babası Khufu’nun ölümü ardından gerçekleştiği bilinmektedir. Bir kralın
hatırlanmakta ve kendisine tanrı tahta geçen Djedefre, Gize hükümdarlık süresi öküz sayma sayısı
gibi ibadet edilmektedir. Gize’de, bu Platosu’nun kuzeyindeki Abu- ile belirlenir. Dolayısıyla Khufu’nun
hanedanlık döneminde Khufu’nun Rawash’ta bir piramit inşa etmiştir. hükümdarlığının 13. öküz sayma yılı
kültünün devam ettirildiğine işaret Djedefre’nin Su Dağı olarak denildiğinde, bu onun tahttaki 26.
eden bulgular içeren rahip mezarları bilinen alan, yazı için kullanılan yılı olduğu anlamına gelmektedir.
bulunmuştur. kırmızı boyanın (Antik Mısırca Yazıttan elde edilen bu bilgi, Torino

28 Aktüel Arkeoloji
kullanmaktadır. Papirüste ayrıca,
Khufu’nun hükümdarlığının 13.
öküz sayma yılından bir sonraki
yıldan da bahsedilmektedir. Bu,
Khufu için bilinen son tarihtir.
Birçok akademisyen bugün,
Khufu’nun hükümdarlığının 30-
32 yıl sürmüş olabileceğini öne
sürmektedir. Bana göre, bu süre daha
da uzun olabilir.

Büyük Piramit
Yaklaşık 5.3 hektarlık bir alanı
kaplayan Büyük Piramit’in her bir
kenarı 230 metre uzunluğundadır.
Orijinal yüksekliği 146.5 metre
uzunluğundaki piramidin
günümüzdeki yüksekliği ise
137 metre olarak ölçülmektedir.
Piramidin özgün taban çizgisi
921.44 metre olup, 51 derece,
51 dakikalık bir eğime sahiptir.
Piramidin yapımında yaklaşık 2.3
milyon adet taş kullanıldığı öne
sürülmektedir ancak bugüne kadar
yaptığım araştırmalarda bu sayının
nasıl hesaplandığı konusunda
herhangi bir kanıta ulaşamadım.
Bana göre piramidin yapımında
en fazla 1 milyon taş kullanılmış
olmalıdır.
Khufu Piramidi, 5 derecelik ufak
Papirüsü’nde yer alan listeyi yapan kardeşi Ankhhaf ’ın, Gize Platosu’nun bir sapma haricinde, neredeyse
yazmanların Kral Khufu’nun girişindeki bir bölgeyi temsil ettiği tamamen gerçek kuzeye
hükümdarlık süresini doğru düşünülen “havuzun ağzı” anlamına hizalanmıştır. Köşelerin yükseltileri
hesaplamadığını göstermektedir. gelen “ra-she” adındaki bir yerden 2.1 santimetrelik bir fark dışında
sorumlu olduğundan bahseder. eşittir. Piramidin kenarları arasında
Kral Khufu’nun hükümdarlık
Bu bölgenin, İskenderiye Limanı 4.4 santimetrelik önemsiz bir fark,
yıllarına tarihlenen bir diğer önemli
gibi işlek bir yer olduğunu, yiyecek köşelerinde ise yalnızca 2 derece 40
papirüs belge, Sinai’deki Wadi el-Jarf
dakikalık bir fark vardır.
bölgesinde bulunmuştur. Bu belge, stokları ve bazalt, granit, kireçtaşı
Merer adlı bir işçi gözetmeninin gibi taşlar ile bölgeye sık sık giriş çıkış Piramidin orijinal girişi
günlükleridir. Merer, bir grup işçiyi yapan işçiler olduğunu düşünebiliriz. kuzey cephesinde,
piramit inşaatının son aşaması Günlüklerinde ayrıca Khufu’nun Abbasi Halifesi Harun
sırasında, piramidin kaplamasında isminden ve piramidinden de söz Reşid’in oğlu El-
kullanılacak iyi kalite, beyaz eden Merer, başka kaynaklardan Memun’un askerleri
kireçtaşını taşımakla görevlendirir. da bilinen “Akhet-Khufu” veya tarafından açılan ve El-
Merer günlüklerinde Khufu’nun üvey “Khufu’nun Uku” isimlerini Memun girişi olarak bilinen
Mısır prensi Ankhaf.

Aktüel Arkeoloji 29
oyuğun altında yer alır. Girişten bir tavana sahip Büyük Galeri’ye, akademisyenler bunların gökyüzünü
sonra, İniş Dehlizi adı verilen bir buradan da, her biri 40 ton incelemek için kullanılan teleskoplar
dehlizden geçilerek piramidin 100 ağırlığında 9 granit blok ile çevrili olduğunu öne sürmektedir.
metre aşağısındaki tamamlanmamış Kral Odası’na ulaşılmaktadır. Kral Stadelmann, kanalların ölen kralın
odaya ulaşılır. İniş Dehlizi’nin bir Odası’nda granitten yapılmış, ruhunun cennete yükselişi için
yerinde, tavan kısmında bulunan kırmızı renkte bir lahit yer alır. açılmış yollar olabileceğini öne sürer.
bir açıklıktan Kraliçe Odası’na çıkan Kral Odası’nın üzerinde, piramidin Piramit içerisindeki nem oranı
bir Çıkış Dehlizi’ne geçilir. Kraliçe ağırlığının tavan üzerinde yaptığı yüzde 80’e ulaştığı bir sırada bu
Odası’nın doğu duvarında, büyük baskıyı azaltmak amacıyla yapılmış, kanalları inceledik. İnceleme
olasılıkla bir heykelin yerleştirildiği granitten yontulmuş 5 odacık sırasında, her gün piramidi ziyaret
bir niş bulunmaktadır. Odanın yer alır. Odacıklardan birinde, eden binlerce turistin aldığı nefesten
duvarlarında, dışarıya doğru devam piramit inşaatında çalışmış bir kaynaklanan tuz oluşumlarını
eden havalandırma kanalları işçi ekibinin isimlerinden oluşan temizlememiz gerekti. Bu işlem
bulunmaktadır ancak bu kanalların bir yazıt bulunmaktadır. Odanın için görevlendirdiğimiz Rudolf
piramidin dış yüzeyine kadar duvarlarında, her biri 20’ye 20 Gantennbrink, “Yolların Açıcısı”
uzanmadığı tespit edilmiştir. santimetre boyutlarında, dışarıya anlamına gelen ve adını bir Mısır
Kraliçe Odası’nın seviyesinde açılan havalandırma kanalları yer tanrısından alan “Upuat” adında
bulunan bir Çıkış Dehlizi’nin almaktadır. Havalandırma kanalları bir robot tasarladı. Robotu Kral
devamında, 47 metre uzunluğunda, adı verilen bu kanallar ile ilgili Odası’nın kanalları içerisine
8.50 metre yüksekliğinde, çıkmalı birçok farklı görüş mevcuttur. Kimi gönderdiğimizde, piramidi

Herodotos, Keops’un tapınakları kapatan ve tanrılara adaklar sunulmasını


engelleyen kötü bir hükümdar olduğunu ve ayrıca piramidin yapımında
köleleri kullandığını söyler. Mısırlı rahip Manetho, Khufu’nun Mısırlılar
için kutsal sayılan bir kitap yazdığından bahseder.
Gize platosu ve piramitlerin genel görüntüsü.

30 Aktüel Arkeoloji
oluşturan taş blokların birbirlerine
nasıl bağlandıklarını görebildik.
Daha sonra, Kraliçe Odası’nda
bulunan kanalları da inceledik.
Robot, Kraliçe Odası’nın kuzey
kanalı içerisinde ilerlediği sırada,
kanalın kavis yapması nedeniyle
bir noktadan sonra daha fazla
ileri gidememiştir. Robotu
Kraliçe Odası’nın güney kanalını
incelemek için gönderdiğimizde
ise, 60 metre ilerledikten
sonra, önüne çıkan ve üzerinde
bakırdan iki kulp bulunan bir
taş plaka nedeniyle daha fazla
ilerleyemediğini kaydettik.
National Geographic Society
araştırmacısı olarak görev yaptığım
dönemde, topluluk tarafından
tasarlanan “Piramit Gezgin”i
adındaki yeni robot ile incelemelere
devam ettik. İncelemelerde ilk
olarak, Kraliçe Odası’nın güney
kanalında karşılaştığımız taş plaka
üzerinde 1.1 santimetre çapında
bir delik açtık ve kamerayı içeri
gönderdik. Kanalda ilerleyen
robot bu kez ikinci bir taş plaka
ile karşılaştı. İlk kapıdan 21
santimetre mesafede bulunan
ikinci plaka üzerinde bakır
kulplar yoktu. Daha sonra, kuzey Büyük Gize Piramidi odası ve lahit. Mısır, 19 yüzyıl.
kanalına yeniden gönderdiğimiz Khufu Geçidi
robot, önceki robotun kavis
yüzünden ilerleyemediği alanda
ilerledi. Böylelikle kanalın Büyük
Galeri’ye denk gelmemek adına
kuzey yönünde 8 metre boyunca
kıvrıldığını tespit ettik. Kanalda
ilerleyen robot, 60 metrelik
bir mesafeyi kat ettikten sonra
üzerinde bakır kulplar bulunan bir
diğer kapıya ulaştı.
Şu sıralar ise, İngiliz bir ekip ile,
adını Westcar Papirüsü’nde bahsi
geçen, Kral Khufu ile tanışmış
büyücüden alan “Djedi” adındaki
bir robot ile çalışıyoruz. Hong
Konglu bir dişçi tarafından

Aktüel Arkeoloji 31
tasarlanan bu yeni robot ile piramitlerde rastlamıyoruz? Ayrıca, piramidinde neden üç mezar odası
Khufu’nun piramitlerinin sırlarını neden Kral Odası’ndaki kanallarda bulunuyor? Kral neden, Sneferu
aydınlatmayı hedeliyoruz. Benim kapılar yok? Mantık çerçevesinde haricindeki tüm diğer Eski Krallık
fikrimi sorarsanız, Khufu’nun mezar düşündüğümüzde bu kapıların kralın Dönemi kralları gibi, piramidin
odası hala piramidin içinde bir gömülü olduğu yerde bulunmaları altındaki odaya gömülmedi? Bana
yerlerde gizli. Bu yeni araştırmanın gerekir. Eğer bu önerme doğruysa, sorarsanız, Khufu hükümdarlığının 5.
ileri aşamalarında bu odayı bulmayı Khufu’nun gerçek mezar odası hala yılında, yeni kültünün uygulanacağı
dört gözle bekliyorum. piramit içerisinde bir yerlerde gizli bir yer sağlamak amacıyla piramit
Büyük Piramit içinde keşfettiğimiz olabilir. kompleksinin mimarisini değiştirmiş
bu kapıların varlığı beraberinde Bugün hala, Kral Khufu’nun ve olabilir. Antik Mısırlılar kralın
birçok soruyu getirdi. Bu konudaki mimarlarının geride bıraktığı dünyada Horus olduğuna,
önerilerden biri, bu kapıların kralın bu kompleksi anlamaya öldüğünde ise Tanrı Ra’ya
öteki dünyaya yolculuğu sırasında çalışıyoruz. Kral dönüştüğüne inanıyorlardı.
yüzleşmesi gereken zorluklar Khufu’nun Khufu yeni dinini
olabileceği. Piramit Metinleri olarak duyurduktan sonra,
bilinen cenaze metinlerinde, kralın kendini Tanrı Ra
öteki dünyaya yolculuğu sırasında ile bağdaştırmak
kapı sürgüleri ile yüzleşeceği amacıyla mezar
yazmaktadır. Bu belki de, üzerinde odasının
bakır kulplar bulunan kapılara inşaatını
yapılan bir gönderme olabilir.
Öte yandan, eğer bu varsayım
doğruysa, bu kulplara
neden yalnızca Khufu
Piramidi’nde
rastlıyoruz
da diğer

32 Aktüel Arkeoloji
durdurarak, piramit içerisine genişletilmiş ve kral geçidine yeni bir doğmakta ve batmakta olan babası,
gömülmeyi tercih etmiş olabilir. eksen verilmişti. Güneş Tanrısı Khufu’ya adaklar
Kralın piramidi, “Khufu’nun Uku” vermekte olan bir sfenks olarak
Khufu’nun oğlu Kefren tarafından
anlamına gelen “Akhet-Khufu” ismiyle işlenmiştir. Tapınağın doğu kenarında
yaptırılan Büyük Gize Sfenksi,
anılmaktadır. Güneş Tanrısı Ra ise doğan güneş ritüeli için, batı kenarında
Kefren’i Horus olarak tasvir eden ve
ufukta yer alan tek varlıktır. Belki de, ise batan güneş ritüeli için birer niş
ön patileri ile Sfenks Tapınağı’nda
Khufu’nun piramit kompleksinde yer bulunmaktadır.
alan Yukarı Tapınak Khufu’nun piramidi ile bağlantılı
bu doğrultuda yaklaşık 14 mimari birim
bulunmaktadır. Piramidin kendisinin
de dahil olduğu bu birimler
arasında, 5 tekne çukuru, bir
yukarı tapınak, bir çevre
duvarı, bir geçit yolu, bir
aşağı tapınak, piramit kenti,
“ra-she” adı verilen bölge,
saray, çeşitli mülkler, bir
liman ve inşaatta çalışan
işçilere ait bir köy yer
almaktadır. Piramit
kompleksinde yer alan
yapıların her biri
kralın kültünün
sürdürülmesinde
rol oynamış
olmalıdır.
Piramidin
güneyindeki
dikdörtgen çukurlar
içerisinde bulunan
iki tekneden ilki
1950’lerde kazılarak
ortaya çıkarılmış ve
restorasyon geçirmiştir.

Khufu’nun oğlu Kefren tarafından


yaptırılan Büyük Gize Sfenksi.
Kefren’i Horus olarak tasvir eden ve
ön ayakları ile Sfenks Tapınağı’nda
doğmakta ve batmakta olan babası,
Güneş Tanrısı Khufu’ya adaklar veren
bir sfenks olarak işlenmiştir.

Aktüel Arkeoloji 33
Teknelerden ikincisinin restorasyonu ve gece gezintilerinde bindiği güneş oldukları düşünülmektedir. Kral,
ise bugün Japon bir ekip tarafından tekneleri olarak biliniyor. Kralın, bu iki tekneye Yukarı ve Aşağı
yapılıyor. Japon ekip tarafından ikinci teknenin küreklerini tehlikeli, Mısır’ı kontrol altında tutmak için
çukurda sürdürülen çalışmalarda, yabani yaratıkları öldürmek için ihtiyaç duymaktadır. Beşinci tekne
parçalarına ayrılmış teknenin kullandığına inanılıyor. Bana ise Hathor’un Gize’deki kültü ile
yanı sıra, Djedefre’nin kartuşları sorarsanız, Khufu’nun ruhu, Ra ilişkilidir.
ile bakırdan yapılmış çeşitli araç gibi, Kral Odası’nın içerisindeki
Büyük Piramit’in güneydoğu
gereçlere ulaşıldı. Buluntuların, Merer kanallardan geçerek teknelere
ulaşıyordu. Piramit kompleksinde, köşesinde yer alan küçük piramit,
ve ekibinin Sinai’den getirdiği araç bana göre, Kral Sed ile veya kralın
gereçler olabileceği düşünülüyor. ana kaya içerisine oyulmuş, her biri
tekne gövdesine benzer forma sahip, hala İki Ülke’ye hükmedebildiğini
Bu teknelerin her ikisi de, kralın, üç çukur daha mevcuttur. Bunlardan gösteren Yıldönümü Şenlikleri ile
Güneş Tanrısı Ra gibi, bu dünyada ikisi doğuda yer almaktadır ve ilişkilidir. Bu piramit, T-biçimli
ve öteki dünyadaki göklerde gündüz kralın Horus kimliği ile ilişkili bir yeraltı odasına açılan bir giriş

Kral Khufu, “Koruyucu


Tanrı Khufu” anlamına gelen
Khnum-Khufu ismiyle de
bilinmektedir. Büyük Piramit
içerisindeki Kral Odası’nın
üzerinde konumlanan
beş odacık içerisinde bu
ismin yer aldığı bir yazıt
keşfedilmiştir.
Piramitlerde çalışan işçilerin mezarları.

34 Aktüel Arkeoloji
Keops Piramidi

koridoruna sahiptir. Bu odanın,


kralın giysilerini ve tacını bıraktığı
ve evrensel tanrının kendisinden
talep ettiği tüm görevleri yerine
getirdiğini gösteren ritüel danslar
sırasında kullandığı eteği giydiği
bir giyinme odası olabileceği
görüşündeyim.
Gize’deki mezarlardan birinde
bulunan yazıtta, Djedkare-Isesi’nin
piramidi yakınlarındaki sarayında
yaşadığı yazmaktadır. Bu yazıttan
yola çıkarak, kralın sarayının da
Gize’de olduğu kanaatindeyim.
Zahi Hawass boşluktan kral odasına bakarken.
Buradan hareketle, kralın Mısır’ı
piramit kompleksinin bulunduğu
alandan yönetmiş olduğu ve Yukarı Mezarlık olmak üzere iki ayrı keşfi, piramidin yapımında çalışan
Gize’nin de kent merkezi olduğunu bölümden oluştuğunu belirledik. kişilerin köleler olmadığını, Mısırlılar
düşünebiliriz. Kazılar sırasında Mark Lehner, Aşağı olduğunu kanıtlamaktadır.
Yaptığımız kazılar sırasında Büyük Mezarlık’ın doğusunda bir ekmek Büyük Piramit’in yapımında
Gize Sfenksi’nin güneyinde, pişirme alanı, bir tuzlanmış balık kullanılan taşlar, Büyük Piramit’in
piramit inşaatında çalışan işçilere ayıklama alanı ve işçiler için bir yaşam temelinin güneyinde ve Khufu’nun
ait bir köy ve mezarlar keşfettik. alanı keşfetti. Piramit inşaatında oğlu Kefren için inşa edilen ikinci
Mezarlığın, inşaatta taş taşımakla yaklaşık 10.000 işçinin çalışmış piramidin doğusunda bulunan taş
görevli işçilere ait mezarların olması gerektiği kanaatindeyim. ocaklarından çıkarılmıştır. Piramidin
bulunduğu bir Aşağı Mezarlık ile Antik Mısır’da kölelerin piramitlerin ana çekirdeğini oluşturan tüm taşlar
piramidin köşelerinin belirlenmesi yakınına gömülmesine ve sonsuzluk bu ocaklardan gelmektedir ancak
gibi daha hassas işçilik ve ustalık için kendi mezarlarını hazırlamalarına piramit yüzeyinin kaplamasında
gerektiren işlerde çalışan işçilere izin verilmediği bilindiğinden, kullanılan yüksek kalite beyaz taşlar,
ait mezarların bulunduğu bir işçilere ait bu köy ve mezarların Tura taş ocağından getirilmiştir.

Aktüel Arkeoloji 35
Taşları piramidin üzerine taşımak piramidin karşısına geçerek,
için kullanılan rampa, iri kireçtaşı işçilerin kapak taşını piramidin
ve kerpiç parçaları kullanılarak inşa tepesine yerleştirmelerini izledikleri
edilmiştir ve piramidin güneydoğu bilinmektedir. Beyaz ve altın sarısı
köşesinde yer almaktadır. Piramidin renginde bir kaplamaya sahip olan,
kare biçimli temelinin yaklaşık 8 “Pyramidion” adı verilen kapak taşı
metrelik bir kısmı sert ana kaya yerine konulduğunda, bu piramidin
içerisine oyulmuştur. Taşların tamamlandığı anlamına gelmektedir.
taşınması için kurulan rampaların, Böylece, Mısır’ın dört bir yanından
piramidin içerisine değil dışarısına gelen halk piramidin tamamlanışını
yerleştirildiği anlaşılmaktadır. ve kralın tanrıya dönüşümünü
Piramit inşaatı tamamlandıktan kutlamaktadır.
sonra kral, vezirler ve halkın, Abu-Sir’deki bir piramide ait geçit
Bakır kollu kapı.
yolunda yer alan taş bloklar üzerinde,
kapak taşını taşımakta olan işçilerin
betimlendiği sahneler yer almaktadır.
Bu sahnelerde ayrıca, beyaz ve
altın sarısı anlamına gelen “yaem”
sözcüğü de yer almaktadır. Burada
bahsedilen beyaz ve altın sarısı rengin,
altın ve gümüş alaşımı anlamına
gelen “elektrum” cevherini ifade
ettiği anlaşılmaktadır. Bu sahnenin
devamında ise, kraliyet birliklerinin
dans ederken betimlendiği bir sahne
yer almaktadır.
Şu sıralar, Japon ve Fransız bilim
adamları ile Kahire Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi üyelerinden
oluşan bir ekip ile, Kızılötesi
Zahi Hawass piramitlerin önünde. Termografi ve Müon Tomografisi
kullanarak Büyük Piramit’in taraması
Khufu’nun “Güneş Teknesi”.
üzerine çalışıyoruz. Mısır Eski Eserler
Bakanlığı tarafından getirildiğim
görev kapsamında bu uluslararası
ekibin çalışmalarını ve sonuçlarını
değerlendiriyorum.
Kızılötesi Termografi, tüm maddelerin
kendi ısılarına göre farklı olarak
radyasyon salınımı gerçekleştiriyor
olmasına dayalı bir tekniktir. Üzerinde
sensörler bulunan kameralar
kızılötesi dalga salınımlarını ölçer.
Kameralar, belirli bir ısının karşılığı
olan renklerde görüntüler oluşturur.
Piramidin radyasyon salınımındaki
farklılıklar, bugün kötü hava koşulları,
kum ve kirliliğe maruz kalmalarından
dolayı aynı renge sahip olan taşların

36 Aktüel Arkeoloji
yüzeyini incelemeye olanak sağlar. bu durumun piramit içerisinde varsayımlarda bulunuyorlar. İnsanlar
Yüzeydeki olası soğuk noktaların, çeşitli boşluklar oluşturabileceğini dünyanın dört bir yanından Büyük
piramit içerisindeki boşluk, oda veya söyledik ve onlardan bu teknik Piramit içerisinde meditasyon
geçitlerin ortaya çıkmasını sağlaması üzerine çalışmaya devam etmelerini yapmak için geliyor. Büyük Piramit
beklenmektedir. ve herhangi bir varsayımda içerisine illegal yollarla girenler,
bulunmadan önce bu boşlukların hatta Büyük Piramit’in Eski
Müon Tomografisi ise, atmosferin
biçim ve büyüklüklerini tespit Krallık Döneminden daha eski
üst katmanlarında bulunan ve
etmelerini talep ettik. olduğunu kanıtlamak amacıyla
galaktik çevremiz ile atmosferdeki
Khufu’nun Büyük Piramidi beş odacıktan birinin içerisinde
atom çekirdeklerindeki kozmik
günümüzde hala, dünyanın dört bulunan Khufu’nun kartuşundan
ışınlar arasındaki çarpışmalardan
bir yanından gelen insanları kırmızı boya örneği alanlar oluyor.
oluşan müon parçacıklarını esas
büyülemektedir. Ancak ne yazık ki, Tüm bu örnekler ve teoriler Büyük
alan bir tekniktir. Yeryüzünün
birçok kişi hala, Gize Platosu’nda Piramit’in esrarını daha da arttırıyor
her bir metrekaresine dakikada
yaptığımız kazı ve incelemelerin ve firavunların büyük medeniyetinin
yaklaşık 10.000 kozmik müon düşer.
Herhangi bir yapıdan rahatlıkla sonucunda ortaya çıkan bilimsel sırları ve büyüsü Büyük Piramit ile
geçebilen müon parçacıkları, verileri dikkate almadan çeşitli birlikte varlığını koruyor.
kalın taşlar gibi yoğun maddeler
tarafından emilir veya yansıtılırlar.
Piramidin içerisine yerleştirilen bir KEOPS
detektör, zaman içerisinde müon PİRAMİDİ’NİN
parçacıklarının sayısını ölçerek,
parçacıkların engele rastlamadan BÖLÜMLERİ
rahatlıkla geçebildikleri boşluk
alanları tespit edebilir.
Müon Tomografisi projesine
katılımım öncesinde, ekip ilk basın
toplantısını verdiği sırada ben de
oradaydım. Büyük Piramit’in doğu
tarafında yapılan toplantı sırasında
ekip, piramidin doğusundaki
bir alana işaret ederek, bu alanın
piramidin geri kalanından 5 derece
farklı bir ısıya sahip olduğunu
söyledi. İşaret ettikleri alanı
incelemeye gittiğimde, burasının
1939 yılında çimento ile yapılan
bir restorasyon alanı olduğunu fark
ettim. Dolayısıyla bu alanın yüksek 1 - Giriş 7 - Havalandırma kanalları
ısı göstermesi normaldi.
Kendi ekibimle katıldığım ikinci 2 - El-Memun’un askerleri 8 - Yatay Dehliz
basın toplantısı sırasında bilim tarafından açılan tünel
adamları, piramidin ana girişinin 9 - Büyük Galeri
üzerinde bir boşluk bulunduğunu, 3 - Granit tıpa blokları
bir diğer boşluğun ise piramidin
10 - Kral odası ve
kuzeydoğu köşesinde yer aldığını
4 - İniş Dehlizi havalandırma kanalları
iddia etti. Onlara, piramidin
5 - Yeraltı Odası 11 - Kral Odası’na geçit veren oda
sağlam bir kaya temele sahip
olduğunu, bunun üzerinde büyüklü 6 - Çıkış Dehlizi 12 - Hizmet ya da kaçış tüneli
küçüklü taşlar bulunduğunu ve

Aktüel Arkeoloji 37
2
5-5 6 2
MÖ 60 üküm süren I
adne
h
z a r
y

t a
ı

Nabuk yaptırıldığı bilin


l

r
l arında

afından

a A
I.

sma
ir
BA B İ L’ İ N
A
l a r d
aynak

M
i
Antik k ilgili bilg
Bahçe l e r i l e
yoktur
A S
ahçe l e r d ü nyanın

H Ç E L E R İ
BA
ilir
Asma B ahçeleri olab
ilk halı b
r ’i n B a bil’de
ahçele da
Asma B va’da olduğu
ino dir
değil N üşünülmekte
d

38 Aktüel Arkeoloji
AN
HA R

İ
K
K
D
A
Ü
S
N
I
Y AN I
7N

Aktüel Arkeoloji 39
Yeni Babil kralı Nabukadnezar tarafından savaş ve aşk tanrısı İştar adına yaptırılan İştar Kapısı üzerindeki palmiye motili kabartmalardan bir detay.

