Professional Documents
Culture Documents
ve Demokrasi
BİLAL KARAKUŞ
TÜRKİYE’DE MEDYA VE DEMOKRASİ
Giriş
Demokrasi geniş anlamda ele alınırsa, birçok kavram, kurum ve sorunun demokrasi
kavramıyla ilişkili olduğu ortaya çıkacaktır. Günümüzde modern ve gelişmiş toplumların
vazgeçilmezlerinden biri olan demokrasi sadece ülkelerin yönetim rejimleriyle alakalı bir
kavram olarak değil, ülkedeki siyasal ve toplumsal yaşamla ilgili birçok konuyla
ilişkilendirilen bir kavram haline gelmiştir. Makalemizin de konusu olan ve demokrasilerde
dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen medya ise demokrasiyle doğrudan alakalı bir kurumdur.
Medya
Medya çok geniş iletişim araçlarının oluşturduğu bütünü tanımlamak için kullanılan bir
kavramdır. Bu kavram ulusal, yerel, ulus ötesi TV kanalları, her türlü yazılı haber kaynakları,
gazeteler, dergiler, kitaplar, medya kurumları gibi birçok iletişim araçlarını kapsayan
karmaşık bir yapıdan ibarettir. Günümüzde basının internet, TV gibi araçlarla daha karmaşık
bir yapıya bürünmesiyle birlikte medya deyimi daha çok kullanılan bir kavram olmuştur.
1
Özdemir, Ufuk, Medya Ne Kadar Demokrat?, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
“Medya, basitçe ve sadece teknoloji, araç, kurum ya da kültürel ürün
anlamına gelmemekte, bunların hepsini kapsayan ve kullanıcıları/ katılımcıları
olarak izleyicileri/ okurları da içine alan devasa ve karmaşık bir yapıdan ve
ilişkiler ağından oluşmaktadır.”2
Sonuç olarak, medya insanların düşüncelerine kadar etki etme, toplumun kültür
değerleri üzerinde hâkim olduğu belirleyicilik özelliği, kamuoyu oluşturma, bilinmesi gereken
ancak bilinmeyen gerçekleri ortaya çıkarma gibi birçok fonksiyona sahiptir. Dolayısıyla
medya çok önemli ve kritik bir işleve sahiptir. Eğer gücünü doğru ve yerinde kullanırsa,
sunduğu ürünleri, bilgileri ve haberleri formatına uygun olarak hazırlarsa ve de hiçbir baskı
altında kalmadan tarafsız bir şekilde faaliyette bulunursa demokratik toplumlarda medyanın
yerine getirmesi gereken asli işlevlerini yerine getirmiş olacaktır.
2
Kejanlıoğlu, B., (2003) Medya-Toplum İlişkisi ve Küreselleşmenin Yerel Medyaya
Sunduğu Olanaklar Medya ve Toplum, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, s.34.
3
Özdemir,Ufuk, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
4
McQuail, D., Windahl, S., (2005) İletişim Donanımları, (2.baskı), Ankara:İmge Kitabevi,
s.132.
5
Davis, A., (2006) Halkla İlişkilerin abc’ si , İstanbul: MediaCat, s.242.
Demokrasi Kavramı Ve Medyanın Demokrasi Açısından Önemi
Daha önce de değinildiği gibi demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan basın-
yayın özgürlüğü üzerinde durulması gereken diğer bir konudur. Bu yönüyle demokratik
rejimlerde medyanın serbest ve bağımsız faaliyet yürütmesi gerekir. Bununla birlikte bu
serbestlik ve özgürlük çoğu zaman yanlış yorumlanabilmektedir. Serbestlikten anlaşılması
gereken medyanın istediğini yapması değil, hiçbir baskı altında kalmadan, iktidarın
propaganda aracı olmadan görevlerini yerine getirmesidir. Ayrıca bu serbestliği medyanın
devletin diğer tüm kurum ve kuruluşlarından bağımsız ve denetimden uzak faaliyette
bulunması şeklinde yorumlamak da doğru bir düşünce olmayacaktır.
Medya demokrasi açısından çok kritik bir öneme sahiptir. Demokrasilerde kamuoyunun
bilgilendirilmesi, farklı düşüncelerin ve görüşlerin paylaşılması demokrasinin sürdürülmesi
açısından önemli gerekliliklerdir. Bu noktada karşımıza medya çıkmaktadır. Bu gerekliliklerin
karşılanmasında medya büyük bir rol oynamaktadır.
6
Kapani, M., (2004) Politika Bilimine Giriş, (16.baskı), Ankara:Bilgi Yayınevi, s.138.
