You are on page 1of 564

I

SLÂM'DA
ALE ETM
UYSAL KlTABEVÎ YAYIN NO s 22

HER HAKKI
UYSAL KTABEVINE ATTR
ÇOCUA MURAHAKA VE
BÜLÛ AHKÂMINI ÖRETMEK (1)

slâm'n terbiyecilere, babalara, annelere, öretmen ve mürid-


lere vâcib kld büyük sorumluluklardan biri de, çocuk cinsel konu-
lara ilgiduyup ehevî duygusu harekete geçmek üzere bulunduu
dönem ile ergenlik çana girdii dönemde, kendisine bu dönemlerle
ilgili îslâmî hükümleri öretmektir. öyle ki Çocuk dinî hükümleri
s

ayrd edecek temyiz çana girince, iç guddesinin cinsel konuya duy-


duu arzuyla ilgili bilgilerle, yasaklarla teçhiz edilmelidir. Bu husus-
ta erkekle kz arasnda fark yoktur. Çünkü her iki cins de er'ân
mükellef bulunuyorlardr. Ayn zamanda ilediklerinden dolay
Allah'n huzurunda, terbiyecilerle toplum önünde sorumludurlar.
Bunun için, yalar arasndaki döneme ayak basnca,
çocuk 12-15
terbiyeci onun yardmna komal, kendisinden ehvetle fkrarak
meni gelip ergen olunca, er'an mükellef saylacan,, büyük adam-
lara sorumluluk ve tekliflerden neler gerekiyorsa artk ona gerekece-
ini bildirmelidir. Bu, terbiyecilere vâcib olan bir görevdir

Bunun gibi, kz çocuklar da dokuz yama girip kendinde slak-


lk hissedince, terbiyeci onun yardmna komal; kz çocuu iç çama-
rnda ince sarms bir sv görüyorsa, ergenlik çana girdiini an-
lamal ve er'ân artk mükellef saylacan örenmelidir. Bu durum-
da, büyük kadnlara sorumluluk ve tekliflerden neler gerekiyorsa,
ona da onlarn gerektii anlatlp yeterince bilgi verilmelidir
Ayrca, kz çocuu dokuz yan geçip ayhâli kanm görünce, ter-
biyeci yine onun yardmna komal, ergen ve mükellef olduunu;
büyük kadnlara gereken sorumluluk ve mükellefiyetlerin aynen
kendisine de gerektiini öretmelidir.

(1) Murahaka : ehevi duygunun harekete geçmek üzere bulunan 12-15 ya ara-
sndaki dönemi. Bülû : Ergenlik ça...

—5—
SLAM'DA ALE EÎTlMl
tslâm Dini, bu gibi önemli dönemlerde ana-babalarn çocuklar-
nn yardmna komalarn önerir, önce de, sonra da bununla sorum-
lu bulunduklarn hatrlatarak onlara bunu bir vecîbe olarak yükler.
Tâ ki, çocuklar kâmil anlamda anlayl, cinsel hayatlaryla ilgili her
konuyu bilmekte, guddeleriyle ilgili arzularn
iç snrn
belirlemekte
basiret üzere bulunsunlar. Böylece çocuklar dinî vecibeler ve er'i
tekliflerden kendilerine terettüp eden hususlar bilip yerine getirsin-
ler.

Çok iittik, nice kzlar, cenabet, ayhali ve benzeri hususlarla il-


gili hükümleri bilmedikleri için uzun yllar temizlenmedik kalmlar-
dr.
Nice zamanlar duyduk, ergen olan erkek çocuklar gençlik ça-
na girmekle beraber, ihtilâm (dü aztma), cenabet ve benzeri hu-
suslarla ilgili dinî hükümleri bilmedikleri için devaml cenabet kal-
mlardr.
Bazan kz
ve erkek cenâbet olduklar veya bir özür tadklar
halde namaz klarlar da bununla ilâhi haklan ödediklerini, ibâdet
ve taâtte bulunduklarn sanrlar.

Bu durumda, çocuun, konularda kimler yardmna koa-


cinsel
cak; ihtilâm yana girince kim onun iç gudde ve ehevî duygusu
hakknda yönlendirici bilgi verecek; ergen olmak üzere iken kim ona
dinî hükümleri öretecek?...

Hiç üphe yok ki, önce bu konuda, ana - babalar sorumludurlar.


Sonra da çocuun öretim ve eitimiyle görevli bulunan öretmenler
ve müritler sorumlu saylrlar.

Aksi halde, çocuk gerek Rabbnn hakkna, gerek kendi nefsiyle


ilgili hakka ve gerekse diniyle ilgili hakka taalluk eden hükümler

hususunda srsklam câhil kalr, ne yapacan bilemez duruma gelir.


Oysa iyi bir eyler yaptn sanr.
imdi, ey terbiyeci kardeim! çocuun bülû çayla ilgili, ihti-
lâm devresiyle balantl olan dinimizin en önemli hükümlerini se-
nin gözlerin önüne seriyorum ki, bunlar, çocuk henüz erkekler dere-
cesine erimeden, kz da henüz kadnlar derecesine ayak basmadan
onlara yeterince öretip belletesin.

Hükümleri aada sralyorum :

1 — Çocuk ister erkek, ister kz olsun, uykusunda dü azttn


)

TERBÎYECNm SORUMLULUU
ISIMI

«orür, uyannca iç çamarnda


slaklk göremezse, o takdirde
bir
kondisin_ gusletmek gerekmez. Nitekim yaplan sahih rivâyete göre,
Hukim l.iz Havle anlatyor Peygamber (A.S.) Efendimiz' den, uyku-
da erkeklerin gördüü gibi, kadn da bir eyler görürse ne lâzm ge-
lir? diye sordum. Buyurdu ki «nzal vaki olmadkça (meni dar
:

çkmadkça) kendisine gusül gerekmez? nasl ki, erkee, inzal vaki


olmadkça gusül gerekmiyorsa...» (2)
Nesâî'nin yapt
rivâyete göre, Havle (R.A.) Peygamber (A S ,

Efendimizden, uykusunda ihtilâm olan- kadn hakknda hüküm ne-


dir? diye sormu, Peygamberimiz de, «Su, (meni slakl) gördüü
takdirde gusleder» diye cevap vermitir.

2 — Erkek olsun kz olsun, çocuk uykudan uyandktan sonra iç


çamarnda slaklk görürse -rüyasnda ihtilâm olduunu hatrlama-
sa bile- kendisine gusül vâcib olur.

Nitekim Hz. Âie (R.A.) Vâlidemiz diyor ki :

— Peygamberimiz Efendimiz'den, adamn uyannca ça-


(A.S.)
marnda slaklk gördüü, fakat ihtilâm olduunu hatrlyamad
durumda gusletmesi gerekir mi? diye soruldu. Efendimiz cevap ver-
di «Evet, gusleder...» Dier bir adamn da rüyasnda ihtilâm oldu-
:

unu hatrlad, fakat elbisesinde slaklk görmedii durumda gus-


letmesi gerekir mi? diye sorulduunda ise, Peygamber (A.S.) Efendi-
miz u
cevab verdi * «Ona gusül gerekmez...»
Bunun üzerine Hz. Ummu Seleme sordu :

— Kadn iç çamarnda slaklk görürse, kendisine gusül gere-


kir mi?
— Evet, gerekir; çünkü kadnlar erkeklerin akayk (bir parça-
s, her biri dierinden ayrlan ayr birer dal) dr, buyurdu. (3)
3 — Erkek veya kadndan fkrma ve ehvet üzere akan meniden
dolay gusül gerekir. Nitekim Hz. Ali (R.A.) diyor ki «Ben mezzâ' (ya- :

ni tenasül aletimden sk sk meziy akan) bir kimse idim. Bu sebeple


durumu Peygamber (A.S.) Efendimiz'den sordum, buyurdu ki «Me-
ziy akmasndan dolay abdest, meniy akmasndan dolay gusül gere-
kr.» (4)

(2) Ahmed Hanbel - Nesaî.


b.
(3) Buhari - Müslim - Tirmizi - bn Mftce - Ebû Dâvut.
(4) Ahmed b. Hanbel - bn Mâce - Tirmizi.
SLÂM'DA ALE EÎTÎMÎ
îmam Ahmed Hanbel'in rivayetinde ise Resûlüllah KA.S.)
b. n
öyle dedii tesbit edilmitir «Suyu (meniyi dar) atara* \ o tak-
s

dirde guslet? onu dar


atmadn takdirde gusletme...» y
Peygamber (A.S.J meniyi dar atma hususunu ifâde ederken
«hazf» tabirini kullanm ki bu, meniyiatmak anla- ehvetle dar
mna gelir. Hadîsin delâletinden, bir hastalk, souklama, bel nahiye-
sine iddetle vurulma veya ar bir ey kaldrma sebebiyle ehvetsiz
gelen meniyden dolay gusül gerekmiyecei anlalyor.

4 — Tenasül orgammn sünnet edilen ksmdan itibaren ba ks-


mnn üreme organna girmesiyle hem faile, hem mefûla gusül ge-
rekir. Bu durumda ister meniy aksn, ister akmasn farketmez.
Nitekim Resûlülla (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :

— «Erkek kadnn bacaklar ve kollar arasna oturup sünnet


yerleri birbirine dokunursa, gerçekten gusül vâcib olur.» (5)

Abdullah bin Vehb'in Müsnedinde ise, Peygamber (A.S.) Efen-


dimizin öyle buyurduu rivâyet edilmektedir :

«Erkek ve kadnn sünnet yerleri biraraya gelir de erkein tena-


sül organnn ba ksm üreme organna girerse, -meniy gelsin gelme-
sin- gusül vâcib olur.» (6>
.

5 — Ayhâli süresinin kesilmesi, lohusaln sona ermesiyle de


kadna gusletmek vâcib olur.

Cenâb- Hakk buyuruyor ki :


«Bu sebeple ayhâlinde iken kadnlardan uzak durun, temizlen-
melerine kadar onlara yaklamayn...» (7)

Buradaki temizlenmelerinden maksat, ayhâli sona erince guslet-


mek suretiyle iyice temizlenmeleri söz konusudur. Çünkü t u h r kö-
künden gelen «yattah harne» fiili, «ta» harfinin eddesiyle okunmu-
tur.

(5) Sahih-iMüslim Hz. Aie (R.A.)dan.


s

(6) Müsned-i Abdullah b. Vehb.


(7) Bakara Sûresi : 222.
TERBYECNN SORUMLULUU

Hz. Âie (R.A.) Validemiz anlatyor


— Hubey kz Fatma, istihaza kan görmekteydi. (8) Durumu-
nu aydnla kavuturmak için Hz. Peygamber (A.S.) Efendimizden
sorduunda, kendisine öyle buyurdu «O bir damar çatlamasdr, :

ayhâli kan deildir. Bu bakmdan ayhâli günlerin gelince namaz


brak; o hâl geçince gusledip namaz kl!.» (9)
Çocuk dourduktan sonra gelen lohusalk kan sona erince gus-
letmek icmâ' ile sâbit olmu ve ayhâline kyas edilmitir.
6 — Çok açk bir gerçektirçocuk guslü gerektiren sebepleri
ki,
örendikten sonra, onlarn farzlarm, sünnetlerini ve nasl yerine ge-
tirildiini de örenmesi gerekir. Böylece çocuk ergen olup cenâbetlik
meydana gelince nasl ykanacan bilir ve tertemiz olarak sabahlar.
O
halde ey terbiyeci kardeim, sana gereken, önce senin guslün
farzlarn, sünnetlerini ve nasl yerine getirildiini bilmendir. Çünkü
ancak bu takdirde kendi çocuuna rahatlkla öretebilirsin.
Guslün farzlar :

— Az, burnu ve bütün bedeni iyice ykamaktr.


Nitekim Cenâb- Hakk kendi Kitab'nda buyuruyor ki s «Cünüp
iseniz iyice ykanp temizlenin (boy abdesti aln) .»

Gusülde, gözün ykanmas zor olan yerler ykanma kap-


içi gibi,

sam dnda
kalr. Ykanmasnda zorluk bulunmayan yerleri yka-
mak vâcib saylr. Azm ve burnun içini ykamakta bir zorluk yok-
tur.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Her kln altnda cenâbetlik var-


dr, onun için kllar iyice slatn, derinizi iyice temizleyin!» Bedenini-
zin tamamn her cüz'ünü su ile iyice temizleyin... (10)

Bu er'î emirlere göre, bedenin her cüz'ünü ykamak vâcibdir; y-


kanmas zor olmayan her ksm su ile iyice temizlemek gereklidir.
Göbei, üreme organnn görünen ksmn, dar yüzüün altm, kulak-

(8) îstihaza kam, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin buyurduu gibi, normal ayhâli
kam deildir. Bu daha çok bir hastalk, damar çatlamas gibi bir sebepten ile-
ri gelir. Hanefilere göre, üç günden daha az bir süre veya on günden daha çok

bir süre gelen kan istihaza kandr. Lohusalk kan ise en çok krk gündür. Bu
süreyi anca, aan ksm istihaza kan saylr. (M)
(9)

(10) Ebû Dâvud - Tirmizi.


SLAM'DA AÎLE ETM
larn d ksmn ve iki koltuk altn ykamakta bir zorluk söz konusu
deildir, o halde buralarn da ykanmas vâcibdir.
.
Guslün sünnetlerine ve nasl yaplacana gelince ;


önce iki elin ykanmasyla balanr, sonra utanç yeri ykanr.
O ksmlardaki pislikler giderilir. Sonra da namaz abdesti gibi abdest
alnr. Ancak iki ayak ykanmaz, onlar guslün en sonuna braklr.
Sonra da bedenine üç defa su döker, her tarafna ulamasn salar
ve en son iki ayan, suyun birikmedii bir yerde iyice ykar.
Bunun asl, Kütüb-i Sitte'nin (Alt Sahih Hadîs
le sübut bulmutur
(R.A.) öyle anlatt Resûlülîah (A.S.) :

mizlenmesi için su takdim ettim, böylece O'na yakn yerde bulunu-


yordum. Önce iki elini, ya iki ya da üç defa ykad. Sonra elini su dolu
kaba soktu, avuçlad su ile utanç yerini sol eli ile ovup ykad, son-
ra sol elini iyice yere sürerek üzerindeki eyleri giderdi. Sonra na-
maz abdesti gibi abdest ald. Sonra da üzerine iki avuç do-bann
lusu su ile üç defa döktü. Bedeninin dier ksmlarn da iyice yka-
d. Sonrada ykand
yerden uzaklap iki ykad. Sonra ken- ayan
disine havlu getirdim; istemedi, geri çevirdi.» (11)

Erkeklerin uzunca örgülü saçlar bulunuyorsa, onlar çözüp,


suyu kllarn dibine kadar ulatrmalar vâcibdir. Kadnlara gelin-
ce Onlarn örgülü saçlarn çözmeleri vâcib deildir; sadece suyun,
:

Resûlülîah (A.S.) Efendimizden bilgi istemiler, O da


..
ce- u
vab vermitir «Erkek, : bann
saçm çözüp açsn öylece ykasn ki
su kllarn dibine ulasn. Kadn ise, saçlarn çözmesi gerekli deil-
dir; iki avucuyla su alp bama döksün...» (12)

Müslim'in rivâyetinde ise, soru soran kadn demiti ki «Ya :

Resûlülîah! ayhâli ve lohusalk'tan temizlenip guslettiimde saçlar-


mn örgüsünü çözeyim mi?» Bunun üzerine Peygamber (A.S.), «Ha-
yr, bana üç defa su dökmen ve sonra da bedenin dier ksmlarna
su döküp ykanarak temizlenmen kâfidir.»
Guslün sünnetlerinden dierleri :

— Niyet ile balamak.

(11) Kütüb-i Sitte. Getirilen havluyu geri çevirip onunla kurulanmamas, iki ekil-
de yorumlanmtr Ya arzu ettii ekilde temiz deildi, ya da çok acele et-
:

tii bir i bulunuyordu da kurulanacak vakit yoktu. Çünkü genellikle ykan-


dktan sonra kendine ait bir havluyla kurulanrd. (Mütercim)
(12) Ebû Dâvud.

_ 10 —
TERBYECNN SORUMLULUU
— Besmele çekmek.
— Misvak kullanmak.
— Sakal ve parmaklar aralamak.
— Ovulmas mümkün olan her taraf ovmak.
Kendisine gusül vâcib olan kimse, yarm saat kadar bir mesafe-
de bulunan sudan uzak bulunduu için su bulamad zaman veya
su bulduu halde, hastaln artmasndan endie ettiinde veya çok
souk bir mevsimde suyu stacak imkâna sahip bulunmadnda
veya suya ulama imkân olduu halde düman korkusundan ya-
naamadnda veya yanndaki suyu gusülde kulland takdirde
susuz kalnmasndan korktuunda, teyemmüm yapmas câizdir.

Teyemmüm nasl yaplr :

— Yeryüzü cinsinden olan toprak, kum, ta gibi temiz eylerden


birine iki defa ellerin içini vurup, birinci defasnda yüz meshedilir,
ikinci defasnda kollar dirseklerle beraber meshedilir. Bu konuda
Cenâb- Hakk öyle buyuruyor «Temiz bir topraa teyemmüm ;

edip yüzlerinize ve ellerinize sürün.» (13)

Ayrca bu konuda Resûlüllah (A.S) Efendimiz öyle buyurmu-


tur :

— «Teyemmüm iki vurutur Bir vurula yüzü, bir vuruli da


:

bileklerden dirseklere kadar olan ksm meshedilir.» (14)


Teyemmümde ancak, taharetle sahih olan bir ibâdeti yerinje ge-
tirmek için niyet arttr. Gerek abdest, gerekse gusül yerine tejyem-
müm edildiinde, her ikisinde de aym ekilde teyemmüm edilir.
Kur'ân ve hadîs'te açkland gibi, iki vurula gerçekleir.
7 — Yine
I

açk bir gerçektir ki, çocuk cünüp bulunduu srada


nelerin kendisine haram olduunu bilmesi vâcibdir. Tâ ki. bir ha-
rama dümemi olsun.

Ey terbiyeci kardeim, imdi burada sana, slâm'n cünüp kim-


seye neleri sakncal gördüünü ve kadnlardan özür sahiplerinin
kimler olduunu açklyacam :

—Ayhâli ve lohusa bulunan kadna, oruç ve namaz -ümmetin

(13) Wm Sûresi : 43.


'34) Dâre-K'utnî - el-Hakim.

— 11 —
SLÂM'DA AÎLE ETM
icmâiyle- harâmdr. Bunlar kaza etme hususuna gelince, kadn be-
dönemlerde tutamad oruçlar temizlendikten sonra kaza
lirtilen
eder, ama o dönemlerde klmad
namazlan kaza etmez. Nitekim
Hz. Aie (R.A.) Vâlidemizin öyle dedii rivâyet edilmektedir «Bize :

bu durumlarda, orucu kaza etmemiz emredilirdi, namaz kaza etme-


miz emredil m ezdi. (15)
Ayhâli veya lohusa kadnn cami ve mescide girmesi de haram-
dr. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz :

«Dorusu ben, mescidi, cünüb kimseye ve ayhâlî olan kadna he-


lâl klmyorum.» (16)
Bu durumda olan kadnlarn Kabe'yi tavaf etmeleri de harâm-
dr. Çünkü Kabe de mescidlerden biridir. Daha önce naklettiimiz
hadîsten bu tahrîmi anlyoruz

Kocalarn, ayhâli ve lohusa olan elerinin göbekleriyle diz ka-


paklar arasndaki ksmlarn, iç çamarlar altndan elleyip ya-
rarlanmak haramdr.

Çünkü Cenâb- Hak buyuruyor ki :


«Bu sebeple ayhâlinde iken kadnlardan uzak durun? temiz-
lenmelerine kadar onlara yaklamayn...» (17)

Kirâm'dan Abdullah bin Sa'd (R.A.) diyor ki :

—Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'den, eim ayhâii bulunduu s-


rada ondan bana nelerin helâl olduunu sordum. Buyurdu ki «Se-
nin için, onun entarisinin üst ksm
vardr.» Yani iç alt- çamarnn
na dokunma, üst tarafna dokunarak yararlan... (18)
Buharî ve Müslim'in ittifakla naklettikleri hadiste ise öyle de-
nilmitir «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, ayhâli olan hanmlarndan
:

hiçbirine, entarisini giymedikçe dokunmam, çplak teninden yarar-


lanmamtr.»
(15) Kütüb-i Sitte.
(16) Ebû Dâvud.
(17) Bakara Sûresi : 222.
(18) Ebû Dâvud : Abdullah bin Sa'd (R.A.) den.
.

TERBYECNN SORUMLULUU


Ayrca cünübe, ayhâlinde bulunan kadna ve lohusa olana
Kur'ân- Kerîm'den bir ey okumak haramdr. Yaplan sahih tesbite
göre, Resûlüllah (A.S) Efendimiz bu konuda öyle buyurmutur s

«Ayhali ve cünüb bulunan kimse Kur'ân'dan bir ey okumasn.»


(19)

Tabii bu tahrim, kraat, tilâvet kasdiyle olduuna göredir. Ama


zikir ve sena kasdiyle olduunda, -örnein BSM'LLAH'R-RAHMÂ-
N'R-RAHÎM, EL-HAMDULLLAH RABBI'L-ÂLEMN, HUVALLAHU
AHAD gibi âyetleri- okumak harâm deldh
Bunun gibi, ayhâlinde ve lohusa durumunda olan kadna öretim
amacyla Kur'ân- harf harf öretmekte de bir saknca yoktur. Bun-
da ittifak vardr. Çünkü özür ve zaruri bir durum söz konusudur.

Ayhâli olan veya lohusa bulunan kadnn öretmen veya ören-


ci bulunduu durumda Kur'ân okumas veya el dokundurmas caiz
olur mu?
— Ahmed Hanbel'in mezhebine göre, imamdan yaplan bir
b.
rivayette, ayhâli ve lohusa kadnn Kur'ân okumas câizdir, denil-
mektedir. Nitekim eyh bn Teyyime de bu cevâz beenmitir.

:a olan ka-
dinin,öretmen veya örenci bulunduu durumda Kur'ân okumas
ve Mushafa el dokundurmas câizdir. (20)

Böylece bu iki mezhebin içtihadnda, hem öretmenler, hem


örenciler için bir kolaylk vardr. Ayrca Mâlik'e göre, cünüb mam
kimsenin de Kur'ân okumas câizdir. Bu da ancak ayhâli ve lohusa'-
ya câiz olunca cünübe de evleviyetle câiz olmas kaidesine göredir.
Cünübün Kur'ân okumas, uyurken Allah'a için az ey snmak
okumas eklindedir. Bunun gibi, korku annda veya teberrüklenme
amac güdüldüünde, bir hastalk veya illetten ifâ bulmak kasdiy-
le Kur'ân'dan az ey okumas da câizdir. Gözdemesinden endie
edildiinde de ayn cevâz söz konusudur.

(!9) Tirmizî - bn Mâce : bn Ömer (R.A.) dun.


(20) e-erhü's-Saîr Hâiyetu s-Sâvi : C. I/fi5, 92, 93.

— 13 —
SLAM'DA ALE ETM
hakknda delil getirmek gerektiinde, hem
Bir de er'i bir mesele
bunlarn, hem cünübün âyet okumasna cevâz verilmitir.

Abdestsiz olan, cünüb, ayhâli ve lohusa bulunmayan kimsenin,


üfzerinde klf yokken Mushafa el sürmesi harâm klnmtr. Üze-
rinde klf bulunduu takdirde dokunmasnda bir saknca yoktur.
(Öu, Hanefi Mezhebine göredir.)

Çünkü Cenâb- Hakk öyle buyurmutur :

— «Ona ancak arnp temizlenmi olanlar dokunabilir.» (21)

Ayrca Ashabdan Hakim bin Hizam (R.A.) diyor ki :


• *

— Resûlüllah Efendimiz beni Yemen'e gönderdiinde,


(A.S.)
öyle buyurdu : «Kur'ân'a ancak temiz bulunduun zaman dokun!»
(22)

Buharî'nin tesbitine göre, Ebû Vâil (R.A.), cariyesi ayhâli bu-


lunduu birsrada Ebû Rizin'e göndererek Mushaf getirmiti ki, câ-
riye getirdii Mushaf'n klfna bal bulunan sapndan tutmu bu-
lunuyordu.

Bilindii gibi, gerek Ebû Vâil, gerekse Ebû Rizin, Tâbiîn'in bü-
yüklerindendir.
I


Cünübe, namaz klmak da haramdr. Çünkü, az önce belirt-
tiimiz gibi, cünüb Kur'ân okuyamad gibi, içinde Kur'ân'dan sû-
re ve âyet okunan namaz da klamaz. Bunun gibi, o vaziyette cami-
ye girmesi, Kâbe'yi tavaf etmesi de harâmdr. Az yukarda nakletti-
imiz gibi, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Mescid'i cünübe ve ayhâli
olana helâl klmyorum...» buyurmutur.

Cünübün oruç tutmasna gelince,


ancak cenâbetlii bu sahihtir;
namaz vaktinde klmasna engel olursa, o takdirde büyük günah
ilemi olur. O halde fecirden önce cenabet olan veya oruçlu iken
gündüz uyuyup dü aztan kimsenin orucu bozulmaz, ancak namaz
vakti geçmeden ykanmas gerekir.

Rüyasnda dü aztp uyandkta iç çamarnda meniy slakl


gören kimse, bu slaklk kurumamsa onu su ile ykar. yice
kuru-
musa, çitelemek suretiyle gidermi olur. Nitekim yaplan sahih ri-
vâyete göre, Hz Âie (R.A.) öyle demitir •

(21) VAk'A Sûresi s 70.


(22) el-H&kim Müstedrek'de.

— 14 —
TERBYECNN SORUMLULUU

— «Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin iç çamarna dokunan me-


niyi, slak ise ykardm; iyice kurumusa, çiteleyip temizlerdim.»
(23)

Baka bir rivayette ise, Resûlüllah (A.S.) m iç çamarna doku-


nan meniyi ykardm, da slaklk elbisesinde kurumadan o vaziyette
Mescid'e giderdi, deniliyor.

Artk sen ey kardeim! bu hükümleri çocuklarna, on-


terbiyeci
lar henüz temyiz çanda aklettikleri bir dönemde iyice öret ki,
teklif çama girdikleri zaman, ibâdet kendilerine farz olunca, nele-
rin kendilerine helâl, nelerin harâm olduunu bilmi olurlar. Ayn
zamanda ehevî ifrazatla ilgili slâm eriatnn hükmünü ve ergen-
lik çayla ilgili emir ve tavsiyelerini anlayarak yerine getirirler.
Böylece dinde anlayl ve bilgili olma hayr ve fazileti kapsamna
girerler. lmin ve onu örenmenin fazilet bahçesine de dolarlar.
Allah Resulü ne doru buyurmutur :

«Allah kimin hakknda hayr murad ederse, onu dinde bilgili ve


anlayl klar.» (24)

— 0O0 —
EVLENMEK VE CNSEL ÎLÎK
Allah (C.C.) inam
yaratp cinsinin korunmas için onun iç ya-
psna hayli meyiller ve ehevi duygular yerletirmitir ki, hepsi de
zaruridir. Çünkü insan türü ancak bu duygular sayesinde korunur
ve devam ettirilir. Ancak bunlar babo brakmayp içimizdeki
meyil ve cinsel duygularn ihtiyaçlarna cevap verecek ölçü ve an-
lamda dinî hükümler indirmi ve neslin devam, geliip yeryüzünde
kalmas için en salam emir ve tavsiyeleri açklamtr.
slâm'n meru' kld
evlenmek, sadece dier cinse kar du-
yulan ehevî garizaya olumlu cevap; onunla uyumlu olacak, ters
dümeyecek, biraraya gelecek dengeli bir yaklamdr. Böylece ev-

(23) Dare Kutni - Bezzar.


<24) 'Buhar Müslim.
-
t

— 15 —
SLÂM'DA ALE ETM
onu dar geçitlere sürüklemeden, havat fitnesiyle yüzyüze b-
lilik

rakmadan esenlie eritirir. îç garizamn heyecann meru' ölçüde


karlar, doutan mevcut olan ilgiyi yönlendirir.
Bu bakmdan kardeim! imdi senin önüne, cinsel duy-
terbiyeci
guyla ilgili gerçekleri ve evliliin hikmetlerini yanstan hakikatleri
koymak istiyorum. Sözünü ettiim hakikatler iki eyle ilgilidir :

1 — slâm'n cinse bak açs.


2 — Allah evlenmeyi neden meru' klmtr?
islâm'n cinse bak açsna gelince Birinci ksmda da belirtti-
:

imiz gibi, bu bütünüyle insan ftratn idrâk üzere kurulmutur;


ayn zamanda cinsel arzu ve meyille alâkaldr. Böylece toplum için-
deki herhangi bir fert ftratnn snrm amaz, eri bir yola dü-
mez, ehevî arzusunu tatmin için tehlikeli bir kap açmaz. slâm'n
çizdii en salam yolun yöntemi uyarnca yürür ki bu meru' ev-
lenmenin tâ kendisidir. Allah (cc), Muhkem Kitabnda ne doru
buyurmutur:

«O'nun açk belgelerinden biri de, size kendinizden eler ya-
ratmasdr ki, onlarla sükûnet bulup huzura kavuursunuz. (Allah)
aranzda sevgi ve rahmet meydana getirmitir. üphesiz ki bunda
düünebilen bir millet için öütler, ibretler ve deliller vardr.» (25)

te âyetin açklad dorultudan hareketle burada unu du-


yurmak slâm, gerçekten kendini bütünüyle ibâdete ver-
istiyoruz s

mek ve Allah'a yakn olmak amacyla evlenmeyi terketmeyi, reh-


baniyyette bulunmay haram klmtr. Bilhassa müslüman kii ev-
lenmeye güç getirdii, bu hususta sebepler ve vastalar kendisine
kolaylk salad zaman, bu tahrîm daha da iddetlenir.

Hem biz, slâm eriatnda unu da görüyoruz lâhî buyruklarn s

tad hükümler, insan rehbaniyyete sevilmeyen bir pehrizkârla


davet eden her eyle savamakta; hiçde övülmeye lâyk olmayan be-
kârl savunan görülerle mücadele etmektedir. Çünkü gerek reh-
baniyyet, gerek bekâr kalmak, evlenmekten kaçnmak, insan ftra-
tyla badamamakta, ona ters dümektedir. Ayn zamanda insann
iç ehevî guddesiyle çarpmaktadr.

(25) Rum Sûre&i : 21.

— 16 —
TERBYECNN SORUMLULUU

Nitekim Mevkuf bir hadiste öyle buyuruluyor ;

«üphesiz ki Allah bize, rehbaniyyet yerine, bâtldan uzak, hak-


ka yönelik koskolay din ve hükümler vermitir.» (26)

Dier bir hadiste ise öyle buyurulmutur :

«Kim evlenmek için zengin bulunuyor, sonra da evlenmiyorsa, o


benden deildir.» (27)
Bir de, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin toplum terbiyesinde ve
nefsleri manen tedavi edip çareler bulmaktaki yerine dikkatle ba-
kalm : Ashab'dan Hz. Enes (R.A.) anlatyor :

— Üç
kiilik bir grup Resûlüllah (A.S.) Efendimizin evint ge-
lerek O'nun ibâdetinden soruyorlard. Kendilerine anlatlnca, bir

bakma onu azmsar gibi oldular ve «Biz nerede, Resûlüllah (A,S.)


:

Efendimiz nerede; O'nun geçmi ve gelecek günahlar balanm-


tr?..» dediler. Sonra da onlardan biri öyle dedi :

— Bana gelince, yaadm sürece geceyi hep namaz klmakla


geçireceim.
— kincisi öyle dedi ise :

— Ben de yaadm sürece seneyi hep oruçlu geçireceim, bir


gün olsun iftar etmeyeceim.
'
Üçüncüsü ise öyle dedi :


Ben ise, kadnlardan kendimi uzak tutup ebediyen evlenmi-
yeceim.
Az sonra Resûlüllah (A.S.) Efendimiz çkageldi ve :


«öyle öyle söyleyen sizlersiniz deil mi? Fakat Allah'a and
olsun ki, sizden daha çok Allah'tan sayg ile korkarm ve sizden da-
ha çok takva sâhibiyimdir; bununla beraber hem oruç tutarm, hem

(2ti) Beyluki ; Sa'd bin E'u Vukkas (R.A.) den:


127) Tabonmi Heyhaki.
SLÂM'DA ALE ETM
iftar ederim; hem namaz klarm, hem uyurum
ve kadnlarla da ev-
lenirim. Artk kim benim sünnetimden yüzçevirirse o benden deil-
dir,» (28) buyurdu.

te
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin evlilik konusundaki yeri, is-
lâm'n ftrat dini olduuna, yani insann doutan beraberinde ta-
d arzu ve temayüllere en olumlu ve uyumlu cevab veren bir din
bulunduuna en büyük delil ve belgedir. Ayn zamanda slâm'n ha-
yat dini, sonsuza dek risâlet dini olduunun da âhididir. Artk kesin
bir bilgiyle inanan bir millet için Allah'tan daha güzel hüküm veren
kim?.
slâm'n konuya isâbetli baklarndan biri de, ehveti he-
cinsel
lâl yoldan tatmin etmek, evlenmek suretiyle doyum salamak hük-
mü ve prensibidir. Bunlar, kiiyi Allah'n rzâsna eritirecek sâlih
amellerden ve ona ecir ve sevâp kazandracak iyi - yararl ilerden-
dir.

Ashab'dan Ebû Zerr anlatyor :

— Ashab- Kiramdan birkaç kii, Peygamber


Efendimize (A.S.)
gelerek dediler ki «Ey Allah'n Peygamberi! Zenginler ecir ve sevâb
:

alp götürdüler; bizim namaz kldmz


gibi onlar da namaz klyor;
bizim oruç tutumuz gibi onlar da oruç tutuyor ve ayrca tasaddukta
bulunuyorlar...» Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (A.S.) onlara
sordu «Allah size, sadaka vereceiniz eyleri vermedi mi? Yapaca-
:

nz her tesbîh bir sadakadr, her tekbîr bir sadaka, her tehlîl bir
sadaka, her tahmîd bir sadaka; iyilikle emretmek bir sadaka, kötülük-
ten men'etmek bir sadaka ve sizden birinin eiyle temasta bulunmas
da bir sadakadr.» Bu güzel haber üzerine onlar hayretle sordular :

«Bizden biri ehvetini yerine getirince bu onun için bir ecir ve sevâp
m oluyor?!» Peygamber (A.S) Efendimiz, «Siz ehvetinizi harâm ci-
hetiyle tatmin edecek olursanz o bir günah deil midir?» diye sordu.
Onlar da «Evet, öyledir» diye cevap verdiler. Bunun üzerine Efendi-
miz öyle buyurdu «tte onun gibi, ehvetinizi helâl ekilde yerine
:

getirip kendinizi tatmin edince, o da sizin için bir ecir ve sevâp olur.»
(29)

yaklamada bulunmas da bir sada-


«Sizden birinin eiyle cinsel
kadr» cümlesinden elerin anlamas vâcib olan hususlardan biri u-
dur : Bu, kendini bütünüyle ehvetini tatmine verip, cinsel duygusu-

(281 Buhar -Müslim Enes CfUU den.


:

(29) Sahih i Müslim Ebû Zerr (R.A.) den.


:

— 18 —
TERBYECNN sorumluluu

nu yerine getirmeyi amaç edinmek deildir. Kendini elerinin döek-


lirine verip onlarla vakit geçirmek suretiyle vâcib olan dine daveti
ve en önemli hususlardan biri saylan Allah (C.C) yolunda cihâd, s-
lam'a hizmeti terketmek de deildir. Bu sadece, ehveti helâl cihetle
yerine getirip neslin devamn salamaya yönelik bir" arzudur. Çünkü
slâm bize bu konuda u
neticeyi vermektedir nsan denilen akl sa-
:

hibi canl, güçlü, dengeli olup hayatta her hakk sahibinin hakkn
veren kimsedir. Bir hakk yerine getirip dierini bir kenara iten, bir
vacibi yapp dierini brakan kimse deildir. O kadar ki, slâm, cihâd
ve Allah'a -davet maslahat ile; geçim, e, çocuk ve mal maslahat kar-
karya gelip tearuz ettiinde; müslümana gereken, cihâd ve dâvct
maslahatn dier bütün dünyevî maslahatlar üzerinde tutmak, ona
öncelik tanmaktr. Ayn zamanda bu maslahat, kiisel çkarnn, soy
ve âile topluluunun da üstüne çkarp onu amaç seçmelidir. Çünkü
slâm topluluunu sapasalam ayakta tutmak, Müslüman devletin
asl direklerini tesbit edip oluturmak, kendini kaybetmi nsanl
slâm'a irâd etmek, amaçlarn amac, gayelerin gayesidir. Hattâ, en
yüce ve erefli hedef ve güven umut kaynadr. Bu, slâm nazarnda
hep böyledir ve böyle kalacaktr.

te bu duygu ve inanç çok açk biçimde Mehur Kadisiyye mey-


dan muharebesinde Rebi' bin Âmir (R.A.) m, ünlü kumandan Rüs-
tem karsnda durduu zaman kendini gösterir. Rebî' (R.A.) ona
öyle seslenmiti «Allah bizi, insanlar kullara kulluktan kurtarp,
:

Allah'a ibâdete yöneltmek; onlar dünya sknt ve darlndan çka-


rp ibâdetin ferahlatc havasna; bâtl dinlerin zulüm ve hakszln-
dan kurtarp slâm'n adâletine çevirmek için göndermitir!»
selef-i salihin'in slâm
ve cihâd masla-
bütün zatî maslahatlardan üstün tuttuklarna, kiisel
çkarlara, âile ve kabile balarna tercih ettiklerine dair birkaç örnek
vermek istiyoruz, özellikle selefin, slâm ve cihâd maslahatn, ev
halkna ve kadnlara olan meyle nasl üstün tuttuklarn anlatmak is-

tiyoruz :

te mü'min sahabî Hanzele bin Ebî Âmir (R.A.) ve evlendii Ebû


Leyle kz Cemile.. Bunlar cuma günü evlenmilerdi. Sabah olunca,
yani Cumartesi sabah, çarc öyle sesini yükseltiyordu «Haydin :

cihâda, haydin cihâda!.» Hanzele (R.A.) bu çary duyar duymaz,


klcn balad, zrhn giyindi, atn iyice hazrlad, sonra da Uhud Sa-
va'na gitti. Sava balaynca yiitler, kahramanlar gibi savat.
Müslümanlar bir ara bozguna urayp geri çekilince, o tek bana
— 19 —
SLÂM'DA ALE ETM
hücuma devam etti, müriklerin saflarn yarp gözleriyle Ebû Süf-
yan' aramaya, bulmaya çalt. Onunla karlanca da hiç
tereddüt
etmeden üzerine saldrd ve onu te'sirsiz hale getirip tam
boynunu
kesecek ortam bulmutu ki, Ebû Süfyân ölümden
kurtulmak için bü-
tün gücüyle barp Kureyli'leri çard. Onun
sesine doru kouan
savaçlar Hanzele'nin üzerine yürüdüler ve hep birden
klçlarn
bütün hnçlaryla kullandlar. Hz. Hanzele yüzlerce
klç darbesi al-
tnda cansz yere serildi, ehâdet erbetini içerek Mevlâ'sna
kavutu.
Bunun üzerine Allah (C.C)
gayb kaplarn açp mâna âlemini
,

kendi Resûlüne gösterdi; O da harikalar gördükten sonra


Ashabna
dönerek u
güzel haberi verdi «üpheniz olmasn ki, ben meleklerin
:

gökle yer arasnda Hanzele'yi beyaz bir buluttan


boalan bir su ile
ykadklarn gördüm, kullandklar kap gümüten idi.» (30)
Bunun üzerine Ashab- Kiram, Hanzele'ye doru koutular, bir
de ne görsünler Hanzele'nin bandan su damlyordu.
Sonra onun ha-
nmna haber gönderip son durumunun ne olduunu örenmek
iste-
diler. Kadncaz, Hanzele'nin savaa
çar sesini duyunca gusletme-
ye frsat bulmadan evden çktn
söyledi. Böylece melekler onu ter-
temiz ykayp öyle Mevlâs'na gönderdiler.

Dier bir misâl :

olu Abdullah, Zeyd kz Âtike ile evlendi,


Ebûbekir
çok güzel, hem de yüksek bir ahlâka sâhip bulunuyordu,
biyesi de doruunda... Bu yüzden kocasn kutsal
savalara
tan alkoymakta, onu fazlasiyle megul etmekteydi.
Bunun
Ebûbekir SIDDÎK (R.A.), oluna onu boamasn, kendisini
kutsal
savalardan alkoyacak kadar güzel bir kadnla yaamasnn
doru
olmayacan söyledi. Hz. Abdullah (R.A.), babasnn bu emrini der-
hal yerine getirdi, yani Âtike'yi boad.
Az sonra Ebûbekir SIDDÎK (R.A.) oluna uradnda Abdullah'-
n ister istemez u msra'lar dudaklarndan döküldü.
«Günümüzde böyle bir kadn benim gibi birinin boayacan;
Ve böyle bir kadnn hiç günahsz boanacan pek göremiyorum.
Çevresine huzur veren bir huyu ve görüü, göz dolduran bir yeri;
Yalanp gitsem bile kalacak içimde onun hep sevgisinin yeri...»
Bunun üzerine Ebûbekir (R.A.)'in içi yand, olunun boad
sevgisine bir bakma hak vererek ona dönmesini emretti.

(30) Ahmed b. Hanbel - Tirmizi.

— 20 —
TERBYECNN SORUMLULUU

Böylece Abdullah (R.A.) eiyle yeniden birleti. Bir süre sonra Rasû-
lüllah (A.S.) Efendimizle beraber çktkutsal savata kâfirlerle vu-
ruurken Tâifte ar
bir yara ald ve Medine'ye döndüünde kurtar-
lamyarak öldü.

Ashab'dan Ebû Hayseme (R.A.), Resûlüllah ile beraber birkaç


«ün seferde bulunduktan sonra evine döndü. Hava Çok scakt. Ken-
dilerine ait bir bahçede einin mevcut iki çardan etrafm ty^^"

larn güzelliine, sulanm çevreye ve nefis yemeklere bakt, sonra


da birden Rasûlüllah (A.S.) Efendimizi hatrlad, O, scakta, kavurucu

su banda, hazrlanm nefis yemekler önünde ve bir de çok güzel


einin yanmda bulunsun, olacak ey deil!.. Bunda insaf ölçüsü ola-
maz'., diye düünerek, hemen kararm verdi «Vallahi çardaa girip
:

oturmadan, yemek yemeden, su içmeden buradan ayrlp Resûlüllah


(A.S.) Efendimiz'e gidip kavuacam. Ei durumu anlaynca, ona
biraz azk hazrlad ve Ebû Hayseme devesine bindii gibi yola çkt
ve Resûlüllah'a (A.S.) Tebuk mevkiinde yetiti. (31)

Hiç üphe yok ki, slâm ümmeti, tslâm gençleri Allah sevgisini,
Resûlüllah'a olan ballklarn ve Allah (C.C) yoluna dâveti, haya-
tn ucuz ve pahal her eyine tercih ettikleri zaman, Allah (CC) on-
lara yeryüzünde nice imkânlar baheyledi, korkularndan sonra on-
lara güven salayp güçsüzlüklerinden sonra güç ve kuvvet verdi.
Böylece Dünya onlarn saltanat altna girdi, insanlk âlemi onlarn
önünde eildi, buyruklarna uydu.
Bu yapamadklar zaman, artk Allah'n emri gelinceye
tercihi
kadar beklesinler, O'nun gazab ve azâb balarna iner. Çünkü Allah
(C.C) kendi itaati dna çkan topluluk ve milleti doru yola eritir-
mez.

Allah, (CC) Muhkem Kitabnda ne doru buyurmutur :

— «De ki, kardeleriniz, eleriniz,


eer babalarnz, oullarnz,
bal bulunduunuz oymak ve kabile; kazandnz mallar; sürüm-
süzlüünden korktuunuz ticaret ve holandnz konaklar size
Allah ve Peygamberinden ve Allah yolundaki cihâddan daha sevgili
ve sevimli ise, Allah'n emri gelinceye kadar bekleyin!. Allah fâsk
bir topluluu doru yola eritirmez.» (32)

(31) Taberânî - îbn shâk.


(32) Tevbe Sûresi 24. :
SLÂM'DA ALE ETM
Bize gereken bir dier husus, kadnn Hakk yoluna ve Allah çar
yolunda kutsal savaa katksn, onun hizmetteki durumunu dikkate
alp unutmamamzdr. slâm, ihtiyaç ortayaçktkça, kadn cihâda
çkmakla mükellef klmtr. Zaruri durumlarda onun hizmete atl-
masn emretmitir.
Geçmite kadnn,. Peygamber (A.S.) Efendimizin yannda yer
alp klçla savaa katldklar, dümanla vurutuklar bir gerçektir.
Ayn zamanda sava alannda yarallarn yardmna kotuklar, has-
talarla ciddi biçimde megul olduklar, ehîdleri meydandan alp nak-
lettikleri ve mücâhidlere yemek hazrladklar da onlarn hizmetleri
arasnda yer almtr.

Size bu konuda baz tarihî belgeler vermek istiyoruz s

— Muavviz kz
Rabf (R.A.) anlatyor «Biz, Peygamber (A.S.)
:

Efendimizle beraber savayor, yarallar ve ehîdleri sava meyda-


nndan alp Medine'ye gönderiyorduk.» (33)
Dier bir rivayette, Ansardan Emmu Atiyye (R.A.) öyle anla-
tyor :


«Resûlüllah (A.S.) Efendimizle beraber yedi savata bulun-
dum. Geri hizmette bulunup hayvan ve eyay korudum, savaanlara
yemek hazrladm, yarallar tedâvî ettim; hastalarla megul oldum.»

— bin Rabî'in
Sa,'d kz Ummu
Sa'd (R.A.) anlatyor : Ummu
Ammare'nin yanma girdim, «Ey teyzem, kendi durumundan bana
haber ver?» dedim. Çünkü Ummu
Ammare Uhud savana katlm
bulunuyordu. Bana unlar söyledi «Günün evvelinde çktm, insan-
:

larn neler yaptn


görmek istedim. Yanmda içi su dolu bir krba
ya da tulum bulunuyordu. Yürüye yürüye Resûlüllah (A.S.) Efendi-
mize kadar gittim, Ashabyla birlikte bulunuyordu, zafer de Müslü-
manlardan yana yüzünü çevirmi idi. Çok geçmeden savan kaderi
deiti, Müslümanlar galib durumda iken hezimete yüztuttular. Va
kit kaybetmeden Resûlüllah'm yannda yerimi aldm ve savamaya
baladm; gelen klç darbelerini Peygamber'den savyor, kendimi si-
per ediniyordum ve bir taraftan da gelenleri geriye çevirmek için
elimdeki yayla ok yadryordum, bu mücadelem yara alp bitkin bir
hale gelinceye kadar devam etti. (34)

(33) Sahih-i Müslim.


(34) bn Hiâm.

— 22 —
TERBYECNN SORUMLULUl
Bir de Abdulmuttalib kz Safiyye'yi (R.A.) düünün! Ahzâb ku-
atmasnda bir Yahudi'nin duvar ap Müslüman kadnlarnn bu-
lunduu kesime girmeye çaltn görünce, beline kuan smsk
baladktan sonra eline kocaman bir srk ald ve duvar aarak Ya-
hudinin üzerine atld, birkaç darbeyle onun iini bitirdi, cann Ce-
hennem'e gönderdi.
bu konuda saylmayacak kadar örnekler; rakamlarla ifade-
Evet,
yi aan misaller vardr. Her eyden önce, Allah'n dinine davette, iyi-
likle emredip kötülükten men'etmede kadn erkek gibidir, aralarnda
pek fark yoktur.

Nitekim an Yüce Allah (C.C.) buyuruyor :

— «Mümin erkeklerle mü'min kadnlar birbirlerinin velîleri


(yardmclar, destekleyicileri ve Allah için dost ve yaknlar) dirler.
yilikle emrederler, fenalktan men'eöerler; vaktince namaz
klarlar, zekât (yerli yerince) verirler de Allah ve Peygamberine ita-
ât ederler. te
bunlar Allah (geni) rahmetine eritirecektir. üphe-
siz ki Allah yegâne üstün ve her iinde hikmet sahibidir.» (35)

te bunlar, ey terbiyeci kardeim! slâm'n en önemli baklarn-


dan birkaç tanesidir. Bunlar temyiz çama giren çocua telkin et-
mek gerekir. çocuk evlenme çama, gelip bu eie
Tâ ki, atn- admn
ca, kar cinse olan ilginin, daha çok faziletli dürüst bir nesil yetitir-
mek ve slâm'n yüceliini ayakta tutacak kuaklar oluturmak oldu-
unu bilsin. Böylece evlilikten sonra dengeli bir hayat sürerek her
hakk sâhibinin hakkn -sorumluluunu unutmadan, gereken vacibi
yerine getirmede bir geveklik göstermeden- versin.

te hakiki anlamyla, sadeliiyle slâm budur!.


Allah neden evlenmeyi meru' klmtr? (36)

Kitabmzn birinci l a, «Evlenmek sosyal bir maslahattr»


bal altnda bu hususa yer verip açklamada bulunmutuk,
in meru' klnmasmdaki hikmete gelince, bunu biz en önemli
n ve yararlaryla, evlenen kimsenin evlilikten elde ettikleri gerçek-
lerle, srf bir hatrlatma kabilinden olsun özetliyerek vermek istiyo-
ruz; ibret alnacak safhalarna dikkatleri çekmek suretiyle neticeye
ulamak arzusundayz :

(35) Tevbe Sûresi : 71.


(36) AKABATÜ'Z-ZEVAC adl kitabmza müracaat ettiinizde bu konuyu orada
çok açk biçimde ve yeterli ölçüde görebilirsiniz. naallah. (Müel).

— 23 —
SLÂM'DA ALE ETM
— Bu yararlardan biri, soyu ve nesli korumaktr, an Yüce
Allah buyuruyor :

— Allah size kendinizden eler verdi ve elerinizden size oullar


ve torunlar sundu ve sizi pak ve helâl eylerden rzklandrd. Buna
ramen bâtla inanyorlar da Allah'n nimetlerini inkâr
lar?!» (37)
ediyor- m
— Yararlardan toplumun ahlâkan çözülüp çökmesini ön-
biri de,
lemeye, onlar selâmette tutmaya yöneliktir. Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz buyurdu ki :

«Ey gençler topluluu! sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa,


evlensin. Çünkü evlilik gözü (harâm'dan koruyup) yummay, namus
ve iffeti korumay daha iyi salar.» (38)
— Yararlardan biri de, çiftlerin âile yuvas sorumluluunu yük-
lenirken birbirine yardmc olmasdr. Nitekim Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz buyurdular ki :

«Adam
kendi çoluk - çocuu içinde koruyucu bir çobandr ve ko-
ruyup yetitirdiinden sorumludur. Kadnda kocasnn evinde ko-
ruyucu bir çobandr ve koruduu eylerden sorumludur.» (39)

Bu yararlardan biri de, toplumu hastalklardan ve âfetlerden
koruyup esenlie kavuturmaktr. Sevgili Peygamberimiz (A.S.) bu-
yurdular ki :

«slâm'da ne zarar vermek var, ne de zarara zararla karlk ver-


mek var...» (40)
— Yararlardan biri de, ruhi ve nefsi yönlerden sükûnet bulup
huzura kavumaktr. Cenâb- Hakk buyuruyor ki :

«O'nun açk belgelerinden biri de, size kendinizden eler yarat-


masdr ki, onlarla sükûnet bulup huzura kavuursunuz. Aranzda
sevgi ve rahmet meydana getirmitir. üphesiz ki bunda düünebi-
len bir millet için öütler, ibretler ve deliller vardr.» (41)

— Sözü edilen yararlardan dürüst ve faziletli


biri de, elverili,
birslâm topluluu, meydana getirmektir. Nitekim Rasûlüllah (A.S.)
Efendimiz öyle buyurmutur :

(37) Nahl Sûresi 72.:

(38) el-Cemaa rivâyet etmitir.


(39) Buhari - Müslim.
(40) îmam Mâlik - bn Mâce.
(41) Rûm Süresi : 21.
TERBYECNN SORUMLULUU

meydana getirerek çoalnz. Çünkü gerçekten


«Evleniniz, nesil
ben, Kyamet günü sizinle dier ümmetlere kar iftihar duyarm.»
(42)

Terbiyeci kardeim! çocuk bu gerçekleri anlad, evlilikten amaç


ve hikmetin ne olduunu kavrad gün, kendini bütünüyle evlilie
verir, gücü yetip yol bulduu nisbette erken evlenmeye çakr.
Terbiyeci kardeim; senin kulana u öüdü fsldamak istiyo-
rum :

Sen ey baba olan kii! eer maddi yönden durumun iyiyse, evlen-
me çana gelen evlâdna evlenmesi için bütün sebepleri kolaylatr-
mal, böylece onu nefsanî arzularn kötülüklerinden kurtarmalsn.
Cinsel konular üzerindeki düüncelerini yönlendirip meru birsnra
çekmeye çalmalsn. Çünkü cinsel konular çocuun akl ve düün-
cesi üzerinde saltanat kurup onun hem asl amac ve hem de tahsili
yolunda bir engel tekil eder. Ayrca çocuun saln
bozacak ahlâ-
kî saplantlardan onu kurtarman için elinden geleni esirgememelisin.
üphesiz ki bütün bunlar ancak onu evlendirmek için sebepleri ko-
laylatrmana baldr ve dier yandan onun geçimini salayacak
yardmda bulunmanla ilgilidir. Bu yolda herhangi bir geveme, ku-
sur senin çocuunu en vahim sonuçlara itebilir ve en tehlikeli neti-
celere sürükleyebilir!.

Birçok defalar iitiyoruz, nice zengin ve geni imkânlara sahip


olduklar hâlde baz babalar çocuklarndan maddî ve mânevi yar-
dmlarn ksyor, bu konuda oldukça cimri davranyorlar ve kendi
zanlarnca çocuklar ergenlik çama girince artk kendilerine yar-
dmda bulunma ve nafakalarn karlama vecîbesi kalkyor üzerle-
rinden... Ama biraz düünüp idrâklerini kullanacak olurlarsa, çocuk-
larna- verdikleri mal ve imkân, onlar kötü düünce skntsndan ve
ahlâkî bozukluktan kurtaracak bir anlam tadn anlarlar.
Artk bu durumda yardmn en yüksek anlamn tayan ve ev-
lenme sebeplerini kolaylatran hususlarda neden niçin ksnt ve
cimrilik yapsnlar?!.

Zengin bir baba neden evlâdna kar eli sk davransn ve neden


ona evlenme yolunu kolaylatrmasn?!.
Yoksa çevresine dizip biriktirdii mal beraberinde alp Âhiret'e
mi götürecek? Hiç kurtulu yok, o da bakalar gibi bir gün elbette
(42) Abdurrezzak - Beyhaki.

— 25 —
:

SLAM'DA A I LE EÎTlMl
ölecek ve içinde döek, kutüyü ve süslü eya bulunmayan küçük bir
çukura konulacak. Böylece mal -ister istemez- vârislerine kalacak,
onlara intikal edecek.

Gerçek bu olunca, artk zengin baba, malyla cömertlik yapma-


l, Allah'n kendisini bir süre bekçi brakt o mal iyi yollarda har-
camak ve öncelik arzeden ciddi meseleleri çözmeye balamal ve ço-
cuunu evlendirmek için bütün yollar ve sebepleri kolaylatrmak
ve bütün mevcudiyetiyle Peygamber (A.S.) Efendimizin hadîsleri- u
ne kulak vermelidir
— harcadn bir dînar, bir köleyi hüryfy&tine
«Allah yolunda
kavuturmak için harcadn bir dînar, yoksula tasaddukta bulundu-
un bir dînâr, çoluk çocuuna nafaka olarak harcadn Mjf dînâr.
-

Bunlardan ecri (yani karlk mükâfat ve sevâb) en büyük olan,


çoluk çocuuna harcadndr.» (43)

Allah ise güzel i ve amelde bulunann mükâfat ve sevabn zayi'


etmez. (44)

Terbiyeci kardeim! slâm'n evlenmeyi beenip tevik etmesinin


yol ve yöntemini anlamak istiyorsan, bu kitabmzn birinci ksmn-
da, «Evlilik bir seçme ve beenme iidir» bal
altndaki bölüme mü-
racaat et. naallah orada Hiç durmadan gay-
yeterli bilg/bulursun.
retini, oluna, kzna iyi bir e
bulmaya çevir; oluna öyle bir bulup e
seç ki, ona baknca zevk ve huzur duysun, emredince itaât etsin, ay-
rlp bir yere gidince, hem kendisini, hem kocasnn mal ve namusu-
nu korusun. Artk Allah (C.C.) ona bu einden bir evlâd ihsan edecek
olursa, u
duada bulunsun :

«Ey Rabbimiz! bize elerimizden ve çocuklarmzdan gözlerin ay-


dnl (ölçüsünde) bala
ve bizi Allah'tan korkup kötülüklerden
saknanlara önder ve lider eyle...»
Artk bu durumda babann çocuunu terbiyede gereken yardm-
da bulunmas ve hayatta faydal bir uzuv olmas için onu yeterince
hazrlamas gerekir.
Bütün bu açklamadan sonra, evlenen kiinin zifaf gecesi nasl
davranmas gerektiini belli merhalelerle açklamak istiyoruz. Evle-
nen genç, zifaf gecesi eiyle babaa kalp cinsel temasta bulunmaya

(43) Sahih-i Müslim.


(44 ) Bu ksm AKABATU'Z-ZEVAC adl kitabn 64. sahif esinden iktibasen naklet-
tik. Her babann bu kitab alp okumasn tavsiye ederiz. (Müel).
TERBYECNN SORUMLULUU

hazrlanp bu ii bitirmek istediinde ne yapmaldr? unu unutma-


maldr ki, islâm eriât, hayatmzn
her bölümüyle, hattâ zifaf ge-
cesiyle yakndan ilgilidir, her eyin adâb ve erkânn belirleyip orta-
ya koymutur. Evlilik muaeret usûlünü göstermitir.

Zifaf gecesi takip edilecek merhaleler aadaki ekilde sralan-


mtr :

1 —
önce elini gelinin bana koyup Allah'n ismini anmas müs-
tehabdr. Sonra bu vaziyette onun için feyiz ve bereket dileinde bu-
lunup duâ etmesi gelir. Nitekim bu konuda Rasûlüllah (A.S.) Efendi-
miz öyle tavsiyede bulunmutur :

«Sizden biri bir kadnla evlendiinde elini onun ön ksm- bann


na koysun ve Allah'n adn ansn? sonra bereketle duâ edip öyle de-
sin Alîahm! senden bu kadnn hayrn ve onu üzerinde yarattn
:

hayr istiyorum. Bunun errinden ve onun üzerinde yarattn erden


sana snyorum..» (45)

2 — Zifaf gecesi damad ile gelinin ikier rek'at namaz klp na-
mazdan sonra el açarak Allah'a duâ etmeleri müstehabdr.

Nitekim akîk'den yaplan rivayete göre, .Ebû Hariz adnda bir


adam geldi ve öyle dedi «Dorusu ben genç bir câriye ile evlendim.
:

Câriye (yani bakire kzn) beni sevmemesinden, bana buzetmesin-


den endie ediyorum.» Bunun üzerine Ashab- Kirâm'dan Abdullah
bin Mes'ûd (R.A.) ona öyle dedi «Ülfet ve sevgiyle kaynama Allah'-
:

tandr; tiksinip sevmeme eytandandr. Çünkü eytan Allah'n size


helâl kldn naho göstermek ister. Evlenecein kz sana gelince,
arkanda durup iki rek'atnamazklmasn söyle ve sonra da öyle duâ-
da bulun Allahm! eimi bana mübarek kl, beni de onlara mübarek
:

eyle. Allah'm! hayr ile biraraya getirdiin sürece bizi biraraya ge-
tir; hayr ile ayrdn zaman aramz ayr...» (46)

(45) Buhar - Ebû Dâvud...


(46) lbn Ebû ey be : Sened-j Cevvidl*

- 9.7 -
SLÂM'DA ALE ETM
3 — Damadn
o gece eine biraz yiyecek ve içecek nesnelerden
ikrâmda bulunmas da müstehabdr. Nitekim Yezid Esmâ CR.A.) kz
öyle anlatyor Evlenecei gece Hz. Âie'yi iyice süsledim; derken
:

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz çkageldi ve Aie'nin yannda durdu. Az


sonra büyükçe bir bardak dolusu süt getirildi, Efendimiz ondan biraz
içtikten sonra Âie'ye uzatt. O da utanp edi... (47) bam
Dier bir hadîs'te ise öyle buyurulmutur •

— «Mü minlerin imân yönünden en mükemmeli, ahlâkan en gü-


zel olan ve eine ve çocuuna en lûtufkâr davranandr.» (48)
— «Sizin hayrlnz, eine ve çocuuna hayrl olannzdr. Ben
eime ve çocuuma hayrl olannzm.» (49)
üphesiz scak bir ilgi ve yumuak davranta geli-
ki böylesine
nin alkanlk ve ünsiyet kazanmas, yabancln atmas ve eiyle
kendi arasnda sevgi ve mahabbet duygu ve balarnn iyice yer et-
mesi söz konusudur. Nitekim atalarmzn dedii gibi «Her içeri r

: gi-
renin bir deheti, her garibin bir vahet (yabanilii) vardr.»

4 — Damatla odasnda elbiselerini soyunup çkar-


gelinin zifaf
malar da mübaeret adâbmdandr. Çünkü damatlk ve gelinlik kya-
fetini çkarp oturmakta
bedenî bir rahatlk, harekette kolaylk', ya-
rarlanmada fazlalk, evlilikte, alkanlk vardr.
Tam anlamyla soyunmak yorgan altnda olmaldr; afdal
ise tek
olan da budur. Nitekim Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur :

— «üphesiz ki Allah çok edep ve terbiyeden yanadr; (kusurla-


r örtüp) gizleyicidir, utanma ve edebi, (edep dahilinde örtünüp) giz-
lenmeyi sever.» (50)


«Soyunup çplaklktan saknn? çünkü sizinle beraber olup an-
cak tabii ihtiyacnz giderdiiniz zaman ayrlan (melekler) vardr.
O halde adam eine yaklap cinsel temasta bulunmak istedii zaman
onlardan (o meleklerden) utansnlar ve onlara sayg göstersinler...»
(51)

(47) Ahmed bin Hanbel.


(48) Timizi - Nesâi.
(46) Tirmizi
(50) Ahmed - Tirmizi - Ebû Dâvud.
(51) Tirmizi.
TERBYECNN SORUMLULUU

Az yukarda konumuzla ilgili sözünü


Hz. Âie (R.A.) nn u
nakletmitik «Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz vefat edinceye kadar ne^
:

O benimkini (üreme organm) gördü, ne de ben Onunkini...»


Böyle anlarda örtünmenin, gizlenmenin faziletini telkid eden ri-
vayetlerden biri de hadîstir u :


«Sizden biri eiyle cinsel yaklamada bulunmak istedii za-
man eeklerin açktan ortada birletikleri gibi büsbütün çplak -orta-
da yapmasnlar (bir örtü altna girsinler) .» U)
5 — Damadn henüz cinsel temasta bulunmadan önce gelinle bir
süre oynamas, öpüüp sarlmas da mübaeret adâbndandr. Nite-
kim Sevgili Peygamberimiz (A.S.) bu konuda öyle' buyurmutur :

— «Sizden biri, hayvanlarn birdenbire cinsel temasa balamas


gibi hemen balamasn. Önce aralarnda bir takm elçiler bulunsun.»
Bunun üzerine Ashab Kirâm'dan biri sordu «Elçiler nelerdir?» :

Efendimiz u cevab verdi : «Öpmek, konumak... (gibi eylerdir).»


U)

Üç ey aczin delilidir onlardan biri de adam he-
:

nüz konumadan, scak bir ilgi kurmadan ve uzanp oynamadan câ-


riye ya da eiyle hemen cinsel temasta bulunmas, câriye ve einin he-
henüz kendilerini tatmin etmeden, onun cinsel temasn yerine getir-
mesidir.» (52)

te biz bu hadislerden,
erkein kendi eiyle cinsel temasta bulun-
mak istedii zaman, einin de onunla birlikte bu temastan lezzet al-
mas ve inzalda bulunmas için arada bu muvafakatin olumasn is-
tidlal ediyoruz.

mam Gazali HYA adl kitabnda diyor ki :

«Sonra adam eiyle birleip temasta bulunurken, acele etmesin,


einin cinsel ihtiyacn yerine getirmesine imkân versin. Çünkü ka-
dnn ehvetinin inmesi biraz gecikebilir, ekseri böyle olur da ehve-
ti tam heyecanl anda kalr. Bu durumda erkein çarçabuk iini biti-

rip çekilmesi bir bakma kadna eziyyettir. ehevî yönden erkein in-
zalinin erken gelmesi kadnnkinin gecikmesi arada bir nefret duy-
gusu dourabilir. Bu bakmdan elerin ehvetinin inzal ve tatmin ba-
kmndan uygunluk ve uyum salamas, kadn için daha zevkli olur.»

f*j Tirrnizî / Zayf senedle...


(*«) Deylor/î / MÜSned iFirdevs'dfc ..

(f»2J Ehû Müfl^Or.

— 29 — «
SLÂM'DA ALE ETM
6 — Cinsel temasa
hazrlanrken öyle bir duada bulunmak da
adâbdandr. Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur «Siz- :

den biri eine cinsel yaklamada bulunmak isterken, Bismillahi,


Allahm'. eytan bizden uzaklatr ve bize rzk olarak verecein (ev-
Iâd) den de eytan uzak bulundur... diye duâ ederse bu durumda ka-
dn gebe kalrsa, eytan ebediyen ona zarar veremez.» (53)
7 — Eine, üreme organmdan temasta bulunmak artiyle, ona
istedii gibi yaklaabilir, istedii taraftan gelebilir. Buna cevâz ve-
rilmitir. Çünkü Cenâb- Hakk öyle buyuruyor :

«Kadnlarnz sizin (ürün veren, insan yetitiren) tarlanzdr; tar-


lanza nasl isterseniz (öylece) geliniz...» (54)

âyetin mânas udur Elerinize hars yerinden temas kurun


Bu :

ki bu yer onun cinsel organdr. Artk buradan olmak artiyle,. nasl


gelir, ne yandan yaklarsanz yaklan farketmez.
Ashab'dan Hz. Câbir Yahudiler, erkek kendi ka-
(R.A.) diyor ki :

rsyla üreme organndan temas kurarken arka taraftan yaklarsa,


çocuk a
doar, diye iddiada bulunuyorlard. Bunun üzerine Baka-
ra Sûresi 223. âyet indi. Rasûlüllah (A.S.) Efendimizde, «kadnn üre-
me organmdan temas yapmak artiyle ona ister ön, ister arka tara-
fndan yaklasn farketmez...» buyurdu.
Ama temasn en güzel ekil ve biçimi, erkein
genellikle cinsel
üste çkmas, kadnn srtüstü uzanmas, bacaklarn dikmesi ekli-
dir.

temasn bu ekli hakkndaki bilgi,


Cinsel Hz. Aie (R.A.) Vâlide-
mizden nakledilmitir. Ashab'dan Ebû Musa el-E'ârî (R.A.) anlat-
yor :

—Muhâcirîn ve Ansar'dan be-on kiilik bir müfreze cenabet


olma konusunda görü ayrlna dütüler Ansar, guslün ancak
:

atkan bir ehvetten veya meniy'den dolay vâcib olduunu; Muha-


cirin ise, bu ikisinin biraraya gelmesiyle gerekeceini söylediler. Bu-
nun üzerine Ebû Musa (R.A.) diyor ki, ben onlara, «durun bu konu-
da sadre ifâ verecek bilgiyi ben size getireceim» dedim ve Hz. Âie'-
ye (R.A.) gittim, kendisinden konumam için izin istedim. îzin verin-
ce dedim ki «Ey anam! senden bir ey sormak istiyorum, ama uta-
s

(53) Buhar lbn Abbas


, (R.A.) dan.
(54) Bakara Sûresi 223.
:

— 30 —
TERBYECNN SORUMLULUU
nyorum...» Bunun üzerine bana dedi ki «Hiç utanma, sormak iste-
:

diin ne ise bana sorabilirsin, çünkü ben senin annen olarak bulu-
nuyorum...» Ben de, «guslü ne gibi ey gerektirir?» diye sordum. Ba-
na, «sen bu konuyu bilen kiiye rastladn Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz
buyurdu ki: «Adam, einin iki aya, iki kolu arasna oturur da sünnet
ksm sünnet ksmna dokunursa gusül vâcib olur.» (55)
8 — Adam henüz
gusletmeden tekrar cinsel temasta bulunmak
isterse, namaz abdesti gibi bir abdest almas müstehabdr. Çünkü
böyle yapmak zevk ve ilgiyi artrr.

Nitekim Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyurmu-


tur :


«Sizden biri eiyle cinsel temasta bulunduktan sonra tekrar
bulunmak isterse, bu iki temas arasnda abdest alsn? çünkü abdest
almak ikinci defa temasa daha zevk ve heyecan vericidir.» (56)
«

Bununla beraber iki temas arasmda gusletmek daha iyidir. Çün-


kü yaplan sahih tesbitlere göre, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz bir gün
elerine bir uradnda, herbiriyle temastan sonra gusletmitir.

Hadisin râvisi Ebû Raf i', aydnlanmak için sormutu \


Ya Rasûlüllah! hepsi için bir gusül kâfi deil midir? Böyle
yapsaydnz olmaz myd?
Efendimiz ona u cevab vermitir :

— Böyle yapmak daha nezih, daha temiz ve uygundur. (57)


9 — Cinsel temasta bulunan erkek ve kadm için en uygun olan,
hemen gusletmeye çalmaldrlar. Geveklik, tembellik gösterirler
de uyumak isterlerse, bari uyumadan önce birer abdest alsnlar, çünkü
böyle yapmak müstehaptr.

Nitekim Ashab'dan Abdullah bin Kays (R.A.) anlatyor Hz. Aie :

(R.A.) Validemizden, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz cenâbetlik konu-


,

sunda ne yapard? uyumadan önce ykanr myd, yoksa ykanmadan


m uyurdu? diye sorduunda öyle cevap verdi «Bunlarn hepsini de :

yapard Çou zaman gusledip öylece uyurdu; bazan de sadece abdest


:

alp öyle uyurdu.» (58)

(55) Sahih Müslim Ebû Müse ol-E'ari (R.A.) den.


i :

(5(0 Sahih Müslim Ebû Davut


i

(57) Ebû Davut Nesai.


fr,») Sahih Mü-Min Abdullah bin Keys MI A don
i »

— 31 —
islAm-da aile eitimi

Bunun üzerine ben de Allah'a öyle hamdettim : «Bu ite de ge-


nilik ve kolaylk salayan Allah'a hamd olsun.»

Uyumadan önce gusletmenin daha iyi olduuna gelince, erkek


ve kadndan herbiri sabahleyin uyandnda gusletme endiesi olma-
dndan sabah namazna yetime hususunda bir geveklik göster-
mesi söz konusu olmaz. Çünkü artk meakkat diye bir ey ortada
yoktur. Özellikle k
aylannda souklama, nezle ve grip tehlikesi dik-
kate alnnca, akamleyin ykanp öylece uyumann daha iyi ve uy-
gun olduu kendiliinden anlalr.
10 — Erkekle hanmnn ayn
yerde birlikte ykanmalar da ca-
izdir. NiteKim yaplan sahih tesbitlere göre. Hz. Âie (R.A.) öyle de-
mitir :


«Benle Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz aramzda su kab bulun-
duu halde birarada ayn yerde guslederdik. kimiz de elimizi
su kabna uzatp su alrken, «dur ben alaym, sen dur ben alaym!.»
, diyerek latifede bulunurduk...» (59)
Hz. Âie (R.A.) devamla diyor ki : «Bu durumda ikimiz de cünüb
bulunuyorduk.»
Kar ve kocasnn birarada ayn yerde guslederken çplak
bulun-
malarnda bir saknca olmamakla beraber avret yerlerini örtmeleri
daha iyi ve uygun olur. Çünkü Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Allah
kendisinden utanlmaya daha lâyk ve daha hakldr.» buyurmutur.
(60)

Kar - kocann aadaki sakncal hususlarda uyank bulunma-


lar gerekmektedir :

a) Erkek ve kadnn yaptklar


birlemeyi söz ve iaretle
cinsel
olsun bakalarna anlatmalar haramdr. Nitekim yaplan sahih tes-
bitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :

— «Kyamet günü Allah yannda yer ve makamca insanlarn en


kötüsü, eiyle cinsel temasta bulunup birbirine karldktan sonra bu
srlarn ortala yayanlardr.» (61)

Ahab- Kirâm'dan Ebü Hüreyre


de diyor ki Rasûlüllah(R.A.) :

(A.S.) Efendimiz bize namaz kldrdktan ve namazn bitirip selâm


verdikten sonra yüzünü bize doru çevirdi ve öyle buyurdu :

(59) Buhari - Müslim : Âie (R.A.) dan.


(60) Ashab Sünen. (Nesâi müstesna).
(Gl) Müslim - Ebü Dâvud.

— 32 —
TERBYECNN SORUMLULUU

«Yerinizde kaln! Sizden eine cinsel yaklamada bulunmak
için kapsn içerden kapatp perdeyi çektikten sonra dar çkp,
«Ben eimle öyle öyle yaptm...» diyen kimse var mdr?

Ashab sustu, kimse cevap vermedi. Rasûlüllah sonra kadnlara


döndü ve «sizden böyle bir ey anlatan var mdr?, diye sordu. Bu-
nun üzerine genç bir kadn veya kz dizleri üzerine dorularak, Pey-
gamber (A.S.) onu görsün diye uzand ve sesi duyulacak ekilde öy-
le dedi «Evet, vallahi... Erkekler de bu gibi hususlar açklayp an-
:

latyorlar, kadnlar da anlatyorlar!.»

Peygamber (A.S.) Ashabna yine sordu :


«Böyle yapan kimsenin neye benzediini biliyor musunuz?
Evet, böyle yapanlar dii ve erkek eytana benzerler ki, o eytanlar
sokakta karlarlar, insanlar onlara baktklar halde cinsel temasta
bulunurlar.» (62)

b) Adamn, eine dübüründen temas kurmas haramdr.


Nitekim bu hususta Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur :

— «Eine dübüründen yaklap temas kuran kimseye Alah rah-


met nazariyle bakmaz.» (63)

«Kadnlara dübüründen yaklap temasta bulunan kimse lanet-


lenmitir.» (64)

«Ayhâlinde bulunan kadna cinsel temasta bulunan veya kadna


dübüründen yaklap temasta bulunan veya bir kâhine gidip onu
doru kabul eden kimse, Muhammed'e indirileni gerçekten inkâr et-
mi olur.» (65)

Adamn biri, bn Abbas (R.A.) dan eine dübüründen yaklap


temasta bulunmaktan sordu. bn Abbas hayretini ifâde ederek, «bu
adam benden küfürden soruyor!» dedi. (66)

Hiç üphe yok ki, dübürden yaklap» temasta bulunmak sala


ve bedene zararldr; aym zamanda fazilet ve ahlâk ilkelerine de ay-

(62) Ahmed bin Hanbel - Ebû Dâvud : Ebû Hüreyre


(R.A.) den.
(63) Nesâi bn Hibbân Sened-i Ceyyid ile rivayet
- : etmilerdir.
(64) bn Adiy - Ebû Dâvud - Ahmed bin Hanbel.
(05) Ashab Sünen (Nesâi roüstesnâ).
m) NesAi Tavus'dan.
s

_ 33 _ slâm'da Aile Eitimi Cilt 2 F. : 3


ISLA M' DA ALE ECTiMl
krdr. Garip ve benzeri az rastlanan sapklklardan, aknlklardan
biridir. Biz bu konuyu, «Beden Terbiyesiyle lgili Sorumluluk» ks-
mnda geni biçimde açkladk. Terbiyeci kardeim! sen o ksma mü-
racaat et de seni ikna' edecek yeterli dökümam bulacaksndr. în-
aallah...

c)Erkein kendi eine, o ayhâli veya lohusa iken cinsel temas


için yaklamas harâmdr. Çünkü Cenâb- Hakk bu hususta öyle bu-
yuruyor :

«Sana kadnlarn ayhâlinden de soruyorlar, de ki o bir eza (ka-


:

dn skc, erkei tiksindirici, fakat her ikisi için de yararl) bir ey-
dir. Bu sebeple ayhâlinde iken kadnlardan uzak durun, temizlenme-
lerine kadar onlara yaklamayn...» (67)

Daha önce de naklettiimiz gibi, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz,


«Ayhâlindeki kadna cinsel yaklamada bulunan kimse, gerçekten
Muhammed'e indirileni inkâr etmi olur.» buyurmutur.
Lohusa bulunan kadna cinsel yaklamay haram klan sebep,
ayhâline kyasla tesbit edilmitir. Çünkü ikisi de sebep ve illette bir-
lemektedir. Ayn zamanda bunun harâmll icmâ' ile sabit olmu-
tur.

Geçen erkein, ayhâli veya lohusa bulunan karsna, iç


bahiste,
çamarnn üstünden dokunmak suretiyle yararlanabileceini, bu
ksmn da sadece göbekle diz kapa aras olduunu belirtmitik. ç
çamarnn altna dokunmak suretiyle yararlanmas harâmdr.
üphesiz ki bu tahrîmdeki hikmet, nefs-i emmârenin dinin sa-
kncal kabul ettii bir fiili ilemesine yol açma tehlikesi ve böylece
sala zararl bir durum meydana gelmesidir. Hayvanlarn korulu-
un kenannda otlatp dolatran kimse çok sürmez korulua geçe-
bilir.

En shhi hususlarda ihtiyatl olmak ve böylece


selâmeti, dini ve
takvaya daha uygun; iffet ve saknmaya daha yakn seçmek, günlük
gidi ve tasarrufunda ve halk ile olan muamelesinde dikkatli davran-
maktr.
Ayhali ve lohusa bulunan kadnla cinsel temastan dolay aa-
daki zararlarn doaca
tbben sâbit olmutur :

Wi Bakara Sûresi : 222.


terbiyecinin sorumluluu

a) Kadnn üreme organnda bir takm ar


ve szlar meydana
gelir. Çou zaman rahim iltihaplanmasyla sonuçlanr; yumurtalk da
arzalanabilir. Böylece kadnn saln ciddi biçimde tehdîd eder.
Bu gibi rahatszlk ve âraz, bazan rahmin alnmasn gerektirir, t}a-
zan da kadn ksrlatnr.
temas annda erkein tenasül aletine ayhaliyle ilgili s-
b) Cinsel
vlarn girmesi, bir takm iltihaplara yol açar. Bazan husyelere ka-

Sonuç olarak kadna yaklamak


erkekte veya
belirtilen halde
kadmda ksrlk meydana getirebilir. Ayn zamanda cinsel organlar-
da iltihaplanmalara yol açar, sal
tehdîd edip bir takm zararlar
dourur.
Günümüzün doktorlar daha çok baymdr yerlerde, kadnn böy-
le günlerde kocasndan uzak kalmas gereini belirtmektedirler. Nasl
ki, Kur'ân- Kerîm'de bu dorultuda nehiy bulunuyorsa :

•Sana kadnlarn ayhâlinden de soruyorlar, de ki O bir ezadr, t

Bu sebeple ayhâlinde iken kadnlardan uzak durun, temizlenmelerine


kadar onlara yaklamayn.»

Artk kim, ei ayhâli ya da lohusa bulunduu dönemlerde cinsel


temasta bulunmusa günahn temizlemek için ciddi bir pimanlk
duyarak, bir daha o günaha dönmemesiye azmederek tevbe etsin.
Allah'tan balanma dilesin. te günahkâr bir adama, ilim adamla-
rnn hepsinin yapt
tavsiye budur!. (68)

îbn Abbas'a, Katade ve Evzâî'ye; îshâk, Ahmed ve Kadim mezhe-


binde îmam âfii'ye göre, eiyle ayhâlinde iken cinsel temasta bulu-
nan kimsenin keffaret olarak ya bir dinar ya da yarm dinar veya bu-
na muadil para datmas gerekir. Bir ve yarm dinar kiinin malî
kudretine göre, belirlenen bir kolaylktr. Veya kadmn ayhali du-
rumunda gelen kann iyice krmz
veya sarya meyleder bir renkte
olmasyla ilgilidir.

Nitekim Ashab- Sünen ve Taberânî'nin rivâyet ettikleri hadiste,


eine ayhâlinde iken cinsel yaklamada bulunan kimse hakknda ne

(68) Ayhâlinde iken kadnla cinsel temasn douraca shhi zararlar hakkndaki
bilgiler, Mer&g Tefslri'nden alnmtr. (Bakara Süresi : 222)

35 —
SLÂM'DA ALE ETM
gerekir? diye Rasûlüllah'tan sorulduunda u cevab verdii, Ibj
Abbas CE.AJ tarikiyle tesbit edilmitir j «Ya bir dinâr, ya da yarm
dînâr, tasadduk eder.» .69)

Tirmizfnin naklettii kelimelerde ise, «kan krmz ise bir dînâr,


sarya yakn ise yarm dinar...» denilmektedir.

Bu konuda tabiplerin, ilim ehli ve uzmanlarn öüt ve tavsiyele


ri

— Erkek cinsel temas konusunda mutedil olacak, cinsel arzu-


1
'
sunu gidermekte ar gitmeyecek. tidalm snr, haftada defadr. iki

alarak iffet ve namusu korumak için bundan fazla veya noksan da


yapabilir. Ama
herhal-ü kârda ifrata gitmemelidir. Çünkü fazlas,
bedene dokunur, bir takm istenmiyen sonuçlar dourabilir. Akln
zayf lamo-aina, ii-gücü brakmasna, slâmiyetle ilgili sorumluluu-
nu bir yana atp ihmal etmesine neden olur. Akim zayflamas, de-
vaml cinsel konuyla megul olup önemli ileri brakmasndan ileri
gelir.

2 — önce oynap koklamak, sonra cinse temasta bulunmak.

Bu husus az önce açklanmt.


3 — Erkein, cinsel temas için uygun vakit seçmesi. Ç
mizac çok hassastr. Onun mizacna uygun olmayan bir
bazan bir isteksizlik ve tiksinmeye
stemesi,
kadnn hasta olmas, yorgun bulunmas durumlarnda ko-
cann böyle bir istek izhar etmemesi daha uygun olur. Aksi halde ara-
larnda bir soukluk ve isteksizlik, bazan da ayrlmalarna kadar bir
nefret duygusu dourabilir.

4 — Erkek temas iini bitirmeden önce einin durumuna dikkat


etmeli, lezzet alacak bir isteinin oluup olumadn, ehevî yönden
tatmin olup olmadn anlamaya çalmaldr. Nitekim bu hususu da
az önce belirtmitik.

— Cinsel temas hemen her ay, her hafta ve her gün ve her sa-
5
at -gece veya gündüz- caizdir. Ancak îslâm Dininin haram kld va-
kitlerbu genellemenin dndadr. Meselâ, elerin farz mahiyetinde
oruçlu bulunmalar; kadnn ayhâli ve lohusa olmas bu cümledendir

(09) Bir mskal (4.8 gr) arlnda sikke altn.

— 36 —
TERBYECNN SORUMLULUU
Ama
sünnete daha uygun olan vakit, cuma günü ve gecesidir.
Nitekim Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :


«Kim cuma günü cenabettik sebebiyle .gusleder, sonra çkp
(câmiye) giderse, bir deve kurban etmi gibi olur. ikinci saatte çkp
giden bir , sr
kurban etmi gibi olur. Üçüncü saatte çkp giden bir
koyun kurban etmi gibi olur. Dördüncü saatte çkp giden bir tavuk
boazlam gibi olur. Beinci saatte çkp giden bir yumurta tasadduk
etmi gibi olur. mam minbere çkp zikrullah/ dinlemek için melek-
ler hazr olduklar zaman çkp (camiye) giden (hiç birinin ecrine
nâil olmaz).» (70)

Dier bir hadîste ise öyle buyurulmutur :


«Kim cuma günü cinsel temasta bulunup guslederse ve er-
kenden namaza çkar da bir eye binmeden yaya gider, imama yakn
bir yerde oturur dinlenmeye çalr, bo - anlamsz söz ve davranta
bulunmazsa, att her adm karlnda bir yln oruç ve namaz ecri
vardr.» (71)

6 — Kadnn
da kocasnn mizacna göre süslenmesi, iveli dav-
ranmas ve özel vakitlerde cinsel temasa hazr olmas gerekir. Koca-
snn arzu ve isteine muhalefet etmesi kendisine helâl olmaz, ondan
izin almadan nâfile oruç tutmaz. Nitekim bu konuda Rasûlüllah (A.S)
Efendimizin öyle buyurduu tesbit edilmitir :

— döeine davet ettii zaman kadn gelmez


«Erkek kendi eini
de bu yüzden kocas ona öfkeli olduu halde gecelerse, kadn sabah-
laymcaya kadar melekler kendisine lanet ederler.» Dier bir rivâyet-
te : «Kocas ondan râz oluncaya kadar melekler ona lânet ederler.»
(72)


«Kocas kendi memleketinde eyleik ve hazr bulunduu halde
hiçbir kadna, (râfile) oruç tutmak helâl olmaz, ancak koras izin
verdii takdirde tutabilir.» (73)
îte bunlar slâmî bak açsndan cinse kar olan en önemli na-
zarlardr. Evet, bunlar, gecesi de gündüzü kadar aydnlk ve parlak
olan îslâm eriât'nn en seçkin adabdr.

(70) Sahih-i Buharl.


(71) Ebû Dâvud - Nesal.
(72) Buharl - Müslim.
(73) Buharl.

— 37 —
SLÂM'DA ALE EÎTMÎ
Artk ey terbiyeci kardeim! evlenme çana yaklaan çocuk-
lara bu adâb telkinde çok hrsl ol... Böylece çocuklar evlilik eiin-
den adm
atnca ne yapacaklarn, kendilerini nasl, neden koruya-
caklarn ve cinsel birlemenin nasü olduunu ve evliliin nasl ta-
mamlanp vücut bulacan bilmi olsunlar...
Allah'tan dileimiz, gençlerimize sâliha eler hazrlayp nasîb
eylesin; öyle ki, gençler elerine baknca nee ve huzur duysunlar, bir
ey emrettiklerinde itaat etsinler, ayrlp gittikleri zaman eleri hem
kendi namuslarn, hem kocalarnn maln korusunlar. Allahm! duâ-
mz kabul buyur! Âmîn...

Evlenme imkân bulamyanlar iffetli namuslu olmaya baksnlar!.


îki kiinin üzerinde görü ayrl izhâr etmedii gerçeklerden
biri de udur mutluluun temeli ve hayatn salam balarndan
s Mal,
biridir. însana mal müyesser olduu zaman, onunla her düüm çö-
zülür, yolundaki her dar geçit elverili duruma gelir ve onu birçok
amaçlarna eritirir.
âir ne güzel ve doru söylemitir!

«Gerçek u
ki, para hemen heryerde,
Kiilere heybet ve güzellik giydirir.
Pürüzsüz konumak isteyene o bir dildir.
Savamak isteyene o bir silâhtr...»
Evet, çou zaman ilim ve ahlâk sâhibi bir zat, fakir olduu için
bulunduu mecliste küçümsenir görürsün; ilmi ve ahlâk, mal sâ-
hiplerine nisbetle onu pek yükseltmez o mecliste. Çünkü eli dar, ser-
veti ise hiç yoktur. (74) Böylesi isterse Mekke ve Medine'nin imam
olsun, isterse insan ve cinlerin bilgini bulunsun ne fark eder?

Tanr ruhunu âd etsin âir ne güzel demi :

«Hasan'm fesahati.îbn Mukle'nin hatt,


Lukman'n hikmeti, tbn Edhem'in zühdü,
Bir kiide toplanr, o da müflis ise,
Sata arzedilir, bir dirheme bile etmez...» (75)

(74) Para ve servetin tek deer ölçüsü kabul edildii kesimler, anti îslâmî bir gö-
rüe sahip olanlarn hâkim bulunduu yerlerdir. Yoksa Kur'ân ve Sünnet
terbiyesi alm mü'minler, hiçbir zaman mal ve paray ilim ve ahlaktan üs-
tün tutmazlar, ilim adâmm küçümsemezler. (Mütercim).
(75) Bu daha çok maddeyi ilâh edinenler arasnda böyledir. (Mütercim).
TERBYECNN SORUMLULUU
Yine âir, mala olan itibar tasvir ederken, cehl ve zenginlik orta-
mnda o en evvel itibar gören deerdir diyerek öyle yazar :

«Kularn köpeklere atlrken,


eti
Issz yerlerde aslan acndan ölür.
Câhil kii ipek üstünde uyurken,
îlim sâhibi toprak üstünde uyur.» -(76)

te
böylece mal -görüldüü gibi- hayat basamaklarnda yüksel-
menin hassas güç ve dayanadr ve herhangi bir amaca eriebilme-
nin esasl vastasdr. Cahil ve sapklar yannda birinci derecede iti-
bar vesilesi saylr.

Peki ama, malî imkân


bulamyah gençler evlenmek istedikleri
zaman ne yapmaldrlar? Onlarn geçimini salayacak, kendilerini
iyi duygularla yardmc olacak kimler bulunuyordur?
Evet gençler, kendilerini evlenmek suretiyle iffet ve namus
çats altnda tutup korumak istiyorlar ama buna hiç yol bulamyor-
lar!.

Gençler cinsel guddelerini kutsal ölçülerde tatmin etmek için


baz çareler arzuluyorlar ama, önlerinde pepee sralanan engeller
ve dar geçitler bulunuyor.

Gençler, Rasulullah (A.S.) Efendimizin, kendilerini evlenmeye dâ-


vet çarma «lebbeyke. demek istiyorlar ama bunu salayacak mal
bulamyorlar. Yaadklar toplum içinde insann insan kardeine ge-
çim hususunda yardm edecek, âtifette bulunacak kimseleri göremi-
yorlar.

Bu durumda gençlerin kendi nefslerini koruyabilmeleri için yol


ve çare nelerdir? Onlarn her ân harekete geçecek cinsel duygularn
frenlemenin yöntemi nedir?

Çare ve yol, Kur'ân- Kerîm'n bu husustaki dâvetine olumlu ce-


vap vermek, iffet ve eref ipine smsk sarlmaktr. te nefsleri islâh-
ta tek yol da budur... Nefsin kötülükte emirlerini durduracak, iffeti
koruyacak çare de ancak bu olabilir...
an Yüce Allah buyuruyor
(cc) :

— «(Mali imkân bulamadklar. için evlenemiyenler, Allah kendi-


(78) lgili konu. müellifin AKABATU'Z ZE VAC adl eserinden kaedtlarak nak-
ledilmitir.
islâm'da aile eitimi
lerlni fazlu kereminden zengin klncaya kadar iffetü kalmaya çal-
snlar...» (77)

Kur'ân'n iffetlilie olan bu çars,


nefsî terbiyenin en faziletli
yoludur. Ayn zamanda gençlerin irâdesini kuvvetlendirmeye,
kalb-
lerinde iffetli yaamaya azmetmeyi kökletirmeye yöneliktir.
Daha
dorusu gençleri melekletirir, ve her
h ve istikrar salar.
zaman onlara gönül yatkan-

Gencin iffet ve eref zirvesine erimesi hakknda îslâm'm koydu-


u metot ve yöntem nedir?
Terbiyeci kardeim! biz bu metot ve yöntemin esasm ve kuraln,
kitabmzn üçüncü bölümünde yeterince arzettik, ama seninle be-
raber bu metot ve yöntemin usûlünü bütün geniliiyle ele alp konu-
yu tamamlamak için yeni yeni atflarda bulunalm. Doru yolu gös-
termek Allah'a aittir... s

1 — Evlilik ergenliin ilk yllarnda gerçekleirse iyi olur. Buna


imkân bulunmad takdirde :

2 — Nâfile oruca devam etmek


3 — Cinsel konulardan, bu duyguyu tahrik eden mesire yerle-
rinden uzak kalmak.
4 — Bo vakitleri yararl konularla, ilerle doldurmak.
5 — Uygun, yararl arkada bulmak.

6 — Tbbî tavsiyelere uymak.

7 — Allah korkusunu devaml içinde tamak ve bu uuru ge-


litirmek.

Sözünü ettiimiz metot ve yönteme yapacamz yeni atflar ise


unlardr :

a) Gözü harâmlardan saknp yummak.


Dinen önleyici emir ve tavsiyeleri kuvvetlendirmek, yani bun-
b)
lar daha ciddiyetle kalb ve kafada tamak.
Gözü haramlardan saknp yummaya gelince, biz bu konuyu,
«Bakma Adâb» bahsinde yeterince açklamtk. Bununla beraber,

(77) Nûr Sûresi : 33.

— 40 —
TERBYECNN SORUMLULUU

harâma bakmann okuyucumun dikkatini çekmek, zihni-


tehlikesine
ni onunla tekrar karlatrmak için konuyu özetliyorum. Böylece
terbiyeci devaml dikkat ve hatrlama düzeyinde bulunur.

Tartma kabul etmiyen hususlardan biri de udur ki, yabanc


kadna bakmak îblis'in oklarndan bir oktur. Kim Allah (C.C.) korku-
suyla bakmay terkederse, bunun yerine Allah, tatlln kalbinde
hissedecei bir imân ona verir.

Yine hiç üphe edilmeyen bir husus da, birinci baktan sonra
ikinci defa dönüp bakmak, kadma doru cinsel duyguyu çeker veya
kadnn duygusunu erkee doru çeker. Böyle bir çekme, tebessümü;
tebessüm selamlamay, selamlama konumay, konuma randevu-
lamay, randevulama da tehlikeli ve hiç de övülmeyecek sonuçlar
dourur.

Çok önceleri âir öyle demitir :

«Bütün olaylarn balangc bakmaktr.


Atein büyüü, kötülükleri küçümsemedendir.'»

Günümüzde ise âir öyle diyor :

«Bir bak, tebessüm ve selâm.


Sonra söylei ve ardndan buluma.»
-

Kadna bakmann, düünce sadeliini kapamas, bir çok


hâince
vaciplerden alkoymas zarar olarak yeter de artar. Ayn zamanda üm-
metin bozulup kokumasna, çözülüp dalmasna yol açar. Gençler-
den bu yola sapanlar iyice bozup ehvet hastas yapar ve böylece
oyun ve oyuncak gençleri ortaya çkar. Artk bu düzeye gelen genç-
ler hayatlarnda hedefsiz ve gayesiz yürürler. Güven ve istikrar için
ciddi tehlike arzederler; fazilet ve iyi ahlâka kar çok zararl duru-
ma gelirler.

ite bunun için Kur'ân- Kerim, mü'min erkeklerle mü'min ka-


dnlara gözlerini harâmdan sakmp yummalarn, namus ve iffetleri-
ni korumalarn emretmitir ?

«(Ey Muhammedi) mü'min erkeklere de ki gözlerini (kendileri- :

ne helâl olmayan eylerden) saknsnlar, utanç yerlerini korusunlar.


Bu onlar için daha nezîh ve daha uygundur. üphesiz ki, Allah onla-
rn ileyegeldiklerinden haberlidir. Mü' mine kadnlara da de ki ?

(Baklmas harâm olan eylerden) gözlerini saknsnlar; iffet ve na-

— 41 —
SLAM'DA ALE ETM
mularm korusunlar; süs yerlerini -görünen ksm
dnda- açmasn-
lar; baörtülerini yakalan üzerine (gelecek ekilde) salversinler.»
(78)

O halde iffet, namusdoruuna erimenin tek çare ve


ve eref
yolu, gözü harâmlardan saknmaktr. Artk akl sâhipleri iyice dü-
ünsünler!.

Dinin islâh edici prensiplerini takviye etmek hususuna gelince,


biz kitabmzn birçok yerlerinde, salam bir ilâhî akidenin çocuun
kalbine ve dimana enjekte edilmesi ve imân terbiyesinin tedrici ve
kademeli biçimde çocukta kök salmas hakknda yararlanlacak va-
sta ve vesilelerden yeterince söz edip gereken açklamada bulunduk.
Böylece çocuk ergenlik çana yaklatnda ve ona adm attnda,
gençlik eiinden içeri girdiinde durumu salâha kavumu bulun-
sun, dengeli, düzenli bir ahlâk tasn ve yeryüzünde yürüyen bir
melek olsun. Ayn zamanda kendini bütünüyle Allah'a verip insanlar
arasnda gezip dolaan bir âbid karakterine bürünsün.
Bilindii gibi, akideye balamak, gizli - açk haller-
çocuu lâhi
de Allah'n murakabas altnda bulunduunu ileyerek terbiye etmek,
onu ilim ve zikir meclislerine götürmek; farz ve nâfile namazlara de-
vamn salamak; Kur'ân okumay ihmal etmemesi için gereken ted-
biri almak; geceleri insanlar uyurken kalkp teheccüd namaz kl-
masna yardmc olmak; sünnet ve nâfile oruç tutmaya devam gös-
termesini özendirmek; Ashab ve onlardan sonra gelen sâlih kiilerin
haberlerinden yararlanmasna imkân vermek; ölüm ve Ötesini düün-
mesi için baz frsatlar deerlendirmek ve nihayet sâlih arkadalar,
mü'min cemaatler edinmesini kolaylatrmak; gençlik çanda onun
kalbinde dinî islâh gücünü kuvvetlendirir, kendisini fitne ve fesâd s

yerlerinden uzaklatrr-, cinsel konulardan, ehveti tahrik eden ey-


lerden kendini alkor ve böylece iffet ve erefin doruuna yükselir.

Genç kardelerim, size uyulacak, örnek edilecek iffet ve erefle


ilgili iki büyük nümune-i imtisal vermek istiyorum s

Gençliin henüz baharnda olan, erkekliin olgunla-


m Birincisi :

döneminde bulunan Yusuf Peygamber (A.S.) dir. Böylesine fit-


neye hazr bir dönemde, soylu ve çok güzel bir kadn kaplan içerden
kilitleyip onu kendine davet etmiti. Bu dâvete olumlu cevap vermek

(78) Nûr Sûresi : 30, 31.


TERBYECNN SORUMLULUU
içinbütün yollar hazrlanm ve kolaylatrlmt. Nitekim Kur'ân-
Kerîm'de olaydan söz edilirken Duyuruluyor ki :


«Bulunduu evin hanm onu kendisiyle iliki kurmaya çar-
d; kapdar da iyice kapad ve «haydi yaklasana!» dedi.» (79)

Yusuf Peygamber'in böylesine bir tevik ve tahrik karsmda ye-


ri ve tutumu ne idi? öyle bir fitneki gözleri kapp götürecek çekicilik-
teydi.

Yusuf Peygamber yumuayp ona teslimiyet mi göstermek iste-


di, kendisine emanet edilen bir iffet ve namusa ihânette mi bulundu?
Hayr, havr; o ancak u
cevab vermiti :

— «Allah'a snrm.
Çünkü o (senin kocan) benim efendimdir;
bana çok bakt. üphesiz ki hakszlk edenler kurtulua eremezler.*
(80)

Adgeçen hanm, Yusuf'un katlm giderip onu yumuatmak,


arzusuna râm etmek için bütün hile ve düzenlerini ortaya koymu;
elindeki her türlü aldatc yollar ve tehdidleri sergilemiti. Sras ge-
lince de bu düünce ve tutumunu derin bir sknt ve öfke içinde di-
er kadnlara söyleyerek ilân etmekten çekinmemiti :

— «Kadnlarn dedikodu mahiyetindeki fsldamalann iitin-


ce, onlar davet edip onlar için dayal - döeli yer hazrlad. Sonra da
(gelen) kadnlar herbirinin (eline) bçak verdi ve (Yusuf'a seslene-
rek) «çk karlarna!» dedi. Onlar Yusuf u görünce onu gözlerinde
iyice büyüttüler de (aknlklarndan) ellerini kestiler ve «hââ»,
Allah' tenzih ederiz, bu bir insan deil ancak güzel - çekici bir melek-
tir» dediler. Azizin kars onlara » «te hakknda knadnz
beni,
delikanl bu! Yemin ederim ki, ben iliki kurmak için bunu kendime
çardm, fakat o iffet gösterip çekindi. Ama benim kendisine emret-
tiimi yapmayacak olursa, herhalde zindana atlacak, aalanp peri-
anla sürülenlerden olacak...» (81)

Bununla beraber genç Yusuf, kendini bütünüyle Allah'a verip


O'ndan yardm diledi ve korunmas için O'nun inâyetini istedi :

— «Rabbm! zindan bana bunlarn beni dâvet ettii eyden da-

(79) Yusuf Sûresi : 23.


(80) Yusuf Sûresi : 23.
(81) Yusuf Sûresi : 31-33.

43 —
SLÂM'DA ALE ETM
ha sevimlidir ve eer sen bu kadnlarn hile ve fendini benden çevir-
mezsen, olur da onlara meylederim de câhillerden olurum...» (82)
Böylece mü'minin kalbinde bir kadn fitnesiyle Rabbani hayet
biraraya gelmi, mü'min bu ikisi arasnda kalmt. Tahrik ve tevik,
hile ve fend korkup hezimete urad, imân baarya eriip zafer bul-
du!. (83)

kincisi kinci Halife Ömer (R.A.) devrinde de ite bir kadn!.


:

Kocas kutsal savaa gitmiti. Uzun süre kocas dönemedi. Böylece


yalnzln verdii vahet bir çadr gibi üzerine çöktü; tek kalmakdan
doan bir sürü düünce onun üzerine saldrd; kadnlk kan damar-
larnda sçramaya balad; cinsel duygunun atei alev alev tututu;
bu durumda onu harama meyletmekten alkoyan tek ey imân engeli
ve ilâhî murakabann frenleyici inanc idi. bu kadncaz bir ge- te
cenin karanlnn belirsizlii içinde u
ms'ralar söylerken Halife,
Ömer (R.A.) tesadüfen onun kapsnn önünden geçiyordu :

«Bu gece uzadkça uzad, her yan karanla bürüdü.


Uyutmad beni, oynaacam bir sevgili yok mudur?
Vallahi, iin neticesinde Allah korkusu olmasayd,
Herhalde sevgilinin yanlar bu kanepede hareket edip dururdu:*
Ömer (R.A.) bu duyduktan sonra ikinci gün kz Hz. Haf-
sözleri
sann yanma urad ve ondan sordu «Kzm, bir kadn, kocas ayrlp
:

biryere gittiinde ne kadar bir süre buna sabredebilir?» Hz. Hafsa


(R.A.) u
cevab verdi «En çok dört ay...»
:

üzerine Hz. Ömer (R.A.) serh'&'dlarda dümana kar du-


Bunun
ran ve nöbet bekleyen, savaan kumandanlara emirnameyi gönder-u
di «Hiçbir askeri, çoluk çocuundan dör aydan fazla ayr tutmayn?.»
:

tte bir cinsel fitne


Allah (C.C) korkusu sözü edilen mü'mine
ile
kadnn kafasnda karlat; günah ve hayaszlk ile imân çarpt :

Fitne ve hayaszlk hezimete urad, imân baarya eriip zafer bul-


du.
— 0O0 —
Evet bunlar genç müslümann eref ve iffet zirvesine erimesi
için konulmu yol ve yöntemlerdir. üphe yok ki, genç bu yol ve yön-
teme uyduu ve belirtilen bendleri üzerinde dikkatle, salam zemine

(8?.) Yusuf Sûresi : 34.


Utt) Bu ksm. «S&H ve Cinsel Müki'.ier» adl kitaptan iktibas edilmitir

— 44 —
TERBYECNN SORUMLULUU

ayak basmakla, uygulama ve sabrla durduu takdirde, hayatta her


eytan ve nefsten kaynaklanan bütün vesveseleri yenip baarya
eriir; cinsel duygusunu tahrik ve tevik eden bu gibi sinyalleri te'-
sirsiz hale getirip kendini selâmete erdirir. Hattâ, ahlâkî yönden pey-
gamberler gibi, temizlik ve nezahette melekler gibi, iffet ve namus
konusunda selef -i sâlihîn gibi olur. Böylece Allah'n onu kendi fazl-u
kereminden zengin ve doygun klaca güne kadar vekar ve iffetini
korur.

Allah her zaman takva sahibi iyi kiilerin ilerini kolaylatrp


onlara yardm eder ve her üzüntü ve skntdan sonra onlara bir çk
ve ferahlk kaps açar. Çünkü O, kendi Muhkem Kitab'nda öyle
buyuruyor s


«Kim Allah'tan korkar (da kar gelmekten) saknrsa, Allah
ona bir çk
imkân salar ve ummad, hesaplyamad bir cihet-
ten onu rzklandrr... Kim Allah'a güvenip dayanrsa, Allah ona
yeter.» (84)


«Evlenemiyenler (evlenecek mâlî imkân bulamyanlar) Allah ,

kendilerini fazl-u kereminden zengin klncaya kadar iffetli kalmaya


çalsnlar...» (85)
mân ve ouan bu bazsnm
d ahlâk terbiyesiyle
gibi, bir tiksinme, aalk
iffet
görme duygusuyla deildir. Çünkü
ve eref,

cinsel konuda tiksinme, pedagoglarn da dedii gibi, «cinsel ameliy-


san-

yeyi çirkin sayma, bununla ilgilenip yardmlaan kimse için bunu


günah ve vebal kabul etme duygusudur; isterse bu ilgi evlilik yoluyla
olsun farketmez.» Bunun da anlam, ruhbaniyyettir. Bu hususa, «Ev-
lilik ve Cinsel liki» konusunda özel yer ayrdk ve gereken bilgiyi
orada verdik. O bölümde, sen ey terbiyeci kardeim! slâm'n bekâr
kalmay nasl yerdiini, ruhbaniyyetten nasl nefret ettiini ve evlen-
menin ftratn sesine olumlu cevap olduunu, iç guddenin arzusuyla
olumlu uyum saladn
gördün. Bu durumda «evlilikten tiksinme»
nerede, slâm'n tevikkar ilkeleri nerede?
Bu dorultuda genç kardeimiz, cinsel arzunun içinde uyandn
hissettii zaman, artk slâm nazarnda sadece bundan Allah'a sn-
mas yeterli deildir. Çünkü slâm gayet açk biçimde, bunun tabii
bir durum olduunu, inkâr ve aksini iddiay mümkün olmadn or-
taya koymutur.

(84) Talâk Sûresi . 3.

(85) Nûr Sûresi : 33.

— 45 —
SLAM'DA ALE ETM
O
halde insan uuru böyle bir rabetten tiksinme ihtiyacn duy-
maz, insanlar nazannda temizlenmi bulunmak ve kendine göre ne-
zahat içinde kalmak için böyle bir duygu tamaz. Ayn zamanda
mü-
cerred böyle bir duygudan dolay günah ilediini de düünmez. O
halde sadece günah duygusuyla nefsanî istekleri, ehevî arzular
öl-
dürmek veya durdurmak eklinde bir netice çkarmamz mümkün ol-
mamaktadr; yani ruhbaniyyetle nefsi altedip cinsel istekleri durdur-
mak ve böylece bir tiksinme vücuda getirmek düünülemez. Çünkü
böyle bir anlay ve tutum, ftrata ters düer. Oysa ftrat hükmünü
yürütür.

Bizim bildiimiz u ehevî guddenin tahrikinden gelen


ki, islâm,
sese ferdin uymasm mubah klmam, fakat bunun için er'î snr
koyup kendi ölçüleri içinde mubah kapsn açmtr. Kendi kapsam
içinde mubah, onun ötesinde harara saymtr.

îte en doru tehis de budur! üphesiz ki bu ayr, tiksinip çe-


kinme ruhbaniyyet gösterme ayr eylerdir. Bu tahrîm. Önünde e-
hevî arzuyu düzene koyan ve onu yeerdii yerden koparp
atmayan
bir ilgi bulunuyordur. Hangi anda olursa olsun
insanla nefsi arasn-
da meydana gelen bu duyguyu harâm klmyor.
Realite unu ortaya koymutur ki, tiksinme, ruhbaniyyet ve evlen-
mekten vazgeçmenin îslâm terbiye sisteminde ve onun serinletici göl-
gesinde yeri ve anlam yoktur. öyle ki Herhangi bir insan düünün,
:

gençlik çanda ve bekâr bulunduu dönemde ehveti harekete


geçip
üstünlük salamak ister ve bu arzusu ona hükmetmeye balarsa,
eninde sonunda onu fuhu bataklna iter. O halde er'an onun
bu
duygusunu teskin ve ehvetini hiddetini tahfifi câizdir, tabii tamamen
meru' yoldan. Burada Usûl ilminde geçen u
kaideyi söyleyebilirsin :

«iki zarardan en hafif, iki erden en önemsizi ihtiyar edilir.»


Bu kaideye dayanarak fakîhler öyle demilerdir El ile istimnâ,
:

ehveti tahrik ve celbetmek içinse, haramdr. Ama ehvet kabarr da


kalbi durmadan megul eder de kiiyi fuhu kapsna götürürse, o
takdirde bu kapya gitmemek için istimnâ ederse, bu durumda
câiz-
dir ve istimnâ yapan kimse baaba kurtulmu olur,
yani kendisine
ne sevâp, ne de günah vardr. (86)
Artk, islâm, ehveti frenleyip evlenmeye kar olan, ruhbaniyye-
te yer veren bir dindir, diyenlerin dili konumaz olsun!.' slâm'n cin-

(86) Bu ksm, -islâm ve Cinsel Mükilât» adl kitaptan iktibas edilmitir.

— 40 —
TERBYECNN SORUMLULUU

sel konuya bak, tiksinme, irenme ve isteksizlik bakdr, diyenler


utansn!.
-

Terbiyeci kardeim, gördüün gibi bu kabil iddialarn slâm'n


ebediyete uzanan esas ve prensiplerinde hiçbir asl yoktur.

— 0O0 —
Sonuç olarak :

Büyük âlim Tantavî kendi kitabnda, günümüzün gençlerinin


Ali.
kulak verecei çok zarif bir söz ortaya koymu bulunuyor. Gerçekten
o söz, kalb gözü açk anlayl kii için emsali nâdir bulunur örnek bir
parçadr; ayn zamanda Hâkk'a hikmetle, güzel öütle davet eden
ikna' edici bir rehber, bir yol gösterendir
-
:

Ad geçen üstad «Ey olum!» adl risalesinde öyle diyor



Neden tereddüt göstererek, utanarak bana mektup yazyor-
sun? Yoksa sen kendini, damarlarnda ehvet açl hisseden ve bu
duygu havasnda kendini yalnz gören biri misin? Yoksa bu gibî\duy-
gular yalnz sana mahsus da bakasnda yok mudur? öyle mi san-
yorsun?
Hayr, evlâdm, kendini rahat hisset, bu hastalktan ikâyetçi
olan yalnz sen deilsin. Bu, dorudan bütün gençliin hastaldr.
Senin, 17 yanda bulunduun bir dönemde duyup da incelediin hu-
susu birçok küçük ve büyük duyup uzun süre incelemi ve nice za-
man onlarn gözünden uyuklamann tatlln alp götürmü ve nice
vakitler talebeyi dersinden alkoymutur. Nice i sâhibi iini bu yüz-
den brakmtr. Nice tüccar bu duygunun te'sirinde kalarak ticarî
ilerini aksatmtr.
ama, sözünü ettiimiz dönemde genç ne yapmaldr? Çünkü
tyi
bu dönem ehvetin galeyan ettii en iddetli yllardr.
Genç ne yapmaldr?
ite mükil ojan budur!.
lâhî sünnet (hayat kanunu), nefsin tabiat ve karakteri ona «ev-
len!- diyor. Toplum konulan, öretim yol ve usûlleri ise ona Hepsi s

de err ve kötülük olan üç eyden birini seçip been, diyor. Ama sa-
kn bir dördüncüsü daha var ki onu beenip seçme, o da hayr ve iyi-
lik getirenidir, diye fsldyor. Bu dördüncüsü, üphesiz ki, evlenmek-
tir... O halde :
SLÂM'DA ALE ETM
1 — Ya nefsini, cinsel duyguna, ehevî düünce ve düüne ka-
katlayp dürer ve böylece bu konu üzerinde düünmeyi âdet edi-
nir, ehvete çarc
mahiyetteki sözler ve rivayetler seni gdaland-
nr; hayaszla sürükleyen kalemler, müstehcen resimler sana zevk
verir; o kadar ki, bunlar yalnz balarna senin nefsini doldurur, onun
boluuna iyice yerleir kulam ve gözünü kendi buyruuna alp
;

yönlendirir, öyle ki, nereye baksan artk fitneye sokacak resimler,


afiler görürsün kitab açnca sadece bunlarla karlarsn. Doluna-
;

ya göz attnda, afakn kzllna, gecenin karanlma, uyanklk'


halindeki düe, uykudaki rüyana nazar ettiinde hep bu konuyu gö-
rür ve bulursun. Artk cinsel konu senin düüncen, gözün ve kulan
olur.

âirin dedii gibi :

«Seni anmsamay unutmak istiyorum fakat,


Her yolda Leylâ gibi temessül edip karmda duruyorsun!...»

Öyleki,bu durum ve hava sende son bulmaz, eninde sonunda se-


ni ya cinnete, ya da sinir buhranna sürükler de öyle noktalanr.
2 —
Veya baka çare bulamaynca istimnâya ba vurursun. Bu
da fakîhlerin üzerinde uz'in uzadya durduu, âirlerin msra'lar
yazdklar bir konudur. Her ne kadar istimnâ bu üç errin en hafifiy-
se de yine de er saylr; snr atm, iç üzüntüsü dourur, bedende
hastalk meydana getirir; çok sürmez ars genç kiiyi yal bir adam
durumuna düürür. Toplumdan uzaklar, bir balama yabanileir, in-
sanlarla karlamaktan holanmaz, bazen onlarla biraraya gelmek-
ten bile çekinir. Hayattan korkmaya balar; hayatn tabii seyirlerden
kaçar. îte bu durum; genç kii henüz hayatnn en zinde döneminde
iken ona ölüm ile hükmeder.

3 —
Veyahut bu duygunun atmosferi içinde harâm bataklna
girip onun lezzetini almaya balar ve böylece sapklk yolunda yürür,
randevü evlerini dolamaya balarsn. Bu yolda böylece saln,
gençliini, geleceini ve dinini harcar da gelip geçici bir lezzet uru-
na fedâ edersin. Sonunda erimek istediin amaçtan uzaklap hüs-
rana urar, hrsla sarlmak istediin vaziferif brakr, kendine umut
olarak seçtiin ilim elden gider. Artk sende ne gençlik, ne kuvvet ka-
lr; her ite kararsz ve baarszlk seni dört yandan sarm olur.

Bundan sonra artk doyacan sanma; ehvetten yana birine


ulatn zaman bir dierine ulama arzusu pepee gelir; tpk tuzlu
su içen gibi, ne kadar bir yudum içerse, bir daha bir daha içmek ister

— 48 —
TERBYECNN SORUMLULUU

ve gittikçe susuzluu artar. Fahielerden bir tanesini görüp bulu-


san, sonra bir dieri senden yüzçevirip ilgi göstermiyecek olsa, dier-
brakr ona rabetini artrrsn. Tpk hayatnda hiç kadn tan-
lerini
myan kimse gibi sana râm olmayan o kadndan dolay elem ve ac
duymaya balarsn.
Bir an kabul edelim kadnlardan arzuladn her eyi elde
ki,
etmi bulunuyorsun; geni imkânlarn, mal ve servetin, saltanatn da
vardr. Ama ehvetler diyarnda kap kap dolamana bedenin cevap
verecek mi, saln buna yetecek mi? Oysa bu âfetin önünde en kuv-
vetli bedenler akp gitmektedir. Nice hayret uyandracak güce sâhip
olan erkekler var ki, gürete, atclkta, yarmada önde gider, fakat
bir gün ehvetlerin çarsna olumlu cevap verip iç guddesinin gale-
yana gelmesine ba eerek çok geçmeden dengesini kaybedip olduu
yerde sinip kalr.

Allah'n hayret uyandran hikmetlerinden biri de udur Fazile-


tin, yüksek ahlâkn yannda onun sevabn da takdir etmitir Sa- :

lk ve nee... Rezilet ve ahlâkszln yannda onun cezasn da koy-


mutur Ksa zamanda çökmek
: Bu yolda olan nice er-
ve hastalk...
kekler vardr ki, henüz 30 yanda bulunmasna ramen bakldnda
60 yandaym gibi görünür. ffet ve namusunu koruyup dengeii ve
düzenli bir hayat yaayan 60 yandaki bir adam da 30 yandaym
gibi görünür.

Avrupal'larn güzel bir atasözü var %

«Gençliini koruyan kimseyi, yall korumaya balar.» (87)

u anda duyar gibi oluyorum diyorsun ki yi amti hu-Uar


seni j

mevcut hastalklardr ya bunlarn ilâc tedavisi nerede?


;

Bunlarn ve devas, Allah'n sünnetine (O'nun koymu uklvi-


ilâç
u hayat kanunlarna) ve Allah'n tab'ettii eyann tabiatna uy-
madr. Çünkü Allah (C.Ç) bir eyi haram klnca mutiaka onun ye-
rine baka bireyi helâl klmtr Fâizle yürütülen alm satm ha-
: -

ram klm, meru' kâr salayarak alm - satmda bulunmay helâl


fi haram klp meru' evlenmeyi helâl klmtr. Bu

Buna benzer güzel bir darb- meseli de selef-i sâlihin'den biri öyle söylemi-
tir -u organlarmz küçük yalarda korumaya çaltk. Allah da
:

temaca onlar bizden yana korumaktadr.»


SLAM'DA ALE ETM
Evlenme imkânn olmad takdirde; eref, iffet ve vakarla yaa-
maktan baka yol yoktur.
Tabii ben bu konuyu sadece açk bir kavram, nefs ilmiyle ilgili
terimler dorultusunda ele alp balamak istemiyorum. Belki birta-
km misaller vermek suretiyle seni daha da aydnlatmak istiyorum :

Ate üzerinde kaynamakta olan çaydanl görmüyor musun?!


Çaydanln azn iyice tkayp atei de iyice yakacak olsan,
içinde hapsedilen buhar onu çekip harekete geçirir. Çaydanl de-
lecek olsan suyu ksa zamanda boalr ve çaydanlk yanar da ie ya-
ramaz hale gelir. rende olduu gibi ona bir buhar ayarlama menfezi
takacak olursan, çok iler görebilir, vagonlar çekip götürebilir.
te çaydanln durumu, nefsini ehveti üzere hapsedip
birinci
üzerinde düünmeye vc balanp kalmaya benzer. kinci durumu, sa-
pklk yoluna uymaya ve haram lezzetler peinde koup dolamaya
benzer. Üçüncü durumu, iffetli, erefli ve verimli bir hayat düzenine
benzer.
eref ve iffetli durum, bütün gayret ve azmi
ruhî, akli ve kalbi
kullanmak suretiyle nefsi yönlendirip birikimini meru' yoldan har-
cayarak tüketmektir. Daha dorusu hapsedilen gücü çkarmak- dar
tr. Bu da Allah'a snmak, ibâdete gönül verip bütünüyle ona dal-
makla veya baka eyden kopup meru' ie yönelmek ve belli bir ko-
nuya iyice girmekle veya iç guddenin sana tasvir ettiklerini fenne
yönelip bir takm tabirlerle ve iir mahiyetindeki sözlerle veya bede-
nî bütün gayreti kullanp nefs terbiyesine yönelmekle, dini terbiyeden
azâmî yardm görmekle veya uzun süre riyazata devam etmekle ger-
çekleir.
Evlâdm! unutma ki, insan kendi nefsini sever ve hiç kimseyi
onun önüne geçirmek istemez. Hele aynann karsna geçip omuzla-
rnn geniliine ve omuz balarnn yar daire ekline, gösünün
salamlna, ellerinin kuvvetine baknca, böylesine salam yapl, ay-
n zamanda düzenli bir beden ona bütün kadn bedenlerinden daha
sevimli gelir. Böyle bir bedenin kurban gitmesine, kuvvetten dümesi-
ne kaslarnn gevemesine, kemik üzerinde bir deri kalmasna, siyah
gözlü bir kz uruna veya iki yeil göz karlna heder olmasna
aslâ raz olmaz.

te bu devann kendisidir, kâmil anlamda ilâc ise, evlenmektir.


Bu mümkün olmadnda, ve erefi koruma, muvakkat bir mes-
iffet
ken olsa bile salam bir meskendir, fayda verir, fakat eziyet etmez.

— 50 —
Tl'.niilYKC'NN SORUMLULUU

Bu konuda gafillerin, bozguncularn dediine gelince :

Onlara göre, bu içtimai fesadn devas, iki cinsin birbirine kar-


mas suretiyle birinin dierine alp normal arkadalk duygusunu
adc haline getirmeleridir. Böylece cinse kar ehvetin hiddeti krlr.
Açlan genelevlere de gidilmek suretiyle ehevi ihtiyaç yerine getirilir.
Bozguncularn bu iddias, bo ve anlamszdr. Küfür diyarnda
yaayan bütün milletler bunu denediler, ama ehvet azgnlndan
ve fesâddan baka bir ey artrmadm gördüler

Genel evlere gelince, bunlar bilfarz takrir etsek bile, o taktirde


bütün gençlere yetecek kadar geni tutmamz gerekir. Örnein yal-
nz Kahire'de onbin genel ev kadnnn bulunmasna lüzum hissedi-
lir. Çünkü bu büyük beldede yüzbin genç yaamaktadr. (88)

Gençler için böyle bir ey düünüp kabul ettiimiz takdirde, on-


lar bu yoldan cinsel doyum salaynca, evlilie rabet etmiyecekler ve
o zaman kzlarn durumu ne olacak? Bekar kalan kzlar için genel
evleri açmamz m
gerekecek?

Görüldüü bu gafillerin iddias bütünüyle dayanksz,


gibi, bo
ve anlamszdr. Öyle deil mi evlâdm?!

Bunlarn akllar deil, garizalar konumaktadr. Ahlâk düzelt-


meyi, kadn lâyk olduu yere oturtmay, medeniyeti yaymay, ei-
tilmi bir ruh oluturmay, toplumsal bir hayat ayakta tutmay dü-
ünmezler, böyle bir arzular da söz konusu deildir. ddialar sade-
ce azlarnda geveledikleri belli sözlerdir. Her gün bir yenisini uy-
durup ortaya çkarrlar da süsleyip süsleyip insanlara anlatmaya ça-
lrlar ve bununla iddialarnn revâçte olduunu kabul ettirmek is-
terler. Oysa amaçlar, kzlarmz, kzkardelerimizi onlara vermemi-
zi, onlarn d
ve iç zînetlerinden yararlanmay isterler. Kzlarmz-
dan helâl veya haram yoldan olsun az bir süre istifadeyi düünürler.
Yolculuk ve seyahatlerde kzlarmzla yalnz babaa kalp arkada-
lklarn sürdürmeyi plânlarlar; disko ve benzeri elence yerlerinde
onlarla dans edip çlgnca elenmeyi arzu ederler. Sonra da baz baba-
lar, kzlarnn rz ve namusunu lekeledikten sonra bunun medenice
bir yaam olduunu söyleyerek aldatmaya çalrlar. Baz babalar da
kzlarnn bu haline medenî olduu için göz yumduunu anlatmak
ister.

(88) Ali Tantavi Hazretlerinin Kahire'yîe ilgili verdii rakam, 25 yl öncesine aittir.

Çünkü o, «Ey olum!» adl risalesini 25 yl önce neretmiti.

— 51 —
SLÂM'DA ALE ETM
Evet, evlâdm! sana gereken evlenmektir. Buna istekli isen neti-
ce alncaya kadar isteini devam ettir. Gücün yetmedii takdirde,
Allah'tan korkma duygusu gelitirip O'na arl, ibâdet ve derslere
iyice dal, teknik konularla megûl ol; ama daha çok nefsi terbiye yo-
lunu seç, onu azdracak kadar yeme. Çünkü bu yol güzel ilâç ve ça-
relerden biridir!.»

Ey genç erkekler ve genç kzlar!


îte sizin cinsel mükillerinizin çözümü budur! Sakn
için tek yol
süsleyip çekici hâle getirdikleri kötülüklere sizi dâvet edenlere iltifat
eimeyin. Cinsel duygunun kötülükten arnmasnn tek çâresi, daha
küçük yata iken erkekle kzlarn birarada bulunmas ve böylece bir-
birlerine iyice alp karde gibi yaamalardr, diyerek iffetsizlii,
fuhuu güzel gösterenlere kulak vermeyin, onlar dinlemeyin. Bunlar
ne dediklerini bilmeyen abuk sabuklardr. Bilerek ya da bilmeyerek
Yahudilerin, Haçllarn, Masonlarn ve komünistlerin açtklar ka-
nallardan gelip geçmekte, slâm topluluundaki genç erkek ve kzla-
r yeni yeni hayaszlklara, çirkin ibahiyeciîii, yani her eyi mubah
saymaya çekmeye çalmaktadrlar.
Bütün bu hayaszlklar, neden yol olarak seçmekte-
çirkinlik ve
ler? slâm gençlerini, asl ciddi konulardan uzak tutup cihad edemi-
yecek bir sürü serseri derbeder haline getirmek isterler.
Azgnlarn ve diktatörlerin önlerinde bu gençlerin balarn e-
melerini salamay arzularlar.

Seslenip çaran herkese «evet» demelerini, her inkarc azgnn


hükmünü kabul etmelerini amaçlarlar.
Tehlikeli ideolojilerin çobanln yapan kölelerin ellerindeki de-
nekle sürülüp güdülen uursuz bir nesil haline getirmeyi planlarlar.

Artk gençlerimiz bu gibi yalan - yanl


iddialardan saknsnlar,
kime -niçin kulak verdiklerini iyice düünsünler!. Kendilerinde da-
yanma gücünü bulup kar koymasn bilsinler; kalblerini Allah
(C.C) sevgi ve korkusuyla doldurup O'nunla rabta salasnlar. Ba-
larn slâm'n izzet ve erefiyle tevcih edip her hayâszl ve her e-
yi mubah sayan ahlâkszn çarsndan bütünüyle uzak durup çekil-
sinler. Hakk bile bile inkâr eden her azgnn, kadn vücudunu vasta
kullanan her sapn te'sir alannn dnda kendilerini tutsunlar. Ve
O pâk ve münezzeh olan Allah'n kendi Muhkem Kitab'ndaki u buy-
ruuna kulak versinler :
TERBYECNN SORUMLULUU
«Daha önce saptm ve birçoklarn saptrm da düz yoldan ay-
rlm bir topluluun heveslerine uymayn...» (89)
—0O0—
Çocua Cinsel Konulan Olduu Gibi Açklamak
Doru olur mu?
Birçok terbiyeciler, anneler ve babalar; terbiyecinin çocua gerek
ergenlik çana yaklatnda meydana gelecek deiiklikler ve er-
genlik çanda ortaya çkacak durumlar hakknda açklamada bu-
lunmas caiz olur mu, diye soruyorlar.
Bunun gibi, eitimcinin çocua cinsel organdan ve onun görev-
lerinden, gebelikten, doum ve keyfiyetinden söz etmesi, uygun olur
mu?
Cinsel temasn nasl gerçekletiini anlatmas, evlilik eiinden
adm att zaman ne yapmas gerektii, öretilmeli midir?
îte bütün bu sorulara olumlu veya olumsuz cevâp vermekte in-
sanlarn çou duraklamakta, nasl bir cevap vereceklerini kestireme-
mekteler.

leride arzedeceimiz üzere, er'î delillerden, terbiyecinin kendi


oluna ve kzna cinsel konularla ilgili hükümleri ve iç gudde ifraza-
tyla ilgili meseleleri açklamalarnn câiz olduu anlalyor. Hattâ
baz durumlarda bu hususlar açklamak vâcib oluyor; örnein
gibi
hüküm
er'î bir söz konusu olduu zaman gereken açklamada bulun-
maktan kaçnmak câiz deildir.

Cinsel konular çocuklara öretmenin cevazna delâlet eden er'î


deliller :

— Cinsel temastan bahseden birçok âyetler, insann yaratl


hakknda bilgi veren birçok belgeler ve fuhuu yerer mahiyette bir-
çok deliller vardr :

«Onlar ki, namus ve iffetlerini (haramdan ve üpheden) korur-


lar.Ancak elerine veya sahip olduklar cariyelerine kar (cinsel ar-
zu duyarlar da) bu yüzden knanmazlar. Artk kimler bu (meru')
snr geçerse, ite onlar haddi aanlardr.» (90)

(89) Mâide Sûresi 77. :

(90) Mü'minûn Sûresi : 5-7.

— 53 —
SLÂM'DA ALE ETM
(Ramazan'da) oruç (tuttuunuz günlerin) gecesi kadnlarnza
«

cinsel yaklamada bulunmanz size helâl klnd. Onlar sizin için bir
elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz...» (91)

«Sana kadnlarn ay hâlinden de soruyorlar, de ki O bir eza (ka- :

dn skc, erkei tiksindirici, fakat kadn için yararl) bir eydir. Bu


sebeple ayhâlinde iken kadnlardan uzak durun; temizlenmelerine
kadar onlara yaklamayn. yice temizlendikleri zaman Allah'n si-
ze emrettii yerden (üreme organndan) onlara yaklan...» (92)

«Kadnlarnz sizin (ürün veren, insan yetitiren) tarl anzdr,


tarlanza nasl isterseniz (öylece) gelin...» (93)

«Eer cinselyaklamada bulunmadan önce onlar boar ve ken-


dilerine bir mehir de belirlemiseniz, bunun yars onlarn hakkdr?
meer ki kadnlar bunu balam olsunlar...» (94)

«And olsun ki biz, insan süzülmü bir çamurdan yarattk. Sonra


onu salamca durup dinlenecek bir yerde nutfe haline getirdik.» (95)
«üphesiz ki, biz, insan bileik bir nutfeden yarattk da onu de-
nemekteyiz. Bu sebeple onu iiten ve gören yaptk.» 196)

ana - babasna iyilik edip güzel davranmasn tavsi-


«Biz, insana,
ye ettik. Anas onu güçlük ve skntyla tad; güçlük ve skntyla
dourdu. Rahimde tamas ve sütten kesilmesi (süresi) otuz aydr...»
(97)

«Zinaya yaklamayn; çünkü o elbette hayaszlktr ve kötü bir


yoldur.» (98)

«Zina eden erkek, ancak zina eden bir kadnla veya Allah'a ortak
koan bir kadnla evlenebilir. Zina eden kadn da, ancak zina eden
bir erkekle veya Allah'a ortak koan bir erkekle evlenebilir. Bu, mü'-
minlere haram klnmtr.» (99)

(91) Bakara Sûresi : 187.


(92) Bakara Süresi : 222.
(93) Bakara Sûresi : 223.
(94) Bakara Sûresi ; 237.
(95) Mü'minûn Sûresi : 13.
(98) nsan Sûresi : 2.

(97) Ahkaf Sûresi : 15.

(98) Isrâ Sûresi : 32.


(99) Nûr Sûresi : 4.

— 54 —
TERBYECNN SORUMLULUU
«Lût'u da (uyarc bir peygamber olarak) gönderdik. Hani bir ara
kavmine «sizden önce yeryüzünde yaayan milletlerden hiçbirinin
yapmad ahlâkszlk ve hayâszl m
yapyorsunuz?! Dorusu siz
kadnlar brakp erkeklere ehvetle yanayorsunuz. üphesiz ki siz
azgn ve ar giden bir kavimsiniz,» demiti. (100)

ite Kur'ân'n bu âyetleri çok açk ve net biçimde namus ve iffe-


l.ini, cinsel organm haramdan koruyan ve korumayan kimselerden
söz etmekte, oruçlu günlerin gecelerinde cinsel temas hakknda bilgi
vermekte; kadnlarn ayhâlinden ve bu durumda onlarla cinsel te-
masta bulunmamaktan bahsetmekte; çocuun yeerip yetitii ana-
rahminden, kendisiyle cinsel temasta henüz bulunulmadan boanan
kadndan, spermadan ve onun anarahmine intikalinden, yumurtala
girip bilemesinden, insann erkek ve kadnn nutfelerinin karmn-
dan olutuuna dikkatler çekilerek bilgi verilmektedir. Ayn zaman-
da gebelikten, çocuun ana rahminde eyletii süreden, süt emme
müddetinden, zinadan ve onun bir fuhu ve hayâszlk olduundan,
kötü bir yol sayldndan, homoseksüellikten ve sonunda cinsel ko-
nudan, iç gudde ifrazatndan söz edilmekte, bilgi verilmektedir.

Henüz temyiz ve az - çanda


bulunan çocuk bu ve
çok akletme
benzeri âyetlerin tefsirini -karsnda eitimci veya terbiyecinin hiç-
bir açklama ve yorumu ve ilâhî muradn ne olduunu bildirir tefsiri
olmakszn- nasl anlayabilir?
Hiçbir saduyu sâhibi kalkp da, eitimci veya terbiyecinin sözü
edilen âyetlerin mânalarn baka baka yorumlarla ele almasn, asl
murad olan mânay kapal geçmesini; asl delâlet ettii hükümleri
görmeyip üstü kapal ekilde anlatmasn söyleyemez. Çünkü bu sa-
lkl, eitici bir yol deildir, ayn zamanda îslâm terbiyesinin özü ve
mayasyla ters düer. Kur'ân'n kendi âyet ve tadklar hakikatler
üzerinde düünmeye, inceleyip anlamaya yönelik çarsna hiç uy-
maz, onunla bakalk arzeder.
Allah (C.C.) buyuruyor ki :

«Biz sana feyiz ve bereketli bir Kitap indirdik; âyetlerini iyice dü-
ünsünler ve akl sahipleri de öüt alsnlar...» (101)
Bunun ötesinde, Kur'ân'nokuyup âyetleri, hik-
bizzat, kendisini
metleri üzerinde iyice düünmeyenleri knadn, onlarn bu tutumu-
nu ho karlamadn görmekteyiz, yani bu anlamda bir hayli uyan-

(100) A'raf Sûresi : 80-81.


(101) Sâd Sûresi : 29.
SLÂM'DA Ali. E ETM
lar yaplmtr. Böyle yapanlarn ruhu bo, akl kilitli, nefsi kat de-
mektir.

Yine Allah (C.C) buyuruyor s


«Kur'ân' iyice aratrp üzerinde düünmüyorlar m? Yoksa
kalbleri üzerinde kilitler mi vardr?!» (102)

te biz bu açdan baknca, görüyoruz ki, Kur'ân cinsel kültür


hakknda geni bilgi vermi ve bunun açklamasnda bir saknca gör-
memi, öretim ve eitimde bunun belli ölçülerle açklanmasn sa-
kncal kabul etmemitir.
Ve ite bu kültürün küçük, büyük; yal ve genç herkesin bilip
anlamas; erkek ve kadn her kiinin öTenip bellemesi gerekmekte-
dir.

slâm'n cinsel konudaki bilgi ve kültürünün meyvalarndan biri,


müslüman kimsenin kendisine nelerin helâl, nelerin de harâm olduu-
nu bilmesidir. Ayn zamanda nelere doru adm atacan, neleri ter-
ketmesi, gerektiini de bu vesileyle bilir. Cinsel ihtiyacn yerine getir-
mede nasl bir yol takip edeceini, harâma sapmadan meru' yoldan
karlyacan üpheden uzak ekilde idrâk eder.
Evet bu kültürün bir dier semeresi de udur Müslüman bu sa- s

yede insann yaratl ve olumasyla ilgili konulardan söz eden âyet-


leri okuduunda, onun anarahmindeki safhalarndan, nutfe ve alâka
durumlarndan, sonra da et parças ve sonunda azas yerinde bir in-
san ekline intikalinden bahseden âyetlere baktkça kesin bilgi ve
'

imân artar. lâhî kudretinin yücelii karsnda tam bir teslimiyetle


eilir.

dier ürünü ise udur Müslüman hergeçen gün slâm'n in-


Bir :

san hayatn salahiyetle düzenlediine, zaman ne kadar geçerse .geç-


sin, günler ne kadar yenilikler getirirse getirsin onun esas ve pren-
siplerinin eskimiyeceine, sonsuza dek devam edeceine kesinkes ina-
nr, hertürlü üphe ve vesveseden kendini uzak tutmu olur. Ayn za-
manda insan nefsinin ihtiyaçlarna olumlu cevap veren tek dinin ve
müessesenin slâmiyet olduuna; Allah (C.C) yeryüzüne vâris olun-
caya kadar gelien sosyal hareketler ve medeniyetlerin farkl dönem-
ler arzetmesi karsnda, slâmiyetin her zaman önde dört nala gitti-
ine salam bilgi, sarslmaz imân edinmi bulunur.

(102) Muhammed (A.S.) Sûresi : 24.

— 56 —
TERBYECNN SORUMLULUU

hükümler hakknda çocuklara gereken açk-


Cinsel konular ve
lamada bulunmann lüzumuna delâlet eden salam deliller de böyle-
ce ortaya çkm
bulunuyor; bu kültürü öretmenin zaruri bir anlam
tad, çocuk henüz temyiz çanda iken akleder duruma gelince,
fevkalâde durumlar bagösterince cinsel konular örenmesinin lü-
zumu daha da belirginleiyor. Böylece çocuk ergen olup cinsel olay-
larla karlanca, nelerin kendisine vâcib olduunu, neleri terketme-
sinin gerektiini anlam ve kavram olur. Ayn zamanda nelerin
kendisine helâl, nelerin harâm olduunu üpheden uzak ekilde ö-
renmi bulunur.

ri öretmek» bahsinde yeterince açklam bulunuyoruz.


Terbiyeci kardeim! dilersen o bahse dön, orada gösü slatacak,
sadre ifâ verecek bilgileri bulabilirsin...

Ergenlik çana girip evlilik eiinden adm atacak yaa gelince,


çocua konuyla ilgili hükümleri öretmenin lüzumlu olduu-
cinsel
na delâlet eden salam delillerden biri de, «Cinsel birlemenin usûlü
ve iç gudde ifrazatyla cinsel doyum adab» dr.

Bu meseleler hakknda da az önce geçen bahislerde «Evlilik ve


cinsel birleme» bal
altnda yeterli açklamada bulunmutuk.
Terbiyeci kardeim! sen yine o bahse dön, ifa verecek bilgileri
orada bulacaksn.
te bunlar, temyiz çandaki çocua cinsel hükümler hakknda
açk bilgi vermenin cevazna delâlet eden en açk - seçik delillerdir.

Artk bu açklamadan sonra, terbiyeci kardeim! sen cinsel konu-


da anlalr ekilde evlâdna gereken bilgiyi ver. Çünkü slâm eriâ-
t, bu hakikatleri ona öretmeni kesinlikle vâcib klmtr.Böylece
çocuun bilgisizlik tuzana dümez, günah tehlikeleri çemberi için-
de skp kalmaz; ahlâk bozucu sapkla itici, aknla çevirici or-
tamdan kurtulup kendini kaybetmez.
Ne var ki, bu konuda sana iki önemli hususu hatrlatmak istiyo-
rum :

a) Çocua ya dönemlerini dikkate alarak her döneme uygun bil-


givermeye çal, ya seviyesine göre, ilgili hükümleri öretmeye bak.
O halde, çocuk henüz on yanda iken cinsel birlemeyi -akletmedii,
henüz bunu anlamaya hazr bulunmad için- sakn anlatmaya kal-

— 57 —
SLÂM'DA ALE ETM
kma. Bu yata ona ergenlie yaklama dönemiyle ilgili bilgileri ve
ergenlikle ilgili hükümleri öret.
b) Cinsel konular ve hükümlerle ilgili kz çocuu
bilgi vermeyi,
için kendin deil de, annesini görevlendir. Çünkü kz çocuun bu gi-
bi konular anasndan örenmesi daha alc, daha telkin edici ve daha
kulak verici olur. Kzn annesi olmad takdirde, ona bilgili bir mür-
ide hanm bulmaya bak.
te, ey çocuu cinsel konuda eitmenin lü-
terbiyeciler! bunlar,
zumu hakknda slâm'n koymu olduu en önemli ve bata gelen çiz-
gilerdir. Çocuun
hayat yolunda müsbet ölçüde oluturulmas, cinsel
duygusu ve arzusunu zaptetmesi hususunda balca yollar ve çare-
lerdir.

Düünce, terbiye ve islâh ehlinin cinsel terbiye hususunda s-


lâm'n açm olduu yolda yürümelerine; onun belirledii metotla
hareket etmeye, cinsel duyguyu disipline etmede onun esaslarn
dikkate almaya ne kadar çok muhtaçtrlar! Umulur ki, bu durumda
slâm'a mensup kuaklar, kiilikleri oluup kemâle ermi, iç yapla-
r düzen ve salaha kavumu, ahlâklar salam esaslara oturmu,'
nefsi âfetlerden kurtulmu, toplumsal bozukluklardan selâmete er-
mi, nefs ve kalblerini temizlemi bir halde buluruz. o zaman te
Müslüman kuaklar risâlet hizmeti için pervaszca ortaya atlrlar,
sorumluluklarn bilip ona göre hareket ederler; nsan vücudunun
semasnda Tevhîd (Hakk' birleme) bayran yükseltirler, slâm'n
an ve eref iâryla sahnede bulunurlar...
Benim arzum, her akl ve basiret sâhibinin, insan mükillerine
ve toplumsal âfetlere kar en köklü çareyi ve en ifa verici devây
Büyük slâm Dininin getirdiini ve bu çare ve ilâcn her yönüyle
kapsayc, her tarafa el uzatacak muhtevada bulunduunu anlama-
sidir. Çünkü gerçekten slâm, Allah'n ebediyete kadar meru' kld-
tek yoldur ve o bu ebedilik ölçüleri içinde milletlere doru yolu
gösterici, müjdeleyici ve uyarc bir kudreti tamaktadr.

Artk kim slâm'n esas ve prensipleriyle hükmederse, âdalette


bulunmu olur, kim slâm ile doru yolu bulursa, mutlu olur, kim
slâm'a dâvet ederse, en doru yolu bulmu bulunur.
Bugün dünya milletleri, içine dütüü cinsel bataklktan, ahlâk-
szlk çöplüünden ancak slâm'n cinse bak açsyla bakt tak-
dirde kurtulabilir. Çünkü slâm her eyi lâyk olduu yere koymu,
insana dengeli - düzenli mütekâmil bir hayat takdir etmitir ki in-

— 58 —
TERBYECNN SORUMLULUU

sanln mânas bununla gerçekleir ve insan arzu ve istekleri bu-

nunla honutlua eriir.

Umarz ki, Müslümanlar anlamakta ve onun gölgesin-


dinlerini
de güven ve gönül yatkanl içinde yaamaktadrlar. Yine umulur
ki, kendi makam ve mertebelerini milletler arasnda saadet
burcuna
yükseltirler ve faziletlerini güne altnda bütün milletlere tantrlar.
üphesiz ki bu, Allah'a göre hiç de güç deildir.
Ve sonra,, ey terbiyeciler!

— Boynunuza atlan sorumluluun arlk ve meakkatinin bo-


yutlarn anlayp bildiniz mi?
— mân terbiyesinin en merkezi esasve bütün himmet
olduu
ve gayretinizi ona tevcih etmenizin sorumluluunu anlayp kavra-
dnz m?
— Ahlâk terbiyesinin en önemli sorumluluklardan ibâret oldu-
unu ve bütün dikkat ve itinanz ona çevirmenizin gerektiini so-
rumluluk ölçüleri içinde bilip idrâk ettiniz mi?
— Beden terbiyesiyle ilgili sorumluluun, gayret ve azminizi
üzerinde birletirip tek noktada toplamak suretiyle fiziksel güç ka-
zandrdm ve yeni kuaklara ölçülü ve faydal yarar saladn
slâmî açdan kavrayp anladnz m?
— Akl terbiyesiyle ilgili sorumluluun, günümüzdeki ümmeti-
niz ve vatannz için üstün bir medeniyet ve eref mihrak olduunu
bildiniz mi?
— Kendi nefsini terbiyeyle sorumluluun, çocuklarnz
ilgili

hazrlayp yetitirmenizde olgunlamann ana direkleri olduunu an-


ladnz m?
— Toplumsal terbiyeyle ilgili sorumluluun, bütün bu sorumlu-
luklarn en belirgini bulunduunu ve bu açdan hareketle onu cier
parelerinize telkin etmenizin vücubunu kavradnz m?
— Cinsel terbiyeyle sorumluluun, en büyük önemli hü-
ilgil'

kümlerden olduunu, boynunuzda terbiye etme hakk bulunanlar


bu düzeyde yetitirip gelitirmenizin vâcib kabul edildiini idrâk
ettiniz mi?

Evet bütün bu sorumluluklar ve tadklar hakikatleri bilip kav-


radmzsa. o takdirde terbiye alannda yürümeniz, sorumluluu yük-

- 59 —
SLÂM'DA AÎLE ETM
lenmeniz gerekir. Bu durumda artk geveklik göstermeden, birbiri-
nize güvenip görevi brakmadan hizmetinizi sürdürmeniz vâcibdir.
Bu durumda hayatnzn çiçeklerini, kalblerinizin meyvelerini temiz-
likte melekler gibi, azim ve gayrette Ashab- Kirâm gibi, cesaret ve
kahramanlkta arslanlar misâli, k verip çevreyi
lunaylar gibi olan evlâdnz görme bahtiyarlna ermi olursunuz.
aydnlatmada do-

Karlksz verdiiniz, gayret ve himmetinizi kullandnz, az-


minizi ortaya koyduunuz ve sorumluluunuzu idrâk ettiiniz nis-
bette ümmetinizden yana hayr ve iyilik gerçekleir, çocuklarnz
için salah yollar açlr ve yetimekte olan kuaklarnz, toplulukla-
rnz örnek alnacak terbiye sislemi oluur.
için
Ey terbiyeciler! Bütün bunlarn nasl ne ile gerçekleeceini bi-
liyor musunuz? Ayn zamanda faziletli bir terbiyenin doruuna ne
ile eriilecei hakknda bilginiz var mdr?
Bana göre, bu, u iki temel durumla gerçekleir :

Birincisi : Açktan mürakaba mekanizmasn çaltrp iler du-


ruma getirmekle...
kincisi : Bo vakitlerden yeterince yararlanma uurunu ta-
makla...
Murakaba mekanizmas iler duruma getirilerek çocuk iman
terbiyesiyle eitilir, ahlâk oluur; fiziksel yaps güçlenir, akl ol-
gunlar, âmeli güzelleir-, tek kelimeyle hem kiisel havas içinde,
hem de toplumsal ilgisi itibariyle olgunlap tamamlanr.

bozucu, dejenere edici, saptrp yozlatnc dostlardan ve akrandan


kendini koruyup kurtarm bulunur.
Yine murakaba ile, çocuk kendisini saptracak ve bölücülüe
itecek bütün faktörlerin balayc kaytlarndan kurtulur; sinema,
televizyon ve benzeri eyleri izlemekten uzak kalr çünkü bu iki
vasta da cinsel konular en müstehcen ekilde ilemekte, tahrik edi-
ci ölçü ve anlamdaki polisiye filmlerini göstermekte; ahlâk bozu-
cu, ehveti gcklayc temsiller sergilemektedir. Bunun gibi, cinsel
ilikileri çekici hale getirip durmadan tahrik mekanizmasn kulla-
nan dergi ve benzeri kitap ve broürlerden kendini kurtarp uzak
tutar; cinsel kssalar,ahlâkszln her türlüsünü anlatan yayn
organlarnn te'sir alannn dnda kalr. Bütün bunlar fazileti te-
melinden ykmakta, slâm ar ahlâkna darbeler indirmektedir.
Yine murakaba ile, çocuk sapk ideolojilerden, toplumsal ölçü-
deki tahribkâr mezheplerden, kâfirce düünceye dayal inançlardan

— 60 —
TERBYECNN SORUMLULUU

kendini kurtarp imân hürriyetine kavuur. Bütün varl ile fikir,

yol ve gidi olarak îslâm'a balanr.

Yine çocuk murakaba ile, slâm'n fazilet yanstan terbiye sis-

teminin zirvesine yükselir; böylece ruhen, ahlâken ve ilmen olgun-


lar. Bakalarna ahlâkta, güzel örnek olmakta, karlkl münase-
betlerinde en uygun ve en elverili rehber ve yol gösteren olur. Çev-
reyi aydnlatma, gökteki dolunay gibi, yeryüzünde de yürüyen bir
melek gibi olur.

Bo vakitlerden vararlanma hususuna gelince Terbiyeci evine


:

dönüp çoluk çocuu arasnda oturduu zaman, bütün gayret vo him


metini, gücünü biraraya getirerek, çocuunu bilgi bakmndan ye-
titirip topluma hazrlamaya çalacak ve bunun kendisine vâcib ol-
duunu unutmayacak; çocuu inanç bakmndan salam esaslara
göre yetitirecek, ahlâkn en uygun biçimde yönlendirecektir.

Akam olup eve döndükleri zaman dinlenme vakitlerini çocukla-


rn daha iyi yetitirmek için deerlendiren, cier parelerini en iyi
amaca yöneltmek için çalan ana - babalar en güzeldirler!. Allah
(C.C) yanndaki mükâfatlar da ne kadar büyüktür!. Çocuklaryla
beraber oturup okuldan aldklar derslerini dinledikleri, yazdklar
bir meseleyi anlamaya çaltklar, onlara güzel bir kssay anlattk-
lar, yönlendirici bir fazilet ölçüsünü telkine özendikleri zaman ne
iyidirler!. Bunun gibi, çocuklarn ald bir okuma parçasn daha da
güzelletirmek, edebî bir parçann asl te'sirini göstermek, zarif bir
mizah krclktan uzak tutup bir düünme ve neelenme arac yap-
mak istedikleri zaman onlarn Allah (C.C) yanndaki ecirleri ne ka-
dar büyüktür!..

te bu hayrl yol ve meslek, vallahi, çocuk için bütün hayrlar


gerçekletirir, ondan yana bütün azizlik ve eref basamaklarn yük-
seltir, güzel ahlâk basamaklarn hazrlar; bununla da kalmaz, on-
dan dosdoru bir insan meydana getirir, onu hikmetli bir adam,
faziletli keremli bir müslüman klar.

Çocuu hayata hazrlamada en örnek terbiye yolu gerçek an-


lamda budur! Faziletli bir toplum yapsnda salam bir tula duru-
muna, getirmenin tek yolu da yine budur. nanm
dindar bir kuak
bu yolla oluup sahneye çkabilir. Çocuklar bo vakitlerini arkada-
laryla birlikte bo anlamsz konularla geçirdiinde, kahve ve ben-
zeri yerlerde oyun oynayp vakit öldürdüklerinde; günah ve hayâ-
szlk iuhumn çlgnca elence yerlerine dadandklarnda, sapklarla,

— 01 -
SLÂM'DA ALE ETM
her eyi mubah sayan sapk rezillerle, memleketin saptm gençle-
riyle oturup kalktklarnda; analar, babalar, terbiyeciler, onlar kur-
tarmak çrpnmyorlarsa, bo vakitlerini yararl konularla dol-
için
durmak için bir eyler düünmüyorlarsa o takdirde çocuklar hak-
knda ne kadar zâlimdirler, onlarn insanln öldüren en kötü ka-
tiller saylmazlar m?
Çocuu, salam -shhatli bir inanç ve gerçek bir imân üzere,
ana - babadan baka kim terbiye edip yetitirebilir?
Çocua faziletli bir ahlâk, yüksek edep ve terbiyeyi ana - baba-
dan baka kim alayabilir?
Çocuu akl-i selim, cism-i selim ve metin bir kuvvet üzere, ana -

babadan baka kim terbiye edip yetitirebilir?


lim tahsiline çevirmeden, faydal kültürü vermede, ana - ba-
badan daha çok kim yararl olabilir?

Çocua nefs terbiyesini, akletme, idrâk etme uur ve hevesini


ana - babadan daha çok kim telkinde bulunabilir?
Çocua, bakalarnn hakkn gözetmeyi, toplum içinde terbiye
kurallaryla davranmay ana - babadan daha çok kim öretebilir?

Evet, çocuu bu
güzel hasletlerle kim terbiye edebilir? Bütün bu
fazilet fidanlarn onun kalbine ve dimana kimler dikebilir? Baba 1

havaî, anne malaya'ni olunca...

Allah tCC) rahmet eylesin âir evki ne güzel söylemitir ;

«Gerçek yetim, ana -babas hayatn tamamlam,


Kendisini baaa yalnz brakm kimse deil,
Asl yetim,anas kendini bo ilere veren,
Babas da durmadan kendini megul gösteren kimsedir...»

O hade, çocuu imân


ve ahlâk üzere yetitirip hazrlamada, ön-
ce de, sonra da sorumlu olanlar, ana - babalardr. Çocuu akli yön-
den olgunlatrmak da, nefsini eitip düzenli klmak da, onu fayda-
l ilimlerle azklandrmak da, çok yönlü bir kültüre sâhip klmak da
ana babaya dümektedir:
-

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz ne kadar doru buyurmutur ;

«Adamkendi evinde bir çobandr ve koruyup güttüü eylerden


sorumludur. Kadn da kocasnn evinde bir koruyucu çobandr ve
korumakla yükümlü bulunduu eylerden sorumludur...»

— fi:>.

U

TKKl.il Y K< -NN S< »KUMLU LU

«üphesiz Allah her çobandan,


ki güttüü eyleri koruyup ko-
rumadndan soracaktr.» (103)

«Hiçbir baba evlâdna güzel edepten daha üstün bir bata


bulunamaz.» (104)

O
halde anne - babaya düen, kâmil anlamda sorumluluklarn
bilip idrâk etmek, sözü edilen vecîbeleri yerine getirebilmek için bo
vakitlerini bütünüyle deerlendirmek ve sorumluluklarn böylece
amacna yönelik gerçekletirmektir.
Anababa, yukardaki hadîslerde belirtilen sorumluluktan her-
-

hangi birini yerine getirmemekten dolay, Allah (C.C) yannda -bir


günde ki, mal ve evlâdn hiçbir fayda vermiyecei, ancak Allah'a se-
lim bir kalble gelenin kalb selâmetinin fayda verecei dönemde- elim
bir cezâdan kendilerini kurtarabilirler mi?
Ana - babaya, gözlerini, Allah'n u buyruuna dikip dikkatle
incelemeleri yeter :

«Ey imân edenler! Kendinizi ve âilenizi Cehennem ateinden ko-


ruyun ki, onun yakt insan ve tatr; üzerinde kaba yapl sert ta-
biatl görevli melekler bulunuyordun Allah'n kendilerine emrettii
hususlarda O'na kar gelmezler; emrolunduklan eyleri (kusursuz)
yerine getirirler.» (105)

üphe
yok ki, ana - baba bu âyeti iyice dikkate alp düünürler-
se, Allah'n kendileri üzerindeki murakabasm rahatlkla anlarlar.
Bu bakmdan terbiyeye yönelip onu savunmalar daha güçlü ve an-
laml ve sözünü ettiimiz sorumluluklara kar aksiyon halinde bu-
lunmalar o nisbette büyük olur.
Artk terbiyeciler kendilerine düen vecibeyi bilmelidirler. Bo
vakitlerini,çocuklarnn terbiyesinde kullanmaktan yararlansnlar.
Yine bilsinler ki, zaman bir klçtr, eer onlar onu kesip biçmezler-
se, herhalde o, onlar kesip biçecektir. üphesiz ki, vâcibler, vakitler
'
don daha çok' ir, ömür ise süratle tükenmekte... Boyunlarna atlan
emâneti takdir edemez, hakkn veremezlerse, ayn zamanda belir-
tilen sorumluluklara hakkyla riâyet etmezlerse; haberleri olmadan
ölüm bir gün anszn kendilerini yakalayverir; belki azâb anszn
kendilerine gelir, sonra yardm da olunmazlar.

(103) bn Hibbftn.
(104) Tirmi/.i.
(105) Tuhrim Sûresi : &

— «3 -
SLAM'DA ALE ETM
Allah (C.C.) Muhkem Kitab'nda ne doru buyurmutur :

«Farknda olmadnz
halde anszn size azâb gelmeden önce,
Rabbnzdan size indirilen en güzel söze (Kur'ân'a) uyun. Kiinin,
«Allah huzurunda yaptm
eksikliklerden (vazife ve vecibeleri ak-
satmaktan) dolay yazklar olsun bana; cidden ben alaya alanlar
arasnda idim!» diyecei gün gelmeden...» (106)
Son olarak terbiyecilerin dikkatini, derecelerinin farkllna ve
sorumluluklarnn birbirine uymazlklarna çekmek istiyorum. Özel-
likle terbiyecilerden analar ve babalarn terbiye konusunda sergi-
lediimiz hususlara, bilhassa büyükleri, küçükleri, yal ve gençleri,
erkek ve kadnlar salâha kavuturan, düzenli klan içtimaî terbiye-
ye bakmalarn arzu ediyorum.
Ey terbiyeciler! slâm terbiye sistemini ve onun yol ve yöntemi-
ni, henüz çocuklarnza telkin etmeden önce kendi nefslerinize ge-
rekli -görün ki, bu hususta boyunlarnda terbiye etme hakk bulu-
nanlara güzel rehber ve örnek olabilesiniz, sorumluluun ne oldu
unu misallerle ortaya koyabilesiniz.
Sonra da kendi nefsinizde uyguladnz terbiye ve onun tabii
neticesi sorumluluk duygusunun gelimesini çocuklarnza öretme-
ye çalnz, cier parelerinize telkin ediniz. Böylece çocuklarnz, is-
lâm'n shhatli akidesi, kâmil inanç, ölçüsü üzerine gelisinler, yük-
sek ahlâk dorultusunda yürüsünler. Onlar ancak böylece hayat
aknn derinliklerine dalmaya hazrlyabilir, inanm bir kalb ile
en meakkatli sorumluluklar tayabilme düzeyine getirmi olabi-
lirsiniz. Sabreden bir nefs, tertemiz bir ruh, olgun parlak bir akl,
salam dayankl bir beden tayan bir nesil oluturursunuz.
O halde bütün himmet ve gayretinizi bu hususta kullann; bü-
tün imkân ve düüncelerinizi biraraya getirin ve Allah'n bereketiy-
le açlan yolda, yürüyün! Bu durumda artk Allah'n inayeti sizi ko-
ruyacak; gelecek kuaklar sizi takdir ve tebcil edecek, gayret ve i-
lerinizi kutlayacaktr. Aziz ve Celîl olan Allah (C.C) size hayr ve
iyilikler sevâb verecek, Kyâmet'te size yarayacak ecirleri hazrla-

yp saklayacaktr.
«Bundan böyle cie Allah ve Peygamberi yaptklarn görecek.
Sonra da (ölüp) gizli ve açk hereyi hakkyle bilen (Allah) e dön-
dürüleceksiniz; O da yaptklarnz size bir bir haber verecektir.»
(107)
Duamzn sonu : Alemlerin Rabb Allah'a hamdolsun!...

(106) Zümer Sûresi : 55.


(107) Tevbe Sûresi : 84.
®^çm< »mw

• •

UÇUNCU KISIM

ÜÇ BÖLÜMDEN OLUMAKTADIR:

1 - ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE


YOLLARI VE VASITALARI.
2- ÇOCUK TERBYESNDE TEMEL
KADELER.
3- TERBYEDE -SLÂM YÖNDEN-
LÜZUMLU YEN BULULAR.

S 3 3*5

1
i
$m*<>~- =
BRNC BÖLÜM

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI


VE VASITALARI

Ey aziz ve erefli okuyucu kardeim! Çocuk Terbiyesiyle ilgili

kitabmzn birinci cildinin ikinci ksmnda, «Çocuk Terbiyesinde


Terbiyecilerin En Büyük Sorumluluklar» bal altnda bu konuya
yer verilmiti. Bu terbiye ister imâni, ister ahlâkî, ister aklî veya cis-
mi ya da içtimaî olsun, hepsi ayn sorumluluklarn kapsamna girer.
üpheniz olmasn ki sözü edilen sorumluluklar, terbiye alannda
önemli bir yer kaplar, çocuu gelecee hazrlamadaki rolü ise olduk-
ça büyüktür. Salkl biçimde uyguland takdirde, babalar ve ter-
biyeciler bu emeklerinin meyvelerini gelecekte toplamaya baladk-
larnda ne kadar mutlu ve sevinçli olacaklardr!. Böylece diktikleri
fidanlar yetimi olacak, onlar da gölgelerinden yararlanm bulu-
nacaklar.

Sarfettii emein karln görünce gönül rahatlna kavu-


acaklar, gözleri aydnlk olacak. Cier parelerini yeryüzünde yürü-
yen melekler gibi, gönül meyvalann insanlar arasnda gezip dola-
an mushaflar gibi görünce ne kadar bahtiyar olacaklar!
Ancak terbiyeci için sadece bu sorumluluklar* yerine getirmede
aksiyon göstermesi, sözü edilen vecibelerden haberli olmas kâfi
midir? Terbiyeci böylece boynuna düeni yerine getirmi, önemli
olan gerçekletirmi, bütün gayretini tükeninceye kadar kullanm
zanneder mi? Yoksa terbiye konusunda yollar ve sebepleri artrma-
s ve devaml daha mükemmel ve daha üstün yollar ve sebepler bul-
mas gerekmiyor mu?
Hiç üphe yok konuya gönül kula veren insafl terbiyeci,
ki,
durmadan dinlenmeden çocuk terbiyesinde an ve eref artracak
SLÂMDA ALE EÎTÎMÎ
vasta ve sebepleri gelitirmeye çalr; çocuu inanç ve ahlâk yön-
lerinden yeterince hazrlamakta te'sirli olan terbiye kaidelerini; bil-
gi, kiilik ve sosyal yönleriyle onu oluturmann terbiye kurallarn
daha te'sirli biçimde fazlalatrr. Böylece çocuk olgunluk belgesi,
kemâl simgesi; akletme ve düzenli olmann en güzel görüntüsü hâli-
ne gelir.
Çocuk terbiyesinde an ve erefi artracak yollar ve vastalar
nelerdir; çocuu gelecee hazrlamada te'sirli terbiye kaideleri ne-
lerden ibârettir? Bana göre, bunlar be madde halinde toplayp tak-
dir etmek mümkün s

— önderlik ve rehberlik yaparak terbiye etmek.


1

2 — Güzel âdet ve gelenekleri uygulayarak terbiye etmek.


3 — Güzel öütlerde bulunarak terbiye etmek.
4 — Yararl ekilde düünerek terbiye etmek.
5 — Cezâlandrmak suretiyle terbiye etmek.

— oOo —
1 — ÖNDERLK VE REHBERLK YAPARAK TERBYE ETMEK

Terbiye konusunda önderlik ve rehberlik yapmak, çocuu ahla-


ken hazrlamakta, kiiliini ve sosyal yönünü oluturmakta en te'-
sirli vastalardan biri ve en baarlsdr.

Bunun sebebi açktr : Çünkü terbiyeci, çocuun gözünde


en
yüksek anlamda bir örnek ve misâldir, ayn- zamanda örnek alna-
cak en uygun önderdir. Çocuk devaml, gidi ve davranmda onu
taklid eder; bilerek ya da bilmeyerek onun ahlâkn kendinde masal-
latnr. Hattâ çocuk anlayarak ya da anlamyarak terbiyecinin sö-
zünü, fiilini, duygusunu ve mânevi yapsn kopyaya çalr!..

tebu açdan baktmzda, önderlik ve rehberliin çocuu s-


lah ve ifsadda büyük bir âmil olduunu görürüz Terbiyeci doru, s

güvenilir bir kimse olur, ahlâk güzel, cesareti yerinde, iffet ve na-
mus simgesi bulunursa, çocuk da doruluk, güvenirlik, ahlâk, eref,
cesaret ve iffet üzere yetiir. Terbiyeci yalanc, hâin, helâl uurlar-
n asan, cimri, korkak, sefil ve hasis ise, çocuk da yalanclk, hiyâ-
net, korkaklk, cimrilik ve hasislik üzere yetiip geliir.
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Çocuk ne kadar iyice ve hayra kar yetenekli olursa olsun, do-


utan pâk ve nezih bulunursa bulunsun, terbiyecisini güzel ahlâkn
doruunda, gerçek önderliin kubbesinde ve iyi örnek olma düze-
yinde görmedii takdirde hayrn, iyiliin ilkelerine olumlu cevap
vermez. O halde, çocua terbiye yollarmdan birini telkin etmek ter-
biyeci için gayet kolaydr, ama asl zor olan, çocuun bu yola yap-
lan çarya olumlu cevap vermesi için terbiyecisini o yol üzerinde
görmesidir. Ya terbiyecisini bu yolda göremiyorsa, onun bu yoldaki
terbiyeyi kendi nefsinde gerçekletirdiine âhid olamyorsa, o tak-
dirde çocuu terbiye daha da güçleir ve arzulanan netice elde edil-
mez.

Sözü fiiline uymayan muallimi knayp rüsvay eden âirin u


msra'lar ne kadar dikkat çekicidir :

«Bakasna hocalk eden adam!


Eitmekte misin kendini her an?
Hasta olana sen ilâç edersin tavsiye
Oysa sen hastasn, gayrn nasl shhat bula?
ie bala, azgnlktan men'eyle,
Nefsinle
Sonuç aldn zaman hekimsin sen elbette.
te bu düzeye geldiinde öütlerin tutulur,
timine uyulur, ta'lîmin fayda verir.»

O çok münezzeh Allah gönderdii bir peygamberi, risâ-


(C.C.),
let görevini yerine dosdoru getirebilmesi için, kullarna semavî
mu'ciz yolu belirleyip koyarken, onu kiisel, ahlâkî ve akli- 'bakm?
dan en yüksek kemalât ile süslemitir. Tâ ki, insanlar onun dedik-
lerini güvenle alsnlar, ona dosdoru uysunlar, ondan örensinler,
çarsna olumlu cevap versinler; her türlü fazilet ve iyilik yolunda
onu izlesinler.

te bu hikmete dayal olduu için, peygamberlik «teklin» dir,


«iktisabî» deildir; yani o kutsal görevi Allah (C.C) lâyk gördüü-
ne teklif etmitir; çalp çabalayarak elde edilen bir meslek deil-
dir. Çünkü Allah (C.C) risâleti kime vereceini çok daha iyi bilir;
beer arasndan kimin bu göreve ehil olduunu çok daha iyi takdir
eder. Böylece seçtikleri O'nun elçileri sfatyla insanlar rahmet ve
ebedi saadetle müjdelerler, yola gelmeyip inkârda srar edenleri yü-
rüdükleri yolun tehlikesine kar uyarrlar.

— 60 —
:

SLÂM'DA ALE ETÎM


Bu amaçla, Müslümanlara, tarih boyunca çok uygun önderler
ve her devirde beeriyet için aydnlatc bir kandil ve yol gösterici
bir ay olsunlar diye Muhammed (A.S.) Efendimizi peygamber ola-
rak göndermitir.

Kur'ân bu gerçei öyle açklamaktadr :

«And olsun ki, sizin için, sizden Allah'a ve Âhiret gününe kavu-
may umanlar ve Allah' çokça ananlar için Rasûlüllah'da güzel ör-
nekler vardr.» (10S)

«Ey Peygamber! üphesiz ki biz seni âhid, müjdeci, uyarcit

rak gönderdik.» (109)

Muhammed'in (A.S) kâmil ve mükemmel


Böylece Allah (C.C),
suretine slâm'n açk yolunu koymutur. O da bu özelliiyle, imân
edip kendisini izleyecek kuaklara da hep diri ve ebedî kalacak su-
retini, ahlâknn kemâli, azâmetinin ümulü dorultusunda en gü-
zel misâl olarak brakmtr.
Nitekim Validemiz Hz. Ai e
(R.A) dan, Rasûlüllah (A.S.) Efen-
dimizin ahlâkndan sorulduunda o u
cevab vermitir «O'nun ah- :

lâk Kur'ân'dr!»
Dorusu bu cevap son derece ince, öz, özetli ye kapsamldr. Ken-
di mânasna Kur'ân'm kapsaml yolunu eklemi ve faziletli ahlâk
ilkelerini içine almtr. Gerçekten Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz Kur'-
ân faziletlerini yaayan ve yaatan tercümandr; onun ebediyete
uzanan tevcihlerinden yana hareket eden bir surettir!.
Kim, Rasûlüllah'u (A.S.) koruluunun etrafnda koruluk olma-
ya veya kurmaya güç getirebilir ya da O'nun büyük denizinden bir
nokta, bir damlaya ulamaya takat bulabilir?

Rasûlüllah'a (A.S.) fahr, eref, ebedîlik olarak, Allah'n kendisi-


ni kendi gözetimi altnda biçimlendirdiini ilân etmesi yeter. Allah
(C.C) onu en güzel ekilde terbiye edip yetitirmi; tâki devaml su-
rette bedenlere âfiyet, varlk âlemini aydnlatan güne, karanlklar
denizinde yol gösterici dolunay olsun.

Nitekim Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz ilâhî te'dibi öyle açklyor

(108) Ahzâb Sûresi : 21.


(109) Ahzâb Sûresi : 45-46
.

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— «Rabbim beni edeplendirdi ve edep - terbiyemi güzelletirdi.»


(110)
Allah'n, kendi peygamberini edep ve terbiye ettiine delâlet eden
belgelerden biri de udur Rasûlüllah (A.S.), ilâhi inayetle kuatl-;
:

m; nübüvvetten önce de sonra da temele dayal peygamberlik sfat- 1

lanyla donatlmtr.

Bilindii Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz Câhiliyyet devri gü-


gibi,
nahlarndan hiç birini ilememi, o devrin kirlerinden hiçbir eye sü-
rünmemitir. O hep nezih iffetli, pâk' ve temiz olarak bilinmi ve ta-
nnmtr.
Doruluk ve emânete sayg bakmndan zirveye yükselmitir; o
kadar ki Câhiliyyet devri adamlar O'na «Sadk» ve «Emin» diye ses-
lenmilerdir. Bu o kadar kafalarda yer etmiti ki, insanlardan çok
büyük bir topluluk slâm'a kar olmalarna ramen Peygamber'e
(A.S.) «Denedik ama, senden hiçbir yalan sâdr olduuna âhit olma-
dk!» diyerek insafl olmaya çalmlard.

Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin zekâ ve idrâk gücüne gelince, bu


iki hususta da hiç kimse O'na yaklaamam, denk olamamtr. e-
ref, güven, ebedîlik olarak O'nun Hacer-i Esved'i yerine koymada gös-
terdii tedbîr ve sergiledii hikmet yeter. Aynca âile ve kavimleri bir
deirmen gibi durmadan üüten aralksz savalar, çatma ve vuru-
malara bir son verip Araplar birletirerek köklü bir devlet kurmas
da »O'nun zekâ ve dirâyetinin ayr bir tezahürü saylr
Resuiü Ekreme Onun zekas ve Fetaneti (üstün anlay) yönünden
hiç bir kimsenin erimesi mümkün deildir. Peygamber (S. A. V) efendi-
mize eref, iftihar ve beka yönünden onun tedbiri ve hikmetiyle hacerül
esfedi kavmi için, çözümü en münasib olan yere koymas ve böylece so-
nunun nereye varacan sadece Allah (c.c)'n bilecei yakp, ykc ve
ezip, öütücü harpten insanlar kurtarm olmas kafidir.
Dâve.ti tebliine gelince, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz,
ümmetin
slâm çarsna olumlu cevap vereceini görünceye kadar ne dosdo-
ru uyuyabildi, ne hayatn tadn alabildi, ne de kalbi rahata kavua-
bildi. Ümmetin bölük bölük Allah'n dinine girdiine âhid olunca-
ya kadar bu hâli devam etti. Birçok âyetler O'nun bu üzüntü ve skn-
tsn hafifletmeye yönelik olarak iniyordu; üzüntülere kaplarak ken
(110) el-Askerî- bn Sem'âni.
SLÂM'DA AÎLE ETM
diniypratmasna daha fazla imkân vermiyor, durmadan baarnn
yakn olduuna iâretlerde bulunarak tesellide bulunuyordu.
O'nun ümmete kfcr duyduu derin ilgi ve teblideki kusursuz-
luu kelimeyle ifade edilemez; ancak Kur'ân bu hususu en veciz e-
kilde öyle açklyor :

«Bu söze (Kur'ân'a) inanmayacak olurlarsa, arkalarndan üzün-


tü duyup hayflanarak kendini yoksa tüketecek misin?» (111)

«Ey Peygamber! Dorusu sen, sevdiin kimseyi doru yola eri-


tiremezsin, ama Allah dilediini doru yola eritirir.» (112)
•Artk onlara kar üzüntülere kaplarak kendini ypratmaya
yönelme. üphesiz ki Allah, onlarn neler ilediini bilendir.» (113)
Her eye ramen Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz kanaatkârlnda,
sabr ve sebatnda, katlanmada, saldrlara kar koyup göüs ger-
mede ve cihâdda dillere destan olacak, darb- mesel saylacak ba-
arlara sâhiptir. Peygamberlerden azim ve irâde sâhibi olanlarn
tutum ve hâlleri hep böyle olmutur; dini teblide bütün güç ve ye-
teneklerini kullanmlar, durmadan cihad etmiler ve kavimlerinin
Allah'n dinine girdiini görünceye kadar bu azimlerini sürdürmü-
lerdir.

— 0O0 —
Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin ibâdet ve ahlâkda bütün insanla-
ra örnek ve rehber olacak durumuna gelince üphesiz ki O bu hu- :

susta da en yüksek mertebeye çkmtr. Asrlar ne kadar birbirini


kovalasa, yllar ne kadar birbirini izlese deien bir durum söz ko-
nusu olmaz, insanlar her devir ve çada Peygamber'in (A.S.) o çok
kapsaml ibâdet ve ahlâkm en kâmil mânada örnek olarak bulacak-
tr. Onun ibâdet ve ahlâktaki baars, her zaman en elverili misal
ve doru yolu aydnlatc mealedir.

bâdet hususundaki rehber ve önderliini nakleden sahih ha-


disler öyledir :

— Ashabdan Muîre bin u'be (R.A.) diyor ki


Rasûlüllah (A.S) \

Efendimiz geceleri kalkp ayaklan iinceye kadar namaz klard.


Onun bu hâlini görenlerden biri, «Allah enin geçmi ve gelecek
.

(111) Kehf Sûresi s 6.


(112) Kasas Sûresi s 54.
(113) Fatr Sûresi : 8.

-,72 -
:

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

günahlarn balamad m?» deyince. Efendimiz u cevab vermi-


tir « «Allah'a ükreden bir kul olmayaym m?» (114)

Yine Ashab'dan Alkame (R. A.) anlatyor: Hz. Aie (R. A.) Valide-
mize sordum; dedim ki "Rasulallah (A. S.) Efendimiz fazladan ibâdet
hususunda günlerden özel bir ey ayrr myd?" Bunun üzerine Hz. Ai-
u
e (R.A.) bana cevab verdi: "Hayr, O'nun ameli hep devam eder-
di, Peygamber'in (A. S.) güç getirdiine hanginiz güç getirebilirsiniz? (115)

îte böylece Rasûlüllah Efendimizin kalbi Allah (C.C)


(A.S.)
ile irtibat halinde idi, gönlü ibâdet ve münacat havas ile dolup ta-
ard da baka eyler ve iler Onu bundan alkoyamazd. Geceleri
kalkp namaz klar, günün bir bölümünü ibâdet ile harcar; namazn-
da derin bir zevk hisseder; ibâdeti gözünün aydnl kabul ederdi.
Çou zaman Ashabm, güç getiremiyecekleri hususta kendini taklîd
etmelerine izin vermez ve bunun için üzülmelerine gerek olmadn
söylerdi.