İlk olarak MÖ 3. binyıl başlarında iskan gören Babil kenti,


MÖ yaklaşık 1750’lerde, Hammurabi’nin hükümdarlık dönemi
sırasında imparatorluk başkenti ilan edilmişti.
Karen POLINGER FOSTER

M
Ö 6. yüzyılda Babil, yükselmekte olan, kentin koruyucu ile saf altından yapılmış kocaman bir
antik dünyanın en tanrısı Marduk’un tapınağının masa yerleştirdiği söyleniyor.
büyük ve en görkemli basamaklı kulesini; zigguratı Geçit töreni başlamak üzere olmalı.
kentsel merkeziydi. Babil’in ne denli görüyoruz. Nehrin batı kıyısındaki Müzik ve tezahürat sesleri geliyor.
görkemli olduğu hakkında bir fikir bir iskele iniyor ve köprünün Geçit törenini izleyecek bir yer
edinmek için gelin birlikte, bahar karşısındaki kent merkezine doğru bulmak için, mavi sırlı tuğla duvarlar
ekinoksunda Yeni Yıl Şenlikleri’ni ilerlemekte olan kalabalıklara üzerinde, duvarların içerisine
kutlamak için kente seyahat eden bir karışıyoruz. Festivalin şerefine parlak yerleştirilen sırlı kalıp tuğlalarla
aileye eşlik edelim. tunç kapılar bugün ardına kadar açık. oluşturulan, kükrer biçimde ve
Şafak vaktinde, Fırat’a doğru Biz de bu kapılardan, muhafızlar yürür halde betimlenmiş, renkli
yola çıkmak üzere köyümüzden tarafından sorgulanmadan rahatça aslan kabartmalarıyla bezeli
ayrılıyoruz. Nehre vardığımızda, geçiyoruz. İçeride ilerlerken sol Törensel Geçit Yolu boyunca hızla
sazlarla örülü ve hayvan derileriyle tarafımızda ziggurat, sağ tarafımızda ilerliyoruz. Etrafımızdaki insanlar,
kaplı, yuvarlak bir bota biniyoruz. ise tapınak bizi selamlıyor. Kralın, Geçit Yolu’nun her iki yanında 60’ar
Babil görüş alanımıza girdiğinde, tapınağın en içteki bölümünü altın adet aslan kabartması olduğunu,
nehir boyunca uzanan devasa ile kapladığı ve buraya Marduk’un ayrıca döşeme taşlarının kenarlarına
savunma surlarının arkasından altından yapılmış, devasa bir heykeli kralın adının kazındığını ve bu

40 Aktüel Arkeoloji
Babli ve İştar Kapısı rekonstrüksiyonu. I. L. Finkel and M. J. Seymour, eds., Babylon, p. 58, © British Museum, 2008

Aktüel Arkeoloji 41
yazıtların yalnızca tanrılar tarafından
görülebildiğini söylüyorlar.
Tam o anda, rahipler yürüyüşlerine
başladıkları sırada yüksek bir
ağlama sesi duyuluyor. Rahipler,
ellerinde tanrılarımıza ait imgeler
taşıyor. Bu imgeler, tören vesilesi ile
süslü kıyafetlerle donatılmış. Yeni
arkadaşlarımız, geçit töreni için sıraya
girmiş kalabalığın sonuna katılmamız
ve İştar Kapısı’na kadar onları takip
etmemiz için bizi cesaretlendiriyor.
Burada, yine mavi sırlı tuğla duvarlar
üzerinde boğa ve ejder kabartmaları
var. Geçit alayının ilerlediği yönde
Yeni Yıl Şenlikleri Tapınağı’nı
görüyoruz. Gece için kalacak bir yer
aramadan önce, kraliyet hisarının
duvarlarını hayranlıkla inceliyoruz.
Burada saraylar, kaleler ve hatta
duyduğumuza göre, bir eski eserler
müzesi yer alıyor.
Orijinal tuğlalar kullanılarak yapılan İştar Kapısı rekonstrüksiyonundan aslan kabartmalı detay. Pergamon Müzesi, Berlin, Almanya

Babil kentine gelen bu hayali ailenin


gördüğü ve deneyimlediklerinin çoğu,
MÖ 625-605 arasında hüküm sürmüş
olan Babil kralı Nabopolassar ve MÖ
605-562 arasında hüküm sürmüş olan
oğlu, Babil kralı II. Nabukadnezar
dönemlerinde yürütülen yoğun inşaat
faaliyetlerinin eseri. Bu iki kralın
hükümdarlık dönemlerinde Babil’in
refah düzeyi 2 bin yıllık tarihinde daha
önce hiç olmadığı kadar yükselmiş,
kent bir hayli gelişmiştir.
Olasılıkla, ilk olarak MÖ 3. binyıl
başlarında iskan gören kent, MÖ
yaklaşık 1750’lerde, Hammurabi’nin
hükümdarlık dönemi sırasında
imparatorluk başkenti ilan edilerek,
Güney Mezopotamya’nın yeni
gelişmekte olan kültürel ve dini
merkezi haline gelinceye kadar
önemsiz bir yerleşmeydi. Babil’deki
ilk büyük felaket MÖ 1595 yılında
meydana geldi. Anadolu’dan gelerek
kenti yağmalayan Hititler, geldikleri
gibi her şeyi hızlıca ele geçirdiler. Babil,
bu büyük felaketin ardından MÖ
1400’lerde yeniden yükselişe geçti.

42 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 43
Babil, Güney Saray tören yolu. Babil, Irak.

evlenecek uygun bir prenses yoksa,


prenses olarak takdim edebileceği
bir kadın seçmesini ister. Bir diğer
mektupta kral, kendisine geçmiş
olsun dilekleri göndermediği için
firavuna darıldığını ancak Mısır’ın
Babil’den çok uzak olduğunu
öğrendiğinde, hastalık haberinin
firavuna henüz ulaşmadığını anladığı
için onu afettiğini söylemektedir.
Babil’deki ikinci büyük felaket
MÖ 1159 yılında meydana gelir.
Yıkım bu kez Güneybatı İran’ın
Elam halkının ellerinden gelir. Bu
tarihten yaklaşık bir jenerasyon
sonra, I. Nabukadnezar döneminde
Babil, Güney Saray. Hayvan kabartmalı duvar. Babil, Irak. kentin şansı yeniden yaver gider.
Yaz ortasının alev gibi sıcağında
Bu dönemde Babil’e hükmeden arasında, dönemin büyük güçleri Elam’ı işgal eden I. Nabukadnezar,
Kassit kralları, dönemin uluslararası arasındaki kraliyet yazışmaları da yer Elamlılar tarafından ele geçirilmiş
diplomasisinde önemli rol oynadı. almaktadır. Bunlar arasında Babil’den kutsal Marduk heykeli ile çok sayıda
MÖ 1353-1335 yılları arasında gönderilmiş birçok mektup bulunur. diğer Mezopotamya ganimetini geri
hüküm süren Mısır firavunu Mektuplardan birinde, Babil kralı alır. Arasında Naram-Sin’in Zafer
Akhenaten’e ait Amarna Sarayı’nda firavundan kendisine evleneceği bir Steli ve Hammurabi Kanunları’nın
keşfedilen düzinelerce çivi yazılı tablet Mısırlı prenses göndermesini, eğer yazılı olduğu stel de bulunan bu

44 Aktüel Arkeoloji
sanat koleksiyonu, yaklaşık bir yüzyıl Çağ yazarı Asma Bahçeler’in II. II. Nabukadnezar
önce Elam başkenti Susa’da Fransız Nabukadnezar tarafından Medli eşi raporlarında inşaat
faaliyetleri için
arkeologlar tarafından keşfedilmiştir. için yaptırıldığını yazmaktadır. Ancak

milyonlarca kiremit
MÖ 1. binyılda kuzeyde egemenlik bahçelerin varlığından bahseden

üretildiği ve uzak
kuran Asurlar için Babil yalnızca bu kaynaklar, II. Nabukadnezar
inatçı bir dikendi. Assur kralı döneminden yüzlerce yıl sonra
Sanherib, kendisinden sonra Babil’e yazılmış, günümüze ulaşmayan bölgelerden ithal
hükmedecek olan oğlunun kaçırılması belgelerdir. Bu kaynaklarda anlatılan malzemeler
üzerine Babil’e tüm gücüyle saldırır. hikayeye göre, II. Nabukadnezar’ın getirildiği yazar.
Genç adam bir darbe girişimi
sırasında esir alınmış ve esaret altında Antik Babil kentinin sekiz kapısından biri olan İştar Kapısı’nın mavi sırlı tuğla duvarları üzerinde tuğla kabartma
şeklinde ejder ve boğa beitmlemeleri yer alıyor. Pergamon Müzesi, Berlin, Almanya.
ölmüştür. İntikam almak isteyen
Asurlar MÖ 689’da kenti yakıp yıkar.
Antik kaynaklarda, Fırat’a akan yıkıntı
ve enkazlar nedeniyle Körfez’in
kahverengiye döndüğü yazmaktadır.
Yeniden inşa edilip, daha sonra bir kez
daha Asurlar tarafından yıkılan Babil,
Medler ile ittifak kurarak MÖ 612’de
Asurların kesin olarak sonunu getiren
Nabopolassar döneminde nihayet
yeniden küllerinden doğar.
Böylece, Babil’in en görkemli yüzyılı
başlar. İki antik kaynak, Babil’in
bu dönemdeki kent planı ve kentte
yer alan eserlere ilişkin önemli
bilgiler sağlar. Bu kaynaklardan
ilki, II. Nabukadnezar’a ait
inşaat ve restorasyon projelerini
gösteren detaylı raporlardır.
Raporlarda inşaat faaliyetleri için
milyonlarca kiremit üretildiği ve
uzak bölgelerden ithal malzemeler
getirildiği yazmaktadır. Babil’in bu
dönemine ilişkin diğer kaynak ise,
bugün elimizde çağdaş kopyaları da
bulunan, ilk olarak MÖ 12. yüzyılda
derlenmiş ve yeni tapınaklar, kapılar,
duvarlar, kanallar ve sokaklar
hakkında notlar ile yenilenmiş Babil
Topografyası adlı eserdir.
Bu kaynakların her ikisinin
de Babil’in Asma Bahçeleri
hakkında, veya herhangi bir bahçe
hakkında hiçbir bilgi vermiyor
oluşu şaşırtıcıdır. MÖ 5. yüzyıl
ortalarında Babil’i gezen Herodotos
da bahçeler hakkında tek kelime
söylemez. Birçok Geç Antik

Aktüel Arkeoloji 45
yerine yalnızca Babil duvarlarına yer
verilmiştir. Anlaşılan o ki Bahçeler,
Harikalar listelerinde zamanla
duvarlara karşı galip gelmiştir. Yıllar
içinde, Batı sanatı ve düşüncesi
Babil’in Asma Bahçeleri’nin tasarımı
üzerine çok sayıda kurgu üretmiştir.
Bunlar arasında tamamen hayal
ürünü olanlar da vardır, büsbütün
sıradan olanlar da.
Bununla birlikte, bu kurguların
neredeyse tamamı, Seneca veya
diğer Latin edebiyatı yazarlarının
bir bahçenin nasıl asılabileceği
konusundaki beyanları üzerinden
Babil’de Alman arkeologlar tarafından 1899 yılında yapılan kazılar sırasında çizilen bir rekonstrüksiyon şekillenmiştir. Bu yazarlardan kimisi
çizim. A. Parrot, Assur, p. 146, © Gallimard, 2007
Asma Bahçeler’in, ziyaretçilerin
başları üzerinden sarkacak şekilde,
insan yapımı yapılar üzerine ekilmiş
büyük ağaçlar ve çalılardan oluşuyor
olduğunu öne sürerken, bazıları da,
bahçelerin baş üzerinden sarkacak
şekilde, çatı, teras ve pergolaların
kenarlarından uzanan asmalardan
oluşuyor olabileceğini iddia etmiştir.
1899 yılında Babil’de kazılara
başlayan Alman arkeolog ekibi,
Antik Dünyanın bu ortadan
kaybolmuş Harikasını bulmak için
can atıyordu. II. Nabukadnezar’ın
Güney Sarayı’na ait Tonozlu Yapının
keşfiyle birlikte umutlar yükseldi.
Arkeologlar sonunda Asma Bahçeler’i
1970’li yıllarda, Irak Devleti tarafından yürütülen Babil Arkeolojik Kazıları kapsamında çizilen bir diğer
rekonstrüksiyon çizim. I. L. Finkel and M. J. Seymour, eds., Babylon, p. 112, © British Museum, 2008 bulduklarına inanıyorlardı. Öyle

II. Nabukadnezar’ın Medli eşi anavatanındaki tepeleri Babil’in Asma Bahçelei betimli 1834 tarihli gravür.

ve ağaçları özlüyordu. Eşinin özlemini gidermek


isteyen kral, Babil’de bu tepeler gibi şekillendirdiği ve
her türden ağacı diktirdiği yapay bir bahçe inşa ettirdi.
Medli eşi anavatanındaki tepeleri ve ve çektiği özleme dair hiçbir ifade
ağaçları özlüyordu. Eşinin özlemini bulunmamaktadır.
gidermek isteyen kral, Babil’de bu İlginç biçimde, Dünyanın Yedi
tepeler gibi şekillendirdiği ve her Harikası’ndan bahseden Klasik Çağ
türden ağacı diktirdiği yapay bir ve Bizans Dönemine ait listelerde
bahçe inşa ettirdi. Bu hikaye her sıklıkla Asma Bahçeler ile birlikte
ne kadar büyüleyici olsa da, çivi Babil duvarları da geçmektedir.
yazılı tabletlerde bu kadının varlığı Hatta bazı listelerde Asma Bahçeler

46 Aktüel Arkeoloji
ki, yaptıkları rekonstrüksiyon kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Bahçeler, Sanherib’in sukemerinin
çizimlerinde çok katlı teraslar Dalley’in vardığı sonuç son derece bir kolu ile kralın mühendisleri
üzerine yerleştirilmiş bitkiler yer şaşırtıcıydı: Asma Bahçeler Babil’de tarafından icat edilen, suyun yüksek
alıyordu. Ancak ne yazık ki, daha değil, Ninova’daydı. Dalley’e göre yerlere taşınmasında kullanılan
sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda Bahçeler, Sanherib’in Ninova’da su vidaları (Arşimet burgusu) ile
bu yapının yabancı esirlere yiyecek bulunan, Sanherib’in deyişiyle sulanmaktadır.
dağıtımının sağlandığı bir depo “Rakipsiz Saray”ı ile ilişkiliydi.
Babil’in Asma Bahçeleri’nin
alanı olduğu anlaşıldı. Üstelik yapı, Dalley, 2013’te yayımlanan Babil’in
Ninova’da olabileceği konusunda
bir bahçenin ağırlığını taşıyamaya Asma Bahçeleri’nin Gizemi: Kayıp
Dalley’e katılmakla birlikte,
veya bahçeye su taşınmasına uygun Bir Dünya Harikasının İzinde adlı
bahçelerin görüntüsünün bu şekilde
değildi. Ayrıca, yapının saray kitabında, son derece ilgi uyandıran
iddialar ortaya koymaktadır. olduğuna pek ikna olmadım.
içindeki konumu da lojistik olarak
doğru değildi. Dalley’in yakın zamanda yaptığı Bana göre Sanherib sanat, bilim
rekonstrüksiyon çizimlerde Bahçeler, ve mühendislik alanlarında ortaya
1970’li yıllarda, Irak Devleti koyduğu yeniliklerine paralel
tarafından yürütülen Babil Dicle’nin bir kolu olan Khosr
Nehri’nin küçük bir körfezi etrafında olarak çok daha görkemli bir bahçe
Arkeolojik Kazıları projesinde, Asma tasarlamış olmalıydı. O, ne de olsa,
Bahçeler bilmecesi yeniden gündeme yükselmektedir. Yarım daire biçimli
teraslar üzerinde yükselmekte olan dünyanın ilk doğal botanik ve
geldi. Kuzey Kale’nin yanında, Fırat
kıyısındaki dümen biçimli bir arazi,
Asma Bahçeler’in olası konumu
için başlıca aday gösterildi. Asma
Bahçeler’in özelliklerine dair yapılan
çeşitli önermeler arasında teraslar,
küçük şelale ve çağlayanlar, su
çarkları, tepecikler ve sırlı tuğladan
duvarlar üzerinde aslan avı sahneleri
bulunuyordu.
Bundan yaklaşık 20 yıl sonra İngiliz
Assurbilimci Stephanie Dalley,
Babil’in Asma Bahçeleri üzerine
bugüne kadar yapılmış doğrudan
veya dolaylı, çağdaş veya çağdaş
olmayan tüm yazılı, sanatsal ve
arkeolojik verileri bir araya getirerek, Antik Mezopotamya kenti Ninova’daki Assur Kraliyet Sarayının rekonstrüksiyonu.

16. yüzyıl tarihli bir Babil betimi. Babylon Mythos, exhibition catalogue, p. 172, ©
Staatliche Museen Berlin, 2008 Babil kenti rekonstrüksiyon çizimi. A. Parrot, Assur, p. 147, © Gallimard, 2007

Aktüel Arkeoloji 47
Ninova’daki Aşurbanipal sarayı içerisinden bir taş kabartma detayı. Ninova, Irak.

Ninova’daki Aşurbanipal sarayı içerisinde bulunan taş kabartma üzerinde kraliçesini kutlama töreni sırasında görev yapan hizmetliler betimleniyor. British Museum, Londra.
zoolojik yaşam alanlarını yaratan ve
belki de pamuk fidanını anavatanı
Hindistan’dan Orta Doğu’ya ilk
getiren kişiydi.
Bana sorarsanız, Asma Bahçeler
dünyanın ilk halı bahçesiydi. Halı
bahçelerinin ilk örnekleri Orta
Doğu’da, en erken MÖ 2. binyıldan
beri bilinmektedir. Sıcak, kuru hava
koşullarını hafiletmek amacıyla
kurulan bu bahçeler, merkezde yer
alan havuzlar ile toprağa gömülü ve
sık olarak ekilmiş bitkilerden oluşan
dikdörtgen biçimli alanlardan
oluşuyordu. Kraliyet merkezini bir
tür evren olarak düşünürsek, bu tür
bahçeler bu evrenin mikrokozmaları

48 Aktüel Arkeoloji
görevini görüyordu. Örneğin, yer alıyor olabilir. Sanherib’in ilgi Babil’in merkezinde sergilenmesini
Amarna’daki bahçelerin tabanları, alanı olduğunu bildiğimiz benzeri istediği bilinmektedir.
devletin sınır düşmanlarının görülmemiş taşlarla bezeli yürüyüş
Tüm bunlardan etkilenen II.
resimleriyle bezenmişti. Akhenaten yolları, önünde serili canlı bir halı Nabukadnezar kendi halı bahçesini
ve ailesi, balkonlardan veya yüksek aracılığıyla kraliyet steline açılıyor yaptırmak istemiş olabilir mi?
platformlardan aşağıya bakarak olabilir. Ninova’da bulunan duvar Belki de... Ancak ne yazık ki,
tablonun tamamını görebiliyordu. kabartmaları belki de bizlere, elimizde bu konuya dair hiçbir
Halı bahçesi fikri de işte bu su tesisleri ve seyir köşkleriyle çivi yazılı belge bulunmuyor oluşu
modelden, izleyicinin bahçeye donatılmış bu tür bir bahçe hakkında yorum yapmayı olanaksız kılıyor.
yukarıdan bakması fikrinden fikir verebilir. Dahası, Güney Mezopotamya’da
ortaya çıkmıştır. Büyülü bir şekilde Sanherib’in, Assur Krallığı’nın ilk bahçecilik geleneğinin, Kuzey’e
yukarıdan sarkıtılan, farklı renk başkenti olan Assur kentinde inşa kıyasla neredeyse hiç olmaması da
ve dokular ile oluşturulmuş girit ettirdiği Yeni Yıl Şenlikleri Tapınağı durumu zorlaştırıyor. Peki öyleyse,
motilere sahip bitkilerin, kokuları ile bağlantılı bir diğer halı bahçesi Antik Çağ yazarları neden Asma
ve serinlikleriyle diğer duyulara da yaptırmış olduğunu düşünebiliriz. Bahçeler’in Babil’de olduğunu iddia
hitap ettiği ve imparatorluğun en Babil’i işgalinin ardından Assur’a etti? Bu, büyük olasılıkla Ninova
uzak noktalarından getirilmiş egzotik dönen kralın beraberinde ayaklar ve Babil üzerine, Klasik Çağ ve
bitkilerin varlığıyla emperyalist altında çiğnenmesi için toprak Bizans Döneminde sürüp giden bir
mesajlar verdiği düşünülebilir. ve moloz getirdiği bilinmektedir. karışıklıktan kaynaklanmaktadır.
Ninova sarayının en büyük ve henüz Sanherib bu toprağın birazını, Bu karışıklığın meydana gelmesinin
kazılmamış olan avlularından biri, hakimiyetinin göstergesi olarak bu çeşitli kültürel ve tarihsel sebepleri
belki de bu tür bir halı bahçesine tür bir bahçede kullanmış olabilir. bulunmaktadır. Bunlardan biri
ev sahipliği yapıyor olabilir. Böyle Ne de olsa, bu dönemden yaklaşık de, Sanherib’in başkentinin
bir bahçede öküzgözü, zambak, bir yüzyıl sonra, Nabopolassar’ın bir bölümünü “Babil” olarak
nar, adamotu ve güller gibi çiçekler Ninova’dan getirilecek olan küllerin adlandırmasıdır.

Ninova’daki Aşurbanipal sarayı içerisinde bulunan taş kabartma üzerinde bir bahçede erkek ve dişi aslan igürleri betimleniyor. British Museum, Londra.

