Professional Documents
Culture Documents
Almancadan çeviren
İlknur tgan
Yayıma hazırlayan
Zeynep Atayman
Rowohlt /1985
basım ından çevrilm iştir.
Kapak fotoğrafı
Jean -Francois Jonvelle
Kapak düzeni
Arslan Kahraman
Basıma hazırlık
Renk Yapımevi (0212)5169415
Baskı
Renk Basımevi (0212) 518 54 36
Birinci basım
Haziran 1994
ISBN 975-539-072-3
AYRINTI YAYINLARI
P iyerL oti Cad. 17/2 34 40 0 Çcm berlitaş-lsıanbul Tel: (0 2 1 2 )5 1 8 76 19 F a x :(0 2 1 2 )5 1 6 4 5 7 7
Anja Meıılenbelt
GÜNDELİK
MUTLULUĞA ALIŞMA
J if
AYUNTI
E D E B İ Y A T i z i s ı
5
G etto N u o v o ’nun dar, yüksek evlerinin gölgesinde hareket ediyor
sun. Ç evren bom boş. Ö ğle zam anı, fazla turist gelen bir yer değil.
K eskin ışık, g ü n eşin altındaki alınlıkları so lg u n laştırıy o r ve za-
m an la'd ağ ılm ay a başlayan büyük taş p lak alar üzerinde konturları-
nı çizdikten sonra pul pul kalkan renklerin ve ufalanan taşların
üzerinden kayıp gidiyon, Solda yukarıda görünen küçük tabelanın
üzerinde B anco R osso yazıyor. Bu fotoğrafta uzaklara gitm iş, dü
şü n celere dalm ış görü n ü y o rsun. Bu öğle sonrasında daracık so
kak ları, ev lerin ü st üste y ığılm ış k atlarını, sayısız adların yazılı
o lduğu kapıları, küçük sinagogu incelerken sessizdik. F otoğrafa
bak tığım da duy d u ğ u m , sessizlik. Suyun şıpırtısı, güvercinlerin
gurultusu ve b ir to p u duvara fırlatan çocukların sesleri bile çok
uzaklarda gibi.
Ü çüncü fotoğrafta, G etto’dan fazla uzak olm ayan bir açık hava
restoranının küçük m asasının ardından b ana bakıyorsun. T oprak
testideki şarabı, yed iğ im iz balığı, dilenm eye gelen dum an renkli
k edileri hatırlıyorurh. b ard ağ ın ın üzerinden bana bakıyorsun, bir
elin çenene dayalı. Y üzün rahatlam ış ve açık. B ana böyle baktı
ğ ında hâlâ karnım ın içinde bir sıcaklık yayılıyor. G österm eyi pek
istem ediğim b ir fotoğraf bu, çünkü diğer hiçbirinde böylesine çıp
lak, böylesine savunm asız değilsin, içine böylesine kolayca bak
m ak m üm kün değil.
6
devam ediyorsun ve sana daha kolay ulaşabileyim diye dönüyorsun.
En ü sttek in d e D av id ’in yattığı üst üste duran daracık üç yatakta
fazla b ir şey yapm am ız m üm kün değildi. Bu hiç dinm eyen sana
d okunm a isteği seks olarak adlandırılam az, seksten daha sade,
daha ilkel bir şey bu. Uyurken sana sokulduğum da kendim i iyi
hissediyorum , kaygılarım kayboluyor, her şey düzene giriyor,
huzur duyuyorum .
D uvid kapıyı çalıy o r ve kahvaltıyı içeri getiriyor. Yatakları ka
patıyoruz. İtaly a’nın görünüm ü henüz düzlük, güneş artık ısıtıyor.
D izlerim izin üzerinde açılm ış bir harita, düşünüyoruz. Ö nce nere
ye gideceğiz, sahile mi? D avid, sen ne istersin? Benim için fark
etm ez, d iy o r D avid, yeter ki hep güneşte pineklem ek zorunda kal
m ayayım . R ap allo 'd a karar kılıyoruz. Y ola devam etm eden önce
biraz d inlenm ek. Z am anım ız var. P aram ız tükenene kadar kalabili
riz. B irk aç hafta içinde D avid’i annesine ve onun sevgilisine devre
deceğiz'; sonra ikim iz devam edebiliriz, yalnız. Artık dönüşünü
bekleyen bir sevgilin yok ve artık beni bekleyen biri de yok. Y az
m am ız gerekm iyor kim seye. K im in kim in için ne hissettiği ve
nasıl d ev am etm em iz gerektiği üzerine konuşm alar, acı verici
anlar artık yok. Artık ona telefon etm ek için en uygun anın ne
zam an olduğunu inceden inceye düşünm ene gerek yok. Ee, nasıl
sın. gibisin d en öylesine sorulm uş am a acıtıcı bir soruya cevap
-verm ek için girdiğin bir telefon kulübesinden dönm ek zorunda de
ğilsin. Bu bir lüks.
T ek d ü ze değil mi böyle, diye sana soruyorum . S ıkılm ıyor
m usun diye bana soruyorsun. Ç ok acı çekiyoruz, diyoruz, suçum u
zun bilin cin d e, bu güzellikte devam edem ez, bunca hak edilm em iş
m utluluk. Bu duygu bende uzun süre kalıyor, gerçek olabilm ek
için fazla güzel olduğu duygusu. A z sonra gün doğacak ve eski
aşk şa rk ıların d a olduğu g ibi, bize bu aşkın m üm kün olm adığını
söyleyecekler.
B irh irim izi yıllardan beri tanıyorduk. İlk bakışta aşk değildi
bu. S en in zaten D o rian ’la yıllardan beri süren uzun bir ilişkin ve
duydu ğ u m k adarıyla yanı sıra bir başka sevgilin daha vardı. Ve
ben de y ıllardan beri M artha ile beraberdim . K elim enin klasik an
lam ıyla ilişkim izin başladığı ve cinsel bir birlikteliğe dönüştüğü
7
anda bile kolayca geri dönebilirdik. H atta ilk kez birlikte olduğu
m uzda sabah evinin m erdivenlerinden inerken, eğ er istersen yine
dost olarak k alab iliriz, dem em iş m iydin? B enim M a rth a’dan ayrıl
m am a gerek yoktu, senin de D orian’dan. O ilk yazdan birbirim iz
den uzaklaşm ak için yararlanabilirdik. Ben M arth a ile P ortekiz’e,
sen de D orian ve o ğ u lların la F ransa’ya gittiğinde seni unutm ak
için b ir ay zam anım olabilirdi. B ir ay boyunca hiçbir temas
im kânım ız yoktu. G eri dönüp birbirim izi yeniden gördüğüm üzde
ne y ap acağ ım ız üzerinde d ü şünm ek için dolu dolu bir ay. Dost
m u, sevgili m i?
Senin sevgilin daha bilm iyordu. B enim kinin haberi vardı. Ben
böyle bir şey için uygun değilim , bunun üzerine h içb ir şey kurm u
yorum , sadece b aşk a türlü olam ıyorum . Y alan söyleyem em ,
yüzüm k ızarır ve çelişk ilere dolarım , kim se böyle b ir şey istem e
se de ayrıntılı açıklam alar yaparım . Böyleyim diye, her duygu deği
şim ini açıklam ak zorunluluğu hissetm eyen insanlardan daha seç
kin bir kişiliğim olduğu duygusuna kapılm am gerekm iyor
m utlaka. A m a o ilk kezden sonra artık saklayam azdım , çünkü sen
den d öndüğüm de h er tarafım kırm ızı lekelerle doluydu. Lanet
olası sivrisinekler. O rtay a çıkan ilk fırsatta M a rth a ’ya anlattım .
M arth a’nın evin d e b en im için pişirdiği yem eği y erken, sana Dani-
e l’den b ahsetm iştim , dedim . H em en yatm ak zorunda olm adan bir
erkekle arkadaşlık etm eyi harika bulduğum u san a söylem iştim
değil m i? Bunu sö ylediğim de bedenim e bir sıcaklık bastığını his
settim , am a sohbet to n u n d a devam etm eye çalıştım , bir yudum
daha şarap alsana. M arth a ile beraber olduğum y ıllard a daha önce
de âşık o lm u ştu m , b jr defa başka bir kadına, b ir d efa d a bir erke
ğe, am a hiçbir zam an işi büyütm edim , M artha da eğlendi ve benim
duyguları terapik açıdan yorum layarak zararsız hale getirm e dene
m elerim i ve an lattık larım ı h afif bir alay cılık la karşıladı. H er sefe
rinde olay bittikten sonra, durum u abartm adığım için hoşnutluk
duydum . M arth a'n ın d a benim de o kadar değer verdiğim iz huzuru
bozm adığım , ağır ağ ır sevm eye b aşlad ığ ım ız alışkanlıkları altüsi
etm ediğim için m utlu oldum . A m a bu kez duygulardan fazla bir
şey için g ünah çıkarm alıyım . B ir edim .
Geçen pazartesi, diyorum , geçen pazartesi toplantıdan sonra
D aniel’e takılıp kaldım , biraz daha sohbet etm ek istiyorduk, sonra
öpüşüp k o k laşm a y a b aşladık ve b irdenbire, aram ızda h içb ir şey
geçm ediğini söyleyebilm ek için işi bu kadarla bırakm ayı çok ço
cukça buldum ... Y ani orada kaldım ve onunla yattım .
M artha’ya bakıyorum , yutkunuyor. Ve sonra, senin için güzel
bir şey, diy o r. B iliyor m usun, bunu önceden düşünm üştüm . S on
radan, bu n u n olacağını herkesin görm üş olduğu anlaşıldı. M artha,
Daniel’in sevgilisi D orian. D an iel’in kendisi. H içbir şeyi fark et
meyen tek kişi bendim .
9
ğın biri o lsa dahi ben bile P a u l’den hoşlanıyorum . Kadınların
on d a ne bulduğunu çok iyi tahm in edebiliyorum , sonradan yıkıl
m alarına neden o lan şeyi de gayet iyi düşünebiliyorum . Onun
güzel, mavi g ö zlerine kapılm adığım ortay a çıkınca, Paul bana
karşı daim a çok dikkatli davrandı, bir kadına. M arth a’ya. üstelik
kendi M a rth a’sına öncelik tanıdığım ı anlam ıyorm uş gibi yaptı.
F akat bu du ru m la uzlaştı da. T abii ancak, benim on beş yıllık bir
ev liliğ in b itm iş sa n cılarıy la u ğ raşm aya ve onların yıkıntılardan
do stlu ğ a b en zer bir şeyler k urtarm a çabalarına burnum u sokm aya
n iyetim olm adığı an laşılınca tam am en rahatladı. Ve dem ek ki
şim di tek rar M a rth a ’da kalm ış. M artha, bunu seni D aniel yüzün
den cezalandırm ak için yapm adım , anlıyor m usun, diyor. Fakat
seni böyle g örünce, ben de rahatlıkla biraz d ah a riskli yaşayabili
rim d iy e düşü n d ü m .
M arth a’nın öç alabileceği gibi bir düşünce dahi aklım a gelm e
m işti. Y aptığı açık lam a k arşısın d a bu k ad ar az şey hissetm em
beni şaşırtıyor. B irk aç yıl ö nce olsaydı kesin altüst olm uştum ,
kendim i itilm iş, tehdit altında hissetm iştim . H aklı y a da haksız, o
an kıskançlık can av arın ın pençelerini bana uzatıp tırnaklarını ru
hum a geçirdiği an olurdu. İşte b ir erkeği bana tercih ediyor. Bir
k ad ın la b irlik te yaşam an ın baskısı çok ağır. B unu arlık taşıyam ı-
yor, beni kabul etm ek istem eyen ailesi ile yaşadığı sorunlar artık
m utlaka fazla büyüdü. B enim le ilişkisinin bir şım arıklık, P au l’ün
k açam ak lan k arşısın d a bir intikam , erkekleri inkâr, geçip gidecek
b ir dönem o ld u ğ u n a inanan çevresinin baskısı. Fakat hiçbir şey ol
m uyor. H em en hem en hiçbir şey hissetm iyorum . H ayır, hayır. Ra
hatlam a duyuyorum . Ö zgürlük.
G ülm eye başlıyorum , M artha da rah atlayarak benim le birlikte
gülüyor. Bu kadar olgunluk gösterdiğim iz için kendim izi kutluyo
ruz, artık altından k alkabiliyoruz. H em niye olm asın. A ğırlıklar ta
m am en eşit d ağ ılm ış, onun bir erk ek arkadaşı var, benim bir
erk ek arkadaşım . A rabada yatılı okul öğrencileri gibiyiz, kıkırda-
şıyoruz. F akat F ra n sa'y ı ve sonra Ispanya’yı geçtiğim iz uzun yol
cu lu k b o y u n ca M a rth a’nın sin i ağrım ay a başlıyor. Ö nceleri hafif,
sonradan ağırlaşıy o r. İkinci akşam Isp an y a’d a arabadan neredey
10
se kam bur b ir şekilde iniyor, sırtını ağır ağır yeniden doğrultana
kadar ban a dayanm ak zorunda kalıyor. T eşhisim iz çok fazla araba
kullandığı. Ve tatile zam an ın d a çık abilm ek için çok sıkı çalıştığı.
Arabada M a rth a’nın yanında oturup düşüncelerim D aniel çevre
sinde dö n m ey e başlayınca ben de kendim i rahat hissetm iyorum .
T enlerim izin birbirine değm ediği uzun bir ay. İlk birlikle oluşu
muzun film ini tekrar geri sarıyorum ve bir kez daha aklım dan ge
çiriyorum . B ir daha ve bir daha. N ihayet birbirim ize doğru hareke
te geçtiğ im iz an. O f T anrım , insan bu kararı nasıl alır, oluşan
gerginliği d o kunm a anında çözm ek. D udaklar. A ğzının tadı. K o
kusu, öylesi bir sürpriz. E lim sırtında, göm leği ve pantolonu ara
sında b ir açıklık arayarak giysilerini çekiştiriyorum . Bedeni son
yıllarda alıştığım bedenden ö y lesin e farklı. D aha köşeli, daha
kıllı, d ah a sert. Şim di D an icl'in değil de M arth a'm n yanında o tu
rurken nefesim in nasıl hızlan d ığ ın ı, tenim in kızıştığını fark ed in
ce biraz utanıyorum . Sadakatsizlik bu, bir başkasıyla yatm aktan
daha fazla sadakatsiz-lik. bu düşüncelerin ve duygularınla, birlikte
olduğun kişinin y anında olam am a beceriksizliği. F akat D an iel'in
görüntülerini kovalam ak m üm kün değil. N eredeyse hiç konuşm a
dan g ittiğ im iz uzun yol boyunca erotik parçacıklar arasına yavaş
yavaş ilk karanlık sezg iler karışıyor. N e yaptım ben? İyi olacak
mı? Y ine birbirim ize acı vereceğim iz bir durum , ve ben şim diye
kadar o k ad ar çok'yaralandım ki. Nasıl bir riske giriyorum . M artlıa
ile ilişkim iz bunu kaldırır m ı? D orian öğrendiğinde neler olabilir?
D orian, sık sık b aşk a kız ark ad aşlar bulan b ir D a n ie l'e alışm ış
olm ası g erçeğ in e karşın, aralarındaki b ü tün anlaşm alara karşın
bunu hoş karşılam ayacaktır. E ğer durum u onaylam azsa ne y ap a
cağız? Y ine mi bana yol görünecek?^,
S usk u n lu k içinde arabayı kullanan M a rth a’ya bakıyorum . Belli
ki o da d ü şü n c elere dalm ış. D ışarıyı seyrediyorum . Ç ıplak, kaya
lık bir bölge. G ökyüzü gri. Ve yine gözüm ün önündeler. D aniel’in
görüntüleri. B ütün giysilerini çık arm ış, toplantılardaki yüzü şim di
daha yab an ıl, daha çıplak, ehlileşm em iş bir hal alan D aniel. G ö z
lüğünü b u rn u n u n üzerinden alıp yatağın yanına yere bırakışınn,
onun tenim i çizm em ek için saatini çıkarışını hatırlıyorum , çıkara
lı
cak başka şey kaldı mı, bundan daha çıplak o lab ilir m iyiz? O f
T an rım , bütün b ir ayı böyle kızışm ış bir şekilde nasıl g eçirece
ğim ? V e M a rth a’nın sırt ağrıları daha da kötüleşiyor.
Ç adırım ızı n ehir ken arın a k urduğum uz A m aran te’da kızgın kum
ların ü zerinde uzanıyoruz, her birim iz kendi düşüncelerine göm ül
m üş. Y arı uyanık o ld u ğ u m , yarı düş gördüğüm b ir uyku halinden
sıy rıld ığ ım d a m elankolik görünüşlü iki P o rtek izli’nin biraz uza
ğ ım da oturup istekle beni seyrettiklerini görüyorum . H alim i görü
y o rlar, diye d ü şü n ü y o ru m , ne kadar kızışm ış olduğum gözle gö
rülüyor. H eteroseksiielliğin kokusunu alıyorlar. M arth a’yla tatil
y ap tığ ım zam an d an beri böyle b ir şey b aşım a gelm em işti, daha
güneydeki ülkelerde, İtalya ve Y u n an istan 'd a bile, oysa kadın ar
kadaşlarım b u ralard a y anım da bir erkek olm adan fazla bir şey ya-
p ay am acağ ım k o n u su n d a beni uyarm ışlardı. A rtık kırkım a m erdi
ven day ad ım ve y arışta d eğilim , dem iştim , artık toz yutm aya
b aşlam ış ö ğ retm en lerle kim se ilgilenm ez. O n lar genç, uzun ba
caklı ve sarışın k ad ın lard an ya da yüksek ölçeli ayakkabıları ve
en sıcak günlerde bile v azgeçm edikleri bir savaşçı m askesi gibi
m aky ajlarıy la b izlerden daha gösterişli olan kendi karılarından
h oşlanırlar. E skim iş erkek göm leğim , m akyajsız halim ve dü zen
siz b ir atkuyruğu h alin d e top lanm ış saçlarım la ben göze görünm ez
biriyim . Fakat b en im u nuttuğum , erk ek ler karşısında alıcılarım ı
tam am en dev re dışı b ırakm ış, tüm ero tizm im le kadınlara, M art-
h a ’ya yön elm iş o lduğum du.
12
ş u y o r u z . M a rth a ’nın elini tutuyorum . Şarabı fazla kaçırdım .
Güneş eflatu n , turuncu, pem be renklerin şiddetiyle batarken bu ra
da D a n ie l’Ie böyle oturm ak istediğim düşüncesini kovm aya çalışı
yorum. B ir g ü n b atım ında zırlam ay a başlayacak kadar d a olm adım
daha, d iy e düşünüyorum . N eyse ki sıcak kum M arth a’nın sırt ağ
rısını hafifletti.
13
II
İtalyan riv y erasın ın geçm işte kalan parıltısı. P alm iyeler. Kan k ır
m ızısı ve p arlak m o r çiçeklerle bezeli çitler. R a p allo ’da güneş
şem siyeleri altın d a sağlıklı göğüs y ap ısın a sah ip yaşlıca bayanlar
o turuyor, likör ve capp u cin o içiyorlar. D aniel ve ben bu insanlara
k ıy asla g en ciz. K o y u m avi su dav etk âr bir şek ild e p arıldayıp ışıl
dıyor. D an iel su y u n k ıy ısın d a san d aly esin e g ö m ülm üş hoşnutluk
la iç çek iy o r ve h er zam anki şekerlem elerinden birine dalm aya
hazır gözlerini yum uyor. Bunu gören D avid durduğu yerde kurtla
nıyor, g itm ek istiyor. B en de huzursuzum . D aha bir kam p yeri ara
m am ız gerek iy o r. R a p a llo ’nun dışına çık ıy o ru z ve bir yer buluyo
ruz. Ben sad ece hayalim de bir serseri, bir m aceracıyım . Bedenim se
nerede uy u y acağ ın ı bilm ek istiyor. Bol ve nem li yeşillik. Çadırı
14
kuruyorum , çarşa flan yayıyorum , yaslık kılıflarını geçiriyorum ,
kitapları d ü zenli b ir sıra halinde çadırın b ir köşesine diziyorum .
Yerleştim . A rtık çev re turlarına başlam aya hazin in .
D aniel, çadırını kurm ası için hâlâ D av id ’e yardım ediyor.
David on altısında ve keyifsiz. A slında çadırda kalm ak istem iyor
du. Zaten bizim le b irlikte İtaly a’ya gelm ek de istem iyordu, am a
annesi ev d e yalnız kalm asına izin verm edi. Bu durum da, acı çek
meye kesin kararlı olarak, bizim le geldi. H aşerelerden yakınıyor.
Fazla g ü n eşten şikâyetçi. E rtesi giin küçük çadırını bir karınca
yuvası ü zerin d e k u rd u k ları, şişm e yatağının gece hava kaçırdığı
ve D an iel’in kedilerinden birinin işem iş olduğu örtüsünün çiş
koktuğu o rtay a çıkıyor. Bundan sonra arabada uyuyabileceği öne
risi bile o n u yum uşatm aya yetm iyor. B iz çoktan soyunup dökünüp
tenimizin kışlık beyazlığını sergilerken o hâlâ lacivert giysileri
içinde gö lg ed e bir sandalyede oturuyor, daha önce beş kere oku
muş olduğu çizgi rom anları bir kere daha okuyor ve karanlık hu
zursuzluk bulutları yayıyor.
P atates kızartm ası ve dondurm a önerilerinin de yararı olm ayın
ca onu rah at bırakıyoruz. K endim ize yeni alışkanlıklar edinm ekle
fazlasıyla m eşgulüz. B ir keresinde bir fem inist, tatil ev düzeninin
daha ilkel bir o rtam a kaydırılm asıdır, dem işti ve biz ilk kez birlik
te bir ev düzeni kuruyoruz. D an iel’in bedenini en küçük kırışıklı
ğına k ad ar tanıy o ru m , alışk an lık larının çoğunu tanıyorum , am a
ikimiz de kendi evlerim izde oturuyoruz. İkim iz de başına buyruk
insanlarız ve artık o kadar genç değiliz. D aniel on iki yıl önce bo
şanmış, ben on sekiz yıl. O n d a kaldığım zam an lar D an iel'in
düzen gereksinm esine uyum gösteriyorum , kirli çoraplarım ı hem en
çam aşır se p etin e atıyorum ve kitaplarım ı ayrı bir yerde topluyo
rum. O b en d e kaldığı zam an benim dağınıklığım onu kızdırm ıyor,
hâlâ ortad a duran geçen günden kalm a bulaşıklara bir şey dem i
yor, bütün zem ini kaplayan kitapların ve dergilerin arasından ken
dine yol açıyor ve faturayı Ödemeyi unuttuğum için telefonun
kesik olduğu anlaşılınca biraz olsun öfkelenm iyor. Son tatiller kı
saydı ve o tellerd e kaldık. A m a şim di b ir ay boyunca birbirim izin
yakasınd ay ız ve d ikkatle nasıl d av ranacağım ızı b ulm aya çalışıyo
ruz. M utfak eşyalarını şeftali ağacının altın a y erleştirirsek , yem e
ğim izi çadırın arkasında gölgede yiyebiliriz. Sen de yem eği asm a
ların altın d a pişirm en in daha p ratik olacağını düşünm üyor
m usun? Su g etirm ek için plastik bidonu kullanıyorum . Y anım ızda
ki çad ırd a iki kad ın ın kaldığını anlıyoruz. C am larına atom bom
bası karşıtı çık a rtm a la r y ap ıştırılm ış, ezik içindeki A lm an plaka
lı altern atif arabalarını daha önce keşfetm iştik. A z önce yanla
rından geçip o nları selam layan D aniel, senin okuyucuların olduk
larını tahm in ediyorum , diyor. V e A llah kahretsin, elim de plastik
bidonla su getirm ek için yanlarından geçerken, çim enlere serdikle
ri örtünün üzerindeki d iğer kitaplar arasında D e T w eede Z o ıu te’nin
A lm anca b ask ısın ın eflatun kapağını fark ediyorum . K adınlar ben
den biraz d ah a g en ç, yukarı doğru b ak ıy o rlar ve bakışlarını
hem en k açırıyorlar. Belki de B erlin ’de lezbiyenler ve heteroseksü-
el kad ın lar arasındaki ilişkiler üzerine bir konferans verdiğim de
d in ley iciler arasın d a o n lar da vardı, am a burada yanım da Daniel
ve D av id ’le b ir ailenin parçası olarak görünm ez biriyim . Aynı
M artha ile y o la çıktığım ızda, seyahat eden iki öğretm en gibi giyin
m işken, erk ek ler için görünm ez olduğum gibi. M artha ile ikim iz
b ir resto ran d a boş b ir m asa ararken garson yalnız m ısınız, diye
sorm uştu. Y a da: B ak ışların ı arkam ızda erk ek lerim izin ortaya çı
kacağını tah m in ettiğ i noktaya dikerek, dört kişi m isiniz? Martha
ile, h eteroseksistlerin ikiye kadar sayam adıklarını tespit ettik. K al
d ığım ız k am pingin m üdürü, kardeş m isiniz, diye sordu ve bunun
gerçeğin sadece yarısı olduğunu on a açıklam ayı denem edik bile.
16
şılık D aniel araba kullanabiliyor. A rtık benim de ehliyetim var, ni
hayet. M arth a ile P ortekiz’de geçirdiğim iz o korkunç yazdan
sonra. F akat C en o v a’mn yoğun trafiği içinde debelenm ek -sü rek li
yanlış taraftan ortaya çıkan ya da yolum u kesm eye çalışan durm a
dan kom a çalan m iniçjk F iat’la r- benim için hâlâ büyük bir özveri.
Bu durum d a tatil için bir anlaşm a y aptık. Y em ekleri ben pişirece
ğim, arabayı D aniel kullanacak. K endim i ezdirm eyeceğim i ve
kendi başım ın çaresine m ükem m el biçim de bakabileceğim i gün
begün kan ıtlam am gereken dönem ler çoktan geride kaldı. Böylece
kaldığım ız kam pingde, eskiden o kadar nefret etm iş olduğum aile
lerden pek farkım ız yok ve kom şum uz bay an lar da beni küçüm ser
bakışlarla süzüyorlar.
Bu seni rahatsız ediyor mu, diye soruyor D aniel.
