Professional Documents
Culture Documents
Arama Arama
Ana sayfa
Arş v
Hakkımızda
İlet ş m
Künye
Yazarlarımız
« Kron k
Ağu 08
Altay Ünaltay
Tevrat etrafında şek llenen Yahud kültürü ve buradan neşet eden, neredeyse 5 b n yıllık “tek kav m-tek halk” dd ası,
modern S yon zm’ n de f krî kökler ndend r. Ancak S yon zm’ n pol t k arenaya propaganda malzemes olarak sürdüğü bu görüş, eşyanın tab atı
cabı artık b r nanç unsuru olmaktan çıkıp s yaset b l m n n konusu olunca b rçok eleşt r ye uğradı. Artık Tevrat temell b r nanç umdes olması
yetm yor, buna tar h b l m nden somut tar hî kanıtlar da göstermek gerek yordu. Ama bu konuda tartışmasız kanıtlar elde etmek mümkün olmadı.
Sonuçta S yon st “tek kav m-tek halk-tek ulus” dd asına b rçok redler yapıldı. B zzat Yahud entelektüel ve araştırmacılarca da yapılan bu redlere
son örnek olarak Shlomo Sand’ın “Yahud Kavm Ne Zaman ve Nasıl İcad Ed ld ” (When and How the Jew sh People Was Invented) adlı Türkçeye
çevr lmem ş araştırması örnek göster leb l r. Hz. Musa’nın Müslümanların da peygamber sayılması ve Yahud ler n b r ümmet olarak Kur’ân’da
anılması neden yle konu Müslüman araştırmacılar nezd nde de önem kazanmaktadır. Araştırmacı yazar İhsan El açık, b rçok yazısı ve hazırladığı
Kur’ân tefs r nde konuyu etraflıca ncelem ş ve alışılageld k görüşler n dışında çok lg nç sonuçlara varmıştır. Ş md bu ve d ğer kaynaklardan
beslenerek b z de k m tesp tler m z tartışmaya açmak st yoruz.
Tesp tler:
• “Ben İsra l” denen halk ve İbran ce denen l san Hz. Musa’dan yüzyıllar sonra oluşmuştur.
• “İsrael” b r kav m adı değ l, b r pol t k-d nî hareket adıdır. “İsra l’ n dünyalardan üstün tutulması” şekl ndek Tevrat ve Kur’ân’da geçen vaad
bugün ç n de geçerl d r. Ama kasted len ayrıcalıklı b r Yahud toplumu değ ld r.
Arapçaya “Musa” olarak geçen sm n İbran ces “Moşe”d r. Bu kel meye gerç İbranî – Aramî d l nden b rçok anlam yakıştırmaları yapılmışsa da
bunlar tartışmalıdır. Öte yandan or j nal Mısır d l olan Kıptîcede kullanılan “Mose” kel mes “Moşe” sm n n de geld ğ kök olup (İbran cede s – ş
Karşılaştırmak ç n “Ra-Mose” (Tanrı Ra’nın Oğlu) ya da Mısır’da Helen st k dönemde “Ramses”, veya “Tut-Mose” (Tanrı Tut ya da Tot’un Oğlu)
ya da Helen st k dönemdek şekl yle “Tutmos s”, f ravun adları olarak çok esk çağlarda kullanılmıştır. Dolayısıyla “Musa” – “Mose” adının anlam
yakıştırmalarına gerek bırakmayan çok kullanılan b r anlamı Kıptîcede vardır.
Her ne kadar Musa’nın Kıptîlerden olmayan özel b r soy-boydan geld ğ ne da r tartışılamaz b r K tabî dayanak yoksa da, b r an ç n yaygın kanaate
uyup böyle varsayalım. Onun yüzyıllar önce Hz. Yusuf zamanında Mısır’a yerleşen özel b r soydan geld ğ n , belk or j nal l sanının da Kıptîceden
farklı olduğunu varsaysak dah , hem Musa ve a les , hem de kend soy ve boyundan d ğer nsanlar aradan geçen yüzyıllar ç nde kend d ller n
unutmuş, Kıptîce konuşmaya başlamış, dolayısıyla as m le ve artık b rer Mısırlı olmuş olmalıydılar.
Bu anlattığımıza çok benzer b r hâl yüzyıllar sonra ve y ne Mısır’da Yahud ler n başına geld . M.Ö. 300’lerde (kıyaslamak ç n: Hz. Musa dönem
yaklaşık M.Ö. 1100-1000 arasına tar hlen r), Büyük İskender’ n Mısır’ı feth nden sonra Helen st k dönem başlamış, Kıptîce taşrada konuşulan b r
d l konumuna düşmüş, büyük şeh rlerde se neredeyse tamamen unutulmuş, yer n Yunanca almıştı.
