Professional Documents
Culture Documents
Fransız felsefesinin
macerası
Ç
ağdaş Fransız felsefesi üzerine düşünümlerimize en evrensel, ama bir
o kadar da tikel olan bir paradoksla başlayalım. Hegel bunu, mut-
lak olarak evrensel olup her şeye nüfuz eden ile belirli bir zaman
ve mekâna sahip olanın sentezi, “somut evrensel” olarak adlandırır.
Felsefe bunun güzel bir örneğidir. Mutlak anlamda evrensel, kendini istisnasız
her şeyle ilişkilendirendir, ancak felsefede son derece güçlü kültürel ve ulusal
tikellikler de mevcuttur. Mekân ve zamanda farklı felsefi akımların ortaya çık-
tığını söyleyebiliriz. Demek ki felsefe bir yandan aklın evrensel hedefiyken,
öte yandan da, eşzamanlı bir biçimde, kendisini bütünüyle özgül evrelerde
dışa vurur. Son derece derinlikli ve iyi bilinen iki felsefi dönemi ele alalım.
Bunlardan birincisi, İ.Ö. beşinci ve üçüncü yüzyıllar arasında ortaya çıkan ve
Parmenides’ten Aristoteles’e kadar süren klasik Yunan felsefesidir ki, bu evre
son derece yaratıcı ve kurucu, ama bir o kadar da kısa sürmüş bir evredir.
İkincisi ise, Kant’la başlayıp Fichte ve Schelling’i de içeren, sonrasında Hegel’le
biten Alman İdealizmidir. Bu da on sekizinci yüzyılın sonunda başlamış, on
dokuzuncu yüzyılın başlarına kadar devam eden, gene yaratıcılıkta son dere-
ce yoğun ama diğerinden daha da kısa bir zaman dilimine sıkışmış bir başka
istisnai felsefi evredir. Ulusal ve tarihsel içeriğe sahip bir tezi savunacağım; yir-
minci yüzyılın ikinci yarısına ait—benim nereye yerleştirildiğime bağlı olarak
bitmiş veya hâlâ sürmekte olan—, klasik Yunan felsefesi ve Alman aydınlan-
ması örnekleriyle karşılaştırılabilir bir Fransız felsefi evresinin varlığını iddia
edeceğim.
* Alain Badiou, “The Adventure of French Philosophy”, New Left Review, sayı 35,
2005, ss. 67-77.
Dört yönelim
Bütün bu düşünürlerde ortak olan entelektüel çalışma şekli üzerinde duralım.
Bana göre, bu evreye özgü felsefe yapmanın yollarını açık bir biçimde örnek-
leyen, her biri öyle ya da böyle yöntemsel olan dört usulden bahsedeceğim.
128 ALAIN BADIOU
Büyüklüğün yolu
Sonuç olarak, felsefi bir evre kendisini, kendine ait bir düşünme programıyla
tanımlar. Savaş sonrası Fransız felsefesinin dayandığı ortak zemini, ortaya koy-
duğu eserleri ya da sistemi veya kavramları açısından değil, entelektüel progra-
mı açısından nasıl tanımlayabiliriz? Bu evreye dahil olan filozoflar, şüphesiz ki
son derece farklı şahsiyetlerdir ve dolayısıyla da böyle bir programa bambaşka
yönlerden yaklaşacaklardır. Gene de nerede ortak kabul gören önemli bir sorun