Nitekim Hz. Aie (R.A.) diyor ki

— Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, insanlar da amel etmeye balar


da kendilerine farz klnr endiesiyle sevdii halde baz amelleri
bir süre terkederdi.

Ashabdan Hz. Enes (R.A.) unu rivâyet ediyor :

— Peygamber bazan oruç tutar, akamlar if-


(A.S.) Efendimiz,
tar etmeyip ikinci gün de devam ederdi. Bazan bunu iki veya üç gün
sürdürürdü. Bir ramazan aynn son günleri idi. Ashabdan bir ks-
m da akamlar iftar etmeden ikinci günün orucuna devam etmi-
lerdi. Onlarn durumu Peygamber'e haber verilince öyle buyurdu
«Eer ay bize uzatlsayd, oruçta günleri öylesine iftar etmeden bir-
birine balardk ki, bu hususta mübalaa edenler dayanamayp b-
rakriard. Dorusu ben sizin gibi deilim. Rabbim beni hem yediri-
yor, hem içiriyordur!» (Bana inayette bulunup güç ve kuvvet veri-
yor). (116)

Neden olmasn
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz ibâdetin en yük-
ki,
sek mertebesinde bulunuyordu. Allah'n kendisine emrettii te-
heccüd, ibâdet, tebih, zikir ve duâlar eksiksiz yerine getirirdi.

(114) Buhari - Müslim.


(115) Buhari - Müslim.
(118) Ashab- Sünen
SLAM'DA ALE ETM
Onun bu müstesnâ hâlini Kur'ân öyle tasvir ediyor s

«Ey elbisesine bürünen!


Gece kalk da az bir bölümü dnda (ibâdet et).

Gecenin yars veya ondan biraz eksilt ya da üzerine biraz artr.


Kur'ân' güzel âhenkli tane tane oku.
üphesiz ki biz, sana (kaldrlmas) ar bir söz vahyedeceiz.
Hakikat (ibâdet için) gece kalkmak hem daha dokunakl ve
te'sirli, hem de okuma cihetiyle daha salam (bilgi ve huzur
verici)
dlr.» di?)

«Gecenin bir bölümünde uykudan kalk da sana has, fazladan


birnamaz, onunla (Kur'ân ile) kl. Ola ki Rabbin seni Makam
Mahmûd'a (Övülmee lâyk makama) eritirir.» (118)
«Gecenin bir bölümünde O'na (Rabbna) secde et ve geceleyin
uzun bir süre O'nu tebih et...» (119)

Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin faziletli ahlâk hususunda örnek


ve rehber olduuna gelince Onun erefli ahlâkyla ilgili birkaç ör-
s

nek sunmamz bile yeter. O'nun azametini, erefini ve izzetini yan-


stan cömertlik, Dünyadan el-etek çekme, yani Dünyaya deer ver-
meme konusunda olsun; hogörü ve yumuak huyluluuyla ilgili bu-
lunsun; isterse kuvvet ve kahramanlna has bir davran olsun,
veya güzel ve yapc siyasetiyle ilgili bulunsun, ie baladnda gös-
terdii sabr-u sebat yanstan bir olay nitelii tasn, hangisini ele
alp nakledecek olsak, O'nun doruuna yükselen faziletli ahlâkm
bütün açkl
ile bize tantr.

O'nun kerem ve cömertlik hususundaki örnek hareketi :


Efendimiz, fakirlikten hiç endie duymayan bir kimsenin ya-
pabilecei ve verebileceinin fazlasn yapar ve verirdi. O, esen rüz-
gardan daha cömert idi. Ramazan'da ise bu cömertliine bir smr
çizmek mümkün olmazd.
Enes bin Mâlik (R.A.) anlatyor :


Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz'den îslâm adna ne istenmise,
mutlaka onu vermitir. Bir adam O'na gelip bir eyler istemiti. Efen-

(117) Müzzemmil Sûresi :


1-6.
(118) îsrâ Sûresi 70.
:

(119) insan Sûresi 26.s


ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

d imiz de ona, bir dere içindeki koyunlar vermiti. Böylesine bir cö-
mertlik karsnda hayranlk duyan adam kendi kavmine dönüp
öyle demiti «slâm'a giriniz! Çünkü Muhammet!, fakirlikten aslâ
:

korkmayan kimse gibi bata bulunmaktadr!.» (120)


Yine Hz. Enes (R.A.) anlatyor :


Rasûlüllah (A. S.) Efendimiz'den bir ey istenip de «hayr»
dediini bilmiyorum.

Dünyaya deer vermemesine gelince :

Buna «zühd»
denir Ashab'dan Abdullah bin Mes'ûd (R.A.)
.

diyor ki «Rasûlüllah (A. S.) Efendimizin yanna girdiimde bir ha-


:

sr üzerinde durduunu ve üzerine için hasrn onun yan uzand


tarafnda iz braktn gördüm. Bunun üzerine dedim ki ; Ya
Rasulallah! Hasrdan sizi korumas yayg, bir döek alsak
için bir
olmaz m? O bana öyle buyurdu ; «Benim Dünya ile ne ilgim var?
Benimle Dünya arasndaki ilgi, bir süvarinin gelip bir aacn gölge
sinde bir süre dinlendikten sonra bineine binip yoluna devam etme-
si gibidir...» Ve sonra da öyle dua etti «Allahm! Muhammed'in :

çoluk - çocuunun rzkn yetecek kadar eyle...»

Hz. Âie (R.A.) diyor ki -:

— Efendimizin üç gün ardarda buday ek-


Rasûlüllah, (A.S.)
meini doyasya yedii olmamtr; O'nun bu hali Medine'ye gelip
yerletikten tâ vefatna kadar devam etmitir.» (121)

Ashabdan Enes (R.A.) anlatyor s


Hz. Fatma (R.A.) bir parça arpa ekmeini Rasûlüllah (A.S.)
Ef'endimiz'e uzatt. Bunun üzerine Efendimiz kzma öyle dedi «K- :

zm, baban üç günden beridir bir ey yemedi, ite senin verdiin bu


parça ekmei ilk olarak yiyorum.»

Rasûlüllah Efendimiz
(A.S.) zühd-u nasl takvann
do, uunda bulunmasn ki, O, Allah'n diledii ve kendisine hitap et-
tii her eyi yerine-
getirirdi :

«O inkarclardan kendilerini denemek için Dünya hayatnn stis-

1 eriyle yararlandrdmz kimselere (içinde bulunduklar geçici a-

(120) Hafz Ebû eyh : Enes b. Mâlik (R.A.) den


(121) Ibn Cerlr Taberi.

- 75 —
'

SLÂM'DA AlLE ETlMÎ


tafata) gözlerini dikme. Rabbn rzk daha hayrl ve daha sürekli-
dir.» (122)

Bundan, Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin fakirlik için veya elinin


darl sebebiyle ya da az yiyecek bulunduu için z ü h d göterdii
anlam çkarlmamaldr. Eer Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz hayatn
atafatn arzulasayd, güzel ve çekici eyleri çoaltmak isteseydi,
Dünya hayatnm zînetnden yararlanmay düünseydi, dünyalk ona
ba eip gelecekti. Ama o zühdüyle, iffetliliiyle önemli hususla- u
r dilemiti ki, en açk ve en önemlilerini öyle sralyabiliriz:
— O müslüman kuaklara yapt z ü h d ile yardmlamann,
bolca vermenin ve bakasn tercih etmenin mânasn öretmek is-
temiti.

Nitekim Hz. Aie (R.A.) diyor ki :


Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz üstüste üç gün karnn doyur-
mamtr. Biz isteseydik, elbette kammz
doyurabilirdik, ama O,
bakasn kendi nefsine tercih ederdi. (123)
Az önce de belirttiimiz gibi, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, fa-
kirlikten hiç korkmayan bir kimsenin verdii gibi verirdi.

— Müslüman kuaklarn yetecek kadar geçimlie kanaat et-


O,
me sabrn göstermelerini dilemitir. Bununla da, dünya hayatnn
süsleri, çekici nesneleri; fitne ve oyalayc yanlan onlar vâcib olan

endiesinden kaynaklanyor ve Dünya hayatnn daha öncekileri


mahvettii gibi kendi yaygsn onlarn üzerine gerip mahvedecei
korkusundan douyordu.
— O,bununla, kalblerinde hastalk bulunan münafklara ve
inkârc dümanlara unu anlatmak istiyordu nsanlar davet ettii s

yüce gaye urunda hizmet verirken bununla mal toplamay, bir ta-
km fani ve geçici eyleri, elden çkp gidecek dünyal, gönül çeki-
ci nimetleri, nazenin bir hayat sürmeyi, din ad altnda dünyalk
elde etmeyi hiçbir zaman arzulamadn ortaya koymutur. O bü-
tün, söz ve davranlaryla Allah'n rzâsn, mükâfatnn Allah (C.C)
tarafndan verileceini, yannda dünyalktan bir yular bulunmad
halde Allah'a kavumay arzulamtr.

(122) Tâ Hâ Sûresi : 131.


(123) Beyhakl : Aie (R.A.) dan.
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Onun bu husustaki iar, kendisinden önçeki peygamberin iar


idi. Çünkü görevlendirilen her peygamber, dâvet ettii insanlara
unu söylemitir t

«Ey kavmimi Buna karlk sizden bir mal da istemiyorum. Be-


nim ecrim ancak Allah'a aittir.» (124)
Tevazü'deki önderlii :

Peygamber Efendimize muasr olanlar


(A.S.) hususta görü u
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz,
:

O, onlara selâm verirdi. Küçük olsun


konutuu kimseye bütünüyle yönelir de öyle konuurdu. El skt-
zaman, karsndaki elini çekmedikçe o çekmezdi. Dardan içeri
girince, Ashabnn oturup son bulduu yere otururdu. htiyacn
karlamak için bizzat kendisi çar - pazara çkard. Ev ihtiyacn
bizzat kendisi tar ve «bunu tamaya ben daha lâykm!» derdi. -
çi ve sanatkâr gibi çalmay bir küçüklük saymaz, bunu bir büyük-
lük taslama meselesi yapmazd. ster Mescid'in inaasnda, ister
hendek kazma iinde olsun bir içi gibi çalmtr. Hür olsun, köle
ya da câriye olsun kendisini dâvet edenin dâvetine icâbet eder; mâ-
zeret beyân edenin özrünü kabul ederdi. Zaman zaman elbisesini ya-
mar, ayakkabsn tamir ederdi.. Ey_ilerinde ailesine yardm ederdi,
de onlara yardmc olur, binek devesini kendisi götürüp balard.
Hizmetçisiyle beraber oturup yemek yer; zayf ve güçsüzlerin hace-
tini yerine getirirdi. Çou zaman toprak üzerine oturur, döek ve
kilim aramazd.
Rasulallah (A.S.) Efendimiz nasl bu kadar mütevazi olmasn
ki, Cenâb- Hakk ona u
emri indirmitir :

«Müzminlerden sana uyanlara (tevâzü', hogörü, rahmet ve ef-


kat) kanadn (yerlere kadar) indir!» (125)

Yumuaklk, sabr ve temkinlilii :

Bedevilerden karlat
eziyyet ve cefâ hususunda, birçok mi-
sâllerden sadece birini anlatmam herhalde yeter. Ashab'dan Enes
(R.A.) anlatyor :


Rasûlüllah (A.S.) Efendimizle beraber yürüyorduk. Üzerinde
Necrân mal kalnca bir üstlük bulunuyordu. Bedevi'lerden biri ar-

(124) Hûd Sûresi : 29.


(125) uArû Sûresi : 215.

— 77 —
.
SLÂM 'DA ALE ETM
kadan gelip Ona yetiti ve üstlüünün bir ucunu tutup iddetle çek-
ti. Bu srada Rasûlüllah'n boynuna gözüm
iliti, iddetli çekmeden
dolay üstlüün kenar iz brakmt. Bedevi bu kaba davranndan
sonra öyle dedi «Ya Muhammed! Allah'n senin yannda bulunan
:

malndan emret de biraz bana versinler...» Rasûlüllah bunca kaba


ve ölçüsüz harekete kar sadece tebessüm etti ve Bedevi'ye istedii
eyin verilmesini emretti. (126)

O'nun hilminden biri de ;

Zafer bulduktan sonra dümanlarna kar olan muâmelesidir.


Bu hususta Mekkeli'ierden O'na ezâ ve cefada çok ileri gidenlere
kar davrann nakletmemiz misâl olarak kâfi gelir. O Mekkeli'-
Onu ekonomik ablukaya almlar, öz yurdundan çkarmlar,
ler ki,
öldürmek için ciddi plânlar hazrlamlar ve ellerinden geldiince
her türlü yalan ve iftiray atmaktan çekinmemilerdi.

üphesiz Rasûlüllah'n Mekkeli'lere kar bu derece geni


ki,
hilmi, hogörü ve insancl davranmas, iki gözü olan herkese,
O'nun
afv, balama, hogörü ve güzel müsamaha aynasnda
en güzel ör-
neklerin tecelli etmesine yöneliktir.

O
güne kadar Arap Yarmadas'nn göremedii büyük bir ordu
nun Mekke'yi fâtih olarak ele geçirmesine bir bakn! Evet O Büyük
Peygambere dikkatle bakn, girdii ehirde rahmet ve aff nasl yay-
gnlatrmtr? Yeryüzünde azgnlk ve tuyan eden ileri gelenler
nasl balanmtr? Peygamber (A.S.) Efendimize yaptklar kö-
tülüklere karlk O'ndan ancak iyilik ve ihsân görmülerdir. Ba-
lama, hogörme
ve knamama gibi üstün sfatlarn tecellisiyle mua-
mele görmülerdir.

Bu durumda olan yeryüzündeki dier hükümdarlar, eza ve ce-


fa gördükleri ülkeleri fethedince ancak balar kesmiler, ar ceza-
lar vermilerdir. (127)

Ya Peygamber (A.S.) Efendimiz azl dümanlarna kar ne


yapmtr? O, Mekke'yi fethedince onlar biraraya toplayp hepsini
balayarak güven vermitir. O, onlara u ebediyete uzanan sözü-
nü söylemitir :

Buhari - Müslim - Enes IR A Jdcn. •

(127) Bu ksm. BATALU'L-ABTAL kitabndan alnmtr. S. 55.

— 78
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLAR VE VASITALARI

— Size bugün ne yapacam biliyor musunuz?


Onlar da :

—âlicenap bir kardesin; iyi âlicenap bir kardein olusun!.


îyi
Diye cevap vermilerdi. Bunun üzerine Efendimiz onlara :

— Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz! Diyerek hepsini bala-


dn ilân etmiti.

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz böylesine yüce ve anlamlbir ho-


görü ve yumuaklk içinde nasl bulunmasn ki, Allah (C.C) Muhkem
Kitab'nda O'na unu indirmitir :

«(Ey anl
Peygamber!) Sen affetme yolunu seç; iyilikle, güzel
davranla emret ve câhillerden yüzcevir.» (128)
«Onlar bala da güzel-tatl davranmaya devam et!.- (129)

Fiziksel güçte önderlii :

üphesiz ki, Rasulallâh (A.S.) Efendimiz bu hususta güreenlere


azimli metin kahramanlara kuvvete, iddete kar koyma ve azimli
olmada en yüce misâlleri vermitir.
O'nun bu hususta da en yüce misâl olduunu nasl söylemiyelim

srtm yere getirdii ve sonunda Rekâne'nn, «ehâdet ederim ki Sen


Allah'n Peygamberisin!» dedii kâfi deil midir?
Yine O'nun güçte de örnek olduunu nasl söylemiyelim
fiziksel
ki, Uhud Sava'nda karsna çkan ve kendisini öldürmeyi iyice
kasdeden Ubey bin Halefin gösüne harbesini vurup onu atndan
düürdüü, bu yüzden Ubeyy'in çok ac duyarak öyle dedii pek
mehurdur «Muhammed (A.S.) eer üzerime tükürmü olsa yine de
beni öldürmü olurdu!»

Nasl olmasn! Hz. Peygamber (A.S.) ba pehlivan Rükâne'yi üç


kere yendi. Rükâne, üçüncü (yenili) den sonra, 'ehadet ederim ki sen
Allah'n Rasûlüsün' dedi."
nasl misâlolmasn ki, Ashab- Kirâm, savalarda, tehlike-
Hem
li zamanlarda O'nun üstün cesaretini, bedensel
kuvvetini, damarla-
rndaki metanetini bildikleri içinO'na snrlard.

(128) A'raf Sûresi : 199.

1 129) Hicir Sûresi : 85.

— 79 —
SLÂM'DA ALE ETM
O kuvvet ve cesaretin en yüksek mertebesinde nasl bulunma-
sn ki, bu hususta kendisi öyle buyurmutur :

«Kuvvetli mümin, Allah yannda zayf mü'minden hayrl ve


daha sevimlidir.» (130)

Peygamberimiz (A.S.) nasl olurda bakasna bedensel güçte ve


köklemi bir azim ve irâdede önderlik yapmasn ki, Allah CC.C)
açk âyetleriyle ona hükmü indirmitiru s

«Onlara (dümanlara) kar gücünüzün yettiince her türlü


kuvveti ve (sava için) beslenen atlar, (gereken araçlar) hazrla-
yn.- (131)

Cesaret ve kahramanlktaki önderlii >>

Rahatlkla diyebiliriz ki, cesaret ve kahramanlkta hiçbir kimse


ona benzer ölçüde olmaz. îte u
iki tarihî misâl, o büyük savaçnn
cesaret ve kahramanlna en yüksek misâl tekil eder :

Medine halk bir gece iyice korktu ve kulaklara akseden bir


a)
sese doru yönelmeye baladlar; anszn Rasûlüllah (A.S.) Efendi-
mizle karlatlar ki, O, onlardan daha önce yükselen o sese doru
gitmi bulunuyordu.
Huneyn savanda, çevresindeki insanlar kaçp sava ala-
b)
nndan uzaklarken o katrnn üstünde dimdik durup dalan mü'-
minlere öyle sesleniyordu

«Hiç yalan yok, ben peygamberim.


Ben Abdulmuttalib in oluyum!..

(130) Sahih i Müslim.


(131) Enf&l Sûresi : 60.

— 80 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Evet o frtnal korkunç günde O'ndan daha sebatl ve düma-


na daha yakn kimse görülmemiti.
Rasûlüllah'm üstün emaretini belirtirken geni ve uzun tarih-
ten sadece yukardaki iki misâli seçtim Çünkü birincisi, insanlar
:

henüz harekete geçmeden önce O, tehlikeli bir yere doru komutu.


kincisi, insanlar sava alanndan kaçarken O, en tehlikeli bir yer-
de atrnmüzerinde dimdik durup sebat göstermiti. Sava hakkn-
da az - çok bilgisi olan kimseler çok iyi bilirler ki, böylesine tehlikeli
yerlerde liderin sebât göstermesiyle snav kazanm olurlar, yani ki-
ilerin cesaret ve kahramanl böyle yerlerde denenir. üphesiz ki.
tehlikeye doru önde gitmek kahramann nefsine hiç de gelmez ar
ve tehlikeye kar sabretmeyi etkilemez. Oysa ortal korku ve ür-
perti sarm durumda...» (132)

Hem
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz nasl cesur ve kahraman ve
en tehlikeli yerlerde askerin önünde bulunmasn ki, Allah (C.C)
muhkem âyetleriyle u
hükmü ona indirmitir :

«O halde Allah yolunda sava. Sen ancak, kendinden sorumlu-


sun. Mü'minleri de savaa tevik et. Ola ki Allah, o inkarclarn kuv-
vet ve saldrsn durdurup önler.» (133)

«Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eer cidden mü'minler ise


niz kendisinden korkulmaya Allah daha lâyktr.» (134)

Güzel siyasetteki önderlii :

üphesiz ki, O, bu konuda küçük büyük, mü'min kâfir, âmm


hass bütün insanlar için mükemmel bir misâl tekil eder. Gerçekten
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz hemen her eyde baarya mazhar k-
lnmtr. Çünkü O, en güzel ve en erefli bir ahlâk üzere yaratlm
ve kendisine siyaset yapmann en güzel yöntemi öretilmitir. Öyle-
ki, her ii yoluna, her eyi lâyk olduu yerine koyma basîretiyle
sahneye çkmtr.
Tarihin birçok defalar tesbit ettii misâllerden en büyük mi- u
sâli size nakletmek istiyorum. Böylece Rasûlüllah (A.S.) Efendimi-
zin sezi yeteneini, büyük ahlâkn ve siyâsetteki hakimane baar-
sn daha iyi anlam olursunuz :

(132) Bu ksm, BATALU'L-ABTAL kitabndan iktibas edilmitir.


(133) Nisâ Sûresi: 84.
(134) TevL S "resi : 13.

_ 81 — slâm'da Aile Eitimi Cilt : 2 - F. : 6


SLAM'DA ALE ETM
"Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz Huneyn Sava'ndan sonra, Ensar'a
(ganimetten) bir ey vermeyip arap Kabileleri ve Kurey'e verince, En-
sar'dan dedikodu yapanlar oldu... kadarki onlardan bir ksm: ''Val-
O
diyecek kadar ileri gittiler.
. '

lahi Rasûlüllah artk kendi kavmine kavutu! . '

Bunun üzerine Rasûlüllah (A.S.) efendimiz ashabn toplayp onlara öyle


konutu:
— konutuklarnz bana ulat, içinizde
«Ey Ansar topluluu!
duyduunuz hususlar biliyorum. Siz sapk iken size geldim, Allah
(C.C) sizi doru yola eritirmedi mi? Siz fakirler idiniz Allah (C.C.
sizi geni klmad m? Birbirinize düman idiniz, Allah (C.C) kalele-
rinizin arasna ülfet ve mahabbet sokmad m?»
Bu veciz ve dokunakl sözler üzerine Ansar hep bir azdan ;

— Evet, Allah ve Rasülü daha güvenilir ve daha üstündür., de-


diler.

Peygamber (A.S.) devamla :

— Ey Ansar, olumlu cevap vermiyor musunuz? diye sordu. Onlar


da :

-7 Neye icabet edelim? Minnet ve üstünlük Allah'a ve Peygam-


berine aittir,, diye cevap verdiler. Peygamber (A.S.) devamla öyle
buyurdu :

i
— Allah'a and olsun ki, isterseniz öyle diyebilirsiniz t Yalan sayl-
dn halde bize geldin biz seni tasdik ettik; hakarete uram olarak
geldin, biz sana yardmda bulunup baarma hizmet ettik; ülkenden
kovularak geldin, biz seni barndrdk, fakir olarak geldin biz seni
kendimize tercih ettik; ite bütün bu sözleri söyliyecek olursanz do-
ruyu söylemi olursunuz ve doruluunuz kabul edilir. Ey Ansar top-
luluu! nsanlarn koyun ve deve ile ayrlp gitmesine, sizin de Allah'-
n Rasûlü ile birlikte dönmenize raz deil misiniz? Muhammed'in
cann kudret elinde tutan o yüce zata yemin ederim ki, eer arayer-
de hicret konusu bulunmasayd ben herhalde Ansardan bir kii olur-
dum. Eer insanlar bir tarafa, Ansar da baka bir tarafa ayrlsa, ben
herhalde Ansar'la birlikte olurum. Allahm! Ansara da, onlarn ev-
lâdna da merhamet eyle, torunlarna da rahmetini indir.
Bu nefis konuma üzerine Ansar alad,
sakallar s- o kadar ki
land. Sonra da hep bir azdan «Biz Allah'n Rasûlüyle birlikte ol
:

maya razyz; ksmet ve pay olarak O bize yeter!.» dediler.


Rasûlüllah 'n kalbinden çkp yükselen bu doru ve muhles söz

— 82 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

lori dilitercümanlk edip Ansarn kalbine perde perde aksettirirken,


onlar bir anda melekler mertebesine yükseltmitir. Ayn zamanda
fitneyi daha beiinde iken öldürmü, Ashabnn kalb ve dimalarn
Iiakk' anlamaya tahrik ederek dier dünyevi düüncelerini temelin-
don temizleyip götürmütür.

îte bu sözleri, Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin insanlar Yüce s-


lam'n maslahatndan yana nasl derleyip topladm, islâm'n izzet
vo nusret bulmas amacna nasl çevirdiini, kalbler arasnda nasl
derin ülfet duygular meydana getirdiini açklamaktadr. Böylece
Müslümanlarn büyük birlii gerçeklemi: Tevhid gölgesi altnda
ve slâm bayrann ferahlatc havasnda bütünlemilerdir.

Eer Resûlullah (A.S.) Efendimiz sözünü ettiimiz bu üstün sfat-


larla donatlm olmasayd, Allah' O'na böylesine bir sezi ve zekâ ye-
tenei vermeseydi, böylesine güzel, yapc, birletirici bir siyâset
basireti bahetmeseydi, o kendi bana Medine'de bir slâm Devleti
kurabilir miydi? Arap Yarmadas sevgi ve sayg duygusuyla O'na
yaklarlar myd?..
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz güzel bir siyaset gütmede nasl ör-
nek olmasn ki, bu hususta Rabbisinin buyruuna bütünüyle imtisâl
etmi ve uygulamada üstün bir temayüz göstermitir. Allah'n ona
olan hitabn hemen hatrlaynz :

«Ancak Allah'n rahmetiyledlr ki, sen onlara yumuak (ve hogö-


rüyle) davrandm. Eer kaba, kat, yürekli olsaydn, herhalde etrafn-
dan dalr giderlerdi. O halde onlar affet, onlar için istifarda bu-
lun, (dünya) iiyle ilgili hususlarda onlara dan
(görülerini al...)
(Bu yoldan hareketle) azmettiin zaman artk Allah'a güvenip da-
yan. Çünkü Allah kendisine güvenip dayananlar sever.» (135)

Balad dâvada sebât gösterme kuvveti :

Bu, onun çok açk sfatlarndan biridir; ayn zamanda en köklü


ahlâki cümlesindendir. Bu hususta onun yerini, amcasyla olan
hassas bir durumu misâl vererek belirtmek istiyoruz Bir ara :

Rasûlüllah ( A.S. ) Efendimiz amcas Ebû Tâlib'in artk kendisini


himâye etmeyip müriklere teslim edeceini sanmt. te bura-
da bir an durup slâm'n ebediyete uzanan risâletinin sahibin-
den, onun dilinden hakk, imân ve sebât sözlerini dinleyelim! Bü-
tün dünyaya kesinkes inanmann, dâva üzerinde sebat etmenin na-

(135) Âl-i mrân Sûresi : 159

— 83 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


sil olduu ilân edilsin; Allah (CC) yolunda kurban ve fedâ edilme-
nin derin mânas anlalsn ve Allah'a dâvetçilerin ölçüsü bilinsin :

Îte Rasûlüllah (A S.) Efendimiz bütün dünyaya unu ilân etmiti ;

— «Amcacm!
Vallahi onlar Günei sa elime, Ay' da sol eli-
me koyup bu emri (dâva ve hakka çary) terketmemi teklif etseler
terketmem mümkün deildir. Allah bu dini üstün klncaya veya On-
dan bakasn mahvedinceye kadar dâvam
sürdüreceim...» Bu söz-
leri söyledikten sonra gözleri yal bir halde kalkp gitmek üzere
kapya doru ilerlerken, amcas Ebû Tâlib ondaki azm u gayreti, sa-
dakat ve sarslmaz sebât, dâvet yolunda kimseden bir endie ve kay-
g duymadan devam edeceini görünce, ona seslendi ve öyle dedi
«Kardeimin olu! Yoluna devam et ve istediini söyle. Allah'a, ye-
min ederim ki, seni kimselere teslim etmiyeceim.» Sonra da ms- u
ra'lar Ebû Tâlib'm dilinden dökülmeye balad :

Vallahi dokunamaz sana o topluluun eli,


Bam yere koyup topraa yastk edinmedikçe!
Nakise yoktur sana yürüt yüce dâvan,
Ver müjdeyi bununla, kl gözleri aydnlk!
Çardn beni, öütçü olduunu söyleyerek.
Mutlak doru söyledin ve hep güvenilir oldun!
Bir din arzettin ki ekten üpheden uzak,
Yeryüzündeki dinlerin en hayrls!.
Knanmak ayplanmak ya da uzatmalardan, korkmasaydm.
dil
Beni çok kolayca getirdiin dini açklayc bulurdun!

imân üzerinde sebat ve balatlan dâvay sürdürmede


Evet,
azim gösterme hususunda bundan daha büyük bir sebat ve azim
var mdr? îmân konusunda hangi imtihan bundan daha büyüktür?
Eer Resûlullah (A.S.) Efendimizin bundan baka bir yeri olmasay-
d, yine de dünya devam ettikçe, kuaklar birbirini izledikçe fahr,
eref ve ebedilik olarak onun bu yeri herhalde kâfi gelirdi.
Resûlullah (A.S.) Efendimiz böylesine açk ve seçkin sfatlarla
hasl bezeli olmasn ki, Allah O'nun üzerine u
Muhkem Ayetler'ini
indirmitir :

«(Ey Peygamber!) Peygamberlerden azim (yüksek irâde ve da-


yanma gücü) sahiplerinin sabrettii gibi sabret. Onlara (inecek azâ-
b) acele etme...» (136).

(136) Ahkaf Sûresi : 35.


ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

«Yoksa siz, kendinizden önce gelenlerin benzer durumu ban-


za gelmeden Cennet'e gireceinizi mi sandnz? Onlara ezici üzücü
knt ve zorluklar gelip dokundu da sarsldkça sarsldlar, o kadar
ki Peygamber ve Onunla beraber olan müminler Allah'n yardm ,

ne zaman?» diyecek duruma gelmilerdi. Haberiniz olsun ki, Allah'n


yardm yalandr.» (137).
Bizim buraya kadar Peygamber (AS.) Efendimizin yüksek ah-
lakndan anlattklarmz, naklettiklerimiz, gerçekte O'nun büyüklük
ve azamet füyuzatmdan bir yudumdur kemalât deryasndan bir
;

avuç sudan bakas deildir. Salât u Selâm O'na olsun!...


Artk kimse bu büyük peygamberin faziletlerini sayabilir mi?
bir
O'nun eref, saygnlk ve itibar dolu meziyyetlerini çerçeveleyebilir
mi? Allah (cc) onu u
ebedilik ifâde eden sfat ve özelliiyle vasfet-
tikten sonra bakas bu konuda ne söyleyebilir?

«üphesiz ki sen büyük bir ahlâk üzeresin?.»

Ruhu âd olsun îmam Busayri ne güzel demitir s

«Hristiyanlarn kendi peygamberleri hakknda ileri sürdükleri


iddialar bir tarafa brak da, Peygamber Efendimizi, onun dnda
dilediin ekilde medh u senâ et:»

«Resûlullah'n (A.S.) zâtna dilediin erefi, kudretine de dile


diin büyüklüü nisbet et. Onu dilediin kadar övde öv.»
Çünkü gerçekten Peygamber Efendimizin fazilet ve kemâlinin
snr yoktur. Yeter ki dil, O'nun üstünlüklerini anlatabilsin...»

«Peygamber Efendimiz ilm u irfann en yüksek noktasndadr,


fakat o bir insandr ve o, Allah'n yarattklarnn en hayrlsdr.»

oOo

O
çok münezzeh olan Allah, (cc) kendi peygamberini (A.S.).
böylesine büyük bir ahlâk ile özellendirip ve O'nu böylesine güzel
misâl tekil eden sfatlarla seçip ayrdna göre, artk elde olmaya-
rak kalbler O'na doru meyledecek ve ruhlar O'nunla sabr u sebât
bulacak ve bütün insanlar O'nun yüksek ahsiyetinde kâmil anlam-
da bir önderlii ve dünyevi, dini ve sosyal hayatlaryla ilgili her ey-
de yüce bir misâli bulacak... O kadar ki, O'nun asrnda yaayp ba
gözüyle O'nu görüp O'nunla bir arada bulunanlar, imân ve sevgi

(1371 Bakara Sûresi : 214.

- 85 —
:

SLÂM'DA A LE EÎTMl
bakmndan kalblerini O'nunla doldurup megul edenlerin en güçlü-
leri ve önde gelenleri O kadar ki, sevdikleri Rasûllullah' bir sü-
idiler.

re göremedikleri zaman bu ayrla sabredemezler, gönülleri bir tür-


lü rahat etmezdi onu görmekle sürmelenmedikçe karar, kl-
; gözleri
maz, huzur bulmazlard. Çünkü gönülleri O'nunla dolup tamakta,
sevgileri O'ndan yana köpürmekte idi.

Nitekim yaplan sahih rivayete göre :

Rasûlüllah'n (A..) azâdl kölesi Sevbân (R.A.), Efendisini son


derece severdi. Bu yüzden Onu görmeden edemez, ayrlnca da sab
redemezdi. Bir gün rengi deimi bir halde Resûlullah'm huzuruna
geldi. Onun bu hâlini gören Efendimiz sordu «Rengini deitiren
:

nedir?» Cevâp verdi «Ya Rasûlallah! Ben de ne bir hastalk, ne de


:

ar ve sz vardr. Ancak Senden ayr kaldm zaman üzerime bir


yalnzlk, yabanîlik havas çöküyor, kavuuncaya, kadar bu hâlim de-
vam ediyor!. Sonra da Ahiret âlemini düünüyorum ve orada sizi
göremiyeceimden çok endieleniyorum. Çünkü Sen, Peygamberlerle
beraber yüksek makamlara çkarlacaksn; benim yerim ise çok aa
ksmlarda kalacak. Bir de Cennet'e hiç giremiyecek olursam, o tak
dirde sizi ebediyyen göremiyeceim...»

Onun bu içten samimi duygusu üzerine u âyet indi


«Öyle ya, kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, ite onlar
Allah'n kendilerine nimet sunduu Peygamberler, Sddîklar, ehîd-
ler ve Sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ise ne güzel arkadalardr!»
(138)

te Ashabn son
derece samimi ve içten kalbi sevgilerinin neti-
cesi olarak onlar Resûlüllah'a olan mahabbetlerini kendi nefslerine
kar olan ilgi ve sevginin çok üstünde tutmular, Peygamber'i (A.. S)
kendi nefslerine tercih etmilerdir.

Bunu
isbatlayan belgelerden biri de Zeyd bin Desine'nin kssa-
sdr. Urve'den (R.A.) yaplan rivâyete göre mürikler bu zat Ha-
rem dnaçkarp öldürmeyi kararlatrdklar zaman onu Ten'im'e
doru sürükleyip götürürken, yol üzerinde Habib bin Adiy el-Ansar
ile bulutular, birbirlerine -balarna gelen kötülük ve fitnelerden
dolay- sabr ve sebâtla tavsiyede bulundular.

.(138) Nisâ Sûresi : 69.

— 86 —
: ;

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Mekkeli'lerin ulusu Ebû Süfyan -o gün için henüz islâm'a girme-


miti-, Zeyd bin Desine'ye yaklat ve aralarnda konuma geçti u :

— nandn Allah ya Zeyd doru söyle,


(CC) hakk anda
için u
senin yerine Muhammed'in bulunmasn, Onun bizim elimize böy-
geçmi olmasn ister misin? Senin kendi çoluk çocuun ara-
lesine
snda olman, Onun da boynunun vurulmasna rza gösterir misin?
Brak O'nun öldürülmesini, benim yerimde bulunup O'nun aya-
na bir diken batmasna bile tahammülüm yoktur.
Bunun üzerine Ebû Süfyan öyle bir itirafta bulundu
«Dünyada, Ashabnn Muhammedi sevdii kadar insanlarn
bir kimseyi sevdiini görmedim ve bilmiyorum!» (139)

Görüldüü Zeyd bin Desine (R.A.) Peygamberinin ayana


gibi
bir diken batmaktan, küçük bir eziyete uramasndansa kendisinin
öldürülmesini tercih etmiti.

Bu konuda Hafz Zerkanîdiyor ki Dier bir rivâyette, onlar :

Habîb'i inand Allah (CC.) ile and verdirerek denediler. da ce- Ö u


vab verdi «Benim yerime ve öldürülmemem için Hz. Muhammed'in
\

(A.S.) ayana bir diken bile batmasna vallahi raz deilim!.»

Buna benzer bir olay da bn îshak öyle naklediyor

— Ansardan bir kadn, Uhud Sava'nda hem kocas, hem o-


lu, hem kardei öldürülmütü. Durum kendisine haber verilince, bu
elim, habere kulak vermedi, sadece Resulullah (A.S.) Efendimiz ne
yapyor, selâmette mi?» diye sormakla yetindi. Haberi getirenler
hayretler içinde kaldlar ve Resulullah (A.S.) Efendimiz senin arzu
ettiin gibi hayr ve selâmettedir!» dediler. Kadn, «Bu haber bana
yetmez. Resûlüllah' gösterin de selâmette olduunu gözlerimle gö-
reyim?» dedi. Onu belli bir noktaya getirip Peygamberi (A.S.) gös-
terdikleri zaman, kadncaz huzura kavumu ve dudaklarndan
u söz dökülmütü «Sen selâmette olduktan sonra bütün musibet-
:

ler hafiftir.» (140)

üstün sevgi, ilgi ve gönül bandan dolay Ashab- Kiram


te
her zaman Peygamberlerini örnek edinerek olaylar karsnda sabr u
sebat göstermesini bilmiler ve gerek ibâdet, gerekse ahlâkta
O'nun
en yüksek noktada bir misâl tekil ettiini unutmamlar. Bütün

(139) Beyhakl : Urve CR.A.) den.


(140) Beyhakl - bn îshâk.

— 87 —
.

SLAM'DA ALE ETM


ilerinde ve halk ile mürasebetinde güzel bir önder ve müfik bir
dost olduunu her zaman gözönünde bulundurmular...

Evet, güzel misâl ve örnek olan kiiler insanlarn gönüllerinde


ite böyle te'sirler meydana getirmilerdir. Bunlarn banda ve en
yüksek derecesinde Rasûlullah (A.S.) Efendimiz gelmektedir. O'nun
müstesna misâli, toplumu oluturma, çocuklar terbiye edip hazr-
lamada en güzel ve feyizli te'sirleri brakmtr...
Artk Ashab- Kirâm'n, Peygamberlerinin güzel ahlâk ve
kim,
müstesnâ örnek ve liderliini kendilerine örnek seçip bu uurda her
türlü musibete kars sabr u sebat gösterdiklerini bilmek istiyorsa, ta-
rihi iyice aratrsn ki onlarn güzel eserlerini, üstün ve erefli fazi-
letlerini duyabilsin. .

Acaba Dünya kuruldu kurulal, Ashab- Kirâm'dan daha saygn,


daha alicenap, daha evkatl, daha merhametli, daha kadri yüce ve
daha aziz, daha yüksek ve daha bilgili baka bir kimseyi tanyabil-
mi midir?

Onlar için fahr, eref ve ebedîlik olarak Kur'ân- Kerîm'in u


ayetleri yeter t

«Muhammed, Allah'n peygamberidir. O'nunla beraber bulunan-


lar, kâfirlere kar
çok çetin ve serttirler kendi aralarnda birbir- ;

lerine kar merhametlidirler. Onlar, rükû' edenler, secde edenler


olarak görürsün. Allah'n geni lûtfunu, bol ihsann arzu ederler...»
(141)

«Geceden de az bir ey uyurlard. Seher vakitleri hep Allah'tan


balanma dilerlerdi.» (142) *

«Onlarn alâmetleri, yüzlerindeki secdeden oluan izdir. te bu


onlarn Tevrat'taki misâlleridir. ncil'deki misâlleri ise, filizini çkar-
m, onu kuvvetlendirmi derken kalnlam da sak üzerinde do-
rulmu, (öyleki) ziraatçlarn hayranln çeken bir ekin gibidir.»
(143)

«Bunlardan önce yurt edinip imâm


(Medine'yi) (kalplerine)
yerletirenler ise, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara

(141) Fetih Sûresi 29. :

(142) Zâriyat Sûresi : 17.


(143) Fetih Sûresi : 29.
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

vorileneylerden dolay kalplerinde bir ihtiyaç duymazlar ; ihtiyaç-


lar olsa bile onlar kendilerine tercih ederler...» (144)

«Mü'minlerden öyle erler (yiit kahramanlar) vardr ki, Allah'a


verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. Onlardan ki-
mi de ahde vefa, söze ballk edip cann verdi. Kimi de (cann ver-
mek için beklemektedir...» (145)

Sraladmz bu âyetler, Ashab- Kirâm'n güzel eserlerinin do-


lup taan feyiz pnarndan bir avuç su, güzel övgülerinden birkaç
damladr.
öteden beri fikir adamlarnn hayal ettikleri, felsefecilerin tasar-
ladklar faziletli bir toplumu böylece Hz. Muhammed (A.S.) imân
oden arkadalaryla gerçekletirmitir. Bunun aksini iddia etmek
mümkün deil. Tayin edilen kaad gelip iki yl aralarnda bulunur,
iki kiinin davac-daval olarak mahkemeye bavurduuna ahit ol-
maz. Neden birbirleriyle çekiip dursunlar, aralarnda Kur' ân hakem
olarak duruyorken... Hem neden sürtüüp tartsnlar, kendi nefs-
leri için sevip ho gördükleri eyleri din kardeleri içinde sevip ho
görmektedirler. .. Neden birbirine buzetsinler, Resûlüllah (AS) Efen-
dimiz onlara sevgi ve kardelikle emretmektedir; ayn zamanda dur-
madan onlar efkat, atfet ve kardeini kendine tercîha tahrik ve
tevikte bulunmaktadr.
Büyük Sahabi Abdullah bin Mes'ud'un (R.A.) Ashab hakknda
sayp döktüü övgüleri, faziletleri, üstünlükleri ve onlarn övgü de-
er erefle ahlâklarn örnek edinme tavsiyesini dinleme-
fiillerini,
nizi isterim «Kim örnek almak, kendine uyacak misâl edinmek is-
:

tiyorsa, Resûlüllah'm (A.S.) Ashabm örnek ve misâl seçsin... Çün-


kü onlar kalp cihetiyle bu ümmetin en iyileri, bilgi bakmndan en
bakmndan en azlar, doru yol" bakmndan en
derinleri, tekellüf
salamlan, durum bakmndan en güzelleridir... Allah (CC) onla-
r Peygamberinin sohbetine lâyk görüp seçmitir-, dinini ayakta
tutmak onlar görevlendirmitir. Artk siz onlarn fazilet ve üs-
için
tünlüünü bilip anlaynz, braktklar erefli izlere ve eserlere uyu-
nuz. Çünkü gerçekten onlar en doru, en salam yol üzerinde bu-
lunuyorlard!.
üphe yok ki, Müslüman kuaklar ve topluluklar, her zaman
ve her yerde ibâdette, ahlâkta, kahramanlkta sabr u sebatta, azim

(144) Har Sûresi : 9.

(145) Ahzâb Sûresi : 23.

— 89 —
SLÂM'DA ALE ETM
evkat atfet ve bakasn kendine tercihte. Allah (CC)
ve gayrette,
yolunda cihâdda ve ehâdet erbetini içmeye erimekte Ashab- Ki-
ram en elverili ve en uygun önder ve rehber edinmilerdir. slâm
gençleri her asrda, onlarn fazilet pnarndan içmiler, yüksek ahlâk
nurundan ziya almlardr. Terbiye konusunda onlarn yolunda yü-
rümüler eref âbidesini yükseltmede onlar izlemilerdir. Çünkü
;

Ashab- Kirâm gelip geçen kuaklarn en hayrls, insanlara önder


ve rehber olmada asrlarn en faziletlisini yaam ve yaatmlardr.
(146)

Resulûllah (A.S.) Efendimiz, Ashab hakknda ne doru buyur-


mutur!

«Ashabm yldzlar gibidir ; hangisine uyarsanz doru yolu


bulmu olursunuz...» (147)

îte Rasulûllah (A.S.) Efendimizin Ashabnda birleip bütünle-


en, oluup gövdeleen böylesine uygun ve elverili önderlik ve örnek-
lik iledir ki, slâmiyet dünyann dört bucanda, en uzak ülkelerde
yaylmtr...
Tarih iftihar ve beeni dolu satrlarla unlar yazar s


islâm yaylarak Hind ve Seylan'n güneyine kadar, Hindis-
tan'n güneyindeki Maladiv ve Hint Okyanusuna kadar Tibet ve :

Çin sahillerine kadar Filipinlere ve Endonezya'ya kadar Afrika


; \

ortalarna, Senegal'a, Nijerya'ya, Somali'ye, Tanzanya'ya, Madagas-


kar adasna, Zambia ve benzeri yerlere kadar yaylmtr.
slâmiyet sözünü ettiimiz yerler ve ülkelere Müslüman Tüccar-
lar ve sâdk dâvetçiler tarafndan götürülmütür. Bunlar gittikleri
her yerde slâm'dan aldklar dosdoru bir. suretle hareket etmi,
emanete riâyetle güven ve itibarn en güzelini salamlardr. Doru-
luk ve vefâ onlarn iâr olmutur. Sonra da fiillerinin yam sra gü-
zel sözleri yararl öütleri birbirini takip etmitir. Böylece insanlar
slâm dinine guruplar halinde gelip girmiler, yeni dine, seçmesini bi-
lerek, inanarak, rabet ederek imân etmilerdir.

(146) Bu ksm, «slâm'da Evlâd Terbiyesi» adl eserin birinci ksmndan iktibas
etmi bulunuyoruz.
(147) Bey haki- Deylemi.

— 90 —
ÇOCUKTA TE'SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Eer bu tüccar ve sadk dâvetçiler ahlâklaryla temayüz etme-


selerdi, kendi söz ve davranlaryla îslâm ahlâkn yanstmasalard
gittikleri ülkelerde ahlâk ve faziletleriyle önder ve rehber olmasalar-
d; yabanc memleketlerde lûtufkâr hüsnü muâmele göstermeseler-
di, milyonlarca insan kendiliinden islâm' din olarak
seçer miydi?
slâm'n açt doru yola ve rahmete girerler miydi?!.
Yukarda belirttiimizi üphesiz ki, örnek
özetliyecek olursak;
alnacak, rehber ve önder kabul edilecek ahlâkn kalpler ve nefsler
üzerindeki te'siri en büyük âmillerdendir. Ayn zamanda slâm'n
uzak ülkelerde yaylmas en büyük sebeblerden ve te'sirli sonuçlar-
dandr... Evet, imân yolunda, islâm caddesinde beeriyyetin en
doruyu seçmesi için en te'sirli yöntem ve âmil budur!
Günümüzün yaamakta olan
islâm topluluklar erkeiyle kad-
nyla yals ve genciyle-, büyüü ve küçüüyle bu hakikati anla-
;

dklar takdirde herkesten daha çok ona lâyik deil midir? Bakalar-
na en uygun önderlik ölçüsü verdikleri, faziletli ahlâk sergiledikleri
zaman ne bahtiyardrlar!. Güzel ilgi, tertemiz muamele; islâm'n o
çok anlaml ve güzelletirici sfatlar ile ortaya çktklar vakit ne gü-
zel örnektirler!. Böylece Müslüman topluluklarn, milletler arasnda
doru yolun aylâri, düzen getiren parlak güneleri; hayra ve hakka
çaran güven rehberleri slâm'n ebediyet arzeden risâleti yayma-
;

y sürdürmede fazilet misâlleri olurlar... (148)

Ohalde terbiyede baary, düünce haysiyetini ayakta tutmay


salayacak uygun ve elverili öndere mutlaka ihtiyaç vardr. En yü-
ce misâl mutlaka lüzumludur ki gözler onunla aradn
bulsun, onun
faziletleri gönülleri kendine doru çekmi olsun...

Bunun gibi, ve yarar bakmndan yardm ve


toplumun iyilik
destek görmesi ve yeni kuaklara en üstün eser ve örnekleri brak-
mas için mutlaka faziletli ahlâk gereklidir.
te bunun içindir ki Resulûllah (A.S.)
Efendimiz, Terbiyecinin
her eyde ve hususta güzel örnek, iyi önder olacak düzeye gelmesi
hususunda çok arzulu davranm, gereken tavsiyeleri yapmtr. Böy-
lece çocuk gelimeye balaynca hayr ve fazilet üzerine gelie, tr-
naklar henüz yumuak iken, en uygun ve güzel sfatlarla donatl-
m ola...

Rasulûllah (A.S.) Efendimizin, terbiyecinin iyi bir önder ve örnek


olmas hakkndaki tenbîhinden bir örnek verelim size :

fH8) «Gençler bilip anlayncaya kadar» adl eserimizden iktibas edilmitir.

— 91 —
:

SLAM'DA ALE ETM


Ashab'dan Abdullah bin Amir (R.A.) anlatyor :

— Bir O srada Rasûlüllah (A.S.) Efen-


gün annem beni çard.
dimiz de bizde oturuyordu. Annem «Abdullah! yanma gel ki sana
:

vereyim» dedi. Bunun üzerine Efendimiz, anneme sordu :

— Ona ne vermeyi arzu etmi bulunuyorsun?


— Bir hurma vermeyi istiyordum, diye cevap verdi. Peygambe-
rimiz :

— Ya bir de bir ey
vermiyecek olursan, bu senin aleyhine bir
yalan olarak yazlr!, buyurdu. (149)

Ayrca bu konuda Rasulullah (A.S.) Efendimiz anne ve babalan


uyararak öyle buyurmutur:

«Kim bir çocua, gel unu al! söyler sonra da ona vermezse, o ya-
lan bir söz söylemitir.»

n
bu sünneti, terbiyecinin çocuklarn önünde
Rasulullah (A.S.)
ve boynunda terbiye etme hakk bulunanlarn yannda doruluun
en güzel görüntüsünü sergilemesi ve böylece onlara güvenilir bir
önder ve misâl olmas gerektii hususu hakknda O'nun ne kadar
hrsl ve arzulu bulunduunu göstermiyor mu?
Sahîh tesbitlere göre. Nu'mân bin Beir (R.A.) öyle anlatyor :

— Babambenim elimden tutarak Rasulullah (A.S.) Efendimize


getirdi ve «Dorusu ben bu oluma bir bata bulundum, bir kö
:

leyi ona hediye ettim» dedi. Bunun üzerine Rasulullah (A.S.) ona

— Her çocuuna bunun bir mislini baladn m? diye sordu


O da :

— Hayr dedi. Peygamber (A.S.) :

— O halde verdiini geri al! buyurdu.


Dier bir rivayette ise Resulullah (A.S.) ona «Bunu dier çocuk-
:

larnada verdin mi?» diye sordu. O da : «Hayr...» dedi. Peygamber

(149) Ebû D&vud - BeyhaiL

— 9Z —
: : :

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

(A.S.) çocuklarnz arasnda adâleti


«Allah'tan korkun, gözetiniz!»
ba
:

buyurdu. Bunun üzerin© Beir (R.A.) dönüp verdii geri ald.


(150)

Baka bir rivâyette ise Rasulûllah (A.S.) ona:

— Bundan baka çocuun var m? diye sordu. O da :

— Evet, diye cevap verdi. Peygamber (A.S.) :

— Hepsine bunun bir mislini baladn m? diye sordu. O da


— Hayr, dedi. Bunun üzerine Resulullah (A.S.) ona:
— O takdirde beni âhit tutma. Çünkü ben hakszla kar
âhitlik yapmam, buyurdu.
Dier bir rivâyette ise, Rasululiah (A.S.) ona
— Bu bana benden bakasn âhit tüttün mu? Çocuklarn
hepsinin de sana iyilikte eit davranmalarn istemez misin? diye
sordu. O da
— sterim, dedi. Bunun üzerine Rasulûllah (A.S.) ona:
— O taktirde yalnz buna bata bulunman (adâlet) olmad!
buyurdu.

üphesiz ki, Resulûllah'n bu tavsiyesi,


çocuk terbiyesi O'nun
hakknda terbiyecilerin ne kadar âdil davranmas gerektiini bütün
açklyla yanstmaktadr. Pegamberin bu konuda ne kadar istekli
ve srarl olduuna yeterli delil saylmaz m?

Yine sahîh rivâyete göre, Hz. Âie (R.A.) diyor ki :


Rasulûllah (A.S.) Efendimiz Ali (R.A.) nin oullar Hasan
ile Hüseyin'i öperken yannda Tamimi kabilesinden Akra' bin Hâbis
de bulunuyordu. Bunun üzerine Akra' öyle dedi «Benim on tane :

çocuum var, bugüne kadar hiç birini öpmedim! Resulullah (A.S.


ona dikkatle bakt ve sonra öyle buyurdu «Merhamet etmiyene :

merhamet olunmaz...» (151)


Yine Hz. Aie (R.A.) Vâlidemiz naklediyor :

— Bedevilerden bir adam, Paygamber (A.S.) Efendimize geldi

(150) Buhar - Müslim , Nu'man bin Beir (R_A.) dan.


(151) Buhar - Müslim : Hz. Ai«e (RA.) dan.
SLÂM'DA ALE ETM
ve öyle dedi «Dorusu sizler çocuklar öpüyorsunuz, bizler ise öp-
:

müyoruz!»» Bunun üzerine Restilullah (A.S.) Efendimiz ona öyle bu-


yurdu «Allah senin kalbinden rahmeti çekip almsa ben ne ya-
:

pabilirim!. (152)

da terbiye etme hakk bulunanlara kar son derece merhametli ve


efkatli davranmasn ve Peygamberimizin bu husustaki srarl tutu-
munu belirtmiyor mu? Ta ki terbiyeci merhamet ve efkat hususun-
da da iyi bir önder ve güzel bir örnek ola...
Terbiyecinin kalbinden rahmet çekilip alnmsa, o takdirde
onun terbiyesi çocua fayda salar m?
Bu durumda onun yöntemin-
de terbiye diye bir
te'sirli ey bulunur mu? Anlatt öütler kabul
edilir mi?. Çocuklar en güzel ve erefli bir ahlâk üzere yetitirebi-
lir mi?
Bütün bu sorularn cevab s Hayr...

O halde terbiyecilere gereken, çocuklaryla beraber merhamet


ve efkat ölçüleri içinde davranmak ve bunu bir yöntem olarak el-
den brakmamaktr. Böylece çocuk iyi ahlâk üzere geliir; bee-
nilen huylar, davranlar üzere eitilir. Böylece çocuklar an ve e-
ref, fazilet ve ahlâk, cesaret ve kahramanlk, merhamet ve efkat
sütünü emmi olurlar.

îslâm Peygamberinin (A.S.) çocuklara merhamet ve efkat ah-


lâk üzerine parmak basp bunun en güzel örnek ve misâllerini ver-
mesi, hemen her çada ve dönemde Müslüman kuaklara güzel ör-
nek ve önderlikte rehber olma uurunu vermitir. Böylece slâm dâ-
vetçileri bu ahlâk ile kendilerinde çalma ve dayanma gücünü bu-
lurlar, babalar ve terbiyeciler bununla her ülkede ve her asrda ön-
lerinde örnek ve önder görebilirler.

Peygamber (A.S.) Efendimizin çocuklara kar olan merhamet


ve efkatndan size baz örnekler verelim :

— Hz.
Büreyde (R.A.) m
babas anlatyor Rasûlüllah (A.S.) :

Efendimizi hutbe irad ederken gördüm. Bu srada Hasan ile Hüseyin


(R.A.) çkageldiler; üzerlerinde krmzms birer entari bulunuyor-
du; hem yürüyorlar hem düüp kalkyorlard. Peygamber (A.S.) da-
yanamad, minberden inip onlar kucana ald ve önüne oturttu.

(152) Ruharî - Müslim Hz. Âie (R.A.) dan.

- 94 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Sonra da öyle buyurdu Dorusu sizin mallarnz ve çocuklarnz


.

birer imtihandr. Bu iki çocua baktm, düe kalka geliyorlard. Sab-


redemedim, sözümü kestim ve gelip bunlar kucakladm.» (153)

Nesâî ve el-Hâkim'in tesbitlerine göre, Birgün Rasûlüllah (A.S.)


I'fendimiz Ashabna namaz kldrrken, torunu Hz. Hüseyin ckagel-
mi ve Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz secdeye vardnda torunu onun
boynuna binmiti. Bu yüzden Efendimiz secdesini uzatm, cemaat
ise, önemli bir olayn meydana geldiini sanmt. Efendimiz (A.S.)

namaz kldrdktan sonra Ashab «Ya Rasûlallah! Secdeyi hayli :

uzattnz, o "kadar ki çok önemli bir olayn meydana geldiini san-


dk...» Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) öyle buyurdu «Dorusu :

ben secdede iken torunum gelip boynuma bindi, biraz hevesini alp
inmesini bekledim.»-

Yine bu konuda el-îsâbe adl Ashab'n biyografisini toplayan


eserde öyle deniliyor Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz zaman zaman
s

torunlar Hasan ve Hüseyin ile oynar, onlar Efendimizin önünde ko-


uup oynar, iki yanma aslp çeker ve Efendimiz de onlarla bera-
ber çkp yürür, onlar sevindirirdi. Ara sra onlar kucana, ya da
omuzuna alp öyle derdi «Ne güzel devedir sizin deveniz ve ne gü-
:

zel yüktür, sizin ikiniz!.»

Ashab'dan Enes (R.A.) de Rasûlüllah'n (A.S.) öyle buyurdu-


unu rivâyet ediyor :

«Dorusu ben namaza balarm ve onu uzatmak isterim derken,


çocuun alama sesini duyarm, bu yüzden namaz ksa keserim,
uzatmam... (Namazda bulunan ve) çocuunun alamasn duyup
yürei yanan anasnn neler hissettiini bilirim...» (154)
Yine Hz. Enes (R.A.) anlatyor :


Rasûlüllah (A.S.) çocuklarn yanndan geçerken onlara se-
lâm verdi. Zaten Efendimiz hep böyle yapard... (155)
turfanda meyve veya sebze çktnda Ashab- Kirâm ondan
îlk
biraz devirip Peygamberimizi (A.S.) getirirlerdi. O da bu turfan-
dalar alnca öyle dua ederdi :

«Allahm! Meyvamzda bizi mübarek ve feyizli eyle; Medinemiz-

(153) Tirmizî : Abdullah bin Büreyde'den, o da babasndan.


(154) Buhar - Müslim Enes (R.A.) den.
:

(155) Buhar - Müslim Enes (R.A.) den.


:

— 95 —
SLAM'DA ALE
de mübarek ve feyizli eyle; sâ' ve müdd
bizi (belli nisbetteki ölçek)
lerimizde de bizi mübarek ve feyizli eyle...»

Sonra da en küçük çocuunu çararak o turfandadan önce ona


verirdi. (156)

Sahih tesbitlere göre, Rasulûllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-


mutur :


«Sizden önceki milletlerden üç kii yola çkmlar. Akam
üzeri bir maara bulup orada gecelemiler. Derken dadan büyük-
çe bir kaya düüp maarann azm
iyice kapam. Onlar kendi ara-
larnda öyle konumular Sizi buradan ancak salih amelinizle
:

Allah'a duâda bulunmanz kurtarabilir.

Böylece onlardan biri öyle söze balam


Allahm! Benim çok:

yal anam - babam vard. Onlara yedirip içirmeden hiçbir çoluk-


çocuuma yedirip içirmezdim. Birgün bir aaç te'min etme peinde
koarken geciktim, ancak akam geç vakit eve dönebildim" Geldi-
imde ikisi de uyumutu. Onlar uyandrmak istemedim. Onlardan
önce çoluk - çocuuma da yemek ve içmek vermeyi uygun bulma-
dm. Elimde içecek dolu bardak bulunduu halde yanlarnda uyan-
malarm bekledim, derken fecir dodu. Çocuklar ise açlktan al-
yorlar, ayaklarmn önünde dönüp dolayorlard. Sonunda anam ile
babam uyandlar, içeceklerini kendilerine verdim.

Allahm! Eer bunu senin rzan kazanmak için yaptmsa, üze- u


rimizi kapatan kayadan bizi kurtar, bir çk
imkân lûtfeyle...
Derken kaya hafifçe kayd ama çkmalar henüz mümkün de-
ildi... (157)

Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin bu sünneti, boynunda terbiye et-


me hakk bulunan terbiyecinin çocuklar önünde örnek ve önder ol-
mas bakmndan ana-babasna gereken sayg ve ilgiyi göstermesi
gerektiine ve Peygamberimizin bu hususta çok duyarl ve srarl
bulunduuna delâlet etmiyor mu?
Çocuklarn alayarak dönüp dolamasnn ve süt dolu bardan

(156) Sahlh-i Müslim.


(157) O üç kiiden ikincisi ise. zina etme imkân domuken Allah korkusundan
dolay o kötü fiili ilememi. Üçüncüsü ise, içinin ücretini zimmetine ge-
çirmekten kaçnm ve bu sayede kaya iyice açlarak hepsi kurtulmutur.
Bu hadisin tamam, RYAZÜ'S-SALÎHN'de mevcuttur.

— 96

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

da adamn elinde bekletilmesinin anlam nedir? Babann


çocuklar-
nn önünde, ana - babaya iyilik ve ihsanda örnek ve önder olmas
deil midir?
Ashab'dan Sehl bin Sa'd es-Sâîdi (R.A.) anlatyor t

— Rasûlüllah Efendimize bir miktar erbet getirildi. Sa-


(A.S.)
k

mda bir erkek çocuk, solunda da yal kiiler bulunuyordu. Önce


çocua dönüp sordu «zin verirmisin bunu önce
:
yal kiilere u
ikrâm edeyim?» Bunun üzerine çocuk, «Hayr, vallahi senden olan
nasibime kimseyi tercih etmem!» diye cevap verdi.
Bu olma ve önder-
sünnet, Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin örnek
lik ölçüsünü ortaya koymada çocuklara nasl yakn ilgi ve efkat
gösterdiine, bir merubat içme hususunda slâm adabn nasl il-
tizam ettiine delâlet etmiyor mu?
te bu gibi uygulamalarla Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin sün-
netiyle amel eden kuaklar yetiir ve bunu uygulayan toplumlar olu-
ur.
Bu metot ve uygulamayla Rasûlüllah boynun-
(A.S.) Efendimiz,
da terbiye etme hakk bulunan herkese uygun, yararl örnek ve ön-
der olmann yol ve yöntemini öretiyor; tâki çocuklar onlar örnek
edinsinler, onlarm övgü deer davranlarn taklide heveslenip te'-
sirli öütlerine kulak versinler; doru düüncelerini iyice düünüp
hikmetli te'dibleri dorultusunda onlar kendilerine rehber seçsin-

—0O0
Bu konuda anlattklarmz öyle özetliyebiliriz :

örnek ve rehberliin slâm nazarmdaki yeri önemlidir ve ter-

biye yollarnn en te'sirlisi ve en büyüüdür.

Çocuk ana babasndan ve terbiyecisinden hemen her hususta


-

iyi örnekler ve yararl davranlar görürse, hayrn ilk akan damla-


larn bunlardan içmeye balar ve slâm ahlakyla tam uyum sa-
lar.

O
halde ana - babalar kademeli ve metotlu biçimde çocuklarn
doruluk, emânet, iffet ve rahmetle süsleme; bâtl ve anlamsz ey-
lerden uzak kalma gibi faziletli bir ahlâkla yetitirip gelitirmek is-
tiyorlarsa, o takdirde kendi söz ve davranlaryla onlara hayrl

_ 97 _ slâm'da Aile Eitimi CiU 8


s
- F. : 7
SLAM'DA ALE ETM
konularda en güzel örnek ve misâli vermelidirler. erden uzak ka-
lp birçok faziletlerle süslenmede, bir sürü rezilliklerden syrlp
hakka uymakta, bâtldan kaçmp, yüce konulara adm atp yönelme-
de önder ve rehber olmaldrlar.
Ana-babasmn yalan söylediini gören bir çocuk, mümkün de-
il doruluk örenemez!
Ana-babasmn havaî eylere dalm, çlgnca elendiklerini gö-
ren bir çocuk mümkün deil fazilet örenemez.
babasndan küfrü gerektiren kelimeler duyan, sövüp -
Ana -

saymalarna sâhid olan bir çocuk, mümkün deil dil tatlln, ne-
zih konumay örenemez!.
Ana - babasndan gazab, parlama gören çocuk,
öfke, sinir ve
mümkün deil dengeli, düzenli ve kendine hakim olmay örene-
mez!.
Ana - babasndan katlk, ezâ ve cefâ gören bir çocuk, mümkün
deil rahmet ve sevgi örenemez!.
Çocuk ne zaman ana - dorultusunda iyi ya-
babasndan fazilet
rarl örnek hareketler, nezih ve deerli sözler görürse ancak o za-
man hayr üzere geliir ve faziletli bir ahlâkla eitilmi olur.
Bunun aksine çocuk ana babasndan dengesizlik, düzensizlik,
-

sapklk ve aknlk gördüü takdirde o da yava yava saptmaya,


din ve ahlâk snrlarn amaya, isyân bayram çekmeye heveslenir. '

«Çocuklardan olgunluk mu umulur hiç,


Naks göüslerden süt emdikleri zaman...»
Ana baba çocuklarna, iyi ve güzel örnek ve modeller vermek-
-

le, üzerlerine düen bu husustaki vecibeleri tamamiyle yerine getir-


sanmasnlar; bu kadar kâfi deildir. Onlara gereken bir
diklerini
dier önemli görev, çocuklarm en büyük rehber, en güzel örnek
olan Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin sünnetiyle gelitirmek, onlarla
Peygamber (A.S.) arasmda kopmaz balar meydana getirmektir. Bu
da ancak çocuklara Peygamber (A.S.) Efendimizin kutsal savala-
rn siretini, erefli ahlâkn öretmekle gerçekleebilir. Nitekim
Peygamber (A.S.) Efendimiz bu konuda öyle buyurmutur :

«Çocuklarnz u
üç haslet üzerine edep ve terbiye ediniz :

Peygamberinizi sevmek, O'nun hânedanm sevmek ve Kur'ân oku-


mak...» (158)

(158) BeyhaJt - TaberAnl.

— 98 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Ashabn ileri gelenlerinden Sa'd bin Ebi Vakkas (R.A.) tfiyor ki :

— «Biz,çocuklarmza nasl Kur'ân'dan bir sûreyi öretiyorsak,


öylece onlara Peygamber (A.S.) Eefendimizin kutsal savalarn ö-
rofiyoruz.»

Tâ ki, çocuk iyi ahlâk ve olgunluk sfatlarm benimseyip uyum


salaya ve kahramanlkta iyi yararl ilere doru cesaretle adm
atabile... O kadar ki, çocuk akledip rüte erince Rasulüllah (A.S.)
Efendimizden baka hiçbir lider, hiçbir kudret, hiçbir önder ve O'n-
dan daha yüce hiçbir misâl tanmaz ve her hususta Rasûlullah'
önünde rehber ve önder olarak görür.
Bunun gibi, ana - babaya gereken bir dier husus da udur s

slâm'n ilk bahtiyar kahramanlarnn sevgisini çocuklarn kalbine


yerletirmek, onlarn güzel - yararl hayatlarn anlatmak ve böylece
çocuklaryla Ashab ve Selef-i sâlihîn arasnda en salam irtibat kur-
maktr. Ashabdan sonra gelip Ashaba iyilikle tabi' olan bahtiyarlarn
da hayatn anlatp çocuklarn ilgisini onlara doru çekmektir. Böyle
bir eitim, Allah'n u
buyruuna uymamz gerçekletirir :

bunlar Allah'n doru yola eritirdii kimselerdir; sen


«te de
onlarn yoluna uy...» (159)
Ve ayn zamanda Rasulüllah (A.S.) Efendimizin u tavsiyesine
uymu oluruz :

«Ashabm yldzlar gibidir. Hangisine uyarsanz doru yolu bu-


lursunuz!» (160)

Böylece çocuklar bu süzülmü seçkin mü'minlerin ahlâkyla ah-


lâklanrlar. O seçkinler ki bu- ümmetin en hayrl ve iyileri, ilim ba-
kmndan en derinleri, tekellüf bakmndan en hafifleri, doru yol-
da yürüme en salamlar, hâl bakmndan en güzelleri
bakmndan
idiler. Çocuk bu açdan eitilince, sözünü ettiimiz bahiiy arlarn
(159) En'âm Sûresi : 90.
U00) Beyhaki - Deylemî.

— 90 —
.

SLÂM'DA A LE
t KÛTM
fazl u kymetini ve eserlerini izleyip onlara uyarlar
bilirler, izlerini
ve kalbleri onlardan yana sevgiyle dolup taar.
Ana-babalara gereken bir dier husus da udur Çocuklar için:

en uygun ve elverili okulu seçmek ve hazrlamaktr. Onlara en uy-


gun arkadalar seçip uyum salayabilecei bir toplumla ilgisini kur-
maktr. Böylece çocuk imân terbiyesi, ahlâk terbiyesi, beden terbiye-
si, ruh terbiyesi ve akl terbiyesi alm ve kazanm olur. Bu durum-

da artk çocuun inanç bakmndan sapmas düünülemez. Ahlâkn-


da bir çözülme söz konusu olamaz. Ruhunda bir kayma ve bozulma,
bedeninde bir geveme ve zayflama meydana gelmez. îlim ve kültür
havasnn dna çkmaz. Bilâkis inanç temeli üzerinde geliip olgun-
luun doruuna yükselir. Güzel ahlâk ölçüsü içinde salam ve me-
tin bir sinir sistemine eriir. Bedeni yani fiziksel yaps güçlenir; ak-
l ve bilgisi her geçen gün olgunlar.
Toplumun iyice bozulduu, evlerin ve yuvalarn câhiliyet dö-
nemine benzer bir duruma geldii hususunda biz de babalarla bera-
beriz, yani böylesine bozuk bir toplum ve âile içinde sâlih bir evlâd
nasl yetitirilebilir? Bütün bu söz ve düüncelere hak veriyoruz, ama
baba bütün güç ve gayretini kullanp, çocuu imân ve ahlâk yönlerin-
de iyice yetitirip hazrlamak için kâmil anlamdaki sebeplere ba vu-
rur, çocuunu düünce, ruh ve sosyal yönleriyle oluturup yetitirme
azmiyle yola çkarsa, -buna ramen arzulad sonuca eriemezse-,
herhalde bu durumda o baba Aziz ve Celîl olan Allah (C.C) yannda
mâzur saylr.
Benim görü ve anlayma örnek ve önder olmak suretiyle
göre,
terbiye edip yetitirmek hususunda ana - baba önde gelir. Sonra da
iyi, güzel arkadalar gelir. Sonra da öretmen, büyük kardeler bun-
lar izler. îte böylesine bir terbiye, çocuu slâh edip eitmede en
müessir olandr. Ancak böyle bir terbiye çocuu toplumun salam
bir organ haline getirir ve onu hayata en iyi- ekilde hazrlar.

te bütün bu anlattklarmz ana babalar yeterince çocuklar-


-

na hazrlayp verebilirler, yani böylesine uygun bir ortam olutura-


bilirler. Eer çocuklarn, yeryüzünde yürüyen melekler gibi görmek
istiyorlarsa, yol ve yöntem budur!. üphesiz ki böyle bir terbiye or-
tamn hazrlamak üstün gayret, yüksek irâde ve sarslmaz azim is-
ter.

Ana - babann dikkatinden uzak tutamyacaklar önemli bir hu-


u* da udur En büyük çocuklarn eitip iyice islâh eder, ahlâkl
:

in î yetitirirlerse, ondan küçüklerini bu dorultuda eitmek ko-

— 100 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

laylar. Çünkü en büyük kardein küçük kardelerin islâh hususun-


da en müessir unsur olduu bir gerçektir, Çünkü küçük karde, bü-
yük kardeinin yaptklarn taklid eder ve her eyde aabeyi ona en
yüksek anlamda misâl ve örnek olur. Küçük kardeler onun birçok
nvet birçok sfat, ahlâk ve âdetlerini iktibas ederler. Ama burada kü-
çük çocuk için en büyük Cehennem ve en yakc ate, büyük kardei-
ni havaî, çlgnca elenmekten holanan, cinsel konulara açktan ilgi
duyan bir kii olarak bulmasdr.
Çocuk kendisinden önGe doan kardeini rezalet bataklnda bo-
rular, fitne ve fesad havasnda dönüp dolar bir halde bulursa, hiç
üphesiz ki, derhal te'siri altma girer ve onu izlemeye, taklide heves-
lonir. Artk çok sürmez onun yolunda yürür ve alaca ahlâk ne var-
m ondan alr...
tte bunun için ana - baba bütün gayret ve himmetlerini önce
büyük çocuklar üzerinde toplayp onu islâha çalmal, sonra da onu
zleyen çocuklar terbiye etmelidirler. Tâ ki, büyük çocuk kendisin-
den sonra doanlara iyi güzel örnek olabilsin. Allah (C.C.) ise sâlih-
lorin yegâne sâhibidir.

Konumuzun sonunda, Kur'ân'n, fiilleri sözlerine uymayanlar


nasl red ve inkâr ettiini ve bunun hem babalara, hem analara, hem
terbiyecilere ve boynunda terbiye etme hakk bulunan herkese âmil

«Kendinizi unutursunuz da baka


insanlara iyijikle mi emreder-
siniz?! Halbuki siz kitab okuyup duruyorsunuz...» (162) /

Siz Kur'ân'da, bakalarna kötü örnek ve önder olan kimseler


hakknda inen bu âyetten daha red ve inkâr edici, sakndrc bir
âyet gördünüz mü? Bakalanna kötü fiil bakmndan kötü misâl olan
bu kimselerden Kur'ân tiksiniyor ve ilâhî gazab kendilerine nasl
çektiklerini haber veriyor...

Hz. Ömer'in (R.A-) yeri ve düüncesi ne kadar büyük ye feyizli-


dir ki, O, çoluk - çocuunu toplar ve onlara öyle seslenirdi «Bilmi
olunuz ki, ben birsüre sonra insanlar una ve una dâvet edeceim

(161) Saff Sûresi : 2-4.


(162) Bakara Sûresi : 44

_ oi —
SLÂM'DA ALE ETM
ve onlar u
ve u
husustan men'edip gereken yasa koyacam. üp-
heniz olmasn ki, sizden birini, benim yasakladm eyi iler görür-
sem veya yaplmasn emrettiim bir eyi yapmyacan tesbit eder-
sem, vallahi onu en iddetli biçimde tenkil ederim.»

Ömer (R.A.) bu uyarsn yaptktan sonra dar çkar, öylece in-


sanlar hayra, iyilie çarr, hiç kimse geride kalmayp herkes O'nun
çarsna uyard; herkes onun emrini ve yasam iitip itaat ederdi.
Çünkü Ömer (R.A.) kendi söz ve davranyla örnek olmu, en yüce
misali vermi bulunuyordu.

te konuyu bu açdan ele aldmzda görüyoruz ki, bakasna


iyilikleemredip tavsiyede bulunan, fakat kendisi söylediini yerine
getirmeyen kimsenin Kyamet günündeki tenkil ve cezâlandrlmas
çok daha iddetli ve elim olacaktr. Ve Cehennem'deki asl rüsvaylk
da, meseleye âhid olanlarn önünde cereyan edecektir.

Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyurdu :


«Kyâmet günü adam getirilip Cehennem'e atlr. Barsaklar
dar çkp sallanr. Deirmen etrafnda döndürülen eek gibi onu
döndürürler. Bu sebeple Cehennemlikler onun bana toplanrlar ve
«A adam! Sen iyilikle emretmez miydin? Kötülükten de alkoymaz
miydin?» diye sorarlar. O da onlara u
cevab verir «Evet ben insan- :

lara iyilikle emrederdim, ama kendim yapmazdm. Onlar kötülükten


men'ederdim, ama kendim kötülük yapardm...» (163)

Râvî diyor ki s Rasûlüllah (A.S.) m öyle buyurduunu da iittim:



«Mi'rac gecesi baz kavimlere uradm, dudaklar ateten kel-
petenlerle kopanlyordu. Bunlar kimlerdir ya Cibril? diye sordum.
Bana u
cevab verdi Bunlar senin ümmetinin hatipleridirler, yap-
:

madklar eyleri söylüyorlard.» (164)


Ahirefte bir sürü ahitlerin hazr bulunduu bir yerde rezil ve
rüsvayha gelince Mansür bin Zazan diyor ki, bize kadar ulaan
:

haberlerden anladmz üzere, Cehennem'e atlan öyle kimseler ola-


cak ki, Cehennem ehli onlarn kötü kokusundan çok rencide olacak
ve onlara «Yazklar olsun size! Dünya'da neler ilediniz de bu fena
kokuyu nerediyorsunuz? çinde bulunduumuz azâb bize yeter de
artar, bir de sizin kötü kokunuzla mübtelâ edildik...» diyecekler. Fena

(163) Ahmet b. Hanbel 3/151.


(164) Buharî - Müslim Üsâme bin Zeyd
: (R.A.) dan.

— 102 —
-

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

koku neredenler onlara u cevab verecekler : «Bizler ilim adamlar


dik, ama kendi ilmimizden yararlanmadk!.» (165)

O halde
babalar, analar ve terbiyeciler bilmelidir ki, güzel örnek,
uygun misâl olmak, çocuun eriliklerini dorultup onu slâh etmede
ana sütundur. Sadece bu da deil, saygnlklara, faziletlere, göz ve
gönül dolduran toplumsal adâba inam yükselten temeldir...

Böylesine bir örnek ve misâl rehberlik olmadktan sonra çocuk-


lar edeplendirip terbiye etmek baarl olmaz ve bu durumda hiçbir
öüt onlarda arzulanan uyandrmaz. Artk ey terbiyeciler, ço-
te'siri
cuklarnz hakknda Allah'tan korkunuz sorumluluk düzeyinde on-
larla birlikte bulunun; Ta ki, cier parelerinizi islâh dorultusunda
birer güne, doru yolda birer ay olarak görebilesiniz. Onlar verdi-
iniz o güzel adâb ve terbiyeyi gördükçe bununla eref ve güven du-
yasnz. Bu durumda çocuklarnz hakknda Allah'n buyruu bü- u
tün gerçeiyle tecelli eder:

«ite bunlar Allah'n doru yola eritirdii kimselerdir sen de on-


larn yoluna uy!.» (166)

«De ki
stediiniz seklide âmel ediniz. Allah islediklerinizi görüp
:

(deerlendirecektir.) Peygamberi de, mü minler de sizin yaptklar-


nz görüp (gereini yapacaklardr.) » (1671

GÜZEL ÂDETLER UYGULAYARAK TERBYE ETMEK

slâm eriâtnda yerleen hususlardan biri de udur Çocuk yara- :

tld andan itibaren katksz T e v h i d (Allah'n varlm bir-


liini bilme,) sapasalam din ve Allah'a imân üzere gözlerini Dünya'
ya açar; Bu, insann yaratlnda ruhuna enjekte edilmi bir mayadr.
Cenâb- Hakk sözü edilen hususu öyle beyân buyurmutur :

(165) Bu ksm, «Gençler bilinceye kadar I.» adl kitabmzdan iktibas edilmitir.
(166) En'am Sûresi : 00.
(167) Tevbe Sûresi : 105.

— 103 —
: : :

SLÂM'DA ALE ETM


«Sen artk yüzünü Hakk'a yönelmi bir birleyici olarak dine çe-
vir ki bu, Allah'n salad bir mayadr ki nsanlar onun üzerine
yaratmtr. Allah'n yaratnda hiçbir deitirme, deiiklik bulun-
maz.» (168)
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur

«Doan
her çocuk, ftrat üzere doar...» Yani Allah' bir bilme
ve O'na imân etme duygusuyla doar. (169)
Artk bundan sonra, yani çocuk doduktan sonra güzel âdetlerle
yaama, telkinde bulunma ve eitme dönemi balar. Onu katksz
T e v h î d ve en güze ahlâk üzere yetitirip nefsi islâh eden fazi-
letlerle, doruya yönelik olan eriâtm adâbyla gelitirmek gerekir.

ki kiinin üzerinde etmiyecei gerçeklerden biri de udur


ihtilâf s

Çocuk için u iki faktör kolaylatrlp tahakkuk safhasna girince, hiç


üphe yok ki, hakk imân üzere geliir, slâm ahlâkyla ahlâklanr, ruhî
ve nefsi faziletlerin doruuna yükselir, kiisel meziyetlerle donatl-
•m olur Faktörlerden biri, fazilet saçan îslâm Terbiyesi'dir. Dieri
:

ise, uygun ve elverili âile, çevre ve arkadatr.

Fazilet Saçan islâm Terbiyesi


Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz bunun önemini birçok hâdislerinde
te'kiden beyân buyurmutur
«Adamn kendi çocuuna edep ve terbiye vermesi, bir sâ (3334
gr.) buday tasadduk etmesinden daha hayrldr.» (170)

«Hiç bir baba çocuuna güzel edepten daha üstün bir bata
bulunmamtr.» (171)

«Çocuklarnz ve âile halkna hayr öretiniz ve onlara edep ve


terbiye veriniz!» (172)

«Çocuklarnz u üç haslet üzerine eitip edeplendirin s

(168) Rûm Süresi s 30.


(169) Buhar.
(170) Tirmiz.
(171) Tirmiz.
(172) Abdurrezzak ve Sa'd bin Mansur.
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Peygamberinizi sevmek, O'nun hanedânn sevmek ve Kur'ân oku-


mak...» (173)

Uygun Aile, Çevre ve Arkada Salamak s

Rasulüllah (A S.) Efendimiz her münasebet dütükçe bu konuda


gereken tevcihlerde bulunmutur s

«Doan her çocuk ftrat üzere doar. Sonra ana-babas ya onu


Yahudîletirir, ya Nasranîletirir ya da Mecusîletirir.» (174)

Bu
hadîsten anlalyor ki, çocua Müslüman sâlih ana-baba mü-
yesser olur da ona, imân ve slâm ilkelerini telkinde bulunurlarsa, o
taktirde çocuk imân ve îslâm akidesi üzerine yetiip geliir.

Nitekim Rasulüllah (A.S.) Efendimiz «Kii yakn dost ve arkada-


:

n' "ni üzeredir. O halde sizden biri kiminle yakn arkadalk ku-
d, ona dikkat etsin.. (175)

Bu hadîsten anlalyor kiinin yakn dostu ve arkada sâlih


ki, «

Allah'tan korkup kötülüklerden saknan bir kimse ise, ondan salâh


ve tekvâ kazanr. te evdeki ve okuldaki yönlendirici faktör budur!
Çocua iyi bir aile, yararl bir çevre ve güvenilir arkada salamak,
onun ftrat mayas üzerine gelimesini gerçekletirir...
Elverili âüe yuvasnn ve bu ölçü ve anlamda bir çevre
uygun bir
ve okulun çocuk terbiyesindeki te'sirini, faziletli bir ahlâk ile pak-
lanmasn te'kiden açklayan u
tarihi olay beraber okuyalm \

Rasulüllah (A.S.) Efendimiz birgün ashabna öyle biri olay
nakletti Sizden önce gelip geçen ümmetlerde bir adam vard ki dok-
:

san dokuz kii öldürmütü. Bir çk


yolu bulabilmek için yeryüzün-
de yaayan en bilgili en âlimin kim olduunu sormutu. Kendini ibâ-
dete veren bir râhipten salk vermilerdi. O da o rahibe gelerek öy-
le demiti «Dorusu ben 99 cana kydm. Acaba benim için tövbe ve
:

balama var mdr?» Rahib ona: «Hayr, yoktur» deyince adam


büsbütün öfkelenmi ve umutsuzlua kaplarak râhibi de öldürmü-
tü. Böylece yüze tamamlamt. Sonra yine yeryüzünde en âlimin
kim olduunu sormu, bilgili bir adam ona salk vermilerdi. Bu de-
fa ona giderek, «Yüz cana kydm, benim için tevbe ve balanma
var mdr?» diye sormutu. O bilgin O'na «Evet, vardr. Senin güna- :

hnla tövben arama kim girebilir, kim perde gerebilir? Sen hiç dur-
(173) Taberânl.
(174) Sahlh-i Buharî.
(175) Tirmizî.

105
SLÂM'DA ALE ETM
ma u ülkeye orada Allah'a kulluk ve ibâdet eden insanlar bula-
git,
caksn; Onlarla beraber sen de Allah'a ibâdete devam et ve bir daha
kendi memleketine dönme, çünkü oras kötü bir yerdir!»

Bu tavsiye üzerine adam yola çkt ve günlerce yürüdü j yolu tam


yar edince ölüm kendisine gelip dayand. Rahmet melekleriyle azâb
melekleri onun hakknda ihtilâfa dütüler Rahmet melekleri, «O bi-
s

ze tevbekâr olarak geldi, kalbiyle Allah'a yönelmi bulunuyordu;..»


dediler. Azâb melekleri ise, «O hayatnda hiç bir hayr ve iyilik yapma-
d...» diye karlk verdiler, Tam bu srada âdem suretinde bir melek
çkageldi. onlar da onun aralarnda hakemlik yapmasn istedüer. Ha-
kem öyle dedi «Çkt memleketle varmak istedii ülke arasn
:

ölçün, hangisine daha yaknsa, o onlardan saylr. Melekler ölçtüler,


varmak istedii ülkeye daha yakn olduunu gördüler. Böylece onun
ruhunu rahmet melekleri tutup aldlar.. .» (176)

Dier bir rivâyette ise olayn son bölümü öyle belirtiliyor :

«Allah Teâla, o adamn gidecei ülkeye yakla, ayrld ülkeye


de uzakla! diye vahyetti. Sonra da gelen ve hakem seçilen melek on-
lara öyle dedi Bu iki ülke arasn ölçün, hangisine daha yalan oldu-
:

unu tesbît edin. Ölçtüler, gidecei ülkeye bir kar daha fazla yak-
latm gördüler ve böylece balanm oldu. . .»

tte naklettiimiz bu nasslardan unu çkarp elde edebiliriz:


Çocua sahîh olan ana-babas tarafndan yeterli terbiye verilir; ihlâs
sâhîbi eitimciler tarafndan eitilir ve kendisine elverili bir yuva
ve okul hazrlanr, sâlih dost ve arkadalar te'min edilir, ihlâs sahibi
mü'min bir çevre oluturulursa, hiç üphesiz çocuk imân, fazilet
ve tekvâ üzere eitilmi olur yüce edepleri âdet edinir, güzel ahlâk-
;

la yaamay itiyad haline getirir...

Belirtilen bu esaslara ve ilkelere göre, selef -i sâlih in (bizden önce


gelip geçen iyi kiiler) çocuklar için terbiyeci seçmekte titizlik gös-
termiler, onlar hayrl yararl yetitirmek için çok elverili ortam
hazrlamlar; böylece çocuklarn en mükemmel ahlâkla süslemiler
ve en güzel sfatlarla onlar bezemiler...

Câhiz'in tesbit ve rivâyetine göre, Akabe bin Ebl Süfyan, olunu


eitimciye teslim ederken u
tavsiyeyi yapmtr «Çocuumu islâh- :

(176) Buhari - Müslim.


. : .

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

ta ilk önce kendini islâh ile ie bala. Çünkü çocuklarn gözleri senin
gözüne bal
kalr. Onlara göre iyi ve güzel, senin iyi ve güzel kabul
ettiin eylerdir. Onlara göre, çirkin ve fenâ senin çirkin gördüün
ve saydn Çocuklarmza gelip geçen hikmet erbabnn
eylerdir.
hayatn, ediplerin ahlâkn öretmeye çal. Onlar benim korkumla
tehdîd et, ama benden bakasyla onlar -örnek vererek- edeplendir.
Çocuklar eitirken hastasnn hastaln iyice tehis etmeden ilâç ver-
miyen doktor gibi ol!. Artk bu konuda benden yana bir özür beyan
etmene gerek yoktur. Çünkü ben seni eitme hususunda yeterli görüp
çocuumu teslim etmi bulunuyorum...»
Râb el-Asfahâni anlatyor
— Abbasî Halifelerinden Mansûr,
Emevilerden zindana attrd
kiilere bir adam göndererek onlardan u
hususu sormalarn emre-
diyor «Zindanda bulunduunuz süre içinde size en
: gelen ey ar
nedir?» te bu soru onlara soruluca u
güzel cevab vermilerdir s

-Çocuklarmz terbiye edip yetitirmede kaybettiimiz frsatlardr!.»


tbn-i Sinâ da çocuk terbiyesiyle ilgili öyle tavsiyede bulunmutur:
— Çocuun, dier çocuklarn bulunduu okulda, arkadalarnn
edep ve terbiyesi güzel olmal, beenilen âdet ve gelenekleri yaayan-
lar bulunmaldr. Çünkü çocuk en te'sirli telkini beraber okuduu
çocuklardan alr. Evet onlardan alr ve onlarla scak ilgi kurar. .

Bu konuda fazla bilgi edinmek isteyenler, daha fazla belge ve mi-


sâl toplamay arzu edenler, yani selef-i sâlihîn'in bu hususta göster-
dii titizlik ve hassasiyeti, çocuklarn nasl terbiye ettiklerini, onlara
nasl uygun ve yararl bir ortam hazrladklarn örenip daha fazla
bilgi toplamak isteyenler, kitabmzn ikinci ksmnda geçen «Ço-
cuklar Terbiye» bal
altndaki bölüme müracaat etsinler. Orada
kendilerini tatmin edecek, sadre ifâ sunacak kadar malzeme bula-
caklardr. .

Fâhi hatalardan biri de udur Baz: ya hayr- kiilerin, «insanlar


l ya da erli çocuklar doururlar» eklindeki düünceleridir. Nasl ki
kuzu uysal ve sâkin, kaplan yrtc ve parçalayc olarak doar, der-
ler. Onlara göre insann mayasnda bulunan ve irsî kanaldan gelen
erri deitirmek mümkün .olmad gibi insann may asda kök sa-
lan hayr ve iyilii de deitirmek mümkün deildir. (177)

(177) Bu görü daha çok Aiman. Hind ve Fransa felsefecilerinin ortaya att
bir varsaymdr. Ama douda ve batda yetien birçok ahlâk filozoflar bu
varsaym reddetmilerdir.
: .

SLÂM'DA ALE ETM


Evet, bu batl iddia hem er'ân, hem aklan, hem de tecrübeyle
yersiz ve anlamszdr.
er'i delü
«(Doru ve eri olmak üzere) iki de yol göstermedik mi?» (178)

Yani biz insana hayr ve er yolunu gösterdik...


«Nefse ve onu düzenleyip biçimlendirene sonra da ona fenalk- ?

larn ve (bunlardan) saknmasn lham edene yemin olsun id » .

(179)

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz de az önce naklettiimiz gibi öy-


le buyurmutur «Doan her çocuk ftrat üzere doar. Sonra ana-
:

babas ya onu Yahudîletirir, ya Nasrânîletirir, ya da Mucusîletirir.»


(180)

Aklî delil :

Allah (CC) kitap indirip peygamberler göndermitir. Bunun, se-


bebi gayet açktr Bütün bunlar insan slâh etmek, dünya ve âhiret
:

saadetini salamak içindir. Neden hükümetler düzen kurup kanunlar


çkarrlar? Neden üniversiteler, akademiler ve benzeri okullar açar-
lar? Neden bu okullara terbiye, ahlâk ve sosyal dersler için öretmen-
ler tâyin ederler? Bütün bunlar öretmek, edeplendirmek, ahlâklan-
drmak, bozgunculuu önlemek, en uygun olan kurmak ve yaatmak,
erilikleri dorulamak için deil midir? Eer böyle deilse, kitap
indirmenin, peygamberler göndermenin, eriâtler ve kanunlar koy-
mann anlam nedir? Eitimci ve terbiyecilere neden lüzum görülür,
ne yararlan olabilir? Bütün bunlarn hepsi o taktirde sknt, meak
kat olmaz m? Amaçsz bir külfet getirmez mi? Ahlâk dersi oyun ve
elenceden ibâret kalmaz m?
Bütün bu aklî muhakemelerden ve sorulardan u neticeyi çka-
ryoruz :

— üphesiz ki insan, iyilik ve kötülüe isti'datl olarak yaratl-


mtr, îyi elverili bir terbiye verilirse.yararl birçevre salanrsa,
katksz bir imân, faziletli bir ahlâk alayan eitim
ve öretim ger-
çekletirilirse, çocuk toplum içinde mü'min bir insan, âlicenap fazi-
letli bir kii olarak yetiir.

(178) Beled Sûresi : 10.


(179) ems Sûresi : 6-10
(180) Sahîh-i Buhar.
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Tecrübeye dayal delil

nsanlk âlemine bakp bir süre düünecek olursak, karmzda


bir insan var ki sapklk ve fesâd ortam ve çevresinde yaam ve suç
ilemekte, kötülük ve günaha dalmakta zirveye ulam... çinde
yaad topluma er ve günahlarmn vebalini tattrm, toplum için-
deki yerini günah ve suçlaryla berbat etmi... Derken anszn sâlih
bir arkada ortaya çkvermi veya çok te'sirli bir terbiyecinin yan-
na düüvermi ya da onun karsna
ihlâs sahibi bir davetçi çkm
ksa bir süre sonra onu er ve kötülüün derin çukurundan kurtarp
mutluluk bahçesine eritirmi suç ileme muhitinden onu alp iyi ve
:

erefli kiiler topluluuna kavuturmu... Adam böylesine uzun sü-


ren bir bozuk ve kötü hayattan kurtulup Allah'tan korkup fenalklar
dan saknanlardan biri olarak sabahlar.
Gönümüzde buna benzer birçok olaylar cereyan etmektedir. Fit-
ne dalgalarnn kabard, günahlar süslenip püslenip takdim edil-
dii fsk'u fücûr kaplrcasma rabet gördüü bir ortamdan kur-
tulanlar çoktur. Bunu ancak hakszl inatla savunan veya gözleri-
nin üzerinde perde bulunan kimse inkâr edebilir.

Hayvanlar âlemini düünecek olursak; görürüz insanolu hemen


her asrda hayvann ürkek ve yabanî tabiatn düzeltip onu ehliletir-
meyi, uysallatrmay becermitir. Hayvan hrçnlk ve vahiliinden
kurtarp onu kendine ba eer duruma getirmitir. Zikzakl hayatn
itidal ve intizama sokmakta baar salamtr. Okadar ki, insanolu
öretiyor... Böylesine bir deime isti'dad dilsiz hayvanlarda bulun-
duu halde insan tabiatnda niçin mümkün olmasn?...
Psikoloji unu ispat etmitir insan tabiat birlemeye, dei-
ki,

meye ve dorulmaya çok müsaittir; eitim ve telkinle bunlar kabul


edecek bir yapya sahiptir...

Bitgiler âlemini olursak; görürüz ki, ziraatçi tohumu


düünecek
elverili bir topraa atar gübreler suyunu verir ve onu her türlü ha-
erattan korur ve durmadan yabani otlar ve dikenleri o yerden kopa-
rp yeeren tohumlar boy verince onlarn yannda destek
temizler,
mahiyetinde aaç yerletirirse, çok sürmez o tohum durmadan «Al-
lah'n izniyle ürün verir, insanolu onun meyvesini toplar, gölgesin-
den yararlanr, elde ettiiyle uzun yllar hayr ve hasenatn yerine
getirir...

Bunun aksine atlan tohum ihmal edilir; hakknda ilgisizlik yazl-


mcasma kendi haline braklr, ne humuslu bir toprak salanr, ne de

— 109 —
:

SLAM'DA ALE ECTM


gerektii zaman suyu verilir, ne de çevresini saran yabani ot ve diken-
lerden ayklanr, ne de yükselen fidana desdek konulursa, böyle bir
tohum meyve vermez, üzerinde ne çiçek, ne de meyvesi bulunur. Bir
de bakarsn ki bir sabah rüzgârlarn sürükledii çer-çöp haline gel-
mi, ie yaramaz olmutur...
te insan nefsi ve ondaki kabiiiyyet ve isti'dadlar, karakter ve
yaratlmdaki yetenekler de böyledir. Onu faziletli bir ahlâk ile koru-
ma snrna alr, ilim ve maarif suyuyla sular, sâlih amelli güpresini
verirsen, çok sürmez çocuk hayr üzere yetiip geliir, yava yava
olgunluk basamaklarnda yükselir ve yeryüzünde yürüyen bir melek
olur...

Bunun aksine insan ihmal edilir, günlerin ak ve seyrine brak-


lr, cehalet pas onu kaplar, kötü arkadalar onu çepçevre kuatr,
üzerinde kötü âdetler birikip belini bükerse, hiç üphe yok ki, O, er
vefesâd üzere yetiip geliir ve ahlâkan çözülme, her eyi mubah
sayma çukurunda bocalayp durur. Yabanî bir insan durumuna ge-
lir, fakat yine o, her eye ramen kendini en erefli saygdeer in-

sanlardan sanr.

Bütün bunlar öyle özetleyebiliriz :

însan tabiat hayr ve erden ne üzere bulunuyorsa, mümkün de-


il onu deitiremessiniz, diyenlerin iddias, gerçekte bâtldr, hem
eriât onu ibtal etmekte, hem akl reddetmekte, hem de tercübe yalan-
lamaktadr. Ayn zamanda psikologlar, eitimciler ve ahlâkçlar da
böyle bir iddiann bo ve anlamsz olduunda birlemektedirler.

Bu alanda mam Gazalî'nin dediklerinden baz parçalar ve örnek


ler vermek istiyoruz. Gazali ÎHYA adl eserinde diyor ki

— «Çocuk ana-babann yannda bir emânettir. Çocuun kalbi


tertemiz ve nefis bir cevherdir.. Hayvanlarn ihmal edildii gibi ihmâl
edilir er ve kötülüü âdet edinirse, saptp bedbaht olur ve mahvol-
maya yüztutar. Çocuun korunmas, te'dib ve tehzibi ile, güzel ah
lâkm öretilmesiyle mümkündür...»

bn Haldun, Mukaddime adl kitabnda çocuun kabiliyet, isti'-


dad ve bozulduktan sonra slahnn mümkün olaca hakknda Gaza-
linin yolunu seçmitir. Ayrca douda ve batda yetien birçok filo-
zoflar da ayn yolda yürümü, çocuun slâhnn mümkün olduunu
savunmulardr...

— 110 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Allah rahmet eylesin air ne güzel söylemi


«Bizde gençler, babalarnn âdetlerine bal yetiirler.
Genç kendiliinden dindar olmaz, ama bunu yaknlar ona âdet
odindirirler...»

— 0O0 —
Teribiyeciye gereken, ferdi islâhta ve eriliklerini dorultmada
çocukluk ve gençlik dönemleri arasnda ayrm yapmak, ya seviyesine
göre onu eitip yetitirmektir. Ayn zamanda bu iki ayr ya döne-
minde çocuun edinecei âdet ve edepler de farkldr, terbiyeci bunu
ila hiçbir zaman dikkatten uzak bulundurmamahdr.

Gençlerin kendilerine göre bir yol ve yöntemi,

Çocuklarn da kendilerine göre bir yol ve yöntemi vardr.

slâm'n gençleri islâhtaki yol ve yöntemi :

Gençlerden maksat, ergenlik çan am olanlardr. slâm bu


yata veya dönemde bulunanlar u üç esasa dayayarak islâh tav-
siye eder :

1- Salam dinî akideyi delilleriyle öretmek.


2- Onu her türlü er ve fesaddan syrp hayrl düzeye getirmek.
3- Aile, okul ve çevreyi onun lehine deitirmek.

mü'minin ilâhî murakaba altnda bulunduunu


Birinci esas, id-
râk edip devaml bu duyguyu tamas,
kavrayp her yerde ve zaman parças içinde sayg ile
en buyügü ve en
Bu akidenin asl özellii, insan ruhsal yönden kuvvetlendirir,
irâdeyi güçlendirir. Artk genç kii ne ehvetinin esiri, ne de heves
ve arzularnn kölesi olur. Kendini bütünüyle Rabbani yola verir.
Allah'n kendi Peyyamberine indirdii ölçü ve anlamda o yolda yü-
rür. Ne tereddüt eder, ne de bir sknt duyar. Onun bu tutumundaki
iâr, Allah'n u buyruudur:
«üpheden uzak bir bilgiyle inanan bir millet için Allah'tan da-
ha güzel hüküm veren kim olabilir?» (181)

(181) Mftide Sûresi : 50.


:

SLÂM'DA ALE ETM


Peygamber size ne verirse (ne buy ur ursa) onu aln. Sizi neden
m en 'ederse ondan saknn. Allah'tan korkun. üphesiz ki Allah'n
azab iddetlidir.» (182)

Çünkü sözünü ettiimiz akide ve imânn gereklerinden biri de


hiçbir sknt duymadan eriât bütünüyle benimsemek ve uygulama-
ya çalmaktadr ve Islâmi öretim konularnda kâmil anlamda tes-
limiyet göstermektir. Cenâb- Hakk bu hususu öyle açklyor

«Hayr, hayr; Rabbine and olsun ki, aralarnda tartp çeki-


tikleri eylerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiin hükümden
dolay içlerinde bir sknt duymakszn tam bir balanla balan-

Hiç üphesiz bütün ibâdetler, zikir ve virdler, gece saatlerinde


Kur'ân okuyup mânas üzerine iyice düünmek, gündüz saatlerinde
bu kitap ile megul olmak, her hal ve vakitte Allah'n büyüklüünü
düünmek, ölüm ve ötesini kesin bir inançla kabul etmek, kabir aza-
bna ve iki melein sorusuna gönülden inanmak, Âhiret âleminin var-
lna itikad edip Kyâmet korku ve dehetinde üphe etmemek,
mü'minde, Allah'n her ân murakaba ettii uurunu gelitirir ve bu
uur dorultusunda onu dosdoru insan yapar, hayatta baarl k-
lar ruhla beden arasnda ve bu iki ayr varln istekleri beyninde
;

tam bir denge salar. Bunun gibi dünya iiyle Âhiret ii arasnda da
denge vücuda getirir. hmal etmeksizin her hak sâhibinin hakkn
ödemeyi gerçekletirir. Mü'minin bu husustaki iar, Rasûlüllah Efen-
dimizin u hadîsleridir :

«üphesiz ki, Allah'n senin üzerinde hakk vardr ? nefsin de


senin üzerinde bir hakk vardr ; çoluk-çocuun da senin üzerinde
hakk vardr. O halde her hak sâhibinin hakkn ver!.» (184)

Herkesçe kabul edilen hususlardan biri de udur Mu bir : . n


kimse kendi içinde Aziz ve Celil olan Allah'n her dem murakabe

(182) Har Sûresi : 2.


(183) Nisâ Sûresi t 65.
(184) Ebu Dâvud - Tirmizi.

— 112 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI
f

ettii inancnkuvvetlendirir ve kiisel iradesiyle nefs-i emmâre üze-


rinde saltanat kurar, gayr-i meru heveslerinin sürükleyip götürmek
istedii tahriklerini kontrol altna alrsa, ite bu kimse iç âlemini
düzene koymu olur, bütün ilerinde inanç ve kalbinden gelen bir
denge salam bulunur. Artk ne saptr, ne de fisk u fücura meyi
eder; ne doru yoldan ayrlr ne de bedbaht olur. Çünkü o kesin bir
iman veitikadla biliyor ki, Allah «Hep murakaba etmekte ve O'nun
kudret ve ilim gözü asla uyumamaktadr. O, kendisinin gizli ve açk
hallerini bilmekte, hâin gözleri ve kalblerin gizlediklerini de bilmek
tedir.

ite böylesine erefli yüksek bir mertebeye yükselen Ashab- Ki-


ram, içkinin harâm klmdyla ilgili ilâhi buyruk inince, hiç tereddüt
etmeden «Vazgeçtik, vazgeçtik Rabbimiz!» diyerek seslerini yükselt-
tiler ve evlerindeki mevcut arap küplerini sokaklara devirdiler.

islâm cemaatinin bir batan bir baa uyumlu düzenli olmasnda-


ki sr da yine böylesine salam bir itikad idi. O kadar ki, Ebubekir
SIDDÎK (R.A.) in hilâfet yllarnda Hattab olu Ömer (R.A.) kad ta
yin edilmiti.Tam iki yl kadlk makamnda oturdu, karsna dava-
laan iki kimse çkmad.
Rivâyete göre, iki yldan sonra Hz. Ömer (R.A.), halîfeye ba
vurup bu görevden alnmasn istedi. Çünkü hiçbir i yapmadan otu-
ruyordu.

Hiç üphesiz bundaki sr, Ashab- Kirâm'n her ilerinde ve du-


rumlarnda ilâhî murakaba altnda bulunduklarna imân edip bu
duyguyu tamalar idi. Artk neye davalasmlar, Allah'n hükümleri,
buyruklar açk ekilde önlerinde duruyordu. Neden ihtilâfa düsün-
ler,Allah (C.C.) korkusu bütün sevgi ve hametiyle onlarn kalbleri-
ni doldurup organlarna ilemiti. Hem neden doru yoldan sapsn-
lar ki, her hak sahibinin hakkn verirlerdi.

Artk akl ve basiret sâhipleri ibret alsnlar.


Gençleri er ve kötülükten syrp uzaklatrmak s

büyükleri slahta dinin, akln ve örfün kötü


Evet, ey- sayd
leri terketmeleri te'sirli yollardan biridir. Fitne ve fesâd günah ve
vebâldan nefret etmelerini salamakda frenleyici sebeplerin banda
gelir.

Toplum yapsnda yer alan er ve fesad gidermek, gençleri bu


havadan syrmak; bâtln rüsvay ediciliini gösterip uzak kalma-

_ 113 _ islâm'da Aile Eitimi Cilt -.2 -F.: 8


: :

r— 1
SLÂM'DA ALE ETM ... „ ._«

larn salamak, Kur'ân- Kerim'in Câhiliyyet devri insanlarn ikna'


edip bu gibi eyleri taklid ve âdet edinmekten uzak tutmakta uygu-
lad metotlardan biridir. Bu konuda baz misâller vermek istiyo-
ruz : slâm Dini, içkiyi harâm kld zaman, tahrim hakkndaki hü-
kümler parça parça, âyet âyet aralkl inmitir. Kademeli ekilde
içkinin haram olduu açklanarak bilgi verilmitir. însanda brakt-
kötü te'sirleri, ahlâk üzerindeki zararlar, toplum yapsndaki tah-
ribat, dine ve dindarla ters dümesi pedagojik bir yöntem uygula
narak anlatlmtr.
u buyruu idi
-

Bu konuda ilk inen Allah'n :

«Hurma aaçlarnn mey val arndan ve üzümlerden sarholuk


veren içki ve bir de güzel rzk edinirsiniz. üphesiz bunda akln
kullanan bir millet için ibret, öüt, kant ve belge vardr.» (185)

Kur' an bu âyetle, sarholuk veren içkiyle, güzel rzk karlatr-


d. Tâ ki akl sahipleri anlasnlar ki, sarholuk veren içki ayr ey-
dir, güzel rzk da ayr eydir. Böylece bundan sonra içkinin tahrî-
mine, onlarn düünce ve duygularnda bir ortam hazrlanm olu-
yor. çkinin güzel bir rzk olmad
bir istifham elkinde kafalarn-
da beliriyor.

kinci inen ilâhî buyruk


«Sana hamr (alkollü içki) den ve kumardan soruyorlar. De ki :

kisinde de hem büyük günah, hem insanlar için (baz) faydalar


vardr, ama günahlar (ve zararlar) yararlarndan daha büyüktür.
(186)

Böylece içki hususunda günah ve zarar taraf, ticarî menfaat


tarafna ar
geldi. Tâ ki, bununla uraan insan kurduu ülfeti gev-
etip fazla ilgi duymasn ve yerlemi bir âdetinden yava yava dön-
me idrâkine erisin. Kafasndaki istifham biraz daha büyümü ol-
sun ve içki hakknda geni ölçüde düünmeye balasn.
Üçüncü olarak inen âyet
«Ey imân edenler! Sarho iken ne dediinizi bilinceye kadar— —
cünüp iken —
yoldan geçmeniz müstesna gusledinceye kadar na- —
maza (ve mescide) yaklamayn.» (187)

(185) Nahl Sûresi 67. :

(186) Bakara Sûresi 219. :

(187) Nisa Sûresi : 43.


ÇOCUKTA TE'STR EDECEK TERBtYE YOLLARI VE VASITALARI

Böylece Kur'ân, içkinin akllar üzerindeki kötü te'sirini hatrla-


tyor. çkinin düünce ve duygu üzerindeki teviat ve dengesizliini
konu ediniyor. Namaz vakitlerinde herhalde içilmemesini tenbîh
uderken, dier vakitlerde içilmesine açk bir kap tutmuyor. Böylece
istifham daha da büyüterek konuya arlk kazandryor. Sonra da
ortam hazr olunca kesin emri indiriyor.

«Ey imân edenler! çki, kumar, tapnmak için konulan dikili


talar ve fal oklar eytan ii murdar eylerden bakas deildir. O
halde bunlardan kaçnp saknn ki kurtulua eresiniz.

eytan, içki ve kumar hususunda ancak aranza dümanlk ve kn


sokmak ve sizi Allah' anmaktan, namaz klmaktan alkoymak ister.
Artk vazgeçersiniz deil mi?» (188)

Kur'ân'n bu âyetlerle içkiyi kumar ve putlarla tahrîmde eit tut


masnn mânas nedir? Sonra da bunlarn murdar olduunu açkl-
yor. Sonra da her birinin eytan ii olduuna dikkatleri çekiyor. Sonra-
da ahlâkî zararlarn belirterek insanlar arasna dümanlk ve kin
soktuunu ve bunu takiben dinî zararlarna parmak basarak insan
Allah' anmaktan, namaz klmaktan alkoyduunu belirtiyor. Bütün
bunlarn anlam nedir? çkinin kötülük ve zararda balbana bir
vasta olduunu, akl ve basiret sahiplerine göre, zararda, tehlike-
de ve günahta balca bir belge mahiyeti tadn
göstermiyor mu?
Bu açklama ve açk belgeden sonra artk bir kimse onun tahrîminden
çekinip uzak kalmaz m? üphesiz ki, insafl ve aklm yeterince kul-
lanan mü'min der ki «Ya Rabbi! Sen açkladktan, harâm kldktan
:

sonra artk içkiden vazgeçtim.» te Ashab- Kiram da böyle düündü,


böyle inand ve öyle dedi... çkinin rüsvayl belli olup tahrîm âyeti
inince hiç tereddüt göstermeden akl ve imânlarnn altnda bu
murdar eyi braktlar...
Artk sen, Kur'ân'n câhiliyyet devri kötü âdetlerini harâm kl-
masnda uygulad metodu buna kyas et. Müriklerin toplumsal ah-
lâkszlklar, kokumuluklar, Allah'a ortak komalar, zina etme-
leri, faiz yemeleri, kumar oynamalar, haksz yere adam öldürme-
leri, kz çocuklanm diri diri gömmeleri, yetim maln haksz yere ye-

meleri ve benzeri mefasidi nasl kademeli bir ekilde harâm klp ,

yasakladn anlarsn... Kur'ân bunlar, zararlarn, yapaca tahri-


bat gözler önüne serdikten, akla ve duygulara seslendikten sonra
harâm klmtr. Bunlarn douraca suç ve günahlardan çounu
(188)Maide Sûresi s 90.

— 115 —
SLÂM'DA ALE ETM
açklayarak akl sâhiplerine hitap etmi ve bu gibi zararl eylerden
kaçnmalarn salamtr. Belirtilen murdar eylerin fert ve toplum
üzerindeki olumsuz te'sirlerine dikkatleri çekecek akln kullanabilen
mü'minlerin bunlardan uzak kalmas istenmitir.

Gençler için iyi bir ortam hazrlamak, çevre ve okul konusunda


çok titiz davranmak s

Ferdi slâhata ve onu doru


yola iletmekte, terbiye edip topluma
ve hayata hazrlamakta bunun te'siri dier esaslardan aa
deildir.

Eer
böyle olmasayd, Allah (C.C.) hiç Rasûlüne, Mekke'den ay-
rlp Medine'ye hicret etmesini emreder miydi? Peygamber de (A.S.)
kendi arkadalarna ayn emri verir miydi?

Bütün bunlar gençlerin iyi bir ortam, yararl bir çevrede olutu-
rulmasna, akln, dinin ve güzel örfün kötü kabul ettii bir ortam-
dan uzak kalp bahçe ve bostanlarnda günahlar ve haramlar devi-
rilmeyen bir yerde yetitirilmesine yönelik bulunuyordur.

Ve bütün bunlar Allah't»n indirilen hükümlerin gölgesi altnda


ve o çok kapsaml Tevhîd Bayra'nn dalgalanan havas altnda bir
devleti ayakta tutmaya yönelik deil midir?
Yine bütün bunlar, slâm'n hükmettii ve üzerine Kur'ân'n in-
dii bir toplumda müslüman ferdi islâhi amaç olarak seçmemekte
midir?

Az yukarda yüz cana kyan adamn hikâyesini ve yeryüzünde


en bilgili kiiye gelip kendisi için tövbe kapsnn açk olup olmad-
n ve verilen cevâb nakletmitik; lim adam ona öyle tavsiyede bu-
lunmutu :

— «u
ülkeye git; çünkü orada Allah'a ibâdet eden insanlar bu-
lunuyordur. Sen de onlarla beraber Allah'a ibâdet et ve bir daha
kendi ülkene dönme, çünkü oras kötülük ve fenalklarn ilendii
bir yerdir....»

Bu hadîs ve açklad olay, düzenli, elverili bir ortamn ferdin


islâhmda büyük bir te'siri ve otoritesi olduunu göstermiyor mu?
Böyle bir ortamda ferdin erilikleri dorulur, en rezil âdetlerden
kurtulur, en kötü sfatlardan syrlr, öyle deil midir?

önce de Resûlüllah (A..) Efendimizin hadislerini nakletti

ne kadar güzel te'siri bulunduunu belirtmitik. Çünkü kii yakn


: : ; :

ÇOCUKTA TFSlR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

dost ve arkadann dini üzeredir. Arkadaln düzelme veya bozul-


ma hususunda fert üzerinde büyük te'siri bulunduu bir gerçektir.

îte bundan anlyoruz ki, ferdin islâhnn dayand


ilk nokta,
- eer ergenlik çan amsa — dejenere olan çevre ve muhitin de-
itirilmesidir. Onu her eyi mubah sayan muhitten uzaklatrp e-
kya arkadalardan ilgisini kesmek ve câhil bir
tinetli aile çevresiyle
münasebetlerini ya kesmek, ya da azaltmaktr.

Yukardan beri anlattklarmz öyle özetleyebiliriz

Büyükleri islâhta slâm'n tuttuu yol ve uygulad yöntem, üç


osasa dayanr. Bununla kötü ahlâk deitirilir, meydana gelen sap-
ma ve erilme dorultulur
Salam Akideyle yalan ilgi salamak :

Ergenlik çan aan dosdoru imân dorul-


bir gençte, Allah'a
tusunda vücut bulan akide, onda ilâhî murakaba uurunu gelitirir;
gizli ve açk hallerde Allah'tan sayg ile korkma duygusunu kökle-
tirir. Bu da kiinin iç yapsnda harâmlardan saknmada salam
bir irâde oluturur, onu en güzel huylarla süsler, en güzel sfatlarla
teçhiz eder.

Kötülük ve erden Syrp yi Bir Ortama Sokmak


Bu, genç kiiyi birçok fesâd ve fenalktan alkoyar, bütün rezî-
letlerden syrlp çkma azmini dourur. Hattâ gönlünün yatmas,
kalbinin rahat etmesi için günah ve ahlâkszlk saylan her eyi ter-
ketmesine yol açar.

Toplum Ortamn Deitirmek


Genç kiinin isiâhm, daha çok hayrl, feyizli bir ortam hazrlar.
Elverili bir hava düzenler; erefli, faziletli bir hayat düzeyi onu
yönlendirir. Böyle bir ortamda her geçen gün durumu daha da iyi-
ye gider, zamanla hem ahlâk, hem ef 'âli düzene girer.

halde toplumu islâhla kendini görevli sayan terbiyecilere dü-


O
en udur Gençleri islâhta, Islâm'm
:
açm
olduu yolda yürümek,
Onun metodunu ve yöntemini uygulamaktr. Eer cidden hayrl ve
güvenli bir ümmetin fertlerini görmek istiyorlarsa yol budur, baka-
s evham!. Ayn zaman toplum yapm selâmet ve istikrarl tutmak
istiyorlarsa, Menhec-i slâm'da yürümelidirler..

— 117 —
: : : :

f S f .
A M DA
'
ALE ETM
Nitekim Cenâb- Hakk buyuruyor
«De ki te benim yolum! Ben de, bana uyanlar da bilerek, id-
:

râk ederek Allah'a davet ediyoruz. Allah' tenzih ediyoruz ve ben


ortak koanlardan deilim..» (189).

Küçükleri îslâh'ta slâm'n Yol Ve Yöntemi


Burada da iki esasa dayal bir metot uygulanr
1 — Telkin.
2 — Güzel âdet.
Telkinden maksadmz, bir yönteme islâh ve terbiyede nazarî
oa vurmaktr. Güzel âdetten maksad, çocuu oluturup hazrlama
da amelî bir yöntem uygulamaktr.
Çocuun doutan ve güzel âdet düzeyinde iyi
kabiliyeti, telkin
örnek almaya daha ileri yatakilerine nisbetle çok daha elverili ol-
duuna, göre; babalara, analara ve terbiyecilere gereken, çocuk ha-
yatn gerçeklerini akletmeye balad
andan itibaren, bütün güç-
lerini iyi telkin ve güzel örnek verme noktasnda toplamaktr.

Az yukarda mam Gazâli'nin bu konuda ne dediini nakletmi-


tik: «Çocuk ana-baasmn yannda bir emânettir. Tertemiz kalbi ne-
fis bir cevherdir. Kendisine iyilik ve hayr dorultusunda güzel ör-
nekler verilir ve iyi âdetler öretilirse, ona göre yetiip geliir; böy-
lece hem Dünya'da, hem Ahiret'te mutlu olur...»

îte bu alanda terbiyecilere, telkinde bulunma ve güzelçocuu


âdetlerle onu teçhizde baz misâller vermek istiyorum. Belki bu sa-
yede terbiyeciler daha çok uyank ve basiret üzere bulunurlar .-

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, terbiyecilere, çocuklara LA LAHE •

ÎLLA'LLAH' telkin etmelerini emretmitir

«Çocuklarnza ilk kelime olarak, LA LAHE LLÂLLÂH sözünü


açp öretin.» (190).

te bu telkinin nazari olan yandr.


Telkîn'in amelî yanma gelince; O, çocuu iyice hazrlamak, ken-
dinden emin olup vicdamn tâ derinliinde Allah'tan baka yara-

(189) Yûsuf Sûresi : 108.


(190) îbn-u Hibbân.

— 118 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

tan, yoktan var klan baKa bir tanr bulunmadn inandrc


ekil-
do göstermektir. Bu da ancak çocuun görebilecei bitkiler, gök,
yor, deniz, insan ve benzeri belge ve eserlerle açklanabilir. Böyle-
ce çocuk zihinsel bir aratrmaya yönelip sonuç çkarmay düünür
ve eyay yaratan akl yoluyla —
eserden müessire intikal salaya-
rak —
anlamaya balar. Ve o zaman bilir ki. kâinat yaratan, her
oydenmünezzeholan Allah'tr.

Bu takdirde terbiyecinin çocukla biriiKte ulaaca netice u


olur : u varlk âlemi bütün ecramyla iitme ve görme kua yöne- altn-
da hissedilmektedir. Varln bu düzenle ve yaratld amaca
lik özelliiyle kendiliinden var olduu mümkün deildir. Çünkü
Kördüümüz varlk Alemindeki eya, canszdr, uur ve idrâke sâ-
hip deildir. Olsa bile kendi kendini yaratmas düünülemez. Akl
ve tedbîr ile bu düzen kurulamaz; hem eyann akl, tedbiri, ilim ve
irâdesi de yoktur. O halde onu yaratp düzene koyan mutlaka bir
var klan söz konusudur, o da Allah'tr.

te bu yoldan hareketle eittii çocukla beraber Bir


terbiyeci
olan, gökleri ve yeri yoktan modelsiz örneksiz var klan Allah'a imâ-
na eriirler. Kademeli ekilde de duyulandan akledilene intikal sa-
larlar; cüz'den külle geçerler; basitten mürekkebe geçi salarlar..
Böylece çocuk vicdanen ve aklen Allah'a imân konusunda hüccet ve
burhana dayanarak ikna' olur. (191)
Resûlüllah Efendimiz terbiyecilere, çocuklarna Namaz
(A.S.)
erkâmn telkin etmelerini, çocuklar henüz yedi yanda iken bu
ibâdeti onlara öretmelerini emretmitir. Nitekim Hadîs-i erif lerin-
He öyle buyuruvorlar :

«Çocuklarnza yedi yanda iken onlara namaz ile emredin. On


yama girdikleri zaman (klmayacak olurlarsa) dayak atn! Bun-
dan sonra yataklarn ayrn..» (192)

(191) mân» bahsini, «imân Terbiyesiyle lgili Sorumluluk- bölümünde


«Allah'a
Kitabmzn ikinci ksmnda açklamtk. Oraya müraacat etmeniz tavsiye
olunur.. (M.)
(192) Ebû Dâvud-el-Hâkim : Abdullah bin Amr (R.A.) dan.

— 119 —
:

SLAM'DA ALE ETM


Bu konunun nazarî tarafdr. Ameli tarafna gelince Çocua :

namazn ahkâm öretilir, kaç rek'at olduu ve nasl klnaca bel-


letilir: sonra da çocuun namaz klmay âdet edinmesi
salanr bu
hususta srarla ve sabrla üzerinde durularak sonuç almaya çal-
lr. Ayn zamanda çocuk mescidlere götürülerek cemaatle namaz
klmas cihetine gidilir. Böylece namaz çocuun deimiyen ahlâk
ve âdeti olur.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, çocuklarna haram teroiyecilere,


ve helâl hükümlerini telkin etmelerini emretmitir. Nitekim bn Ab-
bS S R A '!' Pe y£amber (A S Efendimizin öyle buyurduunu rivâ-
* )

— «Çocuklarnza, emr bilmârufa imtisal etmelerini, kötülük-


i

lerden kaçnmalarn emredin! Bu, hem sizi, hem onlar ateten ko-
rumaya yöneliktir.» (193)

Sözünü ettiimiz telkin, konunun nazar yandr. Amelî yanna


gelince : Çocuu,
buyruklara imtisal hususunda yetitirip geli-
ilâhi
tirmek, onu âdeta emir ve nehiylere uyan bir bahçe haline getir-
mek gerekir. Terbiyeci, çocuun kötü bir fiilde bulunduunu veya bir
günah ilediini görünce hemen onu sakndrmaya çalmal ve o
eyin kötü ya da günah olduunu en uygun ekilde anlatmaldr.
çocuun hayrl bir i ilediini veya
Terbiyeci,
ey yaptn, sadaka, yardm ve benzeri bir iyilikt
görünce onu daha da tevik etmeli ve «Bu hem helâl,
aklen çok uygun bir davrantr» demeli. Terbiyeci devaml
suslar düünüp uygulamal ve çocukta bunu bir ahlâk ve âdet hali-
ne getirmelidir.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, terbiyecilere, çocuklarna, Pey-


gamberlerini sevmelerini, O'nun hanedan ve yaknlarna mahabbet
beslemelerini, ayn zamanda Kur'ân okumalarn ve buna kar
zevkli bir ilgi duymalarn telkin etmelerini emretmitir. Nitekim
Hz. Ali (R.A.), Peygamber (A.S.) öyle buyurduunu rivayet et- n
mitir :

«Çocuklarnz u
üç haslet üzerine terbiye edip edeplendirin
Peygamberinizi sevmek. O'nun hanedan ve arkadalarn sevmek,
Kur'ân okumay sevmek...» (194)

Cerîr-îbn Münzir : bn Abbas (R.A.) dan.


(194) Taberânî ; Ali (R.A.) den.

— 120 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

konunun nazarî yandr. Ameli cihetine gelince r Terbiye-


Bu,
ci çocuklarn toplayp onlara Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz kutsal
savalarm, O'nun hanedan ve Ashabnn hayat tarihçelerini, slâm
Tarihinde yetien ve liderlik düzeyinde hayrl hizmetlerde bulunan
baarl kiilerin hayatn ve yaptklar önemli faaliyetleri okuyup
/.evkle anlatmas gerekir. Sonra da onlara Kur'ân öretir.

Böylece çocuklar gelip geçen slâm büyüklerinin hizmet ve ci-


hadlarn taklide çalp hayrl birer kahraman olarak yetiirler.. s-
lâm tarihini bilmek suretiyle uurlanp vicdanlar yeterince geliir..
Kur'ân okuyup onunla amel etmeyi kendilerine yol ve düstur edinir-
ler..

Daha önce tarih kitaplarnn naklettii u olay belirtmitik .

— Mufaddal bin Zeyd,


birgün Bedevi'lerden bir kadnn çocuu
na gözü dokundu, çocuun fiziksel yaps ve yüzündeki çekicilik Mu
faddal'n houna gitti. Aym zamanda çocuk zeki ve konumasn da
iyi beceriyordu. Mufaddal, kadna bu çocuunu nasl yetitirdiini
sordu. Kadn u
cevab verdi «Çocuum be
: yam
doldurunca onu
terbiyeciye verdim. Kur'ân' küçük yata ezberleyip hâfz oldu. Ter-
biyeci ona iir ve edebiyat da öretti, kendi milletinin kültür ve ha-
masetini telkin edip dede ve babalarnn güzel eserlerini belletti. Ço-
cuum ergenlik çama girince, ona ata binmesini, silâh kullanmas-
n, kabile çadrlar arasnda dolamay, nara atanlarn seslerini duy-
masn saladm.»
îte telkin ve âdet edindirmenin gerçek mânas budur! stersen
çocuk terbiyesinde bu, hem nazarî, hem ameli yanlarm kendinde
toplamtr, de!. Böylece çocuk bu disiplin ve eitim düzeyinde
inançl, amelli ve mücâhid olarak yetiir..
Bu anlattklarmzn, çocua telkin ve âdet edindirme
örnek-
lerinin ve misâllerinin, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz tarafndan usûl
ve ilkeleri konulmutur ki bu, slâm'n çocuu inanç bakmndan
oluturup imân yönünden hazrlamak hususunda portresini çizdii
çerçeveye girer.

Hiç üphesiz, terbiyeci, çocuu terbiye, telkin ve âdet edinme-


de bütün gayret ve himmetini kullanrsa, o takdirde galib ihtimalle
o çocuk slâm askerlerinden ve inanç, dâvet ve cihad erlerinden biri
olur.. Ümmet onun vücuduyla iftihar eder, toplum onunla düzene
kavuur, onun ahlakyla denge salar.

— 21 —
SLÂM'DA ALE ETM
Terbiyecilerin çocuklar terbiye ve tedibde bilmeleri
gereken on
önemli hususlardan biri de. onlan hayrl ilere tevik etmek
en gü-
zel ahlâk huy edinmelerini salamaktr..
Bu da, en güzel ve okayc sözlerle çocuun cesaretini
artr-
mak, ara sra hediyeler vermek suretiyle iyilikte bulunmann,
ba-
kasna bata bulunmann ne kadar zevkli bir i olduunu telkine
çalmak, bazan bu yolda çok terib ve tevikle, bazan da gerekirse,
hayrhah davranmyanlarn sonlarnn çok kötü olacan anlatarak
korkutmakla gerçekleir.
Terbiyeci, doruyoldan sapan ve erilen çocuu doru yolda
yürümesini salamak ve onu dorultmak için eer maslahat görü-
yorsa, önleyici mahiyette cezalar verebilir.

Tabii ki bütün bu metotlar ve yöntemler, çocua nefsi fazilet-


leri telkinde bulunup âdet edindirmek, güzel ahlâk
ile onu donat-
mak, toplumsal adâb ile yetitirmek içindir.. Böylece onu faziletli,
âlicenap, dengeli, doru bir insan yapmak, sevgisini kalblere yer-
letirecek, bakalar yannda sayg ve ta'zim görecek düzeye getir-
mek mümkün olur.

— 0O0 —
Bu bahiste son olarak unu da söylemek istiyorum Terbiyeciler :

ekal ve ahvallerinin farkl olmasyla birlikte, çocuk terbiyesinde îs^


lâm'n getirdii metot ve yöntemi ele alp uygular, çocuun inanç
ve ahlâkn oluturmakta slâm'n koyduu usûl ve kaideleri rehber
ü üphe yok ki, çocuklar genellikle köklü kapsaml îslâm
akidesi üzerine, Kur'ân'm yüksek ahlâkna göre yetiip geliirler.
î
bununla da kalmaz, yetien çocuklar bakalarna bu konuda rehber
ve misâl olurlar, güzel ve faziletli huylanyla örnek tekil ederler..

Ohalde terbiyecilere gereken, kollarn, paçalarn svamak,


ciddiyetle ie koyulmak, çocuklara telkin ve âdet edindirme yoluyla
haklarm vermek, onlar edeplendirip arndrmaktr. Terbiyeciler
bu görevi yaptklar takdirde, sorumluluklarn cidden anlam ve
kavram saylrlar ve kendilerine gerekeni yerine getirmi olurlar.
Böylece Allah'n önünde boyunlarna düen borcu, ödevi edâ etme-
nin huzuruna kavuurlar ve toplum yapsnda güven ve istikrar sü-
tunlarn salamca kurmu kiilerin bahtiyarlna eriirler. îte o
zaman imânh bir neslin yetimesiyle mevcut mü'minler sevinç du-

— 122 —
:

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

yarlar, müslüman topluluk bununla ferahlanr, sâlih ümmet kvanç


duyar. Bu da elbetteki Allah'a göre zor deildir.
Bana göre, âdet ve misalle terbiye edip edeplendirmek, eiti-
iyi
min en salam direklerinden biridir. Ayn zamanda çocuu imân ve
ahlâk bakmndan hazrlamada en salam vastadr.
Çünkü bu yolla terbiye etmek, düünmeye,
aratrmaya,
etrafl
kapsaml eitmeye dayanr. Hem çocuu tevik, hem de korkutmak
Kibi iki zd bir yöntemle ayakta durur. Terbiyeciler cidden bu mü-
kemmel ölçüde terbiye etmeye çok muhtaç bulunuyorlard!*! slâm
terbiyesinin hakkn vermeye, titizlik amel
gösterip söyledikleriyle
ötmeye, bu hususta sabr gösterip baarya erimek için belli ve çizi-
len yoldan ayrlmamaya, telkin ve te'dîbi sürdürmeye de çok yat-
kn olmaldrlar!. Böylece cier parelerini yakn gelecekte, risâlet
dâvetçileri, slahatç ve châd kahramanlar olarak görebilirler...

üphesiz ki, çocuu küçük yatan itibaren eitip edeplendirmek


on sonuçlar, en nefis ve güzel meyveleri verir. Büyüdükten son-
iyi
ra onu eitip edeplendirmek ise çok zordur. Artk kim olgunluk ve
eser istiyorsa, küçük yata iken terbiye etmeye koyulsun.

Allah rahmet eylesin âir ne güzel söylemitir

«Çocuklara edep ve terbiye küçük yata yarar verir.


Ondan sonra herhangi bir edebin fayda vereceini düünme!
Dallar ve fidanlar dorultmak istediinde dorulurlar. ,

ÖÜT VERMEK SURETYLE TERBYE


Çocuu imân bakmndan oluturmak, ahlâk, ruh ve sosyal yön-
leriyle hazrlamak, terbiyenin en te'sirli yollarndan biridir. Evet,
çocuu öüt vererek terbiye etmek, güzel ve yapc sözlerle yönlen-
dirmek gereklidir. Çünkü çocuun gerçekleri görebilmesinde, yüce
amaçlara döndürülmesinde, en güzel ahlâkla süslenmesinde ve s-
lâm esaslarna gönül kulan vermesinde öüdün ve yapc güzel
sözlerin büyük bir te'siri inkâr edilemez. Kur'ân'm bu yolu ve meto-

nu tekrarladn j, birçok yerlerde bu hususta tevcih ve öütlerde bu-


lunduunu görmemiz alacak bir husus deildir..

— 123
:

SLÂM'DA ALE ETM


Kur'An'n öüt ve yapc güzel sözle ilgili tekrarlanan âyetlerin-
den birkaç örnek verelim size
Allah (C.C.) buyuruyor:


«And olsun ki Lukman'a, Allah'a ükret diye hikmet verdik.
Kim ükrederse ancak kendi lehine ükretmi olur. Kim de nankör-
lük ederse, üphesiz ki Allah ganiydir (hiç kimsenin ükrüne ihti-
yac yoktur) övülmee çok daha lâyktr.»
.

«Hani o bir vakit, oluna öüt vererek dedi ki «Oulcazm!


:

Sakn Allah'a ortak koma. Çünkü ortak komak, gerçekten büyük


bir hakszlktr..»

«Biz insana, ana - babasnn (haklarm gözetmesini de) tavsiye


ettik. Anas onu sknt üstüne sknt
çekerek (kamnda) tamtr.
Sütten kesilmesi iki yl içindedir. Bana ve ana - babana ükret; dönü
ancak banadr..»
«Eer ana -baban, hakknda bilgin olmad eyi bana ortaK
koman için seninle tartp arlklarn koyarlarsa, sakn onlara
(bu hususta) itaat etme. Dünya (ilerinde ise) onlara güzel ölçüde
destek bana yönelip gönül verenlerin yoluna uy.. Sonra da dönü-
ol;
ünüz üphesiz banadr; yapageldiinizi (o zaman) size bir bir ha-
ber veririm.»
« (Lukman yine oluna dedi (ilediin iyilik
ki :) Oulcazm!
olsun, kötülük olsun) bir hardal tanesi bile olsa ve o bir arlnda
kayann içinde veya göklerde ya da yerde bulunsa, elbette Allah
onu getirir (ortaya koyar) üphesiz ki Allah, en ince, en gizli ey-
.

leri bilendir, her eyden haberlidir.»

«Oulcazm! Namaz dosdoru kl; (dince, aklca, salam örf-


çe) uygun olan emret, kötü eylerden de men'et. Bana gelene sab-
ret. Herhalde bunlar azmedilmeye deer ilerdendir.»
«.

çevirme, yeryüzünde
çalml çalml yürüme. üphesiz ki Allah her böbürlenen kendini
beenmii sevmez.»

«Yürüyüünde ortalama bir davran içinde ol, sesini alçalt.


Çünkü seslerin en hoa gitmeyeni, üphesiz ki eek sesidir.» (195)
— «Onlardan önce gelen (inkarclar da) yalanlamlard, onlara

(195) Lukmân Sûresi = 12 — 19.

— 124 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

verdiimizin onda birine olsun eriememilerdir. Peygamberlerini ya-


lanladlar. (Bir bak,) beni inkârn sonu ne oldu!»

«De kiSize bir tek öütte bulunuyorum


: Allah için ikier iki- s

ler, birer birer ayaa kalkmanz, sonra da iyice düünmenizi (isti-


yorum). Arkadanzda cinnet diye bir ey yoktur. O, ancak çok id-
detli bir azâbdan önce sizi uyaran bir peygamberdir.»
«De kiSizden bir ücret istediysem, o size olsun. Benim ücre-
;

tim ancak Allah'a aittir. O, her eye âhiddir.»

«De ki .-
üphesiz Rabbim, hakk (bâtln beynine) frlatp çar-
par. O, gaybleri en iyi bilendir.*

«De ki Hakk geldi. Bâtil ise ne (bir ey) balatp meydana ge-
t

tirebilir, ne de (onu) geri çevirebilir.» (196)

— «(Kavmi ona) Ey Nûh! dedi. Cidden : bizimle tartp ura-


tn ve bizimle uraman çoalttn (ileri gittin). Eer dorulardan
isen u bizi tehdid edip durduun (azâb) getir.

Nûh Onu
: size ancak, dilerse Allah getirir, Allah' âciz braka-
cak deilsiniz.

«Eer Allah, sizi azdrp yok etmek isterse, ben size öüt ver-
mek istesem de öüdüm size bir yarar salamaz. O, sizin Rabbiniz-
dir ve ancak Ona döndürüleceksiniz.» (197)

— Âd kavmine de kardeleri Hûd'ü (peygamber olarak) gön-


derdik.»Ey kavmim, dedi. Allah'a ibâdet edin; sizin Ondan baka
tanrnz yoktur. Artk (Allah'n buyruklarna kar gelip azgnlk
ta bulunmaktan) saknmaz msnz?

Kavminden inkarc ona «Dorusu biz seni beyin-


ileri gelenler, :

sizlik ve çlgnlk içinde (bocalar) görüyoruz ve herhalde seni yalan-


clardan biri sanyoruz» dediler.
Ey kavmim! dedi, bende beyinsizlik ve çlgnlk yoktur; ama ben
üphesiz ki âlemlerin yegâne Rabbnm (tarafndan görevlendirilen)
bir peygamberim.» (198)

(196) Sebe' Sûresi 45 : — 4ö


(197) Hûd Suresi 32 :
— 34.
f 190) A'raf Suresi : 65 — 87.
:

SLÂM'DA ALE ETM


Allah'a dâvette Kur'ân'n üslûbu çok çeitlidir ve Allah' hatr-
latmada, öüt vermede ve yapc güzel sözle iradda bulunmada da
çok farkl tevcihlerde bnlunur. Bütün bu uslûb ve metotlar Peygam-
berlerin diliyle anlatlmtr. Onlara uyanlarn, Hakk'a dâvetçilerin
azlarnda tekrarlanp durmutur.
ki kiinin üzerinde ihtilaf etmedii gerçeklerden biri de udur ;

îhlâsa dayal öüt, te'sirli yapc söz, karsnda safiyet içinde bir
kii bulur, onun da kalbi açk, hikmete dayal akl ve iyice düüne-
bilen kafas olursa, çok ksa zamanda olumlu sonuç verir ve te'sirin
en yüksek noktasna eriir.

bu mânay birçok âyetlerinde te'kden beyân buyurmu-


Kur' ân
tur ve hatrlatma ile öütten yararlanmay tekrarlam, bunun do-
ru yolu göstermede te'sirli olduunu açklamtr. Birkaç misâl

— «üphesiz ki bunda, kalbi olanlara veya hazr bulunduu hal-


de kulak verip dinliyene hatrlatma ve öüt vardr.» (199)

—«Ve öüt vermeye devam et; çünkü gerçekten hatrlatma


sen
da bulunup öüt vermek mü'minlere fayda verir.» (200)
— «Ne bilirsin belki o temizlenecek veya öüt alacakt da o öüt
ona fayda verecekti.» (201)

— « (Bw eserler ve tad yararlar)


Hakk'a yönelip gönül ve-
ren her kul için bir gönül gözü, bir hatrlama ve öüttür.» (202

— «Bu, iyi düünenlere bir öüt, bir hatrlatmadr.» (203)

— «Bununla Allah'a ve Âhiret gününe iman edenlere öüt veri-


lir.» (204)

Görüldüü gibi, ve yararl söz söyleme üs-


Kur'ân- Kerîm öüt
lûbunu yanstan âyetlerle doludur. Fertleri islâh etmenin en te'sirli
yollarndan biri olarak öüde dikkatleri çekmektedir. Toplumun do-
ru yölu bulmas da ancak bu metotla mümkündür. Kur' ân sahife-
lerini bir bir çevirmeye yönelen kimse öüt ve te'sirli söz söylemekle
ilgili uslûb ve metotlara birçok âyetlerde rastlar. Bazen takvâ ile

(199) Kaf Sûresi : 37.


(200) Zariyat Sûresi 55. ;

(201) Abese Sûresi 2 : — 3.

(202) Kaf Sûresi 8. :

(203) Hûd Sûresi 114. :

(204) Talak Sûresi 2. :

— 128 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

hatrlatma, bazan uyar ve düünmeyi tevik, bazan da en doru öüt-


lo ilgili tabirler vererek konuyu iler. Bazan da öüde tahrik ve te-

vikte bulunmakla, bazan da en doru, yolu tutmay tavsiye etmekle,


bazan öüt almaya ve vermeye heveslendirmekle; bazan da bir takm
müeyyidelerle korkutmak suretiyle asl temay iler.
te böylece okuyucu öüt konusunu Kur'ân- Kerîm'in hem söz-
lerinin zâhirinde, hem tadklar mânalarda bir çok kalplarla anla-
tldn bulabilir. Çeitli usûl ve metotlarla konuya parmak basa-
rak ona arlk kazandrr.
Ba ve kalb gözü açk olan herkesin, gerçekten Kur'ân- Kerîm'-
ve öüde son derece önem verildiini, nef sleri hayra ve
yöneltmede, hakka çevirmede, doru yola davette ve bu ça-
rya olumlu cevap verilmesinde srarl bir yöntem uygulandn ka-
bul edeceinde üphe yoktur.
Daha önce de belirttiimiz gibi, Kur'an'dan ahit olarak getirdi-
imiz açk belgeler kesin bir anlatmla üpheye yer vermiyecek ekil-
de u hususu anlatyor Safiyete ermi nefsler, açlm kalbler, iyice
:

düünebilen ve anlayabilen akllar, hakkn kendilerine te'sirli sözler-


le, çok açk ve piarfkzsüz bir anlatmla, yol gösterici, irad edici

lerle sergilendii zaman, vakit


ve duraklamadan olumlu cevap verip
km çarsna ba eip, Allah'n gösterdii doru yolu benimserler,
O'nun indirdiine günül verip tteslimiyet gösterirler...
Bu büyüklerde açkça görüldüüne göre, ya küçüklerde
te'sir
nasl olacan siz düünün... O küçükler ki, Allah ve din duygusuyla

iar câhiliyyet mefasidiyle kirlenmi, günah ve dümanlk basamak-


larnda dönüp dolamlardr. Öüdün bunlarda ne kadar te'sir ede-
ceini anlatmaya gerek var mdr? üphe yok ki, bunlardaki te'sir
derecesi çok daha yüksek, kalbleri hatrlatma, öüt ve yararl sözü
kabule daha elverili ve daha kuvvetlidir.
Artk terbiyecilere düen görev, çocuklara bu gerçei irad
anlaylarn gelitirmek , onlar henüz temyiz çana girm
girdikten sonra Kur'ân- Kerîm'in
eitmektir. Onlara bu temel imân, en
ahlâk alaman, hem en uygun
hayr ve olgunluk, ah-
lakîve aklî kemâl ve düzenli bir hayat istiyorlarsa, bu görevlerini
kusursuz yerine getirmelidirler.

— 127 —
: : :

SLAM'DA AÎLE ETM


Bu konuda Kur'ân'-Kerîm^n öüt ve vaaz hakkndaki izledii yo-
la iarette bulunmamz gerekiyor Tâ ki, boynunda terbiye etme so-
rumluluunu tayan herkes çocuklaryla ve eittikleriyle güzel ör-
nek olmann asl amacna eriebilsinler, çocuklar hazrlama, olutur-
ma, eitme ve öretmede baarl olabilsinler...
Benim takdir ve tesbitime göre, Kur'ân- Kerîm vaaz ve öüt
hususunda aadaki uslûb ve metotlaryla dier sistemlerden ayr-
lir :

1 —
çar hem efkat ve merhamet havasn, hem de ortadaki
Bu
kötülükleri ho karlamama duygusunu beraberinde tamaldr,
tte böyle bir uslûb ve metodun insan uurunun üzerinde derin te'-

sirleri, kalbleri üzerinde yönlendirici etkileri vardr.

Kötülüü ho görmeme duygusu ve merhamet efkat havas ile


ikna edici çar konusunda Kur'ân- Kerîm'in insanlarm kalblerine
ve akllarna — her snfn seviyesine aklî derecesine, bulunduu
topluluun özelliine göre — en açk ekilde hitab Peygamberler ve
dâilerin dilleriyle yaplmtr.
tte bu çarlardan birkaç örnek vermek istiyoruz :

Kur'ân'n Çocuklara Seslenii


— «Hani bir vakit Lukman, oluna öüt vererek dedi ki Oul-
cazm! Sakn Allah'a ortak koma. Çünkü ortak komak üphe-
siz ki büyük bir hakszlktr.- (205)

Nuh Peygamber' in diliyle yaplan çar



«Nuh, ayr bir yere çekilen oluna: Oulcazm! Bizimle
beraber (gel) de gemiye bin kafirlerle beraber olma, diye seslen-
;

di.- (206)

Yâkub Peygamber'in diliyle yaplan çar



(Yâkub) ««Oulcazm! Dedi. Rüyan kardelerine anlat-
:

ma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü eytan insana gerçekten
açk dümandr,» dedi. (207)

(205) Lukman Sûresi : 13.

(206) Hûd Sûresi 42


:

(207) Yûsuf Sûresi i 5.

— 128 —
: : :

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

brahim ve Yâkub Peygamberlerin diliyle yaplan çar :


«Bunu (dini ve teslimiyeti) brahim kendi oullarna tavsiye
otti. Yâkub da tavsiyede bulunarak (dedi ki) Oullarm, Allah bu :

dini sizin için seçip beenmitir. Artk siz de ancak Müslüman ola-
rak (Hakk'a gönülden balanp boyun eerek) can verin..» (208)

Kur'ân'n Kadnlara Seslenii:


Meleklerin diliyle Meryem'e yaplan çar

«Hani bir de melekler Ey Meryem! demilerdi. Dorusu:

Allah seni seçip beendi, süzüp tertemiz kld ve seni (çandaki


milletlerin) kadnlarndan üstün tuttu. Ey Meryem! Sayg dolu bir
gönülle huzurda durup Rabbine ibâdete devam et; secdeye kapan
ve rükû' edenlerle beraber rükû' et..» (209)
— «Ey Peygamber kadnlar! kadnlardan herhangi bi- Sizler,
ri gibi deilsiniz; Allah'tan korkuyorsanz (yabanc erkeklere kar)
krtarak konumayn, sonra kalbinde (ehvetten ârz) hastalk bu-
lunan kimsede arzu uyanabilir, ölçülü söz söyleyin...» (210)
Kur'ân'n Kavimlere Seslenii
Musa Peygamber'in (A.S.) diliyle yaplan çar s

— «Musa da kavmine: Ey kavmim! Cidden buzay (ilâh)


edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pâk ve yü-
ce olan)Yaradannza tevbe edin (nefsinizin kötü arzularn kesin,

için hayrldr, demiti.» (211)

Yine Musa Peygamber'in (A.S.) diliyle yaplan çar : ,

— «Musa kendi kavmine bir ara öyle demiti : Ey kavmim! Al-


lah'n size olan nimetini hatrlayn, hani içinizden peygamberler ç-
kard, sizi hükümdarlar, (hür insanlar) yapt ve milletlerden hiç-
birine vermediini size verdi..» (212)

Musa Peygamberin Kavminden Olan Dâvetçinin Diliyle yaplan


Çar
— «O imân eden adam dedi ki : Ey milletim! Bana uyun ki, size

(208) Bakara Süresi 132. :

(209) Al-iîmrân Sûresi 42-43. :

(210) Ahzâb Sûresi : 3.


(211) Bakara Sûresi : 54.
(212) Mâide Sûresi : 20. .
' -

Aile Eitimi Cilt 2


:
- F. : 0

— 129 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


doru yolu göstereyim. Ey milletim! u dünya hayat ksa süreli bir
geçim ve yararlanmadan ibârettir. üphesiz ki Ahiret, karar kl-
nacak yurttur. Kim bir kötülük ilerse, ancak misliyle cezâ görür.
Erkek ve kadndan mü min olduu halde kim iyi yararl amelde —
bulunursa, ite onlar Cennet'e girerler ve orada hesabsz rzklanr-
lar. Ey Milletim! Ne tuhaftr ki, ben sizi kurtulua çaryorum, siz
ise beni atee davet ediyorsunuz!.» (213)
Cinlerden dâvetçi olanlarn diliyl e yaplan çar
— Ey kavmimiz!
Allah'n dâvetçisine olumlu cevap verip uyun
ve O'na imân edin ki Alal sizin günahlarnz balasn ve sizi
elem verici bir azâbdan korusun.» (214)
Kur'ân'n Mü'minlere Seslenii:
— «Ey imân edenler! Sabr ve namaz ile (Hak'tan) yardm iste-
yin. üphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.» (215)

«Ey imân edenler! Allah'tan gerektii gibi korkup (fenalk-
lardan) saknn ve ancak Müslüman olarak can verin.» (216)

— Allah ve Peygamberi, hayat veren eye


«Ey imân edenler :

sizi çardnda icabet edin. Bilin ki, Allah kii ile kalbi arasna gi-
rer ve sonunda (dirilip) hepiniz O'nun huzurunda biraraya getiri-
lerek toplanacaksnz.» (217)
Kur'ân'n Kitap Ehline Seslenii

«De ki Ey kitap ehli! aramzda ortaklaa (ölçü ve âdil den-
:

geyi salayacak) bir kelimeye gelin (o da:) Allah'tan bakasna :

kulluk etmememiz, hiç bir eyi O'na ortak komamamz ve Allah'


brakp bir ksmmz bir ksmmz
Rab edinmememizdir. Eer yüz
çevirirlerse, deyin ki, âhid olun biz üphesiz Müslümanlarz..»
(218)


«Ey Kitap Ehli! Kitabnzdan gizlediiniz birçok eyi size
açklayan ve bir çounu da (açklamaya gerek görmeyip) geçen
Peygamberimiz size gelmitir. üphesiz ki size Allah'tan bir nûr
ve çok açk bir kitap da geldi.» (219)

(213) Mü'min Sûresi : 38-41.


(214) Ahkaf Sûresi : 30-31.
(215) Bakara Sûresi • : 153.
(216) Al-i mrânSûresi : 102.
(217) Enfal Sûresi 24.
-.

(218) Âl-iÎmran : 84.


(219) Mâide Sûresi : 15.

— 130 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— -De ki : Ey Kitap
Tevrat', ncil'i ve Size Rabbinizden
Ehli!
indirilen (Kur'ân hükümlerini) dosdoru yerine getirmedikçe
hiçbir ey (ciddi bir inanç) üzere deilsiniz. and olsun ki, anma
sana Rabbinden indirilen (Kur ân) onlardan çounu azgnlk ve >

küfrünü arttrr. Artk sen kâfirler topluluuna (bu azgnlklarn-


dan dolay) üzülme.» (220)

Kur'ân'n Bütün nsanlara Seslenii :

— «Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize


ibâdet ediniz ki korunup saknanlar ol a bil esiniz. Öyle (bir Rab) ki,
yeryüzünü size bir döek, göü bir kubbe kld. Gökten su indirdi
ve onunla size (çeitli) meyvelerden (türlü türlü ürünlerden) rzk
çkard. Artk siz de bildiiniz halde (nankörlük ederek) Allah'a es-
ler ve ortaklar komayn.» (221)

«Ey insanlar! Dorusu Rabbinizden size bir burhan (kesin-
lii açk delil ve belge) geldi ve size çok açk bir nûr indirildi. Ar-
tk Allah'a imân edip O'na sarlanlar, Allah kendi katndan bir
rahmetle ve geni bir nimete sokacak ve kendisine giden doru
yola eritirecektir.» (222)

— «Ey insanlar! Rabbnzn (deimeyen kanunlarna) uyun,


O nu dinlemezlikten sakmm. üphesiz ki Kyâmet sarsnts büyük
bir olaydr. O günü bir görseniz, emzikli olan her kadn emzirdiini
brakp geçer ve her gebe kadn tadn
düürür. nsanlar (o gün)
sarho (gibi) görürsün, halbuki sarho deillerdir, ama (ne var ki)
Allah'n azâb oldukça iddetlidir.» (223)

Buna benzer sesleniler ve çarlar Kur'ân'da çoktur.

2 — BRETL VE ÖÜTLÜ SAFHALARIYLA


KISSALARI
ANLATMA METODU
Bu usiûb ve metodun ruhlar üzerinde birtakm te'sirleri, zihin-
lerde derin izleri, mantkî ve aklî delilleri vardr. Kur'ân- Kerîm bu
metodu bir çok yerlerde, özellikle peygamberlerle kavimleri arasn
da geçen haberleri nakletmede kullanmtr. Allah (C.C.) gerçekten,
Peygamberine en güzel kssalar nakletmekle büyük minnette bulun-

!
(220) Mâide Sûresi : 68.
(221) Bakara Suresi : 20-22.
(222) Nisa Sûresi : 174.
(223) Hacc Sûresi : 1-2.

— 131 —
SLAM'DA ALE EGlTÎM
mu, tâ ki, bu kssalar insanlara öüt ve ibret, belge ve delil; pey-
gamberlere de azim ve tesbît olsun..

Birkaç misâl:
— «Sana bu Kur'ân' vahyetmemizle, kssalarn en güzelini an-
latyoruz.» (224)

«te bu kasabalarn haberlerinden ve durumlarndan bir ks-
mn sana açklyoruz. And olsun ki peygamberleri, onlara açk bel-
gelerle (mu'cizelerle) geldiler. Ama daha önce yalanladklar eye
inanmak istemediler. böylece Allah inkâra te saplanp kalanlarn
kalbicrini mühürler.» (225)

— «te (ey Muhammedi) gelip geçen peygamberlerin olup bi-


ten bu haberlerinden senin kalbini yattrp pekitirecek kadarn
sana anlattk. Bu sürede de sana hak; mü'minlere öüt ve düünüp
hatrlama gelmitir.» (226)
— «Artk sen kssay onlara nakledip anlat, olur ki düünürler.»
(227)

— «Musa'nn hâdisesi (bandan geçen kssas) sana geldi deil


mi?» (228)

— «Sana brahim'in arlanmaya deer erefli konuklarnn ha-


beri geldi mi?» (229)
— «Fr'avn ve Semud askerlerinin haberi sana geldi ya...» (230)

Görüldüü Kur'ân- Kerim, peygamberlerin ve kavimleriy-


gibi,
le olan ilgi ve mücadelelerini yanstan kssalarla doludur. Bazan ay-
n kssa ifâde, cümle, kelime, nüans farkyla Kur'ân'n birden fazla
.

yerinde anlatlr. Ama her anlatl ayr bir uslûb, ayr bir anlatm
tarzyla ilenir. Böylece Kur'ân- Kerîm insanlar acze düüren b
müstesnâ üslubuyla dier bütün anlatm biçim ve metotlarndan ay-
rlr, her defasnda ayr bir öüt ve ibret getirir; kelimeler ve anlâm-
larnn arasnda yeni yeni hükümler, ibretler ve öütler sergiler.
Bütün bunlar ancak ilimde derinleenler idrâk edebilir. Ayrca Kur'-
ân'n üstün belâatrdan derin zevk alanlar kavrayabilir.

(224) Yûsuf Sûresi : 2.

(225) A'raf Sûresi : 101.


(226) Hûd Sûresi : 120.
(227) A'raf Sûresi 176.
:

(228) Naziât Sûresi : 2


(229) Zariyet Sûresi 24. s

(230) Bürûc Sûresi 17-18. :

— 132 -
:

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Bu hususta birkaç misâl verelim s

Musa Peygamberle Fir'avn kssas Kur'ân'da birçok defa tekrar-


lanmtr. Biz bunlardan sadece iki tanesini seçip alalm ve karla-
tralm. Böylece okuyucumuz tekrarn srrn anlam olur.
— «Musa dedi
ki Ey Fir'avn! üphesiz ki ben, âlemlerin Rab-
:

binden (görevlendirilip gönderilen) bir peygamberim. Bana yakp


yaraan, Allah'a kar
ancak gerçei söylemektir. Dorusu size Rab-
binizden açk bir belge, (mu'cize) ile geldim; artk srail ogullar'm
benimle beraber gönder » (231)

A'raf sûresinde geçen kssayla ilgili âyetlerin meâlni sunduktan


sonra imdi Naziât Sûresi'nde geçen ayn kssann ilgili bölümünü
sunuyoruz
— «Musa'nn (bandan geçen kssas) sana geldi deil
hâdisesi
mi? Hani Rabb ona mukaddes vâd Tûvâ'da (öyle) seslenmiti t

«Fr'avn'a git, dorusu o iyice azmtr. Ona de ki Arnmak ister t

misin? Sana Rabbma giden doru yolu göstereyim de derin bir say-
gyla korkup eilesin.» Bunun üzerine Musa, ona, o büyük mu'cizeyi
gösterdi,(Ama) Fir'avn (onu) yalanlad ve ba kaldrd. Sonra da
arkasn dönüp gitti » (232)

Kssann ayr ayr anlatmn karlatrp ikisi arasnda bir mu-

1 — Birinci ekli daha açk ve uzun; ikincisi özetlenmi


2 — Bu iki anlatm arasnda büyük bir fark vardr. Bu
âyetlerin uzunluk ve ksalk yönlerinden faslalanyla ilgilidir, hem
mânalar ve terkipleriyle ve ayrca emir ve nehiy kipleriyle ilgilidir.
3 — A'raf Sûresi'nde olayn ibretli ve öüt alnacak asl temas
sekiz noktada ilenmitir:
a) Fir'avn'a kar kesin delil ve belge ikame edilmitir.
b) Musa Peygamberin doruluuna delâlet eden mu'cizeler iz-

hâr edilmitir.
c) Musa Peygamberle sihirbazlar arasnda geçen karlkl ko-
numaya yer verilmitir.
d) Kesin delil ve mu'cize ortaya konulunca sihirbazlarn imân
ettii açklanmtr.
(231) A'raf Sûresi 104 - 105
:

(232) Nâzi&t Sûresi 15-26.


:

— 133 —
SLÂM'DA ALE ETM
e) Fir'avn'm bu yüzden tehdide bas vurduuna dikkatler çekil-
mitir.

f) Sihirbazlar, imânn tatll ve beaeti kalblerine iyice yer-


letikten sonra Fir'avn'm tehdidine aldr etmedikleri ilenmitir.

g) Fir'avn hanedannn ve etba'nn ktlk ve skntya uratld-


anlatlmtr.
h) Allah'n onlardan intikam ald açklanmtr.
Naziât Sûresi'nde ise ana tema iki önemli noktada toplanmtr •

a) Fir'avn ilâhlk iddiasnda bulunduu için Allah (C.C.) tara-


fndan yok edilmitir.
b) öütalmak isteyen ve Allah'tan sayg ile korkmay arzu
eden kimsenin bu kssadan ibret almas istenmitir.
te bu açklamadan sonra, iki kssa arasnda ayn konuyu —
ilemekle beraber —
büyük fark olduunu sen de anlam oldun. Bu
fark ister belâatn verdii zevk açsndan, ister ibret ve öüt alma
açsndan olsun, çok açktr. Aksi halde kssalar arasnda mücerred
tekrar görmemizin anlam kalmazd. Oysa mücerred bir tekrar aç-
sndan görüp deerlendirmemiz câiz deildir. Çünkü Kur'ân'n tek-
rarlad kssalar böyle deildir, her tekrar ayr bir hüküm, ayr
bir mana ve ayr bir safhay anlatr. Nitekim yaptmz karla$tr-
mada bunu açkça görmü oldun..

3 — KUR'ÂN'IN TAVSYE VE ÖÜTLERLE YÖNLENDRMES


Kur'ân- Kerîm, tavsiyeleri yanstan, öütleri içeren âyetlerle
doludur. Böylece Kur'ân, okuyucusunu din ve dünya ilerinde ken-
disine "fayda salayacak hususlara tevcih eder; bu yararlan onun
ruhunda, aklnda ve bedeninde en uygun biçimde oluturup yerle-
tirir. Onu bir dâva adam yapar, bâtla kar cihada hazr bir kah-

raman klar..

Kur'ân- Kerîm'in mutlaka ruhlar ve kalbler üzerinde olumlu te-


sirin en yüksek mânas vardr. Müslüman kii Allah'n ayetlerini din-
ledii zaman kalbi korkup sayg ile titremeye balar, nefsi ilâhî azâb-
dan saknma ve korunmay düünür. Bunun ilâhî ahenginden dolay
ruhu harekete geçer. Böylece müslüman, Kur'ân âyetlerinin sergile-
dii öütlerle amel edeceine dair Allah'na söz verir; onun tavsiye-

— 134 -
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

loriniyerine getireceini söyler, emirlerine itaât edeceini, men'ettii


yoylerden kaçnacan açklar. Çünkü Kur'ân, o çok övülmee lâyk,
o yegâne hikmet sâhibinden indirilmedir. Kur'ân'da imân edenlerin
hastalklarna ifâ, koruyucu ilâçlar, kalblerin âfetini giderecek rah-
motler vardr.
Bu hususta bir takm misâller ve örnekler verelim :

a) —
«Hani bir vakit Lukman, kendi oluna öüt vererek dedi
ki Oulcazm! Sakn Allah'a ortak koma. Çünkü ortak komak,
gerçekten büyük bir hakszlktr.» (233)

b) — «O Rahman'n kullar (o kimseler) dir ki, yeryüzünde al-


çak gönüllü yürürler; câhiller onlara söz att vakit «selâmetle»
derler. Onlar ki Rablarna secde ederek, ayakta durarak (namaz ve
niyazda bulunarak) gecelerler. Onlar ki, Rabbimiz, bizden Cehen-
nem azâbn çevirip uzaklatrr. üphesiz ki onun azâb devaml
ac ve ikencedir, derler. Herhalde oras kötü bir karargâh ve fena
bir eyleim yeridir. Onlar ki, (mallarn) harcadklar zaman ne is-
raf ederler, ne de cimrilik yaparlar, bu ikisi arasmda ortalama den-
geli (bir yol) tutarlar. Onlar ki, Allah'la beraber baka tanrya
tapmazlar, hakl bir sebep dnda Allah'n haram kld
can öldür-
mezler, zinâ etmezler. Kim bunlar ilerse cezaya çarplr. Kyâ-
met günü ise azâb kat kat olur ve o azâb içinde aalanm
halde
devaml kalr. Ancak tevbe edenler, dosdoru imân edip iyi — ya-
rarl âmelde bulunanlar müstesna.. îte Allah bunlarn kötülüklerini
iyilie çevirir. Allah çok balayan ve çok merhamet edendir.

Evet kim tevbe edip iyi —


yararl âmelde bulunursa, üphesiz o,
'
Allah'a tevbesi kabul edilmi ve sevâbma erimi olarak döner.
Onlaryalan yere âhidlik etmezler, bo
ki, —
anlamsz bir ey-
le karlanca sükûnet ve vakarla geçerler.

Onlar ki Rablerinin âyetleri kendilerine hatrlatlnca üstüne


sarlar, körler gibi kapanp kalmazlar.
Onlar ki, Ey Rabbmz! derler, bize elerimizden ve çocuklar-
mzdan gözlerin aydnl (ölçüsünde) bala ve bizi (Allah'tan)
korkup (fenâlklardan) saknanlara önder ve lider eyle.
ite bunlar sabrettiklerine karlk Cennet'in gönül çekici ve aç-
c yüksek çardayla mükâfatlandrmaya lâyk görülürler ve orada

(233) Lukmân Sûresi : 13


SLAM'DA ALE ETM
sayg ve selâm karlanrlar. Orada devaml kalclardr. Oras ne
ile
güzel karargâh ve ne güzel kalnacak yerdir.» (234)

— «Allah* a ibâdet eyi O'na ortak komayn. Ana-


edin, hiçbir
ya,babaya iyilik edin; hsmlara, yetimlere, yoksullara, yakn kom-
uya, uzak komuya, yannzdaki arkadaa, yolda kalma ve sahip
olduunuz altndaki (köle, câriye, hizmetçi ve içi) lere de
elinizin
iyilik edin. üphesiz ki Allah kendini beenip böbürleneni ve Övü-
neni sevmez.

Onlar ki cimrilik eder, insanlara da cimrilikle tavsiyede bulu-


nur ve Allah'n kendilerine verdii bol nimeti, cömertçe ihsan giz-
lerler, (elbette Allah, onlar sevmez) Biz de böyle olan inkârc nan-
.

körlere aalayc bir azâb hazrladk.

Hem
onlar ki, mallarn, insanlara gösteri olsun diye harcarlar
da Allah'a ve Ahiret gününe inanmazlar, (onlarn arkada eytan-
dr). Artk eytan kime dost ve arkada olursa, onun arkada ne
kötüdür!» (235)

— «Yüzlerinizi dou
ve bat yönüne çevirmeniz (hakiki imân
yanstan) iyilik ve erdemlik deildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdem-
lik, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere ina-

nanlarn, mal —
ona olan sevgisine ramen —
yalanlarna, yetim-
lere, yoksullara, yolda kalmlara, dilenenlere, köle ve esirleri kur-
tarmaya harcayanlarn, namaz klp zekât verenlerin; andlap an-
latklar zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve
savan kztnda sabredenlerin (bu güzel durumlar ve imânlar)
dr.

îte bunlardr doru olanlar ve bunlardr korunup saknanlar.»


(236)


«Rabbm ancak kendisine kulluk etmeni; ana - babaya iyilikte
bulunmay emretmitir. Onlardan biri ya da ikisi senin yannda
yalanrsa, onlara «öf!» bile deme, onlar sakn azarlama, onlara
güzel tatl, iç açc söz söyle.

(234) Furkan Sûresi : 62-77.


(235) Nisâ Sûresi 62
= - 77.
(236) Bakara Sûresi : 177.
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Onlara çok merhametli davranp tevâzu' kanadn indir ve de


ki:
Rabbim! Onlar, küçükken beni besleyip büyüttükleri gibi on-
lara merhamette bulun.

Rabbnz, içinizde olan iyi bilir; iyi —


yararl kiiler olursanz,
üphesiz ki O, kendisine (imân ve tevbeyle) dönüp yönelenler için
çok balaycdr.
Yaknlara, yoksula, yolda kalma hakkn ver ve sakn saçp
savurma. üphesiz ki saçp savuranlar, eytanlarn kardeleridir. ey-
tan ise Rabbna kar çok nankördür.

Rabbmdan umduun rahmeti arzulayarak, onlardan (hak sa-


hiplerinden) yüz çevirirsen, o durumda onlara (hiç deilse* yumu-
ak bir söz söyle.

boynuna balayp asma, onu büsbütün açma, sonra kna-


Elini
nr, pimanlk içinde açkta kalrsn.

üphesiz ki Rabbin rzk dilediine geniletir, dilediine de bir


ölçüye göre daraltr. Çünkü gerçekten O, kullarndan haberlidir ve
onlar mutlaka görür.

Çocuklarnz fakirlik endiesiyle öldürmeyin. Biz onlar da, sizi


de nzklandnyoruz. üphesiz ki, onlar öldürmek büyük bir suç-
tur.

Zinaya yaklamayn; çünkü o elbette hayaszlktr ve kötü bir


yoldur. Allah'n harâm kld
(öldürülmesini yasaklad) kimseyi
— hakl bir sebep dnda — öldürmeyin. Kim haksz yere öldürülürse,
onun velisine bir yetki vermiizdir, artk o da öldürmede an git-
mesin; çünkü o, yardma eritirilmitir.

Yetim malna da —
rüde erinceye kadar —
en güzel ve en uygun
eklin dnda yaklamayn. Verilen sözü, yaplan anlamay ve
sözlemeyi yerine getirin. Çünkü verilen söz ve yaplan sözlemede
mutlaka sorumluluk vardr.

ölçtüünüz zaman ölçei tam olarak yerine getirin; doru tera-


ziyle tartn. Bu daha hayrl ve sonuç yönünden de daha iyidir.

Bilmediin bir eyin ardna düme; çünkü dorusu kulak, göz ve


kalb bunlarn hepsi ondan sorumludur.

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen yeri delemezsin ve


:

SLAM'DA ALE ETM


boyca da dalara ulaamazsn; Daha kötüsü, bütün bunlar, Rabb-

nn katnda sevilmeyen eylerdir.» (237)
Ve bunlardan baka daha nice tavsiyeler, öütler, tevcihle ,

emirler ve yasaklar.. Bütün bunlar Allah'n âyetleri ifâde etmekte


ve Kur'ân- Mecîd'i insanlar bunlara davet etmektedir.

Bütün bunlardan elde edilen birtakm sonuçlar vardr:


Te'kid edâtlaryla gelen âyetler

— «üphesiz bunda, akimi kullanan bir millet için belgeler, de-


liller ve öütler vardr.» (238)
— «Muhakkak bunda iyice düünebilen bir millet için belgeler,
deliller ve Öütler vardr.» (239)

— «Gerçekten bunda, kulak verip dinleyen bir millet için belge-


ler, öütler ve ibretler vardr.» (240)
— «üphesiz ki bunda kalbi olanlara veya hazr bulunduu hal-
de kulak verip dinleyene hatrlatma ve öüt vardr.» (241)
stif ham-i inkârî ile gelen âyetler:

— «Yoksa onlar (Senin için) O âirdir, zamann tokadn yeme-


sini bekliyoruz mu diyorlar? De ki siz bekleye durun, dorusu Ben
de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

«Yoksa bunu (bu tutarszlk ve çelikiyi) akllar m onlara
emrediyor? Deilse onlar, azp saptan bir millet midir?»

«Yoksa bunu (Kur'ân') kendisi mi uydurup söyledi diyor-
lar? Hayr, onlar inanmazlar. Eer doru sözlü kimseler iseler, bu-
nun bir benzerini getirsinler.»

— «Yoksa onlar hiçbir eysiz mi yaratldlar? Deilse, yaratan-


lar kendileri midir?» (242)

— «Yoksa gökler ve yeri onlar m yaratt? Hayr, onlar kesin-


likle inanmazlar.»

(237) Isrâ. Sûresi : 23-38.


(238) Ra'd Sûresi : 4.

(239) Ra'd Sûresi s 3.

(240) Yunus Sûresi : 67.


(241) Kaf Sûresi 37. :

(242) Tûr Sûresi: 29-35.

t oo
.

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— «Yoksa Rabbinin hazineleri onlarn yannda mdr? Yoksa


onlar m (kâinatta) hüküm ve saltanat kurup yürütenlerdir?»

— «Yoksa onlarn merdivenleri var da onunla m (yükselip gök-


lerdeki haberi) dinliyorlar? O halde dinleyenleri (varsa), açk bel-
ge, isbatlayc delil getirsinler?»

— «Yoksa kzlar Allah'a, olanlar size, öyle mi?»


«Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ar bir
borç altna m
giriyorlar?»


«Yoksa gayb (görünmeyen, bilinmeyen hususlar) onlarn ya-
nnda bulunuyor da onu kendileri mi yazp tesbît ediyorlar?»
— «Yoksa bir hile ve tuzak m kurmak istiyorlar? Ama o küfre-
denler kendileri tuzaa düeceklerdir.»
— «Yoksa onlarn, Allah'tan baka bir tanrlar m var? Allah
onlarn ortak kotuklarndan yücedir, münezzehtir.» (243)

Aklî delillerle gelen âyetler:


«üphesiz ki göklerin ve yerin yaratlmasnda, gece ile gün-
düzün birbiri ardnca gelmesinde, insanlara yarar salayan eylerle
denizde akp giden gemilerde, Allah'n gökten indirip öldükten son-
ra yeri dirilttii suda ve her canly orada serpitirip yaymasnda,
gökle yer arasnda göreve hazr bekleyen rüzgârlarn ve bulutlarn
deitirilip döndürülmesinde, akln kullanan bir topluluk için nice
belgeler ve deliller vardr.» (244)

— «Eer gökte ve yerde Allah'tan baka ilâhlar olsayd, gökle


yer (in düzeni) bozulurdu.» (245)

— «Yoksa gökleri ve yeri onlar m yaratt? Hayr, onlar kesin-


likle inanmazlar.» (246)

— «Kesinlikle bilip inananlar için yeryüzünde (Allah'n varl-


na delâlet eden) açk belgeler vardr. Sizin kendi (ruh ve beden) var-
lnzda da öyle.. Artk (hakikati) görmez misiniz?» (247)

(243) Tûr Sûresi 36-43.


:

(244) Bakara Sûresi 164. :

(245) Enbiyâ Sûresi 22. :

(246) Tûr Sûresi 36. :

(247) Zâriyat Sûresi : 20-21.

— 139 —
: : :

SLÂM'DA ALE ETM


slâm'n Cihanümûl Bir Mahiyet Arzettiine Dair
Kur'ân'n Tevcihleri

— «Yüzlerinizi dou
ve bat yönüne çevirmeniz (hakiki imân
yanstan) iyiük ve erdemlik deildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik;
Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere ina-
nanlarn, mal —
ona olan sevgisine ramen yaknlarna, yetimlere, —
yoksullara, yolda kalmlara, dilenenlere, köle ve esirleri kurtarma-
ya harcayanlarn, namaz klan ve zekât verenlerin; andlap anla-
tklar zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve sa-
van kztndasabredenlerin (bu durumlar ve imânlar) dr. i-
te bunlardr doru olanlar ve bunlardr korunup saknanlar.» (248)


«Sana her eyi açklayp ortaya koyan, doru yolu gösteren,
rahmeti yanstan ve Müslümanlara müjde olan bu kitab indirdik.»
(249)

— «Kitapta hiçbir eyi eksik brakmadk ve ihmâl de etmedik.


Sonunda (hepsi de) Hanlarna harolunurlar.» (250)

Hukukî Kurallarla lgili Kur'ân Tevcihleri


«üphesiz ki Allah, emânetleri ehline vermenizi, insanlar
arasnda hükmettiinizde adâletle hükmetmenizi emreder Dorusu
Allah, bununla size ne güzel öüt veriyor! üphesiz ki, Allah her
eyi iiten ve görendir.» (251)

Düstur olarak ûrâ kaidesiyle ilgili tevcih

— «Onlar onlar için istifarda bulun, (dünya) iiyle il-


affet,
gili hususlarda onlara dan
(da görülerini al). Azmettiin zaman
artk Allah'a güvenip dayan. Çünkü Allah kendisine güvenip daya-
nanlar sever.» (252)

— «Onlar ileri kendi aralarnda danma ile çözerler..» (253)

nsanlar eit kabul etme kaidesiyle ilgili tevcih •

(248) Bakara Sûresi : 177.


(240) Nahl Sûresi 5. :

(250) En'âm Sûresi : 6.

(251) Nisa Sûresi : 58.


(252) Al-i Imran : 150.
(253) ûra Sûresi : 38.

— 140 —
.

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— «Ey insanlar! Hakikat biz diiden yarat-


sizi bir erkekle bir
tk ve birbirinizle tanasnz diye sizi milletlere ve kabilelere ayr-
dk. üphesiz ki sizin Allah yannda en erefli ve itibarlnz, (O'ndan
en çok sayg ile) korkup (fenalklardan) saknannzdr. Muhakkak
ki Allah bilendir, haberlidir.. (254)

Buraya kadar naklettiklerimiz, vaaz ve nasihat hususlarnda


Kur'ân'n en önemli uslûb vç kaideleridir. Bunlar çok çeitli metot-
lar ve kurallardr. Te'sirleri hayli yüksektir, douracaklar hassasi-
yeti oldukça ileri bir anlam tar. Kalblerin anlay tellerini iyice tit-
retirir.

Gayet açk ve net bir gerçektir ki, bütün terbiyeciler Kur'ân'n


bu metot ve kurallarna bal kalp eitim ve öretimlerini sürdüre-
cek olurlarsa, eittikleri çocuklar, faziletli bir terbiye düzeyine en
hayrl biçimde gelmi olurlar ve övgü deer bir ahlâkla süslü, insan-
lktan yana en salam yolda yürüyen, islâm'n cihanümul sesine
kalb ve kafa kulan veren cier parelerini görme bahtiyarlna eri-
irler.

— oOo
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz vaaz ve nasihata gereken önemi
vermi; terbiyecilerle Hakk'a dâvetçileri bu iki önemli konuya yö-
neltmi ve Müslüman olan her kiiye, bulunduu her yerde, oturdu-
u çevrede, okuduu okulda insanlar Allah'a, O'nun dinine çarma
direktifini vermitir. Böylece umulur ki, kiinin yapaca vaaz ve
verecei nasihat, kalbi onlara ve hazr bulunduu halde gönül veren-
lere kalp kulan açk tutanlara fayda verip geni te'sirler brakr.
Hem umulur ki, dâvet ve vaaz yolunda dâvetçinin kurtarma him-
metiyle, cahiliyyet bataklna saplanp kalan kiiler; çlgnca elen-
me, her eyi mubah sayma duygusuyla ahlâkî çöküntü ve çözüntü
içinde kayp gidenler; saptp yozmak suretiyle kendini zayi' edenler,
yitirenler daldklar uykudan uyanabilirler ve asl kurtulu yolunu
seçebilirler. .

Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin vaat ve nasihati yaygnlatrmada-


ki en önemli tevcihlerinden bir ksmn
sizo naklediyorum s

— Din nâsihattir. Bunun üzerine Ashab Kiram: «Kime nasi-


hattir?» diye sordular. Efendimiz buyurdu ki t «Allah'a, Kitabna.

(254) Hücurat Sûresi 13.

— 14! ~
:

SLAM'DA ALE ETÎMi


Peygamberine, Müslüman liderlerine ve bütün Müslümanlara nasi-
hattir.» (255)

Ashabdan Cerir bin Abdillah (R.A.) diyor ki :

— «Resûlüllah (A S.) Efendimize, namaz klmak, zekât vermek


ve her müslümana nasihatçi olmak üzere bey'at ettim.» (256)

— «Hayre yol gösterene, onu ileyen gibi sevâp ve mükâfat var-


dr.» (257)

— «Kim doru yola dâvet ederse, kendisine bu hususta uyan kim-


selerin elde edecei ecir ve sevâbn bir misli - ecir ve sevaplarndan
hiçbir ey eksiltiheksizin- vardr.» (258)

Sahih tesbitlere göre. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Hz. Ali'yi


(R.A.) Hayber'in fethine tevcih ederken ona öyle buyurmutur


«Kolaylnla, rahatlnla geçip yürü, onlarn sahasna inin-
ceye kadar devam et. Sonra onlar slâm'a çar ve üzerine vâcib olan
ilahi hakk kendilerine haber ver. Allah'a and olsun ki, Allah'n on-
lardan birini senin vastanla doru yola eritirmesi, senin için kzl
tüylü develerden (güzel eylerin en güzelinden) daha hayrldr.»
(259)

(255) Sahih-i Müslim Temim bin Evs ed-Dari


: (R.A-) den.
Açklama: Allah'a nasihat. Onun buyruklariyle amel etmektir. Kitabfoa
nasihat, Ondaki hükümlere inanp uygulamaktr. Peygamberine nasihat,
Onun yaamaktr. slâm liderlerine nasihat, yanl yola girdik-
süanetiyle
leri zaman onlar uyarmak ve doru yolu göstermektir. Umum Müslüman-
lara nasihat, onlar slam esas ve prensipleriyle eitip yetitirmektir. (Mü-
tercim).
(256) Buhari- Müslim -.
Cerir b. Abdillah (R.A.) den.
(257) Sahîh-i Müslim : Ebû Mes'ud el -Ansari (R.A.) den.
(258) Sahih-i Müslim : Ebû Hüreyre (R.A.) den.
(259) Buhari- Müslim •. Sehl bin Sa'd es-Sâidî (R.A.) dan.

— 142 —
:

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Bu konuda birçok hadîsler vardr, istifade edilecek çok rivâyet-


ler mevcuttur. Terbiyecilere gereken, bu hadîslerin tevcihlerini ele
alp uygulamalar ve bu hususta gerçekçi olmalardr, özellikle ço-
ru klaryla.talebe ve müridleriyle ilgili emir ve tavsiyeleri gerçekle-
tirmede çok duyarl davranmaldrlar.

— 0O0 —
lk Muallimimiz Hz. Muhammed (A.S.) Efendimizdir.

O bize en faziletli ve üstün yolu ve en örnek caddeyi açm, bu


hususta en feyizli ve üstün misali kendi yaayyla vermi; vaaz ve
irâd konularnda durmadan üslûbunu yenilemek suretiyle ve sergi-
ledii çok çeitli mevzularla en güzel tevcihlerde bulunmutur.
O'nun açt yol ve sergiledii metottan baz örnekler verelim \

Kssa anlatmakta takip ettii açk uslûb


Alâcatenli, kel ve kör üç adamn kssas :

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle anlatt srail oullar'ndan,s

biri alâcatenli, biri kel, biri kör olmak üzere üç kimseyi Allah dene-
meyi dileyerek onlara (insan suretinde) bir melek gönderdi. Melek
onlara sordu :

— En çok sevdiiniz nedir?


Alâcatenli u cevab verdi :

— Güzel bir rengi, shhatli bir deri. nsanlarn benden tiksin-


cilt

dii u hastaln ayrlp gitmesini isterim. Bunun üzerine melek


eliyle onu svazlad ve böylece hastal iyileti bedeni güzel bir renk
ald.

Sonra melek ona sordu •

— Hangi mal daha çok seversin?


Alâcatenli cevap verdi :


Deveyi çok severim. Bunun üzerine melek ona, on aylk gebe
bir deve verdi ve u
duay yapt Allah bunu sana mübarek eylesin!
:

Melek bu defa kel olan adama geldi ve sordu ;

— En çok neyi seversin?


Kel cevap verdi

— 143 —
. :

SLÂM'DA ALE ETM


— inanlarn benden tiksindii
Güzel bir saç, kelliin gitme- u
sini severim. Bunun üzerine melek eliyle onun ban svazlad, kel-
lii gitti ve banda güzel bir saç bitti. Sonra melek yine sondu.

— Maldan daha çok neyi seversin?


Kel adam cevap verdi

-*r nei severim, dedi.

Bunun üzerine melek ona bir gebe inek verdi ve «Allah bunu
sana mübarek eylesin!» diye dua ettikten sonra kör olan adama gel-
di ve :

— En çok nevi seversin?

Diye sordu. Kör u cevab verdi :

— Allah'n gözlerimi bana çevirmesini, Dünya'y insanlar gör-


meyi çok severim. Bunun üzerine melek eliyle onun gözlerine dokun-
du ve adam görmeye balad Bu defa melek ona sordu :

— Hangi mal çok seversin? Kör adam cevap verdi s

— Koyunu çok severim. Melek de ona gebe bir koyun verdikten


sonra u duay yapt : «Allah bunu sana mübarek ve bereketli eylesin!»

demeden deve ve inek dourdular. Koyun da yavrulad, der-


bir vadi dolusu devesi, birinin bir vadi dolusu sr, die-
rinin de vadi dolusukoyunu üredi ve çoald.
Aradan bir süre geçtikten sonra melek alacatenli bir adamn
ekline girerek o alacatenli adama geldi ve aralarnda u konuma

Melek :

Yoksul bir adam, yolculukta urganlarm koptu bine-
im elden gitti. Bugün için beni yerim» ulatracak hiçbir malm yok-
tur, ancak Allah'n ve senin yardmnla yoluma devam edebilirim.
Sana bu güzel rengi, bu güzel teni ve bunca mal veren Allah adna
istiyorum, beni yurduma götürecek bir deve vermez misin?
Alacatenli : — Üzerimizde bir çok haklar vardr! (Sana verecek
bir ey yoktur)

Melek :

Seni tanyor gibiyim, sen o alacatenli, herkesin sen-
den tiksindii adam deil misin? Çok fakir idin Allah sana verdi?.
Alacatenli Hayr, ben
j — bu mal ancak baba ve dedelerimden
kalan mirasla elde ettim...

_ 144
: :

ÇOCUKTA TE SR EE TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

MeieR : — Eer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin!

Sonra melek kalkp kel adama geldi, kendisini kel bir adam sure-
l ne sokarak ona yaklat ve aralarnda konuma geçti u
— Yoksul bir adam, yolculuumda urganlarm koptu, bine-
Melek
im elden Yerime ve yurduma bugün ancak Allah'n ve senin
gitti.
yardmnla ulaabilirim. Sana u güzel saçlar ve güzel görünümü
vo bunca mal veren Allah adna beni gideceim yere ulatrmaya
medar olacak bir bönek istiyorum.
Kel : — Üzerimizde bir çok haklar vardr, (sana verecek bir
9»>yim yoktur.)

Melek —
Seni tamyor gibiyim, sen
s kel adam deil misin ki u
halk senden tiksinmekte idi.Fakir bir kimse idin Allah sana mal ver-
di?...

Kel : — Hayr ben bu serveti ancak baba ve dedelerimden inti-


kal eden mirasla elde ettim.
Melek— Eer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevir-
s

Dedikten sonra kalkp bir a'mâ suretinde o kör Pdajna geldi ve


6in...
aralarnda u konuma geçti
Melek — Yoksul ve fakir bir adam, yolculukta urganlarm kop-
:

tu,bineim elden gitti. Bugün ancak varacam yere Allah'n ve senin


yardmnla gidebilirim. Sana gözünü çevirip veren Allah için beni
yerime ulatracak bir koyun vermeni istiyorum.
Kör Ben de a'mâ bir adam idim. Allah gözümü bana geri çe-
i

virdi, îte koyunlarm dilediin kadar al, istediin kadarn brak.


Allah'a and olsun ki, alacan koyun miktarnda seninle aslâ dala-
myacam, müdahalede bulunmayacam...
Melek : — Maln hepsi senin olsun. Ben ancak seni denedim.
Allah senden raz oldu, o iki arkadana ise gazab etti. (260)

alacak Tahtann Kssas :

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz u kssay anlatt :

— «Dorusu oullar'ndan bir adam, kendi hemerilerinden


tsrâil
kendisine bin dinar ödünç vermelerini istemiti. Bunun üzerine onunla
ödünç vermek isteyen kii arasnda konuma geçmiti u :

(260) Buhari - Müslim ve Ashab- Siyer...

_ id* _ slâm'da Aile Etitimi Cilt:2-F.:l0


SLÂM'DA ALE ETM
— Sana ödünç verebilmem için ahit tutacamz tandk bir
kaç kii getir.

— ahit olarak Allah yeter!


— O halde bir kefil bul getir.
— Kefil olarak Allah yeter!.
— Doru söyledin!.
Dedi ve onun istedii bin dinar belli bir süreye kadar ödünç
olarak verdi. Dinarlar alan adam bir vapura binip deniz yolculuuna
yere varnca vapurdan ayrld ve görülecek ilerini

yolculuu yapacak bir vasta arad, ne çare ki bulamad. Bunun


üzerine bir tahta parças alp içini iyice oyduktan sonra borcu olan
bin dinar ve bir de alacaklya hitaben bir kât parçasn yazp
yerletirdi ve azn
iyice kapadktan sonra deniz kenarna gelerek
öyle dedi: v

— Allahm! Sen bilirsin ki falan adamdan bin dinar ödünç al-


dm. Benden kefil istedi, Seni kefil gösterdim, râz oldu. Benden a-
hit istedi; seni ahit gösterdim, yine râz oldu. Bütün gayretimi kul-
lanp bir vasta bulmaya çaltm, borcumu göndermek için her ça-
reye ba vurdum, bu mümkün olmad. Bu bakmdan borcum olan
dinarlar Sana emânet brakyorum, dedi ve elindeki tahta parças
n denize frlatt. Dalgalar tahta parçasn gözden kayboluncaya ka-
dar sürükledikten sonra adam oradan ayrld. Kendi beldesine git-
mek için bir vapur beklemeye koyuldu. Derken kendisine bin dinar
ödünç veren adam da iskeleye gelip sipari verdii mallarn gelece-
ini ümit ederek beklerken dalgalarn kyya doru bir tahta parça-
sn sürükleyerek attn gördü. Odun olarak yaklr diye alp evi-
ne getirdi. Tahtay açtnda içinde bin dinar ile borçlusunun yaz-
d kâd buldu. Bir süre sonra borçlusu da çkageldi ve bin di-
nar da getirmi bulunuyordu. Aralarnda konuma geçtiu s

Borçlu : Size malnz


getirmem için bir vasta çok aradmsa da
vallahi bulamadm ve ancak imdi kendim gelebildim.

Alacakl : Daha önce bana bir ey gönderdin mi?


Borçlu Sana haber vereyim
: : u size getirdiimden önce borcu
mu gönderecek bir vasta bulamadm.
Alacakl Dorusu, tahta parças
: içine yerletirip gönderdiin
borcu Allah senden yana ödedi:

— 146 —
ÇOCUKTA TESR EUFCEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Bunun üzerine borçlu sevindi ve ayrca getirdii bin dinar alp


yoluna koyuldu (281)

Hacer ile smâil'in Kssas :

bni Abbas (R.A.) den yaplan sahih rivâyete göre i


brahim (A.S.) ei Hacer'i ve ondan doma olu îsmâil'i alp
Kabe'nin olduu yere Zemzem kuyusunun üst tarafnda Mescid'in
yukar ksmnda bir aacn altna koydu. Ismâil bu srada henüz
süt emen bir bebek idi. O gün için Mekke'de hiçbir kimse barnm-
yordu. Ayn zamanda o kesimde su da yoktu. brahim Peygamber
onlar oraya koyduu zaman yanlarna, içinde hurma ve su bulunan
bir torba da brakmt.
Sonra brahim dönüp ayrld. smail'in annesi arkasn-
(A.S.)
dan koup dedi ki «Ya brahim! Nereye gidiyorsun, bizi içinde hiç
:

bir insan bulunmayan ve yiyecei olmayan bu vadiye mi brak-


yorsun?» Kadncaz bu sözü birkaç defa tekrarladysa da brâ-
him (A.S.) cevap vermedi ve dönüp bakmad.. Bunun üzerine u
konuma geçti:

Hacer — Allah m sana böyle yapman emretti?


-

brahim: — Evet...
Hacer: — O takdirde Allah bizi zayi' etmez!...
brâhim (A.S.) ise yoluna

yordu. Yüzünü Beytullah'a çevirdi ve «Ey Rabbmz!u duây yapt :

Dorusu ben çocuklarmdan bir ksmn


Beytü'l-Haram'm yanna zi-
raatsz bir vadiye yerletirdim Rabbmz! Namaz klsnlar diye (böy-
le bir yer seçtim) Artk sen insanlardan bir ksmnn gönlünü
.

hevesle onlara meylettir; onlar baz meyve ve ürünlerle izklan-


dr. Umulur ki ükrederler.»

Artk
Hacer, gerektiinde smâil'i emziriyor ve yanndaki su-
dan içiriyordu. Tâ ki, yamndaki su tükendi, hem kendisi, hem ço-
cuu susuz kaldlar. Çocuk susuzluktan kvranp duruyordu. Daya-
namad, gözlerle manzaray görmesin diye uzaklat, oraya en ya-
kn tepe Sefa bulunuyordu. Üzerine çkp vadiye bakt, acaba bir kim-
se görebilirmiyim, diye. Ne yazk ki hiçbir kimse göremedi. Safa

(261) Sahîh-i Buhari • Ebû Hüreyre (R.A.) den


SLAM'DA A LE
t ETM
tepesinden indi vadiye doru ilerlerken entarisinin bir ucunu tutup
kaldrd ve yorgun bir insann kotuu gibi komaya balad, vadi
yi geçip Merve tepesine geldi. Üzerine çkp, bir kimse görebilir mi-
yim diye baknd, kimseleri görmedi. Bu iki tepe arasnda yedi de-
fa gidip geldi ve her defasnda tepenin üstünde durup bir kimse gö
rebilir miyim diye baknd.

bni Abbas (R.A.) bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin


öyle buyurduunu naklediyor «te bundan dolay insanlar Safa
:

ile Merve arasnda sa'yederler.»

Hacer, Merve tepesine çknca kendi kendine -sus!» diye fsl-


dad. Sonra bir eyler duymaya çalt ve kendi kendine «Kendini
duyurmaya çaltn. Eer yannda imdada yetiecek biri varsa, on-
dan yardm ve imdad iste!» dedi ve anszn Zemzem kuyusunun bu-
lunduu yerde bir melek topuuyla topra eeliyordu veya kana-
dyla topra yaryordu derken su ortaya çkverdi. Hacer koup su-
yun akmamas için eliyle bir havuz yapverdi. Krbasn veya su tu-
lumunu su ile doldurmaya balad, ald su nisbetinde su kayn-
yordu. Kanasya içti ve çocuunu emzirdi.

îbniAbbas (R.A.) diyor ki Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hu :


.

susta öyle buyurdu «Allah rahmet eylesin smail'e, braksayd


:

da Zemzem kaynayp akan bir pnar olsayd!.»

Sonra melek dönüp Hacer* e dedi ki t «Helâk olmaktan endie


duyma. Çünkü burada Allah'a ait bir ev vardr. Onu bu çocukla
babas birlikte yapacaklar. Allah onlarn ehlini zayi' etmiyecektir.»
Beytullah, yerden yüksekçe bir yn halinde idi. Akan sel sa
ndan ve solundan yol alp gidiyordu.
Hacer böylece orada yaamaya çalrken Cürhüm kabilesinden
bir kafile Keda' yoluyla Mekke cihetine yönelip geliyorlard. Mek-
ke'nin alt kesiminde konakladlar. Bir kuun havada dönüp dolat-
n gördüler ve dediler ki Bu: ku
ancak suyun bulunduu yerde
dönüp dolar. Ama nice yllardr biz bu vadide su olmadn
bili-
riz. Bir aratrc gönderdiler, gidip dolat, suya rastlad ve elinde-

ki kab su doldurup getirdi. Hepsi birden kalkp suyun bana gidin-


ce, smail'in anasn orada gördüler. Ona seslenip, «Senin yannda
bu suyun bana konmamza izin verir misin?» diye müsaade iste-
diler. Hacer hiç tereddüt etmeden, «Evet.» dedi.

îbn Abbas (R.A.) diyor ki : Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendi-

— 148 —
: :

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLAR VE VASITALARI

filiz öyle buyurdu : «O kabile, smail'in anasyla karlatlar, zaten


o kadn insanlar severdi..»
Bu müsaade üzerine Cürhümlü kafile suyun bana tandlar
.

ve kendi kabilelerine haber salp gelmelerini tavsiye ettiler. Onlar


da güzel bir suyun bulunduunu duyunca toplu halde geldiler ve
oraya yerletiler. smail'e Arapça örettiler ve onun zekâsn çok
boendiler. smail evlenme çama girince, kendi kzlarndan biriy
le onu evlendirdiler. Az sonra da Hacer vefat etti.
»

smail (A.S.) brahim Peygamber (A.S.) gel-


evlendikten sonra
di, ismail'i bulamad. Onun nerede olduunu karsndan sordu. Ka-
dncaz, smail'in yiyecek bir eyler bulmak için ava çktn söy-
ledi. brahim, ailenin durumundan ve geçiminden sordu. Kadn, «Du-
rumumuz çok kötü, sknt içindeyiz» dedi ve hayli dert yand! b-
rahim Peygamber (A.S.) kadna öyle dedi «Kocan avdan geri dö- :

nüp gelince, benden ona selâm söyle ve kendisine de ki «Kapsnn; :

eiini deitirsin!» Bununla karsn boamasn imâ ediyordu.


Ismâil avdan dönünce karsna sordu :

— Size bir kimse geldi mi?

Kars cevâp verdi:


—Evetve u u
sfat ve hey'ette yal bir adam geldi. Bizden
seni sordu. Ben de gereken cevab verdim. Sonra ve du- yaaymz
rumumuzdan sordu, ben de sknt ve iddet içinde bulunduumuzu
söyledim.

smail (A.S.) tekrar sordu


— Sana hiç tavsiyede bulundu mu?
Kars cevap verdi
— Evet, sana selâm söylememi emretti, sonra da «Kapnn ei-
ini deitir» diye söyledi.

smail (A.S.) :

— benim babamdr. Senden ayrlmam emretmitir. Ar-


O yal
tk sen kendi ailene git, dedi ve karsn boad. smâil (A.S.) ikinci
defa Cürhüm kabilesinden bir kzla evlendi. Aradan Allah'n dile- .

dii kadar bir süre geçtikten sonra brahim (A.S.) kalkp Mekke'ye
geldi ve olunun evine uradnda yine onu orada bulamad, eiy-
le karlat. smâil'in nerede olduunu sordu; ayrca geçimlerinin
: : : :

SLAM'DA AtLE E I Tl M
1 1
î

nasl olduunu, hayatlarndan memnun olup olmadklarm ören-


mek istedi ve aralarnda konuma geçti u
— smâil nerede ve siz ne durumdasnz?
— Bizim için ava çkt. Hamdolsun hayr ve iyilik içindeyiz, s-
-

kntmz yok. nip yemeimizden yiyip, suyumuzdan içmez misiniz?


— Ne gibi yemeiniz ve içmeniz var?
— Yemeimiz et, içeceimiz ise sudur. Bunun üzenine brahim
(A.S.)

— Allahm! Bunlarn yemeini ve suyunu mübarek ve bereket-


li eyle., diye dua etti.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Bu, brahim Peygamberin duas-


nn bereketidir» dedi.

Sonra aralarndaki konuma öyle devam etti

— Kocan avdan döndüünde, benden ona selâm söyle ve ken


diine de ki s «Evinin eiini sâbit tutsun, deitirmesin!»
Bir süre sonra smail (A.S.) dönüp geldi ve eine sordu
— Size bir kimse geldi mi?
— Güzel simah ve heybetli bir yal geldi, (onu övdükçe övdü)
benden seni sordu. Ben de iyi olduumuzu, hayr ve genilik içinde
bulunduumuzu haber verdim.
— Sana hiçbir tavsiyede bulundu mu?
— Evet, sana selâm brakt ve kapnn eiini sabit tutman em-
retti.

— O, benim babamdr; sen, kapnn eiisin. Seni tutmam, ya-


ni e olarak bulunman bana emrediyor.

Aradan uzun gün smâil Peygam-


bir süre geçtikten sonra, bir
ber bir aacn gölgesinde yay yapmakla megulken babas brahim
(A.S.) çkageldi. Onu görünce hemen ayaa kalkt, kucaklap öpü-
tüler ve aralarnda u konuma geçti
— Ya smail! üphen olmasn ki Allah bana bir emir verdi.
— O halde Rabbn ne ile emrettiyse onu yerine getir!
— Sen bu hususta, bana yardm eder misin?

— 150 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— Elbette yardmc olmaya çalrm.


— Dorusu Allah, urada bir ibâdet evi yapmam emretti (ve
tümsekçe bir yere iarette bulundu).
îte böylece baba ile oul o tümsek yerde Kâbe'nin temellerini
yükselttiler.îsmâil ta tayor, brâhim ustalk yapp talan duvar
eklinde dizip yükseltiyordu. înaat epeyce yükseldikten sonra, hâ-
len Kabe'de bulunan Makam- brâhim diye anlan yüksekçe ta ge-
tirildi. brâhim onun üstüne çkp duvarlar yükseltmeye devam et-

ti. Bu arada îsmâil ta tayor, brâhim ustalk yapyorken öyle


duâ ediyorlard «Rabbimiz! Bu hizmetimizi bizden kabul buyur.
:

Çünkü elbette Sen har eyi iiten ve bilensin.»


Evet Kur'ân'da bundan baka baz kssalar daha
nakledilen
var. Uzman hakim terbiyeci,
vaaiz, baarl dâvetçi, bu ve benzeri
kssalar muhataplarnn anlaylar seviyesine göre yumuatp da-
ha çekici ve duyarl biçimde anlatabilirler. Ayn zamanda kssalar-
dan birçok ibret ve öüt alnacak safhalar da tesbit edip sergileye-
bilirler. Çünkü bu durumda te'sir daha baarl, dâvete icâbet daha
güçlü olur.

O halde terbiyeciye gereken Bir kssay geniletip açk-


udur:
larken dinleyicinin ruhunda bir heyecan, zihninde bir açklk getir-
mek için onun efkat duygularn kamçlar duyarlkta ilemeli, in-
tibahe gelmesini salayacak bir anlatmla cümlelere yer vermelidir.
Böylece dinleyicilerin kalblerine, duygularna, uurlarna ibret p-
nar aktm, öüt selsebili damlatm olur. Bu durumda bir de ba-
karsn ki, dinleyiciler kendilerini konuya bütünüyle vermi, derin
bir sayg ve korku içinde âlemlerin Rabbi Allah'a yönelmi olurlar.
te bu ortamda terbiyeci, dinleyicilerin îslâmî dâvaya hizmette bu-
lunmalar hakknda kendilerinden kesin söz alabilir ve günlük ya-
aylarnda slâm'n esas ve prensipleriyle yaayacaklarna dair te-
ahhüdde bulunabilirler.
te
vaaz veren terbiyeci akc uslûbiyle ibretli safhalar cilâ-
layp çok çekici kalba döküp ekillendirdikten sonra kssay bütün
azametiyle iler, ruhlar üzerinde derin izlerini brakr. Böylece din-
leyici' dinlediklerini kulandan ruhunun semâsna nakledip ruhani-
yetin huuu içinde mest ve hayran olur.
Cevaplama ve sorup cevap verme usulü ;

Bu, arkadalarna bir takm sorular sormak suretiyle yerine ge-


tirilir. Onlan daha uyandrmaya, zekâlarn harekete geçirmeye,
: : :

SLAM DA AÎLE ETM


anlay ve sezilerini iler duruma getirmeye yönelik bir metottur.
Böylece terbiyeci, çok te'sirli öütleri ikna" ve karlkl delil ve hüc-
cet getirme kalbna dökerek arkadalarnn susuzluunu giderir.

Bu konuda birkaç misâl verelim


Yaplan sahih tesbite göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir ko-
nuyu ilemek istediinde öyle bir soruyla söze balamtr s

— Müslüman kimdir bilir misiniz?

Ashab- Kirâm
— Allah
ve Peygamberi daha iyi bilirler, diye cevap verdik-
lerinde, Efendimiz kendi sorusunu öyle cevaplamtr

— Müslüman, dier Müslümanlarn onun dilinden ve elinden


güven içinde kaldklar kimsedir.
— Mü'min kimdir, misiniz? bilir

— Allah ve Peygamberi daha iyi bilirler.

— Mü'min, dier mü'minlerin kendi canlarna ve mallarna


kar güven duyduklar kimsedir.
Sonra da Efendimiz (A.S.) «muhacir» hakknda sormu ve öyle
açklamtr : «Muhacir, kötülüü terkedip uzaklaan kimsedir...»
(262)

Yine Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz soruyla cevab içiçe mezcedip


öyle buyurmutur :

— Ne dersiniz, sizden birinin kaps önünde bir rmak bulunur


da her gün o rmakta be defa ykanrsa, üzerindeki kirden pastan
bir ey kalr m?»
Bunun üzerine Ashab--Kirâm :

— Hayr, üzerinde kirden bir ey kalmaz, diye cevap verdiler.


Efendimiz asl anlatmak istediini öyle açklad :

— «te bu, be vakit namaza bir misâldir. Allah be vakit namaz-


la hatalar silip temizler.» (263)

Dier bir hadislerinde de yine soru ve cevap içiçe konularak öy-


le buyurmutur :

(262) imam Ahmed bin Hanbel kendi Müsned'inde...


(263) Sahih-i Müslim : Ebû Hüreyce (R.A.) den.
ÇOCUKTA TE'SIR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— «Müflis kimdir, bilir misiniz?

Ashab- Kiram :

— Bize göre müflis, hiçbir dirhem ve mal olmayan kimsedir.


Diye cevap verince, Efendimiz öyle açklamlardr :


«Benim ümmetimde müflis o kimsedir ki, Kyamet gününde
namazyla, orucuyla ve zekâtyla gelir ve bir de una sövmesiyle,
una iftira atmasiyle, unun malm unun kann dökme
yemesiyle,
siyle, una dayak atmasyla gelir. una iyiliklerinden, una da iyi-
liklerinden verilir. Üzerindeki haklar henüz tamamen ödenmeden
iyilikleri tükenirse bu defa kötülükte bulunduu kiilerin günah ve
hatalarndan alnp onun üzerine atlr ve sonra da Cehennem ate-
ine atlr.» (264).
Vaaz ve öüde Allah'a and içmekle balamak :

Bu metot daha çok dinleyiciye anlatlacak eyin çok önemli ol-

duunu, ilenmesi gereken bir husus ise dinleyicinin ona yönelip


ilemesini, saknlmas gereken bir husus ise ondan sür'atle sakn-
masn belirtmek içindir.

Birkaç örnek verelim :

Pfryfy & %\^> <s*-<4 \jJ«3*f î&V* ^ -

— «Canm
kudret elinde tutan zata yemin ederim ki, imân et-
medikçe Cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe, de dosdoru
imân etmi olmazsnz. Size ilediiniz takdirde birbirinizi sevecei-
nizi gerçekletirecek bir eyden haber vereyim mi? Selâm' aranzda
yaygmlatrn!.» (265).

C264) Buharî - Müslim : Ebü Hüreyre (R.A.) den.


(265) Müslim - Tirmizi - Ahmed b. Hanbel

— 153 —
SLÂM'DA ALE .
-
ETM
— «Vallahi imân etmi olmaz, vallahi imân etmi olmaz, vallahi
imân etmi olmaz!.»
Bunun üzerine soruldu :

— Kim, Ya Resûlallah!?

Cevap verdi :

— Komusu, er ve kötülüklerden güven içinde kalmayan kim-


se... (266)

Bu gibi Allah'a and içilerek balanlan sözler, Resûlüllah (A.S.)


Efendimizin tevcihlerinde hayli çoktur.

Vaaz ve öüde zarif anlamda mizah kartrmak :

Bu daha çok dinleyicilerin zihinlerini tahrik edip bkknlk ve


usanç duygusunu gidermeye ve dinleme arzusunu artrmaya yöne-
lik bir metottur..

Bir misâl verelim :

Ashab- Kirâm'dan Hz. Enes (R.A.) anlatyor :


Bir adam, Resûlüllah (A.S.) Efendimize gelerek, evinin eya-
sn tamak için kendisine zekât develerinden birinin verilmesini
istedi. Resûlüllah (A.S.) ona «Seni, dii devenin yavrusuna bindi-
:

receim!» buyurdu. Adam, «Ya Resûlellah! Ben devenin yavrusunu


ne yapacam?»
deyince Efendimiz • «Deve deveden baka ey mi
dourur?» buyurdu.
Böylece Resûlüllah (A.S.) Efendimiz mizah yollu, erkek deve ne
kadar da yalansa yine de dii devenin yavrusu saylacan anlat-
mak istemiti.

Bu tür zarif mizahlara Resûlüllah'n (A.S.) hadîslerinde rastla-


mak mümkün..
Vaaz, bkknlk verir endiesiyle uzatmayp ortalama
bir ölçüde tutmak :

Nitekim Ashab- Kirâm'dan Câbir bin Semure (R.A.) diyor ki:

— Resûlüllah beraber namaz klyordum;


(A.S.) Efendimizle
O'nun namaz ne ksa, ne de uzun, ortalama bir ölçüde idi. (267)

(266) Buhari / Edeb 29 - Müslim / iman 73 :


- Tirmizî.
1267) Müslim Câbir bin Semüre (R.A.) den.
:
ÇOCUKTA TE SR TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Yine ayni râvi unu söylemitir :


Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Cuma günü vaazn pek uzat-
mazd. Onun bütün konumas birkaç cümleden ibaretti.. (268)

Ashab- Kirâm'n bu konuda bize verdikleri bilgilere göre, Re-


sûlüllah (A.S.) Efendimiz, Ashabna hitapta bulunurken -ne onu za-
yf (te'sirsiz) tutar ne de bkknlk verecek ekilde uzatrd, ortala-
ma bir yol seçerdi. (269) zamanda usanç verir endiesiyle sk
Ayn
sk vaaz etmez, aralkl konuurdu.

Cemaat üzerinde geni uyandracak ölçü ve tonda konumak,


te'sir
dinleyenlere ak ve heyecan vermek :

Ashab- Kirâm'dan rbâd bin Sâriye (R.A.) diyor ki s

— Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz bize öylesine bir konuma yapt


ki, tüylerimiz ürperdi, gözlerimiz ya ile doldu, kalblerimiz korkuy-
la titredi. Bunun üzerine dedik ki «Ya Rasûlallah! sanki bu konu-
:

manz bir veda' konumasna benziyor; bize ne gibi ahidde bulun-


mak istiyorsun?» Efendimiz öyle buyurdu «Allah'tan korkun. Be- :

nim sünnetime ve benden sonra doru yolda olup doru yolu göste-
ren halîfelerin sünnetine uyun. Bunun için skntdan dolay gere-
kirse dilerinizi (veya kolunuzu srn)
skn Çünkü gerçekten her :

bid'a (dinden olmayp sonradan din adna uydurulan ey) sapklk-


tr.» (270)

Sahih rivayete göre, bn Ömer (R.A.) diyor ki :

— gün Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz minber üzerinde bulun-


Bir
duu bir srada u
âyeti okudu «Onlar, Allah' (O'nun kudret ve
:

yüceliini) hakkyle takdir edemediler. Oysa yeryüzü, Kyamet gü-


nü O'nun kudret avucundadr. Gökler de O'nun (kudretini temsil
eden) elinde katlanm olacak. O, (inkarc nankörlerin) ortak
sa
kotuklarndan yücedir, münezzehtir.» Bunu okurken de elini hare-
ket ettiriyor, ileri götürüp geri çekiyor ve diyordu ki Rabb
kendini :

ululayjp yüceltiyor, mütekebbir benim, gerçek hükümdar benim, ke-


rem ve ihsan benim! buyuruyor. Ayn zamanda Rasûlüllah
sahibi
(A.S.) bunlar anlatrken minberle birlikte sallanyordu, o
kadar ki,
biz, neredeyse O, minberle birlikte devrilecek sandk.
(271)

(268) Ebû Dâvud : Câbir bin Semûre


(269) Ahmed bin Hanbel Taberâni.
-

(270) Tirmizi
(271) Müslim ve dier Müsnedler
: :

SLAM'DA ALE EGTm'î


üphesiz ki vaaiz böylesine bir uyandrabilmesite'sir ve ilgi
için her eyden önce hâlis niyetli, ince yürekli, sayg ile korkup ilâhi
azamet karsnda eilen, içi tertemiz, ruhu parlak ve berrak olma-
ldr. Aksi halde âlemlerin Rabbinin yanndaki sorumluluu çok
büyüktür.

Nitekim mürsel olarak rivâyet edilen hadiste, Rasûlüllah (A.S.)


Efendimiz öyle buyurmutur >.


«Herhangi bir kul, bir hutbe irâd ettii, bakasna hitapta
bulunduu taktirde, mutlaka Allah Kyamet gününde ondan, bu
konumasiyle neyi arzuladm soracak...»

Bunun Mâlik bin Dinar, bu hadîsi nakledince aladktan


için
sonra öyle söyledi «Siz zannediyormusunuz ki, size kar konu-
:

mamdan dolay gözlerim aydnlk oluyor? Ben kesinlikle biliyorum


ki, Aziz ve Celile olan Allah Kyamet gününde bu konumamla neyi
arzuladm soracaktr. Ben de O'na cevab vereceim Rabbim! u :

Kalbimin üzerinde âhid olan sensin. Eer konumamn senin ya-


nnda sevilmediini bilseydim, herhalde onu hiçbir zaman iki kiiye
kar konumaz, susardm!» (272)
Sadece diliyle konuup dinleyicilerinin kalbini çekmek ve te'sir
uyandrmak kendini zorlayp yaldzl cümleler kullanan hâtiple,
için
ihlâs sâhibi, kalbi slâm'dan yana yaral mü'min dâvetçinih gönlü-
nün bütün damarlarn hareket ettirip konumas arasnda büyük
fark vardr. Hiç üphe yok ki ikincisinin te'siri daha yüksek ve an-
lamldr. Onun öütlerine kar dinleyicilerinin ilgisi ve olumlu yö-
nelii daha kuvvetlicedir ve söyledikleriyle öüt alma daha ciddidir.

Ömer bin Zerr, bir gün babasna sordu


— Babacm, konutuun zaman insanlar a-
nasl oluyor da
latyorsun? Oysa bakas konutuunda kimseyi alatamyorlar.

Babas ona u cevab verdi

— Oulcazm, evlâdm kaybeden anamn alamasyla, ücretle


tutulan kadnn alamas bir deildir.

Bunun için Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz hatipleri uyararak öy-


le buyurmutur-

(272) bn Ebi Dünya - Beyhaki.

— 156 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBY YOLLARI VE VASITALARI

«Kim, adamlarn kalbini çekip kendine balamak için yaldzl


söz söylemeyi örenirse, Allah, Kyamet gününde ondan ne tevbe,
ne de fidye (veya ne farz ne de nafile) kabul eder..» (273)
Misâl getirmek sûretiyle vaazetmek •

Resülüllah (A.S.) Efendimiz, yapt konumalarnn dana iyi


anlalmas ve daha iyi açklanmas insanlarn kendi gözleriy-
için,
le ahit olduklar misâlleri, duygularnn kapsamna giren ve ön-
lerindeduran örnekleri sk sk getirirdi. Tâ ki, yaplan konuma
ruhlar üzerinde daha te'sirli ve zihinlerde daha derinlemesine kök-
lü olsun diye..

Buna ait bir örnek s

«Kur'ân okuyan mü'minin misâli utrücce (aaç kavunu veya


portakala benzer nefis bir meyva) ye benzer Hem kokusu güzel- :

dir, hem de tad güzeldir. Kuran okumayan mü'minin misali, hur


ma gibidir Tad güzeldir, ama kokusu yoktur. Kur'ân okuyan fâ-
:

cir (ilâhi snrlar aan ahlâksz) m


misâli, fesleene benzer Ko- :

kusu güzeldir, ama tad acdr. Kur'ân okumayan fâcir'in misâli,


Hanzale'ye (Kargadölei ki fazla ac bir bitkidir) benzer Tad ac- :

dr, kokusu ise yoktur.

Kötü arkadasn yannda oturan kimsenin misâli, demirci dük-


kanndaki körükçüye benzer; onun siyahlndan sana dokunmasa
bile duman rahatsz eder.» (274)

üphesiz Kesûlüllah'n (A.S.)


ki, bu benzetmelerinde hayra
tahrik ve tevikin en yüksek ifadesi, kötülükten çekip alkoymann
en önleyici anlatm, muhatablarn anlayabilecei en açk üslûbu
yer almtr.

Vaazda ol ile temsil getirmek :

Peygamberimiz (A.S.) önemli bir konuyu anlatmak iste-


Sevgili
dii zaman iki eliyle bunun temsilini verir ve bununla anlatlan

(2Ti> Ebû Davud El/Û llüroyr, »K.A ) eJ«;t»

(274) Nesâi kbhft) SiinenrMo Uz. Ene-b R- A.) d«n

— 157 -
: : :

SLAM'DA ALE ETM


eye ilgi duymalarna, önemsemelerine ve imtisal etmelerine iâret-
te bulunurdu.

Buna ait bir iki misâl

— «Mü'min mü'mine bir binann duvar gibidir ki bir ksm bir


ksmn saglamlatrp pekitirir.» Efendimiz bu hadîsi söylerken iki
elinin parmaklarn birbirine geçirip kenetlemi bulunuyordu. (275)

«Ben ve yetime kefil olan kimse u ikisi gibi Cennet'te bir
aradayz.»

Böyle derken ehadet parmayla orta parman gösteriyordu.


(276)

— Ashab'dan Abdullah bin Mes'ud (R.A.) anlatyor : Resû-

— Resûlüllah (A.S.) Efendimize dedim ki : «Bana bir söz söyle


ki onunla korunmu olaym.» Buyurdu ki : «Rabbim Allah'tr de,
sonra da dosdoru ol!» Ben bu defa unu sordum, dedim ki: «Be-
nim için korktuun en korkunç ey nedir?» Efendimiz (A.S.) kendi
dilini tutarak «te bu!» buyurdu. (277)
Tabii ki» bu hususta Sünnet' te birçok misâller vardr.

ekil ve izâh ile vaaz ve öütte bulunmak

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Ashabnn önünde baz önemli hu-


suslar anlatmak ve zihinlerine daha iyi yaklatrmak için baz çiz-
giler çizerdi...

Birkaç misâl
— Ashab'dan Abdullah bin Mes'ud (R.A.) anlatyor: Resûl-
lüllah (A.S.) bize dört köe bir çizgi çizdi. Bir de onun dnda bir
düz sonra da dörtgen çizginin iç ksmna iki yanl
çizgi çizdi ve
karlkl olarak ksa ve uzun olmak üzere ikier çizgi çizdi ve öyle
buyurdu u, insandr. Bu da onu kuatan ecelidir. Dtaki çizgi
:

onun arzu ve emelidir. çindeki çizgiler ise olaylar, musibetler ve


anszn gelecek üzüntülerdir. Bunlardan biri ona dokunmayp sa-

(275) Buharî - Müslim Ebû Musa el-A'âri (R.A.) den.


s

(276) Buharî - Müslim Sehl bin Sa'd es-Sâidi (R.A.) den.


:

(277) Tirmizi • Süfyan bin Abdillah (R.A.) den.

— 158 —
: :

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

parsa mutlaka dieri srp geçer. u


dokunmayp saparsa bu ona
dokunup srr. Hiç biri dokunmayp saparsa, mutlaka yallk onun
bana gelir.» (278)

Böylece Peygamber (A.S.) Efendimiz çizdii çizgilerle insanla


arzu ve emelleri arasnda ecel denilen ölümün ve dier kaza ve be-
lâlarn nasl girdiini açklamtr. Hiçbir musibet dokunmasa bile
yallk musibeti mutlaka bana gelecektir. üphesiz ki, slâm'n
ilk muallimi Hz. Muhammed'in (A.S.) yapt
bu tasvir, çok güzel
ve nefis bir izah tarzdr!.

Ashab'dan Hz. Câbir (R.A.) anlatyor

— Bir gün Rasûlüllah Eefendimizin yannda oturuyorduk.


(A.S.)
•Eliyle yere önce düz bir çizgi çizdi ve «Bu Allah'n dosdoru yolu-
dur!» buyurdu. Sonra bu düz çizginin iki yanna ikier çizgi daha
çizerek, «Bunlar da eytann yollardr!» buyurduktan sonra elini
o düz çizginin üzerine koyarak u âyeti okudu
«üphesizbu benim dosdoru yolumdur; artk o yola uyun,
ki
baka yollara uymayn, sonra, bu yollar sizi Allah yolundan saptrp
parçalar. te Allah size bunlar emretmektedir, ola ki saknrs-
nz.» (279) \
1278) Buhuri : Abdullah bin Mesut! IRA.) den
c>7») En'ftn Sûresi -
153.
:

SLÂM'DA ALE ETM

Böylece Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yere çizdii çizgilerle s-


lâm caddesinin doru bir yol olduunu, izzet ve Cennet'e ulatrc
bulunduunu, ondan baka yol, yöntem, ilke düzen ve düüncelerin
eytan'n yollar anlamn tadn
ve hepsinin de helâk ve atee
götürüp ulatrc olduunu çok açk ekilde beyân buyurmutu.

Fiili ve tatbikî olarak öüt ve vaazde bulunmak s

Peygamber (AS.) Efendimiz, Ashabn öretim, eitim ve


olumlu yönde oluturmakta tatbiki anlam ve ölçüde de günlük ya-
ayyla örnek vaaz ve öütte bulunurdu. Bu hususta birkaç misâl ve-
relim :

Amir
bin uayb'n babasndan, o da dedesinden rivâyetle u ola
y naklediyor s Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek de-
di ki :


Ey Allah'n Peygamberi! Abdest nasl alnr?
Bunun üzerine Rasûlullah (A.S.) Efendimiz bir kaba su konulup
getirilmesini istedi. Önce iki elini üç defa ykad ve öyle buyurtiu :

-Artk kim bundan fazlasn veya noksann yaparsa, gerçekten o


snn ap hakszlk etmi olur!.» (280)
Yine bu konuda Ashab- Kirâm unu anlatmlardr

Rasûlullah (A.S.) Efendimiz, insanlardan oluan bir cemaat
önünde abdest aldktan sonra öyle buyurdu «Kim benim bu ab- :

dest aldm gibi abdest alr, sonra da içinde kendini dünyalktan


bir eye kaptrmadan iki rek'at namaz klarsa, (kul hakk dnda)
geçmi günahlar balanr.» (281)
(280) Ebû Davut - Nesâi - bn Mâce Amir: bin uayb'den...
(281) Sahîh-i Buhari.
v 1

— 160 —
:

ÇOCUKTA TE SR TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Sahih tesbîtlere göre, Rasûlullah (A.S.) Efendimiz birgün ce-


maata namaz kldrmak isterken minbere çkt ve cemaat de ona
uyup namaz kldlar. Peygamberimizin bundan maksad, cemaat-
ten herkesin onun nasl namaz kldn
iyice görmelerini ve O'nun
fiillerini, ilediklerini müahede edip iyice kavramalarn salamak-
t. Nitekim namaz kldrdktan sonra cemaate dönerek öyle buyur-
du :«Ey insanlar! Minber üzerinde durup size imamlk yapmamn
sebebi idi u
Bana uymanz iyice salamak ve nasl namaz kld-
:

m örenmenizi kolaylatrmak istedim...» (282)

Vaaz ve iradda frsat deerlendirmek i

Rasûlullah (A.S.) Efendimiz vaaz ve irâd hususunda daha te'-

fcirli olabilmek için herhangi bir frsat deerlendirmeyi ihmâl et-


mezdi. Çünkü bu metot anlay daha çok kolaylatrrd.

Birkaç misâl

Ashab- Kirâm'dan Câbir (R.A.) anlatyor -.


Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, sanda ve solunda baz kimse
ler bulunduu halde çarya girdi. Bir köeye atlm küçük kulakl
ölü bir olaa gözü dokundu. Ona yaklap kulandan tuttu ve çar-
daki halka seslenerek sordu «Sizden kim bu ölü bir dir-
: olan
hem karlnda kendisinin olmasn arzu eder?-» veya pazar Çar
halk «Biz onu ne yapalm, bir eye yaramaz ki!.» diye cevap verdi-
:

ler. Efendimiz (A.S.) bu defa onlara «Bunun parasz olarak size ve- :

rilmesini istemez misiniz?» Hepsi de hayret edip dediler ki «Eer


bu olak diri olsayd, u
kulaklarnn küçüklüü ve çelimsizlii se-
bebiyle onun için büyük bir kusur saylrd. Kald ki diri deil ölü-
dür, ne iimize yarar?»
Bu cevap üzerine Efendimiz asl maksad anlatmak istedi ve
öyle buyurdu «Allah'a yemin ederim ki, Allah yannda Dünya bu
:

olaktan daha önemsizdir!» (283)


Ashab'dan Hattab olu Ömer (R.A.) anlatyor:

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'e elde edilen baz esirler getiril-
di. Esirler arasnda göüsleri sütle dolup taan bir kadn da bulu-
nuyordu. Kadncaz esirler arasnda süt emen bir çocuk buldu (ya
kendi çocuu idi, ya da bakasnn çocuu idi), onu hemen kucaklayp

(282) Sahih-i Buhari. iMinberin üzerinde namaz klmaya uygun bir tahta tesbit
edilmiti).
128:}) S:\h\h i Müslim : Câbir (R.A.) dan.

161 slâm'da Aile Eitimi Cilt: 2- F.: n


: :

SLAM'DA ALE EÎTÎM


barna bast ve emzirdi. Bunun üzerine Rasülüllah (A.S.) Efendi-
miz, Ashabna sordu «Ne dersiniz, bu kadn kendi çocuunu atee
:

atar m? Oysa kadn atee atmayacak bir güç ve imkâna sâhip bulu-
nuyor.» Ashab u
cevab verdi «Hayr, vallahi atmaz..» Bunun üze-
rine Peygamber (A.S.) «an Yüce Allah, kullarna kar, bu ka-
:

rimin çocuuna olan merhametinden daha çok merhametlidir!.»


buyurdu. (284)

Daha önemliye iltifat ederek vaaz ve öütte bulunmak:


Rasülüllah (A.S.) Efendimizin vaaz ve irâdda uygulad usûl-
den biri de, soru sorar kiinin sorusunu cevaplandrmadan ona da-
ha önemli bir hususu anlatmak ya da öretmek için soru sorard.
Buna, dala önemli konuya dönme ve dikkati ona çekme metodu de-
nilir.

Birkaç misâl

Ashab- Kirâm'dan Hz. Enes (ft.A.) anlatyor:



Bedevi'lerden biri Rasülüllah (A.S.) Efendimiz'den, «Kyâ-
met ne zaman?» diye sordu. Rasûiüllah (A.S.) Efendimiz ona: «K-
yâmet için neler hazrladn?» diyerek dikkatini baka hususa çekti.
Bedevi u
cevab verdi «Allah ve Peygamber sevgisi hazrladm!.»
:

bunun üzerine Efendimiz (A.S.) ona: «Sen sevdiinle berabersin..»


buyurdu. (285)

Görüldüü gibi, Peygamber (A.S.) Efendimiz onun sorusunu ce-


vaplandrmay brakp, adamn daha muhtaç bulunduu bir konu-
?® dikkatini çekmitir. Çünkü Kyâmet'in ne zaman kopaca bil-
gisi ancak Allah (C.C.) yanndadr. O halde Kyâmet'in ne zaman
kopacandan sormaktansa o gün için ne gibi sâlih âmel hazrlad
m düünmek ve ona göre hayat düzenlemek daha faydaldr.
_ Yasaklanan harâm bir nesneyi kaldrp göstermek suretiyle
yaplan vaaz ve irâd
Rasülüllah (A.S.) Efendimiz bazan yasaklanan harâm bir nes-
neyi eline alp cemaate gösterir ve böylece onlara harâm klman bir
eyi hern sözlü, hem de fiili olarak göstererek takrir buyururdu.
Çünkü uoyle yapmak nefsleri daha çok frenlemeye, harâm klman
hükmün daha çok kesinlik arzettiine yarar.
Ûftftl Buhar- Müslim Ömer bin Hattab (RA) den.
:

<2ft5) Buhari Müslim Enos fR.A.) den.


-
:

— 162 —
: -

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Birkaç misâl

Hz. Ali (R.A.) anlatyor: Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz sol eline


ipokton bir kuma, sa
eline de bir altn alp yukar kaldrd ve
Ashabna göstererek öyle buyurdu «üphesiz ki bu ikisi de üm-
:

metimin erkeklerine haram, kadnlarna helâldir.» (286)

ite büyükleri iyiye, doruya, faydalya yönlendirmekte, kü-


çükleri eitip yetitirmekte bunlar Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz'in
uygulad en önemli irâd metotlardr. slâm'n ilk muallimi olan
K fendimize has bir uslûbdur. nsanlara doru yolu göstermek, fazi-
letleri tesbît edip ilemek, toplumdaki erilikleri dorultmak için
on uygun yol ve yöntem budur!.
Sizler ey terbiyeciler! Gördüünüz gibi, bu metot oldukça çeit-
lidirve farkl vesileler getirmektedir. Ama hepsi de aym amaca yö-
nelik özelliktedir. aret ettiimiz gibi, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz,
nsanlar irâd edip doru yolu gösterirken tek bir üslûba bal kal-
maz, onlar islâh ve yönlendirmede birçok üslûba bavurup kssa-
dan karlkl konumaya, soru sorma ve onu cevaplandrmaya, kor-
kutucu te' irden zarif mizaha yönelir, intikal eder; bir takm misâl-
ler verdikten sonra eliyle bir eyler çizmek suretiyle açklamaya ge-
çer. Sözlü vaazdan tatbikî öüde geçer; Kur'ân ile öütte bulunmak-
tan mevcut frsat bir münasebetle deerlendirmeye intikal ederdi.,
önemli bir sorudan daha önemli bir soruya geçi salar, sözlü ya-
saklamaktan müahedeye dayal bir yasaklamaya dikkatleri çeker-
di..

üphesiz ki, böylesine bol çeitli bir metot ve uslûbla iradda


bulunmann verilen bilgiyi kafalara daha derinlemesine yerletir-
mekte büyük te'siri ve anlay harekete geçirmekte belirgin bir etki-
si vardr. Zekây tahrik eder, anlatlan öüdün
kabulünü salar ve
muhatab, eitilen çocuu daha duyarl klar..
çocuklarn ve örencilerini eitip onlara öüt ve ir-
Terbiyeci,
âdda bulunurken bu metotlar enine boyuna iyice kullanrsa, üp-
he yok ki, çocuklar da, örenciler de anlatlan örenirler, uygula-
maya çalrlar ve kendilerini hep anlatlanlarn te'sirinde bulurlar..
Böylece hayra dâvetçiler, doru yolu gösteren önderler, risâlet as-
kerleri, cihâd kahramanlar olurlar. Bundan da öteye,
toplum yap-
snn faziletli sütunlar durumuna gelirler ve slâm Devletini ayakta
tutan güçler olutururlar..
——
(2C6) Ebü Dâvut - Nesâî - îbn Mâce.

— 163 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


O
halde terbiyecilere gereken udur Çocuklar ve talebeyi yön-
:

lendirmede Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin belirledii yollardan yü-


rüsünler. O'nun vaaz ve irâd metotlarn uygulasnlar. Çünkü bu
yollar ve metotlar en güzeli ve en yararl olanlardr.. Çünkü Pey-
gamber (A.S.) kendi hevesine göre konumaz. Rabbisi onu en gü-
zel ekilde terbiye edip edeplendirmitir. O, ilâhi gözetim altnda
eitilmitir ve her zaman için ilâhi inayetin kapsam içinde bulun-
maktadr. Gerçek bu olunca, O'ndan çkan her söz, her fiil ve tak-
rir, insanlk için gerçek hükümleri yanstr, Dünya devam ettikçe
insanla en doru yolu gösterir..
Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz için f ahr, eref ve ebedilik olarak
Allah'n u
buyruu yeter

«And olsun ki, sizin için, sizden Allah'a ve Âhiret gününe
kavumay umanlar ve Allah' çokça ananlar için Rasûlüllah'da gü-
zel örnekler vardr.» (287)

Yine O'na eref olarak u âyet yeter :

— «Peygamber e itaat eden. gerçekte Allah'a itaat eder. Kim


de yüzçevirirse, (üzülme, çünkü) seni onlar üzerine koruyucu (bir
bekçi) göndermedik.» (288)

- 0O0 —
u hususu açklamamz gerekir eer
veya eitimci
ki, terbiyeci
dediini kendi nefsinde gerçekletirmiyorsa, yapt öütleri kendi
nefsinde uygulamyorsa, hiç kimse onun sözünü kabul etmez ve
& .

bir insan onun vaaz ve irâdlarnm te'siri altnda kalmaz. Ayn za-
manda hiçbir muhatab onun çarsna olumlu cevap vermez. Böy-
lesi halkn tenkidine zemin olur, belirli kiilerin alayna konu olur
ve birçok kimseler onu hicvedip durur..

Çünkü kalbden çkmayan bir söz, gönüllere nüfuz etmez. Ruh


ile imtizaç etmeyen bir öüt bakalarnda te'sir brakmaz. Az yuka-

rda bir babann çocuunun sorusuna verdii cevab duydunuz -

«Neden sen konutuun zaman insanlar alatyorsun? Ama ba-


kas konutuu zaman onlar alatamyorlar?» Babas bu soruya
u cevab vermiti «Oulcazm! Çocuunu kaybeden annenin
:

feryad, ücretle tutulmu kadnn feryadna benzemez..»

(28?) Ahzâb Sûresi : 21.


(288) Nisâ Sûresi , 80.
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Bundan maksad ise udur : «islâm'a davet eden gerçek imân


sahibi gönlü yaral bir dâvetçi, münafk bir vâiz, fitne ve fesâd ç-
karan bir çarc gribi deildir..»

Geçen bahislerde davranlar sözlerine uymayanlardan söz et-


mi; öütlerinin amelleriyle çeliki halinde bulunduunu, «önder ve
misal olarak terbiye etme» bölümünde açklamtk. O konuya tek-
rar dönmenizde yarar vardr. Çünkü orada gösü serinletecek, has-
taya ifa verecek bilgiler mevcuttur.

0O0
Terbiyeci Kardeim!
Son olarak bu konuda unu hatrlatmak
istiyorum Kur'ân- :

Kerîm'den ölçü ve modelini alan slâm'n terbiye sistemindeki geni


caddeyi bilip anladktan; katksz vaaz ve irad hususunda tertemiz
sünneti örendikten,iradn yol ve yöntemini kavradktan sonra,
sana gereken udur: Himmet ve gayretini bileyip azmini kat kat
art'trarak yararlandn îslâm yollarn uygulamaya koyulmalsn
ki senin çocuun veya taleben kalbini senin vaaz ve iradna açsn
ve bütünüyle kendini hidâyet yollarna versin, Hakk'a ve slâm'a
yönelip yaplan çarya olumlu cevapta bulunsun..

Her akam çocuklaryla birlikte biraraya gelip vakitlerini en


.

güzel ve yapc konularla hikmetli sölzerle, ince ve zarif öütlerle


dolduran terbiyeci baba ve anne ne güzeldirler! Bazan bir nefis ks-
sa ortaya atarlar, bazan nefis bir öüt sergilerler, bazan düündü-
rücü güzel bir iir okurlar. Bir ara Kur'ân tilâvetinde bulunurlar.
Bazan yeni bir konu ortaya atarlar. Bazan bir yarma kaps açp
zekây çaltrrlar.. Böylece çeitli metotlara bavurup çok renkli
vakitler geçirirler. Böylece çocuklar ruhen oluturmak için akam
saatlerini yeterince deerlendirirler- Çocuklarn ahlâk ve fazilet
bakmndan topluma iyice hazrlarlar. Bütün bunlarla beraber ço-
cuklarn ders çalmalar için ayrlan saatleri unutmazlar; kendi-
lerine verilen ödevleri vaktinde yapmalarn ihmal etmeyip imkân
hazrlarlar. Zaten terbiyeci ancak böylece ciddi çalmayla elenceli
fakat eitici, yapc ve yönlendirici çalmay biraraya getirip asl
amaca ulaabilir, öütle yeni yeni zarif meseleleri de birletirip
rahatlkla gönüllere aktarr. Böylece terbyeci uygulad yöntemi*

I arnnsözünü ettiimiz vakitlerini faydal konularda deerlendi


diklerine inanp kalben huzur duyar, vicdanen rahata kavuur.

— 65 —
SLÂM'DA ALE ElTÎMÎ
Terbiyeci her gün bu tempoyla hareket ederse, çok geçmeden
özenle terbiye edip yetitirdii çocuklar, doru yolu bulmu bahti-
yar kiiler, doru yolu gösteren rehberler olarak Allah'n sahih kulla-
rnn zümresinde görür. O sâlih kullar ki .onlarn fazîletleriyle emel ve
arzular frenlenir ve slâm'n baar ve zaferi onlann elleriyle gerçek-
leir!..

Çocuklaryla birlikte Kur'ân yolunda yürüyen, vaaz ve nasihat-


ta Kur'ân metoduyla hareket eden nice terbiyeciler baarl olmu-
lardr! Çünkü onlar bir ara takvadan söz edip onu kalblere ilerken,
bir ara güzel öüde yönelirler; bir de bakarsn ki üslûbu deitirip
fazilete tevikte bulunurlar. Bazan iyiye, güzele, doruya tevikte
bulunup çocuklarn heveslerini arttrrlar. Bazan da ortam uygun
bulup çocuklar Allah ve Âhiret korkusuyla uyarrlar. Böylece za-
man ve durumun gerekleri dikkate alnarak uslûb, yani eitme me-
totlar deiik ekilde kullanlr.
«

Bütün bunlarla birlikte bir de terbiyecinin ünlem edatyle ço-


cuklara seslenmesi, «ey oul!» «ey yavnm!», «ey çocuum!» diye
çarmas var ki bu, iki yanl efkat ve sevgiyi harekete geçiren,
vicdan gelitiren büyük faktörlerden biridir. Nitekim Kurban bu
metodu uygulayarak birçok yerlerde ünlem edatiyle seslenmektedir.

Bundan baka kssalar ibretli, öütlü yanlaryla anlatma meto


du vardr ki Kur'ân bunu çok kullanmtr!
Aynca öütler ve tavsiyeleri içeren ahlâki yönlendirme vardr
ki, Kur'ân'da bunlara hayli yer verilmitir.

Ayrca te'kid edatlanyla balanlan cümlelerle îslâmî yönlen-


dirmeler vardr ki Kur'ân bu te'kidleri birçok yerlerde dikkatleri çe-
kecek ölçüde kullanmtr.

Ayrca nkar! anlamdasoru edatlanyla toplumu yönlendirme


hususunda cümleler vardr ki, Kur'ân birçok yerlerde bu edatlar
kullanmtr.
Ayrca aklî delillere yer verilip muhatab iknâ" etme metodu
vardr ki, münasebet dütükçe Kur'ân bunlar yer yer sralamtr.
Ayrca konuyu aydnlatmak için bir takm âhitler getirilerek
düünceleri yönlendirme vardr ki, Kur'ân yer yer sesini bununla
yükseltip konuyu belirgin duruma getirmitir.

Ayrca terî'i anlamda kaideler delil getirilerek slâm'n açm


— 166 —
.

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

olduu geni caddeye tevcih etme hususu vardr ki, Kur'ân bunu
birçok yerlerinde zikretmitir.

Bunlardan baka daha birçok yönlendirme ve yeni yeni uslûb-


lar vardr ki, hepsi de Kur'ân'dan istifade edilerek ortaya konmu-
tur.

öüt, vaaz, uyar ve irâd yollarnda Rasûlüllah (A.S.) Efen-


dimizin açt çrda yürüyen ve tavsiyelerinde O'nun metodunu
uygulayan nice baarl terbiyeciler vardr!.

Kssay anlatp gözler önüne serdikten sonra ondaki ibretli saf-


halar ve öüt alnacak yerleri çkarp dikkatlere arzeden nice baa-
rl terbiyeci vardr!.
Eittii çocuklarla birlikte soru sorma, cevap alma veya verme
metoduyla hareket eden veya hidâyet pnarndan içmelerini sala-
mak için onlar ikna' edip kesin ve inandrc deliller getirerek ko-
nuyu daha da çekici hale getirmek için ortaya düündürücü istifham
koyan nice baarl terbiyeci vardr.
oturumda topluma veya eittii çocuklara ve gençlere vaaz
Bir
ve iradda bulunurken konuyu ksa tutup en önemli noktalara par-
mak basan, muhataplarna böylece usanç ve bkknlk vermeyen ni-
ce baarl terbiyeciler vardr!.

Vaaz ve iradna Allah'a and içerek sözüne balayan ve ara s-


ra zarif mizahlarda bulunup muhatablarmn ilgi ve evkini arttran
baarl nice terbiyeciler vardr!.

Çocuklarna öüt verirken efkat kanatlarn açarak konuan


ve bu hususta bütün gayretini ortaya koyarken ev halknn tamam-
n te'sir altna almaya çalan nice baarl terbiyeciler de vardr!.
Vaaz ve açklayp anlalr ve hafzalarda tutu-
irâdn daha iyi
lur düzeye getirmek için temsile bavuran, birtakm ekiller çizen
ve geçmiten misâller getiren ve bütün bunlar muhataplarnn göz-
lerinin önüne sermesini, duygularnn kapsamna sokmasn beceren
nice baarl terbiyeciler vardr!. Çünkü bu metodu uygulamakla an-
laylar kolaylatrmakta ve konunun zihinlerde derinlemesine yer
etmesini salamaktadrlar. .

Eitim ve öretiminde kendi nefsinden tatbiki anlamda örnek-


ler sergileyen nice baarl terbiyeci vardr!.

Vaaz esnasnda bir olayn meydana gelmesini, öütlerinde bir

- 167 —
:

SLAM'DA AÎLE ETM


münasebetin dümesini frsat bilip daha te'sirli olmann ve kuvvet-
li cevap beklemenin yolunu açan nice baarl terbiyeciler de var-
dr!
Bunlardan baka daha nice vaaz ve irâd metotlar vardr ki, o
yollarda yürünür ve hepsi de örenilmeye çallr..

Evet, bunlarn hepsininde Kur'ân bahçesinde sergilendiini, Ha-


dîs aaçlnda inciler gibi dizildiini bulabilir.
O halde terbiyecilere vâcib olan udur ki; insanlara hitap eder-
ken Kur'ân- Kerîm'deki göz ve gönül dolduran metotlar ele almal-
drlar. Onlar hayra, iyilie çarrken bu metotlardan yararlanma-
ldrlar. Çünkü O çok güçlü ve çok kudretli Allah'n Kitab'na bâtl
ne önünden, ne de arkasndan yanaamaz. O, son derece hikmet sa-
hibi ve övülmeye lâyk kudretten indirilmedir.

Nasl ki, terbiyecilere, ebediyete uzanan risâlet sâhibi Hz. Mu-


hammed'in (A.S.) vaaz uslûblarn, irâd metodlarn kendilerine
destek ve örnek seçmeleri gerekmektedir. Çünkü her türlü günah-
tan korunmu olan Hz. Peygamber (A.S.) kendi hevesine göre ko-
numaz, O'nun bütün dedikleri vahya dayanr. Tabii ki bu durumda
hiçbirbeerin O'nun seviyesine ulanmas, O'nun mertebesine eri-
mesi mümkün deildir. Ama O'na uymak, O'nun uygulad metot-
lar ve uslûblar örnek ve rehber edinmek gereklidir.

Zaman devam ettikçe, günler sürüp gittikçe fahr ve eref ola-


rak O'na, Allah'n u ebediyete uzanan hitab kâfidir

— «Ve Sen elbette büyük-yüksek bir ahlâk üzeresin!» (289)

— «Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!.» (290)

Büyüklük, âlicenaplk, ahlâk ve fazilet olarak O'nun kendi


hakknda söyledii u söz yeter ; «Rabbim beni terbiye edip edep-
lendirdi, terbiye ve edebimi güzelletirdi..»

— 0O0 —
(289) Kalem Sûresi : 4.
(290) ^nbiyâ .Sûresi s 107

168 —
:

ÇOCUKTA T fi SIK EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

yi düünüp dikkat göstererek terbîye etmek

göstererek terbiye etmekten maksat, çocukla yakndan


ilgi kurup inanç ve ahlâk yönlerinden oluturulmasnda ona gerekli

itinay göstermek, kiisel ve toplumsal yanlarn hazrlamada iyice


düünüp en uygun yolu seçmek ve onun gerek beden terbiyesini, ge-
rekse ilim tahsilini salamak hususunda devaml düünüp onu ne-
reye ve nasl bir ortama koymay bir soru halinde sürdürmektir..

üphe yok böyle bir terbiye metodu, olgun, dengeli ve her


ki,
hak sâhibinin hakkn ödeyen bir insan icad etmenin en
esaslarndan biridir. Terbiyecinin böylesine bir dikkat ve
çocua devaml gerekli bulunmas, ona sorumluluklarn yerine ge-
tirme azmini, üzerine düen vecîbelere en uygun ve en yararl ölçü
ve anlamda bilgi sahibi olmasn salar. Bütün bunlar onu gerçek
bir müslüman yapar ve slâm'n izzet ve erefini gerçekletiren, Onun
o salam temeller üzerinde yükselen binasmda bir tula klar. Böy-
le bir temele dayal îslâm Devletine güç kazandrr. Ümmet onun vü-
cuduyla, yeriyle, zekâsyla iftihar duyar..

slâm o çok kapsaml ebediyete uzanan düzeniy-


prensipleriyle,
le ana babalara seslenerek çocuklarna gerekli olmalarm, onlarla
yakndan ilgilenmelerini tavsiye etmekte, cien parelerini kontrol
altnda tutup sapmalarna engel olmalarn öütlemekte, ksacas ço-
cuklarn babo sokaa salvermemelerini emretmektedir. îslâm,
ana-babalarm çocuklarn her yerde ve her zaman murakaba edip
terbiyeyi çok kapsaml klmalarm tevikle yol göstermektedir.

Terbiyeci kardeim! Çocuk terbiyesinde dikkat ve titizlik göster-


menin lüzumuna delâlet eden nasslan sana hatrlatmak istiyorum :

an Yüce Allah (C.C.) buyuruyor



«Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi Cehennem ateinden
koruyun ki, onun yakt insan ve tatr. Üzerinde kaba yapl sert ta-
biatl görevli melekler bulunuyordur ...» (291)

Terbiyeci, âilesine ve çocuklarna akln, dinin ve faydal örfün


uygun ve iyi kabul ettii eyleri yerine getirmeleri için emretmedii,
onlar kötülüklerden alkoymaya çalmad takdirde Cehennem ate-
ine atlmalarn 'nasl koruyabilir? Onlar murakaba altnda tutma-

(291) Tahrîm Sûresi : 6.

— 169 —
:

SLAM'DA ALE ETM


d. üzerlerinde dikkat ve itinayla takdirde onlar Cehen-durmad
nem'e yakt olmaktan nasl uzaklatrabilir?..

«Cehennem ateinden koruyun!» mealindeki âyeti


Hz. Ali (R.A.),
açklarken öyle tefsir ediyor «Onlar terbiye edip edeplendirin, on-
:

larn tahsilini salayp bilgili kln!.»

Hz. Ömer (R.A.) de u tefsiri yapmtr


«Allah sizi neden men'- :

etmise aile ve çocuklarnz ondan men'ediniz; Allah size neyi yap-


manz emretmise, siz de onlara o eyleri yapmalarn emrediniz!.»
Aziz ve Celil olan Allah (C.C.) buyuruyor :

—«Ehline ( = aile halkna, yaknlarna) namaz emret! Kendin


de sabr gösterip devam et » (291)

üphesiz ki namaz emretmek ancak kiilerin Allah'n koydu-


ile

u kendisiyle ilgili hakta noksanlk ve ihmâl göstermeleri durumun-


da olur..

Yine an Yüce Allah (C.C.) buyuruyor


«Analarn yiyecek ve giyecekleri örfe uygun biçimde, çocuk
kendisine ait olan babaya gerekir.» (292)

Beden ve salk durumlaryla


ilgilenmeyip onlar ciddi ekilde
murakaba etmiyen bir baba, çoluk-çocuunun yiyecek ve giyeceini
nasl yerine getirir?

ana ve babalar, çocuklarna dikkati;? bakmalar


Terbiyecileri,
hakknda tahrik ve tevik eden. yol gösteren hadisler ise saylmaya-
cak kadar çoktur. Onlardan bir ksmn naklediyoruz :

— «Adam kendi halk arasnda koruyucu bir çobandr ve


aile
koruyup bakt kimselerden sorumludur. Kadn da kocasnn evin-
de koruyucu bir çobandr ve koruduu eylerden sorumludur.» (293)

— «Çocuklarnz, yedi yana girdiklerinde namaz klmay öre-


(291) Tâ-Hâ Sûresi 132.:

(292) Bakara Sûresi 233 -.

(293) Buharî - Müslim bn Ömer : (R.A.) dan.

— 170 —
ÇOCUKTA TE'SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

tin. On yana girdiklerinde (klmadklarn görürseniz) onlar dÖ-


vünJ. (294)

— «Adamn kendi çocuunu terbiye edip edeplendirmesi, bir sa*


(3334 gr. buday) tasadduk etmesinden daha hayrldr!» (Tirmizî'-
Ahmed b. Hanbel)

— «Çocuklarnz u
üç haslet üzerine terbiye edin «Peygambe- :

rinizi sevmek, O'nun hanedann sevmek ve Kur' ân okumak...» (295)


Ashab- Kîram'dan Ebû Süleyman Mâlik bin Huvayris (R.A.) an-
latyor :

—Bizler akran birkaç genç toplu halde Peygamber (A.S.) Efendi-


mize geldik ve O'nun yannda yirmi gün kaldk. Peygamberimiz
(A.S.), ailemizi özlediimizi sanarak, bizden geride kimleri brakt-
mz sordu. Çünkü kendisi çok merhametli ve efkatli bir arka-
da ve yolda idi. Sonra bize «Âile halknza dönünüz, onlara ören-
s

m
diklerinizi öretiniz ve gerekeni emrediniz. Benim nasl namaz kld-
görüyorsanz öylece namaz kln. Namaz vakti girince, sizden
biri ezân okusun ve en büyüünüz de imâm olup namaz kldrsn!.»
buyurdu. (296)
Adamn sorumluluunun, kadnn sorumluluunun mânas ne-
dir? «Çocuklarna öretiniz ve onlar dövünüz!» emrinin anlam ne-
dir? ki hadîste geçen terbiye ve edeplendirmenin mânas nedir? Aile
halknza dönünüz, onlara öretiniz ve emrediniz! emrinin anlam
nedir?

Bunlarn hepsinin mânas u deil midir? Terbiyeci, çocua dik-


kat ve itina bakacak, onunla yakndan ilgilenecek, edep ve terbi-
ile
yesini kendine lüzumlu görecek, bütün söz ve davranlarn kontrol

(294) Ebû Dâvat - Tirmizi : Ebû Mesbere (R.A.) den.


(295) Tirmizi.
(290) Taberani Ali bin Ebi Talib (R.A.) den.

— 171 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


edecek; bir hakk ihmâl ettiinde onu o hakka irâd edecek, bir vâöibi
yerine getirmediinde, onu ona tahrik ve tevikte bulunacak; bir kö-
tülük ilediini görünce onu ondan men'edecek, onun iyi yararl bir
i yaptn görünce kendisine teekkür edip sevindiini bildirecek.
ki kiinin üzerinde htilâf etmedii kesin hususlardan biri de u-
dur Çocua dikkatle bakp onu murakaba altnda tutmak, terbiyeci
:

yannda, eitimin en üstün esaslarndan biridir. Bu böyledir; çünkü


çocuk devaml ekilde dikkat ve ilgi gösterme mercei altnda tutul-
mutur. Terbiyeci onun bütün davran ve durumlarn gözetlemede;
sözlerini ve fiillerini kontrol etmektedir. Onu hayrl bir ide görürse,
gereken ikram yapar ve cesaretini arttrr. Bir kötülük ilediini gö-
rürse, onu men'eder ve sakndrr, neticesinin çok vahim olduunu
bildirir. Terbiyecinin çocuktan gaflet etmesi, ilgisiz kalmasyla, çok
sürmez mutlaka çocuk saptr, doru yoldan kayp dejenere olur. Ar-
tk bu durumda çocuk helâk olmu saylr, yok olmas kesinlik kazan-
m demektir!.

— 0O0 -

lk muallimimiz, en saygdeer yol gösterenimiz Hz. Muhammed


(A.S.) Efendimiz, Ashabna gösterdii samimi, güzel ilgi ve. onlar
koruyup gözetlemede gösterdii itina ile ümmetine en uygun ve en
elverili önderlik ve rehberlik ölçü ve anlamn vermitir. Meclisin-
de hazr bulunmayanlar sorup aratrmasyla, durumlarn yakn-
dan murakaba etmesiyle, vecîbeleri gerektii gibi yerine getirme-
diklerinde onlar uyarp kaymaktan sakmdrmasyla, sk sk onlardan
fakir olanlara merhamet ve efkatle yönelmesiyle, yoksullar koru-
masyla, küçüklerini edeplendirip terbiye etmesiyle, onlardan bil-
gisizlere öretimde bulunmasyla en £üzel örnei mirâs brakmtr.

Peygamberimizin (A.S.) Ashabna dikkatle bakmas, onlar ara-


yp sormas hakknda birkaç örnek verelim

Toplumsal Terbiye Hakknda Dikkatleri Çeken Rivayet :

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, Ashabnave dolaysiyîe ümmetine


hitapla öyle buyurmutur: «Sok^k ve yollarda oturmaktan sak
nm!» Bunun üzerine Ashab, «Ya Rasûlallah! Sokak ve yollarda top-
lanp konumaktan kendimizi alkoyamamaktayz, buna bazan ih-
tiyacmz oluyor?» deyince, Rasûlüllah A.S.) Efendimiz, onlara «Yol- :

larda mutlaka toplanp konumanz gerekiyorsa, o halde yolun hak-

- 72 —
: ; :

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

kn Buyurdu. Onlar bu defa «Yolun hakk nedir ya Rasû-


veriniz!» :

lüllah?!» diye sordular- Efendimiz u


cevab verdi «Gözü yummak, :

ozâ ve cefâ etmekten kaçnmak, verilen selâm' alp karlk vermek


iyilikle emredip, kötülükten men'etmektir.» (297)

Haramdan saknma hususunda dikkat edilecek cihet

Ashab- Kirâm'dan îbn Abbas (R.A.) anlatyor Rasûlüllah


:

(A.S.) Efendimiz, bir adamn parmanda altn yüzük gördü, onu


çkarp att ve öyle buyurdu :

— «Sizden biri ateten bir koru kasdedip onu eline alyor!»

Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz ayrlp gittikten sonra biri o adama


dedi ki «Yüzüünü al da ondan yararlan!» Adam «Hayr, vallahi
:

onu bir daha almam, çünkü Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz onu attk-
tan sonra ebediyyen onu kullanmam!.» (298)

Küçükleri edeplendirmede dikkat edilecek husus


Ashab'dan Ömer bin Ebî Seleme (R.A.) anlatyor Ben. Rasû- i

lüllah'n odasnda hizmet eden bir olan idim. Yemek yerken elim
yemek kabnda hareket edip dolard- Bunun üzerine Rasûlüllah
(A.S.) Efendimiz bana hitapla öyle buyurdu «Ey delikanl! Allah'n :

ismini an ve sa elinle yemek kabnn senden taraf olan ksmndan


yemeye bak..» (299)
Büyükleri irad hususunda dikkat edilecek cihet :

Abdullah bin Âmir (R.A.) anlatyor Bir gün annem beni çar-
s

d, bu srada Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz de bizim evde oturuyor-


du. Annem bana «Gel de sana bir ey vereyim!» dedi. Bunun üze-
:

rine Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, anneme «Ona ne vermeyi arzu


:

ettin?» diye sordu. Annem de «Ona bir hurma vermeyi diledim»


diye cevap verdi. Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz «Ama eer ona bir
ey vermiyecek olursan, senin üzerine bir yalan yazlr!. »buyurdu.
(300)

Huy ve karakter terbiyesi hususunda dikkat edilecek cihet


Ashab- Kirâm'dan Ebubekro (R.A.) anlatyor: Peygamber
(A.S.) Efendimizin yannda bir adam anld, baka bir adam onu iyi

(297) Buharî - Müslim.


(298) Nevevi lüyazü\s Sâlihîn.
(299) Buhar" Müslim.
-

(300) Ebû Davul.- Bfcyhaki Abdullah bin Âmir (R.A.) dan.


s

- 173 -
: :

SLAM'DA ALE ETM


likle, hayrla övdü. Bunun üzerine Rasûlüllah (A,S.) Efendimiz o
adama öyle dedi «Yazklar olsun sana! Arkadann boynunu kes-
.-

tin..» ve bu cümleyi bir kaç defa tekrarlad, sonra devamla buyurdu

ki : «Eer o adam herhalde öveceksen öyle de «Onu öyle öyle :

bir adam samyorum. O böyle görünüyor. Allah onun ne olduunu


bilir. Allah'a kar hiçbir kimse tezkiye edilemez..» (301)

Nefsi terbiye hususunda dikkat edilecek cihet

Ashab'dan Nu'mân bin Beir (R.A.) anlatyor Babam Peygam-


:

ber (A.S.) Efendimize gelerek dedi ki ; «Ya Rasûlellah! Ben bu o-


luma bata bulundum.» Bunun üzerine Rasûlüllah (A.S.) ba-
bir
bama öyle sordu «Her çocuuna bunun bir mislini baladn m?»
:

Babam da, «Hayr...» diye cevap verdi. Peygamber (A.S.) «O hal- :

de verdiini geri al;» buyurdu. Dier bir rivayette «Bunun gibi di- :

er bütün çocuklarna da ayn eyi yaptn m?» diye sordu. Babam,


«Hayr...» dedi. Peygamber (A.S.) ona.- «Allah'tan korkunuz, ço-
cuklarnz arasnda adaleti gözetiniz!.»

Bu uyar üzerine babam döndü ve verdii geri ald. Ba-


ka bir rivâyette ise, Peygamber (A.S.) Efendimiz ona öyle buyur-
ba
du «O takdirde beni âhit tutma, çünkü ben hakszla âhfd ol-
:

mam..» (302)

Beden terbiyesinde dikkat edilecek husus


Peygamber Efendimiz bir adamn suyu deve içer gibi bir
(A.S.)
defada içtiini görünce ona öyle uyarda bulundu «Deve içer gibi, :

suyu bir defada (yani bir nefeste) içmeyin! iki veya üç nefeste için.
çeceiniz zaman Allah'n adm ann (Besmele çekin) çip ban- .

z kaldrnca Allah'a hamdedin.» (303)


Sahih rivâyete göre, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, birgün Asha-
bnn toplanp diktikleri yuvarlak bir hedefe ok attklarn görünce,
(301) Buhari - Müslim : Ebubekre (R.A.) den.
Açklama Hadîs, kendini beenme havas douracandan endie edildii
:

takdirde kiiyi yüzüne kar övmek mekruhtur, ile yorumlanmtr. Ama


eer böyle bir durum söz konusu deilse, o taktirde övmekte bir saknca
yoktur. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz kendi ashabn yüzlerine kar
övmütür. Hz Ömer'e «eytan seni bir yolda yürür görürse o yolu brakp
:

baka bir yolda yürür!» Buyurmutu.


(302) Buhari - Müslim Nu'mân bin Beir (R.A.) den.
:

(303) Tirmizî...

— 174 —
:;

ÇOCUKTA TE SR EDECEK YOLLARI VE VASITALARI

onlarn cesaretini arttrarak öyle tevikte bulundu: «Atnz, ben


de hepinizin beraberim!» (304)

efkatla, yumuaklkla insanlar) davet etme hususunda dikkat-


li olmak
Ashab- Kirâm'dan Hz. Enes anlatyor Rasûlüllah (A.S.)
(R.A.) s

Efendimizle beraber bir yere gidiyorduk. Üzerinde kenarlar kaln-


ca Necran üstlüü bulunuyordu. Bedevilerden biri arkadan gelip
bize yetiti ve Rasûlüllah'n üstlüünü iddetle tutup çekti; öyle ki,
üstlüün kaln kenarnn Rasûlüllah'n boynunda iz braktn gör-
düm. Bedevi bu hrçn davranndan sonra «Ya Muhammedi Em- :

ret de senin yamnda bulunan Allah'n malndan bana versinler..»


diyerek istekte bulundu. Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz Bedevi'ye il-
tifatta bulundu ve tebessüm ederek, isteinin yerine getirilmesini
emretti. (305)

te bu naklettiklerim, toplumun islah ve hidâyetiyle megûl


olan Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin insanlar murakabasyla ilgili
birkaç örnektir. Evet bunlar yaayan misâller, meydana gelen
olaylardr ki hepsi de Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin insanlar islâh-
ta ne kadar hrsl ve itiyakl bulunduunu gösterir. Toplumun
dertlerine devâ, durumlarn düzeltme, seviyelerini yükseltme hu-
susunda ne kadar titiz ve istekli davrandna da delâlet eder.

Terbiyeci kardeim! Gördüün gibi, bütün bu dikkatli düünüp


davranmalar ve yönlendirmeler sadece ergenlik çan am kii-
lere ve belli bir kesime has olmayp insan nefsini islâhla ilgili bulu-

nuyordur. Böylece insanlar imân âmel, nefs, kiisel ve toplumsal


durum, fiziksel ve bedensel yaplar itibariyle kapsamakta, onlarn
her cephesiyle içiçe bulunmaktadr.

Kadnlarn seviyesini yükseltmede Peygamber (A.S.) Efendimi-


zin köklü düüncelerinden ve yönlendirmelerinden birkaç örnek
verelim

sahih tesbite göre, genç bir kadn Peygamber (A.S.)


Yaplan
Efendimize gelerek derdini öyle anlatt «Dorusu benim babam, :

beni istemediim halde, noksanln, hasisliini örtmek için kardei-


nin oluyla evlendirdi. Bu evlilikten holanmyorum!» Bunun üze-
rine Rasûlüllah (A.S. Efendimiz o kadnn babasn çard ve kz
(304) Buhar...
<30r.» Buhar Müslim.

— 175 —
SLAM'DA ALE ETM
nm durumuna müdahale etmemesini, iini ve kararn kendisine b-
rakmasn emretti. Kadncaz böyle bir yetginin verilmesinden
memnun olduunu belirterek öyle dedi s «Babamn benim hakkm-
da yaptn uygun kabul ediyorum. Böyle bir ikâyette bulunmak-
tan maksadm, kadnlarn kendi durumlar hakknda her türlü yet-
kinin babalarna verilmediini bilmelerini ortaya çkarmakt..» (306)

Yine sahih tesbitlere göre, Sabit bin Kays'm kars, Rasûlüllah


(A.S.) Efendimize gelerek öyle dedi «Dorusu kocam Sabit bin
:

Kays'i ahlâk ve dindarlndan dolay knamyorum. O dindar ve


sâlih bir kimsedir Ne var ki (onu fiziksel olarak çirkin buluyo
rum. Bu bakmdan) slâmî hayatmda küfrü (gerektiren bir davra-
n içine girmekten asla) holanmyorum. (Bu sebeble kocamdan ay-
rlmak istiyorum)» dedi. Peygamberimiz (A.S.) ona: -«Kocas Sa-
bit' in mehir olarak verdii bahçesini kendisine geri Verir misin?»
diye sondu. Kadn «Evet» diye cevap verince,
: Rasûlüllah (A.S.)
Sâbit'i çartt ve ona «Karm bir talâkla boa!» diye buyurdu. O da
:

boad. (307)

Yine ismi Zeyneb olan ve «Kadnlarn Sözcüsü» diye tannan bir


kadn Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek dedi ki «Ya Rasûlellah! :

Ben, kadnlarn temsilcisi olarak size geldim. kutsal sava Al- u


lah erkeklere farz klmtr. Savaa çkp baarya eriirlerse sevâp
kazanrlar. Öldürülürlerse, Allah katnda diridirler ve rzklanr-
lar. Biz kadnlara gelince, erkeklerin ilerini görüp onlara yardmc
oluyoruz. Bizim içinde bir ecir ve sevâp yok mudur?» Bunun üze-
rine Peygamber Efendimiz ona: «Kadnlardan rastladna
(A.S.)
unu tebli et Kocaya itaat ve onun hakkm itiraf, Allah yolunda
:

cihâd edenlerin ecir ve sevabna denk gelir, ama sizden pek az böyle
yapar.» (306)
te
bunlar, toplumu oluturan fertleri islâh etme hakknda Ra-
sûlüllah (A.S.) Efendimizin dikkatli düünce ve uygulamalarndan,
onlar murakabe edip yönlendirmelerinden bir bölümdür. Terbiye
çilere çocuklar eitme, büyükleri yönlendirme hususunda
ameli yolu çizmekte, islâh konusunda te'sirli erefli bir yolu belirle
mektedir. Boynunda terbiye etme hakk bulunan hemen herkese,
yönlendirme sorumluluu bulunan kiilere, çocuklar mutlu yarn-
lara hazrlamak ve onlar islâh edip yetitirmekte bütün gayret ve

(306) Nesâi - îbn Mâce.


(307) Buhari,
(308) Bezzar - Taberânî.

— 176 —
:

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

himmetlerini harcamalarn bütün heyoet ve anlamyla ilhâm et-


inektedir. Çocuklarn akli, kiisel ve ahlâki seviyelerini yükseltme-
lort çin ellerinden geleni yapmalar için yol göstermektedir.

Dikkatli düünüp yeterince murakabe etmenin, çocukluk ça-


n, ergenlik dönemini aanlar hakknda yararl olduu açk bir gerçek
kabul edildiine göre, bu metodun çocuklar üzerinde daha yarar-
l ve te'sirli olacanda üphe yoktur. Çünkü küçük çocuk hayr ve
iyiliin kabiliyetini, ftratn isti'dadn kendinde tamaktadr. Nef-
«i ar-durudur; ya
gerei kötülüklerden çok uzaktr. Büyüklerde
bulunmayan birçok hayr ve fazilet mayas onlarda terutaze dur-
maktadr. Bu bakmdan çocuun bulunduu yer ve ortam slâha
çok daha elverili; imân, ahlâk ve ahsiyet bakmlarndan oluturul-
masna pek uygundur.. Eer bu yalarda çocua iyi bir çevre ve or-
tam kolaylatnlr, ister âile, ister çevre, ister okul marifetiyle ol-
sun ona faziletli bir terbiye verilirse, istenilen sonuç salanr. Oysa
büyükleri islâh ve terbiye hususunda eiticinin ve terbiyecinin ne
kadar çok zorluk çektiini anlatmaya gerek yoktur. Çünkü çocuk-
taki kabiliyet ve yetenek onlarda tazeliini, ciddiyetini kaybetmi-
tir.. Bir de büyükler inatç ve serke olurlarsa, eitmek daha da
zorlar..

âir hakl olarak bu konuda öyle demitir


«Fayda verir çocua yeni yeni edepler.
Fayda vermez bu edep yalanan kiilere.
Taze fidan ve dallar dorultursan dorulur.
Kartlanca bir aaç mümkün deil krlr.»
— oüo —
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz toplum içindeki ferdi, ümmed için-
deki kadn, âile çats altndaki çocuu islâh etmede koyduu usûlü
mantki yönüyle ele aldmzda u
sonucu çkaryoruz Terbiyecile- t

rin hepsine, analara babalara ve öretmenlere, Müslüman bir kuak


hazrlayp yetitirme hususunda, hizmetlerini harekete geçirmeleri,
azim ve gayretlerini bütünüyle kullanmalar, çabalarm kat kat art-
trmalar ve böylece murakabe, ciddi ve dikkatli düünme, çocuklar-
la yakndan ilgilenme basiretini göstermeleri vâcibdir.
Çünkü ancak
bu sayede faziletli bir toplum oluturulabilir ve salam temellere
dayal bir Müslüman Devlet ortaya çkarlabilir!.

Terbiyecinin bilmesi gereken çok önemli hususlardan biri de u-


dur Dikkat gösterip itina ile terbiye etmede sadece Islâh'n bir iki
:

177 slâm'da Aile Eitimi Cilt 2


: - F. : 12
SLÂM'DA ALE EÎTIMI
yanyla yetinilmemelidir. Terbiye bütün yönleriyle, imân, akl, ahlâk,
beden, nefs ve toplumsal olarak bir bütünlük içinde çok kapsaml
ekilde ele alnmaldr. Çünkü ancak böylece Müslüman fertleri or-
taya çkarmann meyveleri oluur-, dengeli, olgun ve düzenli fertler
yetiebilir, öyleki yetien Müslüman fertler hayatlar boyunca her
hak sahibinin hakkn vermesini bilir ve uygular..
Çocukta imân cihetiyle terbiyenin te'siri ve bu hususta gösterile-
cek dikkat ve itina :

Terbiyeci bütün dikkat ve titizliini, düünce ve itinasn, ço-


cuun telkin yoluyla ald
ve alaca prensiplere, ilkelere, düün-
celere ve inançlara çevirmesi gerekir. Çocuu okul içinde ve okul
dnda kimler öretip yönlendiriyor, kimlerin elinde eitiliyor?
Eer hayrl ellerde ise, Allah'a hamdetsin. Deilse, gayret ve him-
metinin tamamn, Tevhîd esasnn fidann, imân kaidelerini bü-
tün derinliiyle çocuun kalbine ve kafasna dikmeye çevirsin. Böy-
leceçocuk günah saçan inkârc azgnlarn telkininde, tehlikeli so-
nuç veren baz bilimsel yönlendirmelerin te'sirinden kurtulmu olur..
Ayrca çocuun ne gibi kitaplar okuduuna, hangi
terbiyeci,
dergileri satn aldna, hangi gazeteleri seçtiine dikkat etmeli ve
bunlar kontrolü altnda bulundurmaldr. Eer çocuun okuduu
bu yayn organlar sapk düünceleri, küfür ve inkârn ilkelerini,
bir takm sahte doktrinleri, tehlikeli ideolojileri kapsyorsa, terbiye-
ci bütün gücüyle bunlar önlemeli, çocua engel olup onu ikna et
meye çalmal, daha faydal neriyat tavsiye etmeli ve hazrlayp
vermeli; çocuun inancn ifsâd eden, sâfiyetini bozan, o büyük s-
lâm dinini zedeliyen hereyden onu uzaklatrmali; mânevi bolu-
unu en faydal ve olumlu yönde doyurucu kitap ve dergilerle, gaze-
te ve broürlerle doldurmaldr..

çocuun kimlerle arkadalk ettiine, kimlerle


-Terbiyeci bir de,
yakn münasebet kurduuna dikkat etmelidir. Arkadalk ettii ki-
iler, inkârc sapklar ise, çocukla onlar arasnda bir engel koyma-
l, böylece çocuu onlardan ayrmaldr. Bununla da kalmayp çocu-
a ahlâkl, imânl, faziletli arkadalar seçip bulmal, islâhna daya-
nak olacak akran aramaldr. Kimlerle daha salam bir imân üze-
re kalabilecekse, kimlerin arkadahyla yükselecekse, onlar ara-
trlmaldr.
Çocuun ahlâkî yan hakknda iyi düünüp titizlik göstermek s

Terbiyeci bütün dikkatiyle çocuun doru sözlü olup olmad-


— 178 —
ÇOCUKTA TE'SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

u bakacak; çocuu söz ve davranlarnda yalanc, dönek, kaypak,


kolime oyunu yapan, aldatmaya çalan, toplum arasnda ikiyüzlü
dönekler gibi bir tutum izhar eden bir kii olarak görüyorsa, o tak-
dirde çocuun ilk yalann hemen bulup onu doru ve hakl yola sok-
maya gayret etmeli, yalann, yalanclarn, ikiyüzlülüün, ikiyüzlü-
lerin akbetinin ne olduunu bütün derinlikleri ve tehlikeleriyle ço-
cua anlatmaldr. Tâ ki, çocuk bir daha bu gibi yalanlara dönmeye...
Terbiyeci böyle durumlarda çocuun yularn salverir, dikkati-
ni ondan çevirir, yönlendirmeyi ihmâl ederse, hiç üphe -yok ki, çok
geçmeden çocuk yalan bataklna batar, hem Allah (C.C.) yann-
da, hem insanlar yannda yalanc bir kimse olarak yetimi olur...

çocuun emânete riâyet edip etmediine dikkat


Terbiyeci bir de
etmelidir. Çocuu hrszlk yolunda yürürken görürse, isterse bu ba-
sit eya konusunda olsun, kardeinin birkaç kuruunu, kalemini ça-
lyorsa, o takdirde bunu yaptklarnn
sür'atle tedavi cihetine gitmeli,
hâram ve tehlikeli sonuçlar douracan anlatmal, bakalarna ait
eyay haksz yere almak olduunu bildirmelidir. Onun ruhuna ve
kalbine ilâhi murakabe duygu ve inancn yerletirmeli, Allah kor-
kusunu alamaldr. Umulur ki, bu dikkat ve itinayla çocuk ya-
plan öütlere riâyet eder, durumunu düzeltip ahlâkm iyiletirir..
Aksine bir yol ve tutum, hiç üphesiz çocuu yava yava hiyânete
iter, aldatma ve hrszl âdet edinmesine yol açar.
Bununla kal-
maz, tam bir âki, hâin ve suçlu olarak sabahlar. Artk bu durum-
da onun kötü fiillerinden snacak yer

Terbiyeci bir de çocuun diliyle yakndan ilgilenmeli, onun ko-


numalarna dikkat etmelidir. Çocuun dilinin bozulup kinci sözler
sarfettiini, una buna sövüp saydn
görünce, bunu, sür'atle gi-
derme yollarm arayarak tedaviye çalmal, çareler bulmaldr.
Çocuun dilini bu derece bozan sebepleri incelemeli, te'sir eden âmil-
leribulup çkarmaldr. Sonra da arayere girmeli ve çocua iyi ah-
lâkl çocuun gerçek sfatlarn açklayp anlatmal, edepli insann
meziyetlerini öretmelidir. Umulur ki. böylece çocuu
faziletlere ve
kur-
övgü deer ahlâki kurallara doru çeker de onu o kötülükten
tarm olur.
Çocuun dilini nezaket ölçüsüne kavuturmak için terbiyecinin
bavuraca en önemli çare, onu kötü arkadalarndan uzaklatr-
karekterinin
maktr. Çünkü çocuk alacan onlardan almakta onlarn
te'sirine girip ayn huylar kazanmaktadr!
I
SLAM'DA ALE ETM
Terbiyeci dier yandan çocuun kiisel ahlâk ve iradesi üzerin-
de durup çok dikat etmelidir. Onu, bakasn körü körüne taklîd
eden, nimet ve refah içinde bir hayat sürmekten baka bir ey dü-
ünmeyen; ahlâk bozucu, cinsel duyguyu tahrik edici caz ve saza,
musikiye kulak veren, aldatc bir görünümde olan, kötü zan altn-
da kalacak yerlerde duran, yabanc kadnlarla senli benli olan, te-
levizyon bandan aynlmayp uykusunu bile feda eden, sinemaya
giden, ahlâk bozucu, cinsel konulan müstehcen ekilde anlatc der-
gi ve gazeteleri okuyan, çplak kadn resimlerini edinmeye çalan,
ak romanlarm okuyan bir kii durumuna geldiini görünce onu
bu bataklktan kurtarmak için en âcil çerelere bavurmas, ara - sra
güzel öütlerde bulunmas, bazan da tehdîd edip uyarmas, bazan
da iyi ve yararl konulara, faziletli ahlâka tahrik ve tevik etmesi
gerekir.. Böylece terbiyeciye, çocuu kurtarmak ve islâh edebilmek
için her yola ve çareye bavurmas vâcib olur. Tâ ki, çocuunu, iyi
kiiler, Allah'tan korkup kötülüklerden saknan bahtiyarlar arasn-
da görsün, sâlih kiiler zümresinde yer alan \>ir adam olarak bulun-
duunu müahede etsin..
Çocuunun okuduu okula anszn girip onun neler okuduunu,
neler yazdn, neler mütalâa ettiini ve daha güzeli, çocuunutn
anszn kontrol edildii duygu ve inancm verip aratrma yapan bir
baba ne kadar özenen ve hikmetle hareket eden bir kimsedir!.

Bazan okula anszn girdiinde çocuunun çplak kadm resim-


lerine baktn görür veya cinsel konulan müstehcen ve ahlâk bo-
zucu ekilde yazan dergilerin sahifelerini çevirir bir halde bulur ve-
ya fotoroman okuduuna âhit olur veya, sevdii bir kza çok renk-
li bir mektup yazarken rastlayabilir. Tabii bütün bunlar ciddi
kontrolle tesbit edilebilir.

Yine okula devam eden kznn gidi ve dönüünü ciddi biçimde


kontrol eden bir baba ne kadar dikkatli ve hikmetlidir! Bazan kz-
nn, iffeti zedeliyecek, eref ve haysiyeti giderecek yerlere girdiine
veya ehvet dükünü bir gençle iliki kurduuna âhit olabilir,.
îte ciddi biçimde çocuun günlük hayatm kontrol altnda, tutup
çok dikkatli gözlemde bulunma kapal kalan birçok gerçekleri ,

ortaya çkarr, çocuun nasl bir temayül içinde bulunduunu kef-


eder. ledii er ve devirdii kötülüklerin üzerindeki perde arala-
nr. Çocuun ahlâk ve gidii hakknda terbiyeciye hakiki sûreti ve-
rir..

— 180 —
:

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Bütün bu kontrolden
ciddi sonra terbiyeci artk en uygun ve
yönlendirici bir metotla saptan çocuu doru yola getirmek için ça-
reler düünüp bulabilir, okayc bir tutumla, yumuak bir yolla
meseleyi çözebilir. O halde terbiyeci sonuç alncaya, yani çocuu dü-
zoltinceye kadar, kesin bir çözüm buluncaya kadar uramaldr..
Çünkü onun bu ciddi uramasnda çocuun kurtulmas, düzenli
olmas, doru yolu bulmas söz konusudur.
Çocuun akl ve bilgi yönleri üzerinde dikkatle durmak
Terbiyeci, çocuun ilim tahsil edip etmediine, kültürünü artt-
rp arttrmadna dikkat etmelidir. Çocuun tahsil ettii bilgiler
ster farz-i ayn ister farz-i kfaye olsun, her iki durumda da mura-
kaba arttr..
Böylece terbiyeci tahsilini sürdüren çocuun kendisine farz-
ayn olan bilgileri öreniyor mu,? buna dikkat edecek. Meselâ Kur'-
an- Kerim'i ve ibâdetlerle ilgili hükümleri, helâl ve harâm konular
ili, Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin kutsal savalarn ve ksaca din
ve dünyas için lüzumlu olan hususlar, îslâm adâbn öreniyor mu?

Belirttiimiz konularn örenilmesi lüzumludur. Yarn Cenâb-


Hak, bu bilgilere ilgi duymayanlar sorguya çekecek, kontrol etmi-
yen terbiyecileri muahaza edecektir.

Terbiyeci, er'î konulara hazrlayacak ve slâmi yönden


çocuu
onu oluturacak bu gibi vasta ve vesileleri hiçbir zaman dikkatin-
den uzak bulundurmayacak ve onlar kaybetme gafleti göstermiye-
cektir..

Çocuun örenilmesi kifâye kabul edilen tb, mühendislik ve


benzeri konular ise, terbiyecinin çocuun büna dayanma gücüne
bakmas, konuya kar üstünlük salayacak yetenekte olup olmad-
na dikkat etmesi ve olgunlap olgunlamadn aratrmas vâ-
cibdir. Ksacas, çocuun tahsiline balad dalda baar salamas
gözden rak tutulmayacak, terbiyeci devaml kontrolünü sürdüre-
cektir. Böylece tahsilini bitiren çocuk îslâm ümmetine faydal ola-
cak, uzmanlk bölümünde yararl hizmetlerde bulunacak; Müslü-
man toplumu içinde gerçek medeniyetin direklerini ilmiyle, yetene-
iyle dikecek..
Ayrca terbiyeci çocuu ilim dalnda söz sahibi yapacak, uzman-
latracak sebep ve vastalar hiçbir zaman ihmal etmiyecek, bun-
lar kaçrmamak için çok dikkatli davranacak. Ama bütün bunlara

— 181
:

•DA ALE ETM


terbiyecinin dikkatini çekerken yani farz- kifâyeyle megul olup
çocuun yetimesini salamaya çalrken tabiatyla çocua .farz-
ayn olan bilgiler hususunda en küçük bir ihmal ve geveklik göster-
memesini hatrlatmak isteriz. Farz- ayn olan bilgiler üzerinde bü-
tün dikkatini toplayacak ve farz- kifâye saylan bilgilere de gere-
ken özen ve itinay gösterecektir. Bu, terbiyeciye vâcibdir. En azn-
dan bu iki bilgi arasnda bir denge kuracak, çocuun her ikisini bir-
den örenmesini salayacaktr. Aksi halde sorumluluu o nisbette
büyük olacak..

Çocuun fikir yapsn, önemli konulara ilgisini gelitirmek için


terbiyecinin çok dikkatli bulunmas gerekir

öyleki Çocuun din ve devlet cihetiyle slâmiyetle olan ilgisi,


:

din ve ahkâm olarak Kur'ân' Kerim'le; imam ve önder olarak


Rasülüllah (A.S.) Efendimizle; azizlenmek ve iftihar duymak cihe-
tiyle slâm Tarihiyle; ruh ve fikir cihetiyle slâm kültürüyle; aksi-
yon ve kahramanlk olarak dâvaya ballyle irtibat gözden rak
tutulmayacak ve dikkatle önemle üzerinde durulacak. üphesiz ki,
bu hususlar ancak çocuu fikrî eserleri okumaya tahrik ve tevik et-
mekle, onu dâva adam yapacak dergileri benimsetmekle, îslâmî
neriyat takip etmesine imkânlar vermekle gerçekleebilir. .Çocu-
un bunlarla olan ilgisinde bir kopukluk meydana geldikçe terbiye-
ci harekete geçip görevini yerine getirmelidir. Sonra da çocuun,
îslâm medeniy etiyle ilgili konferans ve konumalar dinlemesi, ruh-
lar üzerinde te'sir eden fedakâr kahramanlarn kahramanlklaryla
ilgili konular ilenirken onlara kulak vermesi salanr.

Ayrca slâm adna yazlan önemli konulan, slâm' savunan fi-


kirleri ve Allah dümanlarnn düünce ve iddialarn reddeder ma-
hiyetteki bilgileri kapsayan bir yazy çocuun önünde bulundur-
makta bir saknca yoktur. (Bu ara-sra onun dikkatini asl dâvasna
çekmeyi salar).
te böylece çocuun bilgi ve düünce bakmlarndan gelimesi-
nisalayan bütün bu vasta ve vesileler, küfür ve ilhad ehlinin çar-
pk fikirlerine, yazdklar yazlarna kar en salam ve almas zor
birer kale olur.. Çocuu bütünüyle Islâmi amele doru iter; iman, ce-
saret ve kahramanln bütün parlaklyla onu Müslüman cemaat
arasnda faydal bir uzuv yapar
Çocuunu okuduu okulda Batl felsefecilerin hayatn örenip
ezberlediini gören, doulu birçok büyük tantlan kiilerin biyogra-

— 182 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

fisini bildiine,onlarn görü ve düüncelerini örendiine âhid


«>lnn bir terbiyecinin yüreinin nasl yarkln bir düünün!. Çün-
kü o çocuk Müslümanlarn tarihini bilmez, islâm büyüklerinin ha-
valndan haberi yoktur, slâm fâtihleri hakknda bir ey örenme-
mitir. slâm ilim adamlarnn bulu ve hizmetlerinden habersizdir;
.tdece bir ku bak misali azck bir nazarla yetinmitir!.

Çocuunun okulunu yabanc kültürle


bitirdikten sonra ve önce
yokil deitirdiini, batl ve doulu fikir adamlarnn te'siri altnda
t alp bakalatni; sosyalizm ve komünizm gibi mezheplerin gö-
rülerine kendini kaptrdn, o kadar ki bunlar benimseyerek ken-
di dinine, tarihine ve kültürel deerlerine düman kesildiini gören
bir terbiyecinin ne kadar üzüntü duyup elem çektiini anlarsnz..

O halde çocuu
l yönde gelitirmek son derece önemlidir, özellikle
akidesine bal kalp sebat göstermesi için çok lüzumludur. Hakiki
bir müslüman ancak böylece oluturabilir. Çocua, düün-
m makanizmas iyice müsbet yolda harekete geçince slâm, kemâl
mertebesinde tasavvurla bir bütünlük içinde verilerek O'nun toplu-
ma hükmeden bir nizam ve hayat yolu, izzet ve eref kaps, onur ve
kuvvet rehberi bulunduu rahatlkla ilenir.

Terbiyecinin çocuun akl salyla ilgilenmesi de gereklidir ;

Çocuun aklna olumsuz yönde te'sir eden, hafzasn zayflatan/


dengesini bozan her eyi ondan uzak tutmak terbiyeciye vâcibdir. Bu
gibi eylere ilgi duyuyorsa, çocuu ondan men'edip uzaklatrmas
son derece önemlidir. Terbiyeci bu durumda sakndrd
hususlarda
çocuu aydnlatmal, aklna eden eylerin ileride douraca
te'sir
vahim sonuçlar anlatmal, ruh ve beden yaps üzerinde kötü neti-
celer douracan misâller vererek göstermelidir..

O halde her türlü içki ve uyuturucu maddelerden


çocuu bozan
uzak kalmas için terbiyeci bütün dikkat ve azmini kullanmak zo-
rundadr. Çünkü bu gibi maddeler bedeni ypratr, akli dengesizlik
meydana getirir, histeri (duyu bozukluklar, türlü ruh aknlklar,
çrpnmalar ve kaslmalarla kendini gösteren sinir bozukluu) do-
urur.

Dier yandan terbiyeci, çocuun gizliden istimnaya devam edip


etmediini de aratrmak ve üzerinde hassasiyetle durmak zorunda-
dr. Çünkü buna devam, tüberküloza, hafza zayflamasna, zihinsel
iengesizlie, korku ve aknla yol açar...

— 183 —
.

SLÂM'DA ALE ETM


Terbiyeci bir de çocuun sigara içip içmediini iyice aratrp
dikkatli olacak. Çünkü sigara sinirleri heyecanlandrr, hafza üze-
rinde olumsuz te'sir yapar, zihinsel ve fikirsel melekeyi felce ura
tr, iyice zayflatr.

Terbiyeci bir de çocuun film, tiyatro ve benzeri temsillerde çp-


lak ve müstehcen görüntülere heveslenmemesi için dikkatli davran-
mak zorundadr. Çünkü bu gibi ehveti tahrik edip ahlâk bozan ey-
ler çocuun akln baka tarafa çekip asl vazifesini brakmasna,
tedricen de olsa çocuun düünme melekesini alt-üst edip cinsel ko-
nulara çeker, fikir sadeliini bozar. Oysa çocuun akl saln
ko-
rumak terbiyeciye vacip olan en önemli hususlardan biridir. Bütün
ihtimam, titizlik ve bu hususta biraraya getirip çocuunu ko-
ilgisini
rumakla yükümlüdür. Çünkü akl insann bata gelen süsüdür ve
onun hikmetli, dengeli tasarrufunu salaycdr. însan daha çok ak-
lyla temayüz edip bakalarndan ayrlr. O da önceden gösterilecek
ilgi, yardm, dikkat ve itinayla asl ölçüsüne kavuur... Böylece ço-
cuk salkl bir akla sahip olmakla vakar bulur, akllca i görür,
dengeli bir hayat sürebilir...

Çocuun bedensel yapsna dikkât göstermek :

Terbiyeci çocuun nafakas konusunda kendisine gerekeni iyice


düünüp yerine getirmekle yükümlüdür. Ona elverili gda hazrla-
mak, uygun mesken bulmak, yine elverili elbise giydirmek bu cüm-
ledendir. Böylece çocuun bedeni hastalklardan korunmu olur...
Dengeli bir beslenme çok lüzumludur. Terbiyeci bunu hem bilmek,
hem uygulamakla sorumludur...

Çocuun Salk Kurallarna Uyup Uymad Da


Kontrol Edilmelidir :

slâm'n emrettii ekildeyeme, içme ve uyuma hususlarnda


salk kurallarna riâyet etmesi için terbiyeci çok dikkatli olmaldr.
Yeme konusunda terbiyeci, çocuun ihtiyaç fazlas yiyip yemediine,
mutad ölçüyü ap amadna dikkat eder. Henüz ackmadan yiyip
yemediini kontrol edip onu düzenli bir yeme sistemine sokar. .

Su ve dier hususunda da dikkatli davranr


içilecek, maddeler :

Pr defada m, birkaç nefeste mi içtiine çok souk veya çok scak


;

mnddeleri içip içmediine dikkat eder. Suyu ve dier içecekleri bir


nefeste içmesine ve ayakta içmeyi âdet edinmesine engel olur...
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLAR VE VASITALARI

uyuma hususunda da dikkatli davranr Uyku zaman


Uyku, :

uyuyup uyumadn, sa yan üzere uyumasn, yemekten hemen


sonra uyumamasn kontrol eder. Düzenli ve rahat bir uyku uyuma-
sn -salk kurallar ölçüsüne göre- düzenler...

Terbiyeci, özellikle anne, geçici bir hastala yakalanan çocuu-


na çok dikkat etmelidir. Mikrobik bir hastalksa ve baka çocuklara
geçmesi muhtemelse hasta olan çocuunun odasn ayrmal dier ço-
cuklara geçmesini önlemelidir.

Ayrca terbiyeci çocuun koruyucu hekimlie dikkat edip etme-


diini kontrol etmeli ve bu hususta dikkat ve itina göstermelidir. Bu
da çocuu irâd etmekle mümkündür. Meselâ, henüz olgunlamam
m eyva yememesini, yeil sebze ve meyveleri ykamadan yememesini,
yemekten önce ellerini ykamasn, yemee liflememesini salar. Böy-
lece sal koruma hususunda slâm'n ve gelien hekimliin emir
ve tavsiyelerine uymas için onu irâd edip güzel âdetlerle donatr...

Çocuun bir takm


yararl sportif hareketlerde düzenli bulunma-
sna, buna devam etmesine dikkat eder, gereken titizlii gösterir. Bini-
cilik ve benzeri hususlara heveslenmesini salar. Sade giyinmenin
yollarn ve ebeblerini anlatr, çocuu nazenin deil, hayat ile mücâ-
dele etmesine yol açp dayankl yetimesine özen gösterir. Ciddi ve
erkekçe bu hayat yaamann önemi öretilir. Nimetlere gark olup
dünyay toz pembe görmesine engel olunur... Böylece çocuk fiziksel
bir kuvvete sahip olarak geliir; salam iradeli, güçlü ve yetenekli
yetiir.

Son olarak da terbiyeci çocuun bedenini ypratp zayflatacak


bütün sebepleri gözden geçirir, shhatma zarar verecek eyleri dik-
kate alr ve bunlar üzerinde önemle durur... çki uyuturucu mad-
deler. Sigara, istimna, zina, livata gibi tehlikeli eylerden korur.
Çünkü bunlarn hepsi de habis bir vereme, kalb rahatszlna, vü-
cutta çiban çkmasna, cier hastalna, ksrla, damar sertliine
ve benzeri tehlikeli birçok hastalklara yol açar.

baz hastalklarn çocukta belirtilerini görüri görmez


Terbiyeci,
vakit kaybetmeden uzman bir doktora onu götürmekte acele etmeli
ve çok dikkatli davranmaldr. Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendi-
mizin u
emrine imtisal etmeyi unutmamaldr.

— 185 —
SLAM'DA ALE ETM
«Ey Allah'n kullar! tedavi olunuz. Çünkü Allah ne kadar bir
hastalk koymusa, mutlaka onun için ifâ da koymutur.» (309)

te
böylece terbiyeci gerek tedavide, gerekse ifâ aramakta ve
koruyucu hekimlikte, ayn zamanda salkla ilgili uyanlarda slâm'n
emirlerine uymu olur. Bu sayede bedeni hastalklardan kurtulur, ge-
lecek olan hastalk ve arzalardan güven içinde kalr...

Çocuun ahsiyetini oluturmak için çok dikkatli olmak :

Terbiyeci bu konuda önce çocuun utangaç olup


kat eder. Onda bir çekingenlik, psrklk, insanlarn
tan sklma, toplum arasna* girmekten endielenme gibi bir hal gö-
rürse, cesaretini artrmaya yönelir, bakalaryla görümenin
onun
yarar ve sevgisini anlatr bu hususta onu fikren gelitirip olgunla-
;

tm*...

Terbiyeci bir de çocuun korkak, ürkek olup olmadna bakar


ve önemle üzerinde durur. Çocukta bir korkaklk, -ürkeklik, çekingen-
lik görürse, ayn zamanda olaylar karsnda yklp perian olduunu
tesbit ederse, onda güven ve sebât duygusunu gelitirmelidir. Olay-
larn üzerine cesaretle varmasn, kahramanca davranmasn ökre-
tir. Böylece çocuk hayata bütün mükiller ve

rerek yönelir, bundan zevk duyarak mütebessim bir


lan ve hayatn dadaasm karlar...

Anneye gereken önemli bir husus da udurkaral-


: Çocuunu
tlarla, görüntülerle, acâib yaratklarla, cin ve ifretlerden söz ede-
rek korkutmamahdr. Ta ki, çocuk korkuyu âdet hâline getirmek-
ten kurtula ve korkunun bir yarar olmadn anlaya..
Terbiyeci çocuunda uur noksanl, düünme bulundu- ktl
una da dikkat etmelidir. Çocukta bu gibi halleri görünce onu der-
hal hikmetle, güzel öütlerle gidermeye çalmal ve bu halleri dou-
ran sebepleri tesbit edip ortadan kaldrmaldr..
Eer çocuktaki bu düünme ve uur noksanl veya aalk
duygusu, onu küçümsemekten, hor görmekten ileri geliyorsa, bun-
dan böyle çocua en uygun, en güzel sözlerle hitap etmeye bala-
maldr..
Eer bu hal ar
nazenin büyütülmesinden ve her istedii ye-
rine getirilmesinden ileri geliyorsa, o takdirde terbiyeci uygun olan

(309) Nesâi - mam Ahmed bin Hanbel.


ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

ilgi ne ona göre davranmal ve ona göre bir terbiye ve te'dib yo-
ise
lunu seçmeli; gerekirse hafiften cezalandrmal, gerekirse lütuf ve
ef katla ilgi göstermelidir...

Eerbu düünme noksanl veya aalk


duygusu, yetimlikten
dolay ise, artk çocua velilik eden terbiyeciler ona en güzel ekil-
de, bir baba ve anne gibi muamele etmeli, kendisini çok sevdiklerini,
ilgi duyduklarn hissettirmelidirler...

Çocuktaki bu uursuzluk veya aalk duygusu fakirlikten ile-

ri onun ruhunda ve dimanda sabr, dayan-


geliyorsa, terbiyecinin
ma ve kendine güvenme uurunu uyandrmak, onu slâm'n Ön
gördüü ahsiyet düzeyine getirmeye çalmaldr. Tâ ki çocuk s-
lâm'n bu hususta açt yolda yürümeye derin bir ilgi duya, fakir
olduklar halde sabredip hayatta baarl olan büyük adamlarn
yapt gibi yapmaya balaya, böylece yolunu açp hayatna yön
vere...

Çocuktaki uursuzluk veya aalk


duygusu, kskançlktan ile-
ri geliyorsa, o taktirde terbiyeci çocua lüzumlu ilgiyi göstermeli,

onu sevdiini belli etmelidir. Onunla dier kardeleri arasnda âdil


davranp hepsine eit ilgi göstermeye çok dikkat etmelidir.Böylece
kskançla yol açan bütün sebepleri bulup gidermelidir..
Çocuktaki bu durum, bir eye fazla öfkelendiinden, bir eyden
fazla kzdndan ileri geliyorsa, terbiyeci bunun sebeplerini bulup
gidermelidir.. Mesela, hastalk sebep oluyorsa, onu sür'atle
buna bir
doktora götürüp tedavi etmelidir. Sebebi açlk ise, çocua yemeini
vaktinde yedirmelidir.. Sebebi, yerli yersiz çocuu paylamaksa, bun-
dan böyle tutmal, en nezih ve uygun sözlerle hitap etmelidir..
dilini

Sebebi, nazenin yetiip bol nimet ise, ona âdi bir muamelede bulun
-

maya balamal ve skntl bir hayata yava yava itmelidir..


Bunun sebebi alay ve istihza ise, o takdirde terbiyeci onda in-
fiâl uyandracak her türlü söz ve davrantan saknmaldr.

Artk bütün terbiyecilere çocuklarnn öfkesini teskin hususun-


da nasl slâm kurallarna uymalar gerekiyorsa, öylece kendileri de
öfkelendikleri zaman sakinlemeyi fiili olarak onlara öretmeleri

gerekmektedir. Sadece sözle deil davranlaryla da çocuklarna bu


konuda örnek olmaldrlar...

— 187 —
SLAM'DA ALE ETM
Çocuun Sosyal Yönünü Gelitirme Üzerinde Önemle Durmak s

Terbiyeci, çocuunun bakalarnn


haklarna saygl olup ol-
madna, hak sâhipîerinin haklarn verip vermediine önemle ve
dikkatle eilmelidir. Çocuun gerek kendi hakknda, gerekse annesi
veya kardeleri hakknda veya komular hakknda ya da öret-
meni ve büyükleri hakknda saygszl, haklara riâyet etmedii
görüldüünde, terbiyeci derhal böyle bir tutumun akibetinin kötü
olacan çok etraflca anlatmaldr. Olur ki çocuk dinler ve riâyete
balar, haklar ihlâl edici davranlardan vazgeçer. üphe yok ki,
tam bir devaml dikkat ve kontrol, uyarma ve knama o çocuu
ilgi.
uyank zeki, edepli, anlayl, ahlâkl, haklara saygl bir insan ola-
rak yetitirir.;.

Terbiyeci bir yandan da çocuun dier insanlarla olan ilgisinde


gösterdii nezaket ve adâba dikkat etmelidir. Adâb- Muaerete say-
gl olup olmadna Bakmaldr Bu hususta çocukta bir noksanlk
:

görürse, meselâ yemek yeme adabna veya selâm verme ve alma adâ-
bna, ya da mizah ve konuma adâbma, ya da aksrma ve esenlik
dilei adâbma ya da ta'ziye ve benzeri içtimâi adâba uymuyorsa,
terbiyeci gayretini sonuna kadar kullanp bütün imkânn sarfederek
çocuu îslâm adâbiyle edeplendirmeye çalmaldr, en güzel âdetleri
ona öretip uygulamasn salamal, en uygun hasletlere yönelmesi
için çaba harcamaldr.

üphesiz ki böylesine bir terbiye devaml güzel


olursa, çocua
âdetleri kazandrma süreklilik içinde seyrederse, çok sürmez çocu-
u, bakalarna sayg göstermede en olgun ekilde gerekeni yerine
getirmesini bilen bir insan olarak yetitirip topluma kazandrr. Böy-
lece çocuk bakalarna sayg göstermesini, haklarm kusursuzca ye-
rine getirmesini hem benimser, hem uygular...

Terbiyeci bir dier yandan çocuun halk ile olan ilikilerindeki


nezaket ölçüsüne, edep ve terbiyeyle ilgili davranlarna dikkatle
bakp kontrol eder. Çocuu bencillik havas içinde görürse, ona ba-
kasn kendine tercih etme uurunu vermeye çalr ve gereken ir-
âd yapar. Kin ve öfkeye meylettiini görünce, onun kalbine ve vic-
danna sevgi ve sadelik tohumlaman eker. Helâli helâl, harâm da
harâm saymadn görürse, ona Allah'tan korkmasn ve haram-
lardan saknmasn emreder. Allah'n Ahiret'te verecei azâb ha-
trlatp onu yönlendirmeye çalr.
Çocuu bir eziyetten veya hastalktan dolay üzüntü içinde gö-

— 188 —
.

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

rürse, kalbine baa gelen kaza ve belâya raz olma inancn, kadere
boyun eme uurunu alar.
te böylece terbiyeci çocuun kalbine hemen birçok olaylar
karsnda bu nefis usûlleri, imân, takvâ ve murakaba duygusunu
ekmek suretiyle gördüü noksanlklar gidermeye gayret eder. Ay-
n zamanda terbiyeci çocuun o tertemiz kalbine bakasn kendine
tercih, sevgi, efkatle ilgi, sadelikle tevazü' iarn yerletirir. Tâ ki
çocuk büyüyüp kendini tanynca, teklif çama girince. Allah'n
hakkn, kendi nefsinin hakkn, kullarn haklarn ödesin ve böy-
lece dosdoru bir insan, akll ve hikmet sahibi bir adam olarak sa-
bahlasn.. O kadar ki, parmakla gösterilecek bir düzeye gelsin,
kalblerde kendisine kar sayg duyulsun. Birçok kiiler ona aziz ve
kadri yüce bir adam nazariyle baksn...
Çocuun ruhsal yönü üzerinde dikkâtle durmak :

çocuun, devaml Allah'n murakabas altnda bu-


Terbiyeci,
lunduunu anlatp uurunu uyandrmakla ie balamal- Allah'n
her eyi iittiini, gördüünü; gizli açk her eyden haberdar oldu-
unu; hâin gözlerinve kalblerin gizlediklerini bildiini anlatmaldr.
Ve yerde, gökte gizli hiçbir eyin Allah'a gizli kalmyaca inan-
cn alamaldr. .

Bütün bunlar ancak çocuu önce Allah'a imâna ve kudretinin


insanlar acze düürecek-snrszlna irâd etmek; ümitlenip ilgi
duyduu, korkup uzaklat her eyde Allah'a teslimiyet gösterme-
sini ve ilâhî san' atn hayretten hayrete sevkeden misilsizliini gör-
mesini salamakla gerçekleebilir. Bu seviyeye eitilerek getirilen
çocuk ite o zaman bir ey yapmak istediinde Allah'n murakabesi
altnda olduunu için için duyar ve düünür, hissederek anlar. Böy-
lece ilâhî murakaba uuru onda bir temel olarak kalr, kalbinde,
vicdannda ve duygularnda en doru ve salam sütunlar olarak ken-
dini hissettirir.
Çocuk henüz küçük yata iken böylesine bir yönlendirme ve
amaca ne kadar muhtaç bulunuyordur! Böylesine yararl bir imâ-
na yüz çevirmesi ne kadar lüzumludur!.
Terbiyeci bir de çocuun Allah'tan saygi ile korkma, takvâ üze-
re bulunma, âlemlerin Rabbine kulluk etme tarafn dikkate
alp
üzerinde durmaldr. Bu da ancak çocuun kalb gözünü, o çok kap-
saml azamete açmakla; küçük
ilâhi büyük, canl cansz, yeeren
yeermiyen, gelien gelimeyen her eyde; renk renk çiçeklerde, çe-
SLÂM'DA A LK ETM
it çeit, tur renk renk. says belirsiz yaratklarda, örneksiz
tür,
modelsiz yaratlan snrsz varlklarda Allah'n varlnn, kudreti-
nin, yüceliinin damgasn ona göstermekle gerçekleir... Allah'n
azameti karsnda saygyla korkup eilen insann bu kudret kar-
snda hiçbir eye sâhip ve mâlik bulunmad ortaya çkar. Allah'-
tan korkup kötülüklerden saknma, O'na kullukta bulunma uu-
runu alan kimse, taâtin lezzetini bütün derinliine kalbinde duyar.
Alemlerin Rabbine ibâdetin lezzetini bütün benliiyle tadar...

Çocuunkalbinde böylesine saygyla korkma uurunu kuvvet-


lendiren, sözü edilen takvaya onun idrâkine enjekte eden; henüz
temyiz çana girip akletme seviyesine gelince namazda Allah'n
azameti karsnda ürperip eilmesini salayan; Kur'ân âyetlerini
iitince alayp hüzün duyma uurunu veren âmilerde biri de ter-
biyecinin sâlih ameli ve belirtilen düzeyde geçen günlük hayatdr.

te
bu sfatlar yava yava çocukta yer eder ve onlar uygula-
maya balarsa, hiç üphe yok ki, çocuk üzerinde hiçbir korku ol-
mayan, üzülmeyen Allah dostlarndan biri olur sâlihler bahçesine
;

girer ve haklarnda Allah'n öyle buyurduu bahtiyarlardan olur :


Haberiniz olsun ki, Allah dostlarna hiçbir korku yoktur ve
«

onlar üzülmeyeceklerdir de... Onlar ki dosdoru imân ettiler ve hep


Allah'tan korkup (kötülüklerden) sakndlar.» (310)

Terbiyeci bir de çocuun ibâdeti fiilî olarak yapp yapmadna


dikkat etmelidir. Bu da, çocuk henüz yedi yanda iken namaz ile
emredilmesiyle balar. Nitekim Resülüllah (A. S.) Efendimiz «Ço- ;

cuklarnz henüz yedi yanda iken onlara namaz klmalarn' em-


rediniz!...» buyurmutur. Namaza kyasla gücü yettii takdirde Ra-
mazan'da birkaç gün oruç tutmas emredilir. Terbiyecinin malî im-
kân bulunduu durumda bu yataki çocuunu beraberinde hacca
götürmesi tavsiye edilir. Ayrca Allah yolunda harcamada bulun-
mas- öütlenir ve bu iyi âdet hâline getirilerek çocuk altrlr. Ara-
lkl da olsa birkaç lira tasadduk etmesi salanr. Çocuk bu sayede
büyüyüp er'an mükellef çaa gelince zekât farizasn ödemeyi de
âdet haline getirir ve bu alkanln te'siriyle zekât vermeyi devam
ettirir.

Bütün bunlarla beraber terbiyeciye, çocuu yanma alp ibâdet,


ilim ve zikir meclislerine götürmesi; dini konularn anlatld hal-
kalarda bulundurmas; ona kraat öretecek, Kur'ân- Kerim'in tef-

(310) Yûnus Sûresi : 62.

190 - -
ÇOCUKTA TE'SIB EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

irinden önemli yerleri okutüp belletecek hazrlamas;


kimseleri
dinde bilgili ihlâs sahibi ilim adamlarnn faydal sözlerini ona du-
yurmaya çalmas vâcibdir. Evet, terbiyeci bu belirttiimiz husus-
larn hepsini yapmal, yerine getirmelidir. Böylece çocuun mânevi
yaps ibâdetle cilalanr, kalbi Allah' anmakla ll
ildar, ruhu
paklk ve aydnlk semâsnda kanat açp uçmaya balar; Kur'ân
âyetlerini dinledikçe uur ve duygularnn telleri titreir; sâlihler
den ârif kiilerin biyografisini duydukça kalbi incelir; Resûlüllal
(A.S.) Efendimize inanp uyan ilk bahtiyarlarn an ve eref, fazilet
ve kahramanlk, imân ve irfan dolu hayatlarn okudukça vicdan
harekete geçer...

Terbiyecinindier yandan çocuun nefsi ve ruhi bakmdan na-


sl bir mücâhede de bulunduuna dikkat etmesi gerekir. Çocuk han-
gi hal üzeredir, hangi fikir ve ideolojiye meyletmektedir? Daha çok
hangi düüncenin te'sirinde kalmaktadr? Bütün bu durumlar dik-
kate alp ciddi ekilde ilgilenmesi arttr. Ayrca çocuun iç yap-
sndaki nefsanî arzularla, dndaki siyasî ve ideolojik te'sirlerle sa-
vamas arasnda da bir denge ve düzen kurmas gerekir. Böylece
çocuk nefsin kötü istekleriyle durmadan mücadele etmeye azim ve
gayret ettii gibi, küfür ve zulümle de mücadele etmeye özen gös-
terir.

Terbiyeci çocukta Allah'a dâvet etme uur ve inancn gelitir-


meyip ihmâl eder, siyasî ve anarik olaylarla mücadele ruhunu ha-
rekete geçirmezse; her müslümana farz klman iyilikle emretmek,
kötülüklerden men etmek vecîbesiyle yetitirmezse, hiç üphe yok ki
çocuk toplumdan, dâvadan kopuk kendi kabuuna çekilmi, kuru
bir tevekkül anlay içinde ortaya çkan olaylara rza gösteren, Al-
lah yolunda cihâddan kaçan, zalim ve diktatörlere ba een bir kii
olarak kalr...

Bunun için çocuun net'siyleve siyasî, ideolojik akm-


savamas
larla mücâdele etmesi arasnda ciddi bir dengenin salanmas, ço-
cuu aksiyon adam yapar, haklara saygl klar ve her hak sâhibi-
nin hakkn vermeyi kendine gerekli görme uuruna eritirir. Böy-
lece çocuk murakaba ve ibâdet hususunda Allah'n hakkn, ahkâ-
mn yeryüzünde icrâ etmekle slâm'n hakkn, slâm'n hükmünü
alaa etmek isteyen azgn sapklar te'sirsiz hale getirmekle dinin
hakkn vermi olur. Bu açdan baknca, çocuun Mushaf ile Klc
birletirdiini söyleyebiliriz. Ayn zamanda dinle dünyay, ibâdetle
siyâseti birletirip beraber yürüten -basiretli bir mü'mih olur.
SLAM'DA A Lli ETM
âirin böyle bir mü min hakknda söyledii ne kadar doru!

«O gençler ki yüce amaçlara giden yollar bir bir atlar,


slâm'dan baka ne bir yol, ne de bir din hiç tanmadlar.»
«Herbiri yiit yavuz bir kahraman savaa hazr.
Ederler kaleleri, smaklar yer ile bir...»

«Karanlk çökünce ortada göremezsin onlar,


Emânet yükü korkusundan secdededir balan.»
«Genç bir kuak çkard slâm milleti barndan,
Temiz ve hür güvenli, öpülür alnlardan...»
Ayrca terbiyeci çocuun Peygamber (A.S.) ile Ashab- Kirâm'-

mesiyle gerçekleebilir. Ayrca uyurken ve uykudan uyanrken, ye-


mek yerken, doyup kalkarken, evine girip çkarken, elbise ve ayak-
kabsn giyerken okuyaca dualar da bellemesi gerekir Bunun gibi,
yolculua çkarken, istiharede bulunurken, yamur yaarken, hilâli
gördüünde, hastalk ve üzüntülü zamanlarda ve benzeri durumlar-
da nakledilen sahih dualar örenip uygulamas da böyle...

Terbiyeci üphesiz çocuk için -bu me'sûr dualar dikkate alp


ona öretir ve ezberleyip ezberlemediini kontrol eder, uygulama-
sn salarsa, çocuk Allah'tan daha çok saygyla korkmaya balar,
kendi nefsine hâkim olup fenalklardan kaçnr; her yerde Allah'-
n murakabas ve muhasebesi altnda bulunduunu düünerek ha-
yatn ona göre düzene koyar. Çocuu gerek imân, gerekse ahlâk
yönlerinden terbiye etmede, kiisel ve toplumsal yanlarn gelitir-

mekte, ruhunu tertemiz tutmakta dualarn te'siri elbetteki büyük-


tür. Böylece çocuk dinî kurallara uyup doru hareket eden biri olur,

söz ve davranlar düzelir. Bir melek gibi tertemiz, ar-duru olarak


yeryüzünde yürüyen olgun bir insan seviyesine yükselir..

Kalbleri uyarmada ve ilâhî murakabay için için duymadaki


yararlar âir ne güzel dile getirmitir

(311) Bu konuda fazla bilgi için bak mam Nevevi'nin «el-Ezkâr «ma; lim adam-
:

larmzdan eyh Abdullah Siraceddin'in «Duâlar ve Zikirler- adl kitabna :

mam e-ehid'in «el-Me'surat» adl kitabna... Bu kitaplarda terbiyecinin


.

çocuklarna öretecei me'sûr dualarn hemen hepsi mevcuttur. (M)

192 —
:

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE

— «Bir gün zamann bir parçasnda tenha kalrsan, deme :

Yalnz kaldm ben!. «Üzerimde vardr bir denetleyici, de...


Bir an olsun Allah'n hiç gaflet edeceini sanma!.
Gizlediinin O'ndan gâib kalacana inanma«..»

îte terbiyeci kardeim! Buraya kadar anlattklarmz ve nak-


lettiklerimiz, slâm'n çocuu yönlendirmede nasl dikkatli olmay,
terbiyede kontrolün ve tatbikatn önemini belirtmektedir. Gördüün
gibi, bu, çok salam bir metot ve yoldur. Esaslarn ve öretim sis-
tem ve usûlünü yeterince alr, açt yolda yürür ve kurallarna göre
hareket edersen üphen olmasin ki, çocuun gözün aydnl olarak
r tula, slâm ümmetinin bünye-

sinde yararl bir organ durumuna gelir Artk terbiyeci kardeim, ço-
cuun üzerinde dikkatli olmaya bak, onu ciddi ekilde kontrol et;
onunla beraber onu yönlendirici ol, ruhunla nefsinle onun yannda
bulun, düüncenle onunla birlikte yürü; bütün dikkat ve titizliinle
onunla arkadalk sala; dikkat, düünce ve murakaban ile ondan
ayrlma!
nancna dikkat edip üzerinde dur!. Ruhî temayülünü inceleyip
yönlendir!. Ahlâkn murakaba eyle!. Bilgisi üzerinde hassasiyetle

dur.! Bakasyla buluup görümesini denetle!. Sinir sistemine dik-


kat et ve çocuun hemen her haliyle megûl olmaya bak!. Tâki ço-
cuun, inanan, takvâ sahibi bir adam olsun!. Bakalarnn gönlünde
ona sayg duyulsun, insanlar arasnda övgü deer bir yeri bulun
sun... Elbette bu seviyeye gelmesi uzak ve zor deildir..
Terbiyesini
güzelletirir, yani iyi bir terbiyeci olur, durumuyla yakndan
ilgile-

nilir, üzerindeki sorumluluu hakkyle yerine getirirsen bunlarn


hepsi gerçekleir!..

CEZALANDIRMAK SURETYLE TERBYE


slâm eriât salam dengesiyle, kapsaml prensipleriyle, insan
olunun müstani kalamyaca ve onsuz yaayamyaca kaçnl-
mas mümkün olmayan esaslar korumann çevresinde dönmektedir
Müctehid imamlar ve Usûl-i Fkh âlimleri bu zarurî esaslar
be maddede toplayp özetlemilerdir ve bunlara «ed-DaruriyyatüT-
Hams = Zarurî be esas» adn vermilerdir. Dier bir deyimle bun-
lara «Kulliyat-i Hams» de denilmitir. Bunlar öyle
sralamlardr

1 — Dini korumak.
2 — Can korumak.
3 — ffet ve namusu korumak.

193 slâm'da Âile Eitimi Cilt : 2 - F. : 13


r—— —— —— '
SLÂM'DA ALE ETM —
4 — Akl korumak.
5 — Mal korumak.
ilim adamlar, slâm düzeninde
yer alan bütün hükümler, pren-
sipler ve teri'ler bu be eyi korumaya yönelik bulunduunu söyle-
milerdir. slâm'm esas ve prensiplerini incelediimizde bu be za-
ruri esas korumakla içiçe olduunu görmemek mümkün deildir.
O kadar ki slâm, bu külli amaçlan koruma yolunda caydrc ceza-
lar, armüeyyideler koymu, bu esaslara tecâvüz edip hürmetini
ihlâl edenleri cezasz brakmamtr.

slâm'n koyduu caydrc cezalar eriat dilinde «Hudûd» ve


«ta'zrat» diye bilinir.

Hudûd:
Bunlar eriâtn takdiriyle belirlenen cezalardr; Allah'n hakk
olarak uygulanmas vâcibdir. Böylece hadleri öyle sralyabiliriz :

Dinden dönme haddi Kii imândan sonra dinden çkar ve


a) s

bunda srar ederse veya tevbeye dâvet edildii halde inkâr ve ina-
dnda srar ederse, o takdirde cezâ olarak öldürülür. Böylesi öldürü-
lünce, ne ykanr, ne kefenlenir. Ne de namaz klnr. Müslümanlara
ait kabristanna defnedilmez...

îrtidad, yani dinden dönme hakknda hadd (cezâ) u hadîsle


sâbit olmutur :

"Müslüman m kam ancak u üç eyden biriyle halâl olur Evli


iken zina eden. Cana can (birini kasden öldüren öldürülür.) Dinini
terkedenjtslâm cemaatinden ayrlan...» (312)

Yine bn
Mes'ud'un (R.A.) rivâyetine göre, Resûlüllah (A.S.)
«Dinini deitiren kimseyi öldürünüz!» buyurmutur.

b) Adam öldürmenin haddi (cezas) :

Öldürme olay bile bile kasden ilenmise, ksas gerekir. Bu hu-


sustaki delil, Allah'n u buyruudur :

(312) Kütüb-i Sitte - Ahmed bin Hanbel.

— 194 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

«— Ey imân edenler! Öldürülenler hakknda size ksas (eit e-


kilde karlk, misilleme) farz klnd : Hürre hür, köleye köle, ka-
dna kadn...» (313)

c) Hrszlk haddi (cezas) :

Yaplan hrszlk kaçnlmaz bir ihtiyaç ve ztrar (darda ve zor-


da kalma) neticesi deilse, hrszlk yapanm eli bileinden kesilir.
Bu husustaki delil, Allah'n buyruudur u :

« — Hrszlkeden erkek ve hrszlk eden kadnn, (bu yoldan)


elde ettiklerine (ve insan haklarna el uzattklarna) karlk Allah
tarafndan ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah çok
üstündür, hikmet sahibidir.» (314)

d) Kazf haddi (cezas) :

Kazf, bilindii namuslu, zinadan beri bir kadna zi-


gibi, iffetli,
na isnad edip bunu dört ahitle isbat edememektir. Böyle bir iftirada
bulunan kimseye 80 denek vurulur ve ahitlii kabul olunmaz. Bu
husustaki delil, Allah'n buyruudur u i

«— hür kadnlara zina (suçunu yaktrp) iftira) atan,


ffetli
sonra da (bunu isbât için) dört ahit getiremiyenlere seksen denek
vurun ve onlarn ahitliklerini ebediyyen kabul etmeyin ve ite on-
lar günah ileyip ilâhî yoldan çkan kimselerdir.» (315)

e) Zinâ haddi (cezas) :

Zina eden kimse evli deilse kendisine yüz denek vurulur. Evli
ise recmedilir.

Yüz denek vurma cezas, u âyetle sabit olmutur :

Zinâ eden erkek ve zinâ eden kadndan her birine yüz de-
«—
nek vurun. Eer Allah'a ve Âhiret gününe inanyorsanz Allah'n
dinin (in hükümlerini uygulama) da bunlardan yana bir efkat ve
acma duygusu sizi tutmasn ve mü'minlerden bir topluluk da onlar
hakknda uygulanan azâb (cezây) a hazr bulunsunlar.» (316).
afiî'nin içtihadna göre, yüz denek vurulduktan sonra
mam
zinâ edenlerden herbiri birer yl sürgün edilir. Bu hüküm sünnet ile
sabit olmutur.
(313) Bakara Sûresi : 178.
(314) Mâide Sûresi. : 38.
(315) Nûr Süresi : 4.
(316) Nûr Sûresi •
%,

— 195 —
SLÂM'DA ALE ETM
man Ebû Hanîfe'ye göre, bir yl sürgün etmek vâcib deildir.
Bu daha çok er'i siyasetle ilgili bir hükümdür; devlet bakan uy-
gun görürse uygular.

Ölünceye kadar taa tutup öldürmek (recim) hükmü ise, Mâiz


bin Malik'in bu suçu ilemesiyle uygulanm bu adamla, Gamidiyye
kabilesinden zinâ eden kadnn recmedilmesiyle sabit olmutur. Ya-
ni zine eden bu ikisi de evli idiler. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, zina
ettikleri sabit olan bu adamla kaçlnn recmedilmelerini emretmitir.

f) Yer yüzünde bozgunculuk yapmann haddi cezas) :

Ülkede fesad çkarp bozgunculuk yapan kimse ya öldürülür, ya


aslr, ya da elleri ve ayaklar çaprazlama kesilir, ya da sürgün edi-
lir. Bu hükümler, fukahanm (slâm Hukukçular) cumhuruna göre-

dir. mâm
âfiî ile mam
Ahmed de bu cumhura dahildirler.
Bozgunculuk yapp yol kesenler hem adam öldürür, hem de öldür-
dükleri adamlarn mallarn alrlarsa, öldürülürler, sehbaya aslmaz-
lar. Sadece mallar alp yama eder, adamlar öldürmezlerse, elleri
ve ayaklar çaprazlama kesilir. (317)

Sadece yol kesip geçenlere korku ve dehet salyorlarsa, sürgün


edilirler. Bu hüküm, mam
Ebû Hanîfe'nin içtihadna pek yakndr.
Baz ilim adamlarna göre ise, devlet bakan, caydrc ceza hususun-
da muhayyerdir, toplumun maslahatna uygun olan hükmedebilir.
Yol kesip bozgunculuk yapanlara verilecek ceza hakknda delil ola-
rak Allah'n u
buyruu gösterilmektedir ;


Allah ve Peygamberiyle savaanlarn ve yeryüzünde fesâd
«

çkaranlarn cezas, ancak öldürülmeleri veya ellerinin ve ayaklar-


nn çapraz ekilde kesilmesi veya (eyletikleri) yerden sürülmeleri-
dir. Bu ceza onlar için Dünya'da bir ve rüsvaylktr. Âhiret'- aalk
te ise onlara büyük bir azâb vardr.» (318)

g) Alkollü içki içmenin haddi (cezas) :

Alkollü içki içene krk ilâ seksen denek arasnda bir cezâ uy-
gulanr. Nitekim yaplan sahih rivayetlere göre, Ashab- Kiram, Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz zamannd, içki içenlere 40 denek vurul-
masn takdir etmilerdir. evkanî'nin rivayetine göre, Resûlüllah
13j . Çaprazlama kesmekten maksad Birinci defa bu suçu iledikleri zaman
:

sa elleri ve sol ayaklar ikinci defa ilediklerinde, sol elleriyle sa ayak-


;

la, kesilir.
(3it>, Mâide Sûresi : 33.

— 196 —
:

ÇOCUKTA EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

(A.S.) Efendimiz budak ve yapraklan kesilmi iki hurma


içki içene
dalndan yaplan denekle krk kadar vurmutur. Ashab'dan Ebû
Said el-Hudri (R.A.) diyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz içki
içene krk denek vurdu...»
Seksen denek vurulmasna gelince Bu, Hz. Ömer'in (R.A.) iç-:

tihadna dayal bir hükümdür ki, Ashab- Kirâm'la bu hususta isti-


harede bulunmu ve onlar da uygun gördüklerinden uygulama saf-
hasna konulmutur. Çünkü o devirde baz kiilerin içkiye devam
ettikleri görülmütü. Tabii ki Ashab- Kirâm'm bu hususta kesinlik
arzeden delil ve dayanaklar vardr Hz. Ali'den (R.A.) yaplan ri-
:

sarho olunca hezeyana balar; hezeyana balaynca iftira atar!.» te


sarho bu hezeyan ve iftirasn, namuslu kadna zinâ iftirasndan
dolay gereken hadde kyasla seksen denek vurulmasn uygun ka-
bul etmilerdir. Hz. Ömer (R.A.) de daha önce krk denek vurdur-
duu halde istiareden sonra seksen denek vurdurmaya devam et-
mitir.

O halde aslnda alkollü içki içmenin haddi, krk denektir. Ama


bu ceza bir ksmn
uslandrp içkiden vazgeçirmeye kâfi gelmiyor-
sa, Müslüman Devlet Bakan bunu seksene çkarabilir. Nitekim Hz.
Ömer (R.A.) böyle bir uygulamaya cevaz vermitir.

Ta'zîr cezasna gelince :

(Ta'zir : azarlama, dayak ve hapis gibi cezalar kap-


Knama,
sar). Ta'zir cezâsmn nisbeti takdir edilmemitir. Allah'n hakk ve-
ya bir insan hakk olarak uygulanmas vâcibdir. Hadd ve keffareti
gerektirmeyen herhangi bir günahtan dolay böyle bir cezaya ba-
vurulur. Caydrmak, edeplendirmek, islâh etmekte dier hadler gi-
bidir.

cezas er'an nisbeti takdir edilmediine göre, hâkim du-


Ta'zîr
ruma göre münasip gördüü ekilde takdir edebilir. Bu, bazan k-
nama ve azarlama olabilir; bazan dayak, bazan da hapis olabilir..
Bazan da müsadere eklinde olur. Ama her eye ramen hiçbir za-
man dier hadler (cezâlar) derecesine ulamaz...
îki kiinin üzerinde etmedii gerçeklerden biri de udur
ihtilâf

slâm Dini, insan hayatn güven, istikrar, huzur ve honutluk için-


de muhafaza etmek ve bu amac gerçekletirmek için sözünü
ettii-

miz hadleri ve ta'zîrleri koymutur. Tâ ki, zâlim mazluma tecâvüzde

— 197 —
SLAM'DA ALE ETM
bulunmasn; güçlü müstebid (hiçbir kanuna bal kalmakszn keyfi
hüküm veren zorba) bir fakiri ezmesin; zengin fakire tahakkümde
bulunmasn. nsanlarn her ferdi ve her snf ITakk'm karsnda eit
olsun. Ne Arab'n Arap olmayan üzerinde, ne de Arap olmayann
Arap üzerinde bir üstünlüü yoktur. Ne de beyazn siyah üzerinde
bir fazileti söz konusudur. Üstünlük imân temeli üzerinde yükselen
takva (Allah'tan korkup, kötülüklerden saknmak) dadr.. Al- te
lah'n u
buyruunun anlam bunu ifâde etmektedir :

— « Hem
ksasta, ey akl sâhipleri, sizin için hayat vardr. Ola
ki, (Allah'tan) korkup (kötülüklerden) saknrsnz... (319).

Peygamber (A.S.) Efendimizin u hadîslerinden de maksad ite


budur :

— Canm kudret elinde


« tutan Yüce Kudrete yemin ederim ki,
kzm Fatma bile hrszlk ederse, herhalde elini keserim!.. (320).

lana, tedâviye, ümmeti düzene sokmaya ve düzende tutmaya, bütün


insanlarn eyletii mahalle ve semtlerde güven ve istikrar salama-
ya yönelik bir anlam tar. Bir milletin eer suçlular cezasz kalyor-
sa, artk o ümmetin düzeni bozulmu, bütünlüü bölünmü, güveni
sarslm, fert ve toplumlar arasnda ciddi hiçbir irtibat kalmam
demektir. Böyle bir millet kendi bama buyruktur, ne düzen, ne de
güven söz konusudur. Suç ileme devaml kol gezmektedir. Buna en
büyük misal olarak Amerika'y gösterebiliriz Günümüzde yetien :

ilim adamlarnn önemli bir ksm cezadan nefret etmekteler, hattâ


böyle bir sözcüün dillerine alnmasndan bile tiksinmekteler. Bu ko-
nuda hayli yazlar yazdlar, birçok yaynlar çkardlar...
Peki ama onlarn bu gayret ve isteklerinin neticesi ne oldu? Bu-
nun cevab gayet açktr Amerika'da disiplinsiz,
: babo
bir sürü 1

serseri yetiti, hiçbir sorumluluk duygusu tamayan kuaklar olu-


tu;bozgunculua, suç ilemeye susam bir sürü haydut türedi.. 1962'-
de Amerika bakan J. Kennedy'i telalandran bu olmutu. O belirt-
tiimiz ylda öyle seslenmiti kendi milletine «Amerika'nn gelece- :

i çok tehlike arzetmektedir. Çünkü yetien gençler babo, sorum-


suz ve ehvetlere, cinsel konulara iyice batmlardr. Hiçbirinin boy-
nuna atlan sorumluluu tamaya gücü kalmamtr. Bunlardan as-

(319) Bakara Sûresi : 179.


(320) Ashab- Sünen...

— 198 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

kuraalnan her yedi gençten alts askerlie elverili bir sala ve


ruha sâhip deildir. Sekse yönelmeleri, ehvete dalmalar, çlgnca
ykamalar onlarn fiziksel ve manevi yeteneklerini bozup dumura
uratmtr.» (321)

Ayrca Amerikal Sosyal Eitimci Margaret SMTH'in de Lübnan'-


da neredilen gazetelerden birinde (650 saysnda) unlar söyledii
yazlyd :

talebenin % 60' imtihanlarda dökülüp kalmtr. Bizi kor-


«Kz
kutan sebepleri dikkate aldmzda, bu kzlarn daha çok cinsel ko-
nularla, uyuturucu maddelerle vakit geçirdikleri anlalmtr ve
Huride bunlardan % 10 muhafazakâr ancak kalabilecei de gözden
k iç mam aktadr.
Bundan baka Amerikada yaygnlaan birçok suçlar yer yer
kondini göstermekte ve bütünüyle cam, mal, rz ve namusu, güven
vo istikrar tehlikeye sokmaktadr. Bunlarn asl sebeplerinden biri,
cezalandrmay uygun bir yöntem saymamaktan, çocuk terbiyesin-
do son derece müsamahakâr davranmaktan, daha dorusu çocuk-
lar ba bo brakmaktan, suç ileyenleri kesin ekilde eitmemekten
ve verilecek ar bir cezâ ile cezâlandrmamaktan ileri gelmektedir.

Allah kullar hakknda cezayi müeyyideler ve kanunlar


(c.c.)

indirirken, neler indireceini çok daha iyi bilir. Eer cezann ferde
tfüven, topluma istikrar salamyacam bilseydi, sözünü ettiimiz
hadleri (cezalar) koyar myd? Ebediyete uzanan Hukuk Sistemin-
de böylesine caydrc cezaî müeyyidelere yer verir miydi? Bütün
bunlar gerçekte te'sirli birer ilâç, ifâ verici maddelerdir. Toplumu
temizleyip ayklamak, suçtan, suçludan temizlemek, bozguncu ve
hâinlerden uzak tutmak, zâlimlerden kurtarmak için önemli çare-
lerden biridir.
slâm halîfelerinin slâm'n getirdii cezâlar uyguladklar asr-
larda slâm topluluunda suçlarn çok azalp snrl bir duruma gel-
dii, çok ender adam öldürme olayna rastland, pek az hrszlk
olay duyulduu, unun bunun namusuna tasallut edenlere hemen
hiç tesadüf edilmedii, içki içenlerin sokaklarda görülmedii, s-
lâm'n hilâfna bir inanca, bir ideolojiye dâvet edilmedii müahede
edilmitir. Bütün bunlar neden? Çünkü devletin gözü açk uyumu-
yordu, er'î hükümler kusursuz uygulanyordu, kötülüü gidermede
yardmlama salamyordu. Bozguncularn elinden tutup onlar te'-
(321) George Baluî'nin «Gençliin Heyecan» adl kitabnda iktibas edilmitir.

— 199 —
SLÂM'DA ALE ETM
sirsiz hale getirenler i bandayd. O kadar ki, özellikle dört halî-
fe devrinde slâm kads iki yl kadlk makamnda oturuyor, kar-
sna tek daval ve
davac çkmyor, tek bir dava olsun mahkemeye
çinde suç ileme duygusu tayp Allah'tan kork-
intikal etmiyordu.
mayan, Ahiret'e inanmayan ve bu açdan iç yapsnda manevî bir
bekçi tamayan kötüler, verilecek cezann hesaba kata-
rak, bana gelecekleri bin defa düünerek, ölçüp tartarak cesaret
arln
edip adm atamyordu. Adam öldürmek istese, öldür emiyordu. Çün-
kü biliyordu ki, öldürdüü takdirde kendisi de idam edilecek. Hr-
szlk yapmak istiyor ama yapamyordu. Çünkü biliyordu ki, yapt
takdirde eli mutlaka kesilecek.. Zina yapmak istiyor, ama yapam-
yordu. Çünkü biliyordu ki, böyle bir hayaszl iledii takdirde
recmedilecek.. Bekâr ise yüz denek vurulacak ve belki sürgün edi-
lecek...

Sapk ruhlular, münkirler bakalarn küfür ve tuyana davet


etmek istiyorlard, ama yapamyorlardi; çünkü biliyorlard ki, yaka-
landklar takdirde idam edilecekler... te bunun gibi toplumsal cü-
rümler ilenmiyordu. Çünkü cezalar çok ar
ve müsamahasz idi...
Ancak bu konuda biz Devlete has cezalarla, ana-babalarn ve
okullarda 'öretmenlerin verecekleri cezalar arasndaki fark belirt-
memiz gerekir...
Verilecek ceza Kuran'm açklad «hadler» den ise, hâkimin
onu örtbas etmesi veya gaflet etmesi câiz deildir ve mümkün de
deildir. Bu hususta herhangi bir kimsenin efaati veya birinin ara-
c olmas da aslâ kabul edilmez. Suç sâbit görüldüü takdirde mut-
laka ceza yerine Bu husustaki delil Resûlüllah (A.S.) Efen-
getirilir.
dimiz'in, Manzum kabilesinden hrszlk eden bir soylu kadnn af-
fedilmesi için kendisine efaatçi olarak gönderilen Usâme bin Zeyd'i
kesin bir ifâdeyle reddetmesi ve sonra da ashabn toplayarak mil^
letlerin ykl,
yok olu sebeplerini dile getirerek bunun sebebinin
adâletsizlik olduunu belirtmesi ve u mealde bir konuma yapma-
sdr :

«Sizden önceki millet ve kabileler ancak undan dolay yok ol-


mulardr Onlardan bir fakir hrzzlk yaptnda ona ceza vermiler,
:

soylu ve zengin bir kimse hrszlk edince brakmlardr. Ba


na gelince : Canm kudret elinde tutan Yüce Kudrete yemin ede-
rim ki, eer Muhammed'in kz Fatma da hrszlk etse mutlaka eli-
ni keserim!...»
Bu uyarsn yaptktan sonra Mahzumlu kadnn elinin kesil-
mesini emretti ve emri yerine getirildi.

— 200 —
.

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Verilecek cezâ ta'zir türünden ise, o takdirde yine uygulanmas


ve suçlunun ta'zir edilmesi vâcibdir. Ne var ki, cezâlardan birini uy-
gulama hususu hâkimin görü ve içtihadna braklmtr. Toplum
için hangi cezâda maslahat görürse onu uygular. Bu da -yukarda
da açkladmz gibi- azarlama, knama, dayak, hapis ve müsadere
gibiksmlardan ibarettir.
Bu çeitliliin bir dier sebebi, suç ileyen kiinin ya, kültürü,
mevki ve makamdr. Çünkü öylesi var ki, cezâ olarak bir knama
yeter de artar. Kimi var ki, te'sirli bir öüt kâfi gelir. Kimi de var ki,
ancak dayaktan anlar, öylesi de var ki, ancak hapse atlmakla islâh-
nefs edebilir...

Bu hususta âirin u iki msra'm hatrlamamak mümkün mü?


«Köleye denek ile vurmak yeter.

Hür kimseye kâfidir bir iaret...»

Terbiyecilerin ve öretmenlerin evde ve okulda uygulayacaklar


cezâlar ise, dier umum insanlar hakknda uygulanan cezâlardan
hem hem kemiyyet itibariyle ayrdr. Ama sen terbiyeci
keyfiyet,
kardeim! slâm'n çocuk hakknda uygulad cezâlar dikkate al-
maya bak :

a) önce çocua efkat ve merhametli davranmak asldr :

Sahih tesbite göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-


mutur :

— Sana gereken yumuaklk ve efkatli olmaktr. Kabalk,


«

iddet ve edep d sözlerden sakn!.» (322)

— « Tarif edip öretiniz; kaba ve sert davranmaynz!.» (323)


Öretiniz, kaba ve sert.
« davranmaynz. Çünkü bir eyler
öreten, kaba ve sert davranan, itip kakandan çok daha hayrldr.»

(324).

üphesiz ki, Peygamber (A.S.) Efendimiz'in bu tevcihlerine her-


kesten önce çocuk layktr. Çünkü o, riâyete çok daha uygun, ef-
kata daha lâyktr.
efkat, yumuaklk ve incelikle muamelenin asl olduunu te'-
kid eden delillerden biri de, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin çocukla-

(322) Buhar / el-Edebü'l-Müfred'de. .

(323) el-Acûri...
(324) Ibn-i Hibban/Ebu Hureyre (R.A.)'den
SLAM'DA ALE ETM
ra kar efkatli, lûtufkâr davranmasdr. Biz daha önce de birkaç
defa «Önderlik ve rehberlik yaparak terbiye etme» bahsinde Pey-
yamberimizin çocuklara gösterdii ihtimam ve ilgiden, rahmet ve
efkattan, lûtufkâr davranmasndan misaller vermitik. O ksma
dön, düünceyi doyuracak, sadre ifâ verecek açklamay orada bu-
lacaksn...

Hata ve kötülük ilemeye tabiat yatkn olan çocuk hakkn-


b)
da kullanlacak cezay dikkate almak :

Çocuklar kendi aralarnda zekâ, hrçnlk, çarya olumlu ce-


vap verme bakmndan farkllk arzederler. Nitekim kiiliklerine gö-
re karakterleri de farkldr. Kiminin mizac sakin ve selimdir. Ki-
minin mizac mutedildir. Kiminin de mizac asabî ve serttir. Bunlarn
hepsi genetik yoldan soya yöneliktir, yani veraset yoluyla çocuklara
geçer... kinci olarak çocuun çevresi, okulu, yetime ve terbiye or-
tamnn te'siri söz konusudur.
Çocuklardan öylesi var ki, onlar yaramazlktan kurtarp islâh
etmek için bir yüz ekitme kâfi gelir. Çocuklardan bazs da kna-
ma, azarlama cezasyla yola gelir. Öüt, knama, azarlama ve ben-
zeri terbiye ölçüleri fayda vermedii zaman terbiyeci eline denek
alp dövmeyi uygular. Çünkü bu durumda çocuk ancak dayak ile
uslanacak demektir...

slâm
terbiyecilerinden birçou, örnein bn Sinâ, Abderî ve
bn Haldun'a göre, zaruretin son kertesine gelmeyince çocuu islâh
hususunda cezaya bavurmamal. Terbiyeci, çocuu korkutmadan,
cezâ vereceini hatrlatmadan, araya araclar koyup uslanmasna
yol aramadan dayaa ba vurmamaldr... Çünkü amaç, islâhn ese-
rini ortaya çkarmak, çocuu yönlendirmektir. Onu ahlâki ve kii-
sel yönleriyle oluturmaktr...

bn Haldun, Mukaddime adl kymetli eserinde diyor ki « Çocu-


:

a kar kat ve sert davranmak, onda aalk ve korkaklk dou-


rur, daha dorusu bu gibi huylar âdet edinir. Böylece hayatn tek-
lifatmdan kaçar. Kimin terbiyecisi, ister öretmenler, ister efendi-
ler, ister hizmetçiler olsun,- idddet ve kahr yoluyla olursa, kahr

onda yani terbiye edilende saltanat kurar, nefsini skplreesini alr,'


onu tembellie iter, yalanc, habis yapar, kendisine uzanan kahir
elinden dolay açk kalbliliini kaybeder. Uygulanan metot, ona hile

— 202 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI
*

ve yalanla dolan öretir ve böylece bu kötü huylar onda âdet haline


tfelir. Ksacas, ondaki yüce insani hasletleri bozup perian eder...»

îbn Haldun, kötü muameleden ortaya çkan vahim sonuçlarn


çounun çocukta uygulanan kahr, iddet, kabalk gibi davranlardr,
diyerek sözü bu konuda uzatarak diyor ki «üphesiz ki, kahr ile
:

muamele gören kimse, ertesi gün bakasna yük olarak ortaya çkar.
Çocuk tam faziletleri kazanp geliecei bir dönemde efkat, hamiy-
yet ve övgü deer davranlardan mahrum edilince ereften ve âile
düzeninden uzak olarak sabahlar, âciz bir kimse olarak hayata adm
atar teböylece kii amacndan, insanlndan çevrilmi olur.»

bn Haldun'un bu yukarda çocua kar


dedikleri, bütünüyle,
efkatli yumuak, kibar ve lûtufkâr davranma huunda Resûlüllah
( Efendimizin ortaya koyduu tevcihlerle uyum halindedir. Resû-
A.S.)
lüllah (A.S.) Efendimizin çocuklara gösterdii scak ilgi ve derin ef-
kati yanstan muamelesiyle bütünlemektedir. nsanlarn mükille-
rini halletmede Rasûlüllah (A.S.) Efendimizin ba vurduu çare ve
metotlarla yaknlk salamaktadr... nsanlarn yalarnn ve snf-
larnn bütün farkllna ramen, Efendimizin nasl bir reçeteyle
ortaya çktyla benzerlik göstermektedir...

yani ve efkatle yola geleceklerinden umutlan kesilince ancak


öüt
iddetli bir ceza vermeyi düünmülerdir.

Nitekim tarih kitaplarnda yazl belgelere bakldnda görülür


ki, Abbasî halîfelerinden Harun Reid, olunu, devrin mehur mu-
allimlerinden Ahmer'e teslim ederken öyle bir istekte bulunmu-
tur «Üzerinden bir saat geçmesin ki, çocuk mutlaka o saatte bir
:.

eyler istifade etmi bulunsun; ama bütün bunlar onu üzmeden


gerçekletirilsin; sonra çocuun zihni yetenei ölür. Ayrca çocuk
hocasnn müsamahasna güvenip vakitlerini bo geçirmeyi benim-
seyecek bir müsamaha görmemelidir. Hocas bütün gücüyle ona ya-
knlk gösterecek, gerekli olacak, fakat fazla yüz vermiyecek. Sonuç
alamadnda iddet kullanacak...»
Bu konuda birçok misaller vardr. Onlarn çounu kitabmzn
üçüncü ksmnda ilgili bölümlerinde nakletmi, okuyucularmzn
istifadesine sunmutuk.

— 203 —
.

SLAM'DA ALE ETM


Buraya kadar nakledip anlattklarmz özetliyecek olursak, ter
biyecinin nasl olmas gerektiine parmak basarak diyebiliriz ki :

Terbiyecinin uygulad yumuak cezalarda çocuun her zaman ze-


kâ, kültür ve karakter yapsn dikkate alarak ona göre bir ayrm
yapmaldr. Nasl ki, cezalandrmay en son çare olarak en son plâ-
na brakmas gerekiyorsa. .

Çocuu uslandrma ve islâhta kademeli bir metot uygulamal,


hafiften iddete doru gitmeli s

Az önce de belirttiimiz gibi, terbiyecinin çocuk hakknda uy-


gulayaca ceza en son safhada olmaldr. Bunun mânas udur :

Çocuu uslandrp islâh etmek için birkaç safha vardr; çocua da-
yak atmadan önce terbiyecinin bu safhalar bir bir ele alp uygula-
mas vâcibdir. Çünkü bu metotla umulur ki, çocuk terbiye edilir ve
erilii dorultulur, baka bir cezaya ba vurmaya gerek kalmaz.
Böylece çocuun durumu düzelir, ahlâkan yükselir, toplumdan ya-
na dosdoru bir insan olur...

mam Gazâli'nin dedii doktor gibidir. Nasl ki,


gibi, terbiyeci,
doktor hastay tek bir ilâçla tedavi yoluna gitmiyor, onun hastalk
ve mizacna uygun olan ilâçlar seçip tedavi ediyorsa, terbiyeci de
böyle, çocuun birçok mükillerini, meydana gelen eriliklerini sa-
dece knama ve azarlama ile deil, onun yapsna, karakter ve tu-
tumuna göre birtakm çarelere bavurmak suretiyle gidermeye ça-
lmaldr. Bunun anlam udur s Her çocua, onun ruhsal yapsna
zekâ ve mizacna göre muamele edilmelidir. Çocua, kendisini
ha
taya düüreni, hayata düürenin hayatnn ölçüsünü, kültür
sevi-
yesini ve bugüne kadar nasl bir ortamda yetitiini anlatmak su-
retiyle bilgi vermek gerekir. Bütün bunlar terbiyecinin çocuktaki
sapmann asl sebebini anlayp gereken açklamada bulunmasna
imkân verir, çocuun hastaln tehise yarar... Çünkü ancak bu
sayede ona uygun bir çare ve ilâç ortaya koyabilir. Terbiyeci mevcut
hastaln ilâcm bulmamn imkân dahilinde olduunu anlad,
hastaln asl yerini tesbit edip tehis koyduu zaman ona uygun
gelen ilâc verebilir ve onunla en üstün bir yöntem içinde yürüye-
bilir, öyleki yava yava çocukla birlikte salkl kiilerin bahçesine
eriir, Allah'tan korkup fenalklardan saknanlarn fazilet kysna
gelebilir.

üphesiz ki, Rasûlüllah (A.S.) Efendimiz, terbiyecilerin


saptan çocuun doru yola getirilip tedavi edilme ilâç ve
çok açk ekilde koymutur. Çocuu edeplendirip dorultmann yön-
— 204 —
.

ÇOCUKTA TKSÎH EDECEK TERBYE YOLLAR VE VASITALARI

temlerini açklamtr. Onun ahlâkan ve ruhen olumas


kon bilgileri ve tatbikî örneklerini vermitir. Resûlüllah'n çok çe-
itli yöntem ve ilâçlar, terbiyeciye bol malzeme vermek ve terbiye
ettii çocua uygun geleni seçmesi içindir. Böylece çocuu islâh
edinceye ve onu dosdoru mü'min ve muttaki bir insan yapncaya
kadar bu çok çeitli terbiye ve te'dib metotlarndan yeterince yarar-
lanmas lüzumludur.
Çocuk terbiyesinde lk Muallirnin açt yollarn ölçü ve belir-
tileri unlardr :

1 — Çocuun iledii hatâya parmak basp onu bu hususta ir-

âd edip yönlendirmek :

Sahih tesbitlere göre, Ashâb- Kirâm'dan Ömer bin Ebi Seleme


(R.A.) anlatyor Ben, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin himayesinde
:

bulunan taze bir genç idim. Sofrada elim yemek kabnn üzerinde
hareket eder, belli bir yerinden deil, kabn her yanndan elimi uza-
tp yemek alrdm. Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir-
gün bana öyle buyurdu «A delikanl! Allah'n ismini an, sa elinle
:

ye ve yemek kabndan da senden yana olan ksmndan alp ye!.»

And Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Ömer bin Ebi Sele-


olsun ki,
me'yi yapt
hatadan dolay güzel öütle nasl terbiye edip yönlen
dirdiini ve öreretecei eyi ne kadar ksa, öz ve anlalr biçimde
ilediini görüyorsun. .

2 — efkat ve lutufkâr bir ifadeyle çocuun iledii hatay dile


getirip onu irâd etmek :

Sahih tesbitlere göre, Resûlüllah Efendimiz'e biraz içe- (A.S.)


cek getirildi. Ondan biraz içtikten sonra, sa yannda temyiz çana
girmi bir çocuk bulunuyordu. Sol yannda yal kiiler yer almt.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz önce çocua dönüp dedi ki «Bu içe- :

cei, izin verir misin u


yal kimselere vereyim?» bu metot, lü- te
tuf ve efkat, yumuaklk metodudur ve çocuu yönlendirme, eit-
me usûlüdür. Bunun üzerine çocuk «Hayr, vallahi, sizden olan na- :

sibime kimseyi kendime tercih etmem.» diye cevap verdi. Resûlüllah


(A.S.) içecek kabn çocuun eline koydu... (325)

Bu çocuk, Hz. Abbas'm olu Abdullah'tr.

te görüyorsun ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, çocua, büyük-

(325) Buhar - Müslim :(Sehl bin Sad (R.A.) den...

— 205 —
. -

SLAM'DA A ILI-: t! C. I 'I M


lerle bulunduu bir yerde, su içilmesi
gerektiinde büyükleri kendi-
ne tercih etmesi hususunda bilgi verip onu eitiyor. Eitirken de
ona ahsiyet kazandryor. üphesiz ki, bu metot, çok üstün bir an-
lam tamaktadr Yumuak bir dille çocuktan izin isteniyor, ef-
:

kat ve lütuf kâr bir ifâde kullanlyor ve konuulurken yüz ve gösü


bütünüyle çocua çevriliyor...

3 — lenen hatâya iarette bulunarak irâd etmek s

Yaplan sahih Abbas (R.A.). Resûlüllah


rivayete göre, Fazl bin
(A.S.) Efendimizin ya terkisinde, ya da hemen arkasnda baka bir
binek üzerinde bulunuyordu. Has'ân kabilesinden bir kadn geldi.
Fazl Hazretleri dönüp o kadna bakt, kadn da ona bakt... Bunun
üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Fazl'n ban tutup dier ta-
rafa çevirdi. Sonra kadm öyle söze balad s

— Ya Resûlüllah! Babam u anda çok yal bulunuyordun Bi-


nek üzerinde duracak güçte deildir. Allah (c.c.) ise Hacc' kullarna
farz klmtr. Babama bedel (yani onun adna, onun yerine) hacce
deyim mi?

Resûlüllah (A.S.) ona :

— Evet, haccedebilirsin, diye cevap verdi. (326)

Bu olay, Haccetü'l-Veda'da meydana gelmitir. .

Gördüün gibi, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, yabanc kadna


bakmak hatây, hatay ileyenin yüzünü baka tarafa çe-
gibi bir
virmekle tedavi edip gidermeye çalmtr. üphesiz ki, Resûlüllah
m (A.S.) bu uyar ve iâreti, Hz. Fazl'da derin bir te'sir brakm,
hayat boyunca bir daha böyle bir hatâ ilememeye özen göstermi-
tir.

4 — Knayp azarlamak suretiyle hatây irad etmek


Sahih tesbitlere göre, Ebu Zerr (RA.) diyor ki : Bir adama dil
uzatp onu annesiyle aypladm (ona, siyahi kadnn olu demiti).
Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz : «Ya Ebâ Zerr! Sen onu
anasyla m aypladn?! Sende henüz Cahiliyye kötülüklerinin kaln-
ts vardr. Sizin köle ve hizmetçileriniz sizin kardelerinizdir. Allah
(c.c.) onlar (kaderin bir cilvesi olarak) sizin elinizin altna vermi-

tir. Artk kimin kardei elinin altnda bulunuyorsa, yediinden ona

(326) Buhari : îbn Abbas (R.A.) dan.

— 206
.

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

yedirsin, giydiinden ona giydirsin. Güç getiremiyecekleri eylerle


onlar mükellef tutmasnlar. Böyle bir teklifte bulunduklar zaman
onlara yardmc olsunlar. .
.
» (327)

Gördüün gibi, Peygamber (A. S.) Efendimiz, Ebu Zerr'in ha-


tasn, knamak suretiyle tedavi etmi, gereken iradda bulunmu-
tur. «Ya Ebâ Zerr! Dorusu sende henüz Cahiliyye kötülüklerinin
kalnts var» eklinde buyurarak o ortama en uygun gelen islâh me-
todunu kullanmtr...

5 — Konumamak, küsü tutmak suretiyle hatây irâd etmek :

Ebû' Saîd'in (R.A.) rivayetine göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz,


ba ve ehadet parma arasna küçük ta alp frlatmay yasakla-
m ve bu hususta öyle buyurmutur «Dorusu bu, av öldürmez,
düman yaralamaz; ama göz çkarabilir, di krabilir.» Bir baka
\

rivayette bn Muaffel'in bir yakn sözü edilen iki parmakla küçük


ta frlatyordu. bn Muaffel onu bundan men'etti ve öyle dedi :

«üphesiz ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz böyle Itüçük talar frlat-


may yasaklyarak, bu av öldürmez... buyurmutur. bn Muaf-
fel döndüünde o yaknnn yine ta frlattn görüyor ve tekrar
onu men'ediyor, «Ben sana, bunu Resûlüllah (A.S.) Efendimizin
men'ettiini söylediim halde sen yine dinlemedin ve atmaya devam
ettin, öyle mi? Bir daha seninle konumayacam.!» diyerek uyar-
sn yapyor... (328).

Yine sahih rivayete göre, orduya katlmayp


Tebuk seferinde,
Resûlüllah'tan ayrlp geride kalan Kâ'b bin Mâlik «Peygamber :

(A.S.) Efendimiz bizimle konumay yasaklad» diyerek evine çekildi


ve bu vaziyette elli gece yalnz bana kald, kimseler onunla konu-
mad; tâ ki, Allah'n onlarn tevbesini kabul buyurduuna dair Kur'-
ân âyeti indi... (329).

Süyûtî'nin rivâyetine göre, Abdullah bin Ömer (R.A.), kendi öz


oluna darld ve ölünceye kadar bir daha onunla konumad. Çün-
kü Hz. Abdullah'n olu, babasnn kendisine rivâyet ettii Resûlül-
lah'n bir hadîsini seçip kendine düstur almamt. Resûlüllah'n
(A.S.), erkeklerin, kadnlar mescidlere gitmelerini men'etmelerini
doru bulmayp bunu yasaklamt, yani engel olmamalarn emret-
Buhari : Ebu Zerr (R.A.) den.
(328) Buhar - Müslim Ebû Saîd (R.A.)
: den.
(329) Buhar : Kâ'b bin Mâlik (R.A.) den.

— 207 —
ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YO LLARI V£ VASITALARI
— ' — .1^..,| „ |
|„... ,

miti. Hz. Abdullah (R.AJ, eini mescide gitmekten men'eden olu-


na bu hadîsi hatrlatt halde o hadîsi önemsemeyip engel olmaya
devam etmiti. Bunun üzerine Hz. Abdullah (R.AJ Peygamber (A S)
Efendimizin men'ettii bir 'eyi uygulamyan oluna darld ve bir
daha konumad...
Gördüün gerek Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, gerekse O'-
gibi,
nun sohbetine erime erefini tayan Ashâb- Kiram, gördükleri
baz hatâlar slahta, hataya devam edenden ilgilerini kesip konu-
mamak suretiyle bir yol izlemilerdir. Böylece doru yoldan ayrlan
kii, doru yola gelinceye kadar konumamaya devam etmilerdir...

6-Dövmek suretiyle yaplan hatây irâd etmek •

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyurmutur


«Çocuklarnz yedi yana girince onlara namaz ile emredin.
On yana girince (namaz klmadklar taktirde) bu yüzden dövünüz
ve artk yataklarn ayrnz!.» (330)

Nisâ Sûresinde ise öyle buyuruluyor :

' }s > < *> - **


'

— «u kadnlar ki, ba kaldrp endie duyar-


itaatsizliklerinden
sanz önce öüt verin, sonra da yataklarnda yalnz brakn; (yola gel-
mezlerse) bu defa dövün. O takdirde (kadnlk vecibelerini yerine ge-
tirip) size itaat ederlerse, artk' (üzüp incitmek için) aleyhlerinde bir
yol aramayn. üphesiz ki, Allah, çok yüce, çok büyüktür.» (331)

gibi, cezalandrmak, slâm'n uy-


dövmek suretiyle
bir husustur. Ancak bu cezâ, üçüncü merhalede söz
konusudur. Önce öüt, sonra darlmak, sonra da gerekirse dayak...
Bu tertip, terbiyecinin, çocuu daha hafifiyle islâh edip dorultmak

Ebû Davut - el-Hâkim : Amir bin uâyb (B.Aj dan.


