You are on page 1of 258

KUTSAL GİZEMLER

-I-
Erdem Çetinkaya
© Bu kitabın tüm yayın hakları Kutsal Gizemler Yayınlarına aittir; izinsiz
çoğaltılamaz. Kısmen veya tamamen basılamaz.
 www.kutsalgizemler.com
_______________________________________________
Kutsal Gizemler Yayınları

Mevlana C. İlksan Sitesi K14 /15 Yenikent Sincan Ankara


 +90 312 2770559
kutsalgizemler@gmail.com
mail@kutsalgizemler.com
 www.kutsalgizemler.com

ISBN: 978-605-61443-0-1
Eseradı: Kutsal gizemler

Yazar / Erdem Çetinkaya


kutsalgizemler@gmail.com

Kapak Tasarım: Erdem Çetinkaya

Baskı:
Başak Matbaacılık ve Tan. Hiz. Ltd. Şti.
Tel: (0312) 397 16 17 • Faks: (0312) 397 03 07
www.basakmatbaa.com
İÇİNDEKİLER

Kutsal Gizemler Belgeseli Hakkında Basın Açıklaması .......................... 9


Önsöz ...................................................................................................... 11
Kutsal Gizemler Nasıl Başladı ................................................................ 11
Neden Bazıları için Bu Kitapta Yazanlar Karışık Geliyor? .................... 18
Tüm İnsanlık Kandırılıyor ...................................................................... 21
İnanç Testi............................................................................................... 23
İnanç Testine Başlamak .......................................................................... 24
Dünyanın En Değerli Bilgisi................................................................... 33
Altın Çağ Yaklaştı................................................................................... 34
313 Sırrı .................................................................................................. 35
Altın Çağ, İslam ve Altın Oran Mucizeleri ............................................. 41
Altın Oran Nedir? ................................................................................... 46
İnsan Anatomisinde Altın Oran ............................................................. 49
Fizikte Altın Oran ................................................................................... 53
Altın Oran Hakkında Bilim Adamlarının Görüşleri ............................... 54
Altın Oran Düşünce Sistemi ................................................................... 57
Mutlak "Bir" ve Altın Oran..................................................................... 59
Dünyanın Altın Oran Noktası ................................................................. 61
Gün Dönüm Çizgisine Uzaklık , Kaderi İspatlıyor ................................. 62
Altın Oranı Hesaplayabilen Programlarla Test Etmek ........................... 63
Hesaplamanın Yapılışı ve İspatı ............................................................. 63
Chandler Hareketi
(Altın Oran Noktasının Hac Yolculuğu ve Tavafı ) ............................... 66
Kıtaların Sürüklenişi Altın Oran Noktasını Mekke'den Çıkaracak mı?.. 70
Keşfin Bilimadamlarınca Tasdiki ........................................................... 72
Mekke ayetinde Altın Oran Mucizesi ..................................................... 73
Kabe'nin İnşasında Altın Oran ............................................................... 74
Altın Oran Sayılarının Dünya'ya Mesajı ................................................ 77
Kuran'da Altın Oran ................................................................................ 79
Tin Suresindeki Ölçü .............................................................................. 81
Hac'da ki Allah Yazısı ............................................................................ 82
Namazdaki 1 ve 0.................................................................................... 84
Altın Hat Mucizesi ................................................................................. 90
Altın Siluetin Merkezleri ve Secdesi ..................................................... 92
Yaratıcı'nın Kayıp İsmi ........................................................................... 94
Altın Oran ve Altın Çağ .......................................................................... 98
Kutsal Gizemler ve Bilimsel Kanıtları .................................................. 101
Dağların Sırları...................................................................................... 105
Hayvanlar ve Biyoloji ........................................................................... 108
Yönetim Dişi Karıncada ...................................................................... 108
Dişi Örümceğin Evi ............................................................................. 110
Dişi Bal Arısı Çiçekler Arasında .......................................................... 111
Çocuğun Cinsiyeti................................................................................. 112
Parmak İzinin Toplanışı ........................................................................ 112
Kıyamet ................................................................................................. 113
Tabakalardan Oluşan Gökyüzü ve Ay .................................................. 116
Evrendeki Bilinç ................................................................................... 117
Ay, Güneş ve Büyük Sırlar ................................................................... 118
Bilimadamlarının Kur'an Hakkındaki Yorumları ................................. 123
Rakamlanmış Kitap............................................................................... 126
Neden Büyük Bir Mucize ..................................................................... 128
Cennet ve Cehenmem Kelimeleri ......................................................... 130
Şeytan ve Melek 88 Kez Tekrar Eder. .................................................. 135
Dünya ve Ahiret Kelimelerinin Tekrar Sayıları 114'tür ....................... 137
İyiler ve Kötüler Kelimeleri .................................................................. 139
Sıcak ve Soğuk Kelimesi 4 Kez Tekrar Eder........................................ 142
Resul Kelimeleri ve Resullerin İsimleri ............................................... 143
Aylar Kelimesi Kur'an da 12 Defa Tekrar Eder.................................... 149
Günler Kelimesi Kur'an da 27 Adet Geçer ........................................... 150
Adem ve İsa Kelimelirin Tekrar Sayıları 25'tir..................................... 158
Ayetle İlgili Başka bir Hikmet Kapısı .................................................. 164
İblis ve Sığınırım Kelimeleri ................................................................ 165
İçki ve Sarhoşluk................................................................................... 170
Nur ve Akıl Kelimeleri ......................................................................... 174
Zekat ve Bereket Sayıları 2'şer Kez Tekrar Eder .................................. 177
Simetrik Kitap; Kur'an .......................................................................... 179
Doğada Simetri ..................................................................................... 181
Ayet Sayısı, Sıra Numarasından Küçük Olan Sureler .......................... 193
Ayet Sayısı, Sıra Numarasından Büyük Olan Sureler .......................... 194
Sıra No ve Ayet Sayısı Toplamlarındaki Simetri ................................. 195
Diğer Simetri Mucizeleri ...................................................................... 199
Düşünce Yolculuğu............................................................................... 201
Dinlerin Birliği ...................................................................................... 203
Hayatın Sırrı - Yaratıcı ve İnsan ........................................................... 204
Kendini Bilmek ..................................................................................... 209
Cennet ve Cehennemin İspatı ............................................................... 216
Gelişmeler Nereye Gidiyor? ................................................................. 216
Yaratıcı İle Konuşmak .......................................................................... 226
Umre Yolculuğum ................................................................................ 229
Sonsöz ................................................................................................... 235
Teşekkür................................................................................................ 239
Okuyucu Yorumları .............................................................................. 243
Erdem Çetinkaya

Yazar Hakkında

Yazar ve Yapımcı-Yönetmen Erdem ÇETİNKAYA, 1980 yılında An-


kara K.ören ‘de doğdu. Maliye Lisesini bitirip Maliye Bakanlığında bilgi-
sayar operatörü olarak bir süre çalıştıktan sonra istifa etti ve medya sektö-
rüne yönelerek kendi reklam ve film yapım şirketini kurdu. Dünya çapında
yayınlanan pek çok reklam filmi yaptı ve ödüller aldı.
Dünyanın en büyük medya satış ajansı olan Getty Images’in özel da-
veti ile iş ortakları arasına katıldı. Odtü Atom’da “Cinegame” adı verilen
yeni bir film-oyun teknolojisi geliştiren sanatçı Odtü’de bir takım seminer-
ler verdikten sonra çalışmalarını kendi şirketi bünyesinde devam ettirme
kararı aldı.
Altın Oran ve İslami semboller arasındaki ilişkiye dair yaptığı araş-
tırmayı genişleterek Kutsal Gizemler isimli belgeseller dizisine başladı.
Ardından aynı isimle bir yayınevi kurdu.
Çıkardığı ilk kitap olan “Kabe’nin Sırrı” din-mitoloji bölümünde haf-
talarca en çok satan kitap oldu. Kutsal Gizemler belgeseli için yaptığı 10
dak’lık giriş bölümü internette yayınlandığında kısa sürede milyonlarca
kişiye ulaştı ve 6 dile çevrildi. Cnnturk Saba Tümer, Kanalturk Anahaber
bültenleri gibi pek çok ünlü tv program ve haber bültenine konuk edilerek
keşifleri ile ilgili bilgi verdi.
Yakında vizyona girecek sinema-belgesel filmi Kutsal Gizemlerin ya-
pımına devam eden sanatçı bir yandan Ankara Atılım Üniversitesinde İn-
gilizce İşletme yüksek lisansına devam etmektedir.

7
Erdem Çetinkaya

KUTSAL GIZEMLER BELGESELI HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI


Gecikmeye İlişkin Önemli Duyuru
Aylardır insanlardan haklı olarak “Kutsal Gizemler filmi neden viz-
yona girmedi?”, “ne zaman girecek” şeklinde sorular alıyorum. Çünkü
ilk çıkan ve bu kitaba ismini veren filmin fragmanında Eylül 2009 ayın-
da sinemalarda olabileceği duyurulmuştu. Bu nedenle Kutsal Gizemler’in
belgesel filminden önce kitabının çıkmasına neden olan sürecin açıklan-
ması ve kamuoyunda oluşan merakın giderilmesi için açıklama yapmam
gerekliydi.
2009 yılı ortalarında belgeselin yönetmeni ve yazarı olarak web si-
temizden bana ulaşan “Arabistan Kralının yardımcıları olarak kendileri-
ni tanıtan bir takım kişiler aradılar”. Bana kraliyetin filmin tanıtımını ve
içindeki bilgileri çok takdir ettiğini ve filmi desteklemek istediğini bildir-
diler.
Buna çok şaşırdım ve bir şaka olabileceğini düşündüm. Ama ertesi
gün Ankara’da ki Arabistan Büyük Elçiliğinden yetkililer beni arayıp özel
bir araçla beni evimden alıp bizzat görüşmek istediklerini telefon görüş-
melerinden haberdar olduklarını ifade ettiler. Durumun ciddiyetini o an
daha iyi kavradım.
Önce bütçeyi ve ardından talep üzerine bilimadamlarının ve akade-
misyenlerin bilimsel keşiflerin doğruluğuna ilişkin onaylı imzalı resmi
belgelerini gönderdik.
Filmin uluslararası bir destekle daha güçlü finans desteği ile yapılması
ve ardından tüm dünyaya duyurulması daha etkili olacağı için destek ge-
lene kadar filmi yayınlamayarak kendi içimizde ki araştırma ve senaryoyu
geliştirme faaliyetlerine devam ettik. Yetkililer konu ile ilgili olarak proje-
ye hala çok sıcak bakıldığını ve her an bir haber gelebileceğini ifade etse-
ler de aradan geçen sürenin uzunluğu ve kaybedilen zamanın büyüklüğü
nedeni ile çekimleri kendi imkanlarımızla tamamlama aşamasına gelmiş
bulunmaktayız.
Kral Abdullah basında hayırseverliği ile ün salmıştır. Yaşanan bu kar-
maşının kraliyete yakın kişilerin yoğunluğundan kaynaklandığı ve Kral
Abdullah’ın bu gelişmelerden haberdar olmadığını umuyoruz. Problemle-
rin çözüleceğine, verilen sözlerin tutulacağına dair inancımızı koruyoruz.

9
Kutsal Gizemler

Tüm bu zorlukları bir nimet ve projenin büyüklüğüne eş sancılı do-


ğum olarak görüyorum. Rabbimiz tüm Müslümanların gayreti ve desteği
vesilesi ile ve tüm yollarla Hakkın dünyaya yayılmasını gerçekleştirme-
sini ümit ediyorum.
Filmin artık son aşamalarına gelindiği için vizyon tarihi olarak 2010
yılı içinde inşallah ya sinemada yada tv ‘de vizyona gireceğini ümit ediyo-
rum. Akabinde elde edilecek tüm gelir bu filmin çeşitli dillere çevrilerek
tüm dünyaya yayılması için ve serinin devam filmlerinin çekilmesi için
kullanılacaktır.

10
Erdem Çetinkaya

ÖNSÖZ

KUTSAL GİZEMLER NASIL BAŞLADI

İlkokulda iken pek çok dua kitabını okurdum ve orada yazan “şu duayı
on bin kez okursan melekleri görürsün”, şu sureyi kırk bin kez okursan
peygamberi görürsün gibi pek çok iddiaya inanarak hemen hepsini dene-
dim. O dönemde gece ve gündüz mucizevi bir şeylerin olması ve kainatı
yaratan muhteşem güç tarafından zavallı zatıma değer verildiğini bilebil-
mek için olabilecek her türlü çabayı gösterip tüm ibadetleri en ince deta-
yına kadar yerine getirmeye çalışmakla geçiyordu. Fakat tüm bu durmak
bilmez çabalarıma rağmen net olarak tanımlayabileceğim “hiçbir şey” ol-
mamıştı. Çok üzgündüm.
Sonunda yorgun ama pes etmemiş içsel bir yakarışla Allah’a seslen-
dim; “Ben yalnızca küçük bir çocuğum, dünyada pek çok din var ve her
bir dindarı kendi dininin hak din olduğuna tutku ile kesinlikle inanıyor.
Ben sınırlı kaynakları olan ve her şeyi iyi bilmeyen bir çocuk olarak bel-
ki de doğru yol üzerinde değilimdir. Senin sevdiklerinden isem, üzerinde
yürüdüğüm yoldan memnun isen ve Hak ise bana bir işaret gönder, yoksa
bugünden itibaren kendime başka bir yol belki de başka bir din seçeceğim.
Bunu da yine senin için yapacağım, sana ulaşmak için farklı bir yol dene-
yeceğim, eğer işaret vermezsen”
Sonra seccademde durup düşündüm; “şimdi bir şey olsa birazcık en-
teresan görünen ben hemen bu işaretti der ve kendimi kandırabilirdim.
İşaretimi ben seçmeliydim ve bu bir insanın hayatı boyunca yaşaması çok
zor olan bir şey o an gerçekleşmeliydi”. Karar vermiştim, cama yöneldim.
“Bir yıldırım düşsün tam karşıma şimdi, çünkü yıldırımlar Allah’ın ihtişa-
mını gösteren harikulade şeylerdir” dedim. Cam açıktı. Yanımda babam
duruyordu. Evimiz apartmanın son katıydı ve karşı apartmanın çatısını
net olarak görüyordum. Birkaç saniye boyunca karşıya baktım. Herhangi
bir yıldırım ışığı yada uzaklardan sesi bile gelmedi. Gülümsedim, başımı
babama çevirdim. “Yinede bu yoldan vazgeçmeyeceğim, inanıyorum” de-
dim. Ben bunu söyler söylemez kulaklarımızı patlatırcasına bir yıldırım
karşı apartmanın çatısına düştü. Yıldırımlar hakkında bir bilgim yoktu,
yakına düşen bir yıldırım insanları sağır edebilir bomba etkisi oluştura-

11
Kutsal Gizemler

rak yaralayabiliyormuş. Babam ve ben ikimizde oturduğumuz yerden yere


yan olarak yıkıldık. Camların patlayarak döküldüğünü zannettik. Büyük
bir şok içindeydi herkes. Hayatım da o güne dek hiç benzeri bir yıldırım
yakınıma düşmemişti sadece 10 metre kadar ileriye.. Ve o günden sonrada
tüm hayatım boyunca yakınıma hiç yıldırım düşmedi hatta eskisi kadar
yıldırım bile görmemeye başladım.
Kalktım yerden, korku ile sevinç arası şükür içinde idim. “O vardı,
beni duyuyor ve kıymet veriyordu, razı olduğu ve sevdiği yol İslam’dı “
Cevabımı umduğumdan çok net almıştım.”
Bu olayı anlatmakta tereddüt ettim. Şahsıma özel bir işaret gibi görün-
se dahi bu Allah’ın verdiği bir nimet ve mucize idi. Allah’ın nimetlerini
anlatmak farzdı ve delillerini. Ahrette bir gün biri yolumu çevirip, “Sen
önemli şeyler görmüşsün pek çok şeyi ispat edici, neden bize anlatmadın,
belki inanmamıza vesile olurdun, neden üzerini örtüp sakladın” diye sor-
duğunda ona vereceğim cevap şu olacaktı; “Bana inanmayacağınızı dü-
şündüm”. “Sen anlatsaydın da inanan inansaydı, inanmayanda inanmazdı,
belki bazılarına vesile olurdun, kınanmaktan korktun da nefsinden ötürü
ayıplanırım diye anlatmadın, gördüğünü bizden gizledin, senin şu kötü
inançsız durumumuzda payın var” diye suçlaması tüylerimi diken diken
etti.
Allah’ın günahlarına rağmen masum bir çocuğun duasına verdiği ce-
vaptı ve üstünlük belirtisi değildi. Bu şekilde görüp tüm bunları yıllar son-
ra yazmaya karar verdim. Bunun gibi onlarca olay yaşadım ve bazılarını
çevremdeki pek çok kişi gördü.
Aslında bu olaylar bir kişiye ayrılmış doğa üstü olaylar değildi. Sami-
miyetle Allah’ı arayan herkese bir takım işaretler veriliyordu. Geçenlerde
izlediğim ve şu sıralar pek çok tv ile video paylaşım sisteminde çok izle-
nen bir videoda ki İslam’a dönen Avustralyalı gençte benzeri bir deneyim-
den bahsediyordu.
Genç kardeşimiz aylarca Kuran’ı araştırmış ve pek çok bilimsel muci-
zeye tanık olmuş, bunlar onu çok etkilemiş ve İslam’a girmeye karar ver-
miş fakat son bir işaret istiyormuş, kendisine özel, bunun biraz haksız yere
ayrıcalık isteme olabileceğini itiraf ederek kendisinin Allah katında fark
edilen izlenen biri olduğunu bilmek istiyormuş. Kuran’ı Kerim’i açıp oku-
maya başlamış pencere açıkmış. O an içeriye bir kuş girsin yada bir ses..

12
Erdem Çetinkaya

Herhangi sıra dışı bir şey bir işaret gelmesini beklemiş… Ama hiçbir şey
olmamış. Üzülmüş.. Sonra tüm bu düşünceleri kenara bırakarak Kuran’ı
yeniden eline alıp rastgele bir sayfa açmış ve karşısına şu ayet çıkmış “İçi-
nizden arayanlar için yeterince işaret göstermedik mi?”… tabi ki bu genç
şok olmuş ve doğru yolda olduğunu daha bir içsel şekilde anlamış… Bu
güzel hikayesini bir konferansta topluluk önünde paylaşmıştı.
Belki ben din yolunda yalnız bir çocuk olduğum ve yol gösterenim
olmadığı için, o gençte gayrimüslim bir ortamda kaybolmuşken Allah’ın
yardımı ile karşılaşmıştı. Bu herkesin başına geleceği anlamına gelmiyor
tabi ki…
Ama o olaydan sonra şu duayı etmiştim;
“Bana tüm dünyaya gösterebileceğim ve yüceliğini haykırabileceğim
mucizeler de ver, sadece varlığının gerçekliğini değil, hak dininin ve doğru
kitabın hangisi olduğunu da insanlığa göster”.
Sonraki dönemlerde risaleler gibi bazı kitaplarda insanların imanına
vesile olabilecek mantıksal çıkarımlar ve yeni yeni gelişmeye başlayan bi-
limin dini doğrular hal almaya başladığını gördüm. Materyalizme kayan
dünyada insanlar sanki gözleriyle görür gibi net doneler olmadan hiçbir
şeye inanmıyorlardı. Kendilerince haklı pek çok nedenleri de vardı.
Ayrıca risalelerde gelecekte İslam’ın dünyaya hakim olmasına giden
yolun risaleler gibi kitapların program haline getirilerek tüm dünyaya ya-
yılacağı anlatılıyordu.Bu fikir bana çocukluğumda dahi ilham vermişti.
Sanki risaleler bu büyük işin nasıl gerçekleşeceğini yani çağların değişim
formülünü inananların kulaklarına fısıldıyordu.
Gerçekten de bu yol yani Allah ve Kuran’a iman delillerinin filmlerle
ve programlarla anlatılması insan insana aylarca konuşup ikna etmeye ça-
lışmaktan daha hızlı sonuç verebilecek bir yoldu. Bir insan yarım ve yanlış
bilgisi ile aylarca konuşarak sadece tek bir kişiyi etkileyebilirken, çok iyi
hazırlanmış bir kitap yada program-film milyonlarca insanı aynı anda kısa
bir sürede etkileyebiliyor ve etkisini onlarca yıl yitirmeden yaşatıyordu.
Çağların ve kültürlerin hızla evrim geçirdiği bir yüzyılda eski teknikleri
kullanmada ısrarcı olmak Osmanlının çöküşü gibi çöküş getirecekti. Ül-
kemizde yeni yeni medya Allah’ı anlatmada bir araç olarak kullanılsa da
İslam’ın tüm dünyaya tanıtılması açısından hala bir karış yol alabilmiş
değiliz. Batıda İslam fobisi en güçlü günlerini yaşıyor.

13
Kutsal Gizemler

Altın çağa yaklaşıyoruz. Çünkü Yaratıcı bunu mümkün kılacak tekno-


lojik gelişmeleri dünyaya hızla birbiri ardına indirdi. 250 bin yıllık insanlık
tarihinin toplam gelişim ivmesi son 30 yıldaki gelişmelerle kıyaslanınca
bir hiç gibi kalıyor. Sanki dünyaya mucizevi bir dokunuş yapıldı ve dünya
göz açıp kapayana kadar gerçeğin bilgisini çok kısa sürede istisnasız tüm
insanlara duyuruverme imkanı olan bambaşka bir yer oluverdi. 250 bin
bazılarına göre 2 milyon yıl boyunca dünyanın görünümü, evler, kentler
ve araç gereçler neredeyse hiç gelişmedi. Belki de son 200 yıla kadar genel
görünüm dünyanın hemen yer yerinde aynıydı. Ama bir şey oldu kaderde
ve Yaratıcı bir işin gerçekleşmesi için mucizevi bir dokunuş gerçekleştirdi.
Bilim ve sanayisini gelişmesi için gerekli ilham ve olanakları insanoğluna
bahşetti. Fakat insanoğlu bunu kendi çalışmasının bir ürünü zannediyor.
Gerçek şu ki, Yaratıcı insana istemeyi ve çalışmayı, yepyeni fikirleri ilham
etti.
Tarihin hiçbir döneminde mümkün olmamıştı tek bir gencin birkaç
milyar insana birkaç gün içinde internet aracılığı ile ilginç bir fikri du-
yurabilmesi. Yada bir siyasinin bir bilim adamının insanları yakından
ilgilendiren bir keşfi birkaç günde tüm dünyaya tv lerden duyurması…
İnternet yakın zamanda tüm dünyada yüzde 50 nin üzerinde ulaşılabilme
oranına erişti. Yani insanların birbirine bir pc yada cep telefonu kadar
yakın olduğu devrimsel bir eşiği geçtik. Tv’nin icadı ve dünyaya yayıl-
ması, cep telefonu ve internet bu yıllarda olgunlaşma seviyesine erişti ve
bir nesil sonra yani 20 yıl içinde dünyada internete girmeyen belki de hiç
kimse kalmayacak.
Anlaşılıyor ki, dünya dev bir kültürel devrim ( Altın Çağ ) için ha-
zırlanmıştır. Allah’ın ayetleri ve cennet-cehennem konusunda insanları
ikna edecek bilimsel kanıtlar ortaya çıktığında insanlar bu büyük aşamayı
büyük bir heyecanla tüm dünyada birbirlerine anlatacaklar ve filmler ki-
taplar haberler belgeseller mailler kısa sürede neredeyse istisnasız tüm
insanlığın hakikat mesajından haberdar olmasını sağlayacaktır.
Bazı hadislerde ahir zamanda gelecek 313 ( bedir ashabı kadar ) kişinin
dünyaya islamı yayacağı ve onlardan önce gelmişlerin ve onlardan sonra
geleceklerin onların derecesine erişemeyeceği anlatılmaktadır.
Muhammed b.Hanefi (r.a)’dan rivayet edildi ki:
Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği

14
Erdem Çetinkaya

gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler. Onların sayıları Talud ile nehri


geçenler kadardır.
Çünkü dünyanın tümüne Allah’ı anlatabilmek bu güne kadar hiçbir
ademoğluna nasip olmamıştı. En büyük davetçilerin dahi sağlığında ima-
nına vesile olduğu kişi sayısı onbinleri, yüzbinleri geçmez. Çünkü buna
müsaade edilmemişti ve teknik anlamda dünya da buna hazır değildi. Di-
nin genişlemesi sonraki kuşaklarda insanların birbirlerine 3 er 5 er aktar-
ması ile yüzlerce yılda olmuştu.
Böyle büyük bir tebliğ sonunda duyanların 5 te biri dahi İslam’a yö-
nelse dünyada ki Müslüman sayısı kat kat artmış, dünya tarihinin seyri
değişmiş ve yeni bir çağa girilmiş olur.
Bilginin paylaşılması ve kültürlerin birbiri ile kaynaşması dünya üze-
rinde ki kültürel farklılığı zamanla yok edecektir ve insanların tamamı
özde tek bir millet gibi olacaktır. Maalesef şimdilik Amerikan kültürü,
giyim tarzı ve yaşam anlayışı dışarı en kapalı ve kültürüne en bağlı Japon
diyarlarında bile etkisini gösterdi ve neredeyse tüm dünya tek bir kültürün
ürünü oldular. İnsanlar kendi dinlerinden çok Hz İsa’nın hayatını ve kilise
ritüellerini ibadetlerini öğrendiler.
Ama bu durumdan endişelenmeye gerek yok gelecek adına. Çünkü
zaten hadislerde belirtildiği gibi dünyaya önce Deccal hakim olacak ve
Allah’ın korudukları hariç hemen herkes onun yoluna tabi olacak, onun
istediği gibi yaşayıp ona hizmet edecek ve bu şekilde yalancı bir cennet
yaşayacak.
Bunun hemen ardından Allah’ın dini tüm dünyaya yayılacak ve Hak
batıla galip gelecektir. İnsanlık eskisinden de refah ve bolluk içinde barış
ve mutluluk ekseninde olacaklar fakat aynı zamanda kalplerinde de büyük
bir iman ve Allah aşkı dolacaktır.
Bazıları bu çağın ve bu çağın kurulmasına vesile olacak kişilerin asla
gelmeyeceğini iddia ederek şöyle derler. “Hiçbir peygambere dahi nasip
edilmemiş bu büyük değişim ve dünyaya İslam’ın en büyük en yaygın din
olarak hakim olması, sonradan gelecek ve peygamber dahi olmayacak bir
sıradan kula-kullara mı nasip edilecek ?” Oysa Allah’ın vaadi vardır;
Andolsun ki biz, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazdık: Şüphesiz
Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır”. ENBİYÂ - 105

15
Kutsal Gizemler

Bu dünyanın sonunda gerçekten Allah’ın yolunda olan kişilere kalaca-


ğını ve bu olmadan kıyametin kopmayacağı anlamını taşıyabilir.
Nuru’l-Ebsar müellifi Said bin Cübeyr, “Müşrikler hoşlanmasalar da
Allah, bu dini bütün dinlere üstün kılacaktır” ayetinin tefsirinde ahir
zamanda gelecek kişilerin eliyle İslam’ın dünyanın en yaygın ve en büyük
dini olacağını, bu dine inanlarında dünyaya sahip olacağını açıklamıştır.
Şu an inandığını söyleyenler uyusa da; öyle bir devirdeyiz ki ; inter-
nette 40 dolara 1 milyar mail adresi indirilebilir şekilde satılmaktadır.
İnternet kafesi olan bir arkadaşının da yardımı ile kişi bedava dağıtılan
programlarla bir iki günlük araştırma ile “Allah’ın ayetlerini ve mucizele-
rini tüm dünya ile paylaşabilir”
Öyle bir devirdeyiz ki; orta halli bir zengin İslam’ı en güzel şekilde
anlatan bir filmi yada belgeseli ücretsiz olarak tanesi nerdeyse 3-5 kuruşa
kadar inmiş cd’lerle tüm Amerika’da ve Avrupa’da 1 milyara yakın cd’yi
sokaklarda kolayca bedava dağıttırabilir.
Hiçbir şey bilmeyen bir genç etkili-zekice bir mail yazarak zincir mail
yoluyla tüm dünyaya bir bilginin paylaşılmasını sağlayabilir.
Gönüllü tek bir öğrenci harçlıklarından her ay biriktirdiği 10 tl ile bir-
kaç ay içinde tüm mahallesine ücretsiz DVD’yi posta kutularına hediye
bırakabilir ve başka insanları daha büyük girişimlere ikna edebilir.
Bir gazeteci, senarist, yönetmen, film şirketi sahibi yada herhangi bir
sermaye sahibi bu bilgileri belgesel ve filmlere dönüştürüp milyarlarca in-
sanın ilgiyle izlemesini sağlayabilir...
Tekrar ediyorum; öyle bir çağdayız ki tek bir çocuk dahi eğer elinde
insanları ikna edecek şaşırtacak bir bilgi varsa bunu tüm dünyaya duyu-
rup inandırabilir…
Allah insanlığı öyle bir zamana sürükledi ki, bunun olması için gerekli
tüm imkanlar hemen her insanın elinde var. Hak her zaman batıla galip
gelecekse, doğru yalanı her zaman alt edecekse, güneş geceden mutlaka
her sabah sıyrılıyorsa, bilin ki insanlıkta çok yakında Hak ile tanışacaktır.
İşte tüm bu düşüncelerle; yıllarca insanları İslam, cennet ve cehennem ko-
nusunda inanmalarını sağlayacak bir takım deliller bulmaya ve insanlığın
çoğunun aslında İNANMADIĞI HALDE İNANDIKLARINI ZANNET-
MELERİ konusunda gerçeği fark ettirmenin arayışı içinde oldum.

16
Erdem Çetinkaya

Oldukça çok bilgi toplamıştım ama daha da fazlasını istiyordum.


Okulum benim maneviyatımı bozuyor ve vaktimi gereksiz yere alıyordu.
“okullara ve şu eğitim sistemine rağmen bir şeyler öğrenmeliyim” diye
düşünüyordum ve okulu sonunda terk ettim. Eğitimimi okula gitmeden
devam ettirebileceğim şekilde değiştirdim. Ayrıca devletteki memuriyet
görevim de bana hem namaz, hem araştırma hem de belgeselleri yaparken
zaman sıkıntısı oluşturuyor hem de zaman zaman faizli işlem hesaplaması
yapmak zorunda bırakılıyordum. Ailem sonunda büyük bir ikna mücade-
lesinden sonra ikna oldu ve istifamı kabullendiler.
İşsiz sayılabilecek bir durumdaydım ama Allah’a dua ediyordum ve
çabamı yitirmedim. Allah kısa süre içinde duamı kabul ederek bana um-
madığım pek çok şeyi fazlasıyla nasip etti ve beni kurtardı.
Sonra Allah’a insanlığın imanına vesile olacak güçlü bir mucizeyi
bana lütfetmesi için dua ettim. Allah içime bir ilham vererek bana Altın
Oran ile İslami semboller arasındaki bağıntıların keşfini nasip etti. Önce
bir web sitesi açtım. Ve bu mucizelerin yüksek kalite ile filminin yapılması
ve sonra dünyaya dağıtılması için gerekli finansman konusunda ortaklar
aramaya başladım. Görüştüğüm yüzlerce kişiden hiç birisi buna yanaşma-
dı… Üzüntüm büsbütün artmıştı.
Film bir yandan gittikçe yayılıyordu. Bir yayınevinden Kabe’nin Sırrı
isimli bir kitap çıkardım ve filmle ilgili çok azda olsa orada bilgi verdim..
Böylelikle hem yayınevini hem de yayıncılığı tanımak istiyordum ama ça-
lıştığım yayınevinden memnun kalmadım ve kendi yayınevimi kurmaya
karar verdim.
İlerleyen sürede pek çok pozitif güzel yorum ve mail gelip sadece bu
kısa tanıtım filmi ile dahi iman etmiş pek çok ateist ve gayrimüslimin
haberi gelmişti. Ancak buna rağmen pek çok İslam düşmanının ve dünya-
perestin ağır baskısına ve tehditlerine maruz kalmıştım.
Sonunda evvela kitabını çıkarmak nasip oluyor ve çok yakında filmi
de gösterimde olacak inşallah.

17
Kutsal Gizemler

NEDEN BAZILARI İÇİN BU KİTAPTA YAZANLAR KARIŞIK


GELİYOR ?
Allah’u Teala Kuran’ı Kerim de hakikat yolunu sadece akıl sahiplerine,
derin düşünenlere ve kendisini sabırla arayanlara göstereceğini ve kendi
mutlak zatına ulaştıracağını vaat etmiştir.
Allah dileseydi gökleri yararak melekleriyle gelir ve kendisini ilan da
edebilirdi. Fakat böyle bir durumda Allah düşünceli, sorumluluk sahibi,
aklını kullanmayı seçen, araştırmacı ve hayvandan daha farklı üstünlük-
lere sahip olarak layıkıyla yaşamayı seçen insanları hayat ortamında de-
lilli olarak ayırt edemeyecekti. Kendisi elbette bilecekti ilmiyle kimin iyi
kimin kötü olduğunu, kimin sorumsuz ve nefis düşkünü bir umursamaz,
kimin bilgiye ve gerçeğe aşık akıl sahibi kimseler olduğunu fakat hem
kullar itiraz edecek, hem de belgeleri , delilleri bulunmayacaktı ve dışarı-
dan Allah’ın gelen cezaları birer zulüm gibi görünecekti. Bununla birlikte
Allah bildiğini görmekte istedi. Çünkü bir mimar muhteşem bir binanın
resmini çizip onun gelecekte nasıl görüneceğini tam anlamıyla hayal ede-
bilir, bilebilir. Fakat onu görmek ve içinde yaşamak için onu inşa etmek
ister. Allah CC. da türlü tehlike, şüphe ve çukurlarla, kötülüklerle dolu bir
orman da iyi ve akıl sahibi kullanırının kendisine sarılarak, arzu ve aşkla
çıkışını, kendisini aramasını görmekten çok büyük bir mutluluk duymak-
tadır ve bu durumdan razıdır.
Bu kitapta göreceğiniz gibi, düşünmeyi sevmeyen, beynini atıl ve eği-
timsiz bırakmış, araştırma tembeli bir kişi bu yazılanları araştırma zah-
metine dahi girmeyecek ve anlayamayacaktır. Allah hakiki imanı ve de-
rin - kesin ilmi, beynini ve düşüncesini sonsuzluğu, ilahi olanı aramakla
kullanmak isteyen kişilere lütfetmektedir.
“Hüç düşünenle düşünmeyen, bilmeyenle bilen bir olur mu? “
(YÛNUS suresi 100. ayet):

‫ﱢ‬ َ
‫ﻻ‬ َ ‫ﺲ َﻋ َﻠﻰ ﺍﻟﱠ ِﺬ‬
َ ‫ﻳﻦ‬ ‫ﻦ ﺇِ ﱠ‬
‫ﻻ ﺑِِﺈ ْﺫ ِﻥ ﺍﷲ َﻭﻳَ ْﺠ َﻌ ُﻞ ﱢ‬
َ ‫ﺍﻟﺮ ْﺟ‬ َ ‫ﺲ ﺃﻥ ُﺗ ْﺆ ِﻣ‬ َ ‫َﻭ َﻣﺎ َﻛ‬
ٍ ‫ﺎﻥ ِﻟ َﻨ ْﻔ‬
َ ‫ﻳَ ْﻌ ِﻘ ُﻠ‬
‫ﻮﻥ‬
Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayan-
ları murdar (inkârcı) kılar.
Sizlerden ricamız burada yazılan her bir delil ve mucizenin gerçekten

18
Erdem Çetinkaya

bir mucize olduğunu kesin olarak anlayıp başkasına net olarak anlatıp is-
patlayabilecek kadar iyi okumanız, anlamanız ve gerekirse bize yada baş-
kalarına anlaşılmayan kısımları sormanız. Çünkü anlamalıyız ki bu bilgi-
ler dünyanın en kıymetli bilgileridir. Çünkü cenneti vaat eden bir kitabın
gerçekten insan üstü ilahi ve dosdoğruyu söyleyen bir kitap olduğunu bize
ispatlayacak ve gafletten kurtararak sonsuza dek işkence içinde kalınacak
cehennem çukurlarından kurtaracaktır.
Pek çok kişi ve kitap kendisinin Allah’tan gelen sözler duyurduğunu
iddia edebilir ve ediyor da. Fakat sadece gerçek olan birisi güçlü nice de-
liller sunabilir... Bu bizler için hayat, ölüm kalım meselesinden bile bü-
yüktür. Çünkü sonsuzluk söz konusudur. İki seçenek.. biri sonsuz acı ve
keder, sonsuza kadar hem de... Ötekisi de sonsuza dek sonsuz mutluluk...
Bir kitap güçlü kanıtlarla bize kaçış şansımızın olmadığını ve seçimimizi
yapmamız gerektiğini ve inanırsak bu kitaba; Kuran’a göre yaşayışımızın
bize kurtuluş getireceğini iddia ediyor. Teklifi, dünyadaki etkisi ve delil-
leri gerçekten çok büyük. Bir kardeş olarak önerim onu çok iyi anlamaya
çalışmak ve delillerini son derece yakinen tetkik etmenizdir. Bir kişi bunu
anlayamıyorsa bile kalan ömrünü bu delilleri anlamaya çalışarak ve anla-
mıyorsa yalanlanıyorsa bunu yazanlara detaylarını sorarak mutlaka emin
olmalıdır. Çünkü buna fazlası ile değer. Sonsuza dek güzel geçecek yeni
bir hayat için ömrün kalanını feda etmeye dahi değer. Kuran’dan başka
hiç bir şey bırakın sonsuzluğu kısa dünya hayatını bile güzel geçirmeyi
gerçekleştiremez ve bunu vaat dahi edemez. Kuran’a inanan kişi başına
kötülük gelince buna sabrettiğinde Allah katında sevgisi ve derecesinin
yükseleceğine neden olacağını düşünüp zevkle katlanır. Bir iyilik başı-
na gelse şükredip paylaşır ve Allah’ın lütfüne yorar. Böylece Kuran iman
eden insan için daha bu dünyada iken büyük bir pozitif bakış açısı ve
mutluluk var eder. Dünyanın en mutlu insanları Kuran’a yürekten iman
edebilmiş insanlardır.
Bir insan size gelip ciddiyetle “seni dünyanın en zengini , en mutlusu
yapacak bilgi elimde” dese , bir başkası da “kısa sürede ölümle hepsini
kaybedecek ve yere düşeceksin, fakat, bende sonsuza dek mutlu olmanın
ve yaşamanın bilgisi vardır, kanıtları da budur” dese elbette sonsuzluğu
vaat eden dinlenilmeye ilgilenilmeye binlerce kat daha layıktır ve bu bil-
giyi elde etmek için binlerce kez ölmeye değer.
Binlerce bilimadamları, düşünürler, dil uzmanları ve araştırmacıların

19
Kutsal Gizemler

onlarca yıl süren çalışması sonucunda harmanlanarak ortaya çıkmış tama-


mına yakını yeni gün ışığına çıkacak bilgilerden oluşan bu kitap dikkate
alınmaya kesinlikle değerdir.
Herkes büyük şeyler vaat edebilir, iddia edebilir. Fakat bunu çok azı
ispatlayabilir.
Ancak göreceksiniz ki olanca sadelikle ve açıkça anlatılmaya çalışıl-
mış, belgesellerle de görüntülü olarak desteklenecek bu çalışma ilkokulu
bitiren 4 işlem bile ve az da olsa genel kültürü olan tüm insanlık tarafından
kolayca anlaşılabilecek düzeyde hazırlanmış karmaşık bilimsel detaylar
kitaptan çıkarılmıştır.
Bunları daha farklı bir eserde imkanlar elverdiği kadar yeniden ele
alacağız.
Bu yönüyle üstünlük bu kitapta değil, Kuran’ın sahip olduğu üstün mu-
cizelerde ve iddialarını doğrulayan ispatlardadır. Bu küçük kitap sadece o
mucizelere ayna tutmak hakikati ispatlamak ve ona davet etme yönüyle
büyük bir kıymete sahip olabilir.

20
TÜM İNSANLIK KANDIRILIYOR

Hem de bizzat kendi kendisi tarafından...


Erdem Çetinkaya

İNANÇ TESTİ

Herkes bir şeylere inanır. Doğrusu insanın kesin bir bilgi ile bir
şeyi bilebilmesi çok güçtür. Gördüğümüz upuzun bir rüya mıdır? Yada
bilimkurgu filmlerindeki gibi makinelere bağlı sanal gerçeklik içinde
yaşayan canlılar mıyız?

Bir şekilde bilincimizin var olduğundan ve bunu kendi kendimize


yapacak güce sahip olmadığımızdan başka kesin bir bilgimiz yok...
Yani tek gerçek bilgimiz aslında birileri yada bir güç tarafından var
edildiğimiz, var oldurulduğumuz. Sanırım aramızda kendi kendini var
edebilecek güce sahip olan yok...

Sonuç olarak bildiğimizi sandığımız şeyler aslında inançlarımızdır.


Görsek bile bunun bir illüzyon, halisunasyon, rüya, duru görü , hologram
olup olmadığını kesin olarak bilmemize imkan yoktur. Yapabileceğimiz
tek şey doğru olduğunu düşündüğümüz şeylere tüm gücümüzle inanmak
ve sahip çıkmaktır. Zaten insandan beklenen halet ve ruhsal inceliği ile
seçim yapma kabiliyetini ayırt edici muhteşem sınav sistemi de budur.
Eğer kesin bilgi ile bilme şansı olsa idi neyi seçeceğini düşünmesi ve
doğruyu bulmak için savaş vermesi gerekmeyecekti. Ancak belirsizlikleri
ve ihtimalleri olan seçenekler arasından hangisine inanıp sahip çıkacağı
ve ne için savaşacağı konusunda vereceği kararlar insanların üstün ahlaki
yönlerini ortaya çıkarabilirler.

Kesin kes doğru olan bir şey için fedakarlık yapmak zaten bir
ticarettir, matematiktir ve takdire şayan ahlaki bir özellik sayılmaz.
Bir şeyin iyiye gidebilme ihtimali için dahi fedakarlık yapmak ve yollardan
kesin olmasa bile en güzelini en asilini seçmeye çalışmak asıl erdemdir.

Hiç bir şeye kesin olarak ulaşabileceğimiz ve başarılı olabileceğimiz


garanti altında değildir. İşte böyle bir durumda bir şeye inanarak onun
için fedakarlık yapmak imrenilen bir davranıştır. Sonuca da ancak böyle
insanlar yani riski göze alarak cesurca fedakarlık yapabilen öncü
insanlar sayesinde ulaşılabilir.

Yapabileceğimiz tek şey delilleri önümüze koyup en doğru


görüneni yapmaktır. Önyargılarımızdan, benliğimizden ve baskılardan,

23
Kutsal Gizemler

alışılagelmişlikten kurtularak özgürce net bir seçim yapmak zorundayız.

Fakat ortada büyük bir sorun daha var; Ya aslında hiç bir şeye
pekte inanmamışsak ve inandığımız konusunda kendimizi bile
kandırmışsak... Bu esef verici durumu çok şükür ki aşmak için psikolojik
bazı test yöntemleri ve tahliller var. Endişelenmeye gerek yok. Bir şeye
inanıp inanmadığımızı veya neye inandığımızı anlamak artık çok kolay...

İnanç nedir?

Bir bilginin doğru olduğuna aklın ve kalbin kendini şartlandırması,


kabullenişidir.

Örnek; Batılılar ve Ortadoğulular ölülerini gömerek çürümeye terk


ederler. Çünkü bir daha kıyamete kadar asla uyanamayacağını ve bu
şekilde rahat olacağına inanırlar.

Hindular ölülerini yakarlar ve bu şekilde ölünün arınıp rahat


edebileceğini düşünürler.

Eski mısırlılar ise değerli ölülerini mumyalarlar çünkü inançları belki


de gelecekte bozunmamış cesetlerin geliştirilen bir teknikle yada sihirle
yeniden hayata döndürülebileceği yönündeydi...

Sayısız örnekle görünüyor ki insanların inançları yaşamlarını


doğrudan etkiliyor.

Kalpte duran inancı görmek için yaşam mükemmel bir aynadır.

İNANÇ TESTİNE BAŞLAMAK

Şimdi durumun vahametini ve ne halde olduğumuzu göstermek için


bir kaç sorudan oluşan basit bir test yapalım ve bu testin adı inanç testi
olsun;

Soru 1 ; İnancınızı temsil eden kutsal kitabı tüm dikkatinizle


sonradan detayları hatırlayabilecek şekilde baştan sona okuyarak
anlamadığınız kısımların notlarını çıkarıp uzmanlarından öğrenmeye
çalıştınız mı? Ve detaylı tetkikleriniz sonucunda kitapta yazan
istisnasız her cümleye yürekten inandınız mı?

24
Erdem Çetinkaya

Cevabınız Evet ise birinci aşamayı başarı ile geçmiş sayılırsınız.

Hayır, tam değil ise, şimdiden bu kitaba yani bu dine inanmış


olmanızdan söz bile edilemez. Çünkü; tamamını okumadığımız bir
metnin içeriğinin ne olduğunu bilmediğimizden inanmamızda teknik
açıdan mümkün değildir.

Ayrıca hepimiz hayatımız boyunca yüzlerce kitap okuduk... Bazen


önemsiz bir dersten yüksek not alıp kendimizi bir kaç saat mutlu hissetme
uğruna çok kalın kitapları not çıkararak hatmettik. Adam adam, öğretmen
öğretmen gezip bir sorunun cevabını aradığımızda oldu... Bu kadar basit
bir fayda için bile kalın kitaplar okuyan bizler, eğer sonsuz kurtuluş
ve kainatın efendisinin Kutsal Kitabını baştan sona dikkatlice
okumadıysak, o kitaba inanmak şöyle dursun, sıradan bir ders
yada roman kitabı kadar bile önem verdiğimiz söylenemez. Ayrıca
okunmamış bir önerinin yada bilginin doğru olduğuna inanmak mümkün
değildir. Toplumumuzun kutsal kitap Kuran hakkındaki bilgisi genel
olarak arada bir kaç sayfa okuyup kaldırmak, rafta örtü içinde tutmak,
Arapçasını biraz okumak, tv de yada takvimde bir cümle görüp okumak
şeklinden öteye gitmez.

Bazen şu türden trajikomik iddialar da olabiliyor. Okumadım ama


bu kitabın doğru ve Allah'ın kitabı olduğuna inanıyorum şeklinde...
Onlara şöyle diyorum. "Suç ve Ceza isminde bir kitabı var. O kitapta
yazanların doğru olduğuna inanıyor musunuz? Onlarda "bilmem ki hiç
okumadık diyorlar". Peki okumadan nasıl bir bilgi doğrumu değil mi
anlayabiliyorsunuz? Bu özel bir yetenek midir?

İslam dinine göre imanın şartlarından en önemlisi "Kuran'ı


Kerim'in içinde yazan her cümlenin Allah'ın hata ve eksiklik içermeyen
dosdoğru hak sözleri olduğuna şüphesiz inanmasıdır". Bir ayetine bile
inanmayan bir kimse küfre düşmüş ve dinden çıkmış olur. Kuran'da durum
bu şekilde anlatılır. Dolayısıyla Kuran'a inanma şartını yerine getirerek
Müslüman olabilmek için Kuran'ı okumak büyük bir şarttır. Zaten Kuran'ı
okumakta İslam dininde büyük bir emirdir. Çünkü inanmak için önce ne
dendiğini bilmek gerekir. İnanmaktan asla söz edilemez aksi takdirde...
O kişinin dini gerçekte komşularından duyduğu üç beş sözdür. İnanmanın
şartı önce bize ne söylendiğini öğrenmekle başlar. Bu da ancak tastamam
dinlemek ve üzerinde düşünmekle gerçekleşebilir.

25
Kutsal Gizemler

Soru 2 ; Kitapta yazanlara, cennet ve Allah'a ermeyi sağlamak için


en sevdiğiniz şeyleri feda edip, harfiyyen uyguladınız mı?

Cevabımız evet ise, bu aşamayı da başarı ile geçmişiz demektir. Hayır


ise şunu düşünmeliyiz.

Bir define haritası verilse bize, uzun ve meşakkatli bir yol sonunda en
çok istediğimiz her ne ise onu ulaşacağımızı vaat etse, örneğin, gerçek
aşkı ve mutluluğu bulmak, dünyanın en zengini olmak, hep sağlıklı
olmak, en güzel ve iyi insanın eşi olmak... gibi en çok ne istiyorsak onu
bize verebilecek bir kapıya götüreceğini vaat etsek bu define haritası ile..
Buna bakan kişinin durumu şöyle olabilir;

a ) Çok ütopik ve saçma görür;

Ama bizi kırmamak için söylemez ve teşekkür edip haritayı güzelce


bir kenara katlayıp koyar ve bir daha canı sıkıldığı zamanlar hariç asla
bakmaz ve asla o yola tasını tarağını toplayıp düşmez...

Kuran'da insanın tek bir dilediğini değil, tüm dileklerini ve hayal


dahi edemeyeceği Yaratıcının güzelliğini görüp onun zatına erişebileceği
cennete girme yolunu gösteren muhteşem bir define haritasıdır. Kendisini
delil gösteremeden yalan sayanları cehennemle korkutur. Fakat insanların
genel tavrı belki de risk almamak için, doğrudur deyip bu haritayı rafta
tutmaktan öte geçmez... Çünkü ne dese boş... Durum ona çok efsanevi
ve inanılmaz görünüyor... Cennetmiş...cehennemmiş... Halbuki basit bir
define haritasını bile gezi mahiyetinde epey masraf yapıp, tutuklanma ve
ölüm riskini de göze alarak saatlerce günlerce inceleyip yola çıkabilir...
Fakat cennet haritası ona göre çok inanılmazdır. Bu nedenle ekseriyetle
önemli bir değişiklik yapmadan eski yaşamına devam eder... Çünkü
hiç mi hiç inanmamıştır ama toplum baskısı ve tehdit öyle büyüktür ki,
kendisine bile itiraf etmekten korkar, önemsemeden kitabı şöyle der...
"Kainatı bir yaradan var, sistem doğa her şey çok güzel, sanatsal ve ince
bir mühendislik ile yapılmış, hayranlık uyandıran.. Evet Yaratıcı var.. ama
cennet, cehennem ve pek çok ibadet... bunlar doğrumu bilmem... inanmak
zor der, bilinçaltında.. ve önemli bir fedakarlık yapmadan hayatına devam
eder.. O kapıya ulaşmak için her şeyini bile feda edebilecek ruhsal inanç
seviyesine asla ulaşmış değildir. Bu nedenle bu kitaba inandığını
söyleyen ve yaşam stili haline getirmiş kimselerin yanında laf

26
Erdem Çetinkaya

işitmemek için "kalbimle inanıyorum ya, bir şey yapmama gerek yok"
der. Bu aslında münafıklıktır. Allah'ın muhteşem saltanatına ermek için
kişi hamallık ile geçinmeyi ve bir yamalı çuvalı elbise olarak seçmeyi dahi
büyük bir şans ve çok az bir bedel olarak görür. Yaratıcı insanoğlunun
inanıp inanmayacağını kimlerin kendisini seçip aşık olacağını biliyor.
O'nun sonunu bile bile yaratma nedeni sadece bildiğini görme arzusudur
ve bilinç sahiplerinin tarafından bilinme arzusu… O yüzden Allah'a
aşkımızı göstermek gerek…

Nasıl sevdiğimiz bize "sana aşığım" dese ama günde 5 kez çağırmamıza
rağmen bir kez bile gelmese, ne de sıkıntıya düşünce yetişmese, ama
sorunca ""kalbimle seni seviyorum ya" bir şey yapmama ne gerek var"
dese… Elbette o bizle alay etmiş olur ve o bize el olan bir yabancıdan bile
daha aşağı seviyede aşağılık bir yalancıdır. Keşke sevmediğini söylese…
Yada inanmadığını, belki biraz daha şerefli olurdu

b ) Haritayı günlerce inceler, araştırır, doğruluğuna emin olana


kadar emin kimselere danışır ve ikna olur, olmazsa da dürüstçe söyler..

Eğer ikna olursa doğruluğuna , en çok istediği şeylerin anahtarı olan o


kapıya ulaşmak için gerekirse bir gecede tüm varlığını satıp, sevdiklerini
güvendiklerine emanet edip yada alabiliyorsa onları da yanına alıp, ne
kadar tehlikeli olursa olsun o yolda ilerlemeye ve o kapıya varmaya ant
içer... Der ki, bu öyle kıymetli ki ulaşamadan ölsem bile buna değer..
Bunun ihtimali bile yeter ve yürüdüğü her an boyunca sonsuz mutluluk
içindedir..

Gerekiyorsa o yere varabilmek için savaşır, her şeyini satıp oraya


götürecek bir araç satın alır, günlerce hatta aylarca yol gidebilir, tehlikeyi
göğüsleyebilir...

İşte küçük bir define haritası bile bir insana bunu yaptırabilir.. Fakat
insanlar evrendeki tüm hazineleri ve mutlulukları insanın önüne fazlasıyla
yığan cennet yurdu ve Rabbin sonsuz güzelliğine erişmek için kıllarını
kıpırdatmazlar ve inandık derler.... Hayır inanmadılar...Bu yüzden Kuran
onların inandık demelerini saymaz ve "yeniden inanın" der. Bu ilki olmadı
çünkü.... Nasıl inandınız...? Sanki inanmanın ne olduğunu unutmuş
şüphecilik hastalığına yakalanıp kanser olmuş hiç bir şeye inanamayan
bir beyin gibi, bir dava bir inanç uğruna yaşamayan yada ölemeyen sanki

27
Kutsal Gizemler

bir kedi, bir koyun nasıl yaşıyorsa , hatta daha da kötü şekilde yaşayan
canlılara dönüşmüş insanlık...

Soru 3 ; Düzenli olarak günde 5 vakit namaz kılıyor musunuz?

Cevap evet ise bu aşamayı da başarı ile geçtik demektir. Cevap hayır
ise şu anlama gelir;

Hemen her insan sabah 7 de kalkıp işinde olur, akşam da belli bir
vakitte evinde olur. Kimileride biraz daha iyi bir yaşam için 2. iş yapar..
Bir çiftçi olsa idik her gün binlerce kez eğilip kalkacaktık. Evet yaşamak
için çalışmak gerekli. Peki sonsuza dek cehennem yerine cennette nefes
alarak yaşamak için çalışmak boş mu? Hiç şüphesiz kesinkes buna inanan
bir insan için bu çalışması çok daha gerekli bir vaat.

Çiftçi yada işçi ay sonunda yada yıl sonunda karşılığını alacağına


inanarak, riske rağmen çalışır. Bazen de sonucunu alamaz. Ama bu
ihtimalin büyüklüğüne inandığı için çalışır. Ama sonsuz nimet yurdu
ve cehennemden kurtuluş ile ilgili anlatılanların gerçek olma ihtimali
bilinçaltında o kadar küçük bir ihtimaldir ki, bunun için ciddi bir çabaya
girmez. Halbuki bir yıl sonra gelip gelmeyeceği belli olmayan ürün için
günde binlerce kez eğilip kalkması gerekirken namaz için günde yaklaşık
20 kere eğilse yeterlidir. Ama bunu bile yapan o kadar azdır ki...Çiftçinin
ürün alacağına olan inancının binde biri kadar sonsuz cennette namazın
karşılığını alacağına ve cehennemden kurtaracağına inancı hakikatte
yoktur. Ama bunu itiraf edemez, çünkü şeytan ona inanmanın ve ilahi
rızaya kabulün sadece kalpte bir söylenti ile sınırlı kaldığını zannettirmiştir.
Vicdanını rahatlatmak için ben Kuran'a inandım der ama ne okumuştur,
okusa da ne anlamıştır, anlasa da ne yaşamıştır...

Soru 4 ; Allah yolunda en sevdiğiniz mallardan harcadınız mı?

Bir çalışan her ay maaşının neredeyse yarısını ilerde ömrü yeterse


emekli olabilme ihtimali nedeniyle sigortası için yatırır. Ama söz konusu
din ve Allah yolunda harcama olunca kör bir adama vereceği 50 kuruşu
verirken 10 kez düşünür.

Bir insan o sene tatile gitmek için maaşlarından ayırdığı 10 bin lira ile
10 körün gözlerini açacak ameliyat parasını karşılayabilir. Yada İslam'ı
anlatan bir kitap yada belgesel cd'sini kendi imkanları ile kopyalatıp yüz

28
Erdem Çetinkaya

binlerce insana imandan sonraki en büyük emir olan iyiliği emretme,


kötülükten men etme, hakkı ilan... emrini yerine getirebilir ve bu şekilde
dünyaya iyiliğin inancın çağlar boyu yayılmasına vesile olabilir...

Tatil için yada emeklilik için, her şeyin güzel gideceğine hiç bir ihtimal
olmadığı halde para ayıran bir orta halli, sonsuz cennet ve Rabbinin
gülümseyen yüzü için hiç bir şey yapmaz. Kuran da biri Allah a değersiz
gördüğü şeylerden harcayan Kabil ile en değerli mallarından harcayan
Habil, Adem AS. iki oğlunun hikayesi anlatılır. Allah Kabil'i sonunda
cehenneme atmıştır ve Habil'i cennete ve Kabil'in süprüntülerden, ucuz
şeylerden oluşan mallarını sadaka olarak kabul etmemiştir.

İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını


mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten
doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. (Ankebut
Suresi, 2-3)

Yoksa siz, içinizden cehd edenleri (çaba harcayanları) ve Allah'tan


ve Resûlü'nden ve müminlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah
'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. (Tevbe Suresi, 16)

Soru 5 ;

Sık sık Allah'ı düşünerek çok yoğun duygusal zamanlar yaşadığınız,


hatta dağlara doğru koşmak istediğiniz, çığlık atmak ve tüm dünyaya
O'nu haykırmak istediğiniz oluyor mu? Herkese içinizde ki aşkı ve
inancı anlatmak bunu tüm dünyaya ilan etmek istiyor musunuz?
Cennet arzusu yada cehennem korkusu yada ilahi zat ile buluşma
heyecanını titreyerek yaşıyor musunuz?

Cevabınız evetse son aşamayı da başarı ile geçmişiz demektir. Hayır ise
inandığımız diğer örneklerden yola çıkarak durumumuzu akıl aynasında
görelim.

İnsanoğlu ardında sürekli ölüm isminde kendini belirsiz bir anda


yok ediverecek bir aslan ile yürüyen ve bu şekilde mutlu olmaya çalışan
bir şaşkının haline benzer. Bununla birlikte ismi hastalık, bela, sıkıntı,
yaşlılık, ihanet ve fakirlik olan bir düzine kurt ve çakalın, akrep ve çıyanın
saldırısına sürekli maruz kalır. Yinede bu sıkıntılı dünyadan daha iyi bir

29
Kutsal Gizemler

çıkış yolu daha iyi bir servet aramak için yola koyulmaz. Bu halde mutsuz
ve çaresiz olan insanoğlu, bir gün tüm dileklerini yerine getirebilecek,
sonsuza dek onu tarifsiz mutluluk, zenginlik ve güç içinde yaşatabilecek,
ona muhteşem bir güzellik ve güzel bir eş sunabilecek bir Yaratıcı olduğunu
ve onunla iletişime geçebileceğini , onunda bunu kabul etmeye çok istekli
olduğunu fakat bazı şartları olduğunu öğrense, ayrıca o muhteşem kralın
dostu olma şansını da yakalasa.. herhalde ne büyük heyecan, titreme
ve sarhoşluklar içine girer. Yerinde duramaz olur belki de hayatının en
heyecan verici günlerini yaşar... İşte iman eden kişinin hali buna benzer ve
imanın alameti böyle hissetmektir. Basit bir müdür, ünlü yada zengin ile
görüşen kişilerde bile heyecan hasıl olur. Allah'ın huzuruna iman ederek
duran bir insanın heyecandan ölmesi dahi beklenebilir.... İman etmenin
ilk alameti kişiyi yıldırım çarpmış gibi sarsılmış hissetmesi yada binlerce
yıldır karanlıkta iken güneşin gözlerinin önünde ışık patlaması ile temaşa
etmesi gibidir.

Bizlerde bu işaretler var mı?

Bir adam idama yada giyotine götürülecek bir mahkum olsun. Bu


kişide ister istemez bir korku bir titreme hali olacaktır. Yada sevdiklerinden
birinin öldürüleceğini yada işkence edileceğini bilse yine aynı haller olur.
Fakat kendisi yada sevdikleri hakkında bundan binlerce kat acı ve sonsuz
olan cehennem için hiç bir sıkıntı duymadan rahatça yaşayabilen gülebilen
birinin cehenneme iman ettiği söylenemez.

Birimiz hayalinde ki işe başvurduğunu ve gereklerini yerine getirdiğini


düşünerek birazdan kararın açıklanma anını beklese nasıl heyecan ve ümit
içinde bekler. Yada define haritası elinde hazineyi arayan insanın heyecanı
nasıldır hepimiz tahmin ederiz.. Yada en sevdiklerine kavuşacak olan
kişinin ruh hali... Cenneti düşünen ve inanan insanın sevinci daha büyük
olacaktır. Bizde o sevinç ve Müslüman olmaktan kaynaklanan ümit yoksa
bizde cennet kavuşmasının inancını içimize tam sindirememişiz demektir.

Sonuç;

Tüm dünyada bu 5 soruya birden evet diyecek insan çok azdır. Bu


nedenle Kuran'da inanmadığı halde inandım diyen ve imanı sürekli gidip
gelen makbul olmayan insanlardan çok bahsedilir. Bunca nimete ve vaade
rağmen insanoğlunun bencil ve nankör olduğu için açıp bir kitap okumaya

30
Erdem Çetinkaya

yada Allah için sevdiklerinden fedakarlık yapma, eğilip kalkmanın dahi


zahmetine giremez. Kuran'da " şükreden pek azdır", "insanlığın tamamı
iman edenler hariç ziyandadır", "insanoğlu aceleci ve nankördür" gibi
durumumuzu tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile gösteren bile bile umarsızca
hata yapışımızı tarif eden ve kötü bir gün için bizi uyaran ayetler vardır.

Allah'ın herkese karşı sevgi dolu olduğunu ve hemen hiç kimseyi


asla cehenneme atmayacağını düşünenler var... Allah sevgi doludur evet,
ama kendisini kandırmaya çalışan ve Allah a tuzak kurmaya çalışanlara
değildir. Eğer Allah'ın insanın acı çekmesini engelleyecek derecede bir
sevgisi olsa idi insanlara karşı, ne hastalık, ne felaket ne de belalar ve
ölümler var ederdi. İnsanlık acı içinde yuvarlanıp dururken, Allah'ın
kötüleri ve yalancıları ortaya çıkaracağı daha büyük bir azap gününün
kolayca atlatılacağını düşünenler ne kadar haklı olabilirler?

Bazı hadislerde "La ilahe illallah diyen cennete gider" diyor.