H ayır, ben de bir kere hareketin sim gesi olarak görülm e baskı
sından uzak tatil yapm ak istiyorum . D e T w eede Z o n d e'm n yay ım
lanm asından so n ra gelen onca m ektup, nasıl yaşam alan gerektiği
ni bana so ran kadınlar. Sanki ben biliyorm uşum gibi. Beklenti
dolu bin tan e yüz gördüğünde, seni görm ek ve dinlem ek isteyen
yüzlercesinin de dışarıda bekleştiğini bildiğinde, olağanüstü bir
duyguya kapılıyorsun elbette. K endim e m ikrofona ulaşm ak için
zor yol açtım . B unu öne geçm ek için yaptığım ı düşünen kadınlar
kızdılar, b en ise, eğer öylece oturm aya ve benim ortaya çıkm am
gereken y ö n e aynı şekilde beklenti içinde bakm aya devam eder
sem h içb ir şey olm ayacağını d ü şü nüyordum . M ikrofona u laştı
ğım ve elim i uzatarak salona b aktığım an bekledikleri kişinin ben
olduğum u kav rad ılar. A lkış patladığı anda ben im le beni alkışla
yan insanların arasına bir şey ler girdi. H ayalleri, yakıştırm aları,
beklentileri. P aris’te bir kitapçıda yanım da Sim one de B eauvoir’a
benzeyen b ir kadın gördüğüm de ben de donup kalm am ış m ıydım
sanki. K ad ın gri saçlarına leylak rengi tülden bir bant takm ıştı,
üzerinde b ir bluz ve leylak rengi bir etek vardı. H ay lanet, o Sim o
ne de B eau v o ir’dı, bir kitabı p ak etlettirişini, parasını ödeyişini ve
kapıya g id erk en m erdivenlerden zahm etle adım adım inişini, bu
arada tırab zan lara tutunuşunu büyük bir saygı içinde izledim .
Artık öy lesin e yaşlı, öylesine narin ve kırılgan. Ö ncü olarak gö
rülmek insanın egosunu okşuyor. A ma bazen de çok sinir bozucu.
Burada, R a p allo ’da kendi im ajım dan da izne çıkm ış durum dayım .
D aniePin k arısı, D av id 'in annesi olarak kılık değiştirm iş, göze
görünm üyorum . B ütün bu karm aşadan biraz olsun etkilenm eyen,
aksine bunu benim işim olarak gören D an iel’in yam ndayken aslın
da her zam an tatilde olduğum gibi. İlgi uyandırırsam güzel, insan
lar, beklentilerini yerine getirm ediğim ortaya çıkınca saldırganla
şırlarsa, tatsız olduğunu düşünüyor. D aniel. ünlü bir kadının
sevgilisi olduğu o rtay a çıkınca çevresi üzerinde bıraktığı etkiyi eğ
lenerek gözlem liy o r. E rkeğin statüsünün parlaklığından yansıyan
Wr parça p ırıltının tadını çıkarm ak hep k adınların rolü olm uştur
ve şimdi D aniel, bunun nasıl olduğunu düşünüyor. Bazı öğrenci
lerin gözü n d e değerinin arttığını fark ediyor, bazı erkekler yanına
gelip soru y o rlar, ah söylesene, aslında o nasıl biri? Eşsiz, diyor
Daniel. E şsiz biri.
19
III
20
kıkırduşm aları ve öpücüklerinden rahatsız. G elin daha sonra tadı
na bakılabilecek bir pasta kadar süslii. Bir yıl geçm eden ikinci bir
kadın dah a bulur, diye tahm in ediyorum . K arısı da sadece surat as
mayı öğ ren ir, m ücadele etm eyi ve kendi ayakları üzerinde durm a
yı değil-
21
babam işçilerin e lit tabakasına dahil olduğum uza kesin bir biçim
de inanıyordu. B üyükbabam ı hatırlıyorum , çok esm er olduğu için
ona k ara dede derd im : bıyıklı, yakışıklı bir adam dı. E lm as usta
sıydı, so syalistti, am a biraz da serseriydi. A rkadaşları arasında
pek çok sanatçı vardı. A ilenin elinde birkaç tablo bile vardı. Savaş
sırasında b u n lar çalındı. H ayır, A lm anlar değil, HollandalIlar
çaldı. Benim kara dedem 62 ya da 63 yaşındaydı ve artık saklan
mak istem iyordu. V au g h t’daki dağıtım kam pına gönderildi, orada
hem en g azlan arak öldürülm üş olm alı. A ilede m üzisyenler de
vardı. B irisi d ah a savaş başlam adan ülke d ışın a çık m ıştı, bir di
ğeri intihar etti. Z am an zam an babam da konserlere giderdi.
D aniel bir kem an alınm ası için ısrarlarını sürdürm üş. Okul onay
lam ış ve m üzik aletleri satan dükkândan okul fonundan ödenm ek
üzere küçük bir k em an alm asına izin çıkm ış. D ükkâna vardığında
kim senin duru m d an haberi yokm uş, okuldan telefon etm eyi unut
m uşlar, am a D an iel artık geri g önderilm esine fırsat verm em iş,
kem an çalm ayı m u tlak a öğrenm ek istiyorm uş.
Bu, çevrem in duvarları içinde keşfedebildiğim yegâne delikti,
dedi, başk a b ir yaşum için tek açılım . D ükkândakilerin neler dü
şünm üş olabilecek lerin i gayet iyi tahm in edebiliyorum . B ir sokak
çocuğu gibi kon u şu y o rd u m , görünüşüm bir sokak çocuğu gibiydi.
H intlilerin m ahallesinden geliyordum , bir sokak .çocuğuydum . Ke
m anım ı aldım . B an a arşeyi yağlam am gerektiğini söylem eyi unut
m uşlardı. E vde kem anı huşu içinde k utusundan çıkardığım da tek
bir ses bile çıkaram adım . T er içinde, bu çok zo r olm alı diye dü
şündüm ve kem anı m üzik o kuluna götürdüm .
Ç ok o k uduğum için m üzik konusunda bazı şeyler biliyordum ,
notaiarı hiç okuyam ıy o rd u m . A slında artık çok geçti, yaşım geç
m işti, eğ er g erçek ten iyi olm ak istiyorsan gerekli tem ele sahip ol
m alısın, d ah a on yaşın d ay k en b ir şeyler yapabilecek durum da ol
m alısın. A m a ben devam ettim , alıştırm a kitaplarım ı âdeta
yuttum . K onservatuvara gitm ek istiyordum , am a daha önce ortao
kulu b itirm eliy d im , bu bana daha m antıklı geliyordu. B aşarabile
ceğim e kim se gerçekten inanm ıyordu. O zam anlar öğretm en bana.
22
eğer gerçekten biraz yeteneğin varsa kem an çalm ayı okulun yanı
sıra da sürdürebilirsin dediğinde korkum u hâlâ hatırlıyorum . G er
çekten b ir şeyler yapab ileceğ im e inanm ıyorm uş gibiydiler.
A skerliğim sırasında günboyu tarlalarda sürünüyor, akşam lan
da benim için koşulları ayarlayan bir subayın odasında saatlerce
gam lan ve etütleri çalışıyordum . Fakat sonuçta yine de üniversite
ye gittim . H ata yapm a şansını kendim e tanım ayacağım ı hissedi
yordum, m üzikle kuru ekm ek bile k azanılam ayacağını herkes söy
lüyordu. V e ben yeterince iyi olup olm adığım ı bilm iyordum ,
ortalama b ir kem ancı olm aktansa, ortalam a bir sosyolog olm ak
daha iyidir, diye düşündüm .
23
bilm ezdim . G iysilerini çıkardığı zam andan da çıplak, orada öyle
duruşuna n ered ey se bakam ıyorum . Y azdıklarını birisi okuduğun
da, d iy o r D aniel, o da senin içine bakıyor. A m a bu başka bir şey,
o zam an ben ço k tan o noktayı geçm iş oluyorum . B ir keresinde De
Tw eede Zorıde yeni yayım landığı sırada raflarda nerede durduğu
mu görm ek için gizlice kitapçıya gittiğim de, sıcağı sıcağına kasa
nın y anındaydım , b ir adam ın elinden kitabı neredeyse çekip ala
caktım . H o şu m a g itm em işti, elleri de hoşum a gitm em işti. 0
orada durup kitabı karıştırırken kendim i kirlenm iş hissettim ; kita
bı açıp sırt k ısm ını biikiişündeki ben bu işleri bilirim tavrını m i
d em de du y u m sad ım . Para çık ard ığ ın d a satıldım . Beni satın aldı,
y aşam ım ın b ir p arçasını satın aldı, tüm aşkları, çaresizlik leri, ba
şarısızlık larıy la. P arasının üstünü cüzdanına k oyarken, hepsi bu
mu, d iy e tıslay ab ilird im , 25 gulden, bunun nam uslu bir alış veriş
o ld uğuna inanıyor m usun?
T an ın m ış bir k ad ın o lm ay a alıştım . Bu arada. De Tvveede
Z o n d e ’y i okuyan insanların bana kederli bir yüz ifadesiyle, şimdi
nasılsın, diye so rm aların a alıştım , sanki o zam anlardaki dram ların
bir p arçasını hâlâ yaşıyorm uşum gibi. Ben kitaplarım dan daha
hızlıyım . İnsanlar b ir zam anki halim in derinliklerini gördükleri
zam an ben çoktan başka b ir yere varm ış oluyorum . A m a viyola
çalan D aniel çıplak. V e P aganini’nin kem anını seyrederken de
çıplak, hayaller, ö zlem ler ve yapam adıklarından ve artık hiçbir
zam an yapam ayacaklarından duyduğu keder. N eredeyse ellisinde.
İç çekiyor. D oygun. Gel diyor, küçük b ir sokak kahvesinde otur
m anın zam anıdır.
24
yus'lar, G u an n eri’ler, A m ati’ler. Can sıkıcı bulm uyor musun, diye
soruyor D aniel. Can sıkıcı değil. Y eter ki Daniel kem anlara bakar
ken onu seyredebileyim .
25
sev d ik lerin i, dostların ı, çocuklarını, tüm aile efradını yemekte
çevresine to p lan m ış görm ek ihtiyacıyla yapsa da. D aniel, eğer
baban aileyi sav aş başlam adan önce Y ahudi cem aatinden sildir
m iş olsa da Y ah u d i olm aya devam ediyorsun, diyor. O lm ak iste
m esen bile. S ana n ereden çattım , diye soruyorum , onu akşam geç
vakit bir d en ey sel m üzik konserinden sonra A m stel kıyısında
horoz gibi sesler çık ararak koşarken g ördüğüm de, dördüncü kez
anlattığı b ir esp riy e güldüğüm de, S talin üzerine çok doğru bazı
şeyler yazan , am a F reu d ’da yanılan Karel van het R eve hakkında
k o nuşur ve kon u şu rk en gördüğüm de. S osyalist radyo istasyonuna
gelince, belki de ö ğ le yem eği giderlerinin bu k adar yüksek olm a
m ası için çalışan lara o p ro leter yem ek torbalarından dağıtm alılar.
Y a A nibal, bütün o fillerle A nibal A lp ler’i nasıl aştı, hem filleri
n ereden buldu?
Anibal m i? d iy e soruyorum , A nibal’e nereden geldin, ben daha
radyo istasyonundayım . O, gözü kapalı pişirdiği elm alı kek için
elm aların yarısını soym uş, ö bür elinde b ir kadeh beyaz şarap m ut
fak bıçağını sağa so lla sallarken, D aniel, diyorum ben sana nere
den çattım ?
26
IV
27
ğım da n efesinin sıklaştığını duyuyorum . A ncak bittikten sonra
g erçekten u y an ıy o ru z ve gözlerim izi açıyoruz.
Ç adırın tu ru n cu renkli ışığında içerisi artık sıcak. El yorda
m ıyla ıslak b ed en lerim ize geçirecek bir şe y ler arıyoruz, çadırın
ferm u arın ı in d iriy o ru z. D ışarısı henüz m avi ve serin. D avid güneş
şem siy esin in a ltın a o tu rm u ş bile.
Suyu ocağa koydun m u D avid?
28
anneni bana tereyağlı ekm ek getirirdi. Ö zür dilem ek zorunda kaldı
ğımda - v e sık sık bana üzüntü verm eyen şeylerden dolayı özür di
le m ek zo ru n d a k a lırd ım - kendi kendim e, hadi bırak artık böyle
yapmayı, ne olacak sanki, akıllı davran, derdim . A nnem ...
29
B abanı nasıl çağ ırırd ın ?
B aba diye, diyorum isteksizce.
B enim baban olduğum u hayal edip, baba benim le dalgakıranda
yürüyüşe g elir m isin, diye sorabilir m isin?
H ay ır diyorum inatla, sesim güçsüz. Ben babam ı gözden çıkar
dım , artık ona ihtiyacım yok, ona ihtiyacım olduğunda hiçbir zaman
y an ım d a değildi. Şim di artık çok geç.
B aba, diy o r H ilde, sabırlı am a kararlı biçim de, sanki benim
için yararlı olan am a benim yutm ak istem ediğim b ir kaşık ıspana
ğı b u rnum un ucunda tutarm ış gibi, baba benim le dalgakıranda
gezm eye gelir m isin?
Y anaklarım ıslan ıy o r, tıpkı bir zam an lar babam ın elini tutmuş
parlak siyah taşların üzerinde dengem i b ulm aya çalışırken dalga
serpintilerinin y ağm urluğum a çarptığında olduğu gibi.
30
Evet, ev et, diyorum , hele duştan yeni çıkm ışsan ve saçlarını
eeriye doğru taram ışsan. Hem senin de aynı onun gibi bir gözlü
ğün var. Ç o k doğru.
31
leclen çık aracak b ir tarzd a k onuşm aya b aşlam ıştı. K adın hareketi
olarak ne y ap m an ız gerekir biliyor m usun, dem işti, bir kadınlar
sendikası k u rm alısınız. M evcut sendikalardan biri içinde kadın-
g ru p larıy la çalışm ayı strateji olarak daha anlam lı bulduğumu,
çünkü zaten bu g ru p larla tartışm am ız gerekeceğini on a açıklaya
m ayacak k ad ar şa şırm ıştım . B unun yerin e ne söylediğim i şimdi
h atırlam ıyorum . Y azı kurulundaki arkadaşlardan birine fısıldaya
rak, bu burada ne arıyor, onu kim davet etti, diye sorm uştum . Ve,
bu nasıl b ir h erif, diye d ü şünm üştüm , gelm iş bana, bana kadın:
hareketinin ne yapm ası gerekliğini açıklam aya çalışıyor.
İki yıl to p lan tılard a birbirim izi gördükten so n ra benim için bir ar
kadaş olab ileceğ in sonucuna vardım.- Ö ylesine bir arkadaş. Sen
den hoşlan ıy o rd u m . G etirdiğin önerilerin gerçek öneriler olduğu
nu, saklam adan aktardığın düşünceleri bir kural gibi görmediğini,!
hele örtülü b ir eleştiri gibi kesinlikle düşünm ediğini fark ettim.
D iğ er erkeklere o lan tavrını, karşılarken onları öpm eni gördüm,
doğal b ir bedensel yakınlık, erkeklerle, kadınlarla. F ools Festiva-
li’nde sana rastladım , ben M artha ile, sen oğulların ve Dorian'la.
B unlar benim çocuklarım , dedin, bu büyüğü, oradaki küçüğü. Ve
bu D orian. T am o sırada tram bolinin yüzeyindeki plastik canava
rın üzerinde ord an o raya-zıplıyorlardı. O ğullarının peşinden gidip
neredeyse bu nesnenin üzerinden düşecek gibi olduğunda seni
gözden yitirdim . D orian bana karşı biraz tersti. O zam anlar bunu
herhangi bir şeye yorm adım . Ben niçin olduğunu bilm eden pek
çok kadın b an a ters davranır, yazdığım bir şey yüzünden, feminist
olarak y aptığım b ir şey y üzünden, buna alıştım . A m a D orian ben
den kurnazm ış, d ah a ben kendim kabul etm ek istem ezken o olaıt
biteni görm üş.
O ndan h o şlanıyorum , dedim M a rth a’ya, anında seni yatağa
atm ak istem eyen, arkadaşlık edebileceğin erkeklerin de olması,
güzel değil mi?
.Artık o k ad ar kuşkucu o lm am aya karar verdim .
32
V
34
Ve derinlerden, çok derinlerden kanım ı donduran uzun bir çığlık
leoptu ve ben titrem eye başladım . S arsılarak H ild e 'y e sarıldığım
da. artık kim se seni alm aya gelm eyecek, diyordu. G eçti. Bunları
tuhaf b u lm u y o r m usun, diye D an iel’e soruyorum . A m a Daniel pek
çok şeyi delilik olarak görm üyor. Z am an zam an kendim e eğer an
nemi ele geçirm iş olsalard ı benim b aşım a n eler gelm iş o labilece
ğini soru y o ru m , diyorum . O zam anlar hâlâ illegal yaşayan insanla
rı öldü rü y o rlar m ıydı? Y a da onu, bir yeraltı örgütüne üye olan
erkeklere yaptıkları gibi Buchenvvald’e mi götürürlerdi? Y oksa bir
kadın ve ham ile olduğu için bunu yapm azlar m ıydı? E ğer orada
dünyaya g elm iş o lsaydım benim başım a neler gelirdi? Bu yüzden
mi tesad ü fen y aşad ığ ım , y aşam ım ın kılpayı b ir uçurum un k ıyı
sında kurulduğu duygusundan kurtulam ıyorum ?
35
şaplak indirdi. S av aşta yiyecek hiçbir şey bulam ayan insanlar için
bir bardak sütün döküldüğünü görm enin ne anlam a geldiğini bile
bilir m iydim . Fakat am cam özür dileyecek biri değildi. B aşka türlü
davrandı. Beni bisik letin in arkasına oturtarak ben hırçınlık ve inat
la ağlam am ak için direnirken kum ullara doğru sürdü. O rada bana
anlam adığım ve sadece bölük pörçük aklım da kalan bir hikâye an
lattı. H ikâyeyi b an a hiç bakm adan anlattı ve sanki ben bir çocuk
değilm işim gibi d av ran arak kavrayam adığım şeyler söyledi. Nasıl
y ak alan d ığ ın ı, tek b aşın a bir hücrede kaldığını ve artık öldürüle
ceğinden tam am en em in olduğunu. V e birden sesini yükselterek
A lm anca k o n u şm a y a b aşladı, g ardiyanların ona nasıl bağırdığını
duym ak beni ko rk u ttu . “ H aydi! M arş! M arş!” S onra sustu, başla
m ış olduğu gibi aniden ve gözlerini kum ullara dikti, hâlâ bana
b akm ıyordu. Beni tekrar bisikletin arkasına oturttu ve aynı suskun
luk içinde geri döndük. Süt konusu ise bir daha hiç açılm adı.
36
Bazen burn u m u zu n d ibinde ateş açıldığında duvara yapışm ak zo
runda kalıy o rd u m . O ğullarım a ilk ö ğrettiğim şey ateş etm ek. Sa
vunmasız olm aların ı, alıp götürdükleri bütün insanlar gibi savun
masız olm alarını istem iyorum .
37
dığı fişle bir adam ın itin ay la d efter tuttuğu kasaya gidip sonra ge
risin geri d ö n d ü ğ ü n d e, paketini kapıp, fişi bırakıp, dönüp bana
bile bakm adan dışarı fırlad ığ ın ı gördüm . A ncak caddenin sonun
da ona yetişebildim . R enginin bem beyaz olduğunu ve alnındaki
teri gördüm .
F enalaştım , dedi. H er şeyi yine nasıl kaydettiklerini gördün
m ü?
38
VI
39
karşı çıkm ıyor. Y aşlı insanlar arasında. D an iel'i seyrediyorum .
T eninin olağanüstü b ir rengi var, yüzü uzun süredir geldiğim izde
olduğu gibi gri ve yıp ran m ış değil. T uhaf olan ne biliyor musun,
diyorum ona, y aşlılık günlerim e sevinm eye başlam am . D aha önce
hiç bu kav ram larla dü şü n m em iştim , birlikte yaşlanm ayı güzel bu
lacağım ı d ü şü n m em iştim . Bu yaşam tarzı, uzun süre dayanm ak
bu. S eninle ne kadar mutlu olduğum u sana daha önce söylemiş
m iydim D aniel?
En son dün, diyor D aniel.
Nasıl başladığını h âlâ h atırlıyor m usun sevgilim ?
Ç ok o lağan b ir pazartesi akşam ıydı, yazı kurulu toplantısı.
B ana birkaç d akika d ah a zam anım olup olm adığını sordun. Ve
bunun için harika bir b ahanen de vardı, benim önerim üzerine gitti
ğin Y ahudilerin d ü zenlediği buluşm adan bana henüz söz etm em iş
tin, annesi ya da babası Yahudi olan başka insanlarla karşılaşabi
leceğin bir haftasonu, O rtodoks Y ahudilikle b ir ilişkisi olm ayan ve
bu yüzden Yahudi olm anın kendileri için hâlâ nasıl bir anlam ı ol
duğunu anlam ak isteyen pek çok insan. E lbette anlatacaklarını din
lem ek istiyordum . E lbette elini tuttum . Tabii ki birbirim izden
uzağa değil, yan y an a kanepenin üzerine oturduk. Bana tekrar
şarap doldurdun. S ad ece yarım bardak, dedim , uzun kalm am ak ni
yetiyle. Ve sonra b ir kere daha bir yarım . Ve konuşm am ızı kese
medik.
O kadar yak ın ım d a oturuyordun ki, kokunu alabiliyordum .
T ehlikeli, çünkü ben ilk kokuda âşık olan biriyim . Senin bir bede
nin olduğunun bilin cin e varm aya başladım . G özlüklerinin ardın
daki yeşil gözlerini elb ette tanıyordum , kimi zam an alaycı, kimi
zam an küstah, kim i zam an yorgun, hüzünlü ve içe dönük, am a ço
ğunlukla sıcak. Ş ak ak ların d ak i kır düşm üş saç k ıvrım larını, te
pendeki açıklığı tanıy o ru m . Y anım da yürüdüğün ve birbirim ize,
yem eğe karşı olan tutkum uzu ve bedenlerim izi m akul sınırlar için
de tutabilm ek için harcadığım ız çabayı itiraf ettiğim iz zam anlar
dan beri boyunun benden pek uzun olm adığını biliyorum .
Yazın kıvrılan göm lek kollarıyla, açılan yakalarla ortaya çıkan
her ten parçasında k ıllar gördüm , kara kıllar, kır k ıllar ve yıllardır
kaygan kadın b ed en in e alışm ış olm am a rağm en bunu itici bulrna-
40
jıeim ı fark ettim . Ve am an A llahım , şu anda bu k adar yakınım -
dayken o kadar güzel kokuyorsun ki, taptaze, ot ve pam ukludan
oluşan bir karışım , ardında bir parça kösnüllük var: H afiften sıcak
bir hayvan kokusu. D aha da yakınım a gelm ene hiç karşı değilim ,
üçüncü yarım bardak şarabı da reddetm iyorum ve zevkle o anda
söylediğini dinliyorum : Seni çok çekici buluyorum . K atıksız zev
kin içim de patlayan ve beni güldüren baloncuklarıyla birlikte baş
tan çıkarıldığım düşüncesi beliriyor. Bir erkek bana böyle bir şey
söylemeye en son ne zam an cesaret etm işti. Ben orada öyle oturur
ve az ö n ce söylediklerini değerlendirm eye çalışırken sen aram ız
daki son santim etreleri de kapatm ıştın. V e ah, dudaklarının enfes
tadı, tenin tene değişindeki m uhteşem gerilim . Seni hangi harika
malzem eden yap m ışlar böyle, diye sonradan sana soruyorum , nes
nel bakıldığında senin tenin de diğer bütün tenler gibi aynı m adde
den, aynı ısı, aynı yağ ve su oranından oluşsa da.
Kurtuluşu olm ayan bir kayboluş içindeyim . B ir kez d aha zahm etle
doğruluyorum ve beni hem en bırakıyorsun. B ir an daha, sadece bir
an daha ne y aptığım üzerinde düşünm ek istiyorum . Ç ünkü kararlı
olduğum b ir şey var, bir daha asla ertesi gün üzüleceğim durum la
ra girm eyeceğim ve daha sonra M a rth a’ya anlatm aktan hoşlanm a
yacağım b ir şey de yapm ak istem iyorum . M odası geçm iş belki,
ama o kadar çok yalan, belirsizlik, çift anlam lılık gördüm ki, artık
bunlar için hiç hevesim yok. Bugün yaptığım her şeyi bilerek yap-
mak istiyorum . E ğer şim di v azgeçersem “ hiçbir şey” olm am ış sa
ydır. Cinsel birleşm e olm adı. Hay A llah, ne saçm alık. S adakatsiz
liğin eski tanım lam aları. H ollandse Schouvvburg’un önünde el ele
durup y etim h aney e b aktığım ızda çoklan olan olm am ış m ıydı?
Ber> istediğim için bu zaten ço k tan dır olm am ış m ıydı? Seni evine
goıürmemi ister m isin, diye soruyorsun. Y üzüm ü inceleyerek du
raksamamı yo ru m lam ay a çalışıyorsun. B unu düşünüyorsun ve
bunu dostça söylüyorsun, insanı zorlayan biri değilsin, sonuçta du
rumu hazırlayan ben olduğum halde sonunu getirm ek istem ediğim
'Çuı beni terslem eye başlayacak biri değilsin. Evet, bunu daha
°nce y aşam ıştım .
41
H ayır, diyorum , ev e gitm ek istem iyorum , am a kısacası Mart-
h a ’yı d üşünüyorum . İstersen sadece uyuyabilirsin, yatm am ız şart
değil, diyorsun. S ana inanıyorum , am a sorun benim istem eyişim
ya da san a güvenm eyişim değil ki. Sorun benim kendim i çok iyi
tanım am da, k arn ım d ak i tırm alanışta, şim di içim de hızla yayılan
güçlü duyguda. A m a duraksam am ve ne yaptığım ı bilip bilm ediği
mi düşünm em sadece birkaç d akika sürüyor.
Gel, diyorum , gel, hangi düğm e ve ferm uarlarda kalm ıştık, son
düğm eni de el y o rd am ıy la açtığım da ve daha fazla ten ortaya çık
tığında zev k balo n cu k ları yeniden yükselip p atlam aya başlıyor,
ten ve harika k okularla dolu devasa bir zevk bahçesi. Gel, diyo
rum , burada divanın üzerin d e çok sıkışık ve yatağa geçiyoruz, son
giysi p arçalan ayak bileklerim izden sarkıyor, dum an rengi kediler
geldiğim izi görünce yataktan kaçıyorlar, yayılıyoruz ve sonra sen
oradasın, tüm üyle.
D üşünm ekten v azgeçm eden önce aklım a son bir düşünce geli
yor: D aniel, d iyorum , benim yaşım da belki biraz kom ik, sevişm e
yi çok istiyorum , am a ham ile k alabileceğim i yıllardan beri düşün
m edim . B iraz dikkatli o lm am ız lazım .
