You are on page 1of 21

bir itikada istinat etmekte ve herhangi bir tenkide

OSMANLI dayanamayacak kadar esassız bulunmaktadırlar.

İMPARATORLUĞU'NDA Osmanlı İmparatorluğunun menşe'leri ve kuruluşu


KOLONİZATÖR TÜRK meselesine dair yapılan tetkiklerin şimdiye kadar
saplanıp kaldığı bu dar ve an'anevi telakkilerin
manasızlığını son zamanlarda neşrettiği etütlerinde-
DERVİŞLERİ Prof. Fuad Köprülü, ilim âlemine göstermiştir. Üstadın
Ortak Zaman Türk Tarihinin bu çok mühim olduğu kadar
PROF. DR. ÖMER LÜTFİ BARKAN* çok davalı da olan meselesini büsbütün yeni bir şekilde
vazetmiş olmak itibarıyla, ilme ve ihtisasa feyizli çalışma
yollan açan etütlerinin bazı ana fikirlerini burada
hatırlatmağı münasip görmekdeyiz. Çünkü ancak bu
sayededir ki, makalemezin mevzuunu teşkil eden
meseleyi ne münasebetle ve hangi görüş tarzının tesiri
altında tetkik etmiş olduğumuzu daha iyi
anlatabileceğimizi zannediyoruz. Filhakika, etüdümüzün
elçuk-Bizans hudutlarında yaşayan bir uç
esaslarında birçokları, Prof. Fuad Köprülü'nün
beyliğinin, diğer emsalinin mazhar olmadığı bir
kitablarında daha evvel vaz ve işaret ettiği mühim
talihle, pek kısa bir zaman içinde tarihin seyrini
meselelerden birkaçının daha muayyen ve mahdut
asırlarca değiştirecek kuvvetli bir İmparatorluk
kadrolar içinde ve elde mevcut arşiv malzemesiyle
haline girivermesi hadisesi, son zamanlara kadar birçok
işlenmesi suretiyle bir kıymet ve mana
malumları noksan bir muadele şeklinde vazedildiği
kazanabilmişlerdir.
veyahut Türk ırkının tarihi varlığı hakkında mevcut ve
an'ane halinde müesses dar ve kısır noktai nazarlara Şu halde Prof. Fuad Köprülü'nün kuruluş meselesini
esir kalındığı için, içinden çıkılmaz bir mesele teşkilvazediş şekli nedir ve ne için birçok hadısatın anlaşılması
etmekde idi. ve izah edilmesi için kendimizi vazetmemezi zaruri olan
noktai nazarı temsil etmektedir?
Filhakika, koskoca bir imparatorluğun kuruluşu
nev'inde muazzam bir hadise, bizde uzun zaman, sadece Her şeyden evvel, müellifin ortalığı mevcut hazır
padişahların dirayet ve şecaati veya Allah'ın bufikirlerden temizlemek için kullanıldığı sıkı ilmi tenkit
saltanatın kurucularına karşı gösterdiği lütuf ve inayetusulünü tebarüz ettirmek münasip olur. Böyle bir tenkid
ile izah edilmek istenilmiştir. İlk Osmanlı menbalarındakarşısında ilk Osmanlı menbalarının izah tarzı kadar,
kaydedilmiş görülen Sultan Osman'ın rüyası, mucizedüne kadar yabancı âlimlerin saplanıp kaldıkları noktai
nevinden vukua gelen bu hadisenin izahını ancak ilahinazarlar da kıymetini tamamen kaybetmekte ve
takdir ile yapmak mümkün olduğuna inanışın bir zamanımızın ilmi tarih usullerine göre geri ve kör körüne
ifadesidir. an'aneci gözükmektedirler. Şöyle ki:
Bu işin izah edilmesi matlup bir mesele teşkil İlk Osmanlı menbalarının, Osmanlı İmparatorlu-
ettiğinin farkına varan daha yeni ve ecnebi tarihçiler ise;ğu'nun kuruluşunu izah ederken Osmanlı padişahlarının
Türkler hakkında tetkik edilmeden kabul edilmiş batılmensup olduğu soyun nereden ve ne zaman geldiğine,
itikatları kafalarına koymuş olmalarından ve meseleyi dinine, uç beyliklerinde bulundukları zamanki sosyal
muhtelif cephelerden ve daha geniş kadrolar içinde hacimlerine, göçebe, köylü veya şehirli oluşlarına,
mütalaa etmeğe hazırlıkları ve ellerinde mevcu tHıristiyanlar
ve diğer Türk beylikleri ile olan
malzeme kafi gelmediğinden, içinden çıkılmazmünasebetlerine ait verdiği malumat eksiktir ve baştan
faraziyelerle tarihi hakikati tahrif etmeğe mecburaşağı yeniden tetkike muhtaçtır. Bundan başka,
kalmışlardır. Meselâ, henüz son zamanlarda bu meseleyimeselenin anlaşılması için bilinmesi şart olduğu halde,
tetkik etmiş bulunan Gibbons gibi müellif lere göre:Osmanlı İmparatorlu-ğu'nun teşekkül edeceği sıralarda
Osmanlılarla Asya insan kaynakları arasındakiAnadolu'nun içinde bulunduğu siyasi ve sosyal vaziyet
muvasalanın rakip civar beylik ler tarafından kesilmişde, şimdiye kadar, ilmi bir şekilde tetkik edilmiş değildir.
olması lazım geldiğinden, bu devletin kurulması içinBu sebeble, Osmanlı menbalarında olduğu kadar, Garplı
lüzumlu unsurlar ancak yerli Rumlar arasından tedariktarihçilerin eserlerinde de Osmanlı tarihi bir göç
edilebilirdi. Bu görüş tarzına nazaran ye ni İslâm olmuşhikayesiyle başlar: Dört yüz çadır halkından "cihangirane
Türklerle İslâmlaşan Rumlardan hasıl olan. Osmanlıbir devlet" kuran kadar aşiretin Bizans hudutlarında
milleti faraziyesi, bütün müşkülleri hal ile lazım gelenyerleştiği yer, bahri muhit ortasında yalnız başına bir
izahın anahtarını vermiş oluyordu. Bu suretle Türkler,ada gibi, Türk ve İslâm dünyasından uzaktır. Bu itibarla,
ancak bu sayede yeni ve büyük bir devle ti kurmak içinsürülerine otlak aramak üzere buralara gelmiş olan bu
lazım gelen idarecileri, İmparatorluk harblerinde kangöçebelerin bir müddet sonra muntazam bir ordu teşkil
dökecek askeri bulmuş ve Osmanlı İm-paratorluğu'nunettikleri, bir imparatorluk kuracak kadar çoğaldıkları
Osmanlılaşmış Rumlar ve Bizans'ta gördükleri teşkilat ilegörülünce heyet düşürmektedir. Halbuki, Prof. Fuad
kurmuş oluyorlardı.' Köprülü'nün yapmak istediği, şekilde, hadisata bi raz
Aşikardır ki, ilmi olmak ve izah etmek iddiasında daha geriden ve ilmi bir gözle bakmak sayesinde bu nevi
hayretlere mahal bulunmadığı ve her şeyin izahı
bulunmalarına rağmen, esaslı tetkiklere istinat ettiril-
mümkün bir şekilde cereyan ettiği anlamaktadır:
meyerek ortaya atılan bu nevi faraziyetler, sadece
göçebe olduğu zannedilen Anadolu Türklerinin yalnız Osmanlı tarihi, bütün diğer tarihler gibi, bir

başına bir imparatorluk kurmadıklarına vehanedanın destanını yapmak istiyen tarihçilerin


kaydettikleri şekilde münferit ve müstakil bir seri
kuramayacaklarına ait ola batıl, fakat düne kadar umumi

Böyle ilmi ve derin sebepler ile Anadolu tarihi tetkik


edilecek olursa, Osmanlı tarihi XIII. asırda Anadolu'da
TÜRKLER OSMANLI
cereyan eden sosyal ve siyasi büyük tahavvüllerin bir
temadisi gibi gözükecek ve bu sayede bir çok mese-
Türkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
vakayıdan ibaret değildir. Her hadise kendisni hazırlayanvücutte derin huzursuzluk doğurarak dahili karışıklıklara
bir sürü sosyal, ekonomik ve dini şartlara işle nmiş veve mevcut sosyal nizamın tahrip edilmesine sebep
harici tesirlerle dünya yüzünün değişmesi nev'inden bir olabilirdi.
oluşla yavaş yavaş tabii olarak hazırlanmıştır. Bu Diğer taraftan, Prof. Fuad Köprülü'ye göre, Gib-
bakımdan siyasi şahsiyetler ve vakayı arkasında onlarıbons'un iddiasının tamamen aksine olarak bu asırda
hazırlıyan içtimai sebepleri aramak lâzımdır. Anadolu ve Osmanlıların yaşadıkları üç beylikleri ile
leleri anlaşılmağa daha yakın vazetmekdiğer Türk ve Müslüman dünyası sıkı bir münasebet
bir şekilde
imkanı bulunacaktır. Esasen, her şeyden evvel hatırdahalinde bulunmakta idi. Bu devirde putperest Mogollara
tutmak lazım gelir ki, daha Selçuklular zamanındakikarşı İslâmlaşmakta devam eden Anadolu'da tarikatta
Anadolu fütuhatı da, garbe doğru devam eden büyükbulunan Altınordu Devleti ile, Suriye ve Mısır Memluk
Türk muhacereti için, sistematik bir iskan ve-leri, velhasıl İslâm ve Türk âleminin her tarafı Anadolu
kolonizasyon işi olmuştu. ile sıkı bir münasebet halinde bulunmakda idi. Hudut ların

Nitekim Prof Fuad Köprülü tarihi vesikalarda, XII. ve XIII. yalnız göçebe değil, Türk-İslâm dünyasının her

asırlara doğru yapılan büyük çapta iskan işlerlerine ait tarafından gelmiş şehirli unsurları ve o meyanda ulame,

mevcut kayıtları tetkik ve toponymie tetkikatıy-laşeyh ve zanaat sahibi her türlü muhacir kafilerinin cez-
tamamlamak suretiyle, Selçukilerin iskan siyasetlerininbetmiş olması, bu noktai nazarı teyit etmekte idi.
bazı esaslarını tespit etmek imkanı bulun duğunu
kaydetmektedir. Anadolu'da muhtelif tarihlerde vukua
Demek oluyor ki, Osmanlı İmparatorluğu teessüs
geldiği muhakkak olan mühim hacımlardaki nüfus
etme- başladığı zaman, bu kadar ^eniş hudutlar içinde
hareketlerinden başka, vakayım ilmi bir şekilde
kaynaşmakta olan bir âlemin dört bucağında tekevvün
anlaşılması için aynı surette ehemmiyetli olan,eden dini ve sosyal cereyanları, bilgi ve tecrübeye sahip
Anadolu'daki nüfusun göçebe, köylü ve şehirliinsanları ve manevi kuvvetleri kendi arkasında buldu.
nispetleriyle; Orta Asya, Mısır, Suriye ve Rusya
İşte mevzuubahs cereyanın bulmak ve iş başında gös-
arasındaki büyük muharecet ve ticaret yolları üzerinde
rmek teşebbüsü, Prof. Fuat .'-öprülü'nün, Osmanlı
kurulmuş olan Selçuk Devleti'nin ekonomik ve kültürel
İmparatorhığu'nun sür'atle kuruluşu mucizesini izah
terakkileri gibi mühim meseleleri de gözden geçirilmek
etmek için, ortaya attığı fikirlerin ve yaptığı ilmi
lüzumuna kani olan Profesör, ayrıca Moğol istilasıyla
yardımları en mühimelerinden birin teşkil etmektedir.
Anadolu'da hadis olan yeni vaziyet üzerinde bilhassa
Zira, ancak bu sayededir ki; Osmanlı-laştırılmış
durmak la-zımgeldiğini tebarüz ettirmiştir. 3
Bizanslılar, devşirmeler, İslâmiyeti kabul etmiş esirler
Filhakika, Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun kuruluşu faraziyesine müracaat etmeğe lüzum kalmadan, Osmanlı
meselesinde bu mütekaddim hadiselerin büyük rolü İmparatorhığu'nun kurulması için lazım Melen kan ve kol
olduğunda kimsenin tereddüdüne meydan kuvvetinin, akıl ve siyaset adamını Osmanlıların, bilhassa
vermeyecek kadar bu hususlar aşikar gözüküyor: ilk zamanlarda, nereden bulmuş olukların anlamak
mümkün gözükmektedir.
Türk orta zamanının edebi,
sosyal ve bilhassa dini tarihi üzerinde uzun seneler denFilhakika, Osmanlı tarihinde bilhassa İstanbul'un fethine
beri giriştiği çok verimli ve orijinal mesainin verdiği birkadar, kütleler halinde İslâmlaşma ve devletin
salahiyetle Prof Fuad Köprülü'nün kitabında bu asırlarda kozmopolitleşmesi mevzuubahs değildir. Bilakis, Osmanlı
Anadolu'da husule gelen dini cereyanların ve Müslümanidare teşkilatı Selçuki ve İlhanilerin devlet ve idare
mistik tarikatlerinin teşekkülünde Orta Asya'dan gelenananelerine göre tesis edilmiş ve devlet işlerinde
akınların ve Türk Moğol Şamanizmi'nin tesirlerininbidayette daha fazla Selçuk idari teşkilatına mensup
oynadığı rolü hatırlatması, kayda şayan olduğu gibi;yüksek Türk aristokrasisi ve memurları kullanılmıştır. Bu
Moğolların öncüsü olarak gelen göçebe Türkmenlerlei ürk idare adamları devşirme unsurlar lehine ancak XV.
Anadolu nüfusunun işbaa geldiği bir sırada,cırdan sonra azalmağa başlamıştır. Esasen Fuad Küprü-
İmparatorluğun sosyal ve hukuki kadroları içinde sıkışan iü'ye göre, muhtelif unsurlardan teşekkül eden her büyü
bu göçebe unsurların ne büyük bir kuvvet teşkil İmparatorluk için sarayın bir müddet sonra atsızlar ve
ettiklerini ve ne geniş bir teşkilat içinde birbirine bağlıTürkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara soysuzlardan
bulunduklarını Babaî İsyan'ında Selçuk devletini pekmürekkep bir Kapu Kulu yaratması ve kozmopilitleşmesi
fena bir halde sarsmış olmalarıyla göstermiş olduklarımukadder bir hadisedir. Abbasiler ve Bizanslılar için tabii
tespit etmesi, de bizim bu makaleyi yazarken daima gözaddedilen bu hal, Osmanlı İmpara-torluğu'nda neye
önünde bulundurduğumuz fikirlerden birini teşkilTürklerin kabiliyetsizliğine .veriliyor? Bizansta birçok
etmektedir.' imparatorların yabancı unsurların yetişmiş olması, Bizans
Filhakika, 1242'de Erzurum'u alan Moğollar, Sivas veRumlarının idare kabiliyetini haiz ol-madığnı mı ispat
Kayseri'yi yağma ettikten sonra çekildilerse de, Selçukeder.-'.'
Devleti onların tabiiyetine girdi ve bu istiladan sonra, * # * _
Moğol İmparatorluğu'nun diğer aksamıyla teesûs eden
Türklerin, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurmak için
münasebet dolayısıyla, yeni birtakım göçlere yol açıldı.
kendilerine lazım gelen kuvvetleri nereden bulduklarını
Bu suretle Anadolu muhtelif devirlerde kadınları,
göstermek itibarıyla, Fuad Köprülünün o asırlarda Türk
çocukları ve davarlar ile beraber gelen Moğol işgal ve
Anadolu'daki dini ve sosyal hareketlere ait verdiği malu-
ceclip orduları, Moğol valilerin maiyet askerleriyle doldu.
mat'ta, yukarıda söylediğimiz gibi, çok kıymetlidir ve bu
Bu vaziyet karşısında Garba doğru akın o kadar tabii ve
husustaki esas fikir şu şekilde hulasa edilebilir.
zaruri bir hadise haline gelmiş bulunuyordu ki, Profesöre
göre, eğer Anadolu'da hasıl olan bu kesafet, fütuhat Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulmakta olduğu zamanda
sayesinde Garba doğru boşaltılmamış olsaydı, içtimai Anadolu'daki uç beylikleri, medeni bir hayatın kaynağı