Doğrudur. Bunu tek başına yürekten bir şekilde söylemek yeter. Fakat
bunu söylemeyi kolay iş zannedenler yanılıyorlar. Keşke sürekli oruç
tutanlar yada sürekli namaz kılanlar dense idi.. Yürekten iman eden ve
bu kelimeyi söyleyen insan kolayca uyuyamaz, nefes alamaz, titremeden
duramaz. Kendisine hatasından ötürü sonsuza dek azap edebilecek yada
iyi işlerinden ötürü sonsuza dek akıl almaz güzellikler yaşatabilecek
bir süper gücün karşısında insan ne yapacağını bilemez hale gelir... İşte
iman etmek, yıldırım çarpması gibidir. Baktığı her yerde Allah'ı görüp
sarsılmak demektir... Bu nedenle ezanda ve kelime-i şahadette şöyle denir..
"Eşhedu en la ilahe illallah" Yani şahadet ederim ki, Türkçesi, şahidim,
görüyorum ki, bizzat tanık oldum ve müşahede ettim ki, Allah vardır ve
birdir." Hani ne gördün? Neye şahitsin? Görsen ayakta durabilir misin?
Kendini çöllere vurmadan, dağa taşa ne yapacağını sormadan gezebilir
misin? Deli zannederler.. Halbuki akıllılığın ilk alametidir, delirmişçesine
heyecan içinde olmak; iman eden biri için.

Zekat mı? Sadaka mı? namaz mı? Sonsuz gücün karşısında bu kelimeyi
hakiki manada söyleyen birisi o anda Ebubekir gibi tüm malını ve hatta
borç da alarak ondan da iyi şekilde harcayıverir gerektiğinde.. Yada can mı
isteniyor.. En hazır ve nazır şekilde sunuverir. Çocuklar, analar babaları
vermek gerekiyor? İsmail ile İbrahim as. gibi bıçağı gülümseyerek öz
boğazına daldırır iman etmiş kişi...

31
Kutsal Gizemler

Aşırı yada abartılı bulanlar bu sözleri, hiç tatmamışlar belki de iman


nedir? Allah ı görmek nedir? İbrahim ile İsmail i anlayamayanlar... İman
edenlerin ilklerini....

İman eden bir kaç kişi bir araya gelse Allah'ın izniyle dünyayı
değiştirebilir. Hatta tek bir kişi iman ettiğinde haklı davasında
dünyaya meydan okuyabilir... Problem Müslüman sayısının çokluğu
değildir, iman eden kişi sayısının azlığıdır.

İşte bu kitap ve kitabın kaynak oluşturduğu Kutsal Gizemler


Belgeselinin serileri kesin bir şekilde Allah'ın varlığını ispat ve Kuran'ın
onun gerçek kitabı, cennet ve kurtuluş hazinesinin yolunu gösteren define
haritası olduğunun ispatı amacıyla hazırlanmıştır. Umulur ki, tüm insanlık
inanıyormuş gibi yapmayı bırakarak kendini kandırdığının farkına varır
ve hakikatleri görür.

Yaratıcı yada cennet cehennem, Hz Muhammed ve vaatleri bana çok


inandırıcı gelmiyor diyen ( haşa ) bir kişi, dürüstlüğünden ötürü diğer inanç
gereklerini yapmayan ama yine ateist gibi yaşayan kişilerden üstündür.
En azından inanamadığını, delillerini göremedim deme cesaretini
göstermiştir. Yanılsa da, delillerini keşfetmek için çok az çaba gösterse de
bulunduğu durumu net olarak tespit etmesi sevindiricidir. İnanmadığının
farkına varamamak en büyük tehlikedir...

Samimiyetle araştıran düşünen insanlar için bu kitaptaki bilimsel ve


mantıksal delillerin sadece birisini anlaması yada kabul etmesi dahi onun
Kuran'ı Kerime inanmasını ve uymasını gerektirecektir.

Bu yönüyle bu delillerin her birisi gökte yarılan ayın görülmesi, yada


denizin ayrılması yada ölülerin dirilmesinin görülmesi gibi mucizelere
şahit olmakla eşdeğerdir ve bu nedenle her biri sonsuz kıymettedir.
Allah'ın ve Kuran'ın delilleri (ayetleri) hükmündedir.

Hazırladığım bu kitap sonuçta insan ürünüdür ve eksiklikler mutlaka


olabilir. Bunların tümü bizim zavallı nefsimizden ve kısıtlı algımızdandır.
Kusursuz olan Allah'ın kitabı ve O'nun yüce zatıdır.

32
Erdem Çetinkaya

DÜNYANIN EN DEĞERLİ BİLGİSİ

İnsanoğlu binlerce yıldır ölümsüzlüğe ve sınırsız mutluluğa ulaşmak


için tüm gücüyle çalışıyor. Tüm fabrikalar, hastaneler ve kurulu milyonlarca
düzen bu büyük hedefe biraz olsun ulaşma yolundaki minik adımlardı.

Bir yolu olamaz mı? En eşsiz zevkler ve mutluluk girdapları içinde


sıkılmaksızın geçen her günü sürprizlerle dolu bir ömür. Sonsuz bilgeliğe,
Rabbin muhteşem güzelliğine ve gücüne ulaşmak... Ölümsüz olmak... Eğer
bunun gerçek olabilme ihtimali varsa bir ömrün her dakikasını sonuna
kadar feda etmeye kesinlikle değer. Biraz daha iyi bir gelir yada istediğimiz
araba için dahi yıllarca büyük sıkıntılar altında çalıştığımızı düşünürsek
ebedi mutluluğa erişmek için insanüstü bir özveri ile çırpınırcasına
ölürcesine çalışmak dahi son derece küçük bir bedelle sonsuz eşsiz bir
hazineye kavuşmak gibi olacaktır.

İnsanoğlunun istisnasız tüm isteklerini gerçekleştirecek mucizevi


kapıya ulaşma yolunu tarif ettiğini iddia eden, hatta o mükemmel ilahi
krallığı gördüğünü söyleyen milyonlarca insan ve kitabı tarihten gelip
geçtiler. Bu kitaplar ve öğretilerin bir kısmı birbirlerine ters bilgilerden
oluşuyordu ve her biri kısmen de olsa diğerlerinin doğru olmadığını
iddia ediyordu. Pek çok birbirine karşı din, felsefe ve kitap arasında
boğulan insanoğlu sonunda en kolayını ve maalesef en ahmakça yolu
seçti; Araştırmadan, bilmeden çevresine bir koyun gibi uymayı... Sonsuz
mutluluğunu ve saadet ihtimalini birbiriyle çelişki şekilde konuşan bir
kaç sahte hacı, hoca yada rahibe teslim etti. Bu yüzden doğru bilginin
ne olduğu araştırılmaksızın Kanada'da doğanların yüzde 99'u Hıristiyan,
İran'da doğanların yüzde 99'u Müslüman ve coğrafyasına göre hemen
herkes çevresindeki dini olduğu gibi kabul etti ve her biri ne gariptir ki
kendi dininin ve yolunun doğrulunu inanarak şiddetle savunan insanlar
haline geldiler. Oysa dinlerden yada mutluluğa götüren yollardan ancak
birisi doğru olabilirdi. Çünkü birbirlerini hatalı olmakla suçluyor ve somut
konularda farklı iddialar içeriyorlardı.

Eğer bu onlarca din ve kitaptan birisi gerçekten doğruyu söylüyorsa;


gerçekten her şeyi yapma gücüne sahip muhteşem bir Yaratıcısal güç
evrene hakimse ve o insanlara ebedi mutlu bir yaşam sunabilecekse bu

33
Kutsal Gizemler

gerçekten baş döndürücü bir durumdu. O kitabın hangi kitap olduğunu,


kurtuluşa hangi yolun götürdüğünü keşfetmek... İşte bu bilgi tartışmasız
dünyanın en değerli bilgisi idi. O kitap yada yol bir hazine idi fakat onun
doğruluğunu ispatlayıp o yolda yürümeye ikna edecek bilgi hazinenin
kapağını açan bir anahtar olmakla eşsiz değerde ve kutsal bir bilgi, ikna
edici bir mucize durumunda idi.

Şahsım adına sonsuz mutluluğa zatımı ve tüm insanlığı, tüm canlıları


ulaştıracak bilginin keşfine ve ona uymaya ömrümü ve sahip olduğum
her şeyi tümüyle adıyorum. Bu eşsiz bilgiye giden yolda minik bir adım
dahi kaydedebilmek için en acı ölümlere bile katlanmaya değer... Sonsuz
ve muhteşem olan için sınırlı ve adi olanın feda edilmesi hakkında
tereddüde düşmek ancak ahmaklık işareti olabilir. İnsanlığın sonsuz
mutluluk bilgisi için gerekirse her servet ve zaman feda olsun. Nasılsa
ebediyette en güzel şekilde buluşacağız...

ALTIN ÇAĞ YAKLAŞTI

Altın çağ hemen her kültürde ve dinde kendisine yer bulan kıyametten
kısa süre önce dünyada yaşanacak büyük refah, mutluluk, adalet ve tek
dinde tüm insanlığı birleştiren teokratik bir idarede Yaratıcı'nın hoşnut
olacağı büyük medeniyetin ifadesidir. İnsanların bilinç ve mana düzeyinde
yükselerek, tek dinde buluşmaları ve İslam'ın delillerinin ayetlerde
belirtildiği üzere ortaya çıkacağı günün yaklaştığı bir dönemdeyiz. Bunun
ispatlarını şöyle sıralayabiliriz;

1 ) Kuran'ı Kerim'in 1400 yıl evvel doğa ve yaratılışa ilişkin bilimsel


pek çok bilginin kanıtlanması ancak çok yakın bir zamanda gerçekleşti.
Son 30 yıla kadar bu iddialar kanıtlanamamış ve bilgilerin doğruluğu ile
ilgili deliller dünyaya yayılmamıştı.

2 ) Kuran'daki matematiksel harikuladelikleri gösterecek ve


doğrulayacak bilgisayar yazılımları ve işlemci güçleri ancak günümüzde
kullanılabilir hale geldi.

3 ) Hem bilimsel gelişmelerin keşfi ve yayılması, hem de Kuran'ı


Kerim'in gelişmiş pc ve yazılımlar analiz edilmesi eş zamanlı olarak aynı
dönemde gerçekleşti ve Müslümanların eline teknoloji yeni ulaştı.

34
Erdem Çetinkaya

4 ) Bu mucize ve delillerin tüm dünya ile buluşmasını sağlayacak


internet ve tv ve mobil teknolojilerin yaygınlaşması henüz gerçekleşti.

5 ) Altın çağda gerçekleşmesi vaat edilen herkesin dilediği gibi zengin


bir hayat yaşamasını sağlayacak sanal gerçeklik sistemleri yada modern
yapılaşmanın yaygınlaşması ancak günümüzde gerçek olabilmeye başlıyor.

6 ) Kabe'de kan dökülmesi, ramazanda ki ardışık güneş tutulmaları


güneş tutulmaları ve iran-ırak savaşlarının altın çağdan hemen önce
gerçekleşeceğine dair hadislerin gerçekleşmesi.

7 ) İnternet reklamcılığı yada tanıtımı, film yapımı, animasyon


gibi teknolojilerin oldukça basitleşmesi ve maliyetlerinin herkesin
kaldırabileceği kadar ucuzlaması. Bu şekilde birkaç müslümanın mali
güçlerini birleştirerek dahi tüm dünyaya etki edebilecek bir tanıtım ve
tebliğ hareketini başlatabilmeleri, buna öncü olabilmeleri. Yani tüm
dünyaya etki edecek bilgi, keşif ve mucizelerin, İslami anlatımların
istisnasız her insana ulaşabilecek teknoloji, kültürel ve sosyal ağın ancak
oluşmuş olması.

En doğrusunu Allah bilir.

313 SIRRI

Ahir zamanda gelecek ve Allah için herşeylerini feda ederek çaba sarf
edecek topluluk hakkında Muhammed b. Hanefi (ra)'dan rivayet edildi ki:

Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği


gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler. Onların sayıları Talud ile nehri
geçenler kadardır.

(Meriy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si; "Feraidu


Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")

Hadis'i şerifte belirtildiği gibi yeryüzünün en hayırlı kimseleri olarak


tanıtılan bu seçkin kişiler ahir zamanda tüm dünyaya adaleti ve hak dini
yayacak insanlığa zenginlik ve mutluluk gelmesine vesile olacaktır…

Peki neden bu 313 kişinin makamına kimse erişemiyor ve erişemeyecek?


Neden insanlık tarihinin en seçkinleri bu kişiler ve onların önderleri

35
Kutsal Gizemler

cennetin 5 efendisinden birisi olarak tanıtılıyor?

Cevap Kuran'ı Kerimde saklıdır.

O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve


hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. ( Mülk
Suresi; 2 )

Daha güzel amel yapan kişiler bu 313 kişi midir?Önce buna bakalım?
ki sınavın galiplerinin onlar olup olmayacağını bilelim;

En büyük hayır ve iyilik nedir? Bunun cevabını bulursak bu kişilerinde


durumunu öğrenmiş oluruz. Bir körün gözlerini açmak, bir fakiri ölene
kadar beslemek yada bir kişinin hayatını kurtarmak mıdır?

Bu hayırlar, iyilikler çok güzel olsa da hepsi fani ve geçici süre boyunca
insanları faydalandıran eylemlerdir. Baki kalan iyilik ise bir insanın
imanına vesile olmaktır. Kişi iman vesilesi ile sonsuza dek körlükten
kurtulur, muhteşem bir hayat yaşar, Rabbi ile ebediyen birlikte olur ve
korumasına girer. Sonsuz ve yakıcı cehennem azabından azad olur. Hiç
şüphesiz hiçbir iyilikle bir kimsenin imana gelmesi kıyas olunamaz.

Allah Resûlü bu durumu ifade etmek için "Bir kişinin imanına vesile
olmak, tüm dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Yani
dünya içindeki tüm iyiliklerden dahi daha hayırlıdır.

Peki öyleyse en çok insanın imanına vesile olan kişi yada kişiler o
zaman insanların da en hayırlısı olacak ve belki de milyonlarca milyarlarca
insanın sonsuz azaptan kurtularak sonsuz cennet saadetine erişmesine
sebep kılınacaktır.

Peki bu güne kadar bu hiç gerçek olmadı mı?

Bilinen en büyük tebliğciler ve sahabe zamanın da dahi; insanlar hem


dünya nüfusunun azlığı hem ulaşımdaki zorluk, hem de iletişim ve dil
araçlarında ki yetersizlik, cahillik gibi pek çok nedenden ancak birkaç
yüz yada birkaç bin kişinin imanlarına ölmeden evvel vesile olabildiler.
Hz İsa'nın vefatında yaklaşık 10 bin inananı olduğu, Hz Musa zamanında
50 bin, Hz Muhammed As. zamanında 1 milyon inanan olduğu tahmin
ediliyor. Kendilerinin vefatlarından sonra ümmetleri diyar diyar gezerek
başkalarının imanlarına vesile oldular.

36
Erdem Çetinkaya

Peki bu 313 kişi asrın getirdiği imkan ve fırsatı kullanan ilk zeki
ve arif Müslümanlar olarak öne çıkarlar herkesten evvel islamı yayma
görevini kolaylıkla üstlenir bu uğurda fedakarlıktan çekinmezlerse
ne olur? Evet, İslam'la ilgili bir filmi batıda yada doğuda bir kanalda
gösterip 1 milyar insana izletip binde birinin dahi İslam'a geçmesini
sağlamakla 1 milyon kişinin İslam olmasına vesile olunabilir. Kaldı ki,
son derece etkili kanıtlarla, bilim adamlarının sunumu ile hazırlanmış ve
en yüksek teknolojinin sanatsallığın kullanıldığı filmler en etkili kültürel
etkileşim aracıdır ve belki de tüm seriyi izleyenlerin tamamına yakınını
etkileyecektir.

Furkan Suresi

75. ayet meali:

İşte onlar, sabretmelerine karşılık gurfeler ile mükafatlandırılacaklar,


orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.

76. ayet meali:

Orada ebedî kalacaklar, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir


makamdır.

Diğer mealler;

Adem Uğur;İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek


makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.

Ali Bulaç; İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde)


odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar.

Diyanet Vakfı; İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü cennetin en yüksek


dereceleriyle mükafatlandırılırlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle
karşılanırlar.

Elmalılı; İşte hep bunlar, sabretmelerine karşılık cennetin en


yüksek makamı ile mükafatlandırılacaklar; orada sağlık ve selam ile
karşılanacaklar.

75,76. ayet tefsiri:

İşte bunlar yaptıkları sabırlarına karşılık gurfe (yüce makamlar)

37
Kutsal Gizemler

ile mükafatlandırılacaklardır. "Onlar cennet odalarında huzur


içindedirler" (Sebe' 34/37) olacaklar, yani en yüksek dereceye, cennet
köşklerinin en yükseklerine çıkarılacaklar.

GURFE: Aslında yüksek bina ve konakların terası, kulesi gibi en


yüksek noktası demek olup burada gökyüzünün burçlarına uygun
olarak bir yükseklik ifade etmektedir. Bu sebeple olmalıdır ki, yedinci
gök diye de tefsir edilmiştir. İşte onlar öyle yükselecekler, ve orada bir
sağlık ve selam ile karşılanacaklar.

Ayetlerde oradaki kişilerin vasıfları sayılırken şöyle bir tanımlama


kullanılmıştır;

Furkan Suresi 74-75 ; Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte
o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.Onlar, yalana şahitlik
etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü
ile geçip gidenlerdir. Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı
zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi
ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten
sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü
cennetin en yüksek dereceleriyle mükafatlandırılırlar. Orada esenlik ve
dirlik dilekleriyle karşılanırlar.

Peygamber Efendimizin as. bu ayetin tefsiri olarak şu hadisleri


bulunmaktadır;

5091 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah


aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları


seyretmeniz gibi."

Buhari, Rikak 51; Müslim, Cennet 10, (2830).

5092 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu


vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf) görürler. Tıpkı,


ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi.
Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir."

38
Erdem Çetinkaya

Bunun üzerine Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu söylediğiniz,


peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!" dedi.
Ancak Aleyhissalatu vesselâm:

"Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun! Gurfelerde


kalanlar (peygamberler değiller), Allah'a inanıp peygamberleri tasdik eden
kimselerdir!" buyurdular."

Buhari, Bed'u'l-Halk 8; Müslim, Cennet 11, (2831).( KÜTÜB-İ SİTTE


/5092)

Ne ayette nede hadislerde sadece peygamberler onu elde edecekler


buyrulmamıştır. Ve çok ilginçtir ki ayetlerde yapılan tanımlamalarda
şu özellikler dikkat çekmektedir;

  Tevbe etmek

  Salih amel işlemek

  Faydasız iş yapmayan, vaktini boşa harcamayan fakat sevimsiz


bir durumla karşılaşınca sağduyu ve hoşgörü ile yaklaşan

  Allah'ın ve kitabının delilleri ( ayetleri ) hatırlatılınca duymamış


gibi davranmayan, ona uygun fedakarlık ve eylemleri derhal yerine
getiren.

  Allah'tan sakınan Müslüman kişilere önder, öncü, rehber


olmak isteyen. ( Allah yolunda en önde giderek, rehber, öğretmen ve
düzenleyici sıfatına haiz olmak )

Burada ayetlere yani delillere karşı son derece duyarlı olmak ve


Allah'tan sakınacak kişilere yol gösterici, önder, öncü olmak istemeleri
ve bu yoldaki fedakarlıklara karşı son derece sabırlı olmaları işaretleridir.
Yani "hocam söylesin, peder söylesin ben inanayım hazırca değil", Bizzat
öğrenip öğreten, yaşayan ve yayan, Allah yolunda ki işlerde salihlere
önder olanlar" ibaresi dikkat çekicidir.

Bunlar ahir zamanda gelip ilme öncü olacak ve milyonların imanına


vesile olacak böylelikle onlara yol gösterici önderler olacak kişilerdir.
Onlar Kuran'ın anlaşılması ve uygulanması için çaba gösterecekler ve bu
eşsiz bilgiyi dünyaya yaymak için her şeylerini, Hz Ebubekir'den de öte

39
Kutsal Gizemler

feda edeceklerdir. Çünkü Hz Ebubekir sadece bir kez tüm servetini birden
savaş zamanında feda etmişti. Onlar ise birikmesi olmaksızın kendilerine
gelen ne varsa ölmeyecek kadarını bırakıp geri kalanını feda edeceklerdir.

Sahih hadisten de anlaşıldığı üzere cennette peygamber olmadığı


halde herkesten daha yüksek makama yani gurfelere sahip olan kişilerde
olacaktır. Hadislere göre pek çok peygamberin ve şehidin dahi kendilerine
makamlarının yüksekliğinden dolayı imrenecek bakacakları bu kişiler
elbette hayır ve iyilik yönünden insanların en üstünleri olmalıdır. Bir
insana yapılabilecek en büyük iyilik ona Allah'ı öğretmek ve cennete
giden yolu tarif etmek, onu bu yolun doğrulu konusunda haklı olarak ikna
etmektir. Yani ebedi mutluluğuna vesile olmak.

Bu durumda tüm dünyaya, milyarlarca insana hak dinin yayılmasına


vesile olacak 313 kişinin evvelden gelenlerin ve sonrasında geleceklerin
yetişemeyeceği üstünlükte bir grup olduğunu keşfetmek zor olmasa gerek.

Milyarlarca insan iman etmese dahi, kolay ve maliyeti pek de büyük


olmayan tekniklerle tüm insanlığa bu ilanı ve hak çağrısını delilleri ile
ulaştırmak dahi bu güne dek kimseye nasip olmamış bir hizmettir.

Allah cümlemizi o övülmüş ve müjdelenmiş, en hayırlıların bir araya


geldiği grubun içinde hasıl eylesin ve ayırmasın. Onların sayısını artırsın.
Bu davanın hizmetçisi yapsın ve bu yolda ki fedakarlıklarda en ileri
seviyede olmayı nasip etsin.

40
ALTIN ÇAĞ, İSLAM VE ALTIN ORAN
MUCİZELERİ
Erdem Çetinkaya

GİRİŞ
Hiç kuşkusuz aşkla güzellik arasında çok yakın bir ilişki vardır. Kişi
psikolojik olarak aşık olmaya açık bir halde ise bu durumda çok çekici bir
insanın ilgisi onun kapılıp gitmesine kolayca neden olabiliyordu. Bununla
birlikte, dünyada hemen hiç kimsenin, saçları dökülmüş, yüz oranları
hayli bozuk, birine ilk görüşte aşık olması imkansıza yakındı. Aşka sahip
olmak için en azından çoğunluk için hoş sayılabilecek bir yüz oranlarına/
hatlarına sahip olmak büyük bir avantaj sağlıyordu.

Filmlerde aşık olunan tarafın çekici olmasına dikkat edilirdi, aksi


halde izleyiciye inanılır gelmiyordu ve empati kurulamıyordu.

Peki yüzün güzel olmasını sağlayan şey neydi? Aynaya bakıp bazen;
kimimiz, ‘keşke burnum daha kısa’ ya da ‘yüzüm daha ince’ ya da
‘gözlerim daha büyük olsaydı’…. demiş olabiliriz. Çünkü yüz hatlarının
ve belirleyici noktaların birbirine göre bir orana sahip olması gerektiğini
içgüdüsel olarak biliyorduk. Ruhumuza işlenmiş bu oran neydi acaba?...

Kısa bir araştırmadan sonra ‘Altın Oran’ değerlerine uygun insan


yüzlerinin uymayanlara göre çok daha güzel olduklarını öğrenmiştim.
Evet aradığım sırrı bulmak için önemli bir adım atmıştım. Kainatta her
şeyin temelinde sayılar vardı, Yaratıcının evreni oluştururken kullandığı
dil kesinlikle matematikti. Duygular bile özünde değerler, şiddetler yani
sayılar içeriyordu.

Daha sonraki dönemlerde işim nedeniyle Altın Oran sayısı ile yolum
yeniden kesişti, çünkü yaptığım filmler, grafikler ve 3d animasyonlar ya
da kamerayla çektiğimiz görüntüler sonuçta birer resimdi ve resmin güzel
görünmesi için bazı değerlere sahip olması gerekiyordu. Kabaca 3 te 1 bir
kuralı olarak tarif edilen Altın Oran kuralı yine karşıma çıkmıştı. En güzel
insan yüzleri, kelebekler, çiçekler ve bitkilerin yaprak dizilimlerinde yani
güzel olan hemen her şeyde çok açıkça fark edilen bu oran sanki güzellik
ve seçkinliğin üzerine vurulmuş bir mühürdü.

Çalışmalarımı ben de mümkün olduğunca bu oranı göz önünde


bulundurarak yapmaya başladım, aslında güzel olan her eserde farkında
olmadan ruha işlenmiş bu oranın kullanıldığını gördüm. Yapan ressam
farkında olmadan estetik oranı tutturmak için bu ölçüyü hissel bir şekilde

43
Kutsal Gizemler

değerlendiriyordu.

Benim hiç şüphem olmasa da Allah'a onun yüce varlığını ve muhteşem


kitabı Kuran-ı Kerim'in gerçekten Allah'ın kitabı olduğu konusunda
insanları ikna edecek mucizeler vermesini istedim. İçsel bir yönelişle bir
gün dünya haritasını açıp baktım. Dünya haritasına çaprazlama bir çizgi
çektim; yani iki çapraz köşeyi birleştirdim. Gördüğüm sonuç çok ilginçti
çünkü Mekke şehrini Altın Oran noktasından kesiyordu. Bu ilham birbiri
ardına pek çok mucizenin keşfine giden bir sürece dönüştü.

Mekke İslam’ın merkezi ve Kur'an da ki tanımına göre şehirlerin


anasıydı. Çizgiyi biraz daha inceledim. Elime bir cetvel alıp hassas şekilde
ölçtüm. Çizginin Mekke şehri noktasından bölen parçalarının birbirine
oranı, ‘Altın Oran’ı yansıtıyordu. Sonra heyecanlandım ve kutuplara olan
uzaklıklarının oranını aldım. Yine ‘Altın Oran’ı vermişti.

Sonra muhteşem bir ressamın, derinliği hiç bitmeyen, yaşayan bir


tablo gibi olan enlem boylam haritasının başlangıç ve bitiş noktalarına olan
uzaklıklarını ölçtüm. Yine Altın Oranı veriyordu. Evet evet… Dünya'nın
Altın Oran noktası Suudi Arabistan’da Mekke şehir sınırları içindeydi.
Chandler hareketi (Kutup noktasının küçük helezonik hareketleri)
nedeniyle Altın oran noktasının daireler çizerek tavaf yönünde ve şeklinde
kutsal bölgede hareket etmesi beni şok etmişti.

Mekke şehrini boyadım, masayı kaplayan dünya haritası üzerinde


minicik bir mercimek tanesi kadar bile yer kaplamıyordu. Deniz yerine
karaya düşmesi ve pozitif koordinat değerlerini taşıması nedeniyle bu bir
tesadüf olamazdı. Hemen bir ihtimal hesaplaması yaptım. Dünya üzerinde
Mekke şehri büyüklüğünde neredeyse 2000’e yakın şehir vardı. Dünya,
okyanusları da sayarsak 5000 şehir büyüklüğünde olarak tarif edilebilirdi.
Yani Altın oran noktasının Mekke’de olma olasılığı 5000’de 1’e yakındı…

Bu kesinlikle bir tesadüf olamazdı. Neden Mekke? Neden Roma,


Everest, Nepal, Gize Piramitleri gibi pek çok önemli merkez değil de
Müslümanlar için dünyanın en kutsal kabul edilen ve değer verilen
yeryüzündeki ilk mescidin yapıldığı, medeniyetin başladığı ve Kuran'da
şehirlerin anası ve kutsal topraklar olarak övülen, alemlere rahmet olan
son nebinin gönderildiği yer.

44
Erdem Çetinkaya

Araştırmama büyük bir heyecan içerisinde devam ediyordum.


Arabistan’ın kuzey güney doğrultusunda Altın Oran noktasını alınca
yine Mekke şehrine düştüğünü gördüm. Bu kez Mekke’nin Altın Oran
noktasını hesaplamaya başladım.

Mekke’nin Altın Oran noktası Kabe’ydi…

Kuran’ı açıp acaba buna işaret olan bir ayet var mı diye baktım. 3:96
ayetten itibaren başlayan ayetlerde işareti buldum:“Yeryüzünde insanlara
için kurulan ilk ibadet evi mübarek Bekke’de ki dir. Orada İbrahim’in
makamı ve apaçık mucizeler vardır.”

Bu kez ayetin harflerini saydım Ayetin tamamında 47 harf vardı. Bu


sayının Altın Oranını aldığımda 47 / 1,618… = 29,0… sonucu çıkmıştı.
İlk 29 harfi sayınca ‘Bekkete’ kelimesinin son harfine denk düştüğünü
gördüm. Yani ayetin iç tanziminde dahi Mekke’yi işaret edici bir oran
vardı. Eğer bir harf fazla ya da eksik olsa idi bu oran asla sağlanmayacaktı.
Bu nasıl tesadüf olabilirdi… Bu kadar olamazdı.

Araştırmama heyecanla devam ediyordum. İleride ayrıntılarını


bahsedeceğim üzere Kuran’ın tamamında çok açık bir şekilde Altın Oran
olduğunun bilgisi elime geçti.

O anda bir karar verdim. Tüm yeni keşfedilmiş ve en etkileyici


mucizeleri konu alan bir belgesel filmi yapacak ve ardından sinema filmini
çekecektim. Senaryolarımı hazırladım ve çalışmaya başladım. Ama
Altın Oran sayısı ile aramdaki bağ günden güne artıyordu, ne ben onu
bırakıyordum ne de o beni bırakıyordu.

Matematik bir anlamlar ve değerler bütünüdür. Her şey de


matematik ile yaratıldığına ve matematikle ilgisiz hiç bir şey
olmadığına göre kainatta anlamsız ve değersiz hiçbir şey yoktur.
Matematik kusursuz bir düzenin ifadesi ve dilidir.

Hayatımızda kusur ya da hesap hatası görüyorsak o bizim evrenin


ve yaşamın dilini anlayacak kadar iyi bir matematikçi olmadığımız
içindir. Yapmamız gereken hayatın anlamını düşünürken gözlüğümüzü
değiştirmek ve bütünsel bakmaktır.

45
Kutsal Gizemler

ALTIN ORAN NEDİR?


Altın Oran pi gibi matematikteki en ünlü sabit sayılardan birisidir.
Estetiğin, güzelliğin, yüksek verimliliğin, tasarımın ve seçkinliğin ifadesi
olarak çağlar boyunca bilimadamları ve sanatkarlar tarafından üzerinde
hayranlıkla çalışılmış bir sayıdır altın oran.

Bir doğruyu altın oran noktası olarak tanımlanan 1,618 noktasından


bölerseniz oluşan iki parçanın oranı , bölünmüş uzun parçanın bölünmemiş
parçaya oranı ile aynı olacaktır.

Altın Oran Fibonacci sayılarının birbirlerine oranında da görülebilir.

Fibonacci Sayıları:

1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584

ALTIN ORAN = 1,618

233 / 144 = 1,618

377 / 233 = 1,618

610 / 377 = 1,618

987 / 610 = 1,618

1597 / 987 = 1,618

2584 / 1597 = 1,618

Görüldüğü gibi, 1 den başlayarak her sayıyı kendinden bir önce gelen
sayı ile toplarsak karşımıza yukarıdaki gibi bir sayı dizisi ortaya çıkar.
Bu sayı dizisine fibonacci sayı dizisi denir. Bu sayı dizisindeki sayıların
oranı büyüdükçe bir oranda kilitlenir. İşte bu kilitlenme sayısı 1,6180339…
şeklinde uzayıp giden sayıdır.

Euclid (M.Ö. 365 – M.Ö. 300), "Elementler" adlı tezinde, bir doğruyu
0.6180399... noktasından ( oran olarak 1,618... ile aynı değere sahiptir )
bölmekten bahsetmiş ve bunu, bir doğruyu ekstrem ve önemli oranda
bölmek diye adlandırmıştır.

46
Erdem Çetinkaya

Mısırlılar, Keops Piramidi'nin tasarımında hem ‘pi’ hem de ‘phi’


oranını kullanmışlardır.

Yunanlılar, Parthenon'un tüm tasarımını Altın Oran'a dayandırmışlardır.


Bu oran, ünlü Yunanlı heykeltraş Phidias tarafından da kullanılmıştır.

Leonardo Fibonacci adındaki İtalyan matematikçi, adıyla anılan


nümerik serinin olağanüstü özelliklerini keşfetmiştir.

Leonardo da Vinci bu orana öyle tutku ile bağlıdır ki hem eserleri


üzerinde uygulamak hem de araştırmalarını kolaylaştırmak için dünyanın
bilinen ilk altın oran ölçer pergelini icat etmiştir.

Leonardo da Vinci, 1509'da Luca Pacioli'nin yayımladığı İlahi Oran


adlı bir çalışmasına resimler vermiştir.

Örneğin Mona Lisa tablosunun boyunun enine oranı Altın Oran’ı


verir. Mona Lisa’nın yüzünün etrafına bir dikdörtgen çizdiğinizde ortaya
çıkan dörtkenar, bir altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgeni, göz hizasında
çizeceğiniz bir çizgiyle ikiye ayırdığınızda yine bir Altın Oran elde
edersiniz. Resmin boyutları da Altın Oran oluşturmaktadır.

Altın Oran'ın Latince karşılığını ilk kullanan muhtemelen Leonardo da


Vinci'dir. Rönesans sanatçıları Altın Oran'ı tablolarında ve heykellerinde
denge ve güzelliği elde etmek amacıyla sıklıkla kullanmışlardır. Örneğin
Leonardo da Vinci, Son Yemek adlı tablosunda, Hz. İsa'nın ve havarilerin
oturduğu masanın boyutlarından, arkadaki duvar ve pencerelere kadar
Altın Oran'ı uygulamıştır. Güneş etrafındaki gezegenlerin yörüngelerinin
eliptik yapısını keşfeden Johannes Kepler (1571-1630), Altın Oran'ı şu şekilde
belirtmiştir: "Geometrinin iki büyük hazinesi vardır; biri Pythagoras'ın
teoremi, diğeri, bir doğrunun Altın Oran'a göre bölünmesidir." Bu oranı
göstermek için, Parthenon'un mimarı ve bu oranı resmen kullandığı
bilinen ilk kişi olan Phidias'a ithafen, 1900'lerde Yunan alfabesindeki Phi
harfini Amerikalı matematikçi Mark Barr kullanmıştır. Aynı zamanda
Yunan alfabesindekine karşılık gelen F harfi de, Fibonacci'nin ilk harfidir.
Yunancada ki Phi harfi ortasından dikine çizgi geçen bir o harfine benzer.
Bu simge arapçada ki 0 anlamına gelen huve harfine işaret eder ki bu söz
Kuran'da Allah'ı kastetmek amacıyla pek çok kez kullanılmıştır ve HU
kelimesi islam mutasavvıflarının en önemli zikir kelimelerindendir.

47
Kutsal Gizemler

15.-16. yüzyıllarda yaşamış Floransa’lı bir ressam olan Sandro Boticelli,


‘Venüs’ün Doğuşu’ tablosunu

1482-84 tarihleri arasında Medici ailesi için yapmıştır. Bu resimde


altın dikdörtgenler kullanılmıştır.

Yine 15. yüzyılda yaşamış olan Rafhael, ‘İsa’nın Çarmıha


gerilişi’ tablosunda Altın Üçgen ve Altın Yıldıza uyarak çalışmasını
şekillendirmiştir.

15. yüzyılda yaşayan Giovanni Agostino da Lodi de

‘Çobanların Tapınması’ tablosunda Altın Dikdörtgeni uygulamıştır.

19. yüzyılda Fransa’da yaşamış George Seurat; “Altın Oran’ı kullanarak


güzellik ve denge elde edilir.” diyerek bunu eserlerine taşımıştır.
Mesela ‘Mızıkacılar/Tören Geçişi’ tablosunda çok sayıda altın dikdörtgen
bulunmaktadır. Bu tablo Φ kökenli orantı esasına dayanmaktadır.

Saydığımız isimlerin yanı sıra birçok ressam Altın Oran’ı kullanarak


eserlerini oluşturmuşlardır: Pierro della Frencesca; ‘İsa’nın Vaftizi’.
Chirlandajo; ‘Rahiplerin Prestiji’. Michelange; ‘Kutsal Aile’. Nicolas
Poussin; ‘Sulardan Kurtarılmış İsa Çocuk’. Tziano Vecellio; ‘Meryem’in
Tapınağa Sunuluşu’, ‘İsa’nın Mezara Konuluşu’. Leonardo da Vinci;
‘Meleğin Meryem’e Anonsu’,‘Leda’, ‘Son Akşam Yemeği’.Rembrandt;
‘Dr. Tulp’un Anatomi Dersi’. Gauguin; ‘İki Tahitili Kadın’, ‘Nereden
Geliyoruz’. Rubens; ‘Mari Medici’nin Portresi’. Velasquez; ‘İsa Çocuğa
Hayranlık’. Paul Cézanne; ‘Kağıt Oyuncuları’, ‘Yıkanan Kadınlar’. Piet
Mondrian; ‘Mavi-Sarı Boyalı Resim’. Rouault; ‘Merhamet’.

Klasik resim dışında Miro diye adlandırılan sürrealizm soyut resim


çalışmalarında da Altın Oran kullanılmıştır. Biçimlerin Altın Oran
bölümlerinde birleşerek üstünlüklerini kazandırma çabası gösterilmiştir.
Biçimler arasında ve çerçeve kenarında Altın Oran kombinasyonları
ustalıkla sağlanmıştır.

Ülkemizde Tübitak Bilim ve Teknik dergisi ile dünya da ki pek çok


saygın bilim enstitüsü ve akademisyenler altın oranın doğada ki yansımaları
ve şaşırtıcı yönleri üzerine sayısız makale ve kitap hazırlamışlardır.

48
Erdem Çetinkaya

İNSAN ANATOMİSİNDE ALTIN ORAN

M.Ö. 500'lü yıllarda yaşamış olan tüm zamanların en büyük


matematikçilerinden biri olan Pisagor (Pythagoras), Altın Oranla ilgili
aşağıdaki düşüncelerini dile getirmiştir:

"Bir insanın tüm vücudu ile göbeğine kadar olan yüksekliğinin oranı,
bir pentagramın uzun ve kısa kenarlarının oranı, bir dikdörtgenin uzun
ve kısa kenarlarının oranı, hepsi aynıdır. Bunun sebebi nedir? Çünkü tüm
parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına
eşittir."

İnsan yüzünde birçok Altın Oran vardır. Çünkü bu oranlandırma,


bilim adamları ve sanatkarların birlikte kabul ettikleri ideal bir insan yüzü
için geçerlidir. Altın oran fiziksel bir tasarım üstünlüğü ve zenginliğini
ifade eder. Bu yönüyle onun seçkinlik sayısı olduğu düşünülebilir.

İnsanın boydan altın oran noktası göbek deliği üzerine düşer. Sağdan
sola enlemesine altın oran noktası ise kalbin üzerine düşer. Elbette ne
taraftan baktığımızda önemli ama karşıdan bakıldığında sağda görünen
ve lirik manada en önemli objemiz kalp; yaratılışçı dini motiflerde hayırlı
olan sağ ve üstün olan yukarıya yerleştirilmesi açısından altın oran
teorisini desteklemektedir.

Dr. Steven Marquardt isimli dünyaca ünlü estetik cerrah yaptığı büyük
bir deneyle altın orana uygun yüz oranlarına sahip insanların istisnasız
herkes tarafından güzel bulunduğunu ispatladı. Bu deneyin sonunda
insan yüzündeki iç içe geçmiş onlarca altın oranı ifade eden matematiksel
bir altın oran maskesi geliştirdi. Diş hekimlerine ve mühendislere dahi
günümüzde üniversite eğitimlerinde altın oran kavramı öğretilmekte ve
buna uygun şekilde çalışmaları öğütlenmektedir. Güzelliğin tespitinde
cildin rengi, sağlığı gibi etmenler de etkilidir. Fakat biçimli ve orantılı
olarak kabul edilen yüz hatlarına sahip olmanın tek yolu altın orana uygun
bir yüze sahip olmaktır. Bu nedenle ağzı yüzüne göre geniş, burnu uzun,
alnı dar gibi yüzdeki orantısızlığı ifade eden kavramlar gelişmezdi ve
bunlar güzelliği bozan etmenler olarak sıralanmazdı.

49
Kutsal Gizemler

Şekilde altın orana sahip olan bir yüzü görüyorsunuz.

Aşağıdaki şekilde ise altın oranın kısmen de olsa bozulduğu yüzler


görüyorsunuz.

50
Erdem Çetinkaya

51
Kutsal Gizemler

Bir insanın yüzü çok uzun yada çok yuvarlak ve genişse, burnu yüzüne
göre uzunsa, yada ağzı çok genişse neden onu orantısız buluruz. Acaba
ruhumuza yazılan bir oran mı vardır? Sanki hepsi birbirine göre önceden
belirlenmiş bir sabite bağlanmış gibi. Belirli oran aralıkları içinde ise onu
normal kabul ederiz. İşte ruhumuza insan yüzlerini ve bedenlerini hatta
çevremizde gördüğümüz hemen her şeyin orantılılık ölçütünü ifade eden
şey altın orandır.

Yukarda ki şekilde a uzunluğu b den kısadır. Fakat a çok kısa olsa idi
ve b ile birbirine oranları 2 ye yaklaşsaydı o zaman çenenin alt tarafına
yakın bir dudak görünümü ortaya çıkardı ki bu bize çok garip ve sıra dışı
gelecektir.

Peki Yaratıcı neden bazı istisnai insanları bu aralığın çok çok ötesinde
şekillendirmiştir? Çünkü yaratıcının tek amacı daima şekli insan için güzel
olan işler yapmak demek değildir. O çirkin veya orantısız yüzlü olarak
addettiğimiz insanlarla bize orantısızlığın ne demek olduğunu öğretmiş.
Yaklaşık olarak sahip olduğumuz bu oranın kıymetini ve sanattaki
güzelliği fark etmemizi sağlamıştır. Her yer bembeyaz olsa idi hiç siyah
olmasa idi biz beyaz ile siyahı kıyaslayıp aydınlığı iyi kavrayamazdık.

52
Erdem Çetinkaya

Bir ressam dahi dümdüz renge sahip gökyüzüne bir iki küçük bulut yada
dümdüz bir ovaya küçük bir kaya yada ağaçla onun dümdüzlüğü aynılığını
değiştirmek ister. Zenginlik olarak algılanır ve güzelin güzelliğini çirkinler
ortaya çıkarır.

Allah'ın hastalığı insanlara sağlığın şükre layık olduğunu hatırlatması


ve kıymetini bildirmesi gibi altın orana sahip olmayan yüzlerde bu orana
yakın yüz hatlarına sahip insanların orantısızlık hastalığını hatırlayıp
şükretmesine neden olmuştur. Allah dilese herkesi zengin, herkesi sağlıklı
yapabilirdi. Yada herkesi güzel. Bu nedenle evreni ve hayatı bütünsel
olarak algılamalı ve altın orana sahip olmayan insanların sistemdeki
yerinin kıymetini doğru anlamalıyız.

Fizikte de Altın Oran

Fibonacci dizileri ve altın oran ile fizik biliminin sahasına giren


konularda da karşılaşırız:

"Birbiriyle temas halinde olan iki cam tabakasının üzerine bir ışık
tutulduğunda, ışığın bir kısmı öte yana geçer, bir kısmı soğurulur, geriye kalanı
da yansır. Meydana gelen, bir, 'çoklu yansıma' olayıdır. Işının tekrar ortaya
çıkmadan önce camın içinde izlediği yolların sayısı, ışının maruz kaldığı
yansımaların sayısına bağlıdır. Sonuçta, tekrar ortaya çıkan ışın sayılarını
belirlediğimizde bunların Fibonacci sayılarına uygun olduğunu anlarız.

Doğada hemen her cisim yarı saydam dış tabakalara sahip olduğu için
( deri, tortu yada kristaller gibi ) altın oranın ışık sayesinde oluşan çoklu
yansımaları ile baktığımız hemen her yerde var olduğunu söyleyebiliriz.
Çoklu tabakalarda yansımalar dünyamızda ilk önce atmosferden
başlamaktadır.

53
Kutsal Gizemler

Doğada birbiriyle ilişkisiz canlı veya cansız pek çok yapının belli
bir matematik formülüne göre şekillenmiş olması onların özel olarak
tasarlanmış olduklarının en açık delillerinden biridir. Altın oran,
sanatçıların çok iyi bildikleri ve uyguladıkları bir estetik kuralıdır. Bu
orana bağlı kalarak üretilen sanat eserleri estetik mükemmelliği temsil
ederler. Sanatçıların taklit ettikleri bu kuralla tasarlanan bitkiler, galaksiler,
mikroorganizmalar, kristaller ve canlılar Allah'ın üstün sanatının birer
örneğidirler.

Evrenin dodecehadron adı verilen özel yapısı, bitkilerin filotaksi denen


yaprak dizilim kuralları, insan yüzleri ve bedenlerinin, doğadaki sayısız
nesnenin ve matematikteki pek çok eşkenar çokgenin temel tasarım
şekillerinin simetri ve altın oran kurallarına bağlı olarak dizayn edildiği
söylenebilir.

Altın Oran sayısı 1,618 karesini almakla üzerine bir eklemenin aynı
sonucu verdiği tek sayıdır ve bu sayının 1 rakamı ile arasında çok sıkı bir
ilişki bulunur.

Değişik Altın Oran Formüllerine Örnekler;

ALTIN ORAN HAKKINDA BİLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ

Tarihte Kepler, Leonardo Da Vinci gibi pek çok ünlü, dahi bilim
adamı Altın Oran sayısına delicesine bir tutkuyla bağlanmış, yaptıkları
eserlerden sürdürdükleri araştırmalara kadar hemen her alanda bu oranı
kullanmışlardır.

54
Erdem Çetinkaya

Leonardo da Vinci

“Ey değerler arayan adam. Doğanın meydana getirdiği biçimleri


oldukları gibi tanımak, kabullenmekle yetinme… Kendi halinde beliren
biçimlerin kökünü araştır.”

Johannes Kepler

“Geometrinin iki büyük hazinesi vardır. Bunlardan biri Pisagor


Kuramı, öteki de Altın Oran’dır. Birincisini bir ölçek altınla kıyaslayabilir,
ikincisini de çok değerli bir mücevher olarak tarif edebiliriz.”

Norman Gowar

“Belirli bir sayının, birbirinden bağımsız olarak hem matematik hem de


estetik bilimleri ilgilendiren bir çekiciliği olması, insanı çileden çıkaracak
derecede ilginç bir husustur. Üstelik Altın Oran doğanın yaratılışında da
ortaya çıkmaktadır.”

Ag. Tyong

“Doğadaki formlar üzerinde yapılacak olan bir araştırma sonucunda,


Fibonacci veya Phi dizilerine göre orantılandırılma olgusunun çeşitli
örneklerine rastlayacağımız kesindir. Bu da Altın Oran’ın tüm formlarının
doğanın gelişimindeki mekansal düzenlemenin bir faktörü olarak ne kadar
önemli olduğunu gösterir.”

American Scientist

“1984 yılında bir alaşımda rastlanan beşli simetri olgusuna, özgün


aralıkları Altın Orana göre yani Fibonacci tarzı bir ardışıklık içinde
değer alan bir grup paralel atom düzlemlerinin kesişmeleriyle oluşan
periyodiğimsi nitelikteki bir örgütünün yol açtığını artık biliyoruz.”

R.A. Schwaller de Lubicz

“Altın oran sayısına her yerde rastlamak mümkün değildir. Fakat hoşa
giden ya da son derece dengeli olan bir forma ulaşılmışsa burada Altın
Oran sayısını bulabiliriz. Altın sayı matematiksel hayalgücünün değil de
denge yasalarına ilişkin doğal prensibin bir ürünüdür.”

55
Kutsal Gizemler

J. Boronowski

“Coleridge güzelliği tanımlamaya çalıştığı zamanlar hep aynı derin


düşünceye takılmış ve “Güzellik…” demiştir, ‘Çeşitlilikteki birliktir!”
Bilim, doğadaki sonsuz çeşitlilikte veya daha doğrusu, deneyimlerimizdeki
çeşitlilikte saklı olan birliği keşfetmek amacına yönelik bir arayıştır. Şiir
de, resim ve diğer sanatlar da Coleridge’in deyişiyle ‘çeşitlilikteki birlik’
için yapılan bu arayışın ta kendisidir.”

F. Hutcheson

“İçimizde Güzellik düşüncelerini harekete geçiren tasvirler, galiba,


çeşitliliğin ortasında birliğe sahip olan örneklerdir.”

Roger Scruton

“Daima, Altın Oran’ın oluşturduğu dikdörtgenin kendine özgü bir


görsel uyuma sahip olduğu ifade edilegelmiştir. Bu dikdörtgen, gerçekten
de ‘kare’ gibi kesin bir görsel dengeliliği içerir… Belirli özellikler, Altın
Oran dikdörtgenine, kareyle olan matematiksel bir yakınlık kazandırırlar.
İşte bu yakınlık, Altın Oran dikdörtgeninin görsel harmonisini açıklayıcı
mahiyettedir… Bu tür birçok dikdörtgeni, uygun dik açılar üretecek ve
ortaya çıkan parçaların rahatça kümelenmesini sağlayacak tarzda bir
araya getirebiliriz.”

Peter Smith

“Sarmalın popüler bir şekil oluşu, sadece doğada ortaya çıkışından değil,
mantıki dengeliliğinden ve açık seçik oluşundan da kaynaklanmaktadır…
Sarmalın ilginç özelliklerinden biri de, matematiğin en tanınmış oranı
olan Altın Oran’la doğrudan ilişkili olmasıdır.”

“Altın Oran ve onunla ilgili beşgensel bölünme, Grek mabetlerinden


Le Corbusier’nin Modulor’una kadar, sanat ve mimaride büyük bir rol
oynamıştır.”

V.E. Hoggatt, Jr. Ve Bicknell-Johnson

"Birbiriyle temas halinde olan iki cam tabakasının üzerine bir ışık
tutulduğunda, ışığın bir kısmı öte yana geçer, bir kısmı soğurulur, geriye
kalanı da yansır. Meydana gelen, bir, 'çoklu yansıma' olayıdır. Işının tekrar

56
Erdem Çetinkaya

ortaya çıkmadan önce camın içinde izlediği yolların sayısı, ışının maruz
kaldığı yansımaların sayısına bağlıdır. Sonuçta, tekrar ortaya çıkan ışın
sayılarını belirlediğimizde bunların Fibonacci sayılarına yani Altın orana
tam olarak uygun olduğunu anlarız."

ALTIN ORAN DÜŞÜNCE SİSTEMİ

Cezayir'de Müslüman matematik bilginlerinden eğitim alan Fibonacci


isimli matematikçi bir sayı dizisi keşfettiğini ilan etti.

Bu sayı dizisinde 0 ve 1 den başlayan rakamlar kendinden bir önceki


rakamla toplanarak yeni bir sayı oluşturuyordu.

Fibonacci Dizisi;

0 1 1 2 3 5 8 13 21 34 55 89 144 233 377 ...

1+1 = 2

2+1 = 3

3+2 = 5

Bu sayının mistik yönü ile ilgili araştırmalar bugün yaratılışa ve


dinlere dair ilk kez ifade edilen yeni bir felsefenin doğmasına neden oldu;
Altın Oran felsefesi... ve belki de yeni bir çağa ismini verecek gelişmelerin
başlangıcını oluşturdu...

Başlangıçta yokluk 0 ve onu var eden 1 bir vardı. Bütün sayıların


oluşması için yeterli olan tastamam ve mutlak değer. 1 yani tek Yaratıcı.

Bu düşünce biçimine göre tüm evren sayılardan inşa edilmiş


parçalanamaz ve tek bir enerjisel bütündü aynı 1 gibi. Çünkü ezeli olan
1'in yani Yaratıcı'nın yansıması idi. İçinde sonsuz miktarda potansiyel
sayıyı barındırıyordu. Mutlak gerçekliğin sembolik ve matematiksel bir
ifadesi olarak sonsuz yoğunluktaki tek bir noktadan evren oluştu.

İlk başta mutlak yokluk vardı = 0. Ve yokluğu, yani 0’ı elinde tutup
kapsayan mutlak ve tam varlık vardı yani Yaratıcı = 1. O kendisinden
başka hiçbir şeye bölünemezdi.

57
Kutsal Gizemler

De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet


sahibidir (Bakara Suresi, 163)

0, 1 in varlığından besleniyordu ve 0'ın var olması için kendini bilen 1


göze ihtiyacı vardır.

O kendisinin yansıması ve tecelliyatı olan evreni oluşturdu. Big bang


göründü Yani 1 in yansıması olan 1.

İstisnasız her şey Yaratıcı'yı haber verip yansıtan bir aynaya dönüştü.

1I1

Böylece simetri evrendeki ilk tasarım sistemi olarak ortaya çıktı ve


yıldızlardan gezegenlere galaksilerden tüm canlıların beden ve yüzlerine
kadar ilahi bir mühür gibi kendini gösterdi.

Bir yanında sonsuz 0'la geldi. Ve ardından 1 , sıfırları sağına


yerleştirerek sonsuza uzanan değerleri yarattı. Yani tüm varlığı yoktan, 0
dan var etti.

Ortaya çıkan 1 ve yansıması olan 1 tecelliyat aynasında yan yana


gelerek yeni bir sayı var etti. 2... ve bu sayılar birbirleriyle etkileşime
girerek yeni sayı sistemleri oluşturdular.

Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. (Bakara Suresi, 115)

( Tüm evrende onun yüzü görünür )

Yaratıcı yoklukta gücünü gösterince onun yansıması ve yüzü olan


“evren” ilk haliyle ortaya çıktı

Yaratıcı'nın Yansıması olan Evren = 1 = 1 in yansıması

Evren bu haliyle sonsuz yoğunlukta içinde her şeyin bilgisini barındıran


“tek bir nokta” idi.

1 yansıması olan 1 evren ile görününce “simetri” ortaya çıktı ve simetri


düzenin temel ifadesi oldu. Böylece 1 + 1 = 2 yi yani zıtlıklar içinde tekliğin
ifadesini oluşturdu. Çift kutup ve Simetri = 2 İyilik ve kötülük, aydınlık ve
karanlık, varlık ve yokluk gibi 2 evrene vurulan ilk mühür oldu.

58
Erdem Çetinkaya

2 ile öncesindeki 1 yan yana gelip de 3’ü ortaya çıkarınca aralarında


0,6 kadar bir oran oluştu (2/3). Ve Altın Oran’ın temeli atıldı. Ardından
sıralanan sayıların oranı sonunda mükemmel yaratışın ve ilahi dokunuşun
ifadesi olan bir oranda kilitlendi. 1,618...

İşte Yaratıcı ve evren arasındaki yaratılış ilişkisini açıklayarak bu


harikulade ve muazzam var oluşu ifade eden sayı sisteminin değerleri
arasında zamanla gizemli bir oran kendini gösterdi. Altın Oran;1,618

89 / 55 = 1,618..

144 / 89 = 1,617..

233 / 144 = 1,618...

377 / 233 = 1,618...

MUTLAK "BİR" VE ALTIN ORAN

Bütün sayıları ortaya çıkarmak için 1 yeter. 1 kendi içinde her sayıyı
(sonsuz noktayı) barındırır. Böylece her sayıyı ve değeri oluşturabilir. 1
her şeye kadirdir.

...birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir (Bakara Suresi, 163)

O Her şeyin ilkidir ve tüm değerlerin içinde vardır. Hiçbir değer 1’siz
oluşamaz. Her şey ve her değer birin yansımalarından oluşmuştur.

"De ki; O birdir, Her şey O'na muhtaçtır. O başka "bir" şeye muhtaç
değildir" ( İhlas Suresi 1-2 )

O, bütün çiftleri yaratan... ( Zuhruf Suresi 113. Ayet )

1 in kendi yansımaları ile olan birlikteliği Altın Oran’ı yarattı…

Alternatif Altın Oran Formülleri; ( Aşağıda ki tüm formüller altın


oranı verir. 1 in kesirleriyle kendine bölünmesi yada toplanarak köklerinin
alınması gibi pek çok formül altın oranı verir... )

59
Kutsal Gizemler

İslam kültüründe ve vahiysel dillerin atası olan Sami alfabesinde


elif 1 rakamı ile aynı şekilde yazılır ve Yaratıcı'nın özel ismi olan Allah
kelimesinin ilk harfi elif tir yani 1. Arapçada bir rakamının okunuşu
"Vahid" dir. Bu Allah'ın 99 isminden birisi olarak anılmıştır. Yaratıcı
kendisine bir rakamın ismini vermiştir. Yani = 1

Allah kelimesi Arapçada ki yazılışı itibari ile her zaman 1'lerden oluşan
ve sonunda 0 ile biten bir yazılış şeklinden oluşur.

60
Erdem Çetinkaya

DÜNYANIN ALTIN ORAN NOKTASI

Peki ya dünyamızın Altın Oran Noktası... Nerededir

Mekke şehrinin kuzey kutup noktasına olan uzaklığı ile güney kutup
noktasına olan uzaklığının oranı tam olarak 1,618 yani altın orandır.
Ayrıca Mekke şehrinin Güney kutup noktasına olan uzaklığı ile iki kutup
arasındaki uzaklığın birbirine oranı yine 1,618 dir.

Mucize bununla bitmez; tüm insanlığın ortak yer belirleme dili haline
gelmiş enlem boylam haritasına göre de Dünyanın Altın Oran noktası
Mekke şehrindedir.

61
Kutsal Gizemler

Mekke'den günleri değiştiği ve gün dönümü çizgisi olarak belirtilen


sınıra olan doğu uzaklığı ile batı uzaklığının birbirine oranı da yine
1,618'dir. Ayrıca Mekke'nin gündönümü çizgisine batı yönlü uzaklığının,
dünyanın o enlemdeki çevre uzunluğuna oranı da şekilde görüldüğü
gibi yine şaşırtıcı şekilde Altın oran yani 1,618 sayısını verir. Tüm harita
sistemlerindeki bir kaç km olan küçük farklara rağmen Altın Oran noktası
Mekke şehrinden asla dışarı çıkmaz.

GÜN DÖNÜM ÇİZGİSİNE UZAKLIK , KADERİ İSPATLIYOR

Gün dönümü çizgisi siyasi bir kararla 1844 yılında batılı devletlerce
kabul edilmiş sonra tüm dünyanın ortak yer belirleme dili haline gelen
enlem boylam ve gps değerlerine haline gelmiştir. Bu karar alış aşamasında
kesinlikle İslam ülkelerinin ve Müslümanların sözü dinlenmemiş, ana
meridyenin İngiltere'den geçmesine karar verilmiştir. Bu harita görsel
olarak kıtaları en iyi şekilde bir araya getiren, nüfusu ve kıta yoğunluğu
üste alarak kullanım kolaylığını sağlasa da siyasi bir haritadır. Bu haritaya
enlem boylam haritası da denir ve 0 enlem ile 0 boylam noktasını yani
koordinat sistemini ortalayacak şekilde planlanmıştır. Bu yönüyle
numaralandırılmış ve çizgilerle bölünmüş bir tabloyu andırır.

Sadece ilk yaratılıştan gelen kutup noktalarına göre değil de siyasi bir
çizgi olan gün dönüm çizgisine göre dahi Mekke'nin altın oran noktasına
ev sahipliği yapması dünyanın siyasetine yön veren ilahi bir el olduğunu,
Kuran'da yazdığı gibi kaderde Mekke'yi şehirlerin anası ve en seçkini
olarak tayin ettiğini ispatlamaktadır.

62
Erdem Çetinkaya

ALTIN ORANI HESAPLAYABİLEN PROGRAMLARLA TEST


ETMEK

Evinizde Nasa World yada Google Earth programı'nın cetvel


özelliğini kullanarak dünyadaki herhangi iki nokta arasındaki uzaklığı
kolayca bulabilirsiniz. Dilerseniz enlem ve boylam koordinatları
yoluyla hesaplayarak yada basit bir hesap makinesi ile verilen oranların
doğruluğunu evinizde dahi test edebilirsiniz. Pozitif enlem ve boylam
değerleri ile deniz yerine karaya düşme açısından dünyanın tek altın Oran
noktası Mekke şehri olabilmektedir.

Phi matrix programı ise tabloların ve resimlerin altın oran noktasını


göstermeye yarayan bir Amerikan programıdır. Dünya enlem boylam
haritasını derinliği hiç bitmeyen canlı bir tablo gibi düşünürek bu
programla açarsak Dünyanın Altın Oran noktasının Mekke şehri olarak
belirlendiğini görürüz. Atrise Golden Section yada Golden Ratio Viewer
gibi Altın Oran varlığını test edebilen programların tamamı da bize
Mekke'yi işaret edecektir. Dünya’da binlerce şehir varken, neden Altın
Oran noktası Mekke sınırları içindedir? Mekke’nin dini terminolojide
hayırlı olarak nitelendirilen ve insan doğasına da uygun düşen “sağ yöne”
ve seçkin olarak kabul edilen “üst noktaya” yerleştirilmesi de son derece
anlamlı bir konumlandırmadır.

HESAPLAMANIN YAPILIŞI VE İSPATI

360 / 1,618 = 222,4969 ( 360 BOYLAMIN BAŞTAN 222. NOKTASI


180+42,49 NOKTASI YANİ ) 42,49 BOYLAM DEĞERİ

180/ 1,618 = 111,2485 ( 180 ENLEMİN BAŞTAN 111. NOKTASI 90 +


21,24 NOKTASI YANİ ) = 21,24. ENLEM DEĞERİ

( Bu enlem değerleri kontrol edildiğinde görülecektir bu nokta Mekke


il sınırlarının içine düşmektedir. )

Harita ve projeksiyon sistemleri arasındaki yöntem farkı, dünya'nın


düzensiz bir basık küre gibi olması nedenlerinden ötürü her harita
sisteminde bir miktar kayma olmaktadır. Bu nedenle tek bir noktanın
günümüz teknolojisi ile belirlenebilmesi imkansızdır. Fakat öyle ilginçtir
ki bu harita ve ölçüm yöntemindeki farklılıklar Dünya'nın altın oran

63
Kutsal Gizemler

noktasını asla Mekke şehrinden dışarı çıkarmaz. Haritalarda ki yüzde 1 lik


hata payı dahi 40.000 km kadar çevre uzunluğuna sahip dünya üzerinde
400 km lik bir kaymaya neden olmaktadır. Enlemler arasındaki mesafenin
dahi kutuplara yaklaştıkça ufak sapmalar yapması ekvatorda yer almayan
Altın noktanın yerini hesaplamada farklı ihtimaller olduğunu ortaya
koymaktadır. Bununla birlikte dünya üzerindeki boylamların uzunlukları
dahi her yerde bir miktar sapma gösterir. Ansiklopedilerde yazan ifadeler
ortalama değerleri gösterir. Ne yazık ki tüm çabalarımıza ve Nasa'dan
uzmanlarla görüşmemize rağmen mükemmel ölçüm yapacak bir sistemin
var olduğuna dair bilgiye erişemedik.