İyi, diyorsun.
S onra düşünm eyi tam am en bırakıyorum , artık sadece sonsuz
bir haz var. K albim deli gibi çarpıyor ve, evet, diyorum , evet isti
yorum , evet.
42
rını göreceğim . B enim tadım ı seninkinden daha fazla beğendikleri
açık. U yum uyorum . Senin tadını çıkarıyorum , seni kokluyorum ,
uyuyan bedeninden yayılan ısı iyi geliyor. Sabahın ilk güm üş
rengi ışıkları çizgili perdelerin arkasından yükseliyor, sonra daha
sıcak p em b e ve sarı, güneş, h aziranda bir yaz sabahı başlıyor.
43
sen çişini yaparken eskiden oğlum a yaptığım gibi son dam layı sil
kelerken sana yardım etm ek için ilgiyle arkanda duruyorum.
Yapm a, diyorsun, b öyle olm az, hayır, böyle hiç olm az, ve gülüyo
ruz, sanki yıllardan beri aynı banyoyu pay laşıy o rm u şu z gibi kay
gısızca.
B irbirim izin alışk an lık ların ı henüz bilm iyoruz. B ana kahvaltıda
ne yem ek istediğim i soruyorsun ve benim için b ir yum urta pişirip
portakal suyu sıkıy o rsu n . Şim di değişik görünen o d an d a etrafa ba
k ıyorum . M ekânı sad ece güneş ışığında dans eden tozların olm a
dığı toplantı yeri o larak tanıdığım için d eğişik, duvarlar şim di es
kisinden farklı du y g u ları barındırdığı için değişik.
44
Peki, diy o ru m ve yollarım ızın ayrıldığı köşede sana son öpü-
cüeü verirken hiçbir şey k ararlaştırm ıyoruz. N e söylem iş o lduğu
nu" istersen sadece arkadaş olarak kalabilirizle ne kastettiğini
ancak so nradan düşünüyorum , bu bana tanıdığın özgürlük m ü,
y o k sa kaygı duyduğun kendi özgürlüğün mü, düşündüğün Dorian
mı? Bu b ir uyarı m ı?
45
B uluşalım m ı? B irk aç gün sonra ben M a rth a ’dan döndüğüm de
buluşm ak için sö zleşiy o ru z. B irlikte olm a fırsatı çıkan her saati
değerlendirm e ve birlik te olduğum uz bütün zam an lan da çok kısa
ve değerli, M artha ve D o rian ’a verdiğim iz sözlerle sınırlı çalın
m ış saatler o larak g ö rm e alışk anlığında değilim henüz. A rtık ilk
karanlık d ü şü n celer b eliriy o r, korkulu önseziler.
Beni biraz solgun ve dengesiz, işim e konsantre olam az durum
da gören akıllı oğlu m , ne yaptığını biliyorsun değil m i, diye soru
yor. Sanki çocuğum değil de m üstakbel kayınpederim m iş gibi,
senin için gerçekten iyi olacak mı, diyor. A m a o, m utsuz aşklar
dan sonraki b u n alım lan m ı benim le yaşadı, beni herhangi bir
b aşk a kişiden çok d a h a uzun sü red ir ve yakından tan ıy o r ve
hem en anladı: D urum ciddi.
46
VII
47
ve beyaz taşlar. Burası büyüleyici bir yer. T uristlerin bozabileceği
gibi değil. G el şu rad a bir şeyler yiyelim , koyu turkuvaz rengi
suyun yakınındaki birkaç küçük m asayı gösteriyorum , üzerinde
dam alı örtüler, yanda ters çevrilm iş bir kayık, her şey tam olması
gerekliği gibi, İyi, d iy o r D aniel, am a çok hoşnut görünm üyor. Kal
çasını okşııyorum , am a o uzaklardaym ış gibi. M asada önüm üzde
duran balıkların fiy atların d an , şarabın kalitesinden şikâyet ediyor,
bu paraya iyi bir şarap içm em iz gerekirdi, diyor.
O na bakıyorum , nesi var, am a o fiyatlar ve şarabın kalitesi üze
rine uzun b ir söyleve sığın ıy o r. N eşem azalıyor. T abağım daki son
balığı etrafım ıza ü şüşen k edilerden birine yediriyorum .
D aniel servis h akkında, yaptığı diğer y olculuklar hakkında ko
nuşm aya d evam ediy o r. Belki de ben çad ır kurm ak ve ayaklan
sallanan m asalarda y em ek yem ek için fazla yaşlıyım , diyor, Dori-
a n ’dan nasıl seyahat edileceğini öğrendim . D orian bunu ailesinden
ö ğ ren m iş.
İncinm iş ve susk u n u m . O halde niçin burada D o ria n 'la birlikte
değilsin, dem ek istiyorum , am a çenem i tutuyorum . O halde bu ge
ziyi birlikte niye b öyle o rganize ettik, şu sırad a fazla param ız ol
madığı ve D avid yanım ızda olduğu sürece otellerde kalam ayacağı
m ız ortadaydı. O halde ne istediğini niçin söylem edin. F akat hiçbir
şey söylem iyorum , b ir kavgaya girişem eyecek k ad ar moralim
bozuk.
D an iel’in k aram sar ruh hallerini daha önce de yaşadım . A m a o
zam an lar kendi ü stü m e alınm ıyordum , geçm işim izin m ayın tarla
ları üzerinde yürü d ü ğ ü m ü z duygusunda değildim .
48
sık göreceğim , tezg âh a yaslanm ış elinde bardak, aklına gelen şey
ler üzerinde, Ju n g ’un sevgililerinden biri olan ve ondan, adını Si-
ecrfried koym ak istediği ve aslında F reud’un da çocuğu sayılacak
bir çocuk doğ u rm ak isteyen Sabina S pielrein hakkında konuşur,
konuşurken. Senin kadar geveze bir başka erkek görm edim diyo
rum. Ya da çaresizlik içinde üniversitedeki yapılanm a değişiklik
lerinden, o rad a acaba daha ne kadar çalışabileceğini, senden önce
başka m eslek taşların ın da başına geldiği gibi seni de ne zam an
kapı dışar ıedeceklerini bilm ediğinden bahsediyorsun. O sıralar,
mutfakta, b en im arkadaşım olm a yolundaydın, henüz sevgilim
değil ama.
50
M artha g itm işti ve hiç o lm azsa arkadaş kalabileceğim ize dair
düşüncelerimin hem en uçup gitm esine yol açan upuzun bir eski
suçlamalar listesi bırakm ıştı. G ruptaki her çatışkı bana birkaç ar
kadaşıma m al o lm u ştu r. O n ca zam andır birlikte çalıştığım H ele-
en, şimdi h e r seferinde benim projelerim i engellem eye çalışıyor,
aetirdiği sözüm ona nesnel gerekçelerin ardında bir kez onsuz ça
lışmak istem em k arşısın d a duyduğu hayal kırıklığı ve öfkeyi sak
ladığını tah m in edebiliyorum . H eleeıı’le yenilik üzerine konuşu-
yo-ruz, ifad em iz dostça, am a hayır, artık aynı yaşlılar evine
gidemeyiz. Lori ise benim M artha’dan ayrılm am yüzünden grup
tan kopuyor. H er ayrılıkta, taraf tutm ayı gerekli gören bazı kişiler
kaybedilir. A m a ben L o ri’yi ısrarla taraf tutm ak istem ediği için
kaybettim, M a rth a’yla ilgili olarak benim le konuşm adı, benim le
ilgili olarak da M a rth a’yla. Büyük bir dikkatle M a rth a’yı akşam
yaşgününe d av et ederken beni kahve içm eye çağırdı, sabahleyin
de D aniel'i gördü ve bu arada bu çözüm ü bulm ak için ne kadar
zaman harcadığından hiç bahsetm eden çok rahatm ış gibi davran
dı, sonunda b u nların onun için h içbir anlam ı olm adığına ve etkile
mediğine inandım . B ir keresinde D aniel’in üstüne çok fazla düş
memem için beni uyarınca bir daha L o ri’ye D an iel’le ilgili hiçbir
şey anlatm adım . V e ark ad aşlığ ım ız on yılı d o ld u ru n ca ona yine
de küçük bir hediye götürdüğüm de o bunu unutm uştu.
Kadın hareketi sıcak bir yataktır. A m a aynı zam anda da biri
kaçmak istediğinde hepsi birbirini aşağı doğru çeken yengeçlerle
dolu bir kovadır. A rtık tesadüfen yazan bir fem inist değil, aynı za
manda tesadüfen fem inist de olan bir yazar olm a kararım da bana
arkadaşlara m al olm uştu. Ben hareketin m alı değilim . K im seye
hesap verm ek gibi bir yüküm lülüğüm yok. O nay görm ek için di
lenmek ihtiyacını duym uyorum . Y oksa ben kendim i bir evlilikten
Ve ataerkil gelen ek ten , nasıl davranm am gerektiğini bana yeni baş-
tan dikte etsin ler diye mi kurtardım ?
Şimdi ro lle r d eğişti. A y n lık larla dolu bir yıldan sonra şim di
en D aniel’e arkadaşlarıyla durum un nasıl olduğunu sorabilirim ,
f a l a n n d a y ıllardan beri benim sedikleri var. D ostlar, diyor, bir
yddır gö rü şm esen de akşam ın geç saatinde habersiz gidebileceğin
'asanlardır ve kapıyı açtıklarında da. bu kadar zam andır nerdey-
"t, değil, içeri gir, seni görm ek ne güzel, derler.
51
D aniel, sessizleştiğ im i ve şu anda um utsuzluğa düşenin ben oldu
ğum u fark elti. Beni neşelendirm eye çalışıyor, dondurm a al iyot,
boynum u öpüyor. A m a canavarı o kadar çabuk yatıştırm ak müm
kün değil. B enim verdiklerim ona yetm iyor, diye düşünüyorum .
G örülen o ki, otel rezervasyonları yaptırm asını bilen, harika araba
kullanan D o nan"la d ah a iyi. A m a bunları ona söylem iyorum , bu
tür sığ düşü n celerd en çok utanıyorum .
52
V lîi
53
söylem esinin daha iyi olacağını anlayıncaya kadar Daniel Dorj-
a n ’a benden b ah setm ek için de beklem işti. Ben kolay kolay saklı
tutulabilecek bir kadın değilim ve yolda birlikte yürürken Dani-
e k d en u zak laşm ay a y a da ona dokunm am ak için kasıtlı bir çaba
gösterm eye de n iy etim yok.
D o rian ’ı hayal m eyal tanıyordum . A dını biliyordum , bilinçal
tım d a bir yerlerde y üzü de beliriyordu, bir keresinde fem inist bir
sem in erd e o n u n la aynı çalışm a grubunda değil m iydik? O na karşı
özel bir şey hissetm ed im , ne onu sevim siz buldum ne de daha ya
kından tanım ak için b ir sebep gördüm . G erçi, D anieF le daha sev
gili değil arkadaş old u ğ u m u z sıralarda F ools F estiv ali’nde çocuk
larla ortalık ta ho p lay ıp zıplarken onu b an a gösterdiğinde D orian’t
ta n ım ıştım .
D o rian ’ın D an iel’den benim le bir ilişkiye girdiğini öğrenme
sinden ve, bu b an a hiç de iyi b ir fikir gibi görünm üyor, diye yanıt
verm esinden sonra onu ilk kez gördüğüm de H an n a’nın cenaze tö-
renindeydik.
Onu ziyarete gittiğ im d e artık veda için gerekli olan şeyleri organi'
ze ediyordu. D aha y azm ak istediği bir m akale, giderken kadınlaf'
dan isteyeceği son şe y ler vardı.
54
Onu ziyarete etm ekten ürküyordum ve giderken ona ne götüre
bilirim diye kafa patlattım . Ç içek? Şim di çevresi büyük olasılıkla
mezarlığa dönm üştür. Y iyecek bir şeyler? A rtık hem en hem en hiç
bir şey yem iyordu ve artık hangi yiyecek sağlıklı diye düşünm em
de gerekm iyordu. B ir kitap? S onuna kadar okuyabilecek mi acaba?
Bu yılın sonunu getirem eyecek de olsa yeni kadın ajandası?
Senin için anlam taşıyan biri öldüğünde b ir şeyler yapm ak iyi olu
55
yor. B ir taşıyıcı ü z e rin e y erleştirilen tabutu taşıdık. Y üzlerce kişi
gelm işti. A rabayı k u llan an k adına kadar her şey H anna tarafından
m ükem m el şekilde o rg an ize edilm işti. Serem oniyi yöneten kadını
da kendisi seçm işti. S o n ra tabutu arabadan m ezara aldık, bu basit
bir jestti, ve bedensel o larak zorlanm ak, eğilm ek, ağır tabutu meza
ra indirm ek iyi geldi. T ab u t aşağı bırakıldığında herkes sessizdi.
Pek çok kişi ağ lıy o rd u .
56
D oriarûn ince yüzü yorgun görünüyor, kaygılı. Belki de cenaze
den dolayı. A m a belki de benim yüzüm den. Y an y ana duruyoruz,
tik jesti yapan D orian m ıydı, ben m iydim artık hatırlam ıyorum ,
bununla b irlikte b ir anda birbirim izi sıkıca tuttuğum uzu fark edi
yorum, o n u n soğuk eli benim kinin içinde. B ir şeyler konuşuyoruz,
a m a S özcükler neredeyse anlam sız. B ir kere buluşm alıyız gerçek
57
IX
E vim izi tek rar arab ay a yığıp yola devam ediyoruz, V o lterra’ya gi
diyoruz. Yeni b ir kam ping, kayalık bölgede yüksek bir yerde. Üze
rinde fazla tartışm ak zo ru n d a kalm adan tek rar eşyalarım ızı çıka
rıyoruz, çad ır için uygun bir y er arıyoruz, giriş rüzgârsız tarafta,
V o lterra’nın uzandığı vadiyi görecek bir noktada. Ç ekici ve takoz
ları birb irim ize uzatıyoruz. G üneş şem siyesini D av id ’in istediğ1
yere açıyoruz. M u tfak eşyaları zeytin ağacının altına. K itaplar bit
sıra halin d e çadıra. Y arım saat içinde tekrar yerleşik durumdayız.
S on ra b ir koşu, ek m ek , m ozarella, dom ates, şeftali ve b ir şişe so
ğutulm uş Spum anti alm ak için kam pingin m arketine.
U ykum var. O y u n d a D av id ’e yenildiğim de, nihayet yatm aya g1'
debileceğim için m üteşekkirim . B ir çekicin takozları sert toprag3
58
çakan bildik sesi. Sonradan gelenler. İnsanlar dişlerini fırçalam ak,
vada ço cuklarını bir kere daha işetm ek için karanlıkta tuvalete g i
derken ferm u arlar açılıp kapanıyor. H oşnut bir şekilde D aniel’in
sırtına d oğru y uvarlanıyorum . Burası geceleri birb irin e sıkı sıkı
yapışarak u y u y ab ilecek kad ar serin. K om şu çadırda genç bir
adanı gitar çalıy o r ve ince bir sesle B ob D ylan’ın şarkılarını söy
lüyor. N e k ad ar m odası geçm iş. T anrım , neredeyse yirm i yıl geç
miş. Belki ben de artık çadırda kalm ak için fazla yaşlıyım . G ece
leri D an iel’in çocuklarını doğurduğum u hayal ediyorum .
Uykumda y ak laşan aylık kan am aların kasılm alarını hissettiğim de
hep rüyam da doğum sancısı çektiğim i görüyorum . R üyalarım ken
dimi k ısırlaştırm ış olduğum gerçeğini görm em ezliğe geliyor.
Martha, y ıllar önce kendisini de kısırlaştırdığı aynı hastaneye be
nimle birlikte geliyor. N arkozdan kendim e gelirken elim i tutuyor.
Kendileri d e kısırlaştırılm ış olan odadaki d iğ er kadınların n ere
deyse gözleri yuvalarından fırlayacak. E ğer bir başka kadınla ele-
leyse bu k ad ın kendisini niçin k ısırlaştırıy o r ki, diye düşündükle
rini duyar g ibi oluyorum . N eyse ki, öğleden sonra ziyaret saatinde
Daniel elin d e çiçek lerle o rtay a çık tığ ın d a her şey yine bilinen şe
maya uygun hale geliyor.
50
sıra en azından bir de ev eşyası ve çocukları paylaşm ak zorunda
kalm am ak ne m utluluktu.
Benim oğlum ve D a n ie l’in iki oğlu durum a önce belli bir mesafe
den b aktılar, ara sıra bizi çok az uyku ve aşırı duygudan yıpran
m ış ve solgun bir y ü zle yem eğe oturm uş gördüklerinde kibarca
neler olduğunu sordular. Kim in hangi yatakta yattığını ilgiyle izle
diler, am a bir y o ru m d a bulunm aktan kaçındılar. Ve D avid, ben
D aniel’deyken D orian telefon ettiğinde durum u sessizce idare et
m ekte tam bir ustaiık gösteriyordu. A m a çocukların neler düşün
düklerini hallerinden anlayabiliyordunuz, ihtiyarların yarattığı
bunca sık ın tıy a b u laşm a k istem iyorlardı.
60
„örmek istem iy or, bir hedefi olan kadınlardan hoşlanıyor. En ka
tıksız lüksüm zorlu b ir işgününden sonra D an iel’e gittiğim de ye
n iği hazır bulm ak. G ünüm üzde L A T -ilişkiler (living apart to
gether) denen en kolay yolu seçm edik biz. Kendi evini kendi çekip
çeviren o k a d a r fazla erkek yok, en azından böyle bir şeyi uzun
süre yapm ıyorlar. H em D aniel evcim en bir adam . D aha evli oldu
ğu zamanki fotoğraflarını gördüm , etrafı çocuklarla çevrili, kendi
çocukları, k o m şu ların ın ve ark ad aşlarının çocukları. Eve dağlar
eibi yiyecek taşıy o rd u m , diyor D aniel, karınları yine acıktığı için
sabahın y ed isin d e yatağım ın b aşında biterlerdi ve sonra bu bütün
gün böyle d evam ederdi. K oca tencereler dolusu m akarna, yağlı
ekmekler ve ek m ekler. Ev işlerini yapm ayı hiç de sıkıcı bulm uyo
rum. Ama hayır, tekrar evlenm ek için bir denem eye bir daha hiç
eğilim gösterm ed im . Boşandıktan sonra çatlay ın cay a kadar flört
ettim ve bun d an çok da zevk aldım . Hem ite ile de evlenem ezdim ,
o zaten ev liy d i, kocasını bırakm asını da beklem iyordum . Bu pek
de iyi bir fik ir o lm azdı, diye düşünüyorum .
Hayır, b ir şeylerden yoksun kaldığım d u y gusunda değilim .
Yalnızlık, e v e t zam an zam an yaşadım , bazen kışın ortasın d a yeni
kurulan m ah allelerd en birinde henüz taşın ılm am ış bir blo k ta boş
bir dairenin içinde betonda uğuldayan rüzgâr - b u pek tavsiye edi
lecek bir şey değil, eğ er tek başına yaşam ayı öğrenm ek istiy o r
san. Ama bu m azoşizm den vazgeçtim ben. A rtık asla zevk için acı
Çekmiyorum.
61
M üm kün değildi, diyorum , M aurits zaten evliydi, M aurits benim
büyük aşklarım d an biriydi ve R ichard’ın işi L o n d ra’daydı. İste
seydin M aurits senin olabilirdi, eğer hayatında karısının yerini
alm ak istem iş o lsay d ın M aurits senin için m uhakkak boşanırdı.
Bence sen bunu istem edin.
Bu dönem i biraz sık ın tıy la düşünüyorum . Bu dönem anılarım
da, söyleyecek sözüm ün olm adığı, hiçbir konuda karar alam adı
ğım bir trajedi o larak yerleşm iş. R akibem olm ası ve M aurits’i
benden vazgeçirm ek için m ücadele etm esi gerçeğine rağm en hoş-
lanm aktan kendim i alam adığım M a rja’yı düşünüyorum . Marja
para kazanıp M au rits'iıı eğitim ini desteklem ek için kendi eğitim in
den vazgeçm iş, sonraları da ona avukatlık bürosunda destek ver
miş. M aurits, artık n ey le uğraştığım ı b ile anlam ıyor, diye bana
yakınırdı, peşim sıra sen d eley ip duruyor, ona eğitim ini tam am la
yabilm esi için d ah a az çalışm asını önerdim . M a rja ’nın aptallaşma
sürecinde kendisinin de suçlu olduğunu gösterm ek için, ne kadar
da büyük bir day an ışm a, diyorum , kırkından sonra. Beni niçin çe
kici ve ilginç bulduğunu çok iyi biliyorum , ben öyle sürekli bir
başkası için kaygı d u y m ak tan , bir başkasını desteklem ekten, ba
baları çalıştığ ı için ço cu k ları sessiz tutm aktan yıpranm ış değilim.
Belki de kendim e bir o d a tutm alıyım , dem işti M aurits, yarı dürüst,
yan içten p azarlıklı, bu M arja için de daha iyi. F akat bunu hiçbir
zam an yapm adı. S onradan, en küçükleri de ortaokula başladığın
da, dedi. M arja y eniden eğ itim ine başladığında, dedi. A m a en
küçük oğlan on üçüne geldi, on dördüne geldi ve M aurits olduğu
yerde kaldı. M arja, onun benim le olan ilişkisine hiçbir zam an alı
şam adı. İşte oldu ğ u n zam an lar çocuklara seve seve bakarım , ama
ille de sevgiline g itm ek istediğin zam anlar değil. V e buna ben de
alışam adım , h afta so n ların ın ve tatillerin hep ailesi için ayrılmış
olm ası. H içbir zam an o n a telefon edem em em , hiçbir şeye güvene-
m em em , çalınm ış bir hafta sonu için bahane edilen bir konferan
sın tam o sırada büyük oğlan kabakulak olduğu için iptal edilmesi-
Bir keresinde yine g ü n lerce ortadan kaybolduğunda tek başıma
yolculuğa çıktım , T ersch ellin g ’e gidip bir hafta boyunca k ed eri
kum m u llard a d o laştım , akşam ları şarabı fazla kaçırıp iki k iş ili
yatağ ım a h ıçk ırarak tek başım a sığındım . G eri döndüğüm de oğlu"
62
ma M au rits'in arayıp aram adığını sordum . A m a ondan da hiç ses
seda çık m am ıştı. Şim di b o şanm ış ve yeniden evlenm işti.
63
lon torbalarla dolaşm alar. Bir yıl sonra Daniel benim için teiniz
çoraplarım ı ve k ülotlarım ı koyabileceğim , kendisinin de ortalıkta
bıraktığım bana ait eşyaları to playabileceği bir çekm ece boşalttı.
Birkaç ay sonra birbirim ize evlerim izin anahtarını verdik, birbirine
altın yüzük tak m ak la kıyaslan abilecek m odem bir jest. O tıraş bı
çağını bende b ırak tı, ben de kullandıkları eskidikçe yenisini
aldım . En sevdiğim sabunu onda, banyodaki lavabonun kenarında
onunkinin yan ın d a bıraktım . D orian buna bozulm uyor mu, diye
soruyorum . D orian haftalard ır buraya gelm ek istem iyor artık,
diyor, burada senin kokun olduğunu söylüyor, şu sırada ben ona
gidiyorum .
Benim için çekm eceyi b o şalttığında, yıllardan beri daha fazla
evli olm am ıştım , diy o ru m D a n ie l’e.
Sen d e iyice düşü n d ü n m ü?
İki ayrı ev kolay değil, zorlayıcı. Ben D aııiel’de kaldığımda
kedilerim bundan hoşlanm ıyor. D an iel’in kedileri de kendilerine
evdeki bu yeni insanın bakm asını o n u r kırıcı buluyorlar, mama
kutularını açıyor, am a yeterin ce okşam ıyor.
B ekârlığa yem inli in san lar olarak kuşku yaratacak kadar evciliz.
Y a ben ö ylesine takılıp kalıyorum sende, ya da sen bende. Birbiri
m ize telefon etm ek, birlikte yem eğe çıkm ak, yeterince çalıştık
artık birbirim ize gidebiliriz dem ek için bahanelere ihtiyacımız
yok.
E vim e birkaç gün uğram adığım zam anlar, evim e yeniden alış
m am gerek iy o r, ev soğuk ve sevgisizleşm iş oluyor, yem ekler ağır
laşm ış, çiçek ler b o zu lm ay a b aşlam ış. K ed iler gazeteleri didikle
m iş ve k an ep elere işem iş. E vden hem en kaçm ak yerine ortalığ1
toplayabilm ek için kendim i zorlam am gerekiyor, evde tekrar otur
m aya başlay ın cay a k ad ar m üziği açıyorum .
V e her seferinde yeniden vedalaşm a, kendim i çözm ek. Bazen
kendiliğinden o lu y o r ve kendi kendim e ıslık çalarak işe gidiyorum
y a da yalnız geçireceğim bir gece için seviniyorum . A m a bazen de
eski terk edilm e anıları yeniden canlanıyor, seni görm ediğim , tek
rar ne zam an geleceğini bilm ediğim zam anlar sen gerçekten Vil(
64
^jsın em in olam ıyorum , ve sana telefon edip bulam adığım da
içimde eski, bildik ve çocukluk acısı yükseliyor. A rkadaşım , nere
desin?
Ama san a gelirken m erdivenleri tırm andığım da, başlangıçtaki
o ib i, daha seni görm eden sesini, kokunu duyduğum da aynı şekilde
ç o c u k gibi sev in iy o ru m , aynı coşkuyu duyuyorum .
Aynı eskiden y aptığım gibi kendim i olm ayacak bir herifin ku
cağına mı attığım ı anlam ak için kuruntuyla bekleyen kadınlara,
son kız arkadaşı onu harikulade hazırlam ış, diye haberi veriyo
rum.
Bu yaşta b iriyle beraber olm anın çok rahat olduğunu anlatıyo
rum, artık eğ itilm ey e ihtiyacı yok, bütün önem li noktalan tanıyor
ve ortayaş krizin i de atlatm ış. İştah açıcı han ım lar üstüne dü ştü
ğünde fırsat kaçırdığı pek olm am ış ve kırklarında, ellilerindeki
pek çok erk ek te olduğu gibi, şim di yirm i yaş küçük bir kadınla
kaybolarak y a da karısının bütün arkadaşlarına el'a ta ra k bir şeyle
ri telafi etm ek zorunda olduğu duygusunu yaşam ıyor. Rahat, ger
çekten çok rahat.