Ninova’da
bulunan
duvar
kabartmaları
bizlere, su
tesisleri
ve seyir
köşkleriyle
donatılmış
bir bahçe
hakkında
ikir
verebilir.
Aktüel Arkeoloji 49
Peki ama Sanherib’in bahçeleri nasıl
böylesine uzun bir süre boyunca
unutulmadan, bir efsane haline geldi?
Yoğun emek gerektiren ve canlı bir
varlık olan bahçeler büyük olasılıkla
Assur’un yıkılışı ile birlikte yok oldu.
Ancak bana sorarsanız bahçe konsepti,
Ninova saraylarının özenle işlenmiş
kabartmalı kapı eşiklerinde, dokuma ve
saçaklı tekstil ürünlerinde ve özellikle de
antik çağlardan günümüze her dönemde
büyük değer verilen halılarda korundu.
Kapı eşiklerine baktığımızda, Sanherib’in
babası II. Sargon döneminde, daha
önceki dönemlerde kullanılan
sade taşların yerini, dört yaprak ve
Sultanahmet Meydanı’nda bu yıl kurulan canlı lale halısı. ©İBB
rozet motileri ile nilüfer çiçeği ve
tomurcuklardan oluşan bordürler ile
özenle bezenmiş taş plakaların aldığını
görürüz. Kenarlardan bazılarında yer alan
püskül görüntüsüne benzer ince çizgiler,
halıların taş üzerindeki canlandırmaları
olabileceği izlenimini vermektedir.
Bu dönemden günümüze hiçbir saçak
halı veya tekstil parçası ulaşmasa da, bu
tür ürünlerin en erken olarak MÖ 2.
binyılda üretildiğine ve elitler tarafından
kullanıldığına ilişkin buluntular ve yazılı
metinler mevcuttur. Orta Doğu ve Orta
Asya’daki birçok arkeolojik alanda, MÖ 9.
yüzyıldan 4. yüzyıla kadar tarihlenen halı
parçaları bulunmuştur. Bunlar arasında
bütüne en yakın olanı Batı Sibirya’da
bulunan Pazırık Halısı’dır. Romalılar için
Orta Doğu halılarının ne denli çekici
olduğunu, söylentiye göre İmparator
Nero’nun 4 milyon sestertius (bir
çeyrek dinar değerindeki Roma sikkesi)
maliyetinde bir halı satın almasından
anlıyoruz.
Sovyet Altaylar’ın Pazırık bölgesinde bulunan, dünyanın en eski halısı olma özelliğine sahip, üzerinde biniciler,
aslanlar, ve grifon gibi mitolojik yaratıkların yer aldığı Pazırık Halısı.
Bana sorarsanız, bahçe tasarımlı halılar
kesinlikle halı bahçelerini yansıtıyor.
Halı bahçelerinin ilk örnekleri Orta Doğu’da, Bu tür halılar arasında bildiğimiz en

MÖ 2. binyıldan beri bilinmektedir. Sıcak, kuru


erken örnek, “Kral Hüsrev’in (Chosroes)
Baharı” adındaki devasa bir halıdır.
hava koşullarını hailetmek amacıyla kurulan bu Sasani başkenti Tizpon MS 636-637’de

bahçeler, merkezde yer alan havuzlar ile toprağa


Araplar tarafından ele geçirildiğinde bu
halı küçük parçalara bölünerek savaş
gömülü ve sık ekilmiş bitkili alanlardan oluşuyordu. hatırası olarak dağıtılmıştır. Tarihçilere

50 Aktüel Arkeoloji
göre halı üzerinde, su yolları ile
çevrili bir dizi bahçe yatağı tasvir
edilmektedir. Halı üzerindeki ağaç
ve çiçekler altın ve gümüş ipliklerle,
taş yollar küçük incilerle belirtilmiş,
kenarlardaki çalılar değerli taşlarla,
nehirler ise mavi taşlarla bezenmiştir.
Bu tür bahçe tasarımlı halıların daha
modern versiyonları ise, bugünkü İran
topraklarında en erken 17. yüzyıldan
itibaren görülmektedir. Balıklarla dolu
su yolları ve dört kısımlı çiçek tarhı
bölmelerini tasvir eden bu halılardan
bazılarının üzerinde, halıları lale
bahçelerine benzeten şiirler de yer
aldığı görülmektedir. Halılar ve
bahçeler arasındaki ilişkinin bir diğer
göstergesi de, bahçelerin de tekstil
benzeri çeşitli elemanlara yer veriyor
oluşudur. Örneğin, oymalı tasarımlara
sahip taştan yapılmış su kanalları ve
bu kanallardan düşen suyun yarattığı
köpüklerin püskül benzeri görünümü
de akışkan bir halı görünümünü
andırıyor olabilir.
Asma halı bahçeleri, kapı eşikleri ve
tekstiller sayesinde Büyük Kiros’un
Pasargad’daki sarayını inşa ettiği MÖ
6. yüzyıl sonlarına kadar varlığını
korumuştur. Mimari ve bezeme
özellikleri bakımından Assur

Ninova’daki Aşurbanipal sarayından çiçek motili


kabartma detayı. British Museum, Londra.

Brüksel Büyük Meydan yılda iki kez çiçeklerle kaplanıyor.

tasarımlarını taklit eden Kiros’un ile kaplanması ve İstanbul’daki


sarayında halı bahçelerinin ilk Sultanahmet Meydanı’nın her
arkeolojik kanıtına rastlarız. Orta yıl 563.000 lale ile donatılması
Doğu ve Akdeniz dünyasında bu sayılabilir.
bahçeyi taklit eden düzinelerce Asma Bahçeler, Antik Dünyanın
kraliyet bahçesi bulunmuştur. Bugün Yedi Harikası arasında diğerlerine
küresel bir olgu haline gelen halı kıyasla en kısa ömürlü olandır.
bahçelerinin en ilgi çekici örnekleri Bununla birlikte, şuna inanıyorum
arasında Brüksel’de yılda iki kez ki Asma Bahçeler, Harikalar
olmak üzere Büyük Meydan’ın arasında binyıllar boyunca hala
tamamının yaklaşık 600 bin adet harikulade bir şekilde asılı kalarak
yumrulu begonya ve dalya çiçekleri bugünlere ulaşmıştır.

Aktüel Arkeoloji 51
E fe s
3
AR T E M İ S
P I N A Ğ I
t e mis

TA
s A r
Efe
n a d o lu’nun
kültü, A i çağlarına
c es
tarihön adar uzanır
k

m i s i o n’un üç
Arte s i v ardır:
ev r e
yapım ak üzerine
k , sun
S u n a
a k , y a ngında
tapın a pınağın
l a n t
yok o o r a syonu
re s t
ş ı k 1 2 0 yıl
ı yakl a
Yapım ştür
sürmü

ı K ro i sos’un
Yap imiyet
v e h a k
prestij stergesidir

52 Aktüel Arkeoloji
H
ANT
A
İ
R
K
İ
D
K
Ü
A
N
S
Y
I
AN I
7N

Aktüel Arkeoloji 53
Sabine LADSTÄTTER

Artemision’da bulunan elektrum sikke. ©ÖAW/ÖAI – Niki Gail

Ephesos Artemision’u
“Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer
tüm harikalar parlaklığını kaybetti ve dedim ki ‘İşte! Olimpos’un
dışında, Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı.’”. Sidonlu
Antipatros (Anthologia Palatina IX 58)

B
ugün, Efes (Ephesos) ile yakınlardaki bir su kemerinin
antik kentindeki yapımında kullanılmıştır. Efes’teki
Artemis Tapınağı Bizans-Hıristiyan hakimiyeti
karşısında duran bir zayılayıp da sona doğru
kişi, bu tapınağın bir yaklaşığında, İslam’ın gelişiyle
zamanlar, anıtsal boyutu ve tüm birlikte yeni bir dönem başlar. Bu
ihtişamıyla, dünyanın en meşhur dönemde bazilika yıkılarak, çıkan
yapılarından biri olduğunu hayal yapı malzemeleri, bu kez İsa Bey
etmekte zorlanır. Sanki, doğa ve Camii’nin yapımında kullanılır.
insan el ele vermiş de, geçmişin Böylece kaderine terk edilen ve kısa
bu ihtişamından geriye hiçbir sürede otlar ve sel sularıyla taşınan
şey bırakmamış gibidir. Tapınak, çamur ile kaplanan tapınak, zamanla
Geç Antik Çağa gelindiğinde bugün yıkıntılar halinde gördüğümüz
deyim yerindeyse bir taş ocağına halini alır. Bir zamanlar Dünya
dönmüştür. Bir zamanlar tapınağı Harikaları arasında sayılan, Efesli
oluşturan kesme taşlar sökülerek, güçlü tanrıça Artemis’in tapınağının
Bizans surları ve Ayasoluk temelleri bugün yüzeyden sekiz Potnia Theron’u betimleyen Arkaik Döneme ait ildişi
Tepesi’ndeki Aziz Yuhanna Kilisesi metre derinliktedir. Yükselen yeraltı heykelcik. ©ÖAW/ÖAI – Isabella Benda-Weber

54 Aktüel Arkeoloji
suları, Artemision’un günümüze Efes Artemis kültünün İonlar’dan kutsal sayılan bir tabiat anıtından,
ulaşan son kalıntılarını yalnızca kış çok daha eski olduğunu söyler. büyük olasılıkla bir ağaç kökünden
aylarında değil, sıcak yaz aylarında Daha geç dönemde, tahminen türemişti. Tanrıçanın gücü, tapınağın
da kaplamaktadır. Dolayısıyla Arkaik Dönemde ortaya çıkan inşa edilişinden uzun zaman
bugün, tapınağın bir zamanlar Xoanon ismindeki küçük, ahşap öncesinde çok uzaklara yayılmıştı.
bulunduğu yeri, yalnızca Geç Roma kült objesi, burada yer alan ve EfesArtemisi’nin kökeninin, Miken
Dönemindeki onarım aşamasına
ait dikmeler ile yeniden dikilen bazı
sütunlar belirlemektedir.
Efes Artemis kültü, Anadolu’nun
tarihöncesi çağlarına kadar
uzanmaktadır. Bu dönemde kutsal
alan hemen kıyıdaki bir tepe
üzerinde yer almaktadır. Tapınağın
kökenine ilişkin çeşitli kuruluş
mitleri bilinmektedir. Bunlar
arasında, Artemision’u Amazonlarla
bağdaştırarak Yunan-öncesi döneme
yerleştiren mitler vardır. MS 2.
yüzyılda yaşamış Yunan gezgin ve
coğrafyacı Pausanias, tapınağın ve
Artemision’un rekonstrüksiyon çizimi. ©ÖAW/ÖAI arşivinden

Önde yeniden dikilen sütunlar ile Artemision, arkada Aziz Yuhanna Kilisesi ile İsa Bey Camii. ©ÖAW/ÖAI – Niki Gail

Aktüel Arkeoloji 55
Ağustos ayında çekilmiş bu fotoğrafta Artemision’un bulunduğu alanın yeraltı suları ile kaplandığını görüyoruz. ©ÖAW/ÖAI – Niki Gail

edilmiştir. Taban seviyesinin altındaki


bir tabakada, tapınağın inşaat
süreciyle ilişkili olduğu anlaşılan
değerli adak objeleri bulunmuştur.
Bunlar arasında, aralarında çok sayıda
altın ve gümüş alaşımı bir madde
olan elektrumdan yapılmış sikkeler
bulunan bir sikke deinesi ile altın,
gümüş, ildişi ve kehribar gibi değerli
maddelerden yapılmış, yaklaşık
1.500 adet obje bulunmaktadır.
Ancak, ne yazık ki kült imgesinin
neye benzediği konusuna ışık
Efes Artemis Tapınağı’nın farklı yapım evrelerini gösteren plan. ©ÖAW/ÖAI tutabilecek herhangi bir buluntuya
ulaşılamamıştır. Kült objesine ilişkin
kaynaklarında bahsi geçen Potnia ikinci çeyreğinde gerçekleşmiştir. tüm bildiğimiz, küçük boyutlu ve
heron Asiae olması son derece Bu bağlamda, öncelikle Tapınak ahşaptan yapılmış bir obje olduğudur.
akla yatkın bir tahmindir. Çitlerle A adını verdiğimiz bir peripteros Yakın zamanda keşfedilen Arkaik
çevrili doğal kutsal alanın, mimari (tapınağın cellasının tek sıra sütunla Döneme ait, ildişinden yapılmış
olarak tasarlanmış bir temenosa çevrelendiği plan tipi) daha sonra ve Daedalik stilde işlenmiş bir
(etrafı duvarlarla sınırlandırılmış aynı yüzyılın ikinci yarısında Tapınak “Hayvanların Efendisi” igürü, büyük
kutsal alan) dönüşümü 7. yüzyılın B adını verdiğimiz yeni bir bina inşa olasılıkla Efes Artemis’inin Yunan

56 Aktüel Arkeoloji
Bugün, Efes Artemis Tapınağı karşısında duran bir
kişi, bu tapınağın bir zamanlar, anıtsal boyutu ve
tüm ihtişamıyla, dünyanın en meşhur yapılarından
biri olduğunu hayal etmekte zorlanır.
kenarlarında 20, kısa kenarlarından MÖ 365’te meydana gelen korkunç
batıdakinde 8, doğudakinde ise bir yangın, Artemision’un sonunu
9 sütun yer almaktadır. Tapınak, getirmekle birlikte, çok daha
hypaethral sekos’un (üstü açık avlu) güzel, çok daha sağlam ve çok
karşısında konumlanan bir pronaos daha etkileyici bir yapının ortaya
(giriş bölümü), onun arkasında yer çıkmasına da olanak sağladı.
alan bir adyton (naos yani kutsal Tapınağın, Herostratus adındaki
bölümün içindeki, kült heykelinin yer Efesli bir adam tarafından kasıtlı
aldığı girilmesi yasak bölüm) ile belki olarak yakıldığı antik çağlardan
de ona eklenmiş bir opisthodomos’tan bugüne dek bilinen bir hikaye
(naos’un arkasındaki, hazinenin olmakla birlikte, kesinliği
bulunduğu oda) oluşmaktadır. kanıtlanamamaktadır.
Tapınağın batısında 33 metre
uzunluğunda ve 16 metre
genişliğinde bir sunak yer almaktadır.
Kült topluluğun, hayvan kurban
etme ritüelleri sırasında bu sunak
etrafında toplandığı ve geçit töreninin Artemision’da bulunan
bu noktadan başladığı bilinmektedir. altın heykelcikler. ©ÖAW/
ÖAI – Niki Gail
112 metre uzunluğunda ve 57 metre
öncesi dönemdeki ikonograisine dair genişliğindeki tapınak, yalnızca
kanıt oluşturmaktadır. devasa boyutu ve anıtsallığıyla
Tapınağın bu ilk iki evresinin üzerine, değil, ayrıca zengin el işçiliğiyle de
MÖ yaklaşık 580-570 yıllarında, etkileyiciydi. Tapınağı çevreleyen
mermerden yapılmış yepyeni bir sütunlar arasında, normal sütunların
tapınak inşa edilir. Lidya kralı Kroisos yanı sıra, geçit töreni betimli
tarafından yaptırılan bu tapınak, kabartmalarla süslü sütunlar da yer
hamisinden dolayı “Kroisos Tapınağı” alıyordu. Lidya kralı Kroisos için,
olarak adlandırılır. Tapınak 120 yıllık Efes’teki bu yeni tapınağın inşası,
bir inşaat sürecinin sonunda, 5. yüzyıl hem bir prestij projesi hem de kralın
ortalarında nihayet tamamlanır. kıyı bölgelerdeki hakimiyetinin
Tapınağın yapımında kullanılan göstergesiydi. Tapınağın inşasıyla
mermer Belevi yakınlarındaki birlikte, tapınağın çevresinde zengin
taş ocaklarından çıkarılmıştır. bir yerleşim oluştu ve Artemis bu
Taş ocaklarını keşfettiği söylenen yerleşimin koruyucu tanrıçasıydı.
Piksodaros adındaki bir çoban adına Artemis ayrıca, üstün jeostratejik
Roma İmparatorluk Döneminde konumuyla Küçük Asya kıyılarında
devam ettiği bilinen bir kahramanlık hızla önemli bir donanma üssü
kültü oluşturulmuştur. Batıya doğru haline gelen ve Anadolu ile Ege
yönlendirilmiş dipteral (tapınağın Bölgesi arasındaki ticaretin önemli
cellasının iki sıra sütunla çevrelendiği noktalarından biri olan Efes
plan tipi) planlı tapınağın uzun limanının da koruyucu tanrıçasıydı.

Aktüel Arkeoloji 57
Efes Artemis’i heykelleri. Soldan sağa sırayla; Büyük, Güzel ve Küçük. ©ÖAW/ÖAI – Niki Gail

Tanrıçalar arasındaki en güçlü ve etkileyici tanrıçalardan biri


olan Ephesos Artemis’i, kendine has ikonograisiyle dikkati
çeker. Tanrıçanın giysisi üzerinde griffonlar ve kanatlı kadınlar
gibi mitolojik varlıklar betimlenmektedir.
Bununla birlikte, Arkaik Mevsimlik taşkınlar nedeniyle, 125 sıralarında Efes kenti, Lysimakhos
Döneme ait yapı elemanlarından metre uzunluğunda ve 72 metre tarafından Artemision’a iki kilometre
bazılarında yoğun yangın izleri genişliğinde sağlam temellere sahip, mesafede yeniden kurulduğunda
saptanmıştır. Artemision’un yüksek bir platform üzerine inşa bile, kent ve kutsal alan bir birlik
yıkılışının ardından inşa edilen edilmiş dipteral planlı yeni tapınak, oluşturmaya devam eder. Bu
yapı ise yeni bir tapınak değil, antik tapınağın Arkaik evresindeki dönemde inşa edilen bir anıtsal
dünyanın tüm sakinlerini tesiri zemin planından çok daha genişti. geçit yolu, aniden kent dışında kalan
altına alan bir Dünya Harikasıdır. Kült heykelin yerleştirildiği sekos tapınak ile kenti birbirine bağlar.
Bu harika, Paionios, Demetrios bölümüne geniş bir merdiven ile Bu yol üzerinde yer alan, Artemis
ve Kheirokrates adlı mimarlar çıkılıyordu. Plinius, Doğa Tarihi ve diğer tapınaklara adanan sayısız
tarafından inşa edilmiştir. MÖ (Naturalis Historia) adlı eserinde sunak, tanrıçanın Efesliler için
2. yüzyılda Artemision’u gören Artemis Tapınağı’nda dönemin kutsallığının ve kentin koruyucusu
Sidonlu Antipatros (Anthologia en iyi heykeltıraşları tarafından simgesinin göstergesidir.
Palatina IX 58) tapınağı şöyle tarif yapılmış kabartmalarla süslü 36 Roma Dönemindeki kopyalarından
eder: “Artemis’in bulutlar üzerine sütun olduğunu yazar. Tapınağın tanıdığımız Efes Artemis’inin en
kurulmuş evini gördüğümde diğer inşaatının tamamıyla kendi erken tarihli portreleri, MÖ 2.
tüm harikalar parlaklığını kaybetti fonları ile desteklenmesinde ısrar yüzyıl sonlarında sikke ve Yunan
ve dedim ki ‘İşte! Olimpos’un dışında, eden Efesliler’in, Büyük İskender vazo sanatında ortaya çıkar. Antik
Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye tarafından sunulan cömert teklii Yunan tanrıçaları arasındaki en
bakmadı.’.”. reddettikleri bilinmektedir. MÖ 300 güçlü ve etkileyici tanrıçalardan

58 Aktüel Arkeoloji
Artemision’un bulunduğu alandaki Roma Dönemine ait küçük tiyatro. ©ÖAW/ÖAI – Niki Gail

Aktüel Arkeoloji 59
biri olan Efes Artemis’i, kendine
has ikonograisiyle dikkati çeker.
Gerçek boyuttan biraz ufak kült
imgesi, tanrıçayı, cepheden son
derece simetrik bir duruşta, dar bir
giysi içerisinde, elleri öne doğru
uzanmış biçimde yün şeritlerle
sarılı olarak ve her iki yanında iki
geyik ile betimlenmiştir. Tanrıçanın
giysisi üzerinde grifonlar ve kanatlı
kadınlar gibi mitolojik varlıklar
betimlenmektedir. Ayrıca, arı ve
rozet motili bezeme öğeleri, büyük
olasılıkla heykelin üzerinde yer
aldığı düşünülen metal disklere
bağlanıyordu. Heykelin bel
kısmından yukarıda ise, ya boğa
testisi ya da bir tür göğüs koruyucu
olduğu düşünülen memeler yer
alıyordu. Heykelin göğüs kısmı
ayrıca, hiç solmayan papatyalardan
oluşan çelenkler, ucunda meşe
palamutları asılı kolyeler ve zodyak
sembollerinin betimlendiği bir Kehribar taşından insan başı igürü.
©ÖAW/ÖAI – Niki Gail
çelenkle süslüydü. Heykelin farklı
versiyonlarında, göğüs kısmında burada öldüğü bilinmektedir.
zafer tanrıçaları olarak yorumlanan Kutsal alan yani temenos, içerisinde
kadın igürler yer almaktadır. tapınakların ve kamusal yapıların ve
Tanrıça ayrıca, üzerinde hayvan ve hatta konutların da bulunduğu bir
mitolojik yaratık betimlemelerinin küçük kasaba olarak düşünülmelidir.
yer aldığı bir duvak ile kutsal bir Bu kutsal alanda görev yapan
taç veya kent tacı anlamına gelen zanaatkarların, alanı ziyaret
bir polos takıyordu. Evren ve eden hacılar için adak objeleri
doğanın efendisi olarak görülen ürettiği düşünülür. Burada dini
Efes Artemis’i ayrıca, bereket bayramlarda, öküz kurban edilerek,
tanrıçası olarak doğumlarda tüm halka ücretsiz et dağıtılıyordu.
bulunuyor ve kent tanrıçası olarak Artemision aynı zamanda,
da Efes kentinin güvenliğini çevresinde zengin mülkleri olan,
sağlıyordu. Tanrıçanın kent tarımsal üretim yapan, hammadde
dışında konumlanan ve bir duvar bakımından zengin, ve kıyısal
ile korunan tapınağı, antik çağın alanlarında balık ticareti faaliyetleri
en önemli hac merkezlerinden yürütülen, büyük ölçekli bir
biri haline gelmiş ve zulme inansal kurum olarak görülmelidir.
uğramış sayısız insana sığınak Tapınağın en önemli işlevlerinden
olmuştur. Tapınağa gelen en biri ise, aynı zamanda güvenliği de
ünlü sığınmacı, kuşkusuz, Mısır sağladığı bilinen banka işlevidir.
kraliçesi Kleopatra’nın kız kardeşi Tapınağa getirilen adaklar, para
Fildişi kadın igürü. ©ÖAW/ÖAI arşivinden IV. Arsinoe olmuştur. Arsinoe’nin ve hatta yazılı belgelerin, tapınağı

60 Aktüel Arkeoloji
koruduğu düşünülmektedir. MS 2.
yüzyılda Pausanias, sayısız işleve
Dünya Harikası olarak ilahlaştırılmış,
Orta Çağ ve erken modern çağın
Tanrıçanın kent
sahip tapınak hakkında şöyle yazar: karanlık günlerinde ayakta kalmış ve dışında konumlanan
ve bir duvar ile
“Tüm kentler ve tüm halklar Efes 19. yüzyılda arkeologların Efes’teki
Artemis’ini tüm tanrıların üstünde kazılara başlamasının arkasındaki
tutar.” itici güç olmuştur. 1869 yılında
korunan tapınağı,
antik çağın en önemli
Efes Artemis’i kültünün en tapınağın, veya ondan geriye
parlak devri, Roma İmparatarluk kalanların keşiyle birlikte, insanlık

hac merkezlerinden
Dönemi sırasında, kült heykelin tarihindeki bir sayfa yeniden açılmış,
ve o günden beri de paragraf paragraf
biri haline gelmiş
kopyalarının Yunanistan, İtalya ve
kuzey bölgelerdeki tüm tapınaklara yeniden yazılmaktadır.

ve zulme uğramış
yayıldığı sırada yaşanır. Efesliler,
koruyucu tanrıçaları ile öyle çok Artemision’un erken evrelerinden Geç

sayısız insana sığınak


Klasik Döneme ait kabartmalı sütun.
gurur duyarlar ki, kült heykel ve ©ÖAW/ÖAI arşivinden

olmuştur.
tapınağın betimlemelerini kent
sikkelerine basarlar. Sayısız insanın
ona güvenmesine sebep olan
Tanrıçanın büyülü gücüdür. Ancak,
Erken Hıristiyanlık Döneminde, yine
sayısız insanın Efes Artemis’inden
nefret etmesine sebep olan da
yine bu büyülü gücün kendisidir.
Aziz Paulus’un büyülü metinlerin
yakılmasını emrettiği, Aziz
Yuhanna’nın ise Ayasoluk tepesinin
yüksek bir noktasından tapınağın
yıkılışını izlediği bilinmektedir.
Artemision’un deprem ve sonrasında
meydana gelen yangınlar nedeniyle
yıkıldığı efsanesi inkar edilemez.
Öyle ki, tapınak zaten, 3. yüzyıl
ortalarında meydana gelen Got
akınlarıyla ciddi ölçüde zarar
görmüştü ve sonrasında meydana
gelen bir dizi deprem büyük
olasılıkla devasa yapının yıkılmasıyla
sonuçlanmıştı. Tapınak yeniden
onarılmasa da, Artemis kültü bir
süre daha devam etmiştir. Halkın
büyük çoğunluğu, inançları, siyasi
bağlılıkları veya kişisel çıkarları
nedeniyle Hıristiyanlığa geçmekle
birlikte, Artemis kültü özellikleri
gösteren bir 5. yüzyıl geleneği, kültün
putperest bir azınlık tarafından
devam ettirildiğini göstermektedir.
Efesli büyük tanrıçanın hatırası,
antik çağ halkları tarafından bir

Aktüel Arkeoloji 61
4 OLY M P I A’ DA K İ
MÖ 5.
ç ey
yüzyılın
re
üçüncü rlanmıştır
tasa
ğinde
U S
ZE Lİ
Altın v

tıra
e

ş ı
i l d i
yapılm

P h
ş

e
inden
ıştır

idias’tır HEY K E
Heykel
ı k 1 1 .5 metre
Yakla ş
n l u ğ u ndadır
uz u

62 Aktüel Arkeoloji
H
ANT
A
İ
R
K
İ
D
K
Ü
A
N
S
Y
I
AN I
7N

Aktüel Arkeoloji 63
Kenneth LAPATIN

“Tanrı, altın ve ildişinden yapılmış


bir tahtta oturmaktadır. Kafasında

Olympia Zeus Tapınağı’nın günümüzdeki kalıntıları.


zeytin dalından bir çelenk bulunur.
Sağ elinde, heykelin kendisi gibi altın
ve ildişinden yapılmış olan Zafer
tanrıçası Nike heykeli tutmaktadır.”