Fakat kıta kayması ve kutup noktalarının tavafa benzeyen yer


değiştirme hareketleri nedeniyle zaten ortaya bir nokta değil de bölge
çıkmaktadır. Bu nokta Mekke il sınırları içinde tavaf edercesine dönerek
dolaşmaktadır!

DÜNYA HARİTASI VE KOORDİNAT SİSTEMİ

Koordinat sisteminin belirlenişinde iki esas çizgi vardır. Ekvator


çizgisi ve başlangıç meridyeni çizgisi. Ekvator herkesin bildiği üzere
insanların çizdiği bir çizgi değildi. Dünyanın kutup noktalarına göre tam
orta noktalarından geçen bir çizgiydi. Başlangıç çizgisi de her ne kadar
İngiltere'nin denizlere olan hakimiyeti ve güçlü konumu ile kabul ettirdiği

64
Erdem Çetinkaya

düşünülen bir çizgi olsa da bu harita sistemi işlevsellik açısından da


olabilecek en iyi haritadır.

Dünyayı dikey olarak saran meridyen çizgileri içinden en az kara ile


temas eden bölüm İngiltere ve çevresindeki meridyenler kuşağıdır. Bu
kuşak tam bir daire çizildiğinde ekseriyetle denizlerden geçerek karaları
haritanın ortasında toplar ve dev bir mavilik olan büyük okyanusun
haritanın merkezini kaplamasını engeller. Bunun yerine dikkatimizi
odaklamamız gereken ve kara parçalarının yoğun olduğu alanı tam ortaya
alır. İnsan gözü açısından sağ göze ve ele dayalı davranış sisteminden
ötürü yoğun kara parçalarını üste ve sağa taşıyacak şekilde ortalamaması
en uygun yöntemi ifade etmektedir. İngiltere'den başlangıç meridyenini
geçiren bu harita tüm bu nedenlerden ötürü en işlevsel harita sistemi olarak
gösterilebilir ve dünyanın en yaygın haritası olmakla birlikte, insanlığın
ortak yer belirleme dili olan enlem ve boylam değerlerini ifade eden tek
haritadır.

Alternatif harita sistemlerinin kullanımdaki zorluğu ve göze


görünüşünün ne kadar dengesiz bir yerleştirme olduğunu sizlerde
görebilirisiniz.

65
Kutsal Gizemler

Toplumların siyasi kaderlerini ve ortak kararlarını kendilerinin


verdiğini zannetmesi çok ironiktir. Dünya haritasında olduğu gibi İlahi bir
el hem siyaseti hem de yeryüzündeki kıtaların dağılımını yönlendirmiş ve
Mekke'yi şehirleirn en kutsalını altın oran noktasına sahip olacak şekilde
hareket etmişti. İngiltere'nin başlangıç çizgisine sahip olması karalar
dağılımının doğal bir sonucu ve Mekke'nin gizemini ortaya çıkarmanın
gizli bir gerekliliği idi.

İnsanların kaderi olduğu gibi toplumlarında kaderleri olduğu ve


insanların konuştukları dillere kadar attıkları adımın dahi önceden
bilinip hesaplandığını ispatlayan muhteşem bir bilgidir dünya haritasının
gizemleri.

CHANDLER HAREKETİ ( Altın Oran Noktasının Hac Yolculuğu


ve Tavafı )

66
Erdem Çetinkaya

Kutup noktası bir topacı andırırcasına sürekli küçük daireler çizerek


hareket eder ve bu altın oran noktasının da daireler çizmesine neden olur.
Buna chandler hareketi denir.

67
Kutsal Gizemler

68
Erdem Çetinkaya

İlk olarak 1891 yılında Amerikalı gökbilimci Seth Carlo Chandler


tarafından tespit edilen Chandler Salınımı, (Chandler Wobble) yerin
dönme ekseninde meydana gelen ve enlemin periyodik olarak 14 ayda bir
değişmesine yol açan harekete deniyor. Dünya’nın dönüşü sırasında ortaya
çıkan sarsıntılardan biri olan Chandler Salınımı, uzun yıllar boyunca, göl
ve nehir seviyelerindeki değişimlerin, Dünya’nın merkezindeki etkileşimin
ve hatta depremlerin sorumlusu olarak gösteriliyordu.

NASA’da görevli bilim adamı Richard Gross’a göre, salınımın nedeni


okyanusların tabanındaki basınç değişikliği. Basınç değişiklikleri ise
ısı, rüzgar ve tuzluluğun doğal bir sonucu. Paris’taki Earth Rotation
Service’in verilerini temel alan Gross, bu salınımların üçte ikisinin deniz
altı basıncından, geri kalanın da atmosfer basıncından kaynaklandığını
düşünüyor.

Bilim adamları, BİNLERCE YILDIR ETKİLİ OLAN Chandler


‘gizeminin’ başka bir etki olmaması durumunda 68 yıl sonra gücünü
yitirmesi gerektiğini belirtiyor

Kutup noktalarının bu helezonik ve soldan sağa olan hareketleri doğal


olarak Altın Oran noktasının da aynı hareketi yapmasına neden olur. Yani
Altın nokta bu hac - tavafa benzeyen hareketini yine Mekke sınırlarında
gerçekleşir ve dairesel döngüler halinde kutsal şehirde yoluna devam eder.
Nasıl her şey Allah'a boyun eğerek bir merkezin etrafında dönüyorsa Altın
nokta dahi Allah'ın emrine boyun eğerek bu şehirde dönmektedir.

Şekillerde ki chandler hareketi ( kutup noktalarının daireler çizmesi )


görüldüğü gibi yaklaşık 30 metre çapındadır. Yani Tam Kabe'nin etrafında
halka şeklinde tavaf eden insan kalabalığının çapı kadar. Kıtaların kayması
ve bu noktanın tavaf ederek kayıp ilerlemesi birlikte düşünülünce tarihte
birkaç kez bu dairenin Kabe'nin tam etrafında kilitlendiği yada ileride
kilitleneceği düşünülebilir. Bu nokta yüzlerce yılda bir öngörülemez
şekilde kısa süreliğine durmaktadır. Anlaşılan o ki, Altın Oran noktasının
tavafına ilişkin keşfedilecek çok gizem hala bir yerlerde duruyor. )

69
Kutsal Gizemler

KITALARIN SÜRÜKLENİŞİ ALTIN ORAN NOKTASINI


MEKKE'DEN ÇIKARACAK MI?

Bilindiği gibi kıtalar deprem ve fay hatlarında ki hareketlerle yılda


ortalama 1 cm kadar kayıyor. Yeryüzünde bulunan en eski insan kemikleri
yaklaşık 2 milyon yaşındadır. Biz fazlaca hesap ederek 3 milyon alırsak
ilk insandan bu yana bu noktanın ne kadar kaydığını bulabiliriz.

3.000.000 yıl da kat edilebilecek mesafe = 30 km. dir.

Kuran'da Allah önce yeryüzünü yayıp döşediğini, sonra içinde nimetleri


yarattığını en son onu mükemmel hale getirdikten sonra bir halife olarak
Adem'i atadığını ifade eder. Ve Adem'in ibadet edebilmesi için yeryüzünde
ilk mescidi yaratır. Kabe'yi. Dolayısı ile Adem As.'ın dünyada ne zaman
ve nasıl var olduğunu kesin olarak bilemesekte onun var olduğu zaman
da ve secdenin yapılmaya başlanıp dinin dünyaya indirildiği günden beri
Kabe'nin Mekke şehrinde yüzdüğü söylenebilir. ( Tevrat ve Hadislere
göre Hz Adem yaklaşık 7000 yıl önce yaratılmıştır ve Kuran'daki bazı
ayetlerle ilgili Hz Adem'den önce başka Adem'silerin var olabileceğine
dair yorumlar mevcuttur. ) Anlaşılıyor ki Allah yeryüzüne son şeklini
verip Dünyayı insana uygun hale getirdikten sonra katındaki tek din olan
İslam'ı ve Adem'i indirmiştir. Aradan geçen en fazla birkaç milyon yıldan
ibaret süreçte dünya haritasında gözle görülür hiçbir değişiklik olmamıştır.

70
Erdem Çetinkaya

Dolayısı ile Altın Oran noktası da 20-30 km lik bir sapma ile asla
Mekke sınırlarından çıkmamıştır. Mekke sınırları Dünya haritasında çok
küçük görünse de yaklaşık 500 km çapında bir daire ile ifade edilebilir.

Peki ya bundan sonra Altın noktasının bu sürüklenme hareketi bu hızda


devam ederek Mekke sınırlarından çıkması onlarca milyon yıl alabilir.
Hadislerdeki ifadelere ve Kuran'da ki bazı ayetlerin yorumlarına göre
kıyamete ramak vardır ve alametlerinin neredeyse hepsi gerçekleşmiştir.
Yinede doğru olanı Allah bilir.

Kıtaların milyarlarca yıllık sürükleniş hareketi dahi tüm insanlık


tarihi boyunca içinde Yaratıcı'nın sevgilisine, kutsal pek çok mekana ve
eşsiz Kuran'a yani en kıymetli şeylere ev sahipliği yapan Mekke’yi altın
oran noktasına sahip kılacak şekilde gerçekleşmektedir.

Mucizeler devam ediyor...

Altın Oran, Mekke, Kabe ve Kuran arasındaki bağıntılarla ilgili keşifler


her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Şekilde Leonardo pergeli olarak
adlandırılan Altın oran pergeli ile yapılmış ölçümlerde Mekke şehrinin
Arabistan'ın altın oran bölgesinde, Kabe'nin de Mekke şehrinin altın oran
bölgesinde yer aldığını görüyoruz. Tüm bunların tesadüfen olabilmesi
ihtimal hesaplarına göre imkansızdır.

Yandaki şekilde Leonardo Da Vinci tarafından icat edilen Altın Oran

71
Kutsal Gizemler

pergelini görüyorsunuz. Bu pergel ile kolayca harita ve resimler üzerinde


altın oran ölçümü yapabilirsiniz. Resimde haritaya pergelle bakılınca
Kuzey güney doğrultusunda Kabe'nin Mekke'nin Altın Oran noktasına
denk düştüğü görülüyor.

KEŞFİN BİLİMADAMLARINCA TASDİKİ

- Profesörü Mahmut Kartal Matematik-İstatistik bölümü “Evrende


öyle muazzam bir denge ve öyle muhteşem bir kusursuzluk var ki; bu
durum bir kast ve iradeyi yani tesadüfün olmadığını göstermektedir.
Ünlü bilim adamı Einstein evrende tesadüfün olmadığını şu veciz sözle
ifade eder: "Yaratıcı zar atmaz".Diğer ilginç taraf kainatta cereyan
eden aynılıklar vebenzerliklerdir. Bu ise her bir varlığın ve olayın tek
eldenidare edildiğini yani tek bir gücün kainata hükmettiğininazara verir.
Yine ünlü bilim adamlarından Galileo der ki; “Doğanın büyük kitabı yani
kainat kitabı yalnız onun yazıldığı dili bilenler tarafından okunabilir.” Bu
dil matematiktir. Artık pek çok bilimadamı ve kabul edilen ve bilinen
Altın Oran, yani; 1,618 insan yüzünde bulunduğu gibi ayçiçeklerinden
çam kozalaklarına ve deniz kabuklularına kadar birçok varlıkta kendini
gösterir. Madem en küçük varlıktan en büyüğüne kadar bir nizam ve
ölçü görünmektedir, elbette milyarlarca insanın yöneldiği bir noktanın
koordinatlarının da bir anlam taşıyabileceği, belli bir oranı yansıtabileceği

72
Erdem Çetinkaya

akla uzak değildir. İşte bu bağlamda Kâbe'nin koordinatlarıyla Altın


Oran’ın bir ilişkisi olabileceği düşünülmüş ve gerçekten ölçülerin Altın
Oran’ı yansıttığı tespit edilmiştir.Yani insan simasındaki bir oran dünya
simasında da görünmüştür.

MEKKE AYETİNDE ALTIN ORAN MUCİZESİ

Kuran ı Kerimde Mekke kelimesinin geçtiği ve orada tüm insanlığa


iman verici açık delillerin varlığından bahseden Ali İmran Suresi 96.
ayetinde Mekke şehri ile Altın Oran arasındaki bağıntı Evrenin Yaratıcısı
tarafından açıkca nakşedilmiştir. Bu ayetin tüm harf sayısı 47 dir. Harf
sayılarının altın oranını aldığımızda Mekke kelimesinin işaret edildiğini
görürüz. 47 / 1,618 = 29,0 . Ayet başından Mekke kelimesine kadar tam
29 harf vardır. Aynı dünya haritasındaki gibi. Eğer bir harf fazla yada
eksik olsa idi bu oran asla oluşmayacaktı. Hiç bir zorlama olmadan dünya
üzerinde yaptığımız aynı işlemi yaptık ve harf sayılarının Mekke'yi ve
altın oranı işaret eden muhteşem uyumuna şahit olduk.

Tüm bu işaretler göstermektedir ki; dünyayı ve matematiği yaratan


tasvir edilmesi imkansız muhteşem güç yani Allah ile Kabe'nin ve Kutsal
Bölgenin yer belirleyicisi ile Kuran'ın sahibi aynı ve tek Rabdir. O bu
mucizelerle geleceği ve insanların ortak dillerini önceden bilerek onlara
işaretler verdiğini tüm insanlığa hatırlatmaktadır.

73
Kutsal Gizemler

KABE'NİN İNŞASINDA ALTIN ORAN

Kabe günümüzde Küp şeklinde bir görünüm arz etmektedir. Acaba


pek çok altın oran bağıntısının bulunduğu bu kutsal yapının kendisi neden
bu orana uymamaktadır? Cevap tarihin gizemli sayfalarındadır.

Hz İbrahim ve oğlu İsmail Kabe'nin ilk insandan bu yana var olan


temellerini bulup Allah'ın emri ile yükseltmişti. Fakat bu temeller
günümüzdekinden farklı büyüklükteydi. Hatim ismi verilen yarım daire
şeklindeki kısım aslında Kabe'nin içindeydi fakat Hz Muhammed'e
peygamberlik gelmeden 5 yıl evvel yapılan tadilatında malzeme yetmediği
için Hatim adı verilen kısım dışarıda bırakılmış ve Kabe küp şeklinde inşa
edilmişti.

Olması gerektiği gibi Hatim bölgesini içine alacak şekilde Kabe'nin


temellerini dikdörtgen içine alınırsa yaklaşık; 13,1 mt. genişlik , 21,2 mt
uzunluk çıkar ki bu iki uzunluğun birbirine oranı 1,618 dir. Yani Kabe
belki de meleklere kadar uzanan ilk inşasında Altın Orana göre yapılmıştı.
Ayrıca 13 ve 21 fibonacci dizisindeki iki ardışık sayıdır.

74
Erdem Çetinkaya

Bu durumu doğrular nitelikte Ezraki’nin rivayet ettiği hadis-i şerife


göre; Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail’in yaptığı binanın duvarlarını harçsız
olarak üst üste konulan taşlarla örülmüştü ve uzun duvarı yaklaşık 32 zira,
kısa duvarı ise 20 zira uzunluğunda idi

Bu rivayet esas alındığında da 32 zira'nın 20 zira'ya olan oranı yine


altın oranı ifade edecektir.

Önemli Not; Bazı kimseler Kabe Müslümanlardan önce


putperestlerindi, dolayısı ile bu yapı ile ilgili tüm mucizeler putlara tapan
paganlara aittir şeklinde bir iddiada bulunmaktadır. Bu bilgisizlikten
ötürü söylenen bir sözdür. Kuran ve eski Arabi kaynaklar araştırıldığında
görülecektir ki; Arap yarımadasındaki tüm putperestler Allah'a inanır,
fakat putların kendileri ile Allah arasında bir aracı şefaatçi olacaklarını
düşünerek putlardan medet ummaktadırlar. Kabe'nin ise Allah'ın evi
ve çok kutsal bir hac mekanı olduğunu bilirlerdi. Bu nedenle en değerli
putlarını bu eve koymuşlardı. Zaten putperestler hiçbir zaman Kabe'ye
bir put gözü ile bakmamış ve Kabe bize yardım et şeklinde hiçbir zaman
yalvarmamışlardır. Pagan kültüründe totemlere tapınmak vardır fakat
hiçbir zaman bu kültürde bir eve tapıldığı görülmemiştir. Ayrıca totem yada
putların etrafında da dönülmemektedir. Fakat Kabe'nin etrafında dönmek
binlerce yıl eskiye dayanan bir ibadettir. Putperestler Tek Yaratıcılı dinde
olunan haniflik dönemlerinde kutsal sayılan Safa ile Merve tepelerine
de putlar dikmiştiler. Böylece putun cisminin o manevi alanın ruhu ile

75
Kutsal Gizemler

kutsanacağını ve özel güçler edineceğini, bir ruh kazanacağını ümit


ediyorlardı.

Kuran'da bu putların içine cinlerin girip insanlara zaman zaman


seslendiğine dair işari ayetler ve pek çok hadis vardır. Bu durum onların
şaşkınlığını ve sapkınlığını artırıyordu. Bu nedenle çok değer verdikleri
putlardan vazgeçmeleri çok zor olmuştur. Onların yolunda asker gibi nöbet
tutmak ve savaşarak ölmekten çekinmediler. Görülen pek çok mucizeye
sihir dediler. Çünkü putlarına olan inançları çok güçlüydü. Put üretip
satmayı kutsal bir meslek ve geçim kaynağı olarak görüyorlardı.

Rivayetler değişmekle birlikte ilk put Kabe'ye Peygamberlik gelmeden


yaklaşık 200 yıl evvel getirilmişti. Şehirde tek Yaratıcıya inanan Hanifler,
Hıristiyan ve Yahudilerin sayısı da hiç az değildi. Fakat genel üstünlük
zamanla putperestlerin eline geçmişti.

Kuran'da ki ifadelere göre Hz İsmail ve soyu Hz İbrahim'in vahiyle


yönlendirilmesi sonucu buraya yerleştirilmişti. Nasıl Musa As.'ın kavmi
zamanla putperestliğe kayarak buzağıya taptı ise kültürel etkileşim
sonucunda kendilerine hiç peygamber gelmeyen Araplar Haniflik dinini
zamanla terk ettiler.

Başta birkaç olan put sayısı, başka toplumlara verilen nimetlerden


faydalanmak veya onların putlarını karşılarına almamak, yok saymamak
adına zamanla putların sayısı 400'ü aştı.

İlk Putun Hikayesi;

Mekke'ye ilk defa put getirmenin de bir hikayesi var:Amr bin


Luhay şehire ilk defa putu getirip, halkı putlara tapmaya teşvik eden
adamdır.

Amr, Şam'a gittiği bir sırada, Maab denilen yere de uğrar ve


burada Hz. Nuh'un sülalesinden bir kabilenin putlara taptığını görür.
Bunların ne işe yaradığını, niçin kendilerine taptıklarını sorunca da:

"Bunlardan yardım isteriz, yardım ediliriz, yağmur isteriz,


yağmura kavuşuruz" cevabını alır.

76
Erdem Çetinkaya

Bunun üzerine Amr, Mekke'ye götürmek için bir put ister. İsteğini
kabul ederler ve kendisine Hübel adını taşıyan putu verirler.

Amr, Hübel'i Mekke'ye getirir ve diker. Halkı bu puta tapmaya


teşvik eder. Cahil halk bu teşvike kapılarak Hübel'e tapmaya başlar.

İşte Mekke'ye ilk defa put getirme ve burada puta tapma hikayesi
böylece başlamış oldu.

ALTIN ORAN SAYILARININ DÜNYA'YA MESAJI

Kuran'da dahil diğer kutsal kitaplarda Hz Adem'e bir dil


öğretildiği anlatılmaktadır. Acaba bu ilahi dil yapısı hangisiydi?

Diyanet : (BAKARA suresi 31. ayet)

Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları


meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların
isimlerini bildirin” dedi.

Diyanet :(BAKARA suresi 33. ayet)

Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.”


Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve
yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli
tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

Kutsal kitaplara ve bazı hadislere göre Hz Adem Ortadoğu veya Arap


Yarımadası olarak tarif edilen bölgede yaşamıştı. Bu coğrafyanın hakim
dilleri olan Arapça, İbranice gibi diller Sami dil ailesine ait olup ortak bir
kökene sahiptir. Kuran ve bilinen tüm vahye dayalı kitaplar bu dil yapısına
göre indirilmiştir.

İşte kutsal kitaplarda Yaratıcı tarafından Hz Adem'e öğretilen bu ilahi


dil yapısına göre Altın Oran rakamlarına karşılık gelen harfleri incelersek
karşımıza nasıl bir sonuç çıkardı ve bu sayıların dünyaya verdiği mesajın
Mekke ve Haccı ifade ettiği karşımıza çıksaydı bu bir tesadüf olabilir
miydi?

77
Kutsal Gizemler

1,618033

Peygamber zamanındaki eski Arap alfabesine göre bu harfler elif,


vav, elif, he, cim , cim olarak yan yana gelen 6 harftir. İlk üç harf 1,61'in
simetrik bir görüntüsüdür. Ha cim cim ise hacc kelimesini ifade eder ki bu
kelime dünyadaki hemen her dilde yaygın şekilde aynı manada kullanılan
ve seslendirilen evrensel bir kelimedir. Bu durumda altın oran sayıları
ile Dünya'ya verilmek istenen gizemli mesajın Dünya'nın 1,61 bölgesinin
haccı olduğu söylenebilir. Yani Mekke'yi Kabe, Arafat ve Müzdelife'yi
kapsayan kutsal ziyarette bulunmaktır.

78
Erdem Çetinkaya

1,618033 ün Arap alfabesinde ki karşılığı 1,61hacc şeklinde çıkmaktadır.


Belki de tüm her şey gibi bu da tesadüftür. Fakat hesaplamalar anlamlı
olarak nitelendirilebilecek böyle bir sıralamanın 7 rakama karşılık 7 harfte
oluşabilmesi için alfabedeki toplam harf sayısı olan 28 üzeri 7 'de bir
ihtimali öngörüyor ki, bu aklın alabileceğinden çok küçük bir ihtimaldir.

KURAN'DA ALTIN ORAN

Evrene güzellik ve seçkinlik mührü olarak vurulan, matematikte pek


çok harikulade yapıyı ortaya çıkaran altın oranın, Yaratıcı'nın en büyük
eserlerinden biri olan Kuran'da olmaması düşünülemezdi.

Kuran-ı Kerim kendisini bir yönüyle de "tekrarlara sahip olan bir


kitap" olarak tarif etmiştir ve ayette bu tekrarlı yapının güzelliğinin bir
yönü olduğuna işaret edilmektedir.

“Allâh sözün en güzelini tekrarlı bir kitap olarak indirdi." ( Enbiya 47 )

İleride değineceğimiz anahtar kelimelerin ve ayet sayılarının içerdiği


mucizevi ve eşsiz tekrarlı simetrik yapı bu durumu ifade etse de bu
tekrarlar ilahi seçkinlik mührü olan altın oranı ortaya çıkaran başka bir
harikulade yapıya da işaret etmektedir.

Sureler sayısal değerleri toplamı itibariyle tekrarlı ve tekrarlı olmayan


olarak ikiye ayrıldığında aralarındaki oranın 1,618 i verdiği görülmektedir.

Kuran'da her surenin bir sıra sayısı ve bir de ayet sayısı olmak üzere iki
matematiksel değeri vardır.

Örneğin Bakara suresinin Sıra sayısı 2 Ayet sayısı 286 dır. 286 + 2 =
288 ise Bakara suresinin toplam sayısal değeri olarak ifade edilebilir.

Kuran'daki tüm surelerin toplam sayısal değerlerini görüyorsunuz. Bu


sayılardan bazıları tekrar etmekte bazıları tekrar etmemektedir. Örneğin
İnsan ve Buruc Surelerinin sayısal değerleri 107'dir. Bu nedenle sayısal
değerleri tekrar eden sureler grubundadırlar.

Fatiha suresi 8 sayısal değerine sahiptir ve başka bir sure bu değere


sahip olmadığı için sayısal değeri tekrar etmeyen sureler kümesindedir.

79
Kutsal Gizemler

Sayısal değerleri mükerrer olan surelerin değerleri toplamı ( insan ve


buruc sureleri gibi ) = 7906’dır.

125 + 83 + 119 + 114 + 128 + 128 + 133 + 100 + 88

+ 102 + 120 + 116 + 106 + 88 + 80 + 119 + 114 + 125 + 95

+ 95 + 103 + 82 + 77 + 95 + 111 + 101 + 115 + 109 + 133 +

80 + 83 + 73 + 73 + 82 + 77 + 120 + 114 + 100 + 115 + 107

+ 118 + 125 + 110 + 101 + 119 + 109 + 107 + 103 + 106 +

114 + 119 + 110 + 106 + 113 + 102 + 103 + 115 + 102 + 106

+ 107 + 111 + 110 + 106 + 113 + 110 + 110 + 114 + 111 +

115 + 113 + 116 + 116 + 118 + 120= 7906

Sayısal değeri sadece kendine has olan, hiçbir şekilde tekrar etmemiş
surelerin sayısal değerleri toplamı = 4885 dir.

8 + 288 + 203 + 180 + 171 + 213 + 138 + 134 + 123

+ 56 + 66 + 144 + 117 + 155 + 141 + 253 + 98 + 90 + 65 +

62 + 219 + 126 + 132 + 81 + 85 + 67 + 152 + 86 + 75 + 74 +

78 + 97 + 121 + 99 + 93 + 130 + 127 + 122 + 104 + 112 =

4885

7906 / 4885 = 1,618… dir

Yani Kuran'daki tekrarlı sure değerlerinin, tekrarsız sure değerlerine


oranı tam olarak altın oranı verir.

Kuran'daki tüm surelerin toplam değeri = 12791'dir

Tüm surelerin değerleri toplamının tekrarlı sure değerleri toplamına


oranı yine altın oranı işaret eder.

12791 / 7906 = 1,618 olarak tanımlanabilen bir değere sahiptir.

80
Erdem Çetinkaya

Tin Suresindeki Ölçü

(Tin Suresindeki Harfler )

‫ﻭﺍﻝﺕﺕﻱﻥﻭﺍﻝﺯﺯﻱﺕﻭﻥﻭﻁﻭﺭﺱﻱﻥﻱﻥﻭﻩﺫﺍﺍﻝﺏﻝﺩﺍﻝﺃﻡﻱ‬
‫ﺙ ﻡ ﻡ ﺭ ﺩ‬----- ‫ﻥ ﻝ ﻕ ﺩ ﺥ ﻝ ﻕ ﻥ ﺍ ﺍ ﻝ ﺇ ﻥ ﺱ ﺍ ﻥ ﻑ ﻱ ﺃ ﺡ ﺱ ﻥ ﺕ ﻕ ﻭ ﻱ ﻡ‬
‫ﺩﻥﺍﻩﺃﺱﻑﻝﺱﺍﻑﻝﻱﻥﺇﻝﻝﺍﺍﻝﻝﺫﻱﻥﺁﻡﻥﻭﺍﻭﻉ‬
‫ﻡﻝﻭﺍﺍﻝﺹﺹﺍﻝﺡﺍﺕﻑﻝﻩﻡﺃﺝﺭﻍﻱﺭﻡﻡﻥﻭﻥﻑﻡﺍ‬
‫ﻱﻙﺫﺫﺏﻙﺏﻉﺩﺏﺍﻝﺩﺩﻱﻥﺃﻝﻱﺱﺍﻝﻝﻝﻩﺏﺃﺡﻙ‬
‫ﻡﺍﻝﺡﺍﻙﻡﻱﻥ‬

Tin Suresinin 4. ayetinde insanda kullanılan ölçünün en güzel ölçü


olduğu ifade edilmiştir. Şüphesiz insanda kullanılan iki temel ölçü simetri
ve altın orandır. Aynı şekilde bu ayet ve sure arasındaki ilişkide de
hiçbir zorlama olmadan tesadüfen olması imkansız şekilde bu bağıntıları
göreceksiniz.

Tin süresin 8 ayettir. İnsanın yaratılış ölçüsünü anlatan ayet 4. ayettir.


Yani bu ayet sureyi simetrik bir şekilde yarısından bölmüştür.

Tüm harflerin sayısı 171 , en güzel ölçü ayetinden sure sonuna kadar
105 harf ( Mavi kısım ) 171 / 1,618 = 105,…

En güzel ölçü ayetine kadar kelimelerin toplam sayısı 13, bu ayetten


sure sonuna kadar kelime sayısı 21 dir. Bu sayılar Altın oranın kaynağı
olan fibonacci dizilimindeki ardşık iki temel sayıdır.Tin suresinde altın
oran için daha pek çok işaret vardır.

Tin ise zeytin anlamına gelmekte olup güzellik ve esenliğin simgesi


olan zeytin ağacının yapraklarında da filotaksi nedeniyle altın oran
bulunur.

Ki onların, Rablerinin elçiliklerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin.


Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve her şeyi inceden inceye
sayıya bağlamıştır. 72. sure; 28.ayet

81
Kutsal Gizemler

Hac'da ki Allah Yazısı

(BAKARA suresi 158. ayet)

Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir.

‫ﺷﻌﺎﺋِﺮ ٰﱢ‬
‫ﺍﷲ‬ ِ َ َ ‫ﺍﻟﺼ َﻔﺎ َﻭﺍ ْﻟ َﻤ ْﺮ َﻭ َﺓ ِﻣ ْﻦ‬
‫ﺍِ ﱠﻥ ﱠ‬
Şear olarak okunan nişan manasına gelen bu kelime Kuran’da
birkaç yerde daha geçer. Aşağıda görüldüğü gibi kimi zaman delil,
sembol, hüküm ve ayet manasına da gelebilir.

(MÂİDE suresi 2. ayet)

‫ﺷﻌﺎﺋِﺮ ٰﱢ‬ ‫ﱡ‬ ٰ َ ‫ﻳَﺎ ﺍَﻳﱡ َﻬﺎ ﺍﻟﱠ‬


‫ﺍﷲ‬ َ َ َ ‫ﺬﻳﻦ ﺍ َﻣ ُﻨﻮﺍ َﻻ ُﺗ ِﺤﻠﻮﺍ‬
Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine…. ( Diyanet
çevirisi )

(HAC suresi 32. ayet)


‫ﺷﻌﺎﺋِﺮ ٰﱢ‬
‫ﺍﷲ‬ ‫ﻚ َﻭ َﻣ ْﻦ ُﻳ َﻌ ﱢ‬
َ ‫ٰﺫِﻟ‬
َ َ َ ‫ﻈ ْﻢ‬
Bu, budur, kim Allahın şeaairini büyük tanırsa şüphesiz ki bu, kalplerin
takvasındandır.

Umre ve hac da yapılması gereken ibadetlerden en önemlileri Kabe’yi


7 kez tavaf ve Safa ile Merve tepeleri arasında 7 kez gelip giderek say
yapmaktır.

Kabe yeryüzündeki ilk ibadethanedir ve tavaf tüm varlıklar gibi


insanında cismen bir merkezin etrafında dönerek kulluğunu ilan edişinin
sembolüdür. Uzayda ki her meteor, gezegen yada galaksi dahi uzun bir
yolculuğun ardından çekim etkisine kapıldığı bir merkezin etrafında
dönerek ilahi çekim kanuna boyun eğer…

Peki Kuran’ı kerimde Allah’ın nişanlarından biri olarak gösterilen


Safa ve Merve tepesinde ileri geri yürümenin hikmeti nedir? Kuran’da
Hz Hacer’in çölde Hz İsmail’e su bulmak için bu tepe arasında koştuğu ve
sonunda kendisine vahiy gelip ayağını yere vurarak buradan binlerce yıldır

82
Erdem Çetinkaya

akan tatlı ve doyurucu zemzem suyunun çıktığı anlatılmaktadır. Fakat


Kuran da say yapılmasının nedeni olarak bu gösterilmez. Dini literatürde
ise burada neden ileri geri gidildiğine dair bu hikayeden başka bir cevap
bulabilmek mümkün değildir. Eğer Hz. Hacer in oğluna su bulmak için
koşması ise tarihte pek çok kadın oğlu için çok daha büyük fedakarlıklar
yapmıştı. Neden onlar değil de Hz Hacer in bu durumu bunu gerçek kıldı.

Cevap belki de bambaşka bir yerde saklıydı; Şimdi tavaf ve ardından


say yapan bir kişinin izlediği yolu takip ederek Allah’ın neden milyarlarca
Müslümanın bu yolda yürümesini emrettiğini keşfedelim.

Şekilde görüldüğü gibi önce Kabe'nin etrafında tavaf yapan sonrada


iki tepe arasında say yapan kişinin ayak izleri gökten bakıldığında dev
bir Allah yazısını ortaya çıkarmaktadır. Kabe'nin etrafında ki dönüş
adedi 3'tür ve Hacer'ul Esved noktasından başlar. Bu taşın hizasına her
gelindiğinde selam verilir ve bir tur yapılmış olur. 3 tur ( istenirse 7 tur
) farz olarak yapıldıktan sonra, Hacer'ul Esved noktasından Safa tepesine
doğru yürünür. Ve bu nokta başlangıç noktası olmak şartı ile Merve
tepesine doğru yürünür. Merve'den tekrar Safa'ya ve bu şekilde 7 kez
devam eder. Son tur Merve tepesine gelindiğinde biter ve buradan ayrılınır.
Safa ile Merve arasındaki 4 gidiş ve 3 gelişten oluşan say yürüyüşünde
efdal olan diğer ibadetlerde olduğu gibi , daha çok toprağın şahit olması
ve izlerin birbiri üzerinden geçmemesi için yürünülen yerden bir daha

83
Kutsal Gizemler

yürünmeyecek şekilde yapılmasıdır. Aynı anlayış namazlar içinde de


geçerlidir. Farz kılındıktan sonra cami de farklı bir yere geçilmesi yada
farzın camide sünnetin evde kılınmasının peygamber tavsiyesi olması
mümkün olduğunca çok alanın ibadet eylemi ile nurlandırılması ve şahit
tutulması maksadı iledir. Bu yüzden yukarıdaki yürüyüş şekli en efdal
olanıdır. Elbette kişi dilerse çok düzensiz karmaşık yaylar ve eğriler
çizerekte bu ibadetlerini gerçekleştirebilir. Ancak bu ibadetin keyfiyetini
ve ciddiyetini düşürür. Kurallara ve inceliklere en çok riayet edilerek
yapılan yürüyüş bizlere kusursuz bir Allah yazısını ifade edecektir. Hiçbir
zorlama olmaksızın Arap alfabesindeki gibi net bir Allah yazısı gözler
önüne çıkacaktır.

Bu durum bizlere göstermektedir ki hiçbir ibadet rastgele değil, büyük


bir ilimle ve hikmetle insanlığa emredilmiştir. İlginç olan yanı ise bu
ibadeti binlerce yıldır herkes yapmakta fakat bu harikulade durumu kimse
fark edememektedir. Daha önce bir kaynakta rastlamadığımız bu durumun
ortaya çıkması "Safa ile Merve Allah'ın işaretlerinden ( sembollerinden
, delillerinden, mucizelerindendir ). Ayeti kerimesinin manasının gün
yüzüne çıkmasının bir adımı olarak değerlendirilebilir.

(BAKARA suresi 158. ayet)

Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi


(Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde
kendisi için bir sakınca yoktur...

NAMAZDAKİ 1 ve 0

Kabe'nin çevresindeki namaz saflarında


dev 1 ve 0 lar

84
Erdem Çetinkaya

Kabe etrafında saf tutmuş insanlar tüm dünyada farkında olmadan


dev bir sıfırın parçası olurlar. Namaz insanın her haliyle 1 benlikten, 0
şeklindeki yokluğa olan yolculuğudur. Ayakta ki insan da 1 benlikten
secde halinde şeklen girilen 0'ın maneviyatına ulaşmaya çalışır. Ve lisanı
hal ile der ki; ben yokum, yalnız bir olan sensin. Benliğim ve istekleri
yoktur. Yalnız sen, sen varsın ve senin isteğin artık benim isteğimdir.

Kainattaki her iş ve oluş Allah'ın istek ve takdiri olduğu için kul bu hali
her şeyiyle teslim olmuştur ve kendisine emredileni yapmakta tereddüt
etmez.

Bu haliyle kişi Leyla'nın varlığında kendi varlığını yok etmiş Mecnun


gibi, O'nun yanında ben demeye mecal bulamaz. O bir şey emredince,
benim isteğim seninkinden öndedir diyemez. Her arzusu ilahın, öz
benliğin mutlak itaat ettiği emirlerdir.

85
Kutsal Gizemler

İnsan namaza ayakta yani elif şeklinde başlar. Arapçada elif aynı
zamanda 1 sayısını temsil eder. Kişi namaza 1 şeklinde yani bir benliği
olduğu iddiası ile başlamaktadır. Sonsuz arzuları ve kısıtlı algısı nedeniyle
kendisini Yaratıcı'dan gelmeyen ve ondan başka bir benliğe sahip ayrı bir
varlık zanneder. Bu zannı nedeniyle Rabbine sen diye hitap eder. Onu
uzaklarda bir yerden kendini gözlüyor zanneder.
Halbuki Allah; "Allah doğunun da batınında Rabbidir. Öyleyse
istediğiniz yöne yönelin. .. Ayetinde belirtildiği gibi yada;
Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yüzü oradadır, ayetinde olduğu gibi,
istisnasız her varlık Allah'ın bir yansımasıdır. Çünkü her varlık Allah'ın
yüzünün, duygularının düşüncesinin bir ifadesi sonucu oluşmuştur ve o
şekilde hareket eder. İnsanoğlu bunun idrakine vararak baktığı her yerde
kendi içi de dahil.. Rabbini görebilmesi için öncelikle kendisini "var gibi"
yada "ayrı bir varlık gibi" görmekten kurtulması ve gerçeği en derinden
hissetmesi gerekmektedir.
Nereye dönersek, bakarsak Rabbimiz orada ise, haydi durma kalbine
bak, öz benliğinin en derinine... İnsanın Rabbini en güzel görebileceği
yer kendi kalbidir. Ona dokunacak kadar yakın olmaktan çok daha ötedir
bu. Benliğini yok ederek aşktan ölecek noktaya geldiğinde insan aşık
olduğuna dönüşmüştür ruhen. Mecnunun "Ben artık Leyla'yım" dediği
gibi.. Yada yıllardır kör olan birinin güneşi görüp, güneşin içine girdi
zannetmesi gibi…
Bu durumda kişi Allah'ın zatına ulaştırılmış olur. Aslında zatında
olanı, her yerde olanın her daim yanında ve iç içe olduğunu görür. Bu
basit bir biliş değil, keskin bir görüş ve insanı uyutmayan, içinde yangınlar
çıkaran bir hissediştir. Ta ki yok olana kadar... Görüşte derinleşmede bir
sınır yoktur…

86
Erdem Çetinkaya

Aşık sevdiğinin kapısını çalar, içerdeki ses "kim o!" der. Aşık: "BEN"
der. İçerdeki ses:'' aşkta BEN yok'' der. Yıllar geçer sonra aşık yine aynı
kapıyı çalar içerideki yine "kim o!" der. Bu sefer aşık "SEN" der ve kapı
sonuna kadar açılır… Çünkü sevgilinin yanında ikinci bir ben'e yer yoktur.
İki benliğin olduğu bir kalpte aşk olmaz, birleşmişlik olmaz.

Benliğin yok olması demek "öylece durup hiçbir şey yapmamak, hiçbir
şey istememek değildir". Kara sevdaya düşen, Aşktan ölen olan bitmiştir
fakat, sevgilinin benliğinde bitmiştir… Artık istekleri onun istekleri olur,
düşünceleri onun düşünceleri… Kişi ben şöyle giyineyim bugün diyemez;
sevgili olan "O", nasıl istiyorsa benim isteğim odur. O bugün ne yapmamı
istiyorsa benim isteğim o'dur der.

Aşık olmak kişinin elinde değildir, o kalbi saf tertemiz ve mütevazi


olanlara verilmiş ilahi bir armağandır. Aşık olmaya verilmiş bir izin vardır.

Haydi "sanki aşıkmışçasına günde 5 kez sevgilinin evinde o'nu gözleyin,


haydi onun çağırmasını bekleyerek evinin önünde dolaşın, davet gelince
en güzel elbiselerle içeri girin, hadi günde en az 5 kez ona olan övgünüzü
ve hayranlığınızı göklere haykırın ezanlarla… haydi aşıkmışçasına her
karşılaştığınıza ondan bahsedin ve merhaba yerine onun adını söyleyin..
"selam, selam seninle olsun" deyin.

Aşık olmak kendisine nasip edilene kadar en sevdiğimiz


dünyalıklarımızı armağan ederek, kendinizi küçülterek herkesin ortasında
O'na secde ederek hatta sokak ortasında ezan okunur okunmaz".. İnsanlar
delirmiş bu aşktan…. diyerek ayıplayınca kadar..

Allah Rasülü (s.a.v), ümmetinin zikir delisi olmasını istiyor ve şöyle


emrediyor:

“Yüce Allah’ı o kadar çok zikredin ki, insanlar size deli desinler.”
(Ahmed, Müsned, Müsned, III, 68; Hakim, Müstedrek, I, 499; İbnu
Hıbban, Sahih, No:817, Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, X, 75)Kişi aklıyla
aşka asıl layık olanı görürse, yani aşık olduğumuz ve olacağımız her şeyi
yaratanı, aşkın asıl sahibini görürse ve ona yönelirse kendisine gerçek
aşk verilir. Sadece sabırlı olmak… O duyguyu gerçekten yaşayana kadar
taklit etmek lazım ve emredileni yerine getirmek. Sevgiliden gelen Kuran
mektubunun her satırını ezberleyecek kadar çok okumak, tüm aklımız ve

87
Kutsal Gizemler

kalbimiz anlamak için tükeninceye kadar özümsemek, onu her duyuşunda


ya gözleri dolmak yada yüzünde güller açmak arasında gelip gitmek.. İşte
aşk bu demek.

Bir ben'i olan emir kabul etmez. Çünkü kendi benliğinin emirleri vardır
zaten bedeni üstünde. Bir benlik üzerinde iki ayrı efendinin emirleri birden
işleyemez. Aslında kendi benliğine esirdir o gerçekte. Ne zaman, "artık ben
yokum, ben bir hiçim, sen sadece varsın benliğimin ve her şeyimin sahibi
efendisi sen ne dersen o olacak, benim konuşursa onu dinlemeyeceğim ve
onu yok sayacağım, onunla savaşıp öldüreceğim verdiğin güçle" derse.. Bu
durumda öteki benliğini Rab o kulun elleri ile öldürür kıskanarak. Kim
benliğini öldürürse Allah için; Allah da ona kendi zatını sunar.

Kuran'da meleklere Hz Adem'e secde etmelerinin emredildiği


bildirilmiştir. Bu pek çok kişinin aklına melekler Allah dururken neden
Hz Adem'e secde etti? Bu durumu kabullenemeyen şeytana Allah neden
kızdı gibi sorular gelmektedir.

Secde etmek bir başka varlığın Yaratıcı olduğunu kabul etmek manasına
gelmemektedir. Secde aşırı eğilmek olup, karşıdakinin kendinden çok
üstün oluşunu kabul etmek demektir. Allah CC. İblisin içindeki kibri ve
küfrü ortaya çıkarmak için meleklerden ( iblis meleklerin içinde idi bazı
rivayetlere göre meleklerin hocası idi ). Adem As.'a secde etmesini istedi.
O Hz Adem'i Yaratıcı olarak görmediği için değil onu kendinden aşağı
gördüğü için secde etmedi. Zaten ayette anlatıldığı gibi iblis secde emrine
uymama nedeni olarak, "O Yaratıcı değil ki" dememiş bunun yerine "ben
ondan üstünüm, o çamurdan yaratıldı, ben ise ateşten" demiştir. Yani
secde etmek şeytanında ifade ettiği gibi ilahlık belirtisi değil üstünlüğün
kabulüdür. Bu nedenle Yusuf suresinde Yusuf'un anne ve babasının
kardeşleri ile birlikte Hz Yusuf'a rüyasında secde ettiğini ve surenin
sonunda Yusuf'un üstünlüğünü görerek gerçek hayatta da secde ettiklerini
rüyanın gerçekleştiğini ifade eder. Yani kendisine secde edilen tek varlık
Hz Adem değildir. Bir peygamber olan Yakup As. da Kuran'daki ifadeye
göre Hz Yusuf'a secde etmiştir.

"Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu succeda, "(YÛSUF suresi
100. ayet) Çünkü Kuran'daki tanımlardan anlaşıldığı üzere secde sadece
üstünlüğün kabul edilmesinin lisanı hal ile ifadesidir. Secdenin Allah'a
mahsus olduğu bizim saygımızdan doğan gelenekçi bir tanımlamadır.

88
Erdem Çetinkaya

Meallerin çoğunda buradaki secde kelimesi geçmez. İnsanların yanlış


yorumlayacağından korkularak genellikle kendi anladıkları şekilde
yazmışlardır.

Aynı durum diğer canlılarda görülür. Kimi zamanlarda hayvanlar


birbirlerinin alanlarına girip işgalci durumunda kaldıklarına karşısındakini
kendinden üstün ve güçlü görmüşse eğilirler. Hatta bu hareket bazı hayvan
türlerinde öyle belirgindir ki onların secde ettiklerini rahatça söyleyebiliriz.
Secde bu nedenle insanın ve tüm canlıların doğasına kazınmış bir üstünlük
kabul etme ve sığınma halidir. Bir şeyden sığınan yada korunan insan da
korktuğu şeyi görmese bile secde haline girer ve elleriyle başını veya
yüzünü kapatır. İslam insanın fıtrat dinidir ve Allah katındaki tek dindir.
Yalnızca Allah'ı özgü olan şeylerden en önemlisi Kuran'ın fihristi ve özü
olan Fatiha suresinde ki açıklanmıştır.

"Yalnız senden yardım dileriz ve yalnız sana ibadet ederiz" ayetinde


görüldüğü gibi yalnız Allah'tan istemek gerekir. Peki bir başkasından
hiçbir şey istemeyecek miyiz? Mesela arkadaşım Ahmet bana şu konuda
yardım et gibi… Elbette isteyeceğiz, Allah resulu de istedi. Fakat istermiş
gibi görünürken hakikatte Allah'tan istediğimizin bilincinde olmalıyız.

"Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yüzü oradadır" ayeti gereği;


konuşan ve hareket eden tüm alemin Allah Cc tecellisi ve bizimle iletişime
geçtiği yüzü olduğunun bilincinde olmalıyız. Birinden bir şey isterken
hakikatte ondan değil Allah CC. Dan istediğimizi bilmeli ve yalnızca
O'nun kaderinin takdirinin vuku bulacağını bilmek lazımdır.

Tüm alem bir perde Vechullah ışığının üzerine düştüğü ve


Kelamullah rüzgarı onu sallamakta.

Evden çıkmadan önce "Allah'ım helal hayırlı rızık ver" diye


dua etmeliyiz, sonra bir hamal isek yük sahibinin yanına yaklaşıp
kalbimizle "Rabbim vereceğin rızka bu adamı vesile kıl, bana onun
elinle ver" diyebiliriz. Sonra o yük sahibine deriz ki "yüklerini şu ücrete
taşıyabilirim, kabul edersen yükünü alayım" diyebiliriz. Bu durumdan
adamdan yüklerini bize vermesini ve para vermesini istemiş oluyoruz.
Fakat verenin Allah olduğunu bilerek, onu sadece bir resim gibi görerek…
Sonuçta olan şeyi de Allah'ın takdiri bilip razı olarak. İşte böyle isteyen
Allah'tan istemiştir. Eşhedü en la ilahe illalah daki ifadeyle, şahidim,

89
Kutsal Gizemler

görüyorum Allah'tan başka ilah yok" diyen kişinin bizzat her yerde Allah'ı
görme hali gibi konuştuğunun kim olduğunu bilir hale gelir insan.

Yalnız Allah'a ibadet etmek ise şu şekilde anlaşılabilir; İbadet'in manası


hakikatte Allah için yapılan, Allah'a yönelmiş her türlü çabadır. Dua,
Kabe'ye bakmak, iyi düşünmek, araştırma yapmak dahi Allah'ın rızasına
ulaşmak, onun yolunda olmak adına yapılıyorsa ibadettir. Hatta "günaha
bulaşırım diye "evde yatıp uyuyan" davete gitmeyen kişinin uyuması dahi
ibadettir. Alim düşünerek uykuya dalsa uykusu da ibadettir. Yalnız Allah
için yapılan ve içine bir başkası kesinlikle dahil edilmeyen ibadetler kabul
edilen ibadetlerdir. Yani birinin yükünü taşısak ve içimizden şunu geçirsek
"hem sevap olur Allah sever, hem de ilerde bu kadıncağızı bir yerde
görürüm hakkımda iyi konuşur yada küçükte olsa bir iyilikte bulunur"
ikili bir niyet girdiği için araya bundan sevap gelmez ve kabul olmaz.
İbadet yalnız ve yalnız Allah için yapılan işlerdir. O nedenle niyetlenince
bir iyiliğe yada bir işe önce beynimizi aklımızı şirkten temizlememiz
gerekmektedir. Bu da en güzel besmele hatta Fatiha okuyarak işe başlama
ile olur. Elbette manasını tefekkür ederek. İşi yalnız Allah halis kılıp iyice
temizlenerek başlamak gerekir.

Sonuç olarak meleklerin Adem'e yaptığı secde Allah'ın emrine


anlamasalar bile itaat olduğu için, hakikatte Allah için yapılan bir ibadettir
ve Adem'in üstünlüğünün lisan-ı hal ile kabulüdür. Çünkü kalplerinde
ne melekler ne de iblis insanın üstün bir varlık olabileceğine ihtimal
vermiyordu. İblis bu iddiasını öteye götürüp insanı yoldan çıkarıp iddiasını
ispatlamak için Allah'tan kıyamete kadar izin istemiştir. Bu durum Allah
Cc. Daha çok gazaba getirmiş ve şeytana tabi olan, onu yardımcı tutan her
insanı şeytanıyla birlikte cehenneme dolduracağını söylemiştir.

ALTIN HAT MUCİZESİ

Dünya uzaydan bakıldığında yörüngesine göre 23 derece eğik


görünmektedir. Eğer dünyanın yörüngesine dik bir çizgi Mekke şehrinden
Makam'ı İbrahim gösterdiği yöne yani kuzeye doğru yükseltilirse şaşırtıcı
şekilde Mekke, Kudüs ve İstanbul'un aynı düz çizgi üzerinde yer aldığı
görülecektir.

90
Erdem Çetinkaya

Yaklaşık , Mekke'den Kudüs'e 1200 km, Kudüs'ten de İstanbul'a 1200


km'lik birbirine eşit mesafe vardır. Bu ibretli oran tarihte de kendini
gösterir. Kudüs yaklaşık 1200 yıl kadar Müslümanların elindeydi, İstanbul
da yaklaşık 600 yıl kadar Müslümanların kontrolündedir. Yani 1/2 lik oran
aradaki mesafelerde olduğu gibi tarihsel süreçte de kendini göstermektedir.

Peki Altın Hat ismi verilen , dünya yörüngesine dik çizilmiş bu


gizemli çizgi neden İstanbul'u işaret etmektedir. Şüphesiz İstanbul önce
Hıristiyanlığın yönetim merkezi sonra da Müslümanlar tarafından fethi ile
birlikte İslam'ın yönetim merkezi ve başşehri olmuştur. Hadislerde övgüye
mazhar olmuş bu şehir, hilafetin simgesi sayılan Kutsal Emanetlere de ev
sahipliği yapmaktadır.

Kuran'da övülen ve önem atfedilerek bahsedilen şehirlerden Mekke


şehirlerin anası, Kudüs mübarek ve bereketli yer olarak bildirilmiştir.
İstanbul'a ise bir işaret olabilir. Şöyle ki; Musa As. ile Hızır As. Allah
tarafından buluşmak üzere iki denizin birleştiği yere gönderilir. Musa
As.'a bu yolculuğunda hem kitap ehlinin hem İslam alimlerinin ittifakı
ile Yuşa As. eşlik etmiştir. Musa As. ın yaşadığı yere yaklaşık 1 sene
uzaklıkta iki boğaz ( denizlerin birleştiği yer ) vardır. Biri Süveyş Boğazı,
öteki İstanbul Boğazı. Peki hangisinde buluştular? Yuşa tepesi ve kabri
olarak bilinen İstanbul Beykoz'da bulunan bu mezar Yuşa As. ın büyük
ihtimalle bu bölgede gömülmeyi vasiyet ettiğini akla getiriyor. Çünkü
mısır dolaylarında benzeri bir kabir yok. Bu bölgede çok eski çağlardan

91
Kutsal Gizemler

beri önemli manastır, tapınak ve mescitlerin yapılmış olması ve kabri


çevrelemeleri ihtimalleri kuvvetlendiriyor. Bu durumda İstanbul'un
Kuran'da ilmin toplanma ve buluşma mekanı olarak seçilmesi ve tüm tarih
boyunca bu hakikate uygun, Dünya'nın en gözde şehri olarak yaşaması
son derece hikmetlidir.

İstanbul son 2000 yıldır Kutsal kitabı kanun edinerek yaşayan teokratik
kökene sahip devletlerin başşehri ve dinlerinin en güçlü kalesi olmuştur.
Mekke ve Kudüs dinsel merkezler, İstanbul ise onları koruyup siyasi
manada yöneten bir beyin konumunda yer almıştır.

Fakat İstanbul asıl gizemini Altın Çağ'la olan ilişkisinde saklamaktadır.

ALTIN SİLUETİN MERKEZLERİ VE SECDESİ

Altın Hat üstündeki bölgeleri bir araya getirdiğimizde sanki bölgenin


gizemli ruhunu yansıtan ibadet halinde bir insan silueti ile karşılaşırız.
Bu şekil dişil bir görünümü olan, dizleri üzerine çökmüş, elleri göğsü
üzerinde boynu bükük namaz kılan, İnce ve Sivri topuklu ayakkabı giyen,
bol elbiseli bir insanı çağrıştırır. Onu hayal ürünü bir coğrafi benzetme
olmaktan çıkaran pek çok gizeme sahiptir.

Bu siluetin bedeninde Altın Hat merkezleri olan şehirler tarihsel


sürecin kendilerine verdiği role uygun olarak yer almışlardır. Mekke
şehirlerin anası olarak ilahi yaratış ve doğum merkezinde, Kudüs vahyin
ve ilhamın indiği kalp merkezinde, İstanbul ve Anadolu ise beyin ve
yönetim merkezinde yer alması tarihe bakıldığında son derece anlamlıdır.

92
Erdem Çetinkaya

Diğer bir gizem ise siluetin tavrında ve hareketlerindedir. Kıtaların


ve fay hatlarının sürüklenmesinden kaynaklanan bu hareket şekilde
görüldüğü gibi secdeye doğru giden ve gittikçe başını eğen bir insanı ifade
etmektedir. Mısır ise bir secde taşı olarak gittikçe kuzeye yani başa doğru
yaklaşmakta ve sanki zaman bu başı secdeye hazırlamaktadır.

Ayrıca Dünya'nın 23 derecelik eğimi ile uzaydan görünüş baz


alındığında Mekke'nin Ekvatora olan uzaklığı ile İstanbul'un Mekke'ye
uzaklığı birbirine eşit olacaktır.

Dünya'nın ruhunu temsil eden parçalanmış bu coğrafya altın çağda


birleşerek dirilecek ve eski gücüne kavuşacaktır.

93
Kutsal Gizemler

YARATICI'NIN KAYIP İSMİ

Tevrat, Yahudilere yani İsrail oğullarına indikten sonra Yahudilerin


azgınlıklarından ötürü Allah Tevrat'ı onların kalbinden ve aklından sildi.
Bunun ardından Üzeyir As. Onlara unutulan Tevrat'ı tekrar öğretti ve aslının
bulunmasını sağladı. Ancak Yahudiler bundan sonra yeninden günaha
düşünce Tevrat doğal olarak yeniden kaybedildi ve orijinali günümüzde
hala bulunamamaktadır. Orijinal Tevrat'ın içinde saklı bulunduğu kutsal
ahit sandığı hala dünyanın en gizemli kayıp hazinelerinden birisidir.

İbranicede Arapça gibi harekelerle yazılan bir alfabe olduğundan


ötürü, Tevrat yok olduktan sonra insanların aklında kalan ve belki de kimi
zaman dini ilahiler ve kurtuluş efsaneleri destanları ile birbirine girmiş
ayetler sentezlenerek yeni bir kitap derlendi ve buna eski ahit yani Tevrat
dendi. Fakat kelimelerin harekeleri bilinmediğinden sağa sola kaydedilmiş
pek çok Tevrat yazısı yada şiirlerde ki pek çok kelime belki de olduğundan
farklı olarak okunuyordu ve yanlış aktarılıyordu.

Bununda ötesinde Tevrat'ta ki bir ayet Tevrat'ın en önemli kelimesini


yani Yehova ( Yaratıcının öz ismi ) kelimesinin açıkça yazılmasını yada
okunmasını engelliyordu. Hz Musa'ya inen on emirden birisi "Yaratıcı'nın
ismini boş yere anmayacaksın" idi. Bu nedenle bu kelime yazılırken
dahi aslı unutulmayacak şekilde fakat değişik bir halde yazılırdı. Kimi
araştırmacılara göre bu kelime tersten yazılıyordu kimine göre de

94
Erdem Çetinkaya

harflerin yeri değişiyordu. Ancak Yaratıcı'nın İsrailoğullarına öğrettiği bu


ismi günümüzde kimse tarafından kesin olarak bilinmemekte, bu durum
Yahudiler tarafından da itiraf edilmektedir.

Ye he ve

95
Kutsal Gizemler

YOD HE VAV ( YO HO VA ) VEYA ( YAHVE )

Yahudiler değişik şekillerde bu ismi telaffuz ederler. Yehova, Yahve,


yada yahveh olarak kelimeyi seslendirmeye çalışırlar ancak kesin şeklini
bilen yoktur.

İslam dininde İbranicenin kardeş dili olan ve aynı aileye mensup Arap

96
Erdem Çetinkaya

dilinde Yaratıcıya seslenirken bu deyişe çok benzer bir deyiş süregelmiş


ve Kuran tarafından bu korunmuştur.

Ya he ve vav kelimeleri Arapça da yan yana geldiğinde Ya, huuuu


olarak okunabilir. ( vav he yi uzatır ) , ilginçtir ki ya ve he harfi yan yana
gelince he harfi hüve olarak isimlendirildiği için ( double-v harfi gibi özel
isimle )yine aynı kapıya çıkar.

BU seslenişi hemen herkes bilir. Huuuu ile Allah ismi zikri çekilir.
Yaratıcının en öz ismi olarak Allah kelimesinin de son hecesi olarak
kullanılmaktadır. Arapçada hu aynı zamanda bir kelimedir ve O manasına
gelir. Kuran da Allah'ı temsil edecek şekilde çok sık kullanılmıştır. Harf
tek başına okurken Huve şeklinde ifade edilir. Yani he sesi ile seslendirilen
huve harfinin Allah ın eski çağlardan beri öğretile gelen ismi olduğu
söylenebilir. " Tevrat'ta ben benim diye kendini tarif eden Yaratıcı ya
insanların "O " manasına gelen " ya hu" yada "yahuve" olarak hitap etmesi
de akla yakındır.

Ayrıca Kuran da tüm canlıları zikir çektiği de söylenir. Nefesimizi


dinlediğimiz zaman he sesini rahatlıkla duyabilirsiniz. Zevk acı heyecan
ve yoğun enerji halinde bu ses daha kuvvetli şekilde çıkmaktadır. Nefsini
bilen Rabbini bilir hadisi şerifini tahlil edersek şunu görürüz. Nefs
kelimesi Arapçada aynı zamanda nefes anlamına da gelmektedir. Yani
nefesin sesindeki h harfi Allah'ın zikrini temsil eder. Nefesin manasına ve
ruhuna erişebilen ise Rabbin kendisine üflemiş olduğu ilahi nefesin sırrına
erişir. Ben demekten kurtulur ve geriye yalnız O kalır. Yani huuu….

Nefesine konsantre olmak, aslında nefsine odaklanmak ile aynı


manaya gelir. Tüm düşünceler durdurulup yalnız nefesimiz kalırsa ilahi
sır açığa çıkar ve insana yaratıcıdan üflenen nefeste hem onun sesi hem de
manasının saklı olduğu özbenliğimizde görülür olur.

Bu nedenle Yahudilerin benzer dili konuştukları aynı ses ve alfabeye


sahip oldukları Arap kardeşleri gibi Yaratıcıya seslenirken Yaa huu.. Yada
yazılışı yaa huve şeklinde seslenmeleri akla son derece yakındır.

Eğer sondaki vav uzatma harfi olarak kullanılmışsa zaten herhangi bir
sese sahip değildir sadece kendinden önce gelen harfi uzun okutur. Bu
durumda yahuve harflerinin yahuuu olarak okunması gerekmektedir.

97
Kutsal Gizemler

Allah'ın Davut As. Verdiği peygamberlik simgesi nasıl altın orana


göre dizayn edilmişse Yahudilere öğrettiği isminin de buna eş olması
harikulade bir özelliktir. Şimdi yahuve kelimesinin alfabe değerlerini
yazalım.

Bu kelimeyi oluşturan İbranicede ki harfler;

YOD HE VAV

10 8 6

0,618 Altın Oran Sayısı ( a / b = 1,618 b / a = 0,618 dir. Her ikisi de altın
oranı temsil eder ve bu oranlar birbirine eşittir. )

Görüldüğü gibi Yahuve kelimesini oluşturan harflerin alfabe sırasına


göre değerleri altın oranın rakamlarının yer değiştirilmiş halidir.

Yahudiler Yaratıcı'nın ismini gereksiz yere anmanın yasak olduğunu


Tevrat'ta ki on emirden biri saydıklarından bu kelimenin boş yere
anılmasını ve yanlışlıkla bir yazıda okunmasını dahi engellemek için
alfabede okunuşu biraz daha farklı olan 5. sırada ki he harfini kullanmıştır.
Halbuki 8. sırada birazdan gırtlaktan ve hırıltılı olan he gerçek yazılışıdır.
Çok ilginçtir ki bu iki harf yer değiştirdiğinde kelimenin sessel yapısı
önemli ölçüde değişmemekte, Altın oran ortaya çıkmakta ve boş yere
yazılıp söylenmekten kurtulmaktadır. Latin alfabesinde de 8. harf h ye
denk gelir. Çünkü birbirlerinin türevleridir.

Ya huu derken bu durumda h sesi dışarıdan güçlü şekilde duyulacak


bir sesle gırtlak hafif sıkıştırılmış bir şekilde söylendiğinde ortaya çıkar.
Türkçede veya İngilizcede bu sese sahip bir harf veya kelime yoktur. Sesli
, toplu zikir çeken tarikatların ritüellerinde bu ses olması gerekene yakın
bir şekilde duyulmaktadır.

ALTIN ORAN VE ALTIN ÇAĞ

Kutsal Gizemler Serisi ile Altın Oran ve Altın Çağın başlangıcı


arasında bir ilişki var mı?