Nisâ Sûresi : 34.

— 208 —
.

ÇOCUKTA TESR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

mümkünken daha iddetlisine ba vurmasnn caiz olmayacan


ifâde eder. O
halde dayak, cezalarn son kertesi olmaldr. îslâmi s-
lah ve dorultma yolunda bütün vesile ve çarelere ba vurulma-
dan dayaa kap açmak herhalde câiz deildir.. Çünkü biz biliyoruz
ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz hiçbir eini dövmemitir. .

7 — Öüt ve ibret alnacak bir cezâ ile suçu irâd etmek s

Kur'ân- Kerim, öüt ve ibret alnacak bir cezay kendisi takrir


etmitir. an Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki :

— Zina eden erkek ve zina eden kadndan herbirine yüz de-


«

nek vurun. Eer Allah'a ve Ahiret gününe inanyorsanz Allah'n di-


nin (in hükümlerini uygulama) da bunlardan yana bir efkat ve
acma duygusu sizi tutmasn ve .mü'minlerden bir topluluk da onlar
hakknda uygulanan azâb (cezây)'a âhid (hazr) olsunlar.» (332).
Böyle bir cezâ vermenin asl yön ve yöntemi, dier bir tabirle
hikmeti, insanlardan geni bir halk kitlesinin ve toplumu oluturan
birçok kimselerin gözlerinin önünde uygulanmasdr. Çünkü bu du-
rumda öüt ve ibret son noktasna yükselir; gönüllerde daha derin
izler ve te'sirler brakr. Çünkü bu manzaray seyreden insan kendi
kendine böyle bir cezâ bana gelmi olsa ne kadar ac duyacan,
ne kadar elem ve strap çekeceini düünür, sanki gerçekten o azâ-
b çekmi gibi bir havaya girer... Bunun neticesi, verilen cezâdan
korkup ürker, ayni âkibete uramamak için çok dikkatli olmaya ça-
lr... tte bu âyetin altnda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, er'î
hududun uyguland vakitler bunun toplumun huzurunda yerine
getirilmesini emretmitir. Böylece herkes görsün ve duysun...

Çok önceleri öyle bir atasözü söylenmitir :

«Asl mutlu kii, bakasndan öüt ve ibret alandr...»

Allah'n : «Ey akl sâhipleri! Ksasta sizin için hayat vardr...»


buyruundan maksad ve murad da bu hikmettir...
Çünkü «ksas hükmünde» güvenve esenlik vardr. Cezann ar-
l, güveni yaygnlatrr. Gönül yatkanl ve istikrar dourur.
irret ve azgn kimseleri hakszlkta bulunmaktan alkoyar, cayd-
rr. Suç ilemelerinin önünde bir sed ve engel tekil eder...

üphesiz ki, terbiyeci ve öretmen suçlu bir çocuu son çare

(332) Nûr Sûresi : 2.


. . I

SLAM'DA A î L ET"E I TIM

olarak arkada ve akrannn gözleri önünde cezâlandrnca, bu, ora-


daki dier bütün çocuklarda da derin bir iz brakr, artk böyle bir
cezâya çarptrlmamak için tasarladklar kötülüü, yaramazl
yapmak için bin defa hesaplar, ona göre hareket ederler; böylece
hem öüt, hem ibret alm olurlar...
slâm'n ilk Muallimi Hz. Muhammed (A.S.) Efendimiz'in aç-
m olduu bu yollar ve metotlardan hareketle terbiyede bulunma-
nn en baarl neticeleri vereceinde üphe yoktur. Bu bakmdan
terbiyeci çocuklar eitirken bu yollardan en mülayim olanm uy-
gulayabilir, çocuu dorultmak için en uygun olann seçebilir. Baz
hallerde ve zamanlarda sadece açk, net ve te'sirli bir öüt kâfi gelir.
Baz hallerde öyle bir göz ucuyla bakmak yeterli olur. Bazan de ef-
kat ve lütufla davranmak neticeye götürür. Bazan ibretli bir iaret,
bazan da engelleyici bir söz yeter olur. .

çocuu irâd etmede bu metotlardan her birini uygu-


Terbiyeci
lamakla sonuç alamyacan, çocuu islâh etmede, durumunu dü-
zeltmede bir fitil kadar olsun mesafe katetmiyeceini anlad za-
man, kademeli bir yol izliyecek, hafifinden arna
geçecek, bu defa
knayp azarlyacak... Bundan da sonuç almad takdirde, yara-bere
açmadan dövecek... Bundan da olumlu sonuç alamad takdirde iyi-
ce actacak ekilde dövecek ve canm yakacak...

Ancak bunun en uygun çocua verecei ar cezay âile


ekli,
fertlerinin veya okulda ise okul arkadalarnn önünde icra edilme-
sidir. Umulur ki, bu cezâ hem çocuu uslandrr, hem orada hazr
bulunanlara öüt ve ibret olur. .

verecei cezay verdikten sonra çocuun durumunda


Terbiyeci,
bir düzelme, ahlâknda bir ilerleme görürse, artk ona kar müte-
bessim bir yüzle, efkatli davranlarla ilgi göstermesi gerekir. Böy-
lece çocua, verilen cezânn srf onun yararna, mutluluuna yöne-
lik bulunduunu hatrlatm olur.

îte bu metot, Resul üll ah Efendimizin kendi ashabn eit-


(A.S.)
mede uygulad bir yol ve yöntemdir. Onlara cezâ verdikten sonra
islâh- nefs ettiklerini görünce bu defa elkatla ilgi göstermeyi ihmal
etmemitir.

Sahih rivâyete göre, Ashabdan Kâ'b bin Mâlik hiçbir özürü ol-
mad halde Tebük seferine katlmayp Pcygamber'den ayrlarak
Medine'de kalmas üzerine, Peygamberimiz (A.S.) Kâ'b ile kimse-

— 210 —
ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE

nin konumamasn, yalnz bana braklmasn emretmi ve bu hal


elli gün devam etmiti. Hiç kimse bu süre içinde onunla konuman
m, kimseler ilgi kurmamt. O kadar ki, yeryüzü bütün geniliine
ramen gelmeye balamt. Resûlullah (A.S.) Efendimiz
kâ'b'e dar
Allah'n Kâ'b'n tevbesini kabul buyurduunu ilân edince, Kâ'b'e se-
vinçle evden çkp Peygamber (A.S.) Efendimize doru giderken yol-
da kendisini guruplar halinde karlayan Ashab- Kirâm tebriklerini
bildiriyorlard.«Tevbemin kabul edildiini söylene söylene ilerliyor-
dum, tâki Mescid-i Saadete geldim.baktm ki Resûlullah (A.S.) Efen-
dimiz oturmular, etrafnda da Ashab halka olmu oturuyorlard,
Talha bin Ubeyd kalkp seirterek bana geldi, elimi skta, ve kutlad.
Yaklap Peygamber (A.S.) Efendimize selâm verdiimde Efendimi-
zin yüzü sevinçten ll
ldyordu ve bana öyle müjde verdi
Anandan doduun günden beri sana en hayrl müjdeyi veriyorum-.»
:

Bunun üzerine ben :«Ya Resûllüllah! Bu müjde sizden mi, yoksa


Allah'tan mdr?. Sorduumda u
cevab verdiler «Hayr, Allah tara-
:

fndan verilen müjdedir»...

Resûlullah (A.S.) Efendimizin yüzü nurlanp ldaynca, ay par-


ças gibi olurdu. Biz de O'nun bu anda çok hayrl bir haber aldn
bilirdik...

Psikolojik olarak çocuk, hakknda cezâ uygulandktan sonra


terbiyecinin kendisine efkatli, âtifetle yöneldiini, güleryüz göster-
diini ve bütün bunlarla sadece terbiye edilmesini, slah nefste bu-
lunmasn arzuladm görüp anlaynca, artk mümkün deil nefsi-

ünmez, kusur ve noksanlk yüzmek istemez. Bilâkis ken-


denizinde
disine gösterilen bu efkatli muamelenin kymetini anlar, hakkn
vermeye çalr... Böylece çocuk çok sürmez, muttakîler kervanna
katlr, o hep seçkin arnm kiilerin topluluunda yer alr...

Yukarda açklamas yapld gibi, slâm dayak cezasn koyup


bunu takrirde bulunmusa, bunu hadler düzeyinde belli bir çerçeve
alm, bir takm artlara balamtr. Böylece dayak, slâm'n
içine
caydrc amacndan sapp gazab, kin ve intikama bürünmesin...
Dayak ile terbiye etmenin artlarm aada sralyoruz :

1 — Terbiyeci, çocuu slâhta, dier bütün te'dîb çarelerine, ön-

leyici metotlara ba vurduktan sonra dayak atmay düünebilir. Bu


çareleri az yukarda belirtmitik...
:

SLÂM'DA AÎLE ETM


2 — Terbiyeci
çok öfkeli bulunduu bir srada çocuu dövme-
melidir. Aksi halde çocua bir zarar verebilir. Bu hususta Resûlül-
lah (A.S.) Efendimizin u
tavsiyelerine uymas gerekir «Sakn öf- :

kelenme!.» Hadîsin tamamn Buharî rivayet etmitir...

3 — Ba, göüs, karn gibi çocuu incitecek, fazla, üzecek


yüz,
yerlerine vurmamaldr. Nitekim Peygamber (A.S.) Efendimiz bu
hususta öyle buyurmutur «Yüze vurma!.» Bunu te'kid eden de-
:

lillerden biri de udur : amidiyye kabilesinden zina eden kiinin


recmedilmesini emredince, önce kendileri nohut büyüklüünde bir
ta alp atm, sonra da ashabna onu talayn, ancak yüzüne vur-
maktan saknn!» buyurmutu.
Resûlüllah CA.S.), recim hükmü yerine getirilirken yüze vur-
maktan men'ettiine göre -ki bunda bir can ortadan kaldrma söz
konusudur;- bir can ortadan kaldrmak söz konusu zaman olmad
ta'zîr ve te'dib gibi bir uygulamada yüze vurulmasna cevaz verir
mi? Hem yüzle ba, duyu organlarndan çounun yer bir k- ald
smdr. Bu ksma dayak vurulduu takdirde baz duyu organlarna
zarar verebilir ki bu bir itlaf anlamn tar ki asla doru ve caiz
deildir...

Göüs ve karn nahiyelerine vurmann


men'edilmesine gelince
Bu nahiyelere vurmak büyük zararlar dourabilir, hattâ ölüme se-
bebiyet verebilir. Bu gibi yerlere vurmann men' edilmesi, genellikle
u hadisin kapsamna girer :

«slam'da zarar ve zarara zararla karlk vermek yoktur.»

4 Çocua dayak atta, bu iddetli olmamaldr, ayn za-


ilk
manda çocuun cann yakm amalidir... Kaim olmayan bir denekle
ellere ve ayaklara vunümaldr. Çocuk henüz ergen olmamsa, bu
birden üçe kadar olmal. Çocuk ergen olmak üzere bulunuyor, ter-
biyeci üç denek vurmann çocuu uslandrmadn görüyorsa, bu-
nu ona kadar yükseltebilir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir
hadîslerinde :

— 212 —
.

ÇOCUKTA TE SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

— Sizden biri on denekten fazla vurmasn} ancak Allah'n


koyduu hadi erden bir had uygulanrken, belirlenen cezâ ne ise O
uygulanr.» (333).
5 — Çocuk on yana girmedikçe dövülmemesi daha uygundur.
Yukarda naklettiimizhadis bu hususta bize yol göstermektedir :
«Çocuklarnz yedi yana girince namaz ile emredin. On yama gi-
rince (klmadklar takdirde) dövün...»

6 — Çocuun iledii suç veya kusur, ya da günah saylan bir


ey, ilk defa meydana geliyorsa, pimanlk duymas, ilediinden
dolay özür dilemesi için kendisine frsat verilmeli, hemen üzerine
varlmamak; rahat düünüp hareket edebilmesi, arayere efaatçiler
koymas için bir süre beklemeli, hemen cezaya ba vurmamak ve
pimanlk duyduu takdirde kendisinden bir daha yapmyacagma
dair kesin söz alnmal... Tâ ki, çocuk böyle bir hata ya da günaha

îte bu tür terbiye, dövmekten, onu insanlara kar küçük düür-


mekten, kusurunu tehir etmekten daha uygun ve Islâh edicidir...

7 — Terbiyeci mutlaka çocuadayak cezas vermek istiyorsa,


bunu bizzat kendisi yerine getirmeli, kardelerinden veya arkada-
larmdan birine yaptrmamaldr. böyle bir yank eitim, kar-
deler ve arkadalar arasnda kin ve çekime ateini yakar...

8 — Çocuk ergenlik çama yaklar da on yana girdii halde


namaz klmaz veya birtakm günahlar iler, vazgeçmesi için hiçbir
söz te'sir göstermezse, o takdirde terbiyeci elindeki denek ile on
defa vurur, bunun da uslandrmadm görürse, denek ile vurma
saym arttrr. Dilerse çocuun cann actr ve bu tekrar- daya
lyabilir. Çocuk doru yola gelinceye, slâm'n doruluk cad- açt
desinde yürüyünceye kadar devam edebilir. .

Bütün bunlardan çkan sonuç udur îslâm Terbiyesi, cezalan-


:

drma sistemini de koyarken çocuu islâhta üstün bir dikkat ve iti-


naya yer vermitir. Bu cezâ ister mânevi, ister maddî olsun her ikisi
de ayn amaca yöneltilmitir. Görüldüü gibi, verilecek cezâ mut-
lak ekilde braklmam bir takm artlara ve prensiplere balan-
mtr. Artk terbiyecilere ve öretmenlere gereken, bu artlar a-
mamalar, daha ileri gitmemeleridir.. Eer çocuklarna örnek bir

(333) Buhar - Müslim - Ahmed bin Hanbel

213 —
.

SLAM'DA ALE E C Tl Mî î

terbiye vermek ve yetitirdikleri nesli saygnlk ifâde eden bir islAh


düzeyine getirmek istiyorlarsa, yol budur. .

Terbiyeci verilecek cezalan belirtilen metot uyarnca yerinde,


srasnda ve zamannda vermesini bilirse, cidden o hikmetle i ya-
pan baarl Bunun gibi, efkat ve hogörüyü ve
bir eitimci saylr.
yumuak davranmay da srasnda ve zamannda uygularsa hikmet-
le terbiye ettiinde üphe yoktur...
iddet kullanaca yerde yumuak davranp efkat gösteren; mer-
hamet ve efkatla davranmas gereken yerde iddet gösteren, ar
ceza veren bir terbiyeci de ne kadar ahmak ve câhildir!.
-

Allah rahmet eylesin âir ne güzel söylemitir :

«Erdemli kiiye ikrâm edersen yakn dost olur.


Alçak kiiye ikrâm edersen burnu yükselir...
Islak toprak klcn yerine konunca verir zarar!
Tpk klc slak topraa brakmak vermez yarar.
Hür öldürmek onlar affetmek gibi midir?
kiileri
Elini korumasn bilen hür kiiden sana ne?...»
Allah, üstad âlim eyh Kâmil Bedir'in mükafatm versin ki terbi-
bulunmutur çocua lütuf ve efkatla,
yecilere ne güzel tevsiyede ;

yumuaklkla muâmelede bulunmak hakknda bakn ne diyor :

«Hidayet yolunda merhametlidir gerçek terbiyeci.


Eittiine kar çok iyidir, deil kat kalbli.

Eziyet kamçsyla akan kanlar görünce o,

O kamçy karanlkta sçrayan bir aslan sanr.


Sizler ey nesli eitenler, çocuklanmz yannzda,
Birer emanettir, öfke annda sindirme kan deil...»

Çocuk küçük yatan itibaren Dinî inanç üzerine terbiye edilip


ilahi murakaba ve Âhiret'teki hesap verme uuruyla yetitirilirse,
Allah'a imân temeli üzerinde oluur, Allah'tan yardm bekleme ve
O'na snma duygusuyla kiiliini kazanr. Her ite Allah'tan sayg
ile korkmaya balar ve sadece O'na güvenip dayanr.
Vicdannn de-
rinliinde Allah'n her an kendisiyle beraber bulunduunu ve kendi-
sini görüp murakaba ettiini, gizli açk her durumdan haberli oldu-
unu, hâin gözleri ve göüslerin gizledikleri her duygu ve düünceyi
bildiini kesinlikle anlayp benliine yerletirdii zaman bu yüksek
.

ÇOCUKTA TE"SR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

mâna atmosferinde Uhrevî korku. Dünyevî tehdîd, kalbinin en son


noktasna kadar ular, izlerini onun ruhunda ve nefsinde silinmez
biçimde brakr. te
o zaman çocuun durumu düzelir, ahlâk doru-
lur!.

Kur'ân- Kerim bu korkutma ve ürpertme cezâsm birçok âyetle-


rinde açk biçimde kullanm mü'min kiileri islâha yöneltip onla-
j

r ahlâkî ve ruhî yönden hazrlamay dilemitir. Kur'ân böylece bu


ilâhî te'sirini birçok nefslerde derin izler brakacak ekilde sergile-
mi, güzel sonuçlar alm, terbiye ve ahlâk eitiminde övgü deer ne-
ticeler ortaya koymutur...

Böylece Kur'ân bazan insanlar kalb katlndan dolay korkutup


uyarr; nefsler kendi azgnlklarn harekete geçirip ba kaldrdklar
zaman Kur'ân onlar tehdîd edip salâha döndürür s

«— O imân
edenlerin kainlerinin Allah' saygyla, korkuyla an-
malar, O'ndan inen hakka (balanmalar) zaman gelmedi mi? Ve
sakn mü'minler, kendilerine daha önce kitap verilenler gibi olmasn-
lar.Onlarn üzerinden uzun zaman geçti de kalbleri katüat ve çou
da ilâhî uurlar aan sapk kiilerdi.* (334)
Bazan da Kur'ân ack biçimde Allah'n gazab ve azâb ile tehdîd
eder. Nitekim îfk (Hz. Âie'ye iftira) olay hakknda men âyet teh- u
didin üst derecesini yanstmaktadr :

Allah'n size Dünya ve Âhiret'te f azl u keremi olmasayd o


«—
iftiradan dolay size büyük bir azap dokunurdu. Bir vakit ki, o iftiray
dilden dile aktaryor, hakknda hiçbir (doru) bilginiz eyi olmad
azlarnzla söyleyip duruyordunuz ve siz bunu kolay sanyordunuz.
Halbuki o, Allah yannda oldukça büyük bir (vebâldi) Onu iittiiniz
vakit, (Âie ile ilgili) böyle bir ey hakknda konumamz bize uygun
olmaz; Hakk'tenzih ederiz, bu en büyük bir iftiradr, deseydiniz ya,.
Eer mü'minler iseniz benzeri eye bir daha dönmeyesiniz diye Allah
size öüt verir.» (335)

Bazan da Kur'ân, ilâhî snrlardan birini aanlar Allah ve Pey-


gamberine sava ilân etmekle tehdîd eder :

«— Ey imân edenler! Allah'tan korkun, ribâdan (fâiz) arta kalan


brakn, eer gerçekten inanmsanz (Rabbinizin emrine uyun) Yok .

(334) Hadîd Sûresi : 16.

,335) Nûr Sûresi : 14-15.

— 215 —
. . .

ÎSLÂM'DA ALE ETM


eer böyle yapmazsanz, artk Allah'a ve peygamberine kar sava
açtnz bilin. Eer tevbe edip (faizcilikten) vazgeçerseniz
ana ser-
mayeniz sizindir.
olursunuz.» (336).
Artk ne hakszlk eder, ne de hakszla uram
Bazan da Kur'ân Ahiret azâbyla tehdîd eder :

«— Onlar ki, Allah'la beraber baka tanrya tapmazlar, hakl bir


sebep dnda Allah'n harâm kld cam öldürmezler; zinâ etmezler.
Kim bunlar ilerse cezaya çarplr. Kyamet günü ise azâb kat kat
olur ve o azâb içinde aalanm
halde devaml kain*. .» (337) .

Bazan da Dimya'da verilecek azâb ile tehdîd eder :

«— Eer seferber olup (dümana kar) çkmazsanz, O, sizi elem


verici bir azâbla azâblandrr ve yerinize baka bir millet getirip ko-
yar da siz O'na hiç bir zarar veremezsiniz.» (338)

«— Bedevilerden geri kalanlara de ki


leride siz güçlü savaç :

bir milletlesavamaya çarlacaksnz; ya slâm'a girmeyi kabul ede-


cekler, deilse onlarla vuruacaksnz. O takdirde eer (çarya evet
deyip Peygambere) itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat ve-
rir. Daha önce arka döndüünüz gibi dönerseniz, Allah sizi elem ve-
rici bir azâb ile azâblandrr.» (339)

*— Eer tevbe ederlerse, kendileri için hayrl olur; yüz çevirir-


Allah onlar Dünya'da da, Ahiret'te de elem verici bir azabla
lerse,
azâblandrr ve yeryüzünde kendileri için bir dost ve yardmc da yok-
tur.» (340).
«— Onlarn mallarnn
ve çocuklarnn (bolluu) seni imrendir-
mesin. Allah bununla Dünya hayatnda onlara azâb etmek ve kâfir
olduklar halde canlarnn çkmasn istiyor.» (341).
Benim takdir ve tesbitime göre, eer çocuu imân bak-
terbiyeci,
mndan terbiyede itina gösterir, ilâhî murakaba altmda bulunduunu
ve Allah'tan sayg ile korkmasnn gereini iler de ruhen onu bu po-
tada oluturursa, üphesiz ki, Kur'ân'n tehdîdleri, Sünnet'in korkut-
malar, çocuun islâh ve bir çok haramlardan saknmas üzerinde
büyük te'sirler meydana getirir. Bu konuya «mân Terbiyesiyle lgili
(336) Bakara Sûresi : 279.
(337) Furkan sûresi : 68-69.
(338) Tevbe Sûresi : 39.
(339) Fetih Sûresi : 16.
(340) Tevbe Sûresi : 74.
(341) Tevbe Sûresi : 55.

— 216 —
. .

ÇOCUKTA TE'SÎR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

Sorumluluklar» bölümünde iârette bulunmutuk. Çocuun salam


bir imân ve köklü bir akide üzerinde yetitirilip eitilmesi, dosdoru
bir insan olarak sahneye çkmasn hazrlar, ahlâkan onu yükseltir.
Bütün bunlar korkutma ve endielendirme cezalardr ki konuyu
açkladk...

Netice olarak konuyu öyle özetliyelim :

Terbiyeci, çocuu kötülükten alkoymada, fenalktan çekip al-


mada eref ifâde eden ne kadar sebep ve vastalar varsa onlar önün-
de bulunduracak, kaybetmiyecek... Bu sebep ve vastalar te'dib ve
islâh bahsinde bir bir belirtmi bulunuyoruz. Burada terbiyecinin Tju
sebep ve vastalar kullanma hikmeti tecelli eder. Ayn zamanda bun-
lardan eitim konusunda kendisine en elverili olann seçer..

üphesiz ki, sözünü ettiimiz vasta ve sebepler, çocuklarn ze-


kâ, kültür, duyarllk ve karakterlerine göre farkl ölçü ve anlamlar
tar. öyleki Çocuklardan kimine uzak bir iaret kâfi gelir, kalbi
:

hemen titrer; vicdan böyle bir göz atmaktan korkup kaslr. Kimi de
ancak surat asarak bakmaktan, açktan öfke izhâr etmekten anlar.
Kimi de ileride verilecek bir cezadan korkup yaplan tehdîd yeterli
olur. Kimi de kendisiyle konuulmad takdirde anlar ve islâh- nefs
eder. Kimi ise knama ve azarlamadan anlar. Kusurundan dolay ya-
plan bir azarlama ona kâfidir... Kimi de ancak denei kendisine
kaldrp yaklatrmaktan anlar. Kimi de verilen cezâ canlarm yalan-
ca ancak anlar da belki bu sebeple dosdoru bir insan olur. .

slâm - daha önce de belirttiimiz gibi- bütün bu cezâlan meru'


klp maddeletirmi, yani ceza hukukunda bunlara yer ayrmtr.
Ayn zamanda terbiyecileri, eitimcileri bu cezâlara irâd edip yol
göstermitir. Artk bu durumda terbiyeciye bu cezâlan uygulama ve
çocuun slahna yetecek olan seçip kullanma kalyor. Doru yolu
gösterip ona iletmek ise Allah'a aittir. .

Terbiyeci Kardeim!

îte bu anlattklarmz çocukta edecek terbiye vasta ve se-


te'sir
bepleridir. Dier bir tabirle terbiyenin yol ve yöntemleridir. Gördü-
ün gibi, doruuna erimi yöntemlerdir, tatbikî yollardr,
bunlar
hepsi de fazilete kap açar mahiyettedir. Eer bunlar uygulamaya gü-
cün yeterse, hakikatna kar uyank durursan, ve bizzat uygulamaya
sokabilirsen hemen sok. Çünkü çocuk -üphesiz ki- bu yöntem ve uy-
gulamayla iyi bir duruma, hem de nasl iyi bir duruma gelir! Par-

— 217 —
. .

SLÂM'DA AÎLE ETM


makla gösterilecek kadar itibar görür, kendi yaknlar ve
de takva, iffet ve ihsân ile tannr ve bilinir. .

slâm'da terbiyenin kademeli esaslara ve yöntemlere


belirtilen
dayanmadn iddia edenler veya böyle sananlar herhalde hatâ edi-
yorlardr. Ama meerki terbiye bütünüyle Rabbani bir anlam tasya..
Peygamberlerin terbiyesi gibi... Çünkü Onlarn terbiye edilmeleri
snrl, ilâhî gözetim altnda cereyan eder... Ve bü-
gözetmesi ve edeplendirmesiyle gerçekleir. Bu du-
mümkün deü ona bir noksanlk ârz olsun veya nefsinde bir
sapma ârz olsun...
Devletin kendi milletini terbiyesiyle, uzman terbiyecilerin toplu-
mu terbiye etmesine, ana-babann aileyi terbiye etmesine gelince: Bun-
larn hepsi terbiye yöntem ve metotlaryla balantldr. Ayn zaman-
da birtakm yönlendirme sebebleriyle içiçedir. Sorumlular ve bu
yolda yürüyen terbiyeciler bunlar alp uygulama alanna koyarlarsa,
herhalde millet düzelir, âile dosdoru olur ve istikrar bulur... Daha
çocuu imân, ahlâk, nefs ve sosyal yön
resmiyet kazandrd metot ve yöntem-
leri son derece baarl ve kademelidir. .

örnek ve misal olmak suretiyle çocuu terbiye etmek, ona en üs-


tün sfatlan kazanmasn salar. En mükemmel ahlâk elde etmesini
kolaylatrr. Böylece çocuk faziletler ve erefler basamaklarnda yük-
selmeye devam eder... örnek ve rehber olmadan, model ve misal ver-
meden terbiyeye kalkmak elbetteki sonuç vermez. Artk ne eiti-
min, ne de öüdün yönlendirici bir te'siri kalr...

Güzel âdetleri yaamakla terbiye etmek de çocuu en üstün ne-


ticeye, en güzel ürünlere eritirir. Çünkü güzel âdetler daha çok dik-
kat ve itinayla sürdürülen ve çocuk ile bu ölçüde ilgi kurmay gerek-
tiren yöntemlerdendir. Temelinde tevik ve korkutma vardr ki bu
irâd ve tevcih kapsamndan baka bir anlam tamaz. Bunsuz ter-
biye etmee çalmak, su üzerine yaz yazmak olur veya bo ve ssz
bir vâdide sesi yükseltmek veya faydasz bir ekilde küle üflemek gi-
bidir...

öüt vermek suretiyle terbiye :

öüt vermek suretiyle terbiye etmek, doru yolu iyice gösteren,


iyiye güzele, yararl eye irâd eden sözlerle te'sîrli olur.Ayrca belli
bir amac yanstan kssa ve heveslendirici karlkl konuma, hik-
— 218 —
. .

ÇOCUKTA TE'SÎR EDECEK TERBYE YOLLARI VE VASITALARI

metli uslûb, te'sirli yönlendirmeBunsuz çocuun vic-


ile te'siri artar.
dan telleri titremez, kalbi incelmez, efkat ve merhamet duygusu
harekete geçmez. Bu yüzden terbiye kuru, islâh zayf kalr...

Çocuun Davranlarm Kontrol Etmekle Terbiyeye Çalmak :

Bu da te'sirli yollardan biridir ki çocuun düzelmesini salar. Ki-


ilii eref ve itibar kazanr; adâb ve ahlâk tamamlanr. Toplum
yapsnda çok elverili bir tula olarak sabahlar. Müslüman ümme-
tinin bedeninde çok yararl bir uzuv olarak yerini alr. Bunsuz bir
terbiye sonuç vermez ve çocuk en rezil âdetlere yuvarlanr. En aa
dereceye düer. Böylece toplum arasnda âsi bir suçlu olarak bulunur.

Cezâ Vermek Suretiyle Terbiye Etmek :

Çocuk böylece kendini kötülükten çeker, en kötü ahlâktan ve en


çirkin sfatlardan uzaklar. ehvetlere kendini salvermekten sakn-
ma duygu ve uurunu verir. Harâm eyleri kazanma, yok edici ey-
leri devirmek gibi kötülüklerden ahkoyar. Bunsuz bir terbiye, kur-
tarc olmaz. Çocuk ister istemez hayaszlk bataklna düer, suç i-
leme çamuruna saplanp kalr. Böylece bozgunculuk ve fenalklar
çölünde kaybolup gider...

halde, ey terbiyeci kardeim! Belirtilen amaca ulatnc yol ve


O
yöntemleri, usûl ve metotlar uygulamada çok hrsl olmaya bak. Eer
çocuunu islâh etmeyi, toplumuna mutluluk ve hayr kazandrmay,
Müslüman devletine zafer ve liderlik kazandrmay istiyorsan yol bu-
dur. . . Bu da Allah'a göre hiç de zor deildir. .

«Dekistediiniz gibi amel edin. Allah ilediinizi görüp (de-


:

erlendirecektir) Peygamberi de, mü'minler de sizin yaptklarnz


.

görüp (gerekeni yapacaklardr) » (Tevbe Sûresi 105) s

— 210 —
KNC BÖLÜM
TERBYEDE TEMEL KADELER

slâm, çok kapsaml teriî kaideleriyle ve ebediyete uzanan ter-

biye prensipleriyle çocuu yetitirip kiiliini ortaya koymada birta-

km yollar ve yöntemler koymutur. Bu, akide ve ahlakla ilgili oldu-


u gibi, bedenî, aklî, nefsi ve içtimaî de olabilir. Çünkü terbiye kai-
deleri bunlarn hepsini içine almakta ve herbiriyle içiçe bulunmakta-
dr.
slâm'n koyduu usûl ve yöntemler - gördüün gibi - çok açk il-
kelerdir ki hepsi de yerine getirilmesi çok kolay ve amaca çok rahat
götürücüdür. Eer terbiyeciler ve eitimciler kuaklar oluturmakta
bunlar ele alp toplumlarn ve ümmetlerin yaplarnda iyi bir ortam
olutururlarsa, ümmet baka bir ümmetin yerini alr, kuaklar bam-
baka kuaklar olur; akide salamlnda dorua yükselir, ahlâk yü-
celiine, beden kuvvetine, akl parlaklna ve olgunluuna, edep gü-
zelliine eriirlerdi. an
ve erefte, saygnlk ve önderlikte, daha ön-
ceki atalarnn ebedileen güzel hayatlarnn seviyesine yükselip mut-
lu olurlard. Atalarnn aln ve ayaklar beyaz olduu gibi, abdest
ve
cihâd nuruyla aln ve kollar ll
ldayan babalarnn izinde yü-
rüyüp tarihin tekerrürünü salarlard; Ashab ve onlara uyan bahti-
yarlarn izzet ve eref düzeyine gelirlerdi.

Terbiyecilerin güvenip dayanaca kaideleri açklamaya geçme-


den ve çocuun bu kaidelerin altnda dosdoru hazrlanm, ha-
yat insan derecesine yükseltilmi safhasn belirtmeden once -bir
özet mahiyetinde de olsa- çocuklar üzerinde daha çok te'sirli
olabil-
açkla-
meleri için terbiyecide bulunmas gerekli olan temel sfatlar
mamz daha uygun olur... Çünkü bu sfatlarn çocuk üzerinde bra-
kaca te'sir çok yüksek, onu slahtaki rolü çok kuvvetlidir.
— 0O0 —
— 221 —
:

SLAM'DA ALE ETM


TERBYECDE BULUNMASI GEREKEN
TEMEL SIFATLAR

1 — AHLÂK
Terbiyeciye gereken, niyetinibütünüyle belli amaca çevirmek;
terbiyeyle ilgili her amelde ve ite -bu ister emir ve nehiy, ister öüt
ve dikkatle takip, isterse ceza olsun- Allah (c.c.) için tam bir ihlâs
üzere olmaktr.
Burada terbiyecinin toplayaca semere, slâm terbiye yol ve yön-
temini devaml iler hale getirmesi, çocukla yakn ilgi kurup onu sü-
rekli olarak terbiye düzeyinde tutmasdr. Bunun dnda ilâhî sevâb
ve rza mertebesine yükselmesi, sonsuzluk cennetinde doruluk min-
derinde güçlü sultann huzurunda yerini almaya zafer bulmas söz
konusudur...

üphesiz amelde ihlâs, imânn esas, slâm'n gerek-


ki sözde ve
lerinden biridir. Allah (c.c.) ancak ihlâs üzere ilenen ameli kabul
eder. Bu hususta Allah'n Kitabnda kesinlik ifâde eden ve te'kiden
beyan Duyurulan emir vardr ki, bu Resûlüllah (A S.) Efendimizin
dili üzerinde tecelli etmitir.

an yüce Allah buyuruyor(c.c.) :

— Halbuki onlar ancak dini Allah'a has klmak, bâtldan uzak,


«

Hakk'a yönelerek Allah'a kulluk etmekle, namaz klmakla, zekât


vermekle erarolun mulard.» (342)
Dier bir âyette ise öyle buyuruyor :

«— De ki Ben de ancak nsanm, (u farkla ki)


sizin gibi bir
ilâhmzn bir tek ilâh olduu bana vahyolundu. Artk kim Rab bin a
kavumay arzu ederse, iyi-yararl âmelde bulunsun ve Rabbma ibâ-
dette hiçbir ortak tutmasn.» (343).

hlâs konusunda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur

(342) Beyyine Sûresi : 5.

(343) Kehf Sûresi : 110.


.

TERBYEDE TEMEL KADELER

— «Ameller ancak niyetlere göre (deer kazanp karlk bulur.)


Herkese niyet ettii vardr!. (344)

— «üphesiz ki Aziz ve Celil olan Allah ancak kendisi için hâlis


olup rzas arzulanan âmeli kabul eder.» (345)

bul kimselerden olabilsin; çocuklar ve talebesi arasnda sevilen te'-

siri görülen kiilerden sayüabilsin:..

2- TAKVA
Terbiyecinin en mümeyyiz vasf, takvâdr. Daha çok
bu- sfatla
temayüz etmelidir Takvâ:
ÎJâhî ilimlerden söz sâhibi olan âlim-
lerin de tarif ettii gibi, «Allah'n seni men'ettii yerde ve hususta
görmemesi ve emrettii yerde ve hususta görmesidir...»
Dier de öyle tanmlanmtr «Salih amelle Allah'n
bir tarifte :

azabndan saknmak gizli ve açk halde Allah'tan korkmaktr.»


s

Bu her kavramn etrafnda yeralmaktadr ki


iki tarif de bir tek
o da, Allah'n devaml surette üzerimizde murakb bulunduuna
inanarak O'nun azâbndan korkmak ve ilâhî yolu kendine lüzumlu
görüp gizli ve açk hallerde o yolda yürümek; helâli seçip bulmak,
harâmdan uzak kalmak için devaml surette gayret ve çaba harca-
maktr. .

Bu târifi kuvvetlendiren hususlardan biri de Ömer bin Hattab


(R.A.) ile Ubey bin Kâ'b (R.A.) arasnda geçen konumadr. öyle
ki : Ömer bin Hattab (R.A.) Ubey (R.A) den takvâ'dan sormutu.
Hz. Ubey (R.A.) ona öyle demiti :

— Dikenli bir yolda hiç yürümedin mi?


— Yürüdüm.
— O takdirde ne yaptn?
(344) Buharl - Müslim.
(345) Ebû Davut - Nesaî.
. . .

SLÂM'DA ALE ETM


— Paçalarm svadm ve
I

bütün gayretimi kullandm!


— ite bu takvâ'dr.
Bunun içintakva üzere bulunma hususunda hayli tahrik ve te-
vik yaplm ve birçok Kur'ân âyetlerinde bununla emredilmitir :

— «Ey mân edenler! Allah'tan gerei gibi korkun, (fenalklar-


dan) saknn ve ancak Müslüman olarak can verin.» (346).

« — Ey imân edenler! Allah'tan korkun, (bakalarm incitmek-


ten) saknn ve hep doru söz söyleyin. .» (347)
.

« — Ey imân korkun; her kii yarn


edenler! Allah'tan sayg ile
için önden ne göndermise ona dikkatle baksn. Allah'tan korkun.
üphesiz ki Allah, yapa geldiklerinizden haberlidir.» (348)

«— Ey insanlar! Rabbnzn (deimeyen kanunlarna uyun),


O'nu dinlemezlikten saknn. üphesiz ki Kyâmet sarsnts büyük
bir olaydr.» (349)

« — Kim Allah'tan korkar (da kar gelmekten) saknrsa, Allah


ona bir çk imkân salar.» (350)

Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin hadisleri de var :

Sahih tesbitlere göre, bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize


sordu :

— nsanlarn
- en saygdeer ve ikrama lâyk olan kimdir
Cevap verdi :

— En çok takvâ sâhibi olan. . . (351)

' «— üphesiz ki. Dünya tatldr ve gönül çekecek ekilde


yeil-
liktir. Allah ise sizi orada halîfe kld da nasl âmel edeceinize ba-
kyor. O halde Dünya'dan korkup saknn!. Kadndan da çekinip sa-
knn!. Çünkü srâil oullarnn ilk fitnesi kadnlarda ortaya çk-
mtr.» (352).

(346) Al-ilmrân 102. :

(347) Ahzâb Sûresi 70. :

(348) Har Sûresi 18. :

(349) Hacc Sûresi l •.

(350) Talâk Sûresi 2t3. :

(351) Buh&rî- Müslüm.


(352) Müslim.

— 224 —
)

TERBYEDE TEMEL KADELER

Resûlüllah (A.S.) Efendimizden, insanlar en çok Cennet'e so-


kan eyden soruldu. Buyurdu ki :


— Allah'tan sayg ile korkup (fenalklardan) saknmak ve bir
de güzel ahlâk...» (353)

«— Nerede olursan ol, Allah'tan korkup (kötülüklerden) sakn


kötülüün arkasndan hemen iyilii gönder ki, onu silsin. nsanlarla
da güzel ahlâk ile münasebette bulun. ... ( 354

*— Allah'tan korkun, çocuklarnz arasnda adaleti gözetiniz,


nasl ki onlarn size iyilikte bulunmasn arzu ediyorsanz...» I355
Terbiyeci herkesten önce bu emirler ve tevcihler altna girmeli-
dir. Çünkü kendisi örnek alnacak ve kendisi misal tekil edecek
düzeydedir. Hem çocuk terbiyesinde onlar imân esaslar ve slâm
ölçüleri üzere yetitirmede önde gelen sorumludur...
Gerçek u ki, eer terbiyeci takvâ üzere deüse, günlük yaay-
nda slâm yolunda yürümüyorsa, üphesiz
ki çocuk sapk yetiir
ve bozgunculukla ahlâk çöküntüsü içinde geliir, fitne ve fesad ba-
taklnda dönüp dolar. Sapklk ve cehâlet çölünde kaybolup gi-
der... Bunun sebebi açktr Çünkü o, kendi terbiyesiyle megul
;

olan adam, kötülükler bataklnda çamura olarak bul- bulam


mutur; ehvetler denizinde çarplm bir olarak onu gör- akn
mütür. Her eyi mubah sayan bir ortamda yaayan bir kii olarak
tanmtr. Bu durumda çocuk, üzerinde ilâhi terbiye elbisesi olmak-
szn geliir, kendisini kötülükten men'edecek bir murakaba duygu-
su yoktur. Kalbinde Allah'a smsk
güvenip dayanma inanc mev-
cut deildir. O nedenle çocuun çok tabii olarak câhiliyyet ortam
ve çevresinde, sapklk ve aalk
dönemlerinde yozup kendini kay-
betmesi meydana gelir.

Terbiyeciler eer çocuklar veya


örencileri için hayr, hidâyet
ve doru yolu arzu ediyorlarsa, onlarn kendi milletleri için terte-
miz, Dünya'dan, onun kirlerinden arnp durulmu kiiler olarak
yetimesini diliyorlarsa, o takdirde belirttiimiz gerçei anlamalar
gerekir.

Çocuk terbiyesi hakknda «örnek önderlik yaparak terbiye et-


me» bölümünde örnek ve rehber olmann te'sirini yeterince açkla-

1353) Tinnizl.
(354) Ahmed- Tinnizl.
(355) Taberânî.

— 225 — islâm'da Aile Eitimi C : 2 F. 15


:
SLÂM'DA ALE ETM
mtk. Terbiyeci kardeim, o bahse dön, sana yetecek, sadra ifâ
verecek bilgileri orada bulacaksn...

3 — LM
ki kiinin üzerinde farkl görü ortaya koymad bir gerçek
var, o da udur Terbiyecinin, slâm'n getirdii terbiye usûl ve ku-
:

rallarn bilmesi gerekir. Aym zamanda helâl ve harâm snrlarn


iyice bilip kavram olmas, ahlâki prensipleri tam bilip o konuda
dirâyet sahibi bulunmas, slâm nizamm genel ölçü ve kaideleriyle
anlamas, eriat kaidelerini idrâk etmesi arttr.
Bütün bunlar neden? Çünkü bütün bu hususlar bilmek terbi-
yeciyi âlim, hakim yapar, eyay lâyk olduu yere koymasn sa-
lar ve çocuu slâm terbiyesinin usûl ve muktazasna göre terbiye
yolunda -Kur'ân'n tâlimleri
eder. Böylece terbiyeci, islâh ve terbiye
dorultusunda ve Hz. Muhammed'in (A.S.) Sünneti uyarnca- sa-
lam bir temel üzere yürür; islâm'a ilk inanp giren Ashab- Kirâm'-
n ve onlara ihsan ile uyanlarn yolunu tâkip eder...

Mürebbi câhil olur da bilhassa çocuk terbiyesi hakkndaki te-


mel kaideleri bilmezse, çocuk artk kendi nefsinde bir çkmaza girip
skntya düer, ahlâkan saptr, toplumsal yönüyle zayflar. Böyle-
ce çocuk sokaa atlm âdi bir meta' durumuna gelir ki ne bir de-
er ölçüsü, ne de bir itibar ve saygnl söz konusudur. Hayatn her
dönem ve safhasnda bu adilik içinde dönüp dolar. Çünkü kaybet-
tii eyi bulup veremez; bo bir havuzun bakasna su aktmas
mümkün deildir. çinde gaz bulunmayan bir lâmbann çevresini
aydnlatmas düünülemez. Câhil bir baba çocuuna kar nice ci-
nâyetler iler. Terbiyecisi eriât ilminden habersiz bulunan bir ço-
cuk nice zaman anarist yetiip hayat düzeyinde bocalar, kalr.
Hiç üphe yok Allah'n huzurunda sorumluluk çok tehlikeli-
ki,

dir. O büyük arzolunma günü meydana gelecek olay çok büyüktür.


«Onlar bulunduklar yerlerinde durdurup, bekletin, çünkü onlar
mutlaka sorumludurlar.» Bu da, hiçbir maln ve evlâdn fayda ver-
miyecei bir günde gerçekleecektir...
Allah (c.c) rahmet eylesin âir, ne güzel söylemitir :

«Sen ilmi ancak yetimi uzman kimseden al!..

limle dirilir; ruhlarla fedâ oluruz...


Cehil sâhibinin meclisinden sen yüzçevir.
Körün yol gösterdii kii saptp kalr.»

— 226 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

te slâm eriâtnm ilme tahrik ve teviki çok bü-


bunun için
yük olmutur. lmin oluup ortaya çkmasnda ise slâm'n inâyeti
çok üstün ve o nisbette muhteem olmutur.
Müslümanlara ilimle emreden, onlar ilme ve irfa&a «iavet edip
tevikte bulunan âyetler ve hadîsler saylmayacak kadar foktur. Biz
sadece onlardan bir demet derleyip sunuyoruz; belki öüt, ibret olur
da öüt ve ibret almak isteyenlere ifâ verir :

« — De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak


akü sahipleri düünüp öüt alr.» (356)

«—
Allah sizden dosdoru imân edenlerle kendilerine ilim ve-
rilenlerin derecelerini yükseltir. Allah yaptklarnzdan haberlidir.
(357).

— Ve de ki : Rabbml ilmimi arttr.» (358).

Bu konuda birkaç hadis :

—«Kim ilim elde etmek için bir yolda yürürse, Allah ona Cennet'e
giden yolu kolaylatrr.» (359)
— «Dünya lanetlenmitir. Ondaki eyler de lanetlenmitir. Ancak
an yüce Allah' anmak ve O'na olan itaât müstesnâ...» (360)

— «Kim ilim elde etmek için çkarsa, dönünceye kadar o, Allah


yolundadr.» (361)

(356) Zümer Sûresi 9. :

(357) Mücadele Sûresi : 11.


(358) Tâ-Hâ : 114.
(359) Sahîh-i Müslim.
(360) TirmizI.
(381) Tirmizi.
.

SLÂM"DA AÎLE EÎTM


— «lim isteyip aramak, onu tahsil etmeye çalmak, her müs-
lümana farzdr.» (362)
Kur'an'n bu tevcihlerinden, Resûlûllah (A.S.) Efendimizin tav-
siyelerinden sonra terbiyecilere gereken, faydal ilimlerden nasipleri-
ni almak, elverili uygun terbiye yol ve yöntemlerini edinmektir.
Bütün bunlar, îslâmî bir nesil eitip yetitirmek içindir. Yetiecek ço-
cuun üstün gayreti ve azmiyle slâm'n izzet ve erefi tahakkuk
eder ve O'nun sapasalam, almas zor devleti yeryüzünde kurulur,
ayakta, durur. Bu da Allah'a göre zor deildir...

4 - HLM (363)

Terbiyecinin terbiyede en önemli kurtarc yan, en müsait ve


esasl sfat; kuaklar oluturup islâh eden özellikleri, dengeli düzen-
li olma vasf ve hil m
sfatdr. Ancak bu sfatla çocuk öretme-
nine yaklar, onun çekim alanna girer, bu sayede terbiyeci ve ei-
ticisinin sözlerine olumlu cevap verip dikkat gösterir, bu vastayla
övgü deer adâbla süslenir de rezil bir ahlâktan kendisini syrp
kurtarr. Böylece çocuk yeryüzünde yürüyen bir melek gibi olur.-
insanlar arama çknca çevreyi aydnlatan bir ay gibi olur...

îte bunun için slâm, halim selim olmaya, yumuak ve sabrl


davranmaya, hogörülü ve nezih bulunmaya tevik etmitir. Bu hu-
susta birçok âyet ve hadîsler vardr. Böylece insanlar, özellikle ter-
biyeciler ve dâvetçiler, hilm'in en üstün ahlâk ve büyük bir vasf
olduunu bilsinler, insan edep ve nezaketin doruuna yükselttiini,
olgunluk zirvesine ulatrdn, ahlâk mertebelerinin en yücesine
eritirdiini anlasnlar. .

lgili âyetlerden bir ksm :

— Onlar ki bollukta da, darlkta da (Allah'n honutluuna


erimek için) harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanlar balarlar.
Allah ise iyilikte bulunanlar sever.» (364)

—«Sen affetme yolunu seç ;


iyilikle, güzel davranla emret ve
câhillerden yüzçevir.» (365)

(362) Ibn Mace.


(363) H i 1 m Yumuak
: huylu ve hogörülü olmak, sabrl hareket etmek gibi
manalara gelir.
(364) Âl-i mran Sûresi : 134.
(365) Araf Sûresi : 199.

— 228 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

— -Kim d© sabredip balarsa, üphesiz ki bu, azmedilmee de-


er umurdandr.» (306)
— «yilikle kötülük bir deildir. Sen artk (kötülüü) en güzel
ekilde sav. O vakit seninle aranzda dümanlk bulunan kimse s-
cak bir dost gibi olur.» (367)

ilgili Hadisler :

Sevgili Peygamberimiz (A.S.) Aahh Abdulkays'a öyle buyurdu :

— «Dorusu sende, Allah'n sevdii iki haslet vardr : HÜm ve


enaet...» (368)

Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelip «bana tavsiyede


bulun!» dedi. Efendimiz (A.S.) öyle buyurdu «öfkelenme!.» Adam
ayn soruyu bir kaç defa tekrarlad. Her defasnda Peygamberimiz
(A.S.X ona «öfkelenme!.» diye buyurdu (369)

— «Güçlü kuvvetli, gürete üstünlük salalayan deil, asl güçlü


kuvvetli, öfkelendii zaman kedisine hâkim olan kimsedir.» (370)

— «Kolaylatrn, zorlatrmayn ;
müjdeleyin, ürkütmeyin!.»
(371)

H i 1 m sfatndan, bütün i ve durumlarda nfk (yumuak, ef-


katli ve sabr) ile davranma neticesi çkar :

Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurdu :

(388) ûra Sûresi 43.!

(367) Fussilet Sûresi 34. :

(388) Sahih-i Müslim. Açklama Hilm, hogörü, yumuaklk, sabr gibi manala-
:

ra gelir. Enâet Acele etmemek, temkinli davranmak, düünerek hareket


:

etmek, anlamna gelir.


(369) Sahîh-i Buharî Ebû Hüreyre (R.A.) den.
:

(370) Buharî - Müslim.


(371) Buharî - Müslim.

— 229 —
SLÂM'DA ALE ETM

— «üpesiz ki Allahnfk sahibidir ve her hal ve durumda sabr-


l, yumuak ve hogörülü olmay sever.. (372)
— «üphesiz nfk sahibidir, yumuak, sabrl, hogörü-
ki Allah
lüolmay sever. Rfka kar verdiim, sertlik ve kabala kar ve
dier eylere kar vermez.» (373)

— «Dorusu nfk nede bulunursa, onu mutlaka süsler. Neden


çekilip alnrsa mutlaka onu kusurlu klar.» (374)
O
halde terbiyecilere gereken, hilm ve nfk ile. süslenmek, enâet
ile vasflanmaktr. Eer ümmeti islâh etmeyi diliyorlar, nesilleri do-
ru yola ulatrmay, çocuklan terbiye edip eriliklerini dorultmay
arzu ediyorlarsa, bu güzel sfatlan kendilerine huy edinsinler...
u demek deildir ki, terbiyeciler devaml surette çocuk terbi-
yesinde hep yumuak, hogörülü, sabrl davranacaklar. Maksad,
terbiyeci çocuun eriliini dorulturken, ahlâkm düzeltirken nef-
sine hâkim olacak, öfkelenmeden, infial duymadan eitimini sürdü-
recek. Bu durumda çocuun terbiye edilmesinde azarlamada maslâ-
hat görüyorsa veya dayakta yarar düünüyorsa, o taktirde çocuun
durumu düzelinceye kadar ahlâk iyileinceye dek bu metodu uygula-
yabilir...

Artk kime hikmet verilmise, herhalde ona çokça hayr veril-


mitir...
Az yukanda «Cezalandrmak suretiyle terbiye etmek» ksmnda
geni bilgi verdik. Terbiyeci kardeim, o ksma dön yeterli bilgiyi ve
malzemeyi orada bulursun... nallah...

5 - SORUMLULUU DÜÜNÜP ÎDRÂK ETMEK


Terbiyecinin idrâk edecei önemli hususlardan biri uur ve vic- ;

dannn derinliinde hissedecei meselelerin önde geleni, çocuu


imân ve gidi bakmndan terbiye etmekte, beden ve nefs bakmndan

(372) Buharl - Müslim.


(373) Sahîh-i Müslim.
(374) Sahîh-i Müslim.

230 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

terbiye etmekte,beden ve nefs bakmndan oluturmakta, akl ve top-


lumsal yönüyle hazrlamakta sorumluluun ne kadar büyük olduu-
nu idrâk etmesidir. te böyle bir idrâk onu devaml surette çocuu
murakabaye ve üzerinde dikkatle durup günlük hayatn düzeltme-
ye çevirir. Çocua iyi âdetleri huy edindirmeye ve edebini salama-
ya sevkeder.
Artk bu durumda terbiyeciye gereken udur s Çocuun terbi-
yesinde bir süre gaflet edersem veya onu kontrol ve denetlemeyi
unutursam, mutlaka çocuk adm
adm fesada doru kayar, eklinde
düünüp aklm kullanmasdr. Devaml gaflet edecek olursa, ileride

cana inanmasdr. Artk çocuk bu düzeye gelince onu islâh zorlar,


tedâvisi ve terbiyesi güçleir. Baba veya terbiyeci kaçrd frsata kar-
derin bir duyar, ama artk pimanlk zaman çoktan geç-
pimanlk
mitir... Elleriyle iledii cinayete alayacak, ama alamann bir
yaran olmayacak.
Kzm babo brakp geleceini karanla boan babaya sesle-
nen âir öyle diyor :

«Lübnâ'ya alar msn? Oysa onu öldüren sensin!.


Lübnâ artk elden gitti. Söyle sen ne yapabilirsin?»

ki, slâm
analar ve terbiyeci-
Dini, babalar,
en geni snrn ve meramna ula-
malarm emretmi ve onlarn hepsini Allah'a arzedildiklen bir günde
kendilerine verilen bu emâneti koruyup gereini yerine getirip getir-
mediklerinden sorulacaklarm hatrlatarak onlar yeterince uyarm-
tr. Kendilerine gereken risâleti tebli edip etmedikleri, yüklendikleri
sorumluluu uurlu biçimde tayp tamadklar hakknda hesap
vereceklerine dikkatlerini çekmitir...
te kardeim! slâm'n senin yüklendiin sorumluluk
terbiyeci
ve birde bunda ihmâlkâr davramp davranmadn hakknda neler
söylediine bir bak :

—Ehline (çoluk-^cocuuna, yaknlarna) namaz emret. Kendin


buna devam et...» (375)


«Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi Cehennem ateinden
koruyun ki onun yakt insan ve tatr... (376)

(375) Tâ-Hâ Sûresi : 132.


(376) Tahrîm Sûresi : 6.

— 231 —
SLÂM'DA AÎLE ElTlMl

— «Ve elbette yaptklarnzdan sorulacaksnz! > (377)

— «Ve onlar (belli bir noktada) durdurup alkoyun çünkü on-


lar elbete sorguya çekileceklerdir...» (378)

Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur :

— «Dorusu adam koruyucu bir çobandr ve korumakla yüküm-


lü olduundan sorumludur...» (379)
— «Kadm da kocasnnevinde ve malnda) koruyucu bir çoban-
dr ve korumakla yükümlü bulunduu eyden sorumludur.» (380

— Çocuklarnza ve ev halkna hayr ve iyilik öretiniz, onlar


yice terbiye edip edeplendirin!.» (381)

— «Hiçbir baba çocuuna güzel edepten daha üstün bir ba-


ta bulunamaz.» (382)

a
yükümlü bulunduu eyi koruyup korumadndan soracaktr hat- ;

tâ adamdan, ev halkm (koruyup korumadndan) da soracaktr...»


(383)

Kur'ân'm bu buyruklar ve Resûlüllah (A.S.) Efendimizin tev-


cihleri dorultusunda, akl banda olup basireti açk hikmetle i gö-
ren her mü'min terbiyeciye gereken udur Sözü edilen sorumluluu:

(377) Nahl Sûresi : 93.


(378) Saffet Sûresi : 24.
(379) Buharî Müslim.
-

(380) Buhari - Müslim.


381) Abdurrezzak - Sa'd bin Mansûr
382) Tirmizî.
•83) bnHibban.

— 232 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

en mükemmel ölçüde, en güzel biçimde hazrlamada ve en kuvvetli


azimetle ele alp hareket etmeli bu hususta ihmal ve gaflet ettii
;

takdirde ilâhi gazabn iki gözünün önünde dimdik kendisini bekledi-


ini düünmeli, Cehennem azâbmn hazr bir vaziyette yolunu gö-
zetlediini hatrndan çkarmamaldr.

Çünkü o çok büyük arzolunma (hesaba çekilme) günü, sorum-


luluklar çok ar,
hesap verme çok güçtür korku ve dehet ise ol- ;

dukça büyüktür. Cehennem ise durmadan, «daha fazlas var m?»


diyerek kendisine atlacaklar ister...

Sorumluu düünüp idrâk etme konusunda, terbiyeci karde-


imin önüne özetle de olsa bir kaç çizgi çizip koymak istiyorum. Müs-
lüman ferdi bozmakta, Müslüman aileyi dejenere etmekte, Müslü-
man topluluu sahnede rol alanlara kar tam bir ba-
ifsâd etmekte
siret üzere olman; çocuunu kurtarmada bütün gayretini toplaman-
da, aileni islâh etmende çok duyarl bulunman gerekmektedir.

Bu birkaç çizgiden amacm, ötedenberi Mason localarnda, Haçl


zihniyetinde, komünizm yuvalarnda, slâm ümmetinin akidesini he-
def alan, Müslümanlarn ahlâkn temelinden ykmay plânlyan ka-
rarlardr. Maksad, sapklk ve Hakk' inkârn ilkelerini yayginlat-
rp imân esaslarm silmektir. Bütün bunlar içki, seks, cinsel duygu-
lar tahrik, sinama ve benzeri vastalarla ilemekteler. Müslüman
nesli bu vesileyle körü körüne bir taklîd havasna sokup beyinlerini
ykama gayretindeler...

ite birçok kötülükleri hayaszlklar mubah sayan sözünü


ettiimiz akmlar, kendi düüncelerini yaygnlatrmak ve kabul
ettirmek için kendilerine ilk hedef olarak kadm
seçmilerdir. Çünkü
kadn yaratl itibariyle hem zayf bir unsurdur, hem de fitne ve
fesadn peine düünmeden, sonunu hesaba katmadân taklan bir
ruha sâhiptir. Aym zamanda kadnn, gençlerin ehevi duygusunu
tahrikte ve çocuklarn kafa ve kalblerini seks konusuna çevirmekte
büyük te'sirleri söz konusudur. Böylece ahlâk bozmakta te'sirli bir
araç saylr ve kabul edilir...

Terbiyeci kardeim! Sana günümüzün sapk akmlarma çizdik-


leri tehlikeli plânlarn birer birer olaylara dayanarak hatrlatmak
istiyorum s

1 - Komünistlerin plân ve entrikalar :

Çok gizli ve ayn zamanda tehlikeli vesikalardan birini ele geçi-

— 233 —
:

SLÂM'DA ALE ETM*


ren KELMETÜ'L HAKK dergisi,1387 Muharrem - Milâdî
Hicrî : :

1967 Nisan saysnda, Moskova Komünist Partisinin slâm aleyhine


hazrlad ve Dou
ülkelerindeki uaklarna ulatrd
gizli belge
çok dikkatli bir ekilde uygulanmaya konulmu ve sinsi faaliyetlerle
amaca ulalmaya çallmtr.
imdi biz KELMETÜ'L-HAKK dergisinin, slâm aleyhine hazrla-
nan komünistlerin gizli raporunu ve plânlarm nakletmek istiyoruz

Bu rapordan önemli paragraflar aa yazyorum :

Elli yldan bu yana içi snfn birletiren ve bunlar sosyalizm

yi indirmek, Rusyadaki sosyalizmi yerletirmek ve böylece içi sn-


fm harekete geçirmek için çok ciddi çalmalara, önemli plânlar
hazrlamaya koyulmular, komünizmi yaymak için en önemli hedef
olarak slâm engelini kaldrmak istemiler ama yaptklar ciddi de-
netleme ve elde edilen sonuçlara bakarak fazla bir mesafe kat'etme-
diklerini görmüler ve Rusya'da yaynlanan «LM VE DÎN» adl
derginin 1964 Ocak ay saysnda unu itiraf etmilerdir :

«Biz durmadan içi snflarn büyük bir güç haline


birletirip
getiren sosyalizmi îslâm bölgelerine sokmaya çaltk, bu hususta çok
mesai harcadk, fakat gördük ki, Müslümanlarn kanlan Lenin'in
ilkelerinden hiçbir ey içmemitir.»

«Komünistler durmadan din ile sava halinde bulunduklarn


söylerler. Ama ne var ki, slâm her eye ramen durmadan parlak
nlarm göndermekte, durmadan pnarn aktmakta, milyonlarca
inam eitmekte, rehber ve örnekler yetitirmektedir. Oysa komünist-
lerin fikir liderleri, öncüleri, slâm'n uyank halde olmasn çok teh-
likeli görmekte, sosyalizm maskesi altnda onlar bir smf kavgasna
sürüklemek için çok çalmaktadr. Nitekim Dairetu 1-Maarif in Ko-
münist Manifesto'yla ilgili yapt açklamada, komünistler, gerici
din olarak en tehlikelisinin slâm olarak kabul ediyorlar ve bu dine
bal bulunanlar emekçilerin hizmetine vermek için bütün güçlerini
ve gayretlerini sarfediyorlar ve sonra da öyle diyorlar slâm don- :

durulmu bir dindir, medeniyete ka


çok kinlidir, ileri gitmek iste-
mez, sosyalizm ve komünizm için çok inatç bir hasmdr, bütün hür-
riyet hereketlerinin karsmdadr.»
Sözü edilen vesikada sonra u cümleye yer veriliyor :

«Çizilen plân gerei, yaplacak tek ey, slâmiyeti yine onun ken-

— 234 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

diiyle içinden ykp çökertmektir. Bunun içinde aadaki hususlar


gerçekletirmek gerekmektedir :

a) Tamüstünlük salayabilmek için Müslümanlarla bar halin-


de bulunmak ve bu yoldan onlar üzerinde saltanat kurup özellikle
Arap ülkelerini sosyalizme çekip îslâmiyetten yava yava uzakla-
trmak...
b) Din adamlarn ve dindar idarecilerle hâkimleri küçük düür-
mek, onlar halka fena tantmaya çalmak, günün medeniyetine,
gelien tekniine bunlarn kar olduunu devaml ilemek' ülkenin
geri kaldna bunlar sebep göstermek...

c) Bütün fakülte ve akademilerde hattâ, orta dereceli okullarda


sosyalizmi ders haline getirtip yaygnlatrmak, hemen her snfta
bu konuya yer verilmesini salamak ve slâm' böylece köeye sk-
trp, sosyalizmi, komünizmi tehdîd edemiyecek kadar güçsüz brak-
mak...»
Bu vesikann dier paragrafnda ise unlar yazl bulunuyor
bir

Hemen her ehirde dini hareketin önünde engeller oluturmak,


zayf olsa bile onu kendi haline brakmamak... Nerede dinî bir hare-
ket, aksiyon varsa onu mahvetmek için çok uyank bulunmak, elden
geldiince hiçbir acma hissi' duymadan darbe indirmek, dine davet
edenleri sahneden uzaklatrmak için her türlü çareye bavurup
ölümlerine yol açsa bile kahredici darbeyi indirmek...
Bütün bunlarla beraber, bize kapal olmayan bir husus var :

Dinin toplumlar oluturmakta çok tehlikeli devre ve dönemleri var-


dr. Bunun için onu her yanndan ve her yerde çepeçevre kuatma-
mz ve bir süre yalan, iftira ve tezvirler düzüp yaptrmamz, yak-
trmamz gerekmektedir. Ancak burada öyle bir metot kullanlmal
ki, açktan Islâmiyetle dümanlk halinde olduumuz farkedilmeme-

lidir... Böylece çok sinsi yollara halkn dine kar nefretini


olutur-
mamz gerekir.

nkarc kâfirlerin, Allahszlarn yazdklar kitaplarn kurtarc


birer can simidi eklinde, yazarlarn birer kahraman görünümünde
tantmak dine hücumda ve dinî uuru silmede onlara gereken bütün
;

hürriyetleri vermek, kalblerden dini sökmeleri için onlara her türlü


yardmda bulunmak ve zihinlere,Artk slâm'n asrnn çoktan son
bulduunu, devresini doldurduunu iyice yerletirmek...
Zaten bu hususta baar salam, istenilen olmutur, islâm'n
bugün sadece oruç, namaz, hacc gibi ibâdet ksm kalm, gerisi

— 235 —
SLÂM'DA ALE ETM
unutulmutur. Yakn gelecekte sosyalizm felsefesi, bunlar tann-
maz hale sokacaktr.

Müslüman arasnda ve toplumlar bünyesinde dini irtibat


ülkeler
tamamiyle kesmek, îslâm rabtas yerine sosyalizm rabtasn koy-
mak. Çünkü slam'n salad toplumsal irtibat ve kardelik, sosya-
lizimle komünizme kar en büyük tehlikedir. Bilimsel sosyalizmin
te'sirini giderecek güçte bir kuvvettir

Dinî rabtann kesilmesi, dinin mahvedilmesi, camileri ve kilise-


leri ykmakla gerçeklemez çünkü din gönüllerde yerini alp taht ku-
;

rar. Mâbedler ancak dinin gönüller dndaki görüntüleridir. Asl


arzulanan ey ise kalblere yerleen dini ykmaktr, daha dorusu o
kalbleri ykp yeniden ina etmektir. Biz üstünlüü, güç ve kuvveti,
saltanat ve kudreti sosyalizm felsefesine verdiimiz, onun temelini
salamlatrdmz ve bu hususta baarl olduumuz gün mü'min-
lerin kalblerinde kök salan dini ve dindarl ykmak zor deildir. Bu-
nun için de asl dini ykacak vastalar harekete geçirmemiz gerekir.
Ahlâk bozucu romanlar, foto romanlar, sinamalar, tiyatrolar, gazete
ve günlük haberler, dinsizlii tevik edip çekici hale getirmeye çal-
an kitaplar din ile, din adamyla alay eden yazlar ve insanlar sa-
;

dece ilme çaran, ilimden baka bir güç bulunmadn anlatan yaym
organlar ve ilmi saltanat kuran tek ilâh tantacak nitelikte dergiler
en uygun vastalardr...

Sözü edilen vasta ve- propagandalarla, halkn dinî konulara de-


il ilmî konulara kulak ve gönül vermesini çok sistemli bir metotla
salamak.
Demokrasiyle idare edilen îslâm ve Hristiyan ülkelerinde sa
Peygamberin sosyalist olduunu, ayn zamanda sosyalist ve komü-
nistlerin lideri sayldm çok ustaca anlatp gençlerin kafasna ile-
mek. Çünkü îsa fakir idi, ayn zamanda fakir bir âiledendi. Ona uyan
Havariler de çok fakir kimseler idiler. sa bütün gücüyle bu fakirleri
toplayp zenginlerle savamaya dâvet etmitir.
Muhammed Peygamber için de unu söyleriz : O da sosyalistlerin
ve fakirlerin lideri durumunda idi. Kendisi çok fakirdi, fakirler Ona
uydular ve böylece zenginlerle savatlar. Cephelerini dolduran in-
tikamlarla, toprak aalaryla kyasya dövütüler. buna benzer te
sözlerle peygamberleri tasvir edip anlatmak, ruhlardaki kutsall
uzaklatrmak, vahiy ve mu'cizeleri mümkün olduu ölçüde kafa ve
kalblerden silmek, böylece dindarlar âdi birer insan seviyesine dü-

— 236
TERBYEDE TEMEL KADELER

ürmek, ayn zamanda peygamberleri de bu seviyeye indirmek ge-


rekir. Ancak böylece onlar üzerinde hâkimiyet kurabilir ve kendile-
rine tabi olanlar tarafndan yenilip te'sirsiz hale sokulmalar sa-
lanabilir.

Kur'ân da, Tevrat'ta, incil'de geçen kssalar, toplumun dinî uu-


runu zedeliyeCek, içlerindeki imâm avlyacak ve sosyalizmi destek-
liyecek ölçü ve anlamda yorumlamak, bunlarn tarihî ve maddî olay-
lar olduunu isbatlamaya çalmak, Yusuf kssasnn misal mahiye-
tinde olduunu, tarihî ve maddî bir olay temsîl ettiini ve içinde ge-
çen önemli bölümleri kapitalistlerin, toprak aalarnn, soylu kadn-
larn ve halk sömüren devlet adamlarnn aleyhine çevirmek ve bun-
lar delil mahiyetinde göstermek.

Sosyalizm düzeni için, onun güç bulup yaayabilmesi için, dinî


bütün güçleri baaa
edip te'sirsiz hale getirmek ve tedricen zayf-
latp varlm ortadan kaldrmak...

Toplum ve tekilatlan sosyalizm ilkeleriyle megul edip iyice dü-


ünme frsatn brakmamak, vatan ve tarihî kahramanlklarla ilgi-
li heyecanl söz ve fikirlerle ilgilenmelerini önlen
alayan iir, ark
ve türkülerle uramalarn
konulara eilmelerine, bunlarla ilgili
Bunlara karlk geçim konusunu ortaya at-
geri kalmann sorumluluunu bütün arl-
yla kalblere yerletirmek, açlk, fakirlik, hastalk gibi meselelerin
douraca elim sonuçlar hatrlatmak, bütün bunlara gericilerin,
aalarn, sermaye sahiplerinin ve din adamlarn sebeb olduunu ye-
terince ilemek, hzlandrlacak...

Dinî balarn, maneviyatn enerjiyi harekete geçirmeye, beden-


sel kuvveti hayat kazanma yolunda harcamaya engel bulunduu
ilenecek ve böylece mânevi güçler sindirilip te'sirsiz hale getirilecek.
Gece-gündüz, sabah-akam devaml heyecanlan tahrik edip mev-
cut edip mevcut düzene ba fcaldrmalan ve tek kurtuluun eskiye
bal idârecilerden kurtulmak olduu ilenecek asl va'dedilen cen-
:

netin sosyalizm ve komünizm olduu anlatlacak...

Allah' inkâr fikirleriyaygnlatnlacak sadece bu deil, dinî


;

uuru, dinî inanc zayflatacak, din adamlarna olan güven ve saygy


sarsacak bir hüviyet ve tesirde ilenecek ve bpropogandatslâm âle-
minin hemen her bölgesinde devam ettirilecek...

— 237 —
SLAM'DA ALE ElTlMl
Dini ykmak için yine onu kullanmakta bir saknca görülmeye-
halk saptrmak
cek. Sosyalistlerin ileri gelenlerinin, söz sahiplerinin,
için dinin baz farz ve vâciblerinin yerine getirmelerine göz yumu-
lacak... Aldatp amaç hâsl oluncaya kadar ibâdete devam edecekler,
ama süreyi fazla uzatmyacaklar. Çünkü anarizmi körükleyip onu
bir güç olarak ortaya çkarabilmek için sosyalistler içlerinde gizle-
dikleri plân ve desiseleri artlar elverdii ölçüde ortaya çkarp izhar
edecekler ama asl darbeyi indirmek için mümkün olduu ölçüde
:

vakti ve yolu ksaltacaklar. Böylece anarizm geçmii ve dinî miras-


lar bütünüyle ykp yok edecek...

d Sosyalistlerin sahih dine inandklar, câhil


temeli bozuk d kabuu yaldzl
halkn inanp balan-
görünen dine itibar etme-
gibi
dikleri ilân edilecek... Çünkü sosyalistlere göre, en sahih din, sosya-
lizmdir. Allah varlna ve birliine dayal dinler taplumu uyuturan
afyondur ki halk belli bir tabakann hizmetine sokar. Bütün dervi-
lerin ve din adamlarnn kusurlar dinden kaynaklanmaktadr. Dinî
düünceyi ykp dinsizlii tercîj etmek ve dinin hurafeden ibaret ol-
duunu isbat etmek asl amaç olarak önümüzde bulunuyordur Böy-
lece bütün hurafelerin tanrsal dinlerden ortaya çkt, sahih din
olan sosyalizm felsefesinde hurafenin yeri bulunmad belirtilecek..

Sosyalizm asl amacna ulamcaya, gayesini gerçekletirinceye


kadar gerekirse zahiren îslâmiyeti destekler gibi görünecek, asl sos-
yalizmin slâm'da bulunduu, hürriyeti elde etmenin bu dinin gere-
i olduu, sömürü düzenine kar bu dinin gençleri tahrik ettii ve
bu mânayla slâm'n gelecein tek dini bulunduu ilenecek. Böylece
Muhammed'in getirdii slâmiyet yava yava tecrîd edilecek,
bütün özellikleri ve ilkeleri unutturulacak ve sadece slâmiyetin is-
mi kalacak, ruhu ve mânas kaybolacak. Çünkü pek az dnda
Arap-
lar tabiatlar itibariyle Müslümandrlar ve bundan böyle artk tabi-
atleriyle deil, ismen Müslüman olacaklar, ama fiilen sosyalist bu-
lunacaklar. Böylece slâm mâna yönünden eriyip yok olduu gibi
ismen de eriyip belirsiz hale gelecek...

Raporun devam s

— Lenin'in direktifleri gerei, sosyalistlerle komünistler dinin en


inatç hasm olacaklar. Bu onun vasiyeti mahiyetindedir. Gelecekte
va'dettii Firdevs Cenneti fikir ve inancna kar sava açlacak,
ölümden sonra böyle bir cennet olmayaca, asl Firdevs Cennetinin
sosyal adâlet olduu, bunu da sosyalizmin gerçekletirdii metotlu
ekilde ve bilimsel açdan anlatlacak... O halde görünüte dine yar-
— 238 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

dm, onu destekleme gibi bir durum varsa bu da belli bir süreye kadar
ve çok dikkatli davranlarak sürdürülecek. Böylece yardmda, destek
de dini mahvetmeye yöneltilmi bulunacak...
tslâm'a ve özen göstermekten maksat, önce slâm' yine
ilgi
slâm' sindirip silmek için kullanmak, sonra da slâm', slâm âle-
mine girebilmemiz için kullanmaktr.
Bununla beraber geçmie ve tarihî balara sk
zamanda halk bu hususta uyankdr ve Ancak bizim izle-
digimiz yol ve metot ileride bu kuvveti ve onu asl ko-
runduu unsurlardan tecrîd edecek ve günlerin
eriyip yok olacaktr...
îslâmîanlaylar tashih ve onu aibelerden arndrma ismi altn-
da, ayn zamanda slâm perdesi altnda kahredici hüküm tamamlana-
bilir, onun yerine sosyalizmi koyabiliriz...*
Ad geçen vesikann dier korkunç bir yan :

«Arap ülkelerinin hemen hepsinde bizim yardmc elemanlar-


mz ciddiyetle çalmaktadrlar o kadar ki bakanlklarn bana
;

geçecek, hükümet idaresinde ve önemli irketlerle resmî, gayr-i res-


mî kurumlarda bakan olacak seviyededirler. Bizim direktiflerimiz
uyarnca -ferdi de olsa- bulunduklar yerde bir hakimiyet ve üstün-
lük salamaya muvaffak olmulardr. Ancak sözünü ettiimiz yük-
sek makamlara erimelerinde baarl olmalar kurtulu yolunu aça-
cak çalmalardan saylr. Baarl fertlerin birbirleriyle görüüp
bulumalar, cemiyet haline gelip görümelerini salar Günler geç-
tikçe bu yardmc yandalarmz belli makamlara yükselip ideali-
mizin uygun biçimde oluup aktif alana çkmasn gerçekletirecek-
lerdir. Kendilerine verdiimiz talimata uyarak hareket eden makam
ve söz sahipleri, gerici Müslümanlarn kendilerine has düzenlerine
ihlâs ile bal bulunduklarn gösterip her türlü üpheyi ortadan kal-
drma taktii uygulayacaklar ve geçmie ball
paravana yapp
sosyalizmi bunun arkasna gizliyecekler ve faaliyetlerini bu paravana
arkasnda sürdürecekler; her eye ramen çok uyank ve tetik dav-
ranacaklar, etraflarn üphe çemberinin sarmasna imkân vermiye-
cekler; çünkü kendileri bulunduklar ülkedeki sorumlularla maksat-
larn gizleyebilmektedirler. Bu bakmdan her türlü üpheden uzak
bulunmaya özen göstermek zorundadrlar.» (384)

«Komünizm ve îslâm- adl kitaptan iktibas edilmitir. Bu kitab Abbas Mah-


mud el-Akad ile Ahmed Abdülgafur el-Attar yazmlardr. S. 123.
SLAM'DA ALE ETM
imdi ey terbiyeci kardeim! Komünistlerin, bu Allah inkâr edip
insanlar doru yoldan saptranlarn neler istediklerini, neler yaptk-
larm ve neler yapmay tasarladklarn anladn m? slâm' içinden
çökertmek, Müslümanlar kutsal deerlerinden koparp uzaklatr-
mak için ne gibi plânlar hazrladklarn gördün mü?
«Rabbim Allah'tr» diyen her Müslüman asl inanç ve akidesin-
den koparmay arzuladklarn, «Peygamberim Muhammed'dir» di-
yen her mü'mini, «Dinim slâm'dr» diyen her kiiyi bu imân ve irfa-
nndan uzaklatrp yerine küfür ve sapkl ve slâm'dan syrlp
çkmay yerletirmeyi nasl düzenlediklerini fark ettin mi ?

«Allah'n nurunu azlaryla söndürmek istiyorlar. Kâfirler
holanmasalar bile Allah öyle istemiyor, O, mutlaka nurunu tamam-
lamay diliyor.» (385)

HAÇLILARIN PLÂNLARI

kökünden koparp yeryüzünden silmek için iki asr


îslâmiyeti
kadar süren Haçl Seferlerinden sonra netice alamyan Haçllar bu
defa kültür ve eitim yoluyla harekete geçip hileli, aldatc plânlar
hazrladlar, îslâm ümmeti hakknda kahredici hükümlerini yürüt-
mek için çok çirkin oyunlara ba vurdular.

Haçllar JCur'ân'a ar
bir darbe indirmek suretiyle Onu silip
ortadan kaldrmay plânlamlard. Çünkü Haçllar, Müslümanlar
birletirip onlar kuvvetli bir millet haline getiren faktörün Kur' ân
olduunu itibar edip, bu kitap onlarn arasnda bulunduu taktirde
eski an ve kudretlerine eriip büyük bir tehlike meydana getirirler.

Nitekim ngiliz Genel Meclis üyelerinden Gladston, meclis top-


lantsnda elinde tuttuu Mushaf kaldrarak öyle konumutu :

«Bu Kur'ân, Müslümanlarn elinde bulunduu sürece, mümkün


deil Avrupa Dou üzerinde hükümranlk kurabilsin ve hiçbir zaman
da Avrupal güven içinde olmayacaktr.!.» (386)

Haçl ruhunun temsilcilerinden Misyoner Vilim Ceyfurd da öyle


demitir :

(385) Tevbe Sûresi 33. :

(386) Yollarn Ayrlnda slâm S. 39.

— 240 —
.

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Ne zaman Kur'ân ve Mekke Medeniyeti Arap ülkelerinde be-


lirsiz hale gelirse, ancak o zaman Araplarn yava yava Bat Mede-
niyetini benimsediklerini, Muhammed'i ve getirdii kitab brakp
uzaklatklarn görebiliriz.»

Dier Haçl önderlerinden biri olan Misyoner Catily diyor ki :

slâm' yine kendi


«Bize gereken Kur'ân' ustaca kullanmaktr.
silahyla yenip mahvetmek mümkündür. slâm'n kart, yine islâm'n
kendisi olmaldr. Ancak böylece kahredici darbeyi indirebiliriz...»
(387)

Franszlarn Cezayir'deki yetkili adam öyle demitir :

«Bugün Cezayir'i igal edip sömürge yaptmzn yüzüncü yln


idrak etmi bulunuyoruz. stilâda tam baarl olabilmemiz için Arap-
ça Kur'ân' onlarn varlndan, benliinden söküp atmalyz.
Ayn zamanda Arap dilini de onlara unutturmalyz. Ancak böylece
Cezayirlilere kar tam baarl bir üstünlük salama imkanna eri-

ebilir izU (388)

tebu tutum ve anlay daha birkaç yl öncesine kadar Fran-


szlarn kafasnda dönüp dolamakta idi. Kur'ân'm Cezayirli genç-
lerin kalblerinden ve kafalarndan çekilip alnmas için amelî bir
tecrübeye bavurulmutu. Bunun genç kzlardan on
için Cezayirli
tanesi seçilerek Fransaya tahsile götürülmü ve yetenekli olan bu
kzlara bütün genilik ve derinliiyle Fransz kültürü alanm, üzer-
lerindeFransz giysileri giydirilmi, Franszcay ana dilleri gibi ö-
renmiler ve yabanc kültürle donatlarak Cezayir'e geri döndürül-
mülerdi. Kzlar aldklar kültür ve edindikleri tahsil gerei tamamen
Franszlamalard
Aradan tam onbir yl geçtikten sonra hazrlklar tamamlanm
ve Cezayir'de büyük bir parti tertiplenmi, Fransz yetkilisi ülkenin
ileri gelenlerini ve kendi kültürleriyle yetitirdikleri o
kzlar dâvet
etmiler. Bir de ne gösünler, sözü edilen kzlar slâm kyafetine bü-
rünerek gelip yerlerini almlar. Üzerlerinde Müslüman Cezayirli ha-
nmlarn kyafeti bütün iffetiyle dikkatleri çekiyordu. Fransz gaze-
tecileri ve emperyalistleri bu manzarayla karlanca,
hayretler için-
de kalmlar ve «Aradan 118 yl geçtii halde Fransa Cezayir'de
:
ne

(387) Misyonerlik Ve Emperyalizm : S. 40.

— 241 — Islâmda Aile Eitimi C : 2 F. : 16


SLAM'DA ALE ETM
yapmtr?! «Bunun üzerine Lagust (Sömürgecilik Bakam) cevab u
vermitir : «Kur'ân'n güç ve hâkimiyeti Fransa'dan daha güçlü ve
te'sirli olursa, ne yapabiliriz I» (389)

Üçüncü Müslümanlar arasnda slâmî fikri ve Allah'a


olarak,
olan ball yok etmek gerekir. Böylece Müslümanlar slâmî nizam-
dan kopup çözülürler de inkâr ve her eyi mubah kabul etme yoluna
girmi olurlar.
Misyon bakan Samuel bu konuda öyle demitir s (390)
— «Hristiyan devletlerin
görevlendirip misyonerler ola-
sizleri
rak Muhammed Peygambere inanan ülkelere göndermelerindeki asl
Hristiyan dinine sokmak deildir. Çün-
sonuç, yani Müslümanlarn kendi dinlerini brakp
Hristiyanl seçmeleri, onlar için bir hidâyet ve ereftir. Bizim ama-
cmz onlar böyle bir erefe kavuturmak deil, onlar slâm'dan
çkarp Allah (cc) ile olan balarn kesmektir. En önemli nokta ite
budur!. Ayrca Müslümanlar tarihî ahlâklarna, millî deerlerine
ballktan uzaklatrmak gereklidir. Çünkü ancak bu kapdan giri
yapp onlar sömürebiliriz. O halde bundan böyle bütün akl ve ye-
teneklerinizi biraraya getirip Müslümanlar slâm'dan çkarma yol-
larn ve çarelerini aratrp uygulamaya koyacaksnz.»
«Sizler slâm ülkelerinde öyle nesiller oluturacaksnz ki -bunu
baz ülkelerde baarm bulunuyorsunuzdur- Müslümanlar Allah

din ve ve uzak yetiecek ve o zaman


yetien kuaklar sahibi olmayacaklar, ülke, din a
gibi
önemli e;
bellik onlar kuatacak, enerji ve gayretlerini ancak Dünyevî eh-
vetlerde harcamay düünecekler. Öylece okuduklar, örendikleri
zaman sadece cinsel konular okuyup örenecekler. Mal topladkla-
r zaman bunu sadece ehvetleri için toplayacaklar. Yüksek mev-
kilere çkacaklar yine ehvetlerini daha iyi tatmin etmek için. Hu-
lasa iyilik adna ne varsa hepsi ehvet dorultusunda deer bula-
cak ve anlam kazanacaktr. te bu duruma getirilen Müslüman ne-
silleri artk çok rahat hâkimiyetimiz altnda bulundurup kültür is-
tilasna uratr ve sömürebiliriz.»
te ey misyonerler! Sizin için en önemli hizmet sahas budur.

V.m) Ceridetül'-Eyyam : Say : 77-80/ 1962.


CiM) bir toplantda yukarda-
ki konumay yapmtr. Yl : 1935.

— 242 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Onu en mükemmel ölçü ve anlamda tamamladnz zaman, arzula-


dnz amaç da tamamlanm olur.»
Yine misyon eflerinden Zevîmer diyor ki ;

«Bat medeniyetine nisbetle misyonerliin iki önemli meziyyeti


vardr Ykma meziyyeti, yapma meziyyeti. Ykmaktan maksadmz,
:

Müslümari dininden koparp maneviyatm ykmaktr. Yapmaktan


maksadmz, Müslüman -mümkün olduu kadariyle- Hristiyanlatr-
maktr. Böylece o, kendi millî ruhundan kopup Bat kültürüyle dona-
tlr.»
Misyon eflerinden Tikliy ise öyle diyor :

«Bulunduumuz ülkelerde, özellikle slâm ülkelerinde bat sis-


temi okullar kurup ona bilimsel hüviyyet kazandrmamz gerekmek-
tedir.Çünkü Müslümanlardan çou slâm ve Kur 'ân' a kar itikadlar
iyice sarslmtr. Bunun en belirgin sebebi, okullarnda bat kültürü-
nü yanstan kitaplar okumalar ve yabanc dile arlk verip özen-
m eleridir. Bir de bizim açtmz kolejlerde yüzde doksan bat kültü-
rü ve dili hâkim olduuna baklrsa, netice daha umut vericidir...»
(391)
Dördüncü kademe olarak Müslümanlarn birliini bozup parça-
lamak gelir.
Böylece Müslümanlar iyice kuvvetini kaybedip zayflar, güçsüz,
kudretsiz ve dengesiz duruma gelirler.
Bu hususta papaz Seymon diyor ki :

«üphesiz ki Müslüman Araplarn bütün Müslüman birlii,


ülkelerin idealini kendinde toplayp biraraya getirir ve böylece Avru-
pa'nn boyunduruundan, sömürüsünden kurtulabilirler. O halde
bu hareketin ululuunu krmakta misyonerliin önemli bir yeri var
dr. Bunun için bütün misyonerlerimizi, slâmî birlii bozacak bil-
gilerle donatp hizmete sevketmemiz gerekmektedir.» (392)
Ünlü misyon eflerinden Lorans Branvvn da diyor ki s

«Müslümanlar Arap imparatorluu altnda birleip büyük bir güç


oluturduklar taktirde, bütün dünya milletleri için bir lânet ve teh-
like durumuna gelirler. Ama bölük pörçük, birbirinden kopuk kal-
dklar sürece, ister istemez ba eip ölçüsüz ve te'sirsiz bir seviyede
bulunurlar.» (393)
1908 ylnda Avrupa ülkeleri fikir ve siyasî kiilerini toplayp bü-
yük bir kongre yapt. Bakanln ise ngiliz dileri bakan üstlen-
miti. Aç konumasnda bu bakan öyle söze balamt :

(391) Misyonerlik Ve Medeniyet : S. 88.


(392) Hilâfet Nasl Yklmtr : S. 190.
(393) Cüzurül-Belâ S. 202.

— 243 —
:
slam'da aile eitimi
« Dorusu Avrupa medeniyeti çözülüp yok olma tehlikesiyle
kar karya bulunuyor. Medeniyetimiz ve kudretimiz henüz sarsn-
t geçirip çökmeye yüztutmadan önce onun yklmasna sebeb olacak
balca faktörlerin neler olduunu .tesbit etmemizve ona göre çare ve
tedbirler düünmemiz gerekmektedir.» Böylece bir ay süreyle mü-
zakereler devam etti, fikirler ortaya atld, görüler belirlendi ve so-
nunda Avrupa'y tehdîd eden en büyük tehlikenin Müslümanlar ol-
duu üzerinde duruldu. Bunun üzerine orta douda bir birlik salan-
mamas, Müslüman ülkelerin parça parça kalmas için bütün gay-
ret ve güçlerini bir noktada teksif etmelerine karar verdiler. «Çünkü
orta dounun birleip bütünlemesi, Avrupa'nn gelmesi baaa
demektir.»
Bu kongrede u karar da alnd : ve slâm
Orta douda Arap
düman kabul edilen bir Yahudi Devleti kurulmas gerei kabul edi-
lerek bunun gerçekletirilmesi plânland. Ancak bu sayede Müslü-
manlar bir birlik salayamazlar ve kendi aralarnda bir ittifak kura-
mazlar. Böylece ngiltere birçok ülkelere özel mektuplar gönderip bir
Yahudî Devleti kurulmas için gereken yardmda bulunmalarn is-
tedi. Bu yeni devlet Filistin'de kurulacakt... (394)

Dördüncü kademede Müslüman kadnlar ifsad edilecek, ahlâk-


lar bozulacak meselesi gelmekteydi.
Bunun önce kadnlara verilecek hürriyet havas estirilecek
için
ve bu dorultuda bir hareket salanacak, sonra da kadn haklar ve
erkeklerle eit durumlar münakaa konusu edinilecek ve hemen son-
ra slâm düzeninin birden fazla evlilie cevaz vermesi tenkid edilip
boama yetkisinin sadece erkeklere brakümasna dikkatler çekilerek
üphe ve tereddütler uyandrlacak. Böylece slâm eriât ve onun
hayatla olan ilgisi hakknda olumsuz yönde üpheler doacak...

Bu konuda ünlü misyon eflerinden Zevimer «Bugünkü slâm


Âlemi» adl kitabnda diyor ki :

«slâm Dini'nin koyup gelitirdii Tevhîd nanc'ndan daha bü-


yük ve te'sirli bir inanç kurulmamtr, sanrm. Bu inanç Asya ve
Afrikaktalarn kendi te'sir alanna alm, kiyüz milyon insann bu
kesimde akidesi, kanunu ve taklîd ettikleri deerleri haline gelmitir.
Bunlar arasnda en salam birletirici bir dier ûrgan veya tutamak,
Arabça olmutur. Böylece bu milyonlarca insan yüce bir da gibi ve

(394) el-Müâraere ve Ma'reketü'i-Mesîr : S. 25.


TERBYEDE temel kaideler

ve üzerlerinde kat kat bulutlar uçuan yüce dalar gi-


birbirini izleyen
bi birleip köklemilerdir. Gök âdeta bu dalara yönelip Tevhîd Nu-

ruyla hery ann aydnlatmtr. Ne var ki bu dan


eteklerinde çok ka-
tlnla evlenme ve kadn haklanmn çinenme görüntüleri sarktl-
m ekilde srtmaktadr.» (395)
Sonra bu îslâm düman, misyonerlere nasihatta bulunarak söz-
lerini öyle noktalyor «Sakn ümitsizlie kaplmayn. Kadna hür-
:

riyet verilmesi konusu îslâm topluluunun büyük bir ksmm boaz-


lamaya yeter. Misyonerliinizi sürdürdükten sonra Müslümanlar
üzerindeki te'sirlerinizin çok zayf olduunu görürseniz hiç de umut-
suzlua kaplmayn. Çünkü onlarn gönlünde Avrupa ilimlerine ve
kadn hak ve hürriyetlerinden yana büyük bir a-zu ve temayül hissi
dourmu bulunuyorsunuzdur...» (396)

Ünlü Fransz yazarlarndan Mösyö Etiyn Lamey, 1901 Mart ay


dergisinde, Islâmiyeti temelinden ykmak için unlar yazmtr :

«Müslüman çocuklarnn eitilip terbiye edilmesi, yukarda açk-


ladmz gibi, slâm'a bal kalmalarnda büyük te'siri varsa da, ama
Müslüman kzlarm bir bakma rahibe okullarnda eitmemiz, asl
amacmza erimemiz için en kestirme yoldur. Hattâ unu söyleye-
bilirim ki, Müslüman kzlarm bu okullarda eitmemiz, slâm' yine
onun müntesipleriyle ykp yok etmenin tek yolu ve metodudur...»
Ünlü misyon eflerinden Ân Miliygan diyor ki :

«Biz Kahire'de o kadar çok Müslüman kzlarm Hristiyan ei-


timcinin te'sir alanna soktuk ki, baka bir yerde böyle bir baar
salamak herhalde mümkün deildir. Artk islâm kalesini bu aç-
tmz okullarla ykp yok etmekten daha yakn bir yol yoktur san-
rm.» (397)

te terbiyeci kardeim, Haçl plânlarn, slâm akidesini teme-


linden ykma hileve düzenlerini, genç olan ve kzlarmz slâm
inanc dna çkarmalar için nasl bir düzen kurduklarm gördün
mü?
Haçllarn en büyük amaçlarnn, slâm'n dörtte birinin eyle-
tii orta douda slâm birliini datp paramparça etmek için nasl
çrpndklarm da gördün.. Böylece onlar asl arzu ve emellerini Müs-
(395) el-aretü Alâ'l-Âlemi'l-lslâmi s S. 32.
(396) el-âretü Ala'l-Âlemi'l-tslâmi : S. 47.
(397) el-âretü Alâl-Âlemi'l-slâmî : S. 47.
.

SLAM'DA A I LE ETM
lümanlar hakknda gerçekletirinceye kadar bu plânlarn
kusursuz
uygulayacaklarn unutmamak gerekir.
Haçllarn dier amaçlarnn Müslüman aileyi ve onun bal
bir
bulunduu düzeni bozup deitirmek, gençleri günah peinde koan
çözülmü, dengesini kaybetmi bir sürü haline getirmek ve her
eyi
mubah sayacak ekilde yetitirmek olduunu anladn m?
Eer
bunlar anladmsa, o taktirde Allah'n sana yükledii sorum-
luluun ölçü ve anlamn bil ve gerei gibi takdir et ki, en doru e-
kilde silkinip kalkabüesin ve en üstün semereyi elde etmek
için asl
amacn çevresinde dönüp koasn, çocuunu terbiye edip aileni islâh
edebilesin...

YAHUD VE MASONLARIN PLÂNLARI

Allah (cc) kahretsin Yahudileri ki bunlar hile ve düzenbazlk


yolunu bulup seçmekte çok gayretli olup dolak bir yol izlemekte çok
Amaçlarna ulamak,
mahirdirler. hedeflerine varmak için çalrlar
ve nüfuzlann yeryüzüne yaymak için çrpnp dururlar. Bununla da
yetinmezler saltanatlarn yeryüzündeki bütün milletler üzerinde te'-
sirli klmannçarelerini aratrrlar. Bunun için de gözlerinin önüne
iki önemli hedef dikerler :

Birincisi Yeryüzündeki milletleri parçalayp bölmek, bir ksmn


bir ksmyla aldatp aralarnda sava ateini körüklemek, fitne kvl
cimim içlerine atp tutumalarn salamaktr.
kincisi : Milletlerin inancn bozmak, ahlâk ve anlaylarn y-
kp onlar Allah'n doru yolundan ve düzeninden uzaklatrmaktr. .

Bu hedef ve amaçtan maksad da, milletlerin kudret ve izzet-


iki
lerini yitirmelerini salamak ve sonra da Yahudi sultas altna girme-
lerini kolaylatrmaktr. Böylece yeryüzünde hiçbir milletin kendi ba-
na bir güç ve kudret olarak ayakta duramyaca ve yeryüzünde çok
güçlü ve kahredici bir milletin oluamyaca neticesini istihsal et-
mektir. Yahudilerin, milletleri parçalayp bölmeleri ve bozup yörün-
gelerinden saptrmalar için kurduklar gizli bir takm cemiyetleri
vardr ki bunlarn odan MASON CEMYET tekil eder.
Ustad Abdurrahman CENKE «Yahudi Hile ve Entrikalar» adl
kitabnda diyor ki ;

— 246 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

«Onlarn kurduu bu cemiyetin tarihi isbat ediyor ki, en büyük


ve kapsaml amaçlan hep gizli tutulmutur. Ayn zamanda bu cemi-
yet,yeryüzündeki cemiyetlerin en tehlikelisidir. Tarih boyunca yer-
yüzünde birçok tehlikeli dolaplar çeviren, korkunç dönemler yalatan
cemiyetlerden daha beter bir hüviyettedir. Öyleki, Mason Cemiyeti,
birçok milletler üzerinde gözle görülür ekilde te'sirler icra etmi,
yeryüzündeki birçok devletlerin siyasi hayatnda büyük rolleri ol-
mu ve adeta, onlarn siyaseti üzerinde bir sulta kurmutur. Ne yazik
ki bu ihânete urayan devletler, balarna
gelen bunca siyasî gailele-
rin içlerinde yuvalanm Mason Cemiyetleri tarafndan perde arkas-
na geçip hile ve elrika parmaklarn oynatmak suretiyle geldiinin
rarkmda deillerdir. Daha dorusu Yahudilerin gizli ajanlar tarafn-
dan ülkedeki düünce, siyaset ve ekonomi amelyelerin idâre edilip
yürütüldüklerini bilmemektedirler. Nerede bir fikir, bir siyasî,
bir ekonomi, bir sosyal ve bir sava ameliyesi söz konusu ise
onun altnda bir Yahudi oyunu, bir Mason düzeni yatmaktadr.

Masonmahfellerinin saysnn çok olduu bir beldede, Yahudi-


ler saysal olarak çok bulunmasa bile, mevcut Yahudiler bir ey ya-
pamyacak durumda bulunsalar bile, kurulan Mason Mahfelleri, asl
merkezden aldklar direktif üzerine Yahudilerin nam-u hesabna faa-
liyet gösterip onlarn amacna uygun iler çevirirler. Öyleki, kimse-
ler onlarn nereye gitmek istediklerini ve kim için ne yapmak arzu-
sunda olduklarn bilmez...

lerin, bunun yaklan atelerin ba âmilleri Yahudilerdir. Bütün


için
bunlar her ülkede kurdurduklar Mason Cemiyetleri marifetiyle yü-
rütmektedirler...»

Esef verici bir gerçektir ki, Masonlar Arap ve slâm toplumlarn


durmadan çalkalamakta, bu toplumlarn zenginleri ve mevki sahip-
leri Masonluun ilkelerini benimsemekte 5 nüfuz ve kudret sâhibi
kiilerin onlarla sarma dola olduklar görülmektedir.
Dünyaya yaylan Mason cemiyetlerinin nüfuzlu ve kudretli ki-
ileri elde edip çevirdikleri dolaplarn gelecek günlerde neleri ortaya
koyacan bilemiyoruz. bununla da kalmyor, büyük devletleri
kendi idealleri dorultusunda harekete geçirerek, birçok oyunlar oy-
namakta, Filistin meselesini askya aldrtp birçok devletlerin Fiiis-

— 247
;

islAm da aile eitimi


tin dâvasnnçözülmesinin dünya barna yardmc olacan ileri
sürmelerine ramen Yahudiler oyunlarna devam etmekteler.

îsrâü'in asltutumunun gelecekte gerçekleecei hususu kabul


edilmekte idi, -ki bugün bunun bir takm badireleri ortaya çkm
bulunuyor- biz artk ciddi biçimde anladk ki, bütün bu tehlikeli olay-
larn arkasnda Yahudilerin Mason Cemiyetleri marifetiyle sürdür-
dükleri plânlar yer almaktadr. Filistin dâvasn engelleyen güç de i-
te budur. Yahudilerin bu sinsi plânn yürütenler ise, her ülkenin
ileri gelenleridir ki bunlar kalblerini eytanlara satm kimselerdir
sorumluluklarn yerine getirmeyen, kendi ülkelerinin menfaatlerini
bir tarafa itip büyük bir ihânet içinde bulunan bedhahlardr ki bun-
larn yeryüzündeki mason tekilatlaryla sk
ibirlii söz konusudur.
Mason localarndan gelen emirleri -bilerek veya bilmeyerek- uygular-
lar. O tekilata girdikten sonra sinsi amaca hizmete ister istemez iti-
lirler. Her eye ramen tarih bir gün o kimseleri en büyük hiyânet
damgasyla damgalyacaktr. Allah, (cc) tarih ve Müslüman kuak-
lar onlar lânetliyecektir. Kyâmete kadar Allah'n laneti onlar üze-
rinde olacaktr...

Biz u anda Masonluunnasl kurulduu, derecelerinin neler


olduu üzerinde durmayacaz; çünkü asl konumuz bu deildir. On-
larn rümuz, iâret, esrar ve yollarndan da söz etmiyeceiz. Bu ba-
kmdan Masonlar hakknda geni bilgi edinmek isteyenler, «Yahudi
Entrikalar» adl kitaba müracaat etsinler. Orada sadre ifâ verecek
bilgileri bulacaklardr.

Bizim burada asl üzerinde durmak istediimiz husus, Yahudi


oyunu olan Mason Localarnn hazrlad sinsi ve gizli plâna dikkat-
leri çekmek ve bunlarn kutsal dinlerle nasl sava halinde bulundu-
unu, ahlâk nasl boazladklarn, insan toplumunu nasl bozdukla-
rn anlatmaktr.
Terbiyeci kardeim! Yahudi ve Masonlarn plânlarndan önemli
bir ksmm sana anlatmak istiyorum :

— Yahudiler kendi protokollarnda insanlarn inançlarn boz-


mak için u sapk görülerini, toplumun kalb ve kafasn bozmak için
neler düündüklerini öyle ilân etmilerdir Gerek Yahudilerden,
:

gerekse bakalarndan, hazrlanan plâna hizmet edecek kiilerin dinî


inançlar, faziletli ahlâk kurallarn ykmalar için, her konuyu cin-
sel iliki açsndan deerlendiren FREUD Sigmund'un (1865-1939)
düünce ve nazariyesini ele alp iliyecekler. Birçok kimsenin akl ve

— 248 —
.

TERBYEDE TEMEL KADELER

lüzumsuz sayan, Tanrsal inanc kökün-


kalbini alt-üst eden, dinleri
den ykan KARL Marks'n doktrini can simidiymi gibi ortaya atla-
cak ve sinema, televizyon gibi kuvvetli vastalarla Tanrsal inanç y-
klacak, onun yerine Marksizm konulacak...

Her türlü iyi - güzel ahlâk anlamsz sayan, herkesin ehevî duy-
gusunu tatmin için her eyin mubah olduunu savunan, adam öldür-
mek, kan aktmak, ykp yakmak gibi toplumu ifsad eden kötülükle-
re cevâz veren Nitzsch'nin görüleri yaygnlatrlacak, insan kendi
zevki ve istei urunda her eyi mubah sayacak bir düünceye sahip
olmay benimseyecek ve bunu kuvveden fiile çkarmakta bir sakm-

Aynca evrim nazariyesini ortaya atan, canllarn devaml bir


gelime ve deime halinde olduunu savunan, insann geliini ince-
leyip maymunun tekâmül edip insan ekline girdiini varsayan
DARWN CHARLES' in (1809-1882) bu teorisi bir hakikatm gibi gös-
terilmeye çallacak.

Oysa günümüzün gelien ilmi ve genetik çalmalar bu nazari-


yenin artk çürüdüünü ortaya koymutur...

Yahudiler insanl bununla yetinmeyip baka bir teh-


ifsad için
likeli yol daha seçip amaçlarna ulamay plânlamlardr. O da, gün-
lük, haftalk neriyattr, sinema, televizyon, radyo ve benzeri kuvvet-
li yayn organlardr. Masonlarn bütün melanetleri bu vastalarla
ortaya yaylacak, her hâin satlmla, her uak yazarla bunlar ilene-
cek..

Yahudiler bütün habislik ve entrikac yla, milletleri genel kültür


ve sanat, oyun, elence, fuhu ve benzeri yollarla ifsad edip yörünge-
lerinden saptrmay hedef olarak seçmilerdir.

Yahudiler kendi dehalaryla, oyunlaryla Avrupa üniversitelerin-


de psikoloji ve sosyoloji kürsülerini igal etmiler. Amerika ve dou ül-
kelerinde de ayn konular kendi dorultularnda üniversitelere yer-
letirmilerdir. Bu iki bilim dalyla insanlarn akidelerini ve ahlâkla-
rn planlamlardr. Habis plânlaryla yaklak 90 kadar kürsüyü
igal etmi durumdalar. Böylece düünce ve felsefi acdan öncülük
yapp bütün dünyada saltanat ve sultalarn sürdürebilsinler. .

Yahudilerin dokuzuncu protokolunda neler dediklerini size nak-


letmekte yarar görüyorum :
. .

SLAM'DA AÎLE ETM


-Yahudilerden bakasn saptrmakta geni imkân bulduk, in-
sanlarn ahlâkn bozduk, ortaya attmz birtakm doktrin ve ide-
olojilerle insanlar bönlüe sürükledik:»

Yahudiler on üçüncü protokollarnda unlar söylüyorlard :

«Yahudilerden baka milletleri keif ve icadda bulunmaktan uzak


tutmamz için ne kadar yeni bir bulu ve icad varsa, çeitli sanat,
oyun ve benzeri yollarla Yahudilere ait olduu çok sistemli ve
metot-
lu biçimde ilenecek, birçok kitap ve dergilerde bu hususa geni yer
verilecek ve böylece teknik, matematik ve benzeri birçok konularda
da Yahuhîlcrin gelitirdii örneklerle anlatlacak. .

Dier milletlerin müstakil düünme nimeti yava yava dumura


uratlacak, onlar da ileride bizimle birlikte ileri sürdüümüz kiile-
rin fikirlerini benimseyip nesli o bulu ve fikirlere davet edecekler. .

Bunu gerçekletirmenin tek bir yolu ve sebebi söz konusudur. Yeni


yeni fikirler hazrlayp ona göre plânlar hazrlayan kurul ve komis-
yonlarda üye olarak bulunacaz ve ileride hazrlanan plânlar ken-
di vastalarmzn buyruu altna verip yaymaya çalacaz...»

Sözü edilen protokollarda ele alnan konulardan bir ksmnn


özetini aada naklediyoruz :

• Ahlâk ykp çalmalyz ki saltanat ve


silmek için her yerde
üstünlüümüz kolaylap devam edebilsin. FREUD bizdendir. Onun
görülerinin altnda cinsel iliki konusunu gün çkarp
çekici hale getirmeliyiz ki, gençlere göre kutsal diye bir ey kalmasn
na
ve hepsinin tek arzu ve amac ehevî duygusunu tatmin olsun. te
o zaman ahlâk intihar etmi olur.

• Belgrat Mason Cemiyetinin tutanaklarnda J922'de ele geçen


bir bölümünde öyle dedikleri yazldr: «biz masonlarn din düman
bulunduumuzu hiçbir zaman unutmamamz gerekir ve bu hususta
hiçbir zaman bir ihmâl ve geveklik göstermemeliyiz...

• 1900 ylnda Mason Âlemi Mark-i Azamlnn


tutanaklarn-
da u
sözlere yer verildii görülmütür «Dindarlara ve mâbedleri-
:

ne kar yardmda bulunmakla yetinmiyeceiz, çünkü bizim bunda


en esasl amacmz bunlarn varln yok etmektir.»
• 1903 ylnda Masonlarn nerettii dergide u sözlerin yazl
olduu tesbit edilmiti «Dinlerin te' irini kaldrabilmek ve bu sava-
:

sürdürebilmek için dini devletten ayrmak gerekir. Böylece ma-

— 250 —
.

—— —
TERBYEDE TEMEL KAtDELER
'
— " '
j

yerini alabilirler ve Mason mahfelleri ancak mâbed-


lerin yerine geçip söz sahibi olabilirler.

Terbiyeci kardeim! imdi, Yahudilerin kurduu masonluun giz-


li plânlarnda neleri hedef seçtiklerini, nasl habis ve çirkin
oyunlar
oynadklarn anladn m? Yahudiler bu tekilatla srail oullarnn
eski an ve erefini geri çevirmeyi, Frat'tan Nil'e kadar uzanan top-
raklar üzerinde tasarladklar büyük devletlerini kurmay amaçla-
dklar kesindir. Sonra da dünya milletlerinin hemen hepsi üzerinde
bir üstünlük ve sulta kurma arzular gelmektedir. Bu hedefe ulaa-
leri için de en kestirme yol olarak, semavî bütün dinleri yk-
zhepleri yok etmek, içtimaî ve iktisadî ahlâka en
[irmektir. Böylece yeryüzünde yalmz Yahudi bayra-
nn yükselip dalgalanmasn salamaktr. Filistin'de kurulan tsrâil
Devleti'nin varl ancak bu plân üygulamya yöneliktir. Mason mah-
felleri de bunun için hizmete sevkedilmilerdir. .

Bu gerçei anladn zaman, çocuunu imân


Terbiyeci kardeim!
ve ahlâk bakmndan oluturmak için bütün gayret ve azmini kulla-
nacanda üphe yoktur. Onlar fikren ve ruhen hazrlaman da böy-
le. Ancak çocuklarm yahudi tuzandan kurtarabilir, onlarn ahlâ-

kn ykanlardan uzak tutabilirsin...

— 0O0 —
EMPERYALSTLERN PLÂNLARI
Emperyalizmle ilgili plândan maksadmz, emperyalistlerin Haç-
llarla ve dou ilimleriyle ilgilenen kurumlarla ibirlii yapp salam
bir ortam oluturarak slâm ile savaan ve Müslümanlar o yüce ve
erefli hedefinden saptrp Müslüman toplumlarn inanç ve ahlâk
temelini ykp onlan ehvetlere boan zihniyettir. Onlarn bu sava,
Müslümanlarn slâm inancndan syrlp çkncaya ve onlar tarafn-
dan iyice sömürülünceye kadar sürüp gidecektir. Bu zihniyetin orta-
ya att ve daha çok slâm âlemine yönelttii silah, iç guddeyi tat-
min yollarm kolaylatrmak ve insanlar rezilet bataklna sok-
maktr. Böylece ehvet bataklna sokulan gençler asil hiçbir eref
ve izzete heveslenmiyecek ve hayatta yüce hiçbir risâlete iltifat et-

miyeceklerdir.

Bu emperyalistlerin önde gelenlerinden biri diyor ki :

Bir bardak içki ve bir dansözün Muhammed'e uyanlarda yapa-

— 251 —
SLAM'DA ALE ETM
ca tahribat bin top yapamaz. O halde Müslümanlar madde ve
ehvetlere daldrp bomaya çalnz!.»

Az yukarda ünlü papaz ve ayn zamanda misyon efi Zevimer'in


ne dediini nakletmitik «Sizler slâm ülkelerinde öyle nesiller ha-
:

zrladnz, ki çou Allah' (cc) bilmez ve bilmek de


ile olan ilgisini
istemez. Müslüman slâm Dininden çkardnz, onu Hristiyan dinine
sokmadnz... Bunun tabii sonucu olarak slâm'a bal olanlar öyle
bir tabaka oluturdular ki bunlar emparyalistlerin dütüler ana ;

öyleki kutsal deerleri tanmaz oldular, tembel tembel oturup kendi


rahatlarndan baka bir ey düünmez duruma geldiler. Dünya ile-
ri hususunda sarfedecekleri enerjilerini ancak ehevî yollara çevire-
bildiler. Bir ey okuyup örenmek istedikleri zaman sadece seksle il-
gili eyleri okurlar. Yüksek bir makama ancak seksin daniskasn

yapmak için göz dikerler.»

Ünlü Yahudi Randwolf Teerel Kudüs'ü ele geçirdikten sonra


I967'de unlan «Kudus'tan slâm hâkimiyetini çkarmak,
söylüyordu :

hem Yahudilerin, hem de Hristiyanlarn rüyas idi. Bu hususta üp-


hesiz ki, Hristiyanlarn sevinci Yahudilerinkinden daha az deildir.
Evet, gerçekten Kudüs, Müslümanlarn elinden çkt. Hahamlk bu
hususta üç önemli karar alm bulunuyor. Bunlardan biri Kudüs :

hep Yahudilerin elinde kalacak ve bir daha Müslümanlara geri ve-


rilmiyecek. Bundan böyle onlarla yaplacak antlamalarda bu mad-
de mutlaka gözönünde bulundurulacak...»
Emperyalistlerin slâm âlemi hakkndaki sözlerinden yetecek ka-
darn Haçllar ve Müsteriklerden naklettiimiz hususlarla belirtmi-
tik. Bunlarn hepsi tek bir eldir. slâm' ykmakta, Müslümanlar din-
lerinden uzaklatrp ehvete bomakta plânlar birdir. Ama kâfirler
istemese de Allah (cc) kendi nurunu mutlaka tamamlamak istiyor...

- 0O0 -

Terbiyeci kardeim!

Bu bahiste son olarak unu hatrlatmak istiyorum slâm ülke- ;

lerinde faaliyet gösteren yabanclardan gaflet etmemen gerekir. Çün-


kü bunlarn, çounun, inkarc sosyalistlerle irtibat söz konusudur.
kin besleyen Haçllarn adamdr-
da gizli irtibatlar vardr. Müslümanlar kutsal de-
lerlerinden uzaklatrp sapttran emperyalist ülkelerin direktifle-
riyle hareket etmektedirler. Bunlar gece gündüz demeden veryüzün-

— 252 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

de küfür tohumlan ekmekte, her eyi mubah sayma anlamna gelen


ibahiyecilii durmadan körüklemekteler. Özellikle Müsfüman toplu-
luun bulunduu hemen her kesimde bunlar durmadan ifsada yöne-
lik plânlarm uygulamaya çalmaktalar...
Artk kardeim! Sözünü ettiimiz unsurlar nerede bulu-
terbiyeci
nurlarsa mutlaka o haince faaliyetlerini; sürdüreceklerini, metotlarn
kullanacaklarm, artcilkelerini, ideolojilerini sergileyeceklerini
bilmen gerekir. Onlar durmadan yeni yeni metotlarla ortaya çkmak-
ta, günün artlarna göre, renk deitirmekteler...

Sözünü ettiimiz guruplar, ister alt tabakadan, ister misyoner


göreviyle gelmi bulunsun, hep ayni hedefe yönelmekte, hep birbir-
lerine destek ve olmakta, mân ve slâm inancm,- fazilet ve
yardmc
ahlâk dayanak ve direini çalmak için durmadan çalmaktalar. Se-
nin olundan ve kzndan bu kutsal deerleri çekip alma göreviyle
hareket etmekteler, öyle ki, senin çocuunda imân adna, ahlâk ve
fazilet namna bir ey kalmayncaya
kadar peini brakmyacakl ar-
dr. Onlar bu neticeye çocuu sürükleyebilmek için de önce birtakm
üpheler uyandrp çeitli kademelerden geçirecekler, ölçüsüz bir
hürriyet fikrini alayp her eyi bu uurda mubah saymakta bir sa-
knca bulunmadn telkin edecekler te çocuu bu noktaya getirdik-
leri zaman, dinlerin ve eriatlerin getirdii kutsal ne varsa hepsini
söküp atma frsat doacak.
Canlarn eytanlara satan bu hâinler slâm ülkelerinin enine
boyuna her tarafna yaylp birtakm isimler altnda merkezler kur-
maktalar. birtakm önemli yerlere sokulmaktalar önemli görevler-
:

le gönderilmekteler, bakanlklara kadar sokulmaktalar, radyo, tele-


vizyon ve dier eitim cihazlar çeitli kurumlar ve benzeri yerler-
;

de bulunmaktalar. Soygunculuk ve sapkl yaymakta, inkârcl


alamakta kullandklar vastalar çok çeitlidir. Bazan gazete yoluy-
la, bazan radyo vastasyla, bazan televizyonda bir takm temsillerle,

bazan sinema ve tiyatro gibi güçlü sanat eserleriyle yayarlar, önemli


mahfellerde, kültür merkezlerinde faaliyet gösterirler. Hiçbir frsat
kaçrmazlar, her vastadan yararlanmay çok iyi deerlendirirler.
Bundan baka devaml küfür merkezleri haline getirdikleri baz
öretim yerleri, okullar ve fakültelerde icra-i faaliyet gösterirler...
Bir de özel yerlerde tertipledikleri özel toplantlarda kustuklar
küfür zehirleri, ektikleri fitne ve fesad tahumlar ayr bir faaliyet ha-
linde devam eder.

— 253 —
SLÂM'DA ALE ETM
Gayet iyi bilmen gerekir ki, faaliyet gösteren bu çeitli grupla-
larn mantksal konumalar, kendilerine has metotlar, aldatma usûl-
leri ve saptrma düzenleri vardr. O kadar ki, bu usûl ve metot ile
çocuun akidesi ve düüncesi ayn zamanda ahlâk üzerinde olum-
suz te'sirler meydana getirecek güçtedirler.

Bunlarn metotlarndan biri, çocuk henüz okulunu bitirmeden


veya bitirmek üzere iken ona birtakm görevler, makam ve mevkiler
va'detmeleri veya temennide bulunmalardr. Bunu çocuun kafasna
iyice yerletirip bir takm örnekler de gösterince, onun kalbine girme-
yi, beynine nüfuz etmeyi baarm saylrlar. O çocuk artk onlarn
mal demektir. Okulunu bitirince, ondan yararlanabilecekleri ölçüde
yüksek bir mevki hazrlarlar.
Çocuklar saptrma usûllerinden biri de, Bat kültürü ve medeni-
yeti ile onlarn kafa ve kalbini doldurmaktr.

Bir dier metotlar, usûl ve plânlan, doulu fikir adamlarnn


ve felsefecilerinin bir takm artc
ve saptrc görüleriyle kafalar
doldurmak ve genç kua
böylece kutsal deerlerinden uzaklatr-
maktr. Bütün bu plân ve yollar kullanrken baarya eriebilmeleri
ancak dinî inançlar bir tarafa attrma baarlaryla orantldr.
Bunlarn bir dier usûl ve plân, çocuklar Allah'n varl hakkn-
da üpheye düürmektir. Meselâ, «Allah yaratan ise, ya kim onu ya-
ratmtr.» Veya «Allah eer mevcutsa onu görmemiz gerekirdi, gö-
remediimize göre, varlndan söz edilemez...» gibi bir takm basit
mantkî oyunlarla, sözlerle çocuk üzerinde sinsi sorularm çoaltp
bir takm üpheler uyandrarak inancm temelinden ykmaya çal-
rlar. (398)

Bir baka usûlleri, slâm nizam hakknda çocuklarn kafasnda


üphe dourmaktr. Derler ki : «slâm esas ve prensiplerinin devri
gelip geçti. Bütünüyle ortaçaa hitap etmekteydi. Çamzn
geli-
mesi karsnda, elektrik, atom ve bilim asrnda artk slâmi görü-
ün yeri ve anlam yoktur...»

Aldatc ve üpheye düürücüusûllerinden biri de udur Der- :

ler ki «slâm Dini' kadnn perde arkasnda kalp evinde oturmasn


:

farz klmtr. Onu hor görüp erkein kölesi yapmtr. Bu sisteme gö-
re kadnn kendi haklarn elde etmesi ve erefli düzeyine yüksel-

(398) Bu konuda geni bizim -üpheler vo Reddiyeler- adl kitabmza


bilgi için.
müracaat ediniz. Orada üphelen giderici kesin deliller bulucaksnz.
TERBYEDE TEMEL KADELER

mesi mümkün Ancak slâm'n koyduu kaytlardan kurtu-


deildir.
lup hürriyetine kavutuu gün asl deer ölçüsünü bulabilir. Kadn
dinin getirdii bütün kaytlardan syrlp âdetlerden uzak kald
takdirde vardr...» (399)

Usûllerinden biri de her eyi mubah saymann, ehevi konularn


ve bir sürü ahlâk d
söz ve davranlarn, zinâ ve benzeri hayasz-
lklarn peine takp onun iç guddesine hitap etmeleridir. Böylece ço-
cuu cinsel havaya itip nefse hakimiyetten uzaklatrrlar. Bunun
gibi daha bir sürü aldatc, üphe uyandrc ve saptrc usûller ve
plânlan vardr...
«Bu daha önce inkâra sapp küfrü benimseyenlerin söylediklerine
benzer anlamda, azlarnda geveledikleri sözlerdir. Allah kahrede-
siler! Nasl da (haktan sapp yüzçeviriyorlar?!» (Âyet meâli)

Artk sen ey terbiyeci kardeim! Sözü edilen hâin gruplarn tel-


kine çaltklar üphelerden ve uydurduklar bir sürü aldatc me-
totlardan neler yapmak istediklerini anlam bulunuyorsun. Bunlar
hiç üphen olmasn ki, o av arabalaryla mü'min kuaklarn yolunda
pusu kurup onlar avlamaya çalyorlar. slâm cemaatini, kâfirlerin
akidesiyle yönlendirmeyi arzuluyorlar. Sapk mezhepleriyle, ykc
çarlaryla yollar deitiriyorlar, öyle ki, müslüman gencin ve müs-
lüman kadnn yannda islâm adna bir ey kalmayncaya ayp, hayâ ;

ve harâm adna bir duygu ve düünce, inanç ve itikad silininceye


kadar urayorlar...
te
islâm aleyhine çalan bu gruplar azgnlk ve sapklklar
dorultusunda vasat bulup hile ve entrikalarm sergilemeye, bütün
güçleriyle ifsadda bulunmaya, küfür ve zehirlerini üflemeye devam
eder, karlarnda hiçbir mukavemet görmez, sorumluluunu idrâk
edenleri bulmaz, yaptklar telkinin karsnda hiçbir yönlendirme,
ciddi ve olumlu telkin ve terbiye engeli çkmazsa, -Allah korusun-
Islâm toplumu kesinlikle ibaha ve ilhada kolaylk içinde yönelir ba- ;

t ya da dou ahlâkszlnn tekerleklerine taklp sürünürler. stersen


de ki: Komünizm düzenine, kapitalist sisteme uyup giderler... îte o
zaman bize sonsuza dek rüsvaylk zilleti dokunur da baaa
gelme
ve sapklk içinde bocalama çanda slâm ümmetini zillet ve kölelik
kaplar ve artk o durumda, Allah'n lânetini hakkeden, gelecek ku-

(399) Bu konuda üstad «Mazâ ân'l-Mer'eti» adl kitabna ve


Dr. Nurettin Itr'n
bir de Üstad Vehbi Süleyman'n «Müslüman Kadn» adl kitabna müra-
caat etmenizi tavsiye ederim.

— 255 —
SLAM'DA ALE ETlMl
aklarn lânetine lâyik olan, tarihin lanetlemesine yol açan kimseler-
den oluruz ki bu lanet Kyamete kadar peimizi brakmaz...

— 0O0 —
Sen ey terbiyeci kardeim! Komünistlerin, Haçllarn, Masonla-
rn, Yahudilerin, Emperyalistlerin ve dier hiyanet ebekelerinin ha-
zrladklar plânlarla neleri kasdettiklerini anladktan sonra, artk
mutlaka bütün gayret ve himmetini ortaya koymalsn en salam azi-
metini gösterip irâdeni bütün gücüyle harekete geçirmelisin ki slâm'-
n sana yükledii vâcibi yerine getirmi olasn, çocuunu terbiyede
ailene en doruyu telkinde görevini yapm bulunasn ve terbiye edil-
me hakk sana ait olanlara kar sorumluluunu yerine getiresin.
Unutmaki senin ailene kar sorumluluun bir emanettir ki sana
braklmtr ve hakkn vermediin, gereini yerine getirmediin
taktirde Kyamet gününde rüsvaylk ve pimanlk olacaktr.
halde henüz hesaba çekilmeden, sorgu kapsndan içeri girme-
O
den üzerindeki bu hakk en doru ve uygun ekilde yerine getir!.
Ancak böylece doruluk cennetinde sonsuz kudret sahibinin yann-
da ilâhi rzaya mazhar olabilirsin. Allah'n nimetine eritirdii Pey-
gamberler, Sddîkler, ehîdler ve Salihlerle beraber olursun... Bun-
lar ne güzel arkadalardr!. (400)

an yüce Allah (cc) buyuruyor ;

«Ve onlar (belli bir noktada) durdurup alkoyun; çünkü onlar


mutlaka sorguya çekileceklerdir. » (401)
Rabbm hakk için, elbette onlarn hepsinden, yapageldikleri ey-
lerden bir bir soracaz.» (402)

(400) Bu konuyla açklamay, kitabmzn ikinci ksmnda -Çocuklar Terbiye»


ilgili

bahsinde yaptk ve terbiyecilerin sorumluluklarnn neler olduuna


yete-

rince yer verdik. Gereken ilgiyi ve sadre ifa verecek malûmat


orada bu-
labilirsin...
(401) Saffat Sûresi : 24.
(402) Hicir Sûresi : 92

— 256 —
:

um
ÇOCUK TERBYESNDE TEMEL KADELERN
KNC BÖLÜMÜ :

Terbiye konusunda temel kaideler genellikle iki grupta toplanr


a) Din ve ahlâka, mülî ve mânevi deerlere ballk.
b) Her türlü kötülükten sakndrmak.
nanç yönünden çocuun kutsal ve mânevi deerlere ball :

Kesinlik arzeden bir gerçektir ki, çocuk henüz temyiz çanda


iken itikadî hususlara ball dikkate alnarak ruhuyla, düünce-
siyle, tarihiyle, toplumsal ve sosyal yönüyle, nefs terbiyesiyle dine
tam bir ballkla yetitirilip telkinle mânevi yaps oluturulursa, ar-
tk çocuk yava yava geliip boy verince, gençlik çana girince, adam
olunca, orta yama eriince bu balln korur ve hiç üphesiz ki
onun ruhunun derinliine inen inanç kesin balln sürdürmesini
salar ve takva yönü için en salam kale olur. Artk cahiliyyetin
bütün tasavvurlarm, inançlarm, ilkelerini ve sapklklarm ayakla-
rnn altna alp ruhî yüksekliini ortaya koyar ve bunlarla alay edip
geçer. slâm nizamnn karsnda dümanca duran herkese kar
datc, te'sirsiz hale getirici bir güç olur.

Çünkü küçük yata bakmndan slâmiyete^salan-


iken akide
m, ibâdet yönünden irtibat salam; ahlâk, düzen ve teri, bak-
mndan dine tam ballkla yetimitir. Amel ve uygulama bakmn-
dan da slâm'a skskya bal kalmtr. Cihad ve Hakk'a dâvet ba-
kmndan da slâm'a gönül vermitir. Din ve dünya hususunda onu
kendine tek dayanak seçmitir. Mushaf ve klç cihetiyle slâm'n koy-
duu esaslara balanp hepsini benimsemitir. Düünce ve kültür ba-
kmndan slâm'la tam balant halinde gelimitir...
Terbiyeci kardeim!Sözünü ettiimiz ballklar ki bütünüyle ha-
yr olarak gerçeklemektedir, artk bu hayrlar çocuun için en uy-
gun ekilde gerçekletir, bu gerçekleri uygulamada bütün çaban
kullan. O zaman umulur ki, çocuun iyi-hayrl mü'minler arasnda

_ 257 —slâm'da Aile Eitimi Cilt: 2-P.s 17


. ;

SLÂM'DA ALE ETM


yer alr, tertemiz takv# sahipleri içinde kiiliini bulmu olur ger- ;

çek hürriyetine kavumu mücâhid cemaat arasnda onlardan biri


saylr.
Bu da Allah'a göre zor deildir. .

Çocuun ball çok yönlüdür :

tikad ballk s

Daha önce «mân sorumluluk» bahsinde unu


terbiyesiyle ilgili
açklamtk Çocuk akletmeye balar balamaz, imânn temel rü-
:

künlerine balanmas gerekir. Ayn zamanda gayble ilgili hakikat-


lara inanp gönül vermesi vâcib olur. Tek cümleyle, doru haber yo-
luyla sâbit olan bütün itikadî konulara ve gayble ilgili husvslara
inanp balanmas arttr.

Gerçek bu olunca, terbiyeciye gereken, çocuun kalb ve kafasna,


Aziz ve Celil olan Allah'a imân, Meleklere imân, Semavi kitaplara
imân Peygamberlere imân, kaza ve kadere imân, öldükten sonra
iki melein soru soracana imân ve öldükten sonra dirilme, hesap,
cennet, cehennem ve dier gayble ilgili eylere imân tohumunu ek-
in elidir.

Terbiyeci kardeim! Bildiin gibi, sen Allah'a imânn hakikatim


çocuunun kalbinin derinliine ektiin ve imânn dier artlarn
bütün derinliiyle yerletirdiin ve ilâhî akideyle irtibatn salad-
n, bunun için bütün gayretini kullandn takdirde, üphesiz ki
çocuun ilâhi murakaba altnda bulunduu inancyla yetiip geliir
Allah'tan sayg korkma, O'na teslimiyet gösterme bütün emir ve
ile ;

nehiy) erinde açt yolu benimseme duygusuyla ekillenir. Bütün


bunlar onun yamnda bir imân hassasiyetine bürünür; kalbinin ince-
lik ve heyecann iyice bilir. Onu toplumsal kötülüklerden alkoyacak
bir ruh ve imâna eritirir. Nefsin vesvesesinden uzak tutar, kötü ah-
lâktan ahkoyar. Böylece çocuk hem ruhen, hem ahlâken salaha ka-
vuur. Akli ve gidii itibariyle olgunlar. Bununla kalmaz, parmakla
gösterilen bahtiyarlardan biri olur. Çünkü o bütünüyle hidâyet, din,
hak ve srat-i müstakim üzeredir.

tr. Çünkü «mân terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bahsinde konu bütün


yönleriyle ele alnp çareler getirilmitir.

— 258 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Ayn
bahsi tekrar etraflca görmek istiyorsan kitabmzn ikin-
ci ksmna, sözünü ettiimiz bahse dön, orada -inaallah- sadre ifâ

verecek kadar bilgi bulacaksn.

Ruhî ballk :

Ruhi ballktan maksadmz çocuun ruhunu sadelik ve aydn-


lkla süslemen, kalbinin imân ve ihlâs pnar aktmasn salaman
ve çocuu paklk, nezahat ve
ruhaniyet semasnda parlak bir isimle
adlandrmandr. slâm'daki yolu ve merebi, ruhî irtibatlarla irtibat
salamas ve çeitli duygularla ballk göstermesidir. Ancak
böylece sadeliini, aydnlm, paklk ve ihlâsn muhafazaya mu-
vaffak olabilir.

Çocuun yürüyecei açk yol :

A) Çocuu ibâdete balamak...


Nitekim bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-
mutur :

«Çocuklarmz yedi yama girince onlara namaz ile emredin.


On yana (namaz klmyacak
girdiklerinde olurlarsa) buna kar
onlar dövün ve yataklarn ayrn.» (403)
Namaza kyasla çocuun kalbi oruç ibâdetine balamr, güç ge-
tirdii zaman bununla da emredilir. Babas güç getirdii zaman hac-
ce giderken onu da beraberinde götürür. Yine terbiyecinin imkân
yettii takdirde çocuu zekât ibâdetine de balar, vermesini salar...

Ancak terbiyeci kardeime gereken, çocua islam'n sadece bu


dört ibâdetten ibâret olmadn anlatmas, Alan yolunda bulunma-
sn salayan her iyi amelin de tslâm'm getirdii ibâdetler olduunu
hatrlatmas gerekir.
muvafk olan her söz ve davran da birer ibâdettir.
lâhî rzaya
Bu genel manadan hareketle tüccar yapt ticarî ilerde Allah'n
açm olduu meru, yolda yürüyorsa, ahm-satmnda helâl ve ha-
râm snrlarn gözetiyorsa ve iledii ite Allah'n honutluunu
kazanmay arzuluyorsa, böyle bir tüccar da Hakk'a ibâdet eden mü'-
minlerden biri saylr.
s
Bunun için her terbiyeciye gereken udur ki Çocuk henüz kü-
, :

çük yata iken ona hayr ve errin esaslarm, snrlarn helâl ve ;

(403) Hâkim - Ebû Dftvut : îbn Amir bin As (R.A.) dan.

— 259 —
;

SLAM'DA AÎLE ETM


uzaklamaya balar. te böyle bir yönlendirme, Peygamber (A.S.
Efendimizin terbiyecileri irâd ettii hususlardan biridir. Nitekim
sahih tesbite göre Efendimiz öyle buyurmutur:

Allah'a taat ve îbadet üzere amel ediniz •. Allah'n günah ve is-


yan sayd eylerden saknnz çocuklarnza emirlere uymalarn,
;

yasaklanan eylerden kaçnmalarn emrediniz. te böyle yapmanz


onlar da, kendilerinizi de Cehennem ateinden korumanzdr...»
(404)

Terbiyeci kardeim! Çocuk genel ve özel anlamlaryla ibâdete


balanp snd zaman, gelime çanda onu âdet edinip yerine ge-
tirdiinde, henüz trnaklar yumuackken kendini ibâdete balad-
durumda ve Allah'a taât, O'nun hakkn yerine getirme, ükrünü
edâ etme, açt meru' yolda yürüme üzere bulunursa, o takdirde
dengeli düzenli, doru ve ihlâsh bir insan olur. Öyle ki, her hak sâ-
hibinin hakkn öder günlük hayatmda insanlara en güzel örnek
;

ahlâk ve muamelesinde güzel misâl olur...


Bununla da kalmaz, parmakla iâret edilen bahtiyarlar snfna
geçer. Çünkü doru yol üzeredir, hak dine baldr, dosdoru yolda
yürüyordur...
B) Çocuu Kur'ân- Kerim'e balamak:
Çocukla Kur'an arasnda salam bir ilgi ve irtibat kurmak. Çün-
kü Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur s

-Çocuklarnz u
üç haslet üzerine terbiye edip edeplendirin :

Peygamberinizi sevmek, O'nun hanedan ve arkadalarm sevmek ve


Kur'ân okumak. Çünkü Kur'ân- okuyup ezberleyenler, (Onunla
amel edip hükümlerini kalbinde tayan ve uygulayanlar), Allah'n
gölgesinden baka bir gölgenin bulunmad bir günde Peygamber-
le ve kalbi pak, meslei dorularla beraber Ar'n gölgesinde bulu-
nurlar.» (405)

— 260 —
.

TERBYEDE TEMEL KADELER


1
— '

bn Haldun, (1332 - 1406) Mukaddimesinde çocuklara Kur'ân-


Kerim öretilip ezberletilmesinin önemi üzerinde durmu ve Kur'-
ftn- Kerim'i öretmenin dier bütün slâm ülkelerinde öretilen ko-
nularn temelini oluturduuna iârette bulunmu ve öyle ilâve
otmitir Çünkü Kur'ân örenmek ve ezberlemek, dinin iârlarndan
:

biridir ki, akideyi kalbde tesbit eder ve imânn köklemesini salar.

bn Sinâ (980 - 1037) ,


Siyaset adl kitabinda u öüdü veriyor :

Çocuu önce, bedenî ve akli yetenei dikkate alnarak Kur'ân


öretilmelidir ki daha küçük yata Arapça sözlüü en esasl ekilde •

örenip gelime imkan bulabilsin ve böylece imânn alâmetleri bü-


tün derinliiyle onun nefsinde ve ruhunda kök salabilsin.

mam Gazâlî (1058 - 1111), hyâ adl kymetli eserinde unu


tavsiye ediyor Çocua önce Kur'ân- Kerîm, Peygamber Efendimizin
:

hadîsleri, iyi-yararl kiilerin biyografileri öretilmeli, sonra da di-


ni hükümler belietilmelidir.

Yukarda «man terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bahsinde u


hususucla belirtmitik Bizden öncekiler çocuklarn terbiyede bü-
:

yük bir özen ve titizlik göstermilerdir. Onlar çocuklarm terbiye-


ciye verirken, onlara önce neleri öütlemiler ve nelere} iârette
bulunmular, bunlar açklamtk. Selef-i Sâlihîn, çocuklarna Kur'-
ân- Kerîm'i hem öretmiler, hem ezberletmilerdi. Böylece
lar küçük yata dilleri Allah'n sözüne iyice yatr, ruhlar
nr; kalbleri sayg dolu korku ile ürperirdi. Gözleri yaarr; imân ve
îslâm, ruhlarnn derinUine inip kök salard. Sonra da bu dorul-
tuda geliip yetien nesil, Kur'ân'dan baka düstur, slâm'dan ba-
ka yol ve kanun tanmazd. .

Artk kardeim! unu bilmen gerekir ki, bu ümmetin


terbiyeci
önce gelip geçenlerine uygun ve elverili olan ne ise, sonra gelenle-
rine de o uygundur ve elverilidir. Ümmetin ilk bahtiyarlarnn dü-
zen ve huzuru, ahlâk ve fazileti Kur'ân okuyup onunla amel etmekte
idiyse, ümmetin izzet ve erefi îslâm ile vücut bulduysa, -ki bulmu-
tur- ümmetin sonra gelenleri de Kur'ân'a ve slâm'a sarldklar,
örendikleri taktirde ayn düzen ve huzura ahlâk ve fazüete, izzet
ve erefe eriebilirler. te slâm'n yücelii, azizlii ancak bu yoldan
gerçekleir, bu ruh ile yetien nesillerin omuzlarnda Onun muhte-
em saray kurulur yüce devleti ancak böylece varln sürdürür.
;

Milletler bu suretle slâm'n izzet, kudret ve medeniyetinin gölgesi


altnda ayakta durabilirler.

— 261 —
:

islam'da aile eitimi


Bilmi sözü edilen bu önemli hususu en doru ve salk-
ol ki,
l ekilde yerine getirdiin takdirde, çocuundan yana sana düen
sorumluluun gereini ancak edâ edebilirsin. Onu ruhuyla, tilâve-
tiyle, düüncesiyle, amel ve ahlakyla Kur'ân'a balandn takdir-
de ödevini yapm olursun.
îte görevini bu ölçüde ve anlamda yerine getirdiin zaman,
çocuk gözlerini açar açmaz, Kur'ân'm esas ve prensiplerinden baka
bir esas tanmaz Kur'ân'm hükümlerinden baka hükümlere iltifat
;

etmez. Çocuk ruhuna, devâ, nefsine ifa olarak Kur'an âyetlerini


saygyla okuyup anlamaktan baka bir nesne tanmaz. îte o zaman
çocuunu ruhî yönden oluturmakta umulan amacna ulam olur-
sun, imân yönünden hazrlam, ahlâk yönünden olgunlatrm
saylrsn.
O kadar ki, senin çocuun toplum içinde parmakla gösterilecek
bahtiyarlardan biri olur. Doru yol üzerinde, hakka bal, fazilet
timsali bir insan olarak sahneye çkar.

C) Çocuu Allah'n evlerine balamak :


Çocuu ibâdete ve mâbete balamak, bu hususta durmadan il-


gisini arttrmak oldukça önemlidir. Çünkü küçük yata mâbede
gitmeyi âdet edinen bir çocuk daha çok mâbet terbiyesiyle yetime
ansna sahip olur.
Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz buyurdular ki

— «Adamn mescidlere gidip ibâdet etmeyi âdet edindiini gör-


düünüz zaman onun için imân ile ahitlik edin.» (406)
Aziz ve Celil olan Allah (CC) buyuruyor :

— «Allah'n mescidlerini ancak, Allah'a ve Âhiret gününe inanan,


namaz klan, zekât veren ve Allah'tan baka kimseden korkma-

(406) Tirmizi : Ebû Saîd el-Hudri (R.A.) den.

262
TERBYEDE TEMEL KADELER

yanlar (ibâdetleriyle, zikir ve duâlanyla, mali yardmlaryla) imâr


öderler. îte bunlarn doru yolda olup baarya erimeleri umulur.
(407)

Terbiyeci kardeim! Bilmi ol ki, slâm'da mescid (cami), Müs-


lüman kiinin oluturulmasnda en önemli sütunlardan biridir. Ayn
zamanda tarih boyunca geçen asrlarda slâm cemaatinin bir bina
gibi olumas O halde
günümüzde de
mescidlerle gerçekletirilmitir.
fert ve toplum yapsm salam ölçüde kurmann an salam rüknü
ve temeli yine mescidlerdir. Gelecekte de böyle olacaktr.

Mescidsiz bir semtte, onsuz, bir ülkede ne sen, ne de yetitirmek


istediin kimseler «Allahu Ekber»in o yüce nidasn duyamazsnz.
Oysa bu ses Dünya semasmda dalga dalga yükselir, insan uur ve
idrâkinin tellerini titretir, kalbi harekete geçirir...

Mescidsiz bir yerde müslüman öüdün ve hakkn sözünü iitmez


olur. Oysa bu söz insan ruhunu ve vicdann duyarl hale getirir ve
bunun te'siriyle müslüman kiinin idrâk ve hisleri alevlenir...
Mescidsiz bir ülkede Müslüman, dinî hükümleri,
düzene koymay örenemez, helâl ve harâmla
mez, hayatn asl amaca götüren yolunu seçemez, ilâhi hükümlerin
inceliini anlayamaz...

Mescidsiz ülkede Müslüman Kur'ân- Kerîm'i, ini sebeplerini,


tefsirin inceliklerini örenemez.
Mescidsiz bir ortamda, genel ölçüde Müslümanlarn birbirle-
rinin durumundan, elem ve straplarndan, arzu ve isteklerinden
haberleri olmaz. Douda yaayan Müslümanlar Batda yaayanlarn
ahvalini bilmez.
Müslümann kendi din kardeiyle ef-
Mescidsiz bir ortamda
kurmas pek mümkün olmaz. Yardmla-
kat ve sevgi ölçüleriyle ilgi
ma, dayanma, karlkl merhamet ve yakn irtibat gerçeklemez...
Mescidsiz bir yerde mü'min bana
gelen musibetin arln
hafifletecek, ta'ziye ve tesellide bulunacak kimse bulamaz...

te bu hususlar mescitlerin Müslümanlardan ya-


sraladmz
na verdii baz hizmetlerdir ki bu kutsal yerler ayn hizmetleri faz-
lasiyle Asr- Saadette ve O'nun Ashab ve halifeleri devrinde vermi-
tir. Onlardan sonra da bu hizmetleri asrlarca
sürüp gelmitir...

(407) Tevbe Sûresi : 18.

— 2fi3 —
.

SLÂM'DA ALE EÎTÎMÎ


îte mescidlerin Dünya durdukça bu erefli hizmeti vermesi ge-
rekir. Müslümanlar kendi toplumlar içinde hemen her yerde salam
bir kaide kurmak, geniçe aydnlk cadde üzerine mâbedin muhteem
gölgesini aksettirmek; ilim, teknik ve medeniyet bakmndan millet-
lerin en hayrls olmak istiyorlarsa; öncekilerin gerçekletirdii izzet
eref, yücelik, devlet ve ahsiyeti sonra gelecekler için inâ etmeyi
arzuluyorlarsa, mescidleri amacna yönelik hizmete sevketmeleri
gerekmektedir...
Terbiyeci kardeim! Mescidin en önemli özelliklerinden birininde,
orada yaplan zikirle kalblerin yatmas, huzur duymas olduunu
bilir misin ? Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimizin u
hadîsleri-
ne kulak ver s

— « Cennet bahçelerine uradnz zaman yararlann!»


Bunun üzerine Ashab- Kiram sordu :

— Ya Resûlellah! Cennet bahçeleri nelerdir?


— Zikir halkasdr, buyurdu. (408)
Terbiyeci kardeim! Mescidin en önemli hizmetlerinden biri de
Kur'ân- Kerîm'in orada okutulup öretildii olduunu biliyok" mu-
sun? Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimizin sözüne kulak ver :


«Bir topluluk Allah'n evlerinden bir evde toplanp Allah'n
Kitabn okurlar ve kendi aralarnda ders yapp (birbirleine bir ey-
mutlaka üzerlerine sekînet, huzur ve gönül yata-
ler öretirlerse),
kanh iner, rahmet kendilerini her yandan örter, melekler onlar
çepeçevre kuatr ve Allah da onlar kendi katmdaldlere anar...»
(409)

Yine terbiyeci kardeim! Mescidin en önemli özelliklerinden biri


de cemaat halinde namaz klmak olduunu bilir misin? Bu hususta
Peygamber (A.S.) Efendimizin ne buyurduunu dikkatle dinle:

(408) Tirmizi.
(409) Sahih-i Müslim.

— 284 —
. : .

TERBYEDE TEMEL KADELER

— « Kim
evinde iyice temizlenip abdest aldktan sonra, Allah'-
n farzlarndan bir farz yerine getirmek için Allah'n evlerinden
bir eve giderse, att admlardan biri bir günahn düürür, biri de
bir derecesini yükseltir...» (410)

Dier bir hadisinde de öyle buyurttutur


— « Allah'n ne ile hatâ ve günahlar sileceini ve ne
Size, ile
dereceleri yükselteceini haber vereyim mi?»

Diye sorunca, Ashab- Kiram «Evet, ya Resülellah!» diye cevap


:

verdiler. Buyurdu ki «Skntl ve üengeçlik durumlarda tastamam


:

abdest almak ve mescidlere adm atmay çoaltmakla...» (411)

Ayrcamescidlere doru yürüyenler için Kyâmet günü tasta-"^


mam bir nûr müjdesi var. Terbiyeci kardeim! Bu hususta Resülüllah
(A.S.) Efendimizin ne buyurduuna kulak ver s

«Gece karanlklarnda mescidlere yürüyüp gidenler, Kyâmet


gününde tam nûr ile müjdele!.» (412>
Terbiyeci kardeim! Resülüllah (A.S.) Efendimizin camilere yü-
rüyerek gidenlerin fazileti hakkndaki tevcihlerinden hareketle bü-
tün himmetini toplayp azmini iyice keskinlet de evlâdn Allah'n
evlerine balamaya, oralarla ciddi ilgi kurmaya hazrlayp yetitir
ki ruhlaryla cami terbiyesi alsnlar, akllarm o terbiyeyle iletsinler,
nefslerini paklayp îslâm cemaatiyle birlik kurmay gerçekletirsin-
ler.

te
bunu uyguladn, sürüp devam edecek böyle bir ilgiyi kur-
maya bütün gayretini kullandn, evle cami arasnda sürekli bir
irtibat saladn takdirde, çocuunu ruhen, imânen^ve ahlâkan
oluturmak için arzuladn gayeye ulam olursun. O fiadar ki, ço-
cuun toplum için parmakla gösterilecek bahtiyarlardan biri olur.
Çünkü hidâyet, hak din, doru yol üzere bulunuyordur. .

D) Çocuun ilgisini Allah' anmaya çekmek :

Bu hususta Cenâb- Hakk buyuruyor :

«O halde ann beni, anaym sizi. ükredin bana ve sakn nankör-


lük etmeyin!. (413)

(410) Sahih- Müslim.


(411) Sahih-i Müslim.
(412) Ebû Dâvud - Tirmizî.
(413) Bakara Sûresi s 152.

— 265 —
SLAM'DA ALE ETM
«Ey imân edenler! Allah' çokça ann. Sabah ve Akam O'nu te-
bih edin.» f414)

«Namaz kldnz m,
gerek ayakta, gerek oturarak, gerekse yan-
larnz üzerine bulunurken Allah' ann...» (415)
Bunlardan baka istifade edilecek daha birçok âyetler vardr...

Allah Resulü (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur :

« Allah' anan kimse ile, O'nu anmayan kimsenin misali, diri ile
ölünün misali gibidir.» (416)

« And
olsun ki Allah Kyamet gününde birtakm topluluk ve
milletleri kabirlerinden kaldrp maher alanna sevkederken onlarn
inciden minber üzerinde bulunup yüzlerinde nûr ddyacaktr. Öyle-
ki, insanlar onlara gbta edecek. Bunlar ne peygamberlerdir, ne de
ehîdler...»

Bunun üzerine Bedevi'lerden biri dizi üzerine kalkp dedi ki:

— Onlar bize vasfedip tantr msn?


Efendimiz öyle cevap verdi:

Onlar çeitli kabilelerden, deiikülkelerden olup Allah için
birbirlerini seven ve Allah' anmak üzere biraraya gelen ve Allah'
zikreden kimselerdir.» (417)

buyurulmutur:
Ben, kulumun beni
« andna
göreyim. Beni zaman onun- and
la beraberim. Kulum beni kendi nefsinde anarsa, ben de onu kendi
katmda anarm, O beni bir toplulukta anarsa, ben onu daha hayrl
bir toplulukta anarm. Kulum bana bir kar yaklarsa, ben ona
zira' yaklarm. O
bana bir zira' yaklarsa, ben ona bir kula yak-
larm. O bana yürüyerek gelirse, ben ona seyirterek giderim.» (418)
Zikrin mânas: Mü'minin bulunduu bütün hal ve durum-
larda Allah'n azametini kalbinde duyup gözlerinin önüne getirmesi
zikirdir. îster bu göz önüne getirme zihnen, ister kalben, ister nefsen,

(414) Ahzâb Sûresi : 41.


(415) Nisâ Sûresi s 103.
(416) Sahih-i Buharî.

(418) Buhar - Müslim.

— 266 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

ya da lisanen ve fiilen olsun farketmez. . . îster ayakta, ister oturur-


ken, ister uzank vaziyette iken, isterse yeryüzünde yürürken veya
Allah'n kudretine delâlet olsun veya
eden belgeleri düünürken
öüt dinlerken ya da eriâtn hükümlerini benimserken veya Allah
rzas gözetilerek bir i yaparken olsun, hepside zikir saylr.
Zikirle ilgili verdiimiz bu mâna, Kur'an'n münasebet dütük-
çe bir çok âyetlerde açklad mânadr:
Allah'n azâmetini zihnen ve nefsen göz önüne getirmek:
Kur'an' Kerim'de Duyuruluyor ki:


«Öyle adamlar ki, ne ticaret, ne alm satm onlar Allah' an-
maktan, namaz vaktinde klmaktan, zekât vermekten alkoymaz.
Kalblerii ve gözlerin (korkudan) dönecei günden korkarlar.» (419)

Allah'n azâmetini kalben göz önüne getirmek :

Yine Kur'ân- Kerim'de Duyuruluyor, ki :

— «Bunlar edip kableri Allah' anmakta yatr


dosdoru imân
huzur duyanlardr. Haberiniz olsun ki, kalbler ancak Allah' anmak-
la yatr huzur bulur.» (420)

Dil ile göz önüne getirmek :

anmay emreden bütün Kur'ân âyetlerinin kapsamna


Allah'
öncelikle dilin anmas girer. Çünkü zikrin mânasn ilk tayan lâ-
fzdr, bu bakmdan zikirle ilgili emir, önce lafz ve dili kapsam içi-
ne alr. Bu mânay kuvvetlendiren rivâyetlerden biri, Resülüllah
(A.S.) Efendimizin u hadisleridir :

— «üpesiz ki Allah buyuruyor ki Kulum beni anlad ve du-


:

daklarn benimle hareket ettirdii zaman ben kulumla beraberim!.»


(421)

Ashab- Kirâm'dan Abdullah bin Büsr (R.A.) anlatyor :

— Peygamber (A.S.) Efendimize dedi ki «Ya Resû-


Bir adam, s

lellah! üphesiz ki slâmi hükümler çoalmtr. Bana öyle bir ey-


den haber ver ki ona sarlp yapmaya devam edeyim.» Bunun üzeri-
ne Resülüllah (A.S.) o ad ama öyle buyurdu s

(419) Nür Sûresi ; 27.


(420) Ra'd Sûresi : 38.
(421) bn Mâce-bn Hibbân.
SLAM'DA ALE EÎTlMl
•Dilin hiç durmadan Allah'n zikriyle slak bulunsun.» (*)

kapsamna, sahih
Dilin zikir tesbitlerle Resülüllah (A.S.) Efen-
dimizden ve Ashab- Kiram'dan, Selef-i Sâlihin'den rivayet edilen
duâlar ve tavsiye edilen niyazlar da girer. ster bunlar sabah ve ak-
am üzerleri yaplan duâlar olsun, ister yemek duas, isterse yola
çkma ve ikametetme dualar olsun veya giri veçk veya uyku ve
uyanma veya teheccüd ve görülen önemli olaylarla ilgili duâlar olsun
hepsi ayni kapsamn altnda toplanr. Nasl ki dil ile zikrin kapsam-
na, Allah'a snp
O'ndan meded ve yardm bekleme, istifarda bu-
lunma giriyorsa. Çünkü bütün bunlar Kur'ân'da belirtilmi ve sahih
tesbitle Peygamber (A.S.) Efendimizden nakledilmitir.

Fiilen onu göz önüne getirmek


Kur'ân- Kirîm'de buyuruyor ki : «Namaz klnp
(cuma) yerine
getirilince, yeryüzüne dalm da (nasibinizi) arayn. Bir de Allah'
çok ann, ola ki, muradnza erer, umduunuza kavuursunuz.» (422)

Genel anlamda göz önüne getirmek :

Bu hususta Kur'ân'da buyuruyor ki :


«üphesiz ki göklerin ve yerin yaratlnda, gece ile gündü-
zün birbiri ardnca geliinde, akn iyice kullananlar için (yol gös-
terici) belgeler vardr. O akl sahipleri ki, ayakta, otururken ve ya-
tarken Allah' anarlar göklerin ve yerin yaratl hakknda (iyice)
;

düünüp, Rab b imiz sen bunu bouna yaratmadn. Seni (bo ve ge-
reksiz ey yaratmaktan) tenzih ederiz. Bizi atein azabndan koru
(derler) ...» (423)

Ayrca zikir, Kur'ân okumay da kapsar. Bu hususta am yüce


Allah (CC) buyuruyor ki ;


«üphesiz ki Kur'ân' biz indirdik ve elbette biz onun koru-
yucularyzdr.» (424)
Âyette Kur'ân «zikir» tabiriyle anlmtr...
Zikir tabiri ve konulan sorma ve ilim adamlarnn
anlam, ilmî
karlkl müzakeresi ve müdaresesini de içine almaktadr. yü- an
ce Allah (CC) buyuruyor :

( * ) Tirmizi...
(422) Cumua Sûresi 11. :

(423) Âl-i mrân Sûresi : 191.


(424) Hicir Sûresi : 9.

— 268 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

— «Eer bilmiyorsanz zikir (ilim) ehlinden sorunuz...» (425)

Bazan da zikir tabirinden Allah'a ibâdet kasdedilir. Nitekim


an yüce Allah (CC) buyuruyor Cuma günü na-
: «Ey imân edenler!
maza (ezan) ile çardnda hemen Allah' anmaya (namaz klp
hutbe dinlemeye) koun; alm-satm brakn. Bu, eer bilirseniz si-
zin için çok hayrldr.» (426)

imdi
ey terbiyeci kardeim! «zikir» tabirinden neler kaydedildi-
ini anladn m?
Zikrin tek bir hal ile vasflanamyacam ören-
din mi? Tad
anlam belli bir tarikat ve yola has deildir. Zikrin*
bir nefs hali olup gönül anlayyla ilâhî azameti kalp gözü
ve
ba gözü önüne getirecek bir özellik tadn idrâk ettin mi?
Bunu anlayp örendinse, o takdirde çocuunu, Allah'n azâmeti-
ni nefsine tantacak, gizli ve aikâr hallerde O'ndan korkacak; dönüp
dolaaca, varp kalaca yerlerde O'ndan sayg ile hayet duyacak;
durup konaklad, eyleip yolculuk yapt durumlarda, bar ve sa-
va hallerinde, evde ve sokakta, uykuda ve uyank vaziyette, hulâsa
her yerde O'na teslimiyet gösterip kalb ve dil ile O'nu anarak üstün
sayg gösterecek ölçüde ilâhi azameti duyacak ekilde onu terbiye
edip yetitirmekte gayret göster. Tâ ki çocuun, Allah'n âyette u
belirttii bahtiyar kiilerden biri ola :

— «Gerçek mü'minler o kimselerdir ki, Allah anld


zaman
kalbleri ürperir; karlarnda âyetleri okununca bu onlarn imân-
n artrr ve onlar Rablarma güvenip dayanrlar...» (4271

Hiç üphe yok Allah' anmak suretiyle nefsine bir


ki, çocuk
asalet kazandrr ve kalbinin derinliine ilâhî murakabay indirir-
se, o zaman kendini Allah'a veren, ibâdet eden, sahih âmelde bulu-
nan, doruluu iâr edinen dengeli ve yüksek ahlâk sâhibi bir kim-
se olur. Artk günaha kendini itmez, hayaszla yaklamaz. îte bu
-Allah'a and olsun ki- salâh ve takvânn eriilecek gayesidir...

Terbiyede bu dorultuda hareket edip yürüyen terbiyeciler s-


lâm'n geni caddesinde bulunuyorl ardr, demektir! üphesiz ki bu
da oldukça büyük bir baardr. Babalar ve öretmenler bu yolu
kendilerine gerekli görmelidirler.

O halde ey terbiyeci kardeim! Sen çocuunu yukarda mâna-


(425) Enbiyâ Sûresi : 7.

(426) Cum'a Sûresi : 9.

(427) Enfâl Süresi : 2.

— 269—
.

SLÂM'DA ALE EÎTÎMÎ


larn belirttiimiz ekilde zikrin çeitleriyle eitilip yetitirilir. Tâ
ki, çocuun ihlâs üzere yetiip gelisin, takva
üzere hayatn düzene
koysun, îlâhî murakaba duygusunu kalbinde tasn. Her durumda
ilâhî azameti gözlerinin önüne Eer
bu ölçüde onu terbiye
getirsin.
edip yetitirirsen, çocuunu ruhen oluturma, imân ve ahlâk bak-
mndan hazrlamada arzuladn amaca erimi olursun...
î bununla da kalmaz, senin çocuun parmakla gösterilecek bir
düzeye gelir. Çünkü o, her haliyle hidâyet, hak din, doru yol üzerin-
de bulunuyordun.
E) Çocuu nafile ibadetle çevirip aralarnda irtibat salamak...
an yüce Allah buyuruyor
«Gecenin bir bölümünde uyku-
(cc) :

dan kalk da sana has, fazladan bir namaz onunla (Kuran ile) kl.
Ola ki Rabbn seni Makam Muhmûd'a (Övülmeye lâyk, makama)
eritirir.- (428)

Ayrca bu konüda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-


tur :

Kudsî Hadis :

«Kim bana bir kar yaklarsa, ben ona bir zira' yaklarm.
Kim de bana bir zira' yaklarsa, ben ona bir kulaç yaklarm. Bana
yönelip yürüyerek gelirse, ben ona yönelip seirterek giderim...» (429)

Dier bir hadîslerinde ise öyle buyuruyor:


«Herhangi bir kul her gün için farzdan baka Allah için oniki
rek'at nafile namaz klarsa, mutlaka Allah onun için Cennet'te bir
ev yapar.» (430)
Tabiî nâfile'den maksad, farz
olmayan tâtavvu' ibâdettir. Bu ko-
nuyla ilgili bölümlerde münasebet dütükçe nâfile ibâdetten birçok
yerde zikredilmitir. Ama bunlardan en önemli olan bölümlerini,
meselâ namaz, oruç gibi çeitlerini anmamda bir saknca yoktur. U-
mulur ki, sen önce bunlar kendin için bir yol edinir ve sonra da çoluk
çocuuna altrp onlarda âdet haline getirirsin...
1- Nafile Namaz

a) Kuluk namaz Bu hususta Resûlüllah (A.S.) öyle buyur-


:

mutur :

(428) Isra' Sûresi : 79.


(420) Buhar - Müslim.
(430) Müslim...

— 270 —
: .

TERBYEDE TEMEL KADELER

Sizden herbiriniz sabahladnda her eklemine karlk bir sada-


ka gerekir ve bütün bunlar için iki rek'at kuluk namaz kafi gelir.»
(431)

Kuluk namaz konusunda Âie (R.A.) Validemiz diyor ki


Uz. :

Resûlüllah (A S.) Efendimiz kuluk namazm dört rek'at klar ve di-


ledii kadar onu arttrrd.» (432)

Ümmu Hâni* (R.A.) da diyor ki «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz


:

kuluk namazm sekiz rek'at olarak kld..» (433)


Bu üç rivayetten u
sonucu çkarabiliriz Kuluk namaznn en :

az iki rek'at, ortalamas dört rek'at ve en üstünü sekiz rek'attr. Ar-


tk nafile klmak isteyen kimse bunlardan birini seçebilir.
Kuluk namaznn ilk vakti, güne doduktan yarm saat sonra
balar, öleden bir saat öncesine kadar devam eder..

b) Evâbin Namaz
alt rek'attir; akam namazndan hemen sonra klnr.
Bu namaz
Nitekim yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz
buyurdular ki:

«Kim akam namazndan sonra —ara yerde kötü bir ey kontr-


12 denk
lir.» (434)

c) ki rek'ât Tahiyyetü'l-Mescid namaz


Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur

«Sizden biri camiye girince iki rek'at namaz klmadan oturma-


sn..» (435)

(431) Müslim Ebû Zer (R:A.) den.


:

(432) Müslim Âie (R.A.) dan.


/(433) Müslim Ümmu Hâni, (R.A.) dan.
(434) lbn Mâce Ebû Hüreyre (R.A.) den.
:

(435) Müslim Ebû Katade (R.A.) den.


:

Açklama Camiye abdestli giren kimse kerahet vakti girmemise iki rek'at
:

namaz klar. Kerahet vakti girmise oturup zikirle megul olur. (Mütercim)

— 271 —
: : :

SLAM'DA ALE EÎTlM


d) ki rek' at abdest namaz
Bu, abdest alndktan sonra kerahet vakti deilse iki rek'at olarak
klnr. Bir bakma abdest alma imkânn lütfeden Allah'a ük- kar
retmek anlamna »elir. Nitekim yaplan sahih rivayete göre Resûlül-
lah (A,) Efendimiz bir gün Bilâl'a: «slâm'da en çok umut besle-
yip baladn bir amelinden bana haber ver? Çünkü ben senin
ayakkabn takrdsnn sesini Cennet te hemen önümde iittim!.»
«Diye sordu. Bilâl öyle cevap verdi: «Benim yanmda en çok umut
beslediim amelim olabilir u
Gece ve gündüz ne kadar temizlenip
•.

abdest aldmsa, mutlaka o abdestle, bana farz olmayan bir namaz 1

kldm..» (436)
e) Gece namaz
Yaplan sahih rivâyete göre, Allah Resulü (A.S.) Efendimiz öy-
le buyurmutur

«Farzdan sonra en üstün namaz, gece namazdr..» (437)

Ashab'dan Câbir (R.A.), Peygamber (A.S.) Efendimizin öyle


buyurduunu naklediyor

«üphesiz ki geceleyin bir saat var ki müslüman bir adam o


saata denk getirir de Dünya ve Âhiret ilerinden bir hayr isterse,
mutlaka Allah ona onu verir ve bu her gece için böyledir..» (438)
Dier bir hadiste ise öyle Duyurulmutur
«Size gereken, gece kalkp ibâdet etmektir. Çünkü gece ibâdeti
sâlih kiilerin güzel âdetidir ve aym zamanda Allah'a yaknlktr;
günahlar temizleyicidir ve günahlardan alkoyucudur .» (439)

(436) Buhar : Ebû Hüreyre (R.A.) den.


(437) Tirmizi : Ebû Hüreyre (RA.) den.
(438) Müslim : Câbir (R.A.) dan.
(439) Tirmizî : Ebû Ümâme (R.A.) den.


i

— 272
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

Gece namaznn en az. iki rek'âttir. Çou için bir snr yoktur.
Bu namaz, nafile namazlarn en üstünüdür, çünkü ihlâsa çok daha
yakndr.
f) Teravih Namaz
Bu namaz on selâmla yerine getirilen yirmi rek'atten ibarettir.
Ramazanda bütün bir ay süresince her gece klnr. Yats namazn-
dan sonra cemaat halinde klnr. (440)
Yaplan rivayete göre, Sâib bin Zeyd (R.A.) diyor ki :

«kinci halife Ömer (R.A.) zamannda mü'minler Ramazan ayn-


da geceleri yirmi rek'at namaz klarlard. Bu namaza yüzlerce insan
katlrd. Hazreti Osman bin Affan (R.A.) zamannda ise cemaatin
çokluundan olsa gerek teravih klanlar deneklerine dayanrlard..»
(441)

g) tihara Namaz
Bu, iki rek'âttir. Namaz klndktan sonra Hz. Câbir'in (R.A.) ri-
vayet ettii duâ okunur. Sahîh tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz istihare duâsm öyle tavsiye etmitir:

«Allahm! Senin ilminle hayr umuyorum. Senin kudretinle kud-


ret arzuluyorum. Senin büyük fazl u kereminden istiyorum. Çünkü
sen takdir edersin, ben takdire güç getiremem. Sen bilirsin, ben bil-
meni. Sen gaybleri en iyi bilensin. Allahm! Eer bu iim benim di-
nim, geçimim, ve âkibetim için hayrl olduunu biliyorsan,
hayatm
onu benim için takdir et ve bana kolaylatr, sonra da benim için mü-
barek eyle.. Yok eer bu iin benim dinim, geçimim, hayatm ve âki-
betim için kötü olduunu biliyorsan, onu benden çevir, beni de on-
dan çevir. Hayr neredeyse onu bana takdir eyle, sonra da beni o ha-
yrla honud eyle..»

Duâda «bu iim» tabiri yerine asü haceti ne ise onu anar..

h) Hacet Namaz
Bu da iki rek'âttir. Namaz kldktan sonra, sahîh tesbitle yap-
lan u duây okur
(440) Terâvih namazn cemaatle klmak sünnettir. Münferiden de künabilir.
(Mütercim)
(441) Bey haki... Açklama : Mezhep imamlarnn çou bu rivayeti sened olarak
seçmemitir. (Mütercim)

— 273 — slâm'da Aile Eitimi Cilt t 2 - F. : 18


: : :

SLAM'DA ALE ETM


«Allah'tan baka
hakiki hiçbir ilâh yoktur? Halîm'dir ve Ke- O
rim'dir. Büyük Arn
Rabb olan Allah' tesbîh ve tenzih ederim.
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Senden rahmetini gerek-
tiren eyleri, marifetine yol açan gayret ve azimetleri istiyorum.
Her yilikten kaynaklanan ganimeti, her günahtan selâmette kalma-
y diliyorum. Bende hiçbir günah brakma, hepsini bala!. Hiçbir
dert ve üzüntü brakma, hepsini giderip gösümü genilet, senin r-
zana uygun olan her hacetimi yerine getir, ey merhamet edenlerin
en çok merhamet edeni!.» (442)

Sonra da duasn öyle tamamlar


«Allahm! Dorusu senden istiyor ve rahmet Peygamberin Mu-
hammed hakk için sana yöneliyorum.. Ya Muhammedi üphesiz ki
ben Seninle, hacetimin yerine getirilmesi için Rabbime yönetip dilek-
te bulundum.. Allahm, Muhammed'in benim hakkmda efaatini
kabul buyur!..»
Buna benzer bir takm istek ve salâvatlardan Sünnet ile sabit
olanlar okunabilir..

2 — Nâfile Oruç
Nafile oruç hakknda asl dayanak, Sahih-i Müslim'de rivayet
edilen u
hadîstir.-

«Herhangi bir kul Allah yolunda bir gün oruç tutacak olursa,
Allah onunla Cehennem atei arasmda —
o bir günün orucu sebe-
biyle —
yetmi yllk bir uzaklk meydana getirir.» (443)
Nâfile Oruç Birkaç Çeittir

a) Arafe günü orucu.


Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyurmutur.-

«Arafe günü orucu sebebiyle Allah'n bir yl önceki ve bir yl


sonraki (küçük günahlar) temizleyip balayacam umarm.»
(444)

b) Âurâ ve Tâsuâ orucu.


Muharrem' in onuncu gününe, «Âurâ», dokuzuncu gününe de
>

(442) Tirmizî.
(443) Müslim
Sahih-i : Ebû Saîd el-Hudrî (R.A.) den.
(444) Sahih-i Müslim : Ebû Katade'den...

— 274 —
;

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Tasuâ» denilir. Bu iki günde oruç tutmamz tavsiye edilmitir. Ya-


plan sahih tesbite göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur ;

orucu sebebiyle Allah'n bir yl önceki ve bir yl


sonraki (küçük günahlar) temizleyip balayacam umarm.»
(445)

Yine bu günün orucu hakknda Peygamberimiz'in (A.S.) öyle


buyurduu tesbit edilmitir: «Gelecek seneye kadar yaarsam, her-
halde dokuzuncu gününde de oruç tutarm.» (446)

Muharremin onuncu gününe gününü de eklemek caiz-


onbirinci
dir. Nitekim Ahmed bin Hanbel'in yapt rivayette buna yer veril-
mitir. Yalnz onuncu gün deil de, dokuz ve on veya on ve onbirin-
ci günleri oruç tutmaktaki hikmet, Yahudilere uymamaktr. Böylece
tslâm ümmeti ibadetiyle de dier milletlerden ayrlp seçilmi
olurlar. Yaplan rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) öyle buyurmu-
tur:

tutmak suretiyle Yahudilere muhalefet edi-


nir gün önce ve bir gün sonra da oruç tutunuz.»

c) evval aynda alt gün oruç.


evval, Ramazan'dan sonraki aydr. Bu ayda alt gün oruç tut-

mamz tavsiye edilmi ve öyle Duyurulmutur


.
**.
- \ - _ —\ \ .

«Kim Ramazan ayn evval ayndan alt günü


oruçlu geçirir ve
ona tabi klarsa (yani Ramazandan hemen sonra alt gün oruç tu-
tarsa) t bir yln tamamm oruç tutmu gibi olur.» (448)

(445) Sahih-i Müslim Ebû Katade'den...


•.

(446) bn Abbas (R.A.) dan.


(447) Ahmed bin Hanbel.
(448) Sahih-i Müslim Ebu Eyyûb el-Ansari (R.A.) den.

— 275 —
:

SLÂM'DA ALE ElTlMl


d) Pazartesi
*
ve perembe günleri oruç.

Sahih rivayetlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz önemli bir


durum ortaya çkmadkça her pazartesi ve perembe oruç tutard.
Bunun sebebi kendisinden sorulduunda ise, cevab vermitir u
«Ameller pazartesi ve perembe günleri (Allah'a) arzolunur. Ben de
oruçlu bulunduum halde amelimin arzolunmasn arzu etmekte-
yim.» (449)

e) Eyyam-i Biyd'de oruç.


«Eyyam-i Biyd»den maksad, kameri aylarn onüç, ondört ve on-
beinci günleridir. Bu günlerin geceleri ay aydnland için, yla
onlara belirtilen isim verilmitir. Bu günlerde oruç tutmak hakkn-
da Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Her aydan üç gün oruç tutmak istersen, o takdirde onüç. on-


dört ve onbeinci günleri oruç tut..» (450)
f) Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek.
Bütün bir sene —Ramazan hâriç—
gün oruç tutup bir gün
bir
iftar etmek, Dâvud Peygamber'in (A.S.) orucudur. Yaplan sahih ri-
vayete göre, bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-
mutur.
«Bir gün oruç tut, bir iftar et. te bu Dâvud (A.S.) n orucudur.
Bu (nafile) oruçlarn en üstünüdür.» (451)

Bunlardan baka baz günlerde ve aylarda nâfüe oruç tutmak,


sünnet-i Resûlüllah ile sabit olmutur. Sevap kazanmak isteyenler
bu tavsiyelere uyup oruç tutarlar ve nefslerini arndrm olurlar..

Nafile oruç tutmakta olan kimse için orucunu bozmak caizse de


bozduu orucu bilahare kaza etmesi vâcibdir.
Sraladmz oruçlar sünnet ile sâbit olan en
ise, meruiyeti
önemli nafile oruçlardr. Kulu Allah'a daha çok yaklatran sâlih
amellerin en önemli ve büyüklerinden saylrlar. Bu oruçlar kiinin

(449) Tirmizi.
(450) Tirmizi.
(451) Sahih-i Buhar...

— 276 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

kalbinde takvânu hassasiyetini bütün derinliine yerletirir; üp-


heden uzak bir'imân temeli 'üzerinde gönül yatkanl verir, ayr-
ca imânn tatlln hissettirir.
Terbiyeci kardeim! Nafile namaz ve cruç tutmak ve kendi nef-
sinde en uygun ekilde yerine getirmek suretiyle çoluk çocuuna en
iyi örnek olmaya gayret et. Tâ ki, senden görüp faziletler kazansn-
lar ve iyilikleri sende görüp alsnlar ve bu hususlarda sana uysun-
lar.. Sonra da bu örnek durumuna bir de güzel söz söylemeyi, güzel

öütlerde bulunmay ekle.. Nafilenin faziletine dâvet et, tetavvu' iba-


detiyle amel etmeye çar.. Çünkü sende gözle görülebilen güzel mi-
salleri mevcuttur.. Çok sürmez çoluk çocuunun nafile namaz ve na-
file oruç tutmay âdet edindiklerini görür ve sevinirsin.. O halde on-
lar özel vakitlerde güzel amellerde bulunmaya tevik et ve bu husus-
ta hrsl davran ve belirli günlerde nâfile ibâdet etmelerini salama-
ya çal..
üphesiz ki çocuu ruhen, imânen oluturmakta ve onu ahlaken
ve vicdanen hazrlamakta nâfile ibâdetin çok büyük te'siri vardr ve
önemli faktörlerden biri kabul edilir.
Hattâ bu gibi ibâdetler çocuu ihlâs özere yetitirip gelitirir,
takvâ ile süsler ve ilâhi murakaba duygusunu alar. Böylece ilâhî
azameti bütün hametiyle gözlerinin önüne getirme uuruna eriti-
rir..

Terbiyeci kardeim! ite bunlar yerine getirecek olursan, çocuu


ruhen ibâdete balamakta ve ilâhi yolda onu oluturmakta amaca
erimi bulunursun. O
kadar ki senin çocuun toplum içinde par-
makla gösterilecek bahtiyarlardan biri olur. Çünkü o hidâyet, hak
din ve doru yol üzerinde bulunuyordur..

ÇOCUU LÂHÎ MURAKABAYA BALAMAK


Bundan maksad, çocuun kalbine ve dimana ilâhî ilim ve kud-
retinin snrszln ilemek ve her eyin ilâhî gözetim altnda bulun-
duunu anlatp onda bu uur ve imâm gelitirmektir. Bu hususta
Kur'ân'da öyle buyu/uluyor
«O Allah ki seni ayakta durduun halde de, secde edenler ara-
snda dolatn durumda da görüyor..» (452)

«Nerede olursanz olun mutlaka O, sizinle beraberdir.. Allah yap-


tklarnz görüp bilendir.» (453)
(452) uârâ Sûresi : 219.
(453) Hadid Sûresi : 4.

-- 277 —
:

SLAM'DA ALE ETM


«üphesiz ki yerde ve gökte hiçbir ey Allah'a gizli kalmaz »
(454)

Ayrca Resûlüllah (A.S.) Efendimizin bu hususta tavsiyesi var

«Nerede olursan Allah'tan kork, kötülüün arkasndan iyilik


ile ki onu silsin ve bir de insanlarla güzel ahlâk ile ilgi kur!» (455)

«Akll ve zeki, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonraki hayat


için amelde bulunan kimsedir. Âciz ise, kendini hevesinin peine ta-
kan ve Allah'tan (amelsiz ibâdetsiz) bir eyler temenni eden kim-
sedir.» (456)

Naklettiimiz Kur'ân ayetlerinin ve Peygamber Hadislerinin ta-


mamndan u
sonucu çkarp almak gerek îslâm, ferdin terbiyesin
de, gizli ve açk bütün hallerde ilâhî murakaba altnda bulunduu-
na itina ve özen gösterir ve dönüp dolat varp eyletii her yer-
de inam bir nefs muhasebesine doru çeker; eyleik ye göç halle-
rinde Allah'tan korkup fenalklardan saknma uuruyla yetitirme-
yi öngörür.