D
ünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan
Olympia’daki Zeus Heykeli, harikalar
arasından kıta Yunanistan’da yer alan
tek örnektir. Zeus Heykeli listedeki
diğer harikalar gibi boyutu ile meşhur
olsa da, aslında yedi harika arasında
en küçük olanıdır. Listede Zeus Heykeli’nden başka beş
bina ve bir heykel daha yer almaktadır ve bunların hepsi
de önemli oranda büyük eserlerdir. Rodos kolososunun 70
kübit yani yaklaşık 32 metre boyunda olduğu söylenmek-
tedir. Ancak ayakta durmakta olan kolososun aksine, Zeus
Heykeli tahtında oturmakta olan tanrıyı betimlemekte-
dir. MÖ 3. yüzyıl başlarında İskenderiye’de kütüphaneci
olarak görev yapmış Şair Kallimakhus’a ait bir şiire göre
heykel, kaidesi hariç 25 kübit (yaklaşık 11.5 metre) uzun-
luğundadır. Zeus Heykeli ayrıca, iç mekanda yer alması
bakımından da Dünyanın Yedi Harikası arasındaki tek
örnektir. Heykelin, her dört yılda bir Olimpiyat oyunla-
rının düzenlendiği kutsal alanda konumlanan bir tapınak
içerisinde yer aldığı bilinmektedir. MÖ 1. yüzyıl sonları ile
MS 1. yüzyıl başlarında yaşamış ünlü coğrafyacı Strabon
heykelin ölçülerini kaydetmemekle birlikte, heykelin bo-
yutu hakkında şöyle yakınır:
“Heykel öylesine büyüktür ki, tapınak en büyüklerinden
biri olsa da, doğru oranlama yapmadığı için heykeltıraş
eleştirilebilir. Oturur pozisyonda olmasına karşın Zeus’un
kafası neredeyse tavana değmek üzeredir ve sanki eğer
ayağa kalkacak olsa tapınağın çatısını delip geçeceği izle-
nimini verir.”.
Ancak Strabon’u böylesine rahatsız eden bu durum, aslın-
da sanki bilerek yapılmış gibidir. Sanatçı belki de, Greko-
Romen panteonundaki en yüce tanrının büyüklüğünü ve
gücünü bu şekilde yansıtmak istemiş olabilir.

64 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 65
“Heykel öylesine büyüktür
ki, tapınak en büyüklerinden
biri olsa da, doğru oranlama
yapmadığı için heykeltıraş
eleştirilebilir. Oturur
pozisyonda olmasına karşın
Zeus’un kafası neredeyse
tavana değmek üzeredir ve
sanki eğer ayağa kalkacak
olsa tapınağın çatısını delip
geçeceği izlenimini verir.”
ve zambak çiçekleri yer almaktadır. Tahtı ise altın ve değerli
taşlarla, abanoz ve fildişi ile süslenmiştir.”.
Pausanias tahtın tasviri ile devam etmektedir. Tahtın tepesi,
Quatmere de Quincy’ye ait 1814 tarihli renkli rekonstrüskiyon çizim, Pheidias’ın kolları ve bacakları Grazialar ve Horalar; sfenksler, dansçı-
Zeus Heykeli’nin modern tasvirleri arasında şimdiye dek yapılmış en doğru
rekonstrüksiyon olma özelliğini taşır.
lar ve Nikeler; Niobe’nin çocuklarının Apollon ve Artemis
tarafından öldürülüşü; Olympia’daki atletik müsabakaların
MÖ 5. yüzyılın üçüncü çeyreğinde tasarlanan Zeus personifikasyonları; Amazonlarla savaşan Herakles gibi
Heykeli, o dönem için hem boyutu hem de yapımında çeşitli mitolojik figürler ve sahneler ile süslüdür. Tanrının
kullanılan malzemesi bakımından son derece dikkat çe- ayağını bastığı ayak iskemlesi üzerinde heseus’un Ama-
kici bir heykeldi. Zeus’tan yaklaşık 150 yıl sonra dök- zonlarla savaşı gibi mitolojik sahneler yer almaktadır. Hey-
me bronzdan yapılan, çok daha büyük boyutlu Rodos kelin kaidesinde ise Aphrodite’nin Doğuşu sahnesi ile bu
kolososunun aksine, Zeus Heykeli altın, fildişi ve çeşitli sahneyi çevreleyen resimler yer almaktadır.
pahalı, egzotik malzemelerden yapılmıştır. Eserin ken-
Bu karmaşık heykel ve imgelerin çoğu ne yazık ki
disi günümüze ulaşmasa da, heykeli son derece detaylı
günümüze ulaşmadı ancak Pausanias’ın yanı
biçimde tasvir eden antik çağ yazarları sayesin-
sıra heykelin tasvirini yapan çeşitli Yunan
de bu muhteşem eserin görüntüsü hakkında
ve Romalı yazarlar sayesinde bugün Zeus
bir fikir edinebiliyoruz. Zeus Heykeli üze-
imgesini çok iyi tanıyoruz ve heykelin çok
rine en eksiksiz tanım ise, MS 2. yüzyıl
çeşitli mecralarda, çok daha küçük boyutlu
ortalarında yaşamış coğrafyacı ve gezgin
olarak işlenmiş adaptasyon ve temsillerini
Pausanias’a ait:
görebiliyoruz. Bunlar arasında bronz, mer-
“Tanrı, altın ve fildişinden yapılmış bir taht- mer ve pişmiş toprak heykel ve heykelcikler,
ta oturmaktadır. Kafasında zeytin dalından bir freskler, vazo resimleri, sikkeler, mücevherler
çelenk bulunur. Sağ elinde, heykelin kendisi gibi altın ve lambalar yer alıyor. Zeus’un antik çağdaki
ve fildişinden yapılmış olan bir Zafer tanrıçası Nike Roma Dönemine ait,
tahtında oturan Zeus
tüm bu temsilleri bugün kopyalar olarak nitelendi-
heykeli tutmaktadır. Nike heykelinin başında bir çe- betimli pişmiş toprak riliyor olsalar da, küçük boyutlu ve farklı malzeme-
kandil parçası. British
lenk vardır. Zeus’un sol elinde, her tür maden kullanı- Museum, Londra. den yapılmış bu örnekler, dünya dışı bir varlığın son
larak yapılmış bir asa vardır. Asanın tepesinde ise bir derece kuvvetli olması gereken gerçek görüntüsü
kartal figürü durmaktadır. Tanrının sandaletleri ve peleri- hakkında yalnızca bir fikir verebiliyor. Aslına bakılırsa,
ni de yine altındandır. Pelerini üzerinde hareketli figürler birçok antik çağ yazarı, heykeli görenlerin şaşkınlığından

66 Aktüel Arkeoloji
Olimpiyat oyunlarının efendisi Zeus. Olympia’daki kolosal altın ve ildişi Zeus heykelinden esinlenilerek yapılmıştır. Roma, MS 1-80.

Aktüel Arkeoloji 67
“ve insanlar arasında, her kimin ruhu acılarla doluysa, her kim
hayatına acılar ve şanssızlıklarla doğmuşsa ve bir türlü tatlı bir
uykuya erişemiyorsa, inanıyorum ki o bile bu heykelin karşısında
durduğunda, çektiği tüm acıları unutacak.”
Tahtında oturan Zeus betimli Hadrian sikkesi. Floransa
Arkeoloji Müzesi, Floransa, İtalya.

bahsediyor. Örneğin, MÖ 2. yüzyılda, Makedonya’yı fet- ra ait çok sayıda temsili ve zengin edebi kaynaklarda yer
heden Romalı general Lucius Aemilius Paullus, beklen- alan tasvirleri ile yakın zamanda yapılan arkeolojik kazı-
tilerinin çok ötesindeki heykele öylesine hayran kalmış- lar sırasında heykele yakın bir mevkide Pheidias’ın atöl-
tır ki, heykelin karşısında fazladan adaklar yapılmasını yesinin keşfi, hem heykelin görüntüsü hem de benzersiz
emretmiştir. MS 1. yüzyılda Romalı hatip Quintilianus, yapım teknikleri hakkında zengin bilgiler sağlamaktadır.
heykelin geleneksel dine ekstra bir şeyler kattığını söyler. Antik çağ yazarları Zeus Heykeli’nin, Perikles’in de yakın
Quintilianus’un çağdaşı, Yunan stoacı filozof Epiktetos, dostu olduğu bilinen, Kharmides oğlu Atinalı heykeltıraş
dinleyicilerini Zeus Heykeli’ni görmeden ölme trajedisini Pheidias’ın eseri olduğu konusunda hemfikirdir. Atina ak-
yaşamama korkusuyla, heykeli görmek için Olympia’ya ropolisindeki Parthenon Tapınağı karşısındaki altın
gitme istekleri nedeniyle azarlar. MS 2. yüzyılda, ve fildişinden yapılmış anıtsal Athena Heykeli
Dio Chrysostom daha da ileri giderek, “tüm de Pheidias’ın eseridir. Antik Yunan dev-
dünyanın en güzel ve en kutsal görüntü- letleri her zaman birbirleriyle rekabet
sü” olduğunu söylediği heykelin görke- halinde olduğundan, daha önce yon-
mini anlatan bir konuşma yapmıştır. tulmuş olan bu heykel belki de Zeus
Dio Chrysostom, abartılı bir şekilde Heykeli’ne ilham kaynağı olmuştur.
devam ettiği konuşmasında, öküz gibi Kariyerinin erken aşamalarında Phe-
akılsız hayvanların bile, eğer heykeli idias ayrıca, hem Atina devleti hem
bir kez görürlerse, kendilerini heyke- de diğerleri adına bronz ve mermer-
lin önüne atarak kurban edilmek iste- den sayısız heykel üretmiştir ancak
yeceklerini söyler. Heykelin kudreti Dio onun bu denli meşhur olmasında en çok
Chrysostom’un diğer yorumlarında daha Atina ve Olympia’daki altın ve fildişinden
da iyi anlaşılmaktadır: yapılmış bu iki anıtsal heykel etkili olmuştur.
“ve insanlar arasında, her kimin ruhu acılarla doluysa, Chryselephantine adı verilen altın ve fildişi heykel tekniğini
her kim hayatına acılar ve şanssızlıklarla doğmuşsa ve bir icat eden kişi Pheidias olmasa da, tekniğin popülerleşmesi
türlü tatlı bir uykuya erişemiyorsa, inanıyorum ki o bile onun sayesinde olmuştur. Antik Mısır, Yakın Doğu ve Tunç
bu heykelin karşısında durduğunda, çektiği tüm acıları Çağı Ege’sindeki yetenekli ustalar fil ve hipopotam dişinden
unutacak.” heykeller yontarak, bunları altın, ahşap, cam, çeşitli pig-
Bugün Olympia’da heykelin kendisine ait neredeyse hiç- mentler ve diğer malzemelerle birleştirerek son derece gös-
bir kalıntı yoktur. Günümüze ulaşan yegane kalıntılar, terişli nesneler üretmiştir. Yunanistan’da, Demir Çağının
tapınağın ortasındaki yıkıntılar arasında yer alan ve bir erken aşamalarında, bu teknik yalnızca tanrı temsilleri ile
zamanlar heykelin temelini oluşturduğu anlaşılan, Atina sınırlıydı. Bir fildişinin tamamından oyulan küçük heykel-
yakınlarındaki Eleusis’ten getirilen bazı koyu renkli, ki- ciklerin saç ve giysileri altın ile kaplanıyor veya boyanıyor,
reçtaşı bloklar ile heykelin önündeki sığ bir havuzun etra- fildişi kısımları ise cilalanarak veya hafifçe boyanarak ten
fını çeviren beyaz mermer bordür parçalarıdır. Heykelin rengi görünümü elde ediliyordu. Aslına bakılırsa, Antik Yu-
önündeki havuz, hem heykel üzerindeki değerli fildişi nan ve Romalı yazarlar fildişini sıklıkla tanrıların kutsal vü-
kaplamaların korunması için gerekli nemi sağlamak, hem cudu ile bağdaştırıyordu. Örneğin Tantalos, oğlu Pelops’u
de anıtın görsel gücünü arttırmak amacıyla inşa edilmiş kesip doğrayarak, bir yahni içerisinde tanrılara sunar. Bu
olmalıdır. Bununla birlikte, heykel imgesinin antik çağla- sırada Demeter yanlışlıkla Pelops’un bir omzunu yer.

68 Aktüel Arkeoloji
Daha sonra Zeus, çocuğun bedenini baştan yaratarak diril- Pheidias’ın Parthenon için yaptığı Athena Heykeli önce-
tir, Demeter’in yediği omuz yerine de fildişinden bir omuz sinde altın ve fildişinden yapılmış anıtsal boyutta heykel
koyar. Pygmalion’un oyduğu ve aşık olduğu, daha sonra örneğine rastlanmaz. Daha önceden ahşap, mermer, bronz
Aphrodite tarafından canlandırılan heykel de fildişinden ve hatta tüm bu malzemeler bir arada kullanılarak büyük
yapılmıştır. Homeros’un Odysseia adlı eserinin sonunda heykeller yapılmıştır. Peki ama altın ve fildişi heykeller nasıl
Penelope’ye, kocası ile yeniden bir araya gelişi şerefine eşsiz olacaktı? Bu tür değerli malzemelerden yapılmış heykeller
güzellik vermek isteyen Aphrodite, tanrıçayı uykuya yatıra- son derece makbuldü çünkü değerli malzemeler hem tanrı-
rak, onu “yeni biçilmiş fildişinden daha beyaz” yapar. lara gösterilen saygının, hem de heykeli tahsis eden kişinin
Daha büyük boyutlu altın ve fildişi heykeller, ahşap bir güç ve zenginliğinin bir göstergesiydi. Antik çağ tarihçileri
iskelete bağlı çeşitli bileşenlerden oluşuyordu. Oyma fil- Atinalıların, zenginliklerini dostları, müttefikleri ve düş-
dişi parçalar el, kol, ayak ve yüz gibi vücudun görünen kı- manlarına aynı şekilde göstermeyi hedelediklerini açıkça
sımlarında kullanılıyor, saç ve giysiler ise altın kaplama ve anlatmaktadır. Örneğin, Peleponez Savaşları sırasında, At-
boyanmış ahşaptan yapılıyordu. Büyük boy fildişleri, ger- hena Parthenos Heykeli’nin –yıllık askeri bütçe değerinde-
çek boyutlu bir heykelin yapımı için yeterli oluyordu. Bu ki- altın kaplamaları hazine rezervi görevi görmüş, acil bir
tür heykellerden birkaçı günümüze ulaşmıştır. Örneğin, finansal ihtiyaç durumunda parçaların yerinden sökülerek
Delphi’deki Apollo Tapınağı’nda, MÖ 6. yüzyılda tanrıya kullanılması kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte, Perikles
adanan kutsal malzemeler, MÖ 5. yüzyıl sonlarındaki bir Atinalılara tanrıçadan ödünç alacakları altın miktarının
yangın sonrasında ritüel törenler eşliğinde Kutsal Yol’un geri ödenmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Tüm bunla-
altına gömülmüştür. Aralarında kötü biçimde yanmış rın yanı sıra, Pheidias’ın bu büyüklükteki bir altın ve fildişi
parçalar bulunan bu eşyalar, 1939 yılında arkeologlar ta- heykelin altından kalkması için aşması gereken önemli tek-
rafından keşfedilmiştir. nik engeller vardı.

Pheidias’ın
tahtta oturan
altın ve
ildişinden
Zeus Heykeli,
MÖ 5. yüzyıl
sonlarından
MS 5. yüzyılda
pagan dininin
yasaklanışına
kadar
Olympia’da
hüküm
sürmüştür.
Yunanistan, Delphi’de bulunan
chryselephantin (altın ve ildişi)
heykel örnekleri.

Aktüel Arkeoloji 69
70 Aktüel Arkeoloji
Olympia Zeus Tapınağı’nın iç kısmını gösteren 1878 tarihli illüstrasyon.
Olympia Zeus Tapınağı metoplarlarından detaylar.
Olympia Müzesi, Yunanistan.

Aşağıda: I. Seleukos Nikator dönemine ait tahtında


oturan Zeus betimli gümüş tetradrahmi.

Tarihöncesi çağlardan beri çok değerli bir malzeme ola- Athena Parthenos ve Zeus Olympios heykellerinin her
rak görülen altın, birçok yönden özel bir madendir. Pra- ikisi de ahşap bir iskelet üzerine -örneğin, eski bir gemi-
tik uygulama bakımından fazla yumuşak olmasına karşın inşa edilmiş ve daha sonra değerli malzemelerden oluşan
enderliği, rengi, parlaklığı ve değişkenliği, altının finan- bir kaplama ile örtülmüştür. Antik çağ yazarları notların-
sal, estetik ve sembolik değerine katkı sağlamıştır. Par- da, ince taneli bir yapıya sahip ve böceklere ve çürümeye
lak, ışıltılı ve bozulmaz olması gibi özellikleri sayesinde karşı dayanıklı olduğu bilinen servi veya limon ağacından
çok uzun bir zaman boyunca tanrılarla bağdaştırılmıştır. yapılmış bir iç dolgudan bahsetmektedir. Bu tür heykelle-
Ancak Yunanistan, Ege’deki birkaç ada ile Makedonya ve rin içi ve dışı arasındaki çarpıcı fark, MS 2. yüzyılda yaşa-
Trakya’nın sahil kesimleri haricinde altın bakımından mış Yunan hiciv yazarı Lukianos’a ait komik bir kesitte ele
zengin bir bölge değildir. Ticaret veya fetih yolu ile altın alınmıştır. Kısa süreliğine, heykeltıraş amcasının yanında
elde edilebilen diğer kaynaklar ise Mısır, Nubiya, Troas ve çıraklık yapan Lukianos, bir horoz olarak yeniden doğa-
Lidya bölgesindeki ünlü Paktalos Nehri’dir. rak, krallığın gerçek doğası hakkında açıklamalar yapan
Altın gibi, fildişi de Yunanistan’da bulunmayan ve ithal bir hükümdarı anlatır:
olarak getirtilen bir malzemeydi. Taş üzerine kazınarak “Pheidias, Myron veya Praksiteles’in, her biri dışarıdan
günümüze ulaşan Atina devletine ait bazı resmi belgeler- bakıldığında muhteşem bir Poseidon veya Zeus olan,
de, Athena Parthenos Heykeli için satın alınan altın ve altın ve fildişinden yapılmış, sağ elinde bir yıl-
fildişinden bahsedilmektedir. Pheidias, altın ve fildişin- dırım, şimşek veya üç uçlu mızrak tutmakta
den anıtsal heykelleri yapmak için, mobilya imalatçıları, olan büyük kolososlarından biri gibi olma-
bronz dökümcüleri ve gemi inşaatçılarının daha önceden dığım için kendime acırdım. Ancak eğer
kullandıkları teknikleri başarıyla birleştirerek yeni bir öne eğilip de bu heykellerin içine bakar-
teknik geliştirmiştir. Ancak antik çağ yazarları heykeltı- sanız, çubuklar, dikmeler ve bunların
raşın Atina halkı ile, ya fonlarını kötüye kullandığı gerek- içlerine yerleştirilmiş dübeller ile kiriş-
çesiyle ya da Perikles ile olan ilişkisi nedeniyle ters düştü- ler, sazlar, zit, kil ve bunların arasında
ğünü ve Athena heykelinin tamamlanmasının ardından yer alan bir sürü saçma sapan, çirkin
Atina’dan sürüldüğünü söylemektedir. Öğrencilerinden malzemeden oluşan bir karmaşayla kar-
birçoğu ile birlikte Atina’yı terk ederek Olympia’ya gelen şılaşırsınız. Burada kendi birliklerini kuran
heykeltıraş, hemen akabinde Zeus Tapınağı ve diğer müş- fareler ve sıçanlardan bahsetmiyorum bile. İşte
teriler için altın ve fildişinden heykeller üretmeye başlar. krallık dediğimiz budur.”.

Aktüel Arkeoloji 71
Heykeltıraş Pheidias’ın atölyesi.

Heykelin altından yapılmış kumaş ve giysi detayları ile


yüz ve uzuvlarındaki ten bölümlerine takılacak olan fildişi
plakalar, işte bu ahşap iskelete takılırdı. Tanrının giysisini
oluşturan geniş alanları kaplayacak olan altın çekiçle dö-
vülerek, kolaylıkla levhalar haline getirilirdi. Fildişleri bü-
yük parçalar halinde olmalarına karşın, Athena Parthenos
veya Zeus Olympios heykellerinin devasa yüzleri, kolları,
elleri ve ayaklarını kaplayacak büyüklükte değildi. Zeus
Pheidias’ın atölyesinden kil kalıplar.
Olympios Heykeli’nin ayrıca bir de açık bir göğüs kısmı
vardı. Pheidias belki de, Athena’nın yüzünü veya Zeus’un
göğsünü kaplayacak büyüklükte yüzeyler elde etmek için
fildişi panellerden oluşan bir mozaik oluşturmuş olabilir
ancak bu parçalar her ne kadar özenli bir şekilde yerleşti-
rilmiş olursa olsun, birleştirme yerleri çirkin bir görüntü
oluşturmuş olmalıdır. Yunan ve Latin yazarlar Pheidias’ın,
fildişlerini ince tabakalar halinde açmak için antik mobil-
ya imalatçılarının icadı olan bir tekniği kullandığını söy-
Pheidias imzalı pişmiş toprak kap. MÖ 5. yüzyıl. ler. Tekniğin ismi, aynı zamanda papirüs rulolarını açma
Sağda: Canosa, İtalya’da bulunan İskenderiye yapımı üzeri altın kaplı cam kap.
anlamını da taşıyan Antik Yunanca anaptusso kelimesi ile
Pheidias’ın atölyesinde bulunan pişmiş toprak kalıpların cam dökümü için ifade edilir. Bu teknik kullanılarak ince tabakalar halinde
kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu camlar, belki de, bu örnekteki gibi ince bir altın
tabakası veya altın varak ile kaplanıyordu. British Museum, Londra. açılan fildişleri, asitli bir çözelti içine konarak yumuşatılır

72 Aktüel Arkeoloji
İtalya’da bulunan Roma Dönemine ait tahtında oturan Zeus heykeli. Marbury Hall Zeus olarak bilinen MS 1. yüzyıl tarihli heykel Getty Villa, Malibu’da sergilenmektedir.