TÜRKLER OSMANLI
olan Türk ve İslâm dünyasının her tarafından gelmiş hermuhakkaktır. Rum ilinin İslâmlaşmasında bu misyoner
sınıftan ve meslekten adamlarla doludur. İran, Mısır vederviş gruplarının oynadığı rol her hakle büyüktür.''
Kırım medreselerinden çıkan hocalar, orta ve şarki Hatta daha ileri giderek bazı delillere göre diyebiliriz
Anadolu'dan gelmiş Selçuki ve İlhani bürokrasisineki, Orta Zaman Hıristiyan hukukıyatını karşı yeni bir
mensup şahsiyetler, muhtelif tarikatlerin mümessillerisosyal nizam ve adalet telakkisi taşıyan ve esrarengiz bir
İslâm Şövalye ve misyonlerleri diyebileceğimizelin propagandası şekline bürünen misyo ner Türk
dervişler. Bunlar arasında bilhassa, Aşık Paşazadedevrişlerini telkinatı ordularla birlikte ve hatta
tarihinde Gaziyant Rum diğer tarihlerde Alplerordulardan evvel fütuhata çıkmış ve karşı tarah daha
(kahraman, muharip manasına) veya Alp Erenler namıevvel manen fethetmiş bulunmaktadır. Demek oluyor ki,
altında zikredilen ve daha İslâ-miyetten evvel bütünOsmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu işinde çalışan
Türk dünyasında mevcut olan eski ve geniş bir teşkilatakuvvetler böyle tevettürü yüksek derin ve uzak menba-
mensup Türk şövalyeleri mevcuttu. Filhakika; Osmanlardan gelmekte ve Hıristiyan ve İslâm dünyaları gibi iki
Gazi'nın arkadaşlarından bir çocuğun unvanı olan bu Alpayrı âlemin maddi ve manevi bütün kuvvetleriyle
tabiri dikkate şayandır. Bunlardan şehirlerde yerleşmişkarşılaşması şeklinde tarihi işlemektedir.
ve İslâm dünyasına mensup bazı dini tarikatlerin tesiri
Prof. Fuad Köprülü'nün, tetkikimizin muhtelif
akıda kalmış olanların ise unvanı bilâhare "Gazi" ye
fasıllarında mevzuubahs toprak meseleleri
tebdil edilmiş gözükmektedir. Yine aynı kitapta ismi
münasebetile'" ve bazı yeni vesikaların yardımile işlemek
geçen Ahıyanı Rum yani "abdal" ve "baba" isimim
fırsatını bulduğumuz ve etüdümüzün manasının
taşıyan ve bilhassa Türkmen kabileleri arasında
anlaşılması için zaruri bir methal telakki ettiğimiz bazı
telkinatta bulunan ve umumiyetle Osmanlı Padişahla-
esas fikirleri aşağı yukarı bunlardır. Bu fikirlerden
rıyla bütün harplere iştirak etmiş bulunan delişmen
hareketle, biz Osmanlı tarihinde İmparatorluğun
tabiatlı ve garip etvarlı'' dervişler bulunmakta idi.
teşekkülüyle beraber, içtimai bünyesinin kendisine
Aşık Paşazade tarihini Bacıyanı Rum yani Anadolu mahsus hususi şeklini alması için yuğurulması hususunda
kadınları dediği ve haklarında tafsilata
malikiş başında çalışan demografik ve dini amilleri aynı
olmadığımız teşkilat veya tarikatten
sarfınazarla,fikirlerin kuvvetle ortaya koyduğu gibi, Türk tarihini bir
diğerlerini ele alacak olursak, bunların her birnin Türkmuharebeler ve muahedeler tarihi, bir hanedan destanı
ve İslâm dünyasının her tartında şubeleri olan ve buolmaktan kurtarılarak hakiki bir izahını yapmak ve
günkü Komünist yahut farmasyon teşkilatına benziyenanlaşılmasını temin etmek için bu meseleleri vaz' ile
teşkilatı bulunan tarikatler olduğnu görürüz. Kökleri buhemen işe başlamak lazım gelmektedir. Bu sebeble,
suretle geniş Türk ve İslâm dünyas ına yayılmış olan buOsmanlı İmparatorluğunun kuruluş meselesinin daha iyi
gibi teşkilat vasıtasıyla her tarafla temas halinde izah edebilmemize yarayacak olan böyle bir faraziyeyi
bulunan Osmanlıla rın ise, Osmanlılaşmış Rumlarıntakviye edecek mahiyette gördüğümüz bazı vesikaları,
yardımına muhtaç olmadan daha evvelki emsali Türkçok hususi bir noktai nazardan yapmağı tecrübe
imparatorlukları gibi büyük bir imparatorluk kurmakettiğimiz kısa izahlarla birlikte, okuyucularımıza arz
teşebbüsünde bu kuvvetlerden istifade etmiş veedeceğiz.
kendilerine lazım gelen her türlü unsurları bulmuş
KOLONİZATÖR TÜRK DERVİŞLERİ
olduklarına şüphe yoktur.
Burada, yalnız bazı büyü k şehirlerde ve burjuvalar Osmanlı İmparatorluğu'nu kuruluşu hadisesini,
muhitinde değil, uç beyliklerindeki köylerde de bilhas saAnadolu'dan gelen bir muhacereti akvam; daha doğrusu
şubeleri olan Ahi teşkilatının Anadolu'daki faaliyetleriniAnadolu'da istikrarını bulamayan bir muhaceret akının ve
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulmasında büyük roltoprağa yerleşmek üzere olan bir nevi muhacir
oynamış olduğunu kaydetmek icap eder. 7 Prof. Fuadgöçebelerin temsil ettiği kudretin kendisine yer bulmak
Köprülü'ye göre; "Gazi" Osman'ın kayın pederi Şeyh için önüne geçen siyasi hudutları yıkıp takatinin yettiği
Edebali ile silah arkadaşlarından hattabir yere, Tuna boylarına ve Arabistan çöllerinin içlerine
birçoğunun
Orhan'ın kardeşi Alaeddin'in mensupka-_dar yayılması hadisesi gibi tetkik ve mütalaa etmek
bu tarikata
bulunuşu, ilk piyade askeri üniformasının Ahi üniformasıla-zımgeleceğini yukarıda söylemiştik. İmparatorluğun
oluşu ve Yeniçeriler için ahi başlığının kabul edilmiş teşekkülünden evvel Anadolu'da büyük bir izdiha m
olması, bu bakımdan sn derecede manidadır. 8 halinde tekasüf eden Orta Asya göçlerinin öteden beri bu
istikametlerde yayılmağa namzet bir kudret temsil
Bu mistik tarikat ve teşkilâtın ne büyük bir kuvvet
ettiklerini ve İlk Osmanlı padişahlarını imparatorluğun
temsil ettiğini, aralarına aldığı halk kütlesini muayyen
kurulması için lazımgelen askeri ve bu imparatorluğa bir
sosyal nizamlar için nasıl harekete getirerek
Türk devleti damgasını vuran her nevi kuvveti bu büyük
zamanlarının vakay"nda büyük roller oynamış olduklarını
insan hazineleri içinde bulmuş olduklarını da görüyoruz.
tarih esasen kaydetmektedir: Selçuk Devleti'nin en
kuvvetli bir zamanında Babailerin Anadolu'daki bütün Böyle bir imparatorluğun kurulması hadisesinin
Türkmen aşiretlerini birden hareket getirmek suretiylebüyük mikyasta nüfus kitlelerini yer değiştirmesi
bu devleti fena halde sarsmış oldukları malum birnev'inden demografik yahut, "metanastasiques"
hakikattir. Fütuhatı başarmak için Osmanlı ordular ınahadiselerle aynı zamanda vukua gelmiş olduğunu
yalnız teşkilatlı ve imanlı muharip temin etmeklegöstermek için; istilalarla birlikte göçebe unsurla rın bu
kalmayıp, bu misyo ner dervişlerin dini ve sosyal fikirlerharekatı temin edecek bir şekilde kolaylıkla ve
propagandasıyla da, halk kütleleri arasında çok faal birmuvaffakiyetle ileri sürülmüş olmalarını, muhtelif
mıntıkaların imar ve iskanı için kullanılan sürgün
maya gibi faaliyete geçerek, o memleketleri sosyal
usullerini ve topraklandırma ve toprağa yerleştirme
bünyesinde ve siyasi kuruluşunda büyük yenilikler
siyasetinin bu hususta oynamış olduğu rolü ele başka bir
yapmak için müsait kaynaşmayı yaratmakta, temsil ve
yerde izah edeceğiz 1 1 . Biz şimdilik burada bu nüfuz
fütuhat işlerini kolaylaştır makta amil oldukları da

TÜRKLER OSMANLI
hareketlerini ve büyük çapta kolonizasyon işinin şayanı şekillerine ait taşıdığımız kanaatleri sarsacak mahiyette
dikkat tezahürlerinden birini gözden geçirelim: ve iddialı olduğu kadar garip de gözükecek olan bu
Mevzubahs etmek istediğimiz mesele; hali ve tenha fikrimizi haklı gösterecek bazı vesikaları bu tetkikimizde
yerlerde, boş topraklar üzerinde bu Orta Asyalızikredebilecek vaziyette olduğumuzu zannediyoruz.
muhacirler tarafından kurulan bir nevi Türk manastırları,Meselenin bu suretle izah edilmesi matlup bir takım
(couvent ermitage)'i olan zaviyelerle, yeni birvakıalar şeklinde
memlekete gelip yerleşen kolonizatör Türk dervişleridir.
Dervişlerle tekkelerin son zamanlardaki soysuzlaşmış

TÜRKLER OSMANLI
hazırlanıp bahse mevzu edilmesi ise, bizim tetkikimizin toprak işleriyle meşgul gözükmesi ve benimsemek için
yeniliklerinden bir olacaktır. dağdan ve bayırdan toprak açması bu alakayı
Filhakika, Prof. Fuacl Köprülü'nün telkinlerine şiddetlendirmektedir. Filhakika, bilahare tanıyacağımız
istinaden 12 Müslüman mistik tartkatlerinin teşekküllündedervişlerin şehirlerdeki tekkelerde ayin ve ibadetle
Türk Moğol Şamanizmin tesirleri olduğunu ve binneti-cemeşgul olan ve sadaka ile geçinen mümesillerinin
Orta Asya'dan gelen akınlarla birlikte Anadoluy'a yeniaksine olarak mütemadiyen kırlara, boş topraklar
bir takım dini cereyanların sokulmuş olduğununüzerine yerleşen ve henüz bir devlet memur ve aylıkçısı
kaydedebiliriz. İşte bizim burada mevzuubahs etmekşekline girmemiş olan bu dervişlerin hayatı ve onları
istediğimiz dervişler, kendileriyle beraberoralara iten kuvvetlerin manası anlaşılmağa layıktır.
memleketlerinin örf ve adetlerini, dini adab ve erkanını
da beraber getiren insanlardır ki bunların içinde Türk
İslâm memleketlerinden Anadolu'ya doğru mevcudiyetini B AZÌ T ARİHÎ S İMALAR
kayıt ve işaret ettiğimiz muhaceret akınını sevk ve idare
etmiş müteşebbis kafile reisleri, bu istilanın öncüsü Bu suretle, muhtelif memleketlerden gelmiş
olmuş kolonlar, gelip yerleştikleri yerlerde hanedan muhtelif insanların ve onların temsil ettikleri telakkilerin
tesis etmiş soy ve mevki sahibi mühim şah siyetlerkaynaştığı Osmanlı İmparatorluğu; o zamanki Türk İslâm
vardır. Bu dervişlerin nazarı dikkati celp eden din veâlemi içinde yeni bir dünya, bir başka Amerika teşkil
cihan telakkileri, daha eski Türk memleketlerinden gelenettikten sonra, her türlü yeniliklere sahne yeni bir
muhacir kitlelerin getirdiği din ve cihan telakkilerinin
hayatın hazırladığı yeni bir âlem haline girmiş
aynı olduğu gibi, mü-ridleri de ekseriya kendi aile ve
bulunuyordu.
soyları azasıdır. Bu sebebledir ki bu unsurlar sayesinde
Anadolu ayrı bir teşkilat ve an'anelere sahib insan Dünyanın her tarafından gel-5 miş insan ve
yığınlanyla beraber, onların getirdiği dini ve mistik malzeme kuvveti 1 onun zamanın cihanşümul bir Türk ve
cereyanların da kaynaşmasına bir sahne teş kil etmekteİslâm dünyası imparatorluğu olarak kurulmasına hizmet
idi. Bu sıralarda karşımıza çıkan şayanı dikkatediyordu, imparatorluğun kuvvetini aldığı menbaların
şahsiyetlerin haklarında bilahare uydurulmuşçokluğu ve bu nevi kozmopolitliği, kuruluş devirlerinde
menakıbecle umumiyetle kabul edildiği gibi derviş,bu devletin kurucuları yanında toplanmış olan
tarikat müessisi ve keramet sahibi insanlar gibi tasvirşahsiyetlerin muhtelit cereyanların
edilmiş olmalarına rağmen; maşeri psikolojinin malum mümessili olan muhtelit menşeli kimselerden teşekkül
kanunla rına uyarak kendilerini ihata eden bu dinietmesiyle sabittir. Bu suretle bu şahsiyetlerin kimler
halenin hakiki manasını keşfetmek g'üç değildir.
olduğunu tespite çalışmak bu adamların şahsiyetinde
imparatorluğun kurulması için iş başında olan kuvvetleri
Onlar yeni bir dünyaya, yani diğer bir Amerika'ya gelip çalışırken görmek demek oluyor, bu bakımdan isimleri
yerleşen halk yığınları için, içtimai ve siyasi büyük bir
bir tesadüf gibi tarihlere geçmiş olan bazı şahsiyetler ve
rol oynamış büyük kahramanlar, bu hengameli devir de
onlar hesabına imal edilmiş olan pek saf ve pek basit
halkın içinden yetişmiş mümessil şahsiyetlerdir ve bu
gözüken menalap, bize tetkikatımızın istikbali için geniş
itibarla onları son zamanın dilenci dervişlerinden
dikkatle ayırmak lazım gelir. 1 1 bittabi biz burada neufuklar açan kıymetli görüşler ilham edecek vaziyette
Anadolu din tarihinden ne de muhtelif tarikatlerin bulunmaktadırlar.
birbirine benzeyen ve benzemeyen taraflarından Filhakika, Osman Gazi'nin silah arkadaşları
bahsetmek niyetinde değiliz. Dervişlerle ve zaviyelerle kimlerdir, kimlerle konuşmuş ve kimlerin yardımını ve
alakamız, onların Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu hayırduasını istemiştir. Bu hususta elimizde mevcut
meselesinin anlaşılması için üzerinde ısrarlakayıtlar, umumiyetle zannedildiğinden çok daha
durduğumuz bu garbe doğru akın işinde bize birermanidardır. Bu kayıclara dair fikir vermek için bazı
mümessil ve öncü gibi gözükmelerinden ileritarihçilerin Osman Gaziye diğerlerinin ise babası
gelmektedir. Birçok köylere ismini veren, elinin emeğiErtoğrula gördükleri meşhur "rüya" hikayesini ele
ve alnının teriyle dağ başlarında yer açıp yerleşen, bağalalım; 1 '
ve bahçe yetiştiren dervişler ve daima garbe doğru Türk I. "Ertoğrol hal-i hayatdayken bir gice düş gördü, bir
akını ile beraber ilerleyen benzerlerini doğuran zaviyeleraceb vakıa görüb ol vakı'adan uyanıb bu düşi fikr
ve bu zaviyelerin harbe giden, siyasi nüfuzlarınıiderek, Allah'ı zikr iderek durdu, sabah namazını kıldı,
padişahların hizmetinde kullanan, zaviyelerindesuret değişdirüb doğru Konya'ya vardı, anda bir muab-
padişahları kabul eden ve onlara nasihat veren şeyhler, bir kişi vardı adına Abdülaziz clirlerdi... amma bazılar
bizim alakamızı celp etmek için bir çok vasıfla rıdidiler kim bu düşü tabir iden bir aziki şeyh idi..." (Gi-
haizdirler. Hele onların daha. fazla varı göçebe Türk-ese'nın neşrectiği Tarihi Al-i Osman Sf. 11).
m
Turkler,. C.9, Yeni T ürkiye Yayırttarı, Ankara ısında
Babinger'in neşrettiği Uruc Bey tarihinde ise, Er-
teiKinatta Bulunuşu, köylerde yaşayışı,
toğrul'un gördüğü rüyayı tabir eden şeyh, Konya'da otu

TÜRKLER --VM> OSMANLİ


ran ve sultan Alaücldin'in dahi itikat ettiği meşhur ve- de cereyan etmiş olduğunu bize tasavvur etmek için
zengin bir şahsiyetti. Yukarıdaki kayıtta ismi geçen Ab- la-zımgelen malzemeyi temin edecek olan hikâyeyi
dülaziz'i ise, sultan Alaüddin'in veziridir. Sultan Osman muhtelif menbalarclan takip edelim:
Konya sultanının askerleriyle birlikte İstanbul tekfuruna III. "Meğer Osman'ın halkı arasında bir aziz şeyh
karşı yaptığı bir mücadeleyi müteakip, ganaimden vardı. Adına Edebali clirlerdi ve dünya sı bi nihaye idi.
öşrünü çıkarub konyasultanına göndermesi üzerine, amma dervişsiyretin dutardı. Hatta derviş diyü lakap
sultan tarafından kendisine gönderilen sancak ve saire iderlerdi. Bir zaviye yapup ayende ve revendeye
ile birlikte şeyh Edebali'nin kızını da getiren işte bu hidmet idercli. Kâh kâh Osman onun zaviyesine misafir
vizir-dir. Aşağıya dercettiğimiz kayıttan anlaşılacağı olurdı." (Neşri Tarihi, Yp. 24, Veliyüddin Efendi
veçhile, Osman Gazi'ye bu kızı ne için alması lazım Kütüphanesindeki nüsha).
geldiğini izah ederken, babası Ertoğrul'un gördüğü
rüyadan şu şekilde bahsetmektedir:
IV. ".. .kendülerin arasında birazız şeyh vardı,
hayli kerameti zahir olmuştu ve cemi halkın mutemedi
II. "Ey oğul atan Ertoğrul gördüğü düş buydıkim, idi. ve illa dervişlik batınında idi, dünyası nimeti ve
Şeyh Edebali ol düşi tabir etmişti... davarı çoktu ve sahib-i çerağ ve âlemdi, daim
Atına sıvar olup doğru Konya'ya vardı. Meğer misafirhanesi hali olmazdı ve Osman Gazi kim bu
Konya'da bir mu'abbir mu'teber kişi vardı, Şeyh Edebali dervişe konuk olurdu..." (Âşık Paşazade Tarihi, İstanbul
dir-lerdi. Sahib-i kemal idi. İlm-i rüyayı hub bilürdi. basımı Sf. 6.).
Kerameti zahir olmuş kişidi, dünyası çoğdı. Ol Görülüyor ki bu şeyh "dünyası" ve davarı çok olan
vilayet'de meşhurdı, sultan Alaüddin dahi ana itikat bir adamdı, bütün zevahir onun mali kudretinin ve
etmişti... siya si nüfuzunun büyük olduğunu gösterir.
Şeyh ayıtdı, ya yiğit düşinin tabiri budur kim bir Misafirhanesi hiç bir zaman boş kalmamaktadır.
oğlun ola, adı Osman ola ve benim dahi bir kızım ola Bununla beraber. Aşık Paşazadeye göre, bütün bu
Rabia (diğer tarihler de Balahun Malhum) adlu, benim alemetlerle beraber, bu meşhur adam bir dervişti de.
kızımı senin oğlun Osman'a vireler..." (Sf. 8). Bu nüfuzlu şeyh ile Osman Gazi'nin
İlk Osmanlı padişahının bu surette akrabalık münasebetleri meselesi, Osman Gazi'ye verilen bu
münasebetleri tesis ettiğini gördüğümüz bu şeyh müjde ve mevzuubahs münasebetlerin temin ettiği
Edebali kimdir ve böyle nüfuzlu bir adamla bir nevi yardım mukabilinde, kendisi Padişah olduğu
siyasi anlaşmayı tahakkuk ettiren bu izdivaç ne gibi takdirde gerek bu şeyhe ve gerekse müritlerine yani
şartlar altında yapılmış ve neticesi ne olmuştur? Diğer bütün zümreye ve teşkilata bir şey vadetmesi
tarihler de, rüyayı gören şahsın Ertoğrul değil Osman mevzuubahs edilince, hakikî ve siyasi anlaşma
Gazi olduğunu ve şeyh Edebali'nin davarı, nimeti çok, şeklini almaktadır. Filhakika, Neşrinin Şeyh
misafirhanesi daima dolup boşalan zengin ve halk Edebali'nin oğlu Mehmet Paşadan nakletiklerine
üzerinde nüfuzlu bir şeyh olduğunu ve Osman Gazi'nin göre, bu şeyh ve müritlerinin Osmanlı
bu şeyhe sık sık misafir olduğunu kaydetmektedirler. memleketlerinde işgal ettikleri mevkie bakılırsa, bu
Rüyada bu şeyhin kuşağından çıkan bir ay Osman'ın sıkı münasebet ve kız alma hikâyesi nin hakikatte
koynuna girmekte ve oradan gölgesi bütün âlemi tutan mütekabil bir anlaşmadan ibaret olduğu meydana
bir ağaç halinde yükselmekte olduğuna göre rüyayı çıkmaktadır:

gören şahsın bu şeyh ile tanışık olması ve gölgesi V. "Çünki şeyh, Osmanın düşünü böyle tabir etdi,
âlemi tutan bir ağaç hayaline sahip olacak kadar siyasi derviş Durgud adlı şeyhin bir müridi vardı, anda
emeller besleyecek vaziyette bulunması; rüyayı tabir hazırdı, ayıtdı: Ya Osman! Sa na Padişahlık virildi, bize
eden şeyhin de hiç olmazsa, böyle bir rüyanın ifade şükrane ne virirsin, didi. Os-man'ayıtdı, sana bir şehir
ettiği fikrin tahakkukunu mümkün telakki edecek kadar vireyin, derviş ayıtdı, Şol köyceğize dahi razıyım, eledi
hadisraın bu hususta hazırlamakta olduğuna dair bir ve bana mektııb vir, didi.
seziş ve tecrübeye sahib olunuşu hakikaten manalıdır. Osman ayıtdı, ben yazı yazmak bilmezin, işte bir
Bu nevi rüyaların Osmanlılardan evvel diğer hanedan maşraba ve bir kılıcım var sana vireyin, ta ki sana
müessislerine de gördürülmüş olması, bu nevi nişan olub anları evladım gördükde ibka edeler. Ol
hikâyelerin alelade bir masal ve fantazi olduğunu kabul maşraba ve ol kılıç anlarda nişan kaldı. Ve şimdi dahi
ettirse bile, bu rüya hikâyesi münasebetiyle padişah olanlar anı görüb ziyaret idüb ol dervişin
Osmanoğullarının böyle bir şeyhle sıkı münasebetlerini
evladına in'amlar ve ihsanlar ideler. Ve bu Edebali de
öğrenmekte ve şeyhin kızile mev-zuubahs olan bu
didiğimiz şeyh yüz yirmi yaşında vefat itdi. Ömründe,
evlenme hikâyesini hakikaten manidar bulmaktayız. Şu
hemen iki hatun aldı, birin cıvanlıkda ve birin pirlide.
halde yalnız bu bakımdan, yani tarihi
Evvelki hatunun kızın Osman Gazi'ye virdi, sonraki
folklor da malum bir mevzuu islemek için o cemiyetten hatunı Taceddin kürt kızı idi. Hayreddin Paşa ile
a TürkJer. C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara ı
itler dolayısıyla, nadısenın naftıRattte ne bacanaklar idi ve bu müna sebet ve bu menakıb Edebali
şeTat-
oğlu Mehmed Paşadan naklolundu." (Neşri Tarihi. Yp.
24).