Artk kardeim! Çocuunla beraber belirtilen ekilde


terbiyeci
bu erefli yolda yürür, onun kalbine murakaba tohumlarm eker,
kendim hesaba tabi tutma ve Allah'tan korkma inancyla yetitirir,
çalt zaman Allah'n kontrolü altnda bulunduunu, düündüü
zaman hatrladm,
dm nefs muhasebesini
duyacak,
murakaba uurunu ta-
ilâhî
anlayacak düzeye getirirsen, ite o zaman onu,
alemlerin Rabbi olan Allah (c.c) için ihlâs üzere terbiye edersin, söz-
lerinde ve davranlarnda, bütün tasarruflarnda Allah'tan kor-
kup hayatm düzene sokmasmda onu yetitirmi saylrsn. Bu du-
rumda artk çocuk ne kadar bir eye niyet etse veya ne kadar bir i
yapmak istese mutlaka Allah'n rzasn düünerek hareket eder..
Bunun gibi ald
bu terbiyenin te'siriyle, terte-
çocuk ileride
miz bir anlay ve uur üzere
olur. Nezih ve pâk düünür. Kendini
nefs âfetlerinden kurtarr. Artk ne hased eder, ne kin besler; fitne
ve fesada meyletmez, kirli ilere bulamaz. eytandan ona bir dür-
tü dokunursa veya nefs-i emmareden bir fslt gelirse, hemen Al-
lah'n kendisiyle beraber bulunduunu, her eyi iitip gördüünü
hatrlar..

(454) Al i îmrân : 5.
(455) Tirmizî...
(456) Tirmizî...

— 278 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

üphesiz
Allah'tan korkup fenalklardan) saknanlara eytan-
t

imi vesvese (azck bir hayâl sinyali) dokunduunda Allah' anar-


lr.. Hemen (doruyu ve gerçei) görürler. (457)

yukarda «îmân terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bölümünde,


Biz
çocuu ilâhî murakaba altnda bulunduu uuruyla yetitirmenin,
mlof-i sâlihin'in deimiyen güzel âdetlerinden biri olduunu söy-
lemitik. O
bölümde Sehl bin Abdullah et-Tüsteri Hazretlerinin du-
rumuyla ilgili hususu bir daha okumanz tavsiye ederim. Ad geçen
/jt diyor ki .«Henüz üç yanda idim ki geceleyin kalkp daym
:

Muhammed bin Sivâr (veya Sevvâr) m


ibâdetine bakar, izlerdim.
Mir gün daym bana: «Seni yaratan Allah' anmaz msn?» dedi. Ben
do Nasl anaym?» diye sordum. öyle dedi «Yatana uzandn-
: :

da üç defa kalbinle öyle söyle Allahu mâiyye, Allahu nâzirî, Allahu


:

yahidî (= Allah benimle beraberdir. Allah beni görüyor. Allah be-


nim âhidimdir.)» Daymn bu tavsiyesine uydum ve bu sözleri söy-
lemeye devam ettiimi kendisine anlattm. Bunun üzerine daym
bana «Bunlar her gece onbir' defa söyle..» diye tavsiyede bulundu.
:

Devam ettim, derken kalbime bir tatllk girdi. Bir yl sonra daym
bana «Sana örettiimi koru ve kabre girinceye kadar devam et.
:

Çünkü bu sözler Dünya'da da, Âhiret'te de sana fayda verir» buyur-


du. Ben de onun bu tavsiyesine uyup o sözlere yllarca devam et-
tim. Sonra da onun tatlln ruhumda hissettim. Daym bu defa
bana öyle dedi «Ya Sehl! Allah kiminle beraberse, kime nazar edi-
:

yor ve kime âhit oluyorsa, artk o adam günah iler mi? Günah ve
isyandan kesinlikle sakn'..»

te böylesine doru ve salam bir yönlendirme ve devamllk


gösteren bir alama, ayn zamanda ilâhi terbiyeyle eitilme, Sehl'i
ariflerin büyükleri seviyesine yükseltmi ve Allah'n sâlih kullarn-
dan biri olmutur. (458)

îmam Ahmed er-Rufâi, EL-BURHANÜ'L-MÜEYYED adl kita-


bnda diyor :ki
— sayg ile korkmaktan nefsi muhasebe uuru do-
«Allah'tan
ar; nefsi muhasebe uurundan murakaba duygu ve inanc doar;
murakaba duygusundan devaml Allah ile megul olma hassasiyeti
balar..»

(457) A'raf Sûresi : 201.


(458) Bu kssay, îmam Gazali îhya adl kitabnda nakletmisttr.

— 279 —
.

SLAM'DA ALE EÎTÎM


kardeim! Artk hem kendini hem çoluk çocuunu ilâ-
hi murakaba duygu ve inanc üzere yetitirmekte çok hrsl ve istek-
li ol.. Nefs muhasebe uurunu hem kendi kalbine, hem onlarn kal-

bine yerletir. Takva ve saygyla korkmann aslm, mayasn ruhla-


ra ekmeye çal. Böylece çoluk çocuunla birlikte ruhi terbiye hu-
susunda arzuladn gayeye ularsn. O kadar ki senin çocuun
toplum içinde parmakla gösterilen bahtiyarlardan biri olur. Çünkü
o, hidâyet, hak din ve doru yol üzere bulunuyordun.

Bütün bu belirttiklerimiz, slâm'n açk caddesinde Müslüman


ruhen ve imânei yetitirip oluturmay gerekli gören en önemli
bendlerdir. Onu ahlâkan yetitirmenin en önemli usûlleridir.

üphe yok ki, çocuk henüz trnaklar yumuack iken Allah'a


ibâdetle irtibat salanr, sözüyle, davranyla ibâdete ilgi gösterir;
gerek okuyup ezberleme, gerekse mânas üzerinde düünme bak-
mndan Kur'ân- Kerîm ile, okumay, ibâ-
camilerle irtibat kurar,
det etmeyi âdet haline getirir; Allah' anmaya devam eder, nâfile
ibâdetleri yerine getirir ve uygular; ilâhî murakaba ve muhasebe
uurunu tarsa, çok sürmez çocuk arnm ve aydnlanm bir hü-
viyetle ortaya çkar; imân ve ihlâs damgasn tar; iffet ve takvâ
ile tannr; Allah'tan sayg ile korkup bütünüyle O'na yönelme ve

kendini O'nun azametine vermenin açk belirtisiyle bakalarndan


ayrd edilir.
Terbiyecilerin hepsine gereken udur
Ruhi terbiyede çocuk-
ki :

laryla birlikte slâm'n açm


olduu eitim caddesinde yürüsün-
ler. O kadar ki, insanlar arasnda belirgin bir bend gibi olsunlar.
Yeryüzünde yürüyen melekler gibi sadelesinler. Çünkü iç yaplar-
na imân, takva ve murakabann asllarn ekmi; kalblerinin derin-
liine Allah korkusunu, O'na güvenip dayanma uurunu ve nefsi
muhasebe duygusunu bütün derinliine yerletirmilerdir..
Benim takdirime göre, bu usûller ve direk mahiyetindeki daya-
naklar, çocuu ahlâkî yönden terbiye edip yetitirmede, islâh edip
olgunlatrmada en önemli faktörlerdir. Ayn zamanda çocuun sos-

yal yönünü en olumlu biçimde kemâle erdirip kiiliini oluturup


akln gelitirmekte en önemli âmillerdir..
Artk amel etmek isteyenler bunun gibi amel etsinler..
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

ÇOCUUN FKRÎ RTBATINI SALAMAK (459)

maksad, çocuk henüz akletmeye balad, tem-


Fikrî irtibat'tan
yiz çama ayak bast andan itibaren, ergen oluncaya, genç bir de-
likanl düzeyine gelinceye ve ölçüsünü alp orta yaa eriinceye ka-
dar din ve devlet yönlerinden slâm düzeniyle ilgi kurmas; düstur
ve ahkâm olarak Kur'ân ile irtibat halinde bulunmas; yol ve hü-
kümler olarak er'î ilimlerle içiçe bir hüviyete bürünmesi; ruhen ve
yol gösterme bakmndan slâm tarihini iyi bilmesi ve ondan zevk
almas; medeniyet ve yenilikler bakmndan islâm kültürüyle tam
ilgi kurup onu bütünüyle benimsemesi; yabanc fikirleri defetme ve
atalarnn dine hizmetleriyle övünme bakmndan slâm davetiyle
hemhal bulunmasdr..
Yukarda «Aklî terbiyeyle ilgili sorumluluk» bahsinde, terbiye-
cilerin çocuklarn fikren iyi yetitirmeleri hususunda baz hakikat-
leri belirtmitik. imdi o bahiste anlattklarmzn bir özetini vere-
lim ve çocuun fikrî irtibatn ileyen bu iki bahis arasm salam e-
kilde kuralm..

Sözü edilen hakikatler aada belirtilmitir

a) slâm her zaman ve her yerde bütün özellikleriyle salahiyet-


lidir ve geçerlidir. O'nun geçerlilii Kyamete kadar sürecektir. Kap-
samll, tazelenmesi ve devamll
her zaman yepyeni bir tak-
ile
vimdir ve bu özelliiyle dier sistemlerden ayrlr.
Bizden önce gelip geçen atalarmz, eritikleri izzet, kuvvet,
b)
ve medeniyete ancak slâm dinini aziz tutmakla eriebilmilerdir
ve Kur'ân nizamn uygulamakla o erefli düzeye gelmilerdir.
c) Durmadan Dünya'y aydnlatan slâm medeniyetinin üzerin-
deki perdeyi kaldrp 0"nun att medeniyet temeli ve yükselttii
medeniyeti göstermemiz gerekmektedir ki, insanlar O'nun nuruyla
doru yolu bulabilsinler ve asrlar devam ettikçe o'nun tükenmez
kaynandan avuçlayp içsinler.
d) slâm dümanlarnn hazrladklar plânlar gözlerin önüne
koyup sergilememiz arttr. Bunlar öyle sralyabiliriz
— Hileci düzenbaz Yahudilerin sinsi plânlan.
— Sömürücü emperyalistlerin plânlan.
— Hakk bütünüyle inkâr eden komünistlerin plânlan.

(459) Fikri irtibatn kapsamna, tarihi da girer. leride bu irtibat çok


irtibat
açk ve net biçimde sözlerimizin arasnda bulacaksnz.

— 281 —
SLÂM'DA ALE ETM
— Kin ve intikam duygusuyla yanp tutuan Haçllarn plânla-
r.

te
bütün bu plânlar yeryüzünden slâm akidesini silmeyi he-
def olarak seçmiler ve inkâr tohumlarn slâm topluluunun içine
atmaya azmetmilercür. Ayn zamanda her eyi mubah sayma ve
cinsel konulara bütünüyle kap açma felâketini tslâm ailesi yap-
sna sokmay, müslüman gençlerde mukavemet ve cihâd ruhunu
söndürüp öldürmeyi, slâm ülkelerinin yeralt ve yerüstü servetleri-
ni kendi çkarlarndan yana kullanmay ve sonra da Müslüman
Araplar üzerinde tam bir sulta kurmay bütün incelii ile çizmi-
lerdir. Böylece Müslümanlarn devaml onlarn hükmü altnda kal-
masn, onlardan kopmaz bir parça haline gelmelerini amaç olarak
seçmilerdir..
e) u hususu devaml hatrlamamz ve hatrlatmamz gerekir:
slam ümmeti güne altndaki yerini almaya ve eref ve izzetin do-
ruuna yükselmeye ancak slâm' kendine yol ve düstur edinmekle
eriebilir. Kur'ân- Kerim'i kendine tek rehber ve ahkâm seçtii
takdirde baarl olabilir. Ayn zamanda Hz. Ömer'in (R.A.) sö- u
zünü gözlerinin önüne koyup onu kendine balangç ve iâr edinmeli-
dir :

«Biz öyle bir kavimiz ki Allah bizi slâm'la güçlendirip aziz ve


erefli kld.. Biz, Allah'n bizi aziz kld eyden bakasyla izzet ve
eref aradmz gün Allah bizi zelil ve hakir klar..»
Baz fikir adamlarnn dedii u söz de ne güzeldir!
«Biz islâm ümmeti, tarihe Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Udey bin
Haleflerle girmedik. Biz ancak tarihteki erefli yerimize Hz. Mu-
hammed (A.S.) Efendimizle ve O'na uyan Ebubekir ve Ömer'lerle
girdik.. Yaptmz
bunca fetihleri ne süt vermeyen ksr develerle,
ne de Dâhis ve abrâ atlaryla yaptk; ama biz, Bedir, Kadisiye ve
Yermûk savalaryla ülkeleri zaptettik.. Dünya'ya ünlü âirlerin
«yedi asl iirleriyle deil, Kur'ân- Mecîd'le hükmettik. Biz insan-
lara Lât ve Uzza adndaki putlarn risâletini tamadk, ama biz on-
lara slâm risâletini tayp ulatrdk, Kurâ'n'n esaslarn götürüp
tebli ettik..» (460)

Ve devaml unu hatrlamamz ve hatrlatmamz gerekir. Bu ge-


ri kalma, slâm cemaatine ârz olan bölünme, bir batan bir baa par-

(460) slâm davetçisi Hatip Usam el-Attar'n konferansndan...

— 282 —
:

TERBYEDE TEMEL KAÎDELER

çalanmann ve kendi varln


topraklarnda koruyup gerekli
Filistin
klan, Mescid-i Aksâ'y ele geçiren Yahudi emperyalizminin slâm'a
musallat olmasnn tek sebebi, Allah'tan uzaklama-
Müslümanlarn
s, ilâhî hükümleri kaldrp amel etmemeleri, semavî diyanete dayan-
myan yabanc devletlerin çkardklar kanunlar benimsemeleri,
düzen ve denge, ahlak ve fazilet bakmndan hiçbir deer tama-
yan yabanc âdet ve kültürü ithal etmeleridir.. Allah Resulü (A.S.)
ne kadar doru buyurmutur
-Ümmetimin hükümdarlar Allah'n indirdiiyle hükmetmiye-
cek olurlarsa, mutlaka Allah onlara dümanlarn musallat eder de
ellerinde kalan bir ksm
eyleri tüketip kudretsiz duruma getirir-
ler. Allah'n kitabn ve Peygamberinin sünnetini tatil etmeye gör-
sünler, mutlaka Allah onlarn iddet, sknt ve darln kendi ara-
larnda meydana getirir..» (461)
Yine devaml unu hatrlamak gerekir: Dümanlar slâm âley-
hine ne kadar istiarede bulunur ve kâfirler ne kadar plân hazrlar-
larsa, hazrlasnlar, stikbal slâm'ndr. Resûlüllah (A.S.) Efendi-
mi u
hadisleriyle ümmetini müjdelemi ve gerekli bilgiyi vermi-
tir:

ö\ i&\ JL£Wd ^ ö 4 y^<*\»*/m j o <>-

m *^*%^&tf®?ae&>vt* *****
(461) Beyhaki - Hâkim...

— 283
SLAM'DA A I LE ECTlMI
üphesiz ki dininizin evveli
peygamberlik ve rahmettir. Bu,
Allah'n diledii kadar sizde bulunacak, sonra Allah onu kaldra-
cak ve arkasndan peygamberlik yolunda (ve dorultusunda) hali-
felik olacak. Bu d a Allah'n diledii kadar aranzda
bulunacak. Son-
ra Allah hilâfeti kaldracak ve src
azgn hükümdarlk olacak. Bu
da Allah'n diledii kadar aranzda bulunacak. Sonra Allah onu da
kaldracak ve akabinde zorbala dayal hükümdarlk olacak, Al-
lah'n diledii kadar aranzda bulunacak. Sonra Allah bunu da kal-
dracak ve yine peygamberlik yolunda hilâfet olacak. nsanlar ara-
snda Peygamber'in sünnetiyle amel edecek. slâm, yeryüzündeki
komularna dal ve kol salacak. Gökte ve yerde eyleenler slâm
ümmetinden râz olacaklar. Gök tek bir iklim brakmayp hepsine
yamur indirecek, yer hiçbir bitki ve bereketini brakmayp hepsini
ortaya çkaracak..» (462)

Hadîsten açkça anlaldna göre, zorba hükümdarn devri


gelmi bulunuyor. Bunun açk görüntüsü, Ümmetin re'yini almak-
szn birçok inkilablar yapp inkilabçlar bir takm hükümler koy-
maya sevketmesi ve idareyi milletten gasbedip dikta rejimini kur-
masdr Birçok slâm ülkelerinde
bu hal cereyan etmektedir. Ama slâm'n uyanma dönemine girme-
si, bunun çok uzun sürmeyeceine delâlet etmektedir. leride Pey-
gamber yolunda yürüyecek hilâfet gelecek ve halk arasnda Pey-
gamber (A.S.) m
sünnetiyle amel edecektir. Umuyoruz ki, o gün-
ler çok yakndr. înaallah..

Ümitsizlik sergileyip cihad ruhunu öldüren ve «Her ey bitti ve


biz âciz kaldk!» diyenlerin görü ve iddiasna hem uyank bu- kar
lunmak,hem de bu gibi ümitsizlik havas estiren görülerden de-
vaml saknmak gerekir. Çünkü bunlarn çou «Canm sen kendi
evin çuluna, kilimine gerekli ol. Bugün artk çalp cihâdda bulun-
mann bir yarar yoktur!.» derler.

te elimizde Kur' an, o, bizi bu gibi ümitsizlik havas estiren


ye'se düüren kimselerden sakndrp öyle buyuruyor:

«Allah elbette içinizden alkoyup davrananlar ve kar- ar
delerine, kalkn bize gelin! Diyenleri bilir. Zaten onlardan ancak
pek az savan sknt ve iddetine (göüs gerip) gelirler. (Gelseler
bile) size kar oldukça kskanç ve cimridirler. Korku geldii zaman,
ölüm baygnln geçiren kimse gibi gözleri döner bir halde sana
(462) mam Ahmed bin Hanbel - Bezzar - Ebû Davut.
TERBYEDE TEMEL KADELER

bakp durduklarn görürsün. Korku gidince hayra kar pek kskanç


ve cimrice bir tavr içinde sivri dilleriyle sizi incitir ekilde atp tutar-
lar. Bunlar (gerçekte) imân etmemilerdir. Bu sebeple Allah, amel-
lerini boa çkarmtr. Bu da Allah'a göre çok kolaydr.» (463)

Ve ite Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Müslümanlar siyaset ve


cihâd hususlarnda ümitsizlie itip alkoyanlara kar dikkatli ol-
mamz emretmi ve öyle uyarda bulunmutur:

«Kim, Müslümanlar helak oldu, derse, o onlar helak etmitir.»


(464)

îte önümüzde tarih, hakk ve gerçei haykrarak söylüyor;


asrlar boyunca Müslümanlar yok ve perian eden sarsntlar anla-
tyor. Sonuç ne olmutur?
— sürüleri birçok slâm ülkelerini istilâ edip Mescid-i Ak-
Haçl
sa'y zaptettiinde, henüz bir kuak olumas süresi geçmeden Müs-
lümanlarn bana
onu ayakta dimdik tutacak bir kimsenin gelece-
ini kim zannederdi? stilâ edilen slâm ülkelerinin ksa bir süre
sonra ünlü kahraman ve büyük devlet adam Selahattin'i Eyyûbî
tarafndan asl hürriyetlerine kavuturulacam, Müslümanlarn iz-
zet ve erefle sabahhyacam kim düünüp tahmin edebilirdi?

— Mool
ve Tatarlar slâm âleminin üzerinden bir silindir gibi
geçip altn üstüne getirdikten sonra, mal, can, rz ye namusu payi-
*
mal ettikten sonra Müslümanlarn bana, onlar tekrar dimdik
ayakta tutacak liderlerin geleceini kim zannederdi? O kadar ki,
Hülagu'nun Müslümanlarn kafa kemiklerinden büyük dalar mey-
dana getirdiini söyleyenler oldu.

Böylesine büyük bir Müslümanlar


frtnadan sonra kim ileride

toparlayp onlah yine eskiden olduu gibi dimdik ayakta tutan Me-
lik Muzaferüddin Kutuz'un (465). Ayn-i Câlut meydan muharebe-
sinde mutlak bir üstünlük salayacan ve bu suretle Müslüman-

(463) Ahzâb Sûresi i 19.

(464) Ebû Nuaym.


(465) Mool - Hülâgu istilasndan sonra Msr hükümdar Kutuz'dan söz edili-
yor. Kendisi aslen Türk'tür. Moollar püskürtüp üstünlük salam ve
islâm'a yeniden hayat kazandrmtr. (Mütercim).

— 285 —
SLAM'DA ALE ETM
larn eref, saygnlk, azamet, yücelik ve efendilik burcunda arz-
endam edeceini kim tahmin ederdi?
üphesiz ki baar
ve zaferi elde edeceine inanmak, baarnn
ilk admdr. Her milletin kuaklarn ve yeni nesillerini zaferden
zafere koturan, baardan baarya ulatran dier bir unsur, mâ-
nevi kuvvettir, moral yüksekliidir. Hele bir de o millet Müslüman
olursa..

Bu dediklerimize kar tarih en büyük ahit olarak bulunuyor..


Terbiyeci kardeim!

ite bu hakikatleri kendi çocuklarna gece gündüz demeden tel-


kin etmen ve durmadan bunun tokmayla onlarn kulak kapsn
çalman vâcibdir. Tâ ki, çocuklarn hepsi de güven duyan, büyük
umut besleyen ve zafere ulaacana inanan ruhla ileri atlp hizme-
te koyulsunlar. Yüce ve salam himmetle, kalblerde kök salm
imânla dâvay savunsunlar ve yaysnlar..
Sana hemen müjde vereyim ki, çocuklarnla birlikte slâm'n
bu yüce dâvasna kulak verip düünce ve ruhunuzu ona balad-
nz, bugünkü medeniyeti ve tarihî gerçekleri hatrladnz ve sa-
brla üzerinde durduunuz zaman, sana müjde olsun ki, çocuklarn
slâm'la ciddi irtibat kurmu, Allah'a dâvet edenler kafilesinde uur
ve vicdanlaryla yerlerini almlardr. Artk bu durumda onlar s-
lâm eriâtmdan baka düstur ve yol tanmazlar ve Hazret-i Pey-
gamber (A.S.) Efendimizden baka önder ve lider edinmezler. Ga-
razkârane çarlardan hiçbir hal ve durumda müteessir olmazlar.
Çatlak sesler, sapk fikirler, kâfirce akidelerin te'sir alannn dn-
da kalmasn bilirler..

Terbiyeci kardeim! Sözünü ettiimiz hususlar ancak sen ken-


di evinde eriât, fikir, tarih, edebiyat, kssa, dâvet, slâm büyükleri-'
nin biyografisi, slâm âlimlerinin eserleri ve hayatlaryla ilgili çok
çeitli kitaplardan meydana gelecek bir kütüphane kurmanla ger-
çekleebilir. Çünkü bu kadar zengin kütüphane slâm'
çeitli bir
bütün hakikatiyle, safiyet ve aklyla yanstr. Peygamber (A.S.)
Efendimizin getirdiini tazeliiyle, Ashab- Kirâmin yaydm
ber-
raklyla ortaya koyar.. Selef-i salihîn'in ve onlara ihsan ile uyan-
larn ari-duru tutup yükselttikleri gibi yükseltip gerçeklere kapy
açk tutar..

Artk terbiyeci kardeim! Evdeki kütüphanene bir kitap satn

— 286 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

almak istediin zaman, ihlâs sahibi ilim adamlarnn görüüne ba-


vur, sadk dâvetçilerin fikrini al. onlarn tavsiyesine göre kitap edin..
Aksi halde evine sadece islâm'n ismini tayan kitaplar girebilir, is-
lâm isminden söz eder, fakat onun hakikatini yanstmaz.. Çünkü ba-
z müellifler gerek Batla ilim adamlarnn, gerekse müsteriklerin
düüncelerinin te'siri altnda kalp onlarn dediklerini hakikatm gi-
bi sanrlar. Böylece yazdklar eserlerine onlarn fikirlerini aktarr-
lar. Oysa gerçekte onlarn dedikleri bo ve anlamszdr. slâm'dan
deildir.. Onlarn sözlerini ve slâm hakkndaki görülerini nakleden
müellifler iyi bir ey yaptklarn sanrlar. Ünlü yazar Ahmet EMN,
Taha HÜSEYN, Hüseyin HEYKEL, Hâlid Muhammed HALD, Meh-
met Ferid VECDÎ, CELALETTÎN KEK
ve benzeri müellifler bu cüm-
ledendir..

Terbiyeci kardeim! Çocuunu fikren ve vicdanen tslâmiyete


smsk balayacak faktörlerden biri de, kalblere k
tutan hutbe ve
konferanslar, slâm'n sapasalam kültürünü yanstan konumala-
r dikkatle dinlemesi ve tarihî gerçekleri aksettiren tiyatro ve benze-
ri sanat eserlerini izlemesidir.

O kardeim! Cuma namaz için kendine ve ço-


halde, terbiyeci
cuuna bir cami seç. Ancak o camide hatiplik yapan zatn ihlâs ve
takvâ, parlak fikir, kâmil anlamda slâmi anlaya sâhib olmasna
dikkat et. Ayrca çekici üslûbunu, çok kapsaml geni kültürünü,
hayat olaylarm kuatan geni bilgisini dikkatten uzak bulundur-
ma. Tâ ki camideki te'sir ve istifade asl amacna erisin, anlayp
kavramada semereli bir netice elde edilsin..
Konferans dinlemek için de çok uygun bir ciheti seçmeye bak.
Konferansçnn son derece slâm inancna bal bulunmasna, sa-
lam bir imâna sâhip olmasna, kâmil anlamda slâm ahlâkyla süs-
lenmi bir düzeye gelmesine dikkat et ki hem sen, hem de çocuun
dinledikleriniz konuyla slâm'n akide, ilim, medeniyet ve düünce
sistemine gönül verip iyi bir ügi kurabilesiniz..
Tarihi gerçekleri ibretli ve öütlü safhalanyla yan-
cihetleriyle.
stan tiyatrolar seçmekte de çok dikkatli davran. Tiyatronun oy-
nand yerin her türlü aalktan, derme-çatma fikirlerden, ah-
lâk bozucu konulardan uzak olmasm tesbit edip ona göre seçim
yapman arttr. Ve eer tiyatro seni erefli babalarnla, tertemiz
tarihinle karlatrp ciddi bir irtibat kuruyorsa, iyi bir seçim yap-
m sayürsn. Veya cahiliyye devri kötülüklerini yine ibret ve öüt
alnacak safhalanyla aksettiriyor ve seyirciler de takvâ, ahlâk,

— 287 —

SLAM'DA ALE ETM
denklik ve ihtisas hususlarnda sanatçlar hakknda ahitlik ediyor-
larsa, o takdirde bir saknca yoktur, bu konuyu ileyen bir tiyatro-
yu seçebilirsin.. Çünkü bu durumda tiyatro slâm risâletinin hakk-
n veriyor ve toplumu gönül rahatl, verecek bir hedefe götürüyor
demektir..

te terbiyeci kardeim! Buraya kadar anlattklarm, en önemli


faktörlerdir ki, hem seni, hem çocuunu yönlendirir. Çocuunu fik-
ren gelitirip slâm'a balar ve onu akide ve imân yönünden iyice
hazrlar..

Andolsun ki, sen çocuunla birlikte belirtilen yolda yürür ve


gösterilen ölçüde yönünüzü belirlerseniz, üphen olmasn ki, bu du-
rum çocuun imânn koruyan bir kale olur, cahiliyyetin sapklk
ve inkârnn hiç de te'sir edemiyecei köklü bir akideyi oluturur.
nsanlarn aceleden uydurup ortaya koyduklar kyaslarn ve fikir-
lerin üstüne çkar; her yerde üstünlüünü, yüceliini korur. Çünkü
Allah'n dini, onun itikadnda, tasavvurunda bütün itikad ve tasav-
vurlarn üstündedir. Artk imân eden bir kavim için Allah'tan da-
ha güzel hüküm sâhibi kim olabilir?
Bunun anlam, senin çocuun parmakla gösterilecek bir düze-
yegelir. Çünkü hidâyet, hak din ve doru yol üzerinde bulunuyor-
dur.
—000

SOSYAL TERBYE

Daha önce «Sosyal Terbiyeyle lgili Sorumluluk» bahsinde, kita-


bmzn ikinci ksmnda «slâm'da Çocuk Terbiyesi» bölümünde u-
nu açklamtk : Trnaklar henüz yumuackken çocuu faziletli

bir sosyal terbiye ve adâb üzere yetitirmekte terbiyecilerin sorum-


luluu oldukça büyüktür. Ayn zamanda çocuun kiisel yapsn
slâm'n ebediyete uzanan akidesi üzere yetitirip bunun usûl ve
ahkâmyla onu ekillendirmekte terbiyecinin görevi oldukça önem-
lidir,demitik. Sosyal terbiye önce derin ve köklü bir din kardeli-
iyle ortaya çkar. Kardelik teâmülü ve içtimaî edep ile ölçüsünü
bulur. Böylece çocuk slâmî bir toplulukta güzel ahlâkn hayrl gö-
rüntüsüyle ortaya çkar, kardelik ölçülerine bal kâin*, sosyal edeb
ve terbiyeyi yaamaya çalr. Aklî dengesini insani tasarrufunu
korumasn bilir ve bunu hikmetle 3'ürütür..
— 288 —
:

TKIlBYKpE TEMEL KADELER

Fazileüi bir sosyal terbiyeyi oluturan faktörleri dört maddede


toplam bulunuyoruz
1 — Onurlu ve erefli bir kiiliin usûlünü yeri etirmek.
2 — Bankalarnn haklarna riâyet edip sayg göstermek.

3 — Genel anlamda Islâmiyetin önem verdii ve snrlarm çiz-


dii sosyal terbiyeyi benimseyip ona gerekli olmak.

Murakaba makanizmasn ve toplum
4 yapsnda ciddi bir
ayklama basiretini iler duruma getirmek.
Bildiin gibi, bu faktörlerin çocuun ahlâkm ayakta tutup gi-
diini düzeltmede, sosyal yönünü hazrlayp topluma kazandrmada
ve kiisel yapsn oluturmada, te'siri büyüktür ve lüzumludur.
Çünkü ancak çocuk bu sayede faziletli bir toplum yapsnda elveri-
li ve yararl bir tula olabilir ve sâlih ayn zamanda örnek bir üm-

meti meydana getirmede katks söz konusudur. te ferdi ve top-


lumu islâhta ve sosyal yapy inada slâm'n mantki budur!.
slâmî anlamda sosyal terbiyeyi ve ilgili faktörleri açkladktan
sonra sosyal irtibatn, sosyal yapyla ciddi ilgi kurmann anlam
nedir ve bundan maksad nedir? Bu irtibatn terbiyeyle ilgisi nedir?
Bütün bu sorular bu bahiste cevaplandracaz. Doru yolu göster-
mek ve ona eritirmek Allah'a aittir. Biz ancak O'ndan yardm bek-
ler iz..

Çocuun sosyal yönünü toplumla irtibat kurmasn


gelitirip
salamaktan maksat; terbiyeci, çocuk eyann hakikatim anlamaya
balad andan itibaren onu nezih, pâk ve elverili bir ortama itip
kurduu toplumdan nefsini arndracak, kalbini
ilgi temizliyecek,
imânnda sebât göstermesine yardmc olacak, aklma yarar sala-
yacak ilim elde edecek, günlük hayat için faziletli bir ahlâk edine-
cek deerleri kazanmasn gerçekletirmektir. Ayn zamanda fizik-
sel gücünü arttracak, düüncesini slâmî hakikatlerle aydnlata-
cak ve yönlendirecek, sadk bir dâvetçi klacak, ruhunda ilâhî ay-
dnlk parldayacak, dini için imân aksiyonu salayacak faziletleri
kazanmas dâ bu cümledendir.
Anca* çocuk için u ortam nedir? Ço-
elverili, faziletli sosyal
cuun sözü edilen güzel sfatlar kazanaca toplum nasl bir top-
lumdur ki o ortam ve o toplumda örnek insan, sâlih kii yetimek-
tedir.

_ 289 —slâm'da Aile Eitimi Cilt: 2-F.: 19


— :

SLÂM'DA ALE E C T I M I

i
Ben bu ortamn üç önemli irtibatla gerçekleebileceini görü-
yorum :

1 —
Çocuu, hakka, doruya, fazilete, iyiye ve güzele irâd
edecek bir müride balamak, onun rahlesinde yetimesine önem
vermek.
2 — Çocuun
son derece yararl sohbetlere katlmasn ve o gi-
bi toplantlarla irtibatm sürdürmek.

3 — Çocuu hakka
davetin özüyle mayasyla kaynatrp birle-
tirmek ve bu daveti yapanlarla çocuk arasnda ciddi bir irtibat kur-
mak..

—oOo
1

Çocukla Mürit Arasnda rtibat Salamak


ki kiinin üzerinde ihtilâf etmedii hususlardan biri de udur:
Çocuk doru yolu gösteren ilim sahibi bir müride balanp onun
ihlâs ve salâhndan yararlanr. slâm' gerçek yönüyle ve anlamyla
anlayan böyle bir zat ile ilgi kurar, onun Allah c.c. yolunda cihad
azmini görür, ilâhî snrlara ve hükümlere uyduuna âhid olur, di-
ni emirler ve yasaklara tam riâyet ettiini farkeder ve Hakk yolun-
da hizmetini sürdürürken hiçbir knayann knamasndan endie
duymadna muttali' olursa; yine iki kiinin üzerinde görü fark
izhar etmiyecei bir gerçektir ki, bu çocuk imân ve ahlâk yönün-
den mükemmel yetiir, akl ve bügi bakmdan parlak bir gelime
kaydeder; cihâd ve dâva adam olma yönünden shhatli ekilde olu-
ur; sarslmayan bir inanç üzere genel ölçüleriyle terbiye edüip ei-
tilir, kâmil anlamda îslâmiyeti benliine sindirir..

Gel gelelim dikkatimizi saa ve sola çevirip irâda yeltenen ki-


ileri inceleyip aratrdmz zaman neleri görebüiriz?
Üzülerek söyleyelim ki, sözü edilen müridler, kendi müritleri-
ne slâm' ters çevirip vermekte veya slâm'n sadece muayyen bir
tarafn ilemekte, dier bütün yanlarn ihmâl etmekteler.
Bunlarn slâm' ters çevirip vermelerine dair birkaç örnek ve-
relim :

— slâm'da devlet ve idâre nizam ve ahkâm yoktur.

— Müridin yolunda ve tarikatnda sülük eden müride siyâse-

te girmek caiz deildir.

— 290 —
:

TEMEL KADELER

— eyhini bir günaha bulam halde görürsen, sana gereken


oy m.urid! onun bulat günah taât itikad etmendir.

— eyh
günah ve isyana dümekten münezzehtir; çünkü eyh
Künah ve isyandan korunmutur, ismet sfat vardr.
— Mürid rezilliklerden synlamaz, süslenemez ve
faziletlerle
Alluh'a vâsl olmaz, meerki irtikâb ettii tehlikeleri ve iledii bü-
tün günahlar eyhine açp itiraf ederse, o takdirde bunlarn hepsi
Korçekleebilir.

— Mürid, hatrna gelen bir kötülük de dahil olmak üzere her


goyini eyhine açp ikrar etmedikçe yapt bey'ati bozmu saylr.
te buna benzer Allah'n koyduu eriatla ters düen ve îslâm
ntzamyla badamyan bir takm sözler ve telkinler..

tslâmn sadece bir yann, yani belli bir tarafn ileyip dier bü-
tün yanlarn ihmal etmeleriyle ilgili birkaç misâl

• Müridlerden bir ksm bütün inâyet ve himmetini sadece


nefsislâh ve tezkiyede toplamakta, iyilikle emretmek, fenalktan
men'etmek; zulme ve zâlime kar durmak gibi vâcibleri ihmâl et-
mekteler.


Kimi de slâm'n d
görünüüne, ruhî tezahürüne önem ve-
rip sadece bu açdan ruhuna gda vermeyi ve kulluunu sürdürme-
yi telkin eder; hayatn hareket alann ve slâmi cemaatle kaynap
bütünlemeyi, ilâhî hükümlerin yeryüzünde uygulanma ve benim-
senmesi için ortaya konulacak hizmetleri ihmal eder.
• Kimi de bütün güç ve himmetini Allah'a davete yöneltir, fa-
kat uzaktan yakndan hangi hareket ve plânn slâm'n muhteem
sarayn, nizam ve düzenini ayakta tutar bununla ilgilenmez.
• lim sahipleri ise slâm'n
bütün olduunu, bölünmeyi ke-
bir
sinlikle reddettiini, O'nun teriî hükümlerinin tecezzi kabul etmi-
yeceini söylerler. Bunlarn delili, Allah'n buyruudur u
«Yoksa Kitab'm bir ksmna inanyor, bir ksmn inkâr edi- m
yorsunuz? Sizden böyle yapanlarn cezas ancak Dünya'da rüsvay-
lktr. Kyamet gününde de en iddetli azâba döndürülüp uratl-
maktr. Allah yapageldiiniz eylerden habersiz deildir.» (466)
Allah c.c. adna insanlar irâd eden bilgili, açk fikirli, geni

(466) Bakara Sûresi : 85.

2Ö1 —
SLAM'DA ALE ETM
kültürlü kii ise, slâm' kâmil anlamda rehber gösterip onu tam
bütünlüü içinde savunur. Allah'n dininde bir bilgiyi gizlemek,
açklamamak ona göre câiz deildir veya hakk söylemeyip susmak
hiç doru deildir veya bir kötülük ve hayaszla bigâne kalmak,
bir vâcibden gaflet etmek veya dini bir sözü bulunduu yerden alp
deitirmek veya bu hususta insanlardan herhangi birinden çeki-
nip korkmak veya yüksek bir makam igal eden söz sahibi bir kim-
seye yaranmak, veya Allah c.c. hakknda bir söz bulup da söyleme-
yip susmak için onun yannda bir cevâz kaps yoktur. Çünkü bun-
lardan birini yapacak olursa, Allah'n indirdii apaçk hükümleri,
sözleri gizlemi saylr; i bununla da kalmz, Allah'n rahmet na-
zariyle bakmyaca ve tezkiye etmiyecei kimselerden biri olur.
Hattâ Allah'n ve lânet edenlerin lânetledikleri kiiler grubuna gi-
rer. am
yüce Allah c.c. buyuruyor.-
«üphesiz ki indirdiimiz o açk belgeleri ve doru yolu, Kitap-
ta insanlara açkladktan sonra gizleyenler yok mu? te onlara
hem Allah lânet eder, hem de lânetçiler lânet eder. Ancak tevbe edip
kendini düzeltenler ve hakk açklayp ortaya koyanlar bu lanetin
dnda kain*. Ben on arn tevbesini kabul ederim?
! tevbeleri çokça
kabul eder, geni rahmette bulunurum.» (467)
Dier bir âyette ise öyle buyuruluyor*:
«üphesiz ki Allah'n indirdii kitaptan bir eyi gizleyip onu az
bir deere deitirenler var ya, ite onlar karnlarnda ateten ba.
ka bir ey yemezler. Kyâmet günü Allah onlarla konumaz, onlar
temize çkarmaz; onlara elem verici bir azâb vardr.» (468)
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Allah'n dinî konuda fayda verdi-
ini belirttii bir bilgi veya ilmi gizleyeni veya dinde zarurî bir an-
lam tayan belli bir hakk söylemeyip susam, çok kötü bir karar-
gâh olan Cehennem'le korkutup tehdîd etmitir:

«Kim, dinî hususta Allah'n faydal bir bilgiyi gizler de kld


söylemezse, Allah onu Kyamet günü ateten bir gem ile gemler.»
(469)

(487) Bakara Sûresi : 159 - 160.


(468) Bakara Sûresi : 174.
(469) bn Mâce : Ebû Said el-Hudri (R.A.) den.

— 292 —
: : ;

TERBYEDE TEMEL KADELER

üphesiz ki ihlâs sâhibi müridler, Hakk adna okuyan ilim


adamlar geçmite insanlar islâh. terbiye, irad ve tezkiye görevini
yüklenmiler ve bu dorultuda Islâmiyeti kâmil anlamda" bilip an-
lamlard. Bunlar ayn zamanda iffet, doruluk, takva, îslâmi cad-
de, Allah'n Kitab'na ballk ve onu temsil, Peygamber (A.S.) Efen-
dimizin sünnetine ballkta büyük ve o nisbette yüce bir derecede
bulunuyorlard. Sosyal faaliyetlerinde, toplumla olan ilikilerinde
slam'n o doru suretini verirler, îslâmî anlaylarn sergilerler,
iradn önemini kavrayarak sürdürürler ve terbiyede tam yönlen-
dirici rol oynarlard.. Bununla yetinmezler, bir vacibi deitiren
münkere kar susmazlar, insanln maslahatna yönelik hakk bu-
lunca onu brakp bir tarafa çekilmezler, gerekirse konuurlard;
ihtiyaç hissedildii zaman kutsal cihâdda bulunmaktan geveklik
gösterip kaçmazlar, bkknlk da duymazlard.

Sözü edilen bahtiyarlarn islâm eriâtma smsk bahlklarna,


Kur'ân ve Sünneti benimseyip gerekli görmelerine delâlet eden bü-
yük müridlerin ve Allah c.c. adna konuan büyük ilim adamlar-
nn u sözleri yeterli deildir:
Arif -i billah mam eyh Abdulkadir Geylânî (K.S.) diyor ki :.


eriatn ahitlik etmedii her hakikat iddias zndklktr. O
halde sen Cenâb- Hakka Kitap ve Sünnet kanatlaryla uç, ilâhî hu-
zura gir ve orada Resülüllah (A.S.) Efendimizin eline ulam olur-
sun..» (470)

Yine ad geçen zat diyor ki



«bâdetleri terketmek zndklktr. Mahzurlu kabul edüen
eyleri ilemek günahtr. Hiçbir hal ve durumda farzlar terkedile-
mez..» (471)

Ünlü ârif Sehl bin Abdullah et-Tüsterî (R.A.) diyor ki

— «Bizim tarikatmzn, yolumuzun usûlü yedidir

1 — Allah'n kitabna smsk sarlmak.


2 — Peygamber' in Sünnetine sarlmak.

3 — Helâl yemek.

4 — Bakasna eziyet etmemek

(470) el-Fethü'r-Rabbâni : S. 29.


(471) el-Fethü'r-Rabtanî ; S. 29.

-^.293 —
: : :

SLÂM'DA AÎLE EÎTÎM


5 — Günah saylan eylerden kaçnmak.
6 — Tevbeye gerekli olup ilenen kusurladan dolay Hakk'a yö-
nelip tövbe ve istifarda bulunmak.
7 — Haklar koruyup her hak sahibinin hakkn vermek. (472)

mam Ebu Hasan e-âzeli (R.A.) diyor ki

— «Senin Kitap ve Sünnetle badamyor


kef u kerametin
ters düüyorsa, Kitap ve Sünnet'e sarl, kef u kerametini brakp ve
kendi kendine de ki: Allah Kitap ve Sünnet ile korunmam beyân
buyurmu, ama keif cihetiyle korunacam, günahlardan kurtu-
lacam beyân buyurmamtr. lham- da, mânevi müahede de an-
cak Allah'n Kitabna, Peygamber (A.S.) Efendimizin sünnetine ar-
zolunduktan sonra onlarla uyum salarsa bir anlam tar.» (473)
imam Ebû Saîd el-Harraz (R.A.) diyor ki
— «Her bâtn ki zâhire uymuyorsa o bâtln tâ kendisidir.»
(474)

Allah yolunda insanlara imam olan eyhlerin önderi eyh Muh-


yiddin bin Arabi (R.A.) diyor ki

«Tasavvuf erbabnn önde gelenleri u
hususta icma' etmi-
lerdir Peygamberlerin sonuncusu
: Resûlüllah (A.S.) Efendimizin
eriatndan sonra bir eyi helâl klma veya harâm sayma yetkisi
hiç kimseye verilmemitir ve artk böyle bir hüküm vermek söz ko-
nusu deildir. Ancak bu, Kur'ân'da Ricâlüllah'a verilen özel
bir anlaytr. Ve Cenab- Hakkn kendisine itaat edenlere ilham bu-
yurduu ilimden bir feyizdir ki onu onlarda bir nûr yapmtr. (475)
Bundan baka Allah c.c. adma kendini slâm'n feyiz deryasna
sokan bu büyük imamlar, sk sk bâtmîlerin iddialarnn tehlikesine
kar Müslümanlar uyarmlar ve gereken irad yapmlardr.
O bâtnîler kendilerinden, Ijem kendilerine uyanlardan
ki, hem
ilâhî, dier bir tabirle dinî teklifleri kaldrmlar. eriatn hükümle-
rini tatil edip dinî nasslar tad
mâna ve hükmün hilâfna ham-
ledip ters yorumlarda bulunmular, seyru sülüklerinde slâm'n
koymu olduu yol ve ölçülerin dna çkmlardr. O kadar ki, e-
(472) islâm Tasavvufu ve mam a'rânî / Taha Abdulbaki : S. 70 - 75.
(473) slâm Tasavvufu ve mam a'rânî / Taha Abdulbaki : S. 70 - 75.
(474) slâm Tasavvufu ve mam a'rânî / Taha Abdulbaki : S. 70 - 75.
(475) slâm Tasavvufu ve mam a'rânî / Taha Abdulbaki : S. 70 - 75.

— 294 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

riât âlimleriyle sohbetten ve onlarla oturmaktan hem kendilerini,


hem müritlerini sakndrmlardr. Gerçek imamlar ise bunlarn sa-
pklk ve inhiraflardan kendilerini uzak tufrup beri klmlardr. Ay-
n zamanda onlarn sakîm görülerini ve bâtl inançlarn tehirden
kaçnmamlardr.
Ebû Yezîd el-Bestamî (R.A.) yakn arkadalarndan bir ksmna
öyle demitir:
— Kalkn da beraber u kendini velilikle tehir edip duran kiiye
öyle bir bakalm. Bu kii ziyaret edilen, ün yapan, zühd ile mehur
olan bi- kinie idi. Kalkp hep birlikte ona gittik. O kii bu srada
evinden çkp mescide gitmek üzere harekete geçmi bulunuyordu,
yolda yürürken kble cihetine tükürdü, yani aznda biriken tükrü-
ünü kble cihetine yönelmi bir halde att. Onun bu halini göre Ebû
Yezîd el-Bestamî Hazretleri selâm vermeden ayrld ve öyle buyur-
du «Bu adam, Peygamber (A.S.) Efendimizin adâbmdan bir edep
:

hususunda bile güvenilir deildir, nerede kald iddia edip durdu- u


u hususlarda güvenilir olsun!.»

Yine Ebû Yezîd el-Bestâmî (R.A.) diyor ki


«Kendisine kerâmet verilen ve hattâ bolukta kurup bada
oturacak dereceye gelen bir adama baktnzda, onun bu keramet-
lerine deil, emir ve nehiy konusunda, ilâhî snrlar muhafazada,
eriâtn hükümlerini yerine getirmedeki hassasiyetine bakn, ona
göre deer ölçüsünü tesbit edin..»

Seni bin Abdullah et-Tüsterî (R.A.) diyor ki ?

— «nsanlardan u üç snfn sohbetinden, arkadalndan sa-


kn :

1 — Gâfil zorbalar.
2 — Dalkavukluk yapan kurra' (Kur'ân- usûlüne uygun oku-
yanlar) .

3 — Câhil mutasavvflar..» (476)


mam- Rabbani Cüneyd el-Badâdî (R.A.) diyor ki

«Bizim bu mezhebimiz, Kitab ve Sünnete baldr. Peygam-
ber (A.S.) Efendimizin izinden gidenler. Onu tâkip edenler dnda
bütün yollar ve tarikatlar halka kapaldr..» (477)

(476) Tarikat-i Muhammediyye erhi / eyh Abdulaniy en-Nabulüsî C. 1, S. 175.


(477) erhü'l-Hikem / îbn Acibe : C. 1. S. 76. - Risaletü'l - Kueyriyye •. 19.

— 295 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


îmam a'rânî, «Yevakitü'l-Cevâhir* adl kymetli kitabnda di-
yor ki:
— «Kim eriat terazisini bir an elinden atarsa helâk olur..»
Sözü edilen imamlarn Hakk sözünü yüceltmek için avaz avaz
haykrmalarna, bâtl ve münkerin karsnda dimdik birer engel
olarak durmalarna ve Allah c.c. yolundaki mukaddes cihadlarna
gelince s

Tahkik yazarlarndan; mürid imamlardan, ileri gelenlerin


ehli
kahramanlk meydannda, cihâd ilerinde, dâvetlerindeki te'sirle-
rinde, islâh ve terbiyeye irâdlannda neler söylediklerine kulak ve-
relim :

Kadri yüce eyh Ebu Zehre (R.A.) diyor ki

— «Üstad Fevde'nin de dedii gibi, gerçek tasavvuf da böyle-


dir. Geçen asrmzda tasavvufun meziyetleri, açk izleri görülmü-
tür. Bat Afrika'da, orta ve güney Afrika'daki Müslümanlarn imân-
lar ve imânlarnn ortaya koyduu semereler, üphesiz ki tasavvu-
fun semereleridir.
mam Sünûsi el-Kebir, Müslümanlarn arasn bulmay onlar
islâh etmeyi diledii zaman, önce sofilerin yolunu ve metodunu ele
ald. Bu zatn yol ve metodu kendi ölçüsü içinde son derece hayret
uyandrcdr. Çünkü kendisine gelenleri önce mürid ad altnda
kabul etmi, sonra da bunlar çalan hizmet veren bir smf haline
sokmutur. Bunun için de önce zaviyeler ve ilk açm zaviye açt
Mekke çevresindeki dada gerçekletirilmiti. Sonra da zaviyeleri
ova ve çölksmna kaydrm ve böylece çölün ortasnda mâmur za-
viyeler meydana getirmiti. Ama bütün bunlar o mürid edindii
adamlarn kuvvet ve enerjisiyle imkân alanna intikal ettirmi ve
böylece o susuz yerlerde yeri kazmak suretiyle su çkarm, bahçe-
ler, balar vücuda getirmiti.

Osmanl mparatorluu çökü döneminde Libya'ya yardm eli-


ni uzatamad yllarda eyh, sözü edilen müridlerini hizmete yö-
neltmi, onlara sava tekniini öretmi, atclk üzerinde kurslar
vermi ve çok geçmeden bu müridlerin herbiri bir kahraman ve
yirmi yl gibi uzun bir süre her bakmdan faydal hizmetler vermi-
lerdir.

Büyük Sünûsî'nin bu güzel mukavemeti sözü edilen zaviyeler-


de devam etmi ve Allah, talya Devletini baaa getirip zelil ve
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER Mm


hakir klnca Sünûsî yeniden sahneye çkmtr. Biz istiyoruz
dirilip
ki sofilerin tarikat böylesine bir hizmet ve dirilme uuruna erisin,
salam bir güç olarak ortada dursun.. (1)
Üstad Sabri Âbidin, LÎVÂU'L-SLÂM dergisinin mutad toplant-
snda öyle demitir:
— «Vak'â udur ki : yeryüzünde yayyorlar.
Sofiler slâmiyeti
Size bu. hususta unu hatrlatmak istiyorum Bundan elli yldan bu :

yana ad geçen büyük eyh, misyonerlerden naklen öyle anlatyor


«Biz Afrika'da en uzak bölgelere ve medenî olan ülkelere ve Asya'-
nn ta öbür ucuna kadar uzandk, gezdik vc dolatk. Her yerde gör-
dük ki, slâm sofileri önümüzde yürüyorlard ve bizden çok önce s-
lâmiyeti yayp baka bir dinin girmesine imkân brakmamlar.»
«Keke Müslümanlar sofîlikteki ruhi ve maddi kuvvetin ne ol-
duunu ve bu ordunun slâm için hazrlandm bilselerdi!.»
Üstad devamla diyor ki

«Habe, Sudan ve çevresinde, o bölgenin Hristiyan misyonerle-


rine rastladm, faaliyet gösteriyorlard. Onlarn yanbamda kam-
tan, kerpiçten yaplm
penceresiz bask binalarda ise sofilerin kal-
dm gördüm. Bunlar, misyonerlerin bütün faaliyetlerini alt -üst
etmi ve plânlarn bozmu kimselerdi. Krk yldan beri bu karlk-
l faaliyet sürüp gelmekteymi.. Rica ve temennimiz, dinimize ve si-

(1) Tasavvuf kendi mânas çerçevesinde, slâm eriâtnda ihsan rüknünü


gerçekletirmek içindir. Bu da Cibril hadisiyle sabit olmutur. Resülüllah (A.S.)
Efendimiz' den, «hsân nedir?» diye sorduunda. Efendimiz cevab vermiti u .-

«hsan, Allah' görüyormusun gibi O'na ibâdet etmendir. Eer sen O'nu görmü-
yorsan, üphesiz ki O seni görüyordur.» *

Bilindii gibi, sofilerin gönül kulana aktardklar terbiye, ihsân anlamn do-
urmaktadr. lim adamlarndan çounun görüüne göre, TASAVVUF, safâ kö-
künden türetilmitir. Çünkü sofi, bakasndan daha çok arnm, sadelemi say-
lr. Bu mânayla âir öyle demitir:
«Sofilikte bakasyla farkllk arzeder.
Hepsi de bu hususta bilinmeyeni söyler.
Ben bu ismi ancak veririm genc-i sâfiye,
Sâfi ve sofi derken arnan anld sofiye.»
Deildir Tasavvuf yün hrkay giyinmek.
Ve tatl namelerden alayp esinlenmek.
«Ancak bulanmadan safilemektir tasavvuf.
Hakk'a, slâm'a ve Dine olmaktr maarif..»
Not Bu ksm, LVÂU'L-tSLÂM dergisinin 1329 aban, 12. sayfasndan ikti-bas
:

ettik. (1960).

— 297 —
:

i.slam'da aile eitimi


yasetimize dokunan, bize eziyet veren bu gibi slâm'a kar faaliyet-
lerin durdurulup yaktklar atein söndürülmesidir..»

Büyük dâî ve davetçi Ebül-Hasari en-Nedvî, «slâm'da fikir ve


dâvet adamlar» adl eserinde diyor ki

«Âlim-i Rabbani eyh Abdulkadir Geylânî (K.S.) Hazretlerinin


o müstesna meclisinde yetmi bin kadar insan toplanrd. Onun
önünde en az bebin Hristiyan ve Yahudi slâmiyeti kabul etmitir.
Önünde diz çöküp tevbe ederek doru yolu seçen ekiyamn says
yüz binin üstündedir. O bey'at ve tevbe kapsnn iki kanadn açk
tutuyordu. Bu kapdan girenlerin saym ancak Allah bilirdi ki bun-
larn hemen hepsi islâh-i nefs etmilerdi. Ayn zamanda slâmiyete
samimiyetle balanm kimselerdi. eyh
Hazretlerinin gölgesi onla-
r terbiye edip devaml karlarnda ve üzerlerinde arz- endâm edi-
yordu. Onun bu binlerce talebesi, ruhanî müridieri, bey'at ve tev-
beden, imânn tazeledikten sonra sorumluluunu idrâk ediyor, ha-
yatn ona göre düzenliyordu. Sonra da eyh Hazretleri bunlardan
içini iyice temizleyip istikamet üzere bulunanlara, gidip baka ba-
ka yerlerde insanlar terbiye ve irâd etmekle görevlendiriyordu.

Evet, Onun bu talebesi aldemir üzerine yeryüzüne yaylp


halk Allah'a dâvete balyorlar, nefsleri eitip edeplendiriyorlar,
küfür ve irkle savap bid'atleri te'sirsiz hale getiriyorlar, câhiliy-
ye devri âdetlerini kaldrp fitne ve nifak ile ciddi mücâdele ediyor-
lard. Böylece dini dâvet durmadan yaylyor, iman ordularm olu-
turuyor, ihsan okullarn koruyor, cihâd mevzilerini ve nöbet eyer-
lerini hazrlyordu. slâm âleminin birçok bölge ve kesiminde kar-
delik meclisleri, toplant yerleri ve camiler meydana getiriyordu..

üphesiz ki, eyh Abdulkadir Geylânî (K.S.) Hazretlerinin ha-


lifeleri, talebesi ve dâvet ile nefsleri tehzîbde bunlarn yolunu takip
edenler, eyhin yaad çan hemen akabinde bu hizmeti sürdü-
renlerin fazileti elbette çok büyüktür. Bunlar slâm'n ruhunu ko-
rumu, imân prltsn muhafaza etmi, dâvet ve cihâd kahraman-
ln oluturup, ehvetlere ve sulta kuranlara kar büyük bir di-
renme gücü sergilemilerdir. Eer bu faziletler sahneye çkmam
olsayd, — Allah'n takdiri müstesnâ —
o çan ve sonraki çalarn
hükümetleri, günün medeniyetleri madde tokman ellerine alp
bu ümmetin hayat kvlcm ve akmlarm müsîüman fert-
söndürür,
lerin kalbinde Allah ve din sevgisini silerlerdi. üphesiz ki, sözü edi-
len sofilerin uzak ülkelerde, Müslüman ordularnn savamad

— 298 —
: : —

TERB YEDE TEMEL KADELER

bölgelerde slâm yaymakta büyük himmetleri ve övgü deer fazi-


letleri söz konusudur"..

Bu sayede islâmiyet Siyahi Afrika'da, Endonezya'da Hint okya-


nusunun bir bölümünde, Hindistan ve Çin'de yaylma isti'dad ve
ortam bulmutur.
Büyük üstadmz eyh Muhammed Râb et-Tabbah (R-.A.) «s-
lâm Kültürü» adl kitabnda diyor ki

— «Sofilerin slâm ümmeti içindeki en büyük hizmetlerinden


biri ve braktklar olumlu te'sirlerden Ve eserlerden birkaç da u-
dur : Hükümdarlar, krallar cihâda niyet ettikleri zaman, sofilerden
birçou —hükümdar tarafndan
bir iâret vaki olsun olmasn
kendi arkadalarn cihâda çkmaya tahrik ve tevik ederlerdi. Mü-
saygl ballklar ve onlara olan
ridlerinin son derece hüsnü iti-

kadlar sayesinde hemen harekete geçip mücahidler kafilesinde


düzenli biçimde yerlerini alrlard. Böylece ülkenin birçok yerlerin-
den kafileler halinde akp gelirler, güçlü bir gönüllü ordu olutu-
rurlard. eyhlerden çou savaa katlp askerlerin yann-
ise bizzat
da yerini alp onlar durmadan kutsal savaa tevik ederlerdi ki
bu sebeple zafer elde edilir ve baarlar salanrd..»
slâm yazarlarndan Emir ekîb A
slan «slâm Âleminin Bugün-
kü Durumu» adl kitabnda, «slâm'n Afrika'da sçrayp harekete
geçmesinin sebepleri» bölümünde diyor ki
— «18. yüzylda, tarikatçlarn etba arasnda
yüzylda ve 19.
yepyeni bir sçrama ve aksiyon bagösterdi Bata Kadiriler ve â- :

zelîler ve benim ayrca tesbit ettiim iki ayr tarikat ehli Tîcânîler ;

ve Sünûsîler..

bat Afrika'da Senegal'dan Msr snrna kadar ve


Kadiriler,
aaya doru dier bat kesiminde lâmiyeti selim bir yoldan, ti-
caret ve öretim kanaliyle yaymaya muvaffak oldular. Öretim
esnasmda Zencilere slâm dinini çok ustaca ve ruha inecek ölçü ve
anlamda örettiler. Talebeden seçkin ve becerikli olanlar Trablus,
Kayravan, Fas ve Msr'daki medrese ve külliyelere gönderip zâvi-
yelerin hesabna okuttular. Böylece bu medrese ve külliyelerden
mücaz ilim adamlar olarak yetiip Sudan'daki Hristiyan misyo-
nerlerinin mukavemetini krmak üzere geri döndüler.»

Tarikatnn eyhi Abdulkadir


Kadiri Geylânî'den söz ederler-
ken de öyle anlatmlard


I

— 299

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Abdulkadir Geylânî, Fars ülkesinde Ceylan veya Geylan kasa-


basnda domutur. Son derece zeki ve yetenekli idi. Üstün vasfa
sahiptir. Okuyup yetitikten sonra, kendisine uyanlarn says be-
lirsiz hale geldi. Tarikatnn bir ucu spanya'ya uzanp dayand. En-
1

dülüs'te slâm medeniyeti yklp Arap devleti oradan çekilince, bu


tarikatn Gmata'daki merkezi Fas'a geçmek zorunda kalmt. Bu
tarikatn nurlar sayesinde Berberîler arasndaki bid'atler, kötü
âdetler kalkm, Resûlüllah'm (A.J sünneti getirilmitir. Böylece
Berberîler Sünnet ve Cemaate smsk sarlmlar, yollarn dorult-
mulard. Nitekim yine bu tarikatn olumlu faaliyeti sebebiyle Zeo-
gibar*da iö. yüzylda slâm'a girenler olmutu..»

Sünûsî'lere gelince, eyh Muhammed Ebû Zehre'nin


talyan nüfuzunun çalmasyla ilgili anlattklar
Allah c.c. talyanlar baaai getirip Sünüsîlere zafer verinceye ka
dar mücadeleleri devam etmitir. Daha önce bu konuyu naklettii-
miz için burada tekrar etmek istemiyorum..

âzelî Tarikatna gelince


Ad
geçen üstad bu hususta öyle demitir «âzelî'lere gelince,
s

bunlar Ebû Hasan e-âzelî'ye nisbet edilirler. Ebû Hasan, halifelii


Abdusselâm bin Müeyyi'den, o da Ebû Medyen'den almtr. Ba-
tya, yani Endülüse tasavvufu ilk sokan tarikatlardan biri de budur.
Merkezleri Marake idi. Bunlarn oradaki eyhlerinden biri :

el-Arabî ed-Derkavî idi. (Vefat 1823). Bunun müridlerinde


:

bir dinî kahramanlk ve duyarlk görülmütü. Böylece bunlar


lüs ortalarna kadar uzanmlar, feyizli hizmetlerde bulunmular-
dr.

Fransa'nn spanyada gösterdii ayaklanma ve igal faaliyetle-


rine kar eyh Derkavi'nin faal bir dönemi olmutu..»

—0O0
Yukardan beri anlattklarmz özetliyecek olursak, kendini
ilâhi ilimlere ve cihada adam âlimler, gönül kulana seslenen mu-
tasavvflar, ihlâs sâhibi tarikat erbab hakknda unlar söyleyebi-
liriz :

— Asrlar boyunca Halika dâvetin öncülüünü ve liderliini


bunlar yapmlar, insanlar Allah'a bunlar çarmladr. slâm ri

— 300 —
:

SLAM'DA ALE ETM


sâletini bunlar insanlara ulatrmlardr. Cihâdla ibâdet arasn
birletirip bütünletirenler bunlardr. Allah c.c. haklaryla, kullarn
haklar arasnda uyum ve denge salayanlar da bunlardr. Zâlim
dikdatörlerin önünde hakkn sesini ilân edenler de, emperyalistlerin
sinsi faaliyetine kar duranlar da bunlardr..

eriâtyla sapasalam ayakta tutanlar da bunlar-


Hakk slâm
dr. Fâni ahslaryla deil, slâm'n verdii güç ve enerjiyle hizmet
etmilerdir. Olaylar karsnda eriâtn leh ve aleyhlerinde nasl
bir hüküm vereceini beklemiler; hata ettikleri olunca yaplan ten-
kidi kabul etmilerdir. Ayrca yaplan hayrl öütlere kulak. verip
kaydklar zaman kendilerini böylece dorultmulardr. Çünkü be-
er olduklarna inanyorlar, her beer gibi hata ve sevâp ileyecek-
lerine itikad ediyorlard. Çünkü günahlardan korunmuluk ancak
peygambere has bir sfattr, dier insanlar korunmamlardr.
Allah'n geni rahmeti üzerine olsun îmam Mâlik gün
(R.A.) bir
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin mübarek kabirleri önünde durup öy-
le demiti:
'

«Bizden hiç kimse yok ki bir görü, bir fikri reddetmesin ve-
ya kendi görü ve fikri reddolunmasn; ancak bu kabrin sâhibi müs-
tesnâ!.»

Bu sözü söylerken, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin kabrine iaret


ediyordu..

Bulunduu hizmet ve irâd yeriyle kendini ebediklan ihlâs sâ-


hibi,eriat ve Hakk'a bal asrn âlimi ve müridi EYH SAÎD
NURSÎ'yi anmak gerek.
Said NURSÎ, ayn zamanda BEDU'Z-ZAMAN
Türk asll olan
lâkabyla anlmtr. Allah c.c. kendisine bol rahmet eylesin, taât ve
hizmetinin mükâfatn arttrsm. te bu zat bir defasnda talebe
ve
müritleri arasnda takdis ve ta'zîm edildiini hissedince ve
bunun
ifrat dereceye vardrldn anlayp hakkn kendi
fani ahsnn var-
lyla tannd zehabna kaplanlarn bulunduunu örenince on-
lara yönelip öüt vererek öyle demitir
— «Sakn, salan, davet ettiim hakk benim fani ahsma
sizi

balamayn- kendinizi acele toparlayp onu asü kaynana, en


kut-

sal menbana balayn Bu menba', :


Allah'n, Kitab, Peygamber
istiyorum Rah-
(A S ) Efendimizin Sünneti'dir. Hem unu bilmenizi ;

bakas
man olan Allah'n (C.C.) buyruklarn tantan bir dellâldan
— 301 —
SLAM UA AL, tUlllMl

deilim. Hem bilmenizi istiyorum ki, ben günahlardan korunmu


bir kimse de deilimdir. Bazan benden bir günah sâdr olabilir ve-
ya bir sapma ortaya çkabilir de siz benim fani ahsma balad-
nz hakkn mazhariyetini o günah ve sapma ile çirkmletirebüirsiniz
veya en azndan benim günahm sebebiyle bilmeden haktan yüz çe-
virebilirsiniz.»

Yine tarihte unutulmayacak yeri ve önemi bulunan selef-i sâli-


hîn ulemâsndan Abdullah bin Mübârek'in ünlü âlim Fazl bin îyad
ile olan, tavsiyesi anlmaya deer bir özellik tamaktadr Fazl bin
:

îyad'n kerdini harem-i Mekke'de bütünüyle ibâdete verdiini, bir


köede oturup selâmette kalmay Allah c.c. yolunda cihâda tercih
ettiini haber alnca ona o mehur kasidesini yazp göndermiti. Biz
o kasideden baz parçalar seçip nakletmekle yetiniyoruz:

«Ey Harameyn'in âbidiî Bizi bir görsen,


Kendini ibâdetle oynar bulurdun..

Kiminin at bo yere yorulup kalr.


Bizim atlarmz kötü günlerde yorulur.
Kimi yanan göz yalaryla boyar.
Bizim göüslerimiz kanlarmzla boyanr.

Amber kokusu bizim amberimiz;


size olsun,
Atlarn trnaklarndan yükselen tozdur..»
Bu msra'lar Fazl Hazretlerine ulanca, alad ve öyle dedi
«Kardeim doru söylemi ve bana nasihatç olmutur..»
Evet, îbn Mübârek, Fazl Hazretlerine bu msra'lar yazp gön-
derirken kendisi amtopraklarnda cihâd ve nöbetle megul bulu-
nuyordu.

Kendini hakk ile kyas eden, hakk kendi nefsiyle kyas etmiyen
mürid âlim ne büyüktür! nsanlara slâmiyeti kapsaml, umumî öl-
çüde yol ve yöntem, düstur ve rehber olarak verdii zaman ilim
adam ne kadar saygdeerdir! ster onun verdii yol ve yöntem aki-
de ve teri' olsun, ister din ve devlet ileriyle ilgili bulunsun, isterse
nefsi tezkiye ve Hakk yolunda cihâdla ilgili bir anlam tasn veya
sadece ibâdet ve siyasetle balantl olsun veya hak söz, emr'i bi'l-
ma'rüf, neh-yi âni'l-münker bulunsun farketmez.. Hepsi de insanla-
r olgunlatran âmillerdir..

Terbiyeci kardeim! Artk sana gereken, çocuklarna ve talebe-

— 302 —
TERBYEDE TEMEl. KAIDELEH

no sadece ve mutlaka hakk yolunda, irâd görevini sürdüren ve ken-


disinde sözünü ettiimiz sfatlar, faziletleri toplayan âlimlerden söz
edip onlarn hayatn ve hizmetlerini anlatmandr. Böylece çocuun
l>u büyük ahsiyetlerle mânen irtibat kurup, slâmiyetin en salkl

lolkininialm olurlar.. Bu zatlarn Övgü deer sfat ve hizmetleri


çocuklarn kalblerini, düüncelerini ve ruhlarn o kapsaml îslâmî
caddeye yöneltir, onlar hakka ve eriata balar ve önceki sâlihlerin
tevcihlerine çevirir, onlarn fâni vücutlarna, masum olmayan ahs-
larna doru deil..

Terbiyeci kardeim! Bir de sakn çocuun, irâd iddiâsnda bu-


lunan bilgisiz sofilerle ilgi kurmasna imkân verme, nifak grupla-
ryla temas salamasna engel olmaya bak!. Çünkü bunlar günü-
müzde çokturlar..

— Kendinin günahlardan korunmu bulunduunu iddia eden bir


mürid mutlaka câhildir..

— Müridlerin iledikleri günahlar eyhlerinin huzurunda itiraf


etmelerini isteyen müridler de câhildirler ve haksz bir iddia peinde
bulunuyorlardr.

— râdndan dolay müridine minnette bulunan ve onu Kur'an-


Kerim'in hidâyet te' irinden çevirip uzaklatran, tertemiz sünnetin
çizdii yoldan döndüren mürid de cahildir ve haksz bir iddiânn pe-
indedir.

— Günah ilediini gördüünde eyhinin böyle yapmasnda bir


hikmet vardr diyerek susmasn ve eyhin iledii günahn bir taât
olabileceini telkine çalan bir mürid de cahildir ve bâtl bir iddiânn
peindedir!
— Allah'n insanlara fayda salad bir ilmi bilip de onu gizleyen
veya dinde zarurî olarak açklanmas gerekli olan malum bir hakk
açklamaktan kaçnp susan bir mürid de câhil ve kuru bir iddiann
peindedir!

— îslâmiyeti sadece tezkiye-i nefs'ten ibâret sanp bununla in-


sanlar islâha çalan ve slâm'n dier esas ve prensiplerini, hüküm
düzenini ve hayat yollarm tatil eden bir mürid de câhildir.

— Mevki sahiplerine ikiyüzlülük edip onlar övmeyi tebih ha-


line getiren ve onlarn sofrasnda oturmakla kendine bir pay ayran
mürid de câhildir..

— 303 —
: :

SLÂM'DA ALE ETM


erbiyeci kardeim! Hiç üphesiz ki çocuk, açkladmz ölçüde
bulunan müridlere kulak verip, Allah c.c. için irâdn sürdüren
ilim adamlaryla buluursa, iyi bir terbiye alr, takvâ ve taât üzere
bulunur; kendini bütünüyle Allah'a verip hak urunda cesaret gös-
teren bir kii olarak geliir. Mihrablarda tedricen ibâdet basamak-,
larnda yükselirken cihad meydanlarnda, savaçlarn naralarnn
yükseldii alanlarda düman ile kozunu paylar. o zaman imân te
scakl ve slâm'n gururuyla yeryüzünde Allah'n hükmüne yö-
nelip ikametgâh kurmay baarr; gençlerin de yönelmesini, anlay-
l bulunmalarn, sorumluluunu bilmelerine vasat hazrlar.
Ve böylesinin durumuna âirin u sözleri uygun gelir

«Azimli kiilerin ölçüsüne göre azimetler gelir.


ereflilerin ölçüsüne göre keremler gelir...

Küçüün gözünde küçükleri büyük tannr.


Büyüün gözünde büyükleri küçülür..»
te bu oluturulmayla olgunlaan ve bu terbiyenin telkinini
alan çocuk, Mürid-i Rabbâni'nin elinde slâm'n cihanümul sara-
ynda elverili bir tula olur. te o zaman o çocuun ellerinde s-
lâm'n izzeti, Müslümanlarn zaferi gerçekleir; Kur'ân'm köklü
devlet sistemi dimdik ayakta durur. Bu da Allah'a göre zor deil-
dir..

ÇOCUUN ÇOK ELVERL ÇEVREYLE LGSN KURMAK


Çocuunimân, kiilik yönünde oluturulmas; ahlâki ve sosyal
yönleriyle hazrlanmasnda te'sirli olacak en önemli âmillerden bi-
ri, henüz trnaklar yumuackken onu elverili bir çevrenin soh-
betine ve terbiyesine vermektir. Böylece çocuk kiiliini gelitire-
cek huylar, ruhunu aydnlatacak klar
ondan kazanp elde eder,
faydal bilgiler edinir, erefli ve asil edepler örenir, köklü ahlâk
kurallarm beller..

Terbiyeciye gereken udur ki Çocuun zâhiren tekâmül etme-


:

sinde onu bir mürid-i Rabbaniyle sâliha bir çevrenin sohbetine ba-
lama arasnda ciddi ekilde düünüp çocuk için en uygun olan seç-
meli veya her yönlü bir eitimi salarken aradaki uyuma dik-
iki
kat etmelidir. Çünkü bu iki deiik yönlendirme arasnda bir ziddi-
yet ve bakalk varsa ileride çok üzücü sonuçlar dourur.. Bu sonu-
cu öyle belirliyebiliriz

— 304 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Birincisi, yönlendirmede baka fikirleri zamanla benimsemek-


tir.

kincisi, seyr ü sülûkta sapmaktr..


Birincisinden maksadmz, çocuk bir mürid-i Rabbani 'nin elin-
de terbiye edildikten sonra baz insanlarla arkadalk ve dostluk
kurar ki bunlar îslâmî anlay ve kâmil hareket ölçüsünde deiller-
dir. Bu bazan bunlarn te'siri altnda kalr ve baz
sebeple çocuk
huylar onlardan almaya balar, onlarn cazibesine kaplp fikirleri-
ni benimser. Çünkü çocuk henüz parlak bir akl ve geni kültür dü-
zeyine gelmemitir ki doruyla yanl arasm ayrd edebilsin. te
bu durumda çocuk iki ayr fikrin ve iki ayr ahsiyetin te'siri altn-
da kalr: Kalb kula açk anlayl ahsiyet ve sön derece ksr ve
bilgisiz ahsiyet.. Bu yüzden çocuk büyük bir aknlk, fikir donuk-
luu ve için için sklma havasna girmi olur. Artk nereye yönele-
ceini, nereye gideceini bilmez..

Seyrü sülûkta sapmasndan maksadmz, mürid-i Rabbânî'nin


veya anlayl Îslâmî gurubun verdikleri ve örettikleri îslâmî bilgile-
rin birbirinden farkl olduunu görünce, çocuk bu çelikiden ve
uyumsuzluktan müteessir olur ve devaml bir takm sorularla yüz-
yüze üzüntüler içinde bocalar durur.. Bazen bu
gelir, çeitli fikirler,
durum onu tuttuu yoldan sapmasna, akidesinden ayrlmasna
yol açar.. O halde müride balamakla, uygun bir çevreyle ilgisi-
ni salamak suretiyle çocuun tekâmülüne yardm etmek, onun kii-
liinin oluturulmasnda en önemli faktörlerden biridir. Ayn za-
manda ahlâkan ve nefsen olgunlamas bakmndan da oldukça
önem tar. O kadar ki, çocuk çelikili bir âlemde yaamaz, kiilii-
ni sindiren bir ortamdan uzaklar ve dengeli bir hayat düzenine
kendini kavuturur. Yeter ki, müridin eitimiyle ilgi kurduu çev-
re arasnda uyum bulunsun..
Gerçek bu olunca, terbiyeciye vâcib olan udur Çocuuna sa-
:

layaca çevrenin, çocuun müridlerden feyiz


eitilip yetitirildii
alan kimseler olmasna dikkat etmelidir. O müridler ki, yukarda
onlarn vasflarn, meziyetlerini bir bir dile getirmi bulunuyoruz,
Böyece çocuun yetimesinde eitim birlii salanm olur.

Bu yoldan kurulan uyum çok daha salam, te'sir bakmndan


çok daha kuvvetli ve çocuun ahsiyetinin tekâmülü bakmndan
çok daha büyük bir anlam tar.
1
SLAM'DA ALE ETM
——
'
.

Terbiyecinin dikkatle üzerinde durup düünecei, titizlik gös-


terecei ve gerçeklemesi urunda çaba sarfedecei hususlardan
biri de, çocukla u
dört snf arkada arasnda irtibat salamaktr :

1 — Evdeki aileyle irtibat.


2 — Yakn çevreyle irtibat.

3 — Camilerle irtibat.
4 — Okul veya i yeriyle irtibat..
Evdeki aileyle irtibatndan maksadmz, kardeleriyle, hsmla-
ryla arkadalk kurup ilgi salamasdr. Bunlar, çocuun ilk kay-
i
nat, ilgi kurduu ve tanyp âinâ olduu ortam oluturan kim-
selerdir. Çocuun ilk bir eyler kapp örendii, örnek edindii çev-
re bunlardr. Bunun için terbiyecinin hem murakaba kuvveti, hem
dikkatle takip etme hevesi devam etmelidir. Yakndan ve uzaktan
olup bitenleri görmesi, sebepleri kefedip çarelerini hemen bulup
getirmesi vâcibdir.

Bilindii gibi, çocuun büyük kardei, gerek hayrda, gerekse


erde kendisinden küçüklere örnek olur., Bu durumda baba ile anne
çocuun yularn büyük kardeinin eline brakr, aralarndaki kay-
namaya aldr etmiyecek olursa, üphe yok ki, kötü ahlâkl olan
büyük kardein çocuk üzerine fena te'sirleri görülmeye balar ve
artk bu durumda ana ile babann çocuklarn düzeltmede, sapma-
larn önlemede, eriliklerini dorultmada çok zorluk çekerler. On-
lar hak olan caddeye çevirmek, doru yola döndürmek balbama
bir problem olur..
-

Belirttiimiz bütün bu hususlar çözmenin amelî yolu, çocuun


ister uygun olmayan ahlâk beenilmeyen karde-
çevresiyle, ister
leriyle fazla kaynamasna engel olmak için ana ve baba bütün gay-
retlerini kullanacaklar; kötü ahlâkl, fena huylu karde ve yakn h-
smlarla devaml birarada bulunmalarn önleyecekler. Tâ ki çocuk
onlarn te'sirinde kalmasn, onlarn rezil sfatlarndan edinmesin,
fena ahlaklarndan bir eyler kapmasn.

Terbiyeciye düen bir görev, âilesinin ve yakn hsmlar-


baka
nn iyi taraflarn anlatmak, kötü taraflar varsa, bunlar d a çocu-
un saknmas uygun ekilde açklamaktr. Ayn zamanda te-
için
mizlik, fazilet, ahlâk ve slâmî anlayla kendilerini süsleyen çocuk-
lardan söz etmesi de gerekir. Onlarla kendi çocuu arasnda sosyal
ilginin güvenilir ekilde kurulmas için ortam hazrlamas, onlar-

— 3Ü6 -
TERBYEDE TEMEL KADELER

dan geliip arzulanan düzeye gelen çocuklarla kendi çocuu arasn-


da ölçülü bir irtibat salamas oldukça lüzumludur. Umulur ki, ken-
di çocuklar onlardan bir takm faziletler, güzel huylar, hayrl s-
fatlar ve övgü deer ahlâk edinirler..

Ahlâkna güvenilir bir yakn bulunmad, huyuna inanlr bir


arkada te'min edilmedii takdirde, terbiyeciye yâcib olan, bütün
azim ve gayretini kullanmak suretiyle çocuunun dier ahlâk ve
terbiye bakmndan düük çocuklarla biraraya gelmesini önlemek,
onlarla ilgi kurmasna engel olmaktr. Ayrca terbiyecinin çocuun
bunlarla nasl irtibat kurmamas için bütün gayret ve azmini kul-
lanmas gerekiyorsa, öylece ahlâk ve faziletine güvenilir arkadala-
rn te'minine çalmak, imân ve ahlâk yönlerinden uyum salaya-
cak yaknlar bulmak ve her ikisinin de ahlâklarn korumaya
çalmak, onlarn ftratlarndaki esenlii ve kalblerindeki safilii
korumaktr..

Çocuk arkada edinmek, bakalaryla biraraya gelmek zorunda


kald yani buna ihtiyaç doduu zaman, terbiyeciye gereken —az
yukarda belirttiimiz gibi— ona uygun arkada bulmak, hsmla-
rn dnda huyu güzel âileleri seçip ilgi salamaktr. Yani hsmlar-
da uygun, güvenilir çocuk arkada olmadnda onlarn dnda bir
çevre arayp bulmaldr. Böylece çocuk, o güvenilir arkadalar-
la ciddi bir irtibat salar, onlarn sohbetinde bulunup teselli ve
hu-
zur duyar, hayrl sfatlar kazanr, güzel ahlâklar edinir..
te böylece terbiyeci, çocuu uygun ve güvenilir bir çevreye
nakletmi saylr.
çocuun irtibatm salamaktan maksadmz, yaknla-
Çevreyle
rn, komularn, bulunduu mahallenin ve çocuklarn birikip oyna-
dklar parklar ve te'sislerdir.

Kabul edilen bir gerçektir uzak ve yakn komular ve tan-


ki,

dklarn kimi yabanî, kimi medenîdir; kimi câhil, kimi de kültürlü-


ahlâk ve
dür. Böylesine kark bir ortamda hiçbir edep ve terbiyesi,
sesiyle ortalk çnlar. Sergiledikleri
fazileti olmayan çocuklarn
çe-
utanmazlk, çirkin sözler karlkl gidip gelir. Gelip geçenlerden
kinmeden edep d bir takm söz ve davranlar olur. iyi ve kotu,
küçük ve büyük, kadn ve erkek kim bulunursa bulunsun
hiç çekin-

meden bu çocuklar hayaszlklarm sürdürürler..


îte bu ortada olan çok tehlikeli bir durumdur ki, terbiyecilerin,

— 307 —
SLAM'DA ALE ETM
üzerinde sorumluluk bulunanlarn ve akl eren herkesin buna bir
çare düünüp bulmalar gerekmektedir.

Bu konu üzerinde, «Ahlâk terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bah-


sinde yeterince konumu ve bireyler yazmtk. Arzu edenler o
bahse dönsünler, sadre ifâ verecek bilgileri bulacaklardr.
Bizim asl üzerinde durmak istediimiz, ortada olan bu çirkin
tablo karsnda çocuklarmzn çounun ahlâkszlk bataklna
göz göre göre dümesini önlemek, terbiyedeki bozukluu, inançtaki
sapmay engellemek için terbiyecilerin bütün gayret ve çabalarn
ortaya koyup çocuunu böyle bir ortamda akide yönünden islâh edip
düzeltme, güzel ahlâkn oluturma cihetine gitmesidir. Böylece ço-
cuk kurtulu salayan yolu seçebilir. Terbiyeci de çocuunu kurtar-
mak için, bu fesad ortamndan uzaklatrmak için en uygun vasta-
lar dikkate alabilir. Daha dorusu çoumuzun çocuklarnn içinde
yaad kötü muhitten kendilerini uzak tutabilirler..
Çocuu eref ve asalet düzeyinde tutacak en önemli sebep ve
vastalardan biri —
gerek eitimciler ve pedagoglarn, gerekse sos-
yologlarn nazarnda —
çocua iyi arkada ve çevre bulmak, ilgisini
bu yönde gelitirmektir. Burada en belirgin çare ise, iyi huylu, te-
miz ahlâkl çocuklar komular ve çevreden seçip belirlemektir.
Bunlarla beraber sk sk camilerde karlama imkân domal,
parklarda, bo vakitlerini deerlendirecekleri belli yerlerde bulu-
malar salanmaldr..
üphe yok çocuu yakn çevrenin ahlâkl terbiyeli çocukla-
ki,
ryla kaynatrmak, uyum salayaca arkadalar te'min etmek, onu
yozmu câhillerin,, ahlâkn yitirmi seviyesizlerin andan korur.
nanç bakmndan sapmasn önler, ahlâk bakmndan güvenilir bir
düzeyde tutar.

O halde terbiyeci kardeim! Çocuuna fazilet ve ahlâk yan-


stan bir çevre, ona güzel ahlâk ve terbiyede örnek olacak arkada-
lar salamak hususunda elinden geleni yap ve noksansz bir mura-
kaba sürdürmeyi ihmâl etme, dikkatini çocuunun günlük yaay-
ndan uzak tutma. Ancak böylece çocuun iyilik, güzellik dorultu-
sunda bulunan mü'minler arasnda yer alabilir..
—oOo—
Çocuun cami ile irtibatn salamak
cami arasnda bir yakn arkadalk kurmay kasdedi-
TERBYEDE temel kaideler

yoruz. Çocuklarn cami ve cemaate altran, oradaki sohbetlere


katlmasn salayan, cuma vaaz ve hutbesine gönül veren asü aile
çocuklar seviyesinde bulundurmam anlatmak istiyoruz.

Benim anlay ve ölçüme göre, camilere gitmeyi adet haline ge-


tiren veya ana babasnn tevcîhleriyle mâbedlerle irtibat kuran bir
çocuk, kendi yapsnda imânn ruh ve mayasn
iç kökletirir. Allah'a
itaâtn zevk ve heyecann kökletirmi olur. Ayn zamanda iyilikler
ve kötülükler hususunda slâm'n buyruklarna ba eip teslimiyet
gösterir. Bu durumda olan bir çocuktan da ancak hayr umulur,
varlndan fayda ve salâh beklenir..
Camilere gitmeyi âdet edinen bu çocua, onu yönlendiren, ona
dinini öreten ve Islâmî esaslara göre terbiyesiyle megul olan, ah-
lâk kurallarm ve esaslarm, doru düünme metotlarm alayan
kimse bu hizmetini çocua bütün kolay yollar seçerek sürdürürse,
üphe yok ki o çocuk, slâm'n muhteem saraynn yaplmasnda
ve köklü devletin sapasalam kurulmasnda büyük ümitler va'de-
denlerden biri olur..

Benim asl burada titizlikle üzerinde durmak istediim udur:


üphesiz ki iyi bir çevreyle ilgi kurmak ve cami hayatma gönül ve-
rip almak lüzumlu yoldur, birini dierinden ayrmak mümkün
iki
deildir. Namaz klm%.yan, camiye gitmeyen bir çevreyle ilgi kurma-
da pek fazla bir yarar yoktur. Camiye devam edip orann kültürüy-
le yetien bir çocuun, cami semtine dahi uramayan çocuklarla
arkadalk kurmasnda devirilecek gerçek bir semere yoktur.. Al-
lah'n isminin anlmas ilân edilen bir yere girmeyen bir arkadatan
fayda beklemek, salkl biçimde dost olup imân ve ideal birlii sa-
lamak pek mümkün deil..
Terbiyeci veya ana -baba, çocuklar için herhalde fazilet tim-
sali arkada bulmakta azimlüerse, çocuklarm böyle bir çevreyle ir-
tibatl klmay ve güvenilir kiilerle dostluk kurmay gönülden isti-
yorlarsa, o takdirde, camiye gitmeyi huy edinenler arasndan seç-
melidirler. Çünkü cami kültürüyle yetienler katksz ftrat üzere
bulunuyorlardr; imânlar sâfi, ahlâklar tertemizdir..

Terbiyeci için üzerinde titizlikle durmas gerekli bir takm dö-


nemler vardr: Çocuunu sadakatine güvendii arkada ve dostla-
ryla birlikte cemaatle namaz klmaya altrmal ve buna devam et-
melidirler. Ayn zamanda camilerde nesli yölendirici anlamda ya-
plan dinî konumalar .öretilen dinî esaslar ve inançlar takip et-

— 309 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


j meUdirler. Cami'lerde ve kraat ölçülerine uygun okunan
tilâvet
Kur'ân' dinlemekten derin bir zevk duymal ve çocuklarna ayn
zevki al amali dr lar..
Bu bakmdan terbiyeci, devaml camilere gidip kendilerini bü-
tünüyle mabedin havasna vermelerini, vakit girince cemaatle na-
maz klmaya yarrcasna gitmelerini salamak için durmadan ço-
cuklarn cesaretini arttrp tevikte bulunmaldrlar. Bu hususta hiç-
bir ihmâl ve gaflet göstermemelidirler.. Kur'ân ilimleriyle, er'î me-
selelerle ilgili toplantlara katlmaya bilhassa özen gösterip çocuk-
lar da beraberlerinde götürmelidirler.
O halde terbiyeci kardeim! Çocuuna camilerle balants bu-
lunan arkadalar seçip bulmakta çok hrsl davran, açkladmz va-
sfta ona bir çevre hazrla. Durmadan çocuunu bu dorultuda ei
terek ona cesaret ve güven ver. Böylece çocuun tertemiz Müslü-
manlar snfna girer, seçkin sâlihlerin kafilesinde yerini alr..

Çocuun okul ve öretmenle ilgisini arttrmak


Bundan maksadmz, çocua gittii okulda kendi snfnda
uyum salayacak arkada bulmak, öretim ve eitimiyle görevli
öretmen üzerinde dikkatle durmaktr. Ayrca çocuk okula deil bir
i yerine gidip orada bir eyler öreniyor veya ^nafakasn kazan-
yorsa, o i yeri ve orada çalan kiiler üzerinde hassasiyetle dur-
mak, çocuk için dinî açdan bir çevre bulunup bulunmadm ara-
trmak, varsa bunlarla çocuk arasnda salam balar kurmak ge-
reklidir.

Bu konuyu ilerken terbiyecilerin, ana - babalarn dikkatlerini


önemli bir hususa çekmek istiyorum. öyle ki: Bugünkü okullar-
mzda daha çok sapk düünceler, Allah' inkâr eden akmlar, ülke
dndan sokulan ilkeler hâkimdir. Üzülerek söyleyelim ki, okulla-
rmz bugün için böylesine çarpk düüncelerin at oynatt bir alan
durumuna getirilmitir. Arap ülkelerinde hemen her beldede bu yü-
rekler acs manzarayla karlamak mümkün. Peki ama bu sapklk
ve kötü akmlar kimler, hangi eller ülkemize sokmutur?
• Kalblerini iblislere satan muallimler, canlarn yabanclara
teslim eden öretim görevlileri..

• Tek amaç ve hedefleri dinde üphe uyandrmak, slâm ile so-


uk bir sava devam ettirmek olan sapk inançl örgütler..
• Talebe cemiyeti ad altnda sapk ideoloji ve akideleri çocukla-

— 310 —
:

TERBtYEDE TEMEL KADELER

ra alamakla
görevli olanlarn kendilerini maddeten ve fikren bes-
loyen kurululardan aldklar emirlerle hareket edenler..

Bunlar durmadan saptrc tebliler yaymlayp bir sürü üphe-


ler uyandrrlar, kz ve erkek talebe arasnda faaliyetlerini sürdürür-
ler..

• Kadn haklarm koruma ad altnda örgütlenen ve slâm'n


getirdii iffet ve hicap ile mücadeleden baka hiçbir asil amaç ve he-
defleri olmayan kadnlar.. Bunlar daha çok slâm'n iar, iffet ve
nezahet sembolü, dinin getirdii hayat nizam ile urarlar. Oysa s-
lâm kadna lâyk olduu yeri vermi, onlarn haklarm korumu ve
her hak sahibinin hakkn vermitir. Onlar hakknda âdil davran-
mtr.
îte sözü edilen örgütler «Kadn haklar ve hürriyetleri» ad al-

tnda ve bazan da «Kadn erkek eitlii» slogan altnda slâm'n ni-

ce iârlarn tutup attlar..

Bunlardan baka bir de okullarmzda birbirine zd yönlendir-


meler, farkl uygulamalar ve birçok eyleri mubah sayan akmlar
vardr. Okul çevresinde doruya irâd eden, hakk tantan, faziletli
ahlâk ve uygun terbiye kurallarm telkin edenler ise pek azdr. Bun-
lara nadiren rastlanabilir.

Bu önemli gerçekböylece su yüzüne çknca, sana nelerin gerek-


tiini bilir misin, terbiyeci kardeim?! Bütün gayretini ortaya dök-
men, gayretini kat kat arttrman, çocuunu böylesine karanlk, böy-
tabakasndan kurtarman, saptrc fâsit çevre-
lesine kesif bir bulut
den uzak tutman için ona örnek olacak, doru yolu gösterecek, her
bakmdan' uyum salayacak örenci arkadalar bulmalsn. Çocuun
okul basamaklarnda bir bir yükselirken, ilmî telkinler, kültürel yön-
lendirmeler dönemlerini aarken ister ilkokulda, ister orta dereceli
okullarda, ister yüksek okullarda olsun seçecein arkadalar onunla
selâmet kysnda kalmaldrlar. Tabü seçecein arkadalarn daha
çok inandn, güvendiin çevrenden, camilere gönül verenlerden ol-
maldr. Çünkü bu durumda çocuun ' onlarla kuraca arkadalk
çok daha köklü ve güçlü olur, sonuç bakmndan da çocuk için çok ha-
yrl kaplar açar. Sözü edilen çevrede arkada bulunmad taktirde
seçilecek arkada daha çok anlay, uyum, inanç ve ahlâk selâmeti,
ibâdetle ilgili bilgileri Örenme hevesi, namazla ilgili bilgileri topla-

ma gayreti tayan çocuklardan olabilir.


Allah (c.c.) rahmet eylesin, âir ne güzel söylemitir
SLAM'DA AÎLE ETM
«Zafer bulduun zaman gerçek hürrün eteine yap,
Çünkü u Dünyada gerçek hür pek azdr..»
Yine okul konusunda terbiyeci kardeim, senin dikkatini bir
baka önemli noktaya çekmek istiyorum ki daha çok titizlik göster-
meni ve baklarm o hususa çevirmeni arzu ediyorum O da, kz :

çocuunu okula gönderdiinde okulun onun üzerindeki te'sirlerini,


nefsini yönlendirmedeki programlarm yakndan bilmen ve izlemen-
dir.

Bildiin gibi, terbiyeci kardeim! Kz çocuklar feyizli bir efkat


duygusuyla yaratlmlardr. Onlarn bu inceliini, yufkalm te'-
8ir altna alan bir çok akmlar ve medeniyetin ortaya çkard yeni
yeni eyler vardr. Dünya zîneti ve aldatc görüntüleri de kzlar
sür'atlehaktan uzaklatrp baaa
getirmektedir. Onlara ayr
bir çevre oluturmakta, nefsanî arzularnn peine takmakta, onla-
r bir ticaret meta haline sokup süs dalgalan arasnda bocalatmak-
tadr. Bütün bu yozlatrc ortamda dini bir müeyyide, kalbde
imândan gelen bir engel, akln selim hükmü ve sonucun nasl bir
felâket getireceine bakma duygusu dumura uratlmtr..

îte bunun için erkek çocuklarndan fazla kz


sana vâcib olan,
çocuunla ilgilenmen, bu hususta daha ciddi mesai sarfetmen ve ti-
tiz davranmandr.. Kz çocuunun imâm bir sarsntya uramadan,
ahlâknda bir çözülme meydana gelmeden, rezalet ve hayaszlk ba-
taklna düürülmeden, dinsiz örgütlerin ama yakalanmadan bü-
tün hassasiyetini kullanacaksn.. Aksi halde kz çocuunun sâhip bu-
lunduu en aziz ey ondan koparlp alnr ki o da islâm ve onun
erefi, yüce itibardr.

Terbiyeci kardeim, slâm Dini, kzn


için elverili bir ortam,
doru yolu gösterip telkin eden bir çevre bulmam bu çevreyi hem
evde, hem okulda salamam sana vâcib klmtr. Ancak böylece kz
çocuunu kaymaktan kayp dümekten, saptp yozmaktan kurtara-
bilirsin..
-

Kz çocuuna ortam ve çevre hazrnyabilmenin vasta ve


iyi bir
vesilelerinden biri, onu doruya irâd edecek islâm dâvetçilerinden
müride bir kadndr. Önce onu evde eitecek böyle bir kadna ihti-
yaç vardr. Sonra da kzn kutsal deerlerine bal kalmay sala-
yacak ve devam ettirecek bu ölçüde kz arkadalardr. Bu arkada-
lar ister evde ve mahallede, ister okulda olsun mutlaka lüzumlu-
dur..
TERBYEDE TEMEL KADELER

Bütür bu hassasiyet ve titizlikle beraber kz çocuunu devaml


murakaba edecek, yönlendirilmesi hususunda dikkatini üzerinden
ayrmyac aksn. Çünkü ancak böylece kz çocuu ald islâm uu-
runu koruyabilir; imân, ahlâk, doruluk ve hak üzere varln sür-
dürebilir. slâm'n koyduu hidâyet yolunda yürüyebilir, onun ebe-
diyete uzanan ta'limlerine bal kalabilir.

Terbiyeci kardeim! Eer sen, kz çocuunun iffet, namus ve


dindarln koruyabilecek vasta ve vesileleri hazrlamaktan âciz
kaldm, cier parene iyi bir ortam ve çevre salayamyacan an-
larsan, bu durumda onu böylesine sapk bir ortam, böylesine berbat
bir bataklk içinde evlendirmeni
kü onu böylesine kötü ve irenç bir ocaa atamazsn,,
kz çocuun her eyi, en aziz varl olan dinini ve imânn kaybe-
der.

Bilmi ol ki, okul çevresi hakknda uygun düen ölçü ve yarg-


lar, aynen çalma yerinde de söz konusudur. Çünkü birçok i yerle-
ri, kurumlar ve benzeri yerlerde ahlâk olmayan, edep ve din tan-

mayan kimseler çalmaktadrlar. Hatta içilerden ve onlarla ilgili


kurululardan çounun kominizmi ve ona kap açan sosyalizmi tam
kâfirane bir zihniyetle yaymaya çaltklar görülmektedir. Kurduk-
lar içi sendikalarnn dine hiçbir sayglar yoktur. slâm'n getirdi-
i ahlâk kurallarna hiç iltifat etmezler. Bunlardan bir hay- ksm
vani bir hayat yaar, her eyi kendine mubah sayacak kadar had
ve hududu aar. Tek arzu ve kaj
duyguyu tatmin etmektir. çki kumar, zina, caz -saz,
ro ve benzeri cinsel konulardan baka hiçbir amaçlan yoktur. Er-
kekliklerinifahie kadnlarn, dansözlerin önünde katletmilerdir,
kendilerinde hiçbir saygnlk ve kerâmet duygusu kalmamtr..

çiler arasnda dindar olup yolda yürüyenler, ahlâkm


doru
güzelletirip slâm'n açt
yolda yürüyenler, Peygamber (A.S.)
Efendimizin sünnetine bal kalanlar eksik deildir. Ama ne var ki,
ahlâkszlara nisbetle bunlar azdr.
-

terbiyeci kardeim! slâm Dini sana, iyerinde, fabri-


vasflarn açkladmz ölçüde gruplar meydana getirmeni,
mü'min arkadalar salamam, çocuuna güzel ve yararl bir çevre
oluturman kesinlikle farz klmtr. Öyleki, çocuun bu ölçü ve an-
lam unuttuu zaman ona hatrlatr, hatrlad zaman ona yardm-
c olur, sapt zaman onu kurtarrsn. Böylece çocuun devaml
— 313 —
:

SLAM'DA ALE ETM


doru yol üzerinde kalp hayatn tanzim etme bahtiyarlna eri-
ir..

Aile çats altndakileri yönlendirme salkl ve ölçülü bir çev-


reyle irtibat salamak suretiyle gerçekletirildiinde, bu çevre is- —
ter okul, ister iyeri, ister komular, isterse camiler olsun — hiç; üp-
he edilmesin ki, çocuklarn durumu
düzelir, kiilikleri oluup olgun-
lar; slâm î ahsiyetleri arzulanan seviyeye yükselir. Devaml sû-
rette ahde vefa, doruluk, güzel ahlâk üzere bulunurlar.

Bu noktada bnl Sinâ'nn çocuklar hakkndaki vasiyeti hatra


gelir:

«Çocuun okulda edepleri güzel, âdetleri beenüen arkadalar


bulunmas gerekir. Çünkü çocuk daha çok kendi akrannn telkini
altnda -kalr ve birbirlerini örnek edinirler.»

Artk sen terbiyeci kardeim! Terbiyenin bu köklü kaidelerini


ele alp uygulamakta çok istekli ol. islâm'n ortaya koyduu sapa-
salam ilkelere yapp çocuun için bir eitim çevresi hazrla. Böy-
lece çocuunu yitirmekten korur, azp sapmasna engel olabilirsin..

Bu da ancak çok uyumlu, arkada bulmakla mümkün-


elverili
dür ki yukarda yeterince açklam bulunuyoruz. yi bir çevrede ye-
tien çocuk, devaml doru yol üzerinde bulunur, hayatnda kafa ve
kalb gözü açk olur, gidecei yolu ve yapaca ii îslâmi ölçülere —
göre — bilir.

«De ki : te benim yolum; Ben de, bana uyanlar da bilerek, id-


râk ederek Allah'a dâvet ediyoruz. Allah' tenzih ederiz ve ben or-
tak koanlardan deilim- (478)

Terbiyeci kardeim!

Son olarak unu hatrlatmak istiyorum Çocuu îslâmi yönlen-:

dirme eitimiyle ekmendirirken ve onu ümmete kazandrmak için


çalrken her türlü kötülük ve erre misal olacak akranndan uzak
tut, fena ahlâkl, bozguncu arkadalarla irtibat kurmasna frsat
verme. Bilmi ol ki, islâm ancak uyumlu, elverili ve güzel örnek ol-
ma düzeyinde bulunabilen ahlâkl çocuklarla arkadalk kurmaya
izin vermi ve bu hususta büyük bir duyarllk göstermitir

(478) Yûsuf Sûresi : 108.


TERBYEDE TEMEL KADELER

Nitekim an yüce Allah (c.c.) buyuruyor s

«Eyvah, yazklar olsun bana; Keke falan dost edin meeydim.


And olsun ki, bana Kur'an geldikten sonra o dost (dediim kimse)
beni saptrd. eytan ise, insan halde yapayalnz brakan- aalk
dr.. (479)

«Atn Cehennem' e her inâdç nankör hayra engel olan kâfiri,


saldrgan üpheciyi; Allah ile beraber baka tanr edineni atn id-
detli azâba. Yanda (olan dostu, arkada, eytan ve putlar) «Ey :

Rabbimiz! Ben bunu azdrmadm, ama o, uzak bir sapklk ve a-


knlk içinde idi» der.» (480)

«O gün yakn dostlar birbirlerine dümandrlar. Ancak korkup


saknanlarn (dostluu) bunun dndadr.» (481)
Bu konuda Resûlüllah (A. S.) Efendimiz buyuruyor ki s

«Kii yakn dostunun, arkadann dini üzeredir. O halde sizden


biri kiminle dostluk ve arkadalk ediyorsa ona dikkat etsin!» (482)
«Birlikte oturan iyi ve kötü arkadan misâli, beraberinde misk
bulunduranla ocak basnda körük çeken kimseye benzer, Berabe-
rinde misk tayan ya ondan sana verir, ya sen satn alrsn ya da
ondan güzel koku duyarsn. Ocak banda körük çekene gelince: Ya
senin elbiseni yakar ya 'da çok kötü bir koku ondan duyarsn..» (483)
«Kötü arkadatan salon; çünkü sen onunla tannrsn!» (484)

âir ne güzel söylemitir! Allah (c.c.) ruhunu âd eylesin..

«Kiinin kim olduunu sorma, yakn arkadann kim olduu-


nu sor. Çünkü hemen herkes yakn dost ve arkadana uyar..»
— oOo —
ÇOCUU HAKKA. DORUYA DAVET EDEN Y KLERE
BALAMAK
Bundan maksadmz, çocukla, slâm dâvetçileri arasnda ciddi
bir irtibat kurmak ve çocuun dikkatini' bunlara doru çekip ilgisi-
ni uyandrmaktr.
y
(479) Furkari Sûresi : 28 - 30.
(480) Kaf Sûresi 25-27.:

(481) Zuhruf Sûresi 78. :

(402) Tirmizi.
(483) Buhari - Müslim.

— 315 —
SLÂM'DA ALE ETM
Çocuun kiiliini tamanlyabümekte, onu topluma hazrlayp
dava adam yapmakta en te'sirli faktörlerden biri de, hayat anla-
yp sorumluluunu anlad günden itibaren slâm dâvet-
eklettii,
çilerine balamak, aralarnda ciddi ve olumlu ilgi kurmak ve
Allah
(c.c.) sözü daha yüce olsun diye onu harekete
geçirmektir. Bu da an-
cak hereyden önce çocuun ruhunda Allah'a dâvet, hakk savun-
mada cür*et, sabretmeyi huy edinmekle gerçekleebilir. Tâ ki, bu
yüce ve kutsal mânalar onun ruhunun derinliine kök salp dâve-
tin asl mânas
ve kiiliini oluturan sfatlar yer edinceye kadar
onun bu irtibat sürdürülür. Böylece çocuk bir süre sonra, Allah'n
dinini teblide bir arslan kesilir. Allah (c.c.) yolunda hiçbir ayplaya-
lm ayplamasna önem vermez; hayatin belâ ve meakkatleri, çeit-
li olaylar yürüdüü yoldan onu alkoyamaz..

üphesiz ki, çocuun ilgisi saland mürid-i Rabbani, cidden


iradn kâmil ölçü ve anlamda sfatlaryla donatüm, kapsaml bir
anlaya sâhip bulunuyor, slâm'dan yana devaml hareket halinde
ise, çocuu dâvet ruhu üzerine terbiye edip yetitirebilir.
Ona cihâd
akn alayabilir; sorumluluun ne olduunu öretebilir. Allah (c.c.)
sözünü yüceltmek için devaml çocua bir hareket salayabilir. Onu
cidden Allah'n ordusundan bir er düzeyine getirebilir slâm dâvet-.•

çilerinden biri olur da Rabbinin risâîetini tebli eder ve Allah'tan


baka kimselerden korkmaz..

Gerçeklerden biri de udur ki, çocuun beyni ve ilii dâvet ru-


huyla hazrlanr, dâvet ile ilgili bütün sebepler imkân dahiline so-
kularak önüne konulur, hakk tebli için cihâd ruhuyla sahneye
çkmas için vasat hazrlanrsa, hiç üphe yok ki, çocuk henüz yeni
akletme çanda iken genç dinamik bir kii hüviyetine bürünür, ci-
hâd ruhuyla dimdik ayakta durur. Dâveti teblide kendini ehil gö-
rür, insanlar doru yola çarmakta kendinde büyük bir kudret
hisseder, insanl dütüü bataklktan kurtarmak için kendini gö-
revli sayar. O kadar ki, cihada dayal dâvet ruhu onun ruhunda kök
salp derinleir ve çok geçmeden bu onda hayatmn sonuna dek ta-
biat, ahlâk ve âdet olur...

Kesinlikle bilindii gibi, çocuk bo


zamanlarnda dâvet ileriyle
urar, tebliin vecibeleriyle o vakitlerini deerlendirir ve bu ra-
da çalmasn insanlarla birletirir, hizmetlerini onlara doru uza-
tr ve onlarla bu konular etrafnda konuursa, biz onun bo vakit-
lerini kendi nefsine fayda salayacak düzeye getirmi ve eserleri üm-

— 316 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

met ve toplum çocuklarna yönelmi olur. Böyle bir dönemde çocu-


u içtimai hayata çevirmi ve onun birçok vecibelerine aina kl-
m oluruz, kiilii oluur,
cesur bir eri düzeyine
Hakk'n
gelir.
bîr askeri olur, davet ve slâm'n

Ancak çocuun slâm dâvetçisi olabilmesi için onu nasl hazrla-


malyz? Bu husustaki kademeler, safhalar nelerdir? Çocuun di-
siplinli dâvetçiler saffna ulatrmann ölçüsü nedir? Onu bu husus-
ta çalan bahtiyarlarn mertebesine eritirmek için önünde ne gibi
kademeler bulunuyordur?
Benim tesbit ve takdirime göre, bu kademe ve safhalar öyle s-
ralanabilir
1 —
:

NEFSÎNÎ HAZIRLAYIP KLN


OLUTURMAK
Bunun için slâm aleminin bir batan bir baa içine dütüü
elim manzaray; ilke ve düünceleri; siyasi ve sosyal bölünmeleri,
ayrlmalar; neslin asl deerlerinden çözülüp her eyi mubah say-
masn; Haçl, Yahudi, Kominist ve Emperyalistlerin çevirdikleri ent-
rikalar; birçok Müslüman saran ümitsizlik ve çaresizlii ve slâm
dünyasn sradan bir müslümana bile yabanc kalmayan buna ben-
zer birçok olaylar tasvir etmemiz gerekmektedir.
Böylesine bir tasvir iyice ilenirse, ister istemez çocuu dâva
adam yapar, slâm tebli dorultusunda cihâd ruhunu
risaletini
harekete geçirir. Böylece biz onu hakka dâvet alannda imân, kana-
at ve yer yer ba gösterme heyecanyla hazr duruma getirmi olu-
ruz..
2 — GEÇMTEN MSAL VERMEK
Terbiyecinin veya Rabbanî'nin çocuu ikna' edip
mürid-i
Hakk'a davetin zarurî bir anlam tadm,
Allah'n dini ve koydu-
u sistemi aziz ve erefiyle ayakta tutabilmek için slâm risâletini
iebliin gereini, bunun için cihâdn önemini anlatmas ve tarihten
birtakm yönlendirici, ruh ve heyecan verici misaller ve örnekler
vermesi gerekir.
Ancak misal getirmenin iki yan vardr:
Birincisi, çocuun içindeki ümitsizlii giderir, emel ve arzular-
n gerçekletirir ölçü ve anlamda misâl vermek.
kincisi, sarp geçitlerle, tehlikeli durum-
Müslüman çalmaya,
larla kar karya gelindiinde kendini feda etmesini bilircesine
sebat gösterme ruhunu ve heyecann alayacak Ölçü ve anlamda
misâl vermek..
Birinci ekildeki misalin te'sirlerine tarihi olaylar ehadet et-

Resûlüllah (A.S.) Efendimizin vefatndan hemen sonra birinci


SLÂM'DA ALE ETM
hilâfet döneminde insanlarn dalp çözülmesi, bölünüp ayrlmas
baz kimselerde artk slâm' ayakta tutacak bir güç ve dayanan
kalmad zatnm dourmutu. Çünkü bu dönemde câhiliyyet taas-
subu yeniden hortlam, âdeta eytann nesilleri durumuna gelmi-
lerdi. Araplarn çou slâm'dan çkp, bir ksm zekât vermiyecei-
ni, bir ksm namaza artk gerek kalmadm diyecek kadar dinden
kopup uzaklamlard. Hazreti Âie (R.A.) Vâlidemizin tasviriyle,
Müslümanlar, Peygamber (A.S.) m
vefatndan sonra çok yamurlu
bir gecede açkta kalan koyun sürüsü gibi aknlamlard. Ümit-
sizlik son snrna gelip dayanmta. O kadar ki, akl ermeyen baz
kimseler Ebûbckir SIDDÎK'a (R.A.) gelip öyle bir önerido bulun-
maktan kendilerini alamamlard «Ey Resûlüllah'n Halîfesi! Bu-
:

gün artk bütün Araplarla savaacak gücün yoktur. Evine dön, ölüm
gelinceye kadar Rabbna ibâdetle megul olmaya bak..»

Ama u Allah'tan çokça korkan gözü yal, ince ve yufka yü-


rekli îslâm Halîfesi, kalbinde en küçük bir ümitsizlik havasm, k-
prdann hissetmiyor, Allah'n rahmetinden, yardmndan ve ve-
'

recei zaferinden aslâ ümidini kesmiyordu. îte bu zat, böylesine


döneminde deniz gibi comaya, arslan gibi kük-
tehlikeli bir fetret
remeye balad ve Hz. Ömer'in (R.A.) yüzüne öyle seslendi «Câ- :

lüliyyette zâlim ve zorba, Islâmiyette zayf ve psrk m? Ne umu-


yorsun, onlar büyüleyecek bir sihirle mi, yoksa uydurulan iirle mi
sndrp ülfet meydana getireceksin? Heyhat!, heyhat!. Resûlüllah
(A.S.Efendimiz gitti, vahiy kesildi. Allah'a yemin ederim ki, elim k-
lç tuttuu sürece onlarla savaacam.. Vallahi namazla zekât aras-
n ayran, namaz klarz ama zekât vermeyiz diyenlerle elbette sa-
vaacam. And olsun ki, vahiy tamamlanm ve kemâline ermitir.
Ben hayatta olduum halde dinde bir noksanlk m? Vallahi eer
Araplar benden vergi ve zekât olarak bir keçi yavrusunu veya bir de-
ve ban bile vermiyecek olurlarsa elbette onlarla savaacam..»

Bu tok ve kesin kararllk ifade eden sözler karsnda Hz. Ömer


(R.A.) sadece unu söyledi: «Allah'a and olsun ki, Allah, Ebûbe-
kir'in gösünü savaa açmtr. Onun hakl olduunu bildim..»

îte Ebûbekir SIDDÎK (R.A.) imânyla, azmiyle, cihad ruhuyla,


nefsinden fkran büyük kuvvetiyle böylesine bir niyetle ortaya
çkm, slâm devletinin güç ve istikrarm geri çevirmeyi plânlam-
t. O bu azmiyle slâm'a izzet ve erefini, itibar ve yüceliini iâde-
edecekti..

Haçllar birçok slâm ülkelerini istilâ ettii zaman kim slâm'

— 318 —
:

MM KADELER
TERBYEDE TEMEL

yeniden ayakta tutacak, ona azizliini kazandracak bir liderin or-


taya çkacan sanrd? Mescid-i Aksa elden gitmi, çevresi istilâya
uram ve aradan hayli zaman geçmiti. Kim bu istilâ edilen ülke-
lerin Hatîn sava meydannda ünlü kahraman Salahaddin'in vasta-
siyle hürriyet ve istiklâline kavuacam tahmin edebilirdi? Böyle-
ce düne kadar Haçllarn ayaklan altnda inleyen slâm ülkeleri es-
ki izzet, eref, itibar ve anna kavuturuldu..

Mool ve Tatar istilâs neticesi yklan slâm ülkelerini ve burar

kim düünebilirdi? slâm âlemi bir batan bir baa harab olmu, ta
tan üzerinde, kalmam bir manzaraya bürünmütü. ffet ve na-
muslar paymal edilmi, insan balarndan Hülagu'nun büyük da-
lar oluturulduu dilden dile dolamaktayd. Kim böyle bir büyük
felâketin arkasndan Msr hükümdar Sultan Kutuz' un (1259 - 1260)
Ayn-i Câlût meydan muharebesinde büyük bir zaferi elde edip Müs-
lümanlar an ve erefine kavuturacam, gelecek nesillerin iftihar
edecei bir sonuç elde edeceini zannederdi?
Sava hayra yorumlayp zafer elde edeceine inanmak,
ilk admdr. Mânevi kuvvet, hemen her millette gençlerin ve
adamlarn ümitsizliini ümide çeviren, hezimete uradktan sonra
zaferi elde etmeye büyük ümit veren âmillerden biridir. Bu ümit-
tir ki, zaaftan sonra kuvvet, zilletten sonra izzet, bölünüp parçalan-
dktan sonra birleme ruhunu verir..

te ey terbiyeci kardeim! Bu mânalar, ümitleri, baar duygu-


sunu çocuun ruhuna yerletirdiin zaman, hiç üphen olmasn ki
yakn gelecekte bu çocuk Allah'a dâvet meydanna atlacak, O'nun
ordusundan bir asker olacak; O'nun yolunda canm feda eden yiit-
lerden bir yiit hüviyetine bürünecektir..

Misal vermenin ikinci yanma gelince


Aadaki önderler, rehberler, dâva adam
olanlar en güzel mi-
sallerdir. lk önderimiz, en büyük rehberimiz, yol gösterenimiz Re-
sûlüllah (A.S.) bata gelir. döneminde says belir-
O, slâm'a dâvet
siz ikence, ezâ ve cefâlarla karlat. Izdrablarn akla gelmedik çe-
itlerini tadd. O'nun hayatm yazanlar karlat bunca elem ve
skntlar birer misal ve haber eklinde yazmlardr.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Ashab, Cna ilk inanp uyanla-
rn Allah (c.c.) yolunda hakkyle cihâd ederken karlatklar elem
ve aclar, sknt ve zdraplar; Hakka dâvet yolunda uradklar
SLAM'DA AtLE ETiMÎ
mihnet ve felâketler kelimeyle anlatlacak gibi deil, ancak onlar
bütün bu ar artlar içinde dalar gibi yükselen imkânlaryla kar-
koyup sebat gösterdiler. Allah (c.c.) yolunda kendilerine dokunan
elem ve skntlardan dolay gevemediler, zaaf göstermediler, bo-
yun emediler. Allah (c.c.) ise sabredenleri sever.. Üstelik mihnet ve
skntlar onlarn imân ve teslimiyetini artrd. Evet bu kahraman
bahtiyarlar o kimselerdir ki, Abdullah bin Mes'ûd (R.A.) onlar hak-
knda diyor ki «Kim dayanma gücü gösterip sebat etmek isterse,
:

Ftesûlüllah (A.S.) Efendimizin Ashabnn gösterdii sabru sebat


kendine örnek edinsin. Çünkü onlar bu ümmetin en iyileri, en bil-
ginleri, külfeti ei az, doru yolda yürüyenlerin, en güçlüleri, hal ve
tavr bakmndan en güzelleri idiler. Allah onlar Resûlüllah (A.S.)
n sohbetine lâyk görüp seçmitir; dini ayakta tutmak için onlar
hizmete sevketmitir. Onlar da böylece kendi ölçü ve kymetlerini
bilmi, kendilerinden sonrakilere izleyecekleri, uyacaklar güzel
eserler brakmlardr. Çünkü Ashab- Kiram tek kelimeyle dosdo-
ru yol üzerinde bulunuyorlard..»

Ashab- Kirâm'm sebat, ölümü küçümseme, sabr ve dayanma


hususunda birçok misalleri vardr ki hepsinden de yararlanmak
mümkündür..
çinde yaadmz çaa gelinceye kadar asrlar boyunca önder
ve örnek olan kahramanlarmz da tarihteki yerlerini almlardr.
Bunlarn da erefli yerleri, ebediyete uzanan fedakârlklar vardr.
Gelecek nesillerin çalar ve günler birbirini izledikçe bunlarla ifti-
har edeceinde üphe yoktur. Hasan eî-Basri, zz bin Abdüsselâm,
Münzir bin Saîd, Ahmed bin Hanbel, Ebû ryas ez-Zâhid, mam Ha-
san el-Bennâ, ehid Seyyid Kutub ve bunlar gibi yüzlerce kahra-
manlar bu cümledendir.. Bunlarn hepsi de olaylar, iddetler kar-
snda Çalar gibi, sabr u sebâtta arslanlar gibi, dayanma ve feda-
kârlkta dilden dile dolaacak misaller idiler.
Terbiyeci kardeim! Bu mânalar, ruh ve mayalar çocuun kal-
bine ve dimana yerletirdiin; slâm davet ve risâletini teblide
sabru sebat, fedâkârlk ruhunu aladn zaman, üphen olmasn
ki üeride sözü edilen erefli yerlerini alacaklardr. lenen o güzel
misaller onlarn nefsinde ve kalbinde —damarlarda dolaan kan gi-

bi cereyan edecektir.. te
o zaman çocuk kendi hayatnda baka-
larna örnek, misal ve önder olma yolunu tutacak, kendisinden ön-
ceki bahtiyarlarn yolunda yürüyecek ve Allah'n övdüü u
kiiler-
den biri saylacaktr:
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

te
bunlar Allah'n doru yo la eritirdii kimselerdir; sen de
onlarn yoluna uy.... (485)

3 — ALLAH'A DÂVETN FAZLETN ZHÂR ETMEK


Terbiyecinin bu merhalede Allah'a davet meydannda dâvetci-
nin alaca büyük ecir ve sevab çocuun zihnine yerletirmesi, s-
lâm risâletini insanlara tebli etmede elde edecei mükâfatn bü-
yüklüünü onun kalbine ilemesi gerekir.
Ayn zamanda unu da çocuun kalb ve kafasna enjekte etme-
si vâcibdir Allah'a dâvetçiler, herhalde insanlarn en hayrllar, en
:

faziletlileridirler. Çünkü Allah (c.c.) onlar hakknda öyle buyur-


mutur
«Siz insanlardan yana (yeryüzüne) çkarlm en hayrl bir üm-
metsiniz; iyilikle emreder, kötülükten men'eder, Allah'a inanrs-
nz..» (486)

Ayrca çocuun zihnine, Hakk'a dâvetçilerin Dünya'da da, Âhi-


ret'te de kurtulup baarya erienler olduklarn ileyecek. Nitekim
Cenâb- Hakk Kitab- Kerîm'inde buyuruyor ki:
«Sizden hayra çaran, iyilikle emreden,
kötülükten men'eden
bir cemaat olsun! te kurtulua erenler onlardr.» (487)
Bir de çocuklarn zihnine ve kalbine, Hakk'a dâvetçilerin sevi-

eriemediini ilemek gerekir. Bu hususta Aziz ve Celil Olan Allah


(c.c.) buyuruyor ki :

yararl amelde bulunan ve 'Ben üphe-


«Allah'a dâvet edip iyi -

siz ki Müslümanlardanm' diyenden daha güzel sözlü kim vardr?»


(488)

Hem çocuun zihnine, Hakk'a dâvetçilerin kendilerine uyanla-


rn nâil olaca ecir ve mükâfatn bir misline Kyâmete kadar nâil-
olacam, hiçbirinin ecir ve mükâfatndan bir ey eksilmiyeceini
ilemek de vâcibdir. Nitekim Resülüllah (A.S.) Efendimiz buyurdu-
lar ki:

(485) En'âm Sûresi 90. :

(486) Âl-iîmran Sûresi : 110.


(487) Âl-i mrân Sûresi : 104.
'488) Fussilet Sûresi i 33.

— 321 —islâm'da Aile Eitimi Cilt: 2-F.: 21


SLÂM'DA ALE ETM

•Kim doru yola davet ederse, kendisine uyanlarn ecirlerinin


bir mislim nail o\;<- ve bu. onlarn ecirlerinden hiçbir ey eksilt-
mez. ••<
U8y)
Çocuklarn kalbine vö zihnine unu da ilemek gerekir: Allah'a
oâvetçilerin toplum içinae oraktkiar eser ve Allah'n onlarn eliy-
legerçekletirdii hayr ve iyilik, üzerinde güne doan ve batan
her eyden hayrladr. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle bu-
yurmutur -

Allah'a and olsun ki, Allah'n senin elinle bir tek adam doru
yola eritirmesi, senin için kzl tüylü develerden daha hayrldr.»
'490)

Dier bir rivayette : -«Üzerine güne doan her eyden daha ha


yrladr.» buyurmutur.

kardeim V- Davetin bunca faziletlerini ve hakikatlerini


Terbiyeci

ocuun gözleri önüne serer, onun zihnine iler ve ruhunun derin-

gö M.er-<
;
davet meydanna atlr, her eyin yularn elinde tutan
i-ek

Ce&âfe 3Hak'tan ecir ve mükâfata nail olmak, bu husustaki mânevi


payn almak için fedâkârlkta bulunmaktan çekinmez.
4 — SLÂM DAVETN TEBLDE METBU' OLMA USÛLÜ
FerLiy- h :reken, daveti teblide bakalarna örnek olabilecek,

metbu' kabul ;d ilecek usûl vc metodu açklamaktr. Çocuk bilerek,


usûlünü örenerek uâveti benimser, eri yola sapmadan, fahi hata
bilir. Bu düze-
,di.r,;:>;Jan davetin dosdoru yolunu açp yürümesini
ieV;idigi gün te'siri son noktasna ular. Elde ettii sonuç ise daha
faziletli ve daha güzeldir!.

m&\ Müsi im ve Ashab Sünen.


Mi îînhari. - AçJclateü Rzil tüylü develer, Araplarn çok sevdii ve iftihar
s

duyduu bir d— c türüdür Me.fcsnd. *0ze1 eylerin en güzelidir, anlamn


. ^ tmaku:-.
:

terbiyede temel kaideler

Metbu' olma usûlünü öyle sralyabiliriz

a) Davet ettii her hükmü ve men'etmeye çalt her ilâhi ya-


Çünkü ancak bu durumda emrettii
\agi yeterince bilmesi gerekir.
vo men'ettii hususlarda devaml surette eriat hükümlerine uygun-
luk salayabilir ve slâm esaslaryla uyum halinde bulunabilir..
;

Allah (c.c.) ne doru buyurmutur :

«Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?»


b) Her zaman sözüne uymas gerekir. Çünkü an-
davrannn
cak böylo olursa, insanlar onun dâvet ettii doru yolu kabul eder
ve çarsna olumlu cevap verirler. Söyledikleriyle amel etmiyenler,
fiilleri sözlerine uymayanlar ne bedbaht kimselerdir!: nsanlara
iyi-

lii emredip kendi nefslerini unutanlar da ne ahmaktrlar!.. Böylele-


ri hakknda buyurulan u
ilâhi söz ne kadar anlamldr :

«Ey imân edenler! Yapamyacanz eyi neden söylüyorsunuz?


Yapamyacanz eyi söylemeniz Allah katnda büyük bir gazab
saylr.» (491)

Kendinizi unutursunuz da insanlara iyilikle m emredersiniz?!


Oysa siz kitab okuyup duruyorsunuz! Artk akletmez misiniz?»
(492)

c) Men'edilmeye çalan münker (kötülük ve günah) slâm


alimlerinin icma' ettii bir kesinlikte bulunmaldr. Tâ ki, halk dâ-
vetçinin ortaya fikir sebebiyle bir kemeke
att içine dümesin,

onun taassubu nedeniyle fikir ve görü ayrlna itilmesin.. Özellik-


le kesinlii içtihada dayal olup imamlarn
görüleriyle neticeye
balanan hükümler ise, anlatmakta bir saknca yoktur. Nitekim çok
önceleri ilim adamlar öyle demilerdir «Kim yetkili ilim
adamn
:

taklid ederse, Allah'a sâiimen kavuur.»

Münkeri tedricen gidermeye çalmal. Çünkü kademeli bir


d)
Birden
metot uygulayp yava yava giderek olumlu sonuca götürür.
gidermeye çalmak bir takm zorluklarn çkmasna neden
olur.

Önce öüt vermek suretiyleie balayp bir kademe amak, son-


ra Allah'n verecei azâb ile korkutmak suretiyle ikinci bir kademe-
ye ayak basmak sonra da sözlü tehdîdde bulunup
knamak ve azar-
banlamak
lamak. Sonuç alnmaynca el ile o kötülüü deitirmeye

(491) Saff Sûresi 3.


:

imm Bakara Sûresi -44.

— 323 —
: :

SLAM'DA ALE EGîTMÎ


daha uygun olur. Çünkü böylesine safha safha ilemek
suretiyle gi-
dermeye çalmak dorunun ve hikmetin tâ kendisidir.
Nitekim a-
n yüce Allah (c.c.) buyuruyor
«Kime hikmet verilmise, gerçekten ona çokça hayr verilmi-
tir.» (493)

Dâvetçinin ince ruhlu, güzel ahlâkl olmas gerekir. Çünkü


e)
ancak bu yoldan insanlarn kalbine sâhip olmak mümkündür.
Lü-
tüf kâr ve efkatli, nazik ve ince davranmakla kalbler
yumuar. Böy-
lesinin çarma, öütlerine, ince sözlerine olumlu
cevap verilmesi
beklenir.

Allah (c.c.) ne doru buyurmutur


«Rabbnn yoluna hikmetle ve güzel öütle çar,
onlarla en gü-
zel (ölçü ve usûl ne ise ona göre) mücâdeleni sürdür. üphesiz ki
Rabbn kendi yolundan sapanlar daha iyi bilir ve O, doru yolda
olanlar da daha iyi bilendir. (494)

Ezâ ve cefalara sabretmesi gerekir. O kadar ki, haddini


f)
.

meyen marurlardan, kendini beenmi sapklardan gelecek olan


iddet ve skntlardan dolay ümitsizlie kaplmayacak,
hezimete
uramyacak. Câhillerin ahmakça söz ve davranlarna, alay eden-
lerin satamalarna sabredecek.

Bu konuda Lukmân Hekîm'in kendi oluna yapt tavsiyeleri


hep birlikte okuyalm.:
«Oulcazm! Namaz dosdoru kl; uygun olan emret, kötü
saylanlar men'et. Bana gelene sabret. üphesiz ki bunlar azme-
dilmee deer ilerdendir.» (495)

te kardeim! Bunlar dâvetçinin kendisine uyulmas-


terbiyeci
n kolaylatran, onu metbu' duruma getiren en önemli usûl ve kai-
delerdir. slâm davetinde bunlarn yeri oldukça
büyüktür. nsanlar
hayrl yola eritirmede, doru yolu göstermede bunlara mutlaka ih-
tiyaç söz konusudur. Artk sana gereken, çocuklarn
bu gerçeklere
irâd etmen, çocuk henüz temyiz çanda iken böylesine bir eitim-
den geçirmen gerekmektedir ki, bunlar âdet edinebilsin,
belirtilen
kademe ve safhalarda üerlemesini kavrasn. Umulur ki, gelecekte

(493) Bakara Sûresi 269. :

(494) Nahl Sûresi 125.


:

495) Lukmân Sûresi : 17.

— 324 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

I Nianl bir dâvetçi olur da parmak


gösterilenlerden saylr. Hik-
ile
metli metoduyla, yönlendirici uslûbiyle, güzel münasebetleriyle, za-
rif davran ve ince ruhluluuyla dikkatleri kendine çekmi olur..

5 — ÇOCUU ETP YÖNLENDRDKTEN SONRA TATB-


KATA GEÇMEK
Bu önemli merhalede terbiyeci çocukla birlikte nazarî snn
ap sahaya geçer. Çocuu sosyal yönüyle hazr-
tatbikî alana, amelî
lamakta; onu toplumun yararl bir parças haline getirmekte ve dâ-
va adam dorultusunda oluturmakta amelî sahaya geçmesi lüzum-
ludur.

Senin için en güzeli, çocuu dâva adam olarak yetitirip olgun-


latmrken onu ihlâs sahibi bir dâvetçiyle karlatrmaldr. Onun

larmm dier yanlarn örenmi olur. Onun sohbetinde ve arkada-


lnda insanlan Hakk'a davette amelî yana arlk vermesini ö-
renir.

üphesiz ki böyle bir irtibatn ilk anda çocuun dâva adam ola-
rak yetimesinde, içtimaî terbiyeyi almasnda ve ayn terbiyeyi
ver-
mesinde, iç yaps ve günlük hareketi itibariyle kiiliini tamamla-
masnda büyük te'siri vardr.
Bu merhaleden sonra ferdî ittisalin hidâyet ve islâha çevrilme-
si üzerinde durulur. Bu da ancak ameli olarak çocuun bakalarn
hayre çarmas hususunda bir ekzersiz yapmasyla gerçekleebilir.
Bir müride veya arkadaa bavurmakszn, bir bakasnn gözetimi
altnda olmakszn tatbiki olarak sürdürülmelidir. Ancak çocuk he-
nüz davete balamadan terbiyeciye önemli bir görev daha dümekte-
dir, o da, çocua Hakk'a davetin usûl ve merhalelerini iyice öret-
mesidir. Çünkü ancak bu ekilde çocuk dâveti en hassas ve ince bir
ölçüde yürütebilir ve en güzel yolu seçebilir. Bundan sonra çocuk
Allah'a dâvet etme alanna adm atar, inanm bir ruh, honutlua
ermi bir kalb ile sahneye çkar. Bazan bir dostunu dâvet ederken,
içinde ibâdetin hiçbir ölçüsü ve tarts bulunmayan, namaza ilgi
duyulmayan bir okulda cereyan edebilir. Davet ettii dostu, o güne
kadar iyi kiilerin yolunda hiç yürümemi biri bulunabilir.
Artk böyle bir ortamda çocuun ilk yapaca ey dostunu na-
maza dâvet etmek ve onu bulunduu fesâd ve sapklk ortamndan

— 325 --
SLÂM'DA ALE EÎTÎM
kurtarmaktr. Ve ite burada çocuun karsndakini ikna' etmede-
ki te'siri kiiliiyle orantldr. Yine bu merhalede bakalarm do-
ruya, iyiye ve güzele çekmekteki kudretinin bir bakma ekillenme-
si söz konusudur. Karsndakiler üzerinde te'sir brakmas, onlara
sevgi bam uzatmas ve böylece çardgerçeklere olumlu cevap
vermelerini salamas ve gerektiinde iyilikle emretmesi bu merha-
lede kendini gösterir..

Çocuk sözü edilen merhalede amelî davette bulunduktan sonra


terbiyecinin, müridin ve ikinci kademede dâvetçi olmamn dönemi
balar. Bunlar çocuktan neler baardn, ne kadar bir mesafe

nin bir muhasebesini yaparlar..

Eer çocuu dâvet yolunda baarl görür, gereken metotlara


riâyet ettiini anlar ve tesbit ederlerse, ona teekkür ederler ve ba-
arsn arttrmas için durmadan tevikte bulunup cesaret verirler.
Toplum yapsnda, kendi çevresinde daha fazla faaliyet göstermesi-
ni isterler..

Çocuun bir hatâ yaptn


görürlerse veya shhatli bir metot
uygulamadklarna ahit olurlarsa onu hakka irâd ederler, doru
yolu gösterirler, t bununla da kalmaz, terbiyeci veya mürid, gös-
terdikleri metodu ve izlenecek yolu çocukla birlikte uygular ve yü-
rürler. Ayn zamanda dâvet hususunda adm att
her ameliyeden
sorarlar, gerekirse oturup bunun muhasebesini yaparlar. Çocuun
dâvet yolunda olgunlatn, gittii yolu bildiini, toplumla ilikide
baarl olduunu gördükleri zaman onu cehaletin hâkim olduu bir
cuk bu çevrede risâleti teblie çalr, en güzel ölçü ve anlamda s-
lâhta bulunmaya yönelip en güzel mânada hizmetini sürdürür. s-
lâm esaslarn yeryüzünde teblie ciddi bir adm atm ve Allah'tan
baka hiç kimseden korkmayarak kendini bu dâvaya vakfetmi
olur.

ayet çocuk buyolda çeitli eziyet ve skntlarla karlarsa,


onun için en büyük teselli ve iftihar kayna Peygamberlerin ha-
yatdr. Ayn zamanda bu ortamda büyük islâhatçlann yoluna
uyar, onu taklide çalr, onlar gibi olaylar karsnda sebât göste-
rir. üphesiz ki hayra dâvet eden ve islâha çalan herkes hakknda
böyle bir neticenin ortaya çkmas, Allah'n sünnetlerinden biridir.;
Allah'n sünnetinde ise bir deiiklik bulamazsn.. amadan hede-
fine doru gider.

— 326 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Terbiyeci kardeim!
ahlâk ordusundan bir er, hakka doruya,
Eer çocuun slâm
istiyorsan, sana gereken
iyiye davet edenlerden bir dâvetçi olmasn
yolcusu ^lâs sai^ dâvetç-
en önemli ey. onu sadk, doru yolun Çün-
ciddî bir irtibat saglamandr
lerle karlatrman ve aralarnda
:

dâvetçilerden bir ksmnn imân azmiyle


manalar yardma
kü bu
yönlerinden cihada yöne-
koar ve bunlar onlar vastasiyle inanç ve ahlâk
lirler ve onlarn ciddi hazrla ma syla Allah'a
dâvet meydanna ko-
uurlar. Bu bakmdan çocuklar bu ihlâs sahibi mürid ve dâvetçi-
lerin elindeyetiip sahneye çknca, kendileri için büyük dönemler
balar. Ba taklkta kileri kurtarma, doru yolu gösterme, sapklar s-
lâh etme ve hakk dosdoru tebli etme düzeyine gelmi
Artk geveklik, kuru bir tevekkül ve ihmal sözkonusu
lâm alemi, henüz trnaklar yumuack iken slâ
sinden süt çocuklara ne kadar çok muhtaç
emen
nüz ergen olmadan ameli hareket gölgesinde gölgelenen,
imân ve irfana davete adm atan bu çocuklara müslümanlann
ne
kadar çok ihtiyac vardr.
Çocuklar îslâm risâletii tebli düzeyine gelince, hidâyetten na-
sibini almayan bölgelere koarlar, insanlara yardm elini uzatp
mânevi ikramda bulunurlar. Hakka yardmc olup doru yola dâ-
vet ederler. Böylece yeryüzünü adalet, güven ve istikrarla doldurur-
lar..

Yine bu çocuklar! hakka dâvet ve cihad meydanna koar, kork-


madan, ürkmeden dâva adamlar olurlar.. Rablerinin risâletini teb-
li ederken Allah'tan baka kimselerden korkmazlar. Böylece yürü-
ye yürüye Allah'n emirlerini tahkim etme snrna gelirler, slâm dev-
letini dimdik ayakta tutma kertesine ularlar. Kendilerinden ön-
cekilerin ina ettikleri köklü muhteem eref ve izzeti, günein üze-
rinden eksik olmad o koca devleti geri getirirler.

Bu da Allah'a göre zor deüdir..

BEDENÎ VE RUHÎ RYAZET (BEDEN VE RUH TERBYES)

Tbplumu oluturan fertlerin terbiyesinde-slâm'n koymu olduu


en yararl vasta ve vesilelerden biri de, çocuu bedenî ve ruhi ri-
yazet dorultusunda yetitirip gelitirmektir. Beden ve ruh sal
ancak bu yoldan salanr.

Bedeni riyazetten maksat, çocukla atletizm arasnda ciddi bir


:

SLAM'DA ALE ETM


ilgi kurmak ve bu yoldan fiziksel yapsn salkl
gelitirmektir. Ru-
hî riyazetten maksat, nefsini havaî eylerden uzak tutup iç disipli-
nine kavuturmak, skntlara, açlk ve susuzlua almasn
sala-
maktr.
Bu da çocuklarn bo vakitlerini cihada elverili hareketlerle
doldurmak, asker olabilmesini önceden hazrlamak ve bunu
iyi bir
plânl, programl ekilde devam ettirmekle mümkün olur. Frsatlar
elverdikçe, zaman müsaade ettikçe her iki yönden de çocuun bo
vakitlerini deerlendirmek olduikça lüzumlu ve önemlidir.

slâm kolay esaslaryla, yüce erefli talimleriyle ayn anda cid-


diyetle oynayp elenme arasm birletirmi, ruhun istekleriyle be-
den ihtiyaçlar arasnda uyum salamtr. Böylece beden eitimiyle
nefsi islâh konularn eit bir çizgide tutmu gereken itinay gös-
termitir.

Çocuk akletmeye balad


andan itibaren salk kurallaryla
yetitirilmeye, bedenî yönden oluturulmaya çok daha lâyktr ve
bu husustaki yardma mutlaka muhtaçtr.. Aynizamandaonun her
bo ann bedeninin salnkoruyacak bilgi ve hareketlerle, ade-
lelerini güçlendirecek ekzersizlerle, günlük hayatna zindelik ve ne-
e verecek konularla doldurmaya çok daha uygun ve müsaittir.

Böylesine iki yönlü bir riyazetin üç önemli sebebi söz konusu-


dur:
a) Bo vakitlerinin çok olmas ve deerlendirmeye elverili bir
anlam tamas..
b) Hastalklardan, illet ve mikroplarn saldrsndan korun-
mas..

c) Küçük yatan itibarenbeden ve ruh eitimini âdet edinmesi


ve cihâda elverili bir güç ve harekete kavuturulmas..
Terbiyeci kardeim! slâm'n beden ve ruh eitimine gösterdii
önem ve itina, iyi bir asker yetimesi hususunda gösterdii duyarlk
hakknda dinî nasslardan bir ksmn
nakletmek istiyorum. Tâ ki,
her iki göze sâhip olan kimsenin, slâm'n gerçekten sonsuzlua uza-
nan Allah'n dini bulunduunu ve kendinde izzet ve erefin, kuv-
vet ve kudretin, cihâd ve dâvetin bütün vasta ve vesilelerini ta-
dm bilmesini salayalm

— 328 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

an yüce Allah (c.c.) buyuruyor


(Ey Müslümanlar!) onlara (dümanlarnza) kar gücünüzün
«

yettiince her türlü kuvveti ve (sava için) beslenen atlar (geireken


araçlar) hazrlayn. Bununla hem Allah'n dümanlarn, hem sizin
dümanlarnz ve sizin bilmediiniz, Allah'n bildii dier düman-
lar korkutup yldnrsmz. » (498) .
.

Sevgili Peygamberimiz (A.S.) da öyle buyurmutur

«Kuvvetli salam mü'min, Allah yannda zayf mü'minden ha-


ve daha sevimlidir.. (497)

«Her ey ki Allah' anmaktan deildir, o oyuncak ve yanlmadr.


Ancak dört bu genellemenin dndadr Adamn hedefle
haslet : bu-
lunduu yer arasnda yürümesi, atn eitip yetitirmesi, çoluk ço-
cuuyla sohbet edip elenmesi, yüzücülük öretmesi ...» (498)

vet atmaktr!.» (499)

Emirü'l-mü'minin Ömer bin Hattab (R.A.) valilere mealde u


bir genelge göndermitir: «Çocuklarnza atclk, yüzücülük ve bi-
nicilik öretinizi.»

Sahih rivayetlere göre, Resûlüllah (A.SJ, Habelilerin Mes-


cid-i- eriflerinin önünde klç -kalkan oyunu veya mzrak oyunu oy-
namalarna izin vermi ve ei Hz. Âie'nin de onlar seyretmesine
(496) Enfâl Sûresi : 60.
(497) Sahih-i Müslim.
(498) Teberâni snad-i Ceyyid
= ile...

(499) Sahih-i Müslim.

— 329
: : :

SLAM'DA ALE ETM


müsaade etmiti. Bu srada Hz. Ömer çkagelmi. ve yerden küçük
ta alp Habelilere atarak oyundan vazgeçirmek istemiti. Bunun
üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Ömer'e «Onlar brak ya :

Ömer!» buyurmutu.. (500)


Yine sahih tesbitlere göre, Efendimiz Elem
Peygamber (A.S.)
kabilesinden bir grup kimsenin yanndan geçerken onlarn ok at
yarmas yaptklarn gördü ve onlara tevik anlamnda öyle bu-
yurdu «Atnz, smail oullar! Çünkü gerçekten sizin atanz atc
:

idi. Atnz, ben de falan oullaryla beraberim (yani sizinle berabe-


rim) !»
Bunun üzerine, yarmac
guruptan biri yarmay brakp at-
tan vazgeçti. Resûlüllah (A.S.) «Ne oldu, neden atmyorsunuz?» di-
:

ye sordu. Onlar da, «nasl atalm ki sen kar grupla berabersin!»


diye cevap verdiler. Resûlüllah (A.S.) «Atnz, üpheniz olmasn ki
:

ben hepinizle beraberim!» Buyurdu. (501)


Sahih rivayete göre, Hz. Âie (R.A.) diyor ki
— Resûlüllah (A.S.) Efendimizle birlikte kou yar yaptk,
onu geçtim. Aradan uzun bir süre geçti, ben biraz kilo aldm. Sonra
yine yartk, bu defa Peygamber (A.S.) Efendimiz beni geçti ve
«Bu, ona karlktr!..» buyurdu. (502)

Yine sahih tesbitlere göre, o devrin ünlü güreçisi Rükâne, Pey-


gamber (A.S.) ile güreti, fakat Peygamber (A.S.) onu yendi..» (503)

Atclk hakknda Peygamberimiz (A.S.) dikkatleri çekecek an-


lamda öyle buyurmutur
«Atnz ve bininiz! Ama atmanz binmenizden daha hayrldr..»
(504)

Ashab- Kirâm'dan Enes (R.A.) anlatyor



Peygamber (A.S.) Efendimizin «Âdbâ'» adnda bir devesi
vard. Bu deve hiç yar kaybetmemiti.. Bir Bedevi genç bir deveyle

(500) Buhari - Müslim.


(501) Ahmed bin Hanbel - Buhari.
(502) Ahmed bin Hanbel - Ebû Dâvud.
(503) Ebû Dâvud : Muhammed bin Ali bin Rükâne'den
(504) Akabe bin Âmir (R.A.) den.

— 330 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

gelip Peygamber' in (A.S.) devesini geçti. Bu, Müslümanlara pek


ar geldi ve «Adbâ* yarkaybetti!» diyerek üzüntülerini belirtti-
ler. Peygamberimiz (A.S.) Efendimiz onlara ilâhi sünneti hatrlata-
rak buyurdu ki

«üphesiz ki Allah üzerine bir haktr ki, Dünya'da ne kadar bir


eyi yükseltirse mutlaka (birgün) onu düürür.» (505)
Naklettiimiz bu nasslardan açkça anlalyor ki, slâm, beden
ve ruh riyâzatn ve cihada hazr duruma gelmek için güre, kou,
yüzme, atma ve ata binme gibi müsabakalar meru' klm, üçün-
cü bü" alsn veya kuruluun, bu gibi müsabakalar tertiplemesini
tevik etmitir. unun için ki, îslâm ümmeti izzet ve nusretin, efen-
dilik ve ba olmann sebeplerine yapp kendini gelitirsin ve gerek
çocuklarn, gerekse toplumun bedensel ve ruhsal kuvvetini, gençli-
ini ayakta tutabilsin ve cihada hazr duruma getirilsin... Bütün bu
meruiyetler Allah'n u
buyruunu uygulamaya yönelik bulunu-
yordur: «Onlara kar gücünüzün yettiince kuvvet hazrlayn!.»,
«Shhatli salam ve kuvvetli mü'min, zayf mü'minden daha hayr-
ldr..» Mealindeki Peygamber hadîsine uymay gerçekletirmek için-
dir.

ki kiinin üzerinde ihtilâf etmedii bir gerçek var ki, slâm dü-
manlar cidden Müslümanlarn askeri bir güç oluturduunu ve sa-
vaa hazr durumda beklediini örendikleri zaman, slâm ümmeti-
ninsalk ve beden itibariyle; imân ve ruhsal yaps cihetiyle geli-
ip salam temellere oturtulduundan haberleri
mez morali ar bozulur, ruhî bir hezimete un
bozulup perian olmadan önce ruhunda sarsnt
olurlar. Günümüzde buna «Silahlanma bar» denilir. Peygamber
(A.S.) bu hususa dikkatlerimizi çekerek öyle buyurmutur

Bir aylk mesafeye korkum ulamakla yardm gördüm, zafere


eritirildim!»

Yukarda açkladmz gibi, Müslüman çocuu fiziksel gelime-


ye, cihâda hazr duruma gelmeye, beden ve ruh riyazetine çok daha
lâyktr ve yardm edilmeye daha elverilidir.
Çocuun sava ve dâvet alanna kaytsz, snrsz ve bilgisiz çk-
mas mdaha iyidir, yoksa savan, mücadelenin yol ve yöntemini
usûlüne uygun bilerek çkmas m
daha iyidir?

(505) Buhar : Enes (R.AJ den.

— 331 —
;

SLAM'DA ALE ETM


Gerçekte ve realitede, çocuun beden ve ruh riyazeti, arzula-
nan ve beklenen semereyi vermeye kâfi deildir ve asl amaca gö-
türecek anlamda da saylmaz, ancak slâm'n koyduu usûl ve ku-
rallara göre olursa, o takdirde yeterli ve amaca ulatrc olur...

Terbiyeci kardeim; imdi sana bu yolun ölçü. ve anlamn ve


çizilen snrn anlataym:
1 — DENGE MEYDANA GETRMEK
Çocuun gerek bedensel, gerekse ruhsal eitimi hakknda ba-
ka gereklerin devreye girmesi, çocuun böyle bir atletle mükellef
tutulmas ve ona çarlmas ve istenileni yerine getirmesi salkl
bir yol deildir. Meselâ çocuun çou vaktini futbol ile geçirmesi
veya güre kurallarm köklü ekilde örenmekle bo vaatlerinin ta-
mamnn buna yüzme konusunda bütün vakitlerini
hasredilmesi,
zayi' etmesi veya atclkla urap
bütünüyle ona ve organize eden
müesseseye veya tüzel kiiye bal kalmas salkl bir yol ve yön-
tem deildir. Çünkü o genç kii üzerinde Allah'n ibâdet hakk, ken-
di nefsinin hakk, ilim tahsili meselesi, ana - baba haklan ve onlara
iyiükte bulunma zarureti, slâm'n tebli ve davet hakk vardr. Her
hak sâhibinin hakkn vermesi gereklidir. Sportif hareketler ve atle-
tizmle ilgili hususlar için bo vakitler ayrlr ve çeitli dallarda ge-
lime imkânlar aratrlr..
O
halde çocuun ilgisini bu gibi sportif hareketlere çekerken or-
talama bir ölçü kullanmak, itidali korumak, dengeyi salamak ve
böylece dier vâcib olan hususlara vakit ayrmak arttr. Yoksa bir
hakk dier bir hakla küllemek, bir vâcibi dier bir vâcible terket-
mek aslâ doru deildir. Beden terbiyesiyle uraan, fiziksel yaps-
n gelitiren gençlerimiz, dinî ve millî, kiisel ve âilevi vecîbeleri ih-
mal etmemelidirler. Aksi halde denge ve düzenleri bozulur. Oysa Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz denge ve düzenin ilkelerini koymu, usûl
ve kaidelerini belirlemitir. Evet, O, Bu hususta Abdullah bin Ömer'e
öyle seslenmitir :

«Ya Abdallah! üphesiz Allah'n senin üzerinde hakk var-


ki
dr, bedenin de senin üzerinde hakk vardr, çoluk çocuun da sen-
de haklan vardr. O halde her hak sahibinin hakkn ver..»

2 — LAHÎ SINIRLARA SAYGILI OLUP RAYET ETMEK


Çocuun beden eitimiyle ilgilenen, onu cihâda hazrlayp sava-
acak bir er yapacak olanlara aadaki hususlara riâyet etmeleri
gerekir
: : .

TERBYEDE TEMEL KADELER

a) Beden eitiminde erkek çocuun giyecei özel elbise göbek-


le diz kapa arasn örtecek ekilde olmaldr. Çünkü bu hususta
Resûlüllah (A.S.) öyle buyurmutur
.

«Dizden yukar ksm ve göbekten aa ksm avrettir.» (506)

«Göbekle diz kapaklar aras avrettir.» (507)


-

«Uyluunu açk tutma ve hiçbir diri ve ölünün uyluuna bak-


ma!» (508).

Yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, As-


habdan Ma'mer'in yanndan geçerken onun iki uyluunun açk ol-
duunu görmü ve ona öyle buyurmutur «Ya Ma'mer! Uylukla- :

larn ört, çünkü uyluklar avrettir.» (509)


«Dizin kendisi de avrettir.» (510)

O
halde çocuun beden eitimiyle ilgilenen kimsenin, çocuun
uyluunu örtmeyecek, dizini kapamyacak ekilde bir elbise giydir-
mesi caiz deildir. Yukarda naklettiimiz hadîslerle bu gibi yerle-
rin avret olduu belirlenmi ve açlmas yasaklanmtr. Çocua be-
den eitimi verirken ilâhî uurlara riâyet etmedii takdirde günaha
hak kazanr ve bu yüzden Allah'n huzurunda iledii günahtan
herhalde sorulacaktr.
Beden eitiminin üpheleri uyandracak yerlerde olmamas-
b)
na dikkat edilmeUdir. Nitekim bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendi-
miz öyle buyurmutur
«Dorusu da açk ve bellidir, haram da açk ve bellidir. Bu
helâl
ikisi arasnda birtakm üpheli eyler vardr ki insanlarn çou onla-

(506) Dâre- Kutnî \ Ebû Eyyup (RA.) dan.


(507) el-Hâkim...
(508) Ebû Dâvud-el-Hakim-Bezzar: Hz. Ali (RA.) den.
(509) Buhari kendi tarihinde - (Ahmed bin Hanbel.
(510) Akabe bin Alkame (RA.) den

— 333 —
: : :

SLAM'DA A tLE ETM


r bilmezler. Artk kim üphelerden saknrsa dinini, iffet ve namusu-
nu temize çkarm olur; kim de üpheli eylere düerse, harama dü-
mü olur..» (511)

Bu anlamda Hz. Âie (R.A.) de öyle demitir


«Kim Allah'a Âhiret gününe inanyorsa, töhmete yol açacak
yerlerde herhalde durmasn!.» (512)
lmin kaps Hz. Ali (R.A.) de diyor ki
«Yannda özür dileme gerekçen de olsa, kalblerde acele inkâr
duygusu oluturan eylerden, üphelerden sakn! Çünkü nice dü-
leyici, konuulan kötü manada anlar -da ona özrünü duyuramaz-
sm..» (513)

Çocuk beden eitimi görürken, sportif hareketlerde bulunurken


açlp saçlma ve fesâd ortamnda baklmas harâm. olan yerlerini
açmasndan daha büyük üphe ne olabilir? Yüzme eitimi görürken
çeitli yüzme havuzlarnda hayaszca açlan ve çplak gezilen yer-
lerde çocuun yüzme örenmeye çalmas veya birçok kötülükle-
rin ilendii bir yerde çocuun güree hazrlanmas ve bu hususta
eitilmesi; içki içilip etrafa hezeyan savurulan yerlerde dier bir ha-
reket örenmesi de böyle..
Terbiyeci kardeim! Sen artk mutlaka töhmeti gerektiren, üp-
he uyandran, harâm ilenen yerlerden çocuunu uzak tutmalsn;
tâ ki çocuun toplum içinde kötü tannmasn, halk arasnda onun
hakknda bir takm üpheler uyanmasn
ve sonra da çocuun gün-
lük hayatnda, ahlâk ve edebinde sapklk ve bozgunculuk ortamna
itilmesin..

c) Beden eitimine, sportif hareketlere çocuu tahrik ve tevik


etmek ivaz karl bir müsabaka eklinde olursa, harâm olmayan
bir müsabakaya rza gösterilmelidir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz bu hususta öyle buyurmutur
«vaz karl müsabaka ancak u üç eyde merudur • Deve, at
ve ok...» (514)

(511) Buhar Müslim Nuraân bin Beir


- : (R.A.) den.
(512) Kaynam tesbit edemedim. (Mütercim).
(513) Nehcül-Belage..
(514) Ashab Sünen ve Ahmed
bin Hanbel. Açklama: Münavi Feyzü'l-Kadir
erhinde diyor ki îvaz karl
müsabaka her ne kadar bu üç eyde has-
:

redilmise de bu ölçü ve anlama gelen eylerde de caizdir. vazsz müsa-


baka için bir snrlandrma söz konusu deildir. (Mütercim).

— 331 -
.

TERBYEDE TEMEL KADELER

Haram olmayan ivazl müsabakann iki artla kaytl bulundu-


nu hadîsin açk delâletinden anlalmaktadr:
Birincisi vaz karl müsabakann sava, cihâd gibi vesile-

lerle ilgili bulunmas.. (Deve veya at ile yarmak, hedefe ok ve ben-


ey atarak yarmak bu cümledendir)
zeri bir

kincisi Yara katlp baar salayana verilecek mükâfatn


:

üçüncü bir ahs veya kurulu tarafndan verilmesi, müsabklarn


birbirlerinden almamas veya yalnz bir müsabktan alnmamas...
O halde yara
katlan iki kiiden herbirleri bir miktar para ve-
ya mal brakr da yar kazanana verilmesini art koarlarsa, bu
kumar kapsamna girdii için haramdr. Nitekim Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz bu gibi yarmay takbih ederek yar kazanan at sahibi-
nin dier yarçdan bir ey almasn yasaklam ve böyle bir at için
«eytan at» tabirini kullanmtr.. Bundan dolay alnan paray gü-
nah ve vebâl olarak nitelemi; böyle bir atn binilmesini de günah
saymtr. Ama verilecek mükâfat, yarçlarn dnda bir yabanc
tarafndan, meselâ devlet bakan veya babakan veya okul müdü-
rü ya da bir kurul bakan tarafndan verilmesi er'ân câizdir. Çün-
kü böyle bir yarmada kumar söz konusu deildir, yani onun kap-
samna girmemektedir. sterse yaplan yarma savaa hazrlanma
ve bu hususta yetime niyetiyle olsun, isterse fiziksel yapy gelitir-
me niyetiyle olsun farketmez..

Böyle bir müsabakann cevazna delâlet eden hadîslerden birini

bn Ömer öyle rivayet etmitir


(R.A.) «üphesiz ki Resûlüllah
:

(A.g.) Efendimiz atlar arasnda yar tertipledi ve yar kazanana


kendisi bir eyler verdi.» (515)

3 — BEDEN ETMNN Y NYETLE YAPILDIINI


BELRTMEK
Terbiyeciye gereken, çocuunun terbiyesine ve baladnda
onun beden ve ruhunu oluturmaya yöneldiinde onun ku-
saln,
lana unu fsldamahdr «Beden eitimine devam etmen, bu hu-
:

susta gelimen, askerlik ve sava yöntemlerini örenmen bütünüyle


salm korumaya, bedenini gelitirmeye ve kendini sava ve ciha-
da hazr duruma getirmeye yöneliktir.» Böylece çocuk günlük tek-
liflerin arln kaldracak yaa gelince ve slâm'a vâcib olan yar-
dm gerçekletirme çama girince, kendisine düeni en güzel ekil-

(515) îmam Ahmed bin Hanbel.

— 335 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


de yerine getirmi olur, mesuliyetini idrâk edip vâcib olan hakky-
la edaya çalr. Kendisine bir zaaf gelmeden, âciz kalmadan, ihmal
etmeden görevini lâykyla sürdürür..
Hiç üphe yoktur ki, çocuun kulana devaml bu gibi fsltla-
rn aksetmesi ve asl amacn belirlenip ona yöneltilmesi, onu, niye-
tini hâlis klmaya ve nefs muhasebesi yapmaya sevkeder. öyle ki,
yapt beden eitiminin ve bununla ilgili bütünüyle
egzersizlerin
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin buyruklarn gerçekletirmeye yöne-
lik bulunduunu ilhâm eder Salam kuvvetli mü'min, Allah (c.c.) ya-
:

nnda zayf mü'minden hayrl ve daha sevimlidir.» Dier bir ha-


disleriyle de öyle buyurmutur: «Dümana kar kendi nefsinden
bir kuvvet gösteren kiiye Allah (c.c.) rahmetini ihsân eylesin!.»

Çocuun bedeneitiminde, sportif hareketlerde bulunmasnda


askerlik yöntemlerini örenmek, iyi bir asker olmak ve kutsal sa-
vaa iyice hazrlanmak niyeti, u
âyete dayanmaktadr

«Onlara kar gücünüzün yettiince her türlü kuvveti ve (sava


içini beslenen atlar (gereken araçlar) hazrlayn...» (516)

ite böylesine sâlih bir niyetin, beden terbiyesini fiziksel güce


sâhip olmaya, nefsi cihâda hazr duruma getirmeye yönelik bulunmas
nm olumlu sonuçlan söz konusudur. Her eyden önce çocuu inanç
ve ahlâk yönlerinden slâm'a sk
skya balar, cihâd ruhunu ala-
yp onu fedakâr bir düzeye getirir; günlük hayatnda vâcib olan
akla evkle yerine getirmeyi salar; Allah'n ordusunda bir asker
olmas onu hazrlamamz, oluturmamz gerçeWetirü\ Artk
için
o çocuk dünyas için çalr, dini için cihâd eder, ihlâsa ermi nefsi-
ne imân ve ahlâkn, izzet ve baarnn, eref ve itibarn, slâm'a hiz-
met ve yardmn en güzel mânasn yükler..
Evet böylesine hâlis bir niyetle vicdannn
kadar yapt sportif hareketler, beden eitimle
basit oyunlar, anlamsz eyler kabilinden deildir-, bütün bunlar cid-
di biçimde oluturma ve iyice hazrlanmaya
yöneliktir, gerçeini
duymaya balar. Çocuk böylesine doru bir idrâkla yapt bütün
sportif hareketlerden önce ihlâsa dayal bir niyet tar, doru
bir
azimetle ie yönelir, zihni iyice açlr, nefsi yönlenir, vakitten yarar-
lanr, bo vaktini doldurmu olur..
te çocuk böylece yepyeni bir dönü yapar, kalbinin derinliine

(516) Enfâl Sûresi 60.

— 336 —

MM
TERBYEDE mm KADELER
TEMEL

bu yüce mânalar atar, kulana gelen fsltlar her ân duyar. $iz


onun ruhuna bu parlak mânalar bütün derinliine ve doru ölçüde
yerletiririz, o da büyük bir zevkle bunlar alp benimser.

Terbiyeci kardeim! Sana gereken, çocuuna yaplan ilerin, uy-


gulanan eitimlerin hepsinin bir takm iyi ve yararl amaçlara yö-
nelik bulunduunu, beden eitimini sadece vakti deerlendirmek
veya fiziksel yapy zinde tutmak olmadn, yüce dâvalar savun-
mak ve sürdürmek için bir vasta anlam .tadn, hayatn birçok
bulunduunu anlatmandr. lenen her ite, uygula-
yönleriyle içiçe
nan her meselede iyi niyetin art olduuna dikkatini çekmendir.
Meselâ bedenin bir takm zarurî ihtiyaçlarn, yemek,
içmek,
uyku, gezip dolamak, iyi güzel eylerden yararlanmak gibi eyleri
yerine getirirken, çocuk veya herhangi bir müslüman, bütün bunla-
r Allah'n buyruklarna uyarak yaptn, harâmdan saknmay dü-
ündüünü, sorumluluklarnn arln
kaldrmak için bedenini
kuwetiendirmeyi plânladn düünmeli ve niyetini böylesine hâ-
lis tutmaldr. te
böyle bir duygu ve niyetle yaplan her ey me- —
ru' olduu sürece —
ibâdet saylr ve mümini Allah'a yaklatran
bir araç anlamn tar.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususu belirterek, kiinin scak


ilgi kurmak ve sevmdirmek einin azna koyduu lokma
niyetiyle
iyi bir nesil dünyaya gelsin diye ona harcadklar her ey kendisine
bir sevâp ve ecir kazandracam buyurmutur. Yine Rahmet Pey-
gamberi (A.S.) Efendimiz, ehvetini harâmdan korunmak, iffetli ya-
amak niyetiyle helâl yönde harcayan ve temiz bir evlâdn domas
için ehvetini eiyle paylaan kimseye de sevâp ve ecir verileceini
haber vermitir.
Bütün bu görü ve rivâyetlere dayanan slâm fakîheri u hük-
mü çkarmlardr : «îyi ve sâlih niyet,, âdeti ibâdete çevirir.»

Uygun ve niyetin böylesine büyük eseri ve ecri olduuna gö-


iyi
re, sana gereken, çocuun kalbine ve dimana bu mânay ilemen-
dir.Tâ ki bu sayede çocuun ameli Allah (c.c.) rzasna uygun olsun
ve doruluk makamnda, son derece güçlü kudretli hükümdarn ya-
nnda lâyk olduu mükâfata lâyk görülsün..
—0O0
teey terbiyeciler! Buraya kadar anlattklarnnz, naklettikle-
rimiz, çocuun akidesini korumakla ilgili safha ve dönemlerle, konu
islâm'da aile eitimi
ve meselelerle olan irtibatn belirgin yöntemleridir. Çocuun gün-
lük hayatn ve düzenli, dengeli yaamasn muhafazaya yönelik hu-
suslardr. Çünkü sözünü ettiimiz irtibatlar sayesinde çocuun kii-
lii oluup tekâmül eder, düünce ve tasavvurlar shhat kazanr,
bedeni ve organlar güçlenir. Hattâ diyebiliriz ki, çocuun köklü bir
imân, faziletli bir ahlâk, parlak bir zekâ, iyi vasflarla süslü bir kii-
lik, gerçei duyup anlayan bir kafa ve düünce, tertemiz iitme ve
nezaket ölçüleri içinde toplumla kaynama üzerinde gelimenin en
büyük ve te'sirli amillerinden biri de sözünü ettiimiz irtibatlardr.

itinayla yerine getirmekte çok hrsl olunuz, bunlarla amel etmekte


bütün azim, imân ve irâdenizi kullannz..
Evet böyle yaparsanz, çok geçmeden cier parelerinizi, çevreyi
aydnlatan birer ay, insanla rahmet olan birer güne, güzel koku
nereden birer çiçek, yeryüzünde yürüyen birer melek göreceksiniz..

«De stediiniz ekilde amel ediniz. Allah ilediinizi görüp


ki :

(deerlendirecektir) Peygamberi de, müminler de görüp (gerekeni


yapacaklardr) (517) .

ÇOCUU KÖTÜ EYLERDEN KORUYUP SAKINDIRMAK


Bundan bir önceki bahiste çocuun çeitli konu ve çevreyle irti-
bat ve hakknda geni bilgi verdik.
tesirleri Kiiliinin olumas,
günlük hayatnn düzenli ve dengeli yürümesi üzerinde irtibatn
önemini belirttik. imdi bütün azmimizi ikinci bir kaideyi açklama-
ya çeviriyoruz ki bu, çocuk terbiyesinde çok esasl kaidelerden biri-
dir Çocuu kötülüklerden koruyup sakndrmak..
:

mihverini tekil eden bu kaide, daha önce naklet-


Konumuzun
tiimiz kaidelerden önem bakmndan daha az deildir. Bilâkis ço-
cuun beynini kokumu düüncelerden ykayp arndran, kalbini
sapk ve bâtl anlay ve görülerden temizleyen esasl âmillerden
Çocuun anlay ve imânn gelitirip oray sapk fikirlere
biridir.
kar koruyan salam bir kaledir. Ahlâkan çözülüp dejenere olan-
larn te'sirinden uzak tutan bir engeldir. Doru yoldan çkanlarn,
kötülüü itiyad edenlerin arkadalna mani' bir seddir.

Koruyup sakndrma hususunda açklamaya geçmeden önce


terbiyeci kardeim, senin u
iki hakikati anlaman uygun olur s

(517) Tevbe Sûresi 105.

— 338 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER


1

Birincisi : ve fesada kar büyük bir tik-


Çocuun kalbinde er
sinme ve yerletirmek ve bunun için de-
isteksizlik havasn sokup
vaml çocuu bu gibi eylerden sakndrmak; yozup sapmann, ah-
laki çöküntüye uramann açk görüntülerine dikkatini çekip onda
bunlara kar devaml bir nefret uyandrmak..
kincisi: her türlü
Yozup sapma, inkâr ve ahlâki çözüntünün
belirgin görüntülerinden uzaklap kurtulmak, terbiyecide sorum-
luluu tama hususunda azim ve ciddiyet dourur; çocukta ise kö-
tülükten, bâtldan ilgiyi kesmek suretiyle yönlenme ve bilgi edinme-
yi arttrr..

Bu açkladktan sonra asl konuya geçmek istiyo-


iki hakikati
ruz. Böylece meseleyi her yönüyle ele alp açklamaya çalacaz.
Yardm Allah'tan beklenir ve ancak O na güvenilip dayanlr..

Allah'n Kitabnda ve Peygamberimizin (A.S.) Sünnetinde ara-


trma yapacak olursak, erden sakndrma, bâtldan kurtarma me-
todlarn rahatlkla buluruz. Bu konuda birçok âyetler ve hadisleri
apaçk gözler önüne koymamzda yarar vardr.
imdi size bu âyetlerden birkaç tanesini nakletmek suretiyle
hatrlatalm
an yüce Allah, srâ Suresinde öyle buyuruyor
• Allah üe beraber baka bir ilâh edinip tapma! Sonra yerilmi
ve yalnzla braklm olursun.
• Rab bin ancak kendisine kulluk etmeni; ana babaya iyilikte

bulunmay emretmitir. Onlardan biri ya da ikisi senin yannda


yalanrsa, onlara Öf! bile deme, onlar salon azarlama, onlara hep
:

güzel tatl, iç açc söz söyle.

• Yaknlara, yoksula, yolda kalma hakkm ver ve sakn saçp


savurma.
• üphesiz ki saçp savuranlar, eytanlarn kardeleridir. ey-
tan ise Rabbna kar çok nankördür.

• Elini koynuna balayp asma, onu büsbütün açma; sonra k-


nanr pimanlk içinde açkta kalrsn.
• Çocuklarnz fakirlik endiesiyle öldürmeyin. Biz onlar da,
— 339 —
SLAM'DA ALE ETM
sizide rzkland iriyoruz. üphesiz ki onlar öldürmek büyük bir gü-
nahtr.

• Zinaya yaklamayn; çünkü o elbette hayaszlktr ve kötü


fair yoldur.
I

, •
Allah'n haram kld
(öldürülmesini yasaklad) kimseyi
—hakl bir sebep dnda—öldürmeyin. Kim haksz yere öldürürse,
>.>nun velîsine bir yetki vermiizdir. Artk o da öldürmede git- ar
mesin, çünkü o yardma eritiril mitir.

• Yetim malna da —rüde erinceye kadar— en güzel ve uygun


eklin dmda yaklamayn. Verilen sözü yaplan anlamay yerine
getirin. Çünkü verilen söz ve yaplan anlamada elbette sorumluluk
vardr.

• Bilmediin bir eyin ardna düme; çünkü dorusu kulak,


göz ve kalb, bunlarn herbirleri sorumludur.

• Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen yeri delemez-


sin ve boyca da dalara ulaamazsn. Daha kötüsü, bütün bunlar,
Rabbnn kafanda sevilmeyen eylerdir.
Bunlardan baka insan inanç bakmndan sapmaktan, ahlâkî
fesada uramaktan, kötü muamelede bulunmaktan sakndran bir-
çok âyetler daha vardr.
Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizde bu konuda öyle buyur-

«Yalandan saknn! Çünkü gerçekten yalan imân uzaklatrc-


dr.» (518)

«Alm satmda
çok yeminden saknn! Çünkü böyle yapmak na-
fakalandnr, sonra da (feyiz ve bereketini) alp götürür.» (519)
Zandan saknn! Çünkü gerçekten zan, sözün en yalandr. Bir
de sakn tecessüsde bulunmaym birbirinizin eksikliini görmee
(518) Ahmed bin Hanbel - Ashab- Sünen.
(519) Ahmed bin Hanbel - Müslim

— 340 —

TERBYEDE TEMEL KADELER

örenmeye çalmayn; alamyacamz bir mal alcy zarara sok-


mak için arttrmaynz; birbirinize hased etmeyiniz; birbirinize buz
(dümanlk) da etmeyiniz; birbirinize arkanz çevirip küsmeyiniz.
Ey Allah'n kullar! Birbirinizle karde olunuz. Sizden biriniz, din kar-
deinin evlenmek için istedii kz, o evleninceye veya terkedinceye
kadar istemesin...» (520)

«Çok gülmekten saknn. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür; Cen-


net ehlinin nurunu alp götürür.» (521)

«Yabanclarn kyafet ve bezeinden saknnz!.» (522)

«Kötü dost ve arkadatan sakn; çünkü gerçekten sen onunla ta-


nnrsn.» (523)

«Ar kskançlk ve açgözlülükten saknnz. Çünkü


cimrilik,
sizden öncekileri hep ar
cimrilik, kskançlk ve açgözlülük yok et-
mitir. Onlara cimrilikle emretmi, cimrilik yapmlardr. Hsmlar-
la ilgilerini kesmesini emretmi, ilgüerini kesmilerdir. HayâszUkla
emretmi, hayaszlkta bulunmulardr.» (524)
Bundan baka insan er ve kötülükten men'eden, fitne ve fe-
sâddan sakndran, sapma ve kötü ahlâktan korunmaya dikkatleri
çeken birçok hadîsler vardr.

—oOo
O halde «sakndrma ne terbiyecilerin bulup ortaya
kaidesi»,
koyduu eylerdir, ne de felsefeci ve sosyologlarn icaddr. Fertleri
oluturmada, Kur'ân- Kerîm'in yolu ve toplumu terbiyede Peygam-
ber (A.S.) Efendimizin sünnetinin koyduu bir yöntemdir..

(520) Buharî - Müslim.


(521) bn Mace.
(522) bn Asakir.
(523) bn Asakir.
(524) Ebû Dâvud - el-Hâkim.

— 341 —
:

SLÂM'DA ALE EÎTÎMÎ


I
/
an yüce Allah (c.c.) ne doru buyurmutur
«üphesiz ki bu Kur'an, en doruya, en salama iletir..» (525)

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de çok doru buyurmutur •

-Benim sünnetime ve doruyu bulan,


doru yolu gösteren halî-
felerin sünnetine gerekli olunuz! (Bu hususta skntya urarsanz)
dilerinizi sknz, (gerekirse elinizi srmz, ama Sünnetten ayrlma-
ynz!). (526)

imdi biz, terbiyecilerin önüne, çocuun gönül kulan, açmak,


beynini ykamak, yaayn ve ahlâ-
akidesini tesbît etmek, günlük
kn dorultmak hususlarnda sakmdrmayla ilgili en önemli mese-
leleri brakyoruz. Umarz ki, terbiyeciler bu meselelere yönelirler,
itina gösterip, telkin ve teblide bulunmak için kendilerini mükel-
lef kabul ederler.

Eer terbiyeciler belirttiimiz ekilde davranr ve çalrlarsa,


üphe yok terbiye etmede gerekeni yerine getiren bahtiyarlardan
ki,
saylrlar; îslâmiyetin yükledii sorumluluu eh mükemmel ekilde
edâ etmi ve en güzel anlamda salam
olurlar. Ayn zamanda Al-
lah'n kendilerine elerinden ve soylarndan gözlerin aydnl ölçü-
sünde verdii ve kendilerini takva sahiplerine lider yapt bahti-
yarlarn zümresine katlrlar..

Sakndrmann önemlileri:
Dinden Çkmaktan Sakndrmak
Buna fikhî terim olarak «riddet» denir. Burada riddetften kas-
dmz, Müslüman bir kiinin, Allah'n kendisi için seçip ho gördü-
ü dini terketmesi, baka bir dini veya slâm eriaJtna uymayan,
ona ters düen baka bir itikad kucaklayp sanlmasdr.
trtidadn birçok açk belirtileri ve sebepleri vardr:
Irkçlk adna amel etmek ve böyle bir rkî taassubu hedef
a)
ve amaç seçip onun için davet etmek, onun için çalmak, o yolda
savamak.
Böyle bir rkçlk, Câhiliyyet rkçlnn
bir kopyasdr ki, Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz bundan men'etmi ve gereken sakndr-
mada bulunmutur:
(525) îsrâ Sûresi: 9.

(526) Ashab- Sünen - bn Hbbân

— 342 —
TERBYEDE TEMEL KADELER |

— Irkçla çaran bizden deildir.


— Irkçlk adna savaan ve vuruan da bizden deildir.
— Irkçlk üzerine Ölen kimse de bizden deildir. (527)
b) Sadece vatan adna amel etmek.
Yalnz vatan için; vatan adna çalp bunu tek hedef ve amaç
kabul edip bakasn bu amaca davet etmek ve sadece bu uurda
mesai sarfederek vatan yolunda vakf- hayatta bulunmak. (528)

Oysa Cenâb- Hak, sadece vatanlarna bal kalp bunun ötesin-


de hiçbir amaç ve hedefi olmayanlar knayarak öyle buyurmu-
tur :

«Eer onlara «Kendinizi öldürünüz!, veya 'yurdunuzdan çk-


ey farz klm olsaydk, içlerinden pek az dnda bu-
nz'., diye bir
nu yapmazlard. Eer kendilerine yaplan öüdü yerine getirselerdi,
haklarnda daha hayrl, (imânlarnn)
elbette sebat etmesi bak-
mndan daha salam ve shhatli olurdu. (529)
halde vatan sevgisi konusunda «dini terketme. hükmü, bütü-
O
nüyle onu tek amaç ve tek hedef edinmeye baldr. Vatan takdis,
ibâdetin üstünde bir anlam tar, ayn zamanda Allah'n adna yer
verilmez, imân ve din yönünden bir gayeye yönelik bulunmazsa o
zaman tehlikeli bir anlam ve hüküme neden olur. Ama yatana ba-
llk, onu sevmek Allah içinse, O'nun buyruklarn yerine getirmeye
müteveccihse; slâm vatannda maslahat gözetmek; rz, eref, can,
mal ve dini korumaya, savunmaya yönelikse, üphesiz ki bu ilgi ve
ibâdetten saylr, o kadar ki kiiyi ilâhî rzaya lâyk
seviyeye

mâna ve duygu ölçüsüne göre, vatan adna savar ve


öldürülürse ehîd olur.