İskender’ n adına kurulan büyük Mısır l man şehr İskender ye böyle b r Helenleşm ş şeh r d . Bu şeh rde çok sayıda Yahud de yaşıyordu.
Yahud cemaat b r yüzyıl ç nde kend d ller n neredeyse tamamen unuttu ve herkes g b Yunanca konuşur oldu. Bu değ ş m öyles ne köklü oldu k ,
kısa süre sonra İbranî d l nde yazılmış Tevrat met nler n cemaat ç nde anlayab lenler n sayısı çok azaldı. Bu dönemde Tevrat Yunancaya çevr ld .
Yunanca bu Tevrat meal ne “Septuag nt” dend .
Bu tercüme faal yet etrafında oluşturulan efsaneye göre Tevrat’ı çev ren 70 Yahud d n âl m n n (İbran ce: Septuag nt = Yetm şl kler) her b r
tercümeler n b rb r yle görüşmeden ayrı ayrı yapmış olmasına rağmen tercümeler b r araya get r ld ğ nde b rb rler n n tıpatıp aynı oldukları
görüldü. Öyleyse bunda b r h kmet vardı. Böylece Septuag nt Tevrat’ın adeta “kutsanmış” b r Yunanca çev r s oldu. (Bugün Yahud d n n n k m
ter mler de o dönemden kalmadır; örn: “S nagog” = Yunanca “Syn-a-gog”= b r araya get ren, b rleşt ren, toplayan, ya da Arapça: “Câm ”!)
Bu kıssada b z lg lend ren h sse 100 yıl ç nde Yahud cemaat n n İbranîcey neredeyse tamamen unutması ve Yunanca konuşur olmasıdır; o
derecede k , artık kend kutsal met nler n b le anlamaz olmuşlardı. Aynı şey n (efsane ve r vayetlere göre) eğer varsa, Hz. Yusuf dönem nde Mısır’a
yerleşen b r Yakupoğlu – Ben İsra l kavm n n başına gelmemes ç n h çb r sebep olmadığı g b , b lak s bunun olması ç n İskender ye’ye nazaran
daha da fazla sebep vardı:
• Yakupoğullarını Mısır’a get rd ğ varsayılan Hz. Yusuf le Hz. Musa zamanı arasındak süre 300-400 yıl olarak tahm n ed l r, yan çok daha
uzundur.
• İskender ye Yahud ler ağırlıklı olarak t caretle meşgul zeng n ve müreffeh b r cemaatt . D l ve kültürler n sürdürmek ç n okullar ve mabedler
açmak, müesseseler kurmak, böylece sonrak kuşaklara d n ve kültürler n aktarmak ç n eller nde çok daha fazla mkân vardı.
Oysa Musa “kavm ” fak r şç ler ve kölelerden oluşmuş b r cemaatt ; kültürler n sürdürecek, çocuklarını eğ tecek mkânlardan mahrum, ez k ve
çares z d ler.
• İskender ye Yahud ler n n kend ler ne d ğerler nden farklı b r k ml k ve kültür telk n eden b r d nler ve kutsal k tapları vardı. Oysa Musa
zamanındak söz konusu topluluk Mısırlılar g b putperestt ; bu o derece köklü olarak çler ne s nm şt k , Musa Göç’ten sonra kısa süre
topluluğunun yanından ayrılınca bu süre Sam r ’ye topluluğun çoğunu putperestl ğe ger döndürmes ç n yett !
• N hayet b r toplumda ez len unsurlar kend ler n ezenlere, üstün ve yüce gördükler ne benzemeye çalışır, kend “lanetl ” sosyo-kültürel ortamlarını
terk etmeye çalışırlar. Bu genel kural şüphes z varsayılan Musa kavm ç n de şleyecekt . Yan Musa’ya gelene dek ortada başka b r d l konuşan ya
da kültürü sürdüren b r kavmî topluluk kalmayacaktı.
• Öyleyse doğuştan ya da as m le olsun, her halükârda b r Mısırlı olan Hz. Musa Kıptîce konuşan b r topluluğun ç nde Kıptîce konuşarak tebl ğ
ed yordu.