TÜRKLER -44^ OSMANLİ


Aynı mesele hakkında tafsilat Âşık Paşazadeetmiş olan diğer beyliklerin de Osmanlılar gibi muhtelif
Tarihinde (İstanbul tab'ı) 60. sayfasındada mevcuttur.tarihlerde Anadolu'ya gelen veya nakledilen Oğuz yani
Fakat mevzuubahs tarihe göre, şeyh Edebali'nin müridi Türkmen boylarının Bizans ve Kilikya hudutlarına
olan ve Osman'a "bize bir kâğıt vır imdi" diyen veyerleştirilmesi neticesi meydana geldiği düşünülecek
atasından kalmış bir kılıcı nişan olarak alı koyan Şeyh
olursa, Türkmen kabileleri arasında yayılmış olan dini
Durgud ad-lu derviş değil, Kumral Dededir' 1 ve bu defa
tarikatlerin ve bu tarikatleri temsil eden şahısların
kendisine bir şehir vadedilmiş gözükmektedir. Burada
nüfuzu kendiliğinden meydana çıkar.
Ertoğrul Beye ait olarak gösterilen kılıç, dervişin elinden
köyünün gelecek padişahlar tarafından geri alınmaması Selçuk Devleti'nin sarsılmasında bu Türkmen
için verilmiştir. Her ne kadar bu iki tarihte görülen isim kabilelerine istinat eden Ba-baîlerin isyan ve
farkları, aynı vak'anın iki anlatış tarzınagibi propagandalarının
ait tesiri olduğu gibi, aynı Babai
görünüyorsa da, Osman'ın bu tarikattan birçok dervişe şeflerinin Ertoğrul ve Osman Gazi zamanında faaliyette
yardım mukabilinde sadece bir köy değil belki birçok köybulundukları ve Karamanoğul-larının da müstakil bir
ve kasabalar vadetmiş olmasını da hatırlatabilir.devlet kurmasından Babaîliğin ve Babai şeflerinin büyük
Osman'ın mezkur birçok dervişlere yazılı nişan yerinebir rol oynamış olduğu anlaşılmaktadır. Bu mühim
kılıç verişi ise zikri geçen tarihçilerin izah etmek istediği meselelerin tafsilatıyla tetkikinin yapacak ve bu hususta
gibi, Osman'ın yazı bilmemesine henüzkat'i bir fikir beyan edecek vaziyette bulunmamakla
değil, belki
resmen nişan vermek salahiyetine sahip olmayışı veyaberaber; biraz ilerde toprak mülklerinin ve vakıflarını
sıkışık vaziyette bu tarikatın dervişlerine yazılı birtetkik edeceğimiz dervişlerin hakiki şahsiyetleri
kâğıttan çok daha kıymetli ve kendisinden sonra gelecek hakkında bir fikir edinebilmek için, esasen herkes
evlâtları üzerinde de müessir olacak bir ata kılıcıtarafında n bilenen bazı kayıtları burada zikretmeği
vermeğe mecbur edilmesiyle, yahut da kendisinin hermünasip görmekteyiz:
türlü şüpheyi izale edecek bir garanti vermek VIII. "Alaüddin vefat itdi. Hicretin 659'unda oğlu
istemesiyle izah edilmelidir. Yoksa Osman Ga-zi'ninsultan Gıyas tahtına geçüb padişah oldu, hükmü
muhitinde herhangi bir senedi veya nişanı hazırlıyacak hükümet itdi. Amma zulüm itmeğe başladı. Meğer ol
kimselerin mevcut bulunub bulunmadığından şübhezamanda bir şeyh vardı, adına Baba İlyas dirlerdi.
etmek caiz değildir. Ehemmiyeti ne binaen Âşık PaşazadeAcemden gelmişdi. Sultan Alaüddin zamanında gelüb
Tarihinin verdiği malumatı da aşağıya derceclelim: Amasya nahiyesinde Çat dirler bir kasabada karar
VI. "Şeyh Edebali kim Osman Ga- itmişdi. Hazreti Mevlana Celaleddin dahi ol vakitde
zi'nin düşini tabir eyledi ve padişahlığı Konya'da olurdu. Ol zamanda çok ulular ve şeyhler
vardı. Zira Sultan Alaüddin şeyhlere muhib olduğu için
kendüye ve neseb ve nesline muştuladı.
kamu onun memleketine gelmişlerdi...
Yanında şeyhin bir müridi vardı "Kum-
ral Dede" dirlerdi, ol derviş ayıdır: Ey Osman, sana Pa- Sultan Alaüddin vefat iclüb oğlu Gıyasüddin kim
dişahlık virikli, bize daha şükrane, elidi, Osman Gazi tahta geçdi idi çok zulümler itmeğe başladı akibet bir
ayıdır: Her ne vakit kim Padişah olam, sana bir şehir vi- sebeb ucundan Baba İlyas'dan havf idüb leşker
reyin, diclid. Derviş ider, bize bir kâğıt vir imdi, dir. Os- gönderdi. Babaileleri kılıçtan geçürdü. Anım dahi başka
man Gazi ayıtdı ben kâğıd yazmak bilir miyim ki ben- bir hikayesi vardır, Âşık Paşa oğlu Elvan Çelebi
den kâğıd istersin, didi. Amma atamdan bir kılıç kal- menakbnde malum itmişdir.
mışdır sende dursun, nişan. Beni Allahü Teala Padişah- Karaman iline evvel Yunan dirlerdi, Karaman
lığa irgürürse benim neslim ol kılıcı göreler, köyünün dinmesine sebeb anun çün bu hikayeti getürdük: Bir gice
alnrayalar, deyü virdi. Şimdi dahi ol kılıç Kumral dede nâgâhsultan Gıyasüddin Padişahı kulları tepelediler,
neslindedir. Al-i Osman'dan her kim ki Padişah olsa ol oğlu ve kızı memleket hali kaldı. Babaîlerden Muhlis
kılıcı ziyaret iderler." (Sf. 6). Paşa bir sebeple Padişah oldu. Babaîleri kıranlardan
Aşağıya dercettiğimiz kayıttan da Şeyh Edebali'ninintikam alub ol leşkerden kim varsa hep kılıçdan
nüfuzlu bir Ahi Şefi bulunduğu, ka rdeşinin de bir Ahigeçürdi, kırk gün beylik itdi. Bazılar altı ay beylik itdi
olduğu anlaşılmaktadır. Filhakika Bursa fethinde Orhan'adidi. Andan sonra Babaîlerden Halife Göre Kadı, baba
yoldaşlık eden ahi Hüseyin, mevzuubahs ŞeyhIlyas zamanında üç ile (üç yıla) Halife olmuşdu. Meğer ol
Edebali'nin kardeşi Ahi Şemseddin oğlu idi: Göre Kadının beş yaşında bir oğlu kalmışdı, adına
Karaman dirler-di. Muhlis Paşa ol oğlanı getürüb tahta
VII. "Orhan Bursa fethine giderken babasının önün-
geçürdi, Padişah eyledi, Nefes idüb itdi ki, bu nesil bu
de "yer öpüp itaat gösterdi. Ve yine Köse Mihalı ve tor-
vilayeti duta, Padişah ola, didi, Karaman vilayetine.
gut Alpı Orhan Gazi'ye yoldaş koşdu. Ve anda bir aziz Karaman didiklerine sebeb budur." (Uruç Bey, Tevarih-i
vardı ana Şeyh Mahmud dirler idi. Anunla Edebali di- Al-i Osman, Sf. 11. Babinger Tab'ı 1925).
dikleri azinin Türkıe?,rcı9,'lY^Ktı Türkiye YayiTrt^f^<Artkara'r'er
IX. "Ertoğrul zamanında Baba İlyas divane vardı.
idi. Anın oğlu Ahi Hüseyinin Orhan Gazi atasından is-Rum'a Ertoğrulla bile gelmişlerdi ve Koçum Şeydi var-
teyüp Osman Gazi dahi virdi ve bilece gönderdi." (Neşridı. Baba İlyas'ın Halifesi idi, bunların kerametleri zahir
Tarihi, Sf. 38). olmuş duaları makbul azizlerdi."
Baş tarafta, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu "Osman Gazi zamanında ulemadan "Tursun Fakih
meselesini tetkik ederken, Prof. Fuad Köprülü'nün ovardı ve fukaradan Baba Muhlis ve Osman Gazi'nin kayın
zamanlar Anadolu'da kuvvetli bir teşkilat halinde mevcut atası Edebali vardı, bunlar duaları makbul azizlerdi."
olan bu ahi zümrelerine mensu p şahsiyetlerin bu(17) (Âşık Paşazade Tarihi Sf. i 99).
devletin kuruluşunda büyük bir rol oynadıklarına ait X. "Murad Hudavendigar zamanın-
fikirlerinin hulasasını kaydetmiştik. 16 Bu neviden dinida "clirler ki ol vakit Kala-i Ankara ahi-
teşkilat, mevcut delailden anlaşıldığına göre diğer ler elinde idi. Sultan Murad Han Gazi
Anadolu Beyliklerinin teşekkülünde de büyük bir rolyakın geliyecek Ahiler istikbal idüb k-
oynamıştır. Anadolu'da, Osmanlılardan evvel teşekkülla'yı teslim etdiler. Çünki Sultan Murad

TÜRKLER i-;2> OSMANLI


Han Gazi şehre girdi, üzerine akçeler ni- rolleri olan tarikatlar mümessillerinden birine, Bursa'da
sar ittiler, kullar ol akçeyi yağma irdi-
türbesi olan Geyikli Baba'ya verilen araziden
ler." (Neşri Tarihi, Yp. 55).
bahsedelim:
Ahilikte Babaîliğin ve burada muhtelit
mümessillerinin isimleri muhtelitYukarıda mevzuubahs ettiğimiz gibi, Osmanoğulla-rı ile
zikrettiğimiz
tarikatların yekdiğerleriyle olan münasebetini tayinberaber, bir çok şeyhler gelip Anadolu'nun garp
taraflarında yerleşmişlerdi. Bu yeni gelen derviş
edememekle beraber, bu tarikatlar mümessillerinin
muhacirlerin bir kısmı gazilerle birlikte, memleket
Türkmen kabileleri üzerinde tel-kinatta bulunduğu,
açmak ve fütuhat yapmakla meşgul bulundukları gibi;
Türkmenlerle birlikte onları temsil eden bu dervişlerin ve
bir kışımı da o civarda köylere veya tamamen boş ve
tarikatların da Orta Asya'dan gelmiş olduğunu
tenha yerlere yerleşmişler ve oralarda müritlerde
söyleyebiliriz. Diğer tarikatlar gibi Ahiliğin de yalnız
beraber ziraatla ve hayvan yetiştirmekle, meşgul
şehirlerdeki Burjuva sınıflarına has bir teşkilat, mesleki
olmuşlardı. Filhakika, o zamanlar bu şayanı dikkat dini
zümrelere ait teşekküller olmadığı ve birçok Ahicemaatlere hemen her tarafta tesadüf edilmete idi.
rüesasının köylerde yerleşmiş olduğu da nazarı dikkatiOnların, tercihan boş topraklar üzerinde kurdukları
celp etmektedir. Ve biz burada henüz layıkıyla tenvir zaviyeleri, bu suretle büyük kültür, imar ve din
edilmemiş olan bu meselelerin üzerinden atlayarak,merkezleri haline giriyordu. Bu zaviyelerin ordulardan
gerek Ahileri gerek diğer tarikat müessirlerinindaha evvel hudut boylarında gelip yerleşmiş olması,
köylerdeki faaliyetleriyle, bilhassa köylerde tesisonların harekatını kolaylaştıran sebeblerclen biri
ettikleri zaviyeler ile, memleketin imar ve iskanı ile dinioluyordu. Aşağıdaki kayıt bu noktayı göstermektedir:
propaganda işlerini yaptıkları yardım bakımından ve XI. Göynük ve Taraklu, hazırlanan bir akında
tamamen hususi bir zaviyeden tetkik edeceğiz."Osman Gazi Köse Mihal'ın bu vech tedbirini savab bilüb
Anadolu'da dinlerin tarihi, şehirlerin ve şehre ait guzatı cemidüb gelüb Beş taş (Beşiktaş) zaviyesine ko-
teşekküllerin tarihi bizim mevzuumuzdan hariçtir. 1 Mnub şeyhine Sakari suyunun geçidin sordular, şeyh
Bununla beraber, bu hususta daha fazla malumata sahipayırdı..." (Neşri, 26) (Âşık Paşazade, 12).
olmak bizim işimizi de çok kolaylaştırabilirdi.
Bursa'nın fethini müteakib, Evliya Çelebinin
kaydettiği gibi, 19 Belh, Buhara ve Horasan taraflarından
Buraya kadar Osmanoğullarının bir devlet kurmaknice erenlerin gelip tavattun etmesi ele mani dardı. Ve
esasen, Bursa'da türbesi olanlardan Şeyh Abdal Murad
teşebbüslerind ^rkj^rg Cı^:! YerffVurkfye Y¥yıftiafp,' Âıfika'fa''':en
"Horasan erenlerinden olub Bursa fethinde
bazı şahsiyetlerin ve onlar vasıtasıyla birtakım dini ve
bulunmuşdur". Şeyh Abdal Musa Yesevi fukarasındandır.
siyasi teşekküllerin yardımından istifade etmiş Ve Hacı Bek-taş ile Rum'a gelmiştir. Emir sultan
olduklarını ve bu yardımları daima kendilerine birtakımHüseyini nesebdir. Buharada doğmuş büyümüştür." Şeyh
arazinin mülkiyet haklarının veya sadece toprağın teminGeyikli Baba Sultan da fukarayı Yeseviyedendir.

ettiği menafiin terki şeklinde mükafatlandırılmışKonya'da, bazı aşiretler arasında "Geyiklü Baba
dervişleri"nin bulunduğuna nazaran, bu taraflardan
olduklarını görmeğe alıştık. Bundan sonra, bu hususu
gelmiş bir Türkmen kabilesine mensup olması lazım
daha fazla derinleştirerek, aynı meselenin tenvir
gelen Geyikli Baba'nın Bursa'nın fethini müteakip Orhan
edilmesine yardım etmeğe çalışalım. Bu hususta OsmanGazi ile münasebetlerine ait aşağıdaki fıkra ela,
Gazi'nin kayın atası Şeyh Edebali ve müritlerine Osmannaklettiği menakıbı işleyen motifler bakımından, dikkate
Gazi'nin daha paş-dişah olmadan vadettiği köyler ve şayandır. Bu kayıttan anladığımıza göre, bu sıralarda
İnegöl civarında ve Keşiş Dağı yanın da gelip yerleşen
ellerine verilen nişanlardan sonra; aynı şekilde
dervişler "bir nice"dir ve bu dervişler
Anadolu'da son zamanların siyasi vekayiinde büyük bir

TÜRKLER i-;2> OSMANLI


tercihan kırlara ve köyler civarına yerleşmişlerdir.dua idüb ve durmayub yine dönüb gitti. Ol kavak
Bunlar, Baba İlyas müridlerinden ve Seyyid Ebu elvan ağacının
şimdi eseri vardır, saray kapusunun iç yanındadır, gayet
tari-katindendirler. Az çok kendi âlemlerinde kendi Türkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankar a'
kuvvetlerinden emin, çekingen bir halde yaşamakta veyoğun ve büyük ağaç olmuşdıır, padişahımızı ol ağaca
zamanın Padişahının harekatını uzaktan takiptimar idüb daima kurucasın giderirler. Sonra Sultan
etmektedirler. Aşağıdaki kayıtta görüldüğü üzere GeyikliOrhan Gazi dahi ol dervişin mekanına varub bir vafır
Baba'nın kendisiyle o kadar görüşmek isteyen Sultaneşya virmek muradidüb derviş ayıtdı.
Orhan'a karşı istiğnası, günün birinde Bursa'ya Ey Han bu mülk ve mali hudayi mütte'al ehline vi-rir
çıkageldiği zaman hediye olarak bir ağaç getirip dikmesi biz bunların ehli değiliz, yine mal sizlere layıktır, didi.
de manidardır. Kendisini mekanında ziyaret edenSultan Orhan Gazi ibram idüb ayıtdı: Derviş elbetde sözü
Padişahın verdiği kıymetli eşyayı red ile dervişin "şolkabul eyle, didi. Derviş ayıtdı, padişahım senin sözün
kârşuda duran te-pecikden beri yerceğiz dervişlerinsınmasun şol karşuda duran depecikden beri yerceğiz
avlusu olsun" şeklinde arazi temlik edilmesini teklif dervişlerin avlusu olsun, didi. Sultan Orhan Gazi kabul
etmesi ve padişahın gerek kendi nefsine ve gerekidüb dervişin yine hayır duasın alub gitdi. Sonra ol
nesline bu dervişlerin makbul dualarının temin etmişderviş vefat edicek Sultan Orhan Gazi üzerine türbe ya-
olmak hususunda gösterdiği alaka da ayrıca kaydapub yanına bir tekye ve bir cami dahi yapdı. Şimdiki
değer: halde anda beş vakitde dua olunub ihya olunmuşdur.
XII. "Hikâyet-i Geyikli Baba Hazretleri: RivayetGeyikli Baba zaviyesi dirler." (Neşri, Yp. 50) (Âşık
olunur ki, çünki sultan Orhan Gazi Bursa'ya geldi,Paşazadeye de bak, Sf. 46).
Bursada bir imaret yabdırüb dervişleri teftiş itmeğeAskeri istilalarla birlikte, ilerde tetkik edeceğimiz bir
başladı. İnegöl yöresinde Keşiş Dağı yanında bir niceşekilde, birçok aşiretlerin veya köylü ve asker halkın
dervşiler gelüb karar itmişlerdi. Amma içlerinde birkendiliğinden gelüb yerleşmesi ile veyahut mecburi
derviş vardı, dağda geyik-cikler ile bile yürürdü. Turgutiskan ve sürgünlerle birlikte gelen ve aynı cereyanın bir
Alp ana gayet muhabbet itmişdi, dayim anınlabaşka şekildeki ifadesi olarak derviş sıfatlı insanların az
musahabet içlerdi. Turgut Alp ol vakit gayet pirçok bir teşkilatın tabi akınları, boş yerlere gelip
olmuşdu. Sultan Orhan Gazinin dervişleri teftiş ittüğünyerleşmeleri ve orada bir nevi Türk uzletgah ve
işidüb adem gönderüb ayıtdı: Benim köylerim clayi-manastırları (couvent ermitage) tesis ettikleri ve
resinde bir nice dervişler gelüb tavattun itmişlerdir, oralarını yavaş yavaş bir köy, bir kültür ve tarikat
içlerinde bir derviş vardır, geyikcikler ile musahabetmerkezi halinde teşki-latlandırıldıkları görülmektedir.
ider, hiçbir hayvan ondan kaçmaz, hayli kimesneclir.Bidayette Türk nüfusunun mütemadiyen garbe doğru
Deyü haber gönderdi. Sultan Orhan Gazi işiclüb kimüntaşmasının o kadar tabii bir tezahürü olan bu
müridlerindendir sorun diyüb yine kendüden istifsarteşekküller, Anadolu içinde bu taşıb yayılmanın bütün
itdiler. Andan derviş ayırdı: Baba İlyas müridlerindendir merhalelerini tespit etmeğe hizmet edecek vaziyette
sorun cliyüb yine kendüden istifsar itdiler. Andan dervişadım adım ilerlemişlerdir. O kadar ki bu kolonizastör
ayıtdı: Baba İlyas müridlerindendir ve Seyyid Ebu Elvan Türk dervişlerine ve onları köylerde tesis ettikleri
tarikatindeyin. Dedi. Gelüb Sultan Orhan Gazi'ye didiler,zaviyelere, Türk istilası ile birlikte iler leyen bir şekilde,
adem gönderüb varın ol dervişi bunda getürün didi. bütün Anadolu'da tesadüf edilmektedir. Aynı muhacir
Varub dervişi da'vet itdiler. Gelmedi, ayıtdı: Zinhar akını garbe doğru taştıkça bu akının öncüleri olan
Orhan dahi bunda gelüb beni günaha koymasın. Bu dervişler ve onların kurdukları ma'mureler (zaviyeler)
haberi Sultan Orhan Gazi'ye didiler. Yine adem gönderübgarbe doğru ilerlemiş ve çoğalmıştır. Bu yayı lış hakkında
ayıtdı bizim hazretimiz ile didar görüşmek gayetoldukça tam bir fikir vermeğe yardım edecek birçok
muradımızdır, niçün gelmezsiz veya niçün bizi andakayıtları ihtiva'etmesi, tetkikimiz için iddia
varmağa komazsız didi. Derviş yine cevab virdi kiedebileceğimiz kıymetli noktalardan birini temin
dervişler gözcü olur dua iclerüz, deyüb bunun üzerinietmektedir. Türk tarihi için bu kadar büyük ve
birkaç gün geceli. Bir gün ol derviş bir Kavak ağacın ehemmiyetli bir meselenin halli için bundan böyle
omuzuna koyub getürüb Bursa hisarında Bey sarayıgirişilecek mesainin kıymetli yardımcılarından biri gibi
havlusun kapusının iç yanında bu kavağı dikmeğetelakki edebileceğimiz bu kayıtları ne şekilde anlamak
başladı. Tiz Sultan Orhan Gazi'ye haber verdiler ollazım geleceğine ait burada verdiğimiz izahat ise, ancak
derviş bir kavak ağacı getürmüş dikeyordu. Sultanbir "deneme" mahiyetindedir. 20
Orhan Gazi dahi sormadan derviş haber virdi kim bizim
te-berrükümüş oldukça budur. Amma dervişlerin d uası
sana ve senün nesline makbulüdür, deyüb hemandem