(527) Ebû Davud.


(528) Bu, vatan sevgisinin lüzumsuzluuna delâlet eden bir anlam
tamaz. ^\m-
kü Resullüllah (A.S.) Efendimiz in doduu
yer olan Mekke'yi ne kadar sev-
Allah
diini ve kalbinin oray çektiini çoumuz biliriz. Ancak bu sevgi,
olma-
ve Peygamber sevgisini geride brakacak veya unutturacak ölçüde
maldr. Vatandan maksad, din namus, iffet, hürriyet ve istiklali koruyup
bamsz yaamaktr. (Mtr)
(529) Nisâ Süresi • 66.

— 343 —
SLÂM'DA ALE ETM
Allah'n Resulü ne kadar doru söylemitir:

Kim malndan dolay


öldürülûrse o ehîddir. Kim dininden do-
öldürülürse o da ehîddir. Kim kanndan dolay öldürülûrse, o
da ehîddir. Kim çoluk çocuundan dolay öldürülûrse o ehiddir.»
(530)

Sadece insanlktan yana çahmak. Allah'n insanlara doru


c)
yolu göstermemizi emrettiini dikkate almakszn, tanp anlamak
için insanlarn kabile ve milletlere bölündüünü ve Müslümanlarla
beraber bir yardmlama ve dayanma niyetini itibar etmeksizin,
bütün insanlar sevme iddiasyla ortaya çkp bunu tek amaç ve ga-
ye seçmek, irtidada yol açar. Nitekim Yahudilerin perde arkasndan
idâr© ettikleri masonlar bu iddiayla ortaya çkmlardr. Onlara gö-
re, Allah, din, imân, vatan kavramlar birer fanteziden ibarettir. As-
lolan bütün insanlar düünmek dünya vatanda olmaktr..

özetliyerek diyebiliriz ki s

— Müslümann yükselttii her iâr ki onun üstünde Aziz ve Ce-


111 rzas amaç olarak dikkate alnmyorsa, O'nun dini-
olan Allah'n
ni aziz ve erefli klma amacm tamyorsa ve slâm'n mânevi san-
can yükseltmiyorsa, o, Cahiliyyet iardr. Artk böyle bir iâr
urunda çalp bakasn dâvet eden, bunun için savaan ve dövü-
en, yolunda fedakârlkta bulunup yararlklar gösteren insan, s-
lâm dininden çkm
saylr; ayn zamanda Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimizin risâletine kar sava ilân etmi kabul edilir.

Dinden ayrlmann baka


görüntüsü ve belirtisi, dostluu,
bir
sevgiyi, hâkimiyeti ve taâti bütünüyle Allah'tan bakasna vermek
ve tanmaktir. Bu hususta Cen&b- Hak kullarm uyararak öyle bu-
yuruyor :

«Kim Allah'n indirdiiyle hükmetmezse, ite onlar kâfirlerin


tâ kendileridir.» (531)

(531) Mâide Sûresi : 44.

— 344 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Sonra da (din ve dünya) iinde seni ayr bir eriat üzere görev-
lendirdik. Artk sen o eriata uy bilmeyenlerin hevesine uyma..»
;

(532)

«Ey imân edenler! Yahudi ve Hristiyanlar dost edinmeyin. Siz-


den kim onlar dost edinirse, dorusu o da onlardandr. üphesiz kil
Allah, zalim topluluu doru yola eritirmez.» (533)

«Ey imân edenler! Babalarnz ve kardelerinizi, eer küfrü


imandan üstün tutup seviyorlarsa (onlar gönülden) dost edinme-
yin. Sizden kim onlar dost edinirse, kendilerine çok yazk etmi
olurlar.» (534)

Yaplan sahih rivayete göre, Adiy bin Hatem (R.A.), henüz s-


lâm'a girmemiti ki, bir gün Resûlüllah (A.S.) Efendimizin huzuru-
na girdi, boynunda gümüten bir haç asl bulunuyordu. Bu srada'
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz u
âyeti okuyordu «Bunlar Allah' b-
:

rakp hahamlarm ve rahiplerini; Meryem olu Mesih'i Rabler edin-


diler. Halbuki ancak bir ilâha kulluk ve ibâdetle emrolunmulard..»
(535)

Bunun üzerine Adiy dedi ki


— Onlar, haham ve rahiplere kulluk etmediler.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ona u açklamay yapt s

— Evet kulluk ettiler; çünkü helâli insanlara haram, haram


da helâl kldlar. Böylece halk onlara uydu. te bu, halkn onlara
ibâdet etmesi demektir..

rtidadn, yani dinden ayrlmann bir baka belirtisi, slâm'dan


bir eyi beenmeyip hafife almaktr. Meselâ adamn biri, «Milletin
iktisadi durumunu geriye att, i sahasîna te'sir ettii için oruç-
tan holanmyorum!» veya «Ben, kadnn örtünmesini ho görmü-
yorum!» ve beenmiyorum!» Veya bir üçüncüsü, «Ben slâm'n ma-
li düzenini beenmiyorum, çünkü harâm klmtr .» gibi sözler sar-

fedenler bu cümledendir.

Allah (c.c) bu gibiler hakknda öyle buyuruyor:


«nkâr edenlere gelince: Onlara ykm, yüzükoyun kapanmak
(532) Câsye Sûresi 18.
(533) Mâide Sûresi : 51.
(534) Tevbe Sûresi: 23.
(535) Tevbe Sûresi s 31.

— 345 —
: :

SLAM'DA AÎLE ETM


olsun! Allah, onlarn amellerini boa çkarmtr. Bu böyledir. Çün-
kü onlar, Allah'n indirdiinden tiksinip holanmamlardr. Bu
yüzden Allah, amellerini deersiz klp faydasz duruma getirmi-
tir.» (536)

îrtidadn bir baka belirtisi, dinî konu ve hükümlerden herhan-


gi birini küçümseyip alaya almaktr.
Bu hususta an yüce Allah (c.c.) öyle buyuruyor
«Münafklar kainlerinde olan eyleri haber verecek bir, sûrenin
balarna inmesinden çekinip endie etmekteler. De ki: stediiniz
gibi alaya aln. Allah elbette sizin çekinip endie duyduunuz eyle-
ri ortaya çkaracaktr. Kendilerine (yaptklar maskaral) soracak
olsan, yeminle derler ki: «Biz sadece (lâfa) dalp eleniyorduk.» De
ki : Siz Allah ile, âyetleriyle ve Peygamberiyle mi alay ediyorsu-
nuz? (Bouna) özür dilemeyin. Dorusu siz imân ettiinizi (açkla-
dktan) sonra küfre saptnz. çinizden bir ksmnz (tevbeleri sebe-
biyle) affedersek, dier bir ksmnz suç ve günahta (srar ettiklerin-
den) dolay azaba uratacaz.» (537)

Îrtidadn bir baka belirtisi Allah'n haram kldm helâl, helâl


kldn haram saymaktr.
Bu hususta an yüce Allah (c.c) öyle buyuruyor
«Allah'a kar
yalan uydurmak kasdyla dillerinizin alageldii
ekilde uydurup, bu helâldir, bu haramdr, demeyin. Çünkü Allah'a
kar yalan uyduranlar elbette umduklar kurtulua eremezler.» (5381
Helâl ve haram konusunda kendi mantna göre hüküm veren
kimse, dinde zarurî bir ölçü ve anlamda yer alan hükmü inkâr et-
mi olur ve ayn zamanda Allah ile koyduu hükümlerde ve O'nun
mutlak hâkimiyyeti hakknda tartp çekimi saylr. Bu bakm-
dan böylesi dini terkeden «mûrted kâfir» kabul edilir.
îrtidadn (dinden dönmenin) bir dier slâm'n baz
belirtisi,

hükümlerine inanp bazsna inanmamaktr. Meselâ Müslüman


kimse slâm'n ibâdet dini olduuna inanr, hayat, nizam ve teri'
dini olduunu kabul etmezse, onu bütünlüü içinde kabul etmedii;
bütün hükümlerine inanmad için murtedd saylr. Bunun gibi.

(536) Muhammed Sûresi 8 : - 9.

(637) Tevbe Sûresi 63 - 65.


:

'«38) Nfthl Sûresi 116.


:

— 346 —
;

terbiyede temel kaideler

slâm'n' ruh, ahlâk ve terbiye düzeni bulunduûuna inanr, Onun si-

yasi iktisadi veya içtimaî bir düzen olduuna inanmazsa ayni dam-
gay kendine vurdurmu olur.

Cenâb- Hakk buyuruyor:


«Yoksa kitabn bir ksmna inanyor, bir 'ksmn inkâr edi- m
yorsunuz? Sizden böyle yapanlarn cezas, ancak Dünya'da rüsvay-
hktr. Kyamet gününde ise en iddetli azaba döndürülüp uratl-
maktr.» (539)
Dinden dönmenin bir baka belirtisi, sadece Kur'an- Kerîm'e
inanmak, Peygamber (A.S.) Efendimiz'in hadislerini inkâr etmek
veya kabul etmemektir. ngilizlerin Hindistan'da Islâmiyeti ykmak
amacyla kurdurduu KADYANÎLIK böyle bir iddia ve inançla or-
taya çkmt. (540) Böylece bu sapk mezhep slam eriatn
.
yk-
may ve Hz. Muhammed'in (A.S.) Peygamberliinde ve hadîslerin-
de geni üpheler uyandrmay plânlamt.

Oysa Kur'an- Kerîm'de, Allah, ResûlüUah (A.S.) Efendimizin


hayatnda da, vefatndan sonra da dinle ilgili herhangi bir mesele
ve konuda O'nun hakemliine ve hükmüne bavurulmasn
ve ver-
dii hükmün kabul edilmesini emretmekte, bunun aksini
reddet-

mektedir.

. Nitekim Cenâb- Hak öyle buyuruyor


«Hayr, hayr! Rabbine and olsun ki, analarnda tartp çeki-
tikleri eylerde seni hakem kabul edip sonra da
verecein hüküm-
den dolay içlerinde bir sknt duymakszn tam bir balanla
ba-
lanmadkça imân etmi olmazlar.» (541)

Bilindii gibi, Resûlüllah (A.S.) Efendimize itaat edip


uymak,
Allah'a itaattir. O'na muhalefet, Allah'a muhalefettir.

Kur'ânda bu gerçek öyle açklanyor:


(542)
«Peygamber'e itaât eden, hakikatte Allah'a itaat eder.»

(539) Bakara Sûresi: 85.

(540) Kadiyanîlik, 28 Mayjs 1908'de ölen Mirza Gulam Ahmed tarafndan kurul-
mezheptir. Lahora
mu, zahiren îslâmi, hakikatte anti- îslâmi bir sapk
bal Kadyan kasabasnda doduu için mezhebi bu smalmtr. (Mü-
tercim).

(541) Nisâ Sûresi: 65.


(542) Nisa Sûresi 80.
:

347 —
: :

SLÂM'DA ALE ETM


Sünnete ballk konusunda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin öy-
le buyurduu sahih rivayetlerle sâbit olmutur

«Haberiniz olsun, dikkatli olun! Umulur ki kendisine benim ha-


disim ulaan bir adam çkar da tahtnn üzerine kurularak öyle di-
yebilir: Bizimle sizin aramzda Allah'n Kitab bulunuyordun On-
da bulduumuz helâli helâl sayarz, onda bulduumuz haram ha-
râm sayarz. Resulûllah'm (A.S.) haram eyler, Allah'n ha-kld
ram kld eyler gibidir (arada fark yoktur) (543) .

Baka bir rivayette ise öyle buyurmutur


Haberiniz olsun ki, gerçekten bana Kitab ve bir misli de bera-
berinde verilmitir..» (544)

Genel ölçü ve anlamda ise Peygamber' e itaatin vâcib olduu u


âyetle açklanmtr:
«Peygamber ne verirse (ne buyurursa) onu alnz.
size Sizi ne-
den men'ederse ondan saknnz..» (545)
Dinden dönmenin bir dier Resûlüllah (A.S.) Efendi-
belirtisi,
mizin fiillerinden bir fiili alaya almak veya göz - ka iaretiyle alay
konusu edinmektir. Meselâ birden fazla kadnla evlendiini diline
dolayp bu açdan Peygamber (A.S.) Efendimizle alay eden kimse
nin bu düünce ve davran dinden ayrldna balca delil say-
lr. (546)

an yüce Allah (c.c.) buyuruyor:


«Ey imân edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinin üstüne (onu
bastracak ekilde) yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konu-
(543) Tirmizi - Ebû Dâvud - îbn Mâce : Mikdâm bin Madîkerib'den
(544) Ebû Dâvud.
(545) Har Sûresi 7.
(546) Bu hususta geni bilgi için -Birden. Fazla Evlilik» adl kitabmza müracaat
et. Orada bunun hikmetini yeterli açklamayla bulursun.. (Müellif).

— 348 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

tuunuz gibi, O'na yüksek sesle hitâb etmeyin. Sonra farkna var-
mayarak amelleriniz boa gider.» (547)

Peygamber Efendimizin huzurunda yüksek sesle konu-


(A.S.)
mann riddete yol açacam dikkate alrsak bundan daha büyük bir
davranta bulunmann nasl bir hükme sebep olaca ortadadr.
Dinden dönmenin bir dier belirtisi, Kur'ân'n zahirine uyma-
yan bâtn; batnna uymayan zahiri bulunduunu iddia etmektir.
Onlarn iddiasna göre, Kur'ân'n bâtn manasm ancak ilham va-
stasyla baz kiiler bilmektedir. üphesiz ki böyle bir iddiâ, hem
slâm eriatn tatil etmeye, hem de Kur'ân nasslarn (kesin hü-
kümlerini) anlamsz saymaya yöneliktir. Çünkü bu durumda ba-
vurulacak bir asl kalmyor, hakem sayp hükme tutacak hiçbir
kaidenin de anlam kalmyor. Arapça kavaid büsbütün yararsz ve
k
anlamsz duruma düürülüyor. Oysa Kur'ân- Kerîm Arap dili üze-
rine inmitir, ancak bu dilin incelikleri ve kurallaryla bilinip anla-
lr
Cenâb- Hak buyuruyor ki

«Akl yoluyla rahat anlayasnz diye biz onu Arapça bir Kur'ân
olarak indirdik.» (548)

«Ve ite böylece Kur'âri' Arapça bir hüküm (ve hikmet) ola-
rak indirdik.» (549)

O halde Allah'n Kitabnn hangi âyetinin tefsiri olursa olsun,


bu tefsir Peygamber ve Ashabndan gelen sahih rivâyetlere, grama-
tik kurallara, ve beyâna, Araplarn kaide ve evâhid
Arapça bedi'
hükmünde olan sözlerine dayanmyorsa o bâtldr, sâhibini slâm
dairesinin dna
çkarr, îslâmî hakikatten uzaklatrr. Bu bakm-
dan hiç üphe yok ki, Kur'ân'n zâhir ve bâtn taraflarn iddia edip
bunlarn birinin dierine uymadm
ortaya atanlar, küfür, sapk-
lk ve hakdan dönmek hususunda çok ileri bir inkâr içindedirler.
Kur'ân bu gibilerinden söz ederek, kalblerinde erilik bulunup
fitneçkarmak, kendi çkarna uygun yorumda bulunmak için Kita-
bn müteabih olanna uyan kimselere benzediklerini öyle açklyor.-
«O Allah ki, Kitab sana indiren O'dur. Ondan bir ksm muh-

(547) Hücurât Sûresi. 2 :

(548) Yûsuf Sûresi 2. .

(549) Ra'd Sûresi » 37.


SLÂM'DA ALE ETM
kem (manas açk, yorum götürmez, üphe kabul etmez, kesinlik
ifade eden) âyetlerdir ki, bunlar Kitabn anasdr. Dier bir ksm
ise müteâbih (manâs kapal, yorum isteyen) âyetlerdir. Kalblerin-
de erilik bulunanlar, fitne çkarmak, (kendi çkarma uygun) yo-
rumda bulunmak için Kitab'm müteâbih olanna uyarlar. Halbuki
onun yorumunu ancak Allah bilir. limde derinleenler ise Ona t

inandk, hepsi de Rabbmzn katndan (inme)dir, derler. (Bu haki-


katleri) ancak akl sahipleri düünebilir. Rabbmz! Bizi doru yola
eritirdikten sonra kalbi erimizi saptrma. Kendi katndan bize bir
rahmet bala. üphesiz ki sen çokça bata
bulunansn.» (550)
-

çkarmaktan maksad, mü'mmleri kendi dinlerinde üphe-


Fitne
ye, konu ve hükümleri birbirine kartrp seçilmez duruma getir-
melerine ve ilâhî buyruklar, anlalmaz bir noktaya itme arzusu-
dur.

Yorumda bulunmaktan maksad, Kitab'n te'vil ve tahrifini ar-


zulamaktr. (551)

Bunlarn bütün itahlaryla te'vil etmek istedikleri, bütün azim-


leriyle Kur'ân' anlalmaz duruma
sakin bir tahrifi arzuladklar,
sokmaktr. Evet, asl amaç ve hedefleri budur. Bu daha çok hemen
her asrda ortaya çkan ehl-i-bid'a, heveslerine göre dinî te'vil eden
enl-i ehvâ (kendi kiisel görü ve mantna göre hüküm veren) ve
haktan ayrlan sapklardr.
Dinden dönmenin açk belirtilerinden biri de, Allah hakknda
jshhatl bir marifetin olmamas, tehlikeli isnadlarm yaplmas, O'na
lâyk olmayan sfatlarn yaktrümasdr.
Meselâ: Allah ahslara hulul eder (girer); O, varlkta dalp
yaylm, her eye girmitir veya O, bir cihette snrl kalmtr, di-
yen kimsenin sözleri bu cümledendir. Böylesi kâfirdir, slâm mille-
tinin dnaçkmtr. Çünkü bu hususta Cenâb- Hak öyle buyur-
mutur :

«Gözler onu kuatp göremezi O, gözleri görüp kuatr. O lütuf


sahibidir ve her eyden haberdardr.» (552)

«O'nun benzeri hiçbir ey yoktur. O iitendir, görendir.» (553)

(550) Al-i mran : 7.

(551) Safvatül-Beyan Tefsirinden iktibas edilmitir.


(552) En'âm Sûresi: 103.
(553) ûrâ Sûresi : 11.

— 350 —
: )

TERBYEDE TEMEL KADELER

«(nkarc putperestler ve sapk azgnlar) Allah'a O'nun kulla-


rndan bir cüz' (çocuk) yaktrdüar. üphesiz insan (daha çok)
açktan inkarc ve çok nankördür.» (554)

«Allah, Meryem olu Mesih'in kendisidir, diyenler, and olsun ki


kâfir olmulardr.» (555)

Bunlar gibi, «Allah üçün üçüncüsüdür» yani üç ilâh'tan biridir,


diyen de sapktr ve haktan uzaktr.

«And olsun ki, Allah üçün üçüncüsüdür (üç ilâhtan biridir) di-
yenler de kâfir olmulardr.» ( 556

Allah'a çocuk isnâd edenler de kâfir sapklardr. Çünkü Cenab-


Hak öyle buyuruyor
«Rahman çocuk çok çirkin ve de
edindi dediler. And olsun ki,

büyük bir söz ortaya getirip attnz. Neredeyse Bahmân'a çocuk is-
nâd etmelerinden dolay gökler çatlayacak, yer yarlacak ve dalar
yklp çökecek..» (557)

«Allah fakirdir, biz zenginiz, diyenlerin sözünü üphesiz ki Al-


lah iitti. O dediklerini ve haksz yere peygamberleri öldürdüklerini
yazacaz ve tadnz o yakc azâb diyeceiz.» (558)
«Yahudiler, Allah'n eli baldr, dediler. Dediklerinden dolay
elleri balansn ve lanet olsunlar. Hayr, Allah'n iki eli (lütuf ve
ihsan, rahmet ve in'âm) açktr, diledii gibi harcar.,.» (559)

Bunlardan baka
dinden dönmeye delâlet eden birçok deliller,
belirtiler vardr ki bunlar ortaya çknca sâhibini slâm'dan çkarp
küfür ve dalâlete, zndkla iter ve haktan dönme bataklna so-
kar.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, zamandaki dinden çkmak, hak- u


tan dönmek sabahla akam arasnda sk sk meydana gelir; kii mü'-
min olarak akamlar, kâfir olarak sabahlar, kâfir olarak akamlar,
mü'min olarak sabahlar ortamnda ümmetini uyarm, sâlih amel-
lerde bulunmamz emredip imân kalkanyla kendimizi koruyup gü-

(554) Zuhruf Sûresi s 15.

(555) Mâdde Sûresi: 17.

(558) Mâide Sûresi : 73.


(557) Meryem Sûresi : 89
(558) Al-i mrân -. 181.
(559) Mâide Sûresi - 84.

— 351 —

SLAM'DA ALE ETM


vene almamz hatrlatmtr. Tâümmeti böylesine kötü bir dö-
ki,
nemde küfür çamuruna bulamasn, onun bataklna ayak basp
kaymasn.
Evet bu hususta ümmetini uyararak öyle buyurmutur:

«yi - yararl amelleri ilemekte çok acele ediniz; çünkü gelecek


günlerde gece karanlnn ortal basan bir bölümü gibi fitneler
olacak. O kadar ki, adam mü'min olarak akamlyack, kâfir olarak
sabahlyacak. Kâfir olarak akamlyacak, mü'min olarak sabahlya-
cak, dini dünyadan az bir meta' karlnda satacak..» (560)

«Rabbimiz! Bizi doru yola eritirdikten sonra kalblerimizi sap-


trma. Kendi katndan bize bir rahmet bala. üphesiz ki sen çok-
ça bata bulunan sn.» (561)

—0O0
HAKTAN DÖNMEKTEN SAKINDIRMAK
Buna fkh
ve akaidde «ilhâd» denilir. Asl delâlet ettii manâ,
«zat-i ilâhâhiyeyi bilmemek» ve «Peygamberlerin (Salâtu selâm
hepsine olsun) getirdikleri semâvî hükümleri bile bile inkâr etmek-
tir. Ayn zamanda her türlü faziletleri alaya alp semavî vahye da-

yanan kymetleri aldr etmeden küçümsemektir.


Böylece «îlhad» riddet (dinden dönme) kapsamna
girmekte,
ondan saylmaktadr. u
farkla ki, ilhâd dinden dönmeyi gerektiren
dier sebeplerden daha kötü, daha iddetli bir küfürdür. Az ileride
bunu yeterince açkhyacaz.
Üzülerek söyleyelim ki, «ilhâd = büe bile inkâr» kendi nefsiyle
ayakta duran bir nizam haline geldi, büyük devletler durmadan bu-
nun temelini yükseltmekteler ve demir ve atein kuvvetiyle birçok
ülkeleri hükümranlklarnn altna almaktalar. Bile bile inkâr zor-
la, cebirle, devet gücüyle yaymaktalar.

Ne yazk bu düzeyde bulunan o büyük devletlerin hemen her


ki,
ülke, hattâ her beldede çalan, ideallerine hizmet eden adamlar
vardr. Bunlar güpegündüz açktan halk inkâra çarmakta ve din-
leri red ve inkâr etmelerini telkin etmekteler. Peygamberleri tan-
_

(580) bn Mâce - Taberânî.


(Gül) Al-i Imran: 8.

— 352 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

tamalann çekinmeden söylemekte, hiçbir utanma ve hicap duy-


gusu tamam aktalar.
Marksist ve Leninist felsefe üzerine ilkeleri oturtan ve dinsizli-
i. Allahszl meslek edinen bu büyük devletler, faaliyetlerinin ke-
Hif bölümünü slâm ülkelerine çevirmi ve özellikle slâm âlemini
hedef seçmilerdir. Çünkü slâm'n gerek medeni ölçüleriyle, gerek-
se siyasi ve ilmi gücüyle bu gibi yabanc fikir ve felsefeleri kökün-
den reddedecek bir esasa sahip olduunu bilmektedirler. Ayn za-
manda slâm'n sahip bulunduu bu esaslarn ne kadar kapsaml,
yenilenme özelliklerini beraberinde tayc
ve devamllk arzedici
bulunduunun farkndadrlar.
Sözü edilen devletlerin Hakk' bile bile inkâra çarlarn iyice
aratrp incelediimizde, kendi ilkelerini birçok fen, sanat ve bilim-
sel ölçülerle yaymaya çalmakta olduklarm görürüz. Ayrca bir-
çok propaganda araçlar küfür ve sapklklarm yaymak için faali-
yet halinde bulunuyordur

• Bazan Marksizmi slâm kalbna sokup öyle demekteler:


«Sosyalizme ilk çaran Hz. Muhammed (A.S.) olmutur. Fakirle
zengin arasndaki fark kaldrp bunlar eit görende O dur. Topra-
toplumun emrine ve hizmetine ilk verende yine O'dur. Bu bakm-
dan Hz. Muhammed, Marksistlerin Peygamberi koministlerin nebi-
sidir...»

• Bazan da öyle «Marksizmin esaslar ve ilkeleri, s-


derler:
lâm esaslar ve ilkelerine aykr deildir ve Marksizm, slâm'n sos-
yal adâlet ilkeleriyle çatmaz..* (562)

• Bazan da öyle derler: «Hem dinimize bal kalp mü'min


müslüman olduumuz halde komünizmin ekonomik düzenini alp
uygulamamzda ne gibi saknca vardr. Buna engel çiddi bir ey gö-
remiyoruz!.»

• Zaman olur ki, öyle derler «Din baka, siyasi ve iktisadî mez-
:

hepler de bakadr. Dini siyasete kartrmamz doru olmaz veya


iktisadî nizam, bilimsel doktrinleri dine sokmamz caiz deildir..»

• Birçok vakitler bunlar açktan karlarmdakini acze düür-

(562) Bu hususta geni edinmek isteyenler, bizim .slâm'da Sosyal Daya-


bilgi
nma ve Yardmlama» adl kitabmzla, «Sosyal Adâlet» adnda merhum
Seyyid Kutub'un kitabna müracaat etsinler. Bu iki kitapta da stdre ifa ve-
recek bilgi ve delilleri bulacaklar.. Müellif).
SLÂM'DA ALE ETM
mek tartma kapsn açarlar; sapk azgnlarn, yozmu akn-
için
larn kalb ve dimalarna bir sürü üphe ve küfür tohumlarn eker-
ler ve öyle derler «Allah fikri, din duygusu, toprak
: kapi- aal,
talizm, emperyalizm, çiftlik sahiplii, ve geçmite toplumu sömür-
melerin hemen hepsini ekonomi politikte aramalyz. Cemiyetin is-
keletini bu politika oluturmaktadr.
-

• Bazan da öyle «Varlkta Tanr diye bir varlk yok-


derler:
tur. Varlkta ve hayatta sadece madde vardr. Din ise, toplumu uyu^
turan bir afyondur.»

nsanlar artp
saptrma netodlarmdan biri de, bilimsel na-
zariyelerden yararlanmaktr. Saptrmak istediklerine bu metodla-
rn kusursuz gösterip artc bir doktrini hakikatm gibi gösterir-
ler, örnein, hayatn menei üzerinde bir eyler yazan ve canl tür-
lerin nasl tekâmül ettiini ve bu tekâmül neticesinde insann nasl
olutuunu bir takm varsaymlarla izaha çalan Darwin Charles'i
(1809-1882) gösterirler ve bunun «evrim- nazariyesi ile «insann ge-
lii» nazariyesini nazari yye kalbndan çkarp gerçekmi gibi tan-
trlar Kendileri de çokiyi bilirler ki, yeni yeni ilmî bulular bu naza-
riyeyi kökünden çürütmütür ve artk ie yaramad için rafa kal-
drmtr. (563)

Dier yandan Marksistler, FREUD Sigmund'un (1865-1939) na-


Her eyi, hemen
zariyesini ortaya korlar. her olay sekse icra' etme-
ye çalan, insan hayatnda ve yaaymda her eyi iç guddeye yani
cinsel garizaya balayan ve böylece ahlâk temelinden yKan Du na-
zariyeyi bü' hakikatm gibi durmadan ilerler. Bu habis nazariye-
nin arkasnda ve bunu ilemenin önünde Yüce Yaratan'n varln
inkâr söz konusudur.

te bu çeitli nazariyeleri ileri sürmelerinden açkça anlal-


yor ki, duruma Marksizm elbisesini giydirme, her
Marksistler her
topluma bunun ikna' edici delillerini tantma ve kabul ettirme me-
toduyla hareket etmekteler. Toplumlarn çeitli tabakalarm sosyal,
kültürel, dinî ve etnik yaplarna ve derecelerine göre bir sürü ya-
lan, iftirave aldatma usulleriyle kendi alanlarna çekmekteler. Böy-
lece aldatlan zavall kapya gelip avcnm ana
yakaland m, Mark-

(563) Bu konuda geni bilgi için. «üpheler ve Reddiyeler» adl kitabmz tav-
siye ederiz. O kitabmzda Darwin na/i, -yesintn nasl bilimsel açdan çü-
rütüldüünü bulacaksnz.. (Müellif).

354 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

•.sLlor can kurtaran simitler gibi üüürler ona maddenin asl ve


usu» olduunu süsleyerek çok çekici ekilde anlatrlar, din ve Allah
kavramlarnn birer hayal olduunu isbata çalrlar. Tâ ki hedefe
ulancaya kadar buna devam ederler. Tam hedefe ulanca artk do-
layl ekilde deil dorudan doruya bütün semavî dinleri red ve
inkâr ederler, hiçbir tanrya inanmadklarn rahatlkla söylerler.
1 uy atta hiç de bunlarn kutsal bir amaçlar, mânevi deerleri ola-
1

maz. Bütünüyle küfür ve tuyan içinde kalan zümreden olurlar ki


Allah (c.c.) onlar hakknda öyle buyurmutur
Allah'n lanetledii, sarlatrd ve gözlerini kör ettii
«te
kimseler bunlardr. Kur'an' iyice aratrp üzerinde düünmüyorlar
m? Yoksa kaJbler üzerinde kilit mi vardr?! Kendilerine doru yol
bolü olduktan sonra arkalarn dönüp gidenlere eytan bunu çok çe-
kici göstermi ve kendilerine uzun umut ve emel ( va'detmitir) .»

(564)

Yukarda da belerttiimiz gibi, i 1 h âd her ne kadar r i dd e t


(dinden dönme) kapsamna girmekteyse de tehlike bakmndan çok
daha kötü ve daha tehlikelidir. Bunun sebebi ise açktr: lhâd,
(zat-i ilâhiyeyibilmemek, tanmamak) inkârcmn ruhunda sorum-
luluk duygusunu öldürür, gaybe imân ykar, örnek alnacak bir -ah-
laka yer vermez. Ayn zamanda inkârcy hayvani bir yaaya sü-
rükler, kutsal bütün deerleri unutturur. Böylesinin yönelecek bir
dini, Hakk'a yüz çevirecek bir kalbi, kötülükten
alkoyacak bir ilâhi
murakaba duygusu, Âhiret'te umut balayacak bir sevâb, insanla-
nn dirilip kalkaca günde korkup endie duyaca bir hesap ve
azâb inanc yoktur.
Kur'ân- Kerim, Hakk'n yolundan çkan bu alçaklarn nasl bir
maskaralk içinde bulunduklarn tasvir ederek öyle buyuruyor:
«Onlar dediler ki Bizim ancak Dünya hayatmzdr. Ölürüz ve
:

yaarz. Bizi ancak zaman (andrp) yok eder. Onlarn bu hususta


bir bilgisi yoktur, onlar sadece öyle sanrlar.» (565)
Böylece Kur'ân onlarn o çirkin körlüklerini, hay- aalanm
vani görülerini açklarken her eyi mubah saymalarna
dikkatleri

çekerek öyle buyuruyor


«ânma and olsun kî, cin ve insanlardan birçounu Cehen-
nem için yarattk. Bunlarn kalbleri vardr onunla (hakk) anlamaz-

(564) Muhammed Süresi : 23-25.


(565) Câsiye Sûresi: 24.

— 355 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


lar, gözleri vardr onunla (hakikati) görmezler, kulaklar vardr,
onunla (doruyu) iitmezler. îte bunlar (bu uursuzlar) hayvan-
lar gibidirler, belki de daha sapk ve akndrlar. îte gafiller ancak
bunlardr!.. (566)

«Küfredenlere gelince Davarlar gibi yerler, içerler, keyif ve


:

zevklerine bakarlar. Ate onlarn varp eyleecei yerdir.» (567)

«Brak da onlar, yesinler, (nefs ve ehvet otlanda) geçinip


yararlansnlar. Emel (sonu gelmeyen arzu) onlar avundursun. le-
ride (böylesine sefih ve hayvan bir hayatn sonunun nereye vara-
can) bileceklerdir.» (563)

slâm bütün sertlik, katlk ve yok hükümleriyle murtedle-


eçlici

rin ve mülhidlerin karsna çkar, küfürde srar ettikleri takdirde


klçla boyunlarnn vurulmasn ar bir müeyyide olarak koyar.
Yapüan sahih rivâyete göre, Resûlüllah (AS.) Efendimiz öyle
buyurmutur s

«Dinini deitiren kimseyi öldürünüz!» (569)

Dier bir hadiste ise öyle Duyurulmutur

«Müslüman kiinin kam ancak u üç sebepten biriyle helâl olur:


Zina eden evli kii, cana karlk can, dinini terkedip îslâm cemaa-
tinden ayrlan..» (570)

Ancak gerek murtedd, gerekse mülhid hemen öldürülmeyip üç


gün bir mühlet verilir. Bu süre içinde uzmanlar ve ilim adamlar
murteddin dinden dönmesinin sebepleri ve hakk inkâr etmesinin

(568) A'raf Sûresi s 1.

(567) Muhammed Sûresi 12.


(568) Hicir Sûresi: 3.
(569) Buharî - Ahmed bin Hanbel
(570) Buhari - Müslim.
TERBYEDE TEMEL KADELER

nedenleri üzerinde dururlar; onun düüncesindeki bütün üphe ve


vehimleri gidermeye çalrlar, kendisine apaçk olan Hakk'n bütün
ölçü ve belirtilerini açklarlar. Buna ramen küfür ve ilhadnda s-
rar ederse, cezâ olarak klçla öldürülür. Tâ ki, ibret alabilecekler
bu olaydan ibret alsnlar..

Murteddler veya mulhidler bir kuvvet oluturur ve kendi arala-


rnda cemaat meydana getirirlerse, o takdirde Müslüman dev-
bir
letin, onlarla slâm'a dönünceye ;adar savamas vâcib olur
Bundan baka ne bir art ileri sürülür, ne de baka bir ekil kabul
edilir, yani ya slâm'a dönüp tevbe ederler, deilse imhâ edilinceye
kadar sava sürdürülür.
Nitekim slâm'm birinci Ebûbekir SIDDÎK (R.A.) din-
halîfesi
den dönen murtedd Araplarla savat ve onlardan slâm'a dosdoru
dönmekten baka bir ey kabul etmedi. Bünun gibi Abbasî halîfele-
rinden el-Mehdî, Horasan'da kendini ilâhlatran ve müridlerinden
namaz, oruç, zekât ve hac ibâdetini kaldran ve insanlara sahip bu-
lunduklar mal ve kadnlara ortak olmalarn mubah klan el-Mu-
kanni'i (Hicrî 169 - Milâdî 785)
: yeniden slâm'a döndürmek için
:

sava açt..

slâm'n böylesine kat ve durdurucu bir cezâ ile murteddlerin


ve mülhidlerin karsna çkmasnn üç sebebi söz konusudur:
Birincisi ? Halk aldatp saptrmak isteyen bu tipler insanlardan
bilgi ve irâdesi zayf olanlar aldatarak dinden döndürmesinler, ze-
hirlerini kusmak için vasat bulamasmlar.

Münafklar slâm'a girip çkmak suretiyle dinden dön-


kincisi •.

me ve Hakk' bile büe inkâr etme hareketini salamasnlar, bu ni-


yette olanlara cesaret veremesinler. Ayn zamanda bu gibi dönek-
lerin slâm toplumuna fitne ve bozgunculuk tohumlar serpemesin-
ler..

Üçüncüsü : Küfrün sulta ve saltanat arzusu gerçeklemesin,


kuvvet bulup sahneye çkmasn ve böylece slâm devleti aleyhine
çok tehlikeli bir durum ve ortam dourmasnlar diye hemen ük
admda ve doduu yerde imha edilmesi gerekmektedir.
Hakk' tanmamann, Hakk' tanmayan azgnlarn biraraya ge-
yaptklar tahribat ve kötülükler hâlâ göz-,
lip iledikleri cinayetler,
ler önünden silinmemitir. Terbiyeci kardeim! Sana birkaç tarihî
misâlleri nakletmek istiyorum; tâ ki, mülhidlerin Müslümanlardan

— 357 —
:

SLÂM'DA ALE EÎTÎM


neler istediklerini, frsat bulduklar/ ortam uygun gördükleri zaman
neler yaptklarn iyice anlam olursun

Yaplan ve istatistiklere göre, Çin ve Rus komünistleri,


tesbit
Müslümanlardan 16 milyon insan öldürmülerdir. Böylece bu iki
ülkenin komünizmi benimseyip kendilerine tek yol olarak seçtikle-
ri tarihten bu yana, neredeyse yolda bir milyon Müslümann canna
kymlardr. Biteviye yok etme amelyesi geçmite hep bu ekilde
devam etmi ve etmektedir de. Çin kesiminde Müslüman Türkistan'-
da Tatarlarn kabahat ve enaetini örtecek ekilde cinayetler ilen-
mi ve o kadar ki, Müslümanlarn, ileri gelen söz sahiplerinden biri-
ni tutup getirmiler, herkesin gelip geçtii bir yolun ortasnda bir
çukur kazmlar, ad geçeni o çukura attktan sonra Müslümanlar
silâh zoru ve ölüm tehdidiyle dklarn toplayp çukurdaki adamn
üzerine atlmasn salamlar ve bu ameliyeyi üç gün devam ettir-
miler. Böylece bir Müslüman lideri yine Müslümanlarn dklar
içinde boup imhâ etmilerdir.
Yugoslavya'daki komünistler de Müslümanlar vurup krmlar,
ikinci dünya savandan sonra günümüze kadar milyonlarca Müslü-
man katletmilerdir. Bunun en ackl fakat en vahicesine bir misal
verelim Yugoslavya'da komünistler Müslüman erkek ve kadnlar
s

büyük et maküalarmm içine diri diri atp kymlardr..


Unutmayalm Yugoslavya'da cereyan eden bu zalimane hare-
ki,
ket, komünist olan bütün ülkelerde de cereyan etmitir ve etmekte-
dir. Yakn geçmite Irak'da General Abdulkerim Kasm döneminde
komünistlerin iledikleri cinayet ve kötülükleri, kurduklar insan
mezbahanelerini çok duyduk. Musul kentinde Müslümanlara yaptk-
lar ikenceler, organ kesmeler, öldürmeler; dâvetçi mü'minlere yap-
tklar zulümler anlatlmayacak kadar eni ve vahicedir.
Cenâb- Hak, böylesine hyanet, ihanet, cinayet içinde bulunan
azgnlar hakknda ne kadar doru buyurmutur!
«Eer size kar üstünlük salam olsalar, hakknzda ne bir hak
ve yaknlk, ne de sözleme vecîbelerini gözetirler.» (571)

«Hiç bir mü'min hakknda ne bir hak ve yaknlk ne de bir sözle-


me ve anlama vecîbesini gözetirler ve ite bunlar haddi aanlarn
kendileridir.» (572)

(571) Tevbe Sûresi: 8.


(572) Tevbe Sûresi : 10.
TERBYEDE TEMEL KADELER

Terbiyeci kardeim! Bütün bu hakikatler açk ortada durduuna


«öre, sana gereken, çocuunu dinden dönme mikroplarndan koruyup
sakndrman ve onu Hakk' bile bile inkâr ve reddedenlerin pençe-
sinden uzak tutmandr. Bu hususta bütün gücünü ve azmini kullan-
malsn. Tâ çocuun köklü - salam bir imân üzerinde yetiip ge-
ki,

1 isin, islâm'n o çok salam temeli üzerinde kiiliini olutursun;


örnek alnacak doruluk ve hakinaslk düzeyine gelip bütün bu yü-
ce ve kutsal mânalar o çok selim ftratnn derinliine yerletirsin..
Sâfî kalbine, kötülükten beri olan nefsine bu anlam alasn.
Çocuk
bu mertebeye yükselince, artk Allah'tan baka Rab tanmaz, is-
lâm'dan baka din, Muhammed (A.S.) Efendimizden baka rehber
kabul etmez. Kur'an' da kendisine tek yol ve düstur olarak seçer,
bunun ötesinde baka bir rehbere iltifat etmez..
Çocuun bu Allah'n imân ile nimette bulun-
ruh ve maya iie.

duu bahtiyar kiilerden, slâm kerametine mazhar olan ve bu ke-


râmeti Allah'a kavuaca güne kadar kendinde tayan sâlihlerden
biri olur.. (573)

—oOo—
ÇOCUU HARAM OYUNLARDAN KORUYUP SAKINDIRMAK

îslâm o anl - erefli hükümleriyle, hikmet dolu esas ve pren-


Müslümanlara birtakm oyunlar, gönül elendiren birta-
sipleriyle,
zararlarn-
km elenceleri, —fertler üzerindeki son haddine varandüzen ve ta-
dan, toplumun ekonomik yapsn sarstndan, devletin
saygn-
biatna olumsuz yönde te'sir ettiinden, ümmetin kerâmet ve
lnzedelediinden, aileyi küçük düürdüünden, seviyesizlie
itti-

inden dolay— harâm klmtr.


Biz önce terbiyecilerin önüne harâm klnan oyunlardan birta-
kmn koymak istiyoruz. Böylece terbiyeciler bu hususta uyank

kurduklar
(573) Komünistlerin iledikleri cinayetler ve sergiledikleri ikenceler,
Abbas Mah-
mezbahalar hakknda geni bilgi edinmek istiyorsan, Merhum
adl ki-
mud el-Akad ile Üstad Abdulgafur el-Attar'm «Komünizm ve islâm»
tefsirinin Tevbe
tabna; Merhum Seyyid Kututtun «Fi Zilâli'l-Kurân» adl
sûresi 8 - 10. âyetlerin açklamasna bak Komünistlerin
:
slâm ülkelerinde ve
gibi elim
kendi ülkelerinde yaayan Müslümanlara neler yaptklarn, ne
cürümler ilediklerini cierleri parçalayacak misalleriyle bulursun.
Bu kita-
bmzn. «Terbiyede te'sirli olan vasflar ve faktörler» bal altnda komü-
nistlerin din ve slâm aleyhine hazrladklar plândan söz etmi, baz
örnek-
(Müellif).
ler vermitim. Oraya bir daha müracaat edebilirsin..
:

slam'da aile eitimi


olurlar, hem kendileri oyunlardan saknrlar hem de çocuk-
bu gibi
larna örnek olup yol gösterirler ve onlar korumu olurlar. Doru
yolu göstermek Allah'a aittir, hidâyeti veren O'dur. Biz ancak O'n-
dan yardm diler ve baarl olmamz kolaylatrmasn isteriz..

1 — TAVLA OYNAMAK
Haram oyunlardan biri de «tavla oynamak» tr. Bu ister karlk-
l kumar eklinde olsun, isterse üzüntü ve sknty gidermek için
fark etmez. (574)
Tavlann haram olduuna delil, u hadîs-i eriftir:

«Tavla oynayan kimse, elini domuz eti ve kanyla boyam gibi


olur. (575)

Dier bir hadiste ise öyle Duyurulmutur

«Tavla oynayan kimse, gerçekten Allah ve Peygamberine isyan


etmitir.» (576)

Tavlann Haram Klnmasnn Hikmeti:

Tavla oynamak, isterse kumar eklinde olmasn, oynayanlarn


vakitlerinden önemli bir ksmn
yok etmektedir. Böylesine bir vakit
öldürme, oynayanlar dinî, terbiyevi ve dünyevi vecîbelerini yerine
getirmekten alkoymaktadr. Bir de kumar ekline dönütürüldüü
zaman vakitleri nasl öldüreceini bir düünün. O halde az bir ey
(574) Ustad Kardavi'nin «Helâl ve Haram» adl kitabna evkânî'den naklettii
delile itibar edilmez. evkâni'nin bn Müseyyeb ve lb Muaffel'den kumar
eklinden uzak, srf elenmek için tavla oynamaya ruhsat verildiine dair
yapt rivayet shhatli deildir. Çünkü evkânî bu. rivâyeti zayflk ifa-
-

de eden «rüviye» sigasyla nakletmitir. Zayf olan bir rivayet ise, eriat hü-
kümlerinden bir hükmü takrir etmez. Tavlann haram klndna
dair bi-
zim naklettiimiz hadîsler, buna cevâz verenlere kar
kesin delil hükmün-
Hak, kiilerle kyas edilmez, kiiler hak üe kyas edilir. (Müellif).
dedir.
(575) Müslim - Ahmed - Ebû Dâvud Hz. Büreyde (RA.) den.
:

(576) Ahmed - Ebû Dâvud - bn Mâce - imam Mâlik Ebû Musâ'dan


:
TERBYEDE TEMEL KADELER

karlnda oynansa bile, tavla kumarn tâ kendisi saylr. Müslü-


man u
dünyada slâm risâletini yerine getirmek,
ise yüklendii
emâneti koruyup asl sâhibine tertemiz vermek ve gerekeni lâyky-
la yapmak için yaratlmtr. Müslümann yannda böylesine ucuz
bir oyuna ve elendirici harama sarfedecek kadar vakit var mdr?

Ne kadar doru söylemitir bir ilim adammz:


«nsana vâcib olan ibâdetler ve hizmetler, vakitlerden daha çok-
tur.» Bir edibimiz de ne kadar hakl söylemitir «Vakit klç gibidir; :

sen onu kesip biçmezsen o seni kesip atar!»

te
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, her müslümana hayatn bü-
yük menfaat ve bolca hayr hususlarnda deerlendirmesini ve bo
vakitlerini ganimet bilmesini emretmitir! isterse bu menfaat ve ha-
yr kiinin nefsiyle ilgili olsun, isterse ailesi ve toplumla alâkadar
bulunsun fark etmez.
Sahih senedle yaplan rivâyete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendi-
miz öyle buyurmutur

«Be eyden önce be eyi ganimet


edin Ölüm gelmeden önce :

hayatm, hastalk gelmeden önce salm, meguliyet gelip çatma-


dan önce bo vaktini, yallk gelmeden önce gençliini, fakirlik ba
göstermeden önce zenginliini ganimet bil..» (577)

2 — ARKI VE MUSK DNLEMEK


Musikiyle elik eden ark dinlemek de harâm elencelerden bi-
ridir. Sadece ark ve türkü dinlemek ile idemusikinin harâm olduu-
na dair delilleri getirirken, bunun mubah olduu yerleri açklayaca-
z. ehveti tahrik eden, cinsel duyguyu kamçlayan ark - türkü ve
belli bir kadnn vasflarn nameleyeni de dahil olmak üzere ha-
râm saylmtr. Bunun gibi, bir kâfirin meziyetlerim" sayp döken,

(577) el-Hâkim : Sened-i Sahihle..

— 361 —
.

SLÂM'DA ALE ETM


sapk ilkeleri vasfedip anlatan ve benzeri ölçü ve anlamda olan ar-
k ve türküler de haram kapsamna alnmtr. (578)

Bunun tahrîmine delâlet eden belgeler:

Sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-


mutur :

«Kim ark - kadnn yannda oturur da onu


türkü söyleyen bir
dinlerse, Allah Kyamet gününde onun kulana eritilmi kurun dö-
ker!» (579)
Dier bir hadiste ise öyle uyanda bulunulmutur:
«Ümmetim u
onbe eyi iledii gün belâ kendilerine iner t

1 — Devlet mal ganimet edinilip belli bir kesimin elinde dönüp


dolaan bir varlk olursa,
2 — Emanet ganimet saylp yama edilirse,

3 — Zekât ödemek istenmeyip bir borç gibi düünülürse,

4 — 7 — Adam kendi zevcesine itaat eder, anasna kar gelip


eziyette bulunur? dost ve arkadana iyilik edip babasna eziyeti
cefada bulunursa,
8 — Camilerde (dünyevî çkarlar için) sesler yükselirse,

9 — Kabile ve topluluk ahlâksz sapklar kendilerine ba edi-


nirlerse,

10 — Kavim veya milletin ileri gelen söz sahibi, onlarn en rezili

olursa,

11 — Adama, errinden korkulduu için ikram edilirse,


12 — Alkollü içkiler içilirse,

13 — ark -türkü söyleyen kadnlara yer gösterilir- verilir, ilgi

ne ~

14 — Caz, saz ve dier çalg aletleri edinilir (de çalanlar ve din-


leyenler; çoalr) sa,
(578) Yazarn anlatmndan u sonuç çkarlabilir nsann kötü düünce ve duy-
:

gularn datan, kalbe huzur, ruha ferahlk veren ark - türkü söylemek ve
dinlemek mubahtr. Cinsel duyguyu kamçlayan, ehveti tahrik eden veya
bir kadnn güzellik ve benzeri özelliklerini yanstan, bir inkarcnn iarm
dile getiren ark - türküler ise haramdr. Çünkü harama vasta ve vesüe
olan eyler de —slâm fkhna göre— haramdr. (Mütercim)
(579) îbn Asâkir Kendi tarihinde..
;

— 362 —
TERBYEDE TEMEL KADELER


Bu ümmetin sonra gelenleri, önce gelip geçenlere lânet
15
ederse, artk o zaman kzl bir rüzgâr veya yerin dibine batmay ya
da mesha uramay bekleyin (pek yakndr). (580)
«Ümmetimden bir kavim (veya millet) son zamanda maymun
ve domuza çevrilirler!» Bunun üzerine Ashab- Kirâm sordular «Ey :

Allah'n Peygamberi! sözünü ettiiniz o kimseler Müslüman mdr-


lar?* Efendimiz u cevab verdi «Evet, Allah'tan baka ilâh olmad-
:

na, benim de Allah'n Peygamberi bulunduuma ehâdet ederler


ve oruç tutarlar..» Ashab Kirâm, tekrar sordular «Ya Resûlüllah! ;

Onlarn durumu ve ameli nelerdir?» Peygamber (A.S.) öyle cevap


verdi «Onlar caz, saz ve dier çalg aletlerini, ark - türkü söyle-
:

yen kadnlar ve oir takm tefler edinirler; alkollü içkileri içerler de


o içki ve elence üzerine gecelerler de sabahladklar vakit mesha
uram olarak (domuz veya maymuna dönüerek) sabahlarlar.
(581)

Bunlardan baka daha birçok hadis-i erifler var ki, hepsi de


çalg çalmann ve ehveti tahrik eder anlamda teannide bulunma-
nn tahrimine delâlet eder.
ark -türkü mubah olduunu, merhum,
hususunda nelerin
eyh Muhamraed Hâmid'in «ark -türkü hususunda slâm'n Hük-
mü» adl kitabndan özetliyerek naklediyorum :

— «Fukahadan ksm, ark


ve türküyü,
bir ite çalanlara ar
gayret vermek, çöl yolculuunda bkknl
gidermek, yolculara
ne'e vermek için söylemek mubahtr, bir sakncas yoktur. Nitekim
Resûlüllah (A.S.) Efendimizle Ashab Mescid-i Saadeti ina ederken
ksa msra' l ve kafiyeli iirler ve arklar söylemilerdir. Ayni ha-
vaya Hendek 'kazlrken, de yer verildii sahih rivayetlerle sâbit ol-
mutur. (582) Araplarn uzun yolculukta develerini normal yürüyü-
ünü salamak için söyledikleri arklar, neideler de bu cümleden-
(580) Tirmiz Hz. AH (R.A.) den.
:

(501) îbn Hibbân Ebû Hüreyre (R.A.) den.


!

Açklama : ve domuza dönümek iki ekilde yorumlanmtr Ha-


Maymun :'

dis ya zahirine hamledilir de hakiki bir dönümenin gerçeklemesi söz ko-


nusudur ya da ruh ve karakter itibariyle bir dönümeye iarettir. Tabiini
Kirâm'dan Mücahid, bu ikinci yorumu tercih etmitir. (Mütercim).
(582) Açklama Gerek Mescid-i Saadet'in inasnda, gerekse Hendek hafriyatn-
:

da Ashab- Kirâm, meru' ölçüler içinde iir ve arklar söylemilerse de Re-


sûlüllah (A.S.) Efendimiz sadece ksa msra'l ve kafiyeli birkaç cümle yar
manzum eklinde söylemitir. Bunlarn hepsi alt msra' geçmez. (Müter-
cim).

— 363 —
. .

SLAM'DA ALE ETM


dir. Bunun gibi, hayaszlktan, vasfndan, sevgilisinin güzellik-
içki
lerinden, belli bir kadnn özelliklerinden bahsedip ehveti tahrik-
ten uzak edep ölçüleri içinde söylenen arktürküler de caizdir.
-

Bir müslüman yermekten veya bir gayr-i müslim vatandaa dil uzat-
maktan uzak olmas da cevazn artlarndan biridir. Aksi halde söy-
lenen ark - türküler haram kapsamna girer.
Belli olmayan bir kiinin güzelliklerini, meziyetlerini iirle dile
getirip ölçüyü kaçrmamak, müstehcenlie kaçmamak artiyle mü-
bahtr. Nitekim ünlü Arap âiri Kâ'b bin Züheyr, slâm'a girmek üze-
re Medine'ye gelirken Suâd için yolda hazrlad övgü dolu kasi- u
deyi Hz. Peygamber in (A.S.) huzurunda okumutu :

«Yurdundan koparlm gözleri sürmeli yaral bir ceylan gibi


Suâd' alp götürdüler. Gönlüm öyle krk ki!.
Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örnei ezgin.
Tan vakti Suâd göçtü buralardan. O ne marur baklard
Rabbm ve ne müstani..
Suâd ki boyu altn ölçüde; önden baklnca zarif nahif,
incecik belli,

Tombul görünülü arkadansa, arka çigileri bile belli..

Gülerken dilerinde kar yaar gibi bir aydnl. k


öyle beyaz, onlar arapla ykyorlar durmadan sanki. (583)
(Üç Kaside/S.K.)

Bunun gibi,Resülüllah (A.S.) Efendimiz, ünlü slâm âiri Hz.


Hasan'n u msra'larm dinlemi, reddeder mahiyette bir ey söy-
lememitir :

«Uykumda dudaklarndan seni örtülü bir kz olarak öptüm.


Yannda yatana souk zehir içirirsin!.* (584)

(583) Henüz islâm'a girmeden ama girmek üzere bulunan Kâ'b. bu msra lar —ya-
plan ciddi tesbitlere göre— devesi için söylemitir. Kasidenin dier ksm-
lar Resûlüllah' över mahiyette hazrlanmtr. Bu bakmdan Resülüllah
(AS.) bu kasideyi dinlemekte bir saknca görmemi, üstelik Hrkasn Kâ'b'e
hediye etmitir. (Mütercim)
(584) Hasan bin Sâbit. Ansardandr. Resülüllah (A.S.) Efendimiz Medine'ye hicret
ettikten sonra bu ünlü âir slâm'a girmitir. Yukarda tercemesini sunduu-
muz bu iki msra', henüz slâm'a girmeden önce yazp söyledii iirlerinden
biridir. slâm'a girdikten sonra artk bütün edebi gücünü slâm ve Peygam-
ber lehinde kullanm, bü bakmdan Resülüllah (A.S.) Efendimizin geni il-
tifatlarna mazhar olmutur. Resülüllah (A.S.) Efendimiz onun edebi kabili-
hep canl tutmak için. slâm'dan önce söyledikleri iirlerini de zaman
yetini
zaman dinleme nezaketini göstermitir. (Mütercim).

— 364 —
. :

TERBYEDE TEMEL KADELER

Annelerin çocuklarn uyutmak için söyledikleri ninniler de böy-


le. Düünlerde erkeklerden ayr sadece kadnlar kendi aralarnda
birtakm ark, türkü, mani gibi eyler söylerler; bunda da bir sakn-
ca görülmemitir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz düünlerde
kadnlarn u
maniyi söylemelerine izin verdii bilinmektedir
Size geldik, geldik size,
Dirlik bize, dirlik size.

Esmer d an e olmasayd,
Ayak basmazdk çölünüze..

Bunlar gibi, ba sümbül ve reyhanlar, nehir ve göl-


- bahçeleri,
leri vasfeder ölçü ve anlamdaki ark, türkü, maanilerin söylenme-
sinde de bir saknca görülmemitir. Ne var ki, bütün bunlar çalg
aletinin eliinde olmad takdirde caizdir. Çalg aletini çalarak
söylenen her ark, türkü, maani ve benzeri eyleri hatta bu ölçüde
olan vaaz ve hikmetli konumalar bile mahzurlu saylmtr. Bu
mahzur çalg aletine yer verildiinden dolaydr. Zira yalmz ark,
türkü söylemek mubahtr.

Çalg aletleri edinmek ve onlar dinlemek ise, aadaki deliller-

den dolay harâm saylmtr s

• Az yukarda Tirmizi'nin naklettii bir hadîsin mealini ver-


mitik «Ümmetim u on be eyi iledii zaman belâ bana iner..»
:

cümlesiyle balayan hadîsin sön ksmnda o onbe eyden birinin de


«ark -türkü söyleyen kadnlara yer verilmesi; caz, saz ve dier
çalg aletleri edinilmesi» olduu belirtilmiti.

• Yine yukarda son zamanlarda insanlardan bir ksmnn mes-


ha urayaca, yani domuz ve maymunlara dönüecekleri ve bunun
balca sebeplerinden birininde çalg aletleri ve ark -türkü söyle-
yen kadnlara geni yer verilip bunun yaygnlamas olduu açk-
lanmt.
• Dier hadîslerde ise bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz
öyle buyurmutur «üphesiz ki Aziz ve Celîl olan Allah, beni bü-
:

tün insanlara rahmet ve hidâyet (doru yolu gösteren rehber) ola-


rak gönderdi. Zuma ve benzeri aletlerini, caz - saz ve benzeri çal-
g aletlerini, alkollü içkileri ve Cahiliyyet devrinde taplan putlar
gidermemi emretti.» (585)

( 535 ) Ahmed bin Hanbel

— 385 —
:

islAm'da aile eitimi


«And olsun ki, ümmetimden öyle milletler ve kavimler ortaya
çkacak ki, bunlar zinay, ipei, içki ve çalgy helâl sayacaklardr.»
(586)

Bunlardan baka çalg aletlerini edinmeyi harâm klan hayli


hadisler, bu aletleri çalmay ve dinlemeyi yasaklyan haberler var-
dr.

Çalg aletlerinin, yasaklanmasndaki hikmet


Ahlâk ve din kurallarnn çinendii toplant yerlerinde söyle-
nen ark ve türkülere, yaplan dans ve benzeri hareketlere, elen-
ce yerlerinde çalman çalglara öyle bir göz atldnda neler görü-
lür ve nelerle karlalr?
Bir sürü sürtük rezil fahielerin göbek atp
erkekleri elendir-
diklerini, içki kadehlerinin tokuturulup bir sürü herzelerin savrul-
duunu, ahlâk d
her eyin ilendiini görür.
Alkoliklerin, içki mübtelas rezillerin nara seslerini, bir sürü he-
zeyanlarm duyar.

namus
Her türlü edep ve
d bir sürü
terbiye
davranlarn
d sözlerin kullanldna, edep ve
sergilendiine ahit olur.

Ailelerin birbirine karp baka baka erkekler ve baka baka


kadnlarn dans ettiini, göz göze, göbek göbee geldiklerini bütün
dehet ve çirkinliiyle görür, namus ve ereflerin ayaklar altmda
endiini ibretle temaa eder.
Ksacas, her eyin mubah sayldna, insanlarn açlp saçld-
na, en pespaye görüntülerin sergilendiine en çirkin hareketlere
yer verildiine ahit olur.

te
bunca hayaszlk, emperyalistlerin bir plândr ki, sömür-
mek istedikleri ülke halkn ehvete boacak ölçüde çlgnca elen-
ceye, seks konularm en açk ekilde gösteren filmlere, içki ve kadn-
lara bomaktalar. Tâ ki, bu ülke halk kendine gereken bir vâcibi

salkl ruh ve bedenle yerine getiremesinler, iyi ve yararl bir


bir
ie teebbüs edemesinler ve birbirlerini hayrl bir ie çaramasn-

Bilindii gibi, slâm ümmeti geçmite büyüklük ve erefin, kuv-


vet ve saltanatn doruuna; douda ve batda bir sürü bayndr yer-

(586) Buhar - Ahmed îbn Mace.


-

— 366 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

leri ele geçirmesine ancak slâm eriâtnn harâm kld ahlâksz-


lklar, ehveti kötü yolda tahrik eden hayaszlklar giderip atmakla
er iebilmiti. Ve sadece lâhi nizam kendine yol, kanun ve uygula-
ma kabul ettii için yükselebilmiti. Hakka dayal bir ciddiyet ve
azimle yürüdüü için kahramanlara has bir vakarla, gençlere yak-
an bir edeple, küçük ve büyüklere uygun olan bir terbiyeyle hü-
kümranln kurup geniletmiti. Dümanlar ne kadar ölümden
korkuyorduysa, ölümü o derece küçümsedikleri için zaferden zafere
komulard. Yetien bütün kuaklarn kendilerine düen sorumlu-
luklar çok iyi bilip titizlikle uyguladklar için eref ve izzetin zir-
vesine çkmlard..
üphesiz bu ümmetin' sonra gelenlerine, önce gelenlerine uy-
ki,
gun ve elverili olan ne ise ancak o uygun ve elverili olabilir.
Ey terbiyeciler! Yetitirmekte olduunuz nesillere izzet, eref;
slâm ümmetine baar ve zafer, ülkelerinize medeniyet ve ilim ver-
meyi gönülden arzu ediyorsanz, önümüzde baka yol yoktur, sade-
ce çocuklarnz ciddiyetle eitmeniz, lâhi nizama uymanz, sorum-
luluunuzu idrâk etmeniz, Allah (c.c.) yolunda ehid olmay arzulama-
nz vardr. Bunlara yöneldiiniz gün, ümmetinizi eref ve azametin,
ebedîlik va'deden hükümranlk düzeyine getirmi olursunuz. Bu ise,,
Allah'a göre hiç de zor deildir..

3 — SNEMA, TYATRO VE TELEVZYON SEYRETMEK


Daha önceki hadislerde «Ahlâk Terbiyesiyle lgili Sorumluluk»
ksmnda günümüzde icad edilen harikulade teknik ve elektronik
aletlerden; radyo, televizyon, teyp, sinema ve benzeri insan aklnn
eritii en yüksek cihazlardan söz etmitik. Yirminci asrn son yar-
snda maddeye dayal medeniyyetin ortaya koyduu en büyük ve
önemli bululara dikkatleri çekmitik. Bütün bunlarn iki yüzlü bi-
rer klç olduunu, hayr için kullanlabilecei gibi er yolunda da
kullanlabileceine iâret etmitik.
Orada belirttiklerimizden bir ksm öyle idi Bu yeni yeni icad-

lar hayrda kullanlrsa; ilmi yayma, slâm inancm koruyup tesbît


etme, faziletli bir ahlâka dâvet etme, yetimekte olan nesli faziletli
atalarna ve eref dolu tarihlerine balama, ümmeti din ve dünyas
için yararl olan eylere yöneltme gibi iyi yollara çevrilirse, üphe-
siz ki bunlar edinmekte ve kullanmakta bir saknca bulunmadn-
da hiçbir zaman iki kii olsun görü ayrl izhâr etmez. Ama bü-
tün bu icadlar bozgunculuk, sapklk, sekse yönelik, deerlerden ko-

— 367 --
SLÂM'DA ALE ETM
pup çözülme, slâm yolundan baka bir yola nesli yönlendirme gibi
kötü yollarda kullanlrsa, akl banda olup insaf ölçülerine sayg-
l, Allah'a inanan, Âhiret gününe imân eden hiçbir mü'min bunla-
r kullanmann harâm olduunda, edinmenin günah gerektirdiin-
de üphe etmez..

O bahsimizde unu da ilâveten söylemitik ülkemizde


: Biz eer
televizyon programlarn iyice aratrr ve incelersek, göreceiz ki,
çou fazilet ve eref ykmakta, kiileri hayaszlk ve zinaya tahrik
etmekte, her eyi mubah sayacak telkinleri yapmakta, toplumu bo-
j

zup datacak, güveni sarsacak her kötülüü ilemektedir.


Programn pek az bir ksm konular ilemekte, hayre
ise ilmî
çevirmekte, millete din ve dünya hususunda yararl konular ver-
mektedir.

Bu açklamalardan sonra u
hükme varmtk üphesiz ki, gü- :

nümüzdeki uygulanan programlar muvacehesinde televizyon edin-


mek, karsna geçip seyretmek haramlarn en büyüklerinden, gü-
nahlarn en kötüsünden biridir.
Tahrîm konusunda televizyona unlar da ekleyebiliriz Sinema :

ve reklâm mahiyetindeki afileri, geceleri oynanan tiyatrolar ve yi-


ne geceleri açk tutulan oyun ve elence yerleri.. Bunlarn da harâm
ve günah olduuna aadaki deliller delâlet etmektedir:

a) îslâm eriatnn amaçlarndan biri de —yerinde takdir edil-


dii gibi nesli ve namusu korumaktr. Oysa filmlerin ve tiyatrolarn
çounda, elence yerlerinde aksine eref ve iffeti, fazilet ve ahlâk
ykma hedef alnm; namus ve nesli bozma amaç olarak seçilmitir.
O kadar ki, bu yerlere girmek, dolamak, gösterilenlere bakmak ha-
râm saylacak bir düzeydedir günahtan baka bir ey kazandrma-
yaca kesindir. Ayn zamanda Allah'n ve Peygamberinin gazabn
çekmekten baka bir eye yaramaz..
b)Nitekim yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A. S.) Efen-
dimiz öyle buyurmutur: «slâm'da zarar vermek yoktur; zarara
zararla karlk vermek de yoktur.»

Günümüzdeki sinemalarn durumu, geceleri oynanan oyunlar,


yani tiyatrolar bütünüyle ehvete seslenmekte ve nesli kutsal deer-
lerinden koparp dejenere etmektedirler. Aym zamanda toplumun
sekse olan ilgisini arttrmakta, onlar zinâya, sevicilie, homoseksü-
ellie, her türlü fuhiyata itmektedirler. Bu itibarla müslümann bu
TERBYEDE TEMEL KADELER

Kibi yerlere gidip vakit geçirmesi, gösterilenleri seyretmesi haram-


dr. Çünkü o, ve toplumun ahlâkn korumakla sorumludur. Fe-
fert
;.dd ve çözülmenin kökünü kazmak gereklidir. Ayn zamanda Re-
Milullah'n (A.S.) «islâm'da zarar ve mukabele-i bizzarar yoktur.»
nmrine uymak. lâzmdr.

Bilindii gibi, sinemalarda, gece elence yerlerinde ve tiyat-


c)
rolarda gösterilen eyler daha çok çalgyla elik etmektedir, ayni za-
manda ehveti tahrik eden ark türkülerle yer verilmektedir. Bun-
dan baka açlp saçlmaya yol açan oyunlar ve danslar sergilen-
mektedir. Bunlarn hepsi harâm olduuna göre, haramn ilendii
yerlere girmek, gösterilen eyleri seyretmek de haramdr. Hattâ gü-
nahlarn en büyüklerinden, haramn en tehlikelisindendir.

Sözü buraya kadar getirmiken televizyon, tiyatro ve sinema


hakknda her terbiyeciye, Allah'a ve Peygamberine inanan her ei-
timciye u hakikati açklamak istiyorum :

üphesiz ki Yahudi plânlarndan biri de, Yahudi olmayan top-


lumlarda ahlâk katletmektir. Onlarn protokollarmda kararn u
alndn hatrlatmak isterim "Bize gereken, hemen her yerde eko-
:

nomik saltanatmz sürdürebilmemiz için ahlâk boazlamamz ve


FREUD Sigmund'un bizden olduunu ileri sürerek cinsel likileri
güne naçkarmamzdr. Böylece gençlerin nazarnda kutsal
bir deer kalmaz, tek arzu ve kayglar seks olur ve ite o
zaman
ahlâk boazlanm saylr.»
Yahudilerin ahlâk katletmenin bir baka plânlar, reklâmclk
ve neriyattr. Bunlar daha çok tiyatro, sinema ve radyo program-
laryla sürdürürler. Ayn zamanda hâin ajanlar, parayla satn aln-
m kalemlerle yürütürler. Böylece Yahudiler kurduklar hile ve dü-
zenli, sinsi ve çirkin plânlarla, milletleri genel kültür yoluyla ifsad
ederler, yeni yeni icad ve oyunlarla yörüngelerinden çkarrlar. Bir
sürü seks konulu ve benzeri eylerle megul etmekteler.

Yahudilerin 13. protokollarmda aldklar karara kulak verin,


bakn neler demilerdir «Yahudilerden baka dier milletleri, yeni
:

yeni plânlarla bir sürü oyun ve elenceyle oyalayp onlar ciddi iler-
den uzak tutmaya çalmamz gereklidir. Bunun için de çeitli fert-
lerde, bilimsel konularda milletleri yarmaya davet etmemiz ve ka-
falar bu dorultuda megul bulunduumuz
edip, onlarla ihtilafl
meseleleri bir bakma unutturmamz veya askya aldrmamz gerek-
mektedir. Bu durum ilerlik kazanrsa, milletler müstakil düünme
:

SLÂM'DA ALE ETM


yeteneini kaybederler ve hepsi de bizimle birlikte tek bir .sebebe
yönelmi olurlar. Böylece biz, yeni yeni fikirlerin plânm takdim et-
meye ehil olanlarn balca azalar durumuna geliriz ve hazrlanan
plânlar kendi vastalarmzn emrine verip uygulama safhasna ko-
yarz..»

imdi kardeim! Yahudilerin kendi protokollarnda ne


terbiyeci
gibi plânlar hazrladklarn anladn m? Bunlar gece - gündüz deme-
den insanlarn akllarn ve ahlâklarn bozmaya çalmaktalar; bek-
ledikleri o büyük srâil devletini kökletirinceye kadar durmayacak-
lar..

Bunlar, insanlar oyun ve elencelerle, ehevî konularla, selim


bir düünceden uzak, yapc iten kopuk, vatana ihlâsla balanmak-
tan çok geride lüks yaamann, harvurup harman savurma kabilin-
den bir hayat bataklna sürüklemenin bütün plânlarm hazrlam-
yorlar m?
Terbiyeci kardeim! Acaba
misin ki, zinâ peinde koanla-
bilir
rn, hakk red ve inkâr edenlerin, dejenere olup seksten baka Dü-
ey düünmeyenlerin; harl harl çalan gece tiyatrolarnn, bir sü-
rü hayaszlk ileyen filmlerin ve bu yerlere gönül veren gençleri
mizin Yahudi plânn uyguladklarmm farknda msn?

Bu gerçekleri anladnsa, o takdirde sana gereken udur Çocuk :

larm bu gibi yerlere elenmeye, vakit geçirmeye gitmekten sakn-


drmalsm. Sinema, tiyatro, elence yerlerinden uzak tutacaksn..
Çünkü günümüzde bu sanatlar inanç ve ahlâk bozmaya ve ykma-
ya yöneltilmi durumdadr. Unutma ki, sanatn bu seviyesizlie düü-
rülmesi, Yahudilerin hazrladklar plânlarn bir görüntüsüdür. Na-
sl ki daha önce, hazrlanan bu plânlarla müslüman kiiyi, müslü-
man bir âileyi ve müslüman toplumlar ve kuaklar bozup yörün-
gelerinden çkarmak düündüklerini örenmi bulunuyor-
için neler
sun.. üphesiz ki bütün bu açklamalarda, öüt alabilenler için nice
öütler vardr. Hatrlayabilenler için nice hatrlatmalar söz konusu-
dur..

Bir kii çkar da, sözü edilen sanat eserlerinin gösterildii yerler
ümmet faydal ise, din ve dünyalarna yarar salyorsa, o tak-
için
dirde sinema ve tiyatroya gitmekte ne gibi saknca veya engel var-
dr derse; biz bu itirazn merdud olduunu, kabule ayan yan bu-
lunmadm aadaki delillerle isbat ederiz
370 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

• Sinema ve tiyatrolarda sözü edilen faydal konular ilense bi-


lo. kadnlarla erkekler birarada oturup seyretmektedirler Oysa s-
lam dini bu iki cinsin belirtilen ölçüde birarada oturmasn haram
klmtr.
9 Tarihî bir film veya tiyatroda çou zaman erkekleri büyüle-
yecek çekicilikte yan çplak kadnlar gösterilmekte veya cahiliyyet
devri âdetlerine benzer oyun ve danslar sergilenmektedir. Ayn za-
manda ehveti tahrik eden arklara yer verilmektedir. slâm dini
ise, iç ehevî guddeyi tahrik eden, fitne ateini körükleyen her eye
bakmay horam, klmtr.
• Çou yerlerde gerek sinema, gerekse tiyatro ahlâk bozucu
görüntüler, sekse yönelik konular ilemekteler. O kadar ki, bu ikisi
kutsal deerlerden kopup çözülmenin, bozgunculuun simgesi hali-
ne gelmitir. O halde Müslümann böylesine üpheli yerlere, töhme-
ti gerektiren binalara girmesi haramdr. Çünkü Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz, «üpheleri gerektiren eylerin arasna düen kimse, ha-
rama dümütür!» buyurmutur.

• Sinema ve tiyatro bir defa faydal konuyu ilese bile birçok


defalar zararl olmaktadrlar. Bu gibi yerlere bir defa giden kimse,
ikinci, üçüncü... gitmek ister. Cazibesine kaplan kimse, artk bir ay-
rm yapmadan devam eder. «Sabr ise ancak ilk sademede olmal-
dr.» Ondan sonraki defalarda ise artk insan ne dosdoru kendini
koruyabilir ne de gelen musibeti defedebilir. Bu gibi yerlere cjevam
etmek yava yava utanma ve haya duygusunu kaldrr, çou za-
man insan saptrr ve âdetlere saygsz duruma getirir.

Evet, dinî konular ileyen, bunun için özel yerler açlp güveni-
lir kiiler tarafndan oynanan bilimsel anlamdaki filmler ve tarihî

deerleri yanstan tiyatrolara —


arayere ahlâk bozucu, fitne uyan-
drc harâm konular ve görüntüler sokulmuyorsa— o takdirde Müs-
lüman gençlerine, kz olsun, erkek olsun kendilerine müstakil ayr-
lan, birbirine karmalar söz konusu olmayan binalarda yararlan-
mak için gitmelerinde bir saknca yoktur. Bunun, yani bu ölçülerin
dmda kalan sinema ve tiyatrolara gitmek günahlarn en kötüsü,
harâmn en büyüüdür.
Bir bakas öyle ortaya çkabilir: Televizyon denilen
itiraz edip
cihaz faydal konularda, meselâ Kur'ân dinlemek, tarihî kssalara
kulak vermek, ilmî ve fennî konulardan yararlanmak; bunlarn d-

— 371 —
DA ALE ETM
nda ehveti tahrik eden, ahlâk bozan konulara kapal tutmak su-
retiyle alp eve koymakta ne gibi saknca olabilir?

Gerçekte bu iddia ve vak'a doruya çekip götürmemektedir,


yani vak'a uymamaktadr. Çünkü müahede edilen bir hakikattir
ki, televizyon alp evine koyan kimseler görüntülenen programn ta-

mamn, A'dan Z'ye kadar izlemektedir. Çünkü bu durumda eytan


onu aalamakta, pusu kurup ona durmadan vesvese verip tevik-
te bulunmaktadr. u programdaki konularn birini seyrettikten
sonra, haydi canm dierini de daha yararl eyler
seyret, belki gö-
rürsün, diye fsldar. u arkdan sonra baka ey, u haberden bir
sonra daha önemli bir konu çkabilir düüncesi dönüp dolar, der-
ken bütün bir proram izlemekten kendini alamaz.
Bir an düünüp kabul edelim ki, adam kendine hâkimdir, irade-
sini kullanabiliyor; faydal bölümleri izliyor, zararl ksmlarda tele-
vizyonu kapatmasn biliyor. Ama gel gelelim, kendisi evde bulun-
mad srada televizyon evde olduuna göre, çoluk çocuu ayni ki-
ilii j, irâdeyi gösterebilecekler mi? Bu soruya verilecek kesin ce-
vap Hayr!. Sonra bu görüntülerin hangisinin bozucu,
: oldu- ykc
u ancak seyredildikten sonra daha iyi anlatabilmektedir. Adam
kendisi evde iken, açp kontrol etmekte, zararl bir safha ortaya ç-
knca irâdesini kullanp kapatmaktadr. Ama kendisi bulunmad
günlerde, çoluk çocuu ayni eyi yapabilecekler midir? Yine bunun

münü izlerken kötü bir sahne ve safha gelince, eytan onlara fsl-
dayacak, bundan sonra iyisini izleyeceksiniz, faydal safhalar gele-
verip onlar izlemeye itecektir,
tamam izlenmi olacak ve ipin ucu elden çkm
bulunacak.. Sonra-
sn siz düünün!.
Çou zaman ortada eref ve edebe dokunacak,
gayretli baba,
çoluk çocuu ahlâkî çöküntü ve çözüntüye uratacak bir konu gö-
rünce televizyonun veya radyonun kapatlmasn srarla söyler, ama
ei ve çocuklar ya da yalanlar buna engel olmaya çalrlar derken
aile arasnda naho bir hava doar, sürtüme ve tartma balar.
Böyle bir tartma ve sürtümenin aile içinde ahsiyet ve
anlamn
raca
fazilet nn izini brakr m
vahim sonuç ne ile yorumlanabilir? Bu yüzden kim bilir ne
kadar boanma davalar açlm, çocuklar arasnda ne kadar fitne-
ler zuhur etmitir.

— 372 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Anlattklarmzn nda
ortaya u
gerçek çkt ki hangi irâde,
ovinde televizyon bulunduu halde çocuklarm disiplin altna alp,
faydal programlar açp seyretmelerini; zararl, ahlâk bozucu prog-
ramlar açmayp seyretmelerine engel olmay salayabilir? Bu,
birazda mümkün gibi görünmeyen bir haldir. Pek gerçekleecei
düünülemez..
Müslümana gereken odur ki, dini hususunda çok ihtiyatl olmak,
iffet ve namus konusunda çok temkinli ve titiz davranmak, çoluk
çocuunun terbiyesini korumada basiretini açk tutmaktr. Bu da
ancak, tehlike arzeden eyleri evinin semtine uratmamak, ailesini
zarar getirecek eylerden uzak bulundurmakla gerçekleebilir.
Aile ve çocuklar için günümüzde televizyondan daha tehlikeli;
iffet ve erefi zedeleyici bundan daha beter ne vardr?
Dier tenbîh ve iârette bulunmamzn gerekli olduu bir hu-
sus daha var : O da udur Baz babalar, çocuklarn ahlâk bozucu
:

sinamalara gitmesinler diye evlerine televizyon satn alyorlar. Böy-


lece çocuklarm kötü elence yerlerinden korumaya çalyorlar. Ya-
ni televizyon almalarna gerekçe olarak bu sakncal durumu gös-
teriyorlar.
Hakikat u ki, onlarn öne sürdükleri gerekçe dayanakszdr.
ddialar da yersiz ve anlamszdr. Bunun böyle olduunu aadaki
delillerle isbât etmemiz mümkün :

«Münker, yerine geçecek dier bir münkerle giderilmez.»


a)
Açklama: Dinen ho görülmeyen, ilenmesi günah saylan bir
kötülük, yerme geçecek dier bir kötülükle giderilmez. Bu bakm-
dan:
b) Televizyon edinmekten doacak er ve kötülük, elence ve
günah ilenen yerlere gitmekten doacak er ve kötülükten çok da-
ha büyüktür. Çünkü televizyonun ortaya koyduu kötülük ve fesâd
her gün devam etmekte, büyük ve küçük, iyi ve kötü, kadn ve er-
kek herkes seyretmektedir. Elence ve günah ilenen yerlere gelin-
ce, bunlar muvakkat ve mevsimliktir, ayn zamanda toplum ahlâ-
knn dna çkan gençlerle sapk yallara hitap etmektedir.
Televizyon edinmekten toplum aleyhine büyük tehlikeler, ah-
c)
lâkî çöküntüler domakta, daha dorusu bu cihaz bu gibi tehlikele-
re sebep olmakta, ailelerin yapsmda brakt
olumsuz te'sirler hiç-
bir zaman övülmeyecek niteliktedir. Ayn zamanda komular ve
dostlar arasndaki görüme ve bulumalar, kadnlarla erkeklerin
biraraya gelip seyretmesiyle doan ihtilât yaygnlatrmaktadr. Bu

— 373 —
SLÂM'DA ALE EGtTÎM
yüzden ne kanlar aktlmakta, ne çok fitneler domakta, bu lânet
televizyondan ne kötü ihtilâtlar ortaya çkmaktadr!.
Açkladmz bu delillerden sonra artk çocuklarn ev haricin-
de elence yerlerine, sinema ve benzeri ahlâk bozucu görüntüleri iz-
lemeye gitmelerindense, evde televizyon seyretmeleri daha iyidir,
diyenlerin inandrc hiç bir kesin delilleri kalmamtr.
Bunlardan baka bir de televizyonun sala zararlar söz ko-
nusudur, gözü zayflatmas bunlardan biridir.
Ayrca duygu ve düünceler üzerinde zararl sonuçlar brak-
makta, kalbi güzel çekici kadnlarn görüntüleriyle durmadan me-
gul etmekte, duygu ve düünceyi alt-üs.t etmektedir.
Çocuklarn ders çalmasna, ödevlerini yapmalarna da zarar
vermekte, çalacak vakitlerini almakta, gereken hazrlanmay yap-
malarna engel olmaktadr.
Hafza üzerinde olumsuz te'sir brakmakta; düünce ve anlay
melekesini zayflatmaktadr.
Ekonomik yönden bir takm zararlara neden olmakta; televizyon
almak için asl ihtiyaçlarn ihmal edip ona öncelik tannmakta ve
bu yüzden aile bütçesinde skntlar dourmaktadr. (587)

4 — KUMAR OYNAMAK
îslâm nazarnda haram olan oyunlardan biri de bütün ekil ve
kumar. harâmdr
türleriyle birlikte 4ki gurup veya kii aranda
;

bir tarafn zaranyla gerçekleen, bir tarafa ans. ve tesadüf olarak


kâr salayan her oyun kumardr..»
Kumarn tahrîmine delâlet eden delil, Allah'n u buyruudur î

«Ey imân edenler! çki, kumar, tap'.nmak için konulan dikili ta-
lar ve fal oklar, eytan ii murdar eylerden bakas deildir. O hal-
de bunlardan kaçnp sakmm ki kurtulua eresiniz.
eytan, içki ve kumar hususunda aranza ancak dümanlk ve
kfa tokmak ve sizi Allah' anmaktan, namaz klmaktan alkoymak
ister. Artk vazgeçersiniz deil mi?» (588)

(587) Bu konuda geni bilgi için müellifin, «Yayn Organlar Hakknda islâm'n
Hükmü» adl kitabna müracaat etmeniz tavsiye olunur. Orada gerek tele-
vizyon, gerek radyo, gerekse sinema ve tiyatro ve benzeri yaynlar hakkn-
da sadre ifâ verecek bilgiler mevcuttur.
(588) Mâide Sûresi 90 - 91.
;

— 374 —
.

TERBYEDE TEMEL KADELER


,
:

Kumarn haram klnmasmdaki hikmet:


• Kumar genellikle inam tseadüîi bir nasip aramaya iter; ça-
lnmaya, aln teriyle meru bir kazanç elde etmeye yöneltmez. Kolay
yoldan hazra konma alkanln dourur..
• Kumar ma'mur evleri ykmann kötü bir aleti; dolu ceplerin
boalmasn salayan fena bir vasta, zengin aileleri fakru zarurete
düüren bir âmildir. Âym zamanda aziz ve erefli kiileri aala
iter. Nice kiilerin azizlikten sonra bu yüzden zillete dütüünü, bir-

çok ailelerin zenginlikten sonra fakir kaldklarn iittik!.

® Kumar, arasnda kin ve dümanlk havas estirir;


oyuncular"
haksz yol ve sebeple birbirlerinin mallarn yemelerinden dolay
birbirlerine hasm kesilirler, haksz yoldan mal edinmek için her e-
yi göze alrlar..
• Kumar insan Allah' anmaktan ve namaz klmaktan alkoyar;
oynayanlar en kötü duruma iter, en çirkin âdetlere sevkeder. Resü-
lüllah (A.S.) Efendimiz bu hususa iâretle öyle buyurmulardr:

«Bo ve gafil kalbler; ileyen eller ve bo ve anlamsz söz sarfe-


den diller!.» (589)

• Kumar insan günahkâr eden bir belge: Vakit ve enerjiyi yu-


tup yok eder; insan tembellie sevkedip çalmadan oturup bir ey-
ler kazmay âdet hâline getirir ve mîlleti iten, güçten ye olümlt :

sönu;çlar4an alkoyup tatile sevkederV ;

• Kumar, kendi sâhibini suça iter. Çünkü masada parasn kap-


trp iflâs eden taraf tekrar kumar masasna dönebilmek için hangi
yoldan olursa olsun mal ve para elde etmeye çalr; artk onun için
hrszlk, gasb, rüvet ve ihtilas yollar açk saylr. .

• Kumar takm
hastalklara yol açar,
sinir sistemini bozar, bir
kin ve nefret duygularn kabartr. Çou zaman kronik bir durum
alnca sâhibini suça, intihara sürükler, bazan aklî dengesinin bozul-
masna sebep olur, iddetli hastalk dourur.
Üstad Kardavî'nin u
sözü pek yabana atlmaz Kara sevda olan :

kimse bu uurda gerekirse dinini, rz ve namusunu ve vatanm sa-


tar. Kumar da böyle bir sevdadr..
— . , ,.

(589) Beyhakî..

— 375 —
:

SLAM'DA ALE ETiMl


Kumarmbir türü de «yanasîb»dir
«Yanasîb» oyunu, piyango oyunlarndan biridir. Bu da tesadüfe
baldr. Kiiler anslarn denerken «Ya nasîb!» der çeker, isabet
edip etmiyecei ihtimal dahilindedir. Buna ruhsat vermek veya gaf-
let üzere bulunmak câiz deildir; isterse bu tür bir oyun hayr cemi-
yetleri yararna olsun, isterse insanlktan yana bir takm iyi amaç-
lara yönelik bulunsun farketmez. Çünkü unu iyi biliyoruz ki, cahi-
liyyet devrinde oynanan talih oyunlar da çou zaman iyi yollara ve
hayr ilerine sarfedilmek üzere tertiplenirdi, talih oyununu oyna-
tan kendine bir ey ayrmazd. Buna ramen slâm bütün talih oyun-
larn yasaklayp temelinden ykt. Günümüzde hayr cihetlerine
sarfedilmek üzere oynanan talih oyunlar, piyango ve benzeri eyler
de cahiliyyet devrindeki talih oyunlarna benzemektedir.
slâm hayra ve iyilie yönelik bulunan gayenin balangcna da
itibar eder. Yahudilerin tervîc ettii gibi, gayeye ulaabilmek için
ykc balangçlar uygun görmez ve tervîc etmez. slâm'n balan-
gç olarak edindii vastann kendisi de meru' olacak ve meru', e-
refli bir netice ve gayeye eritirici bulunacak..

Meselâ, teberrü (ba) türünü ele alalm nsanlktan yana han-


s

gi hayr gerçekletirmeye yönelik bulunursa bulunsun, slâm sade-


ce bu vastann gayesine bakmaz, mebde'ine, yani balangç nokta-
sna da bakar ve ona göre muteber olup olmadn belirler yi bir s

gayeye yönelik olan bir hayr iinde kullanlan vesile ve vasta te-
miz ve meru' ise, balatlan i meru' demektir.
Ama kumar, dolayl gasb ve benzeri bir vastayla bir hayr ii-
ne balamak meru' deildir; çünkü bu kumardr; o halde haram-
dr. Vastalar hayr, iyiliküzere gerçeklemiyen ve rahmete sebep
olmayan bir ban kymeti ne olabilir?
Katksz imân kaynandan kaynaklanmyan bir infakn, s-
bir
lâm selsebilinden elde edilmeyen bir hayrn deeri mi olur?
O çocuklarmz her türlü gayr-i meru' vastadan uzak ve
halde
âri bir harcamaya ve meru' bir infaka altrp ona göre terbiye et-
meliyiz. Öyleki çocuklarmz kendilerinden hayr cihetlerine yönelip
meru' kazançlarndan kendilerine düeni gönül rahatl içinde
yapmasn bilsinler ve doruluk makamnda o çok muktedir hüküm-
darn yannda ecir ve sevâplardan kendilerine düen nasiplerini al-
snlar..

Ödüllü bir yara katlmak da harâm olan kumardandr:


.

TERBYEDE TEMEL KADELER

Bu ödül art ister top oynamakta, ister güvercin uçurmakta, is-


ter satranç oynamakta olsun farketmez. Tabii bunlara benzeyen
oyunlar da ayn hükme dahil bulunuyordur.

Bunun ekli öyledir gruptan herbiri dierine kar bir art


: tki
ileri sürer veya sadece gruplardan biri bir art ileri sürer; kazanana
belirlenen bir ödülün verilmesi kararlatrlr. Kazanan bu durum-
da kârl çkar, kaybeden zarara urar. Bu durumda yaplan yar-
ma kumardr; çünkü bir grup zarar etmekte, dieri kâr salamakta-
dr. Oyun bir tarafn zararna sonuçlanm oluyor. Bu da birbirleri-
nin maln
haksz sebeple yemek anlamna gelir.
Ancak bu artl ödül hükmünden, sava vesilesini hazrlamak,
cihâd ortamn gelitirmek için yaplan yarmalar, at veya deve ile
yaplan koular, hedefe isabet ettirmek için tertiplenen atlar ve
bunlara benzer savas ilgilendiren müsabakalar istisna tekil eder.
(590)

Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir hadislerinde bu konu-


yu açklyarak öyle buyurmulardr:

«ödüllü yar ancak deve ve at ile ve bir de ok (ve benzeri bir


silâh) la caizdir.. (591)

Ancak böyle
bir ödüllüyarta, ortaya konulan ödül, yara gi-
renlerden deil, üçüncü bir ahstan olmas arttr.
Yara girenlerden herbiri bir meblâ biralar da yar kazana-
na verilmesini art koarlarsa, bu haram bir kumar kapsamna gi-
rer.Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz böyle bir artta yara ka-
tlan at için «eytann at» tabirini kullanmtr. Az yukarda bu ha-
dîsi nakletmitik.
verilecek ödül yara katlanlardan deil, devlet baka-
Yarta
n veya babakan veya üniversite senatosu veya okul aile birlii ta-
rafndan hazrlanp verilmesi kararlatrlrsa, böyle bir ödül câiz
kumar türüne girmez. Ayni zamanda kumara kar cesareti art-
olur,
trma anlam da tamaz. ster böyle bir yar savaaiyi hazrlarm a-
(590) Bu savala ilgili yarmalarda da yana girenlerden herbirleri belli bir
gibi
mebla koyar da birincilii kazanana verilmesini art koarlarsa, kumar oy-
nam kabul edilirler. Ancak üçüncü ahs kazanan ödüllendireceini söy-
ler, yara katlanlar bir meblâ koymazlarsa, bu câiz olur. (Mütercim)
(591) Ashab- Sünen - Ahmed bin Hanbel.

— 377 —
'
SLAM'DA ALE ETM —1

ya, isterse fiziksel yapy güçlendirmeye yönelik güre, top ve ben-


zeri bir oyun olsun, farketmez..

Bunun cezasna eden hadîste Resûlüllah (A. S.)


delâlet Efendi-
mizin at binicileri arasnda yar ? düzenledii ve öne geçen yarçya
ödül verdii, bilinmektedir. (592)

—oOo—
slâm oyun ve elenceden insan ruhuna, bedenine, ahlâk
Dini,
ve edebine, aile ve sosyal bünyesine zarar verenleri belirleyip ha-
ram klarken kendi müntesiplerini neelendirmek, içlerini açmak
için birçck oyunlarn kapsn açk tutmutur. Böylece Müslüman-
lar zaman zaman meru' oyunlar oynayp kendilerini hem neelen-
dirdikten, hemzindeletirdikten sonra üzerlerine vâcib olan amel-
leri daha shhatli ve gönül huzuru içinde yerine getirmelerini sala-
mtr; her türlü oyunu yasaklamam, faydal olanlarn serbest b-
rakmtr. Çünkü gerek sportif hareketlerin, gerekse atletizmin sa-
vaa iyi hazrlanmada büyük te'sirleri söz konusudur.
Nitekim Hz. Ali (R.A.) diyor ki:
«Bedenlerin yorulup bkknlk duyduu gibi, kalblerde yorulup
bkknlk duyarlar; o halde siz kalblerinizi ferahlatacak, bkknln
giderecek zarif hikmetli, elendirici konular arayp bulun..»

«Zaman zaman kalblerinizi ferahlatn, ferahlatc iler ve konu-


lar we^$^^^:^^h ^^^0^:^p^B^^ f tiksinmeye balayn-,
ca körleir.»

mam Buharî'nin tesbitine göre, Resûlüllah (A. S.) Efendimizin


ashab, bazaj kavun veya, karpuz atmak suretiyle yarrlard. Çün-
kü gerçek u
ki, onlar da beerdi, elenme haklan vard.. (593)

O halde Müslümanm
ara sra elenmesinde, ferahlatc oyunlar
oynamasnda —
bunlar âdet ve huy edinmedii takdirde bir sa- —
knca yoktur. Ancak kendini oyun ve elenceye verir de sabah ve
akamn hep bunlarla doldurursa, cidi çalma azmini kaybeder,
i - güç zamannda bo eylerle urap
vaktini heder eder.. Bu da
doru bir davran ve düünce deildir..

(532) mam Ahmed bin Hanbel bn Ömer ; (R.A.) dan.


(593) Buhar i el-Edebü'l-Müfred'de..

— 378 —
TERBYEDE TEMEL KAlDELBR

slâm
büyükleri ne güzel söylemilerdir: «Vaktin mubah oyun
ve elence ile hakkn ver, yemee tuz verdiin nisbet kadar..»

îslâm'n meru' kld helâl oyun ve elence çeitleri:

a) Kr kousu.
Helâl oyun ve elenceden batllarn «kros» dedikleri «kr
biri,
kousu» dur. Ashab- Kirâm zaman zaman ehrin çkp kr dna
kousu tertiplerlerdi; Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bunu ho karlar
sesini çkarmazd.

Aynca hem Hz. Ale'yi neelendi-


Resûlüllah (A.S.) Efendimiz,
rip hareket kazandrmak, hem de Ashabna öretmek için Hz. Âie
Validemizle kr kousu yapmlardr. Nitekim yaplan sahih tesbite
göre, Hz. Âie (R.A.) Validemiz diyor ki: «Resûlüllah (A.S.) benim-
le kou yar
yapt, ben. onu geçtim. Bir süre geçtikten sonra ben
biraz kilo almtm
ki yine yartk, bu defa O beni geçti ve öyle bu-
yurdu «Bu ötekine karlktr..» (594)
:

b) Güre.
Yaplan sahîh tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, ün-
lü güreçi Rükâne ile birkaç defa güremi ve her defasnda onu
yenmiti. f
595)

Dier öyle denilmitir: Rükâne oldukça güç-


bir rivâyette ise
lü bir güreçi idi. Bir koyun üzerine Peygamber (A.S.) Efendimiz
onunla güreti; Rükâe'yi yendi. Rükâne bir daha güreti yine ye-
nildi; tekrar güremeyi önerdi, Peygamber (A.S.) Efendimiz yine
onu yendi. Bunun üzerine Rükâne öyle demek zorunda kald im- ;

di çoluk çocuuma ne söyliyeyim? Bir koyunu kurt yedi, bir koyun


kaçp kayboldu.. Ya üçüncü koyun için ne söyleyeyim? Bunun üze-
rine Peygamber (A.S.) Efendimiz ona: «Biz gürete hem seni yene-
lim, hem de koyununu almak suretiyle senin üzerine iki arlk ge-
tirip birarada bulunduralm, bu olmaz. Senin koyunlarn yine sana
olsun, al götür!» buyurdu. (596)

(594) Ahmed Ebû Dâyud.


bin Hanbel -

(595) Ebû Dâvud.


(596) Peygamber (A.S.) Efendimiz'in Rükâne ile olan gürei ve koyunun art ko-
ulmas, henüz kumar hakknda tahrim âyeti inmeden önce cereyan etmi
olsa gerek. Bununla beraber Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yar kazanmak-
la beraber koyunlar almayp sahibine geri vermitir.
SLÂM'DA ALE ETM
c) Okçuluk oyunu.
Meru* oyunlardan biri de ok ve mzrak oyunudur •

Daha önce belirttiimiz gibi, ResûlüUah


Efendimiz, As- (A.S.)
hab- Kirâm okçuluk oynarken yanlarna urar ve onlar tahrik ve
tevik ederdi: «Atnz, ben de hepinizle beraberim!» buyururdu.
Ancak bu konuda ResûlüUah (A.S.) Efendimiz ok atlar yap-
lrken canl hayvanlarn hedef seçilmemesini emretmi ve bundan
saknmalarn söylemitir. Nitekim Câhiliyyet devrinde Araplar
canl hayvanlar hedef edinip ok atma tertiplerlerdi.. yar
Yaplan sahih tesbitlere göre, Ashab- Kirâm'm ileri gelenlerin-
den Abdullah bin Ömer (R.A.) bir topluluun yanndan geçerken
onlarn davarlardan birini hedef edinip ok attklarn görmü ve
öyle uyarmt: «üphesiz ki, Peygamber (A.S.) Efendimiz, canl
bir hayvan hedef edinmeyi yasaklam ve böyle yapan tel'in et-
mitir.» (597)

Ayn zamanda ResûlüUah (A.S.) Efendimiz, hayvanlar dövü-


türmeyi de yasaklamtr. (598)

Hayvanlar dövütürmekten maksat, ayni cins iki hayvan kar-


karya getirip kztrmak,
böylece biri dierini öldürüp ya da ya-
ralayp altedinceye kadar onlar bouturmaktr. Bu zâlimce mü-
sabakay Câhiliyyet devri Araplar tertiplerlerdi.
Evet bu konudaki hadîslerden anlyoruz ki, slâm, hayvanlara
efkatla muamele edilmesini emretmi, onlara eziyet etmeyi, kötü
davranmay yasaklamtr. Ve bugün «Boa Gürei» dedikleri mü-
sabakann ne anlam tadm
ve slâm'n bu husustaki hükmünü
de biliyoruz..

d)Mzrak oyunu.
Mubah saylan oyunlardan biri de «mzrak oyunu»dur. Daha
yukarlarda ResûlüUah (A.S.) Efendimiz'in mzrak ve kalkan oyu-
nu oynayan Habelilere Mescid'in snrlar dahilinde oynamalarna
müsâade ettiini ve ei Hz. Âie'nin gelip onlar seyretmesine izin
verdiini nakletmitik. üphesiz ki, Mescid-i erifte, yani onun av-
lusunda böyle bir oyunun oynanmasna müsaade etmesi O'nun mü-
samahalarndan biridir. Bununla O, dinle dünya arasn birletirme-
(597) Buhari - Müslim : Abdullah bin Ömer (R.A.) dan.
"598) Ebû Dâvud - Tirmizî.

— 380 —
:

TEMEL KAÎDELER

yi, cihâd bütünletirmeyi dilemitir. Çünkü bu tür oyun-


ibâdetle
lar sadece anlamsz birer oyun deil, ayn zamanda sportif hareket-
lerdir ve savaa iyice hazrlama metodudur..

e) Binicilik oyunu.

Daha önceleri çocuun atletizmle ilgisini salamak hususunda


yeteri kadar bilgi verip açklamada bulunmutuk. O ksma müra-
caat edecek olursan sadre ifâ verecek bilgileri bulursuh..

Bu konuda asl dayanak ve delil, u hadîs-i eriftir


ey gaflettir, botur, yanlma-
«Allah'n zikrinden olmayan her
dr. Ancak u dört ey müstesnâ Adamn he lefle at yapt yer
:

arasnda gidip gelmesi, atn eitmesi, çoluk çocuuyla oynap e-


lenmesi, çocuklarna yüzücülük öretmesi. .
.
» (599)

Bize kadar intikal eden sahih tesbitlere göre, Hz. Ömer (R.A.)
halifelii döneminde tslâm beldelerine u
meâlde bir genelge gön-
dermitir :

«Çocuklarnza yüzücülük, atclk öretin ve atn srtna sçra-


yp binmeyi kendilerine emredin..»

f) Avclk.

ve faydal oyun ve elencelerden biri de slâm'n takrir


Mubah
buyurup tevik ettii kara ve deniz avdr. Bu hususta Allah (c.c.)
öyle buyuruyor s

«Deniz ve onu yemek size de, gelen misafir kafilelere de he-


av
lâl kilindi. Ve ihrâml bulunduunuz sürece kara av size haram k-
lnmtr. (Kyamet gününde) huzurunda toplanacanz Allah'tan
korkun!.» (600)

Avclkta kullanlan aletlere gelince; bu iki çeittir.-

Klç, ok gibi aletlerdir ki, Ayet-i Kerime'de buna ia-


Birincisi :

ret edilmitir «Ey imân edenler! And olsun ki, Allah sizi, gyabnda
:

kendisinden kimin (sayg ile) korktuunu, ellerinizin ve mzrakla-


rnzn eriebildii av (cinsinden) bir eyle denemektedir...» (601)
(599) Taberânî.
(600) Mâide Sûresi: 96.
(601) Mâide Sûresi : 95.

— 381 —
; : :

SLÂM'DA ALE ETM


kincisi: Yrtc hayvanlardan köpek, pars ve benzeri bir hay-
vanla; ahin, doan ve benzeri yrtc kularla yaplan avclktr ki
Allah (c.c.) bu hususta öyle buyurmutur: «Senden kendilerine ne-
helül klndn soruyorlar; de ki: Size temiz yararl
eyler helâl
klnmtr. Eittiiniz ve Allah'n size örettiini örettiiniz avc
hayvanlarn sizden yana yakaladklarn yeyiniz ve üzerine Allah'-
n ismini annz..» (602)

Avclkla ilgili genel hükümler

& Avc yapaca avla yakalad hayvann etini yemei ve on-


dan yararlanmay kasdedecek. Nitekim yaplan sahih rivayete göre,
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur

«Kim bo yere bir serçe öldürürse, o serçe Kyamet gününde Al-


lah'n huzurunda sesini yükseltip öyle söyler Ya Rabbî! Dorusu :

falan adam beni bo yere öldürdü, yararlanmak amacyla öldürme-


di..» (603)

® Avclk yapmakta olan kimse hacc veya umre için ihrama


girmemi olacak. Çünkü Cenâb- Hakk buyuruyor ki «hrâmh bu- :

lunduunuz sürece kara av size haram klnmtr.» (604)


<© Av aleti, delecek, yaralyacak ekilde
veya keskin ola- sivri
cak. Böyle olmayp sadece arl
sebebiyle öldürme ve yaralama
iini görüyorsa, onunla avclk olmaz. Nitekim sahih tesbitlere gö-
re, Ashab- Kirâm'dan Adiy bin Hâtem (R.A.) unu Resûlüllah
(A.S) efendimiz' den sormutu :


Dorusu ben, üzerinde tüy bulunmayan okla atp ava isabet


ettiriyorum, (bu ekil avladm hayvann etini yiyebilir miyim?)

Efendimiz u cevab verdi

(602) Mâide Sûresi : 4.


Um) Nâsâi - Ibn Hibbâ
(604) Mâide Sûresi: 96.
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

— «Attn
tüysüz ok, avm bedenine nüfuz edip geçerse ondan
ye.. Enine dokunan avdan yeme.»

Çünkü bu durumda enine hayvana dokunan okun


ve arl
sademesiyle hayvan ölmü, delip geçmek suretiyle deil. Hadîsin
zahiri, atlan okun sivri ucuyla avr. dokunup içine nüfuz etmesiyle
o av muteber olur, öldürülen hayvann eti yenilebilir.

Buna kyasla saçma ve kurun ile yaplan avclk caizdir ve av-


lanan hayvann eti yenilir. Çünkü gerek saçma, gerekse kurun ava
nüfuz edip delmektedir; hattâ oktan çok daha te'sirli ekilde hayva-
nn bedenine girmekte veya delip geçmektedir.
• Av âletini atarken veya avc hayvann salverirken Besmele
çekecek. Çünkü Cenâb- Hak öyle buyuruyor «Allah'n size öret-
:

tiini örettiiniz avc hayvanlarn sizden yana yakaladklarn ye-


yiniz ve üzerine Allah'n ismini annz (Besmele çekiniz). (605)

Ne varoku veya silâku kullanp attnda ya da avc köpei


ki,
av üzerinde salverdiinde Besmele'yi unutursa, bu durumda avla-
nan hayvann etini yemenin câiz olduuna fetvâ verilmi, fukaha-
mn ekserisine göre bunda bir saknca olmad belirtilmitir. Çün-
kü Cenâb- Hak bu ümmeti unutma ve yapaca hatâlarndan dola-
y muahaza etmiyeceini Peygamberinin diliyle beyan buyurmu-
tur.

Ö Av hayvan kaçarken suya düer de ölü olarak çkarlrsa,


yenmesi câiz olmaz. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimizin öyle
buyurduu sahih rivayetle sübut bulmutur:
«Okunu attn zaman av hayvannn öldürüldüünü görürsen
ondan ye meerki isabet aldktan sonra suya düerse, o takdirde
;

onu su mu öldürdü yoksa, ok mu, bilemezsin?» (606)


g) Satranç Oynamak.

tannan oyunlardan biri de satrançtr. Bu konuda As-


Bilinip
hab, Tabun ve Fukahâ iki farkl mezhep oluturmulardr

(605) Mâide Sûresi: 4.

(606) Buhar Müslim.


-

Buraya kadar av hakknda anlatlanlar kara avyla ilgilidir. Deniz avna


avc kii ister ihrâml bulunsun, ister bulunmasn farketmez, her hâl-ü kar-
da avlanmas câizdir. Çünkü Kur'ân'da «Size deniz av ve taam helâl k-
lnd..» buyurmutur.

— 383 —
:

SLÂM'DA ALE ETiMl


Birinci mezhebe göre, satranç oynamak haramdr. Bu görüte
olanlar: mam
Mâlik, mâm
Ebû Hanife ve Ahmed bin Han- mam
bel'dir. Bu üç imam, satranç hakknda ileri sürdükleri tahrim hük-
münde, Ali bin Ebi Tâlib, bn Ömer ve bn Abbas'a dayanmlardr.
Çünkü bu üç kadri yüce sahabiye göre, satranç oynamak caiz de-
ildir.

kinci mezhebe göre, satranç oynamak helâldir. Ebû Hüreyre,


tabiinden Saîd bin Müseyyeb, Said biri Cübeyr ve bn Sirm ayni gö-
rütedirler. mam
afiî de bu görüü benimsemitir.

Satrancn helâl olduunu söyleyenlerin delili udur.- Eyada


asl olan ibâhadir. Satrancn harâm klndna dair kesin bir hü-
küm gelmemitir. Ayn zamanda satranç iki yönden tavla oyunun-
dan farkl bir durum arzeder

Tavla bir bakma fal oklaryla ksmet aramaya ben-


Birincisi ;

zer. (607) Satranç ise daha çok uzmanlk, düünme ve tedbîr iste-
yen bir oyundur. Bu yönüyle ok atclk yarmasna benzer.
Satrançta iyice düünüp savaa hazrlanma ve tedbirli
kincisi .-

olmaya benzer bir tedbir söz konusudur. Tavlada ise vakti bouna
zayi' etme, hiçbir yarar olmayan bo bir eyle oyalanmak söz konu-
sudur.

Satranç oyununu mubah sayanlar bunu üç artla takyid etmi-


lerdir :

a) Satranç oynayanlarn namaz geciktirmemesi,

b) Bir mal ya da para karlnda oynanmamas,


Oyunculardan herbirinin
c)
lâflardan korunmas..
dilini krc sözlerden, edep d
Bu üç arttan biri yerine getirilmez de bir açklk verilirse, o
takdirde hüküm tahrîme yönelir.

(607) -Fal oklar» diye çevrisini yaptmz «ezlâm» :


Cahiliyyet devrinde birisinin
üzerinde «Tanrm bana emretti», bir bakasnn üzerinde «Tanrm beni men'-
etti» yazl oklar bulundurulurdu. Bir üçüncüsünün üzerine hiçbir ey yazl-
maz bo braklrd. Bir yola çkmak veya sava balaûnak ya da evlenmek
istedikleri zaman, putlarn bulunduu eve gelirler ve o oklardan birini çe-
kerler üzerindeki yazya göre karar verip hareket ederlerdi. Yazl olmayan
ok çknca onu tekrar yerine koyup yeniden ksmet okunu çekerlerdi. (Mü-
tercim).

— 384 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

Artk kardeim! harâm olan oyun hakknda slâm'n


terbiyeci
bu hususta birkaç çeit oyun ve elenceyi harâm anladn. kldn
Çünkü bu oyunlarda gerek ferdin, gerekse toplumun- ahlâk üzerin-
de son derece tehlikeli zararlar söz konusudur. nsann nefsinde bir
takm kötü izler, günah gerektiren kirler brakr. O halde çocuu-
nu bu gibi harâm oyunlardan sakndrp korumak için bütün gay-
retini sarfet, tâ ki bu gibi yok edici kir ve bulak ilerle lekelenme-
sin ve çözülüp yozma, azp ehvetperest olma bataklna düüp boca-
lamasn..

Hem islâm'n Müslüman topluluuna mubah


olup belli bir he-
defe yönelik bulunan kaplar açk tuttuunu da örenmi bulunu-
yorsun. Çünkü bu gibi mubah oyunlarla insan nefs ve ruhunu fe-
rahla kavuturur, iç skntsn atar, ayn zamanda fertleri iyi bir
asker olma dorultusunda eitip yetitirir, cihada hazrlar. Artk sen
terbiyeci kardeim! Çocuunu böyle bir terbiyeye tevcih etmede bü-
tün gayretini ortaya koy, onu yeterince hazrlamaya bak. O kadar
ki, ileride onu güç ve kuvvetini alm, cesaretini bulmu, azizlikte
ve hakka yönelmekte sâlih bir önder olarak görme bahtiyarlna
eriirsin..

KÖRÜKÖRÜNE TAKLÎD
Terbiyecilerin daha çok itina ve ihtimam gösterecekleri bir hu-

maya çalmaldrlar. îyice dikkat etmeden, doru yolu gösteren bir


sinyalin bulunup bulunmadna bakmadan una buna benzemeye
özenmelerinin önüne geçmelidirler; böylesine bir adm atmann kö-
tü bir âdeti benimsemenin insan nefsine yapt
takdirde kolay
kolay kopanlamyacam en güzel ekilde anlatmaldrlar.

Körükörüne taklidin tehlikesini öyle sralyabiliriz


I

• Körükörüne ruhî çöküntünün,


taklid, hezimetin, yenilgiye
urayp uydu olma seviyesizliine dümenin delilidir. Bizzat inan-
mamann belirtisi, kiiliin eriyip silik hale gelmesi, kendi kudret
ve yeteneini yitirip sevdii kimselerin peine taklmann görüntü-
südür.
• Körükörüne taklid, çou zaman insan dünya hayatnn fit-

nesine iter ve onun görüntüleri içinde aknla


uratr. Bu da in-
SLAM'DA ALE ETM
san gurur ve büyüklük taslamaya sürükler. Taklid ettii kii ya da
görüün te'sirinde kendinde bir varlk hisseder, aslnda bu sahte bir
varlktr. Anlamsz bir bezek, öhrete dayal bir giysidir.

• Bozuk hususunda körükörüne taklid, ister istemez


bir ahlâk
sahibini seks bataklna sürükler, yozup çözülmesine yol açar.

• Körükörüne taklid, ümmetleri, millet ve kabileleri gerçekli-


inde üphe olmayan helâka sürükler, kesinlii belli bir felâkete iter.

bununla da kalmaz, ümmetler ve milletler kendi öz varlklarn


kaybederler, yeryüzünde erefli bir millet olarak yaama ansn yi-
tirirler, izzet ve erefleri temelinden sökülüp atlr. Çünkü küfür ve
isyan yolunda körükörüne taklidin kurbanlar olmulardr..

Bizim bu dediklerimizi kuvvetlendiren olaylardan birini ünlü


Fransz yazar Andrea Morvâ, «Fransa'nn Baaa
Gelmesinin Se-
bepleri» adl kitabnda yazd u
husustur «kinci cihan harbinde
:

Fransa'nn baaa gelmesinin en önemli sebeperinden biri de, Fran-


sa halknn kokumas ve bir sürü rezilliin fertleri arasnda yay-
gnlamasdr.»
General De GAULLE baa geçip idarenin direksiyonunu eline
alnca Paris Emniyet Genel Müdürünü çartp ona u
emri vermi-
tir: «Ahlâk bozucu, gençleri sekse itici, toplumu tedirgin edici ne
kadar elence yerleri, fesat yuvalar varsa hepsini kapat, kaplarna
birer kilit vur!.*

Körükörüne bakalaryla biteviyelik düzeyinde bulun-


taklid,
mak isteyenleri yabanclarn âdetlerinin peine takmakta ve onla-
rn günlük yaantlarna özendirmekte, ahlâklarnn te'siri altna
sokmaktadr. Böylece taklid kurbanlarndan çounu dini vecîbeler,
sosyal meselelerle ilgili sorumluluktan uzaklatrmakta, tezelden
iktisadi yapy oluturmaya, gelien medeniyetin ivi - kötü her yan-
na sahip çkmaya itmektedir.
Körükörüne taklid, hafzann zayflamasnda,
ahsiyeti sindirip
silik hale getirmede, ahlâk bozmakta, erkeklii öldürmekte, hasta-
lklar yaymada eref ve iffetin faziletini kökünden koparmakta en
büyük amillerden biridir Çünkü taklid bir bakma cinsel duygu-
nun babo braklmasna, ehvet ve lezzetler hususunda gemi az-
ya almaya neden olur..
Nobel ödülünü kazanan ünlü ilim adam Dr. Alexs CARREL,
«nsan Bu Meçhul» adl kitabnda diyor ki «nsann iç guddesi, e~

— 386 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

hövl duygusu harekete geçince, kana karp dimaa doru giden


bir madde ifraz eder onu bir bakma uyuturur, o kadar ki salam
ve safi bir düünmeye güç getiremez olur..»

Corc Balshea «Cinsel Heyecan» adl kitabmda unlar yazyor :

«Amerika'nn 35. bakan J. KENNEEDY 1962 ylnda Amerika hal-


kna öyle seslenmiti: «Amerika'nn gelecei oldukça tehlikededir.
Çünkü gençlerimizehvet bataklna düüp boulmu durumdadr-
lar; o kadar ki boyunlarna atüan sorumluluu yerine getirme kud-

retini bile yitirmilerdir. Askere alman her yedi gençten alts ie ya-
ramaz bir ruh ve bünyeye sahiptir. Çünkü içine gömüldükleri ehe-
vi eyler bunlarn kiiliini ve yeteneklerini alp götürmütür.»

Bunun için slâm'n baka milletlere benzemeyi men'etmesi pek


alacak bir tedbir deildir. Ayn zamanda slâm körükörüne tak-
lidi de yasaklamtr.
Bu hususta önemli nasslar:
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:
«Bizden bakasna benzemeye özenen bizden deildir» Yahudi
ve Hristiyanlara benzemeye çalmayn!.» (608)

«Kim bir kavme (veya millete) benzemeye özenirse, o onlardan


saylr.» (609)

kadnlar gibi krtp onlara benzemeye özenen erkeklere


«Allah,
ve erkeklere benzemeye özenen kadnlara lânet etmitir.» (610)

«Dorusu Yahudilerle Hristiyanlar (saç ve sakallarn kna ve


benzeri meru' bir boya ile) boyam azlar; siz onlara (bu hususta da)
muhalefet edin!» (611)

(608) Tirmizi : Abdullah bin Amir (RA.) dan.


(609) îmam Ahmed - Ebû Dâvud bn Ömer : «RA.) dan.
(610) Buharî - Ebû Dâvud - Tirmizi : bn Abbas (R.A.) dan.
(611) Buhar - Müslim..

— 387 —
: ;

SLÂM'DA ALE ETM —


«Sizden biri asalak - uydu olmasn. Ben insanlarla beraberim :

Onlar iyilik ederlerse ben de iyilik ederim; onlar kötülükte bulunur-


larsa, ben de kötülükte bulunurum, diyerek onlar taklîd etmesin.
Ama siz nefsinizi öyle balayp sala ml atrn nsanlar iyilik edin-•.

ce siz de iyilik ediniz. Onlar kötülükte bulunurlarsa, siz kötülükten


saknp uzaklasnz..» (612)
Geçen hadîslerde yer alan nehiy (yasak), yabanclar gidilerin-
de,ahlâklarnda, âdetlerinde; süs ve bezeklerinde taklidle ilgilidir.
Bütün bu yasaklar, az önce sözünü ettiimiz hususlar itibara alna-
rak konulmutur.
Yabancy, îslâm ümmetine ilim bakmndan yarar salayan,
maddi yönden ayakta tutan konularda, örnein tp, matematik, fi-
zik, atom ve sava tekniiyle ilgili bilimsel ölçü ve anlamdaki mev-
zularda taklîd etmekte bir saknca yoktur. Çünkü bu hususlardaki
taklîd, Allah'n u buyruunun kapsamna girmektedir:

«Gücünüzün yettiince dümana kar kuvvet hazrlayn!.»


Ayn zamanda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin u hadislerinin
geni çerçevesi içinde yer almaktadr

hakim ve ilim adamnn yitiidir. Onu


«tlim ve hikmet her bul-
duu zaman almaya daha hakl ve daha lâyktr..» (613)
Kadnlarmz arasnda körükörüne taklidin açk görimtülerinin
en önemlilerinden bir ksm
nzn çounun yan çplak, açk -saçk sokaa çk-
malar, süs yerlerini açp krtarak dolamalar. Hep doru olan ve
doruluu tasdik edilen Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, böyle kadn-
larn Cennet kokusunu alamyacaklarm haber vermitir •

Cehennem ehlinden iki snf görmemi olaym: Biri kavim (ya


da millet) ellerinde sr kuyruuna benzer kamçlar bulunacak,
onunla insanlara dayak atacaklar. Dier snf
ise, giyinik fakat çp-
lak, salna salna krtarak gezen ve (erkeklerin kalblerini) kendile-
rine doru meylettiren kadnlardr. Balar deve hörgücüne benzer.
Bunlar Cennet'e giremezler ve Cennetin kokusunu alamazlar; oysa
onun kokusu beyüz ylhk mesafeden duyulur.» (614)

(612) Tirmizi.
(613) Tirmizî - elr Askeri.
(614) Sahih-i Müslim - Müsned-i Ahmed.

— 388 -
;

TERBYEDE temel kaideler

• Kadnlarn balarna bir musibet geldiinde siyahlara bürün-


m eleri, Hristiyanlara benzemeye özendiklerine delâlet etmektedir.

• Düün derneklerde çalgc ve arkclarn çevresinde topla-


np oynayp dans eden kadnlar seyretmeleri..

• öfke veya sevinç annda Allah'tan bakas adna yemin etme-


leri..

• Yüzve balar, kol ve bacaklar açk olduu halde mahremleri


olmayan kaynbiraderi, amcasnn olu gibi erkeklerin önünde dola-
malar..

Gençlerimiz arasnda en çok yaygnlaan ve


alan eylerden biri, krtarak gezmek, seslerini kadnlarn
benzeterek konumak suretiyle onlara benzemeye özenmeleridir.
Gençlerimizden bir ksm
bu mesele hakknda itirazda bulunup Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimizin de kulaklarn aacak ekilde saçlarn
uzattm delil olarak gösterirler ve öyle derler «Anlamyoruz, ilim s

adamlarmz neden bizim kulak yumuaklarm aan saclarmz ho


karlamyorlar?»
Biz bu gençlere diyoruz ki

a) Resûlüllah Efendimizin saçlarn kulak yumuaklar-


(A.S.)
n aacak ekilde uzatt sübut bulduu durumda, O ba açk bir
vaziyette insanlarn önüne çkmyordu, banda peygamberliin
bir

bakma tac saylan sark bulunuyordu. Ayn zamanda bu sark s-


lâm'n iârdr..
Allah (c.c.) rahmet eylesin âir ne güzel söylemitir:
«Etrafna ashabm topladm ya Resûl!
u sarklarla ki taçlardan daha güzel..»

Günümüzdeki gençlerin kadnlara benzemeye özenip acâib


b)
klklara girmeleri daha çok yozlap ahlâkan çöküntüye uramann
sembolü haline gelmitir. Hangi ald banda olan kii, slâm'n bu
gençlerin bir sürü seks kurbanlarnn arasna katlarak onlarn
ço-

almasna, bir sürü kendini bilmez pespayenin kurduu topluma


katlmasna raz olur, diyebilir? Oysa Resûlüllah <A.S.) Efendimiz
öyle buyurmutu «Kim bir kavim (ya da milletini topluluunu ço-
:

altrsa, o da onlardan saylr.» (615)

(615) Ebû Yalâ.


SLAM'DA ALE E ÎT I Mî

c) Kadnlar krtmak,
onlar gibi süslenmek ve saçlar omuz-
gibi
lara kadar uzatmak, kadmlara hayaszca benzemek deil midir? Al-
lah (c.c.) ise kadnlara benzeyen erkeklere lanet etmitir. Nitekim
az yukarda bu hususu açklayan hadisi nakletmi bulunuyoruz..

Müslüman nasl olur da etrafa kerih koku saçan siyah böcek


d)
gibi olmaya rza gösterir? Allah ise Kur'ân'da öyle buyuruyor And :

olsun ki biz, Adem oullarn çok erefli ve saygdeer kldk..» (616)

Artk sen ey kardeim! Çocuunu bu gibi çirkin ve ah-


terbiyeci
lâkszca görüntülerden, ekillerden, aalk ifâde eden âdetlerden ko-
ruyup uzak tutmaya çal. Çünkü bu gibi özentilerin kiilii dumu-
ra uratacak, ahsiyeti köreltip aalayacak, eref ve fazileti yka-
cak ölçüde büyük te'sirlerini unutmamak gerekir. Ayn zamanda
körükörüne taklidin bu ümmetin eref ve itibarn, tarihî haslet ve
yüksek deerlerini kaybettireceini anlatman bir vecîbedir. Evet, kö-
rükörüne ^Jaklîd, izzet ve erefi yok eder, ahlâk baaa
getirir, fa-
ziletleri temelinden ykar. Cier pareni bütün bu tehlikelerden ko-
ruduun takdirde umulur ki, onu doru yol üzerinde yürüyen, do-
ruyu seçen, akln kullanp srat- müstakimden ayrlmayan bir genç
olarak görürsün.. ehvet atei ona sâhip olmadan, aldatc faktörler
onu fitneye düürmeden sen çok erken davranmalsn..
—oOo—
KÖTÜ ARKADALARDAN SAKINDIRIP KORUMAK
ki kiinin etmiyecei, yani görü
ihtilâf ayrl
izhar etmiyece-
i bir gerçek vardr ki, kötü arkada edinmek, kötülerin arama ka-
rmak çocuun sapp yozlamasnda en büyük âmillerden biridir.
Hele bir de çocuk biraz geri zekâl olursa, akidesi zayf, irâdesi güç-
lü olmazsa... Çok ksa zamanda kötülerin arkadalndan mütees-
sir olup ölçü ve dengesini kaybeder ve onlardan en kötü âdetleri
edinmekte vakit kaybetmez, onlarn kötü sfatlarn edinmekte te-
reddüt göstermez. Ksa zamanda fakat sür'atle onlara ayak uydurup
ekavet yolunda yürümeye balar ve bu dorultuda att admlar
salam atar. Bir de bakarsn ki, suç ilemek onun karakteri olmu-
tur, doru yoldan sapmak onun köklü âdetlerinden biri hâline gel-
mitir, îte o zaman terbiyecinin onu doru caddeye çevirmesi çok
zorlar, onu sapklk çukurundan kurtarmak güçleir; ekavet uçu-

(616) Isra Sûresi : 70.

390 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

rumundan uzaklatrmak ve çkarp selâmete erdirmek bal bana


bir problem haline gelir.

Daha önce kitabmzn «Çocuklarn saptmalarnn sebepleri» bö-


lümünde unlar anlatmaya çalmtk: îslâm o eitici ve edeplen-
dirici öretim metoduyla babalarla terbiyecileri çocuklarn mura-
kaba etmeye tevcih etmi ve bu murakaba iini tam anlamyla yü-
rütmelerini emretmitir, özellikle çocuk temyiz çama girip ergen-
lie yaklanca murakabaya daha büyük ihtiyaç vardr. Böylece ço-
cuklarn kimlerle kaynat, kimlerle arkadalk kurduklar tesbit
edilip yönlendirilir, tslâm Dini, ayrca babalan ve terbiyecileri, ço-
cuklarna ahlâkl, iyi dürüst arkada bulmakla yükümlü klmtr.
Çünkü ancak çocuklar iyi arkadalardan iyi ahlak alabilir, yüce
edepleri taklîd edip kendini faziletli âdetlerle donatabilir..

îslâm ayn zamanda babalarn ve terbiyecilerin kendi çocukla-


rn kötü ve ahlâksz arkadalardan uzak tutup sakndrmalarn
emretmi ve bu hususta bir takm tevcihlerde bulunmutur. Böylece
çocuklar, kötü kimselerin tuzana dümekten, sapklk ve aalk
ebekesine yakalanmaktan kurtulurlar..
arkada, sâlih dost seçme hakknda birçok âyetler ve hadis-
îyi
ler naklettik. Kötü arkada ve yakndan uzak tutulmas hakknda
hayli rivâyetler getirdik.. Geni bilgi için ilgili bölüme müracaat et,
«Dikkatli davranmak suretiyle terbiye etme» bahsine bak, çocuu ah-
lâkan terbiye etmenin metodunu, nefsini oluturma usûlünü orada
bulursun.. Böylece babalarn ve terbiyecilerin yüklendikleri terbiye
emânetinin önemi daha iyi anlalm olur.

—oOo—
BOZUK AHLÂKTAN KORUYUP SAKINDIRMAK

Kitabmzn «Ahlâk terbiyesiyle ilgili sorumluluk» ile «Beden


terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bölümlerinde bu hususu belirtmeye
çalmtk :

Burada açklamak istediimiz, çocuklar aleyhine yaygn hale


gelen birtakm hususlar vardr ki, terbiyecilerin onlar dikkate alp
üzerinde Özenle durmalar ve çocuklar sakndrmalar gerekmekte-
dir. imdi onu sana anlatacam ve dikkatini orada toplamaya
çal-
acam. Umulur ki, sakndrp korumakla ilgili sorumluluunu ye-
— 391 —
: : ,

SLAM'DA ALE ETM


rine getirir ve gereken dikkati gösterirsin. Terbiye, yönlendirme ve
hazrlama hususunda ne yapacam bilerek yaparsn..
Ahlâk Terbiyesiyle lgili Sorumlulukta ön Gördüümüz Çare-
ler :

Çocuun önüne çkacak olan kötülükleri tesbit edip onu bundan


sakndrmann çarelerini aratrmay ve sonuca varmay kasdediyo-
ruz. Ahlâk bozan bu kötülükler unlardr
a) Yalan söylemek
b) Hrszlk yapmak
c) Sövüp «saymak, kötü söz söylemek
d) Nefsin isteklerine boyun eip kutsal deerlerden uzaklaa-
rak çözülüp yozlamak..
Beden Terbiyesiyle lgili Sorumlulukta ön Gördüümüz Çare-
ler :

Çocuu aadaki eylerden uzak tutup korumak suretiyle sa-


lkl bir bedene kavuturabiliriz
a) Sigara içmek

b) stimna yapmak
c) Alkollü ve uyuturucu maddeler kullanmak
d) Zina ve livatada bulunmak..

Terbiye ve ahlâk âlimlerince ittifakla kabul edilen udur ki, yu-


karda sözünü ettiimiz kötülüklerin çocuun ahlâkm temelinden
bozacak, yaayn
alt -üst edip sapttracak niteliktedir. Terbiyeci-
ler kendi çevrelerinde ve çatlarnn altnda çocuklar bu gibi ey-
lerden sakndrmaz, fazilet iksirini vermez ve iyi bir öütte bulun-
mazlarsa, çok sürmez çocuklar en aa
derecelere doru baaa
gelirler ve karanlklar içinde kaplp ayr bir âleme sürüklenmi
olurlar. Bu durumda onlar mutluluk caddesine çevirmek çok zor-
lar, hakk ile irtibatlarn salamak bir problem haline gelir; nurlu
yolu, hidâyeti onlara gösterebilmek hayal olur.. bununla da kal-
maz, o çocuklar güvenlii tehdîd eden araçlar haline gelir, toplumu
ykan bir felâket anlam tar ve böylece insanlar onlarn errinden
Allah'a snmaya balar, onlarn iledikleri suçlardan ve kötü fiil-
lerden skntya urarlar..
TERBYEDE TEMEL KADELER

O
halde sana gereken —terbiyeci kardeim!— odur ki Tekrar :

sorumluluklar bölümüne dönmendir. Böylece çocuklar ahlâk terbi-


yesiylebeden terbiyesi hususlarnda nasl yetitirmen gerektiini
orada etraflca bulacak ve kendi sorumluluunu bütün geniliiyle
anlayacaksn.. Orada yalandan doan birçok zararlar ve âfetleri;
hrszlk, sövüp sayma, havai mereb olma, yozup saptmadan mey-
dana gelen kötülükleri; sigara içmekten doacak tehlikeleri; istim-
na, alkollü ve uyuturucu maddeler, zinâ ve livatadan oluan felâ-
ketlerin neler olduunu birarada görüp
hatrlayacaksn. Böylece
ikinciolarak sana gerekeni yerine getirmeyi düünüp çocuunu nef-
si ve ahlâkî âfetlerden sakndrp korumaya çalacaksn..
Bedeni-
ne zarar veren, saln
bozan eylerden onu uzak tutacak ve gere-
ken bütün tedbirleri almakta kusur etmiyeceksin.. Ayrca sözü edi-
len eylerin zararl yanlarm, douracaklar felâketleri anlatrken
doktorlarn ne dediklerini, uzmanlarn neler tavsiye ettiklerini birer
birer anlatp âhid göstereceksin. lim adamlar bunlardan sakn-
mamz etmise onlarn sözlerini zaman zaman
için neler tavsiye
nakledeceksin. Bu hususta yazlan dergileri ve makaleleri yeri ge-
lince çocuklara okumalar için vereceksin. Uzmanlar tarafndan ya-
zlan kitaplar, yaplan yaynlar dikkatlerinden uzak tutmayacak-
sn.
Bu metodu zaman zaman aralkl fakat devaml ekilde uygula-
dn takdirde, hiç üphe yok ki, çocuk kendini ahlâk bozucu eyler-
den uzak tutmaya, bedenine ve salna
zarar veren eylerden tik-
sinip uzaklamaya çalr. Tam bir uur ve anlay idrâki içinde bu-
lunur, sakncal eylere kar gereken uyanklk ve duyarll gös-
terir..

O halde terbiyeci kardeim! Sen artk sorumluluunu evlâdn-


dan yana en mükemmel ölçü ve anlamda çevir, bütün dikkatini bu
hususta topla. Tâ ki, çocuun hayrl ve yararl kiilerden; iyilii i-
âr edinen takvâ erbabndan olsun ve örnek bir mü'min olarak par-
makla gösterilecek bir düzeye gelsin..
—oOo—
HARAMDAN SAKINDIRMAK (617)

Terbiyecilerin özen ve titizlikle üzerinde duracaklar en önemli


sakndrmalardan biri de çocuu harâmdan koruyup uzak tutmak-
(617) Bu konuda itimad edilen eserlerden «Helâl ve Haram» adl. Üstad Yusuf
Kardavi'nin kitabn tavsiye ederiz. (Müellif).

— 393
SLAM'DA ALE ETM
tr. Terbiyeciler bu konuda çok duyarl davranmal, itina gösterip
bütün dikkatlerini biraraya getirmelidirler.

Haram s Usülcularn
tarifine göre, eriat' terkedilmesini n
kesinlikle istedii eylerdir ki, buna muhalefet edenler ya Âhirette
ilahî cezaya çarptrlrlar ya da Dünya'da îslâm eriât'nn koydu-
u cezay görürler. Bu haramlardan birkaçm sralyalm:
• Adam öldürmek
• Zina etmek
• Alkollü içki içmek
• Uyuturucu madde kullanmak
• Kumar oynamak
• Yetim mal yemek
• Ölçü ve tarty noksan kullanmak...
Gayet tabiidir ki, Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz, terbiyecilere, ço-
cuklarm henüz trnaklar yumuackken ilâhi emirlere saygl ve
bal kalmalarm, men'edüen eylerden kaçnp uzak kalmalarn
âdet haline getirmelerini salamakla emretmitir. Ayrca babalarn
ve terbiyecilerin çocuklarna helâl ve harâm konularn iyice anla-
tp öretmelerini ve bu hususta onlar basiretli bir düzeye getirme-
lerini tenbih buyurmutur.. Böylece çocuk uygulanan terbiyeyle
bunlar huy ve âdet edinir de tertemiz bir kii olarak yetiir.
Yaplan sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öy-
le buyurmutur:

«Allah'a taât ve ibâdet üzere amel ediniz; Allah'n günah ve is-


yan sayd
eylerden saknnz. Çocuklarnza da ilâhî emirlere uy-
malarn ve mert'edilen eylerden kaçnmalarn salaynz. îte bu
(sizin bu ölçüdeki itaât ve ballnz, öüt ve eitiminiz) çocukla-
r ateten koruyucu bir âmildir.» (618)

18) Ibn Cerir-Ibn Münzîr : bn AbDas (R.A.) dan.

— 394 —
TERBYEDE TEMEL KADELER

Terbiyeci kardeim! Artk sana gereken odur ki : Çocuuna, he-


lâl'm ancak Allah'n helâl kld
eyler, harâmm da ancak Allah'n
haram kld eyler olduunu; bunun dnda hiçbir insana Allah'n
helâl kld eyi harâm klma, Allah'n harâm eyi mubah kld
sayma yetkisi ve gücü verilmediini iyice öretmendir. (619) Artk
kim bu snr aarsa, üphesiz ki o haddini am
olur; Allah'a has
bir hakka tecâvüz etmi saylr. Kim insanlarda böyle bir hakkn
varln kabul edip raz olursa, gerçekten o Allah'a ortak komu
kabul edilir. Ayn zamanda Kur'ân' inkâr ve Hz. Muhammed'e
(A.S.) indirileni reddetmi bulunur..

«Yoksa Allah'n izin vermedii dini, onlara meru klp ortaya


koyan ortaklar m
vardr?..» (620)

üphesiz Kur'ân- Kerim, Kitap Ehli olan Yahudi ve Hristi-


ki
yanlar, Allah'n dininde deiiklik yaptklar, helâl ve harâm konu-
larnda papaz ve hahamlar tasarrufta bulunup sultalarn kendi ke-
yiflerine göre kullandklar için sert bir dille knamakta ve rüsvay-
lk ifâde eden sözlerle onlar aalamaktadr. Bu hususta Kur'ân'-
da öyle Duyuruluyor:
«Bunlar Allah' brakp hahamlarn ve rahiplerini; Meryem o-
lu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki ancak bir ilâhe kulluk ve ibâ-
detle emrohnmulard. Allah'tan baka ilâh yoktur. O, onlarn or-
tak kotuklar eylerden pâk ve münezzehtir.» (621)
Az yukarlarda, Ashab- Kirâm'dan Âdiy bin Hâtem'in (R.A.),
Resûlüllah (A.S.) Efendimize gelerek görümek istedii zaman he-
nüz slâm'a girmemiti, Hristiyan dinini benimseyenlerden biri sa-
ylrd. Peygamberimiz (A.S.), onun Hristiyan olduunu bildiin-
den, yukardaki âyeti okuyup ona duyurdu. O da, «Ya Resûlüllah!
Kitap Ehli', râhipleri ve hahamlan Rab. edinmediler..» diye cevap ve-
rince Efendimiz öyle buyurdu «Hayr, onlar gerçekten kendi mil-
:

letlerine helâli harâm kldlar, harâm da helâl saydlar. Milletleri de


onlara uydu. ite bu o halkn onlara ibâdet etmesi demektir. (622)
Nasl ki Kur'an, müriklerin Allah'tan izinsiz olarak kendi ke-

(619) Allah'n helâl ve harâm kld


eylerden maksad, Kur'ân ve Hadiste yer
alp kesinhk arzeden hükümlerdir. Çünkü daha önce de nakledildii gibi.
Kur'ân'daki hükümlerin bir misli de Peygamber (A:s.) Efendimiz'e veril-
mitir. (Mütercim).
(620) ûrâ Sûresi 21.:

(621) Tevbe Sûresi 31. -.

(622) Tirmizi Âdiy bin Hâtem'den.

— 395 —
:

SLAM'DA ALE ETM


yiflerine göre baz eyleri baz eyleri haram klmalarndan
helâl,
dolay onlar ar bir dille knyorsa bu da öyle. Bu hususta öyle Du-
yuruluyor i

«De ki: Baksanza, Allah'n size indirdii rzktan bir ksmn


helâl, bir ksmn haram saydnz. De ki Allah m
(bu hususta) si-
:

ze izin verdi, yoksa Allah'a kar yalann uyduruyorsunuz?» (623)

Bütün bunlar açkça gösteriyor ki, helâl ve harâm klmada tek


hak sahibi Allah'tr, bu hakk kullanma O'na aittir. O, indirdii Ki-
tab'nda bize her eyi açklamtr :

ne oluyor da üzerine Allah'n ad anlm olanlardan ye-


«Size
miyorsunuz? Halbuki —darda kalp kesin ihtiyaç duyduunuz dn-
da— size harâm kldklarn açklayp bildirmitir. Dorusu
bir bir
bir çoklar bilgisizce heveslerine uyup saptyorlar. üphesiz ki Rab-
bm ar gidip (ilâhî) snr aanlar en iyi bilendir.» (624)

Terbiyeci kardeim!
Sana hatrlattklarmz bunca bilgiden son-
ra Allah'n kitabnda harâm klnd
açklanan veya Peygamber
(A.S.) Efendimizin Sünnetinde fahrimi kesinlikle bildirilen husus-
lardan çocuklara anlatman gerekmektedir. Çünkü ancak böylece
sakndrma telkiniyle ilgili vecîbeyi yerine getirmi, boynuna düen
sorumluluu edâ etmi olursun.. Hiç üphe yok ki, devaml fakat
metodlu öüt ve uyarnn nefsler üzerinde faydal te'siri vardr; hem
ta üzerine devaml damlayan damlalarn ta andrma gücü söz
konusudur. Sürekli olarak çocuu kötülüklerden sakndrmay, tel-
kinlerde bulunmay âdet haline getirmek ve çok metodlu hareket
ederek onun kafa ve kalbine terbiyenin her bölümünü ilemek, onu
Allah'n koyduu snrlara bal kalan bir insan yapar, ilâhî buy-
ruklara imtisâl eden, men'ettikleri eylerden kaçnan, helâl ve harâm
snrlarn bilip orada duran, saa sola sapmadan, bedbaht olmadan
hidâyet yolunda yürümesini idrâk eden bir mü'min düzeyine eri
tirir.

imdi kardeim! Senin önüne harâm klman eylerin


terbiyeci
en önemli olanlarm koyuyorum ki senin için bir basiret ve hatrla-
ma olsun. Böylece umulur ki, sakndrma ve telkinde bulunmann
önemli bir ksmn en mükemmel ekilde yerine getirmi olursun

(624) En'âm Sûresi: 119.

— 396 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

YYECEK VE ÇECEK M ADDELE Rt NDEN HARAM OLANLAR


Ölü hayvan kan, domuz eti, Allah'tan bakas
eti, aktlm
adna kesilen hayvan, boularak ölen hayvan, bir cisimle vurularak
öldürülmü hayvan, bir yerden yuvarlanmak suretiyle ölen hayvan,
süsülerek ölen hayvan, canavar tarafndan parçalanarak öldürülen
hayvan, talar - putlar üzerinde kesilen hayvan haram- kln-
dikili
mtr. Bu hususta Cenâb- Hak öyle buyuruyor
-Ölü hayvan, kan. domuz, bakas adna kesilen;
eti, Allah'tan
—yetierek artna uygun boazlanan müstesnâ— boulmu, (bir
cisimle) vurularak öldürülmü, yüksekçe bir yerden yuvarlanp öl-
mü, süsülerek öldürülmü, canavar tarafndan parçalanarak öldü-
rülmü hayvan-, dikili talar (putlar) üzerine boazlanan ve bir de
fal oklar, kumar zarlaryla ksmet aramanz size haram klnm-
tr.» (625)

• ölü hayvan : Bir hastalktan dolay kendiliinden ölen davar,


eti helâl olan dier bir hayvan veya eti yenen bir ku olabilir. Bu
durumda eti haram olur yenilmez.

Sözü edilen hayvann etinin haram klmmasindaki hikmet, ken-


diliinden ölen bir hayvann kuvvetli bir ihtimalle ya müzmin bir
hastalktan ya da bana gelen bir kazadan veya zehirli bir ot yeme-
sinden öldüü akla gelir. Bu durumda o hayvann eti insan salna
zarar verir.

Aktlm kan: Ya
• boazlama ya da baka bir sebeple hay-
vandan dar çkp akan kandr.

Bunun haram klmmasindaki hikmet, kan pek terkibi itibariyle


temiz deildir. çinde üre ve benzeri maddeler vardr. Mikroplarn
barnp gelimesi için uygun bir vasat saylr. Zararl olmakta ise.
ölü hayvan etinden farkszdr.

• Domuz eti: Bu, slâm nazarnda en kötü haramlardandr.


Çünkü ayn necistir, görünümü oldukça çirkindir.
Bunun haram klmmasindaki hikmet, sal bozacak nitelikte-

dir ve gayreti öldürmekte veya zayflatmakta, iffet ve namus mef-


humunu dumura uratmaktadr.

(625) Mâide Sûresi : 3.


:

SLAM'DA ALE EClTlMl


Sal bozmasna gelince Günümüzde gelien tp, domuz eti-
:

nin tad bir asalan mideye iztirap verdiini, metabolizma sis-


teminde kötü te'sirler yaptn, ayn zamanda domuz etinin hazini-
nin çok zor olduunu ortaya koymutur. Kim bilir, belki gelecek gün-
lerde bunun dier zararlarn da tesbit edip ortaya koyacaktr, bu-
günkü bildiimizden çok daha fazla bilgiler bize verecektir. (626)
Domuz etinin namus ve iffetten yana gayretsizlik dourduuna
gelince Tpta uzman olan ilim adamlar öyle demilerdir Hayvan
: s

etlerinde türlerinin özelliini tayan baz sfatlar, o etlerden fazla


yenildii takdirde insanlara geçebileceini dikkatten uzak tutma-
mak gerekir. Bu hususta Dr. Sabri el-Kabanî «DOKTORUN» adl der-
ginin 32. saysnn 189. sayfasnda öyle diyor
— «Yaplan aratrmalarla sâbit olmutur ki, et bir takm mad-
deler tamaktadr bunlar sebebiyle o etten yiyenlere hayvann
'ki
baz sfatlan geçmektedir. Meselâ, ngilizler daha çok stlmadk
balk konservesi yerler. Bü bakmdan çou souk tabiatldr. Fran-
v

szlar daha çok domuz eti yerler. Bu bakmdan ahlâklarnda önemli


bir deime meydana gelmitir, kskanma ve namusa kar gayret
duygusunu kaybetmilerdir. Çölde yaayan Bedeviler daha çok de-
ve etiyle geçinirler. Bu yüzden hem sabrldrlar, hem de kindar.. e-
hirlerde yaayanlarn çou koyun eti yerler. Bu bakmdan onlar
yönetmek kolay olur.»

benzeri bir görüü Kaliforniya Üniversitesi Tabii


Bu konuda
limler bölümü dekan ortaya koymutur. Nitekim Hilâl dergisi onun
bu görüünü nakledip gereken açklamay yapmtr. (627)
.
• Allah'tan bakas adna kesilen hayvan.

Bu, eti yenen hayvanlardan birini boazlarken Allah'n adn,


deil de baka birinin adm
anmak suretiyle balamak demektir.
Meselâ, ünlü putlardan Lât, Uzzâ adn anarak kesmek bu cümle-
dendir.

(626) Domuz etinin zararlar hakknda daha çok eyler tesbit edilmitir. Tad-
yan vücutta (E) vitaminini tahrip ettiini, bu yüzden hormon bozuk-
luklarna neden olduu; kanser dahil alt öldürücü özellii bulunduu »on
yllarda yaplan ciddi aratrmalarla ortaya çkmtr. Triinlerin salglad-
toksinlerin de zararlar pek küçüksenmez ve bunlar eksi 20 derecede
ancak ölebiliyorlar. (Mütercim).
(637) Aslnda bu görüü ilk ortaya atan, 14. yüzylda yetien ünlü ilim ve devlet
adam bn Haldun olmutur. Mukaddime'sinde ülkeler ve kabileler üzerin-
de yapt ciddi aratrmalar neticesinde böyle bir görüe sahip olduunu
açklar. (Mütercim).

— 398
;

TERBYEDE TEMEL KADELER


.1. . I

Bunun harâm klnmasnn ve kesilen etin haram olup yenilme-


mesinin sebep ve hikmeti, «Tevhîd nanc» m
korumak; bu inanca uy-
mayan, ters düen bütün irk ve inkârla mücâdele etmek ve putpe-
restliin her çeidini ortadan kaldrmak için en küçük bir müsama-
ha göstermemektir.

Çünkü boazlanmak üzere yatrlan hayvann üzerine Besmele


çekmek, yani Allah'n adm anmak, Allah'n yaratt ve insanlarn
yararna verdii bu nimeti Allah'n izniyle ve O'nun rzasn düüne-
rek kesmek istediini ilân etmek anlamn tar. Allah'tan bakasnn
adn annca bu ilâhî izni ibtâl etmi olur ve bu durumda boazlanan

de bu hususta benzeri bir açklamada bulunmutur.

ölmü hayvan çeitlerinden bir ksm


• Sebeplerden bir sebeple boulup ölen.

• Kaln ve arca bir cisimle vurulup öldürülen.


• Yüksekçe bir yerden yuvarlanmak suretiyle ölen.
• Baka bir hayvan tarafndan süsülerek ölen.
• Canavarlardan biri tarafndan parçalanarak ölen.

Cenâb- Hak, Kur'ân'da bu be çeit ölü hayvan andktan son-


ra, «Yetierek artna uygun boazladnz müstesna...» istisnas-
na yer vermitir. Bu, belirtilen durumlarda hayvan henüz ölmeden
yetiirsiniz de onu artna uygun ekilde boazlarsanz, eti helâl
olur, hükmünü getirmektedir. Ancak bu yetime ânnda hayvanda
müstakar bir hayatm bulunmas arttr; o da boazlarken kann f-
krmas ve sert hareketin meydana gelmesidir.
Sözü edilen ölü hayvanlarn etinin harâm klnmasnn hikmeti,
yenildii takdirde bir takm zarar douraca dikkate alnmas ve
bundan korunmas söz konusudur. Nitekim ölü hayvan hakknda bu
husus açklanmt. Ayrca ihmalinden dolay hayvan sahibini te'-
dibe yönelik bir hükümdür. Hayvan sâhibine hiç bir zaman câiz de
ildir ki, hayvannn boulmasna yol açacak kadar ilgisiz kalmak
veya ölesiye kadar ona dayak atmak veya yüksekçe bir yerden yu-
varlanmasna göz yummak, baka hayvanlarn arasnda b- babo
rakp süsülmesine sebep olmak, thmâl edip bu olaylardan birinin or-

— 399 —
SLAM'DA ALE ETM
taya çkmasna sebep olursa, cezâ olarak o hayvann etinden yarar-
lanamaz. (628)
Canavar tarafndan srlarak veya parçalanarak ölen hayva-
nn etinin haram klnmas,, insann mükerrem, saygdeer ve eref-
li yaratlmasna yönelik bir hükümdür. Mükerrem
bir varl, cana-
varlarn artan yemekten tenzih söz konusudur. Cenab- Hak bu-
yuruyor ki:

«And olsun ki biz, Adem oullarn aziz ve saygdeer kldk..»


(629)

• Dikili talar üzerine kesilen hayvan.

Kur'an'da «dikili talar» diye çevrisini yaptmz «nüsub», put-


lardan ve ta'zim edilen talardan ekilli ekilsiz olanlarnn Kabe
etrafnda dikili bulunanlar ve dier yerlerde bu amaçla dikilenleri-
dir. Kur'ân'da bunlara ayrca «taût» denilmektedir. Allah'tan baka
taplan azgnlar anlamna gelir. Câhiliyyet devrinde putperest Arap-
lar, ilâh edindikleri putlara yaknlk salamak için kurbanlk hay-
vanlar getirip bunlarn üzerinde veya yannda keserlerdi. Bu du-
rumda hayvan boazlayan kimse ister putun ismini ansn, ister an-
masn farketmez. Çünkü niyeti o hayvan put adna kesip ilâh edin-
dii büyük puta veya bakasma yaknlk salamaktr. Ksacas bu
niyetiyle Tâût'a ta'zim etmi saylr.

Bunun
etinin harâm kümmasmctaki hikmet, Allah'tan bakas
acuna kesilen hayvan hakkndaki hikmetin tâ kendisidir.

îslâm eriât', ölü hayvandan balkla çekirgeyi istisna etmitir.


Aktlm kandan da cier ile dalak' istisnâ saymtr. Çünkü bu hu-
susta sahih rivayetle sabit olan hadîs vardr. Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz öyle buyurmutur:

628) Bu, tahrimin mânevi yönüdür. Asl sebep daha çok noktada toplanmak-
iki
tadr: Üzerine Allah ad anlmadan ölmütür ve bir de ölen, kan dar çk-
mayan bir hayvann eti çabuk kokuur ve birtakim zararl bakteriler olu-
ur. Çünkü kan çabuk kokuan ve mikroplara ortam hazrlayan bir mad-
dedir. (Mütercim).
(629) tsrft Süresi : 70.

— 400 —
: -

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Bize iki ölü helâl klnmtr Balk ve çekirge. ki de kan helâl


klnmtr Cier ve : dalak..» (630)

Sözü edilen bütün bu harâm nesneler ve hükümler, ihtiyar ve ge-


nilik durumlarnda câridir. Ama darlk ve zarurî hallerde ise bun-
lardan u
iki artla yemek caizdir

a) Bâî olmayacak, yani ehvet için istekli olmayacak.

b) Zaruret miktar ve snrn amayacak..


Allah'n Kur'ân Kerîm'deki beyânnn mânas ite budur.

domuz etini; bir de Allah'


«O, ancak size ölü (hayvan etini) kan, ,

dan bakas adna boazlanan hayvan harâm klmtr. Ama (aç-


lktan) darda kalana, (bakasnn hakkna el uzatmamak ve zaru-
ret miktarn amamak artiyle) günah yoktur. üphesiz ki Allah
çok balayan ve çok merhamet edendir.» (631)
Bundaki hikmete gelince nsan hayatm kurtarmak, yok olmak-
:

tan saknmak ve korunmak ve insanlardan sknt ve darl savmak


söz konusudur.

Evcil eek eti ile parçalayc az dii olan her canavar ve keskin
parçalayc trnaklar olan her kuun eti de harâm klnmtr.
Bu hususta yaplan
sahih rivayetlere göre, Resulüllah (A.S.)
Efendimizden öyle nakledilmitir:
«Resulüllah (A.S.) evcil eek etinin yenilmesini Hayber fethedil-
dii gün yasaklamtr.» (632)

«Resûlüllah (A.S.) canavarlardan parçalayc az dii bulunan


her hayvan ve kulardan parçalayc sivri trna bulunan her ku-
un yenilmesini yasaklamtr.» (633)

Az
dili canavardan maksat, parçalayc az dii olan aslan,
kaplan, kurt ve benzeri hayvanlardr.

Keskin parçalayc trna olan kulardan maksat, doan, ahin,


dolangeç ve benzeri yrtc kulardr.

(630) mam afii - mam Ahmed bin Hanbel - îbn Mâce - Darekutn - Hâkim:
! bn Ömer (R.A.) dan.
(631) Bakara Sûresi: 173.
(632) Buhari Müslim.
-

<633) Buhari - Müslim.


: :

SLAM'DA ALE ECÎTÎMI


Bunlarn haran klnmas cumhurun mezhebine göredir. Ama
bn Abbas'a ve îmam Mâlik'in mezhebine göre, bunlardan yemek
kerahetle caizdir. Bu
adam, hadîslerdeki nehyi,
iki ilim kerahetle
yorumlamlar, tahrîm anlamnda olmadn söylemilerdir.
îslâm eriatnda içtihada dayal yenmesi harâm
takrire göre,
olan bu hayvanlar er'î ekilde boazlanrlarsa, derileri temiz say-
lr ve boazlama iinden sonra dibaat yaplmasa bile bu derilerden
yararlanmakta bir saknca yoktur.
er'i tesbite göre boazlanmyan hayvanlarn yenmesinin
ha-
râm klnmasna gelince Örnein, elektrikli bir cihazla kesilmesi
s

veya bir inkarc kâfirin ya da mecûsinin eliyle kesilmesi ya da bir


putperestin boazlamas bu cümledendir.

er'î boazlama ancak u artlar ile sahih olur

a) Hayvann kann iyice aktacak ah damarlarm kesecek e-


kilde keskin bir âletle kesilmesi.

Kesmenin tam bala boynun birletii yerden yaplmas. Bu,


b)
yemek borusunu, hava borusunu ve iki yanda yer alan ah damar-
larm içine almaktadr.

Hayvann, ba ile boynun birletii yerde kesilmesi art normal


boazlama imkân bulunduu zamanlarla ilgilidir, ama normal bo-
azlama imkân bulunmad zaman, meselâ hayvann kuyuya dü-
üp ölmek üzere bulunduu bir srada böyle bir boazlama ekli
mümkün deildir veya deve ürküp kaçt ve bir türlü yakalamak
mümkün olmad srada veya bir srn hücumuna urayp kendi-
ni ondan kurtarma imkân kalmad zaman, av hayvan hakknda-
ki muameleye ba vurulur, atlan keskin bir bçak, mzrak, kurun
veya ok ile yaralanr, neresine isâbet ederse etsin, isabet alan hay-
van ölürse eti helâl olur.

Ama bu durumda kuyudaki hayvann veya kaçmakta olan deve-


nin atlan kurun veya mzrak ya da ok ile deil baka bir sebepten
öldüünü anlarsa, o takdirde yenmesi harâm olur. Bu, tpk yüksek-
çe bir yerden yuvarlanp ölen hayvana benzer, o nasl harâmsa, bu
da haramdr.
Hayvan kesmeye balaynca Allah'n
c) isminin anlmas.. Çün-
kü Cenâb- Hak buyuruyor ki

— 402 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Üzerine Allah'n ad anlm olanlarndan yeyin» eer O'nun


Ayetlerine inanan mü minler iseniz (buna dikkat ediniz)..» (634)

«Üzerine Allah'n ad anlmam olanlardan yemeyin. Çünkü bu


(bakas adna ve bir de putlar için, onlar adna kesmek) elbette ilâ-
hi yoldan çkmaktr.» (635)

Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur

«Kam aktld ve üzerine Allah'n ismi anld hayvanlardan


yeyiniz!» (636)

Hayvan kesen kimse Besmele çekmeyi unutursa, kesilen hay-


vann eti yine de helâl olur. Çünkü Cenâb- Hakk bu ümmetten ha-
ta ve unutma sebebiyle meydana gelen günahlar kaldrm, bunlar
hakknda muahaza edici bir hüküm koymamtr.
Kesmeye balarken Besmele çekmenin hikmetine gelince:

üphesiz ki, hayvan boazlayan kii, bu yaratklara bu fiili ta-


salluten yapmyor, ancak Yüce Yaratan'n izniyle yapyor. Bunun
için O'nun ismiyle kesiyor ve yine O'nun ismiyle avlyor ve O'nun
ismiyle yiyor.

d) Hayvan kesen kimsenin ya Müslüman ya da Kitabî (Yahu-


di ve Hristiyan) olmas..

Hayvan kesen kimse bunlardan deü de inkâra bir kâfir veya


Mecûsî veya Putperest ya da bâtinî bir akideye sahip ise o takdirde
kesilen hayvann eti harâm olur yenilmez. Bâtnî akidesine sâhip
olanlardan kasdmz, Hz. Ali'yi ilâhlatraüar veya Fatmi'lerden
Hâkim Bi-emrillah' ilâhlatranlar veya Aa
Han' ilâhlatran sa-
pklardr. tikad bu ölçü ve anlamda olanlarn kestikleri hayvanlar
dört imâmn ittifakyla ve Ümmetin, fkhl görülerini kabul ettii
âlimlerin icmâiyle harâm olur, yenilmez.

Hayvan kesen kimsenin Müslüman olmasnn art koulmas, o,

hak dinle dindar bulunduu, yani Hz. Muhammed'in (A.S.) getirdi-


i esas ve prensiplere inanp teslimiyet gösterdii içindir.

Kitabî olmasnn art koulmasna gelince, bu hususta Cenâb-


Hak öyle buyuruyor:
(634) En'âm : 118.
(635) En'âm: 121.
(636) Buharl.

— 403 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


-Bugün size temiz
yararl eyler helâl klnd; kendilerine kitap
-

verilen (Yahudi ve Hristiyan) lana yiyecei size helâldir/sizin


de
yiyeceiniz onlara helâldir.. (637)

Bu konuda da slâm açktan inkâr içinde bulunan mülhidlere,


putperest ve bâtnîlere kar sk ve iddetli tedbirler alm, Kitap
ehline kar kolaylk göstermitir. Çünkü Kitap Ehli, mü'minlere da-
ha yakndrlar. Onlar da vahyi ve nübüvveti, icmali de olsa dinin
asln itiraf ederler. Bunun için slâm, Kitap Ehlinden kz almay ve
kestikleri hayvann yenilmesini helâl klp meruluk kazandrm-
tr. Hem
Kitap Ehlinden ilim adamlar slâm' tanyp O'nun hakika-
tini anlaynca, hak din olduunu anlamakta gecikmezler ve kend:
arzu ve ihtiyarlaryla slâm'a girerler.

Ancak ne var ki, Kitap Ehlinden biri, hayvan keserken Allah'


anmayp Mesih sâ'nn ve Üzeyr'in ismini anarak kesiyorsa, yani
onun bu adla kestii iitiliyorsa, o takdirde kestii hayvan Müslü-
manlara harâmdr, ondan yiyemezler.
Hayvan kesmenin artlarn dikkate alp gözden geçirdiimizde
u hususlar karmza çkmaktadr
• Hayvan elektrik cereyanyla veya benzeri bir eyle boazla-
mak doru deildir, çünkü bu durumda hayvan boularak ölmü sa-
ylr, keskin bir âletle kesilmemi kabul edilir. (638)

© Allah' ve semâvî dinleri inkâr eden ülkelerden ithal edilen


dondurulmu et ve etten yaplan salam, sucuk, pastrma ve benzeri
eylerin yenilmesi haramdr.
O Yine etten yaplan bu gibi maddeleri yemek, eer hayvan bo-
ularak veya cereyana tutularak öldürülüyorsa, harâmdr.
• Margarin yalar da, eer bunlarn içine domuz ya kart-
rld haramdr, yenilmez, ayn zaman-
kesinlikle tesbît ediliyorsa,
da domuz sütünün de kartrld yalar vardr, bunlar da kesin-
likle tesbît edildii takdirde yenilmesi harâmdr.

• Dondurulmu balklarla konserve yaplm balklar yemek


bil-icma' câizdir. Çünkü Resûlüllah (A.S.) Efendimizden deniz suvu

(637) Maide Sûresi s 5.


<638) Hayvan, elektrikle hareket eden bir bçakla usûlüne uygun kesilirse, helâl-
dir, yenilir. Çünkü bu durumda dümeye basan, besmele çekip hayvan ba-

nn boyunla birletii yerden kesmitir. (Mütercim).

AtiA
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

sorulduunda u cevab vermitir : «Denizin suyu temizdir, ölüsü


helaldir.» (639)

Yine yaplan sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz,


Allah yolunda kutsal sava yapmalar için ashabndan bir müfreze-
yi bir tarafa göndermiti. Onlar deniz sahiline gelince büyükçe ölü
bir baldalgalarn kyya ittiini gördüler. alp tam 21 günBal
onun etinden yiyip geçindiler. Sonra görevleri bitip Medine'ye dön-
düklerinde durumu Peygamber (A.S.) Efendimiz'e haber verdiler.
Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz onlara öyle buyurdu
«Allah'n size çkard rzktan y ey iniz ve eer yannzda bir
miktar kalmsa bize yediriniz!.»
Rivayete göre, balktan az bir ey kalmt, onu Peygamber
(A.SJ Efendimize getirdiler, O
da ondan yedi. (670)
—ooo—
ALKOLLÜ ÎÇKLER VE UYUTURUCU MADDELER KULLANMAK

Gerek alkollü içkilerden içmek, gerekse uyuturucu maddeler-


den kullanmak ümmetin imamlarnn ve ilim adamlarnn icmâ'yla
haramdr. Bu hususta kitabmzn îkinci ksmnda «Beden Terbiye-
siyle lgili Sorumluluk» bölümünde, bedene zarar verip bo- sal
zan içki ve uyuturucu maddeleri ve benzeri eyleri kapsamna alan
nesneleri ele alp açkladk ve slâm Dininin bunlar hakkndaki hü-
kümlerini naklettik. Bunlardan kurtulmann, alkanlklarn kökü-
nü kesmenin slâm'a göre çarelerini dile getirip gereken açklamay
yaptk. O halde terbiyeci kardeim! Mümkünse sözü edilen bölüme
bak, ta ki, bu iki zararl madde hakknda hafzan tazelensin ve s-
lâm topluluunda bunlar kökünden kazyp atmann çareleri bir
daha gözlerinin önüne serilmi olsun. Ayn zamanda bunlarn olu-
turduu bozgun bir hayat düzeni gençlerin kutsal deerlerden ko-
parlp saptrlmas da ayrca söz konusu..
Burada dier bir mesele kald, o da Üzüm ve hurma dnda :

baka maddelerden elde edilen alkollü maddelerin içilmesi mubah


mdr? Sorusudur...

Yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'den

(669) Ashab- Sünen.


(670) Buhar - Müslim : Câbir (R.A.) dan.

— 405 —
SLAM'DA ALE ETM
kum dardan ve arpadan elde edilen içkilerden sorulduun-

«Her sarholuk veren hamr (içki) d ir ve her hamr haramdr.»


(671)

O halde:

Alkollü madde ster meyvelerden, ister arpa ve dier bir tahl-


dan elde edilsin, hepsi de «hamr» kapsamna girer. Hepsi de sar-
ho edip akl ve uuru perdeler. Nitekim kinci Halîfe Ömer (R.A.),
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin minberine çkarak oradan unu ilân
etmiti : Hamr,
akl örten (akim deerini bozan) her eydir.»
Elde edilen içki, sarho ettii sürece, az da, çou da harâmdr.
Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyurmu-
tur:

«Çou sarho az da haramdr.» (672)


edenin
Bunun üzerine Halife Ömer bin Abdulazîz u emri verdi : «Siz,
Allah'n u buyruunu duymadnz m?
«Gerçekten O Allah'n âyetlerinin inkâr edildii-
size Kitap'ta,
ni ve alaya alndn
iittiiniz zaman artk onlarn yannda otur-
mayn, tâ ki baka bir konumaya dalsnlar. Yoksa siz de onlarn bir
benzeri olursunuz, diye hüküm indirmitir. Allah elbette münafk-
larla kâfirlerin hepsini Cehennemide toplayp biraraya getirecektir.»
(673)

Hatrlanaca üzere kitabmzn ikinci ksm, «Alkollü çkiler Ve


Uyuturucu Maddeler» bahsinde u hususu belirtmitik çkiyi devâ :

(ilâç)olarak da kullanmak câiz deildir.. «Bunu, Resûlüllah (A.S.)


Efendimizin, birisinin sorusuna verdii cevâptan istidlal edip çkar-
mtk ki o hadisi Müslim ve Ahmed bin Hanbel rivâyet etmilerdir.
öyle adam, Peygamber (A.S.) Efendimizden içki hakknda
ki: Bir
sordu. Peygamberimiz onu içkiden men'etti. Adam bu defa, «ben onu

(671) Sahih-i Müslim.


(872) Ebû Davud-Tirmizi.
(673) Nisa Sûresi : 140.

— 406 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

ancak deva olarak kullanyorum..» dedi. Peygamberimiz ona «çki :

devâ deil, hastalk ve illetin kendisidir!.» büyürdü.


Bu ve dier âhid olarak getirdiimiz nasslar, içkinin ilâç ola-
rak da kullanlmasnn caiz olmadna, bu niyetle içenin de, teda-
vide kullanann da günahkâr olacana kesinlikle delâlet etmekte-
dirler.

Baz ilâçlara az miktarda o ilâcn korunmas veya kimyevî özel-


liinin muhafaza edilmesi için katlmasnda bir saknca yoktur, o
gibi ilâçlar kullanmak câizdir. Ancak bu cevâz artlara baldr u
a) insan salm
ciddi biçimde tehlikeye düüren bir durumun
bulunmas, tavsiye edilen ilâcn bu bakmdan içilmesinin gereklilii-
nin bilinmesi,
b) Ondan baka helâl bir üâcn bulunmamas, yani onun yeri-
ne geçecek, onun te'sirine denk te'sir edecek helâl bir ilâcn mevcut
olmamas,
c) çinde alkol bulunan ilâcm uzman bir Müslüman doktor ta-

rafndan tavsiye edilmesi...


Bir gerçek daha var ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz sadece al-
kollü içkilerin azmi ve çounu harâm klmakla yetinmemi, alm sa-
tmn, ticaretini, isterse bu ticaret gayr-i müslimlerle yaplsn her
türlü ithal ve ihracm yasaklamtr. Bu bakmdan hiçbir müslüma-
na alkollü maddeleri ithal etmek veya hazrlayp ihraç etmek, imal
etmek ve bir yerden bir yere nakletmek helâl klnmamtr. ne- O
denle Cenâb- Hak. alkolü içkilere, onlar içenler, datanlara,alm -
satmn yapanlara, imal edenlere, tayanlara ve kendisine tanan-
lara, bedelini alp yiyenlere lânet etmitir.
slâm'n genel kural mahiyetinde harâma vesile olan eyleri ya-
saklama açsndan baklnca, ba
ve üzüm sâhibinin elde ettii ürü-
nünü içki imal edenlere satmasnn harâm olduu ortaya çkar.
Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyur-
mutur:
«Kim üzüm toplama mevsimi, bir Yahudi'ye veya Hristiyan'a
ya da imâl eden birine satmak için üzümünü sata çkarmayp
içki
bir yerde bekletirse, göz göre göre bir anda kendini atee atm
olur.» (674)
Bu uyar ve kaideye göre, Müslüman içki içilen toplant yerle-
rini ve içki içenlerle oturmay brakp ayrlmakla emrolunmutur.

(674) Tâberânî el-Evsat'da..

— 407
-

:

SLAM'DA ALE ETM


Nitekim sahih tesbitlere göre, Peygamber (A.S.) Efendimiz öyle bu-
yurmutur :

«Allah'a ve Âhiret gününe imân eden kimse, üzerinde içki sunu-


lan bir sofraya oturmasn!» (675)

Emevi halîfelerinden adaletiyle, dine bahlgyla, takva ve a-


lanyla ün yapan Ömer bin Abdülazîz'in hem içki içene, hem onlarn
meclisinde oturanlara, içki içmeseîer bile ayn sofrada yer alanlara
had cezas uygulad bilinmektedir.

Bir gün kurup kadeh tokuturan bir grup insan ya-


içki meclisi
kalanp halîfeye getirildi. Hepsine gereken had cezasnn verilmesi-
ni emretti. Bunun üzerine denildi ki «Aralarnda içki içmeyen oruç-
s

lu bir kimse de bulunuyor?»

Çünkü islâm'n kurulu esaslar kolaylk üzerine bina edilmi,


zorluu savma, uygun olan maslahat gerçekletirme prensibi do-
rultusunda vazedilmitir. Bu hususta asü dayanak Allah'n buy- u
ruudur:
«Ama (açlktan veya baka bir sebepten) darda kalana (baka-
snn hakkna el uzatmamak ve zaruret miktarm amamak artiy-
le) günah yoktur.» (676).

—oOo—
ELBSE, SÜS VE GÖRÜNÜMDE HARAM KILINANI

slâm kolaylk arzeden ilke ve esaslaryla Müslüman kimseye


toplum karsna lâyk olduu ekilde giyinip kuanarak, kendine
çeki - düzen vererek çkmasn mubah klmtr. Bunun için Cenâb-
Hak, yararlanlacak her türlü süs, elbise ve zineti yaratmtr. Bu
hususu kendi Kitabn'da öyle açklamtr
(675) Ahmed bin Hanbel - Tirmizî : Ömer bin Hattâb IRA.) den.
(676) Bakara Sûresi: 173.
Açklama.- Hayat hakk muhteremdir. Tehlikeye girdii an mahzurlu ey-
ler mubah olur. Ancak bu mahzurlu ey zaruret miktarm amamahdr.
ölüm tehlikesiyle yüzyüze gelen hasta, helâl ilâç bulamad takdirde,
içinde alkol bulunan ilâc kullanabilir. (Mütercim).
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Ey Adem oullan! Size utanç yerlerinizi örtecek elbise ve bir


de süs elbisesi indirdik. Takva (Allah'tan korkup kötülüklerden sa-
knmak) elbisesi ise bunlardan daha hayrldr.» (677)
Dier bir âyette ise öyle buyuruluyor
«Ey Adem oullan! Her
mescidde (namaz vakitlerinde orada
bulunduunuzda) güzel ve temiz elbisenizi alp giyinin...- (678)
u artla kimubah olan süsden ortalama ölçüde yararlanacak,
itidal Snrm amyacak. Bu da Allah'n u buyruunu tahkîka yö-
nelik bir arttr:
«Onlar ki mallarn harcadklar zaman ne israf ederler, ne de
cimrilik yaparlar, bu ikisi arasnda ortalama dengeli olurlar.» (679)

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de bu konuda öyle buyurmutur:


«srafa kaçmadan, kibir ve gurura vesile klmadan yeyiniz, içi-
niz, giyininiz ve tasaddukta bulununuz!.» (680)

slâm'n insan görüntü ve kyâfetine gösterdii yakn ilginin


açk belirtilerinden biri de udur slâm, Müslümana temizlik ve ne-
:

zafet üzere bulunmasn emreder. Çünkü nezafet her türlü süsün,


güzel görünümün esas ve lâyk olan her güzelliin yanstcsdr :

Sahih tesbitlere göre, Peygamber (A.S.) öyle buyurmutur

«Temiz ve pak olun. Çünkü tslâm son derece pak ve temizdir.»


(681)

«Temizlik ve paklk imâna davet eder iman ise sahibiyle bera-


ber Cennettedir.» (682)
Yine sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, sefer-
den dönen ashabna temizlenip paklanmalanm, klk kyafetlerine
itina göstermelerini, iyi bir görünümle dar çkmalarm tavsiye et-
mitir :

(877) Araf Sûresi: 26.


(678) A'raf Sûresi: 31.
(679) Furkan Sûresi 67. :

(880) Sahlh-i Buhar.


(681) bn Hlbban.
(682) Tâberani..

— 409 —
:

islam'da aile eitimi


«Dorusu din kardelerinizin karsna gelip çkyorsu-
sizler
nuz; bu bakmdan at ve develerinizin eyer ve semerlerini düzeltiniz,
elbiselerinize güzel bir çeki düzen veriniz, öyleki, insanlar arasn-
da yüzdeki bir ben gibi olmaya çalnz. Çünkü gerçekten Allah
yaramaz çirkin nesneyi, çirkin sözü sevmez.» (683)
slâm'n insann günlük kyafet ve görünümüne gösterdii ina-
yetin bir bakas, Müslümanlar toplantlara katlrken, halkn kay-
nat yerlere urarken temizlik ve paklanmaya tahrik ve tevik

Sahih rivayete göre, bir adam üzerinde eski ve de çok âdi bir
elbise bulunduu halde Peygamber (A.S.) Efendimize geldi. Arala-
rnda u konuma geçti
— Maln var mdr?
— Evet...
— Hangi tür maun var?
— Hemen her türden vardr.
— O halde Allah sana bir mal verdii zaman, verdii nimetinin
eseri ve faziletinin izi senin üzerinde görünsün! (684)
Der bir hadîslerinde ise öyle buyurmutu :

«Sizden biriniz için hiç de sakncal deildir ki, i ve hizmet için


edindii iki elbiseden baka Cuma günü için de iki elbise edinmek..»
(685)

slâmn bir dier inâyeti de, saç ve sakalmz iyice düzeltme-


miz ve tevikte bulunmasdr. Nitekim
için tahrik mam
Mâlik, «Mu-
vatta'» adl kitabnda unu rivâyet ediyor Bir adam saç sakal bir-
:

birine karm bir halde Peygamber (A.S.) Efendimize geldiinde


ona dikkatle bakt ve saç sakaln düzeltmesi için iârette bulundu.
Adam gidip saç sakaln düzelttikten sonra tekrar geldi. Bunun üze-
rine Peygamberimiz (A.S.) «Bu düzgünlük ve temizlik, sizden bi-
:

rinizin eytan gibi saç sakal birbirine karm


vaziyette gelmesin-
den daha hayrl deil midir?» (686)

(683) Ebû Dâvud..


(634) Nesâî.
(685) Ebû Dâvud.
(686) Muvatta'.

— 410 —
:

terbiyede temel kaideler


te her türlü temizlii, düzgünlüü, düzenli giyinmeyi,


islam (

iyi bir kyafet ve görünümle dan


çkmay sadece mubah klmakla
kalmam, Müslümann böyle yapmasn istemi ve bunlar kendine
haram sayan kimseleri iddetle knamtr. Nitekim Cenab- Hak,
Kur*ân- Kerîm'de buyuruyor ki s

«De ki Allah'n kullarna çkarp verdii süsü ve rzklardan


t

temiz olanlar kim haram klmtr? De ki O dünya hayatnda iman :

edenler içindir; Kyâmet'te de yine onlara hastr. te böylece bilen


bir millete âyetlerimizi açklyoruz.» (687)

slâm Dini, dier taraftan Müslümanlara bir takm


süs eyas-
n, elbise çeitlerini ve birtakm görünümleri yüce hikmetlere isti-
naden haram klmtr. Terbiyeci kardeim!» imdi bu haram kl-
nan eylerden önemli olanlar naklediyorum aaya
1 — ALTIN VE ÎPE HARÂM KILMITIR.
I

Yaplan sahih rivâyete göre, Hz. Ali (R.A.) diyor ki : Resûlüllah


Efendimiz ipek kuma sa eline ald ve altm da sol eline
(A.S.) al-

dktan sonra öyle buyurdu «üphesiz ki bu ikisi ümmetimin


:
er-

keklerine haramdr!» (688)

îbn Mâce u ilâveyi de yapmtr: «Ümmetimin kadnlarna ne-,

mn parmandaaltn yüzük gördü ve çkarp bir tarafa attktan


sonra öyle buyurdu «Sizden biriniz ateten bir kor kasdedip onu
:

ayrlp gittikten sonra o adama


Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de-

nildi ki: «Yüzüünü al da ondan yararlan!» O da: «Hayr


Resûlüllah (A.S.) onu attktan sonra almam!, diye karl:
(689)

Ashab- Kirâm'dan Hz. Huzayfe (R.A,) diyor ki

«Resûlüllah (A.S.) Efendimiz altn yüzük taknmamz yasakla-


d.» (690)

(687) A'raf Sûresi 32.