Tüm kültürlerde ve dinlerde müjdelenen barış, sevgi ve inanç çağı


için neden Işık çağı, elmas çağ yada bilgi çağı değil de "Altın Çağ"
ismi verildiğini biliyor muydunuz?

98
Erdem Çetinkaya

Belgeseldeki önemli konulardan Altın Oran Sayılarının Mesajı,


Dünyanın Altın noktası, Altın hat mucizesi, Altın siluet gibi mucizelerin
tamamı da altın oranla ilgili bağıntısı nedeniyle "Altın" ismini almıştır.
Bu mucizelerin keşfi ve dünyaya açıklanıp yayılması ile başlayan süreç pek
çok gelişmenin art arda yaşanarak yine "altın" ismiyle anılan bambaşka
bir çağın başlamasına neden olabilir.

Çağların değişimi olarak öngörülen 2012 yılı ile serinin tümünün tüm
dünyada sıra dışı bir teknikle gösterilerek hemen hemen tüm insanlığa
tüm dillerde ulaştırılacak olması ve bir dizi gizemli gelişme ile birlikte
bu çağın başlamasında ilk adım olacağı ve şiddetli bir tesir uyandıracağı
beklenmektedir.

21. 12. 2012 olarak Maya takvimine kazınan, çağların bitip bambaşka
bir döneme girileceğini ifade eden bu tarih aslında astronomik verilere
göre değil astrolojiye göre yazılmıştı. Yani Mayalara göre bu Ruhani bir
değişime işaret ediyordu.

Bu yorumu doğrularcasına Nasa'dan 2012 nin astronomik açıdan yada


gezegenlerin aynı hizaya dizilmesi Manyetik kutupların yer değiştirmesi
gibi nedenlerin hiç biri açısından özel bir yıl olmadığını ve bu yılda önemli
bir olay beklemediklerini açıkladı. Beklenen değişim sosyal ve Ruhani
yaşam üzerinde görünüyordu.

Antik Yunan kültüründen, kutsal kitaplara ve İslam kültüründen


doğu dinlerine kadar her kültürde güçlü şekilde anılan ve haber verilen
bu Çağın sırları hakkında biraz araştırma yaptık.

21, 12 simetriyi ifade ediyor aynı zamanda. Ve tarihin geri kalanını


oluşturan rakamlar yine 1 ve 2 den oluşmuşlar.

21.02 2012 simetrik tarihlerden biridir ve nadiren yakalanabilir. 2102 /


2012 in simetrisidir. 20.12. 2012 ise 2012 / 2012 yan yana geldiği için ikizli
bir tarihtir. Ve bu ikizli tarihin gece yarısı 21 aralığa yani beklenen güne
geçiş yapılacaktır.

21.12.2012 de ki tüm Rakamlar altın oranı sağlayan Fibonacci


dizisindeki ilk 4 rakamı temsil ediyor.

99
Kutsal Gizemler

Matematikte küçük sayıların birbirine bölümünde altın oranı tam


olarak elde etmek imkansız fakat yine de 21in ve 20 nin 12 ye oranı altın
orana son derece yakın.

2012, kendisini oluşturan 20 12 20 ve / 12 = 1.666 ... ile iki ilahi mühür


olan simetri ve altın oranın üzerine kazındığı bu tarihin islami açıdan da
içerdiği pek çok gizem var.

100
KUTSAL GİZEMLER VE
BİLİMSEL KANITLARI
Erdem Çetinkaya

Giriş

Bilim de din de Allah'ındır. Aynı elden çıkmış iki bilgi bütünü asla
birbirine çelişmez. Fakat din doğrudan Allah'ın hazır olarak sunduğu
hakikat, bilim ise zamanla insanların keşif ve araştırmaları ile hatalarını
düzelte düzelte geliştiği için birbirleri arasında zaman zaman farklılık var
gibi görünebilir. Hakikatte ise bilim dinin yani Kuran'ın seviyesine ve
birikimine ulaşamadığı için bazı kısımlarını iyi anlayamayabilir. Örneğin
Kuran' da yazan dağların sürüklenmesi ve kazık köklerinin varlığı
bundan 100 yıl önceki bilime göre yanlış bir bilgi olarak algılanırken,
günümüzde bilimin gelişmesi ile Kuranda ki bu hayret verici şaşırtıcı
bilgiler ispatlanmış hale gelmiştir. Bilim ve analiz yöntemleri geliştikçe
Kuran'ı ispatlamaya doğru yol alıyor ve her adımda ondan özür dilemek
zorunda kalıyor.

Big bang teorisi eskiden saçma bulunurken, günümüzde ispatlanmış


bir kanun haline gelmiştir. Kuran'ı Kerim'de Kainatın yoktan ve büyük bir
güçle genişletilerek var edildiği anlatılmaktadır.

103
Erdem Çetinkaya

Dağların Sırları
"O Rab ki, yeri sizin için döşek yaptı." (Bakara Suresi 22)

Tüm canlıları sıcak magma tabakası yani 4000 derece sıcaklığındaki


lavlara karşı koruyarak, yaşama izin veren ve Kabuk ve Dış Manto tabakası
olarak adlandırılan bu yapıları anlatan "döşek" tabiri ne kadar da uygun ve
açıklayıcıdır. Kızgın bir top gibi olan dünyamız çevresine ancak yumurta
kabuğu kalınlığında soğutularak döşenmiş yer kabuğu döşeği ile güven
içinde yaşatılmaktadır.

Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe
Suresi, 6-7)

‫ﺍَ ْﻭﺗَﺎﺩًﺍ‬
evtada kelimesi kazıklar kelimesinin Arapçadaki çoğuludur. Kuran da
kazıklı Firavun olarak da birkaç kez tekrar etmiş bir kelimedir. Dağlar için
açıkça bu kelimenin kullanılması dağların görünmeyen ve kazık görevi
köklerini ortaya çıkarmada muhteşem bir görüş gücünü ifade eder.

"The Earth" (Yeryüzü) Kitabının yazarı Frank Press, Bilimler


Akademisi başkanıdır ve Amerika'nın eski başkanlarından Jimmy
Carter'ın bilimsel konulardaki danışmanıdır. O, dağları, kökünün çoğu
toprağın derinliklerinde olan çiviye (wedge like shape) benzetir. Dr. Press
dağların fonksiyonlarını uzun uzadıya anlatır ve onların yerkabuğunu
stabilize etmekteki önemli rollerine dikkat çeker. Bu bilgi Kuran'ın 14 asır
önce verdiği bilgilerle tamamen aynıdır.

Dağların yerkabuğunun genel dengesini sağlamadaki etkisi izoztesi


(isostasi) diye tanımlanır

(Lokman Suresi, 10)

O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın


diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz
gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik.

Halakas semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fîl ardı revâsiye


en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh(dâbbetin), ve enzelnâ
mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).

105
Kutsal Gizemler

1.halaka: yarattı, halketti 2.es semâvâti: semalar, gökler 3.bi gayri:


olmadan, olmaksızın 4.amedin: direkler 5.terevne-hâ: onu görüyorsunuz
6.ve elkâ: ve attı, yerleştirdi, oluşturdu 7.fî el ardı: arzda, yeryüzünde
8.revâsiye: yüksek dağlar 9.en temîde: sarsar diye (sarsmasın diye) 10.bi-
kum: sizin için 11.ve besse: ve yaydı 12.fî-hâ: orada 13.min: den, dan
14.kulli: her, hepsi 15.dâbbetin: yürüyen hayvan 16.ve enzelnâ: ve biz
indirdik 17.min es semâi: semadan, göklerden 18.mâen: su 19.fe: böylece
20.enbetnâ: nebat (bitki) yetiştirdik 21.fî-hâ: orada 22.min: den, dan
23.kulli: her, hepsi 24.zevcin: eş, çift 25.kerîmin: kerim, güzel, çok,
ikram edilen

Arapçada dağ kelimesi cebel'dir. Bazı meallerde revasiye kelimesi


sabitlenmiş dağlar olarak çevrilir. Halbuki bu kelimenin manası Arapça
sözlüklerde yüksek dağlar olarak gösterilir. ( Bkz. Dağarcık yayınları
Türkçe Arapça Sözlük Sayfa 277 )" Sarsmaması" dendiği için döşeğin
üzerine kazık gibi çakılmış dağların sabitleyici ve sarsıntı azaltıcı
özelliğine dikkat çekilmesi için sabit ifadesi eklenmiş olabilir. Kelimenin
kökü köklü, sağlam, sabit olması bu cümleyi "yeryüzüne sarsmasın diye
sabitleyiciler yerleştirdik" şeklinde çevrilmesine de neden olabilir. Ancak
Arap halkı arasında bu kelime için geçmişte kullanılan tanımlama "ulu,
yüksek dağlar manasındadır". A.F. Yavuz, H.B. Çantay , Y.N. Öztürk ,
Diyanet Vakfı , Elmalılı S2 , S. Ateş gibi ünlü mealcilerin tamamı bu
kelimeyi ulu dağlar yada ağır baskılar, sabitleyiciler olarak çevirmişlerdir.

Dağlar için sarsıntı önleyici ve adeta döşeğe çakılmış kazık gibi yapılan
bu tarifler bilimsel verilerle birebir uyuşur.

Kısa bir süre önceye kadar dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde


kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları yakın
geçmişte dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı
verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10–15 katı kadar yerin
altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir
kazığın döşeği sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin
zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın
125 km'den fazla kökü vardır.. Üzerinde durduğumuz ince ve yumuşak
yerkabuğu hızla dönen sıvı haldeki bir ateş topunun üzerine yaşama
elverişli bir şekilde döşenmiştir.

106
Erdem Çetinkaya

Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek


olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi
olmasaydı, hareket halinde olacaklardı. Böyle bir durumda yeryüzü
üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir,
hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; yani
Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi. Dağlar tıpkı çiviler gibi
dizayn edilerek, yeryüzündeki hareketliliği ve depremleri büyük ölçüde
engellerler. Bu durumda yeryüzünü döşek, dağları sarsıntı önleyen bir
kazık ifadeleri şaşırtıcı derecede dosdoğru ve 1400 yıl önce bilinmesi
kesinlikle imkansızdı.

Ayrıca Bilim günümüzde kıtaların hareket ettiğini ispatlamıştır. Yani


binlerce dağdan oluşmuş dev kütleler magma tabakası üzerinde binlerce
yılda bir kaç metrede olsa hareket etmektedirler. Kıtaların bundan yüzlerce
milyon yıl önceki şekli çok daha farklıydı. Görüntülerde yüzlerce dağdan
oluşan dev kıtaların nasıl bulutlar gibi hareket ettiğini görüyorsunuz.
Ayrıca dağların hareketinin bulutların hareketine benzetilmesi de,
muhteşem bir benzetmedir. Dağlar gerçekten de bulutlar gibi zaman
zaman yükselişe geçer ve bazen de altındaki kara parçası ile birlikte çöker.
Böylece milyonlarca kat hızlandırılmış bir görüntüde araziyi bulutlar
gibi dalgalanarak inip çıkan yükselip coşan aynı zamanda ileriye doğru
dünyanın dönüş yönünde ekseriyetle ilerleyen bir arazi yapısı görecektik.

(Neml Suresi, 88)

Ve terel cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merres


sehâb(sehâbi), sun’allâhillezî etkane kulle şey’(şey’in), innehu habîrun
bimâ tef’alûn(tef’alûne).

Ve dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. O, bulut gibi hareket


eder. Her şeyi sağlam yapan Allah'ın yaratmasıdır. Muhakkak ki O,
yaptıklarınızdan haberdardır.

107
Kutsal Gizemler

1. ve terâ : ve görürsün
2. el cibâle : dağı
3. tahsebu-hâ : onu sanırsın
4. câmideten : cansız, hareketsiz
5. ve : ve
6. hiye :o
7. temurru : hareket eder, yürür
8. merre : hareket etti, yürüdü
9. es sehâbi : bulut
10. sun’allâhi (sun’a allâhi) : Allah’ın sanatıdır
11. ellezî : ki o
12. etkane : sağlam yaptı
13. kulle şey’in : herşey
14. inne-hu : muhakkak ki o
15. habîrun : haberdar
16. bimâ : şeylerden
17. tef’alûne : siz yapıyorsunuz

Yani Dağlar kıtalarla birlikte son derece yavaşça sürüklenmekte bir


yandan sürüklenişi yavaşlatmakta ve bulundukları çevreyi sarsıntılara
karşı büyük oranda güçlendirmektedir.

HAYVANLAR VE BİYOLOJİ

YÖNETİM DİŞİ KARINCADA

Karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: “Ey karınca
topluluğu, kendi yuvalarınıza girin… Süleyman ve ordusu farkına
varmadan sizi kırmasın! dedi” 27 Neml Suresi 18

Oxford Üniversitesi’nden Jeremy Thomas, karıncaların kraliçe


karıncadan yapacakları işlere dair sesli emir aldıklarını ispatladı ve bu
sesleri kaydetmeyi başardı. Kraliçenin sesi duyulduğunda işçi karıncaların

108
Erdem Çetinkaya

antenleri havada ve çeneleri açık, saatlerce hareketsiz ve hazırolda


beklediklerini kaydetti. Emri veren dişi bir karıncaydı yani kraliçe karınca.

Ayrıca karıncalar dünyasında dışarıda yiyecek arayan ya da savunma


görevini üstlenenler sadece kısır dişi karıncalardır. Erkekler yuvada
çiftleşmekten başka bir iş yapmazlar ve bunun ardından ölürler. Erkek
karıncalarda kanatlı olabileceği için kraliçe ile kolayca karıştırılabilirler.

Kuran-ı Kerim’in mucizesi karıncaların seslenerek haberleşmesi ve bu


haberleşmenin yine dişiler arasında olduğunu hatta emir komuta zincirinde
dişi olanın en üstte olduğunu ifade etmesidir. Ayrıca ordu üzerinden geçerse
“ezilirsiniz” yerine “sert cisimler için kullanılan “kırılmak” kelimesinin
kullanılması da çok dikkat çekicidir. Çünkü karıncaların vücutları bir
kristal yada camı andırır. Ezilmez; kırılarak ölür yada sakat kalırlar.

Karıncaların sesli haberleştikleri, dışarıda çalışıp, uyarı veya emir


verebilecek karıncanın dişi karınca olduğunu ve karıncaların ezilmeyen
fakat kırılgan bir bedene sahip olduğu asla 1400 yıl önce bilinemez yada
tahmin bile edilemezdi.

Neml /karınca

Neml suresinde geçiyor:

‫ﺎﻛ َﻨ ُﻜ ْﻢ َﻻ‬ ْ ‫ﺖ ﻧَ ْﻤ َﻠ ٌﺔ ﻳَﺎ ﺍَﻳﱡ َﻬﺎ ﺍﻟﱠﻨ ْﻤ ُﻞ‬


ْ ‫ﻞ َﻗﺎَﻟ‬ ٰ
ِ‫ﺴ‬ َ ‫ﺍﺩ ُﺧ ُﻠﻮﺍ َﻣ‬ ِ ‫َﺣ ّٰﺘﻰ ﺍِﺫَﺍ ﺍَﺗَ ْﻮﺍ َﻋﻠﻰ َﻭﺍ ِﺩ ﺍﻟﱠﻨ ْﻤ‬
‫ﻭﻥ‬َ ‫ﺸ ُﻌ ُﺮ‬ ْ َ‫ﻮﺩ ُﻩ َﻭ ُﻫ ْﻢ َﻻ ﻳ‬
ُ ‫ﺳ َﻠ ْﻴ ٰﻤ ُﻦ َﻭ ُﺟ ُﻨ‬
ُ ‫ﻳَ ْﺤ ِﻄ َﻤﱠﻨ ُﻜ ْﻢ‬
27/Neml/18

Bu âyette:

1. Karınca isim olarak müennes kullanılmış ona ait söyledi fiili


müennes gelmiş

2. Karınca (cins isim olarak) müzekker kullanılmış ve buna hitaben


yuvalarınıza giriniz emri müzekker gelmiş, ordu sizi ezip parçalamasın
cümlesinde karıncalara ait siz zamiri müzekker gelmiş.

Katâde'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: O, birgün Kûfe'ye gelmiş ve


etrafına insanlar toplanmış. Bunun üzerine o, "İstediğinizi sorun" demiş.
Ebu Hanife (r.h) de, o zaman henüz bir delikanlı olarak, onların arasında

109
Kutsal Gizemler

imiş ve "Süleyman (a.s)'ın karıncasının, erkek mi dişi mi olduğunu sorun"


demiş. İnsanlar, Katâde'ye bunu sorunca, o cevap verememiş. Ebu Hanife
(r.h), o karıncanın dişi olduğunu söylemiş. Ebu Hanife'ye "Nereden
biliyorsun?" denildiğinde, "Allah'ın kitabından... Çünkü Allah, kitabı
Kur'ân'da demiştir. Eğer o karınca erkek olsaydı, derdi" cevabını vermiştir.
Bu böyledir. Çünkü "nemle" kelimesi, müzekker ve müennesi aynı olma
bakımından, "hamâme" (güvercin), "şât" (koyun) kelimeleri gibidir.
Binâenaleyh bunlardan dişisi erkeğinden verilen sıfat ile (erkek güvercin)
ve diyerek veya gibi zamirler kullanılarak ayırt edilirler.

Ayetteki, "Yuvalarınıza girin" ifadesine gelince, bil ki, karınca akıllı


bir varlık olunca, şüphe yok ki, onlara, akıllı varlıklara hitap edildiği gibi
hitap ederek, (cemi müzekker salim siğası kullanmıştır.)

DİŞİ ÖRÜMCEĞİN EVİ

Örümcek ağını dişi örümcek örüyordu. Bu haber bilimsel keşfin


yapıldığı yıl olan 1984 yılında Alman Cosmos Dergisi Şubat sayısında
açıklandı. Çok yakın bir geçmişe kadar örümceklerin hayatı, cinsiyeti ve
sosyal yaşamlarını tetkik edebilecek mikroskoplar ve bilimsel araştırmalar
yapılamamıştı. Tahminlerin aksine erkeklere göre daha iri ve güçlü olduğu
ortaya çıkan dişi örümcek yuvasına gelen erkek örümceği birlikte olduktan
sonra öldürüp yiyordu. Pek çok mucizevi bilgiyi çağlar öncesinden haber
veren Kuran ayeti ise şöyleydi;

Allah’tan başka dostlar edinenlerin örneği, kendisine ev edinen dişi


örümceğin örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en güvensizi dişi
örümceğin evidir. bir bilselerdi! (29 Ankebut Suresi, 41)

Örümcek:

29/Ankebut/41

ِ ‫ﻞ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﻨ َﻜ ُﺒ‬ ‫ﻣ َﺜ ُﻞ ﺍﻟﱠﺬﻳﻦ ﺍِﺗﱠ َﺨ ُﺬﻭﺍ ِﻣﻦ ﺩ ِ ٰﱢ‬


‫ﻮﺕ ﺍِﺗﱠ َﺨ َﺬ ْﺕ ﺑَ ْﻴﺘًﺎ َﻭﺍِ ﱠﻥ‬ ِ ‫ﻭﻥ ﺍﷲ ﺍَ ْﻭِﻟ َﻴﺎ َء َﻛ َﻤ َﺜ‬ ُ ْ َ َ
‫ﻮﻥ‬ َ َ
َ ‫ﻮﺕ ﻟ ْﻮ ﻛﺎُﻧﻮﺍ ﻳَ ْﻌﻠ ُﻤ‬ َ ِ ‫ﺖ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﻨﻜ ُﺒ‬
َ ُ ‫ﻮﺕ َﻟ َﺒ ْﻴ‬
ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﺒ ُﻴ‬
َ ‫ﺍَ ْﻭ َﻫ‬
Bu âyette sadece örümceğin ev edindiğini belirten fiil müennes
gelmiştir.

110
Erdem Çetinkaya

Ancak burada da evi yapan örümcek dişi olduğu için müennes


kullanıldığı söylenmektedir.

( İligli prof. Un İsmi adem hocaya sorulacak. )

DİŞİ BAL ARISI ÇİÇEKLER ARASINDA

Rabbin dişi bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların


kurdukları çardaklarda kendine evler edin. — Sonra meyvelerin tümünden
ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların
karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa
vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir delil vardır.
(Nahl Suresi, 68–69)

Arapça da bir işi erkek yapıyorsa farklı dişi yapıyorsa farklı bir ek
alır fiiller. Bu şekilde o fiili hangi cinsiyete sahip bir canlı yapıyor hemen
anlaşılabilir. Kuran bizlere “ev yapma yani petek yapımı, dağlarda uçup
çiçek aramak, bal yapmak gibi tüm görevlerin dişi arıya vahyedildiğini
söylüyor. Peki erkek arılar ne yapıyor? Erkek arıların kovan içindeki tek
fonksiyonları kraliçe arıyı döllemektir. Vücut yapıları farklı işler yapmaya
izin vermez.

Arıların yaşamı ve cinsiyetleri ile ilgili bilgiler yakın bir zamana


kadar karanlıktaydı. Hatta genel inanış bal toplayan işçi arıların erkek
olduğu şeklindeydi verilen bu bilgi kendisinde hiç bir çelişki ve yanlış
bulunamayan Kuran'ın açık bir mucizesiydi..

Bal arısı :

Kur’ân’da sadece bir yerde geçmektedir.

‫ﺍﻟﺸ َﺠ ِﺮ َﻭ ِﻣ ﱠﻤﺎ‬
‫ﻦ ﱠ‬ ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ِﺠ َﺒ‬
َ ‫ﺎﻝ ُﺑ ُﻴﻮﺗًﺎ َﻭ ِﻣ‬ َ ‫ﻞ ﺍَ ِﻥ ﺍﺗﱠ ِﺨﺬﻯ ِﻣ‬
ِ ‫ﻚ ﺍَِﻟﻰ ﺍﻟﱠﻨ ْﺤ‬
َ ‫َﻭﺍَ ْﻭ ٰﺣﻰ َﺭﺑﱡ‬
‫ﻮﻥ‬
َ ‫ﺷ‬
ُ ‫ﻳَ ْﻌ ِﺮ‬

‫ﻚ ُﺫُﻟ ًﻼ ﻳَ ْﺨ ُﺮ ُﺝ ِﻣ ْﻦ ُﺑ ُﻄﻮِﻧ َﻬﺎ‬ َ ‫ﺳ ُﺒ‬


ِ ‫ﻞ َﺭﺑﱢ‬ ُ ‫ﺎﺳ ُﻠﻜﻰ‬ ْ ‫ﺍﺕ َﻓ‬
ِ ‫ﻞ ﺍﻟﱠﺜ َﻤ َﺮ‬ ‫ُﻢ ُﻛﻠﻰ ِﻣ ْﻦ ُﻛ ﱢ‬‫ﺛﱠ‬
َ ‫ﻚ َ ٰﻻﻳَ ًﺔ ِﻟ َﻘ ْﻮ ٍﻡ ﻳَ َﺘ َﻔ ﱠﻜ ُﺮ‬
‫ﻭﻥ‬ َ ‫ﺎﺱ ﺍِ ﱠﻥ ﻓﻰ ٰﺫِﻟ‬ ‫ﻨ‬ ‫ﻠ‬ ‫ﻟ‬ ‫ﺎء‬‫ﻔ‬َ ‫ﺷ‬
ِ ‫َ ُُ ِ ِ ٌ ِ ﱠ‬ ‫ﻓﻴﻪ‬ ‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﺍ‬‫ﻮ‬‫ﻟ‬ْ َ
‫ﺍ‬ ‫ﻒ‬ٌ ‫ﻠ‬ ‫ﺘ‬ ‫ﺨ‬
ْ ‫ﻣ‬ ‫ﺍﺏ‬
َِ ُ ٌ َ َ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
16/Nahl/68-69

Burada Nahl/ bal arsının erkek veya diş olduğunu gösterecek dilsel

111
Kutsal Gizemler

veriler şunlardır:

1-Üç tane emir fiilin müennes ( dişil ) olması

2- Bir tane zamirin müennes (dişil ) olması

Bu verilere göre arının dişi olduğu söylenebilir. Ancak Arapça’da


Nahl hem dişi hem de erkek arı için kullanılmaktadır. Dolayısıyla Kur’ân
burada arıların yukarıda zikredilen “ev edinmek yani kovanı yapmak,
meyvelerden yemek ve yol tutmak” işlerini yapanlarından (dişi arılar) dan
bahsettiği için müennes kullanmış olması da söz konusudur.

ÇOCUĞUN CİNSİYETİ

Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. Bir damla sudan (döl
yatağına) meni döküldüğü zaman. (Necm Suresi, 45-46)

Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? Sonra bir alak
(embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'
Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. (Kıyamet Suresi, 37-
39)

Ayetlerden anlaşıldığı üzere menide bulunan bir parçası insanı


oluşturmakta ve erkek yada dişi olmasında bu parça etkili olmaktadır. Bu
durum göstermektedir ki bebeğin cinsiyetinin belirlenmesinde kesinlikle
erkeğin sıvısı olan meni etkilidir. Tarihe kazınmış büyük bir ayıbı
ortadan kaldıran Kuran'ı Kerim böylelikle erkek çocuk doğuramadı diye
tarih boyunca suçlanmış ve horlanmış kadını büyük bir bilimsel gerçeği
açıklayarak korumuştur.

PARMAK İZİNİN TOPLANIŞI

Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya


güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 4)

Parmak ucundaki izin her insanda farklı ve eşsiz , yeniden çizilmesi


neredeyse imkansız bir portre gibidir. İnsan bedenindeki Binlerce
harikulade parçadan neden parmak ucunun örnek verildiğini tahmin
etmek geçmişte çok zordu. Fakat modern bilim parmak izinin sahip
olduğu benzersizlik ve kimlik belirleyicilik hakkındaki derin bilgiyle bu

112
Erdem Çetinkaya

sözün altında yatan inceliği artık fark edebilmiştir.

KIYAMET

Diyanet Vakfı 99:1-2 Yerin o şiddetli depremle sarsıldığı, yerin


ağırlıklarını dışarı atıp çıkardığı, ve insan buna ne oluyor dediği zaman,
İşte o gün haberlerini anlatacaktır.

52:6- Kaynatılmış denize, (andolsun ki)

7- Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.

81: 6- Denizler kaynatıldığı zaman

Yukarıda ki ayetlerde anahtar noktayı temsil eden "ağırlıklar"


kelimesinin sözlük karşılığı aşağıda görülmektedir. Arapçada hafif
kelimesinin zıttıdır.

Yeryüzünün ağırlıkları olarak nitelenen Magma tabakasının yer


yüzeyine göre çok daha yoğun, ağır ve sıcak olduğu, büyük bir
depremde zincirleme kırılan faylar arasından fışkırıp tüm denizleri
buharlaştırabilecek potansiyele sahip olduğunu gibi bilimsel veriler çok

113
Kutsal Gizemler

yakın bir geçmişte elde edilebilmişti

73; 14

Dağlar göçüveren bir kum yığını haline gelecektir.

84:3-4

Yer dümdüz edildiğinde, içinde olanları dışa atıp boşaldığında

Yeryüzünün içindeki ağırlıkları basınçla kusarak magma ve lavla


kaplanmasının ardından , hayat son bulacak ve lavlar donarak üzerinde hiç
yükselti olmayan dümdüz bir kayalığa dönüşecektir. Bu denli büyük bir
lav patlamasının yeryüzünü dümdüz bir ova haline getireceğini vahiy
almadan Peygamber Efendimizin bilmesine yine imkan yoktu.

21:104

O gün, göğü kitabın sayfalarını katlar gibi düreriz. Ve onu yaratılışa


ilk başladığımız duruma iade ederiz. Bu üzerimizdeki bir vaattir. Elbette
gerçekleştireceğiz.

Böyle büyük bir felaket yani kıyametin göğün yapısını değiştireceğini


hatta ilk haline geri çevireceğini söylüyor ayetler. Peki göğün ilk hali
Kuran’da nasıl anlatılıyordu?

41-11

Sonra duman halinde olan semaya yöneldi. Sonra da ona (semaya) ve


arza: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.”
dediler.”

hadean ismi verilen oluşum devresinde aşırı volkanik patlamalar ve gaz


çıkışı nedeniyle tüm atmosfer duman kaplıydı. Ve bu zehirli sıcak gazlarla
dolu yüksek basınçlı atmosferin zamanla kimyasal yapısı değişerek şimdiki
berrak ve temiz atmosferimizin yerini almıştı. Ayetler mucizevi şekilde
çok büyük bir depremin ve magmanın tüm dünyada fışkırmaya başlaması
sonucunda atmosferin ilk yaratıldığı dönemlerdeki gibi zehirli duman ve
gazlarla kaplanacağını , duman haline geleceğini haber vermektedir.

81:1

114
Erdem Çetinkaya

Güneş dürüldüğü zaman

82;2

Gezegenler saçıldığı zaman

Kıyamet, hesap verme dönemi, ahiret yaşamını anlatan tekvir


suresinin bu ayetlerinde ilginç bir astronomik bilgi verilmektedir. Güneşin
dürüleceği; yani büzüşüp küçüleceği bilgisini; Gerçekten de güneş
gelecekte kızıl dev evresine geçerek dünyayı yutacak kadar büyüyecek
ve ardından hızlı şekilde büzüşerek yani dürülerek beyaz bir cüceye
dönüşecektir. Bu olay sonunda gezegenler yörüngelerinden çıkarak büyük
felaketlerle karşılaşacaklardır.

Yıldızlar 'söndürüldüğü' zaman!

MÜRSELAT(77)/8

Modern bilim gelecekte yıldızların ışığının da mutlaka soğuyup


söneceğini yada bir karadelik tarafından yutulup çökertilerek
söndürüleceğini tespit etmiştir.

[FUSSİLET(41)/11]

Çöktüğü zaman yıldıza andolsun!

Güneşin başına gelecek bu çökmenin, yıldızların başına da geleceğini


yani güneşinde herhangi bir yıldız olduğunu ifade edercesine Yaratıcı
büyük bir ilimle göğün sırlarını insanlara açıklıyordu. Yıldızların ve
güneşin çökeceğini ve gezegenlerin yörüngelerinden çıkacağını kim
bilebilirdi ki?

(Allah), geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin hizmetinize verdi.


Yıldızları da, kendi emrine boyun eğdirdi. Muhakkak bunda, akıl edecek
bir topluluk için deliller vardır.

[NAHL(16)/12]

İnsanoğlu tüm çağlar boyunca yıldızlara ulaşma hayalleri kurdu ve


içten içe bir gün gidebileceğine inandı. Fakat Allah Yüce Kuran’da güneş,
Ay'ı ve Dünya’yı insanlara istifade ve hizmet aracı kılacağını söylemiş
fakat yıldızları bundan ayrı ifade etmiştir ki bu da insanoğlunun hiçbir

115
Kutsal Gizemler

zaman kıyametten önce yıldızlara erişip kendi hizmeti için istifade


edemeyeceği anlamına gelmektedir. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki
güneşten sonra en yakınımızdaki yıldız olan sönük kırmızı cüce Proxima
Centauri yıldızı dahi bize yaklaşık 37,84 trilyon km. uzaklıktadır. En hızlı
uzay araçları ile bile bu yolun yüz bin yıldan az sürede asla gidilemeyeceği
tahmin edilmektedir. Bu durumda göstermektedir ki; diğer yıldızlar hatta
en yakınımızdaki bile insanoğlunun asla fayda elde edemeyeceği durumda
veya uzaklıktadır.

Toprak içine düşen her tohumu dirilterek çıkaran bir anne rahmi
gibiydi. Ve bir tohum gibi toprağa düşen DNA yeniden dirilişin gizemini
içinde barındırıyordu.

Çok uzun çağlar sonra Yaratıcı'nın egemenliği ile yüksek bilgi ve


güce sahip bir topluluk ilahi emirle dirilişi ve adaleti gerçekleştirmek
için Dünya'ya gelecekti. Eski metinlerde onlar için göklerden gelenler
yada Yaratıcı'nın güçlü orduları ; Kutsal kitaplarda ise onlara "melekler"
denmişti.

89; 22-23. ayet

Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, Ki Cehennem de o gün


getirilmiştir...

TABAKALARDAN OLUŞAN GÖKYÜZÜ VE AY

'Görmediniz mi Allah nasıl yedi göğü birbiri üstünde tabaka tabaka


yarattı?' (NÛH suresi 15. ayet)

Dolunay olmuş aya Ki Siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.


. Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler?. (İnşikak 18,19,20 ayetleri)

Günümüzde hepimizin bildiği bilimsel gerçeklerden biri olan yerin


ve göğün tabakalardan oluştuğuna , göğün koruyucu yapısına ve her
tabakanın farklı görevi olduğuna dair pek çok ayet bulunmaktadır. Fakat
bu ayette ayrıca İnsanoğlu'nun tabakalardan oluşmuş göğü bir şeylere
binerek geçeceği ve varıp varamayacağına dair bilgi verilmese de Ay'a
doğru gideceği anlatılmaktadır. Gerçekten de insanların aya gidiş çabaları
göğün tabakalarında aşama aşama pek çok hava aracının denenmesi ve her
aşamada biraz daha ileriye giderek uzun bir sürede gerçekleşebilmiştir.

116
Erdem Çetinkaya

Ayetin sonunda insanlara tahmin edilmesi imkansız pek çok gerçeğin


ayrıntıları ile haber verilmesine rağmen hala neden iman etmediklerini
sorması çok düşündürücüdür.

Leterkebunne tabekan 'an tabek.

Bineceksiniz tabakadan tabakaya

Aya işaret ettikten hemen sonra, aya gitmek için tabakan tabakaya
bineceksiniz diyerek insanoğlunun aşama aşama tabakalara bine bine ona ya

MÜLK suresi 3. ayet

Ayrıca bilimsel verilere göre dünya ile yaklaşık aynı yaşta olan uydumuz
ay'da ışık veren çok sıcak bir yapıya sahipti ve dünyayı aydınlatıyordu.
Yakın geçmişte keşfedilen bu bilimsel veri Kuran'da şöyle ifade edilmişti;

Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik ve gündüz
ayetini aydınlatıcı kıldık... ( İsra 17 )

Gece ayetinin silindiği dolayısıyla bir zamanlar gecelerin de aydınlık


olduğu zamanla karartıldığı anlamı çıkmaktadır. güncel bilimsel verilerle
tamamen uyumlu şekilde bir zamanlar ay sıcak ve erimiş yapısı nedeniyle
gece dünya semasında güneş gibi parlamış fakat sonradan silinip
sönmüştür. Gecelerin bir dönemde büyük oranda aydınlık olduğunu ve
sonradan karartıldığı bilmek eskiden imkansızdı.

EVRENDEKİ BİLİNÇ

Yıllarca İngiltere ve Avustralya"daki üniversitelerde görev yaptıktan


sonra, Amerika"ya taşınıp Beyond adlı araştırma merkezini kuran
ünlü fizik profesörü Paul Davies, son kitabında atomun özelliklerinden
gökadaların dağılımına "Yaşamın varoluşu bıçak sırtında dengeleniyor"
tespitiyle "evren neden yaşam için bu kadar uygun" sorusunu gündeme
getiriyor.

Davies'in ifadesine göre: "Nötronlar, protonlardan birazcık daha ağır


(yüzde 0.1). Eğer bunun tam tersi olsaydı, atomlar asla var olmazdı. Çünkü
evrendeki tüm protonlar büyük patlamadan kısa süre sonra nötronlara
dönüşürdü."

117
Kutsal Gizemler

Atlas dergisinde yer alan habere göre, Tegmark, evrendeki ince ayara
ilişkin şu örnekleri veriyor: "Eğer elektromanyetik kuvvet (benzer yüklerin
birbirini itmesine, zıt yüklerin çekmesine yol açan kuvvet) yalnızca
yüzde 4 daha az olsaydı hidrojen olmaz, normal yıldızlar olmazdı. Daha
güçlü olsaydı, daha az kararlı atom bulunurdu. Zayıf etkileşim (parçacık
bozunmalarında rol oynuyor) çok daha güçlü olsaydı, ağır elementler
süpernova patlamalarıyla yıldızlar arası ortama saçılmazdı. Eğer proton-
elektron kütle oranı çok daha büyük olsaydı, kristaller ya da DNA
molekülleri gibi düzenli yapılar oluşamazdı."

Profesör Paul Davies, yeni kitabında "evren neden yaşam için bu kadar
uygun" sorusunun cevabını arıyor ve çokluevren gibi bazı teorileri ele
aldıktan sonra "hepsi ya saçma ya da tamamen yetersiz görünüyor" diyor.
Davies, ünlü fizik profesörü Freeman J. Dyson"un şu sözlerine yer veriyor:
"Sanki evren bizim geleceğimizi bir şekilde biliyormuş gibi."

Küçücük bir kaya parçası yada molekül dahi evrenin öteki ucundaki
başka bir nesnenin kendisine olan uzaklığını ve kütlesini mükemmel
şekilde bilir ve buna göre bir kütlesel çekim etkisi oluşturur. Acaba her
molekül içinde Nasa'dan gelişmiş bir araştırma ve tetkik merkezi mi
barındırıyordu?

AY, GÜNEŞ VE BÜYÜK SIRLAR

Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir.


Güneşe ve aya secde etmeyin. ( 30. sure 37. ayet )

O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan,


Geceyi ve gündüzü de hizmetinize verendir. ( 32. sure 18. ayet )

Bu iki ayette özellikle güneş ve ayın insanlar için Allah'ın varlığına


delil olarak sunulabilecek özellikleri olduğunu ve her ikisine de boyun
eğdirilerek rastgele olması imkansız şekilde insanoğlunun hizmetine
verildiği ifade edilmektedir.

Araştırmalar ay ve güneş hakkında diğer gezegenler ve uydularında


yer almayan son derece sıra dışı bağıntıların ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Metrik ölçü sistemini ve 10 parmağa sahip olarak 10 luk sayı
sisteminin kullanılması kendisine ilham edilen insanoğlunun anlayacağı
türden mesajlarla Yaratıcı 2000'ii yılların insanlarına seslenmiştir.

118
Erdem Çetinkaya

400 SAYISI

Ay güneşin 400 de biri kadardır.


Ay Güneş'e göre dünyaya 400 kat daha yakındır.
Ay bir dünya gününde kendi çevresinde 400 km döner.
Ayın ortalama dönüş hızı saatte 1000 km.

27 SAYISI AY VE DÜNYA
Dünyanın 1 gününe karşılık ayın 27,32 günde kendi çevresinde
dolanması son derece ilginç bir oranı gözler önüne sermektedir.
Dünyanın her 10.000 gününde ayda 366 gün oluşmaktadır.

AYIN DOLANMA SÜRESİ


27,32 gün

DÜNYA'NIN AY'A BOYUTSAL ORANI


3474 km ( Ayın EKV. çapı ) / 12756 km ( dünya ekv. Çapı ) = %27,32
Hem parmakla sayılan ondalık sisteme göre 27,32 hem de ondalık
sisteme göre ölçülen yüzde 27,32 değeri, on binde 1'lik olasılık ihtimali
ile imkansızı gözler önüne seriyor ve yaratıcının ondalık sistemi bilen
ve astronomiye hakim olmaya başlamış milenyum insanın yüksek sesli
mesajını içeriyor..
Kutsal kitaplarda temel ve kült sayıları sıkça kullanan yaratıcının ayın
366 gününü ( Dünya günü 365 den biraz fazladır ) 10 000 dünya gününe
tam denk kılması ay , dünya ve güneş arasında önceden insanoğlunun
mesaj verici bir sistemin tasarlandığını göstermektedir.

AYDA Kİ GÜN SAYILARI VE AYIN UZAKLIK ORANLARI


Bilindiği gibi insanlar ayın evrelerinden yola çıkarak bir yılı 12 aya
bölmüşlerdir ve her ay 28,30,31 günden ibaret olabilmektedir. ( 29 istisnai
durumdur )

119
Kutsal Gizemler

405,500 ( Ay-dünya max. Uzaklık ) / 12756 ( dünya ekv. Çapı )= 31

384,400 ( Ay-dünya ort. Uzaklık ) / 12756 ( dünya ekv.çapı)= 30

363,300 ( Ay-dünya min. Uzaklık ) / 12756 ( dünya ekv.çapı )= 28,5

Görüldüğü gibi Dünya ve ay arasındaki temel değerler insanların


aylardaki gün sayısını belirlemede kullanacağı sayılara işaret etmektedir.

AĞIRLIKLAR ORANI VE İŞARETİ

Ağırlıklar Oranı Güneş 1,989,100. / dünya 5.9736 oranı= 333 000.

Ay Suresinde ki dünya kelimesine kadar olan harfler sayısı X 1000 =


333 000

KURANDA AY VE DÜNYA

384400 ( Ay-dünya ort. Uzaklık ) / 3474 ( Ayın çapı ) = 110,65 = en


yakın ifadesiyle 111 ay sığmaktadır

KAMER SURESİ
﴾١﴿ ‫ﻖ ﺍ ْﻟ َﻘ َﻤ ُﺮ‬‫ﺸﱠ‬ َ ‫ﺎﻋ ُﺔ َﻭﺍ ْﻧ‬ َ ‫ﺍﻟﺴ‬ ‫ﺖ ﱠ‬ ِ َ‫ﺍِ ْﻗ َﺘ َﺮﺑ‬
﴾٢﴿ ‫ﺴ َﺘ ِﻤ ﱞﺮ‬ْ ‫ﺳ ْﺤ ٌﺮ ُﻣ‬ ِ ‫ﺿﻮﺍ َﻭﻳَ ُﻘﻮُﻟﻮﺍ‬ ُ ‫َﻭﺍِ ْﻥ ﻳَ َﺮ ْﻭﺍ ٰﺍﻳَ ًﺔ ُﻳ ْﻌ ِﺮ‬
﴾٣﴿ ‫ﺴ َﺘ ِﻘ ﱞﺮ‬ ‫َﻭ َﻛ ﱠﺬﺑﻮﺍ َﻭﺍﺗﱠﺒ ُﻌﻮﺍ ﺍَ ْﻫ َﻮﺍ َء ُﻫ ْﻢ َﻭ ُﻛ ﱡ‬
ْ ‫ﻞ ﺍَ ْﻣ ٍﺮ ُﻣ‬ َ ُ
﴾٤﴿ ‫ﻓﻴﻪ ُﻣ ْﺰ َﺩ َﺟ ٌﺮ‬
ِ ‫ﺍﻻ ْﻧ َﺒﺎ ِء َﻣﺎ‬َْ ‫ﻦ‬ َ ‫َﻭَﻟ َﻘ ْﺪ َﺟﺎ َء ُﻫ ْﻢ ِﻣ‬
﴾٥﴿ ‫ﱡﺬ ُﺭ‬ ُ ‫ﻦ ﺍﻟﻨ‬ ِ ‫ِﺣ ْﻜ َﻤ ٌﺔ ﺑَﺎِﻟ َﻐ ٌﺔ َﻓ َﻤﺎ ُﺗ ْﻐ‬
﴾٦﴿ ‫ﯽ ٍء ُﻧ ُﻜ ٍﺮ‬ْ ‫ﺷ‬ َ ‫ﺍﻉ ﺍِ ٰﻟﻰ‬ ‫َﻓ َﺘ َﻮ ﱠﻝ َﻋ ْﻨ ُﻬ ْﻢ ﻳَ ْﻮ َﻡ ﻳَ ْﺪ ُﻉ ﱠ‬
ِ ‫ﺍﻟﺪ‬
ِ ‫ﺍﺙ َﻛَﺎﻧﱠ ُﻬ ْﻢ َﺟ َﺮﺍ ٌﺩ ُﻣ ْﻨ َﺘ‬
﴾٧﴿ ‫ﺸ ٌﺮ‬ َْ ‫ﻦ‬
ِ ‫ﺍﻻ ْﺟ َﺪ‬ َ ‫ﻮﻥ ِﻣ‬ َ ‫ﺎﺭ ُﻫ ْﻢ ﻳَ ْﺨ ُﺮ ُﺟ‬ُ‫ﺼ‬ َ ‫ﺸ ًﻌﺎ ﺍَْﺑ‬ ‫ُﺧ ﱠ‬
﴾٨﴿ ‫ﺴ ٌﺮ‬ ِ ‫ـﺬﺍ ﻳَ ْﻮ ٌﻡ َﻋ‬َ ‫ﻭﻥ ٰﻫ‬َ ‫ﻮﻝ ﺍ ْﻟ َﻜﺎ ِﻓ ُﺮ‬
ُ ‫ﺍﻉ ﻳَ ُﻘ‬
ِ ‫ﺍﻟﺪ‬‫ﻌﻴﻦ ﺍَِﻟﻰ ﱠ‬ َ ‫ُﻣ ْﻬ ِﻄ‬
ٌ ‫ﻮﺡ َﻓ َﻜ ﱠﺬُﺑﻮﺍ َﻋ ْﺒ َﺪﻧَﺎ َﻭ َﻗﺎُﻟﻮﺍ َﻣ ْﺠ ُﻨ‬
﴾٩﴿ ‫ﻮﻥ َﻭﺍ ْﺯ ُﺩ ِﺟ َﺮ‬ ٍ ‫ﺖ َﻗ ْﺒ َﻠ ُﻬ ْﻢ َﻗ ْﻮ ُﻡ ُﻧ‬
ْ َ‫َﻛ ﱠﺬﺑ‬
﴾٠١﴿ ‫ﺼ ْﺮ‬ ٌ ‫َﻓ َﺪ َﻋﺎ َﺭﺑﱠ ُﻪ ﺍَﻧّﻰ َﻣ ْﻐ ُﻠ‬
ِ ‫ﻮﺏ َﻓﺎ ْﻧ َﺘ‬
﴾١١﴿ ‫ﺍﻟﺴ َﻤﺎ ِء ﺑِ َﻤﺎ ٍء ُﻣ ْﻨ َﻬ ِﻤ ٍﺮ‬
‫ﺍﺏ ﱠ‬َ ‫َﻓ َﻔ َﺘ ْﺤ َﻨﺎ ﺍَْﺑ َﻮ‬
ِ ‫ﺎء َﻋ ٰﻠﻰ ﺍَ ْﻣ ٍﺮ َﻗ ْﺪ ﻗ‬
﴾٢١﴿ ‫ُﺪ َﺭ‬ ُ ‫ﺽ ُﻋ ُﻴﻮﻧًﺎ َﻓﺎ ْﻟ َﺘ َﻘﻰ ﺍ ْﻟ َﻤ‬ َْ ‫َﻭ َﻓ ﱠﺠ ْﺮﻧَﺎ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬

120
Erdem Çetinkaya

Sure ismi olan Ay yani Kamer'den itibaren 12. ayetteki arz yani
dünya kelimesi arasındaki harflerin toplamı 333'dür. Dünya ile ay arasına
bilimadamlarının tabiriyle tam 111 adet ay sığmaktadır. Ay yani kamer
kelimesi Arapçada kaf mim ve re gibi 3 harfin yan yana gelmesi ile oluşur.
Yani harf sayıları göz önüne alındığında ay suresindeki ay ve dünya
kelimeleri arasına da 111 ay sığmaktadır. Basit bir tesadüf mü? Yoksa
arayanlar için bir işaret mi? Seçim bizim...

KAMER SURESİNDE 333 HARF


‫ﺍﻕﺕﺭﺏﺕﺍﻝﺱﺍﻉﺓﻭﺍﻥﺵﻕﺍﻝﻕﻡﺭﻭﺇﻥﻱﺭﻭﺍﺁﻱﺓ‬
‫ﻱﻉﺭﺽﻭﺍﻭﻱﻕﻭﻝﻭﺍﺱﺡﺭﻡﺱﺕﻡﺭﻭﻙﺫﺏﻭﺍﻭﺍﺕﺏ‬
‫ﻉﻭﺍﺃﻩﻭﺍءﻩﻡﻭﻙﻝﺃﻡﺭﻡﺱﺕﻕﺭﻭﻝﻕﺩﺝﺍءﻩﻡﻡﻥﺍ‬
‫ﻝﺃﻥﺏﺍءﻡﺍﻑﻱﻩﻡﺯﺩﺝﺭﺡﻙﻡﺓﺏﺍﻝﻍﺓﻑﻡﺍﺕﻍﻥﺍ‬
‫ﻝﻥﺫﺭﻑﺕﻭﻝﻉﻥﻩﻡﻱﻭﻡﻱﺩﻉﺍﻝﺩﺍﻉﺇﻝﻯﺵﻱءﻥ‬
‫ﻙﺭﺥﺵﻉﺍﺃﺏﺹﺍﺭﻩﻡﻱﺥﺭﺝﻭﻥﻡﻥﺍﻝﺃﺝﺩﺍﺙﻙﺃﻥﻩ‬
‫ﻡﺝﺭﺍﺩﻡﻥﺕﺵﺭﻡﻩﻁﻉﻱﻥﺇﻝﻯﺍﻝﺩﺍﻉﻱﻕﻭﻝﺍﻝﻙ‬
‫ﺍﻑﺭﻭﻥﻩﺫﺍﻱﻭﻡﻉﺱﺭﻙﺫﺏﺕﻕﺏﻝﻩﻡﻕﻭﻡﻥﻭﺡﻑ‬
‫ﻙﺫﺏﻭﺍﻉﺏﺩﻥﺍﻭﻕﺍﻝﻭﺍﻡﺝﻥﻭﻥﻭﺍﺯﺩﺝﺭﻑﺩﻉﺍﺭﺏ‬
‫ﻩﺃﻥﻱﻡﻍﻝﻭﺏﻑﺍﻥﺕﺹﺭﻑﻑﺕﺡﻥﺍﺃﺏﻭﺍﺏﺍﻝﺱﻡ‬
‫ﺍءﺏﻡﺍءﻡﻥﻩﻡﺭﻭﻑﺝﺭﻥﺍﺍﻝ‬

365 DERECE VE 109

Dünya güneşin çevresini yaklaşık 365 günde dolaşır. Dünya kendi


çevresinde bir kez dönünceye yani bir gün oluncaya kadar bu yolun 365 de
birini kat ettiği için yolun kendiliğinden 365 parçaya ayrıldığını ve bunun
bir daireyi bölmek için insanoğluna evrensel bir ölçüt olarak sunulduğunu
söyleyebiliriz ki insanoğlunu da bir yılını 365 eşit parçaya bölmüştür.

Peki dünyanın çevresini yani enlem ve boylam değerlerini bu


derecelendirmeye göre yapsaydık sonuç ne olurdu?

40076 km / 365 = 109,..km

121
Kutsal Gizemler

109 DÜNYA - AY VE GÜNEŞ

(Güneşin içine yan yana dizilmiş tam 109 adet dünya sığabilir )
1 392 000 ( Güneş ekvatoral çapı ) / 12756 ( Dünyanın Ekvatoral Çapı)
= 109,.. ( Güneşin içine yan yana dizilmiş 109 adet dünya sığabilir )
Ve ilginçtir ki ;
152 100 000 ( Max. Güneş - Dünya mesafesi ) km / 1 392 000 ( Güneş
ekvatoral çapı )= 109.267 ( Dünya ile güneş arasına yan yana dizilmiş 109
adet güneş sığabilir )
109 tane 100 km de ayın ekvatoral çevresine denk düşmektedir.
100 tane Güneş Çevresi = 437 900 000 km (Nasa tahmini )
Ay'ın Ekv. Çevresi = 10,916 km X Dünyanın Ekv.Çevresi = 40,075 km
= 437 458 700 km
Rakamların kontrolü için Nasa'nın resmi sitesini kullanınız.
http://solarsystem.nasa.gov/planets/
Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. 55. sure 5. ayet
54. Sure olan ve 55 ayetten oluşan Ay suresi toplam matematiksel
değer olarak 55+54=109 109 değerine sahiptir. Surelerin matematiksel
değerlerinin rastgele olmadığı Simetrik Kitap; Kuran bölümünde
anlatılmıştır.
Ay gittikçe dünyadan uzaklaştığı için insanoğlunun dünyada hayat
buluşuna denk gelen bu mükemmel oranların bozulacağı düşünülüyordu.
Fakat bilimadamları anlam veremeseler de 1999 yılında Ay'ın dünyadan
uzaklaşmasının durduğunu ve artık bu seviyede kaldığını açıkladılar.
Yani 2000 yılından itibaren ay'ın dünyaya uzaklığı ve tüm bu oranlar
değişmeden kalacaktı. Neden bu oranda kaldı? Neden şimdi? Eğer bu
tüm insanlığın duyması gereken bir mesaj ise milyon yıl boyunca sahip
olmadığımız internet, tv ve cep telefonunun son 20 yılda birden görünüp
tüm dünyaya yayıldığı ve bir mesajın iletilmesi için en mükemmel ortamın
şimdi bahşedilmesinin sebebi nedir? Cevabını aramamız gereken pek çok
heyecan verici soru var? Dünya yeni bir çağa hazırlanıyor….

Kutsal Gizemler devam ediyor...

122
Erdem Çetinkaya

BİLİMADAMLARININ KURAN HAKKINDAKİ YORUMLARI

(Kuran'da) çok fazla doğru var ve tıpkı Dr. Moore gibi ben de bu açıklamaları
yaptıranın İlahi bir ilham olduğu konusuna inanmakta kesinlikle
zorlanmıyorum. (Prof. T. V. N Persaud, Manitoba Üniversitesi'nde anatomi,
pediatri ve çocuk sağlığı, obstetrik, jinekoloji alanlarında profesör)

Bence genetik ve din arasında hiçbir çatışma yok, bilakis din, bazı
geleneksel bilimsel yaklaşımlara vahiy ekleyerek bilimi yönlendirebilir
ki bunlar da Kuran'da var olan sözlerdir, asırlar sonra geçerli olduğu
gösterilmiştir ve Kuran'daki bu bilgi desteği Allah'tandır. (Prof. Joe Leigh
Simpson, obstetrik, jinekoloji, moleküler ve insan genetiği alanlarında
profesör)

Bir bilim adamı olarak, sadece kesin olarak gördüğüm şeylerle


ilgilenebilirim. Embriyoloji ve gelişimsel biyolojiyi anlayabiliyorum.
Kuran'dan bana tercüme edilen kelimeleri de anlayabiliyorum. Daha önce
vermiş olduğum örnekte olduğu gibi eğer kendimi o çağa götürebilseydim,
bugün bildiklerimle ve tanımlayabildiklerimle, o zaman tarif edilmiş olan
şeyleri tanımlayamazdım… Öyleyse (Kuran'da) yazılan herşeyde İlahi
müdahalenin olduğu düşüncesi ile hiçbir çelişki göremiyorum. (Prof.
E. Marshall Johnson, Thomas Jefferson Üniversitesi'nde anatomi ve
gelişimsel biyoloji profesörü)

Bazı ayetler (Kuran ayeti), hücre karışımından organların yaratılışına


kadar insan gelişiminin son derece kapsamlı tanımını yapar. Aşamaları,
terminolojisi ve açıklaması ile insan gelişiminin böylesine açık ve eksiksiz
kaydı daha önce var olmamıştı. Hepsinde olmasa bile çoğu durumda bu
açıklama, geleneksel bilim literatüründe kayıtlı olan insan embriyosu
ve insan cenini gelişiminin pek çok aşamasını yüzyıllar öncesinden
bildirmektedir. (Gerald C. Goeringer, Georgetown Üniversitesi'nde tıbbi
embriyoloji dalında doçent)

123
Kutsal Gizemler

İnsanın gelişimi hakkında Kuran'daki ifadelerin açıklanmasında yardımcı


olmak benim için çok büyük bir zevk. Ben kesin olarak söylüyorum ki bu
ifadeleri Hz. Muhammed (sav)'e Allah vermiştir, çünkü bu bilginin çoğu
pek çok yüzyıl sonrasına kadar keşfedilmedi. Bu bana şunu kanıtlıyor ki,
Hz. Muhammed (sav) Allah'ın elçisidir. (Prof. Keith L. Moore, Toronto
Üniversitesi anatomi ve hücre biyolojisi profesörü, seçkin bir embriyolog
ve pek çok tıp ders kitabının yazarı)

İnsan embriyosunun geçirdiği evreler kompleks olduğundan -ki bunu


gelişim sırasındaki sürekli değişim sürecine borçludur- Kuran ve
sünnetteki deyimler kullanılarak yeni bir sınıflama sistemi önerilmiştir.
Önerilen sistem basittir, çok kapsamlıdır ve günümüzdeki embriyolojik
bilgiyle tam uyum halindedir. (Prof. Keith L. Moore, Toronto Üniversitesi
anatomi ve hücre biyolojisi profesörü)

Son dört yıldır Kuran ve hadislerle ilgili yapılan yoğun çalışmalar sonucunda,
insan embriyosunu bölümlere ayıran yeni bir sistem ortaya çıkmıştır ki, bu
MS 7. yüzyılda kaydedildiği için çok şaşırtıcıdır... Kuran'daki açıklamalar
MS 7. yüzyıldaki bilimsel bilgiye dayalı olamazlar... (Prof. Keith L. Moore,
Toronto Üniversitesi anatomi ve hücre biyolojisi profesörü)

(Hz. Muhammed’in) evrenin ortak kökeni gibi konuları bilmesinin


imkansız olduğunu düşünüyorum, çünkü bilim adamları bunu son derece
komplike ve gelişmiş teknolojik metotlar kullanarak son birkaç yıl içinde
bulabilmişlerdir… 1400 yıl önce nükleer fizik hakkında hiçbirşey bilmeyen
bir kişi, örneğin; yeryüzünün ve gökyüzünün aynı kaynaktan geldiğini
veya burada tartıştığımız diğer soruların cevaplarını kendi bulamaz. (Prof.
Alfred Kroner, Almanya, Mainz Üniversitesi jeobilim profesörü, dünyanın
en ünlü jeologlarından)

Tüm bunları birleştirirseniz ve Kuran'da dünya hakkındaki konular


ile dünyanın oluşumu ve genel olarak bilim ile ilgili tüm bu ifadeleri
birleştirirseniz, pek çok şekilde burada açıklanmış ifadelerin kesinlikle

124
Erdem Çetinkaya

doğru olduğunu ve şimdi bunların bilimsel metotlar ile teyit edildiğini…


söyleyebilirsiniz. Kuran'da geçen ifadelerin pek çoğu o zaman için henüz
kanıtlanmamıştı, fakat modern bilimsel metotlar şimdi Hz. Muhammed
(sav)'in 1400 sene önce söylemiş olduklarını kanıtlayan bir pozisyonda.
(Prof. Alfred Kroner, Almanya, Mainz Üniversitesi jeobilim profesörü)

Kuran'da doğru astronomik gerçekleri bulduğum için çok fazla etkilendiğimi


söyleyebilirim ve bizim gibi evrenin en ufak parçasını dahi inceleyen
modern astronomlar için özellikle. En küçük parçayı dahi anlamak için
çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Çünkü teleskoplar kullanarak tüm evreni
düşünmeden sadece gökyüzünün en küçük kısımlarını görebiliyoruz.
Öyleyse Kuran okuyarak ve soruları Kuran'dan cevaplayarak evren
araştırmalarım için gelecekteki yolumu bulabileceğimi düşünüyorum.
(Prof. Yushidi Kusan, Japonya, Tokyo Rasathanesi Direktörü)

Kesinlikle gördüğümüz şeyin harikulade olduğunu (belirtmek) isterim.


İster bilimsel açıklamayı kabul etsin ister etmesin, gördüğümüz bu yazıları
değerlendirmek için bizim sıradan bir insan tecrübesiyle anlayacağımızın
çok daha ötesinde bir şey olmalı. (Prof. Armstrong, NASA'da görevli
astronomi profesörü)

Böyle bir bilginin o zaman yani 1400 sene önce var olduğunu hayal
etmek son derece güç. Belki bazı şeyler basit birer fikir olabilirdi, ama
bunları çok detaylı bir şekilde anlatabilmek son derece zor. Öylese bu
kesinlikle insan bilgisi değil. Normal bir insan bu olguyu bu kadar detay
ile açıklayamaz. Öyleyse bilgi doğaüstü bir kaynaktan gelmiş olmalı diye
düşünüyorum.(Prof. Dorja Rao, Suudi Arabistan, Jeddah, Kral Abdulaziz
Üniversitesi'nde deniz jeolojisi profesörü)

Ben inanıyorum ki Kuran'da 1400 sene önce ifade edilmiş olan herşey
doğrudur ve bilimsel yollar ile kanıtlanabilir… Bu, tüm bilimleri bilen
Allah'ın ilhamıdır. Böylece, şunu söylemenin vakti gelmiştir, "Allah'tan
başka İlah yoktur ve Hz. Muhammed (sav) O'nun elçisidir". (Prof. Tejatat
Tejasen, Tayland, Chiang Mai Üniversitesi embriyoloji ve anatomi
departmanının başkanı)

125
Kutsal Gizemler

Kuran birkaç yüzyıl evvel gelmiştir ve ne keşfettiysek teyit etmiştir. Bu


demektir ki Kuran, Allah'ın sözüdür. (Prof. Joly Sumson, jinekoloji ve
obstetrik profesörü)

Bu kitap (Kuran)geçmişten, yakın zamandan ve gelecekten bahsediyor.


Hz. Muhammed (sav)'in döneminde insanların kültürel seviyesini
bilemiyorum ve bilimsel düzeylerini de bilemiyorum. Eğer bu geçmiş
dönemde bildiğimiz düşük bilim düzeyi ise ve teknoloji yok ise, hiç şüphe
yok ki, bugünlerde Kuran'da ne okuyorsak hepsi Allah'ın ışığıdır. Bunu
Hz. Muhammed (sav)'e ilham etmiştir. Böylesine mükemmel bir bilgi
olabilir mi diye Ortadoğu'daki medeniyetin başlangıç tarihi hakkında bir
araştırma yaptım. Bu Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'i gönderdiği inancını
daha da güçlendirdi. Ona engin biliminden yakın zamanda keşfettiğimiz
küçük bir parça gönderdi. Jeoloji alanında Kuran'la bilimin sürekli bir
diyalogu olmasını umuyoruz. (Prof. Palmar, Amerika'da jeoloji alanındaki
önemli bilim adamlarından biri)

Kuran'da dağların yeryüzünü sabitleme fonksiyonu hakkında yapılan bir


sohbette:

İnanıyorum ki bu (Kuran bilgisi) çok çok ilginç ve neredeyse imkansız.


Kesinlikle inanıyorum ki ne söylüyorsanız haklısınız, bundan dolayı bu
kitabın (Kuran'ın) duyurusu çok değerli, size katılıyorum. (Prof. Syawda,
Japonya'da ve dünyaca ünlü okyanus jeolojisi alanındaki Japon bilim
adamı)

RAKAMLANMIŞ KİTAP
“Allah her şeyi ilmiyle kuşatmış ve her şeyi bir bir sayıp
kaydetmiştir”(Cin, 72/28) ( Diyanet Meali )

Kuran'da her şeyin bir parçası ve belki de en önemlisi olduğu için


onunda her yönü ile sayılması ve rakamlanması, belli bir hikmet ve güçle
dizayn edilmesi son derece beklenen bir durumdur. Hatta Allah'ın genel
bir yaratış yöntemidir eserlerini üstün bir matematikle var etmek.