7
Öztürk, A., (2004) Modern Siyasal Sistemlerde Medyanın İşlev ve Sorunları, Yönetim ve
Ekonomi Dergisi Cilt:11 Sayı:1, Manisa:Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, s.2.
rahatsız edici olsa da iktidarın halk tarafından denetimine ve demokrasinin işlemesine olumlu
katkılar sağladığı aşikârdır.
“Medya, demokrasi sorunsalı açısından anlamlı bir ikilem sunuyor bize. Bir
yanda, iletişim ve bilgilenme özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz
koşullarından biri olduğu için, basın-yayın kuruluşları demokrasinin asli
kurumları arasında yer alıyor; diğer yandan ise, güçlü bir tekelleşme eğilimini
içinde barındırarak, bu özgürlüklerin kullanımının çarpıtılması, kısıtlanması ve
iktidar ilişkilerine alet edilmesine aktif biçimde katkıda bulunuyorlar.”10
8
Medya ve Demokrasi, http://melezg.blogcu.com/medya-ve-demokrasi/1163651
9
Keane, J., (1999) Medya ve Demokrasi, (3.baskı), İstanbul:Ayrıntı Yayınları, s.29.
10
Talu, U., (2000) Dipsiz Medya, İstanbul:İletişim Yayınları, s.8.
yeterli bir garanti oluşturmaz. Buralarda neler olup bittiğini izleyen ve bunları halkın
dikkatine sunan bir medya yoksa çok taraflı demokratik denetimin işlemesinde ciddi
sorunlarla karşılaşılır.11
Medya, büyük sermayelerle kurulmuş amacı kar elde etmek olan faaliyetler olması
yönüyle demokrasi açısından olumsuz bir etkiye sahiptir. Çünkü medyaya sahip olanlar
amaçları kar elde etmek olduğu için medyayı kendi özgürlükleri yani çıkarları doğrultusunda
kullanmaktadırlar.
Medya rekabet ve kara dayanan bir pazar gibidir. Bu pazarda ayakta kalmak kolay iş
değildir. Bu platformda kalabilmek ya çok sermayeye sahip olma ya da pazar koşullarını
destekler nitelikte pazara uygun faaliyette bulunmakla mümkün olabilmektedir. Pazara göre
hareket etme ise çıkar amaçlı, yanlış haberler hazırlamak şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
11
Görmüş, Alper, Ana Akım Medya: Hazcı Bir Bedende Militer Bir Ruh,
http://www.anlayis.net/makalegoster.aspx?dergiid=79&makaleid=2419
12
Erdoğan, İ., http://www.findthelinks.com/irfanerdogan/search.htm
13
Öztürk, A., (2004) Modern Siyasal Sistemlerde Medyanın İşlev ve Sorunları, Yönetim ve
Ekonomi Dergisi Cilt:11 Sayı:1, Manisa:Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, s.4.
14
Lundby, K. ve Ronning, Helge, “Media Culture Communication: Modernity Interpreted
Through Media Culture" Ed. K. Lundby, H. Ronning, Media and Communication
Oslo:Norwegian U.P.-1991, s.25-26.
problemleri, yorum ve tartışma ve değerlendirme için kullanılabilir hale getirmek özellikle
önemlidir.
2. Medya, aktüel olaylara ilgi göstermeli ve dünyada olup bitene dair çeşitli fikirleri
ihtiva eden geniş bir bilgi sunmalı ve hem bireysel, hem de kolektif görüşleri göz önünde
bulunduran bir bakış açısı oluşturmalıdır.
Türkiye'de gazetenin tarihi, ilk devlet gazetesi Takvim-i Vekayi sayılmazsa, 150 yılı
bile bulmamaktadır. Öncelikle, Türkiye'de basının ortaya çıkış biçimi ve bunu hazırlayan
süreçler Batıdan çok farklı gelişmiştir. Gazete, Batıda, o ülkelerdeki ekonomik, politik ve
sosyal şartların bir neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle ticari kapitalizmin gelişimi ve
ortaya çıkan sosyal yapının bir gereği olarak malların serbest dolaşımı, haberin de serbest
dolaşımını beraberinde getirmiştir. Türkiye'deki durum ise farklı bir seyir izlemiştir. Bu
açıdan basının gelişimi de toplumsal dinamiklerle değil, siyasal dinamiklerle, devlet desteği
ve yönlendirmesiyle olmuştur. Türk basını daha çok devlet desteği ve buna bağlı olarak devlet
güdümünde bir görünüm sergilemiştir.15
Medya gerçek fonksiyonu itibariyle halkın sesi olmasına rağmen, çıkışından itibaren
Türkiye'de farklı bir seyir izleyerek, devletin ve son dönemde de çıkar gruplarının sesi olma
yolunu seçmiştir. Dolayısıyla Türk medyası resmi ideoloji tarafından oluşturulmuş
Türkiye'deki diğer kurumlardan çok farklı bir yapı sergilememektedir.16
Birinci dönem, medyanın “devlet”in neredeyse dolaysız bir uzantısı olduğu 1923-1950
dönemi (tek parti iktidarı): Böyle bir yapıda iktidarla medyanın çatışması eşyanın tabiatına
15
Özdemir, Ufuk, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
16
Özdemir, Ufuk, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
17
Görmüş, Alper, age, http://www.anlayis.net/makalegoster.aspx?