Aktüel Arkeoloji 73
ve daha sonra istenilen biçimi elde etmek için kalıplara Hıristiyanlık Dönemine tarihlenen bir kilise keşfedilmişti.
dökülürdü. Bazı durumlarda kalıpların üzerine, bronz Antik bir yapıdan dönüştürüldüğü anlaşılan kilise binası-
heykellerin yapımında kullanılan kayıp balmumu tekni- nın iç mekan boyutları ve ekseni, tapınağın naos bölümü
ğinde olduğu gibi, yumuşak balmumu ile bastırılırdı. ile tamamen aynıydı. Yapılan kazılarla birlikte, sağlam du-
varlara sahip bu yapının, Pheidias’ın Zeus Heykeli’ni inşa
Athena heykeli MÖ 430’larda tamamlandıktan kısa bir
ettiği sırada kullandığı atölye olduğu anlaşıldı. Çevrede
süre sonra, Parthenon’un ana odasının tabanına, fildişi
bulunan çeşitli kuyu ve çöp yığınlarında heykel inşaatıyla
için gerekli nemin sağlanması için, su dolu sığ bir havuz
ilişkili molozlar tespit edildi. Bunlar arasında çeşitli araç-
eklendi. Olympia’daki Zeus Tapınağı’nın iç mekanı ise,
gereçlerin yanı sıra fildişi, kemik, deniz kabuğu, geyik
ya heykel henüz yerleştirilmeden ya da yerleştirildiği sı-
boynuzu, obsidiyen ve cam gibi malzemelerden işlenmiş
rada tamamlanmış olmalıdır. Fildişinin korunması için
parçalar, kurşundan yapılmış çiçek desenli şablonlar ile
nemli bir ortama ihtiyaç olduğunu söyleyen Pausanias,
birçoğu heykelin giysisindeki kumaş kıvrımı ayrıntılarını
Olympia’da, Atina’da olduğu gibi havuza su konacağı yer-
oluşturan altın kaplamaların dökümünde kullanıldığı an-
de, su yerine yanlışlıkla yağ konduğu ancak yağın nem
laşılan çok sayıda pişmiş toprak kalıp ve bir de Pheidias’ın
sağlamak konusunda faydalı olmadığı hakkında kafa ka-
adının yazılı olduğu bir Atina kabı ele geçmiştir.
rıştırıcı bir hikaye anlatır. Yazar belki de hikayeyi yanlış
anlatmış olabilir ya da bu hikaye, Zeus Heykeli’nin fildişi Arkeologlar, atölye alanında ele geçen pişmiş toprak ka-
kaplamalarının birbirinden ayrılan birleşme yerlerinin, lıpların, tanrının altın giysisini oluşturan altın kaplamala-
MÖ 2. yüzyılda Messeneli Damophon tarafından onarıl- rın dökümü için kullanıldığını düşünse de, yapılan ince-
masının nedenini açıklıyor olabilir. lemelerde kalıplarda altın izine rastlanmamış, kalıpların
cam dökümü için kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu kalıplarda
Pheidias’ın Athena Parthneos’u ile Zeus Olympios’u ara-
üretilen camlar belki de, Pausanias’ın tasvirinde bahsi
sındaki en büyük fark, Zeus Tapınağı yakınında yapılan
geçen “hareketli figürler ve zambak çiçekleri”ni oluşturu-
arkeolojik kazılar sırasında netleşti. Alanda 1950’lerde
yor ve belki de ince bir altın tabakası veya altın varak ile
yapılan kazılar sırasında, tapınak yakınlarında Erken
kaplanıyordu. Dolayısıyla, Athena Parthenos Heykeli’nde
olduğu gibi altın külçeleriyle kaplı izlenimini veren bir
heykel yerine, daha büyük bir görsel etki yaratmak adına
Zeus Olympios Heykeli’nin yapımında daha az altın kul-
lanılarak, parıldayan bir şefalıkta karmaşık bir biçimsel
dokuma ve lüks kumaşları, belki de doğudan ithal edilen
egzotik ipek kumaşları taklit eden bir görüntü oluşturul-
muştur.
Pheidias’un Zeus Heykeli’nin, Athena Heykeli’nden daha
fazla ünlenmesinin sebebi belki kumaş detaylarındaki bu
çarpıcı görselliği, belki de tek bir kent devletinin ulusal bir
tapınağı yerine, Olympia’daki, tüm Yunanların bir araya ge-
lerek yüce tanrılarına ibadet ettiği bir Panhelenik tapınakta
yer almasıdır. Birçok antik çağ yazarı heykeli öven sözler
yazmış ve heykelin ilham kaynaklarından bahsetmiştir.
Pheidias’ın Zeus Heykeli’ni nasıl tasarladığı sorulduğun-
da, Homeros’un İlyada adlı eserinde yer alan şu dizelerden
esinlendiği yanıtını verdiği söylenmektedir:
“Böylece konuştu Kronos’un oğlu ve koyu renk kaşlarını indir-
di. Muhteşem lüle saçları ölümsüz kafasından aşağı doğru dü-
şen tanrı, bir baş hareketiyle büyün Olympos Dağı’nı sarstı.”.
Heykel belki de izleyicilerde bir tür aydınlanma etkisi
yaratıyordu. Öyle ki, heykeli görenler tüm ihtişamı ile
İstanbul Pammakaristos Manastırı (Fethiye Camii) İsa Mesih igürü. tanrıyla yüz yüze geldikleri hissine kapılıyorlardı. Luki-

74 Aktüel Arkeoloji
Ayasofya - Deisis mozaiğinden bir detay. İsa Mesih’in görüntüsü. Bu mozaik, Bizans resim sanatında Rönesans başlangıcı olarak kabul edilir.
İsa’nın yüzünün iki yarısı birbirbinden farklı yapılmıştır.

Pheidias’ın tahtta oturan altın ve ildişinden Zeus Heykeli, MÖ 5.


yüzyıl sonlarından MS 5. yüzyılda pagan dininin yasaklanışına kadar
Olympia’da hüküm sürmüştür.
anos bir metninde “tapınağa gelenler Hindistan’dan ge- tanın heykelin taşınırsa tahrip olacağını söylediğini ak-
len fildişi veya Trakya’dan gelen altını değil, Kronos ve tarır. Projeden sorumlu Memmius Regulus adındaki bir
Rhea’nın, Pheidias tarafından dünyaya indirilen gerçek kişi ise, imparatora birçok kehanet gördüğünü bildirmiş
oğlunu görüyorlardı.” der. ve projeyi erteleyerek hayatını riske atmıştır. Caligula’nın
Heykelin özel bir bakım gerektirdiği bilinmektedir. Bu ölümü ile birlikte hem Regulus hem de heykel kurtulsalar
konuda, hem Pausanias hem de taş üzerindeki antik ya- da, Zeus Heykeli en sonunda tapınak hırsızlarının elle-
zıtlar “Pheidias’ın soyundan gelen” ve Phaidryntai yani rinde harap olmuştur. Lukianos, tanrının altından yapıl-
“cilacılar” adındaki kişilerin varlığından söz eder: “Oly- mış lüle saçlarının çalındığını ve hırsızların asla yakala-
mpia Tapınağı’nın idaresini elinde tutan Elis halkı tarafın- namadığını yazar.
dan Zeus Heykeli’nin, üzerinde oluşan pisliklerden temiz- Pheidias’ın tahtta oturan altın ve fildişinden Zeus Hey-
lenmesi görevi ayrıcalığına erişenler...”. keli, MÖ 5. yüzyıl sonlarından MS 5. yüzyılda pagan di-
Heykel için büyük tehdit oluşturan bir diğer unsur ise, ninin yasaklanışına kadar Olympia’da hüküm sürmüştür.
Roma imparatorlarının büyüklük tutkusudur. Kendi- Tüm bu süre boyunca heykel, çeşitli oturan tanrı ve Roma
si için yeni bir Jüpiter heykeli isteyen İmparator Gaius imparatoru betimlemelerine model olmuştur. En nihaye-
Caligula’nın, heykelin Roma’ya getirilerek, kendisine tinde Konstantinopolis’e getirilen heykel, burada Lausos
benzeyecek şekilde biçimlendirilmesini emrettiği söylen- isimle bir üst düzey bir memurun sanat koleksiyonu-
mektedir. Tarihçi Dio, heykelin taşınması için gönderilen nun en önemli parçası haline gelmiştir. MS 475’e kadar
devasa geminin üzerine yıldırım düştüğünü, tarihçi Sue- Lausos’un sarayında kalan heykel, bir yangın sırasında
tonius ise, imparatorun temsilcileri her ne zaman heykele yok olmuştur. Yok oluşu öncesinde, sert bir mizaca sahip,
yaklaşırlarsa, heykelin kahkahaya boğulduğunu söyler. sakallı, oturur pozisyondaki tanrıyı betimleyen bu muh-
Tarihçi Josephus, heykelin taşınmasından sorumlu us- teşem heykel, Pantokrator İsa imajına da model olmuştur.

Aktüel Arkeoloji 75
S İ
5 S
E
A
L
N
O
R
Z
K A
O
AL İ
M
H
B o d r u m
a p M a usolos
Satr na
ı n d a n yapımı
tara f ı
ş l a n m ış, karıs
b a n
i s i a t a rafında

OS
Artem mlanmıştır

NA S S
tama

R
LEION
A L İ K A
H OL
işamı

S S
Yapı iht rın

MAU
la
ile tanrı ip
k
p ı n a k l arına ra r
ta u
olmuşt
ir
y ı l ı M Ö 355’t
Yapım
etre
242 m 5
10
n l u ğ u nda ve ir
uzu ş liğinded
e g e n i
metr

76 Aktüel Arkeoloji
ANTİ
HAR İ
K
K
D
A
Ü
S
N
I
Y AN I
7
N

Aktüel Arkeoloji 77
Aslan heykeli,
Maussolleion’da bağımsız muhteşem mermer
duran heykellerden biri. lahit içine
British Museum, Londra.
gömüldüğü
düşünülmektedir.
Hekatomnos Anıt
Mezarı ve Lahdi
üzerine yürütülen
bilimsel çalışmalar
ve yayınlar Prof.
Dr. Fahri Işık ile
Muğla Üniversitesine
bağlı profesörlerden
oluşan bir ekip tarafından
sürdürülmektedir.
Hekatomnos ve eşi Aba’nın
Mausolos, İdrieus ve Pixodaros adında
üç oğulları ile Artemisia ve Ada adında
iki kızları olur. Babalarının ismine
ithafen Hekatomnidler olarak anılan
çocuklar, Büyük İskender’in Küçük
Poul PEDERSEN Asya’yı ve daha sonrasında tüm Pers

P
İmparatorluğu’nu fethettiği MÖ 334’ten
ers kralı kısa bir süre öncesine kadar sırayla
MÖ 392’de Karia’yı yönetir.
Güneybatı
Anadolu’daki Hekatomnidler arasında en ünlüsü, MÖ
Karia adı verilen 377 ile 353 arasında Karia satraplığı
bölgede yeni bir satraplık yapan Mausolos’tur. Mausolos’un
merkezi kurar. Satraplık ölümünden sonra, kız kardeşi ve aynı
merkezinin ilk valisi veya zamanda eşi Artemisia, MÖ 351’de
ölünceye kadar iki yıl boyunca Karia
satrapı olarak, Myslasa veya
satraplığını yürütür. Kral Mausolos
bugünkü adıyla Milas’ta
döneminde Karia bölgesi ekonomik
yaşayan, Hyssaldomos’un
olarak gelişmiş ve bazı kaynaklarda
oğlu, Karialı yerel bir asilzade
“İonia Rönesansı” olarak da anılan
olan Hekatomnos’u seçer.
zengin bir kültürel dönem başlamıştır.
Labraunda’daki Zeus Tapınağı
Bu döneme İonia Rönesansı
ile arasında 15 kilometrelik
denilmesinin sebebi mimari özelliklerin
kutsal bir yol bulunan Mylasa
birçoğunun, hem stil hem de bezeme
bu dönemde, anıtsal yapılar
bakımından Batı Anadolu’nun arkaik
ve tapınakları ile önemli bir
İon tapınaklarından alınmış olmasıdır.
kent haline gelir.
Mausolos, Karia bölgesinin dört bir
MÖ 377 yılında ölen yanında sayısız yapılar inşa etmiş,
Hekatomnos’un, yakın kentleri büyük ve sağlam sur duvarları
zamanda Mylasa’nın ile çevirmiştir. Mausolos’un en büyük
merkezinde keşfedilen ve projesi ise, Halikarnassos’un yeniden
bugün “Hekatomneion” kuruluşu ve kent merkezine daha sonra
olarak adlandırılan devasa kendi mezarı olacak olan Maussolleion’u
mezar anıtı içindeki inşa etmesidir.

78 Aktüel Arkeoloji
Mausolos’un en büyük
projesi, Halikarnassos’un
yeniden kuruluşu ve kent
merkezine daha sonra
kendi mezarı olacak olan
Maussolleion’u inşa etmesidir.

Halikarnassos Maussolleion’unu betimleyen 1882 tarihli gravür.

Aktüel Arkeoloji 79
Maussolleion, uzanmaktadır. Mausolos’un Teras, uzaktaki gemiler tarafından bile

daha önce Batı sarayını inşa ettiği yarımada rahatlıkla görülebilen Maussolleion’un
üzerinde ise bugün görünürlüğünü arttıran yapay bir peyzaj
Anadolu kentlerinde devasa Bodrum Kalesi yer oluşturmaktadır. Mezarın yer aldığı esas

eşi benzeri almaktadır. Mausolos’un yapı, terasın kuzeydoğu köşesinde, teras


alanını Halikarnassos’un en kalabalık
görülmemiş ihtişamı
inşa ettirdiği diğer anıtsal
yapılar ve tapınaklar caddesinden ayıran kuzeydeki mermer

ile tanrıların arasında, özellikle Ares duvardan yalnızca 3-4 metre uzaklıkta yer
almaktadır. Böylesine büyük bir açık teras
tapınaklarına rakip
Tapınağı dikkati çekmektedir.
Bu yapılara ait kalıntılar alanı inşa etmekteki amaç neydi? Bunun
olmuştur. bugün Bodrum’da hala nedenini henüz bilmiyoruz ancak bu alanın,
genellikle Pers kralları ve satraplarının
görülebilmektedir.
Halikarnassos ve sarayları yakınında bulunan bir kutsal
Halikarnassos kentindeki en
Maussolleion orman (Antik Yunanca alsos) veya bir
ünlü yapı ise, Mausolos’un
güzel bahçe (paradeisos) olarak kullanılmış
Mausolos MÖ yaklaşık kendisi için kent merkezinde
olabileceğini düşünebiliriz.
375’te, eğer satraplık inşa ettirdiği devasa anıt
başkentini denize kıyısı mezardır. Kurulan yeni Mausolos öldüğünde Maussolleion henüz
olmayan Mylasa’dan, geniş kente tamamen hükmeder tamamlanmamıştı. İnşaat çalışmaları ve
donanması için mükemmel pozisyondaki Maussolleion, zengin heykel bezemelerinin yapımı en
bir doğal limana sahip daha önce Batı Anadolu azından eşi Artemisia’nın döneminde,
ve Doğu Akdeniz’den kentlerinde eşi benzeri belki de daha geç dönemlerde bile devam
gelen önemli ticaret görülmemiş ihtişamı ile etmiş olmalıdır. Büyük hayranlık toplayan
yolları üzerinde çok iyi tanrıların tapınaklarına yapının inşası tamamlandıktan kısa bir süre
bir konuma sahip kıyısal bile rakip olmuştur. sonra ise, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri
Halikarnassos kentine taşırsa, Likya bölgesinde daha sayılmıştır. Peki yapı neye benziyordu? Bu
satraplığını çok daha etkili önceden yerel krallar konuya girmeden önce, binanın yıkılışı ve
bir şekilde koruyabileceğini için anıtsal mezarlar inşa yeniden keşfine kısaca değinmek istiyorum.
ve Akdeniz dünyasında edildiği bilinmektedir.
çok daha fazla söz sahibi Bunlar arasında en ünlü
olanı Ksanthos’taki Maussolleion’un Yıkılışı ve
olabileceğini fark eder.
Nereid Anıtı’dır. Ancak Yeniden Keşfi
Böylelikle Halikarnassos’u
gerçek anlamda anıtsal bu mezarların hiçbiri Halikarnassos Mozolesi’nden günümüze
boyutta yeniden inşa eder. Maussolleion ile ne yazık ki pek fazla bir şey ulaşmamıştır.
Halikarnassos antik kenti kıyaslanabilecek boyutta Devasa yapı, liman tarafındaki muhteşem
bugün çoğunlukla modern değildir. kalelerinin yapımında kullanmak üzere
Bodrum kenti altında 242 metre uzunluğunda ve eski taş arayan Saint Jean (Hospitalier)
gömülüdür. Bununla birlikte, 105 metre genişliğindeki Şövalyeleri tarafından ana kayaya ininceye
antik kent duvarlarının büyük bir yapay teras üzerine kadar tahrip edilmiştir. Şövalyeler ayrıca,
büyük parçaları günümüze inşa edilen Maussolleion, duvarların inşası için gerekli harcın
kadar ulaşmıştır. Ayrıca antik dört yanında anıtı çevreleyen yapımında kullanmak üzere yapıyı süsleyen
kentin dikdörtgen biçimli yaklaşık 700 metrelik iyi heykelleri parçalayıp yakarak kireç elde
sokak plan şeması, modern kalite, beyaz mermerden etmiştir. 15. yüzyıl sonlarında gerçekleşen
Bodrum sokaklarında hala bir duvar ile çevrilidir. bu tahribatlar, 1522 yılında Kanuni Sultan
kendini göstermektedir. Bir giriş yapısı ile 7 metre Süleyman, Bodrum Kalesi ile birlikte Kos ve
Bodrum’un ana caddesi olan yüksekliğindeki bir anıtsal Rodos kalelerini ele geçirince son bulmuştur.
Turgut Reis Caddesi, tam merdiven, teras alanını Antik Çağın en önemli eserlerinden birinin
olarak antik Halikarnassos’un terasın doğusunda yer alan böylesine üzücü bir şekilde tahrip edilişinin
ana caddesinin hizasında agoraya bağlamaktadır. ardından geriye kalan kalıntılar zamanla,

80 Aktüel Arkeoloji
Bodrum’dan genel görüntü. Halikarnassos’taki Maussolleion’un girişinin bugünkü hali. ©P. Pedersen
ilk yerleşim bugünkü kalenin yükseldiği yerde
olmuştur. ©P. Pedersen

Maussolleion alanının bugünkü görünümü.

Göktepe’nin yamaçlarından kazı ekibinin 1856-1857 yıllarında başlattığı


dökülen toprak ve moloz kazılar sırasında keşfedilmiştir.
yığınları ile kaplanmıştır. 350 yıl C. T. Newton tarafından yürütülen
boyunca fark edilmeden toprak kazılar aslında uzun bir gelişim sürecinin
altında kalan yağmalanmış sonucudur. Batılı ülkeler, 1400’lerde yaşanan
alan, Charles T. Newton’un İtalyan Rönesansı’nı takiben antik Yunan
Maussolleion’un temelleri. ©K. Jeppesen başkanlığındaki bir İngiliz ve Roma sanatı ve medeniyetine karşı derin

Aktüel Arkeoloji 81
bir hayranlık beslemeye
başlar. Dönemin en ilerici
entelektüelleri, antik çağ
filozolarının değerleri
ve düşüncelerine dayalı
ve Atina demokrasisi ile
özellikle Roma Cumhuriyeti
gibi antik çağ toplumlarına
benzer, yeni ve daha iyi bir
toplum kurmanın hayalini
kuruyorlardı. Bu dönemde
Antik Çağlara ait her
türden metin büyük bir
hevesle yeniden incelendi
ve sanat, edebiyat ve mimari
alanlarındaki birçok yeni
eser Antik Çağdan esin
alınarak üretildi. 1374
yılında, antik kaynaklardan
da yararlanarak ünlü
kadınlar üzerine bir kitap
yayımlayan Boccacio,
kitabında Mausolos’un
kız kardeşi Artemisia’ya
da yer vermiştir. 1521
yılında ise Cesare
Caesariano, MÖ 1. yüzyılda
yaşamış Romalı yazar
Vitruvius’a ait metinlerden
yararlanarak Halikarnassos
Mausolos ve Artemisia heykelleri. British Museum, Londra.
ve Maussolleion’un
rekonstrüksiyon çizimlerini
Mausolos’un ölümünden sonra, kız kardeşi ve
aynı zamanda eşi Artemisia, MÖ 351’de ölünceye
yapmıştır. Antik toplumlar
üzerine daha derin bilgiye
ulaşma arzusu, doğal olarak
antik dünyanın fiziksel
kadar iki yıl boyunca Karia satraplığını yürütür.
kalıntılarını araştırma
isteğiyle sonuçlandı. Böylece anlamak amacı ile, antik tarafından verilen izinle –bu dönem
sanatçılar, mimarlar ve yeni kültürler ve toplumlar için alışıldık bir durumdur- İngiltere’ye
bir alanın bilim insanları üzerine daha global bir götürülmüştür ve bugün British Museum’da
olan arkeologlar antik perspektite, genel bir ilgiye sergilenmektedir. İngiliz arkeologların kazı
dünyanın önemli yerlerini dönüşmüştür. sırasında kullandığı yöntemler, o dönem için
ziyaret etmiş ve İtalya, Newton’ın kazıları, oldukça ileri olmakla birlikte, birçok temel
Yunanistan ve Türkiye antik Halikarnassos ve sorun çözümsüz kalmıştır. 1966’da Türk
gibi ülkelerde araştırma Maussolleion üzerine yetkililer, Maussolleion’un yeniden kazılması
ve kazılar yapmıştır. Daha önemli, yeni bulgular ve yapının bulunduğu alanın detaylı olarak
yakın dönemlerde ise üretmiş ve ayrıca iyi kalite, belgelenmesi için Danimarkalı profesör
geçmişe duyulan ilgi, insan mermer heykellerin keşfi ile Kristian Jeppesen’e (1924-2014) izin vermiş,
topluluklarının doğasını ve sonuçlanmıştır. Bu heykeller, Danimarka Carlsberg Vakfı da projeye
insan tabiatının karakterini dönemin Türk yetkilileri sponsor olmuştur.

82 Aktüel Arkeoloji
Maussolleion’u Yeniden
Oluşturmak
Arkeolojik kazılar ile birlikte
Vitruvius ve Plinius’a ait antik
metinlerden de yararlanılarak,
bu muhteşem dünya harikasının
yıkılışından önce nasıl göründüğüne
dair, tamamı olmamakla birlikte,
birçok detay anlaşılmıştır.
Bugün Bodrum’da, Maussolleion’un
bir zamanlar bulunduğu alanda
gördüğümüz kalıntılar, yapının
yaklaşık 32.4x38.1 metre
boyutlarındaki temeline aittir. Doğal
kaya yüzeyi, antik çağ yapı ustaları
tarafından farklı seviyelerde ve yatay Maussolleion’u süsleyen heykellerin neredeyse tamamı Haçlılar tarafından parçalanıp yakılarak kirece dönüştürülse
de, birkaç heykel ve ayrıca yüzlerce küçük heykel parçası ele geçmiştir. Bunlar arasında en iyi korunmuş durumda
olarak, dikkatli biçimde kesilmiş, olanı, podyumun üzerini süsleyen ünlü Amazon Frizi’dir.
böylelikle devasa yapının merkezini
oluşturan yaklaşık 100 bin adet,
yeşilimsi, kare biçimli volkanik
taşın yerleştirilebileceği güçlü ve
sağlam bir temel oluşturulmuştur.
Bu taşlardan günümüze ulaşan
bazıları, temelin kuzeydoğu
ve güneybatı köşelerinde yer
almaktadır. Binanın yapımında
kullanılan taşlar, Gümüşlük’ün (antik
Myndos) kuzeyindeki Koyunbaba
taş ocaklarından çıkarılmış
ve Halikarnassos’a gemilerle
Halikarnassos Maussolleion’unu süsleyen Amazon Frizi’nden detaylar.

Halikarnassos Maussolleion’unu süsleyen Amazon Frizi’nden detaylar.

Aktüel Arkeoloji 83
Maussolleion modeli. ©K. Jeppesen Persli atlı. Orijinali British Museum’da.

getirilmiştir. Yalnızca en Haçlıya ait notları içeren, şarap için kullanılıyordu. Büyük ihtimalle içki
dıştaki, görülebilir olan 1581’de yayımlanan kabı olarak kullanılan renksiz cam parçalarının
kısımlar mermerden Fransızca bir kitapta, ise Mausolos’un döneminde son derece pahalı
yapılmıştır. odanın duvarlarının olduğu bilinmektedir. Mausolos’un mezarı,
farklı tür mermerlerden neredeyse bir symposium, bir şölen için
yapılmış yarım sütunlar ve hazırlanmış gibi görünmektedir. Mezarda
Mezar Odası kabartmalar ile bezeli olduğu bulunan çok sayıda iyi kalite su mermerinden
Mausolos ve belki de eşi yazmaktadır. yapılmış küp parçaları arasında yer alan
Artemisia’nın tüm değerli Mezardaki zengin ölü neredeyse bütün bir küp üzerinde Mausolos’tan
eşyaları ile birlikte gömülü hediyelerinin tamamı bir yüzyıl önce yaşamış Pers kralı Kserkses’in
olduğu asıl mezar odası defineciler tarafından adı yazmaktadır. Bu, belki de Hekatomnidler
temelin kuzeybatı köşesinde yağmalanmış olsa da, ailesi tarafından korunmuş değerli bir antikaydı.
yer almaktadır. Mezar odası, yapılan kazılarda iyi kalite Bodrum Müzesinde bulunan ve bugün İzmir
define avcıları tarafından mermerden yapılmış Arkeoloji Müzesinde sergilenmekte olan
bulunmasını zorlaştırmak küçük lahit parçaları çömelmiş hizmetkar heykeli, belki de satrapa
için merkez dışına ile bir zamanlar mezar öbür dünyada hizmet etmesi için Maussolleion’a
yerleştirilmiştir. Jeppesen, odasının giriş bölümünü yerleştirilmişti.
yaptığı araştırmalar sırasında kapayan muhteşem bir Kraliyet ailesi ve önemli resmi yetkililer
mezar hırsızlarının Haçlıların mermer kapıya ait parçalar Mausolos’u mezarına yerleştirdikten sonra,
yapıyı parçalamasından bulunmuştur. Kazılarda mermer kapıyı kapatmış ve giriş odası ile
uzun yıllar öncesinde, batı ele geçen bazı küçük, ince giriş koridorundan geçerek mezardan çıkmış
yönünde kayada açtıkları altın bezeme parçalarının, olmalıdır. Daha sonra, büyük ve ağır kapak taşı
bir tünel aracılığıyla değerli bir giysinin, belki de mezarın dışında bekleyen işçiler tarafından
mezar odasına girerek Mausolos’un kendisine ait bir açıklığa doğru yavaşça itilerek, kapı kapatılmış
mezarı yağmaladıklarını elbisenin parçaları olabileceği ve mezarın bir daha asla açılmaması için
tespit etmiştir. Haçlılar düşünülmektedir. Mezarda yukarıdan bırakılan tunç dübeller ile kapı
mezar odasının mermer bulunan ve Atina’dan ithal sağlamlaştırılmıştır. İngiliz arkeologlar 1857
duvarlarını yıkmaktan bile olduğu anlaşılan küçük, yılında mezar odasını keşfettiklerinde, bu
kaçınmamıştır. Bununla iyi kalite çanak çömlek kapının gerçekten de hala yerinde olduğunu
birlikte görgü tanığı bir parçaları büyük olasılıkla gördüler. Mezarın kapatılmasının ardından,

84 Aktüel Arkeoloji
mezarın karşısında, büyük ve diğer tüm katılımcılar davet edilmiştir. Yarışmayı, Mausolos adlı
batı merdivenlerinin şüphesiz, dönemin geleneği tragedyası ile Phaselisli heodektes’in kazandığı,
aşağısındaki sahanlıkta tuhaf olan perideipnon adlı büyük ayrıca heopompus’un retorik dalında birinci
bir merasim gerçekleştirildiği cenaze şölenine katılmış olduğu bilinmektedir.
anlaşılmaktadır. Burada çok olmalıdır. Mausolos’un Tüm bu bilgilerin yanında, henüz yanıt
sayıda hayvan kesilerek, ölümünün ardından bulamayan bazı önemli sorular da var.
büyük miktarda adaklık et Halikarnassos tiyatrosunda Mausolos’tan iki yıl sonra ölen eşi Artemisia
merdiven boşluğu üzerine kralın anısına tiyatro nereye gömüldü? Mezar iki yıl boyunca açık mı
konmuştur. Etin üzerine yarışmaları düzenlenmiş, bırakıldı? Artemisia mezarın giriş odasındaki
yerleştirilen büyük kesme hem Batı Anadolu hem de mermer lahde mi gömüldü? Prof. Jeppesen
taşlardan oluşturulmuş Yunanistan’dan ünlü yazarlar böyle olduğuna inanıyordu.
düzensiz bir duvar ile
mezara erişim tamamen Newton’ın kazıları, antik Halikarnassos
engellenmiştir. Adak
içerisinde en az 25 koyun
ve Maussolleion üzerine önemli, yeni
veya keçi, 8 kuzu, 5 öküz bulgular üretmiş ve ayrıca iyi kalite, mermer
veya buzağı, 14 tavuk
heykellerin keşi ile sonuçlanmıştır.
veya horoz, 8 güvercin ve
26 tavuk yumurtası yer
almaktadır. Bu adağın, öbür
dünyaya yapacağı yolculuk
için Mausolos’a yiyecek
sağlamak amacıyla yapıldığı
düşünülmektedir. Daha
sonra tamamen toprak ile
kaplanan merdivenin bir
daha asla açılmamasının
amaçlanmıştır. Bu merasimin
ardından kraliyet ailesi
Halikarnassos Maussolleion’unu süsleyen Amazonomakhi Frizi’nden sahneler.