126
Erdem Çetinkaya

83:20-21 ;Rakamlanmış bir kitaptır O. Yakınlaştırılmış olanlar tanıklık


eder ona. ( Y. Nuri Öztürk Çevirisi )

Allah tüm kainatı matematik ile yaratmıştır. Kuran'da bu duruma


dikkat çekilerek evrendeki her şeyin sayısının tutulduğunu bildirmiştir.
Tüm bilimlerin özünde matematikten doğduğu ve her şeyin kurallara
sayısal anlamda da bağlı olduğunu açıktır. Kuran-ı Kerim de Allahın
en güzide eserlerinden biri olduğuna göre onunda matematik kurallar
göz önüne alınarak hikmetle var edilmesi gerekmektedir. Çünkü
Allah'ın yaratmasında bir değişiklik bulunmaz ayeti vardır. Allah CC.
Her şeyi matematiğe uygun var ediyorsa Kuran en mükemmel eseri
olarak matematik ve matematikten doğan sanatın en güzide örneklerini
görebileceğimiz mükemmel bir eser olarak karşımıza çıkacaktır. Kuran-ı
bu yönüyle de tetkik etmeye çalışan alimlerin en önemlilerin biriside Said
Nursi Hz'leridir.

Rakamlarla ve ilahi yönleri ile uğraşanlar için yakıştırılan kabalacı


benzetmesi gerçek bir tutuculuk ve iftiradır. Kainatın dili matematiktir.
Allah'u Teala kendisine dahi bir sayı ismini vermiştir. Beyt'ini sayıların
sanatkarlar arasında en gözde olan sayıya Altın Oran sayısına göre uygun
bir mevkiye yerleştirmiştir.

Rastgele kelimeler değil dinin temel kavramları olan kelimelerin


birbirine denk yada anlamına uygun sayılarda tekrar etmesi Kuran'ı Kerim
in bir insan ürünü olamayacağını ispat etmektedir.

Bu kelimelere şunları örnek gösterebiliriz.

Cennet ve Cehennem

Şeytan ve Melek

Dünya ve Ahiret

İyiler ve Kötüler

Sıcak ve Soğuk

Resul kelimesi ve İsimleri

….

127
Kutsal Gizemler

Daha onlarca örnek sayılabilir.

Ellerinde pek çok bilgisayar, Kuran'ı pek çok farklı yönden analiz
etmeye yarayan PC programları ve Arap dili uzmanlarına sahip olan
bizler dahi zaten var olan kelimeleri sayarken pek çok kez hata yaptık,
gözden kaçırdıklarımız yada unuttuklarımız oldu. Gelişmiş teknoloji ve
uzmanlar yardımı ile bırakın böyle bir kitap oluşturmayı , var olan kitabın
analizi dahi çok ciddi bir iştir.

Hayatı boyunca hiç kalem tutmadığı ve ibadet yada ticaret dışında


meşgalesi bulunmadığı herkesçe malum olan bir kişinin bunu yapması asla
mümkün değildir.

NEDEN BÜYÜK BİR MUCİZE

KURAN DA KELİMELERİN SAYILARINDAKİ HİKMETLİ


TEKRAR SAYILARI

Kuran da 114 sure 6236 ayet ve yaklaşık 100.000 kelime vardır.


Fakat birazdan görüleceği üzere hiçbir kelime ve hiçbir harf gelişigüzel
konmamış, kelimelerin kullanılış sayıları dahi ancak yüksek teknolojili
bilgisayarlar ve kompleks yazılımlarla aylar süren ciddi çalışmalar sonunda
dizayn edilebilecek bir armoniye sahiptir.

1 ) Kuran'daki kelimelerin kaç kez geçtiğini son derece gelişmiş


yeni Kuran ve Arapça analiz programları ile dahi çözmemiz yada daha
önceden yapılan iddialarını ispatlamak için listeler oluşturup saymamız
dahi hayli bir zaman aldı ve bu işte çok zorlandık. Pek çok kereler elimizde
bilgisayarlar olmasına rağmen bir işareti yanlış değerlendirdiğimiz için
yada bir kelimenin halini unuttuğumuz için hatalı sonuçlara ulaştık ve
çalışmaları pek çok kez yarıda bırakmak zorunda kaldık. Onlarca Arapça
uzmanı ve Arap kökenli araştırmacılardan destek aldık fakat pc yardımıyla
dahi uzun ve zorlu bir süreç oldu kelimelerin tam listesinin çıkarılması.
Fakat bu yaşanan teknik zorluklar dahi gösteriyor ki, Hz Muhammed As. ın
yazmayı dahi bilmeden, hayatında eline kalem aldığı asla görülmemişken
ve bu da Kuran ın bir ayeti olarak bulunuyorken, onun bilinçli olarak
kelimelerin sayılarını bu kadar uzun bir metinde ayarlayabilmesi söz

128
Erdem Çetinkaya

konusu dahi değildir. Bu kesinle bir insanın yapabileceği bir iş değildir.

2 ) Hz Muhammed'in bazı ayetlerde anlatıldığı üzere kendisinin dahi


Kuran'ı ezberlemek için çaba gösterdiği belirtilir. Fakat Allah onu uyarmış
ve kendisinin gerektiğinde onun kalbine doğru zamanda yerleştireceğini
belirtmiştir.

(el-Kıyamet Suresi 16 - 17–18 )

Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme! Şüphesiz


onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O
halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.

3 ) Ayetlerin inişi bazen savaşın tam ortasında bazen bir soru


sorulduğunda bazen de beklenmeyen ani bir zamanda oluyor ve peygamber
kimi zaman kendinden geçiyordu. BU gibi durumlarda kişinin kelimeleri
belli sayılara uydurmak için cümleleri dizayn etmesi söz konusu dahi
olamaz.

4 ) Hz Muhammed'in bazı hadislerden anlaşıldığı üzere hurma


sayımlarında, bazı ticari konularda, yığılı ürünlerin sayı tahmini gibi
konularda yanıldığı ve ümmetine, siz bu işlerden benden daha iyi
anlıyorsunuz, bildiğiniz gibi yapın diyerek, onları takdir etmesi ve
yanılgısını kabul etmesi onun matematiksel hafıza yada öngörü açısından
normal bir insan olduğunu ve süper yeteneklere sahip olmadığını
göstermektedir. Halk arasında da kesinlikle sayılarla ilgili ve şairler gibi
kelimelerle oynamayı seven birisi olarak tanınmıyordu. Şiir okumaz ve
sevmezdi, ilahi söylediğini duyan dahi çok azdır. Tüm bu durumlar onun
gelişmiş bir matematiksel hafızaya sahip olduğu tezini çürütmektedir.

5 ) Hz Muhammed ne zaman vefat edeceğini bilmiyordu. Bu durumda


son günlerine kadar sürekli gelen vahiylerin ne zaman kesileceğini ve
kitabın ne zaman tamamlanacağını bilmesi - öngörmesi de mümkün değildi.
Öyleyse kitap bitti deyip bırakmadığına ve vefatı ile kitabın kendiliğinden
son bulduğu anlaşıldığına göre Hz Muhammed'in belli bir kelime sayısına
ulaşıldığında kitabı sonlandırmak gibi bir çabası da olmamıştır. Zaten
evvelden tamamlanan ve ayarlanan bir kitapla başkalarına duruma göre
anında cevap veremezdi. Yada eğer kitabı evvelden tamamlayıp bitirmiş
olsa bu durumda ömrünün belki son bir kaç senesi hiç ayet gelmeden

129
Kutsal Gizemler

geçerdi. Öyleyse ayetlerin inişinin de kendi ömründe kendi kontrolünde


olmadan ve olaylara göre belli bir hikmetle önceden ilahi güçle görülerek
tanzim edildiği ilahi bir hakikattir. Hem kaderin hem de ilmin ispatlarından
biridir.

6 ) Kitapta tekrarı veya belli hikmete göre son derece anlamlı sayılarda
tekrar eden bu kelimelerin durunun ancak bir tesadüf olduğunu ve her
kitapta bulunabileceğini iddia edenlerin, Kuran kalınlığında ( Yaklaşık
100 000 kelimeden oluşan ) bir kitabı alıp temel anlam ifade eden
kelimelerin sayılarını karşılaştırarak etkileyici , belli bir manası olabilecek
sayıların karşımıza çıktığını ispatlaması gerekmektedir. Kuran dışında ki
kitaplarda yaptığımız pek çok araştırmada tek bir kelime çiftinin dahi eşit
yada anlamlı şekilde tekrar edilmediğine şahit olduk.

7 ) Kitapta ay ( kamer ) gibi kelimelerin tekrar sayılarının dahi


kendisinden çok sonraki zamanlarda keşfedilecek ayla ilgili çok önemli
temel bilgilere işaret etmesi, onun bu çalışmayı bilinçli yapmadığının açık
delilidir.

8 ) Hz Muhammed As. Kuran'ı kerimin matematiksel yönü ile ilgili


mucizeleri şüphede olanların inanması için eğer bilseydi hemen açıklardı.
Yada en azından bunların cevabından hemen sonra keşfedilmesi için bir
takım belirgin işaretler bırakırdı. Fakat bu asla olmamış hatta kendisine
ait tüm sözleri yani hadislerin silinmesi ve yok edilmesini emretmiştir.
Bu nedenle 150 yıl boyunca hiçbir hadis kayda geçirilmemiştir. Onun bu
muhteşem mucizeden haberdar edilmemesi ve mucize isteyenlere "onlara
mucizelerimizi yakında göstereceğiz" şeklinde Kuran ile cevap verilmesi ve
onun mucizelerinin peygamberin vefatından çok sonra ortaya çıkması dahi
onun kendi iradesinin ve müdahalaesinin Kuran üzerinde bulunmadığını
her şeyin ilahi bir kader ile meydana geldiğini ispatlamaktadır.

CENNET VE CEHENNEM KELİMELERİ

CENNET (‫ )ﺟﻨﺔ‬Toplam 78 Adet Geçer

‫ﺖ‬
َ ‫َﺟﱠﻨ‬
ve

130
Erdem Çetinkaya

‫َﺟﱠﻨﺔ‬
olarak iki yazılış şekli vardır. Aynı şekilde okunur.
‫َﺟﱠﻨﺔ‬
64 ayette tekrar eder. 59:20(2kere) geçer Bu nedenle toplam 65 kez
bulunur.
‫ﺖ‬َ ‫َﺟﱠﻨ‬
ise 12 ayette tekrar eder. (SEBE' suresi 16. ayet) 2 kez bulunur. Toplam
13 adet geçer.

Yani Kuran'da cennet kelimesi tüm halleri ile tekli olarak 78 kez tekrar
eder.

Bu kelimeleri hasenat arama programına yazıp harekesiz olarak ara


diyerek kolayca bu işlemi tekrar edebilirsiniz. Dilerseniz sekmeleri birleştir
seçeneği ile ayetle listesini tekrar etmeyecek şekilde birleştirebilirisiniz.

CENNET (‫)ﺟﻨﺔ‬

2:35 2:82 2:111 2:214 2:221 2:265 2:266

3:133 3:142 3:185 4:124 5:72 7:19 7:22

7:27 7:40 7:42 7:43 7:44 7:46 7:49

7:50 9:111 10:26 11:23 11:108 34:16(2) 13:35

16:32 17:91 19:60 19:63 20:117 20:121 23:19

25:8 25:15 25:24 26:85 26:90 29:58 32:19 36:26


36:55 39:73 39:74 40:40 41:30 42:7

42:22 43:70 43:72 46:14 46:16 47:6 47:15

50:9 50:31 53:15 54:54 56:89 57:21 59:20(2) 66:11


68:17 69:22 70:35 70:38 71:12 74:40 76:12 78:16
79:41 81:13 88:10 89:30

CEHENNEM (‫ )ﺟﻬﻨﻢ‬Kelimesi Kuran da 77 ayette 77 kez tekrar eder.


‫ َﺟ َﻬﱠﻨ ُﻢ‬kelimesini hasenatta harekesiz olarak aratırsanız karşınıza 77

131
Kutsal Gizemler

ayetin listesi çıkacaktır. Hi bir ayette 1 den fazla kullanılmamıştır. Bu


nedele toplam tekrar sayısı 77 dir.

CEHENNEM (‫)ﺟﻬﻨﻢ‬

2:206 3:12 3:162 3:197 4:55 4:93 4:97

4:115 4:121 4:140 4:169 7:18 7:41 7:179

8:16 8:36 8:37 9:35 9:49 9:63 9:68

9:73 9:81 9:95 9:109 11:119 13:18 14:16

14:29 15:43 16:29 17:8 17:18 17:39 17:63

17:97 18:100 18:102 18:106 19:68 19:86 20:74

21:29 21:98 23:103 25:34 25:65 29:54 29:68

32:13 35:36 36:63 38:56 38:85 39:32 39:60

39:71 39:72 40:49 40:60 40:76 43:74 45:10

132
Erdem Çetinkaya

48:6 50:24 50:30 52:13 55:43 58:8 66:9

67:6 72:15 72:23 78:21 85:10 89:23 98:6

TOPLAM = 77

Peki Cennet ve Cehennem arasında 1 fark olması yani kelime


sayımlarında cennet sayısının 1 fazla olması neyi ifade eder?

Cennet’in işlevleri farklı sekiz tane kapısı vardır. Nitekim Efendimiz


sallallahu aleyhi ve sellem abdestini tam bir şekilde alıp ardından
kelime-i şahadet getiren kişi için cennetin sekiz kapısının açılacağını ve
dilediğinden içeriye gireceğini belirtmektedir.[1] Bu kapıların isimleri ise
şu şekildedir: Namaz, Cihad, Sadaka, Reyyan, Tevbe, el-Kâzımîne’l-ğayz,
er-Razîn, Eymen

[1] Ebu Davud, Taharet, 169.

Cennetin 8 kapısı vardır. Cehennemin ise 7...

"Cehennemin yedi kapısı olup onlardan her bir kapı için bir grup
ayrılmıştır."

(Hicr Suresi, 44).

PEYGAMBER(S.A.V)Cebrail(a.s) 'a:"ey Cebrail cehennemin kapılarını


tarif et.onlar bizim kapılarımız gibimidir?diye sorar.

....Cehennemin Yedi Kapısı.... cebrail(a.s):

___ ya Resulallah cehennem kapıları birbiri üzerinde katlar


halindedirler.bir kapıdan diğer kapıya geçiş yetmiş yıldır ve her kapı bir
öncekinden yetmiş defa daha sıcaktır.

peygamber(s.a.v) tekrar bu kapılara kimlerin yerleşeceğini sordu:

Cebrail:

___(HAVİYE) denilen en alt tabakada münafıklar oturacaktır.dedi

ayette belirtildiği gibi:

"hiç şüphesiz münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar."


(nisa/145)

133
Kutsal Gizemler

___(CAHİM) diye yazılan ikinci kapı Allah'a ortak koşanların gireceği


kapıdır.

üçüncü tabakada bulunan kapıda yıldıza tapanlar (sabiiler) girecektir.

bu kapının üzerinde (SEKAR) yazar.

dördüncü tabakada bulunan kapıda şeytana uyan putperestler ve


ateşperestler girecektir.beşinci kapıdan Yahudiler girecektir.

adı(SEİR)olarak yazılan altınca kapıdan Hıristiyanlar geçecektir

dedikten sonra Cebrail biraz durdu.peygamber (s.a.v) tekrar:

___niçin yedinci kapıdan girenlerin durumunu bildirmedin?diye


sordu.

Cebrail(a.s)kederli bir vaziyette :

___Ya Resulallah bunu sorma! deyince; peygamberimiz" söyle" diye


ısrar etti.

Cebrail:

___orada senin ümmetinden tövbe etmeden ölenler vardır dedi.

rivayet edildiğine göre:

"hepiniz oraya (cehenneme) istisnasız gireceksiniz! (Meryem/71) ayeti


indiğinde peygamber (s.a.v)ümmeti için duyduğu üzüntü ve endişeden
hüngür hüngür ağlamıştı.

Cennet kapılarının Cehennem kapılarına olan bir üstünlüğü Kuran'ı


Kerim'de hem Allah'ın rahmetini göstermektedir hem de kelime sayıları
da aynı hikmetle bir fazla sayıda vahyedilmiştir.

134
Erdem Çetinkaya

ŞEYTAN ve MELEK 88 KEZ TEKRAR EDER.

ŞEYTAN (‫)ﺍﻟﺸﻴﻄﺎﻥ‬

َ ,‫ﺷ ْﻴ َﻄﺎ‬
‫ﺷ َﻴﺎﻁ‬ ‫ﱠ‬
şeytan kelimesi Kuran'da şeytan ve şeyate olarak iki şekilde geçer.
şeyat ‫ ﻁﺍَﻱَﺵ‬kelimesini programda ki arama bölümüne yazarsanız 17
ayette geçişini listeleyecektir. şeytan ‫ ﺍَﻁْﻱﱠﺵ‬kelimesini arama bölümüne
yazdığınızda ise 63 yerde listelendiği görülecektir. Bu iki kelime bazen
aynı ayet içinde tekrarlandığı için programdaki sekmeler kısmına sağ
tıklayıp sekmeleri birleştir seçeneğini tıklayalım. Tekrar eden ayetleri
bir kez göster, seçeneğini seçerek bu iki kelimenin listesini birleştirelim.
Karşımıza 78 ayetten oluşan yeni bir liste çıkacaktır. ( demek ki 2
ayette hem şeytan hem de şeyate aynı anda bulunuyormuş ). Ayetleri
incelediğimizde 10 ayette birden fazla şeytan kelimesinin bulunduğunu
göreceğiz. Demek oluyor ki Şeytan kelimesi tüm halleri ile birlikte Kuran
da 88 kez tekrar etmektedir.

Listesi;

2:14 2:36 2:102(2) 2:168 2:208 2:268 2:275

3:36 3:155 3:175 4:38 4:60 4:76(2) 4:83

4:117 4:119 4:120 5:90 5:91 6:43 6:68 6:71 6:112


6:121 6:142 7:20 7:27(2)

7:30 7:175 7:200 7:201 8:11 8:48 12:5

12:42 12:100 14:22 15:17 16:63 16:98 17:27(2) 17:53(2)


17:64 18:63 19:44(2) 19:45 19:68 19:83 20:120 21:82
22:3 22:52(2) 22:53 23:97 24:21(2) 25:29 26:210 26:221
27:24 28:15 29:38 31:21 35:6 36:60 37:7 37:65
38:37 38:41 41:36 43:36 43:62 47:25 58:10 58:19(3)
59:16 67:5 81:25

TOPLAM = 88

Kuranda geçen her hangi bir şeytan kelimesine hasenat programında


sağ tıklar ve sözlükte göster dersek, program bize Kuran fihristinde tüm

135
Kutsal Gizemler

halleri ile ka yerde geçtiğini, kelimenin sözlük bilgisini bize listesi ile
birlikte verecektir.

MELEK (‫ ﻣﻠﻚ‬,‫)ﻟﻤﻠﺌﻜﺔ‬

BU kelime Kuranda 86 ayette 88 kez tekrar eder. Kuranda melek


kelimesi 3 sık kullanılan harfle yazıldığı için. Arama sırasında malik,
meleket, melik, mülk gibi aynı harflerle fakat farklı işaretlerle yazılan
kelimelerle karıştırmak mümkündür.

ً ‫ َﻣ َﻠ‬, ‫ﻚ‬
ٍ ‫ َﻣ َﻠ‬,‫ﻚ‬ ٌ ‫ َﻣ َﻠ‬,‫ﻦ‬
‫ﻚ‬ ِ ‫َﻣ َﻠ َﻜ ْﻴ‬

‫ﺍ ْﻟ َﻤ َﻠﻚ‬
gibi melek yada melaike kelimelerinin tüm ihtimalleri ile aranıp, bu
ayet listelerinin birleştirilmesi ve sonunda tek tek listenin kontrol edilerek
bu 3 harfin melek anlamında yan yana gelenlerinin tespit edilmesi
gerekmektedir. Örneğin malik, mülk gibi kelimelerin harekelerine
bakarak elenmesi gerekmektedir. Yada harekeleri dikkate alacak şekilde

136
Erdem Çetinkaya

tüm kombinasyonları denenerek arama yapılmalı ve sayım bu şekilde


gerçekleştirilmelidir. Bu bizlerin dahi bir kaç saatini alan detaylı bir
çalışma gerektirdi ve yüzden fazla ayetin tek tek incelenmesini gerekli
kıldı. Konu ile ilgilenenler için bu ayetlerin listesini hazırladık. Kuranda
bu ayetler dışında hiç bir melek sözcüğü geçmemektedir.

MELEK (‫ ﻣﻠﻚ‬,‫)ﻟﻤﻠﺌﻜﺔ‬

2:30 2:31 2:34 2:98 2:102 2:161 2:177

2:210 2:248 2:285 3:18 3:39 3:42 3:45

3:80 3:87 3:124 3:125 4:97 4:136 4:166

4:172 6:8 (2) 6:9 6:50 6:93 6:111 6:158

7:11 7:20 8:9 8:12 8:50 11:12

11:31 12:31 13:13 13:23 15:7 15:8 15:28

15:30 16:2 16:28 16:32 16:33 16:49 17:40

17:61 17:92 17:95(2) 18:50 20:116 21:103 22:75

23:24 25:7 25:21 25:22 25:25 32:11 33:43

33:56 34:40 35:1 37:150 38:71 38:73 39:75

41:14 41:30 42:5 43:19 43:53 43:60 47:27

53:26 53:27 66:4 66:6 69:17 70:4 74:31

78:38 89:22 97:4

DÜNYA VE AHİRET KELİMELERİNİN TEKRAR SAYILARI


114 TÜR

‫ ﱡﺩ ْﻧ َﻴﺎ‬dünya kelimesini hasenat programında arama kısmına kopyalar


ve tüm Kuranda ara derseniz. 111 ayette dünya kelimesinin bulunduğunu
görebilirisiniz. 4 ayette ((NİSA suresi 134. ayet), (TEVBE suresi 38. ayet),
(RA'D suresi 26. ayet) (HADÎD suresi 20. ayet))

bu kelime tekrar etmektedir. Bu nedenle toplam bu kelimenin Kuran


da bulunma adedi 115 olacaktır.

137
Kutsal Gizemler

‫ ْ ٰﻻ ِﺧ َﺮ ِﺓ‬ahiret kelimesini hasenat programında arama kısmına kopyalar


ve tüm Kuranda ara derseniz. 113 ayette ahiret kelimesinin bulunduğunu
görebilirisiniz. 2 ayette ((ŞÛRÂ suresi 20. ayet), (TEVBE suresi 38. ayet))
bu kelime tekrar etmektedir. Bu nedenle toplam bu kelimenin Kuran da
bulunma adedi 115 olacaktır.

DÜNYA (‫ )ﺍﻟﺪﻧﻲ‬115 tekrarın Ayet listesi

2:85 2:86 2:114 2:130 2:200 2:201 2:204

2:212 2:217 2:220 3:14 3:22 3:45 3:56

3:117 3:145 3:148 3:152 3:185 4:74 4:77

4:94 4:109 4:134(2) 5:33 5:41 5:29 5:32

6:70 6:130 7:32 7:51 7:152 7:156 8:42

8:67 9:38(2) 9:55 9:69 9:74 9:85 10:7

10:23 10:24 10:64 10:70 10:88 10:98 11:15

11:60 12:101 13:26(2) 13:34 14:3 14:27 16:30

16:41 16:107 16:122 18:28 18:45 18:46 18:104

20:72 20:131 22:9 22:11 22:15 23:33 23:37

24:14 24:19 24:23 24:33 28:42 28:60 28:61

28:77 28:79 29:25 29:27 29:64 30:7 31:15

31:33 33:28 33:57 35:5 37:6 39:10 39:26

40:39 40:43 40:51 41:12 41:16 41:31 42:20

42:36 43:32 43:35 45:24 45:35 46:20 47:36

53:29 57:20(2) 59:3 67:5 79:38

TOPLAM = 115

138
Erdem Çetinkaya

AHİRET (‫)ﺍﻻﺧﺮﺓ‬

2:4 2:86 2:94 2:102 2:114 2:130 2:200

2:201 2:220 3:22 3:45 3:56 3:77 3:85

3:145 3:148 3:152 3:176 4:74 4:77 4:134

5:5 5:33 5:41 6:32 6:92 6:113 6:150

7:45 7:147 7:156 7:169 8:67 9:38(2) 9:69

9:74 10:64 11:16 11:19 11:22 11:103 12:37

12:57 12:101 12:109 13:26 13:34 14:3 14:27

16:22 16:30 16:41 16:60 16:107 16:109 16:122

17:7 17:10 17:19 17:21 17:45 17:72 17:104

20:127 22:11 22:15 23:33 23:74 24:14 24:19

24:23 27:3 27:4 27:5 27:66 28:70 28:77

28:83 29:20 29:27 29:64 30:7 30:16 31:4

33:29 33:57 34:1 34:8 34:21 38:7 39:9

39:26 39:45 40:39 40:43 41:7 41:16 41:31

42:20(2) 43:35 53:25 53:27 57:20 59:3 60:13

68:33 74:53 75:21 79:25 87:17 92:13 93:4

TOPLAM = 115

İYİLER VE KÖTÜLER KELİMELERİ

ِ ‫ ﺍَْﺑ َﺮ‬ebrar
‫ﺍﺭ‬

( iyiler ) kelimesi Kuran 6 kez geçer.

ِ ‫ ﺍَْﺑ َﺮ‬bu kelimeyi hasenat isimli programda arama bölümüne yazınız


‫ﺍﺭ‬
ve harekeleri göz ardı et diyerek aratınız. Karşınızda 6 ayet listelenecektir.

139
Kutsal Gizemler

Meallerden anlamlarını kontrol ettiğinizde daima iyiler kelimesinin


geçtiği göreceksiniz.

Ayetlerin listesi aşağıdaki gibidir.

(ÂLİ IMRÂN suresi 193. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

ْ ‫ﺎﻥ ﺍَ ْﻥ ٰﺍ ِﻣ ُﻨﻮﺍ ﺑِ َﺮﺑﱢ ُﻜ ْﻢ َﻓ ٰﺎ َﻣﱠﻨﺎ َﺭﺑﱠَﻨﺎ َﻓ‬


‫ﺎﻏ ِﻔ ْﺮ َﻟ َﻨﺎ‬ َ ‫ﺳ ِﻤ ْﻌ َﻨﺎ ُﻣ َﻨﺎ ِﺩﻳًﺎ ُﻳ َﻨﺎﺩﻯ ِﻟ ْﻼ‬
ِ ‫ﻳﻤ‬ َ ‫َﺭﺑﱠَﻨﺎ ﺍِﻧﱠَﻨﺎ‬
َْ َ ‫ُﺫُﻧﻮﺑَ َﻨﺎ َﻭ َﻛ ﱢﻔ ْﺮ َﻋﱠﻨﺎ‬
ِ ‫ﺳﱢﻴ َﭙﺎﺗِ َﻨﺎ َﻭﺗَ َﻮ ﱠﻓ َﻨﺎ َﻣ َﻊ ﺍﻻ ْﺑ َﺮ‬
‫ﺍﺭ‬
Diyanet “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran
bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”

(ÂLİ IMRÂN suresi 198. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

‫ﻓﻴﻬﺎ‬
َ ‫ﺪﻳﻦ‬
َ ‫ﺎﺭ َﺧﺎِﻟ‬ َْ ‫ﺎﺕ ﺗَ ْﺠﺮﻯ ِﻣ ْﻦ ﺗَ ْﺤ ِﺘ َﻬﺎ‬ َ ‫ﻦ ﺍﻟﱠ‬
ٌ ‫ﺬﻳﻦ ﺍﺗﱠ َﻘ ْﻮﺍ َﺭﺑﱠ ُﻬ ْﻢ َﻟ ُﻬ ْﻢ َﺟﱠﻨ‬ ٰ
ُ ‫ﺍﻻ ْﻧ َﻬ‬ ٰ ٰ ِ ‫ﻟ ِﻜ‬
‫ﺍﺭ‬ ‫ﱢ‬ ‫ﱢ‬ ً
َ ْ ‫ُﻧ ُﺰﻻ ِﻣ ْﻦ ِﻋ ْﻨ ِﺪ ﺍﷲ َﻭ َﻣﺎ ِﻋ ْﻨ َﺪ ﺍﷲ َﺧ ْﻴ ٌﺮ ِﻟ‬
ِ ‫ﻼ ْﺑ َﺮ‬
Diyanet Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah
katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden
ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha
hayırlıdır.

(İNSÂN suresi 5. ayet) (Resmi: 76/İniş:90/Alfabetik:43)

‫ﺍﺟ َﻬﺎ َﻛﺎﻓُﻮ ًﺭﺍ‬


ُ ‫ﺎﻥ ِﻣ َﺰ‬ ٍ ‫ﻮﻥ ِﻣ ْﻦ َﻛ ْﺎ‬
َ ‫ﺱ َﻛ‬ َ ‫ﺸ َﺮُﺑ‬
ْ َ‫ﺍﺭ ﻳ‬ َْ ‫ﺍِ ﱠﻥ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺑ َﺮ‬
Diyanet İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.

(İNFİTÂR suresi 13. ayet) (Resmi: 82/İniş:82/Alfabetik:42)

ٍ َ‫ﺍﺭ َﻟﻔﻰ ﻧ‬
‫ﻌﻴﻢ‬ َْ ‫ﺍِ ﱠﻥ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺑ َﺮ‬
Diyanet Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler.

(MUTAFFİFÎN suresi 18. ayet) (Resmi: 83/İniş:86/Alfabetik:65)

‫ﺍﺭ َﻟﻔﻰ ِﻋﱢﻠﱠﻴﻴﻦ‬ َ ‫َﻛﱠﻼ ﺍِ ﱠﻥ ِﻛ َﺘ‬


َْ ‫ﺎﺏ‬
ِ ‫ﺍﻻ ْﺑ َﺮ‬
140
Erdem Çetinkaya

Diyanet Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.

(MUTAFFİFÎN suresi 22. ayet) (Resmi: 83/İniş:86/Alfabetik:65)

ٍ َ‫ﺍﺭ َﻟﻔﻰ ﻧ‬
‫ﻌﻴﻢ‬ َْ ‫ﺍِ ﱠﻥ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺑ َﺮ‬
Diyanet Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.

‫ ﻓﺠﺎﺭ‬Füccar ( Kötüler )

Elif eklenerek yazılmış füccar kelimesi tüccar kelimesinde ki fucuratı


yani kötülüğü sürekli yapan alışkanlık haline getirmiş kimse demektir.
Yani kötüler.

Bu kelimeyi hasenat Arapça arama bölümüne yazdığınızda ve


harekesiz olarak arattığınızda karşınıza 3 ayet çıkacaktır. Tekrarsız olarak
3 kere geçmiştir Füccar kelimesi tüm Kuran'da.

(SÂD suresi 28. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

‫ﺽ ﺍَ ْﻡ ﻧَ ْﺠ َﻌ ُﻞ‬ َْ ‫ﺪﻳﻦ ِﻓﻰ‬


ِ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ َ ‫ﺴ‬ ِ ‫ﺎﺕ َﻛﺎ ْﻟ ُﻤ ْﻔ‬ ‫ﺬﻳﻦ ٰﺍ َﻣ ُﻨﻮﺍ َﻭ َﻋ ِﻤ ُﻠﻮﺍ ﱠ‬
ِ ‫ﺍﻟﺼﺎِﻟ َﺤ‬ َ ‫ﺍَ ْﻡ ﻧَ ْﺠ َﻌ ُﻞ ﺍﻟﱠ‬
ِ ‫ﻘﻴﻦ َﻛﺎ ْﻟ ُﻔ ﱠﺠ‬
‫ﺎﺭ‬ َ ‫ﺍ ْﻟ ُﻤﱠﺘ‬
Diyanet Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat
çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları
yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?

(İNFİTÂR suresi 14. ayet) (Resmi: 82/İniş:82/Alfabetik:42)

ٍ ‫ﺎﺭ َﻟﻔﻰ َﺟ‬


‫ﺤﻴﻢ‬ َ ‫َﻭﺍِ ﱠﻥ ﺍ ْﻟ ُﻔ ﱠﺠ‬
Diyanet Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler.

(MUTAFFİFÎN suresi 7. ayet) (Resmi: 83/İniş:86/Alfabetik:65)

ِ ‫ﺎﺭ َﻟﻔﻰ‬
‫ﺳ ﱟﺠﻴﻦ‬ ِ ‫ﺍﻟﻔ ﱠﺠ‬
ُ ‫ﺎﺏ‬َ ‫َﻛﱠﻼ ﺍِ ﱠﻥ ِﻛ َﺘ‬
Diyanet Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.

(Diyanet aynı kelimeyi değişik yerlerde , farklı şekilde tercüme etmiş


olabiliyor. Diyanetin bile mükemmel çeviriler yaptığı söylenemez )

141
Kutsal Gizemler

İyilerin her zaman kötülerden fazla olacağı son derece hikmetli bir
ifade ile Kuran da ki kelimesi sayılarına dahi işlenmiş ve iyilerin sayısı
kötülerin sayısının 2 katı olarak yer almıştır. Görüldüğü gibi İyiler kelimesi
6 kez, kötüler kelimesi Kuran'da 3 kez tekrar etmiştir.

SICAK ve SOĞUK KELİMESİ 4 KEZ TEKRAR EDER.

SICAK;

hurur, el-harre, harren olarak 3 farklı halde geçer tüm


Kuran da sıcak kelimesi. Toplam tekrar adedi 4 tür. Bu kelimeleri arama
programına yazdırırsanız size geçtiği ayetlerin listesini verecektir. Bu
kelimelerin adedine kolayca ulaşmanın bir yolu da, tüm meallerde sıcak
kelimesini Türkçe olarak aratmanızdır. Az sayıda çıktığı için kolayca
ayetlerin orijinaline bakıp harr yada hurur gibi kelimelerin bulunup
bulunmadığını yada tüm meallerde sıcak kelimesinin var olup olmadığını
anlayabilirisiniz. Arapça okuma bilmiyorsunuz Arapça okunuşun Türkçe
yazılışına da bakarak kolayca kelime sayımı yapabilirsiniz.

LİSTESİ;

9:81(2kere) 35:21 16:81

TOPLAM = 4

SOĞUK
(‫ ﺑﺎﺭﺩ‬,‫)ﺑﺮﺩ‬
Kuran'da berd kelimesi 4 yerde geçer. İki farklı halinin her ikisi de
benzer şekilde okunur ve aynı manaya gelir. Tek farkı be harfini uzatarak
okumayı sağlayan elif vurgusunun bulunmasıdır.
‫ﺎﺭ ٌﺩ‬
ِ َ‫ ﺑ‬kelimesini harekeli olarak aratırsanız 2 yerde karşınıza çıkar.
‫ ﺑَ ْﺮ ًﺩ‬kelimesini harekeli olarak arattığımızda yine 2 yerde karşımıza
çıkar. Böylelikle tüm Kuran'da toplam 4 kez tekrar etmiştir.

zaten meallerde soğuk veya serin kelimelerini aratırsanız ve çıkan


ayetlerde berd kelimesinin varlığını analiz ederseniz kolayca sonuca
ulaşabilirsiniz.

142
Erdem Çetinkaya

Listesi;

21:69 38:42 56:44 78:24

TOPLAM = 4

RESUL KELİMELERİ VE RESULLERİN İSİMLERİ

RESUL KELİMELERİ VE RESULLERİN İSİMLERİ 513 KEZ


TEKRAR EDİLMİŞTİRKuran’da bir çok peygamberin ismi defalarca zi-
kredilmektedir. Örneğin Muhammed ismi 4 kez, Musa 136 kez, İbrahim
69, Nuh 43 … kez tekrarlanmıştır. Diğer resullerin isimleri tekrarları ile
birlikte 513 tür. Aynı şekilde resul kelimesinin Kuan da ki tekrarıda büyük
bir mucize olarak 513’tür.

RESUL KELİMESİNİN SAYIMI;


Aşağıda geçen ve resul kelimesinin farklı hallerinin ilk 3-4 harfini
temsil eden harf grupları tüm Kuran’da Hasenat ile aratıldığında aşağıda
görülen sayılarda ayet listesi ile karşılaşıldı. Çıkan bu listeler birleştirildi
ve bu şekilde 3 listede ortak bulunan ayetlerin yeniden- fazladan sayılması
engellendi. Ortaya 429 ayetlik bu 3 kelimenin listelerinin birleşmesinden
oluşan yeni bir liste geldi. Bu liste aşağıda ki harf gruplarının tüm Kuran’da
yan yana geldiği yerlerin taamını kapsıyordu. Hasenat programı kelimelerin
kaç ayette bulunduğunu gösterebilmesine rağmen kelimenin ayette birden
fazla yer aldığı zaman kaç kez tekrar ettiğini gösterememekte. Bu nedenle
birleştirilen 429 ayetlik listeye sağ tıklayarak sekmeyi word’e aktar
sekmesini tıklayınız. ( Önceden sekme özelliklerinden yalnız Arapçasını
ve tek meal göster seçeneklerini işaretleyerek sekmeyi daha sade görünen
bir hale çevirebilirsiniz )
Word’e aşağıda harfleri yazdığınız zaman size bu kelimelerin tüm
metinde kaç kez yer aldığın söyleyecektir.
235 ayette 267 kez tekrar etmiş
215 ayette 236 kez tekrar etmiş
10 ayette 10 kez tekrar etmiş
TOPLAM 513 RESUL KELİMESİ VARDIR.

143
Kutsal Gizemler

KURAN’DA RESUL İSİMLERİNİN TEKRAR EDİŞ SAYILARI


( TOPLAM 513 )
1. ADEM . . . . . . . . . . . . . 25
2. İDRİS . . . . . . . . . . . . . . 2
3. NUH . . . . . . . . . . . . . . . 43
4. HUD . . . . . . . . . . . . . . . 7
5. SALİH . . . . . . . . . . . . . 7
6. İBRAHİM . . . . . . . . . . 69
7. LUT . . . . . . . . . . . . . . . 27
8. İSMAİL . . . . . . . . . . . . 12
9. İSHAK. . . . . . . . . . . . . . 17
10. YAKUB . . . . . . . . . . . . 16
11. YUSUF . . . . . . . . . . . . . 27
12. EYÜB . . . . . . . . . . . . . . 4
13. ŞUAYB . . . . . . . . . . . . . 11
14. MUSA . . . . . . . . . . . . . 136
15. HARUN . . . . . . . . . . . . 20
16. DAVUD . . . . . . . . . . . . 16
17. SÜLEYMAN . . . . . . . . 17
18. İLYAS . . . . . . . . . . . . . . 2
19. ELYESA . . . . . . . . . . . . 2
20. ZÜLKİFL . . . . . . . . . . . 2
21. YUNUS . . . . . . . . . . . . 4
22. ÜZEYR . . . . . . . . . . . . . 1
23. LOKMAN . . . . . . . . . . 2
24. ZULKARNEYN . . . . . 3
25. ZEKERİYYA . . . . . . . . 7
26. YAHYA . . . . . . . . . . . . 5
27. İSA . . . . . . . . . . . . . . . . 25
28. MUHAMMED . . . . . . . 4

144
Erdem Çetinkaya

PEYGAMBERLİĞİ HAKKINDA KESİN KARAR


VERİLEMEMİŞ OLAN KİŞİLER
ÜZEYR AS.
Hz. Muhammed (s.a.s), Üzeyr (a.s)’in peygamber olup olmadığı
hususunda söyle buyurmuştur: “Bilmiyorum, Üzeyr peygamber midir,
değil midir?” (Ali Nasif et-Tâc, III, 302). Bundan dolayı İslâm inancında
Üzeyr (a.s)’in peygamberliği ihtilaflı kabul edilmiştir.
Babasının ismi Şureyha olup Hârun AS. neslindendir. Kudüs’te
doğdu ve Kudüs’te vefat etti. israiloğullarına (Yahudilere) göre meşhur
bir peygamber hatta haşa Allah’ın oğlu olan Üzeyr (a.s)’in adi Kur’an-ı
Kerîm’de geçmektedir. Fakat İslâm’a göre onun peygamber olup olmadığı
hususunda ihtilaf vardır.
Burada söz konusu olan Üzeyir (a.s) hakkında çeşitli rivayetler vardır. En
meşhuru bin Abbas’ın rivayetidir. Buna göre, Yüce Allah İsrail oğullarının
elinde bulunan Tevrat’ı onlardan aldı. Tevratın içinde bulunduğu sandığı
kaybettiler. Ayni zamanda Tevrat zihinlerinden de silindi. İsrail oğulları
buna çok üzüldüler. Bilhassa Üzeyir (a.s) Allah’a çok ibadet etti; O’na
yalvarıp yakardı. Allah’tan inen bir nur, onun kalbine girdi. Unutmuş
olduğu Tevrat’ı hatırladı. Ondan sonra Tevrat’ı yeniden İsrail oğullarına
öğretti. Daha sonra Tevrat’ın içinde bulunduğu sandık bulundu. Bunun
üzerine Üzeyir (a.s)’in öğrettiğinin aslına uygun olduğunu gördüler. Bunun
üzerine Üzeyir (a.s)’i çok sevdiler. Fakat bu hususta aşırı gittiler. “O, olsa olsa
Allah’ın oğludur” dediler (ibn Cerir et-Taberî, Camiu’l-Beyân, Mısır,1951,
X,111). Bu ayetler, onların bu hususta aşırı gitmelerini ve Hristiyanlarin da,
İsa (a.s) Allah’ın oğludur diye söylemelerini reddetme mahiyetinde nazil
olmuştur. Onların bu sözlerinin batıl olduğu anlatılmış ve Yüce Allah’ın,
onların bu iddialarından münezzeh olduğu ifade edilmiştir (el-Beydâvî,
Envaru’t-Tenzîl ve Esraru’t Te’vîl, Misir, 1955, I, 196).
ZULKARNEYN
Dedik ki: Ey Zülkarneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine
güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle
yaparsın). Dedi: Kim haksızlık ederse, ona azap edeceğiz) sonra o,
Rabb’ine döndürülecektir. O da ona görülmemiş bir azab edecektir. Fakat
inanıp iyi iş yapan kimseye de en güzel mükâfat vardır.

145
Kutsal Gizemler

Allah’ın kendisi ile konuştuğu ve kendisine görevler verdiği bir kişi


olduğundan Allah’ın elçilerinden iri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Çünkü
Arapçada resul; elçi manasına gelir. Yani Kral yada yetkiye sahip kişinin
sözlerini ileten yada verdiği emirleri yerine getiren kişi manasındadır.
Kuran’da resul kelimesi Allah’ın görev verdiği melekler içinde kullanılır.
Bu nedenle zulkarneyn ile anlatıla Kuran kıssaları onun resul olduğuna
dair büyük delil teşkil etmektedir.
LOKMAN
(LOKMAN suresi 12. ayet)
Andolsun, biz Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Kim
şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse,
bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.
(ÂLİ IMRÂN suresi 58. ayet)
Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitap
ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir
peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz!
Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?"
demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit
olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
Hikmet verilen kişilerin peygamberler olduğuna işaret eden ayettir
alim İmran suresi 58. ayeti. Lokman As. a da hikmet verildiği, Kuran’da
onun adı ile bir sure indirildiği, göz önünde bulundurulursa bu kişinin de
resullerden olma olasılığı çok yüksektir.
Fakat velev ki Lokman AS. bir resul olmasa bile Kuran da Yunus için
bir kez Zunnun , Hz Muhammed As. için de bir kez Ahmed ismi ile hitap
edilerek Kuranda geçen peygamber isimleri sayısı yeniden 513 olarak
hesaplanabilir. Eğer Lokman As. resul ise, Asıl isimleri ile Kuranda geçen
peygamber isimlerini tekrar ediş sayısı 513 olacaktır. Bizim görüşümüz
bu kişilerin Allah’ın görevli elçileri oldukları yönündedir. Gerçeği ancak
Allah bilir. Fakat her iki durumda da 513 sayısı kendisini doğrulamaktadır.
Not;
Dilimize peygamber olarak çevrilen kelime aslında Arapçada ve Kuran
da asla yer almaz. Peygamber farsça bir kelimedir. Yapılan çevrilerde nebi

146
Erdem Çetinkaya

ve resul olarak geçen tüm kelimeler ortak olarak peygamber olarak çevrilir.
İslam alimleri resulü kitap verilen şeriat sahibi peygamber, nebiyi de kitap
sahibi olmayan sadece tebliğ görevi olan peygamberler olarak tanımlarlar.
Diyanetin sitesindeki bilgilerde aşağıda görüleceği gibi var olan yaygın
tüm kitaplardaki gibi aynı hata yapılmıştır.
3 Mayıs Pazartesi,2010
RESUL
Sözlükte “risalet görevini yerine getiren elçi” anlamına gelen resul,
dinî literatürde, Allah tarafından yeni bir kitap ve yeni bir şeriat
ile bir topluma veya bütün insanlığa gönderilen kimsedir. Buna resul de
denir. Çoğulu murseldir. Rasûl kelimesinin kökü olan “risl”, yumuşaklık
ve kolaylık üzere göndermek veya yumuşaklıkla yürümek ve yol almaktır.
Resul kavramı nebi kavramına oranla daha kapsamlıdır. Zira her resul aynı
zamanda bir nebidir. Fakat her nebi bir resul değildir. Hz. Muhammed
hem resul hem de nebidir. Çünkü o müstakil ve mükemmel bir din olan
İslâm ile onun hükümlerini ihtiva eden Kur’ân’ı getirip açıklamıştır. Resul
kelimesi bazen melekler için de kullanılmıştır. Her resul insanları irşad,
ıslah ve hak yola davet etmek için kendi kavminin dilini konuşacak şekilde
gönderilmiştir. Şu âyet de bu hususu ifade etmektedir: “(Allah’ın emirlerini)
onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle
gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.
Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.” (İbrâhim, 14/4) (İ.K.)
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=469
İslam alimleri arasında bugüne dek resul ve nebi kelimesine verilen
anlamlarda bir hata süregelmiştir. Günümüz yaygın ilmihal bilgilerine
göre resul, kendisine kitap verilen peygamberler, nebiler ise kitap sahibi
olmayıp var olan dini tebliğ etmekle görevlendirilmiş kişilerdir. Yaygın
inanışa göre her resul nebidir ve fakat her nebi resul değildir. Çünkü her
nebinin kitabı yoktur. Nebi kitap sahibi olursa resul olur. Bu yanlış iddia
nedeniyle yukarıdakiler ( 28 peygamber ) resul değildir ki o yüzden resul
kelimesinin de bu kişilerin isimleri ile eş sayıda tekrar etmesi hikmete
uygun değildir denebilir. Fakat Allah alimler arasındaki bu hatalı görüşü
düzeltmek için bir işaret olarak Yunus As. ın da bir resul olduğunu
belirtmiştir. Halbuki onun ne kitabı ne şeriatı nede sahifeleri vardı.

147
Kutsal Gizemler

Hemen her din kitabında Resul ve Nebi tanımlamaları hakkında tüm


okullarda , kitaplarda - ilahiyatta bile bulabileceğiniz bu bilgi aslında
yanlıştır. Resul, Arap dilinde elçi manasında kullanılır, daha geniş anlamı
ile görevlendirilen kimse… Kralların elçileri içinde kullanılır. Kuran
da peygamberler dışında melekler içinde kullanılmıştır. Zaman zaman
siyasi manada da kullanıldığı olmuştur. Yani anlamı çok geniştir. Sadece
Allah’ın insan olan elçilerini kapsamaz. Bazı din kitaplarında da “yeni din
getiren peygamber resuldür” olarak tabir edilir ve nebiden üstün tutulur.”
Sanki Allah katında İslam dan başka din varmış gibi… Tüm resuller her
zaman İslami tebliğ etmişlerdi.
Bu durumun ispatı yani nebilerin kitap sahibi olmayan peygamberler/
elçiler olduğu hiçbir kitaba sahip olmayan Yunus As. ın resul olarak
tanıtılması ile gerçekleşir. Resul olarak tanıtılan ve hiçbir sahife yada kitap
indirilmemiş olan Yunus As. Yukarda ki konunun izahı-ispatı olmaktadır.
(SÂFFÂT suresi 139. ayet)
Ve inne yunuse le minel murselîn.
Yûnus da gönderilen elçilerdendi (resullerdendi).
Mursel kelimesi resul kelimesinin çoğuludur. Hz Yunus da bir resuldür
ve herhangi bir kitap yada şeriata yada sahifelere sahip değildir.
Diyanet hatasının farkına varmış olacak ki, resul kelimesinin anlamını
sitesinde hala düzeltmemiş olsa da Nebi kelimesinin anlamını düzeltmiş
görünüyor.
NEBÎ
...İslâm bilginleri resul ile nebi arasında fark olduğunu, yeni bir kitap
ve yeni bir şeriatla gönderilen peygamberlere resul-mürsel, yeni bir kitap
ve yeni bir şeriatla göndermeyip, önceki bir resulün kitap ve şeriatını
tebliğ etmekle görevli peygamberlere ise nebi dendiğini söylemişler ise de,
Kur’ân’da böyle bir ayırım bulunmamakta, aksine nebilere kitap, hüküm,
hikmet verildiği ve vahyedildiği bildirilmektedir. Bakara sûresinin 213.
âyetinde nebilerle beraber kitap indirildiği bildirilmektedir: “İnsanlar bir
tek ümmet idi. Allah, nebileri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi,
anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetsinler diye,
O nebilerle beraber gerçekleri içinde taşıyan kitap indirdi...” Âl-i İmrân
sûresinin 81. âyetinde nebilere kitap ve hikmet verildiği ifade edilmektedir:

148
Erdem Çetinkaya

“Allah, nebilerden şöyle söz almıştı: Bakın size kitap ve hikmet verdim,
sonra yanınızda bulunan kitapları doğrulayıcı bir rasûl geldiğinde ona
mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz
mi ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı? demişti. Kabul ettik
dediler...” Âl-i İmrân sûresinin 70. âyetinde kitap, hüküm ve nübüvvet
verilmesi birlikte zikredilmiştir; “Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah ona
kitap, hüküm ve nübüvvet versin de sonra o insanlara Allah’ı bırakıp, bana
kullar olsun desin...” (Casiye, 45/16; Ankebût, 29/27; Hadîd, 57/26). Nisâ
sûresinin 163. âyetinde nebilere vahiy indirildiği bildirilmiş, bir sonraki
âyette bunlara resul denilmiştir: “Nuh’a ve ondan sonra gelen nebîlere
vahyettiğimiz gibi (Ey Muhammed!) sana da vahyettik…..
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=287

AYLAR KELİMESİ KURAN DA 12 DEFA TEKRAR EDER.


( Allah katında ayların sayısı 12 dir. ( Tevbe S. 36 )
Şehr kelimesi 17 ayette 20 kez tekrar eder.
8 tanesi şehr olarak geçer. ( tekil )
eşhuru ( çoğul ) 12 kez tekrar eder.
(TEVBE suresi 36. ayet)

‫ﺷﻬﺮﺍ ﻓﻰ ِﻛ َﺘﺎﺏ ٰﱢ‬


َ ‫ﺍﷲ ﻳَ ْﻮ َﻡ َﺧ َﻠ‬ ‫ﺍﻟﺸﻬﻮﺭ ِﻋ ْﻨ َﺪ ٰﱢ‬
‫ﻖ‬ ِ ً ْ َ ‫ﺸ َﺮ‬ َ ‫ﺍﷲ ﺍ ْﺛ َﻨﺎ َﻋ‬ ِ ُ ‫ﺍِ ﱠﻥ ِﻋ ﱠﺪ َﺓ ﱡ‬
‫ﻦ‬ ِ ‫ﺍﻟﺪﻳﻦ ﺍ ْﻟ َﻘﱢﻴ ُﻢ َﻓ َﻼ ﺗَ ْﻈ ِﻠ ُﻤﻮﺍ‬
‫ﻓﻴﻬ ٰ ﱠ‬ ‫ﻚ ﱡ‬ َ ‫ﺽ ِﻣ ْﻨ َﻬﺎ ﺍَ ْﺭﺑَ َﻌ ٌﺔ ُﺣ ُﺮ ٌﻡ ٰﺫِﻟ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﱠ‬
‫ﱠ‬ َ َ ً ً ْ
‫ﺍﻋﻠ ُﻤﻮﺍ ﺍ ﱠﻥ ﺍﷲ َﻣ َﻊ‬ ‫ﱠ‬ َ ُ ُ َ ‫ﱠ‬
ْ ‫ﻛﻴﻦ ﻛﺎﻓﺔ ﻛ َﻤﺎ ُﻳ َﻘﺎﺗِﻠﻮﻧَﻜ ْﻢ ﻛﺎﻓﺔ َﻭ‬ َ َ ‫ﺸ ِﺮ‬ ُ
ْ ‫ﺴ ُﻜ ْﻢ َﻭﻗﺎﺗِﻠﻮﺍ ﺍﻟ ُﻤ‬
َ َ ‫ﺍَْﻧ ُﻔ‬
َ ‫ﺍ ْﻟ ُﻤﱠﺘ‬
‫ﻘﻴﻦ‬
Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah
katında ayların sayısı on ikidir
AY
he nin cezmsiz (esireli-ötüreli ) halleri çoğul 12 adet ( aylar )

2:185 2:194(2) 2:217 5:2 5:97 2:197 2:226 2:234 9:2


9:5 65:4
he’nin cezmli halleri ( tekiller ) 8 adet ( ay )

2:185 4:92 9:36 34:12(2) 46:15 58:4 97:3

149
Kutsal Gizemler

GÜNLER KELİMESİ KURANDA 27 ADET GEÇER.


Eyyam kelimesi 26 ayette, 27 defa geçer. (BAKARA suresi 184. ayette
2 kez) ( 30 iddia ediliyor )
İspatı;
önce eyyaa harfleri harekeleri ile bu şekilde nerelerde yan yana
gelmiş ona bakalım. Böylece eyyam kelimesine daha hızlı ulaşabiliriz.
Harekeli aratacağız çünkü eyyam kelimesi Kuran'da veya Arapça da
başka hiç şekilde kullanılmaz sadece sonuna gelen mim harfinin aldığı
harekelerde değişme olur.
Hasenat programında bul tuşuna bastığınızda 27 ayette bu ifadenin
geçtiği görülür. Peki bu 27 ayetten hangileri sonun mim harfli ‫ ﻡﺍﱠﻱَﺍ‬dır
Bunu öğrenmek için yeniden arama bölümüne girelim ve harekeleri göz
ardı et, sekmesini seçerek ‫ ﻡﺍﱠﻱَﺍ‬bu ifadeyi yazalım. Ardından sadece seçili
sekmede ara işaretini tıklayalım. Ve bul butonuna basalım. Görececeğiz ki
26 ayette eyyam kelimesi günler manasında kullanılacak şekilde geçmiştir.
Hızlı bir göz ata ile sadece Bakara Suresi 184. ayette bu ifadenin iki kez
tekrar ettiği görülür. Bu durumda günler yani eyyam kelimesinin Kuranda
27 defa tekrar ettiği ve bununda ayın dünya etrafındaki bir turuna denk
geldiği rahatlıkla söylenebilir. Görüldüğü gibi bu kelime dahi hikmetli bir
sayı ile tekrar ettirilmiştir.
(BAKARA suresi 80. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) - Diyanet
çevirisi

‫ُﻞ ﺍَﺗﱠ َﺨ ْﺬُﺗﻢ ِﻋ ْﻨ َﺪ ٰﱢ‬


‫ﺍﷲ َﻋ ْﻬ ًﺪﺍ َﻓ َﻠ ْﻦ‬ ْ ‫ﺎﻣﺎ َﻣ ْﻌ ُﺪﻭ َﺩ ًﺓ ﻗ‬
ً ‫ﺎﺭ ﺍِﱠﻻ ﺍَﻳﱠ‬
ْ ُ ‫ﺴ َﻨﺎ ﺍﻟﱠﻨ‬ ‫َﻭ َﻗﺎُﻟﻮﺍ َﻟ ْﻦ ﺗَ َﻤ ﱠ‬
‫ﱢ‬ٰ ٰ‫ﱡ‬
َ ‫ﻮﻥ َﻋ َﻠﻰ ﺍﷲ َﻣﺎ َﻻ ﺗَ ْﻌ َﻠ ُﻤ‬
‫ﻮﻥ‬ َ ‫ﻒ ﺍﷲ َﻋ ْﻬ َﺪ ُﻩ ﺍَ ْﻡ ﺗَ ُﻘﻮُﻟ‬ َ ‫ُﻳ ْﺨ ِﻠ‬
80:
Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç “gün”den başka asla
dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü
aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a
karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
(BAKARA suresi 184. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) - Diyanet
çevirisi

150
Erdem Çetinkaya

‫ﺎﻡ ﺍُ َﺧ َﺮ‬ٍ ‫ﺳ َﻔ ٍﺮ َﻓ ِﻌ ﱠﺪ ٌﺓ ِﻣ ْﻦ ﺍَﻳﱠ‬ َ ‫ﺮﻳﻀﺎ ﺍَ ْﻭ َﻋ ٰﻠﻰ‬


ً ‫ﺎﻥ ِﻣ ْﻨ ُﻜ ْﻢ َﻣ‬ َ ‫ﺍﺕ َﻓ َﻤ ْﻦ َﻛ‬ ً ‫ﺍَﻳﱠ‬
ٍ ‫ﺎﻣﺎ َﻣ ْﻌ ُﺪﻭ َﺩ‬
‫ﻜﻴﻦ َﻓ َﻤ ْﻦ ﺗَ َﻄ ﱠﻮ َﻉ َﺧ ْﻴ ًﺮﺍ َﻓ ُﻬ َﻮ َﺧ ْﻴ ٌﺮ َﻟ ُﻪ‬
ٍ ‫ﺴ‬ ُ ‫ﻄﻴﻘﻮﻧَ ُﻪ ِﻓ ْﺪﻳَ ٌﺔ َﻃ َﻌ‬
ْ ‫ﺎﻡ ِﻣ‬ ُ ‫ﺬﻳﻦ ُﻳ‬ َ ‫َﻭ َﻋ َﻠﻰ ﺍﻟﱠ‬
‫ﻮﻥ‬ َ ُ ُ َ
َ ‫ﻮﻣﻮﺍ َﺧ ْﻴ ٌﺮ ﻟﻜ ْﻢ ﺍِ ْﻥ ﻛ ْﻨ ُﺘ ْﻢ ﺗَ ْﻌﻠ ُﻤ‬ُ ‫ﺼ‬ ُ َ‫َﻭﺍَ ْﻥ ﺗ‬
184:
Oruç, sayılı “gün”lerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa,
tutamadığı “gün”ler sayısınca başka “gün”lerde tutar. Oruca gücü
yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden
kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha
hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
(BAKARA suresi 185. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) - Diyanet
çevirisi

‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﻬ ٰﺪﻯ‬ ٰ ِ ‫ﺎﻥ ﺍﻟﱠﺬﻯ ﺍُ ْﻧ ِﺰ َﻝ‬


َ ‫ﺎﺕ ِﻣ‬ٍ ‫ﺎﺱ َﻭﺑَﱢﻴ َﻨ‬ِ ‫ﻓﻴﻪ ﺍ ْﻟ ُﻘ ْﺮﺍ ُﻥ ُﻫ ًﺪﻯ ِﻟﻠﱠﻨ‬ َ ‫ﻀ‬ َ ‫ﺷ ْﻬ ُﺮ َﺭ َﻣ‬ َ
‫ﺳ َﻔ ٍﺮ‬ ‫ﻰ‬ ‫ﻠ‬ٰ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ َ
‫ﺍ‬ ‫ﺎ‬ ً
‫ﺮﻳﻀ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎﻥ‬ ‫ﻛ‬َ ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬‫ﻭ‬ ‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺼ‬ ‫ﻴ‬ ْ
‫ﻠ‬ َ
‫ﻓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍﻟﺸ‬ ‫ﻢ‬ ُ
‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻓ‬َ ‫ﺎﻥ‬ َ
‫ﻗ‬ ‫ﺮ‬ ْ
َ َ ْ َ َ ْ ََ ُ ْ ُ َ َ ْ ‫ﱠ‬ ِ
ُٰ‫ِ َ ْ ﱡ‬ َ ْ َ ِ ْ ‫َﻭ‬
‫ﻔ‬ُ ‫ﻟ‬ ‫ﺍ‬
ْ ْ
‫ﺴ َﺮ َﻭِﻟ ُﺘﻜ ِﻤ ُﻠﻮﺍ ﺍﻟ ِﻌ ﱠﺪ َﺓ‬ ْ
ْ ‫ﺮﻳﺪ ﺑِ ُﻜ ُﻢ ﺍﻟ ُﻌ‬ َ
ُ ‫ﺴ َﺮ َﻭﻻ ُﻳ‬ ْ
ْ ‫ﺮﻳﺪ ﺍﷲ ﺑِ ُﻜ ُﻢ ﺍﻟ ُﻴ‬ ُ ‫ﺎﻡ ﺍُ َﺧ َﺮ ُﻳ‬ َ
ٍ ‫َﻓ ِﻌ ﱠﺪ ٌﺓ ِﻣ ْﻦ ﺍٰﱠﻳﱠ‬
‫ﻭﻥ‬ ‫ﺮ‬ ُ
‫ﻜ‬ ‫ﺸ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻢ‬
َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ
‫ﻜ‬ ‫ﱠ‬
‫ﻠ‬ ‫ﻌ‬‫ﻟ‬َ ‫ﻭ‬ ‫ﻢ‬ ُ
‫ﻳﻜ‬ ‫ﺪ‬ٰ ‫ﻫ‬َ َ‫ﺎ‬‫ﻣ‬ ‫ﻰ‬ ‫ﻠ‬ ٰ َ ‫َﻭِﻟ ُﺘ َﻜﱢﺒ ُﺮﻭﺍ ﺍﷲ‬
‫ﻋ‬
185:
(O sayılı “gün”ler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun
ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın
kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya
ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı
“gün”ler sayısınca başka “gün”lerde tutsun. Allah, size kolaylık diler,
zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına
karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.
(BAKARA suresi 196. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) - Diyanet
çevirisi

‫ی َﻓ َﻤ ْﻦ‬ ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ َﻬ ْﺪ‬َ ‫ﺴ َﺮ ِﻣ‬ ْ ‫ َﻓِﺎﺫَﺍ ﺍَ ِﻣ ْﻨ ُﺘ ْﻢ َﻓ َﻤ ْﻦ ﺗَ َﻤﱠﺘ َﻊ ﺑِﺎ ْﻟ ُﻌ ْﻤ َﺮ ِﺓ ﺍَِﻟﻰ ﺍ ْﻟ َﺤ ﱢﺞ َﻓ َﻤﺎ‬...