dergiid=79&makaleid=2419
aykırıydı ve hiçbir zaman böyle bir şey olmamıştır. Bu dönemde devlet en fazla, medya
“yaramaz çocukluk” ettiğinde onun kulağını bükmekle yetinmiştir.
18
Özdemir, Ufuk, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
Yukarıda sayılan özellikleriyle, bu dönem basınının demokratik bir yapıya sahip
olmadığını söylemek doğru olacaktır. Buna ek olarak bu dönem basınının, iktidarın yani
CHP’nin sözcüsü olduğunu söylemek mümkündür.
Bu dönem tek partili döneme nazaran basın özgürlüğünün daha rahat yaşanabildiği bir
dönem olmuştur. Bununla birlikte basın hala devletin veya küçük bir azınlığın elindedir.
1980’lere gelindiğinde basının nitelikleri arasına ticari çıkarların aracı haline gelmesi de
eklenmiştir. Ülke bu tarihlere aile şirketlerinin hakim olduğu ve gazetelerin başka ticari
alanlarda yatırımlara girişmeye başladıkları bir yapıyla girmiştir. 1990’lı yıllarda özel
televizyonların faaliyete geçmesi ve oluşan gruplaşmalar sonucu basında tekelleşme denen
durum ortaya çıktı. Tüm bu gelişmeler medyada holdingleşme ve başka sektörlerde etkinlik
gösteren sermaye sahiplerinin medya alanına müdahale etmesiyle sonuçlandı. Medyanın
gücünün farkında varan sermaye grupları dışarıdan reklam veren olarak etili olma yerine
bizzat kendileri medya sektörüne girmeye başladılar. Reklam ve ilanlarla siyaseti
etkilemektense; gazete, televizyon, vs… sahibi olarak siyasette daha aktif rol almak ve
yönlendirmek sermayenin tercih ettiği bir yöntem haline geldi.19
Türk medyasının 1980’lerden sonra aldığı bu durum göstermektedir ki; medya ancak
büyük sermaye sahiplerinin yürütebileceği bir faaliyet haline gelmiştir. Ani gazete, dergi
çıkarmak yada televizyon yayıncılığı yapmak işe küçük sermayeyle başlayanların altından
kalkamayacağı bir faaliyet olmuştur.
1. Var olan basın işletmelerinin zaman içinde büyüyüp gelişerek 'basın grubu' haline
gelmeleri. Bu süreç içinde de basın dışı işlere girerek, çok değişik alanlarda çıkar sahibi
olmaları, böylece yayınlarını sürdürebilecek ve yeni yayın çıkartabilecek bir ekonomik güç
haline gelmeleri,
19
Özdemir, Ufuk, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=80
20
Görgülü, Güventürk, Basında Ekonomik Bağımlılık, Gazeteciler Cemiyeti Yayını, İstanbul
1991, s.36-37.
kullanarak pazarlama faaliyetini artırma; finans sektörünün gözde olduğu 80 sonrası dönemde
itibar ve güven isteyen finansçılıkta medyadan yararlanma" olarak sıralamaktadır.21
Anlatılan durumdan önemli ölçüde, gerçek manada fikir gazeteciliği yapan bağımsız
medya etkilenmektedirler. Çünkü büyük medya grupları zaten devletle ve iktidarlarla ters
düşecek tutumlardan kaçınmaktadır. Ayrıca kanunlar ihlal edildiğinde de bağımsız medyaya
uygulanan müeyyide ve cezalarla, büyük medya gruplarına uygulanan müeyyide ve cezalar
farklı olmaktadır.23
Türk basını başlangıcı itibariyle, özellikle devletin kontrolünde ortaya çıktığı tek parti
dönemi haricinde, ülkede demokrasinin sağlanması, güçlenmesi ve muhalefet oluşturmada
ciddi anlamda pay sahibi olmuştur. Ancak ülkenin demokratik yapısı da basının faaliyetlerini
yerine getirmesinde olumlu ve olumsuz etkiler yapmıştır. Türkiye demokrasisinin sarsıntıya
uğradığı bazı dönemler maalesef medyanın da işlevlerini olumsuz yönde etkilemiş ve çok dar
kapsamlarda muhalefet rolü üstlenebilmiştir. Çok partili dönemde kısmen de olsa rahat bir
nefes alan basın, askeri müdahaleler, olağanüstü yönetim uygulandığı dönemlerde büyük
baskılara maruz kalmıştır. Öldürülen ya da hapishanelere konulan gazeteciler, durdurulan
yayınlar ve kapatılan yayın organları bunların birkaç örneğiydi.