Kendisinden çok daha genç bir sevgilisi olan bir kadın arkadaşım ,
buna karşın, diyor, benim ki o kadar pahalıya gelm iyor, son ailesi
nin bakım ını üstlenm ek zorunda değil. Bu doğru, diye kabul edi
yorum, çünkü bütün sorum luluklarını yerine getirdikten sonra Da-
nıel’e bir şey k alm ıyor, henüz o k u la giden oğullarının m asrafları,
geçim p aralan . T üm geçim i üstlenen en d er babalardan biri Daniel,
sonra ay n ca ipotek ve binlerce guldene varan inşaat gideri faizleri.
Resmi y azışm alan n uzun, pencereli zarflarını açarken her seferin-
de nas>l alnının terlediğini ve bunun için ne k ad ar sıkı çalışm ak
çorunda olduğunu görüyorum . O zam an büyük oğlunun direksiyon
irslerinin parasını ve onca zorlu çalışm adan sonra dinlenebilsin
'ye y a p tığ ın ız hafta sonu Paris gezisinin giderlerini ve arabanın
'amir m asraflarım ben ödüyorum . O layları bir kere de diğer açıdan
ya§amak ilg in ç, çünkü çocuk geçim ödeneği olarak verilen m ini-
rnütr>paranın kâğıt üzerinde sürekli artm akla birlikte, asla yüzünü
ire m e y e c e ğ in i um utsuzlukla saptayan kadınlardan biri de ben
66
X
67
cesine sessiz kalan herkesten sıyrılm ak. Seni soym ak çok hoşuma
gittiği için üzerinde h içbir zam an uzun süre kalm ayan tavus ınavjsj
b ir kim ono aldım sana. Çok fazla para harcadığım ı söyledin, ama
gerekçem hazırdı: N işan hediyesi düşünm em iz gerekmeyecekti.
Bir hafta sonu için V en ed ik ’e kaçtık, orada senin lavabonun önün,
de çıplak fotoğraflarını çektim . Antvverpen’de pazar günü Pelj.
k a n stra a t'd a y ü rü y ü p , Y idiş konuşan pastacıdan pastalar aldık.
O rada oturan insanların kapılarındaki isim leri okuduk. Ouder-
k erk 'd ek i Y ahudi m ezarlığ ın d a artık yaşam ayan in sa n la n n isimle
rini o kuduğum uz gibi. A rabada duran siyah bir yağm urluğu kesip
Kipal yapm ana yardım ettim . Ve bir keresinde B ergen’de birkaç
gün rahatsız ed ilm ed en çalışm ak için kiraladığım odaya gecenin
bir vaktinde hab ersizce taksiyle geldin. A raban arızalanm ıştı ve
sen ertesi sabaha k ad ar beklem ek istem em iştin. Bu ilk aylardan
sonra, istediğim iz zam an bitirebileceğim izi ikim iz de bir daha söy
lem edik.
O yıl b oyunca H ild e 'n in benim le çok uğraşm ası gerekti. Coşku
dolu dö n em ler yerini sık sık çöküntüye, korkulu önsezilere ve kıs
kançlık krizlerin e b ırak m ay a başlayınca tek rar terapi için başvur
dum . Şim di yine n eler yum urtlayacağım ı asla tahm in edem ezsin,
diyorum H ild e'y e. A m a Hilde çoktan biliyor tabii. Bir erkek.
T ek rar terk ed ilm e korkusu, yine yaralanm a korkusu, ortada bı
rakılm a korkusu. Y eni baştan. Ü zerinde çalışm ak için tam ^
doğru nokta, diy o r H ilde enerjik bir tavırla.
Ben herhalde aptalını, diyorum , tekrar bütün bu durum lara yâ1
kam ı kap tırd ığ ım a, M arth a ile ilişkim i riske attığım a, her şey 11
her an bitebileceği b ir durum da bulunduğum a göre, yakında tekra*
bir başım a kalırım , nered ey se kırkına geldim , artık akıllanmam*1
zam anı değil m i?
K endine bütün eski duyguları canlandıracak heyecanda bir il'i"
ki aradın, d iy o r H ilde, bunları ayıklam aya da yetecektir mutlaka-
A ram ışım , diye, h o m urdanıyorum . Ö ylesine oldu işte.
Evet, evet, tabii, diyor H ilde ve, sanki o benim daha b ilm ^ 1
ğim bir şeyi g ö rü y o rm u şçasın a beni ö fkelendirebilen bir t a r z d a sr
68
n t ıv o r. D aniel h ak k ın d a bir şeyler anlatsana.
Onunla kavga ediyorum . Geç kalırsa ve ben de bir saat onu
b e k l e m i ş s e m . Y a da sohbetin ortasında uyuyup kalırsa. Karanlık
69
birbirim ize rastlad ığ ım ız zam anlan anım sıyoruz. T arafsız böige
O nun çay ve pasta ısm arlam asını, sonra pastanın krem asını çayma
karıştırm asını izliy o ru m . O, benim konyağım ı fazlaca hızlı jçjp
yenisini ısm arlay ışım ı gözlüyor.
D orian, bir su sk unluktan sonra. D an iel’le bir ilişkin olmasını
korkunç buluyorum , d iy o r ve doğruca yüzüm e bakıyor. A m a görü,
nüşe b ak ılırsa y ap ılacak bir şey yok. H ayır, diyorum . Bitirmeye
niyetim olduğunu sanm ıyorum . Ve m utlaka senin de yoktur. B aşı-
nı sallıyor.
B elki de b irbirim izin yoluna nasıl en az çıkabileceğim izi konu
şabiliriz, diye ö n eriy o ru m . V e D orian’ın kendisi için düşündüğü
belli noktalar üzerinde duruyoruz. C um artesi akşam ı, pazar günü.
Ben, ara sıra bütün bir hafta sonu bir yerlere gitm ekten hoşlanaca
ğımı söylüyorum , bunu onun da isteyip istem ediğini soruyorum .
D orian bana kötü kötü bakıyor. Onu bu k adar uzun değil, ama
daha sık görm ek benim için daha önem li, diyor, am a önceden ha
berim olursa...
O nunla b ir haftalığ ın a kayağa gideceksin am a, diyorum . Ben
aslında iki haftalığına istiyordum , diyor ve bana yine donuk ve
buz gibi bakıyor.
B ir konyak d ah a ısm arlıyorum . D orian bir şey istem iyor. Ko
nuşm ayı sü rd ü rü y o ru z, m antıklı, akıllı, yetişkin insanlar. Ama ne
kadar g erg in leştiğ im i an cak dışarı çık tığ ım ızd a fark ediyorum,
beceriksizce ö püşüp h er birim iz aksi yönde kaybolurken dizleri
min nasıl türediğini fark ediyorum . D aniel nerede, D aniel’i n e re d e
bulurum .
7ü
kötü ö n seziler içinde de olsak saat beşte D orian’a gidiyordu.
Bazen bu g eçişi incelikle geçiştirm eyi, yine m utsuz ya da gözle
rimde y aşlarla ondan ayrılm am ak için bir an göz attığım saatine
bakmasını beklem em eyi başarıyordum . V edalaşırken hiçbir
zaman güçlü o lm adım , am a şim di, artık sonsuza kadar kurtulduğu
mu sandığını eski canavar aniden tekrar köşeden görünüveriyor.
Kıskançlık. V e D orian gerçekten silahını D an iel’e doğrultursa ne
olacak, esk id en sık sık yaşadığım gibi yine bana mı yol görüne
cek? Bazen D orian onu pazar akşam ı sözleşilendcn erken bırakır
sa ve ben de M a rth a’dan erken dönm üşsem Daniel telefon ediyor.
Daniel’e g iderken son tram vaya binecek kadar yum uşak değilim
kendime karşı, ne bulursam onunla gidiyorum . A m a onu nasıl bu
lacağımdan h içb ir zam an em in o lam ıyorum , neşeli ve talepkâr ya
da düşünceli ve içine dönük, aynı şekilde benim nasıl olacağım ı
da o bilm iyor, keyfim yerinde ve d üğm eleriyle ferm uarlarına karşı
bir saldırı mı b aşlatacağ ım yo k sa bastırılm ış b ir güvensizlik için
de, küskün ve tam am en kapalı mı olacağım . V e hep yakınm ak için
bir nedenim olm ad ığ ın ı d üşünüyorum , so n u ç ta durum u başından
beri bilm iyor m uyum .
Ama D aniel, diyorum , bana ait olan zam anın dolm asına kısa
bir süre kala arab ay la gittiğim iz su kıyısındaki kahvelerin birinde,
Daniel, bazen büyük bir sevgiyi küçük bir kafese hapsetm ek zorun
da kaldığım d u y g u su n a k apılıyorum . H er yandan dışarı sızıyor,
sığması için bazı parçaları budam ak zorunda kalıyorum , bu acı ve
riyor. D aniel ço k iyi anlıyor, o her şeyi anlıyor, kaybetm e korkula
rını ve k ıskançlığı. Elim i tutuyor, bana b akıyor ve beni dinliyor.
Ama zam anı gelin ce beni tram vay durağına b ırakıyor ve D orian’a
gidiyor. E ğ er D aniel anlaşm alara bu kadar katı bir şekilde uymtı-
mı5 olsaydı, bu kadar uzun süre d ayanam azdık. Benim için D ori
an dan vazgeçm edi, am a D orian için de beni bırakm adı. Fakat bu
direnci gösterebilm ek D aniel’e de büyük enerjiye mal oldu.
71
lim. D o rian ’ın ham ile kaldığını hiç mi hayal etm edim ?
D aniei, yine de harika bir baba olabilecekken bundan vazgeçi
yor. B ence bu yeterin ce çeftrefil zaten.
C errah la g ö rü ştü k ten sonra ona D orian arkadaşlık etti ve alış
verişlerini yaptı. E rtesi gün sıra bende. D aniei b iraz bacaklarını
açarak yürüyor, üzerin d e bir kaftan var ve onu selam larkan sık sık
y aptığım gibi fazla düşünm eden ön tarafına el atacağım dan korka
rak bana sak ın arak y ak laşıy o r. O nun için aldığım şeyleri çıkarı
yorum , bu k ad ar k ısıtlam a altında olduğum uz şu anda ortam ı ken
dim iz için biraz g ü zelleştirm ek gerek. O na daha soğuk şeyleri
düşünm esi için k âğ ıttan bir penguen getirm iştim . D orian geldiğin
de ortadan kaybolabilm esi için katlanır bir penguen aldım , çünkü
D o rian 'ı fazla ü zm em ek ve durum u daha da kritikleştirm em ek için
hâlâ dikkatle izlerim i ortadan kaldırıyorum . D üşündüğüm den de
kötüym üş, diyor D an iei, am a neyse ki iyi geçti.
F akat birkaç gün so n ra bende olduğu b ir cum artesi üşümeye
başlıyor, titreyerek örtü n ü n altına giriyor. B elki de hafif bir grip.
Benim zam anım d o lu p da D o ria n ’ınki başladığında, haftanın
d iğer y an sın ı M a rth a’d a geçirm ek üzere eşy alan m ı toplarken onu
her zam ankinden fazla bir üzüntüyle gönderiyorum . Çünkü Daniei
h astalandığında içim de kadın sosyalizasyonu olarak ne varsa yük
seliyor, onu y atağa sokm ak, sıcak süt hazırlam ak, portakal suyu
sıkm ak ye sıcak sıcak o n a yum ulm ak istiyorum .
P azar akşam ı, h âlâ M arth a’dayım , telefon çalıyor. Senin için, diyor
M artha biraz soğuk, D orian. H içbir şey bilm ek istem ezm iş gibi
davransa da, aslında çok çetrefil duygu durum larına dolaştığım ızı
anlıyor ve bunu hoş k arşılam ıyor. M a rth a’nııı P a u l’le ilişkisi ise
çok daha sakin bir düzeyde seyrediyor. Ben D orian, diyor Dorian.
D inle, yarın D an iel'le randevun vardı değil mi, am a olmayacak.
C anavar derhal u y an ıy o r ve pençelerini ruhum a geçiriyor. Bak şu
işe, diyorum , işte tiy atro başlıyor. D orian ona bir ültim atom verdi
ve şim di benim le olan randevusuna boşverdiğini söylem eye kendi
si cesaret edem iyor. A m a D an iel’i yanlış değerlendirm işim , Dori-
aıı'ı da. D an iel’de enfeksiyon ortaya çıktı, diyor D orian, yüksek
72
ateşj var ve b u rad a benim yatağ ım da yatıyor. K ısırlaştırm a sıra
s ın d a hastan ed e aldığı bir enfeksiyon. Şim di penisilin alıyor, am a
oldukça kötü görünüyor, durum u hâlâ kritik. H içbir şekilde yer de
ğ i ş t i r e m e z ve kendisi telefona gelem eyecek k ad ar da halsiz. Sana
bunları söylem em i benden rica etti. Y arın buraya gelebilirsin
b e lk i. B enim işe gitm em gerek, yani eğer D an iel’e bakabilirsen
benim için de iyi olur.
Peki, d iyorum ve sanki ikim izden birinin ilgilenm esi gereken
bir köpekten ya da okuldan alınm ası gereken bir çocuktan söz edi
yormuşuz gibi nesnel tonda konuşuyoruz. N e zam an gelm em i isti
yorsun? D o k u zu çeyrek geçe evden çıkıyorum , sen geldiğinde çık
mış olursam kapıyı açık b ırakırım . V e beşi çeyrek geçe tekrar
eve dönüyorum . N erede oturduğum u biliyor m usun?
Başım u ğ u lduyor. D aniel hasta, durum kritik, ateşi var, ona gitm e
liyim, o belki de ölürken ben burada M arth a'n ın yanında sakin
sakin kanepede oturup kalam am . Ey T anrım niçin onun evinde
devrilip k ald ı, niçin benim yatağım da değil, ya da hiç olm azsa
kendi ev in d e, tarafsız bölgede. V e, A llahım , yarın D orian’ın evine
gitmek zorundayım . M arth a’ya kısaca olanları anlatıyorum , am a
kafamın içindeki uğultudan bahsetm em eyi tercih ediyorum .
Senin için hoş değil bu, değil m i, diyor M artlıa, daha kahve
■ster misin? T ek rar telefon edip, hem en uğram ak istediğim i söyle-
mcyi düşü n ü y o ru m , am a kendim i toparlıyorum , bu M arth a’ya
karşı doğru o lm az, D o rian ’a karşı da. A ra sıra D o rian ’ın öldüğü
nü ve bizi bu durum dan kurtardığını hayal etsem de, çok aklıba-
lında davrandığını hayretle itiraf etm em gerekir, soğuk ve hatasız.
Gözüm ü k u cağım da duran trafik işaretleri ve kurallarıyla dolu
kitaba dikiyorum . Ertesi gün bir de ehliyet sınavına gireceğim , be-
jt'Rci kez, M a rth a ’nın zorlam ası üzerine. E hliyet alm ak için ciddi
lr girişim de bulunm adığım sürece benim le bir d aha tatile çıkm a
yacağım sö y lü y o r, P o rtek iz’deki gibi bir felaketi bir daha yaşa
cak istem iyor.
73
D orian benim için k ap ıy a bir kâğıt iliştirm iş, çıktığını, kapımn
kilitli olm adığını, itip girebileceğim i yazıyor. E nsem deki saçlar di-
kilm iş, burun k an atlarım gergin, bir yerlerde onun yatağında yatı-
yor olm ası gereken sevgilim i arayarak bir kedi gibi onun alanında
süzülüyorum . B oğazım kuru, ellerim buz gibi. B ir koridor, biı
kapı, geldiğim i duyan ve kısık sesle m erhaba diyen D aniel aradaki
bir odada yatıyor. T anrım , D aniel. Bu halin ne? G özleri yarı kapa-
lı, ağzı yarı açık, tam am en b itik bir şekilde beyaz çarşafların ara
sında yatıyor. K onuşm ası çaba gerektiriyor ve on a dokunamıyo
rum bile, her şey can ın ı yakıyor. Ü zerine eğildiğim de, D an iel’den
sağlıksız b ir ısı d algası yükseliyor, ona özgü olan norm al hayvansı
sıcak lık değil bu. Ve kokusu d a değişik. E kşim si, hasta.
G özleri yeniden kapanm adan önce, boktan bir durum , diyor.
D aha sonra sad ece b ir şey içm ek, yastığını düzeltm ek istediğinde
ya da alnındaki ıslak havluyu tazelem em gerektiğinde konuşuyor.
Y anında oturuyorum , yatağın kenarında, bu yabancı alanda, ger
ginliğim i atacak d u rum da değilim . B uradaki kokular değişik ve
D o rian ’ın kedileri d e benden hoşlanm ıyor -m e sa fe li kalıyorlar,
A m a y av aş y avaş, sa atler g eçtikçe artık sadece D a n ie l'in çarşafın
üzerindeki hasta b aşın a bakm ıyorum , çevreyi de gözden geçiriyo
rum . Y atağın k arşısındaki büyük antika aynada kendim i otururken
görüyorum , y atak ta D a n ie l’in yanında. K orkm uş bir tavşancağız
gibi. B akışlarım ı te k ra r çeviriyorum . A ynada başka nelerin yansı
m ış o labileceği d üşüncesini b asiırıyorum . E lm a ezm esi aramak
için onun m utfağına giriyorum , D aniel’e yediriyorum , bir kaşık-
bir kaşık daha. K itap ların a bakıyorum , çoğu benim kitaplığım ^3
da var. H atta D e E lfd e These ve De T w eede Z o n d e ’nin de orada af
duğunu görüyorum .
74
yine çalışm ak zo ru n d a m ısın?
Hayır, d iy o r, önüm üzdeki günler evde çalışacağım , am a rahat
lık la uğrayabilirsin. İkim izi birden D an iel’in hasta yatağına eğil
miş otururken düşünm ek bana pek iyi bir fikir gibi gelm iyor. Do-
lia ı ı’ ın ince, solgun yüzüne bakıyorum . D an iel'le kim in ilgilenece
ğini sadece teknik bir sorunm uş gibi konuşuyor, yalnızca cesur
görünm eye mi çalışıy o r?
Yarın h iç çıkm an gereken bir an olm ayacak m ı, o zam an ben
gelebilirim, diyorum . O kedilerin m am a kutularını açm akla m eş
gul.
Yarın ö ğleden önce bir saatliğine kütüphaneye gitm em gereki
yor. belki o zam an gelebilirsin, diyor. İyi, diyorum , o halde saat on
birde gelirim , on ikide de giderim , çünkü ehliyet sınavına girm em
gerekiyor. Senin için uygun m u? Evet, elbette, diyor. Bizim le
yemek ister m isin, fazla b ir şey yok, am a istersen kal. H ayır, te
şekkür ed erim , diyorum , ve kendi evim e kaçıyorum , tram vayda
ağlıyorum, birin in görm esi hiç um urum da değil.
Ertesi sabah gittiğim de kapı kapalı. Zili çaldığım da D orian açı
yor. D an iel’in durum u daha iyi, diyor, ateşi daha fazla yükselm e
di. D aniel’in y anına gidiyorum , D orian bu k adar yakınım da ense
min dibindeyken onu öpm ekte tereddüt ediyorum . D orian onun
yanına o tu ru y o r ve telefon açtığı hastanedekilerle kavga ettiğini.
Daniel'in en feksiyon kapm asından onların sorum lu olduğunu anla
tıyor. G elm eyi reddeden doktordan bahsediyor. Biz, diyor, biz. Biz
doktorla konu ştu k , biz karar verdik. Biz. Evli çiftlerin bizi, kötü
oluyorum. D orian sürekli y akınım ızda kalıyor, bana çay ikram
cdiyor. D an iel’in yanına oturduğum da gölgesi üzerim de, yandaki
odada h erh an g i bir şeyi y erleştirirken ya d a yerini değiştirirken
yatağın yanındaki büyük aynadan bizi görebiliyor. B una rağm en
daniel’in elini tutuyorum . D aniel çaresizlik içinde yatıyor, basit
sorulara b asit yan ıtlar verm ekten başka bir şey yapam ayacak
kadar güçsüz. Çay istem em . E vet portakal. D urm adan D aniel’e
R anm ak isteyen ellerim le bir iş yapm ak için kabuğunu soym ak
dzere bir portakal alıyorum .
Bana ver, diy o r D orian. hem en sıkarım .
Gerek yo k , diyorum , ben yapıyorum işte. O f T anrım , ortak
75
sevg ilim izin hasta y atağ ın ın başında, altındaki bütün duygulan
gizlem eye çalışan hanım hanım cık seslerim izle bir portakal içjn
kavga etm eyeceğiz herhalde, diye düşünüyorum . Bu tü r gerilinıle-
re karşı çok duyarlı o lan D aniel, sa d e c e 'g ö z le rin i kapatıyor ve
orada olm am ay a çalışıy o r. Saat on ikiye k adar kalıyorum , Dori-
a n ’a an laşm am ızı h atırlatm ay a çalışıyorum , kütüphaneye gitmen
gerekm iyor m uydu? K ütüphane kapalı; diyor, sanki m esele buy
m uş gibi. V e y ak ın ım ızd a kalıyor, yatağın yanındaki hap kutuları
na bakıyor, birazdan doktoru yine arayalım mı, diye D an iel’e soru
yor. Biz. N için b ir saat ortadan kaybolm uyorsun ki, diye
düşün ü n ü y o ru m ve düşü n cen in gücüyle onun gitm esini sağlamaya
çalışıyorum . A m a y ü k sek sesle söylem iyorum , çünkü beni evine
alm ış olm ası b ile zaten fazlasıyla hoşgörülü ve m üthiş değil mi?
N ihay et, b iraz dışarı çık ıp alışveriş yapm am gerek iy o r, deyince
rahatlıyorum . Saatim e baktım gitm e zam anım a daha yirm i dakika
var. Y iyecek güzel b ir şeyler alacağım , sen de bir pasta ister
m isin? H ayır, teşek k ü r ederim , diyorum , ve daha sonra, belki de
bunu kabul etm eliy d im , belki de bir barış önerişiydi, diye düşünü
yorum , am a hayır, k açıp gitm ek ve on a haddini bildirm ek arasında
gidip gelen bütün bu çelişik duygulardan içim kupkuru olm uş, tek
bir lokm a bile boğazım dan geçm eyecek. G idiyor ve ben rahatla
m ış o larak b iraz D aııiel’in y anına u zanabiliyorum , başım onunki
ne çok y ak ın . A rtık te k ra r kendisi gibi kokm aya başlam ış, şükür
ler olsun. K olay o lm u y o r böyle değil mi, diye kısık sesle soruyor.
Hayır, diyorum , kolay değil. Ve ağlam am aya, kendim i bu durum
da ne kadar boktan hissettiğim duygusuyla D an iel’e yük olmamaya
çalışıy o ru m . D o rian ’ la bunu k o nuşacağım , diyorum , am a sen bu
rada yattığın sürece b u ray a b ir daha gelm em in pek akıllıca olaca
ğını sanm ıyorum . U m arım yakında evim e gidebilirim , diyor Dani
el. Y eter ki pes etm e.
D orian d ö n ü y o r ve pastasını yiyor, onu aynanın karşısında
otururken görüyorum . A yağa kalkıyorum , hem en gidiyor musun,
diyor Dorian, istersen d ah a kalabilirsin, ben birazdan kütüphaneye
gideceğim .
E hliyet sınavına girm em gerekiyor, diyorum .
K oridorda, ne y ap acağ ım ızı k ararlaştırm ay a çalışıyoruz. Eğer
76
Ijçpjtn de ev d e bulunm am sana ters gelm iyorsa yarın yine gelebi
lirsin, diy o r D orian.
Böyle iyi olduğu kanısında değilim , diyorum . Bence durum bu
haliyle yeterin ce zor, senin kütüphaneye gideceğini kararlaştırdı
ğımızı san ıy o rd u m . Benim niyetim de buydu, diyor D orian, am a
sonra D aniel sen gelm eden önce onu yıkam am ı istedi ve yatağının
çarşaflarının d eğiştirilm esi g erekiyordu, sen g eldiğinde daha işim
bitmemişti ve k ütüphane de daha açılm am ıştı, bunun için ekstra
telefon ettim .
D udaklarım ı ısırıyorum , am a, bir saatliğine bir c a fe ’ye gide
mez m iydin, bütün zam anı çevrem izde dolanarak geçirm en şart
mıydı, dem iyorum . Bunu söylem iyorum . Bu onun evi. Onu evin
den gönderecek değilim ya.
T ekrar telefonlaşalım , diyor, belki ertesi gün işe gitm em gere
kir o zam an sen gelebilirsin.
İyi, d iy o ru m , D an iel’in yanına şöyle bir uğruyorum ve bir daha
ne zam an g elebilirim bakalım , diyorum , bu şekilde olm am ası daha
iyi.
T am am , diyor, görüşm ek üzere.
77
Birkaç gün sonra D aniel biraz daha kendisine geldiğinde, Martha
ile birlikte g ittiğ im iz A m sterdam direnişini anm a toplantısından
sonra ona telefon ettiğim zam an, D o rian ’ın ilişkiyi bitirdiğini söy
lüyor.
A h, diyorum ve y ü reğim in nasıl atm aya başladığını fark ediyo
rum . Sen nasılsın şim di? D ah a bilm iyorum , diyor, biraz karmaşık,
biraz kederli.
A m a bir saat sonra D an iel’e gittiğim de m asasının üzerinde
koca b ir dem et lale d u ru y o r ve D aniel, D orian’ın tekrar geldiğini
söylüyor. Y eniden b aşladık, diyor. T am bir saat sürdü. B ensiz ol
m ayı b enim le o lm aktan d ah a acı verici buluyor.
Ş im d ilik ne olacağını beklem eliyiz.
H asta o lm am ay a çalışm alıy ım . V e e ğ er hasta olursam , ne olur
sa olsun kendi y atağ ım d a olm alıyım .
78
XI
79
saat geç k aldığında ve ben artık gelm eyeceğini düşündüğümdeki
çözülm üşlüğüm . T elefo n eden birine hayır diyem ediğin, daha ke
dilere yiyecek bir şe y ler verm en gerektiği, bankadan para çekmen
ve daha bir iş ark ad aşın a bazı belgeleri bırakm an gerektiği içjn
geç k ald ığ ın d a bunun önem i o lm adığına alışm alıyım .