Bu kayıtlara göre, bidayette ve asliyet halinde bu


şekilde kendiliğinden bir kolonizasyon hareketin temsil
eden bu zaviyelerin müessisliği ve şeyhliği vazifesi,
yavaş yavaş devlet teşekkül ettikçe, bir me'muriyet
şekline girmiş ve nihayet bu devlet müesseseleri ele
soysuziaşarak

TÜRKLER -İ'İİJ OSMANLİ


bir nevi tufeyliliğe (parasitisme) müncer olmuşlardır. O da gerek Osman ve gerek Orhan Gazi'nin bu gibi
kadar ki, son devirlerin dilenci dervişleri ve tenbelhane şahsiyetlere verdiği mülklerden bahsetmektedir.
haline inkılab etmiş tekke ve türbelerile mevzuubahs Nitekim (46) numaralı kayıt da, Ezine kasabasını
ettiğimiz müesseseler arasında hiçbir münasebet Süleyman Paşanın Ahi Yunus'a vakf ve kendisini her
kalmamıştır. türlü tekaliften muaf kılmış olduğunu; şehrin sahibinin
Bittabi Osmanlı İmparatorluğu teşekkül edeceği ise artık kendisine ait olan bu şehrin varidatını gelene
devirlerde Anadolu'ya doğru yapılmış olduğunu geçene hizmet edilmek üzere zaviyesine vakfetmiş
gördüğümüz bu derviş akını ve bu dervişlerin köylerde bulunduğunu göstermektedir. Aynı Süleyman Paşa
yerleşerek toprak işleri ve din propagandası ile meşgul zamanında Gelibolu'da Hacı İzzeddin isminde bir zat
olmaları hareketi ve zamanın beylerini bu gibi "Hudavendi-garın başı sadakası" olarak "Ümid Viranı'nı
kolonizatör dervişlere birtakım muafiyetler, haklar ve ve Ka-vak'daki bağı yanında çiftliği ile" Kavak Ahisine,
topraklar bahşetmek suretile onların kendi Emir İlyas çiftliğini ise İshak Fakihe vakfetmiştir (192).
memleketlerine yerleşmelerine temine çalışmaları, Bu kayıtlarda mevzuubahs olan kavak ahisi, Kavak
Anadolu istila ve iskanları kadar eskidir ve bu istilaların kasabasındaki ahi manası alınacak olursa, her köy ve
şidditiyle mütenasib bir şekilde kuvvet ve ehemmiyet kasabada bir ahi reisi mevcut bulunduğu
kazanmakta bulunmuştur. Bu itibarla, Osmanoğulları anlaşılmaktadır. Kayda göre Kavak Ahisi vefat edince
beyliğinin kuvveri gün geçtikçe artmakta olduğu bu yerler diğer bir ahiye verilmiştir.
sıralarda bu teşkilatın Anadolu'da ancak öteden beri Bu suretle, Osmanlı Padişahlarını Rumelideki
mevcut cereyanları temadi ettirdiğini ve belki ancak fütuhatları ve icraatları esnasında da bir takım
son siyasi hareketler dolayısıyla daha fazla bir hareket ahiler. Şeyhler ve münasebette görüyoruz. Aynı
ve faaliyete meydan vermiş olduğunu kaydedebiliriz. teşkilat, aynı akın Rumeli'ne de geçmiş ve kendisine
Nitekim; tetkikimizin kayıtlar kısmında gö rebileceğimiz, mahsus usullerle oraları da Türkleştirmeğe,
24, 25, 26, 28, 29 ve 217 numaralı kayıtla ra göre İslâmlaştırmağa ve imar etmeğe çalışmağa
Anadolu'da tesadüf edilen zaviyelerin çoğunun koyulmuştur:
Osmanlılardan evvelki beyliklerin himaye ve
Mesela 0 95/4) numaralı
nişanlarıyla kurulmuş Ahi zaviyeleri olması lazımgelir.
kayıtlarda mevzuubahs Ahi Musa ailesine Geliboluda
Bu ahiler ve şeyhler, biraz son- ^ ra Osman oğulları
bahşedilen imtiyazlar ve arazi bu hususta tetkika
zamanında olduğu gibi, bu devirlerde mevcut hak ve
şayandır. Ellerinde bulunan ve 767 tarihinde tanzim
imtiyazlarının "ayende ve revendeye" hizmet etmek
edilmiş olan vakıfname mucibince; bu ailenin mülkü
mukabilinde almışlardır (216, 73, 77, 78).-' Hatta
evlatlık vakıf olarak Ahi Musa'nın evladına ve evladı
bazıları "bu yerlerin kafirin kovub gelüb" oralarda
inkıraz bulduktan sonra akrabalarından veya
yerleşmişlerdir (82, 91). Aynı şekilde, mesela; Ahi
köylülerinden her kim Ahilik icazeti verilmişse ona;
Mahmud Aydın taraflarında İsa Bey nişanile birtakım
şart konulmuştur.
araziye mülkiyet üzere tasarruf etmekte idi. (96). Bu
gibi eski mak üzere Sambanda Ahi Aslan, Ahi Farktın, Bu şart, Ahiliği teşvik ve himaye eylemek üzere
Ahi Şaban, Ahi Çarpık, Ahi Yahşi ve oğullarına Ahi konulmuş olduğu gibi Ahilik teşkilatının ehemmiyetini
Yunus, Kandırmış şeyh, Adil şeyh, Durııc Baba, Nusrat de göstermektedir. Bundan başka istilayı mütakib
şeyh, Saru İsa, Saru şeyh, birçok dervişler ve ahi unvanını haiz kimselerle birlikte
Kutlu Bey, Kızıl Emeli devirlerden müclevver ol- Rumeli'ne geçen bu şeyhin, ilk Osmanlı Padişahları
zaviyeleri ile Mente-şe'de Ahi nezclinde-ki itibarlı mevkii bu ailenin ele geçirdiği
Yusuf, Ahi Feke, Ahi Debbağ, Ahi Ümmet, Ahi İsmail diğer mülklerle de göze çarpmaktadır. Filhakika aynı
zaviyelerinin mevcut bulunması da bu hususu teyit Ahinin çiftliklerinden başka, Malkara şehrinde bir
eder. Amasya'da ve Tokat'da da aynı şekilde eski başhane ile dükkanı ve değirmelenlerinin mevcut
devirlerde tesis edilmiş olması muhtemel bulunan pek bulunması bu keyfiyeti ispat eder. Nitekim ahi Musa
çok ahi zaviyesi mevcuttur (198, 199). Nitekim me şhur evladından ve hatta azadlı kullarından diğer bazıları
seyyah İbn-i Batuta da ahileri "Bilad-i Rum'da sakin da, bu civarda evlatlık vakıf olarak bazı çiftliklere
Türkmen akvamının her vilayet ve belde ve karyesinde sahip olmuşlardır. Aynı şekilde
mevcut" olarak tasvir etmiştir." Gelibolu taraflarında bir kara Ahi köyü, diğer bir ahi
Zule (?) zaviyesi de mevcuttur.
İlk Osmanlı padişahları da, aynı ananeyi idame
ettirerek mevcut zaviye şeyhlerini muhafaza ettikleri Murad Hüdavendigar'ın Rumeli'nde ilk işgal
gibi; birçoklarının yeniden yerleşip zaviye açmasına ela mıntıkaları üzerinde bulunan Malkara köylerinde,
yardım etmişlerdir. Osman Bey'in ve Orhan Gazi'nin Yegan Reise bir köy bağışladığı ve bu köye oraya
şeyhlerle olan münasebetlerine dair bazı tarihi yerleşen Yegan Reis evlatları namına izafeten Yegan
kaynaklarda Reis köyü denildiği gibi Yegan Reisin bu köyde bulunan
gördüğümüz kayıtları vukarıda zikretmiştik. Burada, zaviyesi vakfı oğlu ahi İsa ve evladı elinde
Tüfkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınlan, Ankara
bulunmakdadır (195/1). Aynı mıntıkada yine Murad I.
arazi tahriri defterlerinden çıkardığımız diğer bazı
zamanından beri Aydın Şeyhe vakfedilmiş bir yer
kayıtlara istinaden; bu hanedanın şeyh, ahi vesaire gibi
bulunmaktadır (168). Aynı şekilde Yıldırım Beyazid'in
birer dini teşkilata merbut kimselerle olan
de Dimetokada diğer bir Ahiye bir zaviye yapdırıp,
münasebetlerini takib edeceğiz: Mesela kayıtlar
ayrıca şehir içinde bina ettirdiği bir başhanenin gelirini
kısmında birçok numunelerini çıkardığımız veçhile, 544
bu zaviyeye vakfetmiş olduğu görülmektedir (169).
numaralı Bolu evkaf defteri ilk Osmanlı Padişahlarını ve
Yenice Zağra'da Kılıç Baba zaviyesi (204), Çirmen'de
silah arkadaşlarının vakıf ve mülklerini ihtiva
Musa Baba zaviyesi (197) hep bu devirlerde tesis
etmektedir. Bunlar arasında pek çok şeyh, fakih ve ahi
edilmiş zaviyelerdir. Ve yalnız Paşa li vasında ekserisi
mevcuttur. Bundan başka (22, 225) numaralı kayıtlar
bu suretle ilk zamanlarda tesis edilmiş bulunan 67
zaviye mevcuttur.
Diğer taraftan, Rumeli'ne ilk Osmanlı Padişahlarıile devletinin en büyük kuvvetini temsil etmekte olduğu
birlikte geçen ve fütuhatı beraber yapan bu dervişlere meydandadır. İmparatorluğu kuran kuvvet işte
dair hakikaten şayanı dikkat bazı malumatı ihtiva eden kendisinden bu kadar emin, kendiliğinden taşan ve
kayıtlar da mevcuttur. atılgan bir istila kuvveti idi.
Bu hususta bir fikir edinmek için (172-173) numaralı Bu dervişlerin geldikleri yerlerde fevkalade imtiyazlarla
kayıtları gözden geçirmek kafidir: Dimetoka kazasında karşılaştığını da zannetmek doğru değildir. Bir asker
medfun eyseyyid Ali namı diğer Kızıl Sultan (kızıl Delü) gibi harp edebildiği halde yine bir köylü gibi çalışan bu
"di-yar-i Rumeli şeret-i Islâmla müşerref oldukta bile dervişlerin çoğu bu devirde henüz öşürden bile muaf
geçüb" zikrolan köylere 804 tarihli bir mülkname ile değillerdi. Mesela, 182 numaralı kayıtta görüleceği
mutasarrıf bulunmaktadır. Ve o tarihten beri Kızıl üzere, Anadolu'dan gelip Şumnı'ya tabi bir köyde
Delüoğullarının tasarruflarında olan Tatar Viranı ve yerleşen Hüseyin Dede ve yerine geçen beş oğlu, o
Tatarlık gibi mezralar zaviyelerine inen yolculara köyde bina edilmiş olan zaviyede gelene geçene
hizmet etmek mukabili evlatlık vakıf olarak kayıtlıdır. hizmet mukabilinde cemi rüsumdan muaf olmakla
Ve şayanı dikkattir ki, vaktile, Ta tarlar tarafından iskan beraber, öşürlerini köy sipahisine vermekte devam
edilmiş olan bu viraneler bir der-bencl köyüdür. Ve etmektedirler.
babaları hissesine mutasarrıf olan ahi ören ve Filhakika, bu devirlerde gördüğümüz dervşiler,
Bahşayiş, vakfın müessisi ve ataları adına izafeten henüz bizzat ziraat-le meşgul olan ve bağ bahçe
"Kızıl Delü derbendi" ismi verilen bu derbendi kendüle-
yetiştir mekle zaviye ve değirmen inşa etmekte mahir
rile birlikte olan dervişlerde beraber hıfzetmektedirler
olan işgüzar insanlardır. Vakitlerini ayin ve ibadetle
ve bu derbend onlar sayesinde 58 Müslüman ve 23
geçirdiklerine, başkaları sırtından yaşadıklarına dair
kafir haneli bir köy haline gelmiştir. Demek oluyor ki,
ortada henüz hiçbir delil mevcut değildir (Not: 1 I).
Allah'ın dağında böyle asayişin ve yolculuğun temini
Nitekim, bilahare bir çok vakıflara sahip büyük bir
için şenlendirilmesi lazımgelen bir derbent! yerinde
dergah halini alacak olan, Varnaya tabi Kaligra kalesi
zaviyeyi tesis ve köy vücude getirmiş olan bu Bektaşi
içinde bulunan San Saltık Baba türbesi ervişleri de
şeyhleri aynı zamanda hizmetleri takdir edilen
jandarmalar, dağ başlarında emniyeti temine kadir henüz bir sıralarda işledikleri bağ, bahça ile,
tabiatte insanlardır. Ve, ilk zamanlarda ancak bu gibi ellerindeki sazlık, çayır ve çif tliklerinin mahsulünden
hizmetleri mukabilinde örfi tekaliften muaf tutulmuşlar bir kısmını sipahiye ve padişaha verdikten sonra geriye
ve kendilerine dağ başında ancak bir harabenin kalanı zaviyede gelene ve geçene yedirmektedirler. Bu
mülkiyeti bahşedilmiştir. Filhakika, bu devirlerde henü z suretle bu mezar da henüz bü yük ve zengin bir tekke
yüzlerce köylerden haraç toplayan Bektaşi halinde değildir (208/1).
dergahlarından eser yoktur. Dağ başlarını, hali ve Mevzuubahs Sarı Saltığa ait bildiklerimizi biraz
çorak toprakları işlemek için yerleşen, evlatları hatırlamak, bu dervişlerin Rumeli'nin işgalinde oynamış
çoğalınca köyler tesis eden ve yerleştikleri toprakları
oldukları mühim rol hakkında bize bir fikir vermeğe de
yavaş yavaş bir kültür ve iktisat merkezi bir ma'ure
hizmet edecektir. Filhakika; gerek Evliya Çelebide - ' ve
haline sokan Türkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
gerek diğer saltıknameler -"' de verilmiş malumat
birtakım muhacirler mevcuttur. Dağ başlarında
efsanevi hikâye ve menakıp mahiyetinde"' olmağla
yerleşen bu muhacirlerin orada tutunup çoğalmaları da
beraber, çok manidardırlar. Bilhassa, dervişin eski bir
onların kuvvetini göstermektedir. Bunlar gözü pek ve
Türk vatanı olan Dobruca ile diğer Hıristiyan
azimkar Türk kolonları, bu memlekete yalnız bir fatih
memleketlerindeki faaliyeti, Osmanlı istilası ile birlikte
ve işgal ordusu olarak gelmiyen Türklerin memleket ve
toprak açılarıdırlar (Not. 11). Yeni fethedilen bir ve ondan evvel Balkanları işleyen din ve fikir