Sonuç t bar yle Hz. Musa Mısır’da Yakupoğulları-Ben İsra l kavm n n b r kurtarıcısı sıfatıyla değ l, ez len alt sınıfların sözcüsü b r barış ve adalet
tems lc s sıfatıyla ortaya çıktı. Kaldı k , Allah’ın h çb r peygamber ne kend nden h kmet öğrenmek ve mesajına tâb olmak ç n gelenler arasında
kavmî ayrım yapmak yakışmadığı g b , Hz. Musa’ya da yakışmaz. Öyleyse Mısır’ın ez len k tleler nden sayısız nsan gelm ş ve onun çağrısına
kulak verm ş olmalıdır (Dahası Musa F ravun’a dah d n n tebl ğ ett ; yan h ç k mse onun davet çevres n n dışında değ ld !). Gün gel p de bu
nsanlar Musa le b rl kte Mısır’ı terk etmek zorunda kalınca da “Musa kavm ”n oluşturdular.
R vayet ve gelenekte, nedense Hz. Musa sert m zaçlı ve c ddî yüzlü b r k ş olarak göster l r. Oysa onu kuşatan tar hî toplumsal olaylara ve
mücadeles ne baktığımızda adeta İlkçağların Mısırlı b r Gand ’s n , dolayısıyla genel nt baın ç zd ğ portreden çok daha yumuşak huylu ve medenî
b r nsanı görüyoruz. Barışçı b r “s v l taats zl k” mücadeles yle F ravun’un zal m saltanatını dev rmek stem ş, başarılı olamayınca da kend s ne
tâb olanlarla Mısır’ı terk etme mücadeles ne g r şm ş, bunu başarmıştır. O halde Ben İsra l ya da “İsrael” ned r?
“İsra-el”, İbran cede b rçok manaya çek l r: “Tanrı’nın vad s ”, “Tanrı’nın yolu”, ya da “Tanrı’ya yürüyenler”. Kardeş Sâmî d l olan Arapçada da
aynı ortak kökten (s-r-y) türeyen örneğ n “ser yye” kel mes “yürüyüş kolu” manasına gel r. B z “Tanrı’ya yürüyenler” manasını terc h edeceğ z. Bu,
S na Çölü’nde Hz. Musa’nın ardı sıra, kölel k ve zulümden, neşe ç nde ve lah ler söyleyerek umuda, nsanlığa ve Tanrı’ya yürüyen o müm n
topluluğunu bet mlemeye çok daha uygun b r s md r. Dolayısıyla Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkışından sonradır k , “İsra-el”den (Tanrı’ya
Yürüyenlerden) bahsed leb l r.
Bu anlamda İsrael f ravun kt darının zulmüne başkaldırmış ve b r peygamber n ardına düşerek özgürlükler ç n uğraş ç ne g rm ş Mısırlı köleler,
fellahlar ve ez lenler n s yasî-d nî topluluğunun adı olur. Bu kel meye İslamî term noloj den en uygun karşılık “H zbullah” (Allah’ın topluluğu) olsa
gerekt r. Öyleyse çok açıktır k “İsra-el” b r kav m ya da m llet adı olamaz; tıpkı “H zbullah”ın olamayacağı g b ; ancak b r pol t k-d nî hareket adı
olur. Ve mensupları arasında soy-boy bağı önem taşımaz.
Çek rdeğ Mısır’dan göçen köleler ve ez lenlerden oluşan İsra l, vaad ed len toprak Kenan İl ne yerleşt kten sonra geçen uzun yüzyıllar boyunca
bölgedek d ğer kav m ve m lletlerle karıştı. İsra l peygamberler n n evrensel çağrısına kulak veren her etn k ve kavmî kökenden nsanlar ayrım
yapılmaksızın geld ler ve müm nler topluluğuna katıldılar. Aslında karışma ta Hz. Musa dönem nde başlamıştı b le. Hz. Musa’nın hanımı
Medyenl lerdend (Kur’ân; Kasas: 23-29). İşte Ben İsra l (İsra loğulları) m llet böyle oluştu.
Ancak zamanla bu katılmalar azaldı; Yahud l k mutaassıp ve kavmî b r d n olarak algılanır oldu; Tanrı’nın mesajını tebl ğ azaldı, hatta yok oldu;
İsrael olanlar ancak İsrael t ana babadan doğanlar oldu. G derek bu soyun tüm nsanlardan üstün olduğu ırkçı düşünces ortaya çıktı. Ya da Kur’ânî
İşte Hz. İsa bundan 2 b n yıl önce ortaya çıkıp Yahud ler n bekled ğ Mes h olduğunu lan ederek çürümüş Roma’dan çok daha önce çürümüş
İsrael’ aslî hal ne çev rmek ve Tanrı mesajını hep olduğu g b y ne herkese yaymak üzere mücadeles n başlattı: “Tanrı’nın ev n haydut n ne
çev rd n z,” ded d n bez rgânlarına. İsa’nın atılımı ona karşı Roma askerî dares yle şb rl ğ yapan mutaassıp b r Yahud dares nce durduruldu se
de, mesajı yaşadı, büyüdü ve gel şt . Hz. İsa İsrael’e dünyanın ve ah ret n krallığını vaad etm şt .