Senin için k aygılanm aktan vazgeçem ediğim için bazen senden nef
ret ediyorum . U ğ ursuzluk tabloları çizm eye eğilim gösteren üret
ken bir düşg ü cü n e sahibim . Senin öldüğünü görüyorum . Bazen
fazla çalışm aktan ve ödediğin faizlerin yüksekliğiyle yorgun ve
biraz kararm ış u y k u y a daldığ ın da o zam an nasıl görüneceğini ta
hayyül ed eb iliy o ru m . Ben h içbir zam an böyle saplantılı olmamış
tım , seni k aybetm ek istem iyorum . Bazen senden ne kadar hoşlan
dığım ı ve yerim i başk asın ın alabileceğinden ne kadar korktuğumu
fark edince senden n efret ediyorum . Senin gönül listen, diye şaka
yapıyorum , hâlâ sen in için deli olan eski kız arkadaşların, sana
sahip olm ayı benim k ad ar isteyen kadınlar. V e bazen de senin kay
gıların için ne k ad ar kayg ılan d ığım ı, senin d epresyonlarına benim
de girdiğim i g örünce sen d en nefret ediyorum . Bu benim yaşamım
değil, onun yaşam ı, d iy e d üşünüyorum o zam an. A m a bu arada
kaderim se n in k iy le birleşti. A şın hızlı bir tem poyla. B u, yaşa
m ım da bir zem in y aratıy o r. A m a huzursuzluk dolu düşler, terk
edilm e k o rk u lan da var. Artık hiç hesaba katm adığım eski çocuk
luk en d işeleri. D an iel, benim le biraz den iz kıyısında dolaşır
m ısın, güneş b atan a k ad ar daha bir saatim iz var.
Basil kaybetm e k o rk u lan , diyor D aniel. G ayet norm al. Utanma
yı gerektirecek bir şey değil. G iden bensem o kadar kötü değil,
am a ben tek başım a g erid e kalıyorsam , o an can av ar yeniden sal
dırıya geçiyor, hele y in e d ik katsiz davranm ışsam . O nlara baktığı1'
sürece sakin duran yırtıcı hayvanlar gibi, seni görüyorum , am a ben
senden daha g ü çlü y ü m , o zam an canavar sakin kalıyor, eğer gözü
mün önünden ay ırm azsam . A m a er ya da geç tehlikeyi unutuyo
rum , d ik katsiz d avrandığım bir an oluyor. V e baskına uğruyorum.
B ir hafta sonu V en ed ik ’e gittik. D önüşte düşüncelerinle ben
den nasıl uzak laşıp aklının işine gittiğini gördüm , öyle ki gözlerin
80
,,eçjı vernıez oldu. A m a kafanda yazm aya başladın mı sen çok
dalıa betersin, diy o r Daniel, o halin taham m ül edilir gibi değil. İn
sanı dinlem iyorsun, aslında bir başka yerde oluyorsun. Bu doğru.
K e n d im i u zak laştırm am , o rtak yaşam ın tatlı sıcak lığ ın d a tem bel
lik etm ekten, o sıcacık suyun içinde yayılm aktan vazgeçm em ge
re k e n zam an hep geliyor. Y azm ak bir şeylerden vazgeçm ek. Bunu
deâişdrmek olası değil. V eda etm ek, çok kısa bir an için bile olsa,
birkaç gün, b ir gün, bir saat için. Bu o kadar dram atik mi? İşe git
memiz gerektiğinde bu kendiliğinden oluyor. E ğer senin önce çık
man gerekiyorsa ben pencerede ardından bakıyorum . K edinin ya
nında bekliyorum , ne zam an m erdivenlerden aşağı ineceğini,
kapının çarp ışın ı duyacağım ı, ne kadar zam an sonra seni köprü
nün üzerinde göreceğim i biliyorum . K ışın, ağ açlar çıp lak laştığ ın
da seni daha uzun süre görüyorum , aceleyle m etroya yürüyen yağ
murluktu bir adam . Bazen dönüp bakıyorsun, bazen bakm ıyorsun,
ama düşüncelerinde çoktan gitm iş o luyorsun. Bazen arabayla yola
çıkıyorsun. B azen bisikletle gidiyorsun. V edalaşm a alıştırm aları
yapıyorum, d ah a çok vedalaşm am gerekecek. T ekrar geri dönece
ğine güvenm e alıştırm aları yapıyorum . Bu k ad ar mı çok terk ed il
dim, bu k ad ar mı yalnız kaldım ? K aybetm e korkusu, diyor Hilde.
Kaybetme korkusu, diyor D aniel. N orm al. Ve göreceksin ki, tekrar
geri geleceğim .
Çoğunlukla büyük bir özenle v edalaşıyoruz. Beni geçiriyorsun
ya da artık birbirim izi görem eyinceye kadar el sallıyorsun. B unla-
nn hepsini anlıyorum , diyorsun, ancak bunları değerlendirm ek
'Çin senden o n yıl daha fazla zam anım oldu.
82
p a y la ş m a kistiyorum , soruları değil. A yrılm ak, diyorum . K endim i
çözm ek . Z o r geliyor.
Bu tarz yaşam ı k endim iz seçtiğim iz için vedalaşm ak daha zor.
Evli bir çift gibi birbirim izin içinde büzülebilir, hiçbir m esafe his
s e t m e k zo ru n d a kalm ayabilirdik, tem bel hayvanlar gibi güneşte
kez sen yeni y ayım lanm ış bir yazım ı okuyordun. Y azıda bir
83
adam a teşek k ü r etm iştim . Ben, gelen postayı gözden geçirerek
karm aşık bir m ektubu okurken, yine onun yeni sevgilim olduğunu
söyleyecekler, diyorum . Yeni sevgilin mi, diyor Daniel incecik bir
sesle. E vet, diyorum , b ir erkeğin adını her verişim de bunu söyler
ler. M ektubun üzerinden ona bakıyorum ve donm uş gibi bana bak
tığını görüyorum . B ir sevgilin daha mı var, diye soruyor Daniel
düz bir ses tonuyla.
O na bakıyorum , ne söylediğinin bana ulaşm ası zam an alıyor.
H ayır, hayır, hayır, tabii ki yok, diye p atlıyorum şaşkınlıkla,
Bunu nasıl d ü şü n ü rsü n , hem de bunu sen nasıl düşünürsün'
O lm az böyle şey. D aniel gülüyor. G erçekten de olduğunu sanmış
tım , diyor. Eh, o labilirdi de, öyle değil mi?
O lam azdı. S ana b öyle bir söz verm iş olduğum dan değil, sana
hiçbir şey vaat etm edim . B una zam anım olm azdı, böyle karma
şıklıklara istek du y m azd ım , bunları yeterince iyi tanıyorum artık.
Y azabilm ek istiyorum ve bütün zam anım ı ilişkilerle uğraşarak ge
çirm ek istem iyorum , am a bu kadar da değil. Bedenim istemediği
için de y apam azdım , bedenim seni istiyor, bir başkası için bunu
yapam az. Bu kadar basit.
O zam an, sanki ayaklarım ın altındaki toprak çekilm iş gibi ol
m uştu, d iy o r D aniel. K ahvesini k arıştırıyor. G özlerim in ardındaki
nem yine kayboluyor. C anavar bir ev hayvanına dönüşüyor, sırna
şık, am a yabancı değ il, bunun da hayatım ızda yeri var. Ertesi gün
kartı buluyorum ; Jak o b Tsrael de Haan: H ep ayrılık, hep yenider
m erhaba, ihtiyaç ve k ayıpla sürüklenen.
84
XII
85
y arasalar o rtay a çık ıy o r, şim di ışık hızla koyu m aviye dönüyor
diğer yanda V o lıerra’nın üzerinde ince, soluk bir ay beliriyor ve
o rad a ışık ların y an d ığ ın ı görü y oruz.
D avid gü n d ü zleri y an ın a y ak laşılm az bir ed ay la güneş şemsi
yesinin altında o tu ru y o r ve D aniel’le ikim izin gezintilerim iz sıra
sında onun için bulu p çıkardığım ız bilim kurgu kitaplarını okuyor.
Z am an zam an, D an iel’le y aln ız dolaştıklarında b ir an güneşten
hoşlanm adığım un u tu y o r, am a onu sandalyesinden koparmayı,
öğlenleri daha d a ufalan küçücük gölgelikten dışarı çıkarm ayı ba
bası da her zam an b aşaram ıyor.
G üneş b attığında D aniel canlanıyor ve bir yarasa ya da Kont
D rak u la’nın kendisi gibi kollarını açıp kapayarak çadırın etrafında
koşm aya b aşlıyor, badm inton ve akla gelen her oyunu oynamak
istiyor. K am p m asasının üzerindeki küçük lam banın ışığında yap
tığım ız sürekli satran ç partisinde ona yarı uykulu arkadaşlık etme
ye çalışıy o ru m , y em ek ten ağ ırlaşm ış, şaraptan çak ırk ey if, günün
sıcak lığ ıy la, yü zm e h av uzunun serin suyuna güneş yanığı bir
tenle göm ülm ekten doygun, bütün o görüntülerle doygun.
S eyahat rehberinden yarın gideceğim iz M assa M aritim a üzeri
ne b ir şeyler o kuyorum , eskiden insanların m alaryadan öldüğü
tehlikeli b ir bölge olan M arem m a üzerine, “Tutti la chianıan ma-
rem m a am ara, herkes ona acım asız M arem m a der, orada sevgilimi
yitirdim ben ve titrerim oraya her gidişinde, b ir daha hiç dönmeye
bileceğin k orkusuyla.”
M assa M aritim a’ya girdiğim izde bir şenlik yapılm akta olduğunu
görüyoruz. S okaklar ve cafS’ler in s a n dolu, uzun tahta m a sa lard a
y em ek ler hazırlanıyor. Birkaç adam bebek gibi kucaklarında taşi'
dıkları tahta y ay larla geliyorlar. Biraz daha yukarıda yayları önle*
rine koym uş, tahta taburelerde oturan adam lar görüyoruz: Nı-
şangâhlardan o k larının çelik ucunu saplam aları gereken tahtaların
üzerindeki siyah d airelere bakıyorlar. T am bir atıcılık şenliği11"1
o rtasın a d üşm üşüz, bölgedeki çeşitli küçük k en tler arasında b"
y a r ış m ış .
A letlerini tem izleyen adam lar arasından kendim ize yol açı)'0'
86
ruz. neredeyse ortaçağdan kalm a biçim lerdeki eski yaylar, her yay
bir diğerinden farklı, ince ağaç kakm a işleriyle süslenm iş.
Yaylar sıv azlan ıy o r, okşanıyor, tem izleniyor ve yağlanıyor, ni-
ş a n e â h l a r tak ılıyo r, kendini vererek, ağır ağır ve sabırla oklar y er
leştiriliyor ve yay geriliy o r ve sonra kollar gerili desteklere yerleş
tiriliyor. E ğ er karılarına ve çocuklarına da böyle davranıyorlarsa
onların da şik ây et etm esine gerek yok, diyorum D aniePe.
Okun ağ ır dem ir ucu öldürücü bir patlam ayla tahtayı delm eden
hemen önce, görüyor m usun, erkekler de sevecen olabiliyor, diyor
Daniel alaycı.
^asıl o ld u y sa işim ize, yazm aya ilişkin bir sohbete dalıyoruz. Da-
nıel de y azıy o r, uzm anlık k onularında, çalışırken nasıl benim de
' an'dığım aşam alard an geçtiğini görüyorum . Ö nce m otor ısınır-
en duyulan som urtkan huzursuzluk, içsel karşı çıkışlara, boş
aİıttan ve bekleyen daktilodan kaçm ak için faydalanılan her ba
87
haneye karşı m ü cad ele. S o n ra çalışm a başladığındaki belirsizlik
trans hali, bir k onuşm anın o rtasındayken içe döndüğü izlenimi
veren bakışlar ya da bird en b ire bana doğru değil de bana karşı yö-
nelen durm ak bilm ez bir k o nuşm a seli. S onra zam an zam an iş 0].
gun laştığ ın d a ve bu sad ece bir cüm le ya da düşünce de olsa, insa
nın kendisinden d ah a büyük bir şey yarattığı duygusuna
kap ıld ığ ın d a gelen co şk u . İkim iz de yaratıcı insanlarız, çalışabil
m ek için kendim izi dünyadan yalıttığım ızda d a biraz asosyal.
Bunun nasıl b ir şey o lduğunu ikim izin de bilm esi ne güzel. Ama
fark lılık lar da var. Ben senin yarın kadar bile hırslı ve hevesli de
ğilim , diyor D aniel. B ir ürün çıkarm am için beni her zantaıı biraz
zorlam aları gerekiyor, yoksa öncesinde başlam ak bile istemiyo
rum . Tüm yaşantım dan bir sanat eseri yaratm ayı tercih ederim. Ve
bana sorarsan bunu yaptığım ı kim senin görm esi gerekm ez. Bunu
yeğlem em aslında. K raliçenin gayet norm al olduğunu kanıtlamak
için düzenli o larak bisiklete binm ek zorunda olduğu, üretilen her
m üzik p arçasın ın , her film in, her kitabın kuşkuyla karşılandığı bu
ü lk ed e sık sık k arşılaştığ ım redd etm en in aşağılayıcı tonuyla
değil, ilgiyle, seni bu kadar iten ne aslında, diye soruyor. Kendini
beğ en m iş keçi yine kendi egosunda dolaşıyor, başkalarından
daha iyi bir şey ler yaptığını sanıyordur m utlaka. Söyleşileri ve
talkshovv'ları n eredeyse yutan insanlar, m uhakkak gazeteye çıkma
sı şart m ıydı, diyorlar. A m a beni neyin harekete geçirdiğini ben de
tam olarak bilm iyorum . T ezahürat değil, bundan kaçınm ayı yeğle
rim , çünkü bugün biliyorum ki, hayranlık saldırganlığın üzerinde
ki ince bir tabaka sadece. Ve insanların hakkım da ne düşündüğü
de benim için hiç fark etm iyor. Fakat evet, yazm akta zevk veren
bir yan var, sanki yaşam ım ı yükseltiyorırıuş gibi, ancak bir şey>er
yazıp çek m ecey e atm ak y etersizdi, hayır. Yeni bir çalışm aya baş
ladığım için ilgim i yitirm eden önce yazdıklarım ı taze m atbaa nıu-
rekkebi kokan dö rt k öşe yığ ın lar halinde görm eliyim . M üzikle uğ
raşan ya da resim y ap an insanlar için farklı m ıdtr bu?
Sanırım günün birin d e senin hakkında bir kitap yazacağım-
yorum D anieP e. Y ediği m ozarella neredeyse boğazında kahy°r-
ve elini Chianti bard ağ ın a atıyor.
Am an T anrım , diyor, ciddi olduğuna inanacaktım n e r e d e y s e
88
flöyie bir şey hoşuna gitm ez m iydi, diye soruyorum .
Bu büyük bir arm ağan biliyor m usun, diyorum ve istem eden,
elim kolum kayg ıy la bağlandığında H ild e’ııin bana hep yaptırdığı
jesti yaparak avuçlarım ı yukarı getirerek ellerim i iki yana açıyo
rum, bak sa n a verebileceğim en iyi şey bu, bu senin için. Bu jest
beni gözy aşların a boğm aktaki etkisini pek az şaşırır, elim de olan
en iyi Şeyle in san ların karşısına çıktığım da, annem in, babam ın,
daha sonra hoşlan d ığ ım , beni terk eden ve onlara 11e sunduğum u
görmeyen insanların. İçine biitün çocuksu sevgim i koyduğum top
raktan yapılm a ilk çirkin kültablaları, daha sonraları büyük sevgi
ve bağlılık su n m alar. İnsanların arkadaşlık hizm eti olarak seks
değiş tokuş ettiği ve gözlerini bile kırpm adan sevgi sözcüğünü te
laffuz edebildikleri b ir zam an için bütünüyle çağdışı. B öyle bir
şey nereden ak lın a geldi? H arika, diyor, harika. Beni bilirsin, hiç
bir yerde kayıtlı olm ak islem em , göze batm ak istem em , göze bat
maktan ön celik le kaçınırım , kâğıda geçen h er şey beni ele verebi
lir. Ve sen bu fikri güzel bulup bulm adığım ı soruyorsun. Evet,
elbette okşayıcı b ir duygu, ve şim di D an iel’in yüzü n e değişik bir
ifade yerleşiyor, evet, elbette bir kitaba m alzem e olm ak farklı bir
Şey, bir tü r ö lü m sü zleşm e bu. A m a benim bu konuda 11e düşündü
ğüm bir şeyi değ iştirir m i? B ana kalırsa artık seni durdurm ak
mümkün değ il. N e . istediğim i ona ballandırarak anlatıyorum .
Küçük bir kitap, tutkulu bir kitap. D e E lfde T hese'de olduğu gibi
baskı üzerine b ir yakınm a değil, D e T\veede Z onde'ûe.ki gibi d en
dökmek değ il, tersine büyük b ir aşkın küçük bir hikâyesi. B ir
Alba, diyorum , ne olduğunu biliyor m usun? Y asak aşk üzerine ya
pılan şarkılar. Â şık lar birbirine sarılm ış y atarken günün doğm a
yasım istiyorlar, çünkü o zam an dünya tekrar m üdahale edecek ve
aşkın olam ay acağ ı görülecek.
Tutku ve hüzün dolu bir kitap. Sedeften bir kitap.
Sırıtıyorum , k afam da ilk cü m leler m ırıldanm aya başlıyor. Bu
endiliğinıj en oluyor D aniel, diyorum , benim yapabileceğim bir
yok.
I G örüyorum , diyor D aniel, saygı ve bulantı karışım ı bir ifadey-
e- Senin için tipik bir durum : B aşkalarının burunlarını sokm asını
lste<ttemek, am a üzerine bir kitap yazm ak. Belki hem en sinem a
89
uyarlam asını da y aptırabilirsin.
D önüş yolunda arab ad a notlarım ı tuttuğum siyah defteri çanta-
m ın içinden bulup çıkarıyorum . Bak, diyorum , dinle. Achterberg
Böylesi b ir kadın düşm anı olm ası yazık, b ir fem inist olarak yaz-
dıklarını k u llanam am , am a ne kadar güzel:
90
XIII
91
ne zam an. Tabii ben de D anieP le yolculuk etm ek istiyordum . Bir-
likte bir yere gitm eyi başarabildiğim iz yegâne hafta sonu daha
fazla bir şeylerin tad ın ı barındırıyordu. Belki bir kere de on gün
lüğüne falan yola çık arız, diyor D aniel, hep L o ire’dan aşağı doğru
inm eyi istem işim dir. A m a Daniel D o n a n ’la da tatile çıkıyor hem
iki de oğlu var: D avid ve Elias. A nnelerinin yeni bir erkek arkada
şı var ve o nlar da ço cu k su z yola çıkm ayı istiyorlar. Ve sonra
bütün bu örgünün içinde bir de benim cephem var. Benim oğlum
arlık olayın d ışında, o büyüdü. M artha ve ben, M artha ve Paul;
PauPiin de evli ve çocuklu bir sevgilisi var. T akip edebildiğim ka
darıyla durum sanırım buydu. En iyisi bütün bu karm aşayı bir bil
gisayara verelim , diyorum , çünkü daha kedilere kim in bakacağını
konuşm adık. A m a M arth a tatilin başlam asından kısa bir süre
önce ilişkim izi b itirerek olayın sadeleşm esine epey katkıda bulu
nuyor. Ü zerinde bir kere daha konuşm am ız gerekip gerekmediği
sorusunu ö nem siz kılan, eski suçlam alar, söze dökülm eyen kırık
lıklar ve öfkeli eleştirilerle dolu bir karm aşayla bitiyor. M artha öf
keyle karşım da o tu ru y o r, bütün bunlardan etkilenm iyornuış gibi
davrandığı bütün o yılları düşününce ben de öfkeliyim . Son yıl
boyunca bütün pazar sabahları sohbeti kıvam ında tutm ak ya da kı
vam ına getirm ek için o n ca özen gösterm em , her şeyin yolunda
olup olm adığım her zam an sorm am ne işe yaradı o halde. Omuz
larını silkiyor. D a n ie l’in P au l'ü n sevgililerine yaptığı gibi kendisi
ne fazla bir şey yan sım ad ığ ı sürece gururlu ve sessizce taşıyabile
ceği, bir gün geçip g idecek bir dert olduğunu mu um m uştu yoksa?
M artha susuyor. V e gidiyor.
92
yoksa sen D a n ie l’le hiç başlam azdın, o yine P aııl'e el atm azdı
j e5 jl mi? V e ikim izin arasında dikkatle ordan o raya sallanıyorlar,
'iinkü in san ların ayrılık lard a taraf tutm adığı bir zam anda yaşıyo
ruz ve ayrıca aynı hareketin içindeyiz. M obilyaları paylaşabilirsi
niz. bir ev için kavga edebilirsiniz, am a bir hareket için mal kavga-
SI pek iyi olm u y o r, bunu biliyorum .
93
kerlem e için u zan d ığ ım ız buğday tarlasında tem belce sevişiyoruz
Eski otellerin geçm iş pırıltısı, suyun üzerinde yayılan ağaçlann
yeşile boyadığı ışık. V e hepsinin üzerinde bunların çok kısa süre-
ceği bilinci. A kşam O m b o ise’da bir m eydanda oturup son kahve
m izle konyağım ızı içerken, D aniel D o rian 'ı aram ak üzere telefona
gidiyor. O rad a durup konuşurken ben sırtını seyrediyorum , beyaz
ceketini.
Ee, n asılm ış, diye soruyorum geri döndüğünde. D aha iyi olabi
lirdi, am a sanırım fen a değil, diyor. A rtık sandalyelerin toplanıp,
yerlerin süpürüldiiğü alana bakıyoruz susarak. G eç gelen, hafif ça
k ırk ey if b ir grup y anlınızdan geçiyor, fazlaca yüksek sesleri evler
de y ankılanıyor, bütün d ü k k ân lar artık kapanm ış. Gel gidip yata
lım, diyorum , çünkü üşüdüm ve onun ceketini çıkarm ak isliyorum,
göm leğini, pantolonunu ve sıcak teninde ısınm ak, bedenlerimizin
üzerine p em be renkli gö lg eler düşüren gece lam basının ışığında
onu doyasıya sey retm ek istiyorum . N erede olduğum uzu kim se bil
m iyor, bizi kim se bulam az.
F ra n sa’dan dönüşüm üzle, D aniel’in D orian, D avid, Elias ve
onlar sıkılm asın diye birlikte gidecek olan iki tane daha yeniyet-
m eyle beraber İsv içre’ye hareket etm esinin arasında birkaç gün
zam an var. N ered ey se yola çıkacaklar. D aniel'in evine geldiğimiz
de, annesinin hastalandığını ve hastaneye kaldırılm ası gerektiğini
bildiren bir not buluyoruz. H areketinden önceki günlerde bir şey
beklem iyordum , çünkü D orian onu on g ündür görm em işti ve Da-
n iel’e el koym asına hazırdım . A m a D orian da benim gibi, Dani-
e l’de benim kokum olduğu sürece onu tam am en kendine almak is
tem iyor, b öylece b irk aç saat de bana kalıyor.
H astaneye annem i ziyarete gideceğim , diyor D aniel, sen de gel'
m ek ister m isin?
İstiyorum .
94
gerinde bandaj var. Z or bir karardi, diyor doktor. A slında bir
jn,eliyatı k ald ıracak güçte değildi, am a güzü alm adan bırakam az-
jık da. K endisini tekrar toparlayacağını um uyoruz, am a durum
çok da iyi g örünm üyor. Kalbi zayıf, ciğerleri tam işlev görm üyor,
in çliğ in d e geçirdiği bir tüberkülozun tekrar nüksetm iş olm ası
mümkün.
M erhaba g en ç kız, diyor Daniel annesine ve hafifçe yanaklarını
okşuyor. T ek m avi gözüyle D an iel'e doğru bak ıy o r ve anlaşılm az
kelimelerle b ir şeyler m ırıldanıyor. G özünü D a n ie l’in üzerinden
bana çevirdiğinde, bu kız arkadaşım , diyor D aniel. H ayır, D orian
değil, bir başkası. D orian da m utlaka uğrayacaktır. Y atağın kena-
nna oturuyoruz. D aniel yüzündeki beyaz saçları okşayarak kenara
çekiyor, sargıların ve serum hortum larının olm adığı yerlerde ula
şabildiği k ad ar kollarını o k şuyor ve bir k ediyle kon u şu r gibi yu
muşak bir şek ild e o nunla konuşm aya devam ediyor. Sanki sözle
rin önemi yo k m u ş da sadece ses tonu önem liym iş gibi. Kolay
değil, değil m i, diyor, am a annesi yanıtlam ıyor, sakinleşip yarı
baygın bir u y k u y a dalıyor.
95
ye yerleştirdi. S adece bir ordu m ensubuydu, SA ya da S S ’den de
ğildi ve buralara k ad ar gelm işken teyzem e de kısa bir ziyarette bu
lunabilirim diye d ü şünm üştü. A nnem kıpkırm ızı olm uştu, herif
teyzesinin bir Y ahudiyle evli olduğunu biliyor olm alıydı. Annem
onu evden nasıl en k ısa sürede çıkaracağını bilem edi.
Bu onu ço k y aln ızlaştırd ı, savaştan so n ra da. Aşırı içjne
dönük, dostsuz. Bir keresinde ne yaptı biliyor m usun, diyor Daniel
ve aniden bir anıyla kahkahayı patlatıyor, artık kendi kendine ba-
kam az hale gelince onu bir huzurevine götürm ek istediğimizde?
Onun bir Yahudi huzurevi olan H enri-P olakhius’da kendisini evin
deym iş gibi hissed eceğ in i düşünm üştük. A m a onun hiç mi hiç ho
şuna gitm edi. A m a artık, neyin hoşuna gitm ediğini de söyleyemi
yordu. E vet, ne yaptı biliyor m usun? H uzurevinin ortak mekânında
“ D eutschland, D eutschland, über alles'M söylem eye başladı. 0
zam an onu alelacele başk a bir huzurevine götürm eyi yeğledik.
A rtık fazla öm rü kalm ad ı. Ç ok zor bir yaşam ı oldu. Savaş. Bo
şanm ak. Para her zam an azdı. B iraz daha kazanabilm ek için yıllar
ca tem izliğe gitm ek zo ru n d a kaldı. D aha birkaç yıl yaşayacağını
düşün ü y o rd u m , am a artık zam anı kaldığını sanm ıyorum . Hem
artık v ed a etm ey e başladı. O nunla bir kez d ah a birlik te şehir dışı
na çıktık, ağaçların yeşili en güzel olduğu zam an, Am stel boyunca
arabayla gezdik. O n a baktığım da ağladığını gördüm . Sanırım
bunun son kez o lduğunu biliyordu. T ak ıla n ın da geri verdi. Ona
sık sık bir şeyler götürürdüm , kolyeler, güm üş bilezikler, onu zi
yarete g ittiğim de bunların hepsini birden takardı. A m a artık onlar
dan d a ay rılm ıştı.
96
kesin gözü y le bakan dört delikanlı ve o benim le bir tatil yapm ış
ı n daha h içb ir yere gitm em iş olan D orian ile birlikte? Y ola çık
maya ve her gü n hastaneye telefon etm eye karar veriyor.