Türk medyası tarihinin büyük kısmını olağanüstü yönetimler altında geçirmek zorunda
kaldı. İstiklâl Mahkemeleri, Takrir-i Sükûn Kanunu, Sıkıyönetim idareleri, askerî
müdahalelerin uzun döneme yayılan baskıcı ve sindirici uygulama ve düzenlemeleri genelde
demokrasinin, özelde ise basın özgürlüğünün ve Türk basınının gelişimini önemli ölçüde
25
Demir, Vedat, Türk Medyası ve Demokrasi, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
26
Demir, Vedat, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
etkiledi. Bu sebeple çok partili sisteme geçilen 1946’dan beri tek parti alışkanlıklarının terk
edilememesi, hâlâ Türkiye’nin en önemli meselesi olmaya devam etmektedir.27
“2000’li yılların başına kadar medyaya İstanbul sermayesi merkezli bir yapı
egemendi. O yıllara kadar gazete ve televizyonlar, kabaca “modern, çağdaş”
olanlar ve onların “dinci” diye tanımlamayı sevdiği muhafazakâr medya olarak
ikiye ayrılıyordu. Birinci grup, “laikliği savunma” görüntüsü altında neredeyse
blok halinde devletin toplumu denetleyebilmesinin bir aracı gibi çalışıyor; ikinci
grup ise kimi eksikliklerine rağmen daha “sivil” bir çizgi izlemeye gayret
ediyordu. Fakat başta “dinci” etiketi olmak üzere, birinci grupta yer alan gazete ve
televizyonların yürüttüğü kampanya o kadar etkili olmuştu ki, bu iki “kamp”ın
okurları tamamen ayrışmıştı. Dolayısıyla muhafazakâr medyanın “laik-kentli-
çağdaş” okurlar üzerindeki “sivil” etkisi neredeyse sıfırdı. 2002 seçimlerinden
sonra medyada radikal bir değişim oldu. Yeni sermaye gruplarının medyaya
27
Demir, Vedat, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
28
Demir, Vedat, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
29
Demir, Vedat, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
30
Görmüş, Alper, age, http://www.anlayis.net/makalegoster.aspx?
dergiid=79&makaleid=2419
girmesiyle, Sabah ve ATV gibi öyle kolayca “dinci” diye etiketlenemeyecek, öte
yandan ana akım medya okurlarının yadırgamayacağı bir görünüm ve içerik
taşıyan yeni bir medya öbeği çıktı ortaya. Bunlar aynı anda hem laikliği hem
demokrasiyi savunarak, “çağdaşlığın” laiklikten ibaret olmadığını göstermeye
başladılar ve bir anlamda oyunu bozdular.”
Bu dönemde Türk medyası değişen dengelere karşı farklı tavırlar sergilemektedir. Tam
anlamıyla ne AB sürecindeki özgürlük ve demokrasiden vazgeçmekte, ne de çıkarlarından
taviz vermek istemektedir. Yani gerektiğinde devletçi ve otoriter uygulamalara
başvurabilmektedir. Aksoy’un bu dönemle ilgili fikirleri dönemi özetlemektedir:32
“Ticarî medyada, bir taraftan demokrasi yanlısı, liberal ve devlete kafa tutar
görüşler yer bulabilmekte iken, diğer taraftan ise, resmî görüşe ilişkin korumacı
yaklaşım da hükmünü sürdürmeye devem etmektedir. Bu tür bir şizofrenik
çatışmanın niteliğinin anlaşılması için her iki tarafın da ayrıntılı olarak
incelenmesi gerekir. Demokrasi şampiyonluğu, gerçekten kişi haklarını mı konu
almaktadır, yoksa basın sadece kendi çıkarlarının sınırları ölçüsünde mi
demokrattır? Öbür taraftan, konulan resmî görüş yekpare bir nitelik arz etmeye
devam etmekte midir?”