Hıristiyan memleketinde, bu şekilde gelip dağ propagandasının ve bu propagandanın faal ajanları


başlarında yerleşecek, oraların imar ve emniyeti ile olan dervişlerin rolü hakkında bizi düşünmeğe
meşgul olacak ve tesis ettikleri merkezlerle Türk dil ve sevkedecek mahiyette görülmektedir.
dinini yaymağa başlayacak misyonerlere ve gönüllü
muhacırlara malik olmak ise; yeni kurulmakta olan Türk
K ÖYLERDE Z AVİYELER N ASİL K URULUR muaflardır ve öşürleri de bu zaviyede sarf
edilmektedir.
Umumiyetle bizim şehirlerde gördüğmüz türbe ve Görülüyor ki, Şeyh Hacı İsmail köyünü kuran derviş,
mezarlar, sahiplerini ölümden sonraki hayatlarının bizim bildiğimiz dervişler gibi elinde asa, belinde teber
temini için, birtakım hayır işleri ve umumi hizmetlere dolaşan cezbeli bir aşık değildir. 2 7 Belki de bir cemaat
tahsis edilen gelirlerle vakıflandtrılmışlardır. Bu suretle beği ve bir kabile reisidir. 28 Her halde nüfuzlu bir
"ayen-de ve revendenin" yani gelenin geçenin şahsiyettir. Çünkü, birçok imtiyazlarla buraya gelib
çeşmesinden su içip hayır sahibi için dua ettiği türbeler yerleşmiş olan bu Horasanlı muhacirlerin devlet hemen
olduğu gibi, vakit vakit fukaraya yiyecek ve giyecek hiç bir işlerine karşımamaktadır. Bu sıralarda onları
dağıtmak, yolcu ve misafirlere yiyecek ve yatacak yer zaviyelerine misafir olmuş olan seyyahların kendileri
temin etmek için vakıfları olan türbeler de varır (2, hanedandan bir kişinin, bir Derebeyinin konağına inmiş
135). Bu hususta en mü-teammin olan usullerden birisi addedeceğinde şüphe yoktur.
de, bırakılan vakıf para ile türbeyi bekleyen kimselerin
Bir köyde bir zaviye inşasile öşürün oraya tahsisi
ölünün istirahat-i ruhi için gece gündüz ibadete yahut
de, bugün devlete ait olan umumi hizmet işlerinden
Kur'an okumağa memur edilmeleridir. Aynı şekilde
birini, yani yolun ve yolculuğun temini hizmetinin bu
metammin olan diğer bir usul de, zamanın zengin ve
ailenin müstakil olarak ifasına terk edilmesi şeklinde
nüfuzlu şahsiyetlerinin yine kendi ruhlarının selameti
anlaşılabilir. Aynı şekilde, Ankara'da Tapu ve Kadarstro
hesablariyle, bazı evliyaların veyahut eshabtan bazı
Umum Mü-dürlüğü'ncle muhafaza edilmekte olan 537
kimselerin mezarlarını tamir ve ihya ile bu büyük
numaralı Erzurum Evkaf defterinde, Kuzey
ölülerin yardımını kendi üzerine çekmek istemeleridir.
Nahiyesi'nde Kürdi köyünde şu izahat mevcuttur:
Bu gibi mezarları ziyarete gelenlerin getireceği adaklar
ve sadakalarla zengin olmağı veya kolayca yaşamağı XIII. "Molla Meluned Kürdi ulema-i izamın mev-
düşünerek bir evliya mezarı ihdas ve ihya idüb cludi idi. Diyarı Acemden olub, Akkoyunlu zamanında
kendisini türbedar tayin ettirmek isteyen insanlar da Rum'a gelüb Kürdi nam karye hali iken ihya idüb,
bittabi mebzulen mevcut bulunmuştur.-''' ziraat hıraset idüb Talebeye talimi hasbi ve kut-ı
layemu-ta vefa edecek nafakası kendi kisbi imiş..."
Fakat bizim burada tetkik edeceğimiz türbeler ve
(Kayıt, 159).
bazen o türbelerin etrafında teşekkül eden zaviyeler,
dalı başka mahiyette ve daha manalı müesse selerdir ve Boş bir köye gelip yerleşen ve orayı ihya eden
çok clafa zaviyede yatan ölüler o zaviyenin tesisinde Molla Mehmed'in Kürdi unvanın izah için vilayet
bir gaye değil ancak bir vesile ve timsal hizmetini muharriri şöyle bir hikâye naklediyor: Müşkül bir
görmektedirler. Filhakika, bizim tetkik etmek meseleyi Acem uleması halledemeyib kendisine
istediğimiz zaviyeler, içtimai ve dini mühim gönderdikleri zaman, o meseleyi, bu adam ulemanın
cereyanların doğurduğu mühim propaganda ve kültür kurdudur şeklinde bir takdir uyandıracak tarzda,
müesseseleri, yeni açılan memleketlerde yerleşen Türk halletmiştir. Fakat, ilmi bu dereceyi bulduğu halde
muhacirlerinin yerleşme ve teşkilatlanma gelib bir köyde ziaraatle meşgul olan bu Türk âliminin
merkezidirler. Mevzubahs zaviyelerin müessisleri Kurd'lukla olan münasebeti ayrıca tetkike değer bit
veyahut namına kurdukları şeyhler ve dervişler ele mesele teşkil edeceği meydandadır. İçlerinde ehl-i ilm
umumiyetle o köylerde yerleşen muhacırları o ve müderissi olanları da bulunan ve bu suretle
mıntıkada öncüleri ve kafile şefleri veya büyük bulundukları yerlerde neşir-i maarif eden, fakat daima
babalarıdırlar. ziraatle de meşgul olan dervişlere, diğer kayıtlarda da
Bu hususta daha açık bir fikir vermek için tesadüf edilmektedir (143). Aynı şekilde, akraba ve
tetkikimizin Defteri Hakani kayıtları kısmında bulunan taallukatile gelib bir mıntıkayı şenlendiren, köyler tesis
bazı zaviye tarihçilerini gözen geçirelim: eden, derbendleri bekleyen, köprüler, cami ve

Mesela, (142) numaralı kayda nazaran; a'n değirmenler kuran ve ancak bu gibi hizmetleri

cemaatin dervişlerde diyar-i Horasan'dan gelmiş olan mukabilinde kendilerine şeyhlik rütbesi verilen ve

şeyh Hacı İsmail, Larende kazasında kendi ismini muafiyetler bahşedilen "sahib-i velayet ve keramet"

verdiği bir köyü kurmuştur ve bu suretle şeyhin evladı şahsiyetlere ait daha bir çok misaller zikretmek, bizim

ve akrabalarıyle teşekkül eden bu köy halkı, Yavuz için mümkündür. Mesela (194) numaralı kayıtta

Sultan Selim zamanında yazılan bir defterde 95 mevzuubahs olan "mefhar-ül-ari-fin" Yakub Halife'nin

yetişkin erkeği ihtiva etmektedir. Bu köyde oturan akrabası ve taallukatı, Trabzon'da Kortun kazasında,

Şeyh Hacı İsmailoğullannı yaylak ve elinde toprak olan "35' ve topraksız olarak 38 olmak

mera Türkreri<C s,İYe^T^^ ye Yayi'nılarrfie Ahkara lerile


ı r :l:
olan üzere ceman 73 hane halinde o civarda beş köy tesis

iştirakleri ve sair münasebetler, bu ailenin bu edecek şekilde dağılmış bulunmaktadır. Bu aile

cemaatlerden ayrılmış ve toprağa yerleşmiş bir cemaat buradaki Yakub Halife ve Süleyman Halife köprülerine;

olduğunu ve belki de bu memleketlere komşu Yakub Halife ve bakacak derbendlerine hizmet ettikleri

cemaatlerle aynı zamanda gelmiş olduklarını için öşür ve rüsumdan muaf addedilmektedir ve

göstermektedir. Diğer taraftan; bu aile gün geçtikçe bu mahsulatlarını hanedan-i mezkureden her kim şeyh

köyde yerleşmekte ve çoğalmaktadır: Şeyh İsmail'in olursa ayende ve revendeye sarf etmektedir. Aynı

oğlu Musa Paşa burada bir zaviye bina etmiş ve onun şekilde 203 numaralı kayıtta da, yol üzerinde olduğu

oğlu da ikinci bir zaviye yaptırmıştır. Aynı cemaatten halde otuz kırk yıldan beri harab olan bir yeri

Yunus Emre namında bir zat, bir mezraayı Karamanoğlu aşiretlerden adam bu-lub şenlendirmek şartile Sinan

İbrahim Beyden satın almıştır ve elinde mülknamesi Beye kadimlik ve Yurd-luk olarak ve "otorub şenlik

vardır. Bundan başka, bu ailenin efradı ve dervişleri olmasına sebeb olsun" mak-sadile vermişlerdir. Bu zat

avarızden, resm-i ganemden ve resmi çift'den da orada bir cami ve tekke bina edib yeni yerler açıb
çiftlik haline sokuyor ve bu su retle mülkü haline giren viyesi'nin dervişleri de şeyh-i mezburun nesli olduğu
bu toprağı zaviyeye vakfediyor. ve bizzat kendileri çalışıb zaviyeyi işletmekte oldukları
tasrih edilmektedir (21 2).

Bu ve buna benzer kayıtlar, birçok zaviyelerin nasıl


tesis -dilmiş olduklarını açıkça göstermektedir. A ÇİLACAK T OPRAK A RAYAN
Filhakika, bu dervişler buralara akvam ve akrabalar ile
gelib yerleşmiş olan muhacirlerdir ve böyle hali bir
M UHACİR D ERVİŞLER
yerde bir zaviye bina etmek işi, oraların imarı ve Görülüyor ki; zaviyelerin pek çoğu boş toprak
asayişinin temini için olduğu kadar, ailenin imtiyazlı bulmak ve kendilerine yer ve yurt edinmek için gelib
mevkiinin muhafazası -in de tesisi lüzumlu umumi bir yeni açılan Rum memleketerine yerleşen muhacirler
hizmet müessesi kur-nak demek oluyor ve imar ve tarafından kurulmaktadır. Filhakika, yeni açılan veya
iskan taahhüdünü ila edilmiş olmasının fiili bir alemeti boş bulunan bu topraklar üzerinde zaviyelerin tesisi
sayılıyor 141 numaralı kayıtta da, Akça Kurum demekle otalarını şenlendirmek, imar ve iskan etmek
maruf bir zemin üzerinde birtakım muafiyetlerle hususunda büyük bir rol oynamaktadır. Boş toprak
toprağı işleyen saclat görülmektedir. Diğer bir köy de aramak, dağdan ve bayırdan toprak açmak, iskan
yine şenlendirmek şartı ile dervişlerin elindedir (202). edilmeyecek bir halde ıssız, tenha ve vahşi bir tabiat
Nitekim Yatağan Abdal zaviyesinin Bozdağ da Karlı ortasında, hırsız yatağı yerlerde yerleşmek gibi işlerin
ise ancak azimkar insanlar ve ha yatiyeti yüksek bir
Oluk deresi ve Kaba Koz denmekle meşhur yerleri bu
millet tarafından yapılabileceği aşikardır. Hatta biraz
şeyhe verilmiş yurtluk yerlerdir (198). Aynı şekilde
sonra göreceğimiz veçhile, zaviyelerin ekseriya devlet
Şar-;<i Karahisar da kadimlik yurdları üzerinde
tarafından bilhassa seyahat ve mübadele işle ri için
zaviyedar olan bir abdalı taallukatının, aynı zamada
tehlikeli addedilen yerlerde tessi teşvik edilmek tedir
fatih-i vilayet olanların evladı da olmaları dolayısıyle ve bu bakımdan dağlarda korkunç boğazlarda tesis
ve yol üzrinde bir yerde oturub gelene geçene hizmet edilen melce'lere, jandarma karakollarına
ettikleri için, "salb ve siyaset icab etmedikçe" hiç bir benzemektedirler.
kimsenin müdahale edemeyeceği bir istiklal içinde, o
Bu hususta bir fikir edinmek için bazı zaviye
mıntıkayı idare ettikleri anlaşılmaktadır (158). Bu
kayıtlarını gözden geçirmeğe devam edelim. Bu suretle
zaviye sahihlerinin fatih-i vilayet olanların evladı zaviyelerin dağdan, bayırdan yer açmak ve yeni köyler
olarak anılmaları da dikkate şayandır. Filhakika, diğer tesis etmek hususunda oynadıkları rolü daha iyi
taraflarda da bir çok derviş bizzat o memleketlerin anlayacağız.
fethine iştirak etmiş gazi askerler oldukları da
Saruhan'da Nif nahiyesinde Kapu Kaya demekle
malumdur. Ekseriya bu gibi hizmetler mukabili
maruf mevzii Hamza Baba namderviş "dest-i rencile
Türkler, C.9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara açub ihya idüb, su getirib bir zaviye bina idüb bağ
le birlikte yerleşmektedirler. Bu suretle birçok köylere diküb" Allah rızasiyçün oradan gelüb geçene hizmeti
isimlerini veren şeyhler mevcuttur. dokunduğu sebeble; Sultan Bayezid tarafından öşürden
Bu imar ve iskan işinin vüs'ati hakkında bir fikir vermek affedilmiştir (89). Kütahya köylerinden birinden Genç
için, ayrıca şu misalleri de zikredebiliriz: Rumeli'nde, Abdal ismindeki derviş, bir zaviye bina iderek zaviye
Yağmuroğlu Hasan baba zaviyesi, Tanrı dağı kurbünde civarında kafir zamanında kalmış "kör yerleri" dervişler
hali ve viran bir mezrea üzerine kuruluş olmakla muavenetiyle açub ziraat etmiş olduğundan; Kütahya
beraber, kendisine cezb ettiği kalabalık ve civarında kadısı, bu dervişlerin "kafiri körden yer açub, ziraat
bina edilen değirmen ile bahçe sayesinde, buraların idüb zaviye bina itdüklerin" Padişaha bildirince,
mamur olmasına ve gelene geçene faydalı durak ve ellerine bazı vergilerden muafiyet için hüküm verilmiş
oğrak maha-li haline gelmesine sebep olmuştur. Bu bulunuyor; aynı şekilde, Kütahya'da Beşparmak
zaviyede 28 nefer derviş toplanmıştır (179). Hasköy isminde bir dağın altında Hüsam Dede namında
civarındaki Osman Baba zaviyesi de, Osman Baba'nın "seccade nişin bir aziz" kendi çabasıyla otuz beş
tapuladığı boş yerler üzerinde kurulmuş olmakla dönüm kadar yer açub bir mikdar yere bağlar dikmiş;
beraber, bu şeyhin maiyeti defterde 69 kişi olarak oraya evler, ahırlar, hankah ve mescit yapmış ve bu
kayıtlıdır. Bu zaviyenin eşyası arasında 16 kazan, 37 suretle meydana çıkardığı mülklerinin gelirini gelene
tepsi, 16 Bakraç ve saire mevcut olduğunu, merasim geçene sarf edilmek üzere vakfetmiş. Sonra, oraya
günlerinde pişen yemeğin ehemmi yeti hakkında bir daha bir çok dervişler gelüb sakin olmuşlar ve çalı-şub
fikir vermek için zikretmek mümkündür. Filhakika, bu hasıl irdiklerini öşürünü ve resm-i zeminlerini sahib-i
zaviyeye senede 356 kadar kurbanlık koyun gelmekte arza virmekle beraber, ayrıca oradan gelüb geçenlere
olduğu yine kayıtlardan anlaşılmaktadır. Aynı şekilde de hizmet idi-yorlarmış (35); Saruhan'da Şeyhler
zaviyelerle birlikte o zaviye civarında toplanan köyündeki zaviyenin "arz-ı beyzasına dede Bali b. Şeyh
kalabalığa bir misal olarak, Dimetoka civarın da Elmalu Toğrul arak-i cebiniy-le bağ ve bahçe idüb" ziraat
Mezreası'nda yerleşmiş olan Temurhan Şeyhe ait bir olunan arzın öşürü zaviyeye vakfedilmiş (1-4). Yine
kaydı da zirkedebiliriz. Saruhan'da, Akkaya adlu dağ içinde Şucca' Abdal ve
Bu zaviye civarında sahibi vakıf evladından 128 arkadaşları müştereken "suvarın-dan bir pare yer
hane mevcuttur ve bunlar bilfiil beratla bu vakfa tapulayub taş ve ağacın arıdub on akçe haraciyle yurcl
tasarruf eden 24 haneden ve beratsız olarak tasarruf idinüb ihya idicek" Fatih Sultan Mehmed tarafından
eden diğer 31 haneden ayrıdırlar. Ayrıca bu vakfa kendilerine muafiyetname verilmiş (84). Aynı şekilde
hizmet ettiği için muaf addedilen 53 hane mevcuttur Malatya'da bir zaviyenin vakfı olan toprak, "me-
(171, 174). Aynı şekilde, Eskihisarı zagrade be-rvech-i vaf'dan ihya edilmişdir (628).
timar tasarruf edilen Mümin Baba Zaviyesinin de 30
nefer dervişleri olduğu gibi (177). Şeyh Ömer Dede Za- * * *
Bu dervişlerin yalnız "mevat"clan, "kafiri köf'den Görülüyor ki, mevzuubahs ettiğimiz dervişler, zahit
toprak açub taşını budadığını arıclub bağ ve bağçe ve tufeyli bit zümre teşkil etmekden ziyade; çalışmak
yetiştirmekle kalmayub; gayit iyi cinsletde meyve ve
ağaçlarını, limon, portakal ve gül bağçeleri yetiştiren toprağı açmak muhabbetile müteharrik bir sınıf kolon,
mahir bağcı-vanlar, değirmen arğı ve binası inşa eden, kırlara doğru taşmakta ve yayılmakta olan bir
kuyu kazub su çıkaran ve araziyi sulamasını bilen cemiyetin doğurduğu canlı ve müteşebbis bir tip yeni
muktedir mühendisler olduğu da anlaşılmaktadır. insandır. Ve esesan, istifade etmekte oldukları
Zamanın teknik vaziyeti düşünülecek olursa, ehemmiyetsiz bazı muafiyetler, bilhassa bidayette
münasebetli bir yerde bir değirmen bina etmek ve onu taşıdıklarını gördüğümüz büyük hizmet ve fedakarlık
işletmek gibi işler, büyük bir meha-rete ve tecrübeye duygularına karşı hakikaten yerinde ve adil bir
mütevakıf addedilebilir. (100, 101, mükafat teşkil edecek şekilde verilmiş bulunmaktadır.
102, i) numara Türk^n Cı9d Yerk Türkc ye Böylece boş ve tenha yerleri ihya etmiş gözüken
Yaym lafıa Ankarade
dervişlerin bile, birçok vergilerden muaf tutulmadığı,
gül ve limon bahçesi, armutluk, zeytünlik ve
öşür verdikleri ve örfirüsum için de miriye maktu bir
kestanelikler ve diğer meyve ağaçları zirkredilmektedir
şey ödedikleri görülmektedir. Sıkı bir devlet kontrolü
(214) numaralı kayıtta da Delü Baba seccadesi
üzerinde oturan Hacı baba, zaviyesine iki değirmen ile de bu derviş isimli çiftçilerin bilahare yaptıkları gibi
mülk zeytün bağ-çesi ve armutluk vakfedilmiştir ve mühim bir kısım devlet gelirini ellerine geçiren bir
şeyhin oğulları ziraat-le meşgul olmaktadırlar. mütegallibe ve istismarcı sınıf haline gelme sine mani
olmağa çalışmaktadır. Şu halde bu dervişler terkik
(215) numaralı kayıtta ise; Tufan Deck nâmile meşhur
ettiğimiz devirlerde, cemiyet içinde duyulan bir
şeyhin kendi bina ettiği zaviyesinde gelene geçene sarf
ihtiyacın ifadesi olmanın verdiği bir hayatiyetle canlı
edilmek üzere vakfettiği mülkler arasında, değirmen,
kalarak binbir müşkülata rağmen kendilerinden
haraçlu bağçe ve saire yanında, meşhur bir cins ar mut
yerleştikleri yerlede toprağa yapışup tutunmakta ve
yetiştiren "Koz deresindeki Abası armutluğu" da
oralarda muvaffakiyetle üremektedirler.
bulunmaktadır. Hele değirmen yapub vakfetmek hemen
Esasen bu gibi zaviyelere daha ziyade "mevat"dan
hemen umumi bir usul sayılabilir: Varna'da Akyazılı
açılmış veya hali ve harabeden satun alınmış olan ve
baba zaviyesinin dervişleri birçok değirmenler
yapmışlar ve değirmenlerin etrafında bağ ve bağçe bu itibarla hukukan kendilerini işleyecek olanların

yetiştirerek zaviyelerini vakfetmek için müsaade mülkü olabilir bir vaziyette bulunan topraklar

almışlardır. Fakat vaktile aldıkları bu müsaadeler vakfedilebilmektedir. 29


sayesinde resimden affedilen değirmenlerle öşrü Bazan öşür veren bir mülk 4.
alınmayan bağ ve bahçeleri zamanla çok büyümüş toprak, zaviye vakfı olduktan K. sonra
olacak ki, muahhar bir fermanla "fakat sair de- da öşür vermekte devam ettiği gibi;
ğirmenlerün resmin ve Batava nehrinin ve Varna vaktile sahibinin sefere eşmek
etrafında olan bağlarının ve bağçeleri-nin öşrün mecburiyetiyle elde ettiği bir yurtluk
vermemek caiz değildir" denilmektedir. Filhakika, bu toprak da; zaviye vakfı olduktan
zaviyede, zamanla dervişlerin sayısı muhtelif tarihlerde sonra da yine setere eşkünci
5, 10, 19 olarak arttığı gibi, iki göz değirmen de 4, 6 göndermek mecburiyetinde
değirmen olmuştur (208). bulunmaktadır.
Aynı şekilde, Nigebolu'ya tabi dervişler köyü de şu Mesela, (67, 71) numaralı kayıtlardaki zaviye vakfı
şekilde teşekkül etmiştir: Koyun Baba dervişlerinden topraklar, öşür ve haraç vermekte devam etmektedir.
Ali Kocu nam dervişin zaviyesinin vaktile hiçbir evkafı (S, 9. 10, 71 ve 73) numaralı kayıtlarda gördüğümüz
ve varidatı yokmuş. Bu zat öldükten sona ahbapları veçhile, harbe giden veya yerlerine adam gönderen
toplanıp "kendi yetiştirdikleri" bağlardan ve
zaviye şeyhlerinin bulunması, daha evvel Osman
bahçelerden hasıl eylediklerini zaviyede gelene geçene
Gazinin ve Orahı'nın birçok silah arkadaşlarının Ahi ve
sarfetmeğe başlamışlar. Bu mıntıkada boş ve defterden
derviş unvanı taşıyan muharib dervişler olduğunu
hariç bir mezreayı tapulayub, bedel-i öşr senede 200
yukarıda gördüğümüz için, bizi hayrete
akçe vermek üzere, Padişahtan hüküm almışlar.
düşürmemelidir.
Ondan sonra, bu mezrea içindeki iki değirmen bina
Nitekim; ahilerden bahseden İbni Batuta da onların
etmişler ve bu suretle zaviyenin vakfı olan mezrea
Anadolu'da Türkmen akvamı arasında her köy ve
yavaş yavaş büyümeğe başlamış, hariçden kimsenin
kasabada mevcut olub eşkıyayı tenkil için büyük bir
yazılısı olmayan kafirlerden de 14 nefer kadar kafir
toplanarak mezrea 45 hanelik bir köy haline gelmiş ve kudret temsil ettiklerini söylemektedir.