Yola çık m ad an önceki son gün on a hazırlanırken yardım edi
yorum- Y olluk olarak on kutu elm a suyu, kedinin tuvaleti için kum
ve kedi m am ası, o yokken kedilere bakacak olan kadına bırakıla
cak. A yrılm adan b ir kez daha sevişm ek için y atağa koşuyoruz.
Soıtra ona el sallıyorum , bisikleti kedi kum u ve elm a suyu kutula
rıyla tepelem e yüklü. A rkasına bakıp bana el sallarken dengesini
kaybediyor ve neredeyse bir direğe çarpacak gibi oluyor.
Birdenbire yazın ortasında önüm de hiçbir plan yapm adığım üç
hafta uzanıyor. N orm alde M artha ile geçirm iş olacağım haftalar.
Amsterdam’d a olduğum u kim se bilm iyor, herkes tatilde. Ne yapa
cağım?
Yalnız o lm ak tan her zam an hoşlan m ışım dır, küçük bir antrkot, et-
"jfımda yere saçılm ış g azeteler ve üç kere üst üste çaldığım bir
P ak. Ama başk a b ir şey. E skiden pazar günleriyle birlikte ta-
er de büyük depresyon zam anlarıydı. V e sebepsiz de değil.
V■nkü ben g eç ataerkillik dönem inin geçiş aşam asındaki özgür
lnm tipik bir örneği değil m iydim ? S evgililer, elbette. A m a
Mutluluğa Allama
beni özgürlüğüm n edeniyle o kadar göklere çıkaran sevgililerimin
hepsinin bir ailesi vardı. Benimki gibi yarım değil, tam bir aile.
durum da yaz aylarını tabii ki aileleriyle birlikte bir kam pingde ya
da G üney F ra n sa’da kiraladıkları bir evde geçiriyorlardı ve bu
arada oğlum bir yaz k am p ın a gitm iş, bütün arkadaşlarım da seya-
halle oluyordu. Sevgililerim beni özlediklerini, orada benimle ol
m ayı tercih edeceklerini söyledikleri m ektuplar yazıyorlardı. Ama
asla değiştird ik leri b ir şey olm uyordu. D öndüğüm de belki biı
hafta sonu L o n d ra’ya (ya da Paris, ya da T exel) gideriz diyorlardı.
A nlıyorsun değil m i? D urum u uç noktaya vardırm am alıyız. Emmy
(Therese ya da G esin e) için de hiç kolay değil. V e ben dişlerimi
g ıcırdatarak da o lsa anlıyordum .
T alepler öne sürm ek benim rolüm değildi, bunu Em m y, There
se ya da G esine yapıyordu zaten. E ğer taleplerde bulunursam
hem en ilişki b itiy o rd u . O dönem yalnız dem ek daha gerçek anlam
da yalnız d em ekti, henüz tek anlam ına gelm iyordu. H enüz moda
değildi, b ir altern atif olarak keşfedilm em işti. Belki de bana öyle
geliyordu am a, çev rem d e herkes ikili olarak hareket ediyordu, ço
cuklu veya çocuksuz. Pazar günleri ellerinde çiçeklerle kayınvali
de ziyaretine giden özenli çiftler ya da süsleyip püsledikleri çocuk
larıyla iki dirhem b ir çekirdek çiftler. Ç iftler. A taerkil kapitalizmin
tem el taşı olarak b u rju v a aile üzerine tezim in (D e E lfde Theese, al
tıncı bölüm ) o k ad ar acım asız olm ası boşuna değil. O nlardan nef
ret ediyordum .
08
Itesap yapm asını gayet iyi biliyorum , diyorum terslenerek, çocuk
ça bir tepki gösterdiğim için kendim den nefret ediyorum . Kaçıp
ğidiyorum, ö n ce gözyaşlarım ı boşaltm ak için sahilin sol tarafına
joSru ko şu y o ru m . D aniel peşim den koşuyor, beni gözden kaçır
mamak için çıkarm adığı ayakkabıları kum dolu. Bir süre som urt-
lüktan sonra b u ndan vazgeçiyorum , çünkü Daniel bu akşam yine
Dorian’a g id ecek ve bu durum da ben tam am lanm am ış b ir kavgay
la kendi k en d im e işkence edip duracağım . Bu sefer sahilin sağ ta
rafında gid iy o ru m , kendim e bir şezlong kiralayıp gazetelere gö
mülmeyi başaranından tekrar uyuyakalıyorum .
D aniel’in bana yazacağını beklem iyordum . E ğer D oriaıı’la yol
culuktaysa, D o rian 'lad ır. V e ikim izden her zam an yazanı benim ,
onu bir gün görm eyecek olsam m ektuplar yazan benim , yastığına
notlar bırakan, tek bir hafta sonu için bile gitm iş olsam konferans
lara katıldığını kentlerden kartlar atan benim . T elefon edebileceği
ihtimaline k arşı evde kalm am aya kesin kararlıyım . T elefon ko
nuşmalarının her zam an tatm in etm eyen bir yanı var, gözlerini
görmeyince ve ona dokunam ayınca sözleri basit ve boş geliyor.
Hem D aniel büyük laflar eden biri de değil, büyük laflar etm ek
bana uit.
W
ki, kim seyi g örm üyorum , b an ka dekontları ve arkadaşların Yuna-
nistan ’dan -y o k sa C uraçao m u y d u ?- gönderdikleri tek bir karttan
başka posta da g elm iyor, g azetelerde de bir şey yok ve aslında
ben de h içb ir şey düşünm üyorum . Ve D an iel’in telefon etmesin-
den ho şlan ıp h o şlanm adığım ı da bilm iyorum . Şim di onu tekrar
gözüm ün önünde görüyorum , İsv içre'd e D o rian 'la. Hayatın aynn-
tılan n ın u zak ta kaldığı o h afif esriklik içinde kalm ış olm ayı tercih
ederdim .
A m a onun sesini duyduğum da içim de her şey yeniden uyanı
yor. Bence artık tek rar geri dönebilirsin, diyorum . Gel, beni sahil
de ö perek uyan d ır en iyisi. Yine dilbalığı yem eye, şarap içmeye
ve gü n eşin batışını sey retm ey e gidelim . M ım m , diy o r Daniel bun
ları çok istiyorm uşçasına. Ben ona sorm adan, D orian ve oğlanlar
alışverişe gitti, diyor. Boy atm akta olan bu dört sırığın ilk mide
gurultularını kesebilm ek için çuval çuval yiyecek alm ak gerekiyor.
A ğır iş. A m a bazen de çok güzel, diyor D aniel ve ben sözcüklerin
arasından şu sıra h er şeyin çok da p ürüzsüz yürüm ediğini anlaya
rak b ir şey sorm am ayı yeğliyorum .
Benim için bir iyilik yapar m ısın, diye soruyor Daniel. Hasta
neye telefon ettim . A nnem in durum u hâlâ iyi değilm iş. Ben döne
ne kadar onu ara sıra ziyaret eder m isin?
Bu k ez tek başım a hastaneye gittiğim de D a n ie l’in annesinin
hâlâ yoğun b akım da olduğunu öğreniyorum . B ayan Lieberman ı
ziyaret etm ek istediğim i söylediğim de kim olduğum u soruyorlar.
Hangi dereceden akraba. A m a ben oğlunun ikinci sevgilisi olduğu
mu anlatm adan beni içeri bırakıyorlar.
İçeri girdiğim de çığlık atm am asını tem enni ediyorum : Bu ne
arıy o r burada, onu tanım ıyorum , am a tek gözünü bana çeviriyor
ve h em şire beni kızı olarak haber verdiğinde bir an şaşırıyor-
am a sonra bunu y erin d e bulm uş gibi davranıyor. H uzursuz. Örtü
nün üzerinde bir şey ler aranan elini tutuyorum . H ollandaca mı. Al
m anca m ı? O turun, dediğini anlıyorum , am a bedenine bağlı bunca
hortum ve kontol aygıtı arasında oturm anın sözü bile edileme2,
D an iel’den gö rd ü ğ ü m gibi yanaklarını okşuyorum , h o şn u tlu k la1?
çekiyor. K onuşuyorum . D aniel’den, E lias’dan, D avid'den b ah set
yorum . T anıdık isim ler onu rahatlatıyor gibi. İsv içre’ye gittikler1111
100
anlatıyorum, sonra ikinci kez ve sonra bir kez daha anlatıyorum .
Bu acayip, b om boş yaz haftalarında D an iel’den söz etm ek, adım
e y l e m e k , on u n annesi olan bu yaşlı kadının karşısın d a adını
vüksek sesle tekrarlam ak iyi geliyor. O na iğne yapm ak üzere içeri-
vebir hem şire giriyor. H em şire D an iel’in annesinin yaz sıcağında
jiınııdığı örtü y ü çekiyor. D öndürülm esini protesto ed iy o r D ani-
el’jn annesi, yüksek sesle şikâyet etm eye b aşlıy o r ve yüzüne kız-
eln bir ifade yerleşiyor.
Ama personel onu hayatta tutm akla görevlendirilm iş ve bunu
yapıyorlar da.
Bedeni s a n , mavi lekelerle dolu bir savaş alanı, cildi bir iğne
denlik gibi delik deşik, b ir türlü iyileşm eyen iğne delikleriyle
dolu. H em şire başını sallıyor, bu sefer iğneyi nereye batıracak.
Bakın, diy o r bana, ve ödem leri gösteriyor, iğnenin battığı yerden
hemen sıvı sızıyor.
Daniel’in annesi tekrar sakin uzanıyor ve sonra birdenbire zihni
tamamen açık h o rtu m lan çekm eye başlıyor. H em en engelliyorlar,
iyisi mi bırak, diyorum , yapm asan daha iyi, ve elini tutuyorum , du
daklarını ıslatm ak ve salyasını silm ek için bir m endil alıyorum .
Ah, diyor ve gözünü yum uyor. Sakinlik içinde yanında oturuyo
rum.
101
üzerinde A m sterdam lı kadınların arasına saklanm ayı tercih ediyo
rum.
Y anında elm alı pasta ve krem ayla kahvelerini içm eye başla
m ış bir grup insanın y ak ın ın d a bir şezlong buluyorum . İkinci şez
longu biraz uzağa itiyorum ve araya bir sehpa yerleştiriyorum
Bunu yapm ayı son unuttu ğ u m d a yanım dan gelen ağır soluk alış
larla uyanm ış ve hiç tan ım ad ığ ım bir adam la neredeyse çift kişi,
lik bir yatakta y atar gibi olduğum u görm üştüm .
Fakat bu kez h u zursuzluktan kurtulam ıyorum , konuşm a sesle
rini uzaklaştıran h afif esinti ve norm alde beni b ir trans haline
sokan d algaların sesi şim di içim de bir şeyleri uyandırıyor. Beni
bu kadım g erg inleştiren nedir, bu hafif huzursuzluk ve özlem karı
şım ı m ı? E şy alarım ı to p lay ıp dönüş trenine binm eyi ve yeni ar
kadaşım ı ziyaret etm eyi kararlaştırıyorum . D a n ie l’in annesi.
Hâlâ yoğun bakım da. Hava sıcak geliyor. H afifçe inliyor. Tek
gözünde panik görülüyor. Beni gördüğüne sevindiğini düşünüyo
rum . Kendi k endine b ir şeyler m ırıldanıyor, tekrar uykuya dala
cak m ış gibi g ö rü n ü y o r, sonra bir anda açılıyor, inliyor, korkulu.
İnce kollarını bana doğru uzatıyor; beyaz cildin üzerinde çiller ve
yara yerleriy le dolu yaşlı kollar. Onu tutup konuşuyorum , iyisin,
iyisin, onu rahatlatır gibi olan isim leri tekrarlıyorum : Daniel,
D avid, E lias. A klım a ne gelirse anlatıyorum . İyisin, endişelenme
ne gerek yok, her şey yolunda. D aniel iyi. Ben onunla ilgileniyo
rum . R ahatla, rahatla artık, yeterince çektin, şim di kaygılanmana
gerek yok. Y ine kendinden geçiyor. Y anakları kızarm ış, alnındaki
teri siliyorum . E lim i bırakm ıyor.
Yatağı düzeltm ek ve ateşini ölçm ek için hem şire geliyor. Da-
n iel’in annesi hom urdanıyor. H em şire onunla tatlı konuşuyor,
dostane, am a sanki bir sağıra hitap eder gibi bağırarak. Bu akşı**11
oğlunuz İsv içre’den dönüyor, ne güzel değil mi? T elefon edip
akşam b u ray a dö n m ü ş olacağını söyledi.
Çok korkuyorum . D aniel geri mi dönüyor, ondan gelmesin* 011
istediler? A ileden o lm adığım ortaya çıktıktan sonra bana Da*11'
e l'in annesinin durum u hakkında bilgi verm iyorlar. D aniel onlad‘l
ne konuştu.
O tobüsle eve dönüyorum . M uhtem elen ben bugün kumsaldı*)
102
kenDaniel sabah bana telefon etm iştir. Gece 2 2 'y e doğru sınırdan
telefon ediyor. Ö ğrendim , diyorum , hem şire anlattı. Y alnız mı
voksa ço cu k larla ya da D o rian ’la mı geldiğini, veya hepsinin orada
jttı kaldığını sorm aya cesaret edem iyorum . A m a o kendiliğinden
anlatıyor. Ç o cu k lar arabada oturuyor, daha önce hiç olm adıkları
kadar uslu ve an lay ışlı, yol boyunca neredeyse hiç durm am ı iste
mediler ve içlerinden cola dilenen de olm adı. D orian daha sonra
uçakla d önm ek üzere kaldı, A vrupa’da bir yerde bir arkadaşını zi
yaret edecek.
Eğer senin için uygunsa birkaç saate kadar sende olurum , diyor
Daniel. Ç o cu k ları annelerine bırakacağım . S ende kalabilir m iyim ?
103
derecede giderek daha fazla kendi içine çekilm iş gibi görünüyor
G örüyor m usun, yen id en ne kadar gençleşti, diyor Daniel. Bu
doğru. Son günlerde ö d em ler kayboldu, şişlikler indi, yüzünün de
risi bir bebeğinki gibi gergin ve pürüzsüz, yanakları pem be ve yu
m uşak parlıyor. Sanki her geçen gün küçülüp gençleşiyor gibi
diyor D aniel.
Son g ünlerde D aniel yas tutuyor. Bu kolay taşınan bir acı, iniş
çık ışlar ve eziy et yok. V edalaşm a ço k tan d ır başladı, artık açıkla
nacak b ir şey yok, esk i öfkeler, elden kaçan fırsatlardan duyulan
acı ve söze dök ü lm ey en suçlam alar yok. D urum sakin. Ama ah,
birkaç yıl daha y aşayam ayacak olm ası yine de acı veriyor. Onu
birkaç yıl daha tutab ilm ey i çok isterdim , diyor D aniel. Yaşamı bo
yunca sevinçleri o k ad ar az oldu ki. V e şim di ona gösterilen bütün
bu ihtim am , mal olacağı onca paranın acıklı yanı ne biliyor
m usun, bu p aray a d ah a gençken sahip olsaydı o k adar ağır çalış
m ak zorunda o lm ay acak , daha az sıkıntı çekecek ve belki bu kadar
y ıp ran m ış o lm ay acak tı.
Z iyaretlerin arasın d a yüzm eye ya da sahilde yem ek yem eye gi
diyoruz. Y a da b ir y iy ecek sepeti ve bir şişe şarap alıyorum , has
tanenin çok u zağında olm ay an güllerin açtığı ve baştan çıkancı
b ir koku yaydığı su k ıy ısın d a herhangi bir y ere gidiyoruz.
Salı öğleden sonra. Z iyaret saatinde yine hastaneye gidiyoruz.
H âlâ aynı sıcak yaz havası hâkim . A rtık D aniel o n u n la konuşur
ken tek gözünü açın ıy o r, kollarını ve yanaklarını okşadığında
artık kıpırdam ıyor. S adece her yeni soluk için verdiği mücadeleyi
izliyoruz. T ek rar ayrılıyoruz. K oridorda geri dönüyorum ve Danı-
e l'i kapının ağ zın d a d u rm u ş annesine bakarken görüyorum , beyaz
b ir çarşafın altın d a k ü çü k b ir şekil, küçücük bir yaşam kıvılcımı
sadece. B eyaz bir m ekânın içinde, öylece duruşunu seyrediyorum.
Bu sadece bir an ve b u n a rağm en sonsuzluk kadar uzun geliyor-
Ü zerindeki mavi çizg ili tişört, açık m avi, koyu mavi ve beyaz,
orada durup hareketsiz annesini seyredişi, kendisini dünyaya gso-
ren bedenle vedalaşm ası ağ tabakam da keskin hatlarla çiziliyor.
Ertesi gün D aniel tek başına tekrar hastaneye gittiğinde doktor
başsağlığı diliy o r. D an iel beni arıyor. Ö lm üş, diyor, bu s a b a h
erken.
104
G üneş deli gibi parlıyor. E trafım ızda su şıp ırtıları, ço cu k ses
leri. onları çağ ıran anne babalar. İnsanlar bir şeyler yiyor, ya da
öpüşüp k o k laşıy o r. Y aşam ın bu hareketliliği içinde birisi sessizce
çekip gitti, fazla b ir telaş olm adan.
Şimdi b ir y etim sin , diyorum D anieF e.
Evet, diy o r, gözlerinin nem lendiğini görüyorum , ben şim di bir
yetimim.
105
XIV
106
mümkün değil ve D avid kendisini yine güneş şem siyesinin altın
daki küçük b ir dairenin içinde hapsolm uş görüyor. D iğer iki çadı
rın arasına sık ışıp kalm ış b ir y er b u luyoruz ça d ır kurm ak için,
bizim çadırın ipleri kom şu çadırın ipleriyle kesişiyor. N e olacağı
nı biliyorum . Sabah k ahvaltıda kom şum uzun sabah ereksiyonuııu
mayosunun için d e saklam aya çalışm asını görm ek zorunda kalaca
ğız. tokat y iy en çocukların haykırışım din ley eceğ iz.
107
D u şta vücu tlarım ızd ak i kloru yıkayıp, aynı sosyalizasyon sü
recinin son ürün lerin in kafaları hafiften h oşlaşm aya başlam ış du
rum da oturdukları bahçe kafeteryasında yetişkinlerin yanına otu
ruyoruz. T acizler burada da devam ediyor, am a bu kez sözel
olarak. Şaka süsü altın d a gizli düşm anlık: “E rkeklere ihtiyacı ol
m ayan bir kadın olarak biram kendin de alabilirsin,” diyor bir
adam . G evap: “Ben sadece bara bakan kadına göz koyduğunu dü
şünm üştüm . Y oksa seni görm ek istem iyor m u? Eh artık yavaş
yavaş göbekleniyorsun, öyle değil mi, hem kafanda da yeterince
saç olduğu söylenem ez. Benim yanında olm am a şü k ret.” Gülüşü
yorlar, am a ku lağ a p ek neşeli gelm iyor. B ara açılan kapıya düşen
ışıkta bir erk ek bedeni beliriyor, daha onun elinde iki kadeh beyaz
şarapla gelen D aniel o lduğunu anlam adan karnım da yine istek
alevleri tutuşuyor.
Benim için en çekici insan sensin, diyorum D aniel’e.
Ç ok yerinde, d iy o r D aniel. Ben de senden çok hoşlanıyorum
çünkü.
Kirli kum ların üzerindeki havlularım ızda oturup göle bakıyo
ruz. Su daha bu kadar kirli değilken burada M artha ile oturuyor
dum . O sıralar ilişk im izd ek i ilk ince çatlakların görünm eye başla
dığını çok iyi hatırlıy o ru m , am a bunlarla yalnız başa çıkmaya
çalıştığım ı da h atırlıy o ru m . D anielT e, birb irim izi tanıdığım ız bir
kaç yıl içinde M artha ile beraber olduğum uz onca yıl ettiğimizden
daha fazla kavga ettik. F akat sonuna kadar götürdüğüm üz her ça
tışkı, ortak tarihim izin tem ellerini zedelem ekten ziyade sağlam
laştırıy o r sanki.
108
Sa n ırım , a r tık b ir daha d ü ze le m e y e c e ğ in i g erç ek a nla m d a il k k e z
P o rte k iz’ de a n la d ım . M a rth a ’ n ın s ı r t a ğ rıla rı ç e k tiğ i o o la y lı t a t il
de.
Portekiz. Y o la devam ediyoruz, M artha ile ikim iz, sahilde bir
köye giriyoruz. Ç adırım ızı kıyıdan çok uzak olm ayan bir yere ku
ruyoruz. Y o lculuğun başındakinden daha sakinim . D aniel’i dü
şündüğümde b ed en im d en geçen harlı ateş neyse ki kısık bir ateşe
dönüştü. H er şeyi sakinleşm eye bırakm ak belki de o kadar m an
tıksız değil, d iy e düşünüyorum , y oksa yine ters gidecek.
Zam anın ço ğunu M artha ile kum salda yatarak geçiriyoruz. T u
rist az, sular y ü k selin ce ve güneş in diğinde güneşin bir bölüm ünü
de kayaların gölgesi kaplayınca daha da küçülen kum saldakilerin
çoğu P ortekizliler. B irbirim ize biraz daha yaklaşıyoruz, çocuklar
koşarken havlum un üzerine b asıyorlar, yanım da yatan iri yarı ka
dının ayaklan neredeyse kitabım ın üzerine çıkacak.
Bir trans hali içindeyim , g ünler birbirine geçerek akıp gidiyor.
Kayaların ü zerin d ek i restorandan bir iple aşağı sarkıttıkları kena
rında çıngırak asılı küçük sepete daha öğle saatinde birkaç Escudo
koyup k a rşılığ ın d a bir şişe soğuk beyaz şarap alıyorum . M artha
da benimle b irlikte içiyor, am a ben daha fazla içiyorum . G ördüğü
müz şeylerin, ne y ap acağ ım ız ve ne yiyeceğim izin dışında birb iri
mizle pek az konuşuyoruz, fakat bu olağandışı b ir durum değil,
daha önce de sık sık olan bir şey. Y olculuğum uzun başında Paul,
Daniel ve ilişk im iz hakkında yap tığ ım ız k onuşm alara da bir daha
dönmüyoruz. N e M artha, ne de ben. Z aten konuşacak ne var ki,
nasıl devam edeceğini daha kendim iz de bilm iyoruz. Y anım da
yatan M a rth a'y a yıllardan beri tanıdığım profiline bakıyorum , saç
arının nasıl y av a ş yavaş ağardığını ben de izledim . İçinde olup
bitenleri g erçekten biliyor m uyum ? Ne kadar zam andır böyle yan
yana am a birb irim ize neredeyse teğet yaşıyoruz? B irbirim ize do
lanm am am ız, her birim izin diğerini kendi düşüncelerine bırakm a-
düşüncelerim izi çok az paylaşm am ız M a rth a ’nın rahatına d ü ş
künlüğünden m i, yoksa benim kinden m i? Bu benim için uygundu,
ydlarca benden çok az şey talep eden bir ilişki. R ahatlık veren
^ k a n l ı k l a r , yo lcu lu k lard a rahat b ir arkadaşlık. B irbirim iz için
.vernek p işirm ek ten hoşlanıyoruz. B irlikte yolculuk etm ekten hoş-
109
lam yorıız. Peki ya ö tesi? B elirsiz bir düş kırıklığı duygusuna aşi
nayım , bunu sık sık yaşadım . A m a her defasında kendim e, uZUn
y ıllar süren bir ilişkide ilk tutkular bitince geriye kalan bu. diyo
rum. M em nun ol, kızım . Y oksa yine o bildiğin, şiddetli olmakla
b irlikte sonuçsuz olan ve çok çabuk biten acılı ve yıkıcı ilişkileri
mi istiyorsun? Hem g ittikçe gençleşm iyorsun.
Y ukarıda k ayaların üzerindeki restoranda tabaklarımızda
m idye ve iyice d ö v ü lm ü ş b ıldırcınlar, M artha ile bir düşüncemi
daha p aylaşıyorum . K endim i k ısırlaştırtm ak istiyorum . D aha iki
haftalık heteroseksüellikten sonra böyle ciddi kararlar alm akla çok
ileri gittiğim i düşünüp d üşünm ediğini anlam ak için M artha’ya ba
kıyorum , am a çok sakin ve m antıklı davranıyor. K endi bedeninin
sorum luluğunu kendin üstlenm en elbette daha iyi, diyor. Hem bu
konuda o rtalıkta d önen baştan savm a tavırları da eskiden beri iyi
biliyor. B irbirim ize bu iş için uygun jin ek o lo g lar hakkındaki bilgi
lerim izi aktarıyoruz. M a rth a’ııınki iyi, bir kadın. D aha P aul'le ev
liyken M a rth a’yı o kısırlaştırm ış. El ele tutuşup ona gidelim mi,
diye öneriyorum . Bir keresinde doktorum , hangi korunm a yönte
mini k ulladığım ı so rd u ğ u n d a, kız arkadaşını kendisini kısırlaştır
dı, diye cevap verişim i hatırlayıp gülüyoruz. B astırılm ış kıskanç
lık ya da huzursuzluk izleri var mı diye ona bakıyorum . Kendimi
onun için değil, D aniel yüzünden kısırlaştırtm ak istediğim belli
çünkü. A m a bir şey görem iyorum , hiçbir şey. Hiç aldırm ıyor mu?
Y oksa gerçekten o layları aştı m ı? K ayalıklar boyunca sahilde kısa
bir yürüyüş yaparken elini tutuyorum . H ava çabuk kararıyor ve
hem en soğuyor. M arth a üşüyor. Sırtına dikkat etm elisin, diyorum-
Bizden sonra restoran ışıklarını yakıyor, bir dizi sarı dörtgen. Bu.
denizi daha da ürkütücü gösteriyor. Sonra çadırda bir kez daha se
vişiyoruz, dostça, bildik bir duyguyla ve kom şular yüzünden seS"
sizce.
110
rtız. M artha y etişe m iy o r ve ıslanıyor. K uru b ir şeyler giym en için
eeri dönsek d ah a iyi değil mi, diyorum . O m uzlarını silkiyor. K en
esine an n elik edilm esinden hoşlanm ıyor. A m a sonra bir yerde
o t u r u p y em ek y ediğim izde sırt ağrısının yeniden başladığından
yakınıyor. O n a d ah a sıcak tutan kendi kazağım ı veriyorum .