Bugün gen ş coğrafyalara yayılan hâk m yet ve 2 m lyara yakın nananıyla Hır st yanlık dünyanın en çok kabul görmüş d n d r. Bu konuya tekrar
döneceğ z.
İbranîce de yüzyıllar süren bu süreçte b r d l olarak şek llend . Erken dönemde İsra l’e katılanlar ağırlıklı olarak Sâmî kökenl nsanlardı, İbran ce bu
d ller n b r sentez olarak yüzyıllar ç nde oluştu. Daha sonra Yahud ler (özell kle Roma çağında) esk dünyanın her yer ne göç ett ler ve karışma
devam ett .
Yahud l kle lg l çeş tl etnoloj k araştırmalara göre bu karışma 17-18. yüzyıllara dek sürdü. Özell kle Doğu Avrupa Yahud ler n n Sâmî kökler çok
tartışmalıdır. Daha 18. yüzyıla dek Polonyalı Yahud cemaat n n büyük bölümünün Tatar (Hazara) kökenl olduğu üzer ne araştırma ve dd alar
vardır. Bugün İsra l’ z yaret edenler sarı saçlı mav gözlü Yahud lerden koyu tenl kıvırcık saçlı Yahud lere dek gen ş b r ırksal karışımla karşılaşır.
Ne lg nçt r k , bugünün İsra l toplumunda koyu tenl ve kıvırcık saçlı, yan aslen Sâmî kökenl (Seferad) Yahud ler, genelde sarı saçlı mav gözlü
Avrupalı (Aşkenaz) Yahud lere göre daha alt – aşağı sınıfları oluşturmaktadır!
Erken dönem Yahud m llet n n oluşumu daha çok Sâm ırklardan beslenerek g tt ğ nden İbranîce d l Sâmî b r d l olarak bütünlüğünü koruyab ld
(Y ne de esk Yunancadan ve H ndî-Avrupaî b r d l olup esk İran’da konuşulan Pehlev ceden de ç ne b rçok kel me g rm şt r. Örneğ n: Yunancadan
“S nagog” ve Pehlev ceden Pardes = bağ, bahçe, cennet; aslı: Pehlev cede “Pardeş”). Ama Yahud ler Roma çağından sonra Esk Dünyanın hemen
her yer ne yayılıp d ğer m lletlerle karışınca İbranîce de halk d l olarak b r kenara atıldı.
Yen Yahud d ller ortaya çıktı. Bunların lk , yukarıda bahsett ğ m z, İlkçağ İskender yes Yahud ler n n konuştuğu ve Tevrat’ın da kend s ne
çevr ld ğ Yunancadır. Daha sonra Orta Çağda gel şen, Endülüs Yahud ler n n konuştuğu Lad no (Yahud İspanyolcası) ve daha geç dönemde Doğu
Avrupa Yahud ler n n konuştuğu “Y dd ş” (Almanca, Lehçe -Polonya d l - , Rusça ve Tatarcanın b r karışımı) sayılab l r. Ne lg nçt r k ,
Cervantes’ n ünlü romanı Don Qu xote’u (Don K şot) İstanbul’un Lad no konuşan Yahud ler bugünün İspanyollarından daha y anlar. “Y dd ş”
kel mes se Almanca “Jüd sch” (Yahud ye a t, Yahud ce) kel mes nden bozmadır ve Y dd ş, deneb l r k , bugünkü dünya Yahud ler n n ez c
çoğunluğunun ata d l d r.
Yavaş yavaş araştırmamızın sonuna gel yoruz. Tüm bu tar hî olayları nakletmekte amaç, S yon st propagandanın temel olan Yahud ler n tek b r
m llet olduğu, 2 b n yıl önce vatanlarından kovulduğu ve ş md buraya dönüş haklarının olduğu şekl ndek dd aların h çb r tar hî ve d nî del le
dayanmadığını göstermekt r. Yahud ler bundan 2 b n yıl önce vatanlarından kovulmadan çok önce uygar dünyanın her yer ne yayılmışlar ve
karışmışlardı. Bugün “vatanlarına” dönmüş olan Yahud ler 2 b n yıl önce buradan g denler değ ld r. Özell kle Yahud l ğ devlet d n olarak kabul
eden Hazar Türk Devlet n n (7-10 yy.) varlığının, çok sayıda Doğu Avrupalı (Aşkenaz) Yahud s n n bu coğrafyadak varlık sebeb n açıkladığı,
Yahud yazar ve entelektüel Arthur Koestler’den ber b rçok araştırmacı tarafından kabul ed legelm şt r. Yan d n Yahud l k olan çok sayıda etn k
grup ve halk vardır. Bu durumda Yahud ler n İsra l anavatanına dönüşün Tevrat’ın kend ler ne tanıdığı b r hak olduğu dd ası b r nanç meseles
olarak kalır. Her tür nanca saygı olmalıdır kuşkusuz; ama k mse k msey kend nandıklarını kabule ya da bunun prat k sonuçlarına zorlayamaz.