(688) Ahmed bin Hanbel-Ebû Dâvud - Nesâi - Ibn Mâce.
(689) Sahih-i Müslim.
(690) Sahih-i Müslim.
SLÂM'DA AÎLE ETM
pek kumatan maksat, ipek böceinden elde edilen hâlis ipek-
tir. Yoksa günümüzde yaplan sun'i ipek deildir. Çünkü sun'i
ipek-
ten yaplan elbiseyi kullanmakta bir saknca yoktur.

Ayrca hâlis ipek elbise denilince, ipekle baka


madde kar-
bir
mndan eit ölçüde imal edilen kumalar istisnâ edilir. Bunun gi-
bi ipek iplikle yaplan diki, ipek kumatan yaplan yama ve benze-
ri konulduu ve yamand kuma arlna eit deilse, kul-
eyler,
lanlmalarnda bir saknca yoktur. Nitekim bn Abbas (R.A.) dan
yaplan rivayete göre, ad geçen öyle demitir «Resûlüllah (A.S.) :

Efendimiz ancak hâlis ipekten yaplan elbiseyi kullanmay yasakla-


mtr. Dier kumalar üzerine monte edilen ipek parçalar, erii
ipek, rgac baka ipten dokuna., kuma
kullanmakta bir saknca
yoktur.»

Uyuz ve
benzeri cilt hastalklarn önlemek, scak veya so- ar
uktan korunmak, avret yerini örtmek için baka uygun bir kuma
bulunmadnda ipek kuma kullanmaya cevaz verilmitir. Hz. Enes
(R.A.) diyor ki «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, uyuz hastalna ya-
:

kalanan Zübeyr ile Abdurrahmân'a ipek kuma giymeleri için ruh-


sat vedi.»

Tabii ipek ve altn sadece erkeklere haramdr. Kadnlara ie


ki,
bu ikisi de helâl klnmtr. Az yukarda Hz. Ali (R.A.) nm rivâyet
ettii hadîste bu husus açklanmt.
-

Gümü yüzük kullanmak câizdir. Bunun ötesinde israf derece-


sine varmad takdirde sünnettir. (691). Daha faziletlisi sa elin
serçe parmana taklmasdr. Nitekim tbn Ömer (R.A.) diyor ki
Sonra Resûlüllah (A.S.) Efendimiz gümüten bir yüzük edin-
di, O'nu gören ashab- kirâm da gümü yüzük edinmeye baladlar.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin vefatndan sonra O'nun kulland
gümü yüzüü Ebûbekir SIDDÎK (R.A.) kulland, ondan sonra Hz.
Ömer (R.A.) ve sonra da Hz. Osman (R.A.) kullandlar. Sonra da
Hz. Osman (R.A.) o yüzüü Erîs kuyusuna düürdü ve birdaha bu-
lunamad..
Altn ve ipein erkeklere haram klnmasnn sebep ve hikmeti
u Erkeklere yakmayan süs eyasndan, krtmak belirti-
olabilir:
sinden uzak kalmak, çözülüp gevemeye yol açan naziklik, yumu-

(691) Hanefi fukahasna göre. gümü yüzük bir dirhem miktarn, yani 3,3 gr
nisbetini almamaldr.
:

MÜ KADELER
TERBYEDE TEMEL

aklk gibi hallerle savamak ve insan nefsinden böbürlenme, gu-


rurlanma gibi duygu ve davranlar kökünden kesip atmak, bütün
dünyada her zaman ve her yerde mübadele vastas olan parann
deerini korumaya yönelik olarak altn denge deer ölçüsü olarak
korumak bu cümledendir.
Kadnlarn bu tanrm hükmünün dnda tutulmasna gelince:
Onun kadnlnn özeliine riâyet, altn, ipek gibi süs eyasna sa-
hip olma duygusunun devaml temâyül gösterip gelimesini cevap-
landrmak, ftratnda zînete kar olan ügi ve hevesini tatmin ve ay-
n zamanda erkeinin ilgisini çekip arttrmak, güzel bir görünüm
arzetmesini salamak içindir.

2 — KADININ ERKEE, ERKEN DE KADINA BENZEMES


HARAMDIR.
Yaplan sahih rivâyete göre, bn
Abbas (R.A.) diyor ki «Resû- :

lüllah (A.S.) Efendimiz kadnlara benzemeye özenen erkeklere ve


erkeklere benzemeye özenen kadnlara lânet etmitir.» (692)

Buhari'nin münferiden yapt edilmi-


rivâyette ise öyle tesbit
tir: «Kadnlar gibi krtp onlara benzemeye çalan erkeklere ve
tavru hareketlerinde, konuma ve davranlarnda, giyim ve kuam-
larnda erkeklere benzemeye çalan kadnlara lânet etmitir.» (693)

Hüzeyl kabilesinden bir adamn öyle dedii rivayet edilmitir

— Abdullah bin Amir bin Âs' gördüm, evi h i 1.1 ke-


(R.A.)
siminde, Mescid-i Harem
snrlan içinde idi. Bir ara Hz. Abdul-
lah'n yannda bulunuyordum derken o srada omuzuna yay geçir-
mi olarak Ummü Sa'd binti Ebû Cehl oradan geçiyordu. Ama er-
keklerin adm att gibi adm atyor, yürüyüünde tpK bir erkek
havas veriyordu. Hz. Abdullah merakla sordu «Kimdir bu kadm?» :

Ben de «Ebû Cehl'in kz Ümmü Sa'd'dr» dedim. Bunun üzerine Ab-


dullah (R.A.) öyle dedi Resûlüllah (A.S.) Efendimizden ittim bu-
:

yurdu ki «Erkeklere benzemeye özenen kadnlar ve kadnlara ben-


:

zemeye özenen erkekler bizden deildir.» (694)


Ne yazk ki, genç erkeklerimizle genç kzlarmzda birbirlerine ben-
zeme ve körü körüne taklîd bir hastalk haline gelmi bulunuyor.

(692) Ashab Sünen: bn Abbas (R.A.) dan.


(693) Sahih i Buhar».
(6941 Ahmed bin Hanbel - Taberani.

— 413 ~-
:

lauAiv üa All^E EGITIMI

Gençler böylesine çirkin bir benzeme hususunda srarl olup toplu-


ma âdeta meydan okuyorlar. Artk terbiyecilere düen görev, bu du-
rumu güzel metodlarla düzeltip nesli terbiye etmektir.

3 — EHVET VE GURURA VESLE OLAN ELBSE HARAMDIR

Bu huusta yaplan sahih rivâyete göre, Resûlüllah (A.S.) Efen-


dimiz buyurdu ki s

«Kim efcvet elbisesi giyinirse, Allah ona kyâmet günü zillet ve


horluk elbisesi giydirir.» (695)

ehvet elbisesinden maksat, insanlaraböbürlenmek, bü-kar


yüklük taslamak ve onlara tepeden bakmak için giyilenidir. Hiç üp-
he yok ki fiat yüksek lüks elbise giyinmek inam daha çok böylesi-
ne bir kibir ve gurura doru çeker. Allah (c.c.) ise böbürlenip bü-
yüklük taslayanlar sevmez. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu husus-
ta öyle buyurmutur «Kim elbisesini böbürlenmek ve büyüklük
:

taslamak için yerden sürüyüp çekerse, Allah Kyamet günü ona rah-
met nazariyle bakmaz.» (696)
halde Müslümana gereken, giyim ve kuamnda, yeme ve iç-
O
mesinde, ev ve konanda ortlama bir yol tutup itidali korumaktr;
tâ ki kibir ve gurur duygusu kabarmam olur ve büyüklük taslama
ehveti onu altedip kendine esir edemez duruma gelir.
Bir adam, Abdullah bin Ömer'e (R.A.) sordu
— Elbise türünden ne giyinebilirim?
Cevap verdi s

— Beyinsiz alçaklar seni alaya almayacak, hikmet erbab seni


ayplamyacak ekilde elbise giyin!

bn Ömer (R.A.) bu sözüyle ona, itidal snrn amamasn tav-

siye etmitir.

(695) Ahmed - Ebû Dâvud - Nesai.


(696) Buharl - Müslim.
Açklama: Elbisenin yerden sürüyüp çekilmesi. Araplarn giyindikleri en-
tari ve üstlükle ilgilidir. Cahiliyye devri Araplanndan zenginler, kabile
bakanlar daha çok bakalarna kar
böbürlenmek büyüklük taslamak
için entari ve üstlükleri yerden sürünecek kadar uzun yaptrrlard. Bunu
önlemek için slâm, topuklara kadar uzun tutulmasn tavsiye etmitir.
(Mütercim).

— 414
terbiyede temel kaideler

4 — ALLAH'IN YARATTII EKLÎ DETRMEK HARAMDIR


j

ekli deitirme fiillerinden biri «dövme» dir. Arapça buna


«vem» denilir. ne
vücudun muhtelif yerlerine, bilhassa yüz,
ile

kol ve ellere çivit veya benzeri bir toz kullanmak suretiyle ekiller
yapmaktr.. Peygamber (A.S.) m bunu yasaklyarak yapan ve yap-
tran lânetledii öyle rivayet edilmitir -.

«Resûlüllah (A.S.) Efendimiz dövme yapana ve yaptrana? dile-


ri inceltip ksaltana ve ksalttrp inceltene lanet etmitir.» (697)

Dövme ve dileri küçültüp ksaltma bir ölçüdür. Günümüzde


yaplan estetik ameliyatla yüzünün eklini deitirenlerin says be-
lirsizdir. Bu gibi âdet ve hevesler, insana eziyet verdii, Allah'n ya-
ratp ekillendirdii bir eyi deitirdii ve Allah'n kaderine rza
gösterilmedii için Resûlüllah (A.S.) böyle yapanlar ve yaptranla-
r lânetlemitir.

Kur'ân- Kerîm bu gibi deitirmeleri eytann fslts olarak


vasflandryor ve onun kendi etba'n böylece saptrdna dikkatle-
ri çekiyor:

«Allah eytan lânetledi. O da: «And olsun ki senin kullarn-


dan belirli bir pay edineceim; elbette onlar saptracam, onlar
kuruntularla oyalyacam. Elbette onlara emredeceim ve hayvan-
larn kulaklarn yaracaklar ve yine onlara emredeceim, Allah'n
yarattn deitirecekler» dedi. Ve artk kim Allah' brakr da
eytan dost ve arkada edinirse, gerçekten o açk bir ziyâna ura-
mtr.» (698)

ameliyatta yaplan güzelletirme ve deitirmelerden


Estetik
unlar istisna edilir nsana bedensel veya ruhsal sknt veren elem
:

hissettiren eyler, vücutta meydana gelen yumru ve benzeri fazla-


lklar, iltihap yapan Saç tra, trnaklar
bademcikler alnabilir.
kesmek, koltuk alt ve benzeri yerlerdeki kllar gidermek de böyle.
Çünkü bunlar kesmekte sknty giderme, temizlii gerçekletirme
ve görünüme anlam kazandrma söz konusudur.

5 — SAKALI TRA ETMEK HARÂMDIR


Yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle
buyurmutur ;

(697) Sahih-i Müslim.


(609) Nis& Sûresi: 119..
:

SLÂM'DA ALE ETM

«By (dudan krmzl görünecek ekilde) kesiniz, sakal


uzatp salveriniz ve Mecûsî (ateperest) lere muhalefet ediniz!»
(699)

Dier adam, Peygamber" (A.S.)


bir tesbite göre, Mecûsiler'den iki
Efendimize geldiler. kisi de byklarm iyice uzatm, sakallarm t-
ra etmi bulunuyordu. Resûlüllah (A.S.) onlarn bu eklini ho kar-
lamad vo kendilerine öyle sordu «Yazklar olsun size! Böyle yap-
:

manz size kim emretti?» Onlar da, «Rabbmz emretti» diye cevap
verdiler. Rabdan maksad, Ksrâ'y kasdediyorlard. Bunun üzerine
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurdu: «Ama benim Rabbim
bana, sakalm uzatp salvermemi, bym
kesmemi emretti.»
(700)

Yaplan merfu' bir rivâyette ise, Peygamber (A.S.) Efendimizin


öyle buyurduu tesbit edilmitir:

«Sakal salverip uzatn, byklar (dudak görünecek ekilde) ke-


sin; Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin!» (701)
Dier sahih bir hadiste ie öyle buyurulmutur

«On ey ftrattan (peygamberlerin sünnetin) dendir : By kes-


mek, sakal uzatp salvermek, misvak kullanmak, buruna su çekip

(609) Sahih-i Müslim.


(700) lbn Ishak-lbn Cerîr: Yezid bin Ebû Habib.
(701) imam Ahmed s Ebû Hüreyre (R.A.) den.

— 416 —

TEflUlYKDE Tfc'MF, KADKI l-.H

temizlemek, aza
su alp çalkalamak, trnaklar kesmek, parmak bo-
umlarn ykamak, kolLuk kllarn gidermek, elek olmak, {kü- tra
çük ve büyük haceti giderdikten sonra) su ile temizlenmek.» (702)
—°o°
SAKAL HAKKINDA DÖRT MEZHEP MAMININ GÖRÜ VE
ÇTHADI
Mezhep imamlarnn dördü de sakal tra etmeyip uzatmann
vüvubu üzerinde ittifak ettikleri, tra edilmesini haram saydiklar

1 — Hanefi imamlarnn önde mezhebi «Adan ;n


gelenlerinin :

sakaln kesmesi haramdr.» en-Nihâye kitabnda bir tutamdan faz-


lasn kesmenin vâcib olduu açklanm, bir tutamdan daha az b
rakip ksaltmay hiç kimse mubah görmemitir'. Nitekim sakal bir
tutamdan daha az uzatanlar, baz Maribliler (Afrika ktasnn ba
t kesiminde yaayanlar) ve bir de kadnlara benzemeye özenen er
keklerdir. Sakaln tamamn kesmek ise, Hindistan Yahudiler^ lo
îran Mecûsilerinin (fiilleridir. (703)

— Mâliki mezhebine göre: «Sakal tra etmek


2 veya iyice k-
saltmak —bununla kötü bir misal ortaya çkyorsa — haramdr Az
uzatp ksaltmak sebebiyle kötü bir misal domuyorsa, bu uy.un
olan ekle uymamaktr ve mekruhtur.» (704)
3 —
afiî mezhebine göre eyhan (iki eyh) «Sakal kesmek
:

mekruhtur» demilerdir. bn Rfat buna itiraz ederek «mam afii*


nin el-Umm adl kitabnda mam sakal kesmenin harâm olduunu
kesin bir ifadeyle belirtmitir» deyip kaynak göstermitir.
«Gerçek odur ki, bir illet ve hastalk söz ko;u
el-Ezrai diyor ki :

su olmad halde sakal tanamiyle kesmek haramdr.»


Buna benzer bir söz de bn Kasm haiyesinde geçmektedir.
4 — Hanbelî mezhebine göre: Hanbeliler sakal kesmenin tah-
rimini kesin bir ifâdeyle belirtmilerdir. Onlardan bir is:?, iii ksm
mad edilen görüe göre sakal tra etmenin harâm olduunu açjkla
(702) Ashab- Sünen - Ahmed bin Hanbel : Hz. Aie (R.A.) dan.
(703) Fethu'l- Kadir.
(704) Ebû Hasan ve Hâiyetü'I-Adviyye..
erhü'r - Risale /
Ayrca bu konuda geni bilgi için bak: Ustad Muharamed Hümid'in -s
lâm'da Sakal» adl kitabna..

— 417 — slam'da Aile Eitimi Cilt: 2-f<. : 27


SLAM'DA ALE ETM
mlardr. ksm
sakal kesmenin
(705). Bir ise harâm olduunu açk-
larken buna muhalefet edenlerin olup olmadn bahsetmemitir.
Naklettiimiz hadislerden ve fkh nasslardan açkça anlalan
udur ki : Sakal tra etmek haramdr. Gerçei aratrp doruyu
bulmaya çalan insafl kimseler herhalde hüccetin sadeliini, deli-
ise
linin kuvvetini dikkate alarak brakmann vâcib olduunu söyler-
ler.

Ben de u
sakaln tra eden hakknda söylenen sözü aynen söy-
lerim: «O kimse kadnlara benzemeye özenmektedir veya Allah'n
yaratt ekli deitirendir veyahut bakalarn körü körüne taklîd
edendir. Bu durumlardan sadece biri Müslüman günaha düürme-
ye yeter de artar..
Allah, gençlerimize doruyu, iyiyi, uygun olan ilhâm bu-
(c.c.)

yursun. Akidelerini kuvvetlendirsin, slâmiyetlerini salamlatrsn.


Böylece her zaman erkeklik ve olgunluk görünümünde bulunsun-
lar.. (706)

6 — ALTIN VE GÜMÜ KAP KULLANMAK HARAMDIR

Bu hususta sahih rivayete göre, Resülüllah (A.S.) Efendimiz öy-


le buyurmutur:

altn ve gümü kaplarda bir ey yiyip içen kimse-


«üphesiz ki
nin karnnda Cehennem atei carcar yapar.» (707)

Hz. Huzayfe (R.A.) diyor ki: «Resülüllah (A.S.) Efendimiz bizi


altn ve gümü
kaplardan su içmemizi ve yemek yememizi yasakla-

(705) Bununla, kavline fazla itimad edilmeyenlere göre, mekrûh sayld anla-
lyor.
(706) By uzatmann illetlerinden biri ve belki bata geleni,
kesmenin, sakal
baka milletlere muhalefettir. Bu bakmdan baz mezhep imamlarnn tah-
rîmle kerahet gibi iki ayr görü izhâr ettikleri olmutur. Harâm kabul
edenler, hadislerde geçen emri vücub mânasna, mekruh sayanlar, tavsi-
ye manâsna almlardr. Ancak birincilerin görü ve içtihad arlk kar
zanmtr. (Mütercim).
f/07) Sahih-i Müslim : Ununu Seleme (R.A.) den.
TERBYEDE TEMEL KADELER

d ve aynca ipek ve diba kumatan elbise giyinmemizi de men'etti.


Ve sonra da Efendimiz öyle buyurdu «Bu gibi eyler Diinya'da kâ-
:

firler içindir, Ahirette de bizim içindir..» (708)

Naklettiimiz bu hadislerden, altn ve gümü kaplar edinip kul-


lanmann; sade ipekten yayg ya da elbise yapp kullanmann haram
olduu anlalyor. Böyle yapanlar günahkâr olurlar.
Altn ve gümü kap ile ipek yayg kullanmann tahrîmi erkek
ve kadnlarn ikisini de hükmün kapsamna alr. Bundaki hikmete
gelince Müslümanm evinin mezmun lüks eylerden ve gazab ge-
:

rektiren kibir ve gurur alâmeti saylan bir takm eyadan pak ve


temiz tutulmas söz konusudur.

7 — SURET VE TMSALLER BULUNDURMAK HARAMDIR

Suret ve Timsâl: (70&)

Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«üphesiz ki Kyamet gününde en iddetli azâb görecek olanlar,


suret yapanlardr.» (710)

«Dorusu bu suretleri ileyip yapanlar, Kyamet gününde azâb


edilecekler ve u ileyip yaptnz suretleri diriltiniz! denilecek.»
(711)

(708) Sahîh-i Buhari: HuzayfeCR.A.) den.


(709) Sûret: Eyann aynnda baka eyden ayrd edilmesini salayan ekil an-
lamna gelir. Râb el-Müfredat'nda daha çok bu mâna üzerinde durmu-
tur.
Timsâl: Daha çok ekillendirilmi ey demektir. Bu ekil, bir takm özel hat-
lar ve biçimler ile yorumlanabilir. Hadislerde geçen «suret» ve «timsâl»
tabirleri canllarla (Mütercim).
ilgilidir.

(710) Buharî - Müslim Ibn Mesud (R_A.) dan.


:

(711) Buharî - Müslim Ibn Ömer (R.A.) dan.


:
SLÂM'DA ALE ETM
Hz. Âie (R.A.) Validemiz anlatyor ;


Resûlüllah (A. S.) Efendimiz bir seferden dönmü bulunuyor-
du. Ben de bulunduum odann iç penceresine, üzerinde sûret bulu-
nan bir örtü asmtm. Peygamber (A.S.) Efendimiz o örtüyü görün-
ce rengi deiti ve öyle buyurdu «Ya Aie! Kyamet gününde Al- :

lah yannda en çok ve iddetli azâb görecek olanlar, Allah'n yarat-


t canllar (tasvir edip) benzetenlerdir.»

Bunun üzerine o perdeyi kesip bir veya iki yastk yüzü yaptk.
(712)

«çinde köpek ve sûretler bulunan eve melekler girmez.» (713)

Hayyan bin Husayn anlatyor: Ali bin Ebi Tâlib (R.A.) bana
öyle dedi Resûlüllah (A.S.) Efendimizin beni görevlendirdii e-
:

ye seni görevlendireyim mi? Hiçbir sûret brakma mutlaka sil, yük-


sekçe hiçbir kabir brakma mutlaka düzelt..» (714)

Bu hadîslerin tamam,
timsâl ve sûre ilerin harâm klndna
delâlet etmektedir; ister bu sûret ve timsâller üç buutlu birer cisim
eklinde olsunlar, ister resim eklinde olsunlar farketmez. ster göl-
gesi bulunan heykeller ve putlar gibi olsunlar, ister gölgesi olmayan
kabartma ve çizgi eklinde bulunsunlar ayn hükmün kapsamna
girerler. ster bunlar aalanmak, tahkir edilmek niyetiyle yapl-
sn, isterse baka niyetle yaplsn yine farketmez. Çünkü bütün bu
durumlarda Allah'n yaratt (canllara) benzeme ve benzetme söz
konusudur.
Bu hürmeti te'kid eden hususlardan biri de u rivayettir:

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Mekke'yi fethettikten sonra, için-


de sûretler. putlar ve timsaller bulunduu için Kabe'nin içine gir-
memi, bunlar çkarlp giderilinceye kadar beklemitir.
rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Mek-
Yaplan sahih
ke'nin Bathâ mevkiinde bulunuyordu. Ömer bin Hattab'a Kâbe'ye
gidip içinde ne kadar sûret varsa hepsini silip gidermesini emretti.
Nitekim Kabe'deki sûretler silinip giderilinceye, putlardan temizle-
ninceye kadar içeri girmedi. (715)

( 712 ) Buhari - Müslim : Â ie R A


( . . ) dan.
(713) Buhari - MüslimEbû Talhâ (R.A.) den.
:

(714) Müslim -Ebû Dâvud - Tirmizî Hayyan bin Husayn'dan.


:

(715) Ebû Dâvud Câbir (R.A.) dan.


:

-- 420 —
; : : ::

TERBYEDE TEMEL KADELER

Ashab Kirâm'dan Hz. Üsâme (R.A.) anlatyor: Resülüllah


(A.S.) Efendimiz Mekke'yi fethettikten sonra Kabe'ye girdiinde
içinde brahim Peygamberin suretini (çizilmi resmini) gördü. He-
men su istedi ve o resmi silip giderdi. (716)

Suretler konusunda unlar istisna edilir

Aaç ekilleri ve ruh (can) tamayan herhangi bir eyann ek-


li ve resmi bu cümledendir.

Sâid bin Ebî Hasan anlatyor


—Bir adam, Resülüllah (A.S.) Efendimizin amcasnn olu Ab-
dullah bin Abbas'a (R.A.) gelerek öyle dedi
— Dorusu ben elimin iiyle, sanatyla geçinen bir kimseyim;
ite u sûretleri yapmaktaym, ne dersiniz?

Bunun üzerine Abdullah bin Abbas (R.A.) ona u cevab verdi s


Ben sana ancak Resülüllah (A.S.) Efendimiz'den iittiimi
haber vermek istiyorum. Efendimiz öyle buyurdu «Kim bir sûret
yaparsa, üphesiz ki Allah ona, o sûrete ruh üflemedikçe azâb eder.
Oysa o, sûrete ruh üfleyici deildir.»
Bu haber üzerine adam fazlasiyle korktu. Abdullah bin Abbas
(R.A.) ona:
— Vah yazk! Sen herhalde sûret yapmak istiyorsan ite aacn
ve içinde ruh bulunmayan bir eyann suretini yap!.» buyurdu. (717)
Timsâl konusunda unlar istisna edilir

Çocuklarn oynayp oyalanmas yaplan insan ve hayvan


için
eklindeki bebekler ve oyuncaklar. Çünkü bunlar yapmakta sayg
ve büyüklük atfetme niyeti yoktur. Nitekim Hz. Âie (R.A.) Valide-
miz diyor ki
— Dorusu ben zaman zaman insan eklinde yaplm bebekler-
le oynardm. Resülüllah Efendimiz de bunlar görürdü. Ar-
(A.S.)
kadalarm gelir de benimle oynarlar ve Resûlüllah'tan endie edip
gizlenirlerdi. Oysa Resülüllah (A.S.) Efendimiz onlarn bana gelme-
sine sevinir ve benimle oynamalarna memnun olurdu.

(716) Buhari Kitabu'l-Hacc'de Üsâme (R.A.) dan.


(717) Buhari - Müslim Said bin Ebî Hasen'den.

— 421
SLAM'DA ALE E t T 1 M I

Dier bir rivayete göre, Resûlüllah (A.S.)


Efendimiz bir gün Hz.
Âie'ye (718) oyuncaklarn göstererek, «bunlar nedir?» diye sordu.
O da, «kzlanmdr...» diye cevap verdi. «Ya bunlarn ortasndaki
ey nedir?., diye sorunca, o da: «Aftr...» dedi. Bunun üzerine Pey-
gamberimiz (A.S.) «ki kanatl bir at öyle mi?» buyurdu. Hz. Aie,
«Dâvud olu Süleyman'n kanatl atlar bulunduunu duymadn
m?» deyince, Efendimiz dileri görününceye kadar güldü.. (719)
evkanî diyor ki:
— Nakledilen bu hadîslerde, çocuklarn gelin eklinde yaplm
oyuncaklar ile oynamalarnn câiz olduuna açk delil vardr. mâm
Mâlik' den yaplan rivayete göre, ad geçen, adamlarn kendi kz ço-
cuklarna bu gibi bebekleri satn almalarn mekruh saymtr. Ka-
d yaz ise, kz çocuklarnn bu gibi bebeklerle oynamalarna ruhsat
vardr, demitir.
Dikkatleri bir hususa çekmekte yarar görüyoruz, o da Yaplan s

sûretleri aalayp
tahkir niyetiyle özelliini kaybettirecek ekilde
baz hatlarn silip deitirmek suretiyle onlardan yararlanmak
mümkündür. Çünkü deitirme, yani tahkir niyetiyle deitirip ba-
kalatrmak onu helâl klmaktadr. Nitekim yaplan sahih rivâyete
göre, Melek Cebrail, girmek için Resûlüllah (A.S.) Efendimiz-
içeri
den izin istiyor. Resûlüllah da ona «içeri gir!» diye müsaade ediyor-
sada o, «Senin evine nasl gireyim ki, içinde bir perde ve perdenin
üzerinde sûret bulunuyordun Ama mutlaka bunlar bulundurmak is-
p ya da yayg ola-

Nakledilen nasslarn zâhiri bunlarn da haram olduunu içine


almaktadr. Ancak baz zarûrî durumlarda, maslahatn gerektirdii
hallerde buna ruhsat verilebilir Kimlik kartlarna, pasaportlara ya-
:

ptrlan resimler, suçlu cânilerin bulunup yakalanmas için hazr-


lanp aslan veya sicil defterine yaptrlan resimleri, üpheli kii-
lerin resimleri, belli bir konuyu açklamak için lüzum görülen resim-
ler bu cümledendir. Çünkü bunlar «Zarûretler mahzûrlu eyleri mu-
bah klar» kaidesinin kapsamna girmektedir.
arette bulunmamz uygun gördüümüz bir hususu hatrlata-
lm :

(718) Buharî - Müslim Âie (R.A.) dan.


:

(719) Ebû Dâvud Aie (R.A.) dan.


s

(720) Nesâ-bn Hibbân.

— 422 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER


,
,

Birçok Müslüman
kimselerin evlerinde baba, dede veya ailenin
resimleri büyütülüp aslmakta ve evin birçok duvarlar üzerinde
canl varlklarn resimleri bulunan eya ile süslenmektedir. üphe-
siz ki, bu gibi ameller, Câhiliyyet devrinin kötü adetlerinden biridir
ve ayn zamanda slâmiyetin yasaklayp kaldrd putperestlerin
görüntülerine benzer bir görüntüdür.

Artk terbiyecilere ve babalara gereken ki, u evlerine bu gibi


haram eyleri sokmamalar, hanelerini sûretlerden tertemiz tutma-
ldrlar. Böylece umulur ki, Aziz ve Celîl olan Allah'n rzâsna eri-

irler de Allah'n övdüü ü


bahtiyar kiilerden saylrlar
«Öyle ya, kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, ite onlar Al-
lah'n kendilerine nîmet sunduu Peygamberler, Sddîklar, ehîd-
ler ve Salihlerle beraberdirler. Bunlar ise ne güzel arkadalardr!»
(721)

—oOo—
CÂHLYYET DEVR NANÇLARIYLA LGL TAHRÎM

Gayb ancak Allah (c.c.) bilir. Gaybna ancak kullarndan se-

çip râz olduu kimseye, peygamberine bildirir. Kur'ân'da bu gerçe-


e temasla deniliyor ki s

gayb bilendir. Gaybna kimseyi muttali' klmaz. Ancak se-


«Q,
çip râz olduu bir peygambere bildirmesi bunun dndadr...»
(722)

Artk kim gaybi gaybe mârifet edindiini iddiâ


bildiini, hakiki
ederse, o gerçekten Allah'a, hakikî gaybe ve insanlara kar tam bir
yalancdr.
an Yüce Allah (c.c.) buyuruyor:

«De ki: Göklerde ve yerde gayb Allah'tan baka kimse bilmez


ve onlar da ne zaman diriltilip kaldrlacaklarnn bilincinde deil-
lerdir. Hayr, onlarn Ahiret hakkndaki bilgisi kt ve yetersizdir...»
(723)

Ne insanlar, ne melekler, ne de cinler gayb bilmezler, meerki

(721) Nisa Sûresi : 69.


(722) Cinn Sûresi: 27.
'723) Nemi Sûresi: 65.

— 423 —
:

SLAM'DA ALE ETM


Allah onu onlara öretmi olsun. Cenâb- Hakk, Süleyman Peygam-
ber'in cinleri hakknda u haberi veriyor:

«Ne vakit ki Süleyman'a ölümü hükmettik; (çaltrd) cinle-


re Onun ölümünü ancak deneini yiyen aaçkurdu gösterdi. Süley-
man (ölmü vaziyette) yere kapannca, gerçek ortaya çkt ki, u
eer cinler gayb bilmi olsalard, o horlayc, aalayc azabn
içinde kalmazlard.» (724)

Bu bilgilerin altnda îslâm aadaki inançlar harâm kl-


mtr :

1 — harâm klmtr. Nitekim Resûlüllah


Kâhinleri tasdiki (A.S.)
Efendimiz bu hususta öyle buyurmutur

•CS
«Kim gaybden haber verene gelir de birey sorar ve onun
bir
dediini tasdik ederse, krk günlük namaz kabul olunmaz.» (725)

«Kim bir kâhine gelir de onun dediini tasdik ederse, o, Muham-


medi (A.SJ indirileni inkâr etmi olur.» (726)
*

.
Bu hadîslerden açkça anlalyor ki, îslâm bâtla kar hamle-
sinde yalnz deccal kâhinlerin üzerine varmakla yetinmemi, onla-
rn vehim ve sapttrmalarn tasdik edenleri de günahta onlara or-
tak saymtr..

2 — Fal oklaryla ksmet aramak.


Harâm klnan inançlardan biri de fal oklar veya herhangi bir
kumar âletiyle ksmet aramaktr. Bu hususta Cenâb- Hak öyle bu-
yuruyor :

(724) Sebe' Sûresi: 14.


(725) Sahîh-i Müslim.
(726) Bezzâr/lsnâd-i Ceyyid ile..

— 424 —
TERBYEDE temel kaideler

«Ey imân edenler! îçki, kumar, tapnmak için konulan dikili


ta-
lar ve fal oklar eytan ii murdar eylerden bakas deildir.
O hal-
de bunlardan kaçnn ki kurtulua eresiniz. (727)

«Fal oklar» diye çevrisini yaptmz


«ezlâm» bir takm fal ok-
lardr ki, câhiliyyet devri Araplar onlardan birinin üzerine «Rab
bm bana emretti..», ikincisinin üzerine «Rabbm beni men'ettiL»
«Üçüncüsünün üz€rine ise bir ey yazlmaz bo braklrd. Bir yol-
culua veya savaa, ya da evlenme ve benzeri önemli bir eye te-
ebbüs etmek istedikleri zaman puthaneye gelirler, orada devaml
bulundurulan fal oklarndan birini çekerler. Üzerinde emir buluna-
n çkarsa, balamak istedikleri eye cesaretle balarlar. Yasak an-
lamndaki ok çkarsa, vazgeçerler. Bo ok çkarsa birkaç defa daha
çekerler de emir veya nehiy anlamndaki oklardan biri çkncaya
kadar devam ederlerdi.
Günümüzde buna benzerbir takm remil atmalar, kahve finca-
n kapamalar ve benzeri fallara ba vurulduu görülmektedir. Bu
kabil eyler îslâm'da haramdr. Çünkü bu dinde falcln, remilci
liin, kehanetin, gaybden haber vermenin yeri yoktur. Bütün bun-
devrine ait kötü âdetlerdir.
Onun için Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Kehânette bulunan (fal oklar ve benzeri kumar aletleriyle


1

ksmet arayan veya uursuz sayd için seferi yarda brakp dönen
kimse yüksek derecelere eriemez..» (728)

îslâm Dini fal oklanyla ve benzeri eylerle ksmet ha- aramay


râm klp bunu bir bakma irk
saydna göre, ilâhî sünnete uy-
gun olan mâkul bir yol koymu ve er'i istihare'yi tavsiye etmitir. Bu-
nunla insan O
Yüce Kudrete dayanp dilekte bulunarak hayre yö-
nelmeyi ister. Daha önceki bahislerde Vahiy konusuyla irtibat sa-
lama konusunda istihareden ve yaplacak duâsndan söz etmi ve
gereken bilgiyi vermitik. Arzu edenler o bahse tekrar bakabilirler.

(727) Mâide Sûresi: 90.


(728) Taberânî ; Isnad- Ceyyid ile..
SLAM'DA ALE E î Tl M I

3 — îslâm sihir ve büyücülüü de harâm klmtr :

Nitekim yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendi-


miz öyle buyurmutur:
«Helâk edici yedi eyden saknp uzakl anz!»
Bunun üzerine
soruldu «Ya Resûlüllah! O yedi ey nelerdir?» Cevap verdi «Al-
: :

d
lah'a ortak komak, sihir ve büyücülük yapmak, Allah'n harâm kl-
bir cam haksz yere öldürmek, ribâ (fâiz) yemek, yetîm mal
yemek, sava alanndan geri çekilip kaçmak, iffetli namuslu, zina-
zinadan beri mü'min kadna zinâ isnâd etmek...» (729)

slâm naslhâkinlere ve ârraflara, yani gayb bildiklerini iddia


edenlere gitmeyi, onlardan gayble ilgili bilgi istemeyi ve baz srlar
örenmeye çalmay harâm klmsa, gizli eyleri kefetme husu-
sunda sihirbazlara ve büyücülere de ba vurmay harâm klm; ba-
z mükillerin çözümü, baz insanlara zarar vermek için bu gibi bâ-
tl eyler peinde komay kesinlikle yasaklamtr. Nitekim sahih
tesbite göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

sayan, kendisi için uursuz haberi verilen; hekânette


«Uursuz
bulunan, kâhine gidip gaybden haber almak isteyen; sihir yapan ve
yaptran bizden deildir.» (730)

«çkiye devam eden, sihre inanan, hsmlarndan ilgisini kesen


kimse Cennet'e giremez..» (731)
îslâm fakîhlerinden bir ksm
sihri küfür saymtr, bir ksm
da küfre kap açtm
söylemitir. Baz ilim adamlar ise, toplumu
sihirbazn murdarlndan temizlemek, ümmetin akidesini korumak
ve halk arama sapldk ve fesâdm girmesini önlemek için sihirba-
zn öldürülmesinin vâcib olduunu belirtmilerdir.
Kur'ân'da örendiimiz ise, düümlü iplere üfleyenlerden Al-
lah'a snmamz hususudur ki bu düümlere üfleyenler büyücü ve

(729) Buhari - Müslim.


(730) Bezzâr: Isnad-i Ceyyid üe..
(731) tbn Hibbâc

— 426 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

sihirbazlardr ki böyle yapmakla kar kocay birbirinden ayrmaya


çalrlar, ayrca baz insanlara kötülükte bulunmay tasarlarlar..
Her akam
Muavvazateyn'i okumann srr, okuyan kimsenin
cinlerin ve düümlere üfleyen büyücülerin errinden emin olup gü-
vende kalmas içindir. Nitekim Hz. Aie (R.A.) dan yaplan sahîh
rivâyete göre, ad geçen öyle anlatyor: «Resûlftllah (A.S.) Efendi-
miz akam olup yatana uzanmak istedii zaman hemen her gece
iki avucunu birletirip onlara üfleyerek «Kul huvallah'» ve «Kul
eûzü bi-Rabbi'l-falak» ile «Kul eûzü bi-Rabbi'n-nâsi» sûrelerini okur,
üfler sonra da iki elinin bedeninden dokunabilecek her yerine sü-
rer, tabii önce bana ve yüzüne sürmekle balar ve bunu
üç defa
tekrarlard.» (732)

4 — Gözboncuu, hamâyil ve benzeri eyler taknmak harâm-


dr
Ashab- Kirâm'dan Akabe bin Amir (RA.) diyor ki On kiilik:

bir kafile Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek* beyat etmek iste-


diler. Bunlardan dokuzuyla bey'at etti, biriyle etmedi. Bunun üzeri-
ne gelenler, «bu adamn nesi var?» diye sordular. Resûlüllah (A.S.
Efendimiz u
cevab verdi: »Onun pazusunda bir hamâyil (veya
gözboncuu gibi bir ey) bulunuyor da ondan kendisiyle bey'at et-
medik..»

Bunun üzerine adam pazusuna asl bulunan hamâyili veya


gözboncuu gibi eyi koparp attktan sonra Resûlüllah (A.S.) onun-
la bey'atte bulundu. Sonra da öyle buyurdu «Kim hamâyil veya
-

gözboncuu gibi bir ey takarsa Allah onun (arzu ve muradn) hiç


de tamamlamasn. Kim de (nazar demesin diye) gözboncuu ve
benzeri bir ey takarsa Allah onu himaye etmesin!.» (733)

Sözü edilen eylere Arapça'da «temime» denilir ki bu terim ola-


rak Büyük ve küçüklerin boynuna, gösüne aslan gözboncuu, ha-
:

mâyil ve benzeri eylerdir ki bunlar tamakla hastalktan ifâ bu-


lacaklarna inanrlar, nazardan korunmu olduklarna itikad eder-
ler veya kendilerinden er ve müsîbeti defettiini kabul ederler.

Birçok sapklarn ve deccallarm, îslâm kültürü yeterli olmayan


insanlara, üzerinde birtakm acayib çizgiler, rakamlar ve iaretler
bulunan kâtlar yazdklarm, üzerine bir takm tlsmlar ve azîmet-

(732) Buharî - Müslim Hz. Aie (R.A.) den.


:

(733) Ahmed bin Hanbeî - El, Hâkim.

— 427 —
: :

SLÂM'DA A ÎLE ETM


lerokuduklarn iitmekteyiz. Onlar bununla kendilerine bavuran
kimseyi cinlerin dokunmasndan, gözdemesinden er ve eziyetten
korunup himâye ettiklerini iddia ederler.

Yazlp aslan Arapça ifadeli muskalar ise

Bazan da açk Arapçayla mânas anlalr ekilde Peygam-


oir
ber (A.S.) Efendimizden rivâyet yoluyla sâbit olan dualar ve özel-
likleri sünnet ile sâbit olan baz ifâ âyetleri, Muavvazateyn gibi sû-
reler ile ilenmi muskalar ise, fukahadan bir ksm bunda dinen bir
salanca görmemektedirler. Bunun gibi Hasta veya ylan ya da akrep
tarafndan srlm kimseler üzerine Fatiha ve baz sûre veya âyet-
leri ifâ ve rahmet niyetiyle okuyup sonra da el ile meshetmek, a-
zn slaklm çkarmadan hafifçe üflemek de câizdir. Nitekim tmam
Nevevî ve Hâfz tbn Hacer ve dier yetkili ilim adamlarndan bu-
nun meruiyeti hakknda icma' vaki olduu rivâyet edilmitir. An-
cak bunun cevâzm icma' u
üç art ile takyîd etmitir
Birincisi: Yazlan muska veya okunup üflenen ey ya Allah'n
Kelâm ya da O'nun isim ve sfatlan olacak.
kincisi : Ya Arapça olacak ya da mânas iyice anlalr ekilde
baka bir dille olacak.

Üçüncü Sadece muskamn veya okunan eyin


:
bizatihi te'sir et-
miyeceine, ancak Allah'n izniyle, kudretiyle, inâyetiyle te'sir ede-
ceine inanacak. (734)

Hasta ve çocuklar mânevi ifâya ve ilâhî korumaya eritirmek


için bu hususta Allah'a snma
ve sndrmayla ilgili rivâyetleri
dikkate alp okumak, Allah'a snp
O'ndan yardm ve inâyet bek-
lemek de câizdir. Nitekim yaplan sahih rivâyete göre, îbn Abbas
(R.A.) diyor ki : Resûlüllah (A.S.) Efendimiz zaman zaman torunu
Hasan ile Hüseyn'i Allah'a sndrarak öyle duâ ederdi :
«Sizi Al-

lah'n tastamam sözleriyle eytan'dan ve her türlü zararl haerat

(734) ifâ ve rahmet niyetiyle okuyup üflemeye dini terim olarak -rukye» de-
nir. Müellifin de ksmen açklad gibi. dier zahiri sebeplere bavurduk-
iJ
tan ve gereken tedbirleri aldktan sonra hasta için Allah'a el kaldrp
fâ dilemek ve bu niyetle tavsiye edilen baz sûre, âyet ve dualar oku-
makta mutlaka yarar vardr. Yeter ki hem okutan, hem okuyan buna inan-
sn ve bir para karlnda yaplmam olsun.. Ancak hasta veya yaknla-
saknca gö-
r okuma iini yapan kimseye bir hediye verirlerse bunda bir
rülmemitir. (Mütercim).

— 428 —
: :

TERBYEDE TEMEL KAÎDELBR

ve eylerden Allah'a sndryorum. sabet eden her gözden (göz-


demeden) de Allah'a sndryorum..» (735)
5 — Uursuz sayma da harâmdr.
Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyur-
mutur :

«Uursuz uursuz olduunu haber veren


sayan, bir eylerin
kimse ile bu kimseye inanp balanan kimse bizden deildir.» (736)
Dier bir hadîslerinde ise ümmetini öyle uyarmtr
«îyafet, tîret ve tark rinttendir.» (737)

lyâfet : çekmek, gaybden haber vermektir ki bu


Remil için çizgi
da kâhinlikten bir bölüm saylr ve günümüze kadar sürüp gelmek-
tedir.

Tetayyür: Daha çok bir ie balarken veya bir yola çkarken


karsna çkan bir takm eyleri uursuz bir uur sayp ona ksmn
göre hareket etmektir.
Tark: Ufak talarla sun çözmektir.
Cibt t Allah'tan baka taplan eylerdir.
Araplar Câhiliyyet devrinde kargann ötüünü kendileri için
uursuz sayarlard. Bayku ötmesinden hiç holanmaz ve bunu bir
musibetin ineceiyle yorumlarlard. Kuun sa taraftan gelip sol
tarafa geçmesini iyi sanmazlar, bir uursuzluun ba göstereceine
te'vîl ederlerdi. Bu gibi eyler çou zaman Araplar asl amaç ve ga-
yelerinden akkordu. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu gibi eylere itikad
etmeyi kökünden ykt ve bunlarn yarar salamada veya zarar
defetmede hiçbir te'sirleri bulunmadn açklad. Bütün kuvvet
ve kudretin, te'sir ve neticenin Allah'a ait olduunu bildirerek en
salam inanc koydu.
Nitekim sahih tesbîte göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu ko-
nuda öyle buyurmutur

(735) Buhar :lbn Abbas (R.A.) dan.


f736) Bezzâr - Taberani.
(737) Ebû Dâvud - Nesâî - bn Hibbân.

— 429 —

SLAM'DA ALE ETM


«Bir eyi uursuz saydnz zaman, (iiniz ve yolunuzu brak-
mayn) geçip gidin, iinize devam edin ve Allah'a güvenip dayarm!»
(738)

«Kime bu uursuz sayma hususunda sunulursa öyle de-


bir ey
sin : Allah'm! uursuz hiçbir ey yoktur, ancak senin uursuz say-
dn vardr. Hiçbir hayr yoktur, ancak Senin hayrn vardr..»

Tabiîn'den Ikrime (R.A.) anlatyor :

— Bir
ara îbn Abbas (R.A.) nn yannda oturuyorduk derken
üzerimizden bir ku öterek geçmeye balad. Orada bulunanlardan
bir adam, «hayr, hayr..» dedi. Bunun üzerine bn Abbas (R.A.) «Ne
hayr ne de erdir..» buyurdu. (740)
Bütün bu nasslardan açkça anlalyor ki, zaman veya mekân
veya hayvan ve benzeri eyleri uursuz sayma, slâm'dan kaynak-
lanmamtr; menei Câhiliyyet devridir. Bir eyi uursuz sayma,
slâm eriatnda harâm klnmtr. Çünkü mutlak fâil, gerçek mü-
essir yalnz Allah* dr. Müslümana gereken, unu bunu uursuz say-
mayp iine, yoluna devam etmektir ve her hâl ü kârda Allah'a da-
yanp güvenmektir. Ancak böylece amaç ve hedefine ulaabilir..
—0O0
ALIM - SATIM VE KAZANÇ KONUSUNDA HARÂM OLAN
HUSUSLAR

Hz. Muhammed (A.S.) bütün insanlara Peygamber olarak gön-


derildii dönemde Câhiliyyet devri Araplarn bir sürü alm -satm
çeitleri bulunuyordu. Mali muâmeleler, ticarî mübadeleler de bir
öylesine.. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz olarak alm - satim çeitlerin-
den bir ksmn —slâm eriât kaidelerine ters dümedii için oldu-
u gibi brakt; fert ve topluma zarar veren ksmlar ve birtakm
açanlarn men'eyledi.
kötülüklere rezilce eserlere yol

slâm'n bu hususta harâm kld en önemli alm- satm ve


muameleleri aaya sralyoruz; daha dorusu Peygamber (A.S.)
dan sâbit olduu gibi naklediyoruz -.

(738) îbn Adiy Ebû Hüreyre.(R.A.) den.


:

(739) Beyhakî îbn Ömer (R.A.) dan.


:

(740) Kaynak verilmemitir.

— 430 —
terbiyede temel kaideler

1 — Haram Saylan Eyann Alm - Satm.


Bu hususta Peygamber (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:
«üphesiz ki Allah bir eyi haram klnca, onun deer ve tutar-
n da harâm klmtr.» (741)
Bu bakmdan alkollü içkilerin alm satm, canllarn
- resim ve
domuzun, bütün çeitleriyle çalg âletlerinin, istavroz-
heykellerinin,
larn, yanasib kâtlarnn ve benzeri eylerin de alm - satm s-
lâm nazarnda harâmdr. Çünkü bunlar harama vesile ve âlet ol-
maktadrlar..

Sözü edilen eylerin alm - satmnn harâm künmasndaki hik-


met:

îmâl edilmesini önlemek, anlmasn saç aklandrp hafzalara


iyice yerletirmek, insanlar böylece bunlarla amel etmekten uzak-
latrmak ve toplumu bu gibi eylerin zararlarndan kurtarmak, ah-
lâk bozucu eylere kar uyank bulundurmak gibi akl sahiplerine
pek kapal olmayan hikmetlerden dolay harama vasta olan eyler
de harâm klnmtr.
2 —
Sonun ne olaca bilinmeyen bir takm ihtimallere dayal
eylerin sat da harâmdr. slâm Fkhnda buna «bey* -i arer» de-
Sahih rivayetlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz «arer ve
nilir.
hasat eklindeki alm- satum men'etmitir. (742)

Dier bir hadiste Peygamber (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-


tur:

«Sudaki bal satn almayn* çünkü bu, bey-i garer'dir.» (743)

Çünkü bu eyin sat, varl muhakkak olmayan, satc-


gibi
nn elinde mevcut olmayan meçhulün sat demektir; aym zamanda
satcnn onu teslime kudreti de yetmemektedir. Bu gibi alm - satm-
lar bir sürü sürtüme, çekime ve tartmalara sebebiyet verir. Ay-
n zamanda ekonomik yöntemlere ters düüp bakasm aldatmaya,
tüccar arasnda güvensizlik dourmaya neden olmaktadr.

(741) Ahmed bin Hanbel - Ebû Davud.


(742) «Bey-i garer», sonumeçhul olan, havadaki ku, denizdeki balk gibi eyleri
ele geçirmeden satmak anlamna gelir. Bey-i hasat», ortada bulunan bir-
çok eya üzerine atlan küçük ta hangisine isabet ederse, onun alm - sa-
tmnn yaplmasn alcyla satcnn kararlatrmas demektir.
(743) Ahmed bin Hanbel - Taberânl.

— 431 —
SLAM'DA ALE ETM
3 — Aldatma temeli üzerine kurulan alm -satm, piyasadaki
istikrar bulan fiatlarla oynamak haramdr. Çünkü Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz, «slâm'da zarar ve zarara karlk zarar yoktur. (744) bu-
yurmutur.

Aslnda slâm, hayat kolaylatrmak için ticarî teâmül-


iktisadî
de mutlak hürriyet vermeyi ister. Bunu da arz ve talebe uygunluk
için düünüp ticarî pazara dayanarak dengeli bir unsur olmay ha-
zrlar. te bunun içindir ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz zamannda
fiatlar yükselince, Ashab- Kiram «Ya Resûlüllah! Bize bir narh
:

koy (bir kâr haddi tan) «diye istekte bulundular. Cenâb- Peygam-
ber öyle buyurdu: «Asl narh koyan Allah' tu*, skp genileten ve
nzk veren de O'dur. Ben umuyorum ki, sizden hiçbirinizin benden
kan ve mal adna hiçbir alaca istei bulunmad halde Allah'a
kavuacam!.» (745)

Ancak pazara, çarya sün'i bir buhran girer de intikâr balar,


bir ksm zarurî mallar piyasadan kaldrlp stok edilir, fiatlar oyun-
cak haline getirilip istikrarl bir fiât salanmaz, belli bir takm mal-
larda anormal fiât art
görülürse, o takdirde toplumun zarurî ihti-
yacn gidermek ve ümmetin çounu muhtekirlerin, fahi fiatla mal
satanlarn elinden kurtarp korumak için narh koymak, yani kâr
haddini belirleyip keyfi fiat yükseltmelerini önlemek mubah olur.
Nitekim bu, eriâtm asl kaideleri arasnda yer alm ve takarrür
etmi bir kuraldr. «slâm'da zarar ve zarara karlk zarar yoktur.»
kaidesi ve «Mefasidi defetmek mesâlihi celbetmenin önüne geçiri-
lir» kaidesi bu cümledendir.

Hanefî fukahas u hususu kararlatrmlardr:

Yiyecek maddeleri satanlar pazarda tam bir tahakküm havas


estirip fâhi fiatla sat yapmak suretiyle haddi ayorlarsa, devle-
organ da bu durumda Müslümanlarn hukukunu siyânet
tin yetkili
edemiyor; ancak fiatlar dondurmak, yani narh koyup kâr haddini
belirlemekten baka çare bulamyorsa, uzmanlarn, rey sahiplerinin
görülerini almak suretiyle narh koymakta bir saknca yoktur.
(746)

(744) Ahmed bin Hanbel - bn Mâce.


(745) Tirmizi Ebû Dâvud -
- bn Mâce - Müsned-i Ahmed ;
2/337.
1746) Hidâye

— 432 —
terbiyede temel kaideler

4 — htikâr esasna dayal alm satm.


-

Süpekilasyon amacyla özellikle yiyecek maddelerini piyasa-


dan kaldrp stok etmek ve fiatlarm iyice yükselmesini bekleyip öy-
lece sata arzetmek harâm saylm ve yasak klnmtr. Bu husus-
ta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Kim yiyecek maddesini krk gece( gün) saklayp sata arzet-


mezse, gerçekten onun Allah'tan ilgisi kesilmi olur, Allah'n (rah-
met nazar) ondan kesilmi olur.» (747)

htikârda ancak günahkâr kimse bulunur.» (748)

Hadîste «ancak hâti'» tabiri kullanlm, bundan maksat, gü-

d
nahkâr kimsedir. Nitekim «hatibin «günahkâr» mânasnda kullanl-
Kur'ân'n u
âyetinde geçmektedir:

«Dorusu Fir'avn da, Hâmân da, askerleri de hep hâti, (suçlu


günahkârlar) idiler.» (749)

Resûlüllah (A.S,) Efendimiz dier bir hadîslerinde öyle buyur-


mulardr:

ihtiyaç maddesini gizleyip uygun bir vakitte fiatlar yükselince or-


taya çkarmas demektir. Genel biçimde yiyecek ve giyecek eyas-
n kapsar.

Bir bakma kapsamna giren alm satm türlerinden biri


ihtikâr -

de, yerli kimsenin yabancnn maln satmas, yani arayere girip


onun adna satn salamasdr.

(747) bn Ebî eybe.


(748) Sahîh-i Müslim.
(749) Kasas Sûresi R.
(750) bn Mâce-el-Hâkim.
SLÂM'DA ALE ETM
Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz: «Yerli kimse yabanc
adna onun maln (arac olup) satmasn. Brakn da insanlar bir
ksm bir ksmndan rzklarn kazanp salasnlar!» (751)
Hadîste «el-hazr» ve «el-bâdi» tabirleri kullanlmtr. Hâzr :

ehir veya kasabada oturan kimsedir. Bâdî: ehir dnda köyde,


dada ve çölde oturan kimsedir.
Men'edilen bu tür alm - satmn ekli udur Yabanc garip bir :

adam veya çölden bir adam umumun ihtiyaç duyduu bir maddeyi
satmak üzere ehre getirip de günün piyasa rayicine göre satmak
ister. ehirli ona gelip, «sen bu mal, eyay benim yanma brak da
bir süre bekle, ben onu yüksek bir fiatla satarm!» der... Oysa tara-
dan gelen maln ona brakmayp dorudan piyasaya arzedip bizzat
kendisi satm
salarsa, ucuzluk ve rahatlk dourur, hem ehirli

aldatmak.
5 — Alm - satmda a
yararlanr, hem de kendisi istifade etmi olur.

bavurmak, yani hyanet edip alcy

Yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz tahl


satan bir adama urad. Tahlm beendi ve elini çuvala sokup alt
ksmm yoklad, eli sland. Bunun üzerine o adama:
— Mal sahibi! Bu nedir?
— Yamur dokundu..
— O halde neden slak olan çuvaln üstüne koymadn da alt-
na gizledin, üstüne koysaydm da insanlarn görmesini salasaydn
olmaz myd? Bizi aldatan bizden deildir. (752)

C'n mânas : Bir eyin aksini ortaya koymak, hakikatini giz-


lemek ve alcnn bilgisi dnda tutmaktr.

Buna iâretle Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Sat yapp da satt eyde olan (kusur ve kalite düüklüü-


nü) açklamamak hiç kimseye helâl olmaz. Bunu bilen kimsenin
mutlaka açklamas gerekir, aksi helâl deildir.» (753)
Bu husustaki hürmet (yan haramlk) bir de yalan yemin ilâve
etmesiyle iddetlenir.

(751) Sahîh-i Müslim.


(752) Sahîh-i Müslim.
(753 ) el-Hâkim - Beyhaki.

—434 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

O
nedenle Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, tüccar çok yeminden
genel ölçüde men'etmi ve yalan yere yeminden ise özellikle men'e
derek uyanda bulunmutur. Sahih rivayette öyle Duyurulmutur

«Yemin, sata arzedilen maln infakn salar, bereketini alp


götürür.» (754)

amûs ile
yemin etmi olur. Yemîn-i
dr. Ona «amûs» denilmesinin
gömdüündendir. Bunun keffareti yoktur, gelen bir
pimanlkla dosdoru tevbe etmek imkân söz konusudur.
Resûlüllah Efendimiz'in çok yeminden men'etmesi —is-
(A.S.)
terse yemin eden kimse doru olsun— alm satmda bulunan kiile-
rin aldanmasna sebep olmasndandr. Ayn zamanda Allah ismine
duyulan üstün saygnn gönüllerde zevâl bulmasna kap açmas
söz konusudur.

Alcy
aldatmann yollarndan biri de, ölçü vetarty noksan
kullanmaktr. Nitekim bu hususta am Yüce Allah (c.c.) öyle bu-
yuruyor:
«Ölçü ve tartda doru davranmayanlarn vay hâline! Onlar ki
insanlardan ölçüp alrken noksansz alrlar. Kendileri onlara ölç-
tükleri veya tarttklar zaman eksik ölçüp tartarlar. Sahi bunlar bü-
yük bir gün için diriltilip kaldrlacaklarn zannetmiyorlar m?»
(755)

mânas Ticari muâmele esnasnda ölçü


Tatfîfin kök ve terim :

ve tarty noksan kullanmaktr. Kuran bu konuya arlk kazand-


rarak ticarî muâmelelerinde hakszlk eden bir kavmin kssasn an-
latp haber vermekte; ölçü ve tarty noksan kullandklarn, böyle-
ce adaletten saptklarn açklamakta ve sonra da onlar doru yola
çevirmek için kendilerine peygamber (gönderdiine dikkatleri çek-

(754)
(755) Mutaffifîn Sûresi: 1-4.

— 435 —
: : :

SLAM'DA ALE E I Tl Mî

«Ölçei tam tutun; (hak yiyip haklar) eksiltenlerden olmayn.


Dosdoru terazi ile tartn. nsanlarn (haklarndan bir) eyler ek-
siltmeyin ve bir de sakn yeryüzünde fesât çkararak düzensizlik ve
bozgunculuk yapmayn.» (756)
6 — çalnm veya gasbedilmi bir maln alm - satm
Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur t

«Kim çalnm bir mal —çalnm olduunu bildii halde sa- —


tn alrsa, gerçekten o, onun günahna ve arna ortak olmutur.»
(757)

üphesiz ki bu tahrimde, haram kazanan dairesini daraltma


hikmeti vardr. Ayn zamanda
suçlu günahkârlarn, mütecaviz hak-
szlarn kökünü kesmek için bu husustaki sorumluluun tamamn
toplumun hepsi tayp ortak olmas söz konusudur.
7 — Faiz ve kumar yoluyla kazanç salamak
Cenâb- Hak bu hususta öyle buyuruyor
«Ey imân edenler! Allah'tan korkunuz, faizden arta kalan b-
raknz, eer gerçekten inanyorsanz (Rabbnzm emrine uyunuz).
Yok eer böyle yapmazsanz artk Allah ve Peygamberine kar sa-
va açtnz biliniz. Eer tövbe edip (faizcilikten vazgeçerseniz)
ana sermayeniz sizindir. Artk ne hakszlk eder, ne de hakszla
uram olursunuz.» (758)

Resûlüllah (A.S.) Efendimizin de faizciler hakknda çok uyar-


c bir ifâde kulland bilinmektedir. Buharî ve müslimin tesbitine
göre Resûlüllah (A.S.) faiz yiyene, yedirene, kâtipliini yapana,
,

ahitlerine lânet etmi ve hepsi günahta eittirler, buyurmutur.

slâm'n faiziharâm klmas, faiz ile ilem gören bütün eyleri


kapsar. îster bu faiz tamnan süreden dolay olsun, ister aym cins
iki eyin karlkl satnda bulunurken birinin bir fazlalk verme-
si ölçüsünde bulunsun, ister tefecilik yoluyla, ister tüketim yoluyla,

(756) uârâ Sûresi : 182.


(757) Beyhaki.
(758) Bakara Sûresi : 278.

— 436 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

isteraz bir yarar karl


ile, ister çok yarar karl ile olsun bü-
tün bunlar faL hakkndaki «tanrm» in kapsamna girer. Nitekim
Cenâb- Hak buyuruyor ki

«Allah alm- satm helâl, faizi haram kld.»


slâm Dini, faizi aadaki sebeplerden dolay haram klmtr

• Emekle semere arasnda tekabül yoktur. Faiz veren kimse


hiçbir emek ve hizmet ortaya koymamakta, hiçbir amel öne sürme-
mekte ve hiçbir zarar tam am aktadr. O sadece belli bir kazanç
ve kâr beklemektedir. Faiz ile öldünç alan için ise bunlar söz konu-
su deildir, o ister kâr, ister zarar etsin mutlaka alacaklsna belir-
lenen nisbeti ödemek zorundadr.

• ödünç verenin hiçbir emek vermeden kazanmas ve


Faizle
yorulmadan oturup tembellii benimsemesi sebebiyle toplumun eko
nomik yapsnda gerileme ve sonra da yklma balar. Böylece bir
taraf veya bir zümre hiç çalmadan borçlularnn srtndan geçinir-
ler, paralan durmadan onlara kazanç salamakta ve hiçbir zarar
ihtimali tamamaktadr.
• Toplum fertleri arasnda yardmlama ve dayanmay yok
edip paray tek amaç ve hedef olarak belirledii için faiz toplumun
ahlâkn ykar ve ferdî çkarlar her zaman ön plâna geçirir. Böyle-
ce toplum madde çukurunda kokuur. Artk ne sevgi ne kardelik,
ne bakasm tercih kalr, sadece ferdiyetçilik ve bencillik hâkim
olur.

• Toplum bu yüzden ikiye bölünür, hem de birbiriyle çekien,


Sürtüen iki grup olur. Bir grup çaltran, tahakkümde bulunan,
sermayesiyle sulta kuran... Dier grup zayf biçare fakir tabaka,
bütün hizmetleri yenilmi, yorgunluklar karlksz kalmtr.
• Hakk büeinkâr ve reddin ilkeleri îslâm toplumunun ba-
bile
z kesimlerinde faal rol oynamaya balar, an
faizcilik yüzünden
fiatlar alabildiine yükselirken ahlâk dümeye balar.

te bu nedenlerle îslâm harâm klm ve onu büyük gü-


faizi
nahlar cetveline sokmutur. Ayn zamanda faizcilik yapann ilâhî
lânete, meleklerin ve bütün insanlarn Kyâmete kadar lânetine lâ-
yk olduunu ilân etmitir.
Faizden kurtulmann yolu nedir? islâm'n bu hususta açt ta-
rik nedir?

— 437 —
SLÂM'DA AÎLE ETM »

1 — Müzarabe irketine imkân verip kolaylk getirmitir.


Müzarebe irketi Sermaye birinden, çalma ve emek de die-
:

rinden olmak üzere elde edilen kâr da —aralarnda kararlatrdklar


ekilde ve nisbette— müterek olan bir ticari ortaklktr. Bu irket za-
rar ettii takdirde, zararn tamam sermaye sahibine yüklenir. Ça-
lp emek sarfeden ise bu zarara katlmaz. Çünkü zarar olarak önün
harcad enerji ve ortaya koyduu emein karlksz kalmas ye-
ter.. (759)

2— Selem usulüyle alm satm salayp kolaylk getirmitir.


- -

Selem: Bedeli pein alp belli bir süre sonra belli bi r mal ve-
ya ürünü belli bir fiatla, belli bir
yerde teslim etmek üzere yaplan
akiddir. Tabiî bunun birtakm artlar vardr ki fkh kitaplarnda
detayl ekilde anlatlmtr.

3 — Veresi sat için kolaylk getirmitir.


Peinle veresi satlar arasnda farkl fiatuygulanmas bir ko-
laylktr. Ancak bunun artlarm bilip uygulamak gerekir. Amaç
faizcilie kap açmamak, riba ile ilgili muâmelelerden kurtulmak-
tr.

4 — Faizsiz
ödünç verme müesseselerini kurmay ve iler du-
ruma getirmeyi tahrik ve tevik etmitir. Bu fertler düzeyinde ol-
sun, toplumlar düzeyinde olsun, hükümetler düzeyinde olsun farket-
mez. Çünkü amaç, ümmet içinde toplumsal yardmlama ve daya-
nmay gerçekletirmektir.

5 — Zekât müessesesinin açlmasn salamtr.


Evet bu müessese, muhtaç durumda olan borçluya, hiçbir eye
sâhip bulunmayan fakire, evinden iinden kopup yabancya yardm
elini uzatr. Onlara belli ölçüde mal verir de ihtiyaçlarm karlar
ve böylece toplum irinde gerçek yardmlamay salar. Sosyal adâ-
leti gerçekletirir.

îte bu sraladklarmz, slâm'n toplumda yer alan fertlerin


önüne açt en önemli kaplardr. Amaç yardmlama ve dayan-
may salamak, insann saygnln, kadrinir yüceliini, izzet ve
vakarm muhafaza etmek, ihtiyacm karlamada onu en faziletli

(759) Enerji ve emeini ortaya koyan


irketi zarara sokarsa, o takdirde tazmini cihetine gidilir. (Mütercim).

— 438 —
: :

TERBYEDE TEMEL KADELER

doru götürmektir. Böylece ferdin lüzumlu ihtiyaçlar


hedefe
karlanm, emeine deer verilmi ve müsbet sonuç elde edilmi
olur.

Kumar konusuna gelince : Bunu «Haram klman


oyunlar» bah-
sinde yeterince açklam bulunuyoruz. Oraya bakacak olursan ye-
terli bilgiyi bulabilirsin.

—oOo—
CÂHLYYET DEVRNDEK ÂDETLER TAKLP ETMEK
HARAMDIR
Günümüzde Müslümanlarn içine birçok sevilmeyen âdetler ve
câhiliyyet devriyle ilgili taklîdler girmi bulunuyor, öyleki, bu âdet
ve taklîdler ruhlarda ve evlerde yer bulmu, salam temeller kur-
mutur. O kadar ki, baz kiilerin nazarnda yakn çevrenin dinini
benimsemek, onlarn itikad gibi bir itikada sahip olmak moda ha-
line gelmitir. Böyleleri iyi bir ey yaptklarn sanrlar.
Ruhlarda ve evlerde yer edip salamlaan bu câhiliyyet devri
taklîdlerinden baz önemlilerini sralyalm s

1 — Irkçlk adna yardmda bulunmak ve bunun için çrpnp


durmak.
tsîâm ülkelerinin muhtelif bölge ve yerlerinde sadece kendi ka-
vimlerine ve yaknlarna ilgi duymakta yardmc olmakta ve onlar
güçlendirip bir kuvvet olma gayreti içindeler, öyleki, kavim ve ka-
bileleri, aile ve yaknlar ister hak, ister bâtl üzere bulunsunlar hiç-
bir ayrm yapmam aktalar hepsine de yardmda bulunmay, rkçlk
dorultusunda bir güç oluturmay plânlamaktalar.
Bunun cevabm, Resülüllah (A.S.) Efendimiz*den rkçlk hak-
knda soru sorana bulunduu açklamada görmekteyiz Ashab- Ki- :

râm'dan Vasile bin Aka' (R.A.) diyor ki Bir gün Resülüllah (A.S.)
:

Efendimizden, öyle sordum


— Irkçlk nedir?
— Kendi kavim ve kabilene, zulümlerine kar yardm etmen-
dir, buyurdu.
Nasl ki Resülüllah (A.S.) Efendimiz rkçlk güdeni kendisin-
den uzak, kendisini de ondan uzak tutmutur

— 439 —
:

SLAM'DA ALE ETM

*S <«* *S +/Â

«Irkçla dâvet eden bizden deildir.»

«Irkçlk adna savaan bizden deildir.»


«Irkçlk üzerine ölen de bizden deildir.» (760)

Böylece Resûlûllah (A.S.) Efendimiz câhiliyyetin bu Jcc-tü âde-


tini islâm'n u
güzel prensibine döndürmütür «Zalim de olsa,
s

mazlûm da kardeine yardmda bulun!» Peygamberimizin


olsa din
bu sözünü iiten ashab- kirâm hayret etmiler, dehete kaplarak
sormular: «Ya Resûlûllah! u
mazlûmdur ona yardm edelim,
ama zâlime nasl yardm edeceiz?» Bunun üzerine Efendimiz on-
lara ^söyle buyurmutur «Onu da zülümde bulunmaktan, hakszlk
:

yapmaktan alkoyarsn, zulüm e engel olursun!.»


Ihkak- hak hususunda Kur'ân ne kadar yüce bir söz söyler! En
yaknlar ve en sevdii kimseler bile olsa adâJeti seçmeyi emre-
der :

«Ey imân edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasalam ayak-


ta tutun. Allah için âhidler olun. sterse kendinizin veya ana -ba-
banzn ya da yaknlarnzn aleyhinde olsun (adaletten amayn);
isterse onlar zengin veya fakir bulunsun... Allah onlar (korumada)
sizden elbette öndedir. Artk hak ve adalette (kendi) heves (inizeî uy-
mayn. Eer dilinizi (hak ve adaleti yerine getirmede) büker veya
yüz çevirirseniz (bilmi olun ki), Allah yaptklarnzdan haberli-
dir. (761)

2 — Soy -sop ile övünmek.


Âhirette nasibi bulunmayanlardan devaml soy -sop ile övünüp
böbürlenme seslerini iitiyoruz. Oysa soy - sop dedikleri dede ve ba-
balan eer slâm yolundan sapm, sapklk yollarna uymularsa
onlarn ne deeri olabilir? Cenâb- Hak, Kur'ân- Kerim'de buyurmu-
yor mu

(780) Ebû Dâvud.


(761) Nisâ Sûresi: 135.

— 440 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Sûr'a üfürülünce, o gün artk aralarnda soy balar kalmaz,


birbirlerinden (bir eyler de) soramazlar.» (762)

Resûlüllah (A.S.) ^fendimiz ise öfke bardan soylar böbür-


lenenler üzerine dökerek en vurucu kelimeleri, en uyarc sözleri
söylemitir s

zamanlarda öyle kavimler gelecek ki, onlar ölen


«Elbette son
babalaryla övünüp böbürlenecekler. Oysa babalan Cehennem kö-
müründen bakas deildir. Veya onlar Allah yannda pislik yuvarla-
yan kara böceklerden daha deersiz ve basittirler, ki bu böcek hay-
van tersini burnuyla yuvarlayp götürür. üphesiz ki Allah sizden
câhiliyyet kibir ve gururu, babalaryla övünüp böbürlenmeleri gi-
dermitir. Ölüp giden ya Allah'tan korkan bir mü'mindir, ya da
bedbaht ve fâcirdir. nsanlar Adem'in evladdrlar, Âdem ise top-
raktan yaratlmtr. (763)

imdide Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Vedâ Haccnda ilân et-


mi olduu insan haklarn dinleyelim
«Ey nsanlar! üphesiz ki Rabbnz birdir; babanz da birdir.
Haberiniz olsun ki, ne Arab'n arap olmayan üzerinde, ne de Arap
olmayann Arap üzerinde üstünlüü vardr. Ne kzln siyahi üze-
rinde, ne de siyahinin kzl üzerinde tâkva dnda
bir üstünlüü
.söz konusudur.» (764)

3 — Ölüler üzerine hçkrarak alamak.


slâm'n savat kötü taklîdlerden biri de ölü üzerine barp
çararak alamaktr. Ar
üzüntü göstermek, yanaklar tokatlayp
yakasn yrtmak, yüzü gözü trmalamak da bu cümledendir. Bü-
tün bunlar Câhiliyyet devri âdetlerindendir ve onlardan miras ka-
lan taklîdlerdir. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz böyle yapanlardan
kendini uzak tutmutur:

Yanaklarn tokatlayan, yaka paçasn yrtan ve Câhiliyyet

(762) Mü'minûn Sûresi: 101.


(763) Beyhaki - Ebû Dâvud - Tirmizî.
(764) Beyhaki.
(765) Sahîh-i Buhar.

— 441 —
SLÂM'DA ALE ETM
Barp çarmadan göz ya aktmak,
szlanma gösterme-
sesli
den kalben üzüntü duymak câizdir. Çünkü böyle bir tutum ve anla-
y, ayn zamanda davran slâm adâbyla uyum salar, ayn za-
manda beer tabiatna ters dümez.
Ashab- Kirâm'dan Abdullah bin Ömer (R.A.) anlatyor -.

— Ubâde rahatszd, szlanyordu. Resûlüllah (A.S.)


Sa'd bin
Efendimiz yannda Abdurrahmân bin Avf (R.A.) bulunduu halde
Sa'd'i sormaya geldi. Peygamber Efendimizi arkadan takip
ederek
Sa'd bin Ebî Vakkas ile îbn Mes'ud da bulunuyorlard. çeri girince
onu koma halinde buldu. «Vefat m
etti?» diye sordu. Onlar da «Ha-
yr, Ya Resûlüllah!» dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efen-
:

dimiz alad. Oradakiler Peygamberimizin aladn görünce onlar


da duygulanp aladlar. Efendimiz onlara öyle buyurdu «Duyu- :

ruyor musunuz? üphesiz ki Allah ne göz ya sebebiyle, ne de kal-


bin üzüntü duymas nedeniyle azâb etmez; ama unun sebebiyle (di-
line iâret ederek) azâb eder veya merhamette bulunur. Hem üp-
hesiz ölü, kendi ehlinin (sesli) alam sebebiyle muazzab olur.»
(766)

Sesli alama konusunda aadaki hususlar hatrlatmamz ge-


rekmektedir :

1 — Hiçbir müslüman erkek ve kadna, ölen yaknndan dola-


y içinin yandn belirtmek, üzüldüünün devamm göstermek
için siyah yas elbisesi giymek veya yeni elbiselerini çkarp eskileri-
ni giyinmek, süs eyasn çkarmak, mutad kyafetinde deiiklik
yapmak helâl deildir. (767) Çünkü böyle yapmak, kâfirlere benze-
.

meye özenmek veya yabanclar taklîd etmek anlamna gelir. Bu


hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ümmetini uyararak öyle bu-
yurmutur :

«Bizden bakalarna benzemeye özenenler bizden deildir. Ya-


hudi ve Hristiyanlara benzemeye özenmeyin!» (768)

(766) Sahîh-i Buhari.


Açklama: Alamaktan maksat, barp çararak, sesi yükselterek ala-
maktr, ölen kimse üzerine sesli alanmasn vasiyyet etmise, bu durum-
da üzerine sesli alanmasndan dolay azâb ediJir. (Müellif).
(767) Ancak kocas vefat veya bâin talak ile kocasndan boanm bulunan id-
det (er'i bekleme süresi) sahibi müslüman kadnn bu süresi içinde süs-
lenmesi. &üzel kokular sürr-mesi caiz deildir. (Mütercim).
(768) Tirmizi Abdullah bin Amir (R.A.) dan.
;

442
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Bir kavme, bir millete benzemeye özenen kimse onlardan sa-


ylr.. (769)
2 — Körükörüne ve benzemeden biri de, ölenin tabutu
taklîd
veya kabri üzerine çiçekler, buketler koymaktr. Kald ki böyle yap-
mak, kâfirlerin âdetlerindendir. Ayrca haksz yere mal harcamak,
bir bakma sokaa atmaktr.

Ancak kabrin üzerine yeil dallar ve çiçekler koymak sünnet-


tir. Bu, gayr-i müslimlere benzemek veya onlar taklîd deildir, kab-

ristan yeillendirmeye ve ya aaçlarn zikrettiini, Hakk' tesbîh


ettiklerini ifadeye yönelik bir ameldir.

Yaplan sahih rivayete göre,. îbn Abbas (R.A.) diyor ki

— Resûlüllah Efendimiz iki kabrin ya


(A.S.)
•Bu iki kabir sâhibi azâb görmekteler, büyük bir
deil, sadece bunlardan biri insanlar arasnda söz
kouculuk yapard. Dieri ise idrardan (onun akntsndan ve sç-
ramasndan) saknp kendini temiz tutmazd.»
Buyurdu, sonra da yeil hurma dal istedi. Getirilince onu ikiye
böldü bir parçasn birini q, dier parçasn ötekinin kabrine dikti
ve öyle konutu «Bunlar ya durdukça umulur ki kabir sahipleri-
:

nin azabn hafifletirler..» (770)


Körükörüne benzeme ve taklidden biri de, ölen kimsenin
3
resmini tabutu üzerine koymak veya ta'ziye evinde onu baköeye
yerletirmektir. Bu âdet sadece yabanclar körükörüne taklîdle kal-
myor, bir de harâm irtikâbedilmesine sebep oluyor. Çünkü zaruri
asmak îslâm nazarnda haramdr. Nitekim
bir sebep yokken resim
yukarda bu hususta gereken açklamada bulunmutuk. (771)

Körükörüne taklîd ve benzemeden biri de tabut önünde
4
matem havas çalmak veya bunu ta'ziye evinde yerine getirmektir.
Bu, zaten haramdr, üstelik kâfirlere benzeme ve taklîdde
bulunma
anlam tayorsa, îslâm nazarnda harâm klman amellerden biri-
dir. Yukarda bunun tahrîmine delalet eden
hadîsleri nakletmi, çal-

îmam Ahmed Ebû Dâvud bn Ömer


- (R.A.) dan.

(770) Sahih-i Müslim : bn


Abbas (R.A.) dan.
(771) Buradaki tahrim, daha çok resim müstehcen olur veya sayg gösterilmek,
aziz tutulmak için duvara aslr veya bir büfe üzerine
konulursa hüküm
resimler bu hük-
ifâde eder. Hatra olarak kapal yerlerde muhafaza edilen
mün kapsam dnda
kalr. (Mütercim).

— 443 —
:

SLAM'DA ALE ETM


g aletlerinin ve onlar dinlemenin haram olduunu belirtmitik.
Çalg ister, üzüntüden, ister sevinçden dolay çalnsn farketmez.

5 — Ta'zîyelerde irtikâb edilen kötü âdetlerden biri de sigara


ikrâm etmek ve içmektir. Bilhassa Kur'an okunurken sigara içilmek-
tedir ki bu en müstehcen münkerlerden biridir. îslâm nazarnda be-
lirtilen yerlerde sigara içmek hem harâm ilemek, hem de Kur'ân'a
hürmetsizlik etmektir.

6 — Yaygn münkerlerden biride definden sonra kabri kireç


veya betonla düzeltip üzerine bireyler yapmaktr. Yaplan sahih
tcsbitlere göre, Hz. Câbir (R.A.) diyor ki Resûlüllah (A.S.) Efendi-
:

miz kabirlerin kireçlenmesini, üzerine oturulmasn ve bir eyler


bina edilmesini men'etmitir.» (772)

Üzülerek söyleyelim insanlardan bir


ki, ksm
günümüzde ka-
bir üzerine yaptrdklar mermer sandukalar ve çeitli motiflerle if-
tihar etmekte, hatâ övünmektedirler. Hiç üphe yok ki, bütün bun-
lar Hz. Muhammed'in (A.S.) sünnetine muhalif fiillerdir. Çünkü
Peygamberimiz kabrin kireçlenmesini, üzerine bir eylerin yapl-
masn men'etmitir. Sahih senedle tesbit edilen gerçek udur ki
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin olu brahim defnedildikten sonra
kabri balk srt eklinde düzeltilmi, üzerine küçük talar konulup
su dökülmü ve baka bir ey yaplmamtr.

nunla kardeim Osman'n kabrini tanm olurum, buyurmutur.

Vârisler ölü ve kabir hakknda belirttiimiz hususlar bilip ona


göre hareket ettikleri takdirde, Allah'n koymu olduu snrlara ne
kadar saygl olduklarn gösterirler!.

Kabirleri lüzumsuz yere debdebeli yapmaktansa, vârisler cami-


leri inâ ve onarrlarsa, okul yapp hizmete sunarlarsa, hastahane-
leri daha fazla teçhiz edip geniletirler veya yenilerini yaparlarsa
ve bütün bunlar ölülerinin ruhunu âd etmeyi düünerek yerine ge-
tirirlerse ne kadar duyarl ve sâlih davranm olurlar!.

(772) Sahih-i Müslim.

_ 444 —
:

TERBYEDE TEMEL KADELER

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ne kadar doru buyurmutur

«Âdem olu ölünce ameli kesilir, ancak u üç cihetten kesilmez


Câri bir sadaka, istifade edilen ilim ve kendisi için dua edecek sâlih
bir evlât..» (773)

— oOo —
SLÂM'IN HARAM KILDII DER ÂDETLER
• Câhiliyyet devrinin kökleip eden kötü âdetlerinden
devam
biri de, baz belli yerlerde, binalarda ve özel yerlerde düün ve ben-
zeri sebeplerle semt satenlerinin, dost ve tandklarn biraraya gelip
elenmeleri, ark söyleyen erkek ve kadnlar dinlemeleri, dansözle-
ri oynatp seyretmeleridir. Bunun da ötesinde kadn erkek kark bir
vaziyette içki kadehlerini tokuturmakta, garsonlar ellerinde çeitli
içkilerle dönüp dolamakta, çalgclar durmadan ehvetleri tahrik
eder mahiyette çalmakta, hayaszca kahkahalar birbirini izlemekte,
sarholarn, kendinden geçenleri acayib sesleri ve edep söz ve
eyler
d
d
davranlar birbirini takip etmekte, benzeri birçok ahlâk
ilenmektedir.

Böylesine lânetlik toplantlarn yüzünden nice kiilerin bana


belâ gelmi, ne kadar kanlar aktlm, nice fitneler ortaya ve çkm
nice aileler vurumulardr. Böylesine abes, günah sahnelerin,
günah
dolu cahiliyyet âdetlerinin toplumu sürükliyecei âkibet ancak böy-
le olur.

Artk slâm'n ark, dans, çalg, içki, kadn erkek ihtüât


tekrar
hakkndaki hükmünü, görüünü tekrar etmeye gerek görmüyoruz.
Çünkü bu konular kitabmzn birkaç yerinde yeterince açklam
bulunuyoruz. Terbiyeci kardeim! Evet bu konularda slâm'n kesin
hükümlerini beyân etmi durumdayz. Sen istersen o bahislere dön,
gerekli delilleri, yasak ve tahrîm hikmetlerini ve bunlarn toplum ya-
psnda meydana getirdii mefâsidi bulacaksn..

(773) Buhar / el-Edebü'l-Müfred..

— 445 —
: :

SLÂM'DA ALE ETM


• Baz çevre, kesim ve ailelerde câhiliyyet devrinden kalma, ba-
kasnn çocuunu evlât edinmek, çocuu babasndan bakasna nis-
bet edip böyle muamelede bulunmak gibi kötü adetlerden birinin i-
ler halde olduunu iitiyoruz. Oysa Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu-
nu çok eni' münkerattan saym ve Allah'n, meleklerin, bütün in-
sanlarn lanetine yol açtm
belirtmitir. Yaplan sahih tesbitlere gö-
re, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda öyle buyurmutur

«Kim kendini babasndan bakasna nisbet eder veya efendilerin-


den bakasna intisabda bulunursa, Allah'n, meleklerin ve bütün in-
sanlarn laneti üzerine olsun! Allah ondan ne tevbe, ne de fidye ka-
bul eder.» (774)

«Kim kendini, babas olmadm bildii halde babasndan baka-


sna nisbet ederse, Cennet ona haram olur.» (775)

Bu hadîslerin altnda baz hükümler ortaya koymakta ya-


rar var

da haramdr. Bundan
helâl olmayan bir kadnn rahmine
retiyle soylu birçocuk edinmektir. Bu çok irenç bir suçtur ki zi-
nayla ayni paralelde bulunur. Oldukça günah gerektiren bir yoldur
ki semavî dinlerin hepsi ve fazilete dayal ahlâk ölçülen bunu ya-
saklamtr.
Çocuu alp ona bir baba gibi davranp terbiyesiyle megul ol-
mak ve gereken ihtiyaçlarm karlayp topluma iyi bir insan ka-
zandrmak, örnein sahipsiz bulunan bir çocuu evlâd gibi himaye-
ye alp büyütmek câizdir; u
artla ki, onu himaye eden adam, onu
kendi nefsine nisbet edip evlât saymamal ve ona evlâdlk hüküm-
lerini isbat etmemeli, soy irtibatn kantrmamaldr. üphesiz ki

(774) Buhar - Müslim.


Açklama: Babasndan bakasna intisab, bakasnn olu olduunu iddia
etmek anlamna gelmektedir. Efendilerinden bakasna intisab, kölenin
asl efendisine deil baka bir efendinin kölesi bulunduunu iddiâ etme-
si demektir. (Mütercim).
(775) Buhari - Müslim Sa'd bin
: Eb Vakkas (R.A.) den.

— 446 —
;

TERBYEDE TEMEL KADELER

bu artlara bal
kalp kimsesiz bir çocuu evlâd gibi büyütüp ye-
titirmek Cennet'e kap açan büyük sevâplardan biridir.

Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Ben ve yetimi himayesine alp koruyan kimse Cennet'te öyle


beraber olacaz». öyle derken ehadet parmayla orta parman
gösteriyordu. (776)

Yetimi veya babas anas bilinmeyen kimsesiz çocuu alp hi-


maye eden kimse, kendi hayatnda onlara diledii kadar mal ba-
layabilir ve öldüü takdirde de malnn üçte biri nisbetinî amamak
artiyle onlar için vasiyette bulunabilir. Ama onu hiçbir zaman ken-
dine vâris gösteremez, böyle bir vasiyette bulunamaz..


Câhiliyye devrinin yaygnlaan kötü âdetlerinden biri de bir-
çok bölgelerde kzn niehrini alp yemek ve onu mirastan mahrum
brakmaktr.
Oysa Allah (c.c.) kadn için mehir olarak bir hak belirlemi, na-
sl ki mirastan da ona bir hak, belli bir pay belirleyip ayrmtr.
Hiçbir babaya, kardee ve kocaya ve insanm diye ortaya çkan hiç
bir kimseye kadn, kz mirastan mahrum brakmak, onu belirlen-
mi haklarndan alkoymak helâl olmaz. Ayn zamanda onun öz
hakk olan mehrini —
rzas dnda —
elinden almak da caiz deil-
dir.

Kadnn
miras hakk Kur'ân'da açk ekilde belirlenip ortaya
konmutur. Nitekim an
Yüce Allah (c.c.) öyle buyuruyor:
«Ana, baba ve yakn hsmlarn —az olsun, çok olsun — geriye
braktklar (miras) m d an erkeklere bir pay; yine ana, baba ve yakn
hsmlarn geriye brakt (miras) tan kadnlara bir pay vardr. Bu,
farz klnm belirli bir hissedir.» (777)

Kadna mehirden bir hak tannp takrir edilmesi de Allah'n u


buyruuyla sâbit olmutur
«Bir einizi bo ayp da yerine baka bir e almak istiyorsanz,
öncekine (mehir olarak) kantar kantar altn (çokça mal) vermi
olsanz bile, hiçbir eyi geri almayn. (Boamaya sebep uydurup)
iftira ederek açk günah ileyip verdiinizi ondan geri alr msnz?

(776) Buhar! -Ebû Dâvud - Tirmizî.


(777) Nisa Sûresi 7.
:

— 447 —
:

SLAM'DA ALE ETM


Nasl alrsnz ki birbirinize iyice katlp babaa kaldnz ve onlar
(adna) sizden salam bir söz almlard.» (778)
Artk kim gerek mîras hususunda, gerekse mehir konusunda
Allah'n koyduu hükümlere muhalefet ederse, gerçekten o doru
yoldan sapm, Allah'n takrir buyurduu haktan meyledip ayrlm
©lur. Ayn zamanda Allah'n tehdîd ettii azâb hak kazamr, bir gün-
de ki, mal ve evlâd fayda vermez, ancak Allah'a selim bir kalb ile
gelenler merhamete lâyk görülürler..

Artk akl ve idrâk sahipleri iyice düünsünler!.

îte bunlar, islâm'n yasaklad, sakndrd ve azâb ile tehdid


ettii önemli haramlardr..

Terbiyeci kardeim! Artk sana gereken hem kendi nefsini ko-


ruman, hem de sözü edilen harâmlardan saknmakta bakasna ör-
nek olmandr. Sonra da senin boynunda terbiye edilme hakk bulu-
nanlar harâm bataklna dümekten korumak, kayp sapmalarn
önlemektir.

Eer
böyle düünür ve hareket edersen, üphesiz ki Allah (c.c.)
sana hayr verecek, Kyamet günü için de sana ecir ve mükâfatlar
hazrlayacaktr. Ayn zamanda taâtini kabul edip duan olumlu kar-
layacak ve her sknt ve üzüntüden seni kurtarp ferahlatc bir
kap açacaktr. Her skntdan bir çk
imkân verip Kyamet gü-
nünde seni kendi dostlaryla, seçkin kullaryla meleklerin de katld-
, Peygamberlerin itirak edecei, ddîklarn yer alaca, ehîdle-
rin de hazr bulunaca kafileyle birlikte haredecektir. Bunlar ne

Bak da varln efendisi Hz. Muhammed (A.S.) Efendimiz, yiye-


cei harâm, içecei harâm, elbisesi harâm olan kiiler hakknda ne
buyuruyor; Allah'n böylelerine nasl gazab ettiini ve O'ndan nasl
uzak kaldklarn sana öretmek için neler söylüyor:
«üphesiz ki Allah güzeldir, paktr, ancak güzel ve pak olan
kabul eder. Hem üphesiz ki Allah peygamberlere neyi emrettiyse,
mü'minlere de onu emretmitir. an
Yüce Allah buyuruyor ki
«Ey peygamberler! Tertemiz, yararl helâl gdalardan yeyiniz:
iyi yararl âmellerde bulununuz. üphesiz ki ben sizin neler yaptk-
larnz bilirim.»

(778) Nisâ Süresi ; 20.

— 448 —
: : :

TERBYEDE TEMEL KADELER

«Ey imân edenler! Sizi rzklandrdmz


eylerin iyi ve temiz
olanndan yeyiri. Eer yalnz Allah'a tapp kulluk ediyorsanz. O'na
ükredin.»
Bu âyetleri okuduktan sonra Efendimiz devamla buyurdu ki
«Adam yolculuunu uzatr saç -sakal birbirine karm tozlu
bir vaziyette elini göe kaldrp Ya Rabbî, Ya Rabbî!. der. Oysa yi-
yecei haram, içecei haram, giyecei haram ve haram ile gdalan-
mtar. Artk nasl onun duas kabul olunur?..» (779)
Dier bir hadiste ise Allah Resulü öyle buyuruyor
«Haram ile beslenip gelien her bedene Cehennem atei daha
uygundur.» (780)
Terbiyeci kardeim! Allah hepimizi
Cehennem azabna müsta-
hik olmaktan koruyup kurtarsn, bu hususta ancak O na snrz.
Çünkü gerçekten O, umut balanann en hayrls, dualar kabul et-
mede de en lâykdr.

—oOo—
îte bunlar slâm'n çocuk terbiyesi hakknda koyduu en önem-
li kaidelerdir. Gördüünüz gibi, bu kaidelerin hepsi iki ana esasa
dayanmaktadr
a) Çocukla belirtilen hususlar arasnda ciddi ilgi ve irtibat
kurmak.
b) Çocuu yine belirtilen kötülüklerden sakndrmak..

Daha önce de belirttiimiz gibi, bu esaslardan her birinin altn-


da birçok kaideler yer almaktadr ki çocuun dengeli yetimesinde
hepsinin de önemi oldukça büyüktür. Ayn zamanda çocuun ruh-
sal, imân ve nefs yönünde müsbet yolda gelimesinin, olumasnn
bunlarla gerçekleecei söz konusudur. Çocuun ahlâki, sosyal ve
bilimsel yönde hazrlanmasnda bunlarn müsbet te'sirleri elbetteki
inkâr edilemez..

Çocuun çevre ve kimselerle irtibatn salama kaidesi al-


belli
tnda hayli yöntemler getirdik ki hepsini okudunuz.. Neler gördü-
nüz, neler buldunuz?

(779) Sahîh-iMüslim Ebû Hürcyre IRA.) den.


:

(780) Beyhaki - Ebû Nuaym Ebû Bekir (R.A.) den


:

— 449 — slam'da AiJo Eitimi Cilt : 2 - F. : 29


SLÂM'DA ALE ETM
Çocuun itikad yönden arttrmak, salam inançla ço-
ilgisini
cuk arasnda irtibat kurmak, çocuun sapp inkâr çukuruna dü-
mesini önlemeye çaltnz yöntemlerin en hayrls deil midir'?

Çocuunruhsal irtibatm en olumlu ekilde ele alp. gelitirmek,


onun çözülüp her eyi mubah sayma ahlâkszln benimsemesini
önlemekte en hayrl yöntem deil midir?
Çocuu fikren gelitirip yüce amaçlara yöneltmek, sizin onun
tasavvurlarm tashiha çalp bâtldan, dtan ithal edilen ilkelerin
alannn dnda tutmaktan
tesir yana uyguladnz yöntemin en
hayrls deil midir?
Çocuun yönünü gelitirip toplumun salkl yanyla ir-
aosyal
tibatm salamak, onun ahsiyetini psrklktan, çekingenlikten ve
yalnz bana kalp kaybolmaktan koruyup kurtarmaya çaltn-
zn en hayrls deil midir?
Çocuun ruh ve beden eitimindeki onun salkh biçim-
irtibat,
de yetimesini salamaya çalmanzda uyguladnz metodlann
en iyisi deil midir?
Çocuu kötülüklerden sakndrmak sergilediimiz metod
için
ve kaideleri bir bir gözden geçirdiniz, neler buldunuz? Neler gördü-
nüz?
-

Çocuudinden dönmek gibi sakat bir inançtan sakndrmann


onu nasl küfür ve sapklk çölünde kaybolmaktan kurtarp uzak-
latrdm görmediniz mi?
Çocuu bile bilehakk inkârdan sakndrmann, zat-i ilâhiyye
ve semavî dinler hakknda bilgisizlikten, belirsizlikten nasl uzak
tuttuuna âhit oldunuz..

Çocuu harâm sakndrmak, onu eh-


olan oyun ve elenceden
vetler ve lezzetler bataklna dümekten koruyup uzaklatrmyor
mu?
Onu kötü arkadalardan sakndrmak, saptmasn, ahlâkan
yanl bir yola girmesini önlemiyor mu?
Onu ahlâk bozucu eylerden sakndrmak, rezîlet potasnda e-
killenmekten, hayâszlk birikintisinde slanmaktan korumuyor
mu?
Onu harâmdan sakndrmak, Cehennem azâbmdan, Cebbar

— 4sn
terbiyede
Mim temel kaideler

olan Allah'n gazabndan ve arz olacak bir sürü hastalk ve ületten


kurtarmyrr mu?
Gerçek bu olunca, artk siz bütün gayret ve Ümmetinizi, eliniz-
s

den geleni ve gücünüzün yettiini ortaya koyun ki, sözü edilen irti-
bat kaidelerini bir bir uygulayabilesiniz ve sakndrma metodlarn
teker teker ele alp sonuca varabilesiniz..

îte bunda çocuun islâh, akidesinin tesbiti, ahlâknn sapasa-


lam ayakta durmas, bedeninin korunmas, aklnn parlak ekilde
ilemesi, kiüiinin gelimesi söz konusudur. Ayrca hatrlatacam
baz hususlar daha vardr ki,zaman zaman dikkatleri çekmi bulu-
nuyorum üphesiz
: ki, çocuun irtibatm salama ve onu sakndr-
ma kaidesi paralel yürütülmeli, özellikle terbiyeci terbiyenin gere-
ini yerine getirirken, çocuu oluturup hazrlarken bunu dikkatten
uzak bulundurmamaldr. Çünkü bu ikisinin birbirinden ayr tutul-
mas bazan çocuun fikren sapmasna, ahlâkan yanl bir yola gir-
mesine neden oluyor.
Çok zaman duyduk ve iittik ki, çocuklarn Allah'n evleri olan
camilerle, terbiyeci eyhlerle ve çok elverili sohbetlerle irtibatlar
salanyor; ama bâtl fikirlere saplanp yanl itikadlar ediniyorlar.
Meselâ slâmiyet sadece imânla hükümleri getirmicesine bir
ilgili

yol izlenmekte, sadece ibâdet diniymi gibi bir anlay içine giril-
mekte, ahkâmla ilgili konulara kap açlmamakta, slâm'n siyasî
nizamna yer verilmemekte ve hayat yollarndan bahsedi nlemekte-
dir.

Bazan da çok sapmalara yol açmaktadr. Mese-


tehlikeli ahlâkî
lâ bira helâldir, televizyonu bugünkü haliyle de olsa almak edinmek
câizdir; az faizle i görmek harâm deildir, ehveti tahrik eden, ah-
lâk bozan çalalar dinlemekte bir saknca yoktur, inanc islenip ka-
falara yerletirilmektedir.
Bazan da onlar ruhsal ve sinirsel hastala Çün-
itmektedirler.
kü yönlendirme sakattr. Terbiye sistemi ölçüsünde deüdir. Mese-
lâ, kendilerine intisab edenlere devaml uzleti (yalnz
bana kalp
bir köeye çekilmeyi), ibâdet köesinde oturmay telkin ederler.
çocuu terbiye
odur ki,

ederken ilgili hususlarla irtibatm kurmaya çalrken sözü edilen


kötülüklerden sakndrmay ihmâl etmiyecek, bu ikisini paralel yü-
rütecek. Ayn zamanda, çocuun bütün davranlarnn ve düünce-
lerinin yannda olacak. O kadar ki, Hak caddesinden biraz
saptm
— 451 —
SLAM'DA ALE ETM
görür görmez hemen oraya döndürecek, inancnda bir kayma gö-
rünce hemen ilgilenecek, ona Hakk'n nurunu gösterecek, kalbini
imânn aydnlyla aydnlatacak. Ahlâknda bir bozulmay hisse-
dince, hemen bunun neticesinin tehlikesine dikkatini çekip saknd-
racak ve onu en güzel ahlâka çevirip en salam irtibatn gerçekle-
tirecek, en doru yönlendirmeyi vaktinde yapacak..

Artk terbiyeciler bu kaidelere göre hareket etsinler ve hizmet


etmek isteyenler bununla amel etmeye çalsnlar..
:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TERBÎYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER
VE DÜÜNCELER
Kitabmzn son ksmna gelirken terbiyecilerin önüne terbiyey-
le ilgili ve ayn zamanda çok lüzumlu görüleri ve düünceleri koy-
mak istiyorum. Bunlar da geçen bölümlerde yazdklarmzdan önem
bakmndan daha az bir anlam tamamaktadrlar. «Terbiyecilerin
Sorumluluu» konusu etrafnda ve «Te'sirli Terbiye Araçlar» çev-
resinde, ayn zamanda «Çocuk Terbiyesinde Esasl Kaideler» mev-
zuu çerçevesinde anlatacaklarmzn yeri ve önemi oldukça büyük-
tür. Bu bölümü yazmamzla terbiye vastalarm bütün yönleriyle
ele alm oluyoruz. Böylece terbiyecilerin önünde çocuu ahlaken,
fikren ve ruhen hazrlamada; bedenî, gidisel ve içtimai yönden olu-
turmada yeni ufuklar açm bulunuyoruz. Böylece çocuk dinine ve
ümmetine elverili yararl bir insan olsun, hayat düzeyinde yararl
bir organ durumuna gelsin ve toplumun kopmaz güvenilir bir par-
ças saylsn..
Benim görüüme göre, sözünü ettiim düünceler ve görüler
aada belirttiim sayda toplanmakta ve belirtilen çerçeve içinde
kalmaktadr
1 — Çocuu en erefli kazanca tevik etmek.
2 — Çocuun doutan tad yetenekleri hep göz önünde
bulundurmak.
3 — Çocua oynamas ve ferahlatc hareketlerde bulunmas
için imkân vermek.
4 — Evle cami ve okul arasnda sk bir ve yardmlamay
ilgi

icad edip ortaya koymak.


5 — Terbiyeciyle çocuk arasndaki ba devaml pekitirmek.
6 — Gece ve gündüz uygulanacak terbiye yollarnda yürümek.
7 — Çocuk için çok yararl olan kültür vastalarn hr zrla-
mak.
8 — Çocuu düzenli biçimde okumaya, aratrmaya tevik et-
mek.

— 453 —
:

SLÂM'DA A ÎLE EÎTÎMÎ


9 — Çocua îslâml sorumluluk tadn sk sk anlatmak, bu
uuru gelitirmek.

10 — Cihad ruhunu çocuun nefsinin derinliine enjekte et-


mek..

Eer
Allah dilerse bu bölümde yazacamz hususlar, sözünü
ettiimiz düünceler ve görüler etrafnda yeterli sonuçlar verecek
ve okuyucularmz tatmin edecektir. Doru yolu gösterip ona ilet-
mek Allah'a aittir. Biz ancak O'ndan yardm, inayet ve baar dile-
riz.

—oOo—
1 —Çocuu en erefli kazanca tevik etmek:
Terbiyecinin ciddiyetle ele alp ortaya koyaca sorumluluklar-
dan biri ve vâcib olan, çocuu belli hürriyet snrlar içinde çal-
maya tevik edip cesaretini arttrmaktr. Onun bu çalmas veya
ii ister sanat, ister ziraat, isterse ticaret olsun fark etmez..

Peygamberler (Salâtu selâm hepsine olsun) hürriyet snrlar


içinde çalma hususunda yardmlamay, birbirlerine destek olma-
y tavsiye etmi ve kendileri de bilfiil bunun örneklerini ortaya koy-
mulardr. Bunun için de bir takm mihnetli ileri, sanatlar kendi-
lerine uzmanlk derecesinde seçmilerdir. Böylece ümmetlerine ve ye-
timekte olan nesillere, kuaklara en güzel önderliin ölçü ve anla-
mm vermiler; hür bir çalmann, helâl kazanç elde etmenin lüzu-
munu açklamlardr..
te Nuh Peygamber (Salâtu selâm ona olsun) gemi
,

ina etmi, Allah (c.c.) gemiyi yapma iini ona emretmitir

«Gözetimimiz altnda ve vahyimiz dorultusunda gemiyi yap ve


sakn zulmedenler hakknda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar
mutlaka boulacaklardr, diye vahyolundu. Nüh gemiyi yapmaya
balad; kavminin ileri gelenleri yanndan geçtikçe onu alaya al-
yorlard. Nuh onlara; Bizimle' alay ediyorsunuz. Bizimle alay etti-
iniz gibi biz de (yaknda) sizinle alay edeceiz.» (diyordu). (781)

Böylece Nuh da, O'na imân edenler de o gemiye binip kurtul-


dular.

((781) Hûd Sûresi: 37-38.

— 454 —
: :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜ


îte D â v u d Peygamber
(A.S.) güzel bir sanatkâr ola- ,

rak demir madeninden .zrh ve benzeri sava' araçlar imâl ederdi.


Cenâb- Hak, Onun bu özelliini açklayarak öyle buyuruyor:
«Sizin için, sizi savan iddetinden korumak için Dâvud'a giyi-
lecek (zrh imâl etme) sanatn örettik. Artk siz (bunca nimetle-
re) ükretmez misiniz» (782)

«Ona demiri yumuattk da: uzunca geniçe zrhlar yap, (hal-


kalarnn) ilenmesini düzenli biçimde tut» iyi -yararl amelde bu-
lun. Elbette ben sizin yaptklarnz görenim, (diye vahyettik).»
(783)

Ve ite Musa (A.S.) , kendini ücret karl çobanla raz


etti. Sekiz yl, Allah'n Peygamberi uayb'a (A.S.), iki kzndan bi-
rini nikâhlamaya karlk onun davarlarn güdüp besledi. an Yü-
ce Allah bu olay öyle açklyor
çalmana karlk bu iki kzmdan birini sana
«Sekiz yl bana
nikahlamak istiyorum? ama bunu on yl olarak tamamlarsan o da
senden (bir lütuf..). Ben (on yl hususundaki bir art koup) sana
zorluk çkarmak naallah beni iyi -yararl kimseler-
istemiyorum.
den bulacaksn, dedi. Musa (ona) Bu husus benimle senin aranda-
:

dur. Bu iki süreden hangisini (tamamlayp sözümü) yerine getirir-


sem, artk bana kar bir hakszlk söz konusu deildir. Allah bu de-
diklerimize vekildir, dedi.» (784)
Ve ite bizim Peygamberimiz (S.A.V.), bir zaman koyun çoban-
l yapt. Bir süre
meden önce —

kendisine henüz peygamberlik emâneti veril-
ticaretle megul oldu. Sahih tesbitlere göre, o hayat-
nn bu dönemlerini öyle özetlemitir
«Ben birkaç krat karl Mekke halknn koyunlarna çoban-
lk ederdim.» (785)
Ticaret amacyla iki defa am'a kadar seyahat etmitir. Birinci
defa 12 yanda bulunuyordu ki, amcas Ebû
beraber, ikin- Tâlib ile

ci defa 25 yanda bulunuyordu ki, Hz. Hatice'nin teklifi üzerine


onun ticaret kervannn bana
kölesi Meysere ile birlikte geçip bu
ticari seferini gerçekletirmiti. Yüklendii ticarî görevini de en iyi,
en baarl ekilde tamamlayp dönmütü.

(782) Enbiyâ Sûresi s 80.


(783) Sebe' Sûresi: 10-11.
(784) Kassas Sûresi: 27-28.
(785) Sahîh-i Buharî.

— 455 —
: :

SLAM'DA ALE ETM


Naklettiimiz bu sahîh olaylardan açkça anlalyor ki, el sa-
nat ve dier sanatlara yönelmek, alm - satmda bulunmak suretiy-
le ticari ilerle uramak kazançlarn en ereflisi ve helâl lokma el-
de etmenin en güzel yollarndan biridir. Çünkü bu tür uralar
pehgamberlerin omuz verdii, amel ettii ilerdir. Salât u selâm
hepsine olsun..
îslâm o çok kapsaml esaslaryla, kâmil mânada hayat sistemiy-
le çalmay takdis etmi, çalanlara sayg ile bakm, kiinin ken-
di elinin emeiyle geçinmesini Allah'a yaknln en faziletlisi ola-
rak belirlemitir..
bu konuda geni bilgi vermek için Kur'ân- Kerîm'den ve
Size
Peygamber (A.S.) Efendimizin hadislerinden birer demet sunmak
istiyorum
«O, yeryüzünü sizin yararnza baedirdi (üzerini yaanacak
duruma Bunun için yerin engebelerinde gezip dolan da
getirdi).
Allah'n rzkndan yeyin. Dönüünüz ancak O'nadr. (786)
«Namaz klnp
(cuma'a) yerine getirilince yeryüzüne dalm
da Allah'n bol nimetinden, geni lütfundan (nasibinizi) arayn. Bir
de Allah' çokça ann, ola ki muradnza erer, umduunuza kavu-
ursunuz.» (787)
«Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur

«üphesiz ki kazancn en üstünü, kiinin kendi eliyle kazand-


dr. (788)

«üphesiz ki Allah sanatkâr esnaf kulu sever.» (789)

«Sizden birinin urgann alp srtna odun yüklenmesi, insan-


lardan —versinler vermesinler— dilenmesinden hayrldr.» (790)

(786) Mülk Sûresi: 15.


(787) Cum'a Sûresi i 10.
(788) îmam Ahmed bin Hanbel.
(789) Taberânî - Tirmizî.
(790) Sahîh-i Buharî.

— 456 —
;

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER V E DÜÜNCELER

-Hiç kimse ©linin emeinden daha hayrl bir ey yememitir,


esiz ki Allah'n Peygamberi Dâvud da elinin emeinden yiyin
geçinirdi.. (791)

«Helâl kazanç, farizadan sonra bir farzdr.» (792)

Bizden önce gelip göçen selef -i sâlihin'in tembeller, uyuuklar


hakknda neler söylediklerine bir göz atalm :

— Ömer bir Hattab (R.A.), bir kavm ile karlat ki hiç çal-
myorlar gölgeliklerde vakit öldürüyorlard. Bunun üzerine Hz.
Ömer (R.A.) onlara sordu

— Siz nesiniz, ne yaparsnz?


— Mütevekkil kimseleriz.
— Yalan söylüyorsunuz; mütevekkil
o kimsedir ki tohumunu
yere atp gereken çarelere bavurduktan sonra Allah'a güvenip da-
yanr. Rzk elde etmeyi brakp yerinizde oturarak, «Allahm! Beni
rzklandr» demeyin. Bilindii gibi gökten altn yamaz, gümü de
inmez.

Evet ite bu Ömer'dir ki öyle seslenmiti bir zaman «Ey fakir- s

ler topluluu! Hayr ilerinde, hayrl çalmalarda yarnz ve Müs-


lümanlar üzerine yük olmaynz..» (793)

— Ashab- Kirâm'dan bn Mes'ûd (R.A.) un da .


id binMansûr anlatyor «Dorusu adam bombo, ne
:

de âhiret iiyle uramayp tembel tembel oturduundan


myorum, tiksiniyorum..»
Allah (c.c.) ruhunu âd
edip geni rahmetine mazhar klsn,
mam âf ii ne güzel söylemitir.
«Dalarn doruundan nakletmek ta.
Kiilerin minnetinden iyidir elbet.

nsanlar derler ki Kazançta vardr âr,


:

Derim ki: Asl âr dilenmenin zilletinde var...»

Naklettiimiz bu nasslardan ortaya çkt ki, slâm el emeine,


(791) Sahih-i Buhar. - Ahmed bin Hanbel - îbn Mâce.
(792) Taberani - 1

(793) îbn Cevzi.

— 457 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


aln önem vermi, öretiminin
terine çok arln
bu noktada top-
layarak çalp yorulmay eref ve fazilet saymtr; tembellik ve uyu-
ukluun zararlarn tehir edip çalp kazanmaya durmadan tah-
rik ve tevikte bulunmutur.
Bu çalma azmi ancak taze yalarda ilenirse arzulanan sonuç
elde edilebilir. Böylece o dönemde öretim daha üstün anlam tar,
mihnete katlanmaya almak daha açk biçimde te'sirli olur. Bunun
için terbiyecilere gereken önemli hususlardan biri de, çocuu daha
küçük yata bir takm güçlüklere katlanmaya altrmak, sanata, ti-
carete ve çeitli fenlere ilgi duymasn ve baz eyler örenmesini sa-
lamaktr. Tabii ki bütün bunlar, çocuk ilk okulu bitirip yazy, Arap-
çay (kendi ülkesinin dilinin inceliklerini), Kur'ân- Kerîm okumay
ve dinî ilimlerle tarihî konulan, ayn zamanda ksmen ve basit ölçü-
de fizik, astronomi gibi bilgileri örendikten sonra gerçekletirilme-
lidir. Böylece çocuk kendi geçimini, rzkn kendi elinin emeiyle ve
aln teriyle kazanmaya hazrlanm olur.

Çocua
sanat öretme ve onu yorucu, hattâ üzücü ilere altr-
ma konusunda ünlü filozof tbn Sina'nn neler dediini birlikte din-
leyelim :


«Çocuk Kur'ân- Kerîm'i örenip lügat usûlünü kavradktan
sonra onu ciddi ekilde gözden geçirip hangi sanata ve ie daha çok
ilgi duyduunu, yatkn olduunu tesbît edip ona göre yönlendirme-
li.Yazarlktan holanyorsa, lügatlan öretirken yanbanda edebî
ölçüsü yerinde olan kitapçklar okutmak, düzenli ve çekici hitâbet-
leridinletmek, insanlarn karlamalarn, karlkl konumalarn
ve benzeri hususlar öretmek ve matematie hevesini arttrp yete-
rikadar yetitirmek ve baz parçalan yazmasna imkân hazrla-
mak, divana yazyormu gibi, yazlar yazmasna yardmc olmak ge-
rekir.»

Kur'an- Kerîm'i dersen görmek ve lügat usûlünü okumak, s-


lâm sisteminde tedrisatn temelini oluturur. Çocuk bu ikisini oku-
yup baanl olduktan sonra neye, hangi i ve sanata daha çok mey-
lettiine baklr ve arzusu dorultusunda sevdii ii veya sanat da-
ha iyi yapncaya kadar kendisine yardm edilir ve gereken yollar ve
imkân gösterilir.
slâm'n nzk kazanma hususunda Müslümanlann güçlük ve s-
kntya katlanmalanm daha küçük yalarda öretilmesi hakknda
slâm'n ortaya koyduu inâyeti daha iyi anlayabilmek için tarihî u
kssay hatrlatmamzda yarar var

— 458 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

— mam Gazâlî'nin babas ölüm döeinde son günlerini yasar-


ken kardei Ahmed'i ve bir de yakn dostunu çarp öyle vasiyyette
bulundu «îyi yaz ve düzgün imlây yeterince örenemediime hep
:

esef eder, üzülürüm. Benim ahsen kaçrp da elde edemediim bu


sanat u
iki olum Muhammed ile Ahmed'e öretmenizi, bu hususta
da iyice yetimelerini istiyorum. Gerekirse kendilerine braktm
servetimin tamamn bu uurda harcayn..»

Evet bu iki yavrunun babas öldükten sonra, onlara vasilik eden


baba dostu sofi, dikkat ve itinayla onlar yetitirmeye ve babalarn-
dan kalan az bir mal dikkatlice harcamaya çalt. Çok geçmeden
mirâs bitti. Sofi fakir bir kimseydi, kendi kazancyla onlar besleyip
okutacak güce sahip deildi. Naçar kalp onlar önüne ald ve öyle
tavsiyede bulundu :kaybetmeden ilim talebesi hüviyetine
«Siz vakit
girip bir medreseye snn. Orada hem okursunuz, hem de günlük
maietiniz az - çok karlanr. Sizi hayat yolundan alkoyacak geçim
sknts böylece az da olsa ortadan kalkar.»
Çocuklar, sofiyi dikkatle dinleyip dediini aynen yaptlar. îte
bu onlarn saadetine ve derecelerinin yükselmesine sebep oldu. Nite-
kim îmam bu durumunu öyle özetleyip anlatr «Biz ilmi Al-
Gazali' :

lah'tan bakas için elde etmeye çaltk, ama ilim Allah'tan bakas-
n kabul etmedi..»

etmemiz gerekir. Skntl, yorucu i-


bir ayrm yapmamz lüzumludur : Birinci
le baarl
olan zeki çocuklardr ki, okuyup ilim sâhi-
olma yetenekleri vardr. Onlar tahsillerini bitirinceye kadar ken-
di zekâ ve yetenekleriyle babaa brakp engel olmamak gerekir. An-
cak bo zamanlarnda, frsat bulduklarnda ve okullarn tatil döne-
minde ilgi duyduklar el sanatlar, teknik konulan örenmelerine im-
kân hazrlamal ve onlara yardmc olmalyz. Çünkü onlar günlerin
neler getireceini imdiden kestiremezler, ne gibi olaylarla, üzücü
hadiselerle karlaacaklarn bilmezler. Allah rahmetine erisjti&in
ediplerden biri ne güzel söylemi: «Elde bulunan bir saat, fakirlie
kar güvencedir.» Ve Allah ruhunu ad eylesin, geni rahmetine
gark eylesin Hz. Ömer (R.A.) bu konuda ne ho konumutur

, «Dorusu bir adama da dikkatimi
birsanat var mdr? diye i . Eer «yoktur» derlerse o
diim adam g
SLÂM'DA ALE ElTÎMÎ
kinci snf, derslerinde baarl olmayp devaml veya aralkl
snfta kalanlardr. Galib bir ihtimalle bunlar orta zekâl veya geri
zekâl çocuklardr. Bunlara din ve dünyalarndan lüzumlu olan bilgi-
ler verildikten sonra, yorucu ilere döndürülmeleri gerekir. Babalan
veya öretmenleri onlarn zekâ bakmndan geri olduklarn iyice
anlaynca, vakit kaybetmeden onlara yeni bir hayat hazrlamak, için
sanata ve dier yorucu ilere vemelidirler. Babalar her eye ramen
mutlaka çocuum okumaldr derse, büyük hatâ ilemi olurlar. Son-
ra hem tahsillerini bitiremezler, hem bir i ve sanat sabini de olamaz-
lar, ortada kalrlar..
Çok görüyor ve iitiyoruz ki, nice gençler hem ilim tahsil edeme-
miler, hem de mihnetli, yorucu bir ie de sahip olamamlar, böyle-
ce ortada elibo kalmlardr. Bu kusur tamamiyle babalarn ve ö-
retmenlerindir. Onlar çocuklarn lâyk olduklar yere koymamlar,
heves duyup baarl olacaklar ileri seçip önlerine getirmemilerdir.
Böylece bu çocuklar hayatn kysnda insanlardan yardm ve destek
bekleyen birer zavall durumuna dümü
ve halkn ihsân ve sada-
kasn beklemekle ömürlerini berbat etmilerdir. Bir ksm da dilen-
meyip suç ileme merdivenlerine trmanm, böylece çalmadan in-
sanlarn maln alp yemeyi, toplumun güven ve istikrarn bozmay
tercih etmitir. Bu iki durumda insan kerâmetini, saygnln öldür-
mekte, kiiliini sfra düürmektedir..

Terbiyecilere ve babalara gereken, çocuklarn


bu gibi temayül-
lerini dikkate alp duyarl davranmaktr. Böylece çocuklarm hayata
nasl hazrlyacaklarn daha iyi anlar ve yükümlülükleri tamalar-
n idrâk etmelerine yardmc olmu olurlar.
Kadna henüz genç ve taze iken, onun annelik, elik ve
gelince, o
çocuk besleyip terbiye etme gibi özellikleri dikkate alnarak bu do-
rultuda kendisini yetitirmesi için ev ileri, el ileri ve benzeri el sa-
natlar gibi konular örenmesi, ev idâresiyle ilgili ona düen görev-
lerin ne olduunu, diki ve benzeri hususlarda evinin ihtiyacm kar-
layacak kadar bir eyler bellemesi gerekmektedir.
Bunun dndaki çeitli sorumluluklar gerektiren konularda ise
kadn muaf tutmu, ona böyle bir mükellefiyet yüklememi-
tir. Sebebine gelince ? iler kadnn fiziksel yapsyla uyum
Ya bu gibi
kadnlk
özelliine ters dümektedir. Meselâ
ve demir ileri onun gücünü amakta, ka-
dnlyla badamamaktadr. Ya da sözü edilen ilerin onu asl gö-
revi olan annelik, elik ve çocuk terbiyesinden alkoymas söz konu-

— 460 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

sudur. Veya bu gibi iler toplum yapsnda bir takm kötülüklere yol
açmakta, kadn erkek birarada çalma zorunluunu getirmekte-
dir..

Parlak akl sahipleri çok ve takdir ederler ki, islâm'n


iyi bilir
kadn birtakm ar
ilerden kadnlna ters düen görevlerden ve
bir takm sorumluluklardan çekip almas, srf onun bü- kadnlm
tün özelliiyle korumaya, iffet ve namusuna leke dokundurmamaya
ve onun yaratlndaki zariflik, incelik ve kerameti muhafazaya yö-
neliktir.

Aksi halde kim, birtakm vecibeleri yerine getirmek için yarat-


lan bir kadnn süs eyas gibi oturup yerinde kalmasna raz olur
veya kim böyle bir kadnla evlenir? Ve bizden kim, kadnn fiziksel
yapsn sarsacak, belini bükecek ar
ileri yerine getirmesini iste-
yerek bir kadnla evlenmeyi arzular ve kadnlm
yitirecek, bir sürü
rahatszlk douracak, ruhunu sarsacak meakkatli amellere itmek
için onunla evlenmeyi düünür?

bizden kim, kadmn iffet ve namusunu kirletecek, erefine


Hem
leke sürecek görevlerde çaltrmay ister, böyle bir kadnla evlenme-
yi srf bu sebeple kararlatrr?
Kadn için iffet ve namustan, eref ve saygnlktan daha deerli
ne olabilir?

ve
ki : Bunlar kazançlarn en
ilerin enhelâli,
ereflisi, meguliyetlerin iyisidir. Bu bakmdan çocuklarmz böyle-
sine bir erefe çevirmeliyiz ve onlarn bu hususta güvenini salayp
eref ve itibarlarn, güven ve kerametlerini korumalyz. Ayn za-
manda kiiliklerini zedelemeden hayatta geçim yol ve sebeplerini on*
lardan yana gerçekletirmeliyiz..
—0O0—
2 — ÇOCUUN FITRÎ YETENEKLERN DKKATE ALMAK
Terbiyecilerin yeniden idrâk alanna getirmeleri ve büyük bir
özen ve titizlik göstermeleri, dikkatlerini bütünüyle çevirmeleri ge-
reken önemli konulardan biri de, çocuun daha çok hangi sanata he-
ves ve onun maddi ve mânevi yama hangi iin uygun
duyduunu
geleceinin ve hayatta hangi arzu ve amaçlarn onu mutlu ve
yar klacan bilmelidir..
:

M
SLAM'DA ALE ETM
üphe yok çocuklar kendi yaplarna ve ftrî yeteneklerine, ir-
ki,
si kabiliyetlerine göre gerek karakter, gerek zekâ, gerek fiziksel
güç.
gerekse dengeli ve düzenli olma bakmndan farkllk arzederler. Bu
balamdan bilgili tecrübeli bir eitimci, basireti açk bir baba çocuu-
nu Jâyk olduu yere koymasn bilendir. Çocuun neye kar ilgisi
fazla daha çok hangi iten ve sanattan zevk alyorsa, onu o cihe-
ise,
te çevirendir. Eer çocuk zeki ve okuduu dersleri kavrayacak
güçte
ise, eitimci ve baba, onun tahsilini tamamlamas
için gereken sebep-
lere ba vuracaklar ve ortam ona hazrlyacaklar. Böylece çocuun
arzu ve emeli gerçeklemi olur.
"Eer çocuk orta zekâl olup,
herhangi bir ii ya da sanat örenme-
ye istekli ise, yöneldii hedefe ulamada çocuun ilerini kolaylatrmak,
mürebbînin (eitim iiyle uraan kimsenin) vazifesidir "
S. 462, 2. paragraf.

Çocuk geri zekâl ise, eitimci ve babann onu yeteneiyle uyum


salayacak, mizacna uygun düecek bir ie çevirmesi gerekir. Ço-
cuk ancak böylece hayata atlp baarl olabilir.
Hz. Âie (R.A.) Validemizin, «Peygamber (A.S.) Efendimiz bize
insanlar lâyk olduklar yere koymamz emretti..» mealindeki sözü-
nün mânas ite budur.
öretim ve eitim konusunda da çocuun tabiat daha çok han-
gi dala meylediyorsa, ftratndaki yetenekle hangi konuya daha çok
ilgi duyuyorsa, ona çevirmek uygun olur. Çünkü bu konularda da ço-
cuklarn arzu, temâyül ve yetenekleri oldukça farkldr Kimi edebi- :

yata heves duyar, kimi yazar olmak ister. Bu durumda o gibi çocuk-
larn fizik ve matematikte, tp ve kimyada baarl olaca düünüle-
mez. Kimi de matematik, fizik, kimya ve tp gibi konulara heves du-
yar, artk onun edebiyatta, iirde üstünlük salamas çok zor olur..

Tabii çocuk tahsil ettii bütün ilimlerde üstünlük salayp baa-


rl olamaz, bu hiç de kolay deildir. Ama çocuk ilgi ve heves duydu-
u konuda'baanl olabilir ve bu hiç de zor deildir. Holanmad, il-
gi duymad konularda ise baarl olup zirveye çkmas mümkün
deildir.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ne kadar doru buyurmutur
«Çalnz! Çünkü herkes ne için yaratlmsa ona kolaylk sa-
layp baarl olur.- (794)
(794) Taberâni : Ibn Abbas(R.A.) dan.

— 462 —
.

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

ite Resûlüllah (A.S.) Efendimizin, çocuu arzu ve hevesi do-


rultusunda yönlendirmeyi dikkate alma hususundaki tevcihlerinden
ve hevesi lâyk olduu yere koyma tavsiyelerinden hareketle slâm
terbiyecileri ve balarnda bn Sina olmak üzere dier ilim adamlar,
çocuun ilgi duyduu konular dikkâte almam .21, onun ftrî yetenek-
lerini hesaba katmamz, tad
maddi ve mânevi yetenek ve kud-
retine uygun ya onu bir i ve sanat, ya da tahsil ve ilim kaps seç-
memizi tavsiye etmilerdir. îbn Sina, çocuu, ilgi duyduu, heveslen-
dii konuya çevirmemizi ve bunu ihtisasnn temeli saymamz söyle-
mitir «Çocuun rasgele ilgi duyduu her konu ve sanatn mümkün
:

olup gerçeklemesi düünülemez. Ama kalbinde portresini çizip he-


ves duyduu ve kendine çok uygun kabul ettii konu ve sanat müm-
künleir ve baarsna yol açar. Eer edebiyatn her türü ve çeitli
sanatlar sadece istek ve ilgiyle elde edilebilseydi hiçkimse edebiyat-
tan bo, sanattan mahrum kalmazd. Ama bunlar ancak kalbin iyice
ilgi duyup heveslendii eyin ana hatlarn, portresini çizip sindir-
mekle mümkün olabilir. Aksi halde insanlarn hemen hepsi en erefli
meslek ve sanat, en verimli sanat seçerdi. (Bu da dengesizlik dou-
rurdu)

Bazan de insan tabiat hemen bütün konulardan ve sanatlardan


nefret eder de hiç birisiyle ilgi kurmazd. îte bunun için çocuu ida-
re eden eitimciye gereken udur
çocuk bir sanata meylettiinde
ki,
onun önce bu konuda tabiatn ölçmeli, zekâ seviyesine bakmal ve
yeteneini belirlemelidir. Böylece çocuk için onun tabiat ve yetenei-
ne, zekâ seviyesine göre bir sanat seçmi olabilir.» (795)

alnmasn lüzumlu görmütür. öyleki, ad geçen bu konuda u cüm-


lelere yer vermitir:
«Beden ve ruh terbiyesi ancak soylu kimseye elverir, yarar sa-
lar. Katr ne kadar eitsen de yarar vermez. Canavar ne kadar eit-
sen yine canavardr. Küçükken alnp terbiye edilse bile o yine yrt-
cln terketmez. Çünkü bu tabiat onun ftratnda mevcuttur.»
(796)

(795) «slâm Eitimi ve Felsefecileri» adl kitaptm iktibas edilmitir. Bu


kitap Muhammed Atyye el-Abraîye aittir
(796) > », - S. 197.
:

SLAM'DA ALE ETlMÎ


Bunun anlam udur Zekâ ve geri zekâlln çocuun üstün-
:

lük salamasnda veya kültür ve ilim yönlerinin geliip gelimeme-


sinde, bunlardan payn alp alamamasnda büyük te'siri söz konu-
sudur.

âirin dedii gibi

«Kii zeki ve anlayl domad zaman,


Önce domas ona ne yarar salar..»
O halde terbiyeci çocuun karakterini belirlemede, zeki ve geri
zekâl olduunu vastay ihmâl etmemeli ve kaçrma-
tesbitte hiçbir
maldr. Ayn zamanda çocuun okumaya m, sanata daha çok m
hevesli ve meyilli bulunduunu anlamaya çalmaldr.

Hayat yolunda ne gibi skntya güç getirebileceini, maslaha-


tna nelerin uygun olduunu, arzu ve rabetine nelerin münasib
dütüünü iyice aratrp ortaya çkarmaldr. Bütün bu inceleme-
lerde ister çocuun yeteneinin derslere, ister sanatlara, isterse ti-
carete yetkin ve uyumlu olduu görülsün, farketmez. önemli olan
bu iç arzu ve hevesini ortaya koymaktr. Çünkü her iki durumda
da insanlardan yana yarar ve ülkenin ilerlemesinden yana fayda
söz konusudur..
Bu bakmdan gerek terbiyecinin, gerekse babann, hayat yolun-
da asl rabet edip gönül verdii konuyla çocuk arasna girmemeli-
dirler, yeterki çocuun bu arzu ve hevesi ona ülkesine yarar sala-
yacak bir ey olsun..

Eer çocuk ilmî konulara heves duyup bu hususta tahsil yap-


mak istiyorsa, kendisi de yetenek ve zekâ bakmndan arzulanan bir
düzeyde ise, bu rabeti arasna girmemek gere-
o takdirde onunla
kir. Bu durumda babas çocuun nafaka ve dier tahsil masrafnn
arl altnda sknt çekse bile buna dayanmasn bilmelidir. Çün-
kü ancak böylece yapt fedakârln semeresini devirebilir, özel-
likle çocuunu büyük düünürler ve adlarndan söz edilen âlimler
saffnda görecei zaman asl ektii tohumun ürününü toplam olur.
Böyle deil de, çocuk daha çok mihnetli ilere, konulara
ticari

rabet ediyorsa, o takdirde, baba ve terbiyecisinin onunla bu arzusu


arasna girmemeleri gerekir. Çünkü umulur ki, çocuk bu rabetiy-
le severek yapt ite baarl olur, uzmanlap i ve sanatnda be-
lirgin bir düzeye gelir.. O sebeple iktisadî durum korunmu ve üm-
metten yana elle dokunulur bir i ortam meydana çkp olumlu so-

— 464 —

TKIHYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

uç vermi olur. Ama


böyle deil de baba çocuun yolunda bir en-
<îcl oluturur, hayatnda arzulad ii yapmasna mani' olup amaç

olarak seçtii ile onun arasna girerse, çocuk ileride çöküntüye u-


rayp salkl yaama ve çalma ansn
kaybedebilir. Bu yüzden
hazan veya çou zaman babayla oul arasna husumet girip, enin-
de sonunda ayrlmalarn, birbirlerinden kopup çocuun âsi bir ta-
vr taknmasn sonuçlandrr. Tabii ki buna sebep baba olmu olur.
Çünkü zamannda o bu hususlar hesaba katmam ve böylesine kö-
tü sonuçlarn doacan takdir edememiti.

Allah Resulü ne kadar çok doru buyurmutur:


«yi bir evlâd olmas için çocuuna yardmc olan babaya Allah
rahmetini indirsin..» (797)

—0O0
3 — ÇOCUUN OYNAYIP ELENMESNE MKÂN
SALAMAK
'slâm gerçein ve hayatn dinidir. O bütünüyle hayat dü-
zenidir, insanlara, insan olduklarn dikkate alarak muamelede bu-
lunur ve her insann bir takm gönül elenceleri, nefsi zevkleri ve
insanî tabiatlar bulunduunu kabul edip her sözlerinin zikir olma-
sn, her susmalarnn fikir ve her teemmüllerinin ibret, her bo va-

ve ferah kabul edip bunlara yer


mizah ve latifede bulunmalarn önlemez,
ki, bütün bunlar Allah'n meru' Kld
snrda ve slâmî
edep çerçevesi içinde cereyan etmi olsun..

Ashab- Kirâm'm bir ksmnda ruhî yücelme öyle bir dereceye


varmt ki, devaml ibâdet ve aralksz mürakaba-y ilâhî sanki
âdetleri ve huylar oluvermiti. O kadar ki, hayatn rahat ve huzur
yann arkalarna atp bütün vakitlerini Âhiret'ten yana çevirmele-
rini, oyun elenceden, itidal dahilinde de olsa Dünya'dan ferah ve
rahat namna bir nasîb almakszn hep öteki hayatlarn hazrlama-
y kendileri için uygun sanmlard. (798)
(797) Ebû eyh / Sevâb bahsinde..
(798) Ashabdan bir ksmnn bu tarz tutumu kendilerine has bir anlam tar v©
istisna- tekil eder. (Mütercim).

— 465 slâm'da Âile Eitimi Cilt 2: - F. : 30


: : I :

SLÂM'DA ALE E I Tl M
imdi hep birlikte Hanzele el-Esîdi (Veya Üseydî) dinleyelim.
Bu zat öyle anlatyor
Ebû Bekir (R.A.) ile karlatm. Bana sordu
— Ya Hanzele! Naslsn?
— Hanzele münafklk dedim. etti,

— Sübhânellah! Sen ne diyorsun?


— Biz
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin yannda bulundu-
umuzda O bize Cehennem ve Cennet' ten söz eder, o kadar ki bu
yerleri görür gibi oluruz. O'nun yanndan çkp ayrldmzda ge-
lip çoluk çocuumuzla oynar, mal ve arazimizle oyalanrz da O'-
nun yannda duyduklarmzn ve duygulanmamzn çounu unutu-
ruz, dedim.

Bunun üzerine Ebû Bekir (R.A.) öyle karlk verdi s

— Vallahi biz de bunun gibi eylerle karlayoruz! (Ayn du-


rumdayz) . Hanzele devamla diyor ki
— Böylece Ebû Bekir (R.A.) birlikle kalkp Resûlüllah
benle
(A.S.)' Eferidimiz'in yamna gittik. Ben öyle dedim: «Ya Resûlül-
lah! Hanzele münafklk etti».. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz hayret-
le sordu:
— Bu da nedir?

Cevap verdim:
— Ya Resûlüllah! Senin yannda bulunduumuzda bize Cehen-
nem ve Cenneti hatrlatrsn. O kadar ki onlar gözlerimizle görmü
gibi oluyoruz. Senin yanndan ayrlp çoluk çocuumuzla, mal ve
mülkümüzle oyalanp vakit geçirmeye baladmzda o duyduklar-
mzn çounu unutuyoruz.
Bunun üzerine Resûlüllah Efendimiz öyle buyurdu Ca-
(A.S.) s

nm kudret elinde bulunduran zata yemin ederim ki, eer siz be-
nim yanmda bulunduunuz hal ve zikir üzere devam edecek olur-
sanz, elbette melekler yatanzda ve yollarnz üzerinde sizinle
musafaha yaparlar. Ama ya Hanzele! Bir saat ve bir saat (bir saat
bu hal üzere, bir saat baka hal üzere bulunmak beer tabiatnn
gereidir) ..» Efendimiz bu son cümleyi birkaç defa tekrarlad. (799)

(799) Sahih-i Müslim.


LGL LÜZUMLU

Sonunda Resûlüllah Efendimiz'in Hanzele ile Ebû Bekir


(A.S.)
(R.A.) ya çocuklaryla ve eleriyle oynap eylenmeleri hususunda
nasl ikrarda bulunduunu görmü olduk. Ayn zamanda aile halky-
la lâtifede bulunup onlar sevindirmek ve neelendirmek hakknda
nasl münasip karladn
örendik. Çünkü böyle bir duygu ve dav-
ran insan mizacyla uyum halindedir ve beer tabiatyla tevafuk
etmektedir.

îte burada bedeni hazrlamak ve cihada hazrlanma hususun-


da yetimek hakknda slâm'n meru' kld
bir takm faktörler ve
vesileler söz konusudur. Bunlar her akl ve basiret sahibine unu
haber veriyor ki, slâm hayat dinidir, olaylara damgasn basar ve
müslümana, slâm'dan yana uygun dütüü sürece ve çoluk çocuk-
la oynap lâtifeleme snrnda kald takdirde oyun ve mubah e-
lenceyi uygun görmütür.
Bu vesile ve faktörlerden biri, snad-i ceyyid ile rivâyet olunan
u hadistir:
anma kapsamna girmeyen her ey oyun veya yanlma-
«Allah'
dr. Ancak u dört ey deil Adamn nian ald yerle hedef ara-
snda yürümesi, atm eitmesi, çoluk çocuuyla elenip oynamas,
onlara yüzücülük öretmesi...» (800)
Kitabmzn birçok bahislerinde bu vesile ve faktörlerden ço-

nüp bak ki, gözlerinle slâm'm ölçülü müsamahasn ve O'nun bü-


yüklüünü görmü olasn..

Ahlâk snrlar içindeki oyun ve nefsi neelendirmek, beden ve


ruhu eitip yetitirmek, Müslümana lüzumlu olan umurdan oldu-
una göre, küçük çocuklar için bu hususlar daha uygun ve ye de-
il midir? Daha ye olduunun iki sebebi vardr:
Birincisi : Çocuun küçük yata eitim ve öretime olan kabili-
yeti büyük insandan daha çoktur. Nitekim hadîste : «Küçük yata
ilim tahsil etmek ta üzerine naketmek gibidir.» Duyurulmutur.
(801)

kincisi : Çocuk daha çok küçük yata iken oyun, elence, nee-
lenip koma ferahlatc eylere ihtiyaç duyar. Nitekim Resûlül-
gibi
lah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyurmutur:

(800) Taberân..
(801) Beyhaki..
:

SLÂM'DA ALE E Ü Tl M

«Çocuun küçük yata hareketli olup oynamas, elenmesi,


bakalaryla biraraya gelmeyi arzulamas, büyüdüünde aklnn
fazla olacana delâlet eder.» (802)

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz hemen her hususta iyi bir rehber


ve yol gösterici idi. O, ara sra Ashab- Kirâm'n çocuklaryla oynar,
onlar neelendirir, onlarla kaynap dostluk kurar, dinen uygun
kabul edilen oyun ve elencelere onlar tahrik edip cesaretlerini art-

Bununla ilgili birkaç örnek verelim :

Ashab- Kirâm'dan Abdullah bin Hâris (R.A.) anlatyor Resû- :

lüllah (A.S.) Efendimiz, henüz küçük yata olan Abdullah', Ubey-


dullah' ve bn Abbas' yan yana getirip onlara öyle derdi «Siz- :

den kim önce koup bana gelirse ona unu ve unu veririm!» Çocuk-
lar da komaya balar kimi Resûlüllah'n srtna, kimi gösüne tr-
manmaya çalrd. O da onlar öpüp okar ve ilgi gösterirdi. (803)
Hz. Ömer (R.A.) diyor ki

Hasan ile Hüseyn'i, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin omuzlar üze-


rinde gördüm ve kendimi alamyarak, «Altmzdaki at ne güzel at-
tr» dedim. Bunun üzerine Efendimiz, «Binici olarak da bu ikisi ne
güzel!» buyurdu. (804)

Ashab- Kiramdan Câbir anlatyor: Resûlüllah (A.S.)


(R.A.)
Efendimizin yanna girdik. Bizi sofraya dâvet etti. Bu srada Hz. Hü-
seyin yolda çocuklarla oynuyordu. Peygamber (A.S.) onu yolda gö-
rünce sür'atle ayrlp kucana almak istedi, derken Hz. Hüseyin sa-
a sola kaçmaya balad, Resûlüllah (A.S.) onun bu hareketine gü-
lüyor, o da hem gülüyor hem kaçyordu. Peygamber (A.S.) onu tu-
tup banna bast ve öptü, sonra da öyle buyurdu «Hüseyin ben- :

dendir, ben de ondanm. Onu seveni Allah sever. Hasan ile Hüseyin
torunlardan iki torundur.» (805)

Yine Hz. Câbir (R.A.) anlatyor t Bir ara Resûlüllah (A.S.) Efen-

(802) Tirmizî / en-Nevâdr'de..


(803) Ahmed bin Hanbel.
(804) Ebû Ya'lâ..
(805) Taberâni • Câbir (R.A.) dan.

— 463 —
T ntmvr.Yi.i-: m.i. lOzumiaj OOnüLEK ve düünceler

yanna girdiimde iki eli ve iki dizi üzerine eildiini, sr-


rnda Hasan ile Hüseyin'i tadn
gördüm. öyle buyurdu: «Sizin
deveniz ne güzel devedir! Yük dengi olarak da ikiniz ne güzel denk-
lersiniz..» 1806)

Ashab- Kirâm'dan Enes bin Mâlik (R.A.) anlatyor:


— üphesiz ki R-esûlüIlah (A.S.) Efendimiz ahlâk cihetiyle in-
sanlarn en güzeli idi Bir gün bir i için beni bir yere göndermek is-
tedi. Ben de, «Vallahi gitmiyeceim! dedim, ama içimden Resûlül-
lah'm bana emrettii hususu yerine getirmeyi düündüm. ç- Dar
kp yürümeye baladm, sokakta oynayan çocuklara uradmda
anszn arkamda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin bulunduunu gör-
düm. Kendisine dönüp baktmda gülmeye balad ve öyle buyur-
du «Enescik! Sana emrettiim yere gidiyorsun deil mi?» Ben de
:

<ovet ya Resûlüllah' Oraya gidiyorum dedim. Hz. Enes devamla di-


yor ki «Allah'a and olsun ki, Peygamber (A S.) Efendimize dokuz
:

yl hizmet ettim. Yaptm bir eyden dolay bunu niçin yaptn de-
diini bilmiyorum veya yapmayp braktm bir iten dolay, neden
unu ve unu yapmadn dediini iitmedim.» (807)
Mü'minlerin emiri Hz. Ömer (R.A.) öyle buyurmutur:

«Çocuklarnza yüzücülük, atclk öretin ve atlarn srtna
sçrayp binmelerini emredin..» (808)
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin çocuklarla, oynamas, onlarla
latifede bulunmas ve onlar neelendirecek
açsndan hareketle slâm terbiyecileri çocuun oyun ve
ihtiyac bulunduunu, derslerini bitirdikten, örenecei konuyu bel-
ledikten sonra onu neelendirecek, açacak ekilde neelenecek hare-
ketlerde bulunmasnn gereini açklamlar ve babalarla terbiyeci-
lere bu hususta seslenmilerdir.

imdi bu konuda mam Gazâlî'nin neler söylediine kulak vere-


lim :


«Çocuk dersini bitirdikten sonra güzel güzel oynayp elen-
mesi için kendisine izin verilmesi uygun olur. Çünkü bu suretle oku-
lun verdii yorgunluu atp rahata kavuur. ayet oyun ve elence-
den men edilecek olur da devaml öretimle vakitleri deerlendirilir-

(806) Tabcrâni : Câbir (R.A.) dan.


(807) Sahih-i Müslim Enes bin Mâlik
: (R.A.) dan.
(808) Beyhakî.

— 469 —
:

SLÂM'DA ALE ETÎM


se, bu onun kalbini öldürür, zekasn ilemez duruma getirir; çalma
bir ie sarlma ona ar
bir külfet verir, o kadar ki ondan kurtulmak
için birtakm hile yollarna ba vurmaya kalkr..»

Nitekim el-Abderî de ders saatlerinden sonra çocuun dinlenip


neelenmesi, okumaya kar bkknlk duymamas için oynayp e-
lenmesi hususunda mam
-Gazali ile birleir.

Bilindii oynayp elenmekten maksat ve hikmet, çocuun


gibi,
duyduu bkknlk, geveklik ve yorgunluu gidermek, nee ve ilgi-
sini yenilemek, hareketini salamak ve zihnini berraklatnp bede-
nini hastalk ve illetlerden korumak için ona, houna gidecek hare-
ket imkânm vermektir.
Ancak terbiyeci çocuklarn oyun ve elencesi hususunda u iki
noktay dikkatinden uzak bulundurmamaldr
Birincisi: Oyun ve elence fazla bir yorgunluk ve üzücü bir
meakkat verecek ölçüde olmamaldir. Çünkü böylesine an bir
oyun bedene zarar verir, lüzumundan fazla enerji harcamasna yol
açp onu zayf düürür. Oysa Peygamber (A.S.) Efendimiz «slâm'- :

da zarar ve zarara kar zarar yoktur..» buyurmutur.

Oyun ve elence dier gerekli dersler ve hususlar öl-


kincisi:
çü ve anlamnda olmamaldr. Çünkü bu durumda; çocuk kendini
bütünüyle oyuna verip o hususta baarl olmaya çalr da vaktini
bu yolda harcar ve asl yararlanaca konular katletmi olur fOysa
Peygamber (A.S.) Efendimiz: «Sana menfaat veren eye kar* hrs-
l ol ve Allah'tan yardm dileyerek acizlik gösterme!» (809)

4 — EV, CAM VE OKUL ARASINDA YARDIMLAMA


MEYDANA GET
Çocuun ruhî ve bedenî kiiliini oluturmakta te'sirli olan
ilmî,
faktörlerden biri de, ev okul ve cami arasnda bir yardmlama ve
salam ilgi kurmaktr.
ev ve ailenin sorumluluu, çocuun beden eiti-
Bilindii gibi,
mini salamada ön sray almakta, birinci derecede gelmektedir.

(809) Sahîh-i Müslim.

— 470 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Çocuklarnn bu husustaki hakkn zayi' edip yerine getirmeyen ve


onlarn geçimini ihmal eden kimseye büyük bir günah terettüp et-
mektedir.
Nitekim ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

Kiiye günah olarak, geçimini salayp nafakasn verdii kim-


seleri zayi' etmesi yeter!.» (810)

Yine te'klden bilinip slâm'da cami risâ-


kabul edilmektedir ki,
leti, çocuun ruhi terbiyesinde birinci dereceyi igal etmektedir. Çün-

kü cemaatle namaz klmak, Ku^ân- Kerîm okumak, son bulmayan,


bitip tükenmeyen ilâhî feyizlerden ve rahmetlerdendir. Sahih tesbit-
lere göre, bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur :

«Adamn
cemaatle namaz klmas, evinde ve çarsnda kld
namazdan yirmi be kat (ecir bakmndan) fazladr. Bu böyledir;
çünkü adam abdest alr, abdest almam güzelletirir de mescide ç-
kar, onu ancak cemaatle namaz klmak dar
çkarrsa, ne kadar
bir adm atarsa mutlaka bir derecesi yükselir, bir günah düürülür.
Namaz klnca da melekler durmadan o namazgâhte bulunduu ve
abdestli olduu sürece onun için rahmet ve balanma dilerler Al-
lah'm! Buna rahmet eyle, Allah'm! Buna rahmetini indir, derler.
Adam (ikinci) namaz bekledii sürece namazda bulunmu olur.»
(811)

«Bir topluluk Allah'n evlerinden bir evde toplanp Allah'n K-


tab'n okurlar ve kendi aralarnda ders yaparlarsa mutlaka üzerle-
rine sekînet iner, rahmet onlar kaplar, melekler onlar çepeçevre
kuatr ve Allah onlar kendi katndakilere anar.» (812)
kiinin üzerinde ihtilaf etmedii kesin umurdan biri de u-
îki
dur Okulun önemli
: arl
ve balca yönü çocua bilgi vermek-
tir. Çünkü çocuun kiiliinin olumasnda bilginin te*siri oldukça

büyüktür. Ayn zamanda insann eref ve itibar da ilimle yükselir:


Bu açdan baknca, islâm nazarnda ilmin fazileti oldukça önem-
li ve büyüktür.

(810) Ebû Dâvud.


(811) Buharî - Müslim.
(812) Sahih-i Müslim.

— 471 —
:

SLÂM'DA A ÎLE ETM


lmin faziletlerinden birkaçn sralyalm
• Evinden çkp lim peinde koan kimse, dönünceye kadar
Allah yolundadr. (813)
• Kim ilim elde etmek için bir yolda yürürse, Allah onun için
Cennet' e giden yolu kolaylatrr. (814)
• üphesiz ki melekler, ilim talebinde bulunan kimse için —on-
larn iledii amelden honut olarak — Hem
kanatlarn indirirler.
üphesiz ki göktekiler ve yeryüzünde bulunanlar, hattâ sudaki balk
âlim için balanma dilerler. (815)

• Âlimin abid üzerindeki üstünlüü, ay'n dier yldzlar üze-


rindeki üstünlüü gibidirler. (816)

Biz, «evin cami ve okulla ve dayanma üze-


yardmlama
re olmasn» söylerken bundan u
anlam kasdediyoruz Çocuun :

bu ortamda kiilii tamamlanr, ruhen, bedenen, aklen ve nefsen


oluur. Bununla kalmaz, ümmetin öne geçmesi ve dininin izzet ve
erefi için faal bir organ olur..

Ancak sözünü ettiimiz yardmlama ve dayanma u iki temel


anlamndaki artla gerçekleebilir:
Evin yönlendirmesiyle okul yönlendirmesi
Birincisi: arasnda
bir tutmazlk ve kartln bulunmamas..
kincisi: Yardmlama, destekleme bütünüyle îslâmî yönden
çocuun kiiliini oluturma amacna yönelik bulunmas.. O halde
yardmlama ve destekleme tamamlannca bu iki art içerip üstlen-
mi bulunmaldr. Böylece çocuk ruhen ve bedenen olgunlar. Ak-
lan ve nefsen oluur. Bununla da kalmaz, dengeli ve düzenli bir in-
san olur da insanlarn hayretini çekecek bir düzeye eriir ve par-
makla gösterilen bahtiyarlar arasna girer.
Okulla olan yardmlama konusunda babalarla teryibecilerin
önüne aadaki gerçekleri koymak istiyorum s

Okullarmzn ve üniversitelerimizin çounda görev yapan


a)
hocalarn ekserisi salkl bir terbiyeden ancak yabanclar taklidi,
onlarn ahlâk ve kültürüyle yetimeyi, onlarn âdetlerini, edinmeyi,
onlarn inanç ve düüncelerini benimsemeyi tanrlar.

(813) Tirmizî.
(814) Sahih-i Müslim.
(815) Ebû Dâvud - Tirmizî.
(816) Ebû Dâvud - Tirmizî.

— 472 —
:

TKHUiyi:v.-; .< ;. .w.i vu ti < öm \.. . ;' v?-; >- .• . \ ki m;.

îte bunlard?- Müslüman çocuklar:;, ba torun doladk ve kar-


ki

k yol ve yöntemleriyle, sapk ve inkarc y<: ve ölçüleriyle terbiye !

etmektedirler. Çünkü bu öretim görevlilerini karat rru duygu ve


düünceleri, bombo hakikatten kopuk akillan, hayasz
kalbleri,
Avrupa'nn akyla tutumu, inkarc komünistlerin kâfirce sevda-
sna yakalanm, madde sevgisiyle yetinip mânay kaybetmilerdir.
b) Talebenin tahsil gördüü okul ve üniversiteler bir sürü alda-
tc desiseler, üphecilik, diniere dil uzatma, küfre çar, inkâra dâ-
vetle dolup tamaktadr. Biz bu hususta ortaya çkan baz olaylar
nakletmek istiyoruz,

derslerde u
cümlelere yer verilmitir' -O ini esasa dayal siyasete
yaplan bütün çarlar bütünüyle ah -na ve bönce davetlerdir.
Dier bilimsel ad altnda hazrlanan
kn^plarda ise naza- DARWN
riyesi, bilimsel bir hak katm gibi ortaya atlmakta, yaratan Tanr
i

hakknda bir sürü üphe uyandrmak irin bu nazariye durmadan


öne sürülmektedir. Oysa bilindii gibi, biyolojik çalmalar, genetik
olaylar hakkndaki yeni bulular bu nazariyeyi ibtal edip bir deer
tamadn isbatlamtr.
Edebiyat kitaplarnda konunun arl,
örtünmeyi ayplamaya
çevrilmi ve bu gericilik olarak vasflandrlmtr. Ayrca slâm ta-
rihine atflar yaplarak bu tarihin derebeylik, aalk (top-
sk sk
rak aalar), istibdat dolu olduu belirtilerek anlatlmaktadr.

lara nisbetle çok zayf ve önemsiz bir düzeyde tutulmakta, çocukla-


ra fazla bir ey verilmemektedir. Durum bu olunca, Müslüman ço-
cuunun bu okullarda Kur'ân- Kerîm'i hakkyle örenmesi, slâm
hükümlerini okuyup bellemesi; Peygamber ve Asiabmm hayatlar
hakknda yeterli bilgi edinmesi, kendi öz tarihini (slâm tarihini)
yeterince örenmesi mümkün deildir. Çünkü sözünü ettiimiz
okullar bu bilgileri vermemekteler. Bu bakmdan örenci okulu bi-
tirip çknca snrl bir kültürle, ksr bir anlay, slâm düzeni hak-
knda çok az ve önemsiz bir bilgiyle, Kur'ân ilimleri, dede ve baba-
larmzn tarihi hakknda basit bir mâlumatla çkmaktadr.
O halde terbiyeci kendine düen eitim sorumluluunu mükem-
mel ekilde yerine getirmiyecek olursa, ister istemez çocuklarnn
akidesi bozulur, ahlâklar deiir. Artk bu durumda çocuu yönlen-
dirme bir yarar salamaz, onu dorultmak hususunda olumlu bir
sonuç elde edilmez.

— 473 —
SLÂM'DA ALE ETM
Buraya kadar anlattklarm ve naklettiklerimi özetliyecek olur-
sam, Söyle bir ifade kullanabüirim Baba kendi evinde çocuunun
:

beden ve ahlak eitiminden sorumludur. Onu mescide götürmekle


ruhen terbiye edecek; okul onun akide, bilgi ve kültürünü gelitirip
salamlatracak ölçü ve program uygulayacak.
Ama baba çocuuna gittii okulda slâm inancyla terbiye edil-
mediini, slâm kültürü öretilmediini anlad zaman, ona düen
ve vâcib olan görev, çocuunun irtibatn slâmiyetle kurmak, ibâ-
det ve ahlak konularnda onu yetitirip gelitirmektir. Bu hususta
herhalde bütün gayret ve himmetini sarfetmeli, çocua belirtilen
hususlarda faydal olmak için vakitlerinin çounu ona harcamal-
dr. Bunun gibi, çocuuyla ilâhî ilimlerde yetimi ilim adamyla,
cami ve mescidle irtibatn kurup sk bir ilgi kurmas da kendisine
vâcibdir. Uygun, sâlih arkadalar bulup seçmesi de bu cümleden-
dir. Gönül kula verilecek olumlu dâvetlere de yönelmesini sala-
mas gerekmektedir. Baba veya terbiyeci ancak böylece çocuunu
köklü ve temelli bir slâm akidesiyle kuatm olabilir ve slâm'n o
çok köklü ve salam ahlakyla onu kötülüklerden koruyabilir. Artk
bu yakn ilgi ve eitim karsnda çocuk kayp sapmaz, sapklarn
te'sirinde kalmaz; ruhen dejenere olmu ahlâkan çöküp çözüntüye

uramlarn peine taklp uydu olmaz..

—0O0—
5 — TERBYEC LE ÇOCUK ARASINDAK MANEVÎ BAI
KUVVETLENDRMEK
Sosyolog, psikolog ve eitimcilerin üzerinde birletii terbiye
kaidelerinden biri de, terbiyeciyle çocuk arasndaki mânevi de- ba
vaml kuvvetlendirmektir. Çünkü böylece terbiye etme en güzel e-
kilde tamamlanp amacna ulam olur. Çocuun bilgisi, kiilii ve
ahlâk geliip olgunlar, hem de en uygun anlamda..
Akl sahipleri yannda te'kiden bilinen gerçek udur ki, çocukla
hocas arasnda bir boluk varsa öretim baar :
terbiyeci, talebeyle
h ekilde tamamlanmaz ve terbiye istenilen ölçü ve anlamda ger-
çeklemez. Bunun için babalara ve terbiyecilere gereken odur ki, ço-
cuklarn kendilerini sevip saymas, aralarndaki manevî balarn
kuvvetlenip güç kazanmas için, ayn zamanda karlkl destek ve
yardim salayabilmeleri, onlara kar efkat beslediklerini ihsas et-
tirebilmeleri için gereken olumlu vasta ve vesileleri aratrp bul-

— 474 —
. :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

mal ve bu hususta uygulanacak müsbet metotlar seçip uygulama-


ldrlar.
Sözü edilen vesilelerden biri, terbiyecinin çocua kar müte-
bessim çehresi hep devam etmeli ve böylece çocua hep güven tel-
kin etmelidir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur «Kardeine kar tebessümde bulunman bir sadakadr.» (817)
:

Bir dieri, çocuu yapt her iyi iten ve baar salad her
dersinden dolay ödüllendirmek suretiyle cesaretini ve hevesini art-
trmaktr. Yaplan sahih tesbîtlere göre, Hz. Âie (R.A.) Vâlidemizin
merfuân naklettii hadîste öyle buyuruluyor:

«Hediyelein ki birbirinizi seyesiniz..» (818)


Bir bakas, çocua ilgi ve itina gösterdiini, efkat ve sevgi du-
yulduunu hissettirmektir. Nitekim hadîs-i erifte öyle buyurulu-
yor !

«Kim Müslümanlara ilgi, dikkat ve itina göstermeksizin sabah-


larsa, o onlardan deildir.» (819)
Bir dieri de, çocua güzel ahlâk kurallar içinde davranmak,
lütuf ve efkat siyaseti gütmektir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz öyle buyurmutur:
«Mü'minlerin imân yönünden en kâmili, ahlâkan en iyi olan ve
çoluk çocuuna en lütuf kâr davranandr. (820)
Bir dieri de, terbiyecinin çocuun arzu ve isteine olumlu ce-
vap vermeye çalmas ve iyi bir insan olmas hususunda devaml
ona yardmc bir tavr taknmasdr.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur
«Çocuuna iyilik hususunda yardmc olan babaya Allah rah-
metini ihsan buyursun..» (821)

(817) Tirmizi : Ebû Zer (R_A.) den.


(818) Tâberâni el-Evsat'ta..
(819) Beyhaki Enes (R.A.) den.
:

(820) Tirmizî - Nesâi - Hâkim Ebû Hüreyre (R.A.) den.


:
(Râvilerin hepsi güveni-
lirdir)
(821) Ebû eyh.

— 475 —
SLAM'DA AlLE K I T MJ
I

Bir baka çocukla senli benli olmas, onun-


vesiie de, terbiyecinin
la çocuklamaydr. Nitekim Câbr (R.A.) diyor ki ResûlüUah (A. S.) :

Efendimizin yanna girdiimde iki eli ve iki üzerine eilmi aya


bir vaziyette srtnda Hasan ile Hüseyin'i gördüm. öyle tadn
diyordu «Sizin deveniz ne güzel devedir ve yük dengi olarak ikiniz
:

ne güzel denklersiniz!. (822)


îslâm Peygamberi (S.A.V.) ilk terbiyeci ve bütün insanlar için
en uygun ve güvenilir rehberdir, önderdir. Sözü edilen vesileleri uy-
gulamada kendi Ashab arasnda en yüce misal, en parlak örnek-
tir. Ayn zamanda aile halk arasnda da en güzel misâl ve uyulma-

s gereken ölçüleri sergilemitir.


Tebessüm cihetiyle Ebû Derdâ (R.A.) diyor ki
bakacak olsak :
-

«ResûlüUah (A.S.) Efendimizi her konutuunda mutlaka tebessüm


eder bir halde gördüm veya iittim.» (823)
Ashabdan Cerr bin Abdullah (R.A.) diyor ki : slâm'a girdiim-
den beri ResûlüUah (A.S.) Efendimiz hiçbir zaman beni kendi huzu-
runa girmekten men etmedi ve ne kadar bana baktysa mutlaka te-
bessümde bulundu.» (824)
Hediyeleme, ödüllendirme hususuna gelince ResûlüUah (A.S.) :

Efendimiz hem hediye kabul eder, hem de sras gelince karlnda


hediye verirdi.
Çocuklara merhametli davranma, onlara dikkat edip itina gös-
terme ve ef katla muâmele etme cihetine gelince ResûlüUah (A.S.) :

yp o
Hz. Âie Vâlidemiz diyor ki: ResûlüUah (A.S.) Efendimiz, Hz.
(R.A.)
Ali'nin oullar Hasan ile Hüseyin'i öperken yannda Temîmî kabi-
lesinden Akra' bin Habis de bulunuyordu. Akra' bu davrana bakp
öyle, dedi «Dorusu benim on çocuum var, ama hiçbirini bugü-
:

ne kadar öpmedim!» Onun bu sözünü dinleyen ResûlüUah (A.S.)


dönüp dikkatle bakt \e «Merhamet etmeyene merhamet edilmez..»
buyurdu. (825)
Ashab- Kirâm'dan bn Abbas (R.A.) diyor ki :


îlk turfanda meyveden ResûlüUah (A.S.) Efendimize getiri-
lince onu önce meclisinde bulunan çocuklara verdi. (826)

(822) Taberâni : Câbir(R.A.) den.


(823) imam Ahmod bin Hanbel Ebû Derdâ'dar.
:

(824) Tirmizi : Cerir bin Abdullah'dan.


(825) Buhar - Müslim.
(826) Taberâni.
TiamiVK' } I. IICII.I I.II/.UMI.U (.ÖIUJLKH VE IHJ.'i.UNCI'.Lril

Bir nadirlerimle ise çocuklara kar olan duygusunu öyle açk-


lamtr :

«üphesiz ben namaza balyorum ve onu uzatmay arzu edi


yorum derken çocuun alama sesini iitiyorum ve bu sebeple onun
uusmm iddetli sevgi ve itiyakn bildiim için namaz ksa kesi-
yorum.» V) '

Peygamber Efendimizin güzel ahlâkna ve Ashabna kar-


(A.S.)
s lûtufkâr ve efkatli davranmasna gelince, bu saylmayacak ka-
dar çok örneklerle doludur.
Yaplan sahih tesbitlere göre, Hz. Enes (R.A.) diyor ki .-

— «Resûlüllah (A.SJ Efendimize on yl hizmet ettim. Bir gün


olsun bana demedi ve yaptm bir iten dolay «neden böy-
of! bile
le yaptn » diye uyarda bulunmad. Braktm bir iten dolay da
«neden bunu braktn?» diye sormad.» (828)
Ebû Nuaym'm yapt
rivayette ise Hz. Enes (R.A.) öyle demi-
tir: «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz hiçbir zaman bana bir söz krc
söylemedi ve hiçbir zaman beni dövmedi, beni itip kakmad ve yü-
zünü bana ekitmedi. Emrettii bir hususta gösterdiim geveklik-
ten dolay beni knamad. Kendi ailesinden biri beni knaynca da,
«Braknz onu, bir ey takdir edilmi ise herhalde olur..» diyerek on-
lar uyarmtr,
Hz. Âie (R.A.) Validemizden, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ev-
de kendi ailesiyle babaa kalnca ne yapard? diye sorulduunda
o, u cevab «Dorusu Resûlüllah (A.S.) insanlarn en yu-
vermitir
muak ve nezîh davranan idi. Hep tebessüm eder, gülerdi. Hiçbir
zaman arkadalar arasnda bulunurken ayaklarn uzatp oturduu
görülmemitir. Bu O'nun edep ve terbiyesinin azametini, vekannm
kemâlini ifâde eder.» (829)
Hz. Ali (R.A.) diyor ki: Hz. Ammar (R.A.), Peygamber (A.S.)
Efendimiz'in huzuruna girmek için izin istedi. Resûlüllah onu sesin-
den tamd ve öyle buyurdu «Tertemiz, ar duru kiiye merhaba!» :

(830)

Hz. Enes (R.A.) diyor ki: Resûlüllah (A.S.) Efendimiz


bir adam-

(827) Buhari - Müslim.


(828) Buhari - Müslim Enes : (R.A.) den.
(829) bn Sa'd : Hz. Âie (R.A.) dan.
(R.A.) den.
(830) Tirmizi - bn Mâce. Buhari - el-Edebu 1-Müired'de Hz. Ali

477 —
SLÂM'DA ALE ETMj
la karlanca ona: Ya falan! Naslsn?» diye sorard. O da «Allah'a
hamd olsun hayr üzereyim» derdi. Peygamber (A.S.) de ona «Allah ;

seni hep hayr üzere bulundursun!.» diye karlk verdi. (831)

Kabile reislerinden Cerîr bin Abdullah el-Becelî (R.A.) anlat-


yor :

— Hz. Muhammed (A.S.) Peygamber olarak


gönderilince kal-
kp kendisine geldim. Beni görünce sordu «Seni buraya getiren ne-
:

dir?» dedi. Ben de cevaben, «slâm'a girmek için geldim!» dedim. Bu-
nun üzerine hemen üstlüünü çkarp yere serdi ve «Size bir kav-
min ileri gelen erefli adam gelince ona ikram ediniz!» buyurdu.

Tabiin'den Semmak bin Harb anlatyor:


Ashab- Kiram' dan Cabir bin Semure'ye (R.A.) sordum, dedim
ki:

— Resûlüllah (A.S.) Efendimizle birlikte oturur muydun?


— Evet, birçok defa oturduum olmutur. Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz sabah namazn kld namazgahndan güne douncaya ka-
dar kalkmazd. Güne dounca kalkar, evine giderdi. Bu arada As-
hab- Kiram onunla sohbet eder, cahiliyyet günlerindeki olaylar
anlatp gülerlerdi; Peygamberimiz de onlar dinler ve tebessüm eder-
di, diye cevap verdi: (833)

Hz. Enes (R.A.) anlatyor Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bizim


:

aramzda oturunca, bize mutlaka lûtufkar ve efkatli davranr ve


çok nezih mizahlarda bulunurdu. O
kadar ki, benim küçük karde-
im Ümeyr'e ara sra öyle iltifat ederek «Ya Ebâ Umeyr ma fa-
:

ale'n-nuayr = Ebû Ümeyr! Serçecik kuu ne yapt?» diyerek mi-


zahta bulunurdu.
Enes'in küçük kardei Umeyr'in küçük bir serçe kuu vard,
onunla oynard. Ku
bir yolunu bulup uçarak uzaklat ve bir daha
görünmedi. Umeyr buna çok üzüldü. Peygamber (A.S.) onun kaçr-
d serçe kuuna üzüldüünü bildii için her rastladnda yukar-
daki cümleyle iltifatta bulunurdu. Dier bir rivâyette o serçe kuu
kaçmam, kendiliinden ölmü ve Umeyr buna çok üzülmütü. (834)
(831) mam Ahmed bin Hanbel Enes (RA.) den.
s

(832) Taberani Cerîr bin Abdullah (RA.) dan.


:

(833) Sahîh-i Müslim Semmak bin Harb'den.


:

(834) Buhar - Müslim Enes (R A.)


:
TERBYEYLE LGLt LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Sözünü ettiimiz bunca olumlu ve yönlendirici vesileler açsn-


dan hareketle konuya eildiimizde görüyoruz ki, Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz'in Ashabna kar olumlu davranlar, küçük çocuklar
bile sevgi ve efkatla karlamas, onlara lûtufkâr davranmas neti-
cesi Ashab O'nu her türlü gösteri ve riyadan uzak bir sevgiyle sev-
mi ve O'na içten inandklar için bütün mevcudiyetlerini O'nun yü-
ce amac urunda harcamakta tereddüt etmemilerdir. Gerektiin-
de her eylerini fedâ etmiler, O'na olan sevgileri urunda her ey-
lerini vermilerdir. Ashab- Kirâm'n bu güzel tutumu Allah'n on-
lar Kur'ân'da vasfettii gibidir: «Medine halkna ve çevresindeki
Bedevilere (savata ve dier umumu ilgilendiren hususta) Allah'n
Peygamberinden geri kalmalar ve kendilerini tercih edip Peygam-
berden yüz çevirmeleri yakmaz ve yaramaz..» (835)

Ashabn böylesine sadk ve katksz muhabbetini te'kîd eden


belgelerden biri, Hz. Ali (R.A.) nin u
sözüdür Ondan, «Peygam-
:

ber'e (A.S.) karsevginizin ölçüsü ne idi?» diye sorulduunda u


cevab vermitir: «üphesiz ki Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bize
hem malmzdan, hem evlâdmzdan, hem de baba ve annemizden
daha sevgili ve sevimli idi. Ar
susuzluk bagösterdii zaman so-
uk suya olan sevgimizden daha fazla Onu severdik»
Bir dier belge de Ansardan bir kadnn beyandr s

Bu mü'mine hannm babas, kardei ve kocas Uhud Savaan-


da ehîd dümülerdi. Kendisine bu haber ulanca, o sadece «Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz ne durumdadr, O
ne yapyor?» diye sor-
mu, sadece O'nun selâmet ve bakasn düünmütü. Ashab- Kirâm
da o hamma umüjdeyi vermilerdi «Peygamberimiz el-hamdu Hi-
:

lali, senin sevip arzu ettiin ekilde selâmettedir.» Kadncaz bu


müjdeyle de yetinmek istememi ve «Evet ama siz bana Resûlüllah'
gösterin, selâmette olduunugözlerimle göreyim» demiti. Resûlül-
lah' gözleriyle görünce de tarihe geçen u
sözü söylemiti «Sen se- :

lâmette olduktan sonra her musibet hafif ve kolaydr!.»


Ashab- Kirâm'n Peygamber (A.S.) Efendimiz'e kar olan a-
r sevgilerinin bir dier belgesi de udur Onlar Dünya'da da, Âhi-
:

ret'te de bir an olsun Ondan ayr kalmak istememilerdir. Nitekim


Hz. Âie (R.A.) diyor ki Bir adam
: —
ki bunun Sevbân olduu tesbît
edilmitir. —Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek dedi ki •

-r «Ya Resûlüllah! üphesiz ki sen bana hem çoluk çocuum-


: »

1.1 A M l> A A LK E Uf Tl M i

dan, hem de malmdan daha sevgilisin. Dorusu seni düündükçe


sabrm tükeniyor, gelip görünceye kadar bu hâlim devam ediyor.
Bir de kendi ölümümü ve senin ölmeni düünüyorum da büsbütün
üzülüyorum. Biliyorum ki sen Cennete girir~e Peygamberlerle bir-
Jikte yüce makamlara yükseleceksin. Ben de Cennete girince ayr
bir yerde bulunacam ve .ir daha seni göremiyeceim !
.

Bunun üzerine u ayet-i kerime indi

Allah'n kendilerine nîmet sunduu Peygamberler, Sddîklar, e-


hîdler ve Sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ise ne güzel arkadalar-
dr.» (836)
Ashabn samimi sevgisini te'kîd eden belgelerden biri de, Pey-
gamber Efendimizden söz edilince göz
(A.S.) aktp alamalar- ya
dr. Nitekim bn Sa'd'm Âsim bin Muhammed'den, o da babasndan
yapt rivayete göre, Âsm'n babas öyle demitir «Hz. Ömer'in :

olu Abdullah' gördüm, ne kadar Peygamber (A.S.) Efendimiz'den


söz edildiyse duygulanp alard.»

bn Sa'd de Hz. Enes'in öyle dediini rivayet ediyotr:


«Hiçbir gece yok ki çok sevgilim Resûlüllah Efendimiz'i
(A.S.)
rüyamda görmemi olaym..» Hz. Enes bu sözleri söylerken bir yan-
dan da alar, gözleri ya ile dolard.
Hafz
Zerkânî'nin tesbitine göre, Bilâl (R.A.) yaknnda Dâ- am
riyya yöresine yerleince, rüyasnda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'i
gördü. Efendimiz ona öyle hitapta bulunmu «Bu ne cefa ya Bi- :

lâl?! Artk beni ziyaret etme vaktin gelmedi mi?» Bu sesleni üzeri-
ne Bilâl hem derin bir üzüntü, hem korku içinde ve vakit uyanm
kaybetmeden devesinin srtna atlad gibi Medine yolunu tutmu-
tu.Gelip Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in kabr-i eriflerini ziyâret et-
mi, hem alam, hem yüzünü kabrin misk topraklarna sürmü-
tü.

Bu srada Hasan ile Hüseyin içeri girmi ve Bilâl' görünce sar-


ma dola olup hasret gi d erm ilerdi. Peygamber Efendimiz'in bu iki
güzide torunu Bilâl'dan, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz devrinde oku-
duu gibi bir ezan okumasn rica etmilerdi. Onlarn bu arzusuna
kar koyamyan Bilâl Mescid'ir damna çkp eskiden ezan okudu-
u yerde durarak o muhrik sesiyle ALLAHU EKBER ALLAHU EK-
BER diye balaynca Medine yerinden oynam, bir anda ortalk onun
(830) Nis& Sûresi 69.

— 480 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

o güzel sesiyle çalkanmt. EHEDÜ ELLA ÎLÂHE LLALLAH deyin-


ce ortalk büsbütün çnlam, sanki yer yerinden oynayp Medine
baka bir Medine olmutu. EHEDÜ ENNE MUHAMMED'EN RE-
SÛLÜLLAH cümlesini söyleyince kadnlar boyunlarn örtülerinin
altndan çkarp «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz tekrar Dünya'ya m
döndü?» diye sormaya balamlard. Resûlüllah'n vefatndan son-
ra hiçbir gün Medine'de böylesine göz yalar aktlmamt.

Sebebine gelince : ezan onlara Resûlüllah' ve O'nûn


Bilâl'n
saadetli günlerini hatrlatt. Duygulanmamalar mümkün müydü?

Ashab- Kirâm'm smrsz muhabbetini simgeliyen olaylardan


birive bata geleni, Resûlüllah'n (A.S.) vefat dolaysyla için için
üzülüp alamalar ve bir türlü kendilerini zaptedememeleri idi.

Ümmu Seleme (R.A.) anlatyor:



Resûlüllah (A.S.) Efendimizin vefat üzerine toplanp ala-
dmz ve bütün bir gece hiç uyumadmz, sk sk erir üzerinde
yatan Resûlüllah'n nana bakp teselli bulmaya çaltmz
bir s-
rada anszn hafriyatçlarn kazma kürek seslerini duyduk. Seher
vaktinde Resûlüllah (A.S.) Efendimiz için kabir hazrlyorlard. Bu
hepimize dokundu, biz de, Medine halk da elde olmayarak alayan
göz yalarmz içinde seslerimizi yükselttik. Medine çalkand. Bu s-
rada Bilâl sabah ezann okudu, okudu ama bouk bir sesle.. Bu he-
pimize fazlasiyle dokundu, büsbütün üzüntümüzü artrd. Medine
halk kazlmakta olan kabre doru yürüdü, hazrlayanlar kapy
içerden kapamak zorunda kaldlar.

ÜmmuSeleme devamla diyor ki Ah! Ne hazin bir müsîbet;.


:

Peygamber' in i AS.) vefatndan sonra bize dokunan bütün musibet-


ler bu musibet karsnda çok önemsiz ve hafif kald..

Bu mânayla âir Ebûl-tahiye diyor ki

«Her musibete kar sabret ve dayan!