112
idiyor m uyum diye dönüp bakm ıyor. Bir evin içinde kayboluyor,
tereddütle takip ederek bir m utfağa giriyorum . K ırk yaşların-
ja bjr kadın o rtay a çıkıyor. İngilizce konuşuyor. Joaquim onu
»österiyor. K uşku içinde ne istediğim i anlatıyorum . K adına reçe
l l e am pulleri gösteriyorum ve Jo aq uim ’e günde bir kez kam p ye-
nne gelip M a rth a’ya iğne yapıp yapam ayacağını sorm asını rica
ediyorum . Jo aq u im başını sallıyor. A nladığını gösterm ek için kat
lanmış bir örtü n ü n içinden bakır bir kutu çıkarıyor, içinde Birinci
Dilnya S av aşı’ ndan kalm a gibi görünen bir şırınga var. T itreyen
elleriyle p am u k tom an n ı ve alkol dolu küçük bir şişeyi gösteriyor.
Üç, dört gün sonra d a M a rth a’mn durum u iyileşm edi. İğnelerin
faydası yok. Joaquim başını sallıyor. B ir kez daha P au l’ü aramay1
denesek mi? M artha çektiği ağrı ve uykusuz gecelerden bitk10-
O nca kendim i d idikleyişim den sonra bende de pek hal yok. Son
günlerde iki saatten fazla uyuyabildiğim gece olm adı. Birl'kte
çözüm bulam ad ığ ım ız b ir durum a M a rth a’nın eski kocasını kahS
iırm ak ikim izin de hoşu n a gitm iyor. Ç ok daha önce, M artha da
114
h a re k e t ed eb ilecek durum dayken buradan ayrılm alıydık, diyoruz
şimdi. A m a so n u çta bu kadar kötü olacağım nereden bilecektik.
Hiç o lm azsa eh liyet sınavını verm iş olsaydım , M artha arka
koltukta y atar ben de arabayı kullanırdım .
A klım ıza b aşk a b ir seçenek gelm iyor. M a rth a’m n doğru dürüst
bir yatakta, y ak ın ın d a bir d o k to rla tekrar sağlığına kavuşabilm esi
için bizi b u rad an alm asını rica etm ek üzere günlerce M artha’nın
EsoriPde bir y erlerd e olm ası gereken bir arkadaşını telefonla bul
maya çalışıy o ru m . F akat kam pingin telefonundan M a rth a’nın bir
kâğıda yazıp b an a verdiği num arayla bağlantı kurm aya başardı
ğını her seferin d e gittikçe daha fazla um utsuzluk belirtisi gösteren
bir ses telefo n a çıkarak S ab in e’nin orada olm adığını söylüyor. Sa-
bine’nin d ah a g elecek m i, gelip gitm iş mi olduğunu, ya d a onu ta
nıyıp tanım adıklarını anlayam ıyorum . P aul’ü ve otom obil kulübü
nün yurtdışı servisini aram aya k arar veriyoruz. F akat o gün
kampingdeki telefo n çalışm ıyor. A rızanın saatlerce sürm esine
Portekizliler alışk ın . A m a ben değilim . K am ping m üdürü santrali
bulabilmek için sonuçsuz b ir şekilde telefonda uğraşırken ben ö f
keden p atlayacak gibi oluyorum . K öye, postaneye gidiyorum .
Fakat orada d a bağlantı kurm ak m üm kün olm uyor.
Çadıra d ö n d ü k ten sonra M artha ile oturup düşünüyoruz. O
halde P aul’e b ir telgraf, am a bu arada postane de kapandı. Ertesi
gün postaneye g ittiğim de greve çıktıklarını ve telg raf kabul edil
mediğini öğreniyorum .
Portekizce olduğunu um duğum bir dilde, hasta, hasta, diye ba
ğırıyorum. A m a gişedeki adam bana alayla bakıyor. Ben hiç de
hasta görünm üyorum . O rtalıkta bağıran başka insanlar da var.
Bugün ö ğleden sonra telefon, diyor. A m a öğleden sonra gidip
Lahey’deki telefo n num arasını adam a uzattığım da uzun süre reh-
tare baktıktan sonra num arayı bana geri veriyor. N um ara doğru
‘feğil, diyor, artık öfkeden n eredeyse çıldırm ak üzereyim . D aha
dün telefon ettim , lanet olsun, siz num arayı b ir çevirin. A klım a
mhberde L ah ey yerine eski karşılığı s-G rav en h ag e’nin bulunabile
n i gibi h arik a bir Fikir gelene kadar adam kafasını sallayıp duru-
^0r- Sonra deliy m işim gibi bana bakıyor, yabancı ne olacak, ve
Suturlu ve tem kinli bir tavırla num arayı çeviriyor. H ollandaca ko-
115
nuşaıı ince, kesik bir ses, turistlere yardım servisi. N eredeyse ağla
yacağım . A m a ona durum u anlatm ayı başarıyorum . M artha’nın si
gortasının num arasını, ve ulaşm ayı b aşaram adığım P au l’ün nu
m arasını veriyorum . D oktordan bir belge alm anız gerekiyor, yoksa
M arth a’yı nakledem ezsiniz, diyorlar. K am pingin telefonunu bili
yorlar, yarın beni arayacaklar. Bu arada ben doktordan onay belse-
si alm aya çalınacağım , o n lar da P au l’ü arayacaklar.
Ateşli görünen, hatta zam an zam an hayal g örür gibi olan Mart-
h a’ya, her şey y oluna g irecek, diyorum . O na biraz m eyve soyup
küçük küçük kesiyorum . H em en hem en bütün bedeni acıyor,
boynu, kalbi. T ek rar b ir am bulans bulm aya çalışayım mı? Kafası
nı sallıyor, hayır, b ir daha öyle bir dehşet yolculuğu istemiyor.
Neyi olduğunu bilm iyoruz. F azla hareket etm esi belki de tehlikeli
dir. F akat ertesi gün otom obil kulübünden telefon geliyor, bu arada
Paul de durum u ö ğ ren m iş olm alı. M artha uyuyor. D ışarıda çadı
rın önünde oturuyorum ve kendim e bir V ino V erde dolduruyorum,
bir bardak ve bir b ardak daha. Bugün sadece her şeyin yolunda
gidip gitm eyeceğini bek lem ek ten başka yapabileceğim bir şey
yok nasılsa. G özyaşları yanaklarım dan yuvarlanıyor. Acı çeken
ben değil M artha olduğu için ve onu huzursuz etm ek istemediğim
için b astırdığım g ö zy aşları. O na sa kinleşm esini, her şeyin tekrar
düzeleceğini söyledim . E ğer başka hiçbir şey olm azsa Paul ya da
acil servis bizi b uradan alır, bizi burada bırakacak değiller, öyle
bile olsa ben kendim g id er M arinha G ran d e'd en doktor getiririm.
C anlı ve neşeli o lm ay a çalışıyorum , am a uykusuz geçen geceler
son iyim serliğim i de alıp götürüyor. H ayaller görüyorum -Martha
ö lü y o r ve kim se parm ağ ın ı kıpırdatm ıyor. Burası herkesin acıma
duyduğu, am a kim sen in yardım etm ediği, telefonların ç a l ı ş m a d ı
ğı, postanenin her an kapanabildiği, taksi bulunm ayan, doktorların
gelm ediği yoksul b ir ülke. A rtık kam pın m üdürü de daha benıh*
geldiğim i g örür görm ez ortalıktan kaybolm aya bakıyor. Ben daim*
bir şeyler isteyen, telefonu gösteren, elinde her seferinde yeni bir
kâğıt ve yeni bir num arayla gelen ayaklı bir felaketim . Ara sıra g1'
116
fjşte oturan v e biraz İn g ilizce konuşan kadın ne zam an ay rılacağı
mızı soruyor. E ğ e r hem en yardım g elm ezse kışa, diyorum .
117
XV
118
Tekrar y en i b ir yola sap tığ ım ızda D aniel, başım ıza bir şey
g e lm e ihtim ali yok, diyor, ne yol gösteren bir tabela, ne yol sorabi
le c e ğ im iz biri var. D ep o dolu. Biz de doluyuz, yiyip içtik. Y anı
mızda bir k itap d a var.
Hem de k en d im izi kısırlaştırm ış b ulunuyoruz, diyor D aniel.
Fakat son u n d a u zakta koyu yeşiller arasında evlerin üzerine ya
pıştırılmış g ib i göründüğü dik b ir kayalık görüyoruz. Bu P reggio
olmalı. T ep ey e doğru son keskin viraj, araba son gücüyle bunu da
atlatıyor. U y k u y a dalm ış b ir köy m eydanı, ertafı yüksek ağaçlarla
çevrili, boş san d aly elerd en birinin altında yatan hırıltılı bir köpek.
Bir kedi ürkek ürkek, evlere sürünerek gidiyor. Daniel m otoru ka
patıp da sessizlik üzerim ize y ayıldığında b ir film in fon müziği
gibi bir piy an o n u n h afif tınılarını duyuyoruz. Schum ann. Ses kili
seden g eliyor olm alı. D aniel ağır yeşil kapıya dayanıyor ve kapı
açıldığında sen d eley erek içeri giriyor.
Mermer ve taş. Y an şahında bir zangoç oturuyor, m asaya yas
lanmış b aşın ı k o lların a day am ış uyuyor. K ilisenin büyük
mekânında B ay an B .'n in babası bir kuyruklu piyanonun başında
çalıyor. G örü n ü şü bir piy an istte olm ası gerektiği gibi, dağınık saç
lar, ellerim izi sıkan elleri b ir zanaatkarın elleri, g özlerinde hüzün.
Bizi köy m eydanındaki küçük b ir kahveye götürüyor, lim onlu
gazoz ve m inik fincanlarda espresso içiyoruz, sonra özür diliyor,
Bu akşamki k o n se r için daha çalışm ası gerekiyor.
D aniel’in eski karısı, D av id ’le E lias’ın annesi E sther, erkek ar
kadaşıyla b irlik te y u k arıd a köyde kalıyor. Bu akşam o n lar da ge
lecek ve biz d e artık E liasT a B ayan B .’nin kaldıkları kam pingin
yerini öğren d ik , k o n ser için onları alacağız.
Gölün bu kıyısı daha sakin ve tem iz. Y abancılar az, hem en
hemen sadece İtalyanlar var. G ündüzleri dondurm a ve espresso da
satan tek b ir k ü çü k lokanta var. Oyun otom atları ve bir yığın ekran
°Vunu var, b unların D av id ’in bize bağım lı olduğu son günlerde ta
lihini biraz o lsu n renklendirebileceğini düşünüyoruz. K um sala
oturup b ir y erlerd e E lias’ı gö reb ilir m iyiz diye etrafım ıza bakınır-
*en onun tam o sırad a d algalardan sıyrılıp a ğ ır ağ ır geniş, durgun
Suda süzüldüğünü görüyoruz. G enç tanrılar. E lias, uzun boylu, on
okuz yaşında. B ayan B. ufak tefek, daha dolgun, bir su sam uru
119
nun parlak cildine ve babasının - o kadar hüzünlü olm asa bile-
kara gözlerine sahip. Bizi gördüklerine seviniyorlar. Çünkü yjne
para b ollaşıyor, gelişim izi büyük boy cola şişeleriy le kutluyoruz
ve hem en birlikte p izza yem eğe gidiyoruz. A m a hepsi bu değil
Daniel oğullarını seviyor. A rlık oğullarını seven babaların sayısı
artıyor, am a ben sevgiden Daniel kadar ışıldayabilen bir erkeği ve
babasını E lias kadar teklifsiz öpen on dokuz yaşındaki bir oğlanı
çok az gördüm .
C ola ve dondurm a alm aya giden E lias’ın arkasından bakarken
D aniel bana gururla, yakışıklı değil mi, diyor.
A rabayla geri d ö nüyoruz. R üzgâr hızıyla eşyalarım ızı topluyo
ruz. D av id 'i, kardeşini ve annesini göreceği hevesi ve kendisini
bekleyen ekran o y u n larıy la biraz neşelendirm eye çalışıyoruz.
Hangi m arka, diye soruyor, m utlaka A tari’dir, hiçbir işe yaramaz.
A m a biz m arkasına d ik k at etm em işiz.
Köy m eydanı konserden bir saat önce bir toplantı alanı gibi görü
nüyor. Biz vard ığ ım ızd a E sther ile erkek arkadaşının daha önce
den gelm iş olduklarını görüyoruz. E lias da o sırada B ayan B. ile
birlikte köşeden g örünüyor. B ayan B .’nin babasının birlikte oldu
ğu kadın d a bize k atılıy o r. S onra başka tanıdıkların da orada oldu
ğu anlaşılıyor, E lias’ın bir arkadaşının anne ve babası. Biraz me
safeli kalarak bütün bu karm aşık ilişkilere rağm en bir şeyler
an lam ay a çalışıy o rlar.
Ben E lias’ın annesiyim . diye E sther kendisini tanıtıyor. Ben
E lia s’ın babasının arkadaşıyım , diyorum ve E lias’ın annesinin
erkek arkadaşı da kendisini tanıtıyor. Ah, diyor adam , ve hepim2
bir arada böylesine neşeli, bu arada karısına bakıyor. Biz de ne
kadar eski k afalıy m ışız, sadece nişanlandık ve evlendik. Oh.
diyo r E sther, ben de b ir kere nişanlanm ıştım . E vet, sanırını be
nim le, d iy o r D aniel. K ilisenin çanları konserin başlayacağım
haber verip hepim iz sert sıralara dağılm adan önce E sther’in arka
daşı yörede yapılan şaraptan ve m adensuyıı alm aya gidiyor. Esl
iler ile arkadaşı bir tarafa oturuyor, D avid annesinin yanında. 0 a'
niel’le ben de öbür tarafa Elias ve Bayan B. ile birlikte oturuyofu2-
120
Schum am Tdan ilk tınılar, öğleyin köy m eydanının üzerinde
jalealananlarm aynısı duyulduğunda Daniel bana E sth er’in profili
ni cösteriyor. M üzik dinlerken ne kadar gençleştiğini görm elisin,
diyor. Onu g ö rüy o ru m , yüzü tüm üyle açık, yarı şehvetli, yan din
darca. Bunu tahayyül edebiliyorum .
D aniel’in g eçm işiy le karşılaşm ak, y aşam ın d a bir zam anlar
yer alm ış o lan , sö z arasında, ah, bir kere y aln ız kalm ıştık, g ü zel
di, ama hayır, b ir daha tekrarlam a isteği duym adım , diye onlarla
yanığını d a anlattığ ı k ad ın larla karşılaşm ak b an a zor gelm iyor.
Evet, o n u n la b iraz daha uzun sürm üştü, am a kocası bundan hoş
lanmamıştı san ırım . D an iel’in g eçm işindeki k a d ın la n gördüm ve
bir kez b irlikte olm ayı denediği yegâne erkeği de. Tam anlam ıyla
güzel değildi, diyor, gerçi hoşum a gitti, am a gerçek bir heyecan
değildi. V e ben D an iel’in gördüğünü görebilir m iyim diye ilgiyle
bakıyorum. B azen görüyorum , bazen görm üyorum . A m a hiçbir
zaman huzursuzluk uyanm ıyor, canavar uyanm ıyor. Yeni kadm la-
nn arkasından baktığını gördüğüm de de. O nunla gördüğüm üz
şeyler ü zerine, neyin güzel, neyin heyecan verici olduğu üzerine
konuşabiliyorum . B ir keresinde D aniel’in açık bir sp o r arabada
giden bir k ad ın a ilgiyle baktığını gördüm . Şim di arabayı mı izli
yorsun, kadını mı. d iy e soruyorum . A rabayı, diyor. Bu iyi, diyo
rum, o halde ben de kadınla ilgileneyim . D avid arka koltuktan, ço
cukları d üşünm eyi yine unuttunuz, diye bağırıyor. E ğer tıkınacak
bir şeyler v arsa bu işte ben de varım . H ayır, canavar ancak D orian
söz konusu o lu n ca uyanıyor.
Olayların gelişim i D o rian 'ı pek mutlu etm iyor. “ Y ürüm esi gere
kir" dü şüncesiyle büyüm üş olan biz cinsel devrim in çocukları eli
mizden geleni yapıyoruz. D aniel hastayken olanlar D orian’ın ho-
§una gitm em iş. B ana telefon ed iyor ve bir kere daha konuşm ak
■Çin sö zleşiyoruz.
Yine aynı c a fe ’d e oturuyoruz. B iraz D o rian ’ın şu sıra pek
Memnun olm adığı işi üzerine konuşuyoruz, benim yazm akta old u
ğum kitaptan söz ediyoruz, sonunda D orian, D an iel’in kısırlaşm a-
Sl özerine kon u şacak tık , diyene kadar.
121
Onun yorum u: D aniel onun evinde hasta yatarken beni dışarda
bırakm am ak için büyiik çaba gösterdiğini, D an iel’e bakabilmek
için işini ihm al ettiğ in i, her şeyin o kadar da kolay olm adığım
benim de an lay acağ ım a güvenm iş olduğunu ve buna rağm en Dani-
e l’in sonuçta hoşnut kalm adığını, benim de suçlam alarda bulundu
ğum u söylüyor.
Benim yorum um : D aniel hastalanır hastalanm az bana hemen
haber verm esini çok tak d ir ettiğim i, bana d a evine gitm e olanağı
tanım asının çok dostça b ir d avranış olduğunu, am a bana DaniePbı
d iğer sevgilisi gibi d av ranm adığını, o işe gitm ek zorunda olduğu
zam an yerini alacak bir çocuk bakıcısı m uam elesi gördüğüm duy
gusuna k apıldığım ı ve anlaşm ış o lduğum uz gibi evden bir saat
ayrılıp kütü p h an ey e g itm ey işin e çok kızdığım ı söylüyorum .
K ütüphane k apalıydı, diyor D orian.
K öşeb aşın d a b ir c a fé vardı, d iyorum acım asızca.
Geri dönebilir ve bizim le birlikte yem ek yiyebilirdin, diyor Do
rian. Sen y anım ızdayken D an iel’i görm ek bana yetm iyor, diyo
rum . Üç kişi b ir arada olm uyor. Seni incitm em ek için Daniel’in
elini tutm aya b ile cesaret edem iyorum .
S essizce b irb irim ize b akıyoruz, sonra yine bakışlarım ızı kaçı
rıyoruz.
B ilm iyorum , diyor D orian, her şeyin nezaket çerçevesi içinde
yürüm esi için g erçekten de elim den geleni yapıyorum . Evet, diyo
rum , ben de. İkinizin birbirinize verdiğiniz sözlere uym aya, bu
alandan uzak durm aya çalışıy o ru m .
Benim y erim e D aniel adım atm alıydı, diyor D orian. B u n la n
benim taşım am a izin verm em eliydi.
Daniel ölüm döşeğindeydi, diyorum . Bunu yapam azdı. Sadece
gözlerini yum up m üm kün o lduğunca uzaklaşm aya çalışmaktan
başka bir şey y ap acak hali yoktu.
B öyle bir durum da h asta olm am alıydı, diyor D orian.
N eyse ki bir kez d ah a k ısırlaştırılm ası söz konusu olmayacak-
diyorum . G ülüyoruz. G erilim biraz azalıyor. D o rian ’ı ilk kez kendi
evinde "B ayan L ieb erm an n ” olarak gördüğüm de ona tahammül
edem em iştim . A m a şim d i, k arşısın d a o tururken bu duygu kaybo
luyor. D an iel'in sevgilisi olm asaydı, benim arkadaşlarım dan bm
122
O zam an , bir keresinde ikim izin de katıldığı bir kadın
o la b ilir d i-
Ve sonra tatil. D orian hiçbir zam an hoşnut kalm ıyor. O nun Dani-
el’le yaptığı tatiller D an iel’in benim le yaptıklarının iki katı uzun
olsa da. L o ire ’deki rom antik tatilde D an iel’le yalnızdım . D orian’ın
lalilinde ç o c u k la r d a vardı, torbalar dolusu yiyecek taşıdı, çocuk
ların da h o şu n a gidebilecek gezinti p lan lan yaptı. A m a bu kendi
özgür seçim i değ il m iydi? Ben tatile çocuklarla çıkm aktan hoşnut
luk duyacağım ı b elirterek öneride bulunm am ış m ıydım ? A m a D o
rian D aniel’in çocuklarının y anında onun rolünü üstlenm em i ister
miydi? E lb e tte hayır. D o rian ’ı m utlu edecek bir çözüm olam azdı.
Tabii ki o lam azd ı.
123
A m a kolay değil elb ette. D o n an sadece biraz hassaslaşm ış değil
tam am en zıv an ad an çık m ış durum da. B enim konuşm am ın d a y a^
rarı yok, beni görm ek istem iyor. İlk haftalar şöyle böyle geçiy0r
am a D orian iyileşm iyor. G erginlik artıyor. D aniel, D o rian 'ı yatır
dıktan sonra sık sık b an a uğruyor, am a bütün o uzun süren akşam
ların u y k u su z lu k la n n ın acısı çık m aya başlıyor. A rtık hiçbir şeye
güvenem iyorum . Eski bir davranış biçim ini yeniden edinir gibi
yim , telefonun yanında bekliyorum , ya tesadüfen uğrarsa diye ûa-
n iel’i kaçırm am ak için evden dışan çıkm aya cesaret edemiyorum.
Ya da pazar günleri öylece oturup, D aniel yine D o rian ’a gittiği içjn
başlam ak üzere olan b ir d epresyona karşı m ücadele ediyorum.
Tam ben bir kadın ark ad aşım la akşam ı birlikte geçirm ek ve güzel
bir yere y em eğe gitm ek için sözleşiyorum , o sırada D aniel telefon
edip D o rian ’ın yoruld u ğ u n u , bana gelip gelem eyeceğini soruyor.
Ne dersin, eğ er yeterince önceden ayarlarsak yine bir hafta
sonu şeh ir d ışın a çık a m a z m ıyız, diyorum .
Y aşlanm ış ve y ıp ran m ış görünen D aniel, b ir bakarım , diyor.
Belki de yapm ak gerekiyor. Bu durum böyle devam edem ez. Dori
an yakında iyileşecek m i? D an iel’in iflas etm esi yakın mı? Yoksa
ben m i? N e zam an? N e düşüneceğim i bilem iyorum , diyorum
H ilde'ye. B ir an g eliy o r bu y ıpratm a savaşını yitireceğim i düşünü
yorum . Sonra kendi kendim e. Tanrım iki m utsuz kadının ortasında
b ir erkek, bu klasik d u ru m a nasıl düştüm , diye soruyorum . Soma
yine sonunda büyük b ir patırtı kopacağını ve bütün bu karışıklığa
son vereceğini d ü şü nüyorum . B ir başka an, hayır, diyorum bitme
si m üm kün değil. D aniel benden vazgeçm ez. Ben de ondan. Birisi
ni kaybetm em ek konusunda hiçbir zam an bu kadar kararlı olma
m ıştım .
124
ed iy o ru z, n ered e kalm ışlık ?
Sen yap tık larım anlatıyorsun ve konuşm a doğal olarak tekrar
Dorian'a geliyor. D orian, diyorsun sanki laf arasında söyler gibi,
bugün pasaportum u elim e verdi, belki seni de ilgilendirir. Soluğu
mu tutup k ahvem deki sütü k arıştırıyorum . S ana bakıyorum . Ç ok
üzüldün m ü, senin için kötü oldu m u? H enüz bilm iyorum , diyor
sun. Belki de en iyisi bu. B ilm iyorum .
Yarın tek rar geri dönm eyecek m i, diye soruyorum .
Bunu d a bilm iyorum , diyor D aniel. Ö nce resim leri bir görsek
nasıl olur?
Resim lere b akıyoruz. H er birim iz kendi başına, am a aynı
mekânda. D ikkatim i D an iel’in yüzünden kayan duygular skalasın-
dan başka b ir yere y ö n elteb ilm ek güzel, rahatlatıcı. P işm anlık?
Acıma? R ah atlam a? Suçluluk?
Ya ben ne hissediyorum ? Z afer duygusu değil. A m a D orian’ın
kararından vazgeçm em esini ve bunun D aniel’i yeniden kazanm ak
için bir girişim o lm am asını çok derinden istiyorum .
Ve şim di ö n ü m ü zd e uzanan olasılıkları düşündüğüm de, rahat
sız edilm eyeceğim iz hafta so n lan , D aniel D orian’la birlikte gitti
ğinde her şey in yine d eğişebileceği korkusunun olm am ası, D ani-
el’e telefon açtığ ım d a gerginleşm em ek, sesindeki m esafelilikten
Dorian’ın o rad a olduğunu anlam a korkusunun kalm am ası... D ani-
el'in, “Seni y arın ararım , şu an d a durum pek uygun değil” deyişi
hâlâ içimi acıtıyor. E ğer g erçekten böyle olacağını farz edersek
bastırmaya çalıştığ ım b üyük b ir sevinç kabarcığı karnım da bir
yerlerde p atlıy o r. B öylesine sevinm eyi yakışıksız buluyorum . Y a
kışıksız, çü n k ü bütün bu h ikâyede üstlediğim rolden pek gurur
duymuyorum. M arth a’mn g itm esine göz yum m am zordu. Şimdi
Dorian’ın başına g elen ler zor. O nun yerinde olan insanın kendisi
ni nasıl hissedeceğini gayet iyi biliyorum , bunu kendim de ne
kadar çok y aşad ım .
D aniel’i şim di dikkatli olm am ız konusunda uyarıyorum .
Çünkii bu sanki çok olağ an m ış gibi önüm üzde açılan alana birlik-
le dalıyoruz. C anım ız istediği zam an birlikte yatabilm e lüksü,
ü?un hafta so n la n . H aftalar öncesinden titiz planlar yapm ak zorun-
kalm adan A ntw erpen ya da Paris trenine binebilm ek. B ütün o
125
gerilim ler ve b ir yığın m üşkül konuşm a artık yok. V e sürekli pu.
suda bekleyen krizler yok.
E ğer D orian geri dönerse ne yaparsın, diye soruyorum Dani-
e l’e. B ilm iyorum , diyor, olursa göreceğiz.
F akat bu pek rahatlatıcı bir yanıt değil, acaba ben o zam an geri
dönü ş y ap ab ilir m iyim ? Bu yıl dayandım , şöyle böyle, yapabile
ceğim in tam sınırında, bü y ü k b ir kararlılıkla, çünkü seni kaybet
m ek istem iyordum ve kendim e acım aktan m üm kün olduğunca ka
çınm ak istiyordum , çünkü sonuçta neye giriştiğim in farkındaydım.
Ne yapacağım ı artık b ilem ediğim de girdiğim depresyonlarla sana
yük olm adım ve sen de bunları kendine pek fazla sorun etmedin.
Çünkü en zor durum da olan D o rian’dı. B unu ben de kabul ediyor
dum . D urum u daha da tırm andırm ak, seni d aha fazla çekiştirmek,
zaten yeterince ağ ır olan baskıyı daha d a artırm ak istemiyordum.