Y ne de Musa’nın ırkından olanların bu topraklar üzer nde ebed hakkında ısrar ed lecekse, o zaman F l st n’ n Mısırlılara ver lmes gerek r!
O halde hem Kur’ân hem de İnc l’de Tanrı’nın dünyalardan üstün tuttuğu b ld r len İsrael k mlerd r? (Kur’ân, Bakara: 122; İnc l: Esk ve Yen
Ah d’de b rçok yerde geçer). Bunu b lmek şu açıdan da önem kazanmaktadır: Bugün Anglosakson ülkeler ABD, İng ltere, Kanada ve
Avustralya’da (ağırlıklı olarak ABD’de 60 m lyon c varında) sayıları kabarık b r Protestan cemaat İnc l’dek son zaman kehanetler n yorumlayarak
Mes h’ n yeryüzüne ger dönmes nden önce İsra l’ n zafer kazanacağı sonucuna varmış olup bu nedenle İsra l devlet n koşulsuz
desteklemekted rler. ABD’n n İsra l’e hesapsız destek pol t kasının popüler dayanaklarından b r de bu yaygın nançtır ve bu nedenle bu nançta
olanlara Hır st yan S yon stler denmekted r. İnc l’dek r vayetler çok çeş tl , hatta lk görüşte b rb r n nakzeder görünmekte olup, bu konuda b rçok
Hır st yan mezheb ht laf ç nded r. Burada b z İsrael’ n b r soy bağından çok, anlamı üzere “Tanrı’ya yürüyenler” manasında alınarak ht lâfın
çözümüne b r yol tekl f ed yoruz.
Eğer “İsrael” soydan-boydan bağımsız olarak “Tanrı’ya yürüyenler” ya da b z m kültürümüzün kavramlarıyla “Takva sah pler ”, “Sab kun”
(Öncüler), ya da “Sırat-ı Müstak m üzere olanlar” manasına gel yorsa, o zaman tüm d nlerden herkes buradan kend ler ç n gerekl payı
çıkarab l rler: K m Allah’a yürümekted r? K m Hak yolundan ayrılmamıştır? Bu satırların yazarı Cennet’ n sadece Müslümanlara ayrıldığını
söyleyenlerden değ ld r. Çünkü Rab her ümmet ç n su kaynağına g den ayrı yollar ve yöntemler yaratmıştır (“… B z her b r n z ç n b r yol ve b r
yöntem kıldık; eğer Allah d leseyd s z b r tek ümmet yapardı, fakat bu verd kler yle s z denemes ç nd r. O halde y l klerde yarışın, hep m z n
dönüşü Allah’adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyler s ze b ld recekt r.” – Ma de 48).
İnsanlara zulmeden, öldüren, evler nden çıkaran, fak r, aç ve çares z bırakan ve sırf bell b r soydan geld kler ç n kend ler n üstün ve yaptıklarını
kend ler ne hak gören S yon stler, tüm bunlara rağmen eğer “Allah’a Yürüyenler”den oldukları dd asında seler de, hesaplarını gün gel p Rabb’e
vereceklerd r.
Rabb’e yönelen gerçek müm nlere (İsra-el’e) gel nce: “Şüphes z man edenlerden; Yahud lerden, Hır st yanlardan ve Sâb îlerden Allah’a ve ah ret
gününe hakkıyla nanıp sâl h amel şleyenler ç n Rabler katında mükâfatlar vardır. Onlar ç n herhang b r korku yoktur. Onlar üzüntü
çekmeyeceklerd r.” (Bakara: 62)
0
Kere Paylaşıldı
Facebook +
Bu yazı et ket çermemekted r
B r Cevap Yazın
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekl alanlar * le şaretlenm şlerd r
İlet n z: *
Bu HTML et ket ve tanımlayıcılarını kullanab l rs n z: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite="">
<cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>
Ad: *
E-Posta: *
Web s ten z:
Yorum Gönder
Son Yazılar
Yazarlarımız
Tel f
© 2018 Keyf yet Mahf l .
Başa dön