Türkiye’de medyanın demokrasi üzerindeki önemli rolünü sadece ulusal medya çapında
değerlendirmek yeterli olmayacaktır. Bu sadece ülkemiz değil tüm dünya için böyledir. Yerel
medyanın da demokrasi açısından oldukça önemli yararları vardır. Yerel medya ulusal
medyanın ilgilenemediği ancak demokrasi açısından önemli birçok konuyu faaliyet ve
yayınlarına yansıtma özelliği vardır.
“Genel olarak yaygın medya, aynı tezgahtan çıktığı savunulan bir haber
anlayışını gündeme getirirken ve genel olarak çok daha global sorunlarla
ilgilenirken ve bazı haberleri görüp, bazı haberleri görmeme gibi bir lükse
sahipken, yerel medyanın böyle bir lüksü yoktur. Fiilen böyle bir lüksü yoktur her
şeyden önce. Ardından, bugüne kadar işleyişleri nedeniyle de bütün bu noktalarda
sesleri tek tek duyurabilme özelliğine sahiptir. Bu nedenle çoğulculuğun
koruyucusu olduğu ifade edilir.”33
31
Demir, Vedat, age, http://www.koprudergisi.com/index.asp?
Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=956
32
Aksoy, Asu, Türk Medyasını Anlamak, Birikim, S. 61, Mayıs 1994, s.17.
33
Belovacıklı, Mete, Yerel Medya Ve Demokrasi(Seminer Konuşmaları),
http://byegmgovtr.xn--ler-1la8h.net/seminerler/tunceli_ix/tunceli_8.htm
Dolayısıyla yerel medya demokrasi açısından kritik öneme sahiptir. Yerel
medyanın yukarıdaki işlevlerinin yanında tekelleşmeyi önlemesi, bulundukları bölgenin
yönetimlerini denetlemek gibi olumlu işlevleri vardır. Ancak burada belirtilmesi
gereken önemli bir konu ise yerel medyanın bu işlevleri yerine getirirken karşılaştığı
sorunlardır. Yerel televizyonların yeterli maddi kaynağa sahip olmaması aynı zamanda
yayın yaptıkları bölgenin sınırlı olması izleyici kitlesini oldukça daraltmaktadır. Maddi
açıdan kısıtlı bir bütçeye sahip olmaları ve teknolojik alt-yapı yetersizliği de yerel
medyanın diğer önemli sorunlarından birkaçıdır.
Sonuç
34
Erdoğan, Mustafa, “Medyanın Demokrasiyle Sorunu”,
http://dorduncukuvvetmedya.com/koselerde-medya/medyanin-demokrasiyle-sorunu
35
Centel, Nur, Dürüst Yargılama ve Medya Bakımından Demokrasi Kültürü.
Türkiye’de medya bu kadar önemli bir rol üstlenmesine rağmen başlangıcından beri
büyük problemlerin pençesinden kurtulamamıştır. Öncelikle, Türk medyası zaman zaman
toplumun değerlerine ve çıkarlarına ters yayın politikaları üretebilmektedir. Ayrıca
demokrasinin düşmanı olan, kangren haline gelmiş resmi ideoloji etkisi ve ticari çıkar
çatışmaları medyayı yönlendiren temel faktörler olmaya devam etmektedir. Buna ek olarak
varlığını sürdüren tekelci medya yapısında özgür, demokrat ve tarafsız yayın ve gazetecilik
yapmak herkesin kolayca başarabileceği bir iş olmaktan çıkmıştır. Türk medyasının sorunları
sadece bu sayılanlardan ibaret değildir. Daha birçok sorunla yüz yüze kalabilen medyamız bu
sorunları aştığı takdirde işte o zaman gerçek görevini yerine getirmiş olacaktır.
Türk medyasının diğer bir sorunu olan “tekelcilik ve sermaye gruplarının çıkarlarına
hizmet etmesi” nin çözümü ise demokrasi açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu sorun
çoğulculuk ve tarafsız olma ilkelerine zarar vermektedir. Bu açıdan bakıldığında sorunun
çözümü için toplumsal sorumluluk bilincine sahip, yerelleşmiş, etkileşimci ve katılımcı bir
medya sistemi kurularak, medyanın “halkın sesi olma” özelliğini kazanması sağlanmaya
çalışılmalıdır.
10.Görmüş, Alper, Ana Akım Medya: Hazcı Bir Bedende Militer Bir Ruh,
http://www.anlayis.net/makalegoster.aspx?dergiid=79&makaleid=2419
17.Aksoy, Asu, Türk Medyasını Anlamak, Birikim, S. 61, Mayıs 1994, s.17.