zamanın Padişahı da bu köyü bütün hukuku ve rüsumu Şüphe yok ki, bugünkü bazı Faşist rejimlerdeki
ile, nüfuz ve kudretini bu suretle göstermiş o lan fırka milisleri gibi, Ahilerin emri altındaki gençlik
zaviyeye vakfec-miş (İSİ). teşkilatı da, silah kullanmasını öğrenmiş oluyor ve
Çirmen nahiyesinde Timur Taş Bey Oğulu Hızır icabında Ankara ahilerinin yaptıkları gibi, idari bir
Baba'ya verilen ve kendisi tarafından zaviyeye istiklale kadar varan sağlam bir teşkilat kabiliyetini
vakfedilen yerler üzerinde de az zamanda 22 hane gösterebiliyor-lardı. Bundan sonra göreceğimiz
derviş toplanmıştır. veçhile; tenha ve ıssız yerlerde adeta bir emniyet
Bu dervişler bizzat 35 mudluk tohum ekilen bir karakolu ve bekçi vazifelerini gören zaviye şeyhlerinin
toprağı işlemektedirler ve 300 kadar armut ağacı bu hususi zaviyeleri de ancak kendilerinin temsil
yetiştirmişlerdir (193). ettikleri bu harb ve tenkil kuvvetli ile izah ec
Türfel^r,C.9,
Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
D ERBEND B EKLEYEN D ERVİŞLER VE bahşedilmesinini temin etmiş bulunduğundan; bu
şekilde "konağı muhafaza için istima-let" ile cem
ZAVİYELERİN EMNİYET VE MENZİL
olanlarla teşkil edilen bu köyün malikane hissesi
V AZİFELERİ "zaviye" ye ait bulunmaktadır. Bu kayda nazaran;
"zaviye" kelimesi gayet umumi bir mana ifade etmekte
Zaviyelerin bir kısmının tesis ve muhafazasının
ve bazan bir tekke, bir konak yeri veyahut burada
sebebini, boş toprak bulup yerleşmek ihtiyacında olan
olduğu gibi, bir karbansaraya bile zaviye
muhacirlerin nüfuzlu mümessilleri tarafından yeni
addedilmektedir. Filha kika, 219 numaralı kayıttan da
açtıkları toprakların geliri mukabili olarak, devlete ait
anlaşılacağı veçhile; zaviye, yolcuların emniyetle inüb
umumi hizmetlerden bir kısmını kendi üzerlerine alarak
istirahat edebilecekleri, hatta yiyecek bulabilecekleri
yolculara ve nakliyata yardım etmek suretile
bir yerdir ve zaviyenin biraz büyüğü bir imaret
muafiyetlerini idame ettirmek teşebbüsü gibi telakki
addedilebilir. Bu kayıtda vilayet mu-hariri, Silifkenin,
edebiliriz. Filha kika, unutmamak lazımgelir ki,
Kıbrıs fetholunalıdan beri gayetle geçit yeri olduğu
hükümetin zaviye sa-hibleri gibi iç kolonizasyon
sebebden, zaviye değil hatta imarette külli ihtiyacı
işlerinin faal ajanları vaziyetinde olan dervişlere karşı
varken zaviye vakının medreseye verilmesini çok
uzun zaman birtakım imtiyaz lı vaziyetler tanıması için,
onların tesis ettikleri zaviyelerin hakikaten mahallinde manasız bulunyor ve gelüb gidenlerin yatacak yer
açılmış olması ve müessir bir şekilde yolculara hususunda müzayaka çekmelerini münasib görmeyerek
muavenette bulunabilmesile kaimdir. Aksi takdirde ya "ber karar-i sabık taam çıkmak üzere" zaviyelik üzere
15 numaralı kayıtta görüleceği üzere, yol üzerinde vaki tasarrufunu deftere geçiriyor. Nitekim Bursa civarında
olmadığı için zaviye olmağa salahiyeti da Samıt Dede isminde bir derviş Bursa ile İnegöl
olamayacağından bahsedilerek; veyahut 12, 13, 14 arasında Aksu kenarında böyle karbansaraylı bir
numaralı kayıtlarda olduğu gibi, şeyhlerinin "ayende ve merkezi idare etmektedir. Bu yeri kendisinden evvel
re-vendeye hizmette kusuru" veya "bel'iyatı" zahir Çiçek Dede şenletmiştir (88-65). Bu kayıtlar bize
olduğundan bu zaviyeler ilga ve yahut sahiplerini göstermektedir ki, mevzuubahs ettiğimiz dedeler ve
elinden alı-nub başkalarına verilmektedir. Şeyhler yalnız ufak zaviyelerin değil, bu zaviyelerin
Diğer taraftan devlet için malum birçok zaviyelik yerler daha büyümüş şekilleriden başka bir şey olmayan
boş ve harap olduğu zaman, oralarını tekrar tekkelerin karbansaraylı konak yerlerinin de başında
şenletmeğe ve zaviyeyi işletmeğe iltizam edenlere bulunmaktadırlar.
tekrar verilmektedir. Nitekim, Kütahya ela Şeyh Saltık Tekkeler ile konak yeri ve zaviye arasındaki bur
zaviyesinin vaktile timara verildiği için harab olmuş vazife birliğini aşağıdaki kayıtlar da da görmekteyiz.
bulunduğunu gören bir vilayet muharriri, onu merkeze Nigebolu'da Hezar Gırad civarında Balı Bey Oğlu Yahya
"tamir ider kimesne bulunur" diye bildiriyor. Bu suretle Beyin tekkesi Tutrakan gibi Rumeli'nde şekavet yeri
bu zaviye şeyhliği talibi uhdesine havale edilmek olarak tanılan ve halk ağzında, son zamanlara kadar.
üzere, adeta askıdadır (15). Bu şekilde münhal olan "Tutrakandan gelmiyorum" yani, o kadar kaba değilim,
diğer bir zaviye şeyhliği için ise; Kütahya kadısı Ahi şeklinde dolaşan bir sözün yaşamasına sebep olan bir
Hızır'ın münasib olduğunu bildirmektedir (16). Aynı
yerde, kurmuştur: "Zikrolan mahal, ifratla mahuf ve
şekilde Kütahya'da harab bir halde bırakılmış olan Şeyh
harami yatağı olmağın ol yerde mezkur tekkeyi bina
Bahşayiş zaviyesinin "imaretine" İsa Fakih "iltizam
eyleyüb ve Haymana'dan ayende ve reven-denin
gösterdüğü ecilden" kendisine sadaka olunmuştur (18).
atlarına ot biçüb odun getürmek için mezkur kafirleri,
Aynı suretle Karaman'da Öyüklü Viran denilen mezreayı
cem eyleyüb teskin etdirmiş. Ol vakitden berü
derviş Bahşayiş "tamir ve ayende ve revendeye hizmet
zikrolunan mahal, mezkur bey sebebiyle müemmen
eylemeğe iltizam gösterdiği sebebden" Cem Sultan
olub Müslümanlar bila havf gelüb gider olmuşlar..." Bu
işaretile mezkur dervişe kaydolunmuştur.
suretle meydana gelen 162 haneli köy kaydını n
Daha sonraki bir tarihte de aynı zaviye "gayret
kullandığı tabir ile, Padişah tarafından "Bali bey
mahallinde bir zaviye olduğu ecilden" kaydıyla
zaviyesine" vakfedil-miştir (183). Aynı şekilde,
"mukarrer kılınmşıtır" ve bu şeyhin evladı bu zaviye
Bozok'da, yalnız yol üzeri ol-
civarında "kendi çiftçileriyle" ziraat idüb ayende
de, gelüb gidenlerin inmesine ve hizmet görmesine
verevendeye hizmet ettikleri mukabilinde rüsum ve
mahsus olarak yapılan bina, "tekke misali bir ev"
avarız virmezler imiş" (36). Kadı olanların kime
olarak tavsif edilmekedir.
dilerlerse verdikleri diğer bir zaviye hakkında da; "Hacı
Hızır, tamirine iltizam itmekle" eline berat verilmiş o da Bu suretle kendiliğinden bir iskan ve kolonizasyon
zaviyeyi, yeniden inşa ile gelene ve geçene hizmet şekli olmaktan çıkarak hükümetin mütemadi kontrolü
etmeğe başlamış olduğu kaydını görmekteyiz (37). altında çalışan bir umumi bir hizmet müessesesi
Bursa'da birkaç defa yandıktan sonra yenisi şeklini aldıklarını ve zaviye şeyhliklerinin resmi bir
yaptırılamayan bir zaviyenin; "yol üzerinde ve ayende memuriyet haline girdiğini ve bu suretle memleketin
ve nakl ve mübadele işlerinin muntazam işlemesine
yardım etmek sayesinde, refahın ve zenginliğin
revende yatağı olduğu" ileri sürülerek bu defa asıl
artması için ne kadar büyük bir mevkii olduğunu büyük
vakıf köy içinde kurulduğunu görüyoruz. Sivas
idare memurlarının çok iyi takdir etmiş olduklarına
taraflarında yol üzerinde "memerrinasta" "mahalli
diğer bir misal de Erzincan evkaf kanununda
hatar" birtakım viraneleri "şenledüb ve zaviye bünyad
bulunmaktadır. Bu kanunun muhtelelif maddelerinde
idüb ayende ve reven-deye hizmet itmeğe" birtakım
uzun süren harbler neticesinde harab olan bir
dervişler "iltizam" etmişlerdir (152). Çorumlu livasında;
memleketi şenlendirmek, asayiş ve emniyetini temin
"haricez defter", "mahuf ve tahaffuzu vacib" bir yerde
ederek halkı celb edebilmek için düşünülen tedbirler
Mezid Fakih bir mescit ve bir karbansaray bina idüb
arasında; (madde, 3) eski zaviyelerin ihdası ve
şenletmek için gelecek halka birtakım muafiyetler
münasib mahallelerde yenilerini ihdası hususu, vilayet
muharrine devlet merkezi tarafından sarih bir talimat müdahalelerini az hissettirir bir tavır ihtayar etmiş
şeklinde tafsilatiyle emredilmiş bulunmaktadır.^ 0 olmasıdır. İşte tetkik ettiğimiz zaviyeler de,
Bundan başka, zaviyelerin oynadığı rol hakkında bir umumiyetle vakf müesseselerine bahşedilmiş olan bu
fikir edinmek için Sultan Süleyman tahrirlerine göre; bu idari mali muhtariyetten istifade etmekte-irler ve
sıralarda Anadolu vilayetinde, (623), Karamanda (272), zamanına göre yolların . mniyetini en kolay, en
Rum vilayetinde (205), Diyarbakır'da (57), Zülkadiri- müessir ve en ucuz bir şekilde temini için bulunmuş en
yeide (14), Paşa livasında (67), Silistire livasında (20), iyi çareyi temsil etmektedirler.
Çirmen livasında (4) zaviye mevcut bulunduğunu
hatırlatmak da lazımdır.' 1 ZAVİYELERİN İDARESİ VE İŞLEYİŞ

Bu zaviyelerin her birinin lüzumlu ve tenha TARZI


yerlerde mamur bir konak yeri hizmetini gördüğünü,
derece derece muhtelif büyüklükte olanlarının, imaretli Bu zaviye şeyhliklerinin ekserisi, vaktiyle o

ve karbansaraylı şekillerinin mevcut bulunduğunu da .ıviyeleri tesis etmiş olanların evlatları elinde ve
biliyoruz. Zaviye şeyhlerinin aynı zamanda gerek evlatlık vakıf'- 1 olarak bulunmakla bera.er; zamanla
zaviyenin ve gerek civarın emniyetinden de mes'ul evlat münkariz olunca veya şeyhlerin bazı yolsuzlukları
bulunduğunu hatırlaya lım. Filhakika; Osmanlı İmpara- görülünce, yerine devlet tarafından başkalarının tayin
torluğu'ncla aylıkla akser ve memur kullanacak kadar edildiği (17, 29, 34). Ve bu suretle vakfın evlatlık vakıf
para ekonomisi münkeşıf bir halde bulunmadığından, halinde çıkarak bir amme vakfı haline girdiği
her vazife ve memuriyet toprak gelirinden bir kısmının görülmektedir (22). Diğer taraftan bu zaviyelerden bir
hasr ve tahsisi veya sadece bazı vergilerden muafiyet kısmının doğrudan doğruya devlet tarafından açılmış
mukabili olarak ifa edilmektedir. olması da mümkün ol duğu gibi, bazı vakıflar şart

Bu vaziyette yolların ve memleketin emniyeti ile olarak "hakim-ül-vakt, her K i m bu makamın hizmetine

alakadar olan devlet; çok defa bu emniyetin temin elhak ise anı şeyh nasb ider" kaydını koymuş

edecek vaziyette olan kimselere, harb adamlarına veya bulunmaktadırlar (215). Filhakika, diğer vakflar gibi,

cemaat reislerine bir köyün timarını veya bir derbend zaviyeler ele vakfların tayin edeceği şartlar dahilinde

yerinin bac resmini vermektedir; veyahut o hizmet id TO ^k^d»,lC^©k ^îhirtürkîyeİYâ9ıril^rp^a AfıftaJâütevelliler

mukabilinde cemaati ile beraber o civarda yaşayıp her i ve nazırları vardır (65, 83). Fakat topraklar, daha

türlü vergi vermekten affedilmiş olmasını kabul ziyade, vaktile yurtluk olarak virilmiş olub ailenin

etmektedir. Fakat bu kabil kimseler, bu gibi müşterek malı vaziyetindedir.

muafiyetler mukabilinde, o yerin emniyetinden Bu vaziyette, bittabi bazen şart-i vakf iyice tastih
mesuldür. O civarda bir hırsızlık veya katil vakası vuku edilmediği için, evlatlık vakf halinde idare edilen
bulursa onlar tazmin etmekle mükellet-dirler. Suret-i zaviyelerde meşihat "bervech-i iştirak" tasarruf
umumiyede derbencl teşkilatına has olan bu nizamlat edilmektedir (217). Fakat çok defa, bir zaviyenin
zaviyelerin bir çoğunda caridir. (156, 155, 156, 210). idaresine seksen kişi karışmasın diye, "iştirak merfu
Dağ başlarında (83, 65) ve isimlerinin ifade edeceği olmağın" ibaresiyle berat hak sahihlerinden yalnız
veçhile mesela, Yalnız Kuyu demekle maruf viranelerde birine verilmektedir (38). Filhakika, yukarıda pek çok
(136), Ahi Çukurunda (119) "be-gayet gerek iri" misallerini gördüğümüz veçhile, bu zaviye
yerlerde tesis edilen zaviyelerin, yukarıdan beri müessislerinin evlat ve akrabaları pek kala balıktır.