A m a gerilem ek, b ir adım geri alm ak, ileri bir adım atm aktan çok
başka bir şey. B unu g erçekten yapabilir m iyim bilm iyorum .
G öreceğiz nasılsa, d iy o r D aniel, nasılsa göreceğiz. Ama za
m anla d u yduğum huzu rsu zlu k ve yanılm ış olm a korkusu yavaş
yavaş azalıyor. V e d ah a D an iel’in bana çıkaracağı bir hesap oldu
ğu, D o rian ’ın onu bırak m ış o lm asından beni suçlayacağı korkusu
kayboluyor.
126
I,er zam an b aşk a kız arkadaşları o lm asının, şim di bana da hiçbir
jöz verm ediği gibi, kız arkadaşlarının sayısının birden fazla olm a
yacağına söz verm em esinin, D orian’ın kendi üstlendiği bir risk o l
duğunu söy ley eb ilirim . Bunu daha önce hep yaptığım ı, durum zor
laşınca geri çekild iğ im i ve sonra böylelikle kurtulan evliliklerin
kısa bir y en id en can lam a süresinden sonra yine de dağıldığını söy
leyebilirim . D iğ er kadın için ayrıldığım eski sevgililerim e bir bak.
Bir tanesi b ile o zam anlar birlikte olduğu kadınla kalm adı. B ütün
Özürleri ve akılcı açıklam aları biliyorum , am a ne kadar doğru olsa
lar da so n u ç ta b ir şey değişm iyor. G eçerli olan tek şey benim Da-
niel’i istem em . A rtık zam an y itirm ek istem eyişim . Bu aşkın elim
den kaçm asın a izin verm eyeceğim .
Eğer, d iy o ru m D an iel’e, bir zam an gelir de benden bıkarsan,
can sıkıcı o lm ay a b aşlarsam , eğ er bir b aşkasını istersen lütfen
beni fazla ü zm e. B ana söyle. B ir saat içinde senin evindeki rafımı
boşaltmış, a n ah tarın ı geri verm iş ve ortadan kay b o lm u ş olurum .
Break m y heart, i f you must, but d o n ’t w aste m y tim e.'
127
XVI
T rasim ento gölü kabardı, fırtına var. N orm alde su sakin, mavi
yeşil yan sıy an b ir satıh , şim di k ay n ıy o r ve güneşte zeytin yeşili,
gölgede lim on yeşili pırıldıyor. D avid D aniel’ le birlikte A ssisi’ye
gitti, son gezinti. Ben okuyorum . Y üzüyorum , beyaz avuç içlerim
suyun içinde açık renk k u rb ağ a karınları gibi görünüyor. E lias ve
B ayan B. uğruyor, artık to p lan m aya başlam ışlar, onları yarın
trene bindireceğiz.
128
madıktan sonra fark ediyoruz. G ünlerden pazar. B urada dilim ler
halinde k eserek sattıkları biberiyeli kızarm ış dom uz eti, zeytin,
şeftali ve k arp u zd an oluşan bir yiyecek sepeti hazırlıyoruz. Bir
aşe C hianti. B ir çam o rm an ın d a p azar pikniklerini yapan İtalyan
aileler arasında k en d im ize yer arıyoruz. E trafta ço cu k lar koşturup
sürüttü y ap ıy o rlar, büyükanneler, d edeler sandalyelerde oturuyor,
anneler yiyecek paketlerini açm ak ve m asa örtülerini yaym akla
meşgul. H erkes y em eğ in i yeyip, kadınlar ortalığı toplayıp, erkek
ler de örtülerin y a d a şezlongların üzerine uzandıktan sonra orm an
sakinleşiyor. D aniel Me elim izde k itaplarım ız yan yana uzanıyoruz.
Şimdi geri d ö n d ü ğ ü m ü zd e artık D avid güneş şem siyesinin altında
bizi bekliyor o lm ay acak . D avid’in çadırın yanında oturan koyu
mavi huysuz silueti olm ay ın ca ortalık boş. Bugün ne yaptınız,
diye soran yok. M u tlak a yine bir m üzeye gitm iş ya da bir café’de
oturup şarap ve sig arillo içm işsinizdir. B undan ne anlıyorsunuz
sanki? Bize alkol ve nikotinin zararları üzerine söylevler çeken
kimse yok artık. B izim gençliğim izde anne babalarım ızdan kop
mak için alkol ve sigara k ullanm am ız gerekirdi, diye D avid’e açık
lamada bulunuyoruz. Sen bunu tersine çeviriyorsun, bizim ne
kadar kötü o ld u ğ u m u z üzerine söylevler veriyorsun. A m a siz hiç
kulak asm ıyorsunuz, diyor D avid sert bir tonla. Ç ok denetim siz ya
şıyorsunuz.
Bu kadar huysuz b ir yeniyetm eyle tatil yapm ayı sin ir bozucu bul
muyor m usun, d iy e soruyor D aniel. F akat ben D av id ’den genelde
feminizmden, ö zeld e benden şikâyetlerine ve dırd ırların a rağm en
hoşlanıyorum. B u b ir oyun, beni nereye kadar kışkırtabileceği ni
an!amak istiyor. V e ben de bizim ortam ım ızın onun için ne kadar
5,kıcı olab ileceğ in i görüyorum .
Aynı alışk an lık lar, aynı zevkler. T ekrar y atağa girip D av id ’in
°lniadığı şu k ısa zam anı sevişerek geçirelim m i? İkim iz aynı
‘mda m asalarda serin kadehlerin yanıp söndüğü bir café mi keşfe-
” m? A h, hayır, yine m i, diye sızlanıyor D avid, daha yeni içtiniz,
*anki biz d u rm adan don d u rm a dilenen çocuklarm ışız gibi. D aha
a*lvaltı biter b itm ez o turup şim di ne yiyeceğiz diye fik ir yürütm e-
130
burası k eşişhane. V e P isa 'd a geceleri koralleri ayakta söylem ek
jçjn nasıl uyan d ığ ın ı anlatıyor. Am a, diyor, sırtım ızda küçük bir
arkalık o lu y o rd u , hiç o lm azsa azıcık oturur gibi oluyorduk, am a
Allah k arşısın d a sanki ayakta d urur gibi görünüyorduk. Bu arka
lıklara m isericordia diyorlardı, m erham et.
131
Z aten geride pek fazla Yahudi de kalm adı, dem işsindir mutla
ka, diyor D aniel. B elki d e savaş Y ahudilere b ir şeyler öğretmek
için yapılm ad ı, dem iştim .
H essel, daha kısa bir sü re öncesine kadar K atolik dualarında
İsa ’nın çarm ıha g erilm esinden resm i olarak Y ahudi'lerin sorumlu
tutulduğunu anlatıy o r. B en cad ılan n uğradığı kovuşturm ayı, o za
m anlar kendi b astırılm ış içtepilerini nasıl k u rnazca toplum dışı ki
şilere y an sıttık ların ı anlatıyorum . İstek uyandıran bir kadın
hem en cadı dam gası yiyor. D aniel, üçüm üzden hiçbirinin engizis
yon karşısın d a b ir şansı olam azd ı, diyor. Bir Y ahudi, bir homo
seksüel ve fazla b ağ ım sız bir kadın. K âfirler. Toplum dışılar.
Bence, diyor D aniel H essel’e, sen daha cizvitken de inançsızdın.
Hessel gülüyor.
Y em ek geliyor. B enim dom ates ve reyhanla hazırlanm ış ma
karnam enfes, D aniel de kendi karidesli m akarnasını öve öve biti
rem iyor. H essel de m antarlı ve krem alı m akarnasının karşısında
zevkten baygın. H içb ir tadı kaçırm am ak için tabaklarım ızı ara
m ızda değiştiriyoruz. E ğ e r birisi yem eğe ölçüsüz b ir ilgi gösterirse
cizvitler buna ne diyorlar biliyor m usunuz, diye soruyor Hessel.
E ffusus sü p er cibos, tab ağ ın a akm ış, yem eğe fazla dalm ış. 0
zam an yine, pek ilgi gö sterm iy o rm uş gibi yapm alı. Bir şişe daha
şarap ısm arlıy o ru z.
Z am anım ız dold u , p ara tükendi. Geri dönm eliyiz, işler bekli
yor, faturalar, gündelik stres. D aniel bu düşüncelerle yine kararı
yor. Y olda, StradivariM erin çıkış yeri olan ve hâlâ iki G uarneri ve
iki A m ati'yi korudukları C rem o n a’da m ola verebiliriz.
G özden kaybolana k ad ar H essel'in arkasından en sallıyoruz.
H esabı bir çekle ö d em ek istediğim de çeki bayan Liebermann
adına h azırlıyorlar. E sk id en olsa hem en karşı çık ard ım , şimdi o
kadar kötü bulm uyorum .
132
XVII
Hollanda sın ırın ı g eçer geçm ez arabada bir tıkırtı başlıyor. Daniel
arabayı yol ü stü n d e b ir park yerine sokuyor. Y eniden gaz verdiği
mizde tıkırtı artıy o r, teh lik ey e işaret eden bir ses çıkıyor. Y anı
mızda park etm iş bir adam gelip durum a bakıyor. A raba tam ircisi
olduğunu öğren iy o ru z. A m a adam arabanın orasın a burasına bakıp
bazı vid alarla o ynadıktan sonra başını sallıyor. A rıza eksantrik
milinde, diyor. T am irciye gitm ek gerekir, çekici çağırın. Bozdur
duğum uz b ir avuç dolusu çeyrek G u ld en 'i yanım ıza alıp bir tele
fon kulübesi aram ak üzere yola koyulurken tam o sırada otom obil
kulübünün b ild ik sarı arabalarından birinin geçtiğini görüyoruz,
ö a n ie l tem p o su n u hızlandırıyor, bir süre sonra otom obil kulübü
nün arab asın d ak i adam da bize b aşıyla işaret ediyor. A dam , çekm e
133
servisini arayacağım , diyor, eğer şansınız varsa bir saat içinde bu
rada olurlar. Bu arada siz de bir kahve içm eye gidebilirsiniz.
Bizi arabayla b irlikte ev e götürecek olan çekici arabasında şo
förün yanına o tu rd u ğ u m u zd a saat geceyarısını geçm işti. Şoföre
b ir baktıktan sonra önce D an iel’e yol verdim , yolda sohbet etmek
ten hoşlanan can ay ak ın bir ayıcık. Ben yorgunum ve artık konuş
mak bile islem iyorum , am a D an iel'e yaslanm ış ondan gelen pa
m uklu kum aş kokusunu ve benim için bildik olan kendi
tanım lanm az kokusunu duyarak onları dinliyorum . Y ağm ur yağdı,
cadde karanlık ve kaygan. Mavi yol işaretleri yanım ızdan kayar
gibi, A m sterdam , A m sterdam , U yuklayarak şoförün hikâyelerini
dinliyorum . D aha önceki çek m e o laylarında yaşadıklarını anlatı
yor. Bir keresinde b ir tak m a diş, bir başka sefer tahta bir el topla
m ak zorunda kalm ış. V e bir defa da içinde ağlayan çocu k lar ve ça
resiz bir anneyle birlikte k o ca b ir karavanı çekm esi gerekmiş.
B aba bütün bagajı öylece ortada bırakıp arabayı alıp kaçmış.
A m ste rd am 'a y ak laşırk en günün ilk ışıkları y ükseliyor, çayırlar
sisli ve nem li. S okak lam baları sönüyor. G ece yol alm ak can sıkıcı
değil mi, diye so ruyor D an iel. Bu da işin bir parçası, diyor adam
sesinde doyum lu bir tın ıy la, benim kocakarıyla bu m evsim de pek
sık görüşem eyiz.
D aha önce b izim kiler tarafından çekildiğiniz hiç olmamış
m ıydı, diye soruyor.
Ben çekilm edim , diyor D aniel.
Ben çekildim , diyorum . G eçen yaz M artha’yla P ortekiz’deyken
olanları sana an latm ıştım değ il mi?
Y öre m akam ları telefon açıp bizim bir am bulans bulm am ızı ve
L iz b o n 'a zam an ın d a yetişm em izi sağlam asını bildirdikten sonra
kam p m üdürünün bize karşı tavrı d eğişiyor. L iz b o n ’dan sonrasını
otom obil kulübünün yurtdışı servisinin halledeceği ve Am sterdam
için uçak biletlerim izin ayırtıldığı belirtiliyor. K am p m üdürü biz
den kurtulduğu için rah atlam ış durum da ve bizi bizzat çadırım ız
da ziyaret ediyor. Ç adır tentesini ona hafifçe gülüm seyen Mart-
ha’yı görebileceği gibi kaldırıyorum . A kşam , artık yapacak bm
134
şey k alm ay ın ca, denizi dinlem ek, güneşin batışım seyretm ek ve
bir kez d ah a m id y e yiyip bölgenin şarabından içebilm ek için bir
saatçisine kay alık ların üzerindeki restorana kaçıyorum . Bana ye
meğimi g etiren adam , arkadaşınız nerede, diye soruyor. H asta, di
yorum, o yüzden buraya da bir daha gelem edik. Am a yarın evim i
ze dönüyoruz.
Şim di neredeyse norm al bir hikâye oldu, hem en hem en geçm i
şe ait artık. K ay alık ların üzerinden bakıp aşağıda gezinen son in
sa n ları da n ered ey se seçem ez olanca, b urada güzel zam anlarım ızın
da olduğunu düşünüyorum . Belki bir kez daha gelm eliyiz buraya.
Joaqu im ’e h ed iy e etm ek için b ir şişe şarap alıyorum , m idyelerin
en güzellerini de canı hiçbir şey yem ek istem eyen M artha için
çantam a d olduruyorum .
Bu gece ik im iz de gerçek anlam da uyuyabiliyoruz yine, am a ne
yazık ki çok kısa. E ğer her şey yolunda giderse am bulans altı bu
çukta gelecek . Ç ay yapıyorum ve arabada bırakacağım ız eşyalar
la, uçağ a y an ım ıza alm ak istediklerim izi ayırıyorum . M artha yar
dım istem ed en çadırdan dışarı sürünüyor ve ben çadırın çivilerini
yerden söküp ip leri toplarken o şişm e bir yatağın üzerinde uzanı
yor. E rken k alk an birkaç kişi m erakla seyretm eye geliyor, içlerin
den bazıları M a rth a ile daha hiç karşılaşm adılar, yalnızca ara sıra
inlem e seslerin in duyulduğu çad ırda hasta b ir kadının yattığım ve
her sabah ih tiy ar bir kızılderili adam ın çadırın içine em ekleyebil
mek için k em ikleri çatırdayarak dört ayak üstüne çöktüğünü bili
yorlar.
A m bulans kam ping arazisine girdiğinde, önde canhıraş el kol
hareketleri y ap an ve önem li pozlar takınan kam ping şefi olm ak
üzere to p lan an m eraklılar giderek çoğalıyor. B ir hafta boyunca ça
dırdan başk a b ir şey görm eyen ve şim di bunca m eraklı suratla
çevrilen M arth a, am an T an n m , diyor. A m an T an n m , ve gözlerini
kapıyor.
Lizbon yolu bir zam anlar M arinlıa G rande yolundan çok daha
kısa g eliy o r bize.' A raba siren çalarak uçağın hazır beklediği hava
alanına g iriyor.
Bizi b ekleyen birisi beni çabucak güm rükten ve pasaport kont
rolünden g eçiriyor. B iletlerim iz çoktan hazır. M a rth a’nın sedyesi
135
nin yerleştirileceğ i k o ltu k lar yatırılm ış ve bir perdeyle meraklı
bakışlard an k o runm uş bile. M a rth a’yı sedyeyle taşırken köşeden
dönem eyip tekrar yere bıraktıklarında diğer yolcular bekliyorlar.
B ir m erdiven daha. İnsanların, neyi var, neyi var, diye sorduklarını
işitiyorum ve içlerinden en düşüncesizi gelip bana soruyor. Sırtı,
diyorum . M artha ö b ü r tarafa bakıyor. T ekrar H ollandaca konuşu
luyor, anlayabildiğim iz bir dil. Shiphol’e indiğim izde diğer am bu
lansın hazır beklediğini görüyorum . Bu kez m odem bir araba, tüm
konfor var, M arth a'n ın üzerinden düşm eyeceği b ir yatak ve Hol
landalI bacaklarına kısa da g elm iyor, yay sistem i de m ükem m el.
C anayakın sağlık görevlilerine nihayet hikâyem izi anlatabiliyo
ruz. M artha da söze katılıy o r, ağrıları azalm ış gibi.
136
niinceye kad ar öylesine günü yaşam ak ne kadar güzel.
Paul beni, n ey se ki sakinleşm em i sağlayacak k ad ar terk ettiğim
andaki haliyle duran evim e bıraktığında vakit öğle sonrasının geç
bir saati. Y arın sabah erken saatlere kadar M arth a’da kalacağım ,
diyor Paul, so n ra işe gitm em gerekiyor, bir telefon etsene.
Oldu P aul, d iy o ru m , ve teşekkürler. B irbirim izi bir sağ, bir sol
yanaktan biraz beceriksizce öpüyoruz.
137
Fetna Ayt Sabbah
İSLAM’IN BİLİNÇALTINDA KADIN
İncelem e 1169sayfa
Nasıl olur da aynı halk, kadın konusunda birbirinden bu denli
farklı im geler üretebilir? Bir yanda, doyurulm ası olanaksız ve
gem i azıya alm ış şehveti yaşayan bir kadın ve onun kurduğu yoğun
aşk ilişkileri; öte yanda, peçenin ardına sığınm ış, boyun eğm iş,
sessizce kendi köşesine çek ilm iş kadın ve kocasının iradesini
beklerken gösterdiği sabır... İşte. İsla m 'ın B ilinçaltında K adın'\
okurken ak la geliveren ilk sorular...
Y azar, bu soruları sorarken bir noktada duyarlı olm aya çok özen
gösteriyor; Sorunu, sorunun kendi diliyle ve İslam ’ın verileri
doğrultusunda tartışıyor. B ütün kadın im gelerini, yani bugünün
kadınını, K uran'daki kadını, dinsel, kibar ve erotik edebiyatta
betim lenen kadını bu veriler içinde inceliyor. Ve kadının, günüm üz
M üslüm an toplum larının çağım ızın kim i sorunlarını aşm ak için
kullandığı yöntem lerdeki “sim gesel” önem ine dikkat çekiyor.
“ K orunan, k apatılan, peçenin ardına gizlenen ve kimin
m ülkiyetinde olduğu belirtilen...” kadın yaklaşım larına karşı
çıkarak şu tip sorular soruyor: Şim diye kadar üretilen kadın
söylem leri m odern yaşam ın dayattığı sorunları aşabilir mi?
G ünüm üzde yaşanan ve kıyam etin habercisi sayılan yapısal ve
düşünsel altüst o luşlar sonunda İslam ne yapacak? Peçesini yırtıp
atan, yurttaş konum una ulaşarak sokaklarda dolaşan ve belli bir
işte çalışıp ücret alan kadınlar İslam 'ı nasıl etkileyecek?
“İslam’ın, yani erkeğin bilinçaltını anlatır bu kitap. Çünkü tarihi onlar yazmıştır ve
Sabbah onların tarihiyle hesaplaşır. İslam'ın, yani dünyanın üçte birinin tarihi,
inancı felsefesiyle."
Aktüel
Michel Tournier
CUMA
Ya Da Pasifik Arafı
Romun/214 sayfa
Günümüz Fransız edebiyatının en büyük yaratıcılarından olan Michel
T o u m icrn in başyapıtını sunuyoruz bu kez. T oum ier yaşadığımız
hayata anlam verebilmek için hikâyelere ihtiyacımız olduğunu
düşünen ve kolektiflik kazanmış hikâyeler denebilecek mitosları da
ciddiye alan bir yazar. Temel kaygısı Batı kültürünün temel
mitoslarını dönüştürerek bambaşka anlam landırma ve yaşama
im kânlarına işaret etmek! Yazdığı bu ilk rom anda ise Batı
modernliğinin “girişimci birey” kültünü, “vahşileri ve doğayı
uygarlaştıran beyaz adam ” imgesini, “üretim, tüketim ” tapınmasını ve
“zam an, düzen, disiplin” kaygısını en özlü biçimde ifade eden
Robinson mitini paramparça ederek, heyecan verici bir doğa/düşünce
sentezini m uştulayan çok farklı bir mitoloji inşa ediyor. C um aya da
P asifik Arafı Spinoza’dan Levi-Strauss’a, H egel’den Sartre’a bir dizi
düşünüre atıflar içeren bir düşünce romanı olm asına karşılık bir
macera romanı kadar da sürükleyici. Edebiyatla da düşünülebileceğini
gösteren m üthiş bir örnek. Düştüğü adada Batı kültürünü minyatür
boyutlarda yeniden kuran Robinson’un, önce doğanın, sonra da
kendine köle yaptığı ‘vahşi’ Cum a’nm “başkalık’Ian y la yüzyüze
gelmesi anlatılırken, bütün bir tarih Cum a’nın kahkahalarıyla yeniden
yazılıyor aslında. Batı akılcılığının ipliği pazara çıkarılırken “başka”
türlü düşünm enin ne denli mümkün ve gerekli olduğu gösteriliyor. Bu
nefis rom anı ve Deleuze’ün yazdığı sonsözü dikkatle, tekrar tekrar
okuyalım ve kendim ize şu som lan soralım: Hayatım ızda hem bireysel
lem de toplum sal anlamda “başkalan” var mı gerçekten? Başkalarının
olmadığı, olsa bile dikkate alınmadığı, ezildiği, yok sayıldığı bir hayat
iayatılm ıyor m u bizlere? Başkası yoksa ben var mıyım? Ayrıntı olarak
Cum a'yı yayınlamaktan özel bir haz aldığımızı belirtiyor; edebiyata
inanan ve sahici soruların peşinde olan herkese tereddütsüz
öneriyoruz...
Virginia Woolf
ORLANDO
Roman /2 1 4 sayfa
Virginia W o o lf un rom anları arasında O rlando, lier türlü
olabilirliği.ve gerçekliği dışlayan, fantastik öğelerle bezenm iş
konusu, coşkulu, abartılı, m izah yüklü anlatım ıyla özgün bir yere
sahiptir.
İngiltere’nin en soylu ve nüfuzlu ailelerinden birinin tek m irasçısı
olan olağanüstü güzel, d uyarlı, şair ruhlu O rlando serüven dolu
yaşantısına K raliçe I. E lizab eth ’in gözdesi ve H azn ed ar’ı olarak
başlar. A rayışlar içinde geçen inişli çıkışlı dört yüz yıllık
yaşam ının orta yerinde büyük bir dönüşüm e uğrar. İstan b u l'd a II.
C h arles’ın elçisi olarak bulunduğu sırada m ucizevi bir biçim de
kadın olur. B ir süre B ursa dolaylarında Ç ingeneler arasında
doğayla iç içe yaşar. Y eni k im liğiyle İngiltere’ye döndüğünde 18.
yy. edebiyat çevrelerinin ünlü nüktedanları arasında can
sıkıntısından patlar, 19. y y ’m kadınlara biçtiği rolün içinde
boğulacak gibi olur. A ncak aykırı, enerjik, sorgulayan kişiliğinin
yardım ıyla tüm toplum sal değişim lerin ve kendi yaşam ındaki
büyük dönüşüm ün üstesinden gelm eyi başarır. R om anın sona
erdiği 1928 y ılında o lan ca boyun eğm ez çağdaşlığıyla dim dik
ayak Ladır.
V irginia W oolf bu keyifli rom anda bize yalnızca sıradışı bir
kahram anın olağanüstü öyküsünü anlatm akla kalm az, ince
değinm elerle, keskin bir m izahla, çarpıcı sim gelerle İngiltere
tarihinin son dört yüz yıl boyunca geçirdiği dönüşüm leri ve
bunların İngiliz y azınındaki yansım alarını iki yüz sayfalık bir
m etne şaşırtıcı bir ustalıkla sığdırır.
“Marge Piercy, üzerinde uzun uzun kafa yorduğu yetkinliğinden anlaşılan bir
ütopya sunmuş bizlere. Feministlerin, yeşillerin, sosyalistlerin, anarşistlerin
sanırım onaylayacakları bir ütopya bu."
Murat Bjeduğ / Birikim
Mark Poster
ELEŞTİREL AİLE KURAMI
İnceleme 1235 sayfa
G ünüm üzde aile hem şiddetle saldırıya uğruyor, hem de
savunuluyor. K adınları baskı altında tuttuğu, çocukları ezdiği,
nevrozun yayılm asına m eydan verdiği için kınanıyor; öte yandan
suç işlenm esini engellediği, ahlakın tem ellerini sağlam laştırdığı ve
uygarlığın sürüp g itm esini sağladığı için övülüyor. N e var ki
toplum bilim leri aile k o n u su n d a uygun bir tanım a sahip olm adığı
gibi, aile kavram ının çözüm lem esini yapacak tutarlı bir kategori
bütününe de sahip d eğildir. P oster bu kitapta, okurlara tarih,
toplum bilim ve ru h b ilim alanlarında var'olan kuram ların
zayıflığını gösterirken F reud, Reich, M arcuse, H orkhcim er,
E rikson, Parsons, L acan, Laing, B ateson gibi düşünürlerin
katkılarını titizlikle çözüm lüyor. A vrupa tarihinin esin kaynağı
okan dört aile m odelini kullanarak (aristokrat, köylü, işçi ve
burjuva) aile yapılarının yaş ve cinsiyet hiyerarşilerini nasıl
güçlendirdiğini/ortadan kaldırdığını ve böylelikle de daha geniş
toplum yapıları içinde daha önce var olan baskı b içim leriyle nasıl
ilişki kurduğunu gösteriyor. Eleştirel A ile K uram ı, aile hakkında
yapılm ış tüm çalışm aları sistem li bir biçim de gözden g eçk en ve
yeni tezler öne süren bir k itap olarak okurların karşısına çıkıyor.
“Gerçekten de tuhaf bir kadın Anja. Nasıl bu kadar yalın, bu kadar dürüst, bu
kadar kendisiyle barışık olabiliyor? Kendisiyle arasındaki tüm perdeleri nasıl
ustalıkla ortadan kaldırabiliyor? Bir tür alfabe oluşturuyor Anja’nın anlattıkları.
(...) Kadınlarla uzaktan yakından ilgili olan herkesin okuması gereken bir kitap.
Teşekkürler Anja..."
Aktüel
“ Utanç Bitti, oyun bozan bir kadının öyküsü. Erkek egemen toplumun kendine
uygun gördüğü rolleri oynamak istemeyen, onlardan vazgeçen ve onlarsız da
yaşanabileceğini gösteren bir kadının, kendi kaleminden hayat hikâyesi."
Emine Bora / Ö zgür Gündem