Halikarnassos Maussolleion’unu süsleyen Amazonomakhi Frizi’nden sahneler.

Aktüel Arkeoloji 85
Athena Tapınağı’nı inşa eden ve olasılıkla
Halikarnassos’taki Ares (Mars) Tapınağı ile
Labraunda’daki Zeus Tapınağı projelerinde
de görev yapan Pytheos adındaki bir mimar
tarafından inşa edilmiştir. Pytheos, biri
Maussolleion, diğeri mimarlık eğitimi üzerine
olmak üzere iki kitap yazmıştır ancak bunların
ikisi de ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır.
Pytheos’a göre mimarlar tarih, tıp, astronomi
ve hukuk gibi alanlar da dahil olmak üzere tüm
bilim dalları üzerine son derece iyi bir bilgiye
Halikarnassos Maussolleion’unu süsleyen Amazon Frizi’nden detaylar.
sahip olmalıdır. Pytheos büyük olasılıkla,
Halikarnassos Mozolesi’nin satraplık avlusunda
bir araya geldikleri bilinen bir filozolar,
sanatçılar ve entelektüeller grubunun üyesidir.
Pytheos şüphesiz, İonia Rönesansı adı verilen
yeni sanat ve mimari oluşumunun öncülerinden
biriydi. Bununla birlikte, Maussolleion’un
heykeltıraşlık bezemelerinin de en az yapının
kendisi kadar hayranlık topladığı bilinmektedir.
Maussolleion’u süsleyen heykellerin neredeyse
tamamı Haçlılar tarafından parçalanıp yakılarak
kirece dönüştürülse de, birkaç heykel ve ayrıca
yüzlerce küçük heykel parçası ele geçmiştir.
Amazon Frizi’nden detaylar.
Bunlar arasında en iyi korunmuş durumda
olanı, podyumun üzerini süsleyen ünlü Amazon
Mezar Anıtının Üstyapısı sırasının üzerinde beyaz Frizi’dir. Bunun dışında, büyük olasılıkla
Asıl mezar odası teras mermerden yapılmış, podyumun kaidesi etrafına ve podyumun
seviyesinden aşağıda yer 24 basamaklı son derece üzerindeki sütunlar arasına yerleştirilen üç
alırken, anıtın kendisi alışılmadık bir tasarıma farklı boyda, üç farklı heykel grubu olduğu
terasın taban seviyesinden sahip, piramit biçimli bir
başlayarak, yaklaşık çatı yükselmektedir. Anıtın Amazon Frizi’nden detaylar.

45 metre yüksekliğe en tepesinde ise mermerden


ulaşmaktadır. Üst kısımları yapılmış, yaklaşık 6 metre
son derece ağır olan devasa uzunluğunda ve üzerinde
anıtın, basit bir merdiven 3.6 metre yüksekliğinde
ile bazı küçük odalar atlar bulunan devasa
haricindeki tüm kısımları bir quadriga heykeli yer
masif olarak inşa edilmiş almaktadır. Yapının ana
olmalıdır. Maussolleion, çekirdeği volkanik taştan
kısa kenarlarında 9, uzun kesme bloklar ile inşa edilmiş
kenarlarında 11 adet sütun olmakla birlikte, anıtın
bulunan, yaklaşık 10 metre tüm görünen kısımları Batı
yüksekliğinde bir sütun Anadolu ve Yunanistan’ın
sırasını taşıyan, yaklaşık farklı bölgelerinden
20-25 metre yüksekliğindeki ithal edilen pahalı
kübik biçimli bir podyumdan mermerlerden yapılmıştır.
oluşmaktadır. Sütun Maussolleion, Priene’deki

86 Aktüel Arkeoloji
tespit edilmiştir. Kullanılan Asya’nın batısının tamamında Hellenistik mimarisine yeni teknik ve yeni
temalar arasında Yunan- uygulanmaya devam etmiş stiller kazandırıldı. Ancak Maussolleion’un asıl
Pers Savaşları’nın iyi bilinen ve hem Pergamon hem de etkisi çok daha geç bir tarihte ortaya çıktı. Roma
savaş sahneleri ile oldukça olasılıkla İskenderiye’nin imparatoru Augustus’un anıt mezarı, ilginç bir
önemli yeni bir tür tema mimarisi üzerinde etkili şekilde onun Mausoleum’u olarak adlandırıldı.
olan aile ve ataların tasvirleri olmuştur. Mausolos adına Kelime tam olarak “Mausolos-mezar” anlamını
yer almaktadır. Bunlar görev yapan heykeltıraşlar da taşıdığından bu, son derece tuhaf bir kullanımdı.
arasında “kraliyet avına benzer şekilde hükümdarı Bu tarihten itibaren yaygın olarak, önemli bir
katılan Mausolos”, “tanrılara kahramansı ve neredeyse kişinin anıt mezarı anlamında kullanılan kelime,
adak adayan Mausolos” insan-üstü bir karakterde bugün bile birçok dilde bu şekilde yerleşmiştir
veya “güçlü ve saygın bir tasvir eden yeni bir tür ve dünyanın dört bir yanında Halikarnassos
kral olarak Mausolos” gibi hükümdarlık ikonografisi Mausolleion’undan esinlenen eser ve yapılar
sahneler yer almaktadır. geliştirmişlerdir. Antik çağ bulunmaktadır. Halikarnassos Mausolleion’u
Benzer hükümdarlık sanatındaki bu yeni tema, ne yazık ki korkunç biçimde tahribata uğradı ve
propagandası örnekleri doğu daha sonra Hellenistik kralları, bugün anıtın Bodrum’daki orijinal yerinde çok az
ve Mısır’dan bilinmekle Roma imparatorları ve hatta kalıntı görebiliyoruz. Bununla birlikte, antik çağa
birlikte bu tür sahneler Ege daha geç dönemlerdeki, kendi ait edebi metinler ile bir buçuk asırdır devam
Bölgesi için yenidir. sanatsal tasvirlerini yaptıran arkeolojik araştırma projeleri sayesinde yapı
Maussolleion’u süsleyen otokrat liderler tarafından da hakkında öyle çok bilgiye ulaşıldı ki, bugün anıtın
heykeller, Geç Klasik benimsenmiştir. özgün yerinde, modern malzeme kullanarak,
Dönemin en ünlü Maussolleion’un kendisi yapının basitleştirilmiş bir rekonstrüksiyonunu
heykeltıraşlarından Skopas, başlı başına bir Dünya inşa etmek mümkün olabilir. Aslında bakılırsa,
Leokhares, Bryaksis, Harikasıydı. Bununla birlikte, Bodrumlu bir grup hevesli insan ile Türkiye
Timotheus ve bir de belki hem anıt hem de onu ve yurtdışından çeşitli uzmanlardan oluşan bir
Praksiteles tarafından biçimlendiren insanlar antik ekip bugünlerde böyle bir projeyi konuşuyor.
yapılmıştır. Antik çağ çağ kültüründe uzun vadeli Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan
mimarisinde, Pytheos ve bir etki bıraktı. Maussolleion ünlü Halikarnas Mozolesi, bir gün yeniden
meslektaşları tarafından ile birlikte, hem antik çağ Bodrum kentini taçlandırıp, yüzyıllar boyu antik
başlatılan bu yeni dönem, sanatına yeni temalar Halikarnassos’ta sahip olduğu eski makamını
Hellenistik Dönemde Küçük eklendi, hem de Klasik ve yeniden kazanacak mı dersiniz?

Amazon Frizi’nden detaylar.

Aktüel Arkeoloji 87
6
RO D O S H E Y KELİ
ey ke l t ıraş
lu h
Lindos tarafından
Chares etilmiştir
ür

2 8 3 yılında
MÖ ştir
dikilmi

y ı l , d ö kümü
9
Projesi ıl sürmüştür
12 y

0 - 3 5 metre
3
e k l i ğ i n dedir
yüks
k a l m ıştır
yakta
56 yıl a
p r e m i ile
7d e
MÖ 22 yıkılmı
ştır
AN
HA R

İ
K
K
D
A
Ü
S
N
I
Y AN I
7
N

Aktüel Arkeoloji 89
Ursula VEDDER

ANTİK DÜNYA HARİKALARININ


İZİNDE RODOS’TA BİR GEZİNTİ

Önde Yeldeğirmenleri Mendireği, arkada modern


Rodos manzarası. ©Alena Stalmashonak

Rodos heykeli efsanesi ilk olarak, Rodos’un Kudüs’teki Aziz John Hastanesinin
Hıristiyan Şövalyeleri tarafından yönetildiği sırada (1309-1522) ortaya çıkar.
Bu dönemde Rodos, Hıristiyan hacıların popüler durak noktalarından biridir.
Kolososun varlığından ilk bahseden, Rodos’u 1393-1394 yıllarında ziyaret eden
Nicholas de Martoni adında bir İtalyan seyyahtır. Martoni notlarında, kend-
isine tuhaf bir hikâye anlatıldığından bahseder. Hikâyeye göre antik çağlarda
Modern Rodos kentinin
bir ayağı, hikâyenin anlatıldığı sırada Aziz Nikola Kilisesinin bulunduğu yere
havadan görüntüsü. basmakta olan ve ayakta duran bir heykel vardır.

R
odos’a gelen bir ziyaret- Adaya gemi ile gelen ziyaretçiler ise, ğu yer, 20. yüzyıl başlarından itibaren
çinin gözleri, kente yak- kentin görkemli Orta Çağ panora- Mandraki Limanı girişi olarak kabul
laştığında ilk olarak ünlü ması ile Büyük Üstad’ın Sarayı ara- edilir. Turist rehberleri ve eski kitap-
Rodos Heykeli’ni, Antik sından geçerek, adanın kuzeyindeki lar, Rodos kolososunun bacakları açık
Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri iki limandan birinde inerler. Cruise bir şekilde Mandraki Limanı girişin-
olan devasa tunç heykeli arar. Adaya gemileri, Yeldeğirmenleri Mendireği de durduğunu söyler. Tüm bu bilgiler
ulaşım doğal olarak hava veya deniz olarak bilinen antik mendireğin geniş- ışığında, adaya deniz yolu ile gelen ve
yolu ile yapılmaktadır. Adaya uçak letilmesiyle oluşturulan Ticari Limana Mandraki Limanı’na giriş yapan ziya-
ile gelen ziyaretçiler, uçak iniş için yanaşır. Özel yatlar veya gezi tekneleri retçiler kendilerini, 1961 yapımı bir
alçaldığı ve kentin üzerinden geçtiği ise, doğu yönünde antik mendirek ta- İtalyan filminde de olduğu gibi, hey-
sırada, Rodos’un Orta Çağ kenti olan rafından korunmakta olan Mandraki kelin bacaklarının arasından geçerken
“Eski Şehir” ile kentin üç limanı ve Limanı’na yanaşır. Limanın girişi, her hayal ederler.
Monte Smith Dağı üzerinde kurulmuş birinin üzerinde kuzeye doğru bak- Şüphesiz, antik dünya harikaları üzeri-
Rodos akropolisinin güneydoğu ya- makta olan bir erkek ve bir dişi geyik ne yapılacak her yaklaşım, zihnimizde
maçları üzerindeki tapınak kalıntıları- heykelinin yer aldığı birer sütun bu- canlanan ve önemli bulguları göz ardı
na dair bir ilk izlenim edinir. Bu sırada lunan iki küçük mendirek aracılığıyla etmemize sebep olacak kadar güçlü bir
ziyaretçinin gözleri belki de farkında daraltılmıştır. Bacakları açık şekilde, görüntünün arka planını incelemek-
olmadan heykelin konumlandığı yeri bir liman girişinin üzerinde yükseldiği le başlamalıdır. Bu makalede, sanat
aramaktadır. söylenen Rodos Heykeli’nin bulundu- tarihinin uzun bir temsiller serisinin

90 Aktüel Arkeoloji
en eski örneklerinden birini, 1575 bugün baktığımızda, yeniden inşa geniş Orta Çağ limanının içerisine
yılında Fransız André hevet tara- edilmiş Orta Çağ duvarının Naillac yerleştirilmiş olan küçük, modern
fından yapılan bir gravür çalışmasını Mendireği ve mendireğin kulesinin limana siper görevi görmektedir.
incelemekle başlayacağız. Rodos’un yer aldığı batı tarafında sonlandığı Bugün liman girişine baktığımızda,
Orta Çağ limanının girişi üzerinde izlenimine kapılırız. Yeldeğirmen- mendireklerin ucundaki iki kule ara-
durmakta olan kolososun betimlen- leri Mendireği ve mendirek üzerin- sındaki 300 metrelik bu girişin Orta
diği bu gravür yapıldığı sırada ada deki Fransa Kulesi ise, bugün çok Çağda bir zincir ile nasıl kapatılabil-
ve kent, 1522 yılından beri Osmanlı daha uzun ve geniş bir mendireğin diğini gözümüzde canlandırmakta
İmparatorluğu yönetimindeydi. Ge- parçası haline gelmiştir. Mendireğin zorlanırız.
nel anlamda gerçekçi bir üslupta tas- kalıntıları arkeoloji parkında sergi- hevet, Rodos Heykeli’nin ayakla-
vir edilmiş olan gravürde Rodos’un lenmektedir. Naillac Kulesi bugün, rından her birini, büyük Orta Çağ
topografyası kolaylıkla anlaşılmak-
tadır: Sağ ön planda antik çağda
inşa edilmiş ve Mandraki Limanını
korumakta olan uzun Aziz Nikolas
Mendireği görülmekte, mendireğin
hemen üzerinde ise Orta Çağ kalesi
yer almaktadır. Liman, Orta Çağ ve
Osmanlı dönemlerinde düzenli ola-
rak kullanılmadığından, limanın batı
yakasındaki kıyı şeridi dolgusuz ola-
rak betimlenmiştir.
Gravürün sol kısmında bugünkü Ti-
cari Limanın öncüsü görülmektedir.
Şövalyelerin kentin tüm cephesini
tahkimat duvarı ile çevreledikleri
bilinir. hevet’nin gravüründe liman
duvarının yalnızca üç kulesi görül-
mektedir ve bunlar evlerin arası-
na yerleştirilmiştir. Bu manzaraya Fransız André Thevet’ye ait 1575 tarihli gravür. ©Bayerische Staatsbibliothek München

Mandraki Limanı girişi. Bacakları açık şekilde, bir liman girişinin üzerinde yükseldiği söylenen Rodos Heykeli’nin bulunduğu yer, 20. yüzyıl
başlarından itibaren bu limanın girişi olarak kabul edilir. ©Dariia Maksimova

Aktüel Arkeoloji 91
limanının kuleleri üzerine basacak Rönesans Dönemi sanatçıları da bü-
şekilde betimlemektedir, ona göre yük olasılıkla, bugün bizi son derece
heykelin yerleştirilebileceği tek uy- rahatsız eden aynı problemle, bilgi ve
gun nokta burasıdır. Heykel, sağ elin- örnek eksikliği ile karşı karşıyaydılar.
de bir kılıç ve göğüs kısmı üzerinde Belli ki antik çağ yazarları için bun-
bir ayna ile betimlenmektedir. hevet lar apaçık ortada olan bilgilerdi ve
bu detayları Rönesans Dönemine ait dolayısıyla bunları gelecek kuşaklara
bir tasvir üzerinden uygulamıştır. aktarmak için yazma gereği duyma-
Antik çağ kaynaklarında heykelin 70 dılar. Peki ama Rönesans sanatçıları
kübit yani yaklaşık 30-35 metre yük- limanın koruyucusu konumundaki
sekliğinde olduğu belirtilmektedir. bacakları açık kolosos imgesini ne-
Gravürde ise heykelin her bir ayağı rede gördüler? Aslında bakılırsa Rö-
limanın girişi üzerine basmaktadır. nesans sanatçıları bu imgeyi, Filistin’e
Liman genişliğinin yaklaşık 300 met- yaptıkları seyahatler sırasında hey-
re olduğu düşünüldüğünde, heykelin kelin efsanevi hikâyesini duyan Av-
adım genişliğinin gerçeklikten tama- rupalı seyyahların notlarından yola
mıyla uzak olduğunu görürüz. Bir çıkarak canlandırdılar.
heykel boyunun on katı büyüklüğün-
Rodos heykeli efsanesi ilk olarak,
de bir adım genişliğine sahip olamaz.
Rodos’un Kudüs’teki Aziz John Has-
Antik çağdan bugüne Rodos Heyke- tanesinin Hıristiyan Şövalyeleri tara-
li’ nin görüntüsü veya konumuna iliş- fından yönetildiği sırada (1309-1522)
kin hiçbir bilgi veya temsil bulunmaz. ortaya çıkar. Bu dönemde Rodos,

Antik çağdan bugüne Rodos Heykeli’nin görüntüsü veya konumuna


ilişkin hiçbir bilgi veya temsil bulunmaz. Rönesans Dönemi sanatçıları
da büyük olasılıkla, bugün bizi son derece rahatsız eden aynı
problemle, bilgi ve örnek eksikliği ile karşı karşıyaydılar.
Antik çağda Naillac Mendireği’nin bulunduğu alanda yer alan modern Ticara Liman’a giriş. ©Ursula Vedder

92 Aktüel Arkeoloji
Rodos akropolisindeki Apollon Tapınağı kalıntıları. ©Vladimir Zhuravlev

Hıristiyan hacıların popüler durak Martoni’nin notlarının hevet’nin tam oluşturmuştur. Bacakları açık
noktalarından biridir. Kolososun tasvirine kıyasla, gerçekçilikten daha bir şekilde liman girişinin üzerinde
varlığından ilk bahseden, Rodos’u da uzak olduğunu anlarız. durmakta olan kolosos imgesinin
1393-1394 yıllarında ziyaret eden De Martoni’nin notları, bir gezi bu dönemde ilk olarak, De Heredia
Nicholas de Martoni adında bir rehberi tarafından uydurulmuş bir adına görev yapan Demetrios Kalo-
İtalyan seyyahtır. Martoni notların- hikâyeye mi dayanıyordu? Kesinlikle dikes adındaki bir Yunan âlim tara-
da, rehberli bir tura katıldığından hayır. Rehberler hikâye uydurmazlar fından ortaya atıldığı düşünülebilir.
ve tur esnasında kendisine tuhaf ancak bazen olayları değiştirerek, Demetrios Kalodikes belki de oku-
bir hikâye anlatıldığından bahseder. abartılı biçimde anlatırlar. Ancak bu duğu bir antik Grekçe metni hatalı
Hikâyeye göre antik çağlarda bir dönemde, Dünyanın Yedi Harikası’nı olarak yorumlamış ve hikâye daha
ayağı, hikâyenin anlatıldığı sırada ve Rodos Heykeli’nin bunlardan sonra Hospitalier Şövalyeleri’nin dar
Aziz Nikola Kilisesinin bulunduğu biri olduğunu bilen kişi sayısı azdır. çevresinde yayılarak, rehberli turlara
yere basmakta olan ve ayakta duran Dünya harikalarını bilenler yalnızca, katılan hacılara kadar ulaşmıştı. Bu
bir heykel vardır. (Kilisenin oldu- Latince ve Grekçe yazılmış antik çağ tarihten 90 yıl sonra, 1483’te, Felix
ğu yerde daha sonradan inşa edilen metinlerini okuyabilen bilge kişiler- Nabri adındaki bir rahip hikâyeyi
kale, kilisenin adıyla anılır.) Heyke- di. Bu dönemde, efsane ilk olarak, duyduğunu ancak yazılı olarak gör-
lin diğer ayağı ise Yeldeğirmenleri bir süre Rodos’ta kalan (1379-1382) mediğini kaydeder. Rönesans sanat-
Mendireği’nin ucundadır. Heykelin Hospitalier Şövalyelerinin Büyük çıları, De Martoni’den yaklaşık 160
iki ayağı arasındaki mesafe öylesine Üstadı Juan Fernández de Heredia yıl sonra, kendi çağlarında iyi bilinen
uzundur ki, yelkenleri tamamen açık döneminde ortaya çıkmıştır. Antik bu efsaneyi resmetmeye başlar.
bir gemi, buradan rahatlıkla geçe- çağ tarihi ile yakından ilgilenen De Antik Rodos Heykeli’nin izlerini
rek limana ulaşabilir. Mendirekle- Heredia, Rodos’taki Büyük Üstad’ın ararken, öncelikle Rodos limanla-
rin uçları arasındaki mesafenin 700 Sarayı’nda hikâyenin oluşması için rını geride bırakıp, bu efsaneyi bir
metre olduğu düşünüldüğünde, De son derece uygun bir kültürel or- kenara koymamız gerekir. Antik çağ

Aktüel Arkeoloji 93
Tapınağın kuzeydoğusunda bulunan, farklı dönemlere ait izler taşıyan kalıntılar. Kalıntıların bulunduğu alanın güneyden görünüşü. ©Ursula Vedder
©Ursula Vedder

MÖ 283’te törenle
tanrıya adanarak
dikilen heykel, MÖ
227’de büyük bir
deprem ile yıkıldı.
56 yıl ayakta kalan
heykel, bir daha
asla yeniden ayağa
kaldırılmadı.
Kaya temelin güney tarafındaki masif duvar. ©Ursula Vedder

metinlerinde, heykelin görüntüsü ve kentin koruyucusu Helios’a duyduk- Döneminde, hurda metal parçaları
konumunun haricinde, tarihsel ola- ları şükranın bir göstergesi olarak bu yeniden kullanılmak üzere toplandı.
rak kanıtlanmış çeşitli bilgiler yer alır: devasa heykelin yapımında kullanılır. Kolososun tarihi üzerine yaygın ola-
Güneş Tanrısı ve aynı zamanda Ro- Heykelin yapımı ve projenin yöne- rak bilinen bir diğer hikâye ise, MS
dos şehir-devletinin baş tanrısı olan timi için Lindoslu Chares görevlen- 653 yılında Halife Osman bin Afan
Helios’u betimleyen devasa heykel, dirilmişti. Chares, dökümhane ve döneminde, Muaviye bin Ebu Süfyan
yaklaşık 70 kübit (30-35 metre) uzun- atölyedeki üretim işlerinden sorum- liderliğinde Rodos’un Araplar tara-
luğundadır ve bronz döküm tekniği luydu. Projenin hazırlanması yakla- fından kuşatılması sırasında, heyke-
ile yapılmıştır. Heykel, zaferle sonla- şık 9 yıl, bronz dökümü ise yaklaşık lin kırık parçalarının doğuya taşın-
nan bir kuşatmanın ardından Rodos- 12 yıl sürdü. MÖ 283 yılında törenle masıdır. Hikâyeye göre, Yahudi bir
lular tarafından tanrıya adanmıştır. tanrıya adanarak dikilen heykel, MÖ adam metal parçalarını 900 devenin
MÖ 305-304 yıllarında Demetrios 227 yılında büyük bir deprem ile üzerine yükleyerek taşımıştır. Ancak
Poliorketes büyük bir ordu ile ken- yıkıldı. 56 yıl boyunca ayakta kalan bu hikâye, Arap ve Yahudi karşıtı tar-
ti kuşatır ve sonunda geri çekilmek heykel, bir daha asla yeniden ayağa tışmaların yaygın olduğu sırada, MS
zorunda kalır. Demetrios’un ardında kaldırılmadı. Heykelin yıkıntıları, 8. yüzyılda yaşamış bir Suriyeli Hıris-
bıraktığı kuşatma makinaları ve çeşitli MS 1. yüzyıla kadar düştüğü yerde tiyan yazar tarafından kaleme alındı-
malzemeler Rodoslular tarafından, kaldı. Büyük olasılıkla Erken Bizans ğından doğruluğu tartışmalıdır.