َ ‫ﺍﺳ َﺘ ْﻴ‬
َ َ ْ َ ‫ﺎﻡ ِﻓﻰ ﺍ ْﻟ َﺤ ﱢﺞ َﻭ‬ ٰ ُ ‫ﺼﻴ‬
‫ﺎﻣﻠ ٌﺔ‬ َ
ِ ‫ﺸ َﺮ ٌﺓ ﻛ‬ َ ‫ﺳ ْﺒ َﻌ ٍﺔ ﺍِﺫَﺍ َﺭ َﺟ ْﻌ ُﺘ ْﻢ ﺗِﻠﻚ َﻋ‬ ٍ ‫ﺎﻡ ﺛَﻠ َﺜ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬ َ ِ ‫َﻟ ْﻢ ﻳَ ِﺠ ْﺪ َﻓ‬
... ‫ﺎﺿ ِﺮﻯ‬ ِ ‫ﻚ ِﻟ َﻤ ْﻦ َﻟ ْﻢ ﻳَ ُﻜ ْﻦ ﺍَ ْﻫ ُﻠ ُﻪ َﺣ‬ َ ‫ٰﺫِﻟ‬
196:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık
ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı

151
Kutsal Gizemler

gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.


İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak
zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da
kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle
faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban
bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere)
tam on “gün” oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında
olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının
çetin olduğunu bilin.
(BAKARA suresi 203. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) - Diyanet
çevirisi

‫ْﻢ َﻋ َﻠ ْﻴ ِﻪ َﻭ َﻣ ْﻦ‬ ‫ٰﱠ‬


َ ‫ﻦ َﻓ َﻼ ﺍِﺛ‬ ِ ‫ﻞ ﻓﻰ ﻳَ ْﻮ َﻣ ْﻴ‬ َ ‫ﺍﺕ َﻓ َﻤ ْﻦ ﺗَ َﻌ ﱠﺠ‬
ٰ ٍ ‫ﺍﺫ ُﻛ ُﺮﻭﺍ ﺍﷲ ﻓﻰ ﺍَﻳﱠ‬
ٍ ‫ﺎﻡ َﻣ ْﻌ ُﺪﻭ َﺩ‬ ْ ‫َﻭ‬
َ َ َ ‫ﱠ‬ َ
‫ﻭﻥ‬
َ ‫ﺸ ُﺮ‬ ُ
َ ‫ﺍﻋﻠ ُﻤﻮﺍ ﺍﻧﱠﻜ ْﻢ ﺍِﻟ ْﻴ ِﻪ ُﺗ ْﺤ‬ ْ ‫ﻦ ﺍﺗﱠﻘﻰ َﻭﺍﺗﱠ ُﻘﻮﺍ ﺍﷲ َﻭ‬ ٰ َ ‫ﺗََﺎ ﱠﺧ َﺮ ﻓﻼ ﺍِﺛ‬
ِ ‫ْﻢ َﻋﻠ ْﻴ ِﻪ ِﻟ َﻤ‬ َ َ
203:
Sayılı “gün”lerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki “gün”
içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona “gün”ah yoktur.
Kim geri kalırsa, ona da “gün”ah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten
sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda
toplanacağınızı bilin.
(ÂLİ IMRÂN suresi 24. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7) - Diyanet
çevirisi

‫ﺍﺕ َﻭ َﻏ ﱠﺮ ُﻫ ْﻢ ﻓﻰ ﺩﻳ ِﻨ ِﻬ ْﻢ َﻣﺎ‬ ً ‫ﺎﺭ ﺍِﱠﻻ ﺍَﻳﱠ‬


ٍ ‫ﺎﻣﺎ َﻣ ْﻌ ُﺪﻭ َﺩ‬ ُ ‫ﺴ َﻨﺎ ﺍﻟﱠﻨ‬ َ ‫ٰﺫِﻟ‬
‫ﻚ ﺑَِﺎﻧﱠ ُﻬ ْﻢ َﻗﺎُﻟﻮﺍ َﻟ ْﻦ ﺗَ َﻤ ﱠ‬
َ ‫َﻛﺎُﻧﻮﺍ ﻳَ ْﻔ َﺘ ُﺮ‬
‫ﻭﻥ‬
24:
Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı “gün”lerde
dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda
kendilerini aldatmıştır.
(ÂLİ IMRÂN suresi 41. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7) - Diyanet
çevirisi

ْ ‫ﺎﻡ ﺍِﱠﻻ َﺭ ْﻣ ًﺰﺍ َﻭ‬ ٰ َ ‫ﻚ ﺍَﱠﻻ ُﺗ َﻜﱢﻠ َﻢ ﺍﻟﱠﻨ‬ َ ‫ﺎﻝ ٰﺍﻳَ ُﺘ‬
َ ‫ﺍﺟ َﻌ ْﻞ ﻟﻰ ٰﺍﻳَ ًﺔ َﻗ‬
‫ﺍﺫ ُﻛ ْﺮ‬ ٍ ‫ﺎﺱ ﺛَﻠ َﺜ َﺔ ﺍَﻳﱠ‬ ْ ‫ﺏ‬ َ ‫َﻗ‬
‫ﺎﻝ َﺭ ﱢ‬
ِ ْ ‫ﻰ َﻭ‬
ِ ‫ﺍﻻ ْﺑ َﻜ‬
‫ﺎﺭ‬ ‫ﺸﱢ‬ ِ ‫ﺳﱢﺒ ْﺢ ﺑِﺎ ْﻟ َﻌ‬
َ ‫ﻚ َﻛﺜﻴ ًﺮﺍ َﻭ‬َ ‫َﺭﺑﱠ‬

152
Erdem Çetinkaya

41:
Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet
ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç “gün”
konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah
akşam tesbih et.”
(ÂLİ IMRÂN suresi 140. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7) - Diyanet
çevirisi

َ ‫ﺍﻭُﻟ َﻬﺎ ﺑَ ْﻴ‬


‫ﻦ‬ ِ ‫ﺎﻡ ُﻧ َﺪ‬ َْ ‫ﻚ‬
ُ ‫ﺍﻻﱡٰﻳﱠ‬ َ ‫ﺲ ﺍ ْﻟ َﻘ ْﻮ َﻡ َﻗ ْﺮ ٌﺡ ِﻣ ْﺜ ُﻠ ُﻪ َﻭﺗِ ْﻠ‬
‫ﺴ ُﻜ ْﻢ َﻗ ْﺮ ٌﺡ َﻓ َﻘ ْﺪ َﻣ ﱠ‬
ْ ‫ﺴ‬
َ ‫ﺍِ ْﻥ ﻳَ ْﻤ‬
‫ﱠ‬ ٰ ‫ﱠ‬ ٰ‫ﱡ‬
‫ﻤﻴﻦ‬
َ ‫ﺐ ﺍﻟﻈﺎِﻟ‬ ‫ﺷ َﻬ َﺪﺍ َء َﻭﺍﷲ َﻻ ُﻳ ِﺤ ﱡ‬ َ ‫ﺎﺱ َﻭِﻟ َﻴ ْﻌ َﻠ َﻢ ﺍﷲ ﺍﻟ‬
ُ ‫ﺬﻳﻦ ﺍ َﻣ ُﻨﻮﺍ َﻭﻳَﱠﺘ ِﺨ َﺬ ِﻣ ْﻨ ُﻜ ْﻢ‬ ِ ‫ﺍﻟﱠﻨ‬
140:
Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler
de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) “gün”leri insanlar
arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü
“gün”ler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt
etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.
(MÂİDE suresi 89. ayet) (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60) - Diyanet
çevirisi

َ ‫ﺍﺣ َﻔ ُﻈﻮﺍ ﺍَْﻳ َﻤﺎﻧَ ُﻜ ْﻢ َﻛ ٰﺬِﻟ‬


ْ ‫ﺎﺭ ُﺓ ﺍَْﻳ َﻤﺎﻧِ ُﻜ ْﻢ ﺍِﺫَﺍ َﺣ َﻠ ْﻔ ُﺘ ْﻢ َﻭ‬ َ ‫ﺎﻡ ٰﺫِﻟ‬ ٰ ُ ‫ﺼﻴ‬
‫ﻚ‬ َ ‫ﻚ َﻛ ﱠﻔ‬ ٍ ‫ﺎﻡ ﺛَﻠ َﺜ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
ٰ‫ﱡ‬ َ ِ ‫ َﻓ‬...
‫ﻭﻥ‬َ ‫ﺸﻜ ُﺮ‬ ُ ُ ‫ﱠ‬ َ ٰ ُ َ
ْ َ‫ُﻳ َﺒﱢﻴ ُﻦ ﺍﷲ ﻟﻜ ْﻢ ﺍﻳَﺎﺗِﻪ ﻟ َﻌﻠﻜ ْﻢ ﺗ‬
89:
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama
bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin
keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak,
yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı)
bulamazsa, onun keffareti üç “gün” oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz
vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size
âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.
(A’RAF suresi 54. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9) - Diyanet çevirisi

ٰ‫ﱡ‬
‫ﺍﺳ َﺘ ٰﻮﻯ‬
ْ ‫ُﻢ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
‫ﺎﻡ ﺛ ﱠ‬ ِ ‫ﺽ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫ﺍِ ﱠﻥ َﺭﺑﱠ ُﻜ ُﻢ ﺍﷲ ﺍﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
... ‫ﺸﻰ‬ ِ ‫َﻋ َﻠﻰ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﺮ‬
ِ ‫ﺵ ُﻳ ْﻐ‬

153
Kutsal Gizemler

54:
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı “gün” içinde (altı
evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden
“gün”düze katan, “gün”eşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi
olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız
O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.
(YÛNUS suresi 3. ayet) (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109) - Diyanet
çevirisi

ٰ‫ﱡ‬
‫ﺍﺳ َﺘ ٰﻮﻯ‬ ْ ‫ُﻢ‬‫ﺎﻡ ﺛ ﱠ‬
ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
ِ ‫ﺽ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫ﺍِ ﱠﻥ َﺭﺑﱠ ُﻜ ُﻢ ﺍﷲ ﺍﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
ٰ‫ﺍﻻﻣﺮ ﻣﺎ ﻣﻦ ﺷﻔﻴﻊ ﺍﱠﻻ ﻣﻦ ﺑﻌﺪ ﺍ ْﺫﻧﻪ ٰﺫﻟ ُﻜﻢ ﱡ‬
‫ﺍﷲ َﺭﺑﱡ ُﻜ ْﻢ‬ ُ ِ ِ ِ ِ ْ َ ْ ِ ِ ٍ َ ْ ِ َ َ ْ َْ ‫ﺵ ُﻳ َﺪﺑﱢ ُﺮ‬ ِ ‫َﻋ َﻠﻰ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﺮ‬
‫ﻭﻥ‬َ ‫ﻭﻩ ﺍَ َﻓ َﻼ ﺗَ َﺬ ﱠﻛ ُﺮ‬ ْ ‫َﻓ‬
ُ ‫ﺎﻋ ُﺒ ُﺪ‬
3:
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı “gün” içinde (altı evrede)
yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır.
O’nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte O, Rabbiniz
Allah’tır. O hâlde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?
(YÛNUS suresi 102. ayet) (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109) - Diyanet
çevirisi

‫ُﻞ َﻓﺎ ْﻧ َﺘ ِﻈ ُﺮﻭﺍ ﺍِﻧّﻰ َﻣ َﻌ ُﻜ ْﻢ‬ َ ‫ﺎﻡ ﺍﻟﱠ‬


ْ ‫ﺬﻳﻦ َﺧ َﻠ ْﻮﺍ ِﻣ ْﻦ َﻗ ْﺒ ِﻠ ِﻬ ْﻢ ﻗ‬ َ ‫ﻭﻥ ﺍِﱠﻻ ِﻣ ْﺜ‬
ِ ‫ﻞ ﺍَﻳﱠ‬ َ ‫َﻓ َﻬ ْﻞ ﻳَ ْﻨ َﺘ ِﻈ ُﺮ‬
َ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﻤ ْﻨ َﺘ ِﻈ‬
‫ﺮﻳﻦ‬ َ ‫ِﻣ‬
102:
Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap
dolu) “gün”lerin benzerini mi bekliyorlar? De ki: “Bekleyin bakalım, ben
de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”
(HÛD suresi 7. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38) - Diyanet çevirisi

‫ﺷ ُﻪ َﻋ َﻠﻰ‬ َ ‫ﺎﻡ َﻭ َﻛ‬


ُ ‫ﺎﻥ َﻋ ْﺮ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬ِ ‫ﺽ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫َﻭ ُﻫ َﻮ ﺍﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
‫ﺕ‬ ْ َ ‫ﺖ ﺍِﻧﱠ ُﻜ ْﻢ َﻣ ْﺒ ُﻌﻮﺛ‬
ِ ‫ُﻮﻥ ِﻣ ْﻦ ﺑَ ْﻌ ِﺪ ﺍﻟ َﻤ ْﻮ‬ ْ َ ً
َ ‫ﺴ ُﻦ َﻋ َﻤﻼ َﻭﻟ ِﺌ ْﻦ ُﻗﻠ‬ َ ‫ﺍ ْﻟ َﻤﺎ ِء ِﻟ َﻴ ْﺒ ُﻠ َﻮ ُﻛ ْﻢ ﺍَﻳﱡ ُﻜ ْﻢ ﺍ ْﺣ‬
َ
‫ﺒﻴﻦ‬
ٌ ‫ﺳ ْﺤ ٌﺮ ُﻣ‬ ِ ‫ـﺬﺍ ﺍِﱠﻻ‬ َ ‫ﻦ ﺍﻟﱠ‬
َ ‫ﺬﻳﻦ َﻛ َﻔ ُﺮﻭﺍ ﺍِ ْﻥ ٰﻫ‬ ‫َﻟ َﻴ ُﻘﻮَﻟ ﱠ‬

154
Erdem Çetinkaya

7:
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan
için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı “gün” içinde (altı
evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz”
desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.
(HÛD suresi 65. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38) - Diyanet
çevirisi

َ ‫ﺎﻡ ٰﺫِﻟ‬ ٰ
ٍ ‫ﻚ َﻭ ْﻋ ٌﺪ َﻏ ْﻴ ُﺮ َﻣ ْﻜ ُﺬ‬
‫ﻭﺏ‬ ٍ ‫ﺍﺭ ُﻛ ْﻢ ﺛَﻠ َﺜ َﺔ ﺍَﻳﱠ‬ َ ‫ﻭﻫﺎ َﻓ َﻘ‬
ِ ‫ﺎﻝ ﺗَ َﻤﱠﺘ ُﻌﻮﺍ ﻓﻰ َﺩ‬ َ ‫َﻓ َﻌ َﻘ ُﺮ‬
65:
Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç “gün” daha
yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.”
(İBRÂHİM suresi 5. ayet) (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40) - Diyanet
çevirisi

‫ﻦ ﱡ‬ َ ‫ﻮﺳﻰ ﺑِ ٰﺎﻳَﺎﺗِ َﻨﺎ ﺍَ ْﻥ ﺍَ ْﺧ ِﺮ ْﺝ َﻗ ْﻮ َﻣ‬


ِ ‫ﺎﺕ ﺍَِﻟﻰ ﺍﻟﻨ‬
‫ﱡﻮﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﻈ ُﻠ َﻤ‬ َ ‫ﻚ ِﻣ‬ ٰ ‫ﺳ ْﻠ َﻨﺎ ُﻣ‬
ٰ
َ ‫َﻭَﻟ َﻘ ْﺪ ﺍَ ْﺭ‬
‫ﱢ‬ ٰ َ َ ٰ ‫ﱢ‬ َ
‫ﻮﺭ‬
ٍ ‫ﺷﻜ‬ ُ َ ‫ﺎﺭ‬
ٍ ‫ﺻﱠﺒ‬ ُ
َ ‫ﺎﺕ ِﻟﻜﻞ‬ ٍ َ‫ﺎﻡ ﺍﷲ ﺍِ ﱠﻥ ﻓﻰ ﺫِﻟﻚ ﻻﻳ‬ ِ ‫َﻭ َﺫ ﱢﻛ ْﺮ ُﻫ ْﻢ ﺑِﺎﻳﱠ‬
5:
Andolsun, Mûsâ’yı da, “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve
onlara Allah’ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) “gün”lerini hatırlat”
diye âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden
herkes için ibretler vardır.
(HAC suresi 28. ayet) (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32) - Diyanet
çevirisi

‫ﺎﺕ َﻋ ٰﻠﻰ َﻣﺎ َﺭ َﺯ َﻗ ُﻬ ْﻢ‬ ‫ٰﱢ‬


ٍ ‫ﺍﺳ َﻢ ﺍﷲ ﻓﻰ ﺍَﻳﱠ‬
َ ‫ﺎﻡ َﻣ ْﻌ ُﻠ‬
ٍ ‫ﻮﻣ‬ ْ ‫ﺸ َﻬ ُﺪﻭﺍ َﻣ َﻨﺎ ِﻓ َﻊ َﻟ ُﻬ ْﻢ َﻭﻳَ ْﺬ ُﻛ ُﺮﻭﺍ‬
ْ ‫ِﻟ َﻴ‬
‫ﻘﻴﺮ‬
َ ‫ﺲ ﺍﻟ َﻔ‬ْ ْ ْ َ ُ ُ َ
َ ِ‫ﺎﻡ ﻓﻜﻠﻮﺍ ِﻣ ْﻨ َﻬﺎ َﻭﺍﻃ ِﻌ ُﻤﻮﺍ ﺍﻟ َﺒﺎﺋ‬ َْ
ِ ‫ﻬﻴﻤ ِﺔ ﺍﻻ ْﻧ َﻌ‬ َ َ‫ِﻣ ْﻦ ﺑ‬
28:
Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve
Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine
belli “gün”lerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık
onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.

155
Kutsal Gizemler

(FURKÂN suresi 59. ayet) (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29) - Diyanet


çevirisi

‫ﺍﺳ َﺘ ٰﻮﻯ َﻋ َﻠﻰ‬


ْ ‫ُﻢ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
‫ﺎﻡ ﺛ ﱠ‬ ِ ‫ﺽ َﻭ َﻣﺎ ﺑَ ْﻴ َﻨ ُﻬ َﻤﺎ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫ﺍَﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
‫ﺴ َﭙ ْﻞ ﺑِﻪ َﺧﺒﻴ ًﺮﺍ‬
ْ ‫ﺍﻟﺮ ْﺣ ٰﻤ ُﻦ َﻓ‬
‫ﺵ ﱠ‬ ِ ‫ﺍ ْﻟ َﻌ ْﺮ‬
59:
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı “gün” içinde (altı
evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar
olana sor!
(SECDE suresi 4. ayet) (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92) - Diyanet
çevirisi

ٰ‫ﱡ‬
‫ﺍﺳ َﺘ ٰﻮﻯ‬
ْ ‫ُﻢ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
‫ﺎﻡ ﺛ ﱠ‬ ِ ‫ﺽ َﻭ َﻣﺎ ﺑَ ْﻴ َﻨ ُﻬ َﻤﺎ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫ﺍَﷲ ﺍﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
َ ‫ﻔﻴﻊ ﺍَ َﻓ َﻼ ﺗَ َﺘ َﺬ ﱠﻛ ُﺮ‬
‫ﻭﻥ‬ ٍ ‫ﺷ‬ َ ‫ﻰ َﻭَﻻ‬ ‫ﺵ َﻣﺎ َﻟ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ ُﺩﻭﻧِﻪ ِﻣ ْﻦ َﻭِﻟ ﱟ‬ ِ ‫َﻋ َﻠﻰ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﺮ‬
4:
Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı “gün” içinde (altı evrede)
yaratan sonra da Arş’a kurulandır. Sizin için O’ndan başka hiçbir dost,
hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?
(SEBE’ suresi 18. ayet) (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91) - Diyanet
çevirisi

‫ﺍﻟﺴ ْﻴ َﺮ‬ َ ‫ﺎﻫ َﺮ ًﺓ َﻭ َﻗ ﱠﺪ ْﺭﻧَﺎ‬


‫ﻓﻴﻬﺎ ﱠ‬ ِ ‫ﻓﻴﻬﺎ ُﻗ ًﺮﻯ َﻇ‬ َ َ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﻘ َﺮﻯ ﺍﻟﱠﺘﻰ ﺑ‬
َ ‫ﺎﺭ ْﻛ َﻨﺎ‬ َ ‫َﻭ َﺟ َﻌ ْﻠ َﻨﺎ ﺑَ ْﻴ َﻨ ُﻬ ْﻢ َﻭﺑَ ْﻴ‬
‫ﻨﻴﻦ‬ ٰ ً ‫ﻰ َﻭﺍَﻳﱠ‬
َ ‫ﺎﻣﺎ ﺍ ِﻣ‬ َ ‫ﻓﻴﻬﺎ َﻟ َﻴﺎِﻟ‬
َ ‫ﺳﻴﺮﻭﺍ‬ ُ
18:
Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden)
görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş gelişi belirledik (seyahati
kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece “gün”düz
güvenlik içinde dolaşın.”
(FUSSİLET suresi 10. ayet) (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30) - Diyanet
çevirisi

ٍ ‫ﻓﻴﻬﺎ ﺍَ ْﻗ َﻮﺍﺗَ َﻬﺎ ﻓﻰ ﺍَ ْﺭﺑَ َﻌ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬


‫ﺎﻡ‬ َ ‫ﻓﻴﻬﺎ َﻭ َﻗ ﱠﺪ َﺭ‬
َ ‫ﻙ‬ َ ‫ﺎﺭ‬
َ َ‫ﻰ ِﻣ ْﻦ َﻓ ْﻮ ِﻗ َﻬﺎ َﻭﺑ‬
َ ‫ﺍﺳ‬
ِ ‫ﻓﻴﻬﺎ َﺭ َﻭ‬
َ ‫ﻞ‬ َ ‫َﻭ َﺟ َﻌ‬
‫ﻠﻴﻦ‬
َ ِ‫ﻠﺴﺎﺋ‬ ‫ﺳ َﻮﺍ ًء ِﻟ ﱠ‬
َ

156
Erdem Çetinkaya

10:
O, dört “gün” içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar
yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların
ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.
(FUSSİLET suresi 16. ayet) (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30) - Diyanet
çevirisi

‫ﻯ ِﻓﻰ‬ِ ‫ﺍﺏ ﺍ ْﻟ ِﺨ ْﺰ‬


َ ‫ﺬﻳﻘ ُﻬ ْﻢ َﻋ َﺬ‬
َ ‫ﺎﺕ ِﻟ ُﻨ‬
ٍ ‫ﺴ‬ ٍ ‫ﺻ ًﺮﺍ ﻓﻰ ﺍَﻳﱠ‬
َ ‫ﺎﻡ ﻧَ ِﺤ‬ َ ‫ﺻ ْﺮ‬ ً ‫ﺳ ْﻠ َﻨﺎ َﻋ َﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ‬
َ ‫ﺭﻳﺤﺎ‬ َ ‫َﻓَﺎ ْﺭ‬
‫ﻭﻥ‬
َ ‫ﺼ ُﺮ‬ ٰ
َ ‫ﺍﺏ ْﺍﻻ ِﺧ َﺮ ِﺓ ﺍَ ْﺧ ٰﺰﻯ َﻭ ُﻫ ْﻢ َﻻ ُﻳ ْﻨ‬ُ ‫ﺍﻟﺪ ْﻧ َﻴﺎ َﻭَﻟ َﻌ َﺬ‬
‫ﺍ ْﻟ َﺤ ٰﻴﻮ ِﺓ ﱡ‬
16:
Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o mutsuz
kara “gün”lerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azâbı
elbette daha rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez.
(CÂSİYE suresi 14. ayet) (Resmi: 45/İniş:65/Alfabetik:15) - Diyanet
çevirisi

‫ﻮﻥ ﺍَﻳﺎﻡ ٰﱢ‬


‫ﻯ َﻗ ْﻮ ًﻣﺎ ﺑِ َﻤﺎ َﻛﺎُﻧﻮﺍ‬
َ ‫ﺍﷲ ِﻟ َﻴ ْﺠ ِﺰ‬ َ ‫ﺬﻳﻦ ٰﺍ َﻣ ُﻨﻮﺍ ﻳَ ْﻐ ِﻔ ُﺮﻭﺍ ِﻟﱠﻠ‬
َ ‫ﺬﻳﻦ َﻻ ﻳَ ْﺮ ُﺟ َ ﱠ‬ َ ‫ُﻞ ِﻟﱠﻠ‬
ْ‫ﻗ‬
‫ﻮﻥ‬ ِ ‫َﻳ ْﻜ‬
َ ‫ﺴ ُﺒ‬
14:
İnananlara söyle, Allah’ın (ceza) “gün”lerinin geleceğini ummayanları
(şimdilik) bağışlasınlar ki Allah herhangi bir topluma (kendi) kazandığının
karşılığını versin.
(KAF suresi 38. ayet) (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49) - Diyanet
çevirisi

‫ﺴ َﻨﺎ ِﻣ ْﻦ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬


‫ﺎﻡ َﻭ َﻣﺎ َﻣ ﱠ‬ ِ ‫ﺽ َﻭ َﻣﺎ ﺑَ ْﻴ َﻨ ُﻬ َﻤﺎ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ‫َﻭَﻟ َﻘ ْﺪ َﺧ َﻠ ْﻘ َﻨﺎ ﱠ‬
ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
ٍ ‫ُﻟ ُﻐ‬
‫ﻮﺏ‬
38:
Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı “gün”de (altı
evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.
(HADÎD suresi 4. ayet) (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33) - Diyanet
çevirisi

157
Kutsal Gizemler

ِ ‫ﺍﺳ َﺘ ٰﻮﻯ َﻋ َﻠﻰ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﺮ‬


‫ﺵ‬ ْ ‫ُﻢ‬ ٍ ‫ﺳﱠﺘ ِﺔ ﺍَﻳﱠ‬
‫ﺎﻡ ﺛ ﱠ‬ ِ ‫ﺽ ﻓﻰ‬ َْ ‫ﺍﺕ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ ٰﻤ َﻮ‬
‫ﻖ ﱠ‬ َ ‫ُﻫ َﻮ ﺍﻟﱠﺬﻯ َﺧ َﻠ‬
‫ﺍﻟﺴ َﻤﺎ ِء َﻭ َﻣﺎ ﻳَ ْﻌ ُﺮ ُﺝ‬
‫ﻦ ﱠ‬ َ ‫ﺽ َﻭ َﻣﺎ ﻳَ ْﺨ ُﺮ ُﺝ ِﻣ ْﻨ َﻬﺎ َﻭ َﻣﺎ ﻳَ ْﻨ ِﺰ ُﻝ ِﻣ‬ َْ ‫ﻳَ ْﻌ َﻠ ُﻢ َﻣﺎ ﻳَ ِﻠ ُﺞ ِﻓﻰ‬
ِ ‫ﺍﻻ ْﺭ‬
ٰ‫ﱡ‬
‫ﺼﻴﺮ‬
ٌ َ‫ﻮﻥ ﺑ‬ َ ‫ﻦ َﻣﺎ ُﻛ ْﻨ ُﺘ ْﻢ َﻭﺍﷲ ﺑِ َﻤﺎ ﺗَ ْﻌ َﻤ ُﻠ‬ َ ‫ﻓﻴﻬﺎ َﻭ ُﻫ َﻮ َﻣ َﻌ ُﻜ ْﻢ ﺍَْﻳ‬
َ
4:
O, gökleri ve yeri altı “gün”de (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a
kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir.
Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla
görendir.
(HÂKKA suresi 7. ayet) (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34) - Diyanet
çevirisi

‫ﺻ ْﺮ ٰﻋﻰ‬ َ ‫ﻮﻣﺎ َﻓ َﺘ َﺮﻯ ﺍ ْﻟ َﻘ ْﻮ َﻡ‬


َ ‫ﻓﻴﻬﺎ‬ ً ‫ﺴ‬ ٍ ‫َﻤﺎﻧِ َﻴ َﺔ ﺍَﻳﱠ‬
ُ ‫ﺎﻡ ُﺣ‬ ٍ ‫ﺳ ْﺒ َﻊ َﻟ َﻴ‬
َ ‫ﺎﻝ َﻭﺛ‬ َ ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ َﻫﺎ َﻋ َﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ‬ َ
‫ﺎﻭﻳَ ٍﺔ‬
ِ ‫ﺧ‬َ ‫ﻞ‬ٍ ‫ﺨ‬
ْ ‫ﻧ‬
َ ‫ﺯ‬ُ ‫ﺎ‬ ‫ﺠ‬َ ‫ﻋ‬ْ َ
‫ﺍ‬ ‫ﻢ‬ْ ‫ﻬ‬ُ ‫ﻧ‬
‫ﱠ‬‫ﺎ‬َ ‫َﻛ‬
7:
Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz “gün” onların üzerine
musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma
kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.
(HÂKKA suresi 24. ayet) (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34) - Diyanet
çevirisi
‫ﺎﻡ ﺍ ْﻟ َﺨﺎِﻟ َﻴ ِﺔ‬ َْ ‫ﺳ َﻠ ْﻔ ُﺘ ْﻢ ِﻓﻰ‬
ِ ‫ﺍﻻﻳﱠ‬ ْ َ‫ﺍﺷ َﺮُﺑﻮﺍ َﻫﻨﻴ ًﭙﺎ ﺑِ َﻤﺎ ﺍ‬
ْ ‫ُﻛ ُﻠﻮﺍ َﻭ‬
24:
(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş “gün”lerde yaptıklarınıza karşılık,
afiyetle yiyin, için.

ADEM VE İSA KELİMELERİNİN TEKRAR SAYILARI 25 TİR.


Hz İsa’nın yaratılışı ve Yaratıcıyı temsil eden ilahi bir ruha sahip
olarak Yaratıcı’nın beden almış hali dolayısıyla Yaratıcı olduğu tezi
Hıristiyanlığın temelini oluşturur. Fakat İslamiyet Hz. Adem’in de benzeri
şekilde yaratıldığı ve bunun sadece bir mucize ve makam olduğunu, Hz
İsa’nın da sonuçta yaratılmış bir kul olduğunu ifade eder. Bu ifadenin
Kuran’daki en güçlü delillerinden birisi Ali İmran Suresi 59. ayettir.

158
Erdem Çetinkaya

(ÂLİ IMRÂN suresi 59. ayet)


‫ُﻥﻭُﻙَﻱَﻑ ْﻥُﻙ ُﻩَﻝ َﻝﺍَﻕ ﱠﻡُﺙ ٍﺏﺍَﺭُﺕ ْﻥِﻡ ُﻩَﻕَﻝَﺥ ََﻡﺩٰﺍ ِﻝَﺙَﻡَﻙ ﻩٰﱢﻝﻝﺍ َﺩْﻥِﻉ ﻯٰﺱﻱﻉ َﻝَﺙَﻡ ﱠﻥِﺍ‬
Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu,
Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da
hemen oluverdi.
Yukarıda görüldüğü gibi Hz İsa’nın yaratılışı ve ruhsal özelliği
açısından Hz Adem’den farklı olmadığı söylenmektedir. Hıristiyanlar Hz
Adem’in babasız doğuşunu haşa onun ilahlığına veya Yaratıcı’nın biricik
oğlu oluşuna delil olarak göstermek isterler. Fakat Hz Adem de doğumu/
yaratılışı açısından aynı bu durumda yada daha üstün idi. Fakat bir Yaratıcı
yada Yaratıcının oğlu değil. Her varlık gibi kul idi.
Adem kelimesinin Kuranda ki Tekrar Sayısı; 25’tir. İspat ve keşif
metodu;
(YÂSÎN suresi 60. ayet) ‫ﺍَﻝ ْﻥَﺍ ََﻡﺩٰﺍ ﻯﻥَﺏ ﺍَﻱ ْﻡُﻙْﻱَﻝِﺍ ْﺩَﻩْﻉَﺍ ْ َﻡﻝَﺍ‬
Bu ayeti Hasenat isimli program yardımı ile açınız ve kırmızıya
boyanmış adem kelimesini çift tıklayarak seçili hale getiriniz. Sonra
kelimeye sağ tıklayarak kelimeyi sözlükte göster sekmesini tıklayın.

159
Kutsal Gizemler

Gördüğünüz üzere Adem kelimesinin Kuran’da hangi şekiller ve hangi


ayetlerde geçtiğinin sıralamasını dünyaca ünlü Mucemul Mufehres isimli
Kuran fihristinden yararlanarak bulmuş olacaksınız. Programın söylediği
üzere Kuran’da adem kelimesi tüm halleri ile birlikte 25 yerde geçmektedir.

İspat Yolu 2 ; Adem kelimesini yine aynı şekilde çift tıklayarak


seçiniz. Ardından kelimeye sağ tıklayarak “aramaya aktar” sekmesine
tıklayınız.

160
Erdem Çetinkaya

Yukarıda görüldüğü gibi “ararken harekeleri göz ardı et sekmesini


seçiniz. Böylece Ademe, Ademi, Ademu gibi farklı hallerini de
bulabileceksiniz. Arama sonucunda gösterilecek metinler sekmesinden
sadece Arapça metin ve bir meal seçerek daha sade bir görünüm elde
edebilirsiniz. Tüm Kuran’da, kelime sonunda, sekmelerini de işaretleyerek

161
Kutsal Gizemler

“bul” butonuna basınız. Kelime sonunda sekmesini seçmek (kendi başına


yada başına ek alarak görünen elif,dal ve mim kelimelerini tam olarak
bulmaya yardımcı olacaktır. Eğer kelime içinde de ara derseniz, çok başa
anlamlara sahip kelimelerin içinde de bu 3 harfi yan yana bulabilirisiniz.
Bu durumda tek tek meallerine bakarak fazladan çıkan ayetleri elemeniz
gerekecektir. )

Karşınıza “elif dal ve mim “ harflerinin yani adem kelimesini oluşturan


harflerin Kuran da hangi ayetlerde yan yana geldiğini gösteren bir liste
çıkacaktır.

162
Erdem Çetinkaya

Sağdaki mavi olarak yazılmış adem kelimesinin üzerine fare imleci ile
gelirseniz kaç adet olduğunu Türkçe rakamlarla görebilirisiniz. Görüldüğü
gibi 25 ayette adem kelimesi bulunmaktadır ve hiç bir ayette bu kelime
birden çok görülmez. Bu nedenle tüm Kuranda adem kelimesinin 25 adet
var olduğu kesinlikle söylenebilir.
İsa kelimesinin Kuranda ki Tekrar Sayısı; 25’tir. İspat ve keşif
metodu;
Ali İmran Suresi 59. Ayetinde geçen İsa kelimesinin Arapçasına
sağ tıklayarak “kelimeyi sözlükten göster” sekmesini seçerseniz
Kuran’da kaç kez geçtiğini gösterecektir.

163
Kutsal Gizemler

Yine aynı şekilde kelimeye sağ tıklar ve Aramaya aktar derseniz, ve


karşınıza çıkan pencerede , kelime sonunda sekmesini tıklayıp, “harekeleri
göz ardı et” diyerek İsa kelimesinin tüm halleri ile aratırsanız Kuran’da
içinde Hz İsa kelimesinin geçtiği tüm ayetlere ulaşırsınız. Görüldüğü gibi
25 ayette geçmektedir ve hiç bir ayette 1 den çok yer almaz. Dolayısıyla
Kuran da kesinlikle 25 adet İsa sözcüğü bulunmaktadır denebilir.

AYETLE İLGİLİ BAŞKA BİR HİKMET KAPISI


Şimdi bu ayetin bu bilgiyi ispatlayacak şekilde nasıl mükemmel bir
dizayn ile vahyedildiğin inceleyelim.

‫ﺇﻥﻥﻡﺙﻝﻉﻱﺱﻯﻉﻥﺩﺍﻝﻝﻝﻩﻙﻡﺙﻝﺁﺩﻡﺥﻝﻕﻩﻡﻥﺕﺭﺍﺏﺙﻡﻡﻕ‬
‫ﺍﻝﻝﻩﻙﻥﻑﻱﻙﻭﻥ‬
Görüldüğü gibi ayet 50 harften oluşmaktadır. Adem kelimesine kadar
( Adem ‘de dahil ) 25 harf vardır.
İnne mesele isa indellahi ke meseli adem, halekahu min turabin
sümme kale lehu kun fe yekûn.
Ayetin Arapça okunuşunu görüyorsunuz.
İnne; şüphesiz ,
mesele; misali
isa; isa
İndellahi; Allah’ın indinde, katında, yanında, Allah’ göre
ke meseli; misali aynı olanlar, benzerler.
adem; adem
Şeddeler bilindiği gibi tekrar eden harflerin bir daha yazılmadan
üzerine kısaca 2 işareti konması gibidir. Konuşmada seslendirilmiş bir
değeri vardır ve uzatmalardan farklı olarak sesin süresini değil bizzat
sesin yapısını bir harf gibi değiştirir. Zamandan kazanmak için okumayı-
yazmayı kolaylaştıran minik bir işarettir şedde. Bu nedenle şeddeler de
sayımda dikkate alınmıştır.
Görüldüğü gibi ayetin ilk yarısında yani ilk 25 harfinde Adem ve İsa

164
Erdem Çetinkaya

kelimeleri kullanılmıştır. Ve ayetin ilk 25 harfinin manası şöyledir;


“Şüphesiz Allah’ın katında İsa, Adem gibidir.” ... BU manaya gelen
aşağıda Arapça ibare 25 harftir ve son harfi adem kelimesinin son harfidir.

‫ﻞ ٰﺍ َﺩ َﻡ‬ ‫ٰﱢ‬ َ ‫ﺍِ ﱠﻥ َﻣ َﺜ‬


ِ ‫ﻋﻴﺴﻰ ِﻋ ْﻨ َﺪ ﺍﷲ َﻛ َﻤ َﺜ‬
ٰ ‫ﻞ‬
Bu ibareden ayetin sonuna kadar yine 25 harf bulunur. VE bu ibare
50 harflik ayeti 25 harften oluşan iki eşit parçaya böler. Yani adem ve isa
üzerinde Kuran ile vurulan 25 mühürü onların bir arada geçtiği tek ayette
dahi çok açık şekilde kendini göstermektedir.

İBLİS VE SIĞINIRIM KELİMELERİ


( İBLİS )
İblis kelimesi tüm Kuran’da toplam 11 kez geçer. bu kelimeyi
hasenat programının arama kısmına yazar ve harekeleri göz ardı et
diyerek aratırsanız iblis kelimesini oluşturan harfler Kuran’da kaç kez yan
yana gelmiş kolay görebilirsiniz. Yaptığımız aramada 11 ayette birer kez
tekrar ederek 11 kez listelenmektedir. Bu ayetleri tek tek incelediğimizde
hepsinin de iblis kelimesinin geçtiğini ve kelimenin iblis anlamı taşıdığı
görülmektedir.
İBLİS

2:34 7:11 15:31 15:32 17:61 18:50 20:116

26:95 34:20 38:74 38:75


TOPLAM = 11
11 AYETTEKİ 11 İBLİS TEKRAR LİSTESİ
(BAKARA suresi 34. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

ْ ‫ﻠﻴﺲ ﺍَ ٰﺑﻰ َﻭ‬


َ ‫ﺍﺳ َﺘ ْﻜ َﺒ َﺮ َﻭ َﻛ‬
‫ﺎﻥ‬ َ ‫ﺍﺳ ُﺠ ُﺪﻭﺍ ِ ٰﻻ َﺩ َﻡ َﻓ‬
َ ‫ﺴ َﺠ ُﺪﻭﺍ ﺍَِّﻻ ﺍِْﺑ‬ ْ ‫َﻭﺍِ ْﺫ ُﻗ ْﻠ َﻨﺎ ِﻟ ْﻠ َﻤ ٰﻠ ِﺌ َﻜ ِﺔ‬
‫ﺮﻳﻦ‬َ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ َﻜﺎ ِﻓ‬ َ ‫ِﻣ‬
Diyanet Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis
hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış,
büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

165
Kutsal Gizemler

(A’RAF suresi 11. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

َ ‫ﺍﺳ ُﺠ ُﺪﻭﺍ ِ ٰﻻ َﺩ َﻡ َﻓ‬


‫ﺴ َﺠ ُﺪﻭﺍ ﺍِﱠﻻ‬ ْ ‫ُﻢ ُﻗ ْﻠ َﻨﺎ ِﻟ ْﻠ َﻤ ٰﻠ ِﺌ َﻜ ِﺔ‬ ُ َ‫ﺻ ﱠﻮ ْﺭﻧ‬
‫ﺎﻛ ْﻢ ﺛ ﱠ‬ َ ‫ُﻢ‬ ُ ‫َﻭَﻟ َﻘ ْﺪ َﺧ َﻠ ْﻘ َﻨ‬
‫ﺎﻛ ْﻢ ﺛ ﱠ‬
‫ﺪﻳﻦ‬
َ ‫ﺎﺟ‬ ِ ‫ﺍﻟﺴ‬
‫ﻦ ﱠ‬ َ ‫ﻠﻴﺲ َﻟ ْﻢ ﻳَﻜ ْﻦ ِﻣ‬
ُ َ ‫ﺍِْﺑ‬
Diyanet Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da
meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblis’ten başka hepsi saygı
ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.
(HİCR suresi 31. ayet) (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

‫ﺪﻳﻦ‬
َ ‫ﺎﺟ‬ِ ‫ﺍﻟﺴ‬
‫ﻮﻥ َﻣ َﻊ ﱠ‬ َ ‫ﺍِﱠﻻ ﺍِْﺑ‬
َ ‫ﻠﻴﺲ ﺍَ ٰﺑﻰ ﺍَ ْﻥ ﻳَ ُﻜ‬
Diyanet Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçındı.
(HİCR suresi 32. ayet) (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

‫ﺪﻳﻦ‬
َ ‫ﺎﺟ‬ِ ‫ﺍﻟﺴ‬ َ ‫ﻚ ﺍَﱠﻻ ﺗَ ُﻜ‬
‫ﻮﻥ َﻣ َﻊ ﱠ‬ َ ‫ﻠﻴﺲ َﻣﺎ َﻟ‬ َ ‫َﻗ‬
ُ ‫ﺎﻝ ﻳَﺎ ﺍِْﺑ‬
Diyanet Allah, “Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki
maksadın ne?” dedi.
(İSRÂ suresi 61. ayet) (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

ْ َ‫ﺎﻝ َءﺍ‬
‫ﺳ ُﺠ ُﺪ ِﻟ َﻤ ْﻦ‬ َ ‫ﻠﻴﺲ َﻗ‬ َ ‫ﺍﺳ ُﺠ ُﺪﻭﺍ ِ ٰﻻ َﺩ َﻡ َﻓ‬
َ ‫ﺴ َﺠ ُﺪﻭﺍ ﺍِﱠﻻ ﺍِْﺑ‬ ْ ‫َﻭﺍِ ْﺫ ُﻗ ْﻠ َﻨﺎ ِﻟ ْﻠ َﻤ ٰﻠ ِﺌ َﻜ ِﺔ‬
‫ﺖ ﻃﻴﻨًﺎ‬ َ ‫َﺧ َﻠ ْﻘ‬
Diyanet Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik, onlar
da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, “Hiç ben, çamur
hâlinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?” demişti.
(KEHF suresi 50. ayet) (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

‫ﻖ‬
َ‫ﺴ‬ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ِﺠ ﱢ‬
َ ‫ﻦ َﻓ َﻔ‬ َ ‫ﻠﻴﺲ َﻛ‬
َ ‫ﺎﻥ ِﻣ‬ َ ‫ﺴ َﺠ ُﺪﻭﺍ ﺍِﱠﻻ ﺍِْﺑ‬َ ‫ﺍﺳ ُﺠ ُﺪﻭﺍ ِ ٰﻻ َﺩ َﻡ َﻓ‬ ْ ‫َﻭﺍِ ْﺫ ُﻗ ْﻠ َﻨﺎ ِﻟ ْﻠ َﻤ ٰﻠ ِﺌ َﻜ ِﺔ‬
‫ﺲ‬ َ ‫َﻋ ْﻦ ﺍَ ْﻣ ِﺮ َﺭﺑﱢﻪ ﺍَ َﻓ َﺘﱠﺘ ِﺨ ُﺬﻭﻧَ ُﻪ َﻭ ُﺫ ﱢﺭﻳﱠَﺘ ُﻪ ﺍَ ْﻭِﻟ َﻴﺎ َء ِﻣ ْﻦ ُﺩﻭﻧﻰ َﻭ ُﻫ ْﻢ َﻟ ُﻜ ْﻢ َﻋ ُﺪ ﱞﻭ ﺑِ ْﺌ‬
‫ﻤﻴﻦ ﺑَ َﺪًﻻ‬َ ‫ﻠﻈﺎِﻟ‬ ‫ِﻟ ﱠ‬
Diyanet Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de
İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin
emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize
dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu,

166
Erdem Çetinkaya

zalimler için ne kötü bir bedeldir!


(TÂHÂ suresi 116. ayet) (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)

َ ‫ﺍﺳ ُﺠ ُﺪﻭﺍ ِ ٰﻻ َﺩ َﻡ َﻓ‬


َ ‫ﺴ َﺠ ُﺪﻭﺍ ﺍِﱠﻻ ﺍِْﺑ‬
‫ﻠﻴﺲ ﺍَ ٰﺑﻰ‬ ْ ‫َﻭﺍِ ْﺫ ُﻗ ْﻠ َﻨﺎ ِﻟ ْﻠ َﻤ ٰﻠ ِﺌ َﻜ ِﺔ‬
Diyanet Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de,
İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.
(ŞUARA suresi 95. ayet) (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

َ ‫ﻠﻴﺲ ﺍَ ْﺟ َﻤ ُﻌ‬
‫ﻮﻥ‬ َ ‫ﻮﺩ ﺍِْﺑ‬
ُ ‫َﻭ ُﺟ ُﻨ‬
Diyanet (94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi
birden tepetakla oraya atılırlar.
(SEBE’ suresi 20. ayet) (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)

َ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﻤ ْﺆ ِﻣ‬
‫ﻨﻴﻦ‬ ً ‫ﻮﻩ ﺍِﱠﻻ َﻓ‬
َ ‫ﺮﻳﻘﺎ ِﻣ‬ ُ ‫ﻠﻴﺲ َﻇﱠﻨ ُﻪ َﻓﺎﺗﱠَﺒ ُﻌ‬
ُ ‫ﻕ َﻋ َﻠ ْﻴ ِﻬ ْﻢ ﺍِْﺑ‬ َ ‫َﻭَﻟ َﻘ ْﺪ‬
َ ‫ﺻ ﱠﺪ‬
Diyanet Şeytan, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. İnananlardan
bir grup dışında hepsi ona uydular.
(SÂD suresi 74. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

َ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ َﻜﺎ ِﻓ‬
‫ﺮﻳﻦ‬ َ ‫ﺳ َﺘ ْﻜ َﺒ َﺮ َﻭ َﻛ‬
َ ‫ﺎﻥ ِﻣ‬ َ ‫ﺍِﱠﻻ ﺍِْﺑ‬
ْ ِ‫ﻠﻴﺲ ﺍ‬
Diyanet Ancak İblis eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
(SÂD suresi 75. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

‫ﻦ‬ َ ‫ﺕ ﺍَ ْﻡ ُﻛ ْﻨ‬
َ ‫ﺖ ِﻣ‬ ْ َ‫ی ﺍ‬
َ ‫ﺳ َﺘ ْﻜ َﺒ ْﺮ‬ ُ ‫ﺴ ُﺠ َﺪ ِﻟ َﻤﺎ َﺧ َﻠ ْﻘ‬
‫ﺖ ﺑِ َﻴ َﺪ ﱠ‬ ْ َ‫ﻚ ﺍَ ْﻥ ﺗ‬
َ ‫ﻠﻴﺲ َﻣﺎ َﻣ َﻨ َﻌ‬ َ ‫َﻗ‬
ُ ‫ﺎﻝ ﻳَﺎ ﺍِْﺑ‬
َ ‫ﺍ ْﻟ َﻌ‬
‫ﺎﻟﻴﻦ‬
Diyanet Allah, “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten
seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?”
dedi.
Ayrıca herhangi bir iblis kelimesine sağ tıkladığınızda program sizlere
kelimenin anlamı, Kuran’da ki tüm hallerini ve geçiş sayısını gösterecektir.

167
Kutsal Gizemler

, ( SIĞINMAK KELİMESİ -11 tekrar)


kelimesini ( euzu ; sığınırım) hasenat ile harekesiz olarak
aratırsanız 7 ayette 7 tekrarı size gösterecektir.
kelimesini ( festeizi ; sığın ) 4 ayette 4 tekrarı size gösterecektir.
Bu durumda sığınmak kelimesinin Kuran’da 11 adet tekrar ettiği
görülmektedir.
SIĞINMAK

2:67 7:200 11:47 16:98 19:18 23:97 23:98

40:56 41:36 113:1 114:1


(A’RAF suresi 200. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

‫ٰﱢ‬ ِ ‫ﺍﻟﺸ ْﻴ َﻄ‬ َ ‫َﻭﺍِ ﱠﻣﺎ ﻳَ ْﻨ َﺰ َﻏﱠﻨ‬


‫ﻠﻴﻢ‬
ٌ ‫ﻤﻴﻊ َﻋ‬
ٌ ‫ﺳ‬ ْ ‫ﺎﻥ ﻧَ ْﺰ ٌﻍ َﻓ‬
َ ‫ﺎﺳ َﺘ ِﻌ ْﺬ ﺑِﺎﷲ ﺍِﻧﱠ ُﻪ‬ ‫ﻦ ﱠ‬ َ ‫ﻚ ِﻣ‬
Diyanet Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a
sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
(NAHL suresi 98. ayet) (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

168
Erdem Çetinkaya

‫ٰﱢ‬
‫ﺟﻴﻢ‬
ِ ‫ﺍﻟﺮ‬ ِ ‫ﺍﻟﺸ ْﻴ َﻄ‬
‫ﺎﻥ ﱠ‬ ‫ﻦ ﱠ‬ ْ ‫ﺕ ﺍ ْﻟ ُﻘ ْﺮ ٰﺍ َﻥ َﻓ‬
َ ‫ﺎﺳ َﺘ ِﻌ ْﺬ ﺑِﺎﷲ ِﻣ‬ َ ‫َﻓِﺎﺫَﺍ َﻗ َﺮْﺍ‬
Diyanet Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
(MÜ’MİN suresi 56. ayet) (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

‫ﻭﺭ ِﻫ ْﻢ ﺍِﱠﻻ‬ ‫ﺎﺕ ٰﱢ‬


ِ َ‫ﻮﻥ ﻓﻰ ٰﺍﻳ‬
ِ ‫ﺻ ُﺪ‬ ُ ٰ‫ﺎﻥ ﺍَﺗ‬
ُ ‫ﻴﻬ ْﻢ ﺍِ ْﻥ ﻓﻰ‬ ٍ ‫ﺳ ْﻠ َﻄ‬
ُ ‫ﺍﷲ ﺑِ َﻐ ْﻴ ِﺮ‬ َ ‫ﺍِ ﱠﻥ ﺍﻟﱠ‬
َ ‫ﺬﻳﻦ ُﻳ َﺠﺎ ِﺩُﻟ‬
ٰ
‫ﱢ‬
ُ ‫ﻤﻴﻊ ﺍ ْﻟ َﺒ‬
‫ﺼﻴﺮ‬ ُ ‫ﺍﻟﺴ‬ ‫ﺎﺳ َﺘ ِﻌ ْﺬ ﺑِﺎﷲ ﺍِﻧﱠ ُﻪ ُﻫ َﻮ ﱠ‬ ْ ‫ﻐﻴﻪ َﻓ‬
ِ ‫ِﻛ ْﺒ ٌﺮ َﻣﺎ ُﻫ ْﻢ ﺑِ َﺒﺎِﻟ‬
Diyanet Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri
olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük
taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a
sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
(FUSSİLET suresi 36. ayet) (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

‫ٰﱢ‬
ُ ‫ﻤﻴﻊ ﺍ ْﻟ َﻌ‬
‫ﻠﻴﻢ‬ ‫ﺎﺳ َﺘ ِﻌ ْﺬ ﺑِﺎﷲ ﺍِﻧﱠ ُﻪ ُﻫ َﻮ ﱠ‬
ُ ‫ﺍﻟﺴ‬ ِ ‫ﺍﻟﺸ ْﻴ َﻄ‬
ْ ‫ﺎﻥ ﻧَ ْﺰ ٌﻍ َﻓ‬ ‫ﻦ ﱠ‬ َ ‫َﻭﺍِ ﱠﻣﺎ ﻳَ ْﻨ َﺰ َﻏﱠﻨ‬
َ ‫ﻚ ِﻣ‬
Diyanet Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa,
hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
(BAKARA suresi 67. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

‫ﻮﺳﻰ ِﻟ َﻘﻮ ِﻣﻪ ﺍِ ﱠﻥ ٰﱠ‬


‫ﺍﷲ ﻳَ ْﺎ ُﻣ ُﺮ ُﻛ ْﻢ ﺍَ ْﻥ ﺗَ ْﺬﺑَ ُﺤﻮﺍ ﺑَ َﻘ َﺮ ًﺓ َﻗﺎُﻟﻮﺍ ﺍَﺗَﱠﺘ ِﺨ ُﺬﻧَﺎ ُﻫ ُﺰ ًﻭﺍ‬ َ ‫َﻭﺍِ ْﺫ َﻗ‬
ٰ ‫ﺎﻝ ُﻣ‬
ْ
‫ﱢ‬ٰ
‫ﻠﻴﻦ‬
َ ‫ﺎﻫ‬ ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ َﺠ‬ َ ‫ﻮﺫ ﺑِﺎﷲ ﺍَ ْﻥ ﺍَ ُﻛ‬
َ ‫ﻮﻥ ِﻣ‬ ُ ‫ﺎﻝ ﺍَ ُﻋ‬
َ ‫َﻗ‬
Diyanet Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi
emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi.
Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.
(HÛD suresi 47. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

‫ﺲ ﻟﻰ ﺑِﻪ ِﻋ ْﻠ ٌﻢ َﻭﺍِﱠﻻ ﺗَ ْﻐ ِﻔ ْﺮ ﻟﻰ‬


َ ‫ﻚ َﻣﺎ َﻟ ْﻴ‬
َ ‫ﺳ َﭙ َﻠ‬
ْ َ‫ﻚ ﺍَ ْﻥ ﺍ‬
َ ِ‫ﻮﺫ ﺑ‬
ُ ‫ﺏ ﺍِﻧّﻰ ﺍَ ُﻋ‬ َ ‫َﻗ‬
‫ﺎﻝ َﺭ ﱢ‬
‫ﺮﻳﻦ‬
َ ‫ﺎﺳ‬ ْ
ِ ‫ﻦ ﺍﻟ َﺨ‬ ُ َ
َ ‫َﻭﺗَ ْﺮ َﺣ ْﻤﻨﻰ ﺍﻛ ْﻦ ِﻣ‬
Diyanet Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan
şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan,
şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.
(MERYEM suresi 18. ayet) (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

169
Kutsal Gizemler

َ ‫ﻦ ِﻣ ْﻨ‬
َ ‫ﻚ ﺍِ ْﻥ ُﻛ ْﻨ‬
‫ﺖ ﺗَ ِﻘًّﻴﺎ‬ ِ ‫ﺎﻟﺮ ْﺣ ٰﻤ‬ ُ ‫ﺖ ﺍِﻧّﻰ ﺍَ ُﻋ‬
‫ﻮﺫ ﺑِ ﱠ‬ ْ ‫َﻗﺎَﻟ‬
Diyanet Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan
çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.
(MÜ’MİNÛN suresi 97. ayet) (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

‫ﺎﻃﻴﻦ‬
ِ ‫ﺍﻟﺸ َﻴ‬
‫ﺍﺕ ﱠ‬ َ ِ‫ﻮﺫ ﺑ‬
ِ ‫ﻚ ِﻣ ْﻦ َﻫ َﻤ َﺰ‬ ُ ‫ﺏ ﺍَ ُﻋ‬ ْ ‫َﻭﻗ‬
‫ُﻞ َﺭ ﱢ‬
Diyanet De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana
sığınırım.”
(MÜ’MİNÛN suresi 98. ayet) (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

‫ﻭﻥ‬ ُ ‫ﺏ ﺍَ ْﻥ ﻳَ ْﺤ‬
ِ ‫ﻀ ُﺮ‬ َ ِ‫ﻮﺫ ﺑ‬
‫ﻚ َﺭ ﱢ‬ ُ ‫َﻭﺍَ ُﻋ‬
Diyanet “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da
sana sığınırım.”
(FELAK suresi 1. ayet) (Resmi: 113/İniş:20/Alfabetik:26)
‫ﻖ‬ِ ‫ﺏ ﺍ ْﻟ َﻔ َﻠ‬ ُ ‫ُﻞ ﺍَ ُﻋ‬
‫ﻮﺫ ﺑِ َﺮ ﱢ‬ ْ‫ﻗ‬
Diyanet (1-5) De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü
zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden,
haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine
sığınırım.”
(NÂS suresi 1. ayet) (Resmi: 114/İniş:21/Alfabetik:76)

‫ﺎﺱ‬
ِ ‫ﺏ ﺍﻟﱠﻨ‬ ُ ‫ُﻞ ﺍَ ُﻋ‬
‫ﻮﺫ ﺑِ َﺮ ﱢ‬ ْ‫ﻗ‬
Diyanet (1-6) De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine
vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine,
insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.”

İÇKİ VE SARHOŞLUK
İÇKİ KELİMESİ
hamr "içki, şarap" manasına gelir ve Kuran da 6 defa tekrarlanır.