gösterdiğimiz veçhile kırlarda emniyet ve konak Nitekim, herkesin hissesine sahib olmak iste mesi
üzerine büyük ihtilaflar çıkmış olan, Kengırıda Kozlu
hizmetleri olduğu gibi; 3 numaralı kayıtta görüleceği
Dede boynundaki, iki zaviyenin sahihleri (Şeyh Şami
üzere, açıkça "ıssuz ve korkuluk" yerleri görüp
evladı) 50 kişi idi. Bu sebeble hükümet, hisse usulünün
gözetmek içün bir tekke kurub oralara yerleşen ve
tamamen kaldırıp bu zaviyelere "tarikatleri üzere kim
sefer olduğu zaman asker gönderen yerler gibi
şeyh ve seccade nişin olur ise" yalnız onların nazır
zaviyeler de pek çoktur. Filhakika, o zamanın münakale
olmasını emretmiştir (145). Bu zaviyeler bazan aynı ta-
tekniğinin çok geri vaziyetine rağmen ancak bu
rikate mensub diğer daha eski zaviyeleirn bir şubesi
sayededir ki ticaret ve ziyaret maksatlarıy-la seyahat
mahiyetinde bulunduğundan, yeni zaviyenin şeyhleri
büyük mikyasta kolaylaşmış, teminat altına alınmış
ana zaviyedeki dervişlerin aslahı olarak seçilmektedir
bulunmaktadır. Çünkü, yol boylan ve menziller hesablt
(167).
bir şekilde yerleştirilen köyler zaviyeler ve kar-
Bazı zaviye müessislerinin (63, 74, 32, 81) numaralı
bansaraylar tarafından itina ile muhafaza edilmektedir.
kayıtlarda gördüğümüz Kız Bacı, Ahi Ana, Sakari
Ve şayanı dikkattir ki, bugün ancak devletin salahiyet-
Hatun, Hacı Fatma zaviyeleri gibi bazı zaviye
dar dairelerinin bir plan dahilinde tasavvur idüb
şeyhlerini de aynı suretle kadınlar olması nazarı
meydana getireceği bu neviden etraflı düşünülmüş ve
dikkati celp etmektedir. Bu hususta bir misal olarak
ilerisi görülerek tahakkuk ettirilmiş eserler, o zamanlar
(43 mükerrer) numaralı kaydı zikretmek isteriz: şöyle
daha ziyade hususi teşebbüslerle ve pek çok defa
ki, Kütahya evkafı içinde Od Yakan Baba namındaki
kendiliğinden meydana gelmekte bulunmuştur.
dervişin bir köyde bina ettiği tekke, civa rdan gelen
Devletin bu hususta takib ettiği hattı hareket ise, bu
adaklar ve kurbanlarla az zamanda inkişaf bulup dini
gibi teşebbüslerin teşvik edilmiş olması için zaruri olan
mühim bir merkez haline girmiştir ve bu inkişafta bu
müsaadeleri, muafiyetleri ve hatta idari mali
zaviyeyi idare etmiş olan "Hacı bacı nam saliha ve
muhtariyetleri bahşetmekten çekinmeyerek, her
mütedeyyine ehl-i velayet hatun'un ve kendisinden
mahallin ihtiyaçlarını o mahalde bulunub hissedenlerin
sonra yerine geçen Hundi Hacı nam hatunun ve ondan
rey ve teşebbüslerile becerebilmesi için adami
sonra zikrolan ocağı ihya etmiş olan "Sume Bacı nam
merkeziyetçi ve mümkün olduğu kadar her resis kendi
bir aziz ve saliha ve bakire hatun "un büyük hizmetleri
mahiyetine uygun bir şekilde inkişaf edebilmesi için
olmuştur. Ve hatta bu sonuncu Bacı, kendi zamanında
tekkeye malettiği çiftliklerle, bağ, bahçe, değirmen ve zikrettiğimiz gibi, Aşık Paşazade bu kadın dervişlerden
sairenin, kendi ölümünden sonra akrabasından "badyanı Rum" namı altında bahsetmektedir ve Hacı
kimsenin müdahale etmemesi için, kendi parasile temin Bektaş'ın Rum ahileri, Rum Abdalları ve Rum Gazileri
edilmeyip hayrat-i müsliminden toplanan para ile satın gibi grublar içinde Baciyan-i Rumi ihtiyar edip,
alınmış olduğunu herkesin önünde ikrar ve zabta kadıncık ana (Fatma) isminde bir kadına, bütün
geçirmiştir. kerametini göstermesi ve takiratı ona ısmarlaması bu
Filhakika, bu asırlarda Anadolu'da kadın tekke bakımdan manidardır:
şeyhleri görmek bizi hayrete düşürmemelidir. Yukarıda
XIV. "Ve hem bu Rum'da dört taife vardır kim uzun zaman idare edilmemektedir. Kullar zamanla
misafirler içinde anılır. Biri "Gaziyan-i Rum" biri hürler arasında karışıyor, zaviyede nüfuz ve mevki
"Ahiyan-i Rum" ve biri "Abdalan-i Rum" ve biri kazanıyor; hatta bir kısmı derviş ve şeyh oluyorlar.
"Baciyan-i rum". Hayvanlar bakımsızlık yüzünden ölüyor ve
İmdi Hacı Bektaş Sultan bunların içinden Baciyan-i kayboluyorlar, idaresizlik ve su-i istimal de kendisini
Rumi ihtiyar itti kim o "Hatun Ana" dır, anı kız idindi, hissettiriyor.
keşf ve kerametini ana gösterdi, teslim itdi, kendi Allah Bu itibarla, en sağlam ve devamlı zaviyeler, diğerle ri
rahmetine vardı. kadar zengin olmamakla beraber, bizzat sahihleri
Sual: Bu Hacı Bektaş Hazretlerinin bunca müridi ve tarafından işlenen ve aile vakfı olarak verilmiş olan
muhibbi vardır, bunların biatleri ve silsileleri nerede zaviyelerdir. Kulların çalıştırıldığı bir çiftlik şeklinde
olur? idare edilen bir zaviye misalini Bursa livasında Karış
Cevap: Hacı Bektaş, Hatun Anaya ısmarladı, nesi dağında Şeyh Akbıyığın tesis ettiği zaviyede
varsa, Kendi bir meczub budala azizdi, şeyhlikden ve görmekteyiz (220). Bununla beraber-ekseri zaviyelerin,
müridlikten fariğ idi. Abdal Musa dirlerdi bir derviş çift hayvanları, kovan, inek ve saire ile birlikte birkaç
vardı. Hatun Ana'nın muhibbi idi ol zamanda şeyhlik ve beyaz veya Arab kula sahib olduklarını da bu
müridlik iken zahir değildi, silsileden daha fariğlerdi. zaviyelerin eşya listelerinden anlamaktayız (76, 190).
Hatun Ana ol azizin üzerine mezar itdi. Geldi bu Abdal Müessir bir din propagandası merkezleri olan bir çok
Musa bunun üzerine de bir nice gün sak in oldu." (Aşık zaviyelerin bilhassa Rumeli'nde bazı müridlerini de
Paşazade Tarihi Sfi 205). Müslüman olmuş kullar ve Hıristiyan reaya arasından
temin etmiş oldukları nazarı dikkati celb etmektedir.
Birçok dervişlerin Abdullah Oğlu olarak kayıtlı
Birçoğu aynı zamanda tekke misillu, müşterek bir bulunmaları bazı mütevellilerin kul ve kul oğlu olmaları
ayin ve ibadret yeri de olan zaviyelerin, gerek mutad bu hususu işaret etmektedir. Eski Hıristiyanlar-dan
olan vakitlerde yolculara temin ettikleri yatak ve yapılmış dervişleri daha mu-taassıb ve hararetli bir din
yiyecek ve gerekse müşterek büyük merasim propagandası vasıtası olacakları da aşikar olduğu gibi;
günlerinde hazırladıkları yiyecek hakkında bir fikir uzun seneler, zaviyede oturan Hıristiyan
edinmek için onlardan bazılarının sahib oldukları hizmetkarların, coşkun ve esrarlı dini ayinlerin tesiri
eşyanın gözden geçirilmesinin faydalı olacağını altında Müslümanlığı kabul etmemelerinde de esasen
zannediyoruz. Şayanı memnuniyettir ki, tetkik ettiğimiz imkan yoktur.' 4 Hıristiyan memleketlerinde çalışan Türk
clefterlerdeki zaviye kayıtları çok defa bu gibi misyoner dervişlerinin bu neviden faaliyetleri,
malumatı da ihtiva etmektedir. Fakat, bu hususta bu Hıristiyan iken sonradan Müslüman olmuş dervişleri
defterlerde ne buldu isek almış olmakla beraber bir bazı tarıkatlerin ayin ve erkanı üzerinde yapacakları
zaviyenin iç hayatını ve dini vazifelerini tetkik için tesirler de ayrıca tetkik edilecek mevzulardır.
başka menbalardan ayrıca istifade etmeğe de lüzum Aynı şekilde, bu tarikatlerin içtimai hayat idealleri
vardır. Bu hususlar ayrıca yapılacak iş lerdir. Biz burada ve muhtelif içtimai meseleleri telakki tarzları ela ayrıca
yalnız şu kadarını hatırlatmakla iktifa edelim: tetkike değerse de, bu hususlar maalesef bizim için
Umumiyetle, büyük bir çiftlik, bir zirai merkez ve malum değildir. Yalnız, birçok dervişleri komünist bir
hayat yaşamak için bir araya toplandıkları ve beraber
malikhane manzarasını arz eden zaviyelerde her türlü
çalı-şıb beraber yemenin ve böyle müşterek bir hayat
zirai işler, bahçıvanlık, meyvacılık, fırıncılık,
sürmenin zevklerini tercih ettiklerini kabul edebiliriz.
değirmencilik yapılmaktadır ve bilhassa hayvan
Bundan başka, son zamanlarda Rumeli'nde bazı
yetiştirilmektedir. Bu hususta bir misal vermek için
dervişlerin beraber çaltşıb elde ettikleri mahsullerini
Aydın taraflarında Umur Paşa türbesi evkafının bu
iki gözlü anbarlarına taksim ederek bir gözün
şekilde büyük bir zirai işletme halinde bulunduğunu
muhtevasını kendilerine ve diğer gözdeki mahsullerini
hatırlatalım (105). Filhakika bu vakıf çiftlikte 32 baş su
yolcuların fukaralarına tahsis etmek üzere kullandıkları
sığırı, 70 baş kara sığır mevcut olduğu g ibi; vakfın
nakledilmektedir. Bu hareket tarzları, onların hayır ve
diğer bir çiftliğinde de 73 kara sığır mevcuttur. Bundan beni nevine hizmet gayesine kendilerini hasretmiş
başka, bu çiftliklerin ayrıca, yoncalıkları, koruları, olduklarını istidlal ettirebilirler. Her halde muhakkak
yaylak ve kışlakları, ortakçıla rı ve ihtimal "ortakçı olan bir şey varsa, o da bir içtimai yardım müesesesi
kulları" mevcuttur. 1 ' Fakat, böyle büyük bir işletme olduğu kadar, bu tekkelerin ayın zamanda bir imar ve
mahiyetinde olan bir vakfın zamanla maruz kalacağı ıskan vasıtası bulunması ve emniyet ve münakalatın
buhranlar ve ziyalar da bu kayıtlarda gö rülmektedir. temini ve dini propaganda bakımından birinci derecede
Çünkü, birçok vakıflarda vaktiyle kaydedilmiş bulunan, ehemmiyetli tesislet olmasıdır.''
sağmal ineklerle diğer çift hayvanları ve kullar, böyle
DİPNOTLAR

1 Gibbons'un Türkçeye Prof. Ragb Hulusi Özde m tarafından Osmanlı "Bizans müesseselerini Osmanlı müesselerine tesir hakkında bazı
İmparatorluğu'nun Kuruluşu (Türkiyat Enstitisü meşriyatından) namı mühazalar" ismindeki etüdü de Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası'nın
alcında çevrilmiş olan kitabının bazı taşıllarının ismini gözden geçirmek bu birinci cildinde neşredilmiş bulunmaktadır, (sf. 165313). Bu beseleye dair,
hususta kafi bir fikir verecek mahiyettedir. Birinci mebnas Osman tarihde yine aynı müellifin, Hayat Mecmuası (sayı 1 1 ve 12, 1924) nda çıkan
yeni bir ırk zuhur ediyor (s. 1-38). ikinci mebhası Orhan venİ bir millet tenkidi makalelerine bakınız.
teşekkül ediyor ve garb alemiyle temesa geliyor (s. 39-91). 3 Zikredilen eser, s. 38-41.
2 Les origines de Pempire Ottoman (Paris 935) namındaki eser, Profesörün 4 zikredilen eser, s. 39, 58-59, 118, 12ü.
Sorbon Üniversitesinde "Türk etüdleri merkezi"nde verdiği konferansların
bir araya getirilmesi suretile vücude gelmiştir.
5 İsmi geçen eser. s. 17.

Aynı müellifin 1933 senesi Varşova'da toplanmış olan beynelmilel tarihi


6 I 1 numaralı nota bakınız.

ilimler kongresinde yaptığı bir komünikasyonun mevzuunu teşkil eden


7 Bu hususta Giese'nİn tercümesi Türkiyat Mecmuası'nın I. cicilinde (sf. 151- î.lvıya menakıbinİn, birçok dervişleri zirautlc meşgul v e toprak işleriyle
171) neşredilen makalesi ile, bu makale hakkında Fuat Köprülünün Hayat ilgili gösterdiği gibi, Osman Bey'ı de gece v e gündüz çift sürmekle
Mecmuası'nda yazdıklarına (sayı I 1 ve 12, 1922) bakınız, F. V. Hasluck'un meşgul olarak tasvir etmesi manalıdır. B u hususta İstanbul şehri Inkılab
Prof. Rağtp Hulusi Tarafından Bektaşilik tetkikleri namı altında tercüme edilen Müze v e Kütıiphancsi'nde M. Cevdet yazmaları arasmda (kütçük boy) 5
(1928) makalelerine de bakınız ist". 83). numarada kayıtlı bulunan Velayetname-İ Hacı bek taş -i Veli sf. 1 5~'ye
bakınız. Aynı suretle halk ağzından dolaşan ve bektaşi demsin/ elinde
8 Zikredilen eser, s. 109-1 1 1. çapa tasavvur eden şu söz de manalıdır: "Bekcaşinin çapası, Mevlevmin

9 Prof. Fuat Köprülü, Osmanlı heyeti içtinıaİyesinin bünyesindeki hıı-


15
çivisi".

Yukarıda ismi geçen Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi'ndeki Kumral


susiyeteleriyle o zamanlar mevcut sosyal fikir propagandalarının nazar ı
dikkati celbedecek mahiyette olduğunu göstererek için, Avrupa'da rönesansın Abdal maddesine bakınız (sf. 58).
öncülerinden biri gibi telakki edilen takat hayatın! bir kısm ı n ı Türkler 16 Osmanlı İmparatorluğu' n u n kuruluş devirlerinde dini tarikat ve teşkilatın
arasında ve Osmalı sarayında geçirmiş olan Pleton isminde bir zatın oynamış olduğu rollere mümasil tesirleri, son zamanların t a rihi
memleketinde ortaya artığı sosyal reform fikirlerinin teşekkülünde İslâm vak'alarında da müşahade etmek mümkündür. Hasluck, Türkçe-ye Bay
aleminde o zamanlar mevcut dini ve sosyal cereyanlardan ve Türk cemiyetinin Ragıb Hususi tarafından Bektaşilik tedkikleri namı altında tercüme edilen
sosyal bünyesini taklit arzusunda mülhem olub olmadığının tetkike değer bir (1928) etütlerinde bu hususta dikkate şayan misaller vermektedir.
mevzu okluğunu kaydediyor ( s . 1 1 2). Yanyah Ali Paşa (vefatı 1822) nm Tisalya ve Arnavutluk'ta tesis ettiği
Tarihçilerin daima kaydettiği üzere, Osmanlı idarecisinin yabancıları Bektaşi tekkeleri tamamen siyasi maksadlar için kullanılmıştır. Her bin en
cezbeden "adilane" hareketinin mcvcııdivctinc de ıstınad ederek bu hknn işlek yollarla hakim sevkülceyş noktalarında kain olan bu tekkeler
doğru olduğunu kabul edebiliriz. etraflarındaki ahali için siyasi içtima merkezlerinde idi. Meselâ,
Tisalya'daTempe Boğazı medhalindeki Hasan Baba Tekkesi o boğazdan
1 ( 1 Bu etüdümüz ve bunu takip edecek olanlar, "Osmanlı İmparatorluğunda,
Kuruluş Devrinin Toprak Meseleleri" i s m i n i taşıyacak olan eserimizin geçen mühim bîr ticaret yolunun kontrolü için Ali Paşa tarafından tesis ve

medhali mahiyetindedir ve zavrycrlerîc dervişlerden sadece toprak himaye edilen bir Bektaşi Tekkesi idi. Tırhalada da bizzat Ali Paşa
meselelerinin şu veya bu şekli almasında mühim bir amil olmuş olan bir tarafından inşa edilen ve mühim bir geçidi murakabe eden büyük ve
iskan ve kolonizasyon metodu münasebetiyle bahsetmektedir. mamur bir tekke mevcuddu (sf. 35). Ali Paşa bu tekkelerin şeyh ve
Okuycularımızdan makalemizi bu hususları göz önünde bulundurarak mürİdlerini muntazam memurlar gibi kullanıyordu.
mütalaa etmelerini bilhassa rica ederiz. Tekkelerin halk üzerindeki nüfuzundan istifade etmek için, bu sıralarda
Rumeli ve Anadolu'da teşekkül eden ayan ve mütegalIİbe de tekke ve
1 I Prof. Fuat Köprülü, Influente du Chamanİsme Turco-Mongol sur les ordres
tarikaclerle sıkı bir münasebet halinde idiler (sf. 32). Hasluck'a göre, bu
mysttiques musulmans. Meınoires de l'instıtut de Turcoíogíe de ['üniversite
yan müstakil derebeylerinin ahenk ve mesalemet içindeki idareleri ve
d'İstanbul. 19291 2 İktisat Fakülteleri Mecmuası'nın 111. cildinden başlayarak
Hıristiyanlara karşı muameleleri arkalarında Mevlevilik ve Bektaşilik gibi
"Osmanlı İmparatorkığu'nda, bir iskan ve kolonizasvon metodu olarak hür prensipli dinlere ait serbest teşkilatın mevcud olduğunu tarzettirir.
sürgünler" başlığı altında neşredilecek olan yazılar. Osmanlı İmparatorluğunda son zamanlara kadar devam eden Mevlevi
1 3 Bizim burada redkik ettiğimiz dervişlerle XVİ. asır eski Osmanlı Bektaşi nüfuz mücadeleleri de herkesin malumudur. Yeniçeriler Bektaşilik
.şairlerinin tasvir ettiği şekilde, çıplak gezen, esrar yiyen, kaşlarını, saç ve tarafından tutulmakta idi. Sultan Mahmud devri ıslahatında yeniçerelikle
sakallarını tıraş eden, vücudlerında yanık yerleri ve dövme Züİfikar birlikte Bektaşiliğin de mahkum edilişinde Mevlevi teşkilatı büyük bir rol
resimleri ve ellerinde musiki aletlerde dolaşan serseri dervişler arasında oynamış gözükmektedir, (sf. 132). Yeniçeri-Bektaşi ittifakının pervasız bir
büyük bir fark mevcud bulunması lazımgelir. Prof. Fuad Köprülü, Türk düşmanı olan vezir Halet Efendi, mevlevilerle sıkı bir münasebet halinde
Halk Edebiyatı Ansiklopedisi'nde yazdığı abdal maddesinde; XVI. asırdan idi. Galacadaki Mevlevihaneyi o yaptırmış.
beri Türkiye'de yaşayan abdal lakaplı şeyhler ile abdallar yahud ışıklar 17Baba Muhlis hakkında naşir Ali beyin ilave ettiği not: Cengiz fetretinde
ismi verilen derviş zümreleri hakkında izahat verirken lonları birtakım Anadolu'ya gelerek Amasya kurbünde bir mahalde tavattun eyleyen Şeyh
gezginci derviş zümreleri gibi tasvir etmiştir. Bu izahata göre onlar ayin Baba İlyas Horasani'nin oğludur. Devleti Selçukıyenİnleri inkısamında altı
ve erkan itibarile olduğu gibi akideleri bakımından da müfrit Şii ve Alevi ay Konya'da Emir olmuş ve badelistifa sultan Osman ile gazalarda
heteroclokse bir zümre idi (s i. 36). Diğer serseri derviş zümreleri gibi bulunmuştur. Aşık paşanın pederidir.
evlenmeyerek bekar kalırlar ve şehir ve kasabalardan ziyade köylerde
kendierine mahsusu zaviyelerde yaşarlardı. Bunların arasında bilhassa 189 numaralı nota bakınız.
daha fazla Kalenderİye tarikatinden müteessir otanlarm Ttürkterçl C9a
rYetah TwtóyenYaykilároa Arçk&raği düşünmemek, tecerrdıid,
fakr, dilenme ve melamet başlıca şiarlarıdır. Bununla beraber, bütün R u m
19Cilt II. S. 9 ve 46.
abdallarının her zaman ve her yerde dilencilerden, serseri ve çingene 20Derviş ve zaviyelerin hakiki hüviyet ve mahiyetleri İle, sarih bir şekil de
dervişlerden ibaret olduğunu farzetmek doğru değildir. Esasen, Prof. Fuad yer tayin etmek suretiîe onların coğrafi yayılış tarzlarını, adatlerini ve
Köpülü de, bütün abdalların ayni şekilde yaşamadığın ve bazı abdal dervişlerin ellerindeki vesikalara nazaran zaviyelerin tercümei hallerini
zümrelerinin, mücerret! kalmak prensibinden ayrılarak, sair Kızılbaş ve muhtclerile olan münasebetlerini nakleden bu kayıtların, Fatih
zümreleri kabilinden bİrsecte halinde Türkiye'nin muhtelif sahalarında Mehmed, Selim ve Kanuni Süleyman devirlerinde yaptırılmış olan umumi
köyler kurup yerleşmiş olmaları İhtimalini kaydediyor. Aynı suretle nüfus ve arazi tahriri defterlerinde resmi bir vesika mahiyetini kazanarak
profesör, Iran Türk aşiretleri ve Hazer ötesindeki Türkmenler arasında muhafaza edilmiş bulunmaları onların kıymetini büsbütün arttırmaktadır.
abdal adını taşıyan Türk oymaklarına tesadüf edilmesini ve Eftalitlerin Herhangi bir seyyahın tesadüfen naklettiği sathi müşahadelerden veya
daha asırlarca evvel abdal adını taşımış olmalarını da cedkike şayan halk arasında nakledilen rivayetlerin toplanması suretiyle elde edilen
görerek hatırlatmıştır. Bu vaziyette, "abdal" sözünün bir tasavvuf ıstılahı malumattan farklı olarak bu kayıtlarda tahrir eminleri bir devlet memuru
olmadan evvel bir aşiret veya zümre ismi halinde bulunun bulunmadığı ve sıfatıyla bizzat mahallinde yaptıkları ted-kiklerle bu devrvişleri isimlerile
kaydetmişler ve bilhassa zaviyelerin eşyasını tarlalarını, değirmen ve
bu nam altındaki bütün dervişlerin bidayette Orta Asya'dan gelmiş abdal
bahçe gibi emlakini ayrı ayrı sayıp dökmek, mevkiin ehemmiyeti ile
aşiretlerini mümessili birer aşiret evliyası olup olmadığı meselesi tedkike
zaviyenin ihı etmekte olduğu vazifeler ve bu vazifelere mukabil istifade
muhtaç gözükmektedir. Serseri derviş zümrelerinin döküntülerinin
ettiği imtiyaz ve muafiyetleri ayrı ayrı bildirmek suretile bizim İçin çok
toprağa yerleşerek köyler vücude getirecek yerde, köyler vücude
kıymetli malumatı toplamışlardır. Bu tahrirlerin mahiyeti hakkında İktisad
getirecek şekilde toprağa yerleşmekte olan göçebe aşiretlerini birtakım
Fakültesi Mec-muası' n ı n ikinci cildinde neşrettiğimiz makalelere bakınız
derviş zümreleri meydana getirmeleri daha fazla muhtemeldir. Esasen
(Osmanlı İmparatorluğunda büyü nüfuz ve arazi tahrirleri ve hakana
Prof. Fuad Köprülü de, bu abdalların kendilerini Horasan'dan gelmiş
mahsus istatistik defterleri).
göstermelerini, eski Oğuz rivayetlerinin aralarında hâlâ yaşamasını,
bunların etnik menşe'lerinin yani Türklüklerinin tesbiti bakımından çok 2! Bu şekilde mutanza içinde zikredilen rakamlar, tetkikimizin sonunda
mühim addetmekte sh. 39) ve abdalları Türklüklerinden en ufak bir şüphe sıralanmış olan Kayıtları sıra numaralarıdır.
bile c a i z olmayan ve eski Türk Şamanizmİ'nin izlerini hâlâ saklayan
Anadolu Alevî türklerinden ayırmaya imkan görmemektedir. Şu halde, 22 Cild: I- sf. 331.