94 Aktüel Arkeoloji
Heykelden bahseden kaynakların çıkarılması için kazı yapılmasının yana Pyhtia Apollon Tapınağı olarak
hiçbirinde heykelin tasviri bulun- gereksiz olduğunu çünkü yapının bilinen yapı olduğudur.
madığından, görüntüsü ancak ana zaten ortada olduğunu ve her gün Antik bir tapınağın hangi tanrıya
hatlarıyla canlandırılabilir. Akade- turistler tarafından farkında olma- adandığını nasıl anlarız? Öncelikle,
misyenler arasında yaygın görüş, Ro- dan ziyaret edildiğini düşünüyorum. antik çağ metinlerinde bu tapı-
dos Helios’unun çıplak, etrafı güneş Bu konudaki şahsi görüşüm, nağa ait bir tasvir bulu-
ışınlarıyla çevrili kıvırcık saçlara sa- Helios Tapınağı ve kutsal nup bulunmadığına
hip genç bir erkek olarak tasvir edil- alanının, stadion ve bakmalıyız. Çoğu
diğidir. Giysi detayları, kolların veya odeion yapılarının zaman, tapınak-
ellerin duruşu gibi özellikler dikkate üzerindeki terasta tan bahseden
alınmakla birlikte, bunların hiçbiri- konumlanan ve bir yazıt bu
nin kanıtlanması mümkün olmadı- 19. yüzyıldan bu konuyu ay-
ğından, spekülatif öneriler olmaktan
öteye geçemezler. Dolayısıyla, ilk
sayfada yer alan yazara ait çizim bir Rodos
kolososunun
rekonstrüksiyondan ziyade, bir dü- Bernard Eugene
şüncenin ilk taslağı olarak görülme- Antoine Rottiers
(1771-1858)
lidir. Çizimdeki heykelin duruşu MÖ tarafından
yapılmış bir
4. yüzyıl sonlarına ait bir mermer rekonstrüksiyon
heykelden, başı ise MÖ 3. yüzyıl ta- çizimi.

rihli bir Rodos sikkesinden alınmış-


tır. Tanrının, sağ elinde tuttuğu adak
kabından tapınağına gelenlere şarap
veya su verdiği düşünülebilir. Bu dü-
şünce, Helios Rodos kolososunun
fonksiyonunun, kentin baş tanrısına
adakta bulunmak olmasıyla da uy-
gun düşmektedir. Heykelin tanrıya
sunulan bir adak olduğunun bilin-
cinde olmak, kolososun konumunun
tespit edilmesinde anahtar rol oynar.
Antik Yunan Uygarlığında, kazanı-
lan bir zaferin ardından bir tanrı veya
tanrıçayı temsil eden kolosal bir hey-
kelin, kentin baş tanrısına kendi tapı-
nağında adanması yaygın bir uygu-
lamadır. Ancak bu noktada Rodos’ta
karşımıza yeni bir engel çıkmaktadır.
Bu da Helios Tapınağı’nın yerinin
bugüne kadar kesin olarak tespit edi-
lememiş olmasıdır. Bir kısım akade-
misyen, tapınağın Orta Çağda inşa
edilen Büyük Üstad’ın Sarayı altında
kalmış olabileceği görüşünü savun-
maktadır ancak sarayın bulunduğu
alanda kazı yapılabilmesi söz ko-
nusu değildir. Kendi adıma, Helios
Tapınağı ve kutsal alanının ortaya

Aktüel Arkeoloji 95
içerisinde bulunan küçük bir adaktır
ancak bu tek başına bir kanıt olarak
ele alınamaz. Ayrıca, Rodosluların
adaklarını yalnızca Helios’a değil, tüm
tanrılara adadıkları bilinmektedir.
Dolayısıyla, yakın çevrede bulunan
yazıtlar arasında dahi, bu tapınağın
Pythia Apollon’a adandığını gösteren
kesin bir kanıt yoktur.
Bununla birlikte, tüm ikincil bul-
gular burada Helios’a tapınıldığına
işaret etmektedir. Burası kentin en
büyük tapınağına sahip en büyük
Nikolaus Schiel tarafından yapılan 1669 tarihli Rodos kolososu betimli fresk, İtalya’nın kuzeydoğusundaki Trentino- kutsal alanıdır, dolayısıyla burada
Alto Adige adlı özerk bölgede yer alan Varna kentindeki Abbazia di Novacella adlı manastır içerisindeki, Antik
Dünyanın Yedi Harikası’ndan her birinin betimlendiği “Harikalar Kuyusu” adlı fresk panellerinin bir parçasıdır. tapınılan, son derece önemli bir tan-
rı olmalıdır. Rodos’un dini ve siyasi
yaşamında önemli rol oynayan tanrı
Pythia Apollon değil, Helios’tur. Ta-
pınak, stadion ve odeion (ufak tiyat-
ro) yapılarının üzerindeki bir terasta
konumlanmaktadır. Bu yapıların her
ikisi de, şüphesiz, Helios onuruna
düzenlenen ünlü festivallerde hizmet
vermek amacıyla inşa edilmiş olma-
lıdır. Olympia gibi spor faaliyetleri
ile ünlü diğer Yunan tapınaklarında
da spor faaliyetlerine ayrılan alan,
kutsal alanın yakın çevresinde ko-
numlanmaktadır. Rodos’ta da ben-
zer bir durum söz konusu olmalıdır.
Rodos akropolisinin güneydoğu
yamaçlarında konumlanan tapınak
kalıntılarının Helios Tapınağı’na ait
olduğunu kabul ettikten sonra, kolo-
sosun temelini ve atölyeleri aramaya
başlayabiliriz. Aslına bakılırsa, tapı-
Maarten van Heemskerck’in 1572 tarihli Dünyanın Yedi Harikası serisinden Rodos Heykeli.
Boijmans Van Beuningen Müzesi, Rotterdam. nağın kuzeydoğu köşesinin hemen
karşısındaki alanda, bunca zamandır
Rodos Heykeli’nden bahseden kaynakların süren bu arayışa ışık tutacak çeşitli

hiçbirinde heykelin tasviri bulunmadığından,


yapı kalıntılarına rastlanmıştır.
Yıkıntılar halindeki bu yapının, hem
görüntüsü ancak ana hatlarıyla canlandırılabilir. özgün bir karaktere sahip olması,
hem de antik çağ, Bizans ve daha geç
dınlatmaya yardımcı olur. Rodos’ta ortadan kaybolduğundan, yazıtlar dönemlerde kullanıldığına ilişkin
ise aradığımız tapınağa dair elimizde da bu konuda pek yardımcı olmaz. çok sayıda izler barındırması bakı-
herhangi bir tasvir bulunmamaktadır. Tapınağın Pythia Apollon’a adanmış mından anlaşılması son derece zor-
Tapınak alanındaki yazıtların çoğu olduğuna dair tek bulgu, bir Türk evi dur. Birçok noktada, yapının ikincil

96 Aktüel Arkeoloji
kullanımına ilişkin çok sayıda bü- düz bir şekilde günümüze kadar ko- ki boşlukların daha önceden toprak ile
yüklü, küçüklü sarnıç tespit edilmiş- runagelmiştir. Kaya yüzeyi üzerinde dolu olduğu anlaşılmaktadır.
tir. Yapının en iyi görüntüsü, tapına- katmanlar halindeki bir duvar sistemi, Zemin planı, yıkıntılar halindeki bu
ğın yeniden inşa edilmiş kuzeydoğu opak mavi renk ile belirtilmiştir. Kır- yapının yaklaşık 24,4 metre uzunlu-
köşesinin karşısındaki ağacın altında mızı renk ile belirtilmiş kısım, masif ğunda, 17,7 metre genişliğinde ve 4
durulduğunda elde edilmektedir. duvarın sınırlarını belirlemekte ve metre yüksekliğinde bir temel yapısı
Buradan aşağıya doğru, kuzey yö- duvarın, kayanın batı kenarı karşısın- olduğuna işaret etmektedir. Yapının
nüne doğru bakıldığında, yaklaşık daki kısmın çok azının korunduğunu üçte ikisi masif olarak inşa edilmiş-
4 metre derinliğinde geniş bir avlu göstermektedir. Yapının mor renk ile tir. Kalan üçte biri ise bir dış duvar ile
görülür. Avlu, güney ve batı yönle- gösterilen ve üç tarafını çevreleyen bir üç dolgu duvardan oluşmaktadır. Bu
rinde, yani ziyaretçinin ayaklarının duvar ile üç küçük duvardan oluşan temel yapısı olasılıkla, büyük ağırlığa
altında ve sol tarafında, 1938 yılın- kısımları ise farklı bir teknik ile inşa sahip bir yapının kaidesi olarak tasar-
da yapılan kazıların ardından ayağa edilmiştir. Küçük duvarların ikisi hala lanmıştır.
kaldırılmış bir duvar ile çevrilidir. görülebilmektedir. Duvarlar arasında- Rodos akropolisinin güneydoğu
Kuzey yönünde, engebeli ve kumlu
bir kısım ile sonlanan avlunun bu
kısmından başlayan bir patika, kut-
sal alanı çevreleyen, yeni yapılmış
alçak bir duvara doğru açılmaktadır.
Sağ tarata, yani doğu yönünde, bü-
yük, dikdörtgen biçimde kesilmiş bir
kaya parçası avlunun içlerine doğru
uzanmaktadır. Kaya, yakın zaman-
da onarılmış bir alt kısım ile boydan
boya çatlaklarla kaplı kalın bir doğal
kaya tabakasından oluşmaktadır.
Kaya, etrafını çevreleyen masif bir
duvarın çekirdeğini oluşturmakta-
Rodos’ta bulunan temel yapısının batıdan görünüşü. Yapının farklı yapım evreleri,
dır. Farklı yüksekliklerde korunmuş farklı renkler ile belirtilmiş. ©Ursula Vedder
olan duvarın en yüksek kısmı, kaya
ve avlunun köşesine denk gelmekte-
dir. Duvarın batı kısmında en fazla
üç taş tabakası görülmektedir. Sol
tarata ise duvarın güneybatı köşe-
si görülmektedir. Burada yalnızca
taban seviyesinde kesme taşların
yüzeyi görülebilmektedir. Duvarın
kuzeydoğu köşesi ve köşeye doğru
uzanan kısmı ise korunmamıştır.
Yanda yer alan renklendirilmiş zemin
planı, bu yapıyı daha iyi anlamamı-
za olanak sağlar. Planda mavi renk
ile belirtilen kısım ana kayayı temsil
etmektedir. Yapının doğusundaki ka-
yalık arazi üzerindeki bir basamağı da
içerisine alan bu kısma ayrıca, kayanın
güney ve kuzey kenarları da eklenmiş-
Rodos Arkeolojik Hizmetleri tarafından 1973 yılında çizilen plan üzerinde farklı renkler
tir. Diğer yandan kayanın batı kenarı, kullanılarak, Rodos’taki temel yapısının farklı yapım evreleri belirtilmiş. ©Ursula Vedder

Aktüel Arkeoloji 97
Helios kolososu, bir zamanlar bulunduğu
düşünülen yerden doğu yönüne doğru
bakmaktaydı. Heykel bu noktadan tüm kent
ve hatta denizden de görülebilmekteydi.
yamaçlarındaki bu yapı, kolososun kolososuna ait olduğu yorumunu yap-
temeli olabilir mi? Yapıyı Roma’daki maya olanak sağlamaktadır.
Nero kolososunun temeli ile karşılaş- Rodos akropolisinin güneydoğu
tırdığımızda, bu soruya hayır cevabını yamaçları üzerindeki kalıntılar ile
vermek durumunda kalırız. MS 54-68 ilgili genel bir yorumlama yapacak
yılları arasında hüküm süren İmpara- olursak; avlunun, heykelin yapımı
tor Nero, MS 64 yılında Rodos koloso- sırasında uzun bir çalışma dönemi
su kadar büyük bir heykel yapılmasını boyunca kullanılmak için tasarlan-
emreder. Bir sikke üzerinde yer alan mış, geniş bir atölyenin tesis edilme-
bir tasvirde, Nero kolososu kolezyu- si için derinleştirildiği söylenebilir.
mun (colosseum) yanı başında dur- Daha erken dönemde yapılmış olan
maktadır. 1928 yılında bu alanda ya- podyum, ilk etapta heykelin yapımı
pılan kazılar sırasında heykelin temeli sırasında modelinin oturtulacağı bir
bulunmuş, 1933 yılındaki belgeleme kaide görevi görmüş olmalıdır. Dö-
işlemlerinden sonra ise yıkılmıştır. küm işleminin hazırlıkları avlu içeri-
Yapılan incelemelerde temelin zemin sinde gerçekleştirilmiş olup, heykelin
planının 17,6 x 14,75 metre olduğu farklı bölümleri için ayrı ayrı döküm
anlaşılmıştır. Yani yukarıda sözü edi- çukurları hazırlanmış olmalıdır. Dö-
len Rodos’taki temel yapısından kü- küm işlemi ve bronz yüzeyin işlen-
çüktür. Ancak en azından Rodos’ta mesinin ardından, heykelin farklı
bulunan yapının eni (17,7 metre), Ro- bölümleri kaide üzerine çıkarılarak
ma’daki temelin boyuna (17,6 metre) birleştirilmiştir. MÖ 227’de heykelin
denk gelmektedir. düşmesiyle birlikte, temel ve çevre-
Öte yandan, Rodos’ta bulunan temel sindeki yapılar yıkılmıştır. Heykeli
yapısı, yapının özgün halini yansıt- yeniden inşa etmemeye karar veren
mamaktadır. Yapılan incelemelerde, Rodoslular, daha büyük boyutlu olan
temelin daha geniş olan kısmının temeli bu tarihten sonra inşa etmiş
yapımında devşirme malzeme kul- olmalıdır.
lanıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla, Helios kolososu, bir zamanlar bulun-
zemin planında kırmızı ile gösterilen duğu düşünülen yerden doğu yönüne
dikdörtgen biçimdekine benzer bir doğru bakmaktaydı. Stadionun üze-
öncü yapının olduğu söylenebilir. Te- rinde bulunduğu terasın doğusundan
melin daha küçük olan kısmının uzun heykele doğru yaklaşmakta olan bir
kenarı kuzey-güney ekseninde uzan- ziyaretçi, heykelin odeionun hemen
maktadır, kısa kenarı ise 15,8 metre üzerinde olduğunu düşünmelidir.
uzunluğundadır. Rodos’taki temelin Heykel bu noktadan tüm kent ve hat-
yaklaşık 17,7 x 15,8 metre uzunluğun- ta denizden de görülebilmekteydi.
daki küçük olan bölümü, Roma’daki Dahası, heykelin üst kısmı, Rodos’un
temel yapısı (17,6 x 14,75 m) ile ben- dağlık bölgesi olan batı tarafında sey-
zer boyutlara sahiptir. Tüm bu veriler, retmekte olan gemilerden de görüle-
Rodos’taki temel kalıntılarının Rodos bilmekteydi.

98 Aktüel Arkeoloji
16. yüzyıl tarihli gravür, Antonio Tempesta’nın Dünyanın Yedi Harikası adlı kitabında yayımlanmıştır. Harvard Sanat Müzesi, ABD.

Aktüel Arkeoloji 99
7
na
Yapımı
aios
.I Ptolem 5-
Ö 30
Soter (M fından
ra
283) ta mıştır
başlan
maios
II. Ptole
d e l p h os (MÖ
Phila ra f ından
6 ) t a
283-24 mlanmıştır
tama

a y ı k ı l mıştır
ıld
15. yüzy
ü k s e k liği 100
y
Toplam z e r i n d edir
in ü
metren
e l i i l e birlikte
Tem ır
4 katlıd

rı su
Kalıntıla dır
altında

100 Aktüel Arkeoloji


AN
HA R

İ
K
K
D
A
Ü
S
N
I
Y AN I
7N

Aktüel Arkeoloji 101


Isabelle HAIRY

İskenderiye Feneri veya bir diğer deyişle Pharos’un, 1303 yılında


terkedildiği ve 15. yüzyıl başlarında yok olduğu bilinir. İtalyan
Rönesansı döneminde bir hayal malzemesi, bir ütopya imgesi
haline gelen fenerin çok sayıda rekonstrüksiyon çizimi vardır.

F
ransız gazetesi Le Figaro, 2015 yılında, çeşitli Mısır gazetelerinde İskenderiye Feneri veya bir diğer
çıkan haberleri derleyerek “Mısır, İskenderiye Feneri’ni Yeniden İnşa deyişle Pharos’un, 1303 yılında
Edecek!” manşetiyle çıktı. İskenderiye’deki yerel hükümet yıkılmış olan terkedildiği ve 15. yüzyıl başlarında
bu dünya harikasını yeniden canlandırmak için öne sürülen birçok yok olduğu bilinmektedir. İtalyan
projeden yalnızca biriydi ve eski Pharos Adası’nda, orijinal yerinden Rönesansı döneminde bir hayal
yalnızca birkaç düzine metre uzaklıkta, yapının gerçek boyutlu bir replikasının malzemesi, bir ütopya imgesi haline
inşa edileceğini duyuruyordu. Bu, 20. yüzyıl ortalarından itibaren ortaya atılan gelen fenerin bugün internette
sayısız, az çok gerçekçi projeden yalnızca biriydi. kolaylıkla bulunabilen çok sayıda iki
ve üç boyutlu rekonstrüksiyon çizimi
mevcuttur. Bunların çoğu Alman
arkeolog Hermann hiersch’in
(1874-1939) çizimlerinden
esinlenmiştir. hiersch, fenerin
yapım ve restorasyon sürecindeki
farklı aşamalarını gösteren graik
rekonstrüksiyonlar çizmiştir. I.
Ptolemaios Soter döneminde (MÖ
305-283) fenerin ilk kez dikildiği hali
ile başlayan çizimler, daha sonra II.
Ptolemaios Philadelphos döneminde
(MÖ 283-246) tamamlandığı
versiyonunu ve son olarak da 12.
yüzyıldaki restorasyon geçirmiş
halini göstermektedir. hiersch’in
Pharos. Antike Islam und Occident.
Ein Beitrag zur Architektürgeschichte
adlı kapsamlı çalışması 1909 yılında
kalın bir cilt halinde yayımlanmıştır.
Tiersch’in bu çizimleri yaptığı
dönemde, İskenderiye Feneri’nin
kalıntıları henüz bilinmemektedir.
Yapı hakkında sahip olduğumuz
bilgiler ise, Antik Çağ ve Bizans
dönemlerine ait metinler ile arka
yüzünde fenerin üç yapım aşamasını
ve ana bezeme öğelerini gösteren
Roma sikkeleri ve bunların yanı
sıra, mozaik, pişmiş toprak kandil,

102 Aktüel Arkeoloji


antik resimler ve intaglio tekniği
ile yapılmış baskı resimlerde yer
alan birkaç igüratif temsilden
gelmektedir. Ayrıca daha geç
dönemlere tarihlenen, İslam
dünyasından tarihçi ve coğrafyacılar
ile dünyanın dört bir yanından
seyyahlar tarafından yazılmış,
kimi son derece detaylı, kimi ise
tamamen hayal ürünü olan tasvirler
bulunmaktadır. Bu tasvirlerden
sonuncusu kulenin, 1435 yılında,
yani Sultan Kayıtbay’ın deniz
fenerinin bulunduğu alanda bir kale
inşa etmesinden 40 yıl öncesindeki
kalıntılarından bahseder. Tiersch,
kendisine son derece zahmetli
görünen bir koleksiyon derlemiş
olsa da, aslında en temel metni
bu koleksiyona dahil etmemiştir.
Yakın zamanda restorasyon geçiren
Alman arkeolog Hermann Thiersch’in çizimi. İskenderiye Feneri.
kuleyi inceleyen al-Balawi (1132-
1207) adındaki Endülüslü bir Arap
tarafından 1165 yılında yayımlanan
bu metin, kulenin ölçümleri ile

Kayıtbay Kalesi

birlikte detaylı bir betimlemesini içermektedir. Kendi ölçü sistemi ile yapının
boyutlarını kaydeden seyyah, ertesi yıl Malaga’ya dönerek, notlarını Kitab alif
ba adındaki bir ansiklopedik çalışmaya ekler. Bu kitabın bir elyazması kopyası
19. yüzyılda ilk kez Arapça olarak yayımlanmıştır. Bu yayını bulan Miguel Asin
Palacios adındaki bir İspanyol İslam alimi, yayının tercümesini yapmış ve daha
12. yüzyıldan anonim bir kayıt olan Mojmal al-tavarik
va al-qesas’ta İskenderiye Feneri. sonra diğer kaynaklardan da faydalanarak, 1933 yılında kendi rekonstrüksiyon

Aktüel Arkeoloji 103


İskenderiye Feneri kalıntısı. İskenderiye Feneri kalıntıları

önermesini yayımlamıştır. Tiersch’in İskenderiye Feneri’nin Kalıntıları Nerede?