170
Erdem Çetinkaya

Hasenat isimli programa Arapça arama kısmına yazıp harekeleri


göz ardı et seçeneğini seçerek bul tuşuna basınız. Program size 7 ayette
bu harflerin yan yana geldiğini söyleyecektir. Arapça olarak ayetleri
incelediğimizde (NÛR suresi 31. ayet) te geçen bihumuri kelimesinde
mim in cezm ile değil ötüre ile işaretlendiğini ve bu 3 harfin başka bir
kelime içinde yer aldığınız görürüz. Bu kelimenin manası başörtüsü
demektir. Görüldüğü üzere Kuranda 6 yerde geçmektedir içki kelimesi.
(BAKARA suresi 219. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

‫ْﻤ ُﻬ َﻤﺎ‬
ُ ‫ﺎﺱ َﻭﺍِﺛ‬ ٌ ‫ْﻢ َﻛ‬
ِ ‫ﺒﻴﺮ َﻭ َﻣ َﻨﺎ ِﻓ ُﻊ ِﻟﻠﱠﻨ‬ ٌ ‫ﻓﻴﻬ َﻤﺎ ﺍِﺛ‬
ِ ‫ُﻞ‬ ْ ‫ﺴ ِﺮ ﻗ‬ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ َﺨ ْﻤ ِﺮ َﻭﺍ ْﻟ َﻤ ْﻴ‬
ِ ‫ﻚ َﻋ‬ َ َ‫ﺴ َﭙ ُﻠﻮﻧ‬ْ َ‫ﻳ‬
ٰ‫ﱡ‬
‫ﻚ ُﻳ َﺒﱢﻴ ُﻦ ﺍﷲ َﻟ ُﻜ ُﻢ‬ َ ‫ُﻞ ﺍ ْﻟ َﻌ ْﻔ َﻮ َﻛ ٰﺬِﻟ‬ َ
ِ ‫ﻗ‬ ‫ﻮﻥ‬
َ ‫ﻘ‬
ُ ‫ﻔ‬
ِ ‫ﻨ‬ ‫ﻳ‬
ُْ َ ‫َﺍ‬
‫ﺫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬ ‫ﻚ‬ ‫ﻧ‬
َ ‫ﻮ‬ ُ
‫ﻠ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﺴ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻭ‬
َ ْ ََ َ ِ ‫ﺎ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻬ‬‫ﻌ‬ِ ‫ﻔ‬
ْ ‫ﻧ‬
َ ‫ﻦ‬ْ ِ ُ َ ‫ﺍَ ْﻛ‬
‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬
‫ﻭﻥ‬ ‫ﱠ‬ ‫ﱠ‬ َ
َ ‫ﺎﺕ ﻟ َﻌﻠ ُﻜ ْﻢ ﺗَ َﺘ َﻔﻜ ُﺮ‬ِ َ‫ﺍﻻﻳ‬ ْٰ
Diyanet Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük
günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları
yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını
soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle
açıklıyor ki düşünesiniz.
(MÂİDE suresi 90. ayet) (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

‫ﻞ‬ ٌ ‫ﺍﻻ ْﺯَﻻ ُﻡ ِﺭ ْﺟ‬


ِ ‫ﺲ ِﻣ ْﻦ َﻋ َﻤ‬ َْ ‫ﺎﺏ َﻭ‬
ُ ‫ﺼ‬ ِ ‫ﺬﻳﻦ ٰﺍ َﻣ ُﻨﻮﺍ ﺍِﻧﱠ َﻤﺎ ﺍ ْﻟ َﺨ ْﻤ ُﺮ َﻭﺍ ْﻟ َﻤ ْﻴ‬
َْ ‫ﺴ ُﺮ َﻭ‬
َ ‫ﺍﻻ ْﻧ‬ َ ‫ﻳَﺎ ﺍَﻳﱡ َﻬﺎ ﺍﻟﱠ‬
‫ﻮﻥ‬ ُ ‫ﱠ‬
َ ‫ﻮﻩ ﻟ َﻌﻠﻜ ْﻢ ُﺗ ْﻔ ِﻠ ُﺤ‬ َ ِ ‫ﺍﻟﺸ ْﻴ َﻄ‬
ْ ‫ﺎﻥ َﻓ‬
ُ ‫ﺎﺟ َﺘ ِﻨ ُﺒ‬ ‫ﱠ‬
Diyanet Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar,
dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının
ki kurtuluşa eresiniz.
(MÂİDE suresi 91. ayet) (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

ِ ‫ﻀﺎ َء ِﻓﻰ ﺍ ْﻟ َﺨ ْﻤ ِﺮ َﻭﺍ ْﻟ َﻤ ْﻴ‬


‫ﺴ ِﺮ‬ َ ‫ﺎﻥ ﺍَ ْﻥ ُﻳﻮ ِﻗ َﻊ ﺑَ ْﻴ َﻨ ُﻜ ُﻢ ﺍ ْﻟ َﻌ َﺪﺍ َﻭ َﺓ َﻭﺍ ْﻟ َﺒ ْﻐ‬
ُ ‫ﺍﻟﺸ ْﻴ َﻄ‬
‫ﺮﻳﺪ ﱠ‬
ُ ‫ﺍِﻧﱠ َﻤﺎ ُﻳ‬
َ ْ ٰ ‫ﱢ‬ٰ ْ
َ ‫ﺍﻟﺼﻠﻮ ِﺓ َﻓ َﻬﻞ ﺍ ْﻧ ُﺘ ْﻢ ُﻣ ْﻨ َﺘ ُﻬ‬
‫ﻮﻥ‬ ‫ﻦ ﱠ‬ ِ ‫ﺼ ﱠﺪ ُﻛ ْﻢ َﻋ ْﻦ ِﺫﻛ ِﺮ ﺍﷲ َﻭ َﻋ‬
ُ َ‫َﻭﻳ‬
Diyanet Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin
sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık
vazgeçiyor musunuz?
(MUHAMMED suresi 15. ayet) (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)

171
Kutsal Gizemler

ٍ ‫ﺎﺭ ِﻣ ْﻦ َﻟ َﺒ‬
‫ﻦ‬ ٌ ‫ﻦ َﻭﺍَْﻧ َﻬ‬ٍ‫ﺳ‬ ِ ‫ﺎﺭ ِﻣ ْﻦ َﻣﺎ ٍء َﻏ ْﻴ ِﺮ ٰﺍ‬
ٌ ‫ﻓﻴﻬﺎ ﺍَْﻧ َﻬ‬
َ ‫ﻮﻥ‬ َ ‫َﻣ َﺜ ُﻞ ﺍ ْﻟ َﺠﱠﻨ ِﺔ ﺍﻟﱠﺘﻰ ُﻭ ِﻋ َﺪ ﺍ ْﻟ ُﻤﱠﺘ ُﻘ‬
‫ﺼ ًّﻔﻰ‬ َ ‫ﻞ ُﻣ‬ٍ‫ﺴ‬ َ ‫ﺎﺭ ِﻣ ْﻦ َﻋ‬ٌ ‫ﺑﻴﻦ َﻭﺍَْﻧ َﻬ‬
َ ‫ﺎﺭ‬ ‫ﺎﺭ ِﻣ ْﻦ َﺧ ْﻤ ٍﺮ َﻟ ﱠﺬ ٍﺓ ِﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﻠﺸ‬ ٌ ‫َﻟ ْﻢ ﻳَ َﺘ َﻐﱠﻴ ْﺮ َﻃ ْﻌ ُﻤ ُﻪ َﻭﺍَْﻧ َﻬ‬
َ
ِ ‫ﺍﺕ َﻭ َﻣ ْﻐ ِﻔ َﺮ ٌﺓ ِﻣ ْﻦ َﺭﺑﱢ ِﻬ ْﻢ ﻛ َﻤ ْﻦ ُﻫ َﻮ َﺧﺎِﻟ ٌﺪ ِﻓﻰ ﺍﻟﱠﻨ‬
‫ﺎﺭ‬ ِ ‫ﻞ ﺍﻟﱠﺜ َﻤ َﺮ‬ ‫ﻓﻴﻬﺎ ِﻣ ْﻦ ُﻛ ﱢ‬َ ‫َﻭَﻟ ُﻬ ْﻢ‬
‫ﻄ َﻊ ﺍَ ْﻣ َﻌﺎ َء ُﻫ ْﻢ‬‫ﻤﻴﻤﺎ َﻓ َﻘ ﱠ‬ً ‫ﺳ ُﻘﻮﺍ َﻣﺎ ًء َﺣ‬ ُ ‫َﻭ‬
Diyanet Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin
durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt
ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları
vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de
bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan
ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu
gibi olur mu?
(YÛSUF suresi 36. ayet) (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

ٰ ْ ‫ﺎﻝ‬
‫ﺍﻻ َﺧ ُﺮ‬ َ ‫ﺼ ُﺮ َﺧ ْﻤ ًﺮﺍ َﻭ َﻗ‬ ِ ‫ﺎﻝ ﺍَ َﺣ ُﺪ ُﻫ َﻤﺎ ﺍِﻧّﻰ ﺍَ ٰﺭﻳﻨﻰ ﺍَ ْﻋ‬ َ ‫ﺎﻥ َﻗ‬
ِ ‫ﻦ َﻓ َﺘ َﻴ‬ َ ‫ﺍﻟﺴ ْﺠ‬
‫ﻞ َﻣ َﻌ ُﻪ ﱢ‬ َ ‫َﻭ َﺩ َﺧ‬
‫ﯾﻚ‬ ‫ﻕ َﺭْﺍﺳﻰ ُﺧ ْﺒ ًﺰﺍ ﺗَ ْﺎ ُﻛ ُﻞ ﱠ‬
َ ‫ﺍﻟﻄ ْﻴ ُﺮ ِﻣ ْﻨ ُﻪ ﻧَﱢﺒ ْﺌ َﻨﺎ ﺑِ َﺘ ْﺎﻭﻳ ِﻠﻪ ﺍِﻧﱠﺎ ﻧَ ٰﺮ‬ َ ‫ﺍِﻧّﻰ ﺍَ ٰﺭﻳﻨﻰ ﺍَ ْﺣ ِﻤ ُﻞ َﻓ ْﻮ‬
‫ﻨﻴﻦ‬
َ ‫ﺴ‬ ِ ‫ﻦ ﺍ ْﻟ ُﻤ ْﺤ‬
َ ‫ِﻣ‬
Diyanet Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri,
“Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de
rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.
Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan
görüyoruz” dedi.
(YÛSUF suresi 41. ayet) (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

‫ﺐ‬ ٰ ْ ‫ﺴﻘﻰ ﺭﺑﱠ ُﻪ َﺧ ْﻤ ًﺮﺍ َﻭﺍَ ﱠﻣﺎ‬


ُ ‫ﺍﻻ َﺧ ُﺮ َﻓ ُﻴ ْﺼ َﻠ‬ ْ ‫ﻦ ﺍَ ﱠﻣﺎ ﺍَ َﺣ ُﺪ ُﻛ َﻤﺎ َﻓ َﻴ‬
َ ِ ‫ﺍﻟﺴ ْﺠ‬
‫ﯽ ﱢ‬ ِ ‫ﺎﺣ َﺒ‬
ِ ‫ﺻ‬َ ‫ﻳَﺎ‬
‫ﺎﻥ‬
ِ ‫ﺴ َﺘ ْﻔ ِﺘ َﻴ‬
ْ َ‫ﻓﻴﻪ ﺗ‬ ‫ﱠ‬
ِ ‫ﻰ ﺍﻻ ْﻣ ُﺮ ﺍﻟﺬﻯ‬ َْ َ ‫ُﻀ‬ ِ ‫ﺳﻪ ﻗ‬ ‫ﱠ‬
ِ ‫َﻓ َﺘ ْﺎﻛﻞ ﺍﻟﻄ ْﻴ ُﺮ ِﻣ ْﻦ َﺭﺍ‬
ْ ُ ُ
Diyanet “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,)
biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından
yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”

ُ ( sekera ) , ‫ﺳ ْﻜ َﺮ‬
‫ﺳ َﻜ ٰﺎﺭ‬ َ ( sekr ) sarhoşluk
Sarhoşluk kelimesi yukarıda ki 2 şekilde yazılabilir. Bu iki kelimeyi
harekeleri göz ardı ederek aratırsak Kuran’da 6 ayette 7 kere tekrar ederek
karşımıza çıkar. Bir tane fazlalık olan (HİCR suresi 15. ayet) teki ‫ﺳ ﱢﻜ َﺮ ْﺕ‬
ُ
kelimesi ise kef harfi şeddeli yani çift okutan olarak yazılmış ve manayı
değiştirip başka bir kelime oluşturan bir yapı arz etmiştir. Meallerden de

172
Erdem Çetinkaya

anlaşılabileceği gibi sukkirat olarak okunan bu kelimenin anlamı kendine,


hakim olamama, şehvet ve taşkınlık hali, gözü dönmek, büyülenmek gibi
manalara gelir. Bu nedenle bu kelime sarhoşluk manasını vermez.
(HİCR suresi 15. ayet)

‫ﻭﻥ‬
َ ‫ﻮﺭ‬ ْ ‫ﺎﺭﻧَﺎ ﺑَ ْﻞ ﻧَ ْﺤ ُﻦ َﻗ ْﻮ ٌﻡ َﻣ‬
ُ ‫ﺴ ُﺤ‬ ُ‫ﺼ‬ َ ‫ﺳ ﱢﻜ َﺮ ْﺕ ﺍَْﺑ‬
ُ ‫َﻟ َﻘﺎُﻟﻮﺍ ﺍِﻧﱠ َﻤﺎ‬
Diyanet (14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya
koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir
toplumuz” derlerdi.
Ayet listesi;

4:43 15:72 16:67 22:2(2kere) 50:19


Herhangi bir sarhoş kelimesine Kuran da sağ tıklayarak sözlükte göster
derseniz, size 6 yerde geçtiğini ve listesini anlamları ile birlikte verecektir.
Sözlüklerde yukarıdaki kelime farklı bir mana ile yazılmaktadır.

‫ ﻗﻤﺮ‬KAMER
sözcüğü Kuranda 27 kez geçer
‫ ﻗﻤﺮ‬kelimesini harekeleri göz ardı et seçeneğini tıklayarak tüm
Kuran’da arayınız. Yapılan aramada 26 ayette toplam 27 kez tekrar ettiği
görülmektedir. 28 ayeti inceleyerek kaf mim ve re harflerinin yan yana
geldiği her sefer aydan bahsettiğini meallerden açıkça görebilirisiniz.
AY (DUNYA ÇEVRESİNDEKİ BİR TURU) (‫)ﻗﻤﺮ‬

6:77 6:96 7:54 10:5 12:4 13:2 14:33

16:12 21:33 22:18 25:61 29:61 31:29 35:13

36:39 36:40 39:5 41:37(2) 54:1 55:5 71:16

74:32 75:8 75:9 84:18 91:2


TOPLAM = 27
Ayrıca (KAMER suresi 1. ayet) te ki ‫ ﺍ ْﻟ َﻘ َﻤ ُﺮ‬sözcüğüne sağ tıklayarak
sözlükte göster derseniz, burada Kuranda ki tüm ayet listesini ve kelimenin
hallerini de 27 adet olacak şekilde görebilirisiniz.

173
Kutsal Gizemler

Ay, Dünya’nın yörüngesinde bir turunu 27 günde tamamlar.


Güneşin kendi çevresinde dönüşü
(ekvatorda)
25gün[1]
(kutuplarda)
34 gün [1]
( Nasa’ya göre )
ŞEMS NEDEN 33
Kuranda şems yani güneş kelimesinin tekrar sayısı 33’tür. Peki kamer
kelimesinden bahsederken kendi çevresindeki dönüş süresini verdi de
neden güneş için bunu vermedi? Çünkü yanda da görüleceği gibi güneşin
kendi çevresindeki dönüş süresi sabit değildir. Ekvatoru bir devir hızla
tamamlamışken kutuplarda günün bitmesine daha günlerce zaman vardır.
Bu nedenle belli bir rakamın güneşle ilgili dönüş süresinde kullanılması
imkansızdı. Bunun yerine ışık ve güneş kelimeleri özdeşleştirilmiş ve
ışık kelimesinin kullanım sayısı da 33 olarak belirlenmiştir. Güneşle ilgili
tekrar sayısının ne 25 ne 34 olmayışı da oldukça hikmetli bir durumdur.

NUR VE AKIL KELİMELERİ


Şu halde Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nura iman edin. Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. ( 8-64 )
NUR (‫ﻨﻴﺮ‬
ِ ‫ ُﻣ‬,‫ )ﻧﻮﺭ‬49 kez tekrar eder.
‫ﻨﻴﺮ‬
ِ ‫ﻣ‬Munir
ُ ( nurlu), ‫ﻮﺭ‬
ٌ ‫ ُﻧ‬nur ( nur, ışık ) olmak üzere iki farklı şekilde
yazılır. Bu kelimelerden nur kelimesinin arapçasını arama kısmına
kopyalaytıp harekeleri göz ardı et diyerek aratırsanız program size tüm
Kuran da 36 kez bu 3 harfin yan yana geldiğini söyleyecektir. Ayetleri
incelediğimizde bazı yerlerde birden fazla bulunduğunu görebiliriz. Yani
toplam 46 adet nur kelimesi bulacağız. Tek tek mealleri ve Arapçalarını
incelediğimizde bazı ayetlerdeki nur kelimesinin tennur gibi bambaşka bir
kelimenin içinde yer aldığını görüyoruz. Bunları elediğimizde nur
kelimesinin kaç kez tekrar ettiğini göreceğiz.

174
Erdem Çetinkaya

(HÛD suresi 40. ayet) tennur( coşup kaynamak )


(MERYEM suresi 63. ayet) nurisu ( miras bırakmak )
MÜ›MİNÛN suresi 27. ayet) tennur ( coşup kaynamak )
Böylelikle 43 adet nur kelimesini görebiliriz. Nur kelimesinin diğer bir
hali ile yazılışı olan nurlu anlamına gelen münir kelimesinin Arapçasını
arattığımızda karşımıza 6 ayet çıkar. Bu kelime her bir ayette birer kere
tekrar etmiştir. Yani 43 + 6 = 49 kez nur kelimesinin tüm halleri ile Kuran
da yer aldığını söylemek mümkündür.
NUR (‫ )ﻧﻮﺭ‬49 kez tekrar eder.

2:17 2:257(2) 3:184 4:174 5:15 5:16 5:44

5:46 6:1 6:91 6:122 7:157 9:32(2) 10:5

13:16 14:1 14:5 22:8 24:35(5) 24:40(2) 25:61

31:20 33:43 33:46 35:20 35:25 39:22 39:69

42:52 57:9 57:12 57:13(2) 57:19 57:28 61:8(2)

64:8 65:11 66:8(2) 71:16


‫ ﻝﻕﻉ‬akil, akletmek
‫ ﻝﻕﻉ‬akil kelimesi de tam 49 adet geçmektedir.
‫ ﻝﻕﻉ‬kelimesini hasenat Arapça arama bölümüne kopyalayarak
harekesiz şekilde aratırsanız size 49 ayet listeleyecektir. Ayetleri kontrol
ettiğimizde hiç bir ayette birden fazla tekrar etmeksizin toplamda 49 kez
kuranda yer aldığını söylemek mümkündür.
‫ ﻝﻕﻉ‬akil kelimesi ayet listesi

2:44 2:73 2:75 2:76 2:164 2:170 2:171

2:242 3:65 3:118 5:58 5:103 6:32 6:151

7:169 8:22 10:16 10:42 10:100 11:51 12:2

12:109 13:4 16:12 16:67 21:10 21:67 22:46

23:80 24:61 25:44 26:28 28:60 29:35 29:43

175
Kutsal Gizemler

29:63 30:24 30:28 36:62 36:68 37:138 39:43

40:67 43:3 45:5 49:4 57:17 59:14 67:10


TOPLAM = 49

Yukarıda görüldüğü gibi “akıl” kelimesini seçerek sözlükte göster


derseniz, fihristteki yeri ve anlamı ile birlikte kuranda tüm hallerinin kaç
adet yer aldığını kolayca görebilirsiniz.
Bilgi ve iman bir nurdur. Aklı ziyadeleştirir. Kuran-ı Kerim için pek
çok ayette Nur kelimesi kullanılır. Allah ancak akıl sahiplerine, onu
işletenlere iman nurunu vereceğini ifade etmiştir.
(YÛNUS suresi 100. ayet):

‫ﱢ‬ َ
‫ﻻ‬ َ ‫ﺲ َﻋ َﻠﻰ ﺍﻟﱠ ِﺬ‬
َ ‫ﻳﻦ‬ ‫ﻦ ﺇِ ﱠ‬
‫ﻻ ﺑِِﺈ ْﺫ ِﻥ ﺍﷲ َﻭﻳَ ْﺠ َﻌ ُﻞ ﱢ‬
َ ‫ﺍﻟﺮ ْﺟ‬ َ ‫ﺲ ﺃﻥ ُﺗ ْﺆ ِﻣ‬ َ ‫َﻭ َﻣﺎ َﻛ‬
ٍ ‫ﺎﻥ ِﻟ َﻨ ْﻔ‬
َ ‫ﻳَ ْﻌ ِﻘ ُﻠ‬
‫ﻮﻥ‬
Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları
murdar (inkârcı) kılar.
Bu nedenle insanda ki en büyük nur olan imanın akla bağlı olduğunu
hikmetli bir şekilde işaret eden Kuran-ı Kerim ikisinin de tekrar ediliş
sayısını 49 olarak belirlemiştir.

176
Erdem Çetinkaya

ZEKAT VE BEREKET SAYILARI 2’ŞER KEZ TEKRAR EDER


‫ ﺯﻛﻮﺓ‬ZEKAT kelimesi ve BEREKET (‫ ﺑﺮﻛﺎﺕ‬,‫)ﺑﺎﺭﻙ‬

(RÛM suresi 39. ayet)


İnsanların malları içinde artsın diye riba olarak verdiğiniz, Allah
katında artmaz. Allah’ın yüzünü isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte
onu verenler kat kat artıranların ta kendileridir.
Ayetten anlaşıldığı üzere zekat yani mallarından Allah için harcamak
büyük berekete neden olmaktadır. Ayetteki bu ifadeye mucizevi şekilde
ışık tutarcasına Zekat ve bereket kelimelerinin de tekrar sayıları birbirine
eşit olarak vahyedilmiştir.
‫ ﺯﻛﻮﺓ‬bu kelimeyi hasenat Kuran araştırma programında Arapça
olarak arattığınızda karşınıza 32 adet ayet çıkacaktır. Her ayette yalnız bir
kez geçer. Yani tüm Kuran’da bu kelime 32 kere tekrar etmiştir.
ZEKAT (‫)ﺯﻛﻮﺓ‬

2:43 2:83 2:110 2:177 2:277 4:77 4:162

5:12 5:55 7:156 9:5 9:11 9:18 9:71

18:81 19:13 13:31 19:55 21:73 22:41 22:78

23:4 24:37 24:56 27:3 30:39 31:4 33:33

41:7 58:13 73:20 98:5


TOPLAM = 32
BEREKET (‫ ﺑﺮﻛﺎﺕ‬,‫)ﺑﺎﺭﻙ‬
Okunuşları birbirine çok benzer şekilde iki farklı tarzda yazılır Kuran
da bereket kelimesi. Sözlükten de görülebileceği üzere bu kelimede
Kuran'da 32 adet tekrar sayısına sahiptir.
BEREKET (‫ ﺑﺮﻛﺎﺕ‬,‫)ﺑﺎﺭﻙ‬

3:96 6:92 6:155 7:54 7:96 7:137 11:48

11:73 17:1 19:31 21:50 21:71 21:81 23:14

23:29 24:35 24:61 25:1 25:10 25:61 27:8

177
Kutsal Gizemler

28:30 34:18 37:113 38:29 40:64 41:10 43:85


44:3 50:9 55:78 67:1
TOPLAM = 32

178
SİMETRİK KİTAP;
KUR’AN
Erdem Çetinkaya

DOĞADA SİMETRİ
Simetri bir şeklin birbirine eşit iki yarısının birbirine benzemesi, eş
olması olarak tanımlanabilir. Simetri yukardan aşağı yada soldan sola
yada her iki şekilde olabilir.
Evrende tüm gezegenlerin, galaksilerin ve yıldızların yapısında,
yapraklar ve bitki gövdeleri ve dallanmanın temel yapısında, tüm insan ve
hayvan beden ve yüzlerinde, tüm moleküler yapılarda, kar kristallerinde,
matematikte oluşabilecek tüm eşkenar dörtgen ve dairelerde simetri
bulunmaktadır.
Bununla birlikte mıknatısın kutuplarında, elektron ve proton
değerlerinde evrendeki aydınlık karanlık yada iyilik kötülük, sıcak soğuk
gibi duygusal algılarda dahi zıt kutuplu bir simetri olduğu düşünülebilir.
Rastgele var olup şekillenmiş bir tabloda çizgiler bir yumağı andırırken,
canlılara ve evrene işlenmiş şekillerin simetrik bir düzene sahip olması
tasarımlarının rastgele oluşmadığının en büyük delillerinden biridir.
Bir tablonun rastgele dökülen boyalar yada çizgilerden oluşup
oluşmadığını ilk bakışta bile çözebiliriz. Evreni Yaratıcı’nın tuvali
olarak düşünürsek onun yaratmada rastgelelik yerine simetriyi ve
bununla bütünleşik altın oranı bir yaratma modeli olarak benimsediğini
düşünebiliriz.
İnsanlarda kullandıkları otomobil ve uçak ve silahların, neredeyse
tüm mimari yapıların, eşya ve malzemelerin tamamına yakınını içsel
bir güdü ile simetrik olarak tasarlar ve bu şekilde ruhuna hoş görünür.
İnsanlar rastgele gibi görünen yamru belli bir düzen ifade etmeyen yumru
şekillerden hoşlanmazlar. Yüzleri genel manada simetriye sahip olan
insanlar normal ve orantılı yüz hatlarına sahip kabul edilirken, simetrisi
büyük oranda bozuk yüzler itici ve nahoş hissedilir.
Bir kalemle bir kağıdı rastgele karalarsak simetri yada anlamlı bir
şekil oluşturamayız. Simetri ancak bilinçli bir çalışmanın sonucudur.
İnsanoğluna da sevdirilmiş bir tasarım biçimidir.
Değişik bir bakış açısı ile matematikteki tüm denklemlerde ve dolayısı
ile tüm fizik kanunlarının ifadesinde dahi bir simetri olduğu söylenebilir.
Evrende var olan simetriyi insanoğlunun da ruhen benimseyip taklit
etmesi kutsal kitaplarda yazan “Allah insana kendi ruhundan üfledi”
ayetinin bir tezahürü olsa gerektir.

181
Kutsal Gizemler

Kuran’ı Kerim Allah’ın indirdiği en muhteşem mucizelerden birisi


ve Allah’ın tecelliyatında en üst noktalardan biridir.Kutsal Kitapta da
simetrinin en harikulade örneklerini görmek Simetriyi bir ifade yöntemi
olarak kullanan Yaratıcı’nın Kuran üzerinde ki açık işaretlerinden birisi
olarak tanımlanabilir.
Aşağıda evrendeki bazı yaygın simetri örneklerini görüyorsunuz.
Simetri ve altın oran düzeni temel alınsa da insan yüzünde olduğu gibi
bazı varlıkların tasarımında hafif sapmalar olması, çeşitlilik ve karakter
vermede kullanılan diğer gizemli ölçülere işaret eder. Çünkü bu esneme
payının dahi yaratmada zenginliği sağlayan sistem içinde önemli görevleri
vardır.

182
Erdem Çetinkaya



183
Kutsal Gizemler

 

184
Erdem Çetinkaya




185
Kutsal Gizemler








186
Erdem Çetinkaya

187
Kutsal Gizemler




İşte Eşsiz ve İlahi Sayı Dizisi
Aşağıda ilk bakışta darmadağınık ve rastgele olarak yerleştirilmiş gibi
görünen bu sayı diziliminin içinde
En dahi matematikçileri ve tasarımcıları kıskandıracak muhteşem bir
tekrarlı ikili simetrik sayı dizi barındırdığını tahmin eder miydiniz? Bu

188
Erdem Çetinkaya

güne kadar kimsenin tam anlamıyla fark edemediği bu mucizenin ispatına


şahit olacaksınız. Sadece toplama ve çıkarmayı bilmeniz yeterlidir. Ebedi
yaşamınızı etkileyecek bu kitap vaatleri yada tehditleri ile sonsuz bir fayda
yada risk içerir. Ona uymak tüm hayatın değiştirilmesi ve ruhumuzda
büyük bir devrim demektir. Büyük fedakarlık isteyen bu inanç yoluna
girmeden önce bu kitabın gerçekten doğru ve ilahi bir eser olduğunu
bilmek şarttır Bunu ispatlayan delilleri gördükten sonra geriye bu kitabı
yaşam tarzı haline getirmekten başka çare kalmaz...

189
Kutsal Gizemler

Tek ve Çiftlerin Simetrisi


Kuran’daki surelerin sıra no ve ayet sayıları tek ve çift olarak iki gruba
ayrılabilir.
Fatiha suresi;
Sıra no 1 / Ayet Sayısı 7
Tek sayı / Tek Sayı
Kısacası burada vurgulamak istediğimiz, Fatiha suresi Tek x Tek
kısmında bulunacak olmasıdır.
A’raf Suresi;
Sıra no 7 / Ayet sayısı 206
Bu durumda, A’raf suresi Tek x Çift kısmında yer alacaktır tablomuzda.
Böylelikle, tek-tek, çift-çift, tek-çift, çift-tek olmak üzere 4 gruba
ayırdığımız tabloda tüm ihtimalleri sıralamış oluyoruz. Devamında ise,
surelerin dizilmesi ve surelerin aldığı değerlere göre gösterildiği bir
tabloya ulaşmış oluyoruz
Aşağıda Görüldüğü gibi Fatiha suresi hem sıra no’su hem de ayet sayısı
tek sayılar kümesine dahil olduğu için “tek-tek” grubuna alınmıştır.
Bakara ise çift çift grubundadır. 2.sıra no ve 286 ayete sahiptir.
Her sureyi tabloda uygun yere taşıdığımızda karşımıza simetrik bir
kümelenme çıkıyor. Yüzlerce simetrik yapılanmadan sadece biri ve en
basiti olan bu tablonun listesini aşağıdan test ederek görebilirsiniz.

190
Erdem Çetinkaya

191
Kutsal Gizemler

Yukarıda ki listeyi tek-tek olanlar veya çift çift olan sayı değerlerine
sahip sureleri türdeş olarak kabul ederek bir tablo oluşturursak. Karşımıza
yeni bir simetri çıkacaktır.
Türdeşliği açısından tasnif edilmiş bu listeyi hem ortadan ikiye hem
de yukardan aşağı ikiye böldüğümüzde 4 lü ( 2 tane 2 li ) bir simetrik yapı
ortaya çıkar ki akıllara durgunluk vericidir.

192
Erdem Çetinkaya

AYET SAYISI, SIRA NUMARASINDAN KÜÇÜK OLAN SURELER


Ayet Sayısı, Sıra Numarasından küçük Olan Sureleri, ayet sayısı ve sıra
no’larının farkları açısından ele alarak yine tek ve çift olarak ayıralım. Her
iki grubu da bir tabloda yan yana görecek şekilde yerleştirdiğimizde başka
bir simetri mucizesine şahit oluyoruz. Bu simetri, gerçekleşmesi zor olan 3
farklı mucizeyi peş peşe bizlere sunarak, ihtimalleri tüketiyor. Bu simetri
mucizesi, başkaca bir mucizeye/ispata gerek duymadan, matematiği
yaratarak evrene armağan eden eşsiz iradenin, Kuran-ı Kerim’i Hz.
Muhammed’e vahyettiğinin bariz ispatıdır.

193
Kutsal Gizemler

AYET SAYISI, SIRA NUMARASINDAN BÜYÜK OLAN SURELER


Bu sefer Ayet Sayısı, Sıra Numarasından Büyük Olan Sureleri, ayet
sayısı ve sıra no’larının farkları açısından ele alarak yine tek ve çift
olarak ayıralım. Her iki grubu da bir tabloda yan yana görecek şekilde
yerleştirdiğimizde başka bir simetri mucizesine şahit oluyoruz.

194
Erdem Çetinkaya

SIRA NO VE AYET SAYISI TOPLAMLARINDAKI SİMETRİ


Kuran’da ki surelerin sıra no’ları 1 den 114 ‘e kadar toplamları ……….=
6555
Kuran’da ki surelerin ayet sayıları toplamı .=6236
Sıra no sayısı ve ayet sayısı toplamı çift olan sureler kümesi toplamı
= 6236
Sıra no sayısı ve ayet sayısı toplamı tek olan sureler kümesi toplamı =
6555
Sıra no + ayet sayısı toplamı tek olan sureler kümesi
Sıra no + ayet sayısı toplamı çift olan sureler kümesi

195
Kutsal Gizemler

196
Erdem Çetinkaya

197
Kutsal Gizemler

198
Erdem Çetinkaya

DİĞER SİMETRİ MUCİZELERİ


Kuran’daki simetrik tasarım bunlarla bitmez. Aşağıdaki şekillerde de
simetri bulunabilir.
 Asal Sayılar

 Sıra Numaraları Kümesi ve Âyet Sayıları Kümeleri Arasındaki


İlişkiler
 İkiye Bölünen Ancak Üçe Bölünmeyen Sayılar

 Üçe Bölünen Ancak İkiye Bölünmeyen Sayılar

 Asal Çarpanlar Toplamı

 Mükemmel Sayılar

 Zengin Sayılar

 Kıt Sayılar

 Âyet Sayıları Aritmetik Ortalaması

 Uzun Sûreler ve Kısa Sûreler

 Âyet Sayıları Aritmetik Ortalamaları Arasındaki İlişkiler

 6236’ sayısının konumu

 Bölen Kümesinde İki Asal Bulunan Sayılar

 Bölen Kümesinde Üç Asal Bulunan Sayılar

 19’lu Gruplar Halinde Sûrelerin Sıra Numaraları ve Âyet Sayıları

 …ve daha niceleri

Eğer konu ile ilgili tüm açıklamaları ispat ve tabloları incelemk


istiyorsanız lütfen Kutsal Gizemler Yayınlarına ait serinin 5. kitabı olan
Halis Aydemir’in “Kuran’ı Kerim; Simetrik Kitap” isimli eserini mutlaka
okuyunuz.

199
Erdem Çetinkaya

DÜŞÜNCE YOLCULUĞU

201
Erdem Çetinkaya

DİNLERİN BİRLİĞİ
“Allah katında din, ancak İslâm’dır. Kitap verilenler (Yahudi ve
Hıristiyanlar ) kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras
yüzünden ayrılığa düşüp farklı görüş ve inançlar ortaya koydular... (Âl-i
imran:19).
Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen olarak dine, Allah’ın o fıtratına
çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç bir
değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların
çoğu bilmezler. (RUM SURESİ / 30 )
Tüm insanlık tarihi boyunca insan Dna’sında yani fıtratında bulunan
aynı tek dinin binlerce elçi aracılığı ile insanlığa ulaştırılması dünya
üzerinde derin bir etki oluşturması gerekli kılıyor. Bu nedenle namaz oruç,
gusül, abdest, örtünme ve Kabe’ye yönelik ibadetler hemen her kültür ve
dinde yer alıyordu. Kabe için ilk işaret Tevrat’ tan;
“Uşak gider gitmez, Davut taşın güney yanından ayağa kalktı ve
yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi. İki arkadaş birbirlerini öpüp
ağladılar; ancak Davut daha çok ağladı.” Samuel, 20:41.
Hz. Davud bu sırada günümüz Kudüs topraklarında yaşıyordu.
Kudüs’ün güneyinde tek secde yönü Mekke’deki Kabe olabilirdi. Çünkü
Hz. Davud’un zamanında Mescid-i Aksa henüz inşa edilmemişti. Kendisi
ölürken oğlu Hz Süleyman’a vasiyet etmiş ve Mescid’i oğlu inşa etmişti.
Bununla birlikte Tevrat ve İncil’de Kabe’ye yönelik ibadetler olan
secde ve rukülardan, abdest ve gusülden bahseden pek çok ayet vardır.
Bu durum “Allah katında tek din İslam’dır” ayeti ile örtüşmekte ve
tüm dinlerin aslında aynı tek din olup zamanla değişikliğe uğrayarak
farklılaştığını göstermektedir.
Gelin, tapınalım (secde edelim ), eğilelim (rükua varalım) . Bizi yaratan
Rabbin önünde diz çökelim.”[1] Zebur 9:5- 6.
Bütün melekler tahtın, ihtiyarların ve dört yaratığın çevresinde
duruyordu. Tahtın önünde yüzüstü yere kapanıp Yaratıcı’ya secde ederek
şöyle diyorlardı:Amin! Övgü, yücelik, bilgelik, Şükran, saygı, güç, kudret,
sonsuzlara dek Yaratıcımızın olsun! Amin!” İncil, Vahiy 7:11.
Musa’yla Harun topluluktan ayrılıp Buluşma Çadırı’nın giriş bölümüne

203
Kutsal Gizemler

gittiler, yüzüstü yere kapandılar. Rabbin görkemi onlara göründü.” (


Tevrat, Sayılar 20:6.)
Ne zaman Buluşma Çadırı’na girip sunağa yaklaşsalar RAB’ bin
Musa’ya buyurduğu gibi orada yıkandılar.” ( Tevrat, Çıkış, 40:32. )

HAYATIN SIRRI - YARATICI VE İNSAN


Bu yazıyı hazırlamam da ki temel amaç insanların aslında hiç bir
kitaba ihtiyaç duymadan neden var edildiklerini ve nasıl bir sistemde
yaşadıklarını yani hayatın sırrını çözmelerine
yardımcı olmak bu bilgiye zaten öz benliklerinde doğuştan sahip
olduklarını onlara anımsatmak. İnsanın neden var oldum, ne yapmam
gerekiyor? Nasıl bir sistemin içindeyim gibi binlerce yıllık arayışının
ve düşünce serüveninin , büyük sorularının cevabı ve sistemi kullanma
rehberi aslında insanın içinde gizlidir ve kendini okuması aradığı tüm
soruların yanıtını verecektir.
Öyle ki ben bu bilgiye eriştikten sonra, Yaratıcı ve evrenle ilgili
aradığım tüm soruların cevabını tek bir kalemde bulmuş gibi oldum
Hayatın sırı öyle olmalıdır ki bir çoban dahi ona erişebilmelidir
ve karmaşık felsefelerden, teknik detaylardan ve sonradan öğrenilen
bilgilerden uzak sade ve basit olmalıdır. Kelimesizde ifade edilebilmeli,
doğuştan araz yada sağır yada kör dahi erişebilmelidir. Çünkü insanlar
eğitim, sağlık, kaynak ve zeka açısından eşit değillerdir ve pek çoğu
tarih boyunca yoksun yaşamışlardır. Keşke ihtiyaç duydukları bilginin
kalplerinde- özbenliklerinde var olduğunu görebilselerdi. İnsanoğlunun
tamamı Yaratıcı’ya inançtan sorumludur, kör yada sağır bile olsa... Çünkü
onlara gerekli bilgi bizzat kendi içlerindedir...
Şimdi söyleyeceklerimiz pek çoğuna garip gelebileceği için Kutsal
Kitaplardaki işaretlerini önceden verelim.
Tevrat’ta, İncil’de ve hadislerde insan ve Yaratıcı arasında ki
benzerlik şu şekillerde ifade edilir.
Tevrat
Tekvin 1:

204
Erdem Çetinkaya

26 Yaratıcı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım”


dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere,
yeryüzünün tümüne egemen olsun”
27 Yaratıcı insanı kendi suretinde yarattı Böylece insan Yaratıcı
suretinde yaratılmış oldu İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı
(Ayrıca bkz Tekvin 5:1)
İncil
1 Korintliler 11:7 (…) Çünkü erkek Yaratıcı’nın benzeyişinde olup
Yaratıcı’nın yüceliğini yansıtır Kadın ise erkeğin yüceliğini yansıtır
Kütübi Sitte
3457 - Hz Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki:
“Sizden biri kardeşiyle dövüşünce yüze vurmaktan sakınsın”
Müslim’in rivayetinde şu ziyade var: “…zira Allah Adem’i kendi
suretinde yaratmıştır”
Buhari, Itk 20; Müslim, Birr, 112, (2612)
Sahih-i Müslim / 45- İyilik, Sile ve Âdâb Bahsi / 32- “Yüze Vurmanın
Yasak Edilmesi” Babı
115- (…) Bize Nasr b Ali El-Cehdamî rivayet etti (Dedi ki): Bana babam
rivayet etti (Dedi ki): Bize Müsennâ rivayet etti H Band Muhammed b
Hatim de rivayet etti (Dedi ki): Bize Abdurrahman b Mehdi, Müsennâ
b Saîd’den, o da Katâde’den, o da Ebû Eyyûb’dan, o da Ebû Hureyre’den
naklen rivayet etti Ebû Hureyre, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
buyurdu demiş İbnu Hâtim’in hâdisinde ise Peygamber (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)’den naklen ibaresi vardır:
“Biriniz kardeşiyle kavga ederse yüzden kaçınsın! Çünkü Allah Âdem’i
kendi suretinde yaratmıştır” buyurmuşlar
Sahih-i Müslim / Cennet / 11- “Cennete, Kalpleri Kuş Kalbi Gibi Olan
Bir Takım Kavimler Girecektir” Hadisi Babı 28- (2841) Bize Muhammed
b Râfi’ rivayet etti (Dedi ki): Bize Abdürrezzak rivayet etti (Dedi ki): Bize
Ma’mer, Hemmam b Münebbih’ten naklen haber verdi Hemmam: Bize
Ebu Hureyre’nin, Resûlullah (sav)den rivayet ettikleri şunlardır… diyerek
bir takım hadisler nakletmiştir Onlardan biri de şudur: Resûlullah (sav):

205
Kutsal Gizemler

“Allah (Azze ve Celle) Âdem’i kendi suretinde yarattı …” buyurdular


Kuran’da
İhlâs Suresi:4
Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir
Kur’an / Şura Suresi:11
O, gökleri ve yeri yaratandır Size kendinizden eşler, hayvanlardan
da (kendilerine) eşler yaratmıştır Bu suretle sizi üretiyor O’nun benzeri
hiçbir şey yoktur O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir
Allah(cc)’ın zati sıfatlarından olan Muhâlefetün Lil Havâdis; “Allah’ın,
yarattığı varlıklara hiçbir biçimde benzememesi” demektir
Tevrat, İncil ve hadislerdeki ifadeler birbirinin neredeyse aynısı
gibi. Bunların Kuran da ki ayetlerle birebir örtüşmediği bir gerçek fakat
hadislere, Tevrat, İncil ayetlerinin hepsine uydurma demek doğru değil
çünkü hangisinin uydurma olduğunu kesin bilemiyoruz. Tevrat’ta ki ve
İncil deki ifadelerden, insanın Yaratıcıya benzeyişinin egemenlik ve ilim
ile hükmetme şeklinde olduğu bu anlatımların sembolik ifadeler olduğu
da çıkarılabilir. Akabinde bazı İslam alimleri bu sözleri yanlış anlayarak
yaymış ve zamanla bunlar hadis zannedilerek Hz Muhammed As. a ithaf
edilmiş olabilir. Çünkü hadisler peygamberin vefatından yaklaşık 150
yıl sonra halkın arasında dilden dile aktarılan şekilleriyle aktarıldı ve bu
nedenle tahrif oldular. Kendi aralarında pek çok çelişki ve aynı olayın
- sözün farklı anlatımları mevcuttur. Yinede mantığımıza ters gelen bir
hadis söylentisi duyunca bu kesinlikle uydurmadır dememek, Allah bilir
demek doğrudur.
Kuran asıl ana rehber ve değiştirilemez, her şeyi tek başına yeterli
miktarda açıklamaya kadir olduğundan onun üzerinden gidelim.
“Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde
ederek eğilin!” (Sad, 38:72)
Bu ayette insanın ruhunun doğrudan Yaratıcı’nın ruhundan üflenen bir
ruh olduğu ifade edilmektedir. Ruhundan üflemek.... insan için oldukça
soyut bir ifade... ‫ﺖ‬
ُ ‫َﻭﻧَ َﻔ ْﺨ‬
ayette geçen nefahtu kelimesi Kuran da nefes üflemek, demiri eritmek
için ateşe hava körüklemek manalarına yakın anlamlarda kullanılmış.

206
Erdem Çetinkaya

Ayrıca Meryem As. a da Allah’ın ruhundan üflediğini ve Hz İsa yı Hz


Adem i yarattığı gibi babasız doğuşa bir delil , mucize olarak yarattığını
ifade etmiştir. Bu durum Hıristiyanlarca bir mucize olarak değil de
Yaratıcı’nın oğlu olarak anılmasına neden olur. Halbuki eski ahitte, Hz
Adem ve melkisedek ismindeki şahıs da anasız ve babasız , Hz İsa dan
daha da üstün bir şekilde yaratılmıştı... Ama bu onları Yaratıcı yada
Yaratıcının oğlu yapmadı. Sadece Allah her insanda yansıması bulunan
ruhunu dilediği şekilde bedene nakşediyordu.
Ayrıca İsa As.’ında çamurdan bir şeye üflediğinde onun canlandırıp
ruha kavuştuğunu şeklinin dahi değiştiği bir mucize olarak ifade
edilmektedir. ve burada da ‫ﺖ‬ُ ‫ َﻭﻧَ َﻔ ْﺨ‬kelimesi kullanılır.
Hz İsa kuşa ruhundan üfleyince kuş nasıl İsa As. gibi insanın tüm ruhsal
güçlerine sahip olmuyor ne İsa as. ın bedenine ne de ruhuna benzemiyor
sadece Allah ın dilediği kadar özelliğe sahip oluyorsa Yaratıcı’da insan
ruhundan üflediğinde durum değişmeyecek, Yaratıcının niyeti ne ise o
kadarı hasıl olacaktır.
Ancak Allah’ın basitçe “Adem’i yaratı ve ruh verdi” demek yerine
“bizzat kendi ruhundan üfledi” gibi bir ifade kullanması, hadis ve Tevrat
ile İncil’de ruhani, sembolik de olsa bir benzeyişin ifade edilmesi, Kuran’da
Allah ın kedisi için kullandığı, “Allah’ın nefsi, ruhu, elleri ve ayakları” gibi
kavramlar bizi daha derin düşünmeye sevk etmekte ve Allah’ı anlamakta
bize ipuçları vermektedir.
(Kıyamet günü bütün yeryüzü Allah’ın kabzasında [avcundadır].
Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden
yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67]
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır] dediler. Hayır, Allah’ın
iki eli de açıktır.) [Maide 64]
(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.) [Fetih 10]
(Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın vechi
oradadır)
(O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir.
Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.) [Hadid 4]
(Allah Arşa istiva edendir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.)
[Hadid 4]

207
Kutsal Gizemler

(Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü


oradadır.) [Bekara115]
(Allah her şeyi kuşatmıştır.) [Nisa 126]
(Allah göklerin ve yerin nurudur.) [Nur 35]
(SÂD suresi 75. ayet) Diyanet Allah, “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma
saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa
üstünlerden mi oldun?” dedi.
Bununla birlikte
(FECR suresi 22. ayet) Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde,
(Diyanet Rabbin buyruğu olarak çevirmiş (yanlış anlamadan çekinerek)
Ve cae rabbuke velmeleku saffen saffa.
ve cae; gelmek , rabbuke; rabbin velmeleku; melekler saffen saffa ; saf saf
Yani ayetin doğru çevirisi; “Geldiğinde Rabbin, melekler saf saf
dizildiğinde”
Ayetinde sanki haşa Rab mekandan münazzeh değilde meleklerin saf
saf dizeleceği kıyamet sonrası dünyaya bizzat teşrif edecek gibi bir anlam
görünüyor.
Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.
22 / HACC - 47
Bu ayette de Allah’ın haşa zamandan münezzeh olmadığı gibi bir
anlam görünüyor. Halbuki Allah zamandan ve mekandan münezzehtir.
Kuran’da Allah’ın eli, yüzü, nur olması gibi kavramlar... Hadislerde ise
Ashab: Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’ı görecek miyiz? Rasûlullah (sav)
dolunay gecesinde ayı görmekte güçlük çeker misiniz? Ashab: Hayır
dediler Bunun üzerine Rasûlullah (sav), şöyle devam etti: Sizler o gün onu
görmekte hiçbir güçlük çekmeyeceksiniz”
Sonra Allah o kullarının karşısına çıkıp kendini tanıtacak ve ben sizin
Rabbinizim bana uyun!
(FECR suresi 22. ayet) Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde
ayetine uygun olarak yapılan açıklama Allah’ın sanki mekan ve
zamanla kayıtlı elle tutulabilen bir varlık olduğu fikrini uyandırarak
ateistlerin Kuran’ı yada islam inancını eleştirmesine neden olmaktadır.

208
Erdem Çetinkaya

Peki hem Allah’ın zamandan ve mekandan münezzeh, yarattıklarının


onu anlayıp tarif edemeyecek kadar üstün ve farklı olduğunu hem de
ayetlerde- hadislerde söylenenlerin aynı anda gerçek olduğunu söylesem?
Bir çelişki gibi görünen bu durumun açıklaması aslında insanın öz
benliğinde saklı...
Nefsini bilmeyen Rabbini bilemez... Allah’ı anlamanın yolu kendini
bilmekten geçer. Kendini çözemeyen kavramlar arasında sıkışır ve aklı
karışarak işin içinden çıkamaz.
Öyleyse işe kendimizi bilmekle başlayalım;

KENDİNİ BİLMEK
İnsanların önemli bir kısmına ilahi kitap hiç ulaşmadı, pek çoğu okuma
bilmiyordu, çevresinde duyduklarından başka bir bilgisi yoktu, eğitim
alamamıştı, fakirlik ve geçim sıkıntısı içinde çırpınıyordu. Fakat hepsinin
bir ruhu, bir hayal gücü vardı. Gerçeği keşfetme arzusu ve kendisi için en
mükemmel olanı, kainatın en mükemmel şeyini bulma dürtüsü içinde idi.
Sonsuza dek var olma ve güç ( dilediğini yapma ) arzusu hem kendisinin
hem de hemen her canlının benliğine yazılmış bir şifreydi.
Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde
göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli
olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine
yetmez mi? Fussilet 53.ayet.
Gerçek, hayatın sırrı yada Hak bilgisi... bu bilgi öyle olmalıydı ki bir
çoban dahi bunu hiç kimseye sonradan bilebilsin ve hiç bir kitaba bakmaya
ihtiyacı olmasın.
(MÜ’MİNÛN suresi 14. ayet)
Diyanet; Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!
Bu ayette yaratanlar kelimesi ilgi çekicidir. Bizlere öğretilene
göre yaratma gücüne sahip olan yalnız Allah’tı. Fakat Kuran da Allah
yaratanlar.. yani çoğul bir ifade kullanarak başka yaratabilen varlıklarında
bulunduğuna işaret ediyor. Buna benzer bir anlatımı Allah kendisi
için, verenlerin en hayırlısı, en merhametli gibi ifadelerde kullanmıştır.
Yani merhamet, sevgi sahibi olmak gibi yaratmak da başka varlıklarda

209
Kutsal Gizemler

bulunabilen bir özellik. Fakat bu yaratmanın bizim anladığımız şekilde


gerçekleşmediğini aşağıdaki ayet anlatıyor.
(SÂFFÂT suresi 96. ayet)
Diyanet “Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”
Yani insanların yaptıkları binalar, heykeller, yollar, araçlar, cihazlar
her şey Allah tarafından yaratılmaktadır. Peki insan ne yapmaktadır?
İşte insanın kendini bilme sürecinde ve pek çok zor sorunun cevabını
vermesine götüren noktaya doğru yaklaşıyoruz.
Başta Allah vardı ve ondan başka hiç bir şey yoktu... Bu tüm dinlerin
ortak buluşma noktasıdır ve bilim dünyası da big bang ile evrenin aslında
yoktan tek bir noktada meydana gelen patlama ile oluştuğunu ispatladı.
Yani ilk bakışta imkansız ve ütopik gibi görünen kutsal kitaplardaki yoktan
var edilme iddiası bilim tarafından da kabullenilmek zorunda kalındı.
Kuran’da ihlas suresinde Allah’ın hiç bir şey doğurmadığını ve
herhangi bir şeyden doğmadığı bildirilmektedir. Doğurmak aslında şu
manaya da gelir. Yani Allah bir varlıktı sonra kendinden bir şey yarattı
ve kainatta 2 varlık oldu. Hayır bu Kuran’a göre doğru değildir. Çünkü
Allah hiç bir şey doğurmamış, çıkarmamış, üretmemiş ve kendi mutlak
vücudu ve varlığı dışında hiç bir şey var etmemiştir. Her şey yok olucudur.
Yokluktan gelip yokluğa gider ve aslında Allah’ın varlığına nispetle hiç bir
zaman var olmaz.
Hz Ali peygamberden bu ayetin tefsiri olarak Allah’tan başka hiç
bir şeyin ezelde var olmadığını duyduğun “şimdide öyledir” diyerek bu
durumun halen devam ettiğini bildirmiştir.
Yaratıcı ve evren arasındaki ilişkiyi anlamak için insan ve hayal gücü
arasındaki ilişkiyi anlamak gerekir. Böylelikle insan içine yerleştirilen
kelimesiz bilgilerle bir çoban dahi evrenin sırrını ve neden var edildiğini
görebilecektir. Tabi ki bunu düşünmek için zaman ayırır ve bir çocuk
saflığı temizliği ile bunu düşünmek isterse.
Allah nasıl yaratır ?
“O bir şey yaratmak isterse ol der ve o da olur.” Bu yaratma eylemi
inançsızlara göre son derece ütopik ve imkansızdır. Halbuki insan da aynı
yeteneğe sahiptir. İnsan bir şey var etmek istediği zaman hayalinde onun

210
Erdem Çetinkaya

olması için beynine bir sinyal gönderir. Bu “ol” kelimesinin enerji,elektrik


anlamında vücut bulmuş bir hali gibi düşünülebilir. Snapslar arasında
birden bir ışık patlar ve elektrik sinyali diğer Snapslar son derece yüksek
bir hızla dolaşarak yeni bir düşünce formu üretir. Oluşan şekil hayalde
tüm detayları ile görüntülenebilmektedir. Yani insan da bu şekilde yoktan
var eder. Yaratır. Allah elbette yerde ve gökte sistemin bozulmaması için
insanoğlundaki bu yaratma işini hayal gücü ile sınırlı tutmuş, insanın
kendisini yani Yaratıcıyı ve evrenini anlamak için küçük bir model olarak
vermiştir.
Beyin deki hayal evreni Aynı gerçek evren gibi sonsuz ve karanlıktır.
İnsanın zatı o karanlık içinde ruhunu temsil eden enerji bütünü olarak
süzülür. Allah katında her şeyin sınırsız olduğunu ve dilediğini kolayca
nasıl yarattığını hep bilmek istemişizdir. Hayal gücümüzde varlıklara
bilinç verdiğimizde onlarda 3 boyutlu olmanın, gerçek bir varlığa sahip
olmanın, o evrendeki her varlığın var olmak için bize muhtaç olduğunun
ne anlama geleceğini bilmek isteyeceklerdir. İnsanoğlunun yaratma gücü
hayal gücünde bile olsa Yaratıcı’nın kontrol ve izni ile gerçekleşir. Ama
yaratan insandır. Kısıtlı da olsa yaratma gücüne shaip bir varlık yaratmak,
yaratmanın en mükemmel örneğidir. Allah’ın gücünün bir yansımasıdır.
Bilimadamları beynin bu işi nasıl gerçekleştirdiğini hala çözebilmiş değil.
Çözmesi de bu durumu değiştirmeyecek.
Bir örnek verelim;
Hayalimizde bir dünya yaratalım. Ve içine bir çok insan grubu
yerleştirelim. Biz güneş koyana kadar karanlıkta oturacaklar. Ve nerede
olduklarını, neden var edildiklerini düşünecekler. Çünkü onları biz
yarattık ve bizim düşünce yapımızın bir sonucu yansıması olacaklar.
İnsan da bu şekilde Yaratıcı’nın üstün sanatının en gözde ürünü olarak
Yaratıcı’nın ruhundan en fazla özelliği taşıyan varlıklardan biridir. Hiç
bir sanat ürünü sanatçısını sahip olmadığı bir güç ve özelliği üzerinde
barındıramaz. Bu nedenle insan da ne varsa Yaratıcı’da da o en azından
o vardır. Hayalimizde ol isteği ile yoktan kolayca var ettiğimiz varlıklara
son derece güzel bir şekil verelim ve onların bizi bulmasını isteyelim.
Önce haberciler gönderebiliriz ama içlerinden birisini seçip konuşmamız
yada ona bilgiyi dorudan yüklememiz gerekiyor. İçlerinden bize en yakın
sıcak ve samimi geleni huzurumuza çağıralım...

211
Kutsal Gizemler

Peki bu hayal evreninin hükümdarı biz olduğumuza göre ve yarattığımız


insanlara gücümüzü, güzelliğimizi ve cömertliğimizi göstermek istiyorsak
onu biraz süslemeli ve kendimizi zamanı geldiğinde göstermeliyiz.. Ama
biz 3 boyutlu ve bambaşka bir varlık türüne sahibiz. Biz gerçeğiz onlar
yalan... yok... Peki onlar bizi nasıl görebilecekler? Dilersek yüzümüzü
gökte onlara gösterebiliriz yada kendimize muhteşem bir ışık saçan ve
her bakanı mahfeden bir özellik vererek dünyaya inebilir her yeri kasıp
kavurabiliriz. Burada benliğimiz biz ne istersek oyuz.
Dikkat ettiniz mi Yaratıcının özelilikleri ile ve Kurandaki anlatımlarla
birebir örtüşüyor hayal evrenimizde ki örnek model.
- Yaratıcı evrende her yerdedir. Bizde hayalimiz de yarattığımız evren
de her yerdeyiz.
- Yaratıcıdan habersiz hiç bir şey olamaz. Hayalimizdeki varlıklarda
bizden habersiz hiç bir şey yapamaz.
- Yaratıcı zamandan münezzehtir. Bizde hayalimizdeki varlıklara
göre zamandan üstünüz ve zamanı dilediğimiz gibi onlar için kısaltıp
uzatabiliriz.
- Yaratıcı doğurmadı ve doğrulmadı. Biz de o evren de hiç bir şey
doğurmadık ve o dünyada doğmadık.
- Yaratıcı insana ruhundan üfledi; Biz bizi tastamam anlayabilecek bir
insan var edince ona ruhumuzun kısmen bir kopyasını nakşettik. Çünkü
bizi bilsin sevip saygı duysun istiyorduk. Dolayısıyla Yaratıcı insana
kendi ruhundan üfledi söz hayalimizde gerçek oldu ve bizde o insana
ruhumuzdan üfledik, kopyaladık. Böylece bizi anlayabildi.
- Yaratıcı mutlak güç sahibidir ve kimseye muhtaç değildir. Bizde
hayalimizde ki evrende aynen böyleyiz.
- Yaratıcının evreninde her şey enerjidir madde dahi enerjinin
yoğunlaşarak insan güze tarafından algılanan bir biçime ulaşması ile
enerjinin farklı bir halini temsil eder. Hayal gücümüzde de durum aynen
böyledir. Hayalleri oluşturan beyindeki elektriksel faaliyetlerde enerjide
ibarettir. enerji şekil ve seslere dönüşür.
Peki Yaratıcının arşa istiva etmesi yani yerleşmesi, zaman zaman
hadislerde belirtildiği gibi göğün katlarına inmesi, kainatı kuşatması ve
melekler saf saf olunca dünyaya gelmesi gibi şeyler ne anlama gelir.

212
Erdem Çetinkaya

Biz hayalimizdeki evrenin maliki olarak kendimize beyin katmanları


arasında emirlerin ilk ortaya çıktığı enerji bütünü içerisinde ki yeri
arşımız olarak tayin edebiliriz. Burası özbenliğimizden yani ruhumuzdan
gelen isteklerin elektriğe dönüşüp snapslar arasında yeni bir bağ oluşmaya
başladığı yerdir. Burada elektrik büyük bir güçle patlar ve snapslar
arasında hızla ilerler ve son şeklini alır. her yeni düşünce yeni bağlar
oluşturur ve bir ağaç gibi her birinin beyindeki haritası farklıdır. Beyinde
patlayan düşünce enerjisi ilerledikçe değerini azaltır ve varlıklarımız için
atlanılabilir bir seviyeye iner. Görüntü, ses ve şekillere dönüşür.
Bu durum yaptığınız her şeyi Allah yaratmaktadır ayeti ile çelişmez.
Çünkü insan hayalinde bir şey yapmış sayılmaz. Hepsi birer yoktur...
İnsanın gerçek dünyada var ettiği şeyleri yaratma gücü yoktur. Onları
insan için Allah yaratır. İnsanın çayını karıştırması için bile milyonlarca
biyo-yazılımın hesap yapması, milyonlarca cismin ve sonsuz molekülün
belli kurallarla hareket ederek bir ahenkli düzen ortaya koyması gerekir.
Bunu insan asla kendi başına yapacak güçte değildir. Bir sistem kurucu
onun için bunu var etmiş ve yaratmıştır. Aynı hayalimizdeki varlıkların
aslında hiç bir güçleri ve iradeleri olmamaları gibi insanoğlu da Yaratıcı
karşısında aciz ve mahkumdur.
İnsan bilincinde yarattığı varlıkları uzun süre hayal edemez ve onlara
bilinç veremez. Eğer verseydi sürekli hayalindeki evrenle uğraşır ve asıl
uğraşması gereken Yaratıcı’yı unuturdu. Yaratıcı insan bu sanal yaratma
gücünü sadece kendisini anlaması ve yer yüzündeki hilafetine zemin
hazırlaması amacıyla vermişti. Yaratıcı nedir? Ben neden varım sorusunun
cevabı olarak vermişti...
Hayalimizde yarattığımız doğa gezegenler ve hayvanların bizim
yanımızda çok önemi yoktu. Sadece hayal gücümüzü kabiliyetimizi
gösteren minik örneklerdi. Fakat bizim gibi düşünebilen, sevebilen ve
bizi keşfedebilecek, bu uğurda savaşları ölümü ve şiir gibi bir yaşamı,
türlü işkenceleri göze alabilecek özgür bilinçler var edebilmek.. işte bu
muhteşemdi. Yaratıcının insana olan aşkının bir ürünü olarak insan da
insana aşık oldu. Yani güzel ve üstün olanın kendisine hayranlığı ve
saygısı onu mutlu etti.
Bizler Yaratıcı’nın hayal dünyasında yaşayan ve aslında gerçek olmayan
varlıklarız. Tüm evren yani büyük patlama ile oluşan büyük enerji saçılımı,

213
Kutsal Gizemler

bir insan beynindeki düşünce oluşum sürecine çok benziyor. Beyinde de


güçlü bir fikir aniden oluşup yaratıcı sürece girdiğinde bir snapsta başlayan
elektriksel enerji saçılımı tüm beyne yayılıyor...
“Nereye bakarsanız bakın Allah’ın yüzünü görürsünüz” ayetinin
manası da böylece daha iyi anlaşılmış olur. Yüz bir insanın gözlerinin,
varlıkla iletişime geçtiği ağzının ve algılarının çoğunun bulunduğu
bölümdür. Yaratıcı’nın yüzü bu durumda evrenin tamamı olmalıdır.
Yani beynimizde ki düşünsel elektriksel ağın tamamı gibi. Her yerde
onun gözleri kulakları ve dili. Bizimle dilerse olaylar konuşur dilerse
kelimelerle... Dilerse kalbimize doğrudan bir bilgiyi aracısız öğreterek.
Bu sonsuz hayal evreni içinde bizim için büyük ve küçüğün hiç bir
farkı yoktur. Sonsuz küçük ile sonsuz büyük arasında...
Elbette Yaratıcı’nın ruhu kadar mükemmel sistemler hayal edemeyiz
ve kısa süreli hayaller yaratabiliriz. Bu da insan ruhunun Yaratıcı’nın
ruhundan sadece bir esinti olduğunu gösterir. “İnsana ruhumdan üfledim”
ayeti bu durumu ne kadar güzel anlatıyor. Yani ruhunu vermiyor fakat
ruhunun özelliklerini anlayıp hayalen de olsa uluhiyeti tadabilmesi ve bu
şekilde Rabbini bilebilmesi için bir yol sunuyor. Kendini bilmek...
Bir düşünce evreninde iki farklı mutlak güce sahip benliğin olması
o evrenin çöküşünü getirir. Hayal evrenimize yani düşüncelerimize
birisi girip müdahale etmeye çalışsa nolur ? Elbette onu dışarı atmaya ve
orada onu yok etmeye çalışırız çünkü hayalimizde o bir şey isteyecek biz
istemeyeceğiz, biz isteyeceğiz o istemeyecek. Varlıklarımız bize tapmak
yada sevmek yerine onu sevecekler.. Bu durum benlik açısından kabul
edilemez. Bu nedenle güzel işleyen bir kainat sisteminde de sadece tek
Yaratıcının ve hayal edici gücün var olduğunu anlamak çok kolaydır. Asla
hiç bir insan evreninde ortak yada yardımcı istemez. Hep tek ve erişilemez
güç olmayı tercih edecektir.
Kuran da mesela Yaratıcı için arşa oturdu, yeri yarattıktan sonra göğe
yöneldi gibi ifadeleri nasıl yorumlamak lazım? Bildiğiniz gibi beyinde
düşünsel faaliyetlerin türüne göre beynin değişik kısımları daha aktif
olur ve bu da bir takım aygıtlarla ölçülebilir. İnsandaki dikkat yani iç
gözün, yada bilincin nereye doğru yoğunlaşıp kaydığını izlemek dahi
mümkündür. Allah ın da evreni oluşturan enerjiden ibaret düşünce sistemi
içinde ki yaratıcı enerjisini yada gözleri ve ellerini temsil eden enerjileri

214
Erdem Çetinkaya

dolaştırması Yaratıcı’nın göğe yönelmesi gibi düşünülebilir. Yani insan


hayalinde bir gezegen yaratır sonra bilincini bir güneş yaratmak için
uzaya yönlendirir. Ama her şeyle irtibat halinde olmaya ve her şey bilip
hükmetmeye devam eder. Zamanın ve mekanın içine girmiştir ama onu
kendi kontrolünde tutmakta ve özbenlik olarak daima onlardan üstte yer
almaktadır.
Öyleyse bu örnekle aynı zamanda Kuranda ve kutsal kitaplarda
hadislerde geçen, hem zaman hem şekilden ve mekandan münezzeh olup
hem de dilediğinde kendini dilediği şekilde gösterebilecek olmanın nasıl
olabileceği daha iyi anlaşılmıştır umarım. Bu yönüyle insan Yaratıcının
suretinde yaratıldı cümlesi de soyut manada doğru olarak algılanabilir.
Ancak Kuran da geçen ruhundan esinti ve rüzgar ile ifade edilesi en
mükemmel ve açık ifadesidir.
İnsan hayalinde yarattığı varlıklardan başka hiç bir şeyin olmadığı bir
evrende yaşadığını düşünmeli ve o yarattıkları kendisine nasıl yaklaşmasını
istiyorsa Rabbine öyle yaklaşmalıdır. Çünkü Yaratıcı’nın durumu budur...
Çoban dahi görebildi ki bu şekilde; Yaratıcı ressam, insan ruhuna
kendi ruhunu ve evreni işlemiş. Kendini seyreyleyen özünde Rabbini
seyreylemiş.
İçinde kendisine sadece sıkıntı ve yük veren, diyar diyar gezdirip
çalıştıran, hükmetme, değerli olma, saygı görme ve aşk, sonsuza dek var
olabilme arzusu için neden insanoğlunun çırpınıp durduğunu daha iyi
anlamış. Sadece bu bilgi ile dahi nasıl inanması ve yaşaması gerektiğini
bilmiş.
Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde
göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli
olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine
yetmez mi? Fussilet 53.ayet.
Böylece insan özbenliğinde Rabbini nasıl görebileceğini evren,
insanlar ve Yaratıcı arasındaki ilişkinin aslında kendi içinde görebileceği
bir model-simulasyon bulunduğunu daha iyi anlayabildi. Bu düşüncenin
bilinmeye ve yayılmaya başlaması ayetin kendini gerçekleştirmesi olarak
görülebilir mi?
Ufuklara baktığımızda artık Yaratıcı’nın bir enerjiden ibaret olan
benliğini ve hayallerini hatta düşüncelerini görebilmek dahi mümkün.