23
abdalların dilencilerden ve çingenelerden ibaret olacağına tıpkı bu Alevi
Türkler gibi, kısmen göçebe olmakla beraber, kısmen de eski zamanlardan
Cild: II. Sf: 133, 137. -Hoca Ahmed Yeseviden cihaz-ı fakrı kabul Kİüb
diyarı-.Rum'da sahibi seccade olmağa izin almış ve üç yüz yermiş kıkarasile
beri toprağa bağlanmış ve ekincilik hayatına geçmiş Türk oymaklarından
Kaligra sultan ser çemşe- i Kıkra okluğu halde, Rum'da Orhan Gazi'ye gelüb
çıkmış olmaları lazımgelmez mi? (26 numaralı nota da bakınız).
sığınmıştır. Bursa fethinden sonra Hacı Bektaş Kaligra SLilnatı yetmiş kadar
Bu nevi rüya hikâyelerini tarihi bir hakikat gibi telakki edilmeyeceğini ve fukarasile Moskov, Leh, Çek Dobruca diyarlarına gönderüb Rum erenlerinden
Prof. Fuad Köprülü'nün tedkiklerinİn gösterildi gibi gibi, onların olmağa izin vermişti".
Reşicldüdin'in de ve Paris nüshası bir A n o n i m Selçukname'de daha evvel 2 İ Topkapı Sarayında, Hazine Kütüphanesi Kitapları arasında No: I 6 1 2'yi:
kaydedilmiş bulunan Fski bir Oğuz efsanesini yeniden canlandırmış bir bakınız.
şeklinden İbaret olduğu mahakkak ise de; biz
menbalarının buna ben/er hikayeler ile derviş menakıbıni süslemek için
yine, ilk Osmanlı
25Hasluck yukarıda ismi geçen etüdlerinde, Evliya Çelebi tarafından tesbit
edilen Sal tuk Menkibesinİ tedkik ile, San Saltuğun Kırımdan gelen
kullanıldığı motifleri hatırlatmanın, hiç olmazsa bu tarihçilerimizin
muhacir Tatar kolonları tarafından Baba dağa ithal edilen bir aşiret
vazdıkarı zamanlarda, kuruluş devrine ait kanaatlerin mahiyetim anlatmak
evliyası olduğunu farzedilebileceğini (sf. 68) ve onun Kırım'da Sotlak
bakımından faydalı olabileceğine inanıyoruz. Bu sc beble burada, bu nevi
civarındaki şehre ismini veren baba saltuk ismindeki veli olması
derviş menkıbinı, bu menakıbin teşekkül e t - rığı zamanın psikolojik halim
lazımgelttiğini, ilk defa İslâmiyeri kabul etmiş bir Türk hükümdarı olmak
v e onun arkasından tarihi hakikatin kentlisini bulabilmek gayesilc tahlil
üzere maruf efsanevi bir şahsiyet olan Satuk Buğra (9441038' i'*-' S'arı
ediyor v e bu arada m e v /.uubahs hikâyelerde umumiyetle dervişlere
Saltuk arasında bir sirayet hadisesi mevzuubahs olabileceğini, Kür- t -halk
atfedilen nuruz, çokluk v e toprakla alakadarhk vasıflarını hakikatin yakın
rivayetlerinde mevcud sarı saltı unvanlı dervişin sarı saltık efsanesinin
bir ifadesi olarak ahvor v e o n lara u m u m i nüfuz v e arazı tahririm
garba doğru intikalinde bir menzil teşkil ettiğini söylüyor. Sarı. Saltuk
defterlerindeki kayıtları vekdığer-lerını tamamlar vazıvette görüyoruz.
ancak bilallara ziyaretgaha memur edilen dervişler ve halefleri tarafından prensiplerini kendi İçlerinde bulduklarını, kuvvetli bir şekilde köklerini
Hacı Bektaş halkasına ichal edilmiş bir aşiret evliyasıdır. Sarı lakabı kendi topraklan içinde olduğunu göstermektedir.
umumiyetle aşiretlerin İnkısama uğrayan şubelerini ayırd etmeğe yarayan
renk sıfatlarından gelmektedir. Yine Hasluck'a göre, bu mıntıkada 27 1 I ve 18 numaralı notları okuyunuz.

28ise
teşekkül eden Sarı Saltuk menkıbeleri arasında Bulgar halk rivayetlerinde
İlyas peygambere ait bulunan menkıbeler mevcuddur. Arnavudluk'a Tedkik ettiğimiz zaviye şeyhlerini umumiyetle bir cemaat beyi veya kabile
eski Ayayorgi hikâyeleri kontrolsüz bir şekilde benİmsenilerek, eski reise olması, bizim burada iddia ettiğimiz fikrin doğruluğunu İspat hususunda
Hıristiyan bir azizin yerine bir Müslüman evliya kaim oluştur. ehemmiyetli bir delil teşkil edecek mahiyettedir. Bu gözle tedkik edildiği

26Menşe ve teşekkül tarzı ile hizmet ettikleri gayeler ve kullandıkları


takdirde, bir aşiretin muhtelit parçalarını muhaceret
yerleştikleri uzak noktalarda hep aynı nam altında köyler ve zaviyeler
dolayısıyile gidip

usuller bakımından muhtelif türbe ve tekke tipleri bulunabileceği ve hatta


kurması ve evliyalar kabul etmiş bulunması keyfetini de kolayca izah edebilir.
zamanla aynı tekkenin hayatında büyük değişiklikler olabileceği aşikardır.
I Iasluck da yukarıda ismi geçen makalelerinde, haklarında uydurulan
Bu hususta Haşluck'un yukarıda 14 numaralı notta ismi geçen
menakıb ne olursa olsun, birçok tekkelerin bir aşiret evliyası mezarı olarak
etüdlerınde Türkferr^:QLÖ^^:Y©QıİcTÜ^ye:Ytayinlaırt,sArikarı kurulduğunu farz ve kabul etmektedir. Bu suretle. Karaca Ahnıed'in, ak Yazılı
aıdolu Seyyid Battal Gazi, Hüseyin Gazi, Melik Gazi ile İstanbul'daki eyüb Babanın. San saltuğun nuhtelif yerlerdeki mezarlarını ve bu isimlerde
Sultan türbeleri gibi sekizinci ve dokuzuncu asırların mücadeleleri müteaddid köylerin mevcudiyetini, hep aynı aşiretin muhtelif yerlerdeki
esnasında Ölmüş bulunan Arab kahramalarının mezarları olduğu mezarlarını ve bu isimlerde müteaddid köylerin mevcudiyetini, hep aynı
farzedilen yerlere hususi bir mevki ayırmak lazımgelir. Bu mezarlar çok aşiretin muhtelif yerlere dağılmış olan muhtelif parçalarının eserleri gibi
defa bir rüya veya keramet vak'asile keşf ve tespit edilmiştir. Bundan kabul ediyor ve evliya Lsimlerindeki san kızıl gibi renk sıfatlarının aynı
başka Haşluck'un dikkate çok değer bazı misallerini verdiği üzere Osmanlı kabilenin muhtelif parçalarının yekdiğerinden ayrılması için kullanılan sıfatlar
devrindeki zaviyelerden bir kısmının eski Hıristiyan azizlerine atfedilen olması lazım geleceğinden, bu surete mevzubahs sıfatları taşıyan evlıvaların
halk periştişkahlarının yerinde kurulması ve bir müddet sonra oralarda kabileleri menşeini ısbata çalışıyoruz.
gömülü farz edilen azizlerin ismi değiştirilerek Türk fütuhatı devirlerine
Bu faraziyeler, bizim tedkik ettiğimiz dervişlerin ve o dervişleri temsil
mensup gösterilmesi ve bazı tekkelerin eski manastırlar olması da
ettikleri grupları Orta Asya'dan gelmiş muhacir göçebelerin mümessil ve
mümkündür. Bu suretle bu mezar hakkındaki mahalli eski halk
bu mulıacceret akının öncüleri oldukları hakkındaki iddialarını tenvir
itikadlarının tslâmileşmiş bir şekil altında devam edeceği abitdir. Bazı
edecek mahiyette olduğu gibi bizim burada zikrettiğimiz misallerle daha
yerlerde tekkenin veya iki taraflı periştişgahlann mecnunlar, saralalılar ve fazla da kuvvet kazanmış oimaları lazımgelir.
kısır kadınlar üzerinde şifa verici bir şekilde müessir olmak hususunda
haiz oldukları farz edilen hassaslarından Hıristiyan ve Müslüman halkın
29Hukuk Fakültesi Mecmuast'nın VII. cildinin 1-2. sayılarında (1941)
"Sultanların temlik hakkı ve mülk topraklar" ismini taşıyan makalemize
müştereken istifade etmekte bulunmaları ile son zamanlarda Bektaşilerin
bakınız (sf. 489).
diğer tarikatlerin mübarek yerleri ile birtakım aşiret ziyarecgahlarmı
benimsemek için kullandıkları usullerin müessiriyetİne ait misaller bu 30Ve haric-ez defter bazı mahut derbend ve mermerr-i nas vaki olan
husustaki imkanları nevileri hakkında dikkate şayan misaller vermektedir kurada kadimeden zaviyeler vaz olunub, ahalisi Kızılbaş fetretinde
(sf. 24, 27). perakende olub gitmek ile kura ve zevaya hali ve harab kalub, bervech-i
tahmin yazılıb tımara virilmiş imiş. Öyle olsa vilayec-ı mezbüre
Zaviye kurmak İçin vesile ittihaz edilen sebep ne olursa olsun, o zamanki
müceddeden kitabet olundukda, o hali ve harab olan kuranın ehalı-sinden
iktisadî ve İçtimai bünyenin ve dini hisleri tabii ve zaruri bir neticesi
bazı kayd-i hayatta olanları hazretı hüdavendiğar-i gerdün iktidarın
olarak her tarafça zaviyeler kurmak ve hayatı bu zaviyeler etrafında
eyyam-i adaletinde il ve vilayet emn-ü emaıı üzere asude hal olmağla
manalandırraak ve teşkilatlandırmak büyük bir ihtiyaç halinde
gelüb her biri yerlü yerine mütemekkin olub şenlenüb, eha-li-i vilayeti
hissedilmektedir. Devrin hususi şartları içinde zaviyelerin tebarüz
mezbure zikr olan hali ve harab zaviyeler ihya olunması labud ve
ettirilmeğe değer bir mana ve vazifesi olduğu şüphe götürmez bir
lazımdır, memaük-i mahrüsaya dahi intifa'ı vardır deyü rica eyledükleri
hakikattir. Bu dikkate şayan kudret tezahürlerine, dini ve tasavvuf!
baısden, vuku üzere der-i devlet nisaba arz olundukta padişahımız
cereyanların kendi organlarını yaratma faaliyetine bilhassa köylerde
e'azallahü ensarühu hazretlerinin hayrat-i amme mey-i tammesi olub bazı
tesadüf edilmesi ise; o devirlerde koy hayatını bugün olduğu gibi
evvelden harab ve yebab olub gırüihyası lazım olan uraya ve bazı mahüf
şehirlerin cabİi artık ve ek bir mevcudiyeti yaşamaktan ibaret olmaktan
derbendlerde ber karart ihyası kabüd olan mahallelerde zaviyeler vaz
ziyade; kendilerine mahsus bir âlemi ve hayatı yaratmakta devam edecek
idüb evkafını hullide mülkünü kibelınden her hangi karyede vaki olmuş
kadar müstakil ve heyatiyeti bol bir vaziyet teşkil ecciklerini bütün hayat
İse mahsulünden birer çiftlik tayin ve

31
takdir idesin diyü emrolunmağın ber muteb-i emr-i mÜnif lazım olan cahil Hıristiyanların din değiştirmeleri pek kolav olmuş ve bu suretle
mahaller de bazı ihya ve bazı ihdas zaviyeler vaz olunub sebt olundu fatih bir ırk veya misyoner teşkilatına malik bir ruhban smıh taralından
(İstanbul Başvekalet Arşivi 917 numaralı defter). Bu kanunu bütünü ecnebi memleketlere getirilen bir din, ikna ve intibak kuvvetile, kendisini
yakında neşredilmiş bulunacak olan "Osmanlı İmparatorluğunda, XV. ve yerli ayinler üzerine ilave ve İlzam etmiştir. Bu suretle dini kaynaşmayı
XVI. asırlarda, ziraî ekonominin hukuki ve mali esasları isimli itabımızın mümkün kılarak Hıristiyanlar için İslâmlığı kolayca kabul edilir bir şekle
birinci cildinde XX. numaralı kanun olarak mevcuttur. 5 sf. 74). sokmak hususunda Bektaşiliğin ne suretle çalıştığını göstermek İsterken

31İktisat Fakültesi Mecmuasında neşredilmekte olan "Osmanlı


Haşluck'un iki taraflı ziyaret-gahlar hakkında vermiş olduğu malumat da
dikkate şayandır. Bekta-şiler ve onlardan evvel diğer tarİkatler bu nevi
İmparatorluğumda büyük nüfus ve arazi tahrihleri ve hakana muhsus
tekke ve ziyaretgahlar-da yatan Müslüman evliyanın mezarında bir de
istatistik defterleri isimli etüdümüze bakınız (cild II. ).

32Hukuk Fakültesi Mecmuasında (1940 senesi, VI. Cildin birinci sayısında) Hıristiyan aziz, bulunduğunu veya eski Hıristiyan azizin
Müslümanlığı kabul etmiş bulunduğunu ileri sürerek türbeleri her iki din
gizlice

neşredilmiş olan "Evladlık vakflar" başlıklı yazımıza bakınız. salikleri için ziyaret edilebilir bir hale sokmuşlar ve bu iştirakten
33İktisad Fakültesi Mecmuasının l. 2 ve 4. Sayılarında çıkmış olan "Osmanlı kendileri için büyük faydalar ummuşlardır (sf. 53, 62). Böylece Hasluck'a
İmparatorluğunda toprak İşçiliğinin organizasyonu şekilleri: 1, kulluklar göre, Selçuk hanedanın cismanı ve Mevlevi dervişlerinin ruhani merkezi
ve ortakçı kullar" başlıklı makalelerinize ve bunlar içinde bilhassa 47 olan Konya da, aynı suretle gerek Hıristiyan ve gerek Müslümanlar
numaralı notun bulunduğu yere ve XXXV numaralı kayda bakınız. tarafından hiç bir vicdani endişe olmaksızın ziyaret edilen dört

34Zaviyelerinden propagandası bakımından oynamış bulundukları rolün


peristişgah vardı, y bu gibi imkanlarla Konya sultanları zamanında
Hıristiyanlık ve İslâmlık birbirine yaklaşıyor ve kaynaşıyordu. Otta zaman
büyük olması lazım gelir. Cahil halk yığınları için azizlerin mezarlarına,
Anadolusu'nun gayri mütecanis ahalisi arasında bîr kaynaşma zemini
onların metrukatına ve kerametlerine İnanmak daha basit ve kolay
hazırlayan bu nevi-dini cereyanlar, sultanlar için siyasi bakımdan,
anlaşılabilir bir din teşkil etmektedir. Bu sebeple, bahsettiğimiz
Mevleviler için İse felsefi görüşten arzuya şayandı ve bu ihtiyaca cevap
zaviyelerdekİ dini hayat kolayca evliya perestlik şekline girmiş
vermek İçin doğmuşa benziyorlardı. XV. asırdaki Şeyh Bedrüddin
bulunduğundan halk arasında büyük bir tesir icra edecek vaziyettedir.
isyanının muharrik kuvveti de temsil ettiği fikirlerin bu nevi bir dini
Diğer taraftan, bahse mevzuu zaviyeleri kuran veya İdare eden dervişler kaynaşma ihtiyacının hazırladığı bir zemin üzerinde kolaylıkla yayılabiliri
çok defa yerli Hıristiyanları temsil kabiliyeti dikkate şayan bir derecede bir mahiyette olmalarından geliyordu, (sf. 141).
büyük bir takım dini cereyanların ve tarikatlerin mümessilleridirler. Bu
35 Bu zaviyelere uğrayan yolcular orada herkese açık bir misafirhane,
tarikatlerin ekserisinde bilahare Bektaşilikte olduğu gibi İslâm dini yerli
yatacak yer ve yiyecek bulunabilmektedir. Hatta bunlardan bazılarında
halk tarafından benimsenebilmek için lazım gelen bütün kolaylıkları
mevcut kazan ve tepsilerin adedi hiç olmazsa ayin ve bayram günlerinde
ihtiva eden bir şekle girmiş münevver, müsamahakar ve telifci bir
büyük miktarda yemek dağıtıldığını İsbat etmektedir. Mesela, Hasköyün
mahiyet alarak bazan yerli ayin ve itikatları da benimse-yebümiştir.
köylerinde Yağmur Oğlu Hasan Baba zaviyesinde 16 kazan, 37 tepsi ve
Bütün insanların kardeşliği, işe ve vicdan temizliğine nazaran dini ayin ve
16 bakraç vardır ve senede 350 kadar adak koyun kesilmektedir. (96).
ibadet sahasındaki şekilciliğin kıymetsizliği gibi, her dervişhane
Çirmende Hızır baba zaviyesinde sekiz kazan, 16 tepsi vardır. Diğer bir
düşüncede gizli bir şekilde mevcut bulunan fikirler, dini kaynaşmayı
çoklarında gerek yemek takımları gerek halı, yatak ve yorgan çoktur. 63
büyük nispette kolaylaştıryordu. Hasluck'a nazaran, İs-lârniyetin ehl-i
numarada kayıtlı bulunan Ahi Ana zaviyesinin eşyalarına da bakınız.
sünnet haricinden kalan bu ulzaştırıcı ve munis şekillerinin tesiri altında

You might also like