çizimindeki ana hatlar ile Palacios’un
İskenderiye halkı aslında kalıntıların nerede olduğunu belki de hep biliyordu
çizimindekiler arasındaki fark
ama bu gizemi beslemek adına belki de sessiz kaldı. 17. yüzyıl sonlarından 18.
son derece şaşırtıcıdır. Palacios’un
yüzyıl başlarına kadar İskenderiye’yi ziyaret eden seyyahlar notlarında, Memlük
yaklaşımı, aynı Tiersch’inkinde
kalesinin eteklerindeki bir batık kalıntılardan bahsetmekte ve bu kalıntıların
olduğu gibi, son derece önemli
İskenderiye Feneri olduğunu düşündüklerini yazmaktadır. İngiliz piskopos
bir engel ile karşı karşıyadır: antik
Richard Pococke’nin 1737 yılında İskenderiye’ye yaptığı bir seyahat sırasında
kaynaklarda yer alan tasvirlere
aldığı notlarda, bölgenin bir turistik atraksiyon haline geldiği ve buraya tekne
anlam kazandıracak gerçek eserlerin
eksikliği. turları düzenlendiği yazmaktadır. Bu, bölgede henüz gerçek anlamda hiçbir sualtı
araştırmasının yapılmadığını ve batıkların yalnızca su yüzeyinden görülebildiği
anlamına gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise, Jacques-Yves Cousteau
ve Émile Gagnan adındaki iki Fransız, kendi kendine yeten bir nefes alma aparatı
icat etti. 1960’lı yıllara gelindiğinde, bu dalış ekipmanı sayesinde kalıntılara
yaklaşmak mümkün oldu. İskenderiye Feneri’nin kalıntılarının asıl “kaşii” ise
Kamel Abul Saadat adındaki bir İskenderiyelidir. Saadat, 1961 yılında kıyıya
yakın bir bölgede yaptığı sualtı araştırmaları sonrasında hazırladığı iki harita
çizimini, İskenderiye Greko-Romen Müzesine teslim etmiştir. Bunlardan birinde,
iki kolosal heykel, bir sfenks heykeli, bazı lahitler ve geniş bir alana yayılmış
granit ve mermer sütunlar gibi alandaki bazı eserleri gösteren ilk taslak harita
yer almaktadır. Bundan tam bir yıl sonra, Mısır Donanması bu çizimlerin de
yardımıyla, Kraliçe İsis’e ait bir kolosal heykel ile granitten yapılmış bir anıtsal

104 Aktüel Arkeoloji


Mısır - İskenderiye. “Pharos” Feneri’nin kalıntıları ve İsis Pharia başı.

kaideyi sualtından çıkardı. 1968 yılında,


Saadat’ın harita çizimlerinden
birinde iki kolosal heykel, bir sfenks
Mısır hükümetinin talebi doğrultusunda
UNESCO alanda bir inceleme başlattı.

heykeli, bazı lahitler ve geniş bir


Araştırma, Doğu Akdeniz uzmanları
arasında ünü yayılmış, Honor Frost
(1917-2010) adındaki bir İngiliz
arkeolog önderliğinde başladı. Frost’un
alana yayılmış granit ve mermer
İskenderiye’deki görevi yalnızca birkaç gün sütunlar yer alır.
sürse de, arkeolog kısa sürede antik fenerin
kalıntılarının bu alanda olduğu sonucuna adındaki bir Mısırlı ilm yapımcısı, eserlerin bulunduğu alanın, şiddetli
vardı ve derhal detaylı bir çalışmanın fırtınalardan korumak amacıyla kalenin kuzeyine inşa edilecek sualtına
başlatılması gerektiğini söyledi. Ancak bu gömülü bir dalgakıranın inşaatı kapsamında beton bloklarla kaplanacağını
dönemde Mısır’ın siyasi durumu herhangi öğrendi. Antik yerleşme için tehlike alarmı verilmesiyle birlikte, dönemin
bir kazı yapılmasına uygun olmadığından, Mısır Eski Eserler Müdürlüğü genel sekreteri Dr. Mohammed Abdel
kazılar ancak 25 yıl sonra başlayabildi. Halim Nour el-Din, alanda yapılacak sualtı kazılarını yönetmesi için Jean-
İskenderiye Belediyesi tarafından Yves Empereur’ü çağırdı. Böylelikle, antik İskenderiye Feneri’nin batık
yürütülen bu kazılar, İslam mimarisinin kalıntılarını bulmayı hedeleyen araştırmalar başladı.
en çok beğenilen örneklerinden biri
olan Kayıtbay Kalesi’ni koruma amacını
Sualtı Kazıları ve Batıkların İncelenmesi
taşıyordu. 1992 yılında İskenderiye’deki
Greko-Romen Müzesi üzerine bir belgesel Alandaki ilk kurtarma kazısı 1994 yılında başladı. Elde edilen sonuçlar,
ilm çeken Asma el Bakri (1947-2015) tüm geçmiş beklentileri gölgede bırakacak cinstendi. Macera, 1995 ve

Aktüel Arkeoloji 105


1996 yıllarında özel sektörün cömert
yardımlarıyla devam etti. 1998 ve
2001 yıllarında, arkeolojik alanın
yüzde 25’ini kaplayan dalgakırana
ait beton bloklar Mısırlı yetkililer
tarafından söküldü. Böylelikle
başlayan ve günümüze kadar devam
eden sistematik kazılar ile birlikte
antik eserlerin envanteri gitgide
zenginleşti. Bugün veri tabanında
yaklaşık 5.256 ton ağırlığında
veya diğer bir deyişle Parthenon
Tapınağı’nın yapımında kullanılmak
üzere Pentelik taş ocağından
çıkarılan tüm mermerin ağırlığının
dörtte birinden biraz daha az bir
ağırlığa sahip ithal taşlardan (granit,
mermer, kuvarsit, kireçtaşı, diyorit,
granodiyorit, gri kumtaşı, kumtaşı,
ve tanımlanamayan tür taşlar) oluşan
toplam 3.032 adet, parça veya bütün
mimari blok ve heykeltıraşlık eseri
bulunuyor. Taş eserlerin yanı sıra
kazılarda, tunç, demir ve kurşundan
toplam 65 adet metal parça ortaya
çıkarıldı. Çoğunluğu, sular altındaki
bu mimari yapılarda kullanıldığı
anlaşılan, bağlayıcı yapı elemanları
olan bu parçalar, yaklaşık 160
kiloluk bir işlenmiş metal kütlesini
oluşturuyor. Sular altındaki mimari
parçaların görülebilen kısımları
dikkate alınarak yapılan ölçümlerde
alanın 13 bin metrekarelik bir alanı
kapladığı ve yüzeyden 2.60 ile 9
metre arasında değişen bir derinlikte
olduğu tespit edildi. Bugün sular 14. - 15. yüzyıl Arapça el yazması “Kitab al-Bulhan”’daki İskenderiye feneri. Kitap içinde astroloji,
astronomi ve kehanet bölümleri vardır.
altındaki adacığın yüzölçümü
3 hektar olarak ölçülebiliyor. Yunan kral ile tamamıyla Firavun geleneğini yansıtan bir kraliçeyi betimleyen
Eldeki verilere göre, günümüze kraliyet ailesine mensup bir çitin 10 metreden uzun heykelleri ve Kraliçe İsis’e ait
ulaşan taşların yaklaşık yüzde 6 metreden uzun bir kolosal heykel de bulunan çeşitli mimari heykeltıraşlık eseri
10’unun Pharos’tan geldiği tahmin bulunuyor.
ediliyor. Ortaya çıkarılan eserler Yıllar süren arazi çalışmalarının, özellikle de hem geleneksel hem de modern
arasındaki mimari yapı elemanları tekniklerle yürütülen mimari blokların çizim ve haritalandırılması çalışmalarının
ile heykellerden bazılarının ardından, arkeologlar bugünlerde fotogrametri çalışmalarına yöneldi. Böylelikle
rekonstrüksiyonu tamamlandı. hem tek tek eserlerin kaydedilmesi, hem de 1996’da oluşturulan haritayı
Bunlar arasında, granitten yapılmış tamamlayan bir dijital yüzey modeli oluşturulması için veri yakalama ve
iki anıtsal kapı ile aralarında bir işleme teknikleri geliştirildi. Bu teknoloji sayesinde, hem arazi uygulamaları

106 Aktüel Arkeoloji


hem de özellikle sular altındaki rekonstrüksiyonlar üretilebiliyor ve en yeni keşiler bile gerçeğe en yakın biçimde
bloklara yönelik çalışmalar olmak sanal ortamda yeniden oluşturulabiliyor.
üzere, arkeolojik araştırmalarda Alanın üzerine kurulu olduğu ana kaya iki büyük dalga düzlüğünden oluşuyor.
kullanılacak yeni metodolojik Parçalar halindeki yapı kalıntıları bu düzlükler üzerinde yayılmış olarak tespit
yöntemler ortaya çıktı. Bugün, edildi. Düz kumtaşından oluşan ana kaya kuşakları deniz seviyesinden 4.50
elde edilen verileri üç boyutlu bir ile 6 metre derinliğine ulaşıyor. Bunları çevreleyen kumluk alanlar ise 9 metre
ortamda manipüle ederek, incelenen derinliğine kadar iniyor. İlk incelemelerde edinilen veriler üzerinde yapılan bir
objelerin yüzeylerinin görsellerini çalışmada, her biri belirli bir gelişmeye karşılık gelen üç farklı yapı topluluğu
sanal olarak yeniden oluşturmak belirlendi. Bunlardan en yakın tarihli olanı, Kayıtbay Kalesi’nin kuzey cephesini
mümkün. Böylelikle araştırma ile eş çevreleyen bir hat üzerinde yer alıyor. Buradaki kalıntıların, antik sütun parçaları
zamanlı gelişen, üç boyutlu bilimsel kullanılarak inşa edilmiş bir dalgakıranın kalıntıları olduğu anlaşıldı.

Libya. MS 6. yüzyıl ortasına ait Bizans mozaiği üzerinde İskenderiye Feneri betimleniyor. Yukarıda Güneş Tanrısı Helios elinde kılıcı ile betimlenmiş.

Aktüel Arkeoloji 107


Arka yüzde İskenderiye Feneri betimi
bulunan Roma sikkesi.

Aşağı yukarı aynı uzunlukta,


ancak farklı çaplardaki sütunlar,
büyük olasılıkla antik kentteki
farklı yapılardan alınmıştı. 1914
yılında Akdeniz’e yıkıldığı bilinen
bu dalgakıran, bu tarihte hala
görülebiliyordu. Kayıtbay Kalesi’nin
MÖ 3. yüzyıl. Ptolemaios için yapılan fener biçimli pişmiş toprak lambalar. İskenderiye.
inşasının ardından yerine konan
dalgakıranın başlıca işlevi, adanın uç
kısmını açık denizden gelen kabarık Teophanes, İskenderiye’de 310-320 yıllarında meydana gelen bir depremden söz
ve çatlayan dalgalar nedeniyle oluşan eder. Sütunun geçirdiği restorasyondan yalnızca birkaç yıl öncesine tarihlenen
erozyona karşı korumaktı. bu deprem belki de sütunun yıkılmasına neden olmuştu. Bu sütunun orijinal
yeri burası mıydı? Yoksa sütunun parçaları, 4. yüzyıldan sonra farklı bir
Arkeolojik alanın doğusundaki projede kullanılmak üzere burada mı sökülmüştü? Kazılar sırasında yapılan
platformun üzerinde ve çevresinde Papirüs biçimli bir sütun parçası üzerinde bulunan bir Haç bezemesi keşi, bu
yapılan kazılar sırasında, Mısır’ın soruların cevabına ışık tutuyor. Bu keşif, parçanın Kıptiler Döneminde kiliseye
Firavun Dönemine tarihlenen dönüştürülmek üzere parçalanan bir Firavun Dönemi yapısına ait olduğunu
ve daha sonradan kesilerek yapı gösteriyor.
malzemesi olarak kullanıldığı
anlaşılan sfenks heykelleri ve Üçüncü yapı topluluğu ise, arkeolojik alanın batı platformu üzerinde yer alan ve
papirüs biçimli sütunlar ile Yunan ve Firavun geleneklerini yansıtan, granitten yapılmış mimari bloklardan
çoğunlukla Yunan stilinde büyük oluşuyor. Bu blokların boyutu ve ağırlığı, bunların İskenderiye Feneri’nin
boyutlu mimari elemanlar ve yıkılan yapı elemanları olduğu izlenimini veriyor. Bu alanda ayrıca, farklı renk
anıtsal boyutta, onursal Korint ve boyuttaki sfenks heykellerinden oluşan bir galeri, Hellenistik stilde bir dizi
stili sütun parçaları bulundu. heykel kaidesi ve anıtsal boyutta mimari heykeltıraşlık parçaları ortaya çıkarıldı.
16 metre uzunluğundaki bu Heykeltıraşlık eserleri arasında en dikkat çekeni, “iravun ya da basileus, yani kral,
parçanın, üzerindeki sütun hükümdar” olarak betimlenen bir Ptolemaios ile İsis olarak betimlenmiş bir Yunan
başlığından anlaşıldığı üzere, MS kraliçesine ait heykellerdir. Kraliyet ailesine mensup bu çitin büyük olasılıkla
1. ve 2. yüzyıllara tarihlendiği deniz feneri ile ilişkili olduğu düşünülüyor.
anlaşılıyor. Kaidesinde yer alan Ptolemaios heykelinin parçaları, 1962, 1995 ve 1996 yıllarında yapılan sualtı
bir yazıt ise sütunun İmparator kazılarında ortaya çıkarıldı. Heykel, 1998 yılında Fransa’da geçirdiği restorasyon
Konstantin ve İmparator sonrasında, İskender’in Şanı anlamına gelen “La Gloire d’Alexandrie” ismindeki
Licinius’un ortak hükümdarlık bir sergi kapsamında Paris’teki Petit Palais’nin karşısında sergilenmeye başladı.
dönemi sırasında (316-324) yani 2001 yılında yapılan sualtı kazılarında kralın sağ eli bulunarak, heykele eklendi.
MS 4. yüzyıl başlarında dikildiğini Heykel, bu haliyle Bibliotheca Alexandrina’da ziyaret edilebiliyor. Ptolemaios
gösteriyor. İskenderiye’nin, tarih kraliçesinin parçaları ise 1962 ve 1995 yıllarında yapılan sualtı kazılarında gün
boyunca sayısız sismik aktivite yüzüne çıkarıldı. Heykelin vücut kısmı bugün İskenderiye’deki Deniz Müzesinin
ve tsunamilere maruz kaldığı bahçelerinde sergileniyor. Kraliçenin tacı ise, İskenderiye’nin merkezindeki Kom
bilinmektedir. Bizanslı tarihçi el-Dikka adlı antik Roma tiyatrosunda ziyaretçilerle buluşuyor.

108 Aktüel Arkeoloji


Jeologlar tarafından yürütülen ediyor. Bunlar arasında yaklaşık 6 metre yüksekliğinde, tipik Mısır özellikleri
çalışmalar ile arkeolojik kazıların gösteren bir heykel başı da bulunuyor.
sonuçları birleştirildiğinde alanın, İmparatorluk Dönemine ait sikkeler de dahil olmak üzere, deniz fenerini
birçok sismik aktivite ve dünyanın betimleyen çeşitli igüratif temsiller, Dorik stili anıtsal kapının büyük olasılıkla
kabuğundaki çökmeler sonucunda, deniz fenerine ait olduğunu gösteriyor. Üç adet yekpare granitten (iki dikey
İskenderiye’nin kıyı şeridi ile çevresinde ve bir üst pervaz) oluşan, 12.66 metre yüksekliğinde, 4.90 metre genişliğinde
meydana gelen hareketleri takiben ve 2.10 metre derinliğindeki kapının, boyut bakımından da yapının oranları
sular altına gömüldüğü tespit edildi. ile uyumlu olduğu anlaşılıyor. Bu parçaların sualtındaki pozisyonu, kapının
Sonuçlar ayrıca, antik kentin kıyı in situ halde yıkıldığını gösteriyor. Ancak taş temelin maruz kaldığı şiddetli
oluşumunun deniz seviyesinden 7
metre aşağıya ulaştığını gösterdi. Antik
kentin kuzey mahalleleri ile Pharos
İskenderiye Feneri’nin toplam yüksekliği
adacığının bazı bölümleri, özellikle de 100 metreyi aşar. Eğer bu ölçümler doğruysa,
İskenderiye Feneri, yapılışından yıkılışına
bir zamanlar İskenderiye Feneri’nin
üzerinde yükseldiği doğu ucu bugün,
Batı Limanı’nın suları altında yatıyor. kadarki dönemin en yüksek yapısıdır.
Adanın, denizin kabarık dalgalarıyla
karşı karşıya kalan bu kısmının sular 1- Ramleh yolunda istasyon, 2- Deniz bombardımanı etkisi, 3- İskenderiye Feneri, 4- Bombalanma sonrası hisar,
5- Bir kundakçınn vuruluşu Dante Paolocci çizimleri, Mısır, İskenderiye. 13 Ağustos 1882.
altında kalmasında erozyonun da etkili
olduğu anlaşılıyor. Erozyonun ayrıca,
arkeolojik yerleşmenin stratigraisindeki
herhangi bir tortul veya antropik toprak
izini de tamamen sildiği anlaşıldı.
Dolayısıyla, eserleri ve eserleri oluşturan
parçaları yeniden oluşturmak isteyen
arkeologlar, araştırmalarını tamamıyla
eserler üzerinde yoğunlaştırmak
zorunda kalıyor.

Sualtı Araştırmalarının Sonuçları


İskenderiye Feneri ile İlgili Ne
Anlatıyor?
Sualtından çıkarılıp, incelendikten
sonra yeniden oluşturulan eserlerden
bazılarının İskenderiye Feneri ile ilişkili
olduğu düşünülüyor. Bunlar arasında
yaklaşık 13 metre yüksekliğinde kırmızı
granitten, Yunan stilinde yapılmış bir
anıtsal kapı, 7 metre genişliğinde, yine
kırmızı granitten ancak bu kez Firavun
Dönemi özellikleri ile Yunan teknik
özellikleri gösteren bir kapı ve Firavun
stilinde, kırmızı granitten yapılmış
bir dizi heykel bulunuyor. Heykeller
arasında Yunan stili özellikleri gösteren
üç kolosal heykel de yer alıyor. Beş ayrı
heykele ait olduğu düşünülen diğer
parçaların incelemesi ise hala devam

Aktüel Arkeoloji 109


bozulmalar nedeniyle kapının
yıkılmasından önceki tam yeri ne
yazık ki saptanamıyor. 1349 yılında
feneri ziyaret eden İbn Battuta
adındaki bir Kuzey Afrikalı seyyah
tarafından ana kaya üzerinde yapılan
incelemeler, kuzey-batı ve güney-
doğu eksenlerinde meydana gelen
görece geniş bir kırılmanın, kapının
ve kapıyı çevreleyen parçaların
yıkılmasına sebep olduğunu
gösteriyor. Yavaş yavaş meydana
gelen bir erozyon sonucunda oluşan
bu kırılma, büyük olasılıkla yapının
üzerinde durduğu toprak tabanın Bombardıman sonrası İskenderiye kaleleri. İllüstrasyon: Magazine the Graphic, 1882
parçalanmasıyla sonuçlanmış. Orta
Çağ edebiyatında bu durumu kanıtlar 12. yüzyıl ortalarında etkinlik gösteren al-İdrisi adındaki bir seyyah, İskenderiye
nitelikte bir kesit yer alıyor: “Deniz, Feneri üzerine yazdığı tasvirde, kulenin yapı özelliklerinden bahseder. “Burada
İskenderiye Feneri’nin temeline batı [İskenderiye’de], strüktür ve sağlamlık bakımından dünyada hiçbir yerde eşi benzeri
yönünden hücum etti ve onu büyük olmayan ünlü deniz fenerini görürsünüz. Caddzan adı verilen muhteşem bir tür
bir mağara gibi açtı. Bir Mısır emiri taştan yapılmış olmasının yanı sıra, bu taş sıraları birbirlerine, eritilmiş kurşun ile
bu gediği üst üste koyduğu mermer bağlanmıştır ve taşlar arasındaki birleşme yerleri öyle sıkıdır ki, kuzey dalgaları
sütunlarla kapattırdı ve deniz hiçbir durmaksızın bu binaya vuracak olsalar bile bu taşları birbirinden ayıramazlar.”
hasar vermeden bunlara vurdu.” Al-İdrisi’nin notları yapının olağanüstü karakterini gözler önüne seriyor. Ayrıca,
(Anonim, Fas, 1192). metinde bahsi geçen bazı unsurlar, sualtı kazılarında ele geçen eserlerle de
Antik kaynaklar da aynı şekilde, bu uyuşuyor. Kazılarda ortaya çıkarılan çok sayıda kurşun bağlantı elemanı ile
kapının İskenderiye Feneri ile ilişkili üzerinde mil yuvaları bulunan çok sayıda granit blok, tüm bu yapı elemanlarının
olduğunu destekliyor. 14. yüzyılda bir araya gelerek, son derece sağlam bir taş işçiliği ile inşa edilmiş, yüksek dalgalar
feneri iki kez ziyaret eden ve ölçümler ve şiddetli rüzgarlara karşı dayanıklı bir yapıyı oluşturduğunu kanıtlar nitelikte.
yapan İbn Battuta, ilk ziyaretinde İskenderiye Feneri’nin sağlamlığına ilişkin tüm bu anlatımlara karşın, çeşitli
fenerin kapısının derinliğini 10 karış tarihçi ve coğrafyacılar İskenderiye Feneri’nin şiddetli olaylar nedeniyle ciddi
olarak, kare planlı yapının ilk katının ölçüde tahrip olduğunu söyler. 796 yılında, fenerin üst kısmı çökmüş, hemen
cephesinin uzunluğunu ise 140 karış akabinde Ahmed bin Tolun (835-884) tarafından onarım görmüştür. 10. yüzyıl
olarak ölçmüştür. Bu ölçüleri metrik ortalarında yaşamış Arap tarihçi al-Mas’udi’ye göre, Tolunoğulları Devleti
sisteme çevirdiğimizde, kapı ve temel kurucusu bu durumu kendi lehine kullanarak, yapının üçüncü katına kubbeli bir
için verilen ölçünün yaklaşık 0.24 cami yaptırmış, böylelikle kuleyi dönemin en yüksek camisine dönüştürmüştür.
metreye denk düştüğünü, cephenin 950 yılında, fenerin duvarları çatlamış, 956’da ise fenerin yaklaşık 30 kübitlik
uzunluğunun ise 33.60 metreye denk üst kısmı, Suriye’den Mağrip’e Akdeniz’in tüm güneyini sarsan bir depremle
geldiğini görürüz. Bu ölçüler, İbn yıkılmıştır. 1261 yılında, kulenin birkaç düzine metrelik bir kısmı yıkılmış, bu
Battuta’dan bir buçuk yüzyıl öncesinde kısmın onarımı Selahaddin Eyyubi (1138-1193) tarafından yaptırılmıştır. 8
yazan Endülüslü al-Balawi’nin Ağustos 1303 yılında Doğu Akdeniz’i vuran şiddetli bir deprem, fenerin ciddi
notlarındaki ölçülerle de uyuşuyor. Al- ölçüde hasar görmesine neden olmuştur. Bunun üzerine İskenderiye’ye giden II.
Balawi’nin yapının ilk katında yaptığı Baybars, kentte gerekli onarım ve inşaat faaliyetlerini başlatmıştır. Ancak, maruz
ölçümler, İbn Battuta’nınkilere görece kaldığı her tahribat sonrasında onarım gören fener, bu kez onarım programına
yakın: al-Balawi’nin ölçümlerine göre alınmaz ve bu deprem fenerin kulesinin sonu olur. İbn Battuta’nın 1325 yılında
cephe 45 adım yani, adımı 0.75 metre İskenderiye’ye yaptığı ilk ziyaret sırasında aldığı notlardan da bildiğimiz üzere,
olarak kabul ettiğimizde, 33.75 metre bu depremle birlikte fenerin kuzey cephesi tamamen yıkılmış ve kalıntıları
olarak ölçülüyor. Akdeniz’in sularına gömülmüştür. Fenerin sular altında kalan kısımları böylelikle,

110 Aktüel Arkeoloji


yeryüzünde kalan kısımlarının aksine, kolosal heykel in situ olarak, Yunan stili anıtsal kapının üst pervazı yanında,
yağmalanma ve yeniden kullanım gibi yan yana uzanır pozisyonda bulunmuştur. Bulundukları pozisyon, kraliyet
tehlikelerden korunmuştur. Yeryüzünde çitini betimleyen bu heykellerin büyük olasılıkla girişin üzerinde, Akdeniz’e
kalan taşların bir kısmı Kayıtbay doğru bakar şekilde yerleştirildiğine işaret eder. Bununla birlikte, heykel
Kalesi’nin yapımında kullanılırken, kaideleri pervazın güneybatısında, düzinelerce metre ötede bulunmuştur.
ender ve değerli malzemeler toplanarak, Hellenistik stildeki kaideler üzerinde, Didyma’daki (Didim) Apollo Tapınağı’nın
bunlar arasındaki üzeri bezemeli ahşap köşe sütunlarından birinin kaidesindekiyle tamamen aynı olan bir yaprak
paneller gibi en iyi parçalar yeniden frizi yer alır. Kaidelerden birinin üzerinde ayakta duran bir heykeli kaideye
kullanılmıştır. Bu panellerin, Pierre de bağlamak için kullanılan, içerisine heykelin ayakları yerleştirilerek kurşun
Lusignan’ın 1365 yılında İskenderiye’ye ile sağlamlaştırılan çukurlar yer alır. Bu çukurların şekli, heykelin duruşu
yaptığı saldırı sırasında Haçlılar hakkında tahminlerde bulunmamıza olanak sağlar: ayaklar birbirine bitişik
tarafından çalındığı bilinir. Bu hikaye ve haifçe aralanmıştır ve sol ayak haifçe önde ve dışa dönük durmaktadır.
Berlin’de bulunan bir elyazmasında Bu pozisyon, İskenderiye Feneri’nin betimlendiği İmparatorluk Dönemi
yazılıdır ancak eserlerin nereye sikkelerinde, fenerin tepesinde duran heykel ile de benzerlik göstermektedir.
götürüldüğü bilgisi yer almaz. 1435 Sikkelerden bazılarında heykel, sualtında bulunan kaidelere benzer oranda bir
yılında İskenderiye valiliği yapan Ghars kaide üzerinde durmaktadır.
ad-din Khalil az-Zahiri’nin raporlarına
İskenderiye Feneri üzerine yaptığım bu genel değerlendirme, sualtından
göre, onun döneminde deniz fenerinden
çıkan eserlerin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan bazı arkeolojik
geriye, seyrek kalıntılar dışında hiçbir
göstergelerin, feneri betimleyen antik tarihsel ve ikonograik veriler
şey kalmamıştır. Şans eseri, sondajlar
tarafından doğrulandığını ve böylelikle bu kayıp eserin konumu hakkında
içindeki toprak temizlendikçe,
yaklaşık bir tahminde bulunmaya olanak sağladığını gösteriyor. Son
kulenin donanımını oluşturan değerli
olarak, arkeolojik veriler ile al-Balawi’nin metinlerini karşılaştırarak
malzemelere kanıt oluşturan pembemsi
İskenderiye Feneri’nin boyutları üzerine elde ettiğim verileri paylaşmak
sarı bir breş parçası ve iri bir yeşil
istiyorum. Bu verilere göre fenerin kare biçimli ilk katı yaklaşık 33.50 metre
damarlı kantaşı parçası gibi birkaç örnek
genişliğinde ve 58 metre yüksekliğinde, sekizgen biçimli ikinci katı yaklaşık
bulunmuştur.
27 metre yüksekliğinde ve daire biçimli üçüncü katı yaklaşık 13 metre
Bulunan eserler arasındaki iki heykel yüksekliğindedir. Buna, anıtın üzerinde durduğu 5 metre yüksekliğindeki
kaidesi ve iki kolosal heykel konusuna temeli de eklediğimizde, toplam yükseklik 100 metreyi aşar. Eğer bu ölçümler
dönelim. Kamel Abul Saadat’ın doğruysa, İskenderiye Feneri, yapılışından yıkılışına kadarki dönemin en
raporlarında aktarıldığına göre, iki yüksek yapısıdır.

Düşman deniz iloları İskenderiye limanında. İllüstrasyon: Magazine the Graphic, 1882

Aktüel Arkeoloji 111


112 Aktüel Arkeoloji

You might also like