215
Kutsal Gizemler

CENNET VE CEHENNEMİN İSPATI


Olası Senaryolar
Genelde ateistler için inanması çok zor, insanları korkutmak yada
güdülemek için uydurulmuş masallar gibi görünmektedir cennet ve
cehennem. Sözde inanmış gibi görünen yığınlar içinde durumun çok
farklı olduğu söylenemez. Büyük bir düşünür “dileseydim herkesi sabah
namazına kolayca getirirdim, hatta camilerde izdiham olur, ezilenlere
ambulans yetişmez, minarelerden ve camlardan insanlar iplerle çıkmaya
çalışırlardı” demiş. Bunu merak edenler sormuş nasıl yaparsın diye? O da
“Sabah namazına gelenlere bir büyük altın verirdim” demiş. Bunun tam
terside düşünülebilir, namaza gelmezseniz 15 dak alevde yakılacaksınız
diye devlet duyuru yapsa ve yanma odaları her mahalleye kurulsa, insanlar
birbirini uyandırıp büyük kitleler halinde istekle ve şevkle camilere
gidecektir. Konu elbette camiye gitme meselesi değildir fakat insanların
cennet yada cehennemle kıyaslayınca minicik kalan tehdit ve vaatlere
bile inandıkları takdirde büyük fedakarlıklar yaptıklarını ortaya koyuyor.
Elbette öteki dünyaya kesin bir şekilde görür gibi inanan bir insanın da
çok büyük bir hassasiyet ve fedakarlık dolu bir hayatla isteyerek severek
yaşaması mutlaktır.
O nedenle denebilir ki tüm dünyada cennet ve cehenneme yürekten
gerçekten inanan sayısı belki ancak bir avuçtur.
Halbuki bu durum yani cennet ve cehennemin kurulması akla
hiç de uzak değildir ve gelişmeler bir şekilde zaten bunun olacağını
göstermektedir. Bu başlığın amacı tek başına yan odadaymış gibi cennet
ve cehennemi ispatlayacak kesin bir delil sunmak değil. Ama bunun hiç
ummadığımız bir şekilde ve zamanda karşımıza çıkıverme ihtimalinin son
derece yüksek bir olasılık olduğunu mantıki bakış açısı ile de görmemizi
sağlayacak bir dizi yazı okuyacaksınız.

GELİŞMELER NEREYE GİDİYOR?


Öncelikle kutsal kitaplara göre cennet ve cehennemin var olması için
neye ihtiyacımız var onu araştıralım.
1 ) Sonsuza dek yaşam ( ebediyet )

216
Erdem Çetinkaya

2 ) Çok büyük zevk veren yemekler, cinsellik ve çok güzel bir çevre (
cennet )
3 ) Ateş, zehir ve işkence aletlerinden oluşan bir alan ( cehennem )
Şimdi size delilleriyle anlatacağım şeylerin zaten çok yakında bir
şekilde karşınızda göreceksiniz;
Öncelikle sonsuza dek yaşamın nasıl gerçekleşebileceği üzerinde
duralım çünkü bu en önemli ve zor görünen nokta;
1 ) Dna’dan koyun, inek kurbağa gibi pek çok hayvan türünün başarı
ile kopyalandığı ve fiziksel olarak farksız bir eşinin oluşturulabildiğini
zaten tv’lerden bile izlemişsinizdir. Genetik teknolojisi büyük bir süratle
ilerliyor. İnsan kopyalama pek çok ülkede yasak gibi görünse de bizzat
devletlerin kendileri genetik araştırmalarına ve insan kopyalamaya önemli
bütçeler ayırmış durumdalar. Bu ne anlama geliyor;
Gelecekte bir adam 4 yaşındaki çocuğunun Dna’sını ticari çalışan bir
şirkete vererek aynısından 100 adet sipariş verebilecek. Böylelikle kendi
çocuğunu 4 yaş geriden takip eden 100 laboratuar çocuğu daha olacak.
Bunlar ilk başta güvenlik, kamuflaj, yedek organ yada ölümü halinde
yerine geçmek üzere çok değişik amaçlarla kullanılabilecek ( etik yönünü
sorgulamıyorum ) . Fakat gelişen teknoloji çok daha yeni fikirlerin hayat
bulmasına neden olabilecek. Şimdilik sizinle aynı bedene sahip fakat
anıları farklı yüzlerce kopyanın şimdi bile çıkarılabileceğini aklınızın bir
kenarında tutmanız... Bu bilgi ilerleyen maddelerde işimize yarayacak.
2 ) Bilim adamlarına göre düşünsel ve duygusal tüm aktiviteler ve
yaşam bilinci beyinde oluşuyor. Beynin kendisi bir etten müteşekkil olsa
da kendine has elektriksel ağ yapısı ona bir ruh veriyor ve anılarıyla onu
özgün kılıyor. İkiz kardeş olan ve hemen hemen aynı DNA ya sahip olan iki
kardeş dahi birbirlerinden beyinlerinde elektriksel yapıların yani anıların
ve kişiliklerin düşünce tarzlarının farklı olması nedeniyle ciddi şekilde
ayrılıyorlar. Yeni gelişmeler beyinde ki elektriksel yapının filmini çekmeyi
olanak kılacak hatta bunu bir kenara kaydetmeye ve gerektiğinde bu 3
boyutlu elektriksel yapıyı yeniden beyne yüklemeye imkan verecek gibi
görünüyor. Dna’sı aynı olduğu için beyin yapısı ve büyüklüğü iç dizaynı
birbirine eş olan iki beynin hatta gelişen teknoloji ile birbirinin aynısı
olmasına gerek kalmadan farklı beyinler arasında beyne ait elektriksel
yapının kopyalanması da mümkün olabilecektir.

217
Kutsal Gizemler

Böylelikle insanlar beden değiştirebilecekler. Yada en kötü ihtimalle


kendilerinin fiziksel olarak aynısı olan bir kopya vücuda geçiş yapacaklar.
Kişi gelecekteki çok yüksek refah ve zengin yaşamın içerisinde
yaşarken amansız bir hastalık ve ani ölüm riski nedeniyle beynini her yıl
yedekletecek. Eğer yıl içinde ölürse kendisine ait özel alanlarda tutulan
kopya ( belki uyur halde tutulan, sağlıkları kusursuz ) bir insana bu 3
boyutlu yapı entegre edilecek. Bu şekilde ne mi olacak ?
Kişi öldüğü takdirde onun adına yaşatılan yada uyur halde tutulan bir
kişi, kuruluş yada devlet yada diğer adı ile cennet görevlileri başka bir yedek
vücuda onun ruhunu anlarını ve düşünce yapısını aynen kopyalayarak
yaşamaya aynı yerden devam etmesine olanak sağlayacak. Böylelikle
kişinin yedek vücudu bulunduğu müddetçe kişi beden değiştirerek
yaşamaya devam edebilecek. Bu da sonsuz yaşama çok yakın bir hayat
formu demek. Elbette dev bir göktaşı ile tüm dünyanın yada yaşanılan
diğer bir gezegenin yok olması olası ve tüm kopyaların ölmesi... Fakat
uzak sistemlerde yada uzayın güvenli bölgelerinde yedeklenen özel beyin
tomografileri ve gezici uzay sistemleri ile insanlığın yeniden türemesi
ve yeterli sayıda beden oluştuğunda ölmüş herkesin yeniden dirilmesine
olanak sağlayabilir.
3 ) Muhteşem bir zevk hayatı; Cennet. Aslında en kolay kısmı bu;
Pek çok ilaç kişinin hayal görmesine yardımcı olabiliyor. Yada uyku
ile uyanıklık arasındaki beynin özel hallerinden yararlanarak kişilere
dilediğini görmesini sağlayacak telkinler vermekte mümkün. Yani
neredeyse günümüz teknolojisi ile bile kişiye dilediği görmeyi ve yaşamayı
gerçek gibi hatta daha da öte sağlayacak yöntemler mevcut. Bunlar pratikte
günümüz imkanları ile stabil şekilde uygulanamasa da belli merkezlerde
gün geçtikçe daha iyi sonuçlar alınıyor. Bu özel beyin beyin hallerinde
insanlara telkin edilen şeylerin gördürülebildiği ve hatta göremedikleri
şeyleri yiyerek tadını fazlasıyla alıp karnını doyurdukları dahi onlarca
deliller kayıt altına alınmıştır.
Diğer bir alternatifte hologramlar yada 3 boyutlu görsellik ile
güçlendirilmiş sanal gerçeklik sistemleri. Günümüzde görme koku alma,
rüzgar, ses gibi alanların hepsinde gerçeğe tam anlamıyla yakın ve ayırt
edilmesi imkansız simülasyonlar yapabilmek mümkün. Şimdilik çok
pahalılar ama herkes için gelecekte cep telefonu gibi olacakları kesin.

218
Erdem Çetinkaya

Dokunmayı simule edebilmek ve 3 boyutlu kaskta size dokunan kişinin


gerçekten dokunduğunu zannetmek için geliştirilmiş pek çok deneysel
giysi var. Belki de 1. ve 2. yöntemin bir arada kullanılması ile çok yakın
bir gelecekte dahi sanal gerçeklik sanal bir hayal olmaktan çıkarak gerçek
olacak.
4 ) Cehennem; yukarıdaki metotlarla gerçekte olmayan ve var gibi
gösterilen pek çok şeyin gerçek gibi algılanmasını sağlayacak yöntemlerden
bahsettik. Kişinin sanal gerçeklik içinde acı çekmesi, öldüğünü zannetmesi
ve yeniden dirilmesi çok daha kolaydır.
Tüm bu tekniklerden bağımsız olarak son bir yöntem acı ve zevki
otomatik hale getirebilecek kadar kolay. Beyni açılan ve elektrotlarla
beynin değişik bölümlerine akım verilerek etkilenen kişilerin büyük zevk
yada acı aldıkları yada kimi hayaller görüp ve anılara geri döndükleri
saptanmıştır. Yani matrix’deki gibi birbiriyle etkileşimli bir sanal dünya
şimdiki teknoloji ile zor olsa da bağımsız manada her insanın kendi
gerçeklik düzlemi içinde sonsuz ihtimalleri olan ve her dilediğini yapıp
dilediği ile görüşebileceği bir dünya oluşturmak oldukça mümkün
görünüyor.
5 ) Zamanın genişletilmesi; Yukarıda sanal gerçeklik teknolojisinden,
beynin özel hallerinden, elektrotlarla beynin ve gerçekliğin
etkilenebilmesinden bahsettik. Rüyalarımız süper gerçekçi bir şeyler
yaşamak ve görmek için maddeye ihtiyacımız olmadığını gösteren güçlü
işaretler. Rüyalar sanal gerçekliğe ve az malzeme ile büyük zenginliğe
ulaşmak için en kolay yol gibi görünüyor. Tek sorun uyanmak olsa gerek
ve rüyaları yönlendirememek. Bazı insanlar, zaman zaman benimde
başıma geldiği gibi rüyada iken bunu fark ederek kısmen rüyayı
yönlendirebiliyorlar. Fakat bu hızlı bir uyanışa veya yeniden uykuya dalışla
sonuçlanıyor. Eğer özel beyin eğitimleri ile bu kontrol güçlendirilebilirse
yada yardımcı cihazlarla bu halde kalınabilirse her dileğimizin gerçek
olduğu bir dünyaya adım atabiliriz demektir.
Rüyaların kimi zaman bize günler saatler hatta ender durumlarda
seneler gibi geldiği olsa da gerçekte bir kaç saniye sürdüğü ve her şeyi bu
genişleyen zaman algımız içinde yaşadığımız tespit edilmiştir. Örneğin
boynuna bıçakla bir kaç saniyeliğine yavaşça dokunulan kimse rüyasında
uzun bir kovalamacadan sonra boğazına bıçak dayandığını sonra dakikalar

219
Kutsal Gizemler

saatler süren bir çabanın ardından kurtulup bambaşka bir mekana geldiğini
görebilir. Aslında bıçak sadece 2-3 saniye dokundurulmuştur fakat hemen
uyandırılan kimse çok daha uzun bir rüya görmüştür.
Eğer sanal gerçeklik sırasında beynimiz modifiye edilerek zaman
algımız yeterince genişletilebilirse sonsuza yakın sürecek bir hayat algısını
yeniden kopya bedende dirilmeye ihtiyacımız olmadan da yaşayabiliriz.
6 ) Ölülerin yeniden dirilişi;
Öncelikle dünyaya bıraktığımız ve öldüğümüzde toprağa
düşürdüğümüz tohumların yani Dna ve yeni keşfedilen özellikleri
hakkında biraz bilgi sahibi olalım.
Prof. Dr. Osman Çakmak’ın makalesinden bir alıntıya göz atalım;
DNA’lar Nasıl Etkilendi?
Varlığın plan ve projesinin yer aldığı DNA moleküllerinde yer alan
her bir gen insan bedeninde belli bir özelliğe tekabül eder. Biliyoruz ki
canlının vücut şeklinden her organına ait iş bölümü ve bu organların
çalışma düzenlerine, hücre içinde üretilmesi gereken proteinlerin genetik
kodlarına kadar her şey; hep DNA üzerinde planlanmış ve kodlanmış
durumdadır. Hatta üretilecek proteinlerin miktar ve kontrolleri gibi
canlının hayatını devam ettirmesi için gereken şeyler de genetik kodlarda
yazılıdır.
Bir Kuantum Biyologu olan Dr. Vladimir Poponin ilginç bir deney
gerçekleştirdi. Bir kabın içinde vakum oluşturarak kabın içinde madde
olarak hiçbir şey bırakmadı. Haliyle kap içinde sadece fotonlar (ışık
parçacıkları) kalmış olacaktı. Fotonların dağılımı ölçüldü. Fotonlar kap
içinde rastgele bir şekilde bulunuyordu. Sonra DNA bulunduğu kaptan
dışarı alındı. Fotonların dağılımı tekrar ölçüldüğünden görülenler
şaşırtıcıydı. Fotonlar, DNA’ nın bulunduğu yerde sıralı ve düzenli bir hale
gelmişlerdi. Adeta DNA’nın kalıbı oradaydı. Ortada DNA falan yoktu ama
ışık parçacıkları bağlanıp kalmışlardı.
Işık parçacıkları neye bağlanıp kalmışlardı böyle? Bir kısım
araştırmacıların da dikkat çektiği “yeni bir enerji alanı”, yeni bir “enerji
ağı” gerçekliği mi vardı yoksa. Deneyler tekrarlandı. Benzer deneyler
yapıldı. Sonuçlar benzerdi. Bir “enerji alanı” DNA nin fotonlarla hatta
duygularla iletişimini sağlıyordu. Ordu adlı araştırmacı tarafından

220
Erdem Çetinkaya

gerçekleştirilen diğer ilginç bir deneyde DNA için vericilerden akyuvar


(beyaz kan hücreleri) toplandı ve elektriksel değişimleri ölçmek için
DNA’lar kutucuklara yerleştirildi. Bu deneyde, verici bir odaya yerleştirildi.
Deneyden şu amaçlanmıştı: “Duygular” DNA yı nasıl etkiliyordu? DNA
lar aynı bina içinde farklı bir odaya konuldu. Duygular video klipler ile
üretiliyordu. Hem verici hem de DNA monitör ile denetlendi. Vericinin
“duygusal” inişler veya çıkışlar göstermesi elektriksel cevaplar olarak
ölçüldü. DNA lar da aynı anda aynı cevapları verdi. Bir süre geçtikten
sonra cevap gelmemeye başladı. DNA nın zaman içindeki iniş ve çıkışları
vericinin iniş ve çıkışlarına tam olarak uyum sağlıyordu. Verici DNA lardan
uzaklaştırıldı. DNA zaman ve mesafeye bağlı olmaksızın etkileniyordu.
Ordu, DNA dan vericiyi 50 mil uzaklaştırdığı halde hala aynı sonucu elde
etti. Zaman farkı olmadığı gibi zaman kaybı da yoktu. DNA ve verici
zaman içinde tamamen ayni cevapları vermiştiler.
Başka Deneyler
Heart Math Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiş bir deneyle ilgili
makalenin başlığı şöyle: “DNA nın şekilsel değişimleri üzerinde tutarlı
(uygun) kalp frekanslarının yerel ve mekansız etkileri”. Bu deneyde, bir kaç
insan plasenta DNA’sı, bir kabın içine yerleştirildi. 28 eğitimli araştırmacıya
içinde DNA bulunan yirmi sekiz küçük şişe (her birine bir şişe) verildi. Her
birine nasıl duygu üreteceği ve hissedeceği öğretildi. Bulunan şey şuydu;
DNA, araştırıcının duygularına göre şekil değiştirmişti. (1) Araştırıcılar
minnettarlık, sevgi ve takdir hissettiği zaman DNA gevşeyerek cevap
verdi. DNA’nın uzunluğu artmıştı. (2) Araştırıcılar öfke, korku, hayal
kırıklığı veya stres hissettiğinde, DNA daralarak (sıkışarak) cevap verdi.
DNA kısalıp büzüşüyor; DNA kodlarının çoğu kapanıyordu.
Araştırıcılarca sevgi, neşe, minnettarlık ve kabul hisleri tekrar
hissedildiğinde, DNA kodlarının kapanması tersine döndü ve kodlar tekrar
açıldı. Bu deney daha sonra HIV – pozitif hastalara tekrar edildi. Sevgi,
minnettarlık ve kabul hislerinin, bu hisler olmadan ölçülen dirençten
300,000 kez büyük direnç gösterdiği keşfedildi.
Bu olayları hayat enerjisi ile açıkladığımızda bu enerjinin yaratılışın
tümünü birbirine bağlayan özelliğini ortaya koymaktadır. Açığa çıkarılan
bir diğer nokta ise bu enerjinin olumlu düşünme ve iyi niyetler; sevgi ve
takdir duyguları ile harekete geçiyor olmasıdır. Varlığımızın sevgi ile

221
Kutsal Gizemler

beslenip güçlenmesini sevgi, minnettarlık, takdir ve kardeşlik, şefkat


duygularının güçlü olduğu ortamlarda DNA’ların şeklini değiştirmeye
muktedir hale gelmesini bu şekilde mi kabul edebiliriz. Öyle ise Olumsuz
his ve düşünceler içinde iken neden “kapandığımızı” şimdi daha iyi
anlıyor olmalıyız. Anlaşılan bir diğer nokta ise insan düşüncesi, niyet ve
bakış açısı bu enerjinin değişiminde rol oynuyor. Bakış açımız müsbet ise
iyiliklerle dolu isek, biz, evreni dolduran enerjiyi müsbete faydalı şekle
dönüştürüyor aksi halde olumsuz hale getiriyoruz. Anahtar konumdayız.
Adına ne dersek diyelim bildiğimiz enerjiden farklı bir enerji türü
kendini her vesile ile belli ediyor. Elbette farkına varmamız gereken diğer
bir gerçek ise bu enerjinin hayatın kaynağı değil ancak toprak gibi su gibi
bir ortamı olmaktadır. Yeryüzüne ışınlar nasıl Güneşten geliyorsa tüm
hayati cilveler de kendisi diri ve hayatta olan Hay isminin sahibi Allah’tan
geliyor.
Bu enerji türü üzerinde bazı özel çalışmalardan birisi de Dr. John
White ve Dr. Stanley Krippner’a ait: Bu araştırmacılara göre bu enerji
türünün bildiğimiz enerji türlerinden oldukça farklı ve garip özellikleri
var: Örneğin canlı ya da cansız nesnelere nufuz etme kabiliyetindedir bu
enerji ve tüm nesneleri birbirine bağlama özelliğindedir. Bir nesneden
diğerine akabilir; yoğunluğu, kaynağından uzaklığına göre değişir. Bu
enerji alanı bazı durumlarda maddeye benzer yönleri varsa da normal
bilimsel açıklamaların sınırlarını aşar. Sinerjiktir ve biçimleri inşa eder.
Düzensizliğin (entropi) sürekli arttığını ve koyduğumuz şeyin dışında
daha fazla enerji alamayacağımızı açıklayan termodinamiğin ikinci
kuralına uymaz. Her zaman için, bir şeye eklediğimiz enerjiden biraz daha
az enerji alırsınız. Bu yüzden hiç durmadan çalışan, enerjisi tükenmeyen
bir makine yapılamadı. Anlaşılan o ki, bu enerji daima enerji üretmeye
devam eder. Bolluk ve bereket temsilcisi gibi, ne kadar koyduğunuza
aldırmadan devamlı verir. Öyle görünüyor ki bu enerjinin özelliklerini
keşfedersek ihtiyaç duyduğumuz tüm enerjiyi kendimize tehlikesi
olmaksızın sağlayabileceğimiz bir makine yapabileceğiz. Kısacası bu
enerji yada gücün teknolojide ve hayat tarzımızda kullanılması bilimde ve
hayatta yeni bir dönemin başlaması olabilir.
Bu ifadeleri karşısında acaba “modern bilimsel ütopya”ya dair iddialarla
karşı karşıya kaldığınızı düşünebilirsiniz. Bir tür kötü teknolojiyi “doğa
dostu” teknolojiyle değiştirmeye benziyor söylediklerim.

222
Erdem Çetinkaya

Ama düşünün insanlar elektriği bulunca sonra nükleer enerjiyi bulunca


izafiyete geçince şimdi de nanateknoloji..geçmişin şartlanmışlığı sebebiyle
yeni teknolojilere direndiler önce. Statükocu yaklaşımların tesiri ile aslında
yeni teknolojilerin gelişmesini nasıl da engellendiğini biliriz. Artık ışıktan
hızlı evrenler önümüzde sonu gelmeyen enerjiler gündemimizde.
Yukarıda anlatılan deneyler ve çalışmalar Dna’nın düşünceleri
duyguları saklayabilecek özel bir yapı arz ettiğini gösteriyor. Anıları
geri çağırmanın yada dünyada olup bir şey her ayrıntının tarihçesini
çıkaranın tek yolu bu değil elbet. Nesnelerin bir yerde kaldığı süreye ve
yaptığı harekete göre radyasyon haritaları yoluyla tespit edebilecek bir dizi
yöntem üzerine çalışılıyor. Örneğin otoparkta bekleyen bir araba oradan
ayrıldığında bir radyasyon kalıbı bırakıyor ve o kalıbın analizinden kalış
süresi ve ne şekilde hareket ettiği anlaşılabiliyor. Bu metotlar zamanla
gelişebilir. Sonunda müdahale etmek mümkün olmasa da geleceğin
tek renk siyah beyaz olarak izlenebildiği bir radyosyonik bir görünüm
oluşturulup insanların yargılanmasında kullanılabilir.
Dna’mız öldüğümüzde toprakta saklı kalıyor, Bazı hadislerde yeniden
dirilişin başlayacağı sırada dünyanın her yerine günlerce yağacak özel bir
yağmurdan bahsedilir. Bu toprakta gizli halde bulunan insan tohumlarını
yani dna’nın kimyasal bir işlemle yeniden tohumlanarak cenin haline
gelmesini ve yeniden dirilmesine yada yer yüzünden hayatın bambaşka bir
şekilde yeni bir senaryo ile başlamasına neden olabilir. Belki hep birlikte
belki de yeniden tek hücreden başlayan bir hayat hikayesi ile...
Bu yağmuru yağdırılmasına vesile olacak olan insanoğlumu_ insanın
gelecekteki çocuklarımı, dna sı değiştirilmiş saf ve temiz insanlar mı?
Yoksa başka gezegenlerden yada boyutlardan gelen varlıklar mı? Adı ve
yapısı her ne olursa olsun, kutsal kitaplarda onlar hakkında ve bu işin
zamanı hakkında yeterince detaylı bir bilgi verilmemiş. Önemli olan
bu işin bir şekilde gerçekleşeceği ve teknolojinin bizi bu noktaya doğru
sürüklediği..
6 ) Gelecekte Kurulacak Teokratik bir Tek Dünya Devleti;
Teknolojinin son 50 yılda gittikçe artan bir ivme ile geliştiği ve bizi çok
fazla şaşırttığı aşikar. Her şeye olamaz yapılamaz gözü ile bakmaktansa
esnek ve pozitif bakmanın bize ve insanlığa sağlayacağı katkı açık.

223
Kutsal Gizemler

Bugün dinlediğimizde çok bilimkurgu film izlemişsin uçmuşsun


diye güldüğümüz insanlar, gelecekte bilimkurgu filmlerindeki gibi bir
dünyanın ve uçma özgürlüğünün mimarı olacaklar ve insanlık onlara
minnettar olacak. Geleceği görebilmek kimi zaman onu yönlendirebilme
ile de yakından alakalıdır. Kutsal kitapların üstün güçlere sahip kutsal
varlıklar ve seçilmişler yoluyla insanları dirilterek sorguya çekmeyi vaat
etmesi de bir yönlendirmedir.
Karşımıza çıkabilecek pek çok olasılık var;
- Gelecekte belki 50 bin yıl sonra süper teknolojiye sahip bu tek devlet,
suçu, anarşi ve kötülüğü engellemek için cesurca bir karar alarak doğacak
tüm çocukların dna’sından kıskançlık ve kötülük duygularının çıkarılarak
, çok daha gelişmiş zekaya sahip bireylerin tohumlanmasına karar
verebilir. 60 yıl içinde değişen dünyada oluşan yeni ve insandan farklı olan
nesile kutsal kitaplarda zikredildiği gibi “cennet halkı” denebilir. Bu halk
ölüleri dna’ları yardımıyla yeniden klonlayarak diriltebilme teknolojisine
sahip olduğunda adaleti gerçekleştirmek adına herkesi yargılayabilirler.
İçlerinden Yaratıcı ile konuştuğunu iddia eden ve liderleri olan yada
liderlerinin kendisini dinlediği eski zamanların seçkinleri gibi bir insanın
yönlendirmesi ile de bu olabilir ki; olayların nasıl gelişeceği çok net
açıklanmamıştır kutsal kitaplarda ve sembolik olarak anlatılanlar onlara
tamamen uygun şekilde de gerçekleşebilir. zaten Tevrat’ta Cennet açık
bir şekilde bugün ki Türkiye sınırlarında gösterilmiştir. Fırat ve Dicle’nin
cennetten çıkan iki ırmak olduğu da yine Tevrat’ta ve bazı hadislerde yer
almaktadır. ( Bu hadislerin gerçekte var olmadığına uydurulduğuna dair
görüşlerde vardır) .. Kuranda ise cennetin yeri net olarak tarif edilmez.
Ancak her dilediğin gerçek olduğu ihtimallere açık doğa üstü bir mekan
olduğu anlaşılmaktadır.
cennette bir kişi sonsuz bir evren isteyebilir kendisine ait olan ve
her yerini bildiği... Bu sınırlı bir evren ve dünyada mümkün değildir.
İnsanlar birbirlerinin sahip olduklarını da isteyebilirler. Fakat sanal bir
dünyada yada her bireye özel dizayn edilmiş düşünsel evrenlerde her şey
mümkündür ve asıl sınırsız olan insanın hayalidir.
- İkinci bir ihtimal, inanılmaz genişlikteki evrende bizden 1 milyar
yıl kadar önce oluşmuş bir medeniyetin ulaştığı muhteşem teknoloji ile
dünyamıza ulaşması ve gerek köle yapmak gerekse kendi fantezileri

224
Erdem Çetinkaya

gerçekleştirmek için insanoğlunun tümünü topraktan çıkarıp dilediklerini


yapmaları söz konusu olabilir. Ve bu yaptıklarını Yaratıcı’dan aldıkları
emirle yaptıklarını söyleyebilirler...
“Mizan kurulur” Hesap görülür derken, bunun insan anılarını ve
duygularını analiz eden dev bir bilgisayar olmadığını kimse bilemez.
Binlerce yıl önce mısırlıların ve pek çok kadim uygarlığın mumyalanarak
gömülme isteği belki de ruhlarının vücutları içinde bir şekilde gizli bir
izin kalabileceği vve yeniden dirilişi sağlayacak bir formül bulunabileceği
ümidiyledir. Yoksa cesetlerinin yakışıklı olarak hatırlanmasına olan
arzularından kaynaklandığını düşünmek sağlıklı olmaz.
Sonuç; Yapmaya çalıştığım şey ne bilimkurgu bir film senaryosu
yazmak ne de ihtimalleri zorlamak. Sadece teknoloji sayesinde olmaz
denilen her şeyin bir gün kaşımıza oldu diyerek dikildiği bir devire doğru
yaklaşıyoruz. Teokratik ve dinsel bir düşünce ile yönlendirilen güç her
türlü dinsel vaadi gerçek kılabilir.
Yaratıcının yapmak istediklerini genellikle olayları veya kişileri sebep
kılarak gerçekleştirdiği su götürmez bir gerçek. Kıyamet ve dirilişinde
yine yaratılmışlar vasıtasıyla gerçekleşeceği de düşünülebilir. Ne de
olsa her şeyi yerle bir eden sur’u çalan da bir melek.. Diriltip insanları
sürükleyen melekler, yada cennet ve cehennemdeki garip varlıklar da...
Melek denilen varlıkların, değişmiş ve teknolojik kanatları yardımı ile
uçabilen insanlar mı? robotlar mı? yoksa başka gezegenden gelen varlıklar
mı? başka evrenden gelenler mi? yada başka boyutlardan gelenler mi?
Bilmek çok güç... Anlatımlar sembolik olabilir...
Bilinen tek bir şey var ki; big crunch yani evrenin büyük çöküş
teorisinin geçerliliğini yitirmeye başlaması ve son bulguların evrenin
çökme gerçekleştirmeden belki de sonsuza kadar bir şekilde yaşamaya
devam edeceğini gösterir nitelikte. On milyarlarca yıl içerisinden gerek
yaşam meyvesi vermeye hazır dünyamızda gerekse başka yerlerde nice
hayat formları oluşabilir ve er geç teokratik düşünce yapısına erişen
bir halk yada tüm hayatı boyunca buna sadece bir yıl inanmış bir lider
dahi, kutsal kitapta okuduklarını emri olarak algılayarak bu vaatleri
gerçekleştirebilir...
Bundan 100 yıl önce yaşayan ve dünyanın böyle devam edip gideceğini
düşünen insanların sığ perspektiflerinden kendimizi kurtarmalıyız....

225
Kutsal Gizemler

Biz her şeyin Kuran’da nasıl anlatıldı ise o şekilde gerçek olacağına
inanıyoruz. Fakat o anlatımlar öyle genişletilebilir ve anlamlandırılabilir
ki; birbirinden farklı binlerce senaryo ile kendini gerçekleştirebilir ve her
senaryo dada Kutsal kitapları doğrulayacak bir kurguya sahne olabilir...
Bir insanın aklını kullanarak evet gelecekte bunlar olabilir ve
Yaratıcının yönlendirdiği bir güç yada kimseler bunu gerçekleştirebilir
demeleri dahi insanların kutsal kitaplara uygun şekilde dine inanmalarını
büyük ölçüde sağlar...
Önümüzdeki 100 yıl içinde bile dünyada muazzam gelişmeler
yaşanacak. Burada kastettiğimiz şey milyarlarca yıldır. Elbette aklımıza
gelen gelmeyen hemen her şeyin mümkün olmasını sağlayabilecek kadar
geniş ve muhteşem bir zaman dilimidir.
Gelecekte ölülere bile ulaşacak mutlak adaleti sağlayacak güç elde
edildiğinde gökleri yararak hüküm sürmeye gelecek olanlar... kimi
düşünceye göre insanoğlunun sadık ve yüksek bilgeliğe sahip evrim
geçirmiş evlatları... kimi düşünceye göre başka dünyalardan gelen cennet
halkları, kimilerine göre bedenleri bize benzemeyen ışınsal varlıklar yada
melekler... Adları her ne olursa olsun, her duyanın ruh dünyasında derin
yaralar açan tarihteki işkence ve soykırımlar, yapılan büyük fedakarlıklar
ve hizmetler, bir başkasını mutluluğu için göz kırpılmadan verilen canlar,
insanoğlunun yaratıcısını arayarak ve gerçeği bulmak için verdiği amansız
mücadele.. hepside ödüllendirilmeyi yada şiddetle cezalandırılmayı
hak ederek bekliyorlar. Ta ki milyarlarca yıl içerisinde bunu yapmaya
muktedir kılınacak ilk topluluk bu fırsatı ele geçirinceye kadar... eminim
ki bunu yapabilecek olduğunda yada zamanı gelipte Yaratıcı bu gücü
kendilerine verdiğinde yapacakları ilk iş, mazlumların ahını almak ve
iyileri ellerindeki büyük imkanlarla kendilerine hiç bir yük olmadan
ödüllendirmek olacaktır. Cennetin efendileri belki 1000 yıl, belki de bir
milyar yıl uzaklıkta.. Ne fark eder?
Öyleyse gözlerinizi yeniden açmaya ve yaptıklarınız için açıklama
yapmaya şimdiden hazır olun......

YARATICI İLE KONUŞMAK


Allah’ı görmek, konuşmak ve sevdiğini bilmek istemek bir Müslüman’ın
en büyük hayali olmalıdır. Bu aşkla yanmayan bir kalpte gerçek imanın

226
Erdem Çetinkaya

varlığından söz edilemez. O en güzel, en muhteşem ve dilediği her şeyi


yapabilecek olan, sonsuzluğun anahtarını elinde tutan iken kalp bir
başkasıyla konuşmayı ve muhabbeti neden ister ki? Tabi ki yeterince
inanmayışından...
Bana çocukluğumdan beri peygamberlerden başka hiç kimsenin Allah
ile konuşulamayacağı ve son peygamber geldiği için bu yolun kapandığı,
ancak belli bir dereceye kadar yükselinebileceği ve kaderime razı gelmem
öğretilmişti. Daha doğrusu onlar kaderimi bilir gibi kaderimin bu olduğuna
beni inandırmaya çalışıyorlardı.
Fakat bir seven için kahrolmaktır; sevdiğinin bir başkasını çok
daha fazla sevdiğini ve sürekli onunla konuştuğunu, sizin çağrılarınızı
görmezlikten geleceğini bilmek... Ya O’nu sevmeyecektim, yada yasak bile
olsa bu meyve... onun en sevdiği olmaya giden yolu bulmak için istisnasız
her şeyi yapacaktım. Buna gücüm yeter mi yetmez mi bilmiyordum ama
bunu istiyordum.
Şeyh Sadi der ki; “Aşka uçma kanatların yanar”, Mevlana da der ki;
“Aşka uçmayacaksa kanat neye yarar” ...
O zamanlar böyle şeyler isteme yanarsın sözlerinin boşluğunu Kuran’ı
okudukça anlamıştım.
(ŞÛRÂ suresi 51. ayet)
Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından
konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz
O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ayette Allah bir insanla nasıl konuştuğunu anlatıyordu. Bir
peygamberle nasıl konuştuğunu değil... Yani insanla bir peygamber
olmasına gerek kalmadan da konuşabilmenin yolunu açıyordu. Hikmet
ve adalet sahibi olan Yüce Allah elbette dünyaya biraz geç geldi diye bir
kulunu kendisiyle konuşmaktan mahrum bırakmazdı.
İlerleyen zamanlarda Allah bana bazen rüyada bazen gerçekte
“seslendi”. Kimi zamanlar aşırı bir istekle saatler boyunca onunla
konuşmak için çaba gösterip yalvarıp yakarsam da O sadece kendisi
istediği zaman konuşuyordu. “Ben Yaratıcı ile konuşuyorum” iddiası bu
deneyimi yaşayan insanlar için gülünç olsa gerek... “Çünkü Yaratıcı ile
kimse konuşamaz”... “Ancak Yaratıcı biri ile konuşmak istediği zaman ona

227
Kutsal Gizemler

hitap eder”. “O’nu kimse kendi isteği ile zorlayamaz, davet edemez, O
ancak kendi dilediğini yapar”
Allah konuştuğu zaman bunu sadece bir ses gibi duymazsınız. Aynı
zamanda manası da tüm ruhu ve kalbin en derinini sarar. Kelimeler kalbe
inen bir enerji gibi gelir ve sarsıcı bir deneyim oluşturur.
Elbette Allah’ı görmekte her Müslümanın en büyük duası ve hayalidir.
Bu konuda ki taleplerim inançsızlıktan değil elbette ruhumun O’na en
büyük yakınlıkla kavuşmasını sağlamak ve kainatın muhteşem güzellik
pınarını görebilmekti. O’nu görüşüm dünya gözü ile hiç gerçekleşmedi.
Dünya gözü ile melekler yada cennete ait taşları dahi görmeyi ruhum
kaldırmadı. Ruhum patlayacak gibi oluyor ve görüntünün içerdiği mana
şok geçirmeme neden oluyordu. Beyin bu gibi durumlarda gördüğü
şeyi izah edemiyor ve görümler uyanıksanız bayılma, rüyada iseniz
aniden uyanma ile sonuçlanıyordu. Tasavvuf yolunda bu tarz görümler
görmek, deneyimler yaşamak oldukça normal karşılanır ve bunu yaşarken
delirenlere de genel bir ifade ile “bu yolun mecnunları” derler. Çok nadiren
yaşandığını sandım bu tür olayların aslında O’na ulaşmayı yaşam tarzı
haline getirmiş pek çok kimse için sıradan bir hal olduğunu zamanla
gördüm. Ve bu kişilerle ilgili pek çok doğa üstü olarak tanımlanabilecek
olaya da bizzat şahit oldum.
Bana Allah’ın seslenmelerinde şu ana kadar verilen açık bir görev
yoktu yada büyük övgüler... Bu nedenle hitabının ve sözlerinin sadece
bana acıyıp merhamet ederek yapılmış bir lütuf olduğunu düşünüyorum.
Bu konuşmalar sonunda iyice öğrendiğim bir şey vardı “Rab sizi sevmeden
siz Rabbi sevemezsiniz” ve “Bir kulun ona aşkı yada öfkesi O’nun size
olan aşkı yada öfkesinin ancak sonsuzda biri kadar küçük olabilir”...
Yaratıcı ile konuşurken size dilediği her türlü zarar ve yararı verebilecek
bir sınırsız bir güç ile konuştuğunuzu bilerek ve size zaten o ana kadar
reddi mümkün olmayan milyarlarca nimet verdiğini bilerek mahcubiyet
ve aşk-korku arasında konuşmanız gerekiyor. Edep, edep, edep... Aslında
her an onun huzurunda olup sizi dinlediğini bilecek görüşe sahip olmak
gerekiyor. Kadere isyan etmemek ve her gelene sabır ile yaklaşmak, razı
gelmek gerekiyor... Sürekli bir istek ve talep halinde olmak..
Yaşadığım bazı deneyimlere ev halkının yada iş yaptığım kişilerin de
şahit olması benim yaşadıklarımın halüsinasyon yada koşullanma ürünü
olmadığını ispatlıyordu.

228
Erdem Çetinkaya

Bir görüş halinin yada rüyanın hak olduğunu anlamanın yolu, o rüyada
yada gördüklerinizde gerçeğe giden bir işaret bulunmasıdır. Yani birazdan
şu olacak, yarın şunu göreceksin, sana şunu vereceğiz denmesi yada sizle
birlikte başkalarının da şahit olması gibi durumlar yaşadıklarınızın gerçek
olduğunu ve hakka dayandığını ispatlayabilir. Ancak sadece “rüyanda sen
şusun busun, şöyle iyisin böyle üstünsün” vs şeklinde görülen rüyaların
çoğu koşullandırmadır. Dünyada binlerce kendinin Hz İsa, Hz Mehdi
yada kendi kültüründe üstün görülen kişi olduğunu sık sık rüyasında
gören binlerce insan olduğunu unutmamak gerek ve hastanelerin bir kısmı
bunun gerçek olduğuna inanan kişilerle dolu.
Yaratıcı ile konuşma esnasında yaşananların koşullandırma olmadığını
ispatlayan diğer bir özellik ise “size hitabı sırasında pek çok kez hiç
bilmediğiniz bir kelimeyi söylemesidir ve sizin hiç düşünemeyeceğiniz
şekilde düşünmesidir”. Böylelikle konuşurken kendi iç sesinizle değil de,
sizden çok daha üstün bir bilgi ve akla sahip bir varlıkla konuştuğunuzu
net olarak anlarsınız.

UMRE YOLCULUĞUM
Mescid-i Haram ile ilgili ilk gördüğüm şey büyük inşaat alanlarının
yanından geçerken gördüğüm bir minaresi idi. O an ilk dediğim şey şu
olmuştu; “Burası dünyadan değil”. Etrafa yayılan bir ışık vardı. Binaları
ince bir tül gibi örtüyordu. O anın etkisinden uzun süre kurtulamadım.
Dilimde Kabe’yi ilk gördüğümde Allah’tan isteyeceğim şeyi tekrarlayıp
duruyor duayı yanlış söylememek için çaba harcıyordum.
Kelimelerin bittiği bire yere gelmiştim.
Kabe’yi uzun süre izledikten sonra şunları anladım. Evet Kabe seçkin
güzel nurani bir varlıktı. Hissedebilenler için aydınlık bir pınar. Fakat
kalbim şöyle dedi.. Ben bundan güzel şeyler anımsıyorum... Benim aklımı
bile şaşırtan bu sözüm nedeniyle kendimi önce ayıpladım. Sonra hakikaten
dedim.. hem Allah katında hem onun yansıması olan insan yüreklerinde
Kabe’nin tüm güzellik ve görkemine karşın daha güzel şeyler var. Sonra
gerisi akıverdi. Oraya gelen insanların gözyaşları Kabe’ye bakmaktan
daha güzeldi, acı içinde yürüyen yaşlı ayakların, eritici sıcağın altında
Allah’ım geldim emrindeyim diye yankılanan çığlıkların, edilen duaların
içtenlikle dolu seslerinin daha güzel olduğunu fark ettim. Öyle ya, Kabe

229
Kutsal Gizemler

bile o ayaklar gelsin o güzel gözlerden yaşlar dökülsün ve şerefli başlar


secdeye kapansın diye inşa edilmişti. Yani Kabe dahi insan için vardı. Ve
insan kalbindeki o muhteşem duygularla bezeli eziyeti ve aşkla süslediği
fedakarlığı Kabe’den daha güzeldi.
Hikmetini bilsin bilmesin, ardında yatan sembolü anlasın anlamasın,
nuru gözleri görsün görmesin.. geliyorlar işte, dönüyorlar hızlı hızlı
hatta birbirlerini ezercesine telaşlı ve heyecanlı... Ne dersem yapıyorlar...
Sorgulamadan... Anlamadıkları şeyleri dahi severek ... Ben istediğim
için... Dön densem dönüyorlar, eğil dersem eğiliyorlar. Öyleyse bende tüm
kainatı çevrelerinde döndürüp her dileklerini önlerinde eğeceğim dediğini
duyar gibi oldu kalbim Rabbin.
Kabe’nin öyle güçlü bir hatırası var ki insana kazınan yanında
ayrılsanız bile yanında gibisiniz... Silinmiyor hiç o güçlü resim...
Resimlerine benzemiyor hiç... Ne güneşin doğuşu ne de görkemli bir
kilise cami yada katedral... Hiç bir yerde insanların siyah sade bir küpe
4-5 saat kesintisiz sıkılmadan bakabileceği akla gelmezdi... Ve yeniden
yeniden her gün bakmak isteyebileceği... Onun görüntüsünün İslam dinine
mensup olmayanlar üzerindeki etkisini tespit etmek şimdilik pek mümkün
görünmüyor çünkü Kuran da ki emir üzerine Müslüman olmayan hiç
kimse bu şehre sokulmuyor.
İnsanların neler istediklerini duyar gibiydim. Bazı fısıltılarda kulağıma
çalınıyordu; Kimi zenginlik kimi sağlık kimi cennet kimi de önemli bir
derdinden kurtulmak istiyordu. Şaşırdım; gerçi her insan iki dünya iyilik
arzular arzulamalıdır ama ilk istenen bu mu olmalıydı?
En değerli şeyi neden istemiyorlardı? Allah’ın zatını... Her sevilen her
aşık delicesine ister sevilmeyi.. Neden “Allah’ım beni çok ama çok sev...”
diyen birini duymuyordum?
Yatağımın başına da sevdiğim kızın yada erkeğin ismi değil senin adın
yazıyor. Ben artist posterleri biriktirmedim benim defterlerimin arasında
senin sözlerin yazıyor... Ben barda tek gece muhabbetlerinde değildim, ben
senin evlerini gezip hep senin muhteşem sıfatlarından söz ettim...” Hangi
seven istemez sevilmeyi? Hangi seven katlanabilir sevdiğinin kendinden
daha çok bir başkasını sevmesine.. Belki de bu yüzden “iyiliklerde yarışın
dedin. Başka bir yerde isen EN iyi en takvalı olanı en çok seveceğim
dedin...”

230
Erdem Çetinkaya

Ben senin en sevdiğin olmak istiyorum dedim... Layık değilim çok


iyi biliyorum, hatta cehennemlere layığım.. ama seviyorum işte napıyım...
Seni her tür ve şekilde seviyorum. Sevincini sevsemde Acıyla ruhuma
kattığın güzellikleri de seviyorum, bir çiçekte açışını da güneşle doğuşunu
da her yerde oluşunu da beni sürekli duyuşunu da,sonsuz gücün oluşunu,
ama perdeli insanlara mütevazi, sessiz ve sabırlı oluşunu seviyorum.
Bana habibinden miras bir sünnettir, seni eşinden bile çok sevmek
ve gecelerini sana secde ile geçirmeyi tercih etmek... Senin en sevdiğin
olmayı istemek çünkü seni en çok ama en çok seni sevmek ve doğal olarak
da sevilmeyi istemek. Bir güzel sözüne hasret ve aşık olmak.
Gecem gündüzüm en iyi insan nasıl olunur, hayırda en ileri, senden
sakınmakta ve dileklerini yerine getirmede en iyi nasıl olunur buna kafa
yoruyorum...
Bir insana yapılabilecek en büyük iyilik onun öteki dünyasına vesile
olmaktır. Öyleyse dünyanın en iyi insanı insanların cennete girmesine
ve cehennemden kurtulmasına vesile olandır. İyiliklerde yarışanların en
ilerisi en çok insanın Allah’a yaklaşmasına vesile olandır. Seni ve sana
ulaştıran yolun delillerini anlatmaya ve tüm dünya duyana kadar her şeyimi
vermeye giden yolda yürüyorum... Yani en hayırlı ve senin en sevdiğin
olmaya giden yolda... Bana yardım et, senin en sevdiğin olabilmek için ve
böylece seni en çok seven olabilmek için.. Bana Ebubekir’i geçecek yürek
ver. Sonunda beni en insanların en hayırlısı yap.
İslam’ın yayılışı İçin Yeni Formül
İslam’ın hak din olduğunu kanıtlayacak bilgiler bütününü oluşturan
Kutsal Gizemler serisinin günümüz Müslümanlarının Kuran’a olan
inancına ve bu inancın yaşamlarına olan yansımasına çok kuvvetle tesir
ettiği görülmektedir. Bu seriyi oluşturan kitap ve filmler tüm dünyaya
dağıtılabilir. Elbette bu çok zor ve bugüne dek başarılamamış bir iş gibi
görülmektedir. Görünürde pek çok tarikat, cemaat ve diyanet bu işte
emek veriyormuş gibi görünse de üzücüdür ki gayrimüslim topraklardaki
etkileri ve ulaştıkları insan sayısı pek azdır. Yurt dışında açılan okullarda
tamamen fen ve sosyal bilimler dersleri verilmekte ne diyanet nede
tarikatlar tarafından özel-sistemli bir çabaya girişilmemektedir.
Konuştuğum onlarca gayrimüslimden öğrendim ki, maalesef ve haşa,
Kabe’yi bizim putumuz ve içini peygamberin kabri zannedip, sadece Hz

231
Kutsal Gizemler

Muhammed’i peygamber bilip HZ İsa’ya ve Musa’ya düşman olduğumuzu


zannetmektelermiş. Bununla birlikte batıda İslam ile ilgili yayınlanan
pek çok makalede Kuran’daki bazı ayetler başı sonu gizlenerek İslam
bir terör ve önüne gelen her inançsızı öldürülmesi gereken bir yaratık
olarak gösteriyor, çok eşlilik ve çarşaf konuları olması gerektiğinden
farklı anlatılarak İslam’ın imajının nefret ve eleştiriye dönmesine neden
oluyormuş.
Elbette tüm bu bilinçli karalama çalışmalarına ve Müslümanların
Kuran’da ki emirlerine yerine getirmemesinden kaynaklanan az
gelişmişliklerine rağmen tek tük Allah’ın iman nasip ettiği kişiler İslam’a
giriyor ve bu çok az sayıda kişiyi genelde TV programlarında izliyoruz.
Bununla birlikte İslam dünyanın en hızlı büyüyen dinidir. Evet. Peki
bizim bunca hatamıza ve tembelliğimize rağmen İslam nasıl dünyanın en
hızlı yayılan dini oluyor? Sosyologlara göre bu durum bilinçli bir tebliğ
ve imaj çalışmasının bir sonucu kesinlikle değil... Bu sadece nüfus artış
hızının İslam ülkelerinde batılı ülkelere nispeten kat ve kat daha fazla
olması. Batıda nüfus durmuş hatta bazı yerlerde geri sayarken Müslüman
ülkelerde nüfus katlanarak artıyor.
Gelecek bilimciler ve sosyologların araştırmalarına göre Avrupa’da
bundan 30 yıl önceki Müslüman oranı sadece yüzde 2-3 oranında idi.
Fakat büyük göçler ve göç eden ailelerin doğurganlığı yüzünden bu oran
yüzde 25 lere ulaşmıştır. Tahminlere göre Avrupalılar doğurmamaya ve
Müslümanlar da bu hızda doğurmaya devam ederlerse Avrupa önümüzde
ki 30 yıl içinde yüzde 55-60 oranlarında yeni bir İslam devleti olacak.
Bu konuda kilise ve ırkçı-dinci politika güden kurumlar büyük bir
propaganda ile göçlerin durdurulması ve yabancıların ülkeden kovulması
için çaba harcıyorlar ve yer yer göçmenlere yönelik şiddet eylemlerinde
bulunuyorlar. Devletler için sınır dışı yada göçü zorlaştıran kararlar almak
aslında bir hayli basit. Fakat Avrupa nüfusu oldukça yaşlı ve ülkede ki
yeni Avrupa kökenli insan doğumları mevcut iş gücü talebini karşılamaya
kesinlikle yetmiyor. Avrupalıların çocuk yapmaya ikna edilmesi gerekli. Bu
nedenle sanayi ve üretime darbe vurmak istemeyen sağduyu sahibi devlet
yöneticileri büyük ve riskli kararlar alarak ülkelerinde ki Müslümanları
kovma yada dış göçü durdurma yoluna gitmiyorlar. Buldukları daha etkili
bir yöntem var. Asimile etmek! Aslında bu sadece Avrupa Müslümanları
için geçerli değil. Tüm dünya için geçerli...

232
Erdem Çetinkaya

Bu formüle göre Hıristiyan olmayan toplumların inançlarına ilk etapta


doğrudan müdahale edilmeyecek fakat halkları dinleri ile ilişkili olan
yaşam tarzlarını tamamen Hıristiyanlaştıracaktı. Tüm dünya halkları
kendi dinlerinden daha iyi İsa’nın yaşamını ve kilise terimlerini bilecekti.
Bir Hıristiyan ( batılı ) gibi giyinecek ve o şekilde konuşacak, onların
alfabelerini ve dillerini öğrenmek zorunda kalacaktı.
Japonya ve Çin gibi kültürlerine çok sadık görünen ülkeler bile bu
bilinçli ve güçlü kültür politikası sonucunda görünümleri ve yaşamları ile
tam bir Hıristiyan batılı gibi oldular.
Günümüzde Müslümanlar Hz Muhammed As. ölüm hikayesini
ve yaşananları çoğunlukla bilmezken, Hz İsa’nın kini bilirler. Kilise
terimi olan vaftiz olmak ve günah çıkarmak gibi eylemleri detayları ile
anlatabilirken, bayram namazını, namaz kıldırmayı, haccetmeyi vs. iyi
bilen Müslüman sayısı çok çok azdır.
Allah inancın nişanelerini insanların tüm yaşamlarında giysilerine
varıncaya kadar görmek istemektedir. Bununla ilgili pek çok emir Kuranda
yer almaktadır. Ayrıca Kuranda peygamberden giyiniş ve yaşam tarzı
ile inançsızlardan kesin bir çizgi ile ayrılarak farklılaşmasını istemiştir.
Peygamberde buna göre kendi tarzını oluşturmuş ve bunu Müslümanlara
bir sünnet olarak bırakmıştır. Ama batılıların yaptığı maalesef başarıya
ulaşan imaj çalışması ile sakallı ve sarıklı yani Hz Muhammed As. a
benzeyen insanlar dünyanın en gerici yobaz kaba ve cahil insanları olarak
medyaya sunulmuştur. Bu insanlarda Dinin sadece namaz, oruç ve çok
eşlilikle ilgili kısımlarını yaşayan ve ilim öğrenmek, akıl yürütmek ve
faydalı insan olmakta tüm dünya ile sınırsız bir azimle çalışmak gibi
Kuran emirlerinin hiç birini tutmayarak onlara yapacakları olumsuz imaj
çalışması için katkıda bulunmuşlardır.

233
SONSÖZ
Erdem Çetinkaya

Bazı kimselerin akıllarına Allah neden bu tür mucizeleri ve delilleri


neden araştırma sonunda bulunabilecek şekilde bir işaret olarak gizledi de
apaçık tüm bilimsel verileri ve formülleri doğrudan yazmadı. Madem iman
etmemizi istiyor en ahmak olanın bile anlayacağı şekilde vahy etseydi.
Burada yanlış anlaşılan nokta Allah’ın herkesin iman etmesini
istediğini zannetmektir.
Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah
dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi. ( 16. sure 9. ayet )
Bu ayetten anlaşıldığı gibi iman verilecek insanlar seçilmektedir. Peki
nasıl? Yine Kuran’a bakalım;
Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını
kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.(YÛNUS suresi 100. ayet)
Ayetten anlaşıldığı üzere ancak aklını samimiyetle kullanan, saygıyla
önyargısızca temiz bir düşünce ile yaklaşarak Allah’a ulaştıran yolları
ve delilleri araştıran insanların imanını istenmektedir. Düşünce tembeli,
incelikleri ve delilleri görmek için her detayın üzerinde durarak bir ders
gibi ele almayan kimseler yeterli saygıyı ve özeni göstermedikleri için
iman etmesine giden yolları da hakikatte kendi illeri ile kapatmışlardır.
Allah ancak meraklı, araştırmacı, kalbi iyiliği, adaleti ve sonsuzluğa
meyleden akıl sahiplerini kendine çekmekte , delilleri satır aralarındaki
detaylara gizleyerek sadece iman etmesi arzulanan seçilmişlerin görmesi
sağlanmaktadır.

237
TEŞEKKÜR
Erdem Çetinkaya

Bu kitap içinde var olması muhtemel hatalar sadece benim kusurlu


kişiliğimden kaynaklanabilir ve nefsimden kaynaklı olası noksanların
İslam ve Kuran-ı Kerim gibi son derece yüce ve hassas olan değerler
hakkında hazırlanmış küçük bir açıklama niteliğinde olan bu çalışmaya
zarar vermemesini ümit ediyorum.
Bu çalışmayla insanlığa faydalı olma ihtimali, yüce ve kusursuz varlığı
hakkında düşünme, hissetme fırsatı verdiği için varlığımı borçlu olduğum
Sevgili Rabbime şükranlarımı sunuyorum.
Allah’ın esenliği ve merhameti Hakikat bilgisini çağlar boyu bize
ulaştırmaya çalışan tüm elçilerinin de üzerlerinde olsun.
Başımın tacı sevgili “anne ve babama”, bu kitapta emeği geçen
herkese, okuyup üzerinde samimiyetle düşünen her kardeşime sonsuz
teşekkürlerimi iletiyorum.

241
OKUYUCU YORUMLARI
Bazen bir kitap asıl sahibinden sonra hediyeleşmek sureti ile elden
ele dolaşır ve geçen zaman içinde onlarca yeni okuyucu ile buluşur.
Okuyucularında kitaba bir şeyler katabilmesini hep arzu etmişimdir.
Bu nedenle kitabın son 8 sayfasını yorumlarınız için ayırdım. Böylelikle
sizden sonra okuyacaklara iletmek istediklerinizi yazabilir ve sizden
önce okuyanlar varsa onların iletilerini görebilirsiniz. Umarım bu güzel
bir adet olarak yayılır ve insanlar kitapları birbirlerine hediye ederler.
Yorum kısmını doldurabilen olursa dilerseniz yenisini ücretsiz almak için
yayınevine gönderebilirsiniz. Paylaştığınız için şimdiden teşekkürler.

244
Erdem Çetinkaya

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 1:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 2:

245
Kutsal Gizemler

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 3:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 4:

246
Erdem Çetinkaya

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 5:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 6:

247
Kutsal Gizemler

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 7:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 8:

248
Erdem Çetinkaya

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 9:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 10:

249
Kutsal Gizemler

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 11:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 12:

250
Erdem Çetinkaya

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 13:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 14:

251
Kutsal Gizemler

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 15:

Yorumcunun Adı: Tarih: ....... / ......./ ..............


Yorum 16:

252
tüm seçkin
kitapçılarda
SİMETRİK KİTAP; KUR'AN

Kutsal Gizemler Yayınlarından bir ilk daha! Kuran'ın gerçekten Allah'ın sözleri
olduğunu
ispatlayan yeni bir mucize: Simetrik Kitap;Kuran bilimsel kanıtlarıyla yayında.

Tüm insanların ve hayvanların yüzlerinde ,bedenlerinde, tüm gezegen ve yıldızlarda,


ışığın bir nesneye çarptığında yaptığı açılarda, tüm moleküler yapılarda, tüm kar
kristallerinde, tüm düzgün çokgenlerde tamamının yaratıcısının aynı sanatkar
olduğunu sanki haykırıcasına vurulmuş ilahi bir mühürdür SİMETRİ.

Kuran'ı Kerim Yüce Yaratıcının en harikulade eserlerinden birisi olarak simetrik


tasarım mührünü en somut şekilde taşır. İç içe nakşedilmiş yüzlerce simetri örneği
ve baş döndürücü görünümü ile bu hikmetli kutsal kitap eşsizliğini ve ilahiliğini,
asla değiştirilemeyen kusursuz yapısını tüm dünyaya yüksek bir sesle ilan eder.

Akıl sahibi ve biraz olsun araştırmayı seven her insan görecektir ki; Kuran'ın
sure ve ayet numaralarını oluşturan sofistike matematiksel yapının insan ürünü
olması kesinlikle imkansızdır ve benzeri bir sayı serisi asla bir insan tarafından
oluşturulamaz.

İlahiyat doçenti ve Yüksek matematik eğitimine sahip yazarımız Doç. Dr.


Halis Aydemir, pek çok akademisyen ve matematikçinin inceleyip onay verdiği,
hazırlanması yıllar süren bu harikulade çalışmasını Kuran yılı ilan edilen 2010'da
yani Kuran'ı Kerim'in indirilişinin 1400. yılında tüm dünya ile paylaşıyor.

Rakamlanmış bir kitaptır O. Yakınlaştırılmış olanlar tanıklık eder ona. ( Ayet,


83/20-21)

Kutsal gizemler serisinin bir parçası olarak belgesellerimizde özetini izleyeceğiniz


bu çalışma şimdiden pek çok dile çevrilmeye başlandı.

“Allah her şeyi ilmiyle kuşatmış ve her şeyi bir bir sayıp kaydetmiştir”(Ayet, 72/28)

Cennetin ve Muhteşem Yaratıcının cemaline uzanan yolu tarif eden ilahi bir define
haritası olan Kuran'ı Kerim'in bu büyük ve müthiş iddiasını doğrulayan her kanıt
hiç kuşkusuz o
hazinenin anahtarı kadar kıymetlidir.

Kutsal Gizemler Serisi Dünya'nın en değerli bilgilerini ve en büyük haberlerini


taşıyan Kutsal Kitabın ikna edici kanıtlarını gözler önüne seriyor. Akla dayanan
ve delillerle yön alan modern dünyada bu kitaplar yeni bir mistik inanç çağının
kapılarını aralayabilir mi? Bunu hep birlikte göreceğiz...
ÇOK
YAKINDA !
Hz İsa’nın Gizemi
Yüksek Papaz Padre Andreas

Bu kitap içinde ki bilgilerin tüm dünyaya ulaştırılması halinde Hıristiyanların en


az yarısının İslam’a dönebileceğini tahmin ediyorum. Çünkü İncillerde ancak çok
dikkatli bir gözün görebileceği bu detayların farkedilmesi ve yapılan etimoloji
çalışmaları ile bu keşiflerin Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ı doğrular
nitelikte olması insanların dinlere bakış açısını değiştirecektir. Zatımda İncil’in
Yunanca orijinali üzerinde yapılan bu etimolojik çalışmalar sonucunda İslamiyeti
kabul etmiştir. Bu kitapta insanları bizzat İncil ile ikna edecek yüzlerce delil var.
Filmlerinin ve belgesellerinin yapılmasını da merakla bekliyorum.
( Yeni Adıyla Abdullah Palazoğlu )

Hz İsa’nın Gizemi ... Dünya Kuran ve Hz İsa’ hakkında ki kanıtlarla şok olmak
üzeredir...
KUTSAL KASE’NİN SIRRI

Bugüne kadar özellikle İslam dünyasından İncil hakkında pek çok eleştiri yapıldı. Ve
Hıristiyanlar tarafından da Kuran ve Hz Muhammed hakkında As. Tüm bu önyargılı
ve araştırmaya dayanmayan karşılıklı suçlamalar kültürler arasındaki uçurumu
büyütüp birbirine karşı saflaşmaya neden oldu.

Fakat belki de dünya tarihinde ilk kez bir sırrın çözülmesi ile hem İncil’de
anlatılanların gerçek olaylara dayandığını hem de Kuran da Hz İsa ve yaşananlar
hakkında söylenenlerin aynı anda ispatlayan ve birbirlerine dair çelişkilerini gideren
bir keşif gerçekleşti.

Bu eserde İncil yaşanan her şeyin gerçek olduğunu ama Kuran’ı Kerim’in orada
yaşanan olaylar ve Hz İsa’nın öğretisi ile ilgili kimsenin fark etmesi mümkün olmayan
gerçekleri ortaya çıkardığını delilleri ile göreceksiniz.

Kuran, İncil ve tarih konusunda yıllar süren ve hiç bir yerde göremeyeceğiniz
yüzlerce tespit ve keşiften oluşan bu eserle iki din arasında ki buzların eriyeceği ve
ortak bir gerçekte buluşulacağına dair büyük bir ümit var. Çünkü ilk kez Müslüman
araştırmacılar, İncil’in gerçeklere dayandığını ve son derece değerli tarihsel kanıtlar
olduğunu kabul ettiler.

Konunun uzmanlarından olan eski High Priest rütbesinde ki Yüksek Papaz Andreas
Palailogos ( şimdi Müslüman ve ismi Abdullah Palazoğlu ) keşfedilenlerin bir
kısmını inceledikten sonra şu açıklamalarda bulundu;

“Hidayet Allah’tan olmakla birlikte, eğer iyi bir sunumla bu bilgiler tüm dünyaya
ulaştırılırsa, bu keşifleri gören Hıristiyan aleminin yarısından çoğunun islama
dönecektir”

You might also like