Bil ki kii hiç de deildir ebedî..
Görmez misin musibetin pepee geliini
Ölümün kullara pusu kurduunu...
Gördüün kimselerden musibete uramyanm var?
Bu öyle bir yoldur ki sen bunda yalnz deilsin..
Hatrlaynca Muhammed'i ve O'na dokunan musibeti,
Muhammed'in vefatiyle sana dokunan bunca musibeti.'.»
Az önce Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in insan sevgisinden ve on-
— : -

SLÂM'DA A I LE ETM i

lara güven etmekten yana tevcihleri dorultusunda arzettik-


telkin
lerimizden açkça anlald ki, slâmî kiiliin oluturulmasnda, ki-
iyi faziletli yetitirip terbiye etmekte, güzel ahlâk huy edinip âdet
haline getirmesinde en büyük esaslardan biri, çocukla terbiyeci ara-
snda sevgi balarn kuvvetlendirmek, kardelik anlayn dou-
rup onlar birbirine sndrmaktr. Ancak böylece bu ikisi arasnda
arzulanan fayda gerçekleebilir, tertemiz eserler ortaya çkabilir ve
terbiyeci sarfettii say'u gayretin semeresini ancak bu yoldan elde
edebilir. Bir de bakar ki, terbiye edip yetitirdii çocuk hayrl sâlih
kiilerin bahçesinde gezip dolamakta, takva sahibi iyi kiilerin ge-
ni alannda geçinip yararlanmaktadr.
Terbiyeci kardeim! Çocuun senin seslenmene olumlu cevap
vermesini, yaptn
öüde gönül kulan açmasn, iradn dinle-
yip uygulamasn istiyorsan, slâm'n açm
olduu doru yolda yü-
rü, çocuuna kar
içten sevgi besle, Peygamber (A.S.) Efendimiz'
in Ashabna kar gösterdii o güzel muameleyi örnek edin, yann-
da oturanlara nasl samimi ve içten muhabbet gösterdiine dikkatle
bak.. te
ancak o zaman bu inanç ve anlayla salam bir terbiye
yolunda yürümü olursun ve en faziletli olann tayin edip erime
imkâmn bulursun.. Ve sonra da bu yoldan çocuun kalbini kendine
çekmi olur ve irâd ettiin her eyi kabul etmesini salam
bulu-
nursun. slah için harcadn bütün mesai ve gayretlerin olumlu so-
nuç verir..
—0O0
6 — GÜNDÜZ VE GECE TERBYE DORULTUSUNDA
HAREKET ETMEK
Terbiyecinin dikkatle izleyecei sorumluluklardan biri' de, ço-
cuu gündüz ve gece düzenli bir terbiye düzeyinde tutmak ve bu
yolda yürümesini salamaktr. Böylece çocuk günlük yaaynda
terbiye kurallarna bal kalarak hareket etmeyi âdet edinir, bu ba-
samakta adm adm yükselerek büyüyünce terbiye ölçüleri içinde
bir hayat sürmeyi çok tabii ve uygun bir âdet olarak sürdürür. Çün-
kü küçük yata iken terbiye ölçü ve kurallar onun uur ve kalbin-
de kök salp derinlemitir.

slâm'n açm olduu dosdoru yolda terbiye minhacnn geni-


çe açklamasn yapmak suretiyle terbiyeci kardeimize geni malze-
me vermek istiyoruz. Umulur ki, terbiyeci bunlar benimseyip belir-
tiler dorultuda yürümeye devam eder

— 482 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Her sabah terbiyeci aadaki yol ve kurala uyar s

© Sabahleyin uykudan uyannca senin ve çocuunun Allah'


m imas ne güzel eydir! Uyanmanzn zikrullaha tevaffuk etmesi ne
yüce bir haslettir! Bu da sahih rivayetle nakledilen duadr.- u
öldürdükten sonra tekrar dirilten Allah'a hamd olsun. Öl-
«Bizi
dükten sonra dirilip kalkmamz ancak O'nadr..» (837)
«Senden baka Tanr yoktur, ancak sen varsn. Seni tenzih ve
tebih ederim Allah'm! Sana hamd ederim. Günahlarmn ba-
lanmasn senden dilerim. Rahmetini isterim. Allah'm!. lmimi ar-
tr. Beni doru yola eritirdikten, sonra kalbimi kaydrma. Kendi ka-
tndan bana bir rahmet ihsan buyur. üphesiz ki sen karlksz çok-
ça verensin!.» (838)
çeri girme ve tabii ihtiyac giderdikten sonra temizlenme adâb
Terbiyeci önce çocua
helaya girerken sol ayan
atarak girme-
sini, çkarken de sa ayan dar
atarak çkmasn öretir.. Çünkü
iyi ve güzel eylere sa el ve ayakla balamak, âdi ve tiksindirici ey-

lere sol el ve ayakla balamak hakknda tavsiye-i Resûlüllah vardr.

Ayrca terbiyeci, çocua helaya girerken sahih rivayetle sâbit


olan u
duay öretir Allah'm! Her türlü kötülük ve
:
habislikten, er-
kek ve dii cin ve eytan'dan sana snrm..» (839)

Çocua
helaya girerken açkta görünecek ekilde «Allah» ismi
veya bir âyet beraberinde bulundurmamas öretilir. Nitekim hadîs
kitaplarnda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin öyle hareket ettii riva-
yet edilmektedir: Efendimiz helaya girerken yüzüünü çkarp bir
tarafa koyard. Çünkü bu yüzüün üzerinde «Muhammed'ün Resûlül-
lah» cümlesi yazl idi. (840)

Bo ihtiyacn gidermek istediinde halkn göre-


bir arazide tabii
miyecei tenha bir yere çekilmesi öretilir. Nitekim Ashab- Kirâm'-
dan Câbir (R.A.) diyor ki Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ehir dnda
:

tabii ihtiyacn gidermek istediinde insanlardan uzaklar, görünme-


yecek bir yere kadar uzanrd. (841)

Çocua tabii ihtiyacn giderirken ön ve arkasn kble'ye döndür-

(837) Buhar Müslim.


-

(838) Ebû Davud.


(839) Buhâri - Müslim.
(840) el-Hâkim.
(841) Ebû Dâvud.

— 483 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


memesi de öretilir. Bize kadar gelen sahih rivayette Resûlüllah
(A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

ihtiyacnz gidermeye gittiinizde ön ve arkanz kble-


«Tabii
ye doru çevirmeyiniz. Dou ya da bat cihetine çeviriniz. (842)

Çocua halkn gölgelendii yerlerde, yollarda ve insanlarn za-


man zaman oturduu kesimlerde tabii ihtiyaçlarm gidermemeleri
öretilir. Nitekim sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) öyle bu-
yurmutur :

-Lanete sebep olan iki eyden saknn!.


Bunun üzerine soruldu -.

— Lanete sebep olan o. iki ey nedir?

Cevap verdi:
— nsanlarn gelip geçtii yolda ve onlarn gölgelendikleri yer-
de tabii ihtiyacn gideren kimsedir.. (843)

Çocua, tabii ihtiyacm giderirken konumamas telkin edilir.


Bu hususta Ibn Ömer (R.A.) diyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz
küçük abdestini bozarken bir adam O'nun yaknndan geçerken se-
lâm verdi. Peygamberimiz onun bu selâmna karlk vermedi.»
(844)

Çocua, idrar yaptktan sonra iyice korunmas, idrarn tama-


m dar çkncaya kadar bir süre beklemesi öretilir. Ayn zaman-
da necasetten uzak durup beden ve elbisesine dokunmamasma dik-
kat etmesi anlatlr.Çünkü kabir azâbnm çou idrar aknts ve ser-
pintisinden korunmamaktan ileri gelir. Nitekim Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz'in öyle buyurduu tesbit edilmitir:

«drardan paklanp kendinizi koruyunuz. Çünkü kabir azab-


nn çou bundandr.» (845)
Çocua aynca sa eliyle istinca yapmamas, yani tabii ihtiyac-
n giderdikten sonra temizleme ilemine sa eliyle deil sol eliyle
banlamas ve böylece necaseti gidermesi öretilir. Bu hususta Allah
Resulü öyle buyurmutur

1842) Buhar Müslim.


-

18431 Müslim - Ahmed bin Hanbel.


844) Müslim.
(845) DAve Kutlfc

— 484 —
: . : :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

-Sizden biri idrarn yaparken tenasül aletini sa eliyle tutma-


sn. Sa eliyle istinca yapmasn ve tsu veya merubat içtii) kaba
nefesini vermesin..» (846)

Çocua istinca yaparken önce tuvalet kâd veya benzeri bir


eyle temizlemee balamas, sonra da su ile iyice ykamas öretilir
ve altrlr. Çünkü bu iki ekli biraraya getirip temizlik yapmak
efdaldr. Nitekim Kesûlüllah (A.S.) Efendimiz Kuba halkna öyle
demitir
üphesiz ki Allah, temizlik konusunda sizi güzel ölçü ve anlam-
da övmütür. Sizin ne gibi temizliiniz var?»

Diye sorunca, Kubal'lar u


cevab vermilerdir: «Biz tabii ihti-
yacmz giderdikten sonra önce ta ile sonra su ile iyice temizleni-
riz.» (847)

Çocua heladan sol ayan atp çkmas ve çktktan sonra u


me'sûr duây okumas da öretilir
«Mafiretin dilerim!» (848)

«Benden eziyeti giderip afiyet veren Allah'a hamd olsun!.»


(849)

Dier bir rivayette ise u dua tavsiye edilmitir


nimetlerin lezzetini bana tattran, kuvvetini bende b-
«Yediim
rakan ve eziyet ksmn
benden dereden Allah'a hamd olsun!.»
(850)

heladan çktktan sonra ellerini su ve sabunla ykamas


Çocua
öretilir. Nitekim Ashab- Kirâm'dan Cerîr bin Abdullah (R.A.) öy-
le anlatyor:

— Peygamber (A.S.) Efendimizle beraber bulunuyordum. Efen-


dimiz helaya gidip ihtiyacn giderdi. Sonra bana seslenip «Ya Cerîr!
Bana temizlenmem için su getir» dedi. Su getirdim, Efendimiz önce
istinca etti, sonra su ile iyice temizlendi. (851)

(846) Buhar Müsl im


-

(847) Be/zar - bn Mâce Encs : (R.A.) dan.


(848) Ebü Davud - Tirmizî.
(849) bn Mâce.
(850) Kaynan l.esbit edemedim.
f«H') NosftJ.

- 485 —
: : :

lûLnv'urt ALE EGITÎMÎ

Sonra da terbiyeci çocuu yanma alp birlikte abdest alrlar:


Terbiyeci, çocua abdestin faziletini, günahlarn bu sayede ba-
lanacan anlatr. Nitekim bu hususta Allah Resulü (A.S.) öyle
buyurmutur
«Müslüman kul abdest alp yüzünü ykaynca, gözüyle bakp
edindii günah ve hatâlarn hepsi su ile beraber çkp gider. Veya
en son damla ile birlikte çkp gider. ki ayan ykaynca ayaklary-
la yürüyüp iledii hatâlar su ile çkp gider. Veya en son damla ile
çkp gider. Sonra da adam günahlardan olarak çkar..» arnm
(852)
Çocua, abdestten sonra rivayet yoluyla bize kadar ulaan dua-
y okumasn öretir:
«Allah'tan baka hiçbir ilâh bulunmadna ehâdet ederim. O
bir'dir. Orta yoktur. Muhammed'in de O'nun kulu ve Peygamberi
olduuna ehadet ederim.» (853)
Buna ilâveten u dua da okunur
«Allah'm beni çokça tövbe edip arnan kullarndan, paklamp te-
mizlenen kullarndan eyle.» (854)
«Allahm! Seni tenzih ve tebih ederim, Sana hamd ederim. Sen-
den baka ilâh olmadna ehadet ederim. Günahlarmn balan-
masn dilerim. Sana tövbe edip yönelirim.» (855)

Çocua her abdest aldktan sonra iki rek'at nafile namaz klma-
s da öretilir. Sahih rivayete göre, Peygamberimiz (A.S.) öyle bu-
yurmutur :

«Herhangi bir müslüman güzelce abdest alr, sonra kalkp kalbiy-


le, yüzüyle yönelmek suretiyle iki rek'at namaz klarsa, mutlaka
Cennet ona vâcib olur.» (856)
Sonra da terbiyeci çocukla, birlikte gecenin bir bölümünde ko-
lay geldii ekilde namaz klar
1

Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyurmutur:


«Sizden biri gece kalkt zaman önce iki rek'at namazla ibâde-
te balasn, bu iki rek'ati hafif tutsun..» (857)

\ Namazdan önce teheccüd duas yapar. Bu hususta bn Abbas

(8521 Sahih i Müslim.


(853) » » - Ahmed bin Hanbel.
(854) Tirmizi.
(855) Nesâi.
(856) Müslim - Nesâi - Ahmed.
(857) » - Ebû Dâvud.

— 486 —
:

I..E I.UU I.Cl/.UMl.U CÖRÜ.^LL-R VE DÜÜNCELER

(HA.) öyle anlatyor: «Resûlüllah (AS.) Efendimiz gece kalkt


/.aman teheccüd ederdi. duay yapard: u
«Allahm, Rabbim! Hamd ancak sana lâyktr. Sen gökleri, ye-
ri ve bunlarda bulunanlar salam düzen ve dengede tutansn. Hamd

sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve bunlarda olan her eyin nu-
rusun. Hamd Sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve bunlardaki
her eyin yegâne sâhibi ve mâlikisin. Hamd sana mahsustur. Sen
Hakk'sn. Va din de haktr. Sana kavumak da haktr. Senin sözün
de haktr. Cehennem haktr, peygamberler haktr. Muhammed de
haktr. Kyâmetin kopaca da haktr. Allahm! Sana teslim oldum,
ancak Sana inandm. Sana güvenip dayandm. Ancak Sana yönelip
gönül verdim. Senin adna çekitim. Senden yana hükümletim (se-
nin adna hükmettim). Önden gönderdiimden, geriye braktm-
dan dolay beni bala. Gizli tuttuum, aça vurduum eylerden
dolay da beni affeyle. Sen her eyin önündesin. Sen her eyin niha-
yetisin (her ey sende son bulur). Senden baka ilâh yoktur. Ancak
tek ilâh sensin..» (858)

Gece namaznn belli, belirli says yoktur. Herkes kendi gü-


bir
cü ve kendisine kolay geldii sayda namaz klsn. Daha çok ikier
rek'atler halinde klmas tavsiye olunur. Nitekim sahîh tesbitlere
göre, Resûlüllah (A. S.) Efendimiz öyle buyurmutur
«Gece namaz ikier ikier Sabah vaktinin geçmek
rek'attir.
üzere olduunu sezip iki rek'ati tamamlyamyacamdan endie eder-
sen, bir rek'at olarak kl..» 859)

Geceleyin kalkp ibâdet etmenin faziletlerinden biri de bu ibâ-


det Cennet'e yol açar. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususu öyle
açklamtr
«Ey insanlar! Selâm vermeyi yaygnlatrn.
(Muhtaçlara) ye-
mek yedirin. nsanlar uykuda iken siz kalkn namaz kln, böylece
Cennet'e selâmetle girin!» (860)

Gece ibâdetinin gece kalkp namaz klan kim-


bir dier fazileti,
se, Allah yannda zikredenler sfatna sokulup yazlr. Bu hususta
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:
«Adam çoluk - çocuunu geceleyin uyandrp namaz klarlar ve-

(858) Buhar Müslim.


-

(059)
(8(50) Tirmi/.i : Abdullah bin SolAm (R.A.) den.

- 487 —
: »

SLÂM'DA A ILE ECTIMI


ya hep birlikte ikier rek'at klacak olurlarsa, zikreden erkekler ve
zikreden kadnlardan yazlrlar.» (861)

Gece ibâdetinin bir baka fazileti, Allah'a yaknla kap açar.


Günah ve hatâlarn balanmasna vesile olur. Peygamber (A.S.)
Efendimiz öyle buyurmutur:

«Gece kalkp ibâdet etmeye bakn. Çünkü bu sizden önceki sâ-


lihlerin güzel âdeti, Rabbnza bir yaknlk, günah ve hatâlar te-
mizleyici ve günahtan al koyucudur.» (862)

Terbiyeci, çocukla birlikte sabah namazm Camide klar

Çocua ezandan yaplacak duay öretir. Resûlüllah


sonra
(A.S.) Efendimizin bu konuda öyle buyurduu sahih rivayetle sâbit
olmutur
«Müezzinin sesini duyduunuz zaman onun dediinin bir ben-
zerini siz de söyleyin. Sonra da bana salâvat getirin. Çünkü gerçek-
ten kim bana bir defa salâvat getirirse, Allah ona on rahmet ile kar-
lk verir. Sonra da benim için Allah'tan VESÎLE isteyin. Çünkü bu,
ancak Allah kullarndan bir kula lâyk görülen bir makamdr. Uma-
rm ki o kul benim. Artk kim benim için VESÎLE isterse, efaatim
ona helâl olur.» (863)

Ezandan sonra okunacak duâ, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'den


rivayet edilen sözlerle yerine getirilmelidir. Bu hususta Resûlüllah
(A.S.) öyle buyurmutur.

«Allahümme Rabbe hâzihi'd-dâveti't-tâmmeti va's-salâti'l-kai-


meti, âti Muhammed'en el-vesîlete ve'l-fazîlete ve'b'ashü mekamen
mahmûdeni'Uezi vaadettehü..»

(öfil) Ebû Dâvud: Ebû Hüreyre (R.A.) den.


(8(32) Tirmizi Ebû Ümâme CR.A.) den.
:

(863) Müsüm - Ebû Dâvud Abdullah bin Amir


: (R.A.) dan.
Açklama : Ezann iitenler müezzinin söyledii sözleri aynen söy-
sesini
lerler ancak «luyyualâ's-sala ve hayyaalâ'l-felâh»da «lâ havle vela kuvve-
te ilâ biJlah» söylerler. Müslim -Ahmed bin Hanbel).

— 488 —
: :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Türkçe anlam Ey bu tastamam davetin ve klnmak üzere olan


:

namazn Rabbi Altahm! Muhammed'e Vesile ve fazîle ver ve O'nu


kendisine va'dettiin Makam- Mahmûd'a eritir.» (864)

Terbiyeciayrca çocua camide cemaatle namaz klmann fazi-


letini açklayp öretir. Bu konuda Peygamber (A.S.) Efendimiz öy-
le buyurmutur:

«Karanlklarda yürüyerek camilere gidenleri Kyamet günü tam


nûr ile müjdeleyiniz!» (865)

Dier bir hadiste ise öyle Duyurulmutur :

«Kim evinde iyice temizlenip abdest alr, sonra da Allah'n farz-


larndan bir farz yerine getirmek için Allah'n evlerinden bir eve
giderse, onun admlarndan biri hatâ ve günahn düürür, biri ise
derecesini yükseltir.» (866)

«Cemaatle klnan namaz tek bana klnan namazdan yirmi


yedi derece üstündür. (867)
Terbiyeci, çocua namaz bittikten sonra okunacak duâ ve te-
bihleri de öretir. Bu konuda Peygamber (A.S.) Efendimiz öyle tav-
siyede bulunmutur:
«Kim her namazn arkasndan otuzüç defa Allah'a tesbîh, otuz
üç defa Allah'a hamd, otuzüç defa da Allah'a tekbîr getirirse bunlarn
tamam doksan dokuz eder. Sonra da yüzü tamamlamak için «Lâ
ilahe illallah, vahdehü lâ erike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdu
ve huve alâ külli ey'in kadir» derse, hatâ ve günahlar deniz köpü-
ü kadar bile olsa balanr..» (868)
Sabah ve akam namazndan sonra tavsiye edilen dualar
Sabah ve akamnamazlarndan sonra rivayet yoluyla tavsiye
edilen dualar unlardr

tSd4) Buhari: Câbir (R.A.) dan.


(805) Ebû Dâvud -Tirmizt Büreyde (R.A.) den.
:

(8U6) Sahih-i Müslim Ebû Hüreyre(R.A.) den.


:

iöü7) Buhari - Müslim bn Ömer (R.A.) dan.


:

— 489 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


«Allah'tan baka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardr. O bir'dir
Orta yoktur. Müik O'nundur. Hamd O'na mahsustur. Diriltir ve
öldürür O'nun kudreti her eye yeter.» (869)

«Allahm! Beni ateten koruyarak güvene al!»

Bu yedi defa tekrarlanr. (870)

«Allahm! Dorusu senden Cennet istiyorum..»

Bu sekiz defa tekrarlanr.

Dier her namazdan sonra yaplacak dualar

>

«Allahm! Sen Selâm'sm, Selâm (selâmet ve esenlik) sendendir..


Ey celâl ve ikram sâhibi sen çok mübareksin, çok yüce ve çok feyiz-
lisin!» (871)

«Allahm! Seni anmam, sana ükretmem ve güzel ibâdette bu-


lunmam için bana inayette bulun..» (872)
«Rabbim! Kullarn diriltip kaldrdn, maher alamnda topla-
dn gün beni kendi azâbndan koru..» (873)
Sonra Âyetü'l-Kürsî, sonra Kul huvallahu ahad, sonra da Muav-
vazateyn (Kul eûzü bi-Rabbi l felak ile Kul euzü bi-Rabbin-nâs)

(869) Tirmizi.
(870) Ebü Dâvud.
(871) Müslim.
(872) Ebû Dâvud - Nesâi.
(673) Müslim.
:

TKHIHVKYI.K ILCL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

okunur. Sonra da 33 defa Sübhanellah, 33 defa El-hamdu lillah, 33


defa da Allahu Ekber tebihlerini çeker. (874)

Yüzü tamamlamak için u tebihi ilâve eder

«Allah'tan baka hiçbir ilâh yok, ancak O var. O birdir. Orta


yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun kudreti her
eye yeter. (875)

Bunlardanbaka Peygamber (A.S.) ve Ashabndan rivâyet edi-


len daha baka duâ ve tebihler de vardr.
Terbiyeci bunlar örettikten sonra çocua, sabah namazndan
ve ikindi namazndan sonra nafile namaz klmann mekruh olduu-
nu açklar. Çünkü bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimizin öyle
buyurduu sahih rivayetle sâbit olmutur:
«Sabah namazndan sonra güne doup yükselinceye kadar,
ikindi namazndan sonra güne batncaya kadar (nâfile) namaz
yoktur (klnmaz).» (876)

Ayrca terbiyeci çocua Güne doduunda, Güne gök kubbe-


nin ortasna gelip her eyin gölgesi titreip yerinde kaldnda hiç-
bir namazn klnmyacan, bunda kerâhet olduunu öretecek.
Ashab'dan Akabe bin Âmir (R.A.) diyor ki «Üç saat var ki Resûlül-
:

lah (A.S.) bizi o saatlerde namaz klmaktan, ölülerimizi gömmekten


men'etmitir Güne doup yükselinceye kadar.
: Güne gök kubbe-
sinin ortasna gelip batya meyledinceye kadar. Güne bat ufkuna
yaklap batncaya kadar..» (877)

Sonra terbiyeci, çocukla birlikte sabah zikirlerine balar.


Çünkü bu hususta hem hem de tevik vardr. Allah ken-
tavsiye,
di kitabnda öyle buyuruyor «O halde ann beni, anaym sizi. ük-
:

redin bana ve sakn nankörlük etmeyin.» (878)


sabah akam içinden yalvarp yakararak, ürpe-
Hem Rabbm
rerek yüksein altnda bir sesle an, gâf illerden olma!.» (879)

(874) Sahih-i Müslim.


(875)
(876) Buhari Müslim
- Ebû Said el-Hudri (R.A.) den.
:

(877) Sahîh-i Müslim Akabe bin Âmir (R.A.) den.


Açklama Güne doduktan sonra ve bat ufkuna yaklatktan sonra
:
ke-
rahet vakti yaklak yarm saat devam eder.
(878) Bakara Sûresi : 152.
(879) A'raf Süresi 205.

— 491 —
SLÂM-DA ALE ETM
«Ey imân edenler! Allah' ann. Sabah ve akam O'nu tebih
edin. (880)

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de bu konuda öyle buyurmutur:


«Dile hafif, terazide ar
gelen ve Rahman yannda çok beeni-
len iki kelime vardr: Sübhane'llahi ve bi-hamdihi, Sübhane'llahi'l-
Âzîm. (881)

«Rabbm anan kimse ile anmayan kimsenin misâli, diri ile ölü-
nün misaline benzer.» (882)

Ashab- Kiram' dan Ebû Hüreyre (R.A.) anlatyor:


— Bir adam,
Peygamber (A.S.) Efendimiz'e gelerek öyle de-
di «Ya Resûlüllah! Geçen gece akrep beni zehirledi..» Bunun üze-
rine Efendimiz ona öyle buyurdu: «Akamladn zaman, EUZÜ
Bl-KELMAT'LLAH'T-TAMMAT MN ERR MA HALÂKA, de-
seydin herhalde o sana bir zarar veremezdi.» (883)

Yine sahih rivayete göre, Ebû Hüreyre sabahlad zaman


duay okurdu «Allahm! Senin yardmnla sabahladk, senin yard-
u
mnla akamladk. Senin emrinle dirilir, senin emrinle öleceiz ve
dirilip kalkmz sana olacaktr.

Akamlad vakit ise öyle duâ eder : «Allahm! Senin yard-


mnla akamladk. Senin buyruunla dirilir ve Senin buyruunla
ölürüz. Dönü ancak sanadr.» (884)
Bu duâ ve zikirlerden sonra terbiyeci çocuuyla beraber Kur'an'-
dan kolay gelen ksmlar okur. Çünkü bu hususta sahih hadîsler vâ-
rid olmutur: Ashab- Kirâm'dan Ebû Ümâme (R.A.) Hz. Peygam-
ber'in (A.S.) öyle buyurduunu duyduunu naklediyor:

«Kur'ân okuyunuz. Çünkü gerçekten Kur'an Kyamet günü ken


di dost ve yaknlar için efaâtçi olarak gelir.» (885)

(880) Ahzâb Sûresi: 41.


(881) Buharî - Müslim.
(882)
(883) Müslim.
(884) Ebû Dâvud-Tirmizî.
(885) Sahîh-i Müslim.

— 492 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

-Allah'n kitabndan bir harf okuyana bir iyilik (sevap) vardr.


Her iyilik on misliyle karlk görür. Ben, ELF-LÂM MÎM bir harf-
tir demiyorum, ama ELF bir harf, LAM bir harf, MÎM de bir harf-
tir diyorum.» (886)

Terbiyeci kardeim! Kur'ân'dan az âyetlerle de olsa okumay


kendi nefsin için ihmâl etme, her gün bir eyler okumaya devam et.
Çünkü amellerin hayrls, az da olsa devaml olamdir.
Sonra da çocuunla beraber ruh ve beden eitimine özen gös-
ter. Bu hususta Allah'n u
buyruuna imtisal ederek hem kendini,
hem çocuunu salam vücutlu, salam inançl yetitirmeye dikkat
eyle
«Dümana kar gücünüzün yettiince her türlü kuvveti hazr-
layn.» (887)
Peygamber (A.S.) Efendimiz de sözü edilen hususta öyle uyar-
mtr :

«Salam kuvvetli mü'min, Allah yannda zayf mü'minden ha-


yrl ve daha sevimlidir.» (888)
Bu konuda slâm Peygamberi'nin (A.S.) çizdii, yol gösterici
alâmetlerden hareketle O'nun uygulamada ortaya koyduu pren-
siplerden bir takm örnekler vermek suretiyle ruh ve beden eitimi
konusunu gelitirmek gerekir. Nitekim bu hususlar daha önceki
bahislerde belirtmi ve önemli misalleri nakletmitik. Terbiyeci kar-
deimiz, Resûlüllah'n (A.S.) ortaya koyduu bu müstesna model ve
örnekleri alp O'nu kendine rehber edinmelidir.
Resûlüllah'n ümmetine telkin ettii ruh ve beden eiti-
(A.S.)-
mi, koudan atletizme, sçramadan güree, cisim kaldrmaktan ar
atcla kadar geni kapsaml bir muhtevadadr.
Boynunda terbiye etme sorumluluu tadm idrâk edip çocu-
u eitirken ibâdetle cihâd, ruh ile fiziksel kuvveti, ciddiyetle nezih
mizah, din ile dünyay, Âhiret ile yaadmz hayat birletirip bun-
lar dengeli biçimde öreterek çocuunu yetitiren terbiyeci ne gü-
zeldir!

eitip yönlendirirken slâmî eitim sistemiyle ve O'nun


Çocuu
sergiledii model ve örneklerle hareket eden, dinin bu husustaki

(886) Tirmizi : îbn Mes'üd (R.A.) den.


(887) Enfâl Sûresi 60.
;

(888) Beyhakî.

— 493 —
: ! :

— SLÂM'DA ALE ETlMÎ


>

hogörüsünü dikkate alp güzel muamele tavsiyesiyle kalblerî ferah-


-

latan metoduyla hareket eden; cier parelerini slâm'n bu yüce ve an-


laml potasnda ekillendiren terbiyeci ne faziletlidir!. Evet bu ter-
biyeci ne çok saygdeerdir!.

Bütün bunlardan onra çocuuyla beraber slâm kül-


terbiyeci
türüyle ilgili konular üzerinde durup yazlan kitaplar mütalâa
eder :

Bu hususta da Allah'n u buyruuna uymu olur

«Deki: Rabbim! lmimi arttr..» (889)

Ayn zamanda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in u tavsiyesini ger-


çekletirmi olur
«Kim ilim etmek için bir yolda yürürse, Allah onun için Cennet
yolunu kolaylatrr.» (890)

Çocuk okulda okuyan bir örenci ise, böylesine sabahn sakin


saatinde bir yandan okul ödevlerini yerine getirmeye, bir yandan
derslerine çalmaya, bir yandan da slâm kültürünü geniletmeye
hazrlanrsa, mütalâa onun için bir okul saylr. Ayrca hem dersle-
riyle, hem umumi kültürle uramas, yani bu ikisini beraber yürüt-
mesi sakncal olmakla beraber çok faydal sonuçlar verir. Çünkü
bu durumda çocuun akl ldadkça ldar, kültürü de o nisbette
geniler.

Çocuk okulda deil i


yerinde çalyorsa, bu durum da sa-
bir
bahn erken saatlerinde slâm ve genel kültürle ilgili kitaplar oku-
mesi sakncal olmamakla beraber çok faydal sonuçlar verir* Çünkü
parlak akl sahibinin düzeyine ulatrr, kültürü geniler, yapmakta
olduu ie yön verip geniletme imkâmn hazrlar..
Terbiyecinin ve bir de büyük kardelerin çocuun bilgisini ge-
niletip kültürünü geniletmekte öretmene yardmc olmalarnda
da bir salanca yoktur. Hattâ çocua bu hususta okul
olacak öretmen de tutulabilir.
yardmc
'

d
Terbiyeci bir yandan da çocukla beraber kuluk namazn kl-
maya balar:
Çünkü kuluk namazmn faziletiyle ilgili sahih hadîsler vârid
olmutur
(889) Tâhâ: 114
(890) Sahîh-i Müslim.
; ; )

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Ashab- Kiram dan Ebû Hüreyre (R.AJ diyor ki Gönül dostum .-

Resûlüllah (A.SJ Efendimiz bana üç ey tavsiye buyurdu Her ay


üç gün oruç tutmam, iki rek'at kuluk namaz klmam, uyumadan
önce vitir namazn klmam ...» (891

Hz. Âie (R.A.) Validemiz de öyle diyor:


«Resûlüllah (A.SJ Efendimiz kuluk namazn dört rek'at ola-
rak klard. (Bazan da) Allah'n diledii kadar arttrrd.» (892)

Fukahanm cumhuruna göre, kuluk namaznn en az iki rek' at-


tr. En çou ise sekiz rek'attr. Kuluk namaznn vakti yaklak gü-
nein douundan yarm saat sonra balar ve öle vaktine 45 daki-
ka kalncaya kadar devam eder.
Terbiyeci sonra da çocukla beraber
yemek sofrasna oturup
adâbma uygun yemek yemee balar :

Kitabmzn ikinci ksmnda«Yeme ve çme Âdab» bahsinde


belirttiimiz gibi yeme ve içme adabna bal kalarak çocuu bu hu-
susta da yönlendirir. leride deimeyen bir âdet halinde çocuun
sözünü ettiimiz adab sürdürmesi için terbiyeci ilgili konuyu ona
öretir. Böylece çocuk bunu bir âdet ve huy edinerek sabahlar.

Terbiyeci kardeim! Az önce atfta bulunduumuz konuya bir


de onu yeterince merhale merhale uygulama alanna ko-
ve böylece belirtilen adâblar düzeyinde çoluk çocuunda
yemek sofrasnda biraraya gelmi olasn..
Sonra da terbiyeci çocukla birlikte evden dar çkma adâbm
yerine getirir

Çocuu tam yanma alp sa admn


atmak suretiyle dar ç-
kar ve gerekeni ona da öretir. Ayakkaplarn çkarmak istediinde:
önce sol ayann ayakkabsn çkarr. Nitekim bu hususta Resû-
lüllah (A.S.) Efendimiz'in öyle buyurduu sahih tesbitlerle sabit
olmutur
ayakkab giyinmek istediinde sa ayandan
«Sizden biriniz
balasn. Çkarmak istedii zaman sol ayandan balasn..» (893)
Terbiyeci ayrca çocua evden dar çklrken okunacak duay

(891) Buhar Müslim.


-

(892) Müslim - Ahmed bin Hanbel.


(893) Tirmizî ; Enes bin Mâlik (R.A.) den.

— 495 —
: : : : :

SLÂM'DA ALE ETM »

da öretir. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyur-


mutur :

«Adam evinden çknca, BSMLLÂH TEVEKELTÜ ALÂ'LLÂ-


Ht LÂ HAVLE VELÂ KUVVETE LLA BLLÂH derse, ona öyle de-
nilir(melekler öyle seslenir) :Bu sana yeter, doru yolu seçtin, kafi
destek edindin, korundun ve. eytan senden uzaklat...» (894)

Ümmu Seleme (R.A.) diyor ki

— Resûlüllah (A.S.) Efendimiz evinden dar çkarken öyle


derdi
«Bismillahi, Allah'a güvenip dayandm. Allahm! Kayp yozmak-
tan, saptmaktan veya hakszlk yapmaktan, hakszla uramak-
tan, câhilce davranmaktan, câhilce davranmaya uramaktan sana
snrz..»
Terbiyeci bundan sonra çocukla birlikte yolda yürüme adabn
yerine getirir

Yolda nasl yumuak


arkadalk yaparak yürümesini öre-
ve
tir. Çünkü bu hususta Cenâb- Hak öyle buyurmutur
«O Rahmân'n kullar ki, yeryüzünde alçak gönüllü yürürler.
Câhiller onlara söz att vakit «selâmetle» derler.» (895)
Yolda veya sokakta ve caddelerde yürürken yabanc kadnlara
bakmamay, gözünü onlardan saknmasn öretir. Çünkü Cenâb-
Hsk öyle buyurmutur
«(Ey Muhammedi) Mü'min erkeklere de ki: Gözlerini (kendi-
lerine helâl olmayan yabanc kadnlardan) saknsnlar; utanç yerle-
rini korusunlar...» (896)

Terbiyeci bu arada çocua selâm verme adâbm öretir. «es-Se-


lâmu aleyküm» sözünü belletip verilen selâm da «Ve aleykümü's-
Selâm ve rahmetu'llahi ve berekâtuhu» sözüyle almasn belletir.
Terbiyeci kardeim! Mümkünse, kitabmzn ikinci ksmnda
«Selâm adâb» bahsine dön, oray bir daha okuyarak çocuunu bu
hususta irâd etmeye çal. Bunu ona bir âdet ve huy edinmesi için
iyice anlat.

(894) Ezkâr-i Nevevî..


(895) Furkan Sûresi: 63.
(896) Nûr Sûresi 30.:

— 496 —
: : :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE

Selâm adâbndan biri de, Müslüman olduktan sonra tandn


ve tanmadn herkese selâm vermendir. Nitekim Abdullah bin
Amir (R.A.) diyor ki

— Bir adam, Peygamber


Efendimiz'den «hangi selâm da-
(A.S.)
ha hayrldr?» diye sordu. Efendimiz u
cevab verdi «Yemek ye- :

dirirsin ve tandn, tanmadn kimselere selâm verirsin..» (897)

Çocua ayrca din kardeleriyle karlat. zaman onlarla el


skmasn ve bulunmasn öretir. Çünkü
iltifatta Sevgili Peygam-
berimiz (A.S.) bu hususta öyle buyurmutur
«ki müslüman karlatklar zaman el skr, Allah'a ham d
eder ve istifarda bulunurlarsa, balanrlar.» (898)

Dier bir rivâyette ise öyle buyurulmutur


«Müslümanlardan herhangi iki kimse karlarlar da el skr-
larsa, birbirlerinden henüz ayrlmadan önce balanrlar.»

Çocua
yolun tehlike arzeden yerlerinde yürümemesini, gelip
geçen motorlu, motorsuz araçlardan korunmasn ve çok dikkatle
hareket edip yaya kaldrmnda yürümesini telkin eder ve öretir.
Nitekim Cenâb- Hak öyle buyuruyor:

«Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmaynz!.»


Baka husus da, çocua, yol üzerine halka eziyet verecek,
bir
onlar tiksindirecek eyler atmamasn, örnein ayak basld za-
man kayp dümeye sebep olacak eyleri yol üzerine brakmamasn
öretecek ve bu hususta gereken telkinde bulunacaktr. Nitekim
bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:
«slâm'da zarar vermek, zarara zararla karlkta bulunmak
yoktur.»

Yolda gelip geçenlere eziyet verecek, onlar tiksindirecek ta ve


benzeri eyleri kaldrp gidermesini de öretir. Nitekim Peygamber
(A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur:

«Yollar üzerinde oturmaktan saknn!»


Bunun üzerine Ashab- Kirâm soruyor «Ya Resûlüllah! Yollar- :

da herhalde oturmamz gerekiyor, bundan kendimizi ahkoyamyo-


(897) Buhari - Müslim.
(898 > Tirmizî / snad-i Sahih ile..
SLAM'DA AlLE ETM
naz, biraraya gelipkonuuyoruz.» Peygamberimiz (A.S.) onlara:
«O takdirde mutlaka yollarda oturup konumanz gerekiyorsa, bari
yolun hakkn veriniz!» buyurdu. Onlar da «Yolun hakk nedir?»
diye sorduklarnda, Efendimiz öyle cevap verdi «Gözü (harama s

kar) yummak, eziyet etmemek, verilen selâm almak, iyilikle em-


redip fenalktan men'etmektir.» (899)

Çocuk gerek okula, gerekse i


yerine giderken arkadalaryla
olan münasebetlerinde onlarn hakkna sayg gösterip önem verme-
si üzerinde durulmal ve bu hususlar da ona öretilmelidir. Arka-
dayla karlat zaman selâm vermesi, hastaland zaman gi-
dip sormas, aksrd
zaman «yerhamukellah» demesi, uygun za-
manlarda onu ziyaret etmesi, skntya uradnda ona yardmda
bulunmas, dâvet ettii zaman gitmesi bu cümledendir.
Arkada hakkn, kitabmzn ikinci' ksmnda yeterince açkla-
m bulunuyoruz. Dilersen o bahse dön, orada
bulabilirsin.
kâfi miktarda delil

Terbiyeci, çocuuna hem öretmenine, hem ustasna saygl dav-


ranmasn, onunla ilgili haklar yerine getirmesini de öretir :
Onla-
ra kar alçak gönüllü davranmasn, öfkelendikleri sabret- zaman
mesini, karlarnda edep ve terbiyeyle oturmasn, yânlarna izin
isteyerek girmesini, konutuklar zaman kulam verip dikkatle
dinlemesini en uygun sözlerle telkin edip belletmee çalr.

Bu konuya kitabmzda geni yer vermi bulunuyoruz. lgili bö-


lüme müracaat edebilirsin. Orada sözü edilen bahis hakknda kâfi
miktarda delil ve âhid bulabilirsin..

Son olarak:
Çocua, dar çkmadan önce Allah'tan korkmasn, her türlü
kötülükten saknmasn tavsiye etmen; gizli ve açk durumlarda onu
kontrol edip günlük davranlarnetmen, günde be vakit na-
tesbit
maz klmasn salaman, sadece Allah'tan korkan imân sahibi kii-
lerle arkadalk kurmasn öretmen, hiç bir yerde edep ve terbiye
d söz ve harekette bulunmamasn, fena ahlâk havasna girip kar-
smdakileri rencide etmemesini telkin etmen gerekir.

Akam olunca terbiyeci aadaki ekilde hareket eder:


© Akam ve yats namazn çocukla birlikte mahalle camiinde
(899) Buhar Müslim.
-

— 498 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

klmay ihmal etmez. Çünkü ftesûlüllah (A.S.) Efendimiz'in beyân-


na göre, cemaatle klnan namazn yalnz bama klmandan yirmi
yedi derece faziletli olduu bilinmektedir.

• Hem kendini, hem çocuunu


camilere giderken en temiz ve
en uygun elbiselerini giyinmekte ihmal etmez. Çünkü bu hususta
Cenâb- Hak öyle buyuruyor
«Ey Âdem oullar! Her
mescidde (namaz vakitlerinde orada
bulunduunuzda) güzel ve temiz elbisenizi alp giyiniz..» (900)

Özellikle mescidlere giderken çocua soan ve sarmsak yeme-


mesini telkin eder ve bu hususta çok dikkatli davranr. Çünkü bu
gibi kokulardan cemaat tiksinip eziyet duyar. Nitekim Resûlüllah
(A.S.) Efendimiz ümmetini uyararak öyle buyurmutur:

«Sarmsak veya soan yiyen kimse mescidimizden uzak dursun I»


(901)

Camilere gidilirken nezafet ve temizlie dikkat etmesini, güzel


koku sürünmesini, genel anlamda da gittii her toplantya ayni iti-
nayla hareket etmesini telkin eder ve gereken eyleri öretir. Yap-
lan sahih tesbite göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmu-
tur :

«üphesiz ki Allah güzeldir, temizdir ve nezihtir. Güzellii, te-


mizlii ve nezaheti sever. Lütuf ve kerem sahibidir, lütuf ve keremi
sever. Cömerttir, cömertlii sever. Evlerinizi ve çevrenizi tertemiz
tutun, Yahudilere benzemeyin!» (902)

Kadnlar ise, camilere çkarken güzel koku sürünmezler. Çün-


kü bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in onlara tenbihi ol- u
mutur :

«Sizden biri camide bulunmak istediinde güzel koku sürün-


mesin.» (903)

Çünkü kadnn güzel koku sürünmesi, erkekler arasnda ilgi


uyandrp fitneye sebebiyet verebilir.
Çocuun camiye sükûnet ve vakarla girmesine özen gösterir.

(900) A'raf Sûresi: 31.


(901) Buhar - Müslim. '

— 499 —
; : :

SLÂM'DA ALE ETM


Nitekim Ebû Katade öyle diyor: Bir ara Resûlüllah (A.S.)
(R.A.)
Efendimizle birlikte namaz klyorduk, derken erkeklerin homurtu
sesleri gelmeye balad. Peygamberimiz (A.S.) namazn bitirdikten
sonra sordu «Neyiniz var, niçin ses çkaryordunuz?» diye sordu.
:

Onlar da «Namaza yetimek için acele ettik de ondan..» diye cevap


:

verdiler. Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) öyle buyurdu

«Böyle yapmayn.. Namaza geldiiniz zaman sekînet (vakar ve


sükûnet) le geliniz. Yetitiiniz klnz, ksmn kaçrdnz ksmm
tamamlaynz..» (904)

Namaza gidilirken u
duay, da öretmeyi ihmal etmez; çünkü
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in öyle buyurduu tesbît edilmitir:
Kim evinden çkp namaza giderken u
duay okursa balanr
«Allahm! Dilek sahiplerinin senin üzerindeki haklar hakk için
ve Sana doru çkm
hakk için senden istekte bulunuyorum. üp-
hesiz bilirsin ki, beni ne kibir, ne de gurur çkarmad; bakas dar
iitip görsün diye riyakârlk da çkmama sebep olmad. Ama ben
günahlarmdan korkup kaçarak sana doru çktm. Rahmetini uma-
rak, azabndan korkarak çktm. Gazabndan saknmak, rzana eri-
mek için çktm. Beni kendi rahmetinle Cehennem ateinden kurtar-
man diliyorum..» (905)

Sahîh-i Müslimde ise u dua nakledilmektedir


«Allahm! Kalbimde bir nur, dilimde bir nur, kulamda bir
nur, gözümde bir nur, arkamda bir nur, önümde bir nur ve altmda
bir nur meydana getir. Allahm, bana bir nûr lûtfeyle..»

Terbiyeci çocukla birlikte camiye ulanca sa aya atarak ca-


miye girmeye özen gösterir ve beraber u duay okurlar

«Kovulmu eytandan o çok yüce ve büyük Allah'a, O'nun


vech-i kerimine, öncesiz saltanatna snrm..»
«Allah'm rahmet ve mafiretini, Selâmet ve esenliini Efendi-
miz Muhammed'e indir..»

«Rabbim! günahlarm bana bala, rahmet kaplarm bana


aç..»

Çünkü bu dualar yapmamz için sahih rivayetler vardr. Ebû


t

Dâvud, Nesâî ve Tirmizî'de bu rivayetler nakledilmitir.

(904) Buhar - Müslim.


(905) Ahmed bin Hanbel-bn Mâce-lbn Huzeyme.

— 500 —
TERBYEYLE LGlLl LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Camiye girdikleri zaman oturmadan önce iki rek'at «tahiyye-


tu 1-mescid» namaz klarlar. Terbiyeci bunu yerine getirmeyi ihmâl
ötmez. Çünkü Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in bu hususta tavsiyeleri
söz konusudur:

,
«Sizden biri camiye geldiinde oturmadan önce iki rek'at namaz
klsn!» (906)

Terbiyeci cemaatle namaz kldktan sonra çocuuyla birlikte,


daha önce belirttiimiz zikir ve tebihleri yapar.
Camiden çkarken sol ayaklarn dar atarak çkarlar ve su
duay okurlar:

«Ali ahm! Rahmet ve mafiretin, selâmet ve esenliini Efendi-


miz Muhammed üzerine indir..»

«Rabbim! Günahlarm bana bala ve bana faziletin kaplarm


aç..»

Artk bunlar kendin iyice uyguladn zaman


çocuklarna da
öretmeyi ihmal etme, bu hususta çok duyarl ve istekli olmaya ça-
l.
çocuklarnn okulla ilgili derslerini, yazl ödevlerini
Terbiyeci,
yerine getirmesi ve çeitli konular aratrmak için kaynaklara mü-
racaat etmesi, baz problemlerini çözmesi ve derslerini iyice anlya-
bilmesi için elinden gelen yardm yapar, bu hususta çok ölçülü ve
duyarl davranr. Çocuun çalma
azmini ve gayretini en güzel e-
kilde arttrr. lerini en salam ekilde yapmalar için gereken ir-
adda bulunur, derslerinde baarl olabilmeleri için en mükemmel
örnek ve misalleri vermeye çalr. Bütün bunlar, Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz'in u buyruklarn gerçekletirmeyi düünerek yerine ge-
tirir:

«Allah, sizden biri bir i yaptnda onu salam ve muhkem yap-


masn sever.» (907)

Çocua, ilmin ve tahsilin fazileti hakkndaki âyetleri hatrlat-


makta bir saknca yoktur. Ayn zamanda bu konuyla ilgili hadîsleri
ve yönlendirici sözleri de nakletmek uygun olur.

(906) Buhar -Müslim: Ebû Katade (RA.> den.


(907) Beyhakî , Hz. Aye (RA.) den.

- 501 -
SLÂM'DA ALE ETM
ilgili âyetleri hatrlatmak .-

«De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» (908)

«Allah sizden dosdoru imân edenlerle kendilerine ilim verilen-


lerin derecelerini yükseltir.» (909)

«De ki : Rabbm! lmimi arttr.» (910)

«Allah'tan ise, O'nun kullarndan ancak ilim sahipleri sayg ile


korkarlar.» (911)

lgili hadîsler:

«Dünya melundur, içinde bulunan eyler de melundur; ancak


Allah' anmak, O'na itaat, âlim ve müteallim (hoca ve talebe) me-
lun deildir.» (912)

«ilim elde etmek için evinden çkan kimse, dönünceye kadar Al-
lah yolundadr.» (913)

«Âlim'in âbid üzerindeki üstünlüü, benim sizden en kim-


se üzerine olan üstünlüüm gibidir. üphesiz Allah, melekleri, «ök-
aa
ler ve yer ehli, hattâ deliindeki karnca ve denizdeki balk, insan-
lara hayr ve iyilik öreten hocaya rahmet, gufran ve duada bulu-
nurlar.» (914)

Yönlendirici güzel sözler:

Terbiyeci kendi örenci ve çocuuna, ilmin insanlarn deerini


arttrp yükselttiini, kiileri büyük adamlarn saffna eritirdiini,
ilim sahibine insanlarn çounun sayg duyduunu, toplum içinde
ayrbir yeri bulunduunu anlatr.
Cehalete ve kültürsüzlüe) gelince: Bu, aziz ve e-
(bilgisizlik
refli evleri ykar. Kiileri, ilim adamlarnn saflarnda hiçbir deer
ve ölçüsü olmayan kimseler seviyesine düürür. Kültürlü tabaka
arasnda kadru kymetleri olmaz. Düünürler ve slahatçlar içinde
yerleri ve tartlan bulunmaz.

(908) Zümer Süresi : 9.


(909) Mücadele Sûresi: 11.
(910) Tâha Sûresi 114. :

(911) Fâtr Sûresi 28. :

(912) Tirmizi Ebû Hüreyre


: (R.A.) den.
(913)
(914) » : Ebû Ümâme (R.A.) den.

— 502 —
: : :

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Allah (c.c.) kendisine bol rahmet eylesin mam afiî Hazretleri


no güzel söylemitir

«Âhireti isteyen ilme sarlsn. Dünya'y arzulayan ilme sarlsn.


Her ikisini isteyen de ilme sarlsn.»
Allah (c.c.) kendisinden raz olsun Hz. Ali (R.A.) bu hususta ne
güzel beyânda bulunmutur

«Sen ilim ile ayakta dur, ona denk hiçbir ey arama!


nsanlar ölüdürler, ilim ehli ise hep diridirler..»
Buna benzer ilimle ilgili birçok salam
ve yönlendirici sözler
vardr. Hepsi de ilme tahrik ve tevik etmekte, ilmin ve âlimin Allah
katndaki yerinin ne kadar büyük olduunu açklamakta ve insan-
lar yanndaki yüceliine delâlet etmektedir.

0 halde terbiyeci, çocua


ilmin ve âlimin faziletini telkine çal-
rken vastay kaçrmamal, bu hususta öüt anla-
hiçbir frsat ve
may tayan veya kssa biçiminde yanstlan her eyden yararlan-
maldr. lim konusunda söylenegelen atasözleri ihmâl etmemeli; se-
lef-i sâlihînden nakledilen iir ve benzeri metinleri deerlendirmeli-
dir.

Artk kardeim! Çocuun uyamk iken ona ya faziletli


terbiyeci
bir ahlâkî kural, ya toplumsal güzel eserler ve izlerden birini veya
Peygamberimiz'in mu' cizeler inden bir mu'cizeyi, veya tarihî kssa-
lardan birini veya ilmî gerçeklerden bir gerçei telkin etmeye ça-
l. Böylece çocuk senin tevcihlerinden yararlansn ve öütlerin te'-
siri altmda kalabilsin.

Bu hususta bir misâl vermek istiyoruz

Müslümanlarla ilgili çok önemli bir olayn anlmas, ilgi çekici


bir münasebetin domas halinde, meselâ Mi'rac gecesi olduunda
ev halkn, çocuklarn biraraya topla ve onlara aadaki hakikat-
leri açkla:

1 — srâ ve Mi'rac olay ebediyete mal olmu bir mu'cizedir.


Allah bununla Peygamberimiz (A.S.) Efendimiz'e ikramda bu-
(c.c.)

lunmu, en skntl vakitte, en korkunç günlerde ve kâfirlerin en


çok ikence ettii bir dönemde, O'nun dâvetine kar koyduu, en-
gel tekil ettii, ona uyanlar tenkile çalt
bir zamanda Cenâb-
Hak, böylesine büyük bir lûtufta bulunmutu.
Hicretten bir (veya birbuçuk) yl kadar önce bu önemli olay

— 503
SLÂM'DA ALE ETM
meydana gelmiti. srâ ve Mi'rac olay Peygamberimize bir i'zaz ve
ikrâm olarak verilmi ve böylece melekût âlemine yolculuk bala-
mt.
2 — srâ'nn manas nedir? Peygamber Efendimiz'in on- (A.S.)
anda Mekke'den Beytü'l-Makdis'e olan gece yolculuudur.'
Mi'rac'n mânas nedir Ksa bir zaman parças içinde Peygam-
ber (A.S.) Efendimiz'in mâna ve melekût alemine yükselmesi, vas-
tasz olarak Hakk ile konumasdr.
srâ olay da, Mi'rac da hem ruhen, hem bedenen meydana gel-
mitir. Bu büyük mu'cize, anl Peygamberimizin (A.S.) birçok mu*-
cizeler kütüüne ebediyete kadar uzanan bir dier halka olarak ek-
lenmitir ki O'nun nübüvvetinin doruluuna, risâletinin üpheler-
den uzak bir anlam tadna delâlet eder.
3 — Resûlüllah Efendimiz'in bu
(A.S.) mübarek yolculuunda
müahede ettii önemli hususlar nelerdir?
Sahih rivâyetlere gâre
Mi'rac gecesi Resûlüllah (A.S.) Efendi-
:

miz bir gün için ekin ekip biçen bir kavme rastlyor. Ne kadar ekini
biçiyorlarsa yeniden bitiyor ve bu hal sürüp gidiyor. Peygamberi-
miz (A.S.), Melek Cebrâil'e bunun ne olduunu soruyor. Cebrâil
(A.S.) u
cevab veriyor Bunlar Allah yolunda cihâd edenlerdir.
s

yilikleri kat kat olup bire yediyüz misline ulamaktadr. Onlar bu


yolda ne harcadlarsa Allah onun 'yerini kat kat doldurmaktadr.
Allah rzk verenlerin en hayrlsdr. (915)
Bundan sonra dier kavme rastlyor ki balar büyük ta-
bir
larla eziliyor. Ne kadar ezilme olay meydana geliyorsa balar yeni-
den iyileip eski haline dönüyor ve bu ameliye sürüp gidiyor. Pey-
gamberimiz (A.S.), Melek Cebrail'e bunun ne olduunu soruyor, o
da öyle diyor «Bunlar farz namazlara kar ar davranp balar-
:

n kaldrmayan, (namaz için harekete geçmiyen) kimselerdir!»


Sonra bir baka kavme rastlyor ki ön taraflarnda kat kat ya-
ma, arka taraflarnda kat kat yama bulunuyor. Davarlar gibi yürü-
yorlar, acms dikenlerden ve zekkumdan, ayrca Cehennem'in kz-
gn artklarndan yiyorlar. Peygamberimiz (A.S.), Melek Cebrail'e
bunun ne olduunu soruyor, o da u
cevab veriyor «Bunlar malla- :

rnn zekâtn vermiyen kimselerdir. Allah (c.c.) onlara hakszlk


etmiyor. Onlar kendilerine hakszlk etmilerdir. Rabbm kullarna
asla zulmedici deildir.»

(915) B uhat . r-âni - Bezzar.

— 504 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Sonra bir baka kavme rastlyor ki bunlarn önünde bir çömlekte


pimi et, bir çömlekte de çi habis bir et bulunuyordu. Onlar o habis
çi Peygamberimiz yine Melek Cebrail'e bunun ne
etten yiyorlar.
olduunu soruyor, o da u
cevab veriyor: «Bunlar senin ümmetin-
den baz adamlardr ki yanlarnda helâl eleri tertemiz dururken, kö-
tü kadnlara gidip onlarn yannda yatp sabahlarlard. Bir de
dnlardr ki, yanlarnda helâl kocalar bulunduu halde onlar brakp
ka- u
habis erkeklerin yamnda yatp saballarlard.»

nisi geliyorve bu amelye sürüp gidiyor. Peygamberimiz (A.S.), Me-


lek Cebrâil'e bunun ne olduunu soruyor, o da cevab veriyor u s

«Bunlar konumalaryla fitne uyandran hatiplerdir!»

O gece bir dier kavme uradlar ki, dudaklar tpk deve duda-
na benziyordu. Ate parçalarm yutuyorlar ve yuttuklar ateler
gerilerinden dan
çkyordu. Peygamberimiz (A.S.) Melek Cebrâil'e ,

bunun ne olduunu soruyor, o da u


cevab veriyor «Bunlar, yetimle- :

rin mallarn haksz yere yiyenlerdir..»

Bir baka kavme uruyor ki, yanlarndan et parçalan koparlp


kendilerine yediriliyordu. Bunun ne olduunu sorunca Melek Cebrâil
u cevab veriyor «Bunlar unu bunu çekitirip alay edenler, baka-
:

larnda kusur arayanlardr.»


Buna benzer daha bir çok temsili olaylar Peygamber (A.S.) Efen-
dimize gösterilmitir.
Peygamber (A.S.) Efendimiz'in
Mi'rac gecesi peygamberlerle bu-
lutuu, hepsinin de O'na merhaba diyerek selâm verdikleri sahih ri-
vayetle sâbit olmutur. Ayrca bu gece Resûlüllah (A.S.) Efendimiz
Mescid-i Aksa'da Peygamberlerin ruhlarna imam olup namaz kl-
drmtr.
Artk terbiyeci bu olay ve
mu'cizeleri dikkate alarak çocuklara
namazn önemini öretmeli ve bütün dikkatlerini bu hususa çevirip
toplamaldr. Namaza ar davrananlarn nasl kendi kendilerine
ihânet ettiklerini ve bu yüzden nasl bir azâba urayacaklarn an-
latmal ve namazn Mi'rac gecesinde farz klndn belirterek na-
maz klan müslümanm ruhuyla bir anda tam bir korku ve sayg
duygusu içinde göklere yükseldiini, Allah'tan hayat azimeti, cihad
ruhu ve takva duyarl hususlarnda yardm dilediini en uygun
ekilde anlatp öretmelidir. Ve ite böylece müslümann hayatn

— 505 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


bönletirici havasndan kurtulup yükselecei, nefsin vesvese ve kö-
tü arzularndan syrlp Dünyann aldatc atmosferinden kurtula-
ca gerçekleebilr.

Yine bu gecede sergilenen temsili olaylar ele alp zinâdan sakn-


drmaya çalmal, bakasnn maln haksz sebeplerle yemenin na-
sl bir vebâl yükü yüklediine dikkatleri çekmeli; gybet, ayplama,
alay etme gibi kötü huylarn çok elim sonuçlar dourduunu açkla-
maldr. Bunun gibi, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in bu yolculuun-
da müâhede ettii ibretli olaylar bir bir anlatp hayat yolunda na-
sl hareket edilmesi gerektiini çok uygun bir dille telkin etmelidir.
Umulur ki, bu ibret alnacak misaller karsnda çocuklar her türlü
bozgunculuktan, kötülük ve azgnlktan saknp kendilerini korur-
lar ve böyle hareket edenlerin kendilerine nasl elim bir sonuç ha-
zrladklarn anlarlar.

4 — Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksa arasndaki balant ne-


dir?

Dr. Müstafa SÎBAÎ diyor ki

— «Mescid-i Harâm'n Mescid-i Aksâ'ya olan balants, yüksek


bir erefin yüksek bir erefe balantsdr. Çünkü Mekke'de yaa-
yanlar, yeryüzünün en erefli insanlardr. Çünkü onlar Kabe'nin
Peygamber'den beri O'nun, o
Allah katnda çok erefli olan
büyük bir ereftir. Mescid-i Aksâ'ya gelince Buras ilâhi risâletle-
s

rin indii ve tarihin uzun dönemleri ve ftrat devirleri içinde pey-


gamberliin kavuma yeri bulunduu, yani peygamberlerin ardar-
da kutsal yere uradklar bir merkezdir. O halde gerçek hürriyet
kafilelerinin bu iki mâbedden hareket etmesi ve imân nâmelerinin
bu iki mescidden çkp yaylmas gerekmektedir. Çünkü ancak böy-
lece saptm dünya doru yolu görebilir,
bir dolaanakn akn
insanlk ancak imân nurunu, slâm risâletini müahede edebilir. îs-
râ olayndan sonra birçok yllar birbirini kovalam bulunuyordu
ki, Müslümanlar Beytü'l-Makdis'in kapsn çalmaya baladlar, do-

ru yolu göstericiler ve fâtihler olarak oray ele geçirdiler. Sonra da


Beytü'l-Makdis'ten hareketle douya ve batya uzandlar; güney ve
kuzeye doru yol aldlar. Böylece am, Irak ve Msr' tek bir mem-
leket haline koymaya çaltlar. Muvaffak oldular. Buralardan fâ-
tih bir orduyla dünyann en uzak ülkelerine doru ilerlediler.

te srâ kssasnn ebedî kalacak mu'cize haberlerinden bir ks-


TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

m bunlar olmutur. Ayn zamanda bu olay ve dourduu olumlu so-


nuçlar, slâm'n en büyük ve derinliine kökleen gazalaryla güt-
tüü siyaset baarya ulamtr.
Sonra tarih kendi ak
içinde ilerlerken durum aksine dönmü,
bir de görüldü ki Haçllar Beytü'l-Makdis'in kapsna gelip dayan-
mlar ve kapy onlar çalmaktalar. Manzara çok hazîn Beytü'l- :

Makdis'in cadde ve sokaklarnda kan rmaklar akmaya balam,


Mescid-i Aksa kana bulanmt. Böylece Haçllar yüzyl buray igal
edip kendilerine dinî bir merkez seçmilerdi Tarih yine akna de-
vam etmi derken çok geçmeden büyük kahraman Salahattin Eyyû-
bî gelip Beyt'ül-Makdis'in kapsna dayanm ve o kapy bu defa o
çalmt. O artk Kudüs'ü Haçllarn boyunduruundan kurtarp asl
hürriyetine kavuturacakt. Bunu yaparken kan aktmyor, namus
ve iffeti en hassas ölçülerde koruyor, verdii hiçbir sözün hilâfna
hareket etmiyordu. Çok geçmeden bu büyük devlet adam, Beytü'l-
Makdis'i de, Filistin'i de slâm'n sanca altna soktu ve Müslü-
manlarn hükmü altnda tuttu. Kiliseleri ve dier benzeri mâbedleri
kendi sahiplerine emaneten brakt, onlara kar iyi muamelede bu-
lundu. Orann her bakmdan koruyuculuunu üstlendi. Bu hal bi-
rinci cihan harbine kadar devam etti. tilâf devletleri gelip Kudüs'ü
ele geçirince asl arzularna eritiklerini ilân ettiler ve ngiliz sözcü-
lerinden Elnebay'm u
mehur sözü duyuldu «imdi artk Haçl sa-
:

valar sona erdi!.» Onlar bu sözü söylerken, ilelebet artk buraya


sahip olacaklarn sanyorlard. Bu bakmdan ngilizler kendi yerle-
rine bir vekîl brakmadan Kudüs'ü terketmek istemediler. srail'i
yerletirmeyi plânladlar.

Bu bütünüyle büyük Yahudilere destek olmalar ne-


devletlerin
ticesinde gerçekleti. srâil'in asrlardan, beri düledii plânn orta-
ya konulmasna imkân verildi derken 1967'de çkan sava neticesin-
de Mescid-i Aksâ'ya sâhip oldular. Böylece srâ ve Mi'rac beldesi Ya-
hudilerin eline geçti. Isrâil ile aramzda dönem dönem vurumalar
devam etti. Ama gelecek günlerin nasl bir netice vereceini, neleri
kefedeceini bilemiyoruz.

Acaba srâ olayndaki srr anlayabildik mi? Bu büyük mu'cize-


nin üzerine katland büyük gazann anlamn u
anda idrâk ede-
bildik mi?
5 — Filistin karsnda ve esir olup yardm feryatlarn aksetti-

ren Mescid-i Aksâ'nn önünde Müslümanlara vâcib olan nedir?

— 507
SLÂM'DA ALE ETM
Bu gerçekte çok meakkatli ve o nisbette külfetli bir vâcibdir.
Sadece bu da deil, Allah'n huzurunda büyük bir sorumluluktur.
Tarih önünde mesuliyetin azametini yanstmaktadr. Günümüzün
yetien kuaklar ile gelecekteki kuaklar önünde bize büyük bir so-
rumluluk yüklemektedir.
üphesiz ki Resûlüllah (A.S.) Efendimiz îsrâ ile biz müslüman-
larn boynuna büyük bir emânet koymutur. O da, Mescid-i Aksâ'y
hürriyetine kavuturmak, çevresindeki topraklan Yahudi pençesin-
den kurtarmaktr. O kadar ki, Filistini îslâm vatanndan kopmaz
bir parça yapp onu ebediyen korumamzdr. Bunun için de herhal-
de kan aktmamz, ruhlarmz öne sürmemiz gerekmektedir. An-
cak böylece îsrâ toprandan bir kar yeri, Mi'rac ülkesinden kut-
sal mabedi kurtarabiliriz. Mütecavizlerle, zâlim azgnlarla savama-
mz vâcibdir.

Artk Müslümanlarn Filistin'i Yahudilerden yana destekleyen


her görü ve kokudan uzak kalp dikkatli olmalar, onlarla bar ya-
panlar terketmeleri, onlarla ekonomik, kültürel ve siyasî iliki ku-
ranlarla ilgilerini kesmeleri lüzumludur.

srailli'lerle- ibirlii yapan, onlarla bar akdeden her milleti


düman kabul etmeleri, hâin-i vatan, hâin-i ümmet bellemeleri, böy-
lelerinin ilâhî lânete hak kazandklarn ve bu lanetin Kyamete ka-
dar devam edeceini bilmeleri gerekmektedir.

Çünkü onlarla bar akdi yapan veya iliki kuranlar kendi nef-
sine zillet damgasn vurmu ve hiyânet hükmünü kendi eliyle ken-
di âleyhine kullanm olur.
I

Bugün kim îsrâil ile bar mü'min


ülkelere gereken
ilân ederse,
o ülkeyle her türlü münasebeti kesmek ve onlar gadir ve hiyânetle-
riyle babaa brakmak, sonra da birlik kurup îslâm sanca altn-
da toplanarak Mukaddes topraklar ALT. AHU EKBER sesiyle, sinya-
liyle kurtarmaktr.

üphesiz ki srâil yerinden oynatlamaz, Filistin asl hürriyeti-


ne kavuturulamaz ancak Hakk'a rükû ve secde eden, iyilikle emre-
dip kötülükten men'eden, ilâhî snrlar muhafaza eden, abdestli bir
halde sava alanlarna dalan sâdk mü'minlerle bu gerçekleebilir.
Bu mü'minler öyle kimselerdir ki, önlerine çkan her eyi, karlarn-
da duran her kuvveti Allahu Ekber sesleriyle ap
geçerler ve «Ey
Cennet rüzgâr esmeye devam et!» diye seslenirler. «Ey Allah'n yar-

— 508 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

dimi bize yakla!» diye çarrlar. «Ey Kur'ân yaranlar ve kahra-


manlar, fiillerinizle Kur'ân' süsleyiniz!» derler.
Evet bunlar o bahtiyarlardr ki, insanlarn dostluk ve desteini,
dünya milletlerinin yardmn ve yardmcln kaybetseler bile «Ve-
kil olarak Allah bize yeter!», «Yardmc olarak Allah bize kâfidir!»
derler. Allah'n askerleri onlarla birlikte olur. Allah'n askerlerinin
saysn O'ndan baka hiç kimse bilmez. Bunlar o yiitlerdir ki, Fi-
listin bunlarla hürriyetine kavuacak, Yahudi mikroplan ancak
bunlarla slâm topraklarndan sökülüp atlacak. Çünkü bu yiitle-
rin Allah (c.c.) sözünü yüceltmekten baka amaçlar, slâm'dan ba-
ka unvanlar, Allah'a kulluktan baka iârlan, Allahu Ekber'den
baka seslenileri yoktur.

Artk bu mâna ve iarlardan uzak her kurtarma ve hürriyetine


kavuturma söz ve hareketinin önünde mutlaka inkisar-i hayal, he-
zimet ve gerisingeri dönme vardr.

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz: «Ümmetimden kuvvetli bir taife


hak üzere olup üstün gelecekler, Allah'n emri gelinceye kadar de-
vam edip muhalefet edenler onlara zarar veremiyeceklerdir.» (916)
buyurmutur.
Allah'tan bütün umudumuz slâm'n izzet ve erefinden yana
mü'min kuaklan hazrlasn da Resûlüllah (A.S.) Efendi-
bunlar,
miz'in iâret buyurduu taifeden olsunlar. Bunlar Allah'n dinine
yardm eden, Kelimetü'llahi yükselten ve Allah yolunda cihâd eden
bahtiyarlar snfna girsinler.

Ey kendini Allah düzeyine getirenler!. Ey dün-


(c.c.) için ihlâs
yasn Âhiret'i karlnda satanlar!. «Haydin cihada!» sesi gelince
ruhunu sata çkaranlar!. «Ey cennet nesimi esmeye devam et, ey
Allah'n yardm bize yakla!» Diye sesini yükseltenler!. Artk size
sesleniyoruz.

Terbiyeciye düen, Allah yolunda cihâdn anlam ve hikmetini,


Kutsal topraklan hürriyetlerine kavuturmak için ne yaplmas ge-
rektiini çocuun zihnine iyice yerletirmek ve bunu devaml ile-
mek suretiyle onun bu konuda uyank tutmaya çalmak-
idrâkini
tr. Böylece çocuun ruhunda «cihâd»n sevgi ve ilgisi kök salar,
Mescid-i Aksâ'y kurtarmann sorumluluu onun kalbinde ve di-
manda yer eder, o temiz topraklan Yahudi denilen mikroplardan
(916) Buhar - Müslim.

— 509 —
.

SLÂM'DA ALE ETM


arndrma düüncesi hep hâkim duruma gelir. Filistin'i Yahudi is-
tilâsndan kurtarp asl hürriyetine ve sahibine kavuturma fikri
geliir. üphesiz ki çocuu devaml bu yolda eitip telkinde bulun-
mann, yönlendirmenin büyük te'sirleri söz konusudur. Tpk ta
üzerine devaml damlayan suyun onda iz brakt gibi..

Terbiyeci ite böylece her akam çocuunu önüne alp, bir yan-
dan ahlâkn düzeltirken, bir yandan da onun dikkatini sosyal me-
selelere çekmeli, onun düünce ufkunu geniletip tarihiyle yüzyüze
getirmelidir.

Bu hususta tefsir ve hadis kitaplarndan yararlanmakta, daha


önce ve günümüzde yazlan kitaplardan yardm görmekte bir sa-
knca yoktur. Bunun gibi terbiyecinin nefsleri arndrp yönlendiren,
siyer ve tarihin gerçek yanlarn yazan, slâm nizamm anlatan çok
çeitli eseslere bavurmas da öyle.. Doru yolu gösterip insanlar
doruya eritiren Allah* tu-..

O Âile içinde onlar ferahlatmaya, sevindirmeye ve aile muhi-


tinde bu havay estirmeye çal..
Bu da ancak çocuklar arasnda kültür yarmas düzenlemekle,
zihinleri iler duruma getirecek konular ele almakla azim ve gay- ,

retleri bileyecekyollar seçmekle, kültürel meseleleri oluturup ile-


mekle ve âile içinde tatl ve ferahlatc bir hava estirmekle gerçek-
leir.

Ayrca ruh ve beden eitimine yer vermek, edebî parçalar ser-


gileyip üzerinde tatl tatl incelemede bulunmak, içtimaî ve tarihî

zâhlarda bulunmak, yapc


anlatmak suretiyle oluur.
hikâyeler
Amaç, kann deverann neeli bir ekilde sürdürmek, ahlâkî ölçüle-
ri dâvet edip kalblere yerletirmek, düünce ufkunu geniletip an-
lay gelitirmektir. (917)

Daha önce Terbiyeci kardeim! Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in

(917) Bu hususta tavsiye edeceimiz tefsir kitaplar bn Kesir, Fi Zilâli'l-Kur'-


:

ân bata gelmektedir. Hadis kitaplarndan ise, Terib ve Terhîb, Riyazüs-Sâ-


lih'ini gösterebiliriz. Nefsleri tezkiye eden kitaplardan ise, Gazâli'nin îhyâ'-
sn, bn
Kudâme'nin Muhtasaru Minhaci'l-Kasdin'ini, Muhasibî'nin Risâ-
'

letü'l-Müsteridin adl kitabn tavsiye ederiz. slâm nizamyla ve siy retle


ilgili olarak da Buti'nin Fkhü's-Siyre'sini, Tabbara'nm Ruhu Dini'l-Islâra'-

m, Dr. Subhi Salih'in en-Nazmü'l-lslâmiyye adl eserini gösterebiliriz..


(Müellif)

— 510 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

zarif mizahlarndan birkaç örnek vermi idik, ayn zamanda O'nun


çocuklarla oynayp elenmesi hakknda misâller getirmitik. Mu-
bah olan oyun ve elencenin sünnete uygun olann belirtmitik. Ar-
tk sen hidâyet ve rahmet peygamberine uymakta büyük bir sabr
göster ki, evine en uygun ve en güzel nee ve ferah havasn sokmu
olasn. Çocuklarn için için sevindirip onlar neelendiresin..

Çocuun akamlayn erken yatmasn salamaya çal. Çünkü


gece uykusuzluu sal
bozar, sinirlere tesir eder, sabahn feyiz
ve bereketini öldürür, sabah namazm kaçrmaya neden olur. Ayn
zamanda yataktan kalknca bedende bir geveklik, uyuukluk ve is-
teksizlik dourur.
Erken yatp erken kalkmak slâm'n getirdii güzel ve yararl
bir düzendir, ayn zamanda Peygamber (A.S.) Efendimiz'in yapt-
ve tavsiye buyurduu bir sünnettir..
uyumann slâmî düzen olduuna gelince: Peygamber
Erken
(A.S.) Efendimiz yatsdan önce uyumay ve yats namazndan son-
ra oturup sohbet etmeyi mekrûh klmtr. Ashab- Kirâm'dan Ebû
Berze (R.A.) diyor ki: «Peygamber (A.S.) Efendimiz yatsdan önce
uyumay ve ondan sonra konuup sohbet etmeyi sevmezdi. Bunu
kerih görürdü.» (918)

Ancak yatsdan sonra oturup konumak, yararl bir amaç, fazi-


let yanstan bir terbiye ve faydal bir öretime yönelik ise, bu câiz-
dir.Nitekim Hz. Ömer (R.A.) diyor ki «Resûlüllah (A.S.) Efendi- :

miz geceleri Ebûbekir SIDDK üe oturup Müslümanlarla ilgili bir i,


bir husus üzerinde konuurdu. Ben de beraberlerinde olurdum.»
(919)

Yatsdan sonra aile efradyla oturup konumak mutlaka câiz-


dir. Nitekim sahih tesbite göre bn
Abbas (R.A.) öyle demitir:
«Resûlüllah (A.S.) Efendimizin geceyi Hz. Meymune'nin yannda ge-
çireceini örendim. Ben de oraya gittim de Peygamber (A.S.) Efen-
dimizin nasl namaz kldn
görmek istedim. Peygamberimiz o ge-
ce yats namazndan sonra âilesiyle oturup bir saat kadar sohbet
ettikten sonra yatana uzand.» (920)

Yatsdan sonra bo laflar etmek, unu bunu çekitirmek, günah

(918) Buhar : Ebû Berze(R.A.) den.


(919) » - Ahmed bin Hanbel : Ömer (R.A.) den.
(920) Müslim : îbn Abbas (R.A.) dan.

— 511 —
SLÂM'DA ALE ETM
ilemek uyumayp oturmak ilim adamlarnn ittifakyla harâm-
için
dr. Nitekim günümüzde baz ailelerin buna benzer sohbetlerde bu-
lunduu, günah saçan televizyon programn takip ettikleri görül-
mektedir.
»

Sabahn erkensaatinde uyandrmaya gelince: Bu, Peygamber


(A.S.) Efendimiz'in tevcihlerinden biridir ki hep uygulamtr. Ya-
plan sahîh rivayete göre Efendimiz bu hususta öyle buyurmutur s

«Ümmetim sabahn erken saatinde feyiz ve berekete mazhar


olmutur.» (921)

Terbiyecinin bilecei çok önemli hususlardan biri udur ; Bede-


nin uyku ve dinlenmeden gereken payn almas gereklidir. Çünkü
ancak böylece neesi yerine gelir de hayatn yükünü ve önemliar
tekliflerini kaldrabilir.

Çocuk özel ekilde dikkat ve itina ister; salk, uyku ve benzeri


hususlaryla yakndan ilgilenmek gerekir. Bedeni, aklî ve ruhî yön-
lerden geliip istenilen ölçü ve anlamda belli bir düzeye gelmesi
söz konusudur. En azndan yirmidört saat içinde sekiz saat uyuma-
ldr. Aksi halde güçsüz düer.
Rjesûlüüah (A.S.) Efendimiz kuluk namazndan sonra —gece
ibâdeti sebebiyle uyuyamad ksm telâfi için —
bir süre uyurdu.
üphesiz ki, O'nun bu güzel hâli, ümmeti için çok uygun bir uygu-
lamadr. Salkl, güçlü, neeli ve hayat dolu olmann yol ve sebep-
lerinden biri de uykuyu tam almaktr.
• Çocuklara, uyumadan önce ana -babalarnn ellerini öpmesi-
ni öretmeye özen göster. Uyumadan önce Peygamber (A.S.) Efen-
dimiz'den rivâyet edilen dualar okumalarn, gece kalkp ibâdet et-
meleri için buna azimli olmalarm, ayrca sabah namazna uyanp
kalkmalar hususunda çok istekli bulunmalarn telkin et. Böylece
günlük ilerine yepyeni bir ruh ve enerjiyle balam olsunlar..
Uyumak isterken önce elbise ve yatak çaraflarm iyice silk,
içinde böcek ve benzeri haere kalmamasna dikkat et. Böyle yap-
man sünnettir. Sonra da abdestli bir vaziyette yatana sa yamn
üzerine uzan, sonra da srasyla unlar oku ve söyle :

«Bizi yediren, içiren, bize kâfi olan ve bizi barndran Allah'a


hamd olsun. Nice kimseler var ki, onlara kâfi olan, onlar barnd-
ran yoktur.» (922)

(921) Taberanî..
(922) Sahih-i Müslim.

— 512 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER ,

Sonra AYETEL-KÜRSÎ'yi oku.


Sonra iki eline üfleyerek Ihlâs sûresini ve Muavvazateyn'i (Kul
eûzü bi-Rabbi'l-falak ile Kul eûzü bi-Rabbi'n-nâsi) oku.
Okuma
sona erince ellerinin içini bedeninden dokunabilecek
her yere sürmeye çal ve bunu üç defa tekrarla.. (923)
Sonra otuz üç defa Allah' tesbîh et «Sübhanellah» söyle. :

Otuzüç defa Allah'a hamd et «El-Hamdu lillah» söyle..


?

Otuzüç defa Allah' ulula : «Allahu Ekber» söyle.. (924)

Sonra sa elini sa yanann altna koy ve u duay üç defa


oku
«AD ahm! Kullarn diriltip huzuruna topladn günde beni Ce-
hennem azabndan koru..- (925)

Son olarak da u
duay yap «Allahm! Senin isminle dirilir ve
:

ölürüm..» Ve bir de bu duay ekle «Rabbim! Senin isminle yanm:

yataa koydum ve Seninle onu yataktan kaldrrm. Nefsimi truhu-


mu) tutacak olursa ona merhamette bulun, onu salverirsen, sâlih
kullarm koruduun eyle onu da koru!» (926)
«Göklerin Rabbi, yerin Rabbi, Büyük Ar'n Rabbi, her eyin
Rabbi, çekirdek ve tohumu yarp yeerten, Tevrat, ncil ve Kur an
indiren Allahm! Ahundan tuttuun her debelenen canlnn errin-
den sana snrm..» (927)

«Allahm Sen Evvel'sin, Senden önce hiçbir ey yoktur. Sen


Âhir'sin, Senden sonra hiçbir ey yoktur. Sen Zâhir'sin, senin üstün-
de hiçbir ey yoktur. Sen Bâtn'sn, Senden öte bir ey yoktur. Bor-
cumuzu ödeme imkânn baheyle ve bizi fakirlikten kurtarp zen-

Allahm! Canm Sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim.


-

Durumumu sana smarladm. Srtm Sana dayadm, Senden umut-


lu olarak ve korkarak Sana yöneldim. Senden baka hiçbir güveni-
lecek snak, hiçbir kurtulu yeri yoktur. ndirdiin kitaba îmân
ettim, gönderdiin Peygamber' e de imân ettim.» (929)

(923) Buharl - Müslim.


(924) Müslim.
(925) Tirmizl.
(926) Buharî - Müslim
(927) Müslim.
(928)
(929) Buharî - Müslim.
: :

SLÂM'DA ALE ETM


Bütün bunlar yerine getirdikten sonra gece kalkp TEHECCÜD
ve SABAH NAMAZI niyetiyle uyu. Bu takdirde Allah'n izniyle uya-
nrsn. Sana uykusuzluk ârz olursa, u duây oku, Allah'n izniyle
uyursun
Ashab- Kirâm'dan Hz. Büreyde anlatyor Beni Mahzun
(R.A.) :

kabilesinden ünlü kumandan ve islâm mücahidi Hâlid bin Velid


(R.A.), Peygamber (A.S.) Efendimiz'e gelerek uykusuzluktan dert
yand Geceleri uyuyamyorum, bir uykusuzluk beni tutmu gidi-
?

yor, dedi. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, ona unu tavsiye buyurdu


«Ey yedi göün ve gölgeledii eylerin, yerlerin ve yüklendii
eylerin, eytanlarn ve saptrdklar kimselerin Rabbi olan Allahm!
Yarattn eylerin hepsinin errinden, bana kar birinin arlkta
bulunmasndan veya bana hakszlk etmesinden beni koruyan bir
komum ol. Senin koruyucu komuluun çok üstün, çok güçlüdür.
Senin övgün çok yücedir. Senden baka hiçbir ilâh yoktur; hiçbir
ilâh yok ancak Sen varsn..» (930)

Gördüün gibi, terbiyeci kardeim! Bir gün ve bir gece içinde


uygulanan terbiye sistemi ve yolu, zikirle ibâdet, tslâm adabyla,
ruha gday birletirip bütünletirmitir. Ayn zamanda ruh ve be-
den eitimiyle kültür ve neelenme arasnda ilgi kurup onlar bira-
raya getirmitir. Böylece belli yönde yönlendirmeyi, hazrlayp- eit-
meyi bir noktada toplayp sistemletirmitir.
Buna devamedip uygulayanlardan ve smsk
sarlanlardan ol-
duun takdirde, üphen olmasn ki senin çocuun ileride tertemiz
bir ahlâk üzere yetiir, imân basamaklarnda bir bir yükselip tak-
vânn doruuna eriir; dengeli düzenli Allah'ndan sayg ile korkan,
gizli açk hallerde O'nun murakabas altnda bulunduuna inanan
bir insan olur. Evinde de, yolculuk halinde de slâm prensiplerine
bal kalr. Bununla yetinmeyip çevresindeki çocuklara kendi iffet
ve takvas dorultusunda en güzel örnek olur. Uygulamasyla en gü-
zel modelleri sergiler.

O
halde terbiyeci kardeim! Bunlar uygulamada çok istekli ve
hrsl olmaya bak, hiçbir bkknlk ve geveklik duymadan devam et.
Ancak böylece çocuunu takvâ sâhibi iyi kiilerin saflarnda görebi-
lirsin. üphesiz bu da Allah'a göre zor deildir..

Ancak bu yolda yürüdüün zaman aadaki hususlar göz önün-


de bulundurman gerekir:

(930) Tirmizi..
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

1 —
«Çocuk terbiyesinde te'sirli olan vastalar ve faktörler»
konusuyla, -Toplumsal terbiyeyle ilgili sorumluluk» bahsini dikka-
te alarak bir uygulama göster ve çocuunu sabah, akam ve uygun
vakitlerde yönlendirmede bunlara göre bir uygulamada bulun..

2 —
Sözünü ettiimiz bu terbiye metodu, temyiz çama girmi
çocuklar için son derece uygundur ve temyiz aanlar için de çan
söz konusudur. Çocuklar on yana yaklarken terbiyeci baka bir
terbiye metodu uygulamaldr. Bunu da iki madde halinde özetliye-
biliriz:

a) Onlara slâm inancnn esaslarn telkin edip, bata namaz


olmak üzere ibâdet erkânn öretmek gerekir.

b) slâm ahlâknn esaslarn, doruluk, emânet, iyilik, ana ba-


baya sayg, güzel söz söyleme gibi temel kurallar telkin et-
itaât ve
mek gerekir. Ayn zamanda çocuu yalan söylemekten, hiyânetten,
ana babaya kar gelmekten, kötü söz söylemekten sakndrmak da
bu dönemde lüzumludur.
te bu son terbiye sistem ve metodu çocuklar için uygulanrken
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin çizdii snr içinde kalmaya dikkat
edeceksin
«Biz peygamberler topluluu insanlara akllar derecelerine gö-
re konumakla emrolunduk.» (931)

3 — Günlük terbiye bölümünü, çocuun o


uygulamandan bir
gün için neler örendiini, nasl yönlendirildiini sormaya hasret.
Okulda onu yönlendirenler slâm inancna uymayan ölçü ve anlam-
da, slâm ahlâkna aykr ekilde eitiyorlarsa, o takdirde derhal ço-
cuun düüncelerini düzeltmen ve onu kötü niyetli öretmenlerden
uzak tutman, slâm' bile bile inkâr edenlere kar ciddi bir icraata
girimen, faziletli terbiyeye ihânet edenlerle mücadele etmen gere-
kir. Çocuunu inkâr ve sapklk ana düürenlere frsat vermemek
için lüzumlu çarelere ba vurman, tedbir alman vâcib olur.

4 — Çocuuna devaml
ekilde kardelik, sevgi, yardmlama,
bakasn kendi nefsine tercih etme gibi yüksek ahlâk telkin et. Tâ
ki, çocuklar büyüyünce aralarndaki sevgi ve kardelik huy ve âdet
haline gelsin. Ana babalarna itaât içlerinden gelen bir arzu ve ihti-
yar duygusuna burunsun. Böylece onlar karlkl sevgi ve sayg
hususunda en yüksek misal ve örnek olarak görebilirsin.

(931) Deylenü..

— 515 —
SLÂM'DA ALE ETM
5 — Çocuklarn
bahçe ve krlarda hava almalar, deniz kena-
rnda bir sofra kurmalar için ortaya bir frsat çktnda, onlarn
eitimiyle içiçe olan bu hakk onlardan esirgememen gerekir. Tâ ki,
çocuklar bedenen geliip neelensinler, beden eitimi, yüzücülük ve
dier oyun ve elenmeleri örenip kendilerini yetitirsinler..
6 — Dinen
oruç tutulmas mendup olan günlerde çoluk çocu-
unla beraber oruç tut. Böylece onlarla birlikte iftar sofrasna otur-
duun zaman sende sevinç, güleryüz, sevgi ve ilginin gönül çekici
bütün yanlarn görsünler. Senin uygun ve elverili önderliin sa-
yesinde nâfile oruç tutmay âdet edinsinler; güzel ahlâkna, çekici
tavrna bakp kendilerini yönlendirsinler..

7 — Çocuklarnla birlikte kendi aranzda bile olsa hediyeleme


usûlünü sürdürmende bir saknca yoktur. Onlarn arzulad mal
almanda, bir takm ihtiyaçlarn fiilen yerine getirmende yarar var-
dr. yilikten yana çocuuna yardmc olan babaya Allah bol rahme-
tini ihsân buyursun!.

Bildiin hediye vermenin çocuun cesaretini arttrmada,


gibi,
ibâdete devam etmesinde, yeteneini yeterince kullanma hususunda
sabrl bulunmasnda, imtihanda baar salamasnda büyük te'siri
vardr.
îte bunlar gece ve gündüz uygulanacak terbiye metotlarndan
bir ksmdr. Artk sen terbiyeci kardeim! Bunlar uygulamada hrs-
l ol ki slâm'n senden bekledii eitimi, üzerine vâcib so- kld
rumluluu gerei gibi yerine getirmi olasn. Baarl klan ancak
Allah'tr.

Allahm! Bizi, söylenen sözleri dinleyip de en güzeUne uyan kul-


larndan eyle. Kendi katmdan bize yardmc bir kuvvet ver, salam
bir azim, kuvvetli bir irâde lûtfeyle. üphesiz ki sen umutlarn en
hayrlssm..

7. Faydal kültürel vastalar hazrlamak:


Boyunlarnda öretim ve eitim hakk bulunan terbiyecilerin
sorumluluk açsndan hareketle çocuklar için çok çeitli ve yönlü
yararl kültürel vastalar hazrlamalar gerekmektedir. Çünkü ço-
cuk böylece parlak bir akla sahip olabilir ve hayat yolunda düünce
ve üiin bakmndan iyice oluur.

— 516 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Kültürel vastalarn aadaki maddelerde toplandn görü-


yorum :


Çocuklara has bir kütüphane oluturup bu kütüphanenin
l

aadaki türden kitaplarla zenginletirilmesi:


a) Ailede her çocuk için okunakl harflerle yazl cilt kapa ve
kâd çok güzel mushaflar.

b) Çocuklarn anlayabilecei tarzda hazrlanm ksa sûrelerin


tefsiri. (Tabii bu daha çok temyiz çama girmi çocuklar içindir).

c) Yine çocuklarn rahat anlayabilecei Kur'ân'n tamamn


içine alan bir tefsir. (Bu daha çok temyiz çamdan sonraki çocuklar

d) Çocuklarn anlay, bilgi ve kültür seviyelerine uygun hazr-


lanm «hadîs-i erif kitaplar.
e) Daha çok ibâdet konularm içeren fkh kitaplar. Bu da ço-
cuklarn ya :
bilgi ve kültür seviyesine göre olacak.

f)slâm inançlarm içeren ve özellikle bu konuyu ileyen ki-


taplar. Bu daha çok bir takm kssalarla ilenip karlkl soru -ce-
vap eklinde hazrlanm olmaldr.
g) Siret ve tarih kitaplar. Bunlar daha çok akc bir dil, kolay
anlalr kelime ve cümlelerle anlalmas kolay bir muhtevada ol-
maldr.
h) ve anlay seviyesiyle uyum salayacak fik-
Çocuklarn aklî
ri, eserler. Bunlar daha çok slâm nizamn ileyen, onun bir hayat

dini olduuna yer veren, bu hususta slâm dümanlarnn ortaya at-


tklar üpheleri reddedecek ölçüde hazrlanan kitaplar olmaldr.

i) lmî, tarihî, edebi ve tbbî konular çocuklarn seviyesine gö-


re açklayan kitaplar.

Terbiyeci kardeim! Evinde kuracan çocuklarla ilgili kütüp-


hanede bulunduracan kitaplarn türlerini belirttikten sonra, bu
konularda aada
baz zevatn kitaplarm tavsiye ederim. Böylece
edineceiniz kitaplar çocuklarnz için hem bir azk, hem de gelecek
günlerde bir yardma arkada olurlar. Her kitabn yanbanda kaç
yandaki çocuk için yararl olaca ayrca belirtilmitir

— 517 —
.
. . :

SLAM'DA AÎLE ETM


1 — Müslüman nesil için Üstad Yusuf el-zem'in seri kitaplan
a) îslâm Gonceleri - Birinci ksm: Akide.
b) » » kinci ksm : Hayat.
c) Müslüman kuak için yol gösterici iirler ve edebî parçalar.
d) » » » dualar ve edebler.
e) » y müahedeler ve âyetler.
(slâmi Kitaplar Yaynlar)
2 —
Çocuklarn okuduu din okulu (30) kssa birarada.
Bunlar, üstad Muhammed Âtyye el-Abrâi'ye aittir.
Ya olarak (7 - 12) (Msr Yaynevi)
.

3 — Arapça dizi Avrupa'da..


Bu, üstad Hamîd Cude es-Sahhar'm te'lîfleridir.
Ya olarak (12-16). (Msr
4 —
Peygamberler kssas »MM
Bu, üstad Hamîd Cude es-Sahhar'm te'lîfatdr.
Ya (12-16). (Msr Yaynevi).
:

5 — Hulefâ-i
Râidîn dizisi..
Bu da üstad Hamîd Cude es-Sahhar'n te'lîfatdr.
Ya : (12-16). (Msr Yaynevi).
6 — Sîretü'n-Nebeviyye mecmuas..
Bu da üstad Hamîd Cude es-Sahhar'a aittir.
Ya : (12-16). (Msr Yaynevi).
7 — Islüm Fedaileri dizisi.
Bu, üstad Muhammed Ali Kutub'a aittir.
Ya (12-16). (Hms/Dârü'l-Veraka)
8 — Ebedileen Müslümanlar..
Bu, üstad Muhammed Ali Kutub'un eseridir.
Ya (12-16). (Beyrut Mektebetü'l-Asriyye) s

9 —
Peygamber (A.S.) Efendimiz'in gazalar dizisi.
Bu da üstad Muhammed Ali Kutub'un eseridir.
Ya (12-16). (Haleb bask).
10 — Dini kssalar dizisi..
Bu, Dr. Muhammed Revvâs Kaleci'nin eseridir.
11 — Mü'minlerin anneleri mecmualar 16 say. :

Bu, üstad Muhammed Ahmed Berânik'n eseridir.


Ya (12-16). Kz çocuklar için.. (Dârül-Maarif - Msr).

12 — Peygamberler kssas mecmuas..


Bu, Üstad Ebû'l-Hasan en-Nedvî'nin eseridir.
Ya (12-16). Müessesetü'r-Risâle).
:

- 518 —
. . . . . . .

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

13 — Kur'ân- Kerim'deki kssalar..


Bu, üstad Muhammed Kâmil Hasan el-Mahamî'nin eseridir.
Ya: (12-16) (el-Alemî Yaynevi).
14 —Müslüman Önderleri dizisi.
Bu, birkaç müellifin birlikte hazrlad bir eserdir.
Yas (12 - 16) (Mektebetü'l-Menâr el-îslâmiyye/Kuveyt)
: .

15 — Kahramanlar dizisi. (80 say)


Bu, üstad Muhammed Ali Kutub ile Muhammed Ömer ed-Dâûk'-
un eseridir.
Ya : 12-16).
(el-Mektebetü'l-Arabiyye/Beyrût).
16 —Mü'mine güncelerin iirleri..
Bu, âir Mahmûd Ebûl, Vefâ'nm eseridir.
Ya (10-16). (Müessesetü'l-Aksâ - Amman)
:

17 —Ebedileenler..
Bu, üstad Muhammed Ali Kutub'un eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (el-Ticariyetü'l-Müttahide-
Beyrût)
18 — Kahraman yiitler ve Sava alanlar.
Bu, üstad Abdulvahhab Kasm ile üstad Ahmed ed-Daâs'n ese-
ridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (Mektebetü'l-Burhan - H-
m) .

19 — el-Câmiâtü'l-Muhtare dizisi..
Bu, üstad Muhammed Nebhân Habbaz'n eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (Dârü'l-Kütübü'l-Âlemiy-
ye Beyrût)
-

20 —En güzel kssalar mecmuas..


Bu, üstad Ali Fikrî'nin eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (Dârü'l-Âlemiyye -Bey-
rût).
21 — îslâmi kssalar dizisi..
Bu, üstad Abdurrahmân el-Bennâ'nm eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (Mektebetü'l-Menâr el-s-
lâmiyye - Küveyt)
22 — Siretü'l-Nebeviyye mecmuas.. (el-Kebire)
Bu, üstad Abdulhamîd Cude es-Sahhar'm eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için. (Msr Yaynevi).
23 —Tarih'te geçen baz kssalar..
Bu, üstad Muhammed Hasan Hmsî'ye aittir.
Ya 15 ve daha yukar olanlar için. (Dârü'r-Reîd
:
- Dimak)

— 519 —
. . . ..

SLÂM'DA ALE ETM


24 — Üstad Neclb el-Geylânl kssalar..
Ya 15 ve daha yukar olanlar
:
(Dârü'n-Nefâis için. - Beyrût)
25 — slâmi siyretler mecmuas..
Bu, üstad Muhammed Ali Devle'nin eseridir.
Ya : 15 ve daha yukar olanlar için (Dârü'l-Kalem : Dimek-
Beyrût).
26 —
Mehur îslâm önderleri..
Bu, üstad Bessam el-Alî'nin eseridir.
Ya 15 ve daha yukar olanlar için.. (Dârü'n-Nefâis - Beyrût)
— :

27 Kssalar ve hikâyeler..
Bu, üstad Muhammed Ali Devle'ye aittir.
Ya : 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir. (Dârü'l-Kalem :

Dimak)
28 —
iirimiz.
Bu, Ebu'l-Cûd'a aittir. (Dârü's-Selâm : Halep).
Fikir kitaplar :

1 — slam hidâyetiyle ilgili bir dizi. Nesli yönlendirme ve eit-


me konularm içermektedir.
Bu, merhum Mürid eyh Ahmed îzzüddin el-Beyânûnî'nin ese-
ridir.
Ya : 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir. (Mektebetü'l-Hed-
yi - Halep)
i
2 —îslâm nançlar ve bâdetleri dizisi.
Bu da merhum eyh îzzüddin el-Beyânûnî'nin eseridir.
Ya 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir. (Mektebetü'l-Had-
:

yi - Halep)
3 — Toplum hakknda söylenenler. Bu bir dizi halindedir. Çok
çeitli îslâmî konular içermektedir.
Bu, balarnda Dr. Muhammed Saîd Ramazan el-Bûtî olmak üze-
re birçok kiilerin hazrlad seridir.
Ya : 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir. (Mektebetü'l-Fa-
râbî- Dimak).
4 — Eski kitaplar
Bu da çok çeitli îslâmî
serisi. bilgileri içermek-
tedir. Muhtelif yazarlar tarafndan hazrlanmtr.
Ya 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir.
:

5 — Balca îslâmî Konular.


balarnda ben Abdullah Ulvân olmak üzere birçok yazarlar
Bu,
tarafndan hazrlanmtr.
Ya 15 ve daha yukar olan çocuklar içindir. (Dârü's-Selâm -
:

Halep)
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

slâm nizamndan söz eden mehur kitaplar:

1 — ehîd Hasan Bennâ'nn bir dizi risaleleri.

2 — Üstad Seyyid Kutub'un eserleri.


3 — Üstad Ebu Hasan en-Nedvî'nin eserleri.

4 — Üstad Ali Tantâvî'nin eserleri.

5 — Üstad Fethi Yeken'in eserleri.

6 — Üstad Muhammed Kutub'un eserleri .

7 — Üstad Saîd Havva'nn eserleri.

8 — Dr. Muhammed Sâîd Ramazan Bûtî'nin eserleri.

9 — Üstad Yusuf el-îzem'in eserleri.

10 — Üstad Mütevelli a'râvî'nin eserleri.

Terbiyeci kardeim! Islâmî konularda, çocuk terbiyesinde kafa


ve kalb kulaklar açk olan ilim adamlarndan, ihlâs sâhibi davetçi
bilginlerden gereken yardm istemen mümkündür. Onlar çocuun
aklî seviyesine göre yazlan bu eserleri ve onun kültür seviyesine uy-
gun olan neriyat sana tavsiye edebilirler, ayrca slâm düünce, ha-
yat ve insan unsuruyla çatmayan, bunlara ters dümeyen kitaplar
hakknda sana yeterli bilgi verebilirler.

Iâret edilmesi uygun olan bir husus da udur slâm: kütüphane-


ve öretim metodu te'sirli eserler bakmndan fakir
leri fikrî, tevcihi
saylr. Çocuklarn seviyesine göre bu konularda pek az kitap yazl-
mtr, özellikle 6-12 ya aras çocuklar kasdediyoruz. Bu konuda
sözünü ettiimiz ya grubunda bulunan çocuklara hitap e^en en çok
beendiim ve uygun gördüüm, üstad Yusuf el zem'in «slâm Gon-
celeri» adl bir seri eseridir. Bunlar kolay bir uslûb ve anlalr bir ifa-
deyle yazlmlardr.
Dorusu slâm yazarlarndan kalemlerini sivriltmelerini, gayret
ve himmetlerini bilemelerini bilhassa saygyla bekliyorum. Umulur
ki, bu kalemler slâm kütüphanelerini öretici, eitici, fikri Ve tevci-
hi anlamda kitaplarla doldururlar da Müslüman çocuklarnn Islâ-

mi düünce ufku geniler, olu, hayat ve insan hakknda yeterli bil-


gi ve malzeme bulurlar. Ayn zamanda slâm'n cihan ümul nizam-
n en doru hatlaryla açklayan eserlerden yeterince çocuklarm-
zn istifadesine hazrlanm olurlar.

2 — Kollektif bir çalmayla aylk ya da haftalk bir dergi çkar-


mak. Bu derginin ana vasflar aada belirttiimiz ekilde olmal-
dr :

— 521 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


a) Islâmî anlamda yönlendirici bir ölçü ve muhtevada veya ka-
tksz ekilde bilimsel bir vasf tayacak.
b) tçinde sapkl, azgnlk ve anariyi , ta'rif ve tavsif edecek
yazlara yer verilmiyecek.
c) Erkekle kadn arasndaki farka ve bununla ilgili konulara
hem yer verecek, hem bunlarn eit olmadn
açk misallerle belir-
tecek.

d) Ahlâk ve fazileti zedeliyecek resimlere yer vermiyecek.


e) slâm' ifsad edecek konulara, kitaplara rastlanmyacak ve
bu gibi kitaplar tantlmyacak.
Terbiyeci kardeim! Belirttiimiz vasfta dergilere rastlarsan
onlar alp evine sokmanda hiçbir saknca yoktur. Bunlar çocuk-
larnn eline uzattnda bir endie de söz konusu olamaz.
Sözü edilen vasftaki dergilerden bir ksm
— Suriye'de çkan «el-Hadare» dergisi.
— Kuveyt'te çkan «el-Müctemi'» dergisi.
— Kuveyt'te çkan «el-Va'yü'l-slâmi» dergisi.
— Hindistan'da çkan «el-Ba'sü'l-îslâmî» dergisi.
— Msr'da çkan «ed-Dâ've» dergisi.
— Msr'da çkan «el-î'tisam» dergisi.
— Ezher'de çkan «el-Ezher» dergisi.
Bunlara benzer slâm âleminde çkan dier dergiler.

3 — Film ve benzeri vastalardan yararlanmak:

Yararl kültürel bilgi verip çocuun idrâkini gelitiren, görü


ufkunu açan sanat ve teknik imkânlardan yararlanmak bir terbiye-
ci için oldukça lüzumludur. Meselâ, bilimsel gerçekleri, tarihin ib-
retli yanlarn, önemli corafî bölgeleri, terbiye ile ilgili konular
yanstan kaset film, video ve benzeri cihazlar bu maksatla alp kul-
lanmakta bir saknca yoktur.
Çocuk gözleriyle bilimsel gerçekleri, tarihî hakikatleri görüntü-
leriyle görmesi onu mutlu eder, ferahlandrr, hayatn yeniler, in-
tibahn kuvvetlendirir.

bâdet dersinde çocuk Hac ib-" iletiyle ilgili bir filimi bütün hare-
ket ve görüntüleriyle görecek olursa, bu ders onun zihninde ve ha-

— 522 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

fzasmda yer çünkü çocuk seyrettii böyle bir filimde hac ibâ-
eder;
detini bandan sonuna kadar bütün menasikiyle görmü olur, bir
bakma içinde yaam, ayni havaya girmi saylr.
Çocuk slâm ülkelerini gösteren bir filmi seyredince ne kadar
sevinir, içindeki imân o ülkeye doru harekete geçer, tertemiz kalbi
oraya doru meyleder. Çünkü onu o ülkeye balayan iki önemli ba
vardr nanç ve slâm kardelii..
s

Çocuk ilmî hakikatleri perdeye aksetmi bir halde görünce biz-


zat o gerçein içinde bulunmu gibi olur, konuyu derinliiyle kav-
rama ansna eriir.
Benim inancma göre, sözünü ettiimiz bu vastalar ki yararl
bir düzeye getirilip ona göre kullanlyor, çocuun kültürünü geni-
letip, aksettirdii konuyu bütün derinliiyle çocuun zihnine iler
ve konuyu çocua sevdirir.

Artk terbiyeciye düen


sözü edilen kaset ve video film-
odur ki,

lerinden sözünü ettiimiz konularla, ilgili olann ya satn, ya emâ-


neten ya da kirayla alp çocuklarna göstermelidir.

Bu hususta tenbihte bulunmamz gereken bir ey var slâm


'
:

ülkelerinde ithalat ve ihracatla uraan


firmalarn elbirlii edip bi-
limsel ölçüde filmler hazrlatmak, hazrlanm olanlarn satn al-
mak, tarihî filmlerden gerçei yanstanlar tesbit edip terbiye ve
ahlâk konular seçmek ve bunlar yaygnlatrmak için bu
ile ilgili
Konuda irketler kurmalar vâcibdir. Ancak bunlar gerek seçilirken,
gerek hazrlatlrken çocuklarn ya durumu ve aklî seviyeleri dik-
kate alnmaldr. Böylece her evde dolatrlmas mümkün ve kolay
olur, her belde ve slâm ülkesine nakledilmesinde büyük yararlar
salanr.
üphesiz sözünü ettiimiz muhtevadaki filmlerin çocuun ge-
ki,

rek öretiminde, gerek eitiminde, gerekse âile kültürü üzerinde ve


toplumu düzeltmede büyük te'siri inkâr edilemez..
4 — Konuyu açklayc mahiyette ki vastalardan yararlanmak:

Çocuun öretiminde ve kültür seviyesini geniletmekte fayda-


l vastalardan biri de konuyu güzelce açklayan, üpheleri giderici
mahiyette çizgileriyle yanstan eylerdir. Böylece çocuk için kapal
olan bir konu anlalr ekilde açklanr, zorluklar giderilir, yollar ko-
::

SLAM'DA ALE ElTÎMl


Ben ahsen bu vastalar aadaki ekilde düünüyorum
a) Çocua îslâm ülkelerinin corafi ve fiziki durumunu açkla-
yan, Dünya ülkeleri ve corafyas hakknda bilgi veren haritalar..

b) îslâm ülkelerinin bayndr yerlerini fotoraflarla tesbit eden


atlaslar. Bu ülkelerin tarihi yerlerini, ibadethanelerini, sanat eser-
lerini ve umumla ilgili bölümlerini ancak sözü edilen atlaslar vasi;
tasiyle çocuklara gösterip açklamak mümkün.

îslâm tarihinin önemli medeniyet safhalarn gösteren resim-


c)
ler, haritalar ve benzeri çizgiler. Çocuk böylece dedelerinin tarih bo-
yunca ne gibi medeniyetler kurduklarm, bugünkü medeniyet ve il-
me nasl hizmet ettiklerini gözleriyle görmü olur.
fütuhatn, îslâm devletinin yüceliini, azizliini her
d) îslâm
devir ve asrda yanstan resimler, haritalar ve benzeri eyler..

Dede ve babalarmzn tarih boyunca yaptklar savalar,


e)
fetihleri, gösterdikleri kahramanlklar yanstan resimler..

f) Çocua ilim, edep ve tarihi gerçekleri açklayan resimler,


minyatürler ve benzeri çizgiler..

Bunlardan baka çocua öreniminde yardmc olacak, kültü-


rünü erefle yükseltecek, bilgileri demet demet onun zihnine yerle-
tirecek resimler, haritalar, atlaslar ve benzeri eyler..

Terbiyecilere düen odur ki, bu gibi resim ve haritalar, atlas


ve minyatürleri bütün gayretlerini sarfederek salamak; çocuklar
böylece gözleriyle de görmek suretiyle parlak bir akla sâhip olabil-
sin, gerçek bilgiye erisin ve çok kapsaml bir kültür sahibi olsun-
lar..

5 — Zaman zaman müzeleri, tarihi yerleri ziyaret etmek


Terbiyecilerin çocuklarna öüt
verip onlar tahrik ve tevik
edecekleri hususlardan biri de tarihî deeri olan müzeleri arasra
ziyâret etmektir. îster bu ziyaret terbiyecinin bulunduu ehir ve-
ya ülkede olsun, ister baka bir ehir ve ülkede olsun farketmez.
Ama daha çok îslâm ülkelerindekini ziyâret etmeyi tavsiye ederiz.
üphesiz ki müzeleri ziyâret, çocuun önünde yepyeni ufuklar
açar, ona yeni yeni bilgiler, mârifetler ve tarihi kültür verir.

Ayni zamanda çocuu tarihî gerçeklere, erefli dönemlere götü-


rüp arada salam bir ilgi kurar, tarih sahnesinde büyük kahraman

— 524 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER
lki ar gösteren mü'minlerl anma ve onlara kar
derin bir ilgi duy-
ma uuruna eriir. Gelip geçen nesillerden yana kalbinde özel yer
ayrp onlara kar
sayg duymaya balar. Ayn zamanda slam'n
izzet binasn, islâm devletini an
ve erefle bina etme azim ve gay-
retini çocuun içinde dourur.. Bugünkü medeniyeti geride brakp
daha mükemmel medeniyet kurma,
bir —
geçmite dede ve babalar-
nn kendi dönemlerinde kurduklar medeniyeti dikkate alarak—
gayreti dimanda imek gibi parldar.. Bu da Allah'a göre hiç de
zor deildir.

\rtk sana gereken ey terbiyeci kardeim! Çocuunla birlikte


slâm ülkelerindeki tarihî müzeleri ziyaret etmek için azmini topla-
yp harekete geçmendir. Umulur ki, bu kabil ziyaretler çocuun ru-
hunda büyüklük, kendine güven, tarihine güven gibi mânalar do-
urur. Gerçek izzet ve erefi, kuvvet ve atlganl onun nefsinde
kökletirir.

Allah (c.c.) rahmet eylesin âir ne güzel söylemitir!


«Bunlar bizim eserlerimizdir ki kimliimize delâlet eder.
Bir de bizden sonraki eserlere ediniz nazar..»

6 — Frsat dütükçe umumî kütüphaneleri ziyâret etmek:


Terbiyecinin özen göstermesini gerektiren kültürel faaliyetle-
rinden biri de çocuklar frsat dütükçe umumî kütüphanelere gö-
türmektir, îster bu kütüphaneler eski eseslere ait olsun, ister yeni
eserleri arzetsin farketmez.. Bunun en verimli ürünü, çocuun ema-
neten kitap alp okumasn salamak ve bu hevesi onda uyandr-
maktr.
Bunun bir dier çocuun
edebî cesareti âdet edinme-
semeresi,
sini, umumî yerlere girme usûlünü örenmesi, ilim ve kültür yuva-
larna cesaretle girmesini salar.
Umumî
kütüphaneleri ziyaret etmenin kültür yönünden bir ba-
ka faydas da udur: slâm ümmetine ait ilmî ve fikrî klasik eser-
leri tanmak, slâm'n olu, hayat ve insanla ilgili bütün yönleri

hakkndaki düüncesini açkla slâm ümmetinin


kavuturmak,
geçmiteki kültürünü dikkate alp yepyeni ufuklar açmak ve geçen
asrlarda tarihî ibretleri sergilemek, bunun için harekete geçmek-
tir.

O halde, terbiyeci kardeim! Çocuunla birlikte bu mânalar


iyi anlayabilmeniz için ve sözü edilen kymetlerin ruhunuzda yer

— 525 —
: :

SLÂM'DA ALE ETM


etmesi bakmndan umumî kütüphaneleri ziyarete özen göster ki
çocuun senden ziyaret usûlünü, kitaplar buiup istemeyi örenmi
olsun..

te, terbiyeci kardeim! Bütün bunlar faydal kültürel vasta-


lardr. Çocuun kültür bakmndan olumas, ilim ve düünce ba-
kmndan yetimesi için son derece önemli ve lüzumludur. Bunlar
hazrlama hususunda birçou çocuuna önceden
gayretini sarfet ki
sunulmu olsun, çoluk çocuun arasnda bulunsun. Umulur ki, bü
hizmetinle gelecekte cier parelerin parlak akl sahipleri, geni id-
râke erimi, kültürleri iyice genileyip gelimi, bilgi ve marifetle-
ri güç kazanm Ayrca çocuklarn slâmiyete
bir halde görürsün.
hem akide ve düünce bakmndan gönül verip salam bir irtibat
kurmu olur. slâm tarihine ise ruhuyla, sevgisiyle balanm bulu-
nur, îsâm'n bugünkü medeniyetine ve gelimekte olan durumuna
izzet ve erefle sarilm, onu insanlk için tek önder kabul etmi bir
düzeyde kendini gösterir. Günümüzün gelien faydal ilimlerini
hem marifet, hem kültür yönünden benimseyip yararlanma yolunu
seçmi olur.
—oOo—
7 — Çocuu belli zamanlarda kitap okumaya tevik etmek
açdan hareketle: «De ki: Rabbim!
bir olur
lerimütalâa etmesini salamak ve bu hususta onun devaml hevesi-
ni arttrmak gerekir.

slâm'n birer emânet olarak terbiyecilerin ve babalarn boy-


nuna yükledii fikrî anlay ve idrâkle ilgili sorumluluu dikkate
alarak çocuu kitap mütalâa etme hususunda yönlendirme uurunu
tamalyz.
O
halde çocuu fikren gelitirmeyi, bilgi yönünden oluturma-
y, kültür bakmndan gelitirmeyi kendine vazife edinen herkese
vâcib olan udur ki Çocuk temyiz çana veya konular anlama ya-
;

ma gelince ona unlar tarîf ve telkin etmelidir

— slâm din ve devlettir. X

— Kur'ân nizam ve sistemdir.


— slâm tarihi izzet,
— .
slâm kültürü çok yönlü ve çok çeitlidir.

— 526 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

— slâm daveti gerek savunma, gerekse kahramanlk bakmn


dan hareket ve irtibattr.

Bütün bunlar ancak tam bir anlay ve zevk ile mütalâa etmekle
gerçekleebilir. Kapsaml ve yararl bir mütalâay aadaki belirt-
tiimiz ekilde özetliyebiliriz

• mütalâa etmek. Bunlar geçmite slâm'n


Fikir kitaplarn
izzet ve erefini çocua açklar ve onun ebediyete kadar devam ede-
ceini, her dönemde tazeliini, kuvvetini ve kapsamlln ortaya
koyup baka sistemlerden ayrlacan öretir.

• Tarihî eserleri mütalâa etmek Bu, slâm'n kudret ve satve-


:

tini, Müslümanlann geçmiteki erefli yerlerini açklar..


• Fikir savayla ilgili kitaplar mütalâa etmek : Bu, slâm dü-
manlarnn slâm âleyhine plânlar gösterir.
çizdikleri Bu plânlar
ister düzenbaz Yahudilerin, isterse inkârc komünistlerin veya hile-
ci Haçllarn olsun hepsinin de üzerindeki perdeyi kaldrp ne melâ-
netler hazrlandn ortaya çkarr.

• Günümüzün gelien medeniyet ve kültürüyle ilgili baz önem-


li kitaplar mütalâa etmek Bu, tarih boyunca dedelerimizin kurdu-
:

u slâm kültür ve medeniyetinin üzerindeki perdeyi açar, tarihin


ak içinde bugünkü medeniyetin temelini Müslümanlarn attn
gösterir.

te bunun içindir ki, bizden önceki sâlih kiiler, çocuklarnn


fikrî, tarihi ve kültürel anlaylarn
gelitirmilerdir. Daha önce
«Akl terbiyesiyle ilgili sorumluluk» bahsinde, çocua Kur'an- Ke-
rîm'i, Hadis-i erifleri, yilerin hayat hikâyesini, güzel iirleri, sa-
va tarihini, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in gazalarn öretmenin
zarurî olduunu slâm terbiyecilerinin söylediklerini açklamtk.
Burada anlattklarmz sadece o bahisleri te'kiden beyân etmeye yö-
neliktir ki slâm, babalar da terbiyecileri hepsini de çocua öre-
tim ve eitim kapsn açmaya itmi, fikren geliip anlay sâhibi ol-
malarn salamaya, temyiz çama girince slâm akidesinin tohum-
larn ekmeye ve hayatlarnn her döneminde bu akideyi ilemeye
sevk etmitir.

Ama bunlann hepsine yol nasl bulunur veya yol nedir?


Yol, tam bir anlay
zevki içinde devaml mütalâa etmelerini
salamak ve kulak verecekleri ölçüde telkinde bulunmaktr..
: : _
SLAM
— —
—— 'DA ALE
——
Mütalâa çocuu kendine çekemez ve rabetini arttramaz, an-
- —
E 1
—_
Tl M
cak kitap okumay, okuduunu anlamaya çalmay alayacak, bu-
nun zevkini douracak ve her yönüyle sevdirecek vastalar edin-
mekle mümkün olur.
Ben bu tür tevik ve heves arttrma vastalarm aadaki mad-
delerde özetliyerek tesbit etmi bulunuyorum s

• Çocua arasndaki fark gösterebilmek için


bilgiyle bilgisizlik
bu hususta onun anlayaca ekilde bir mukayese yapmalyz. Ayr-
ca ona âlimlerle câhiller arasndaki açk fark gösterebilmek için
yine bu iki snf arasnda bir karlatrma ve kyasa yönelmeliyiz.
Aslmda böyle bir mukayese ve karlatrma gerek iknâ etme, ge-
rek kesin delil getirme bakmndan Kur'ân'm yolu ve metodudur.
Nitekim Cenâb- Hak öyle buyuruyor
«De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?»

üphesiz çocua, ilim adamlarnn üstünlüü, deerleri; câ-


ki
hillerin de bedbahtlk ve kymetsizlikleri açklannca, bu onu doyu-
rur ve hem derslerine bütünüyle yönelir hem de tavsiye edilen ki-
taplar usanmadan mütalaa eder.

Ashab- Kirâm'dan Muâz bin Cebel (R.A.) diyor ki:

«lim kalblerin hayatdr, gözlerin aydnldr, bedenlerin kuv-


vetidir. nsan hayrl ve iyi kiiler makamna ulatrr, Dünya ve
Âhiret'te yüksek derecelere eritirir. lmî konular üzerinde düün-
mek, oruca denktir. lmî müzakerede bulunmak nafile namaz kl-
mak gibidir. lim ile hsmlar arasnda ciddi balar kurulur, helâl
haram onunla seçilip bilinir. lim imamdr, âmel ona uyan cemaat-
tir. Saadetli kiilerin ilham kaynadr ki bedbaht kiiler bu kay-
naktan mahrumdurlar.» (932)

Âllâme Nasirü'd-din Tûsî «Adâbü'l-Müteallimîn» adl risalesi-


nin ba ksmnda diyor ki
lmin erefini az çok herkes bilir. Çünkü ilim ancak insanlara has
bir ereftir. Çünkü ilimden baka dier bütün hasletlerde insanlar or-
taktrlar, dier hayvanlar da öyle. Meselâ cesaret, kuvvet, efkat ve
benzeri yetenek ve duygular bu cümledendir. Allah ancak ilimle
Âdem'in meleklerden üstün olduunu açklamtr. Böylece melek-

(932) Kitabmzn birçok yerinde ilmin ve âlimlerin faziletinden bahsetmi bulu-


nuyoruz.

— 528 -
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

lere, Âdem'e secde etmelerini emretmitir. Ayrca ilim saadete ve-


siledir, hem de ebedî saadete.. Eer amel ilmin iktiza ettii ölçü ve
anlama uygun gelirse bu böyledir.» (933)
Tabiînin ileri gelenlerinden Hasan el-Basrî (R.A.) diyor ki
«Eer
ilmin bir ekli ve sureti olsayd, herhalde o, günein, ay'-
m, yldzlarn ve göün süretinden daha güzel olurdu.»
çocuklar arasnda yarma tertiplemek: Hangisi daha
• Ayrca
çabuk okuyabilmektedir? Hangisi snrl bir zaman içinde ne kadar
kitap veya kaç sâhife anlayarak mütalâa edebilmektedir. Heves ve
cesaretlerini arttrmak yaplan müsabakalarda birinci gelenler
için
ödüllendirilmelidir. te bu vesile çocua ikrama yol açmakta, ona
cesaret verip iledii güzel bir i, yapt iyi bir amelden dolay ilgi
duyduunu ortaya koymaktadr.
Ayrca çocuu güzel iinden, iyi ahlâkndan dolay da mükâfat-
landrmak bu vastalardan biridir. Nitekim mam Gazâlî sözü edilen
hususu tevikle öyle diyor:
«Çocuun ahlâk ortaya çknca, övgü deer bir fiilde bu-
güzel
lununca, ona bundan dolay ikrâmda bulunmak gerekir. Onu sevin-
direcek ölçüde mükâfatta bulunmak uygun olur. Ayrca herkesin
önünde onu o güzel ahlâk veya iyi amelinden dolay övmek de ye-
rinde bir davran saylr.»

Çocua ikrâmda bulunmak, bir ödül vermek suretiyle cesaret


ve hevesini arttrmak, hediye vermek, güzel hitapta bulunmak, Re-
sûlüllah'm (A.S.) u
hadîsiyle tevafuk eder «Hediyelein ki birbiri-
:

nizi sevesiniz..» (934) «Kim size iyilikte bulunursa onu mükâfatlan-


drn! Buna gücünüz yetmezse, onun için duâ ediniz.» (935)
Aym zamanda bu, Ibn Ömer'in u rivâyetiyle de uyum halinde-
dir:

— «Peygamber (A.S.) Efendimiz at kousu tertipledi ve öne ge-


çeni ödüllendirdi.» (936)

(933) Bu üç örnei. «Risoletü'I-Müsteridin» adl kitaptan naklen aldk. Ad geçen


kitap Muhasibi'nindir. Bunu. faziletli üstad eyh Abdulfettah Ebû Gudde
tahkiklendirmitir.
1034) TuberAnî.
(935) Ebü Dâvud - Nesai.
(930) tmom Ahmed bin Hanbel.
:

SLÂM'DA ALE ETM


•Çocua okuduu faydal kitaplar anlamasn salamak, bu
hususta ona baz bilgi ve metotlar vermek, faydal bir bilgiden na-
sl yararlanlr, onun ölçüsünü göstermek gerekir.

Ayn zamanda tahsil edilen ilim, okunan kitap sâlih bir niyet-
le, övgü deer bir azimle ele alnr ve yararlanma düüncesi hâkim
olursa, kiiye Allah'a ümit balayan ve kendini bütünüyle ibâdete
verenlerin sevab gibi bir sevâp verilir. Nitekim Yüce Allah an
(c.c.) öyle buyuruyor

«Câhillerden olmaktan Allah'a snrm..»

Resûlüllah (A.SJ Efendimiz de : «Ameller ancak niyetlere göre


îr kazanr. Her kiiye niyetinin karl vardr.» (837) Buyur-
.

mutur.
Din bilginleri bu hadîsten u hükmü çkarmlardr:
«üphesiz ki, iyi niyet âdeti ibâdete çevirir.»

Çocuk gerçekten mütalâa ettii kitaptan dolay ecir kazanaca-


n, Allah tarafndan mükâfatlandrlacam, ilim tahsilinden dolay bu
sevgiye lâyk görüleceini, kültürünü gelitirdiinden dolay yüksek
dereceye eritirileceim bilip örendii zaman kendisini bütünüyle
derslerine ve kitap okumaya, verir; okumadan çalmadan kuru bir
tevekkülle aslâ yetinmez.
• Çocuk için açk temiz hava almasn, güneli bir havadan ya-

gun gelecek ekilde giydirilmesini dikkate almak gerekir. Çünkü


bütün bu koruma ve itina gösterme, ileride çocuun salkl yeti-
mesine imkân verir, ayn zamanda kitap okumaya yöneltir ve ru-
hunu bir bakma tevikte bulunur, okumay ona sevdirir. Çünkü
salam kafa salam vücutta olur.
• Çocuk için çok çeitli fakat yararl kitaplar bulundurmak, ge-
rek evdeki kitapl, gerekse okul kitapln zenginletirmek, ca-
milerde birer kitaplk vücuda getirmek oldukça lüzumludur. Ayr-
ca genel kütüphaneleri de çocuk yaynlar bakmndan güçlendirme-
yi ihmal etmemeliyiz.

üphesiz ki, çocuk arzulad veya ihtiyaç duyduu kitaplar


önünde bulursa —
bu kitaplar ister hikâye, ister iir, isterse tarih
(837) Buhar Müslim.
-

— 530 —
:

TERBtYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜN CELER^

veya ahlâkla ilgili bulunsun —evk ve heyecanla bunlara yönelir


ve bo vakitlerini deerlendirerek bilgi ve kültürünü geniletir.

• Son olarak da çocua vaktin klç gibi kesip biçici olduunu,


insana vâcib olan hususlarn, yani yaplmas gerekli olan ilerin va-
kitlerden çok fazla bulunduunu; bilmediimiz eylerin bildikleri-

mizden her zaman fazla nisbet arzettiini anlatmak ve Müslümanm


bo vakitlerini Peygamber (A.S.) Efendimiz'in bu tavsiyeleri do-
rultusunda deerlendirmesinin gereine dikkatini çekmek bir gö-
revdir :

«Sana fayda verecek eyleri salamaya çok istekli ve hrsl ol,

Allah'tan yardm isteyerek acizlik gösterme.» (938)

Bunun gibi Resûlüllah (A.S.) Efendimiz faydal çalabilmek,


Dünya'y bayndr etmek ve erefle yaayabilmek için frsatlar ga-
nimet bilmeyi nasl emrediyorsa, Âhiret'te de kurtulua erebilmek
için yine Dünya'da ele geçen frsatlar ve nimetleri deerlendirme-
mizi öyle emrediyor:
«Be eyden önce be eyi ganimet bil Ölüm gelmeden hayat-
:

n, hastalk gelip çatmadan önce saln, meguliyet ba gösterme-


den önce bo vakitlerini, yalanmadan önce gençliini, fakirlikten
önce zenginlii ganimet bil.» (939)
Çeitli kitaplar okumak, mütalâa etmek ancak aadaki hu-
suslara dikkat edildii takdirde fayda verir
1 —
Mütalâaya balamadan önce kendini ona iyice hazrlamak.
Bu da kültürünü arttrma, bakalarn hak dine dâvet etme ve is-
lâm risâletini yerine getirme, sonra da hem slâm ümmetine, hem
kendi yaad
belde halkna yararl olmak niyetini tar ve öylece
okumaya balarsa gerçekleir.
2 —
Mütalâa esnasnda zihni tek noktada toplama, dikkati da-
tmamaya çalmak. Bu da okuduu kitaba bütün dikkatini çevi-
rip zihnini sadece megul etmekle gerçekleir.
ondaki konularla
Böylece okuduu eyi etraflca kuatm, okuduu satrlarn mâna-
larn tam bir anlama gayretiyle kendini konuya vermi olur.
3 — önemli sözlerin, dikkat çekici konularn altna kurun ka-
lemle çizmek, parlak düünceleri böylece göze çarpacak duruma ge-
tirmek. Bu oldukça faydal sonuçlar verir, özellikle ikinci defa ki-

(938) Sahîh-i Müslim.


(939) el-Hâkim Sened-i sahih
:
ile..

— 531 —
:

SLÂM'DA ALE E I T î Mî

d
taba göz gezdirdiinde çizdii çizgiler hemen dikkatini çeker ve ta-

leri
manâlar zihninde bir imek gibi çakar. Böylece parlak fikir-
hafzasnda tutma imkân doar.
4 — Kitap okurken çok önemli hususlar açklamak veya onun-
la ilgili bir kaytta bulunmak için sahifenin kenarlarna kurun ka-
lemle not etmek. Bu sayede önemli hususlar rahatlkla anlalm
ve hafzada tutulmu olur.
5 — Çok önemli bölümleri tesbit etmek, sevdii fikirleri hatr-
da tutabilmek ve bir konuma esnasnda o bölümleri ve fikirleri
nakledebilmek için, kitabn son ksmna bo bir sahif eye bunlar
sahife numarasyla birlikte kurun kalemle yazmakta büyük yarar
var. htiyaç duyulduu zaman kitab açmadan sadece not ettii sa-
hifeye bakmas yeter.
6 — Kitaplarmütalâa ederken, orada gördükleri önemli belge-
leri, edebi sözleri, ilgi çekici iirleri, tarihi kssalar yazp biriktir-

mek, bu konularda doküman toplamak için yannda büyükçe bir


defter bulundurmak da oldukça faydal bir çalma saylr. Rastla-
d er'i bir fetvây her zaman bulmak veya hatrlamak mümkün
olmadndan onu o deftere ilgili bölümüne kaydetmek çok ey ka-,
zandnr.
Sonunda birçok kitaplar uzun yllar mütalâa edilip gerekli ko-
nularla bölümler ve parçalar not alnnca ortaya geni ve büyük
ilgili

bir malzeme çkm


olur. Kii hayatnn gelecek yllarnda en hayr-
l faydalan uzun yllarn bu tarz çalmasyla salam olur. îlmî ça-
lmalarna geni imkânlar hazrlam bir düzeye gelmi bulunur.
O halde, terbiyeci kardeim! Sen de artk çocuunu kitap oku-
maya tevik ederken belirttiimiz hususlara riâyet etmesini sala,
devaml surette onu böyle bir doküman hazrlamaya irâd et 'Tâ ki,
çocuun gelecekte bilgili kiiler arasnda yerini alabilsin, kültürlü
bir çevre içinde lâyk olduu itibar görsün, parlak fikirli ve açk an-
layl kuak içinde onlardan biri durumuna gelsin.. üphesiz ki bü-
tün bunlar Allah'a göre hiç de zor deildir.
—oOo—
9 — ÇOCUA SLÂMYET'LE LGL SORUMLULUUNU
ÖRETMEK -

Zaruri olarak itina gösterilecek çok önemli husustan biri ve ter-


biyecinin dikkatini çekeceimiz bir dier konu, aadaki hakikatle-
ri çocuklara telkin edip üzerinde srarla durmaktr

— 532 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER
— 1

a) Mekke'de slâm'n yllarnda Erkam'n evinde toplanp el-


ilk
lerinde slâm'n nusret ve basan bayram tutanlarn hemen hepsi
gençlerden oluuyordu. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in de 40-41 ya
dolaylarnda idi. Ebûbekir Sddik (R.A.) O'ndan üç ya küçük bulu-
,

nuyordu. Hz. Ömer ise henüz yirmi yedi yanda bir gençti. Hz. Os-
man da Peygamber (A.S.) Efendimiz'den küçük idi. Hz. Ali ise o sra-
da yaça hepsinin küçüü saylrd.
Bunlar gibi, Abdullah bin Mes'ud, Abdurrahman bin Avf Erkam ,

bin Ebû'l-Arkam, Saîd bin Zeyd, Mus'âb bin Umeyr, Bilâl bin Rebah,
Ammar bin Yâsir ve bunlar gibi nice onlar ve yüzler hepsi de genç
yata bulunuyorlard.
b) te
bu gençler slâm davetinin arlk ve yükümlülüünü se-
verek yüklendiler. Bu uurda ikenceye uratldlar, azâb gördüler,
kurban verdiler fakat sabrn en yüksek ve anlaml belgesini gösterdi-
ler. Bunlar gecelerini gündüzlerine kattlar da slâm'n yaylmasn,
onun ruh ve mayasn gönüllere ilemesini saladlar. Bu dinin yar-
dm bulmas ve yeryüzünde yerlemesi için durmadan çaltlar.
Çok geçmeden akamla kuluk aras denecek kadar ksa bir sürede
Müslümanlar devlet ve hükümranlk temeli üzerinde yükseldiler.
Hükümet ve liderliklerini salamlatrp kabul ettirdiler. Fars ve
Rum (ran ve Roma) gibi o çan en büyük iki devletine ba edir-
diler. slâm'n mânevi gölgesi douda Çin'e, kuzeyde Harzem'e Er-
menistan ve Rusya'ya kadar ulat. slâm'n yüksek adaletine am,
Msr, Trablus ve Afrika'nn önemli kesimleri girdi. Bu fütuhat ve
yaylmann tamam otuzbe ylda gerçekleti.
Emevîler devrinde slâm topraklar deniz misali geniledi, Çin'in
içlerinekadar saltanatlar ilerledi. Türkistan'da kendini gösterdi.
Endülüs'e kadar uzandlar. Abbasî halîfelerinden Harun Reîd bü-
tün dünya ülkelerine slâm âleminin güç ve kudretini tantabilecek
bir düzeye geldi. Karsnda muhatab bulamaynca da, yamur ya-
dran ve yadrmayan bulutlara seslendi: «stediin yere yamaya
bak, çünkü çok sürmez senin çkaracan ürünler bize tanp gele-
çektir!.»

c) slâm'a ilk hizmet eden Ashab- Kirâm ve onlara iyilik ve


ihsân ile uyanlar, eritikleri mecdu erefin doruuna ancak u iki
eyle ulaabilmilerdi:
Birincisi :Islâmiyeti hem inanç, hem fikir, hem söz, hem amel
bakmndan tahkiki ve tatbikî olarak benimseyip kendilerine gerek-
li görmülerdi.

— 533 —
:

SLÂM'DA ALE ETM


Onedenle kesin bir zaferi, açk bir fethi boyunlarna borç bilip
Allah ve din dümanlarna kar üstünlük salamlard. Kendileri-
ne belirtilen tahkiki imân olmasayd, arzulanan baar ve zaferi el-
de etmeleri mümkün deildi. Hem azizlik ve reislik dizginini de el-
lerinde tutmalar düünülemezdi.
Tarih kitaplar bize hatrlatyor: Msr seferine çkan s-
unu
lâm Kumandan Amir bin Âs, aradan iki yl gibi uzun bir süre geç-
tii halde Msr' fethedememiti. Bunun üzerine Halîfe Ömer (R.A.)
ona u mektubu yazmt
«Msr' fethetmekte bu kadar geciktiinize hayret ediyorum.
ki yldan beri savayorsunuz ama sonuç alamyorsunuz. Bunun
tek sebebi, dümanlarnzn dünyay sevdii gibi onu sevmeye ba-
lamanzdr. üpheniz olmasn ki, Cenâb- Hak, bir kavme ve mille-
te ancak onlarn sadk niyeti sebebiyle yardm edip zafer kapsn
açar.»
*

Allah (c.c.) âdil halîfeye geni rahmetini ihsân buyursun ki bir


zamanlar o öyle demiti : «Biz bir milletiz ki Allah bizi ancak îs-
lâmiyetle aziz ve erefli klmtr. Ne zaman Allah'n bizi aziz kld-
eyin gayrini arzulayp peine düersek, ite o zaman Allah bizi
alçaltp rüsvay eder.» (940)
kincisi: Ashab- Kirâm, slâm risâletini cihadlaryla, verdikle-
ri kurbanlarla, kuvvetli sabrla, kahramanlk ve cesaretleriyle dün-
yaya tayp götürmülerdi.
O kadar onlarn yaptklar fetihler batnn nihayetine kadar
ki,
ulamt. Ünlü kumandan Akabe bin Nâfi' Atlas Okyanusunun ön-
lerine gelip atn denize sürerek öyle demiti «Ey Muhammed'in :

Rabbi Yüce Allahm! Eer bu deniz önümde engel olmasayd, Senin


yüce sözün urunda dünyay fethederdim. Allahm! Sen âhit ol..»
Dounun da kumandan Kuteybe
nihayetine eritiler, el-Bâhilî
Çin topraklarna gelip dayanmt. Arkadalar onu daha ileri git-
mekten sakndrarak öyle demiti: «Ya Kuteybe! Gerçekten Türk
ülkelerine girip hayli ilerledin. Olaylar ise zamann kanatlan ara-
snda bazan ikbal kapsn açar, bazan da idbar kapsn..» Onun bu
uyars üzerine hücrelerine kadar imânla dolu olan Kuteybe ce- u
vab veya karl vermiti «Ben ancak Allah'n nusretine büyük
:

bir güven besleyerek bu ülkelere kadar geldim. Müddet sona erince


iddetin bir yarar olmaz.»

(940) el-Hâkim.
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Onu uyaran ve sakndran kii, ondaki azmu gayreti, samimi-


yet ve iyi niyeti görünce, Allah sözü daha yüce olsun diye çrpnp
Allah'a dayandn görünce u
sözleri söylemek zorunda kalmt
«Artk sen ya Kuteybe! Dilediin ekilde yoluna devam et. Bu öyle
bir azimdir ki onu ancak Allah sindirip geri çevirebilir.»

Evet eer onlarda böylesine samimi bir niyet ve azim olmasayd


yeryüzünde bir kar bile ilerleyemez ve Allah'n dinini dünyaya
yayamazlard.
.d)Bugünkü îslâf nesilleri ve kuaklan olan bizler, slâm' ken-
dimize gerekli klmakla o ciddi insanlar gibi hareket eder, cihâdda
ve Allah yolunda kurban vermekte selefin yolunu tutar, sabr iâr
edinir, birbirimize destek olup sabr tavsiye eder, sebat gösterirsek,
çok geçmez yakn gelecekte kendi ellerimizle ve ere-slâm'n izzet
fini gerçekletirir, bileklerimizle Müslüman devletini kurarz. Bu
yolda eref, büyüklük, ebedilik elde etmeyi Allah'n destek ve yar-
dmn isteyerek yürürsek, insanlar için hayrl bir ümmet olarak
yerimizi alm
oluruz. Çünkü bizden önceki mü'minler de erlerdi,
bizler de erleriz. Allah ise kendi kitabnda azimli gayretli erleri öve-
rek öyle buyurmutur:

«Mü'minlerden öyle erler (yiit kahramanlar) vardr ki, Allah'a


verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. Onlardan
kimi ahde vefâ, söze ballk edip cann verdi. Kimi de (cann ver-
mek için) beklemektedir. Verdikleri sözü asla deitirmediler.»
(941)

«Öyle adamlardr ne ticaret, ne alm satm onlar Allah' an


ki,
maktan, namaz klmaktan, zekât vermekten alkoymaz. Kalblerin
ve gözlerin (korkudan) dönecei günden korkarlar.» (942)

Günümüzün slâm neslinin zahirde kahraman erler, mânada


dalar olmas ne zarar verir? slâm âiri Muhammed kbal ne
gibi
güzel söylemitir! Allah ruhunu âd eylesin..

«Onlar dalarda dalar gibi idiler.

Deniz dalgalan üzerinde denizler gibi yürüdüler!»


Bu gün dünya milletleri tuyan eden madde karanlnda yol-
larn arm
durumdalar. Ruhen çözülüp çökme, her eyi mubah

(941) Ahzâb Sûresi : 23.


(942) Nûr Sûresi- 37.

— 535 —
SLÂM'DA ALE ETM
sayma bataklna düüp zulüm ve istibdat prangasna vurulmu,
karanlk ve bir takm izimlerle
fikirler durmadan güremekteler. -
te günümüzün süper devletleri keskin pençelerini uzatp insanlk ad-
na kurulan medeniyeti parçalamakta, azgnlk ve vahetleriyle in-
sanl ayakta tutan deerleri ve ilgili yüce misalleri bomakta, Pey-
gamberlerin tebli buyurduklar risâleti yok etmee çalmaktalar.
Daha dorusu bütün eni hücumlarn insan köle yapmaya çevir-
miler, onu asl yurdundan kovup hayrlarm kökünden koparm-
lardr, çocuuyla, kadnyla, yalsyla hepsini soyup çkarmlar-
dr.
Dünya milletlerini böylesine tuyan eden, hakk çineyen saldr-
ganlardan ve bir sürü fenalklardan kim koruyacaktr? Beeriyyeti
içine dütüü fikri gerilemeden ve ahlâkî çöküntü ve çözüntüden
kim halâs edecektir? nsanl yok edecek azgn bir savatan güven
içinde kalmak isteyenlere kim koruyucu elini uzatacaktr? Dier bir
deyimle kurtulu gemisi ne olabilir? nsanlk için güven tapas ne
olabilir •

Bana göre ve birçok düünürlere, felsefecilere ve ilim adamlar-


na göre, slâm getirdii ruhi dayanak, içtimaî düzen ve siyasî nizam-
la insanln fikir, islâh ve ilke lideri olmaya çok lâyk ve çok uygun-
dur. nsanl azp saptmann sultasndan ancak bu din kurtarabilir.
Mevcut bozgunculuu ve her eyi mubah saymakl ancak bu dinin
esas ve prensipleri bertaraf edebilir..
Ebû ebeke, «Araplarla Frenkler arasnda fikir ve ruh ir-
îlyas
tibatlar» adl eserinde diyor ki «üphesiz ki, Arap medeniyetinin
s

zeval bulmas, spanya ve Avrupa için bir uursuzluk olmutur. En-


dülüs asl saadeti ancak Araplarn gölgesinde tanyabilmitir. Arap-
lar gidince topraklar üzerine helak ve yokluk çöktü.»
ingiliz filozoflarndan Bernardow o mehur sözlerinden birin-
de öyle demitir : «And olsun Muhammed'in dininin erefli ve yü-
ce yeri vardr. O hayat bütün yönleriyle katlayp kendinde topla-
mtr. Çok çeitli hayat dönemlerini hazmedecek kudreti kendisinde
tayan tek dindir. Ben ahsen Muhammed'in insanln kurtarcs
olarak çarlmasn tek çare olarak görüyorum. Muhammed'in bir
benzeri insanln önüne geçip önderlik yaparsa ancak bütün mü-
kilatlar çözüp sonuca balayabilir.»

ngiliz tarihçilerinden Walls, «nsanlk Tarihinin Güzel Yüzle-


ri» adl eserinde diyor ki «üphesiz ki Avrupa idarî ve ticarî kanun-
s

lar itibariyle slâm'n bir ehri saylr.»

— 536 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

tebunun içindir ki, günümüzün slâm kuaklarndan boyun-


larna düen sorumluluu yerine getirmeleri istenmektedir. slâm'n
gerçekletirdii medeniyetle, beeriyyeti, tuyan eden madde karan-
lklarndan kurtarmada kendilerine büyük görevler dümektedir,
îslâm kuaklan, her eyi mubah saymay gerektiren sebepleri, in-
sanl yok edecek savalar ancak. slâm'n insanl saade-
te ve kardelie götüren esaslaryla durdurulabilir. Bu da
ancak slâm'n ebediyet damgasn tayan risâletini yeniden
dünya milletlerine götürmekle mümkün olur. Böylece dünyada gü-
ven, istikrar salanr ve gök altndaki her ülke bununla huzur bula-
bilir. Netice olarak insanlk ancak bu risâletle kendini bulabilir,
imân ve Kur'ân hükümlerinin nuruyla nîmetlenirler.
Bu hükümler Rabbani isim alr, cihanümul bir ad tar. Kap-
samllk, insan ruhunun muhtaç olduunu vermeklik ve ebedilik
ancak bunda mevcuttur.
slâm eriatnn Rabbani olarak adlandrlmas, O yegane hik-
met sahibi ve övülmeye lâyk olan Allah'tan indii içindir.

Cihanümul ad ve vasf almas, çünkü o bütün


bir bir insanl-
n yolu ve eriâtdr.

Kapsamllk vasf tamas, hayat yolunu göstermek için ndi-


indendir. nsan ruhunun muhtaç olduu her eyi vermesi, beeriy-
yetin ihtiyacn karlyacak, her yerde ve her zaman onu tatmin
edecek güç ve muhtevada gelmesindendir.
Ebedilik vasf tamas, çünkü o kendi tabiatnda gelimenin ve
devamlln tohumlarn da kyâmete kadar tamaktadr.
slâm ümmetine eref ve fahr, ebedilik ve üstünlük olarak Al-
lah'n kendi Muhkem Kitabnda u buyruu yeter

«Siz insanlardan yana çkarlm en hayrl ümmetsiniz? iyilii


emreder, kötülükten men'eder, Allah'a inanrsnz.» (943)
Artk bu ümmet Allah'n buyurduu gibi kendine düen sorum-
luluu düünerek yerinden sçrayacak, an ve eref dolu yepyeni
Ahlâk ile dünyaya ayak basacak ve kahraman yiitlerin sürücülük
azimetiyle sahneye çkacak, Bedir, Kadisiye, Yermuk ve Hatin'de
olduu gibi fetih ruhuyla admm atacak. slâm risâleti ve Kur'ân
esaslaryla sorumluluunu yerine getirecektir.

(943) Âl-i mrân : 110.

— 537 —

SLAM'DA ALE ETM
Evet artk terbiyeciler bu gerçekleri çocuklarnn ve örencile-
rinin ruhuna ve dimana yerletirip diksinler, bu mâ»alar her an
onlara telkinde bulunsunlar. Tâ ki, çocuklar sorumluluklarnn ne-
ler olduunu anlam olsunlar, üzerlerine gerekeni arzulanan ekil-
de edâ etsinler.

Terbiyeciler böyle düünüp hareket ederlerse, yakn gelecekte


çocuklarn sadk dâvetçiler ve ihlâs sahibi slâm askerleri alarak
görme bahtiyarlna eriirler. Rablerinin davetini tebli ederler ve
Allah'tan baka hiç kimseden korkmazlar. Bu yolda her türlü ezâ
ve cefaya, sknt ve saldrya katlanrlar. Allah'n izniyle en büyük
zafer ve baarya nail olurlar, en yüksek izzet ve erefe kavuurlar.
Bu da Allah'a göre asla zor deildir.

—0O0
10 — ÇOCUUN KALB VE KAFASINA CHÂD RUHUNU
BÜTÜN DERNLNE LEMEK
Dikkat edilecek meselelerden, çok önemli umurdan terbiyecile-
rin itina gösterecei, azimlerini kullanp çevirmeleri gereken husus-
lardan biri, cihâd ruhunu çocuun kalb ve kafasna bütün derinli-
ine bir fidan misali dikmeleridir. Bu uurda azim ve sabr göster-
menin en ince mânasn, onlarn gönüllerine ve idrâklerine ileme-
leridir. Özellikle içinde yaadmz u slâm hükmü slâm
asrda ki
ülkelerinde bile inhisar altna alnmtr. slâm'n izzet ve eref gü-
nei dünyada batm, liderlik azgn sapklarn eline geçmitir. Bir-
çok slâm ülkelerinde sevku idâre dizgini hiçbir himmet ve amac
olmayan kimselerin eline teslim edilmitir. Bunlar Allah ve slâm
dümanlarnn hazrlad plânlar infaz etmekten, yani onlar uy-
gulamaktan baka bir ey düünmezler. Bu plânlar komünizmle ve-
ya emperyalizmle veya Yahudilikle, ya da Haçllkla ilgili olabilir,
arada pek fark yoktur, hepsi de slâm'a kardrlar. Bunun neticesi
olarak slâm birlik ve dayanmas mefluç hale getirilmi, toplum-
lar azgn maddenin cenderesine sokulmu ve ahlâkan çökme, -her-
eyi mubah sayma bataklna itilmitir. Sapk ilkeler hayat suyu
zannedilerek her tarafa fkrtlm,
Allah' inkar düüncesi aman-
sz bir fikir sava açmtr. Böylece slâm ülkeleri göz dikenlerin
hedefi haline gelmi ve arzu eden herkesin gayesi saylmtr.

te bunun için terbiyecilere, çocuklarna sabrn, dayanma gü-


cünü tavsiye etmenin manâsn telkin etmeleri ve cihâd ruhunu onla-

538 —
: ;

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLE» VE DÜSÜNCKLKU

nn kalb ve kafalarnn, derinliine ilemeleri vâcibdir. Umulur ki.


ileride çocuklarn yapaca cihâdla slâm'n an ve erefi kuvvet ka
zanp yardm görür.

Ancak cihâd ruhunun gönüllere bütün derinliiyle alanmasn-


da terbiyecilerin çocuklarla birlikte izleyecekleri yol ve dikkat edo
çekleriyöntem nedir? Sabrn, sabrlamann mânasn kökletirme
nasl olacak, bunlarn safhalar nelerdir?
Bence bu aadaki birkaç madde halind? özetlenebilir:

1 —
Çocua devaml surette slam'n an ve erefinin ve slâm'
m muhteem saraynn inasnn ancak cihâd ve i'lâ-i kelimetullah
ile mümkün olaca duygu ve düüncesini vermek.

Kur'ân'da öyle Duyuruluyor

«Ey imân edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onun ye


rine öyle bir millet getirir ki, Allah onlar sever, onlar da Allah'
severler; mü'minlere kar boyunlar büyük ve alçak gönüllüdürler
kâfirlere kar balar dik, vakarl ve güçlüdürler. Allah yolunda ci-
hâd (kutsal sava) ederler, knayp ayplayanlarn ayplamasndan
endie etmezler. te bu Allah'n öyle bir lûtfudur ki dilediine ve
rir. Allah'n (lûtf u ihsan) genitir ve O her eyi bilir.» (944)

2 — Çocua
devaml surette Allah (c.c.) yolunda cihâd'm bir
kaç çeit olduunu anlatp ilemek
— Mal cihâd. Bu, Allah sözü daha yüce olsun diye mali
(c.c.)

yardmda bulunmaktr. Aslnda bu çeit cihâd oldukça önemli bi]


anlam tar. slâm ümmetinin hayatta yapaca ister teblii, ister ta'
limî; ister siyasî, isterse çatma cihetiyle olsun, sahneliyecei cihâd'
n malî imkâna büyük çapta ihtiyac söz konusudur.

«üphesiz ki Allah, Tevrat'ta, ncil'de ve Kur'ân'da va'dettii b:


hak olarak, karlnda kendilerine Cennet verilmek üzere mü'min
lerden canlarn ve mallarn satn almtr. Onlar Allah yolunda sa
varlar, öldürürler ve öldürülürler. Allah'tan daha fazla va'dini ye
rine getiren kim? O halde yaptnz alm satmdan dolay müjdele
nip sevinin. te bu, selâmete giden büyük bir kurtulutur.» (945)

«Sizler hafifliiniz ve arlnzla savaa çkn; Allah yolund;

(944) Maide Sûresi : 54.


(945) Tevbe Sûresi : 111.

— 539 —
: :

ULAMDA ALE E ITI M t

mallarnzla, canlarnzla cihâda devam ediniz. Eer bilirseniz bu si-


zin için hayrldr.» (946)

Hadîs-i erifte ise öyle buyuruluyor


«Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa, ona yediyüz kat ya-
zlr.» (*)

«Kim Allah yolunda savaan bir gaziyi teçhiz ederse, gerçekten


o da savamtr. Kim de savaa çkan bir gazinin ev halkn koruyup
ilgilenirse, o da savaa çkm saylr.» (**)

— Teblîgî cihad.

Bu, îslâm' tebli anlamna gelir. Kâfirlere, münâfklara.


dil ile
inkarclara ve doru yoldan sapanlara slâm davetinin hakk olduu-
nu kesin delillerle anlatmakla gerçekleir.

«Mü'min erkeklerle mü'min kadnlar birbirlerinin velîleri (yar-


dmclar, destekleyicileri ve Allah için dost ve yaknlar) dirler. yi-
likleemrederler, fenalktan men'ederler; namaz vaktinde klarlar,
zekât (yerli yerince) verirler d e Allah ve Peygamber'ine taât
ederler. te bunlar Allah (geni) rahmetine eritirecektir. üphe-
siz ki Allah yegâne üstün ve her iinde hikmet sahibidir.» (947)

«Onlar Allah'n risâletlerini tebli ederler, Allah'tan sayg ile


korkarlar; Allah'tan baka hiç kimseden korkmazlar. Hesap görücü
olarak Allah yeter.» (948)

Bu konuda Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur


«Allah, benden bir ey duyup onu duyduu
tebli eden ki- gibi
inin yüzünü nurlandrp ak-pak eylesin. Nice kendisine tebli edi-
len var ki, iitenden daha kulak verip daha anlayldr.» (949)

«Kim doru yola dâvet ederse, ona uyanlarn ecirlerinden bir


misli kendisine vardr. Bu, onlarn ecirlerinden bir ey eksiltmez.»
(950)

Sûresi : 41.
( *) Tirmizi - Nesâi.
(**) Kütüb-i Sitte.
(947) Tevbe Sûresi : 71.
(948) Ahzâb Sûresi : 39.
(949) Tirmizi - Ahmed bn Hibbân.
-

(950) Müslim - Ashab-i Sünen.


TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

— Tâlim (öretim) yoluyla cihâd.


Bu, slâm topluluunu kültür ve fikir yönlerinden olutur-
ilim,
mak için gereken bütün gayreti sarfetmek ve slâm'n bir bütün ola-
rak olu, hayat ve insanla ilgili düünce ve duygusunu en doru e-
kilde yanstmakla gerçekleir.

«Mü'minlerin toptan (hiç kimse geriye kalmamak artiyle) sa-


vaa çkmalar uygun deildir. Her grup (kabile) savaa çkarken
kendilerinden birkaç kiinin dinî ilimleri örenmeleri ve geri dön-
dükleri zaman saknrlar diye kavimlerini bu hususta uyarmalar
(onlara örendiklerini öretmeleri) gerekmez mi?» (951)
Bu hususta Peygamber (A.S.) Efendimiz'in öyle buyurduu
tesbît edilmitir: «ilimde nasihatlam. Çünkü gerçekten sizden biri-
nin ilminde hiyânette bulunmas, malnda hiyânette bulunmasndan
daha iddetli (daha kötü) dir. Hem üphesiz ki Allah sizden sora-
caktr. (952)
«Kim konu meseleden sorulur da onu gizleyip cevapla
ilmî bir
mazsa, Kyamet günü ateten bir gem ile gemlenir.» (953)
— Siyasî cihâd.

slâm devletinin slâm esaslarna, kapsaml genel kaideleri-


Bu,
ne ve ksaca hüküm nizamnda hâkimiyyetin yalnz Allah'a ait ol-
duuna göre kurulmas için bütün cehd u gayreti sarfetmektir.
Kur'ân'da bu husus öyle açklanyor:
«Ve artk aralarnda Allah'n indirdiiyle hükmet; onlarn arzu
ve heveslerine uyma? Allah'n sana indirdiinin bir ksmnda seni
artmalarndan sakn. Eer yüz çevirirlerse, bilmi ol ki, Allah ba-
z günahlardan dolay onlar musibete uratmak istiyor ve hem in-
sanlarn çou ilâhî snrlar aanlardr.» (954)
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de öyle buyurmutur:
«Benden önce Allah ne kadar bir peygamber bir ümmete gön-
derdiyse, mutlaka onun ümmetinden bir takm havariler (yardmc-
lar) ve Onun sünnetini tutan, emrine uyan arkadalar olmutur.
Sonra da arkalarndan yerlerine öyleleri geldi ki yapmyacaklar
sözleri söylediler, emrolunmadklar eyleri yaptlar. Kim onlarla

(951) Tevbe Sûresi : 122.


(952) Taberani : bn Abbas (R.A.) dan.
(953) Ebû Dâvud Tirmizi.
-

(954) Mâide Sûresi 49 - 50.


:

— 541 —
SLÂM'DA ALE ETM
eliylesavarsa o mü'mindir; kim onlarla diliyle savarsa o da mü'-
mindir. Kim de onlarla kalbiyle savarsa o da mü'mindir. Bunun
ötesinde imândan hardal tanesi kadar yoktur.» (955)

— Vurup öldürümek yoluyla cihâd.

tautun karsna bütün gayret ve yetenei ortaya ko-


Bu, her
yarak durmaktr. Mü'min bu hususta her geçidde durup Allah'n
hükmünden bakasnn yerine getirilmesine bakarak görevini yeri-
ne getirir, yani Allah'n hükmüyle amel edilinceye kadar savar. O'-
nun davetini yeryüzünde yaymaya çalr. ster bu tautlar slâm
ülkelerinde, isterse dar-i harpte bulunsunlar hepsiyle sözü edilen
mücadele sürdürülür.
Kur'ân'da buyuruluyor:

«Yeryüzünde bir fitne kalmayncaya ve din bütünüyle Allah'n


oluncaya kadar onlarla savan.» (956)
«Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve Âhiret gününe inan-
mayanlar, Allah'n ve Peygamberinin haram haram say- kldn
mayanlar ve hak dini (slâm') din edinmeyenlerle boyun eip —
küçülmü olarak elden cizye verinceye kadar savan!» (957)
imdi de Rebi'î bin Âmir'in, Müslümanlarla ranllarn ünlü ku-
mandan Rüstem arasnda geçen konumay nakletmesini hep bir-
likte okuyalm:
Müslümanlar «üphesiz ki Allah bizi insanlar insanlara kul-
:

luk etmekten kurtarp Allah'a kulluk ve ibâdete çevirmemiz için gö-


revlendirip göndermitir. Ayn zamanda insanlar Dünya'nm dar ve
skntl yerinden çkarp geni yerine ulatrmak, bâtl dinlerin zul-
münden kurtarp slâm adaletine kavuturmak için bizi yola çkar-
m bulunuyor.»

Terbiyeci cihâddan anlalan bu genel mâna ve hükümleri çocu-


una anlatp onun idrakini bu hususta uyank tutarak cihâdn bü-
tün çeitlerini öretirse, ileride çocuk kendini bütünüyle cihada ve-
rip azimli ve kararl bir kii olur. Çünkü cihâd, Allah (c.c.) sözü da-
ha yüce olsun niyetiyle yapld
sürece davetin bütün çeitlerini
kendi kapsamna almaktadr.

(955) Sahih-i Müslim : Abdullah bin Mes'ûd (R.A.) den.


(956) Enfal Sûresi ; 39.
(957) Tevbe Sûresi : 29.

_ 542 —
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

3 — Çocua devaml sûrette çocuklarnn


Ashab- Kirâm'm
kahramanlk ve yiitliklerini anlatmak. Böylece çocuk onlar hakkn-
da bilgi edindikçe dava urunda sabr gösterip onlarn yolu ve yön-
temi üzerinde yürümeye çalr. Onlardan size birkaç misâl vere-
lim :

Müslümanlar Uhud savama


a) çkm
bulunuyorlard. Resû
lüllah (A.S.) Efendimiz onlar gözden geçirdiinde içlerinde bazla-
rnn yan
çok küçük görmütü. Bu yüzden geri çevirdiklerinden
biri de Râfi' bin Hudayc idi, onu Semure bin Cündep izliyordu. Ok
atmasn iyi becerdiini söylediler de Râfi'in orduya katlmasna mü
saade etti.

Bunun Semure bin Cündep üzüntüsünden alad. Ana


üzerine
snn kocasna gidip dert yanarak öyle dedi Resûlüllah (A.S.) :

Efendimiz Râfi'a savaa katlmas için izin verdi, fakat beni geri çc
virdi. Oysa ben gürete Râfi'i yeniyorumdur. Bu haber Peygamber
(A.S.) ulanca bu iki gencin güremesini emretti. Se-
Efendimiz'e
mure üstün gelince onun da savaa katlmasna izin verdi.
b) Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yakn arkada Ebûbekir SID-
DÎK (R.AJ ile birlikte Medine-yi Münevvereye hicret ettiinde Sevr
maarasnda üç gün gizlenip kalmlard. Ebûbekir Sddîk'm küçük
kzlar Aye ile Esmâ onlara yiyecek hazrlayp ulatrmakla me-
gul olmulard. Hz. Esmâ, tad
yiyecek torbalarn heybe yap
mak için belindeki kua
ikiye bölerek torbalarn balam- azn
t. Peygamber (A.S.) onun bu gayretini görünce, «iki kuak sahibi»
anlamna gelen «Zatü'n-nitakayn» diyerek ona iltifatta bulunmutu.
Ebûbekir'in olu Abdullah ise günlük, saatlik haberleri toplayp on-
laraulatrmakla megul olmutu. Akamlayn Kureyliler toplanp
ne kadar bir karar almlarsa, Hz. Abdullah onu tesbit edip sabahn
erken saatlerinde babasyla Resûlüllaha ulatrmay baarmt.
Bazan de akamlar geç saatlerde onlara urard. Seher vakti olunca
ayrlp Mekke'ye dönerdi. Sabahn erken saatinde Kureyli'lerin ya-
nnda bulunur, bir tarafa ayrlmadnn intibahn verirdi. Bilin-
dii gibi, gerek Hz. Âye, gerekse kardei Abdullah o günlerde he-
nüz ergen olmamlard.
c) Tarih kitaplar unu da antatr : Mü'min bir delikanl baba-
sndan, yeryüzünün çeitli bölgelerinde dolap an ve erefin doru-
una yükselmeyi dilediini ve bunun için kendisine müsaade etme-
sini istemiti. Onun slâm adna bu güzel istei âirlere konu olmu,
Arap edebiyatna geçmitir.

— 543 —

SLA M '
DA ALE ETM
Bu hususta edinmek isteyenlere, kitabmzn ikinci
fazla misal
ksmnn «Çocuu korkutmamak» bahsinde yeteri kadar açklama-
da bulunmuuzdur. Oraya bir göz atmalar tavsiye olunur.
4 — Çocua, Enfâl, Tevbe ve Ahzâb sûrelerini ezberletmek.
Bunlardan baka Kur'ân âyetlerinde cihâdla ilgili ksmlar ini
sebepleriyle birlikte öretmek ve tadklar mânalar açklamak ge-
rekir. Resûlüllah (A.S.) Efendimizle Ashab- Kirâm'm Bedir, Hen-
dek ve Huneyn savalarnda gösterdikleri kahramanlklarn! cesa-
retin nasl bir dereceye yükseldiklerini bir tablo halinde anlatmak-
ta büyük yararlar söz konusudur. Bütün bu olaylar çocuklarn
d-
râkinde olumlu te'sirler meydana getirip ona hareket ve hz kazan-
drr. Onu cesaretli, kahraman, öne atlan bir kii yapar; Allah yo-
lunda savarken knayanlarn knamasndan aslâ endie duymaz.
Bilâkis kendini bütünüyle cihada verir. slâm'da ilk bu mücadeleyi
kahramanlkla veren taze nesiller gibi olmaya çalr. Tarih
içinde onlar gibi erefli bir yer almak ister.
ak
5 — Kaza ve Kader'in mânasn çocuun
kalb ve kafasna ile-
mek, öyle anlalr bir usûl ve metodla anlatlr ki, çocuk Kaza ve
Kader'e kesinlikle imân eder. Hayatta kendisine dokunacak bir ka-
zann hatâ yapmyacan, hatâ edip dokunmayann da dokunacak
olmadn bilir. Hem ümmetin tamam biraraya gelip kendisine bir
kötülükte bulunmak isteseler, eer Allah (c.c.) onu ona yazmamsa,
mümkün deil bir ey yapamyacaklarma
keinkes inanr. nsanla-
nc bir an ileri alnr, ne de geri braklr, bunu da
3ri gelince
Allah'n diriltip öldüren olduunu, aziz klp aalad-
ve yarar verdiini, yükseltip alçalttm, her eyin anah-
tarlar O'nun elinde bulunduunu, O'nun kudretinin her eye yetti-
ini üpheden uzak bir imânla kabul eder.
Bu hususta selef-i sâlihîn'in dediklerini âhid ve delil getirmek-
te bir saknca olmasa gerek:

«Günümden hangi gün kaçarm ölümden ben ;

Takdir edilmeyen gün mü, yoksa takdir edilen gün?

Takdir edilenden ise saknan kurtulmaz!


—0O0
Ey terbiyeciler! Buraya kadar anlattklarmz, çocuun kalb ve
dimana cihâd ruhunu bütün derinliine ilemekte en önemli nok-

— 544 —

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

talar ve safhalardr. Size gereken hem bu yolda yürümek, hem ço-


cuklarnza telkin etmektir. Çocuklar ergenlik çana ulanca, ci-
hâd için çarcnn sesini iitecekleri zaman izzet ve keramet mey-
danna koarlar; savaa hazrlanm, cihad ruhunu alm bir halde
Allah'tan baka hiç kimseden kormazlar. Bundan sonra da artk bir
daha silâh ellerinden brakmazlar, cihaddan ve i'lâ-y kelimetullah'-
tan asla geri kalmazlar. slâm sancann yükseldiini görünceye
kadar devam ederler. Zafer bayrann dalgalandn görünceye
kadar sava brakmazlar. te o zaman mü'minler Allah'n yardm ve
zafer lûtf etmesiyle sevinirler. Allah (c.c.) dilediine yardm edip
zafer kapsn açar. O çok üstün, çok güçlüdür ve yegâne merhamet
sahibidir.

—0O0—
KTABI BTRRKEN
«slâm Çocuk Terbiyesi» dizisinde imdiye kadar açkladmz
meselelerden, bahis ve bölümlerden sana —
terbiyeci kardeim!
hiç üphe kabul etmiyecek ve iltibasa meydan vermiyecek ekilde
tebellür etti ki, slâm'n yolu ye yöntemi kâmil ölçüdedir, tarikat
her yoldan ayrlp açk - seçiklik arzetmekte, üslûbu ise emsal kabul
etmiyecek bir özelliktedir. Bütün bunlar çocuu imân. ve ahlâk ci-
hetiyle hazrlamakta, nefsini ve ahlâkn oluturmakta, beden ve
sosyal eitimini salamaktadr. Böylece çocuk yakn gelecekte sâ-
lih, dengeli, düzenli, inançl, ahlâkl ve slâm risaletine bal olarak
yetiecek; üzerindeki yükün arln ve verdii yorgunluu idrâk
ederek aksiyoner olacak, sorumluluklarn bilecek ve sonunda amaç-
larn amacna eriip kendine düeni yapm bulunacak.. Bu da aziz
ve celîl olan Allah'n rzas, Cennet ile necat, ateten kurtulmadr..
Pedagoji ve sosyoloji üzerinde çalan ilim adamlarnn hemen
hemen üzerinde birletii, öretim ve eitimle uraan öretmen-
lerin fikir birlii ettii hususlardan biri udur Terbiyeci ister ö-
s

retmen, ister baba, ister ana veya mürid-i Rabbani bir kimse ol-
sun, gayret ve azimetinin en yüksek noktasn kullanp, Allah'n in-
dirdii Rabbani yol ve yöntemin uygulanmasna, slâm eriâtnn
esas ve prensiplerini vaz'ettii nizamn yerine getirilmesine harca-
d zarnan, hiç üphe yok ki, çocuk imân ve takva üzerine yetie-
cek, fazilet ve ahlâk basamaklarnda kademe kademe yükselecek,
toplum karsnda parlak akl sahibi gibi en güzel ve üstün bir dü-
zen görünümüyle çkacak, dengeli bir yolda yürüyecek, kolay mua-

— 545 — islâm'da Aile Eilimi Cilt 2 F. 35


SLÂM'DA ALE ETM
meleli olacak, güzel ve temiz bir hayat sergileyecek, ikrama lâyk
bir kii olacaktr..

Baz terbiyecilerle babalarn çocuklarnn din ve ahlâk snrn


atndan, doru yoldan saptndan, âileyi dinlemediklerinden,
ana babaya kar
geldiklerinden ikâyetlerine gelince Bu, birinci :

derecede terbiyecilerin kendilerine raci' bir mâna tar:

Babas onun kötü arkadalarla yaknlk kurmasna müsamaha


edince çocuun durumu nasl düzelebilir?

Babas onu yabanc okullara kurban verince çocuun akidesi


nasl sâbit kalabilir?
Babas eve televizyon ve benzeri cihazlar sokup

onda her tür-
lü ahlâkî çözüntü ve çöküntünün,
günah arzeden görüntülerin ser-
gilendiini görünce çocuun ahlâk nasl düzelebilir?

Babas çocuun önüne ahlâk bozucu konular


dergiler, cinsel
en müstehcen ekilde anlatan foto romanlar ve benzeri kssalar
koyup onun sapmasna, yozmasna cesaret verince çocuun günlük
hayatn istenilen ekilde nasl düzende tutabiliriz?
Çocuun Allah' inkâr eden ve Batllarca bilimsellik anlam ta-
yan dinsizlikle ilgili konulara bakmasna, onlar benimsemesine
göz yuman bir baba ortada dururken çocuun imânn selâmete na-
sl eritirebiliriz?

Genel anlamyla, terbiyeci eitim hususunda slâm'n getirdii


yol ve yöntemi benimsemez, çocuu hazrlama ve oluturmada s-
lâm nizamyla ie balamazsa, çocuk nasl müstakim olabilir?
Hz. Ömer çocuunun hakkn vermeyen, ona ana seçer-
(R.A.),
ken s'aliha bir kadn arayp bulmayan, ona güzel bir isim brakm-
yan ve Kur'ân öretmiyen bir babann yüzüne barmak suretiyle
ne güzel bir uyarda bulunmutur: «Çocuundan ikâyet için bana
geldin; hakkn çinediini ileri sürdün, oysa o sana kar gel-
baba
meden, hakkn çinemeden sen onun hakkn vermemi, sorumlu-
luunu yerine getirmemisin. O sana kötülük yapmadan sen ona
kötülükte bulunmusun!.»
Böylece Hz. Ömer (R.A.) çocuunun terbiyesini ihmâl
eden ba-
bay, çocuun saptp âsi olmasndan dolay birinci derecede sorum-
lu tutmutur.

Baz babalarn çocuklarnn tam âsi ve sapk yetiip gelitiini

— 546 —
:

TERBYEYLE LG Lt LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

ve kendilerini terbiye ve te'dîp hususunda dinlemediklerini iddia


bu kökünden reddedilecek bir iddiadr. Çünkü
etmelerine gelince
çocuun sapmasna sebep olan hususlar aratrdmzda, hepsinin
de babalara ve analara râci* olduunu göreceiz. Bunlar ya çocukla-
rna kötü örnek olmulardr; ya terbiyede slâm'n getirdii yol ve
yöntemi uygulamamlardr, ya da slâm'n lüzumlu gördüü, ana-
babaya farz kld
hakk ihmâl etmilerdir.
te
bu dorultuda benzeri bir olay terbiye kitaplar öyle nak-
letmektedirler Bir bedevi çocuklarnn asiliinden, söz dinlemezli-
:

inden ikâyetçi olmu ve baka bir çare bulamaynca da onlar u


msra'laryla öyle hicvetmitir
«Oullarmn hepsi birer köpek misâli,
En iyileri bana en iyi söveni..

Edep ve dayam onlara fayda vermedi,


Geniliim ve hogörüm bir sonuç jrermedi!
Keke arkamda kimse brakmadan ölseydim,
Veya çocuu olmayan ksr bir kii olsaydm!»
Kim bilir, belki de Bedevi kendi babasna isyân edip
zamannda
saygszlkta bulunmu da Allah (c.c.) da ondan bu intikam kendi
çocuklarnn isyanyla almtr.. Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimiz'in öyle buyurduu tesbit edilmitir:
«yilik eskiyip çürümez, günah unutulmaz, Deyyan ise ölmez.
stediin gibi ol; nasl amel edersen ona göre karlk görürsün..»
(958)

«Babalarnza ve ihsanda bulunun ki, çocuklarnz da si-


iyilik
ze iyilik ve ihsanda bulunsunlar. ffetli ve namuslu olun ki, kadnla-
rnz da iffetli olsunlar..» (959)

Bazan da kaide tersine döner: Terbiyeci bütün gayretini, yete-


neini en yüksek noktasna varncaya kadar ortaya koyar, slâm
terbiye sistemiyle amel edip uygulamada bulunur, buna ramen ço-
cuk toplumdan kopuk ve sapk yetiir.
Nitekim Cenâb- Hak, Nûh Peygamber'in olunun isyânndan,
doru yola dâveti reddettiinden, babasn peygamber olarak tan-

(958) Ebû Nuaym - Deylemi - îbn Âdiy.


Açklama: Deyyân ilâhi sfatlardan biridir. Mükâfat ve mücazat hakkyle
veren ve din gününün yegane sâhibi, anlamna gelir. (Mütercim).
(959) Taberâni- Hâkim bn Ömer (R.A.) dan.
:

547
SLAM'DA A ÎLE Eu'lM
madmdan bahisle onun büyüklük tasladna ve bu yüzden kâfir-
lerden olduuna, inkârc azgnlarla beraber tufanda boulduuna
dikkatleri çekmektedir.

Böyle bir durumda terbiyeci Allah'n huzurunda mazur saylr.


Çünkü üzerine düen öretim ve eitimi yerine getirmi, Allah'n
kendisine yükledii sorumluluu idrâk ile gerekeni yapmtr.
Son olarak terbiyeci kardeim! Çocuk hususunda da
terbiyesi
islâm'n açm olduu yolda yürüyeceine, Onun getirdii metodu
uygulayacana dair Allah'a söz ver, himmet ve gayretini topla, az-
mini bile de her merhalede slâm'n terbiye sistemini uygulamann
gereini yerine getir. Onu her yönüyle ele alp ile, bütün bölüm-
leriyle ciddi biçimde megul ol. Eer böyle yaparsan, yaknda çocu-
unu islâh günei, doru yolun nurlu aylar, yeryüzünde yürüyen
melekler olarak görebilirsin. O kadar ki senin çocuuna toplum için-
de parmakla iâret edilir, nefs ve ruh pakl, ahlâk güzelliiyle ta-
nnr, iyi muamelesiyle, dengeli ve düzenli yaayyla, lûtufkâr mü-
nasebetleriyle megul olur, örnek edinilir.
Ben tefaülde bulunaym ki, u
yaamakta olan genç nesil ve ço-
cuklar slâm', inanç ve amel yönleriyle kendilerine gerekli görür,
onun tâlimlerini hüküm ve yol olarak alrlarsa, çok sürmez bizden
öncekilerin eref ve yüceliine dönü balar, Dünya milletleri ara-
snda, büyük milletler misali güçlü kuvvetli, kudretli temeli salam
bir devlet olutururlar. î bununla da kalmaz ileride dier milletler
bu devletin karsnda onun heybet ve azametinden eilirler. Bu da
Allah'a göre zor deildir..
Terbiyeci kardeim! Bu ümmetin önce gelenlerine uygun olan,
sonra gelenlerine de uygundur. Onlara yakan ey, bunlara da ya-
kr.
Eer bu- ümmetin evveli gerek uygulama, gerek yerine getirme
bakmndan slâm nizamyla salâh bulmusa —ki bulmutur, lider-
lik doruuna yükselmitir— bu ümmetin sonra gelenleri
ve zaferin
de ancak slâm nizamyla, onu uygulamak ve yaamakla salâha ka-
vuabilir ve öncekilerde olduu gibi, liderlik ve zaferin zirvesine
yükselir.

Allah (c.c.) kendisine bol rahmet eylesin Hz. Ömer (R.A.) ne


güzel söylemitir «Biz öyle bir kavimiz ki, Allah bizi ancak slâmi-
:

yetle aziz ve üstün klmtr. Ne zaman biz azizlik ve üstünlüü s-


lâm'n gayrinde ararsak, ite o zaman Allah (c.c.) bizi baaa
ge-
tirip zelil ve hakir klar.»

— 548 —
:

TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER

Allah Resûlü (A.S.) Efendimiz çok doru buyurmutur


«Müslümanlarn emirleri (hükümdar ve liderleri) Allah'n in-
dirdiinin bakasyla hükmetmeye görsünler, mutlaka Allah onla-
rn dümanlarn üzerlerine saldrtp musallat eder de ellerinde ola-
nn bir ksmn Onlar Allah'n kitabn ve Peygamberinin
tüketirler.
sünnetini tatil etmeye görsünler, mutlaka Allah onlarn belâ ve s-
kntsn kendi aralarnda meydana getirir.» (960)
Liderlik ve zafereerimenin açk yollarndan biri, önce müslü-
manlar kendi nefslerini slahla ie balamaldrlar. Sonra da slâm'-
n koyduu metodla oullarmz ve kzlarmz terbiyeye balama-
lyz. Çünkü ferdin islâm, âilenin islâhma giden en tabii yol ve yön-
temdir. Ve bundan sonra toplumun islâh edilmesi gelir. Sonra da
îslâmî toplumlarda ihlâs sahibi mücahid mü'minlerden salam kai-
desi bulunanlar oluur. O mücahidler ki slâm devleti onlarn elle-
riyle vücut bulur, onlarn azimli yiitlikleriyle Müslümanlarn izzet
ve üstünlüü gerçekleir..
Artk ey babalar, ey analar ve ey terbiyeciler!. :

Çocuklarnz terbiyede anlattklarmzn hepsi slâm'n koydu-


u yol, yöntem ve metotlardr. Çocuklarn islâh ve doru yolu bul-
malar için en salam yol budur. O halde sorumluluklarnz idrâk
ederek yerinizden sçrayn, üzerinize gerekeni yerine getirin. Tâki

Muhammed'e mensup ülke ve kesimlerde cihâd ve zafer or-


(A.S.)
dular olusun. Böylece Dünya ülkeleri dalâlet ve câhiliyetten kur-
tulup hidâyete eritirilsin.. Maddenin cenderesinden kurtulup kut-
sal mânann ferahlatc havasna kavusun.. Hakk'n nuruna, slâm'-
n risâletine doru adm atsn..

«De ki istediiniz ekilde amel ediniz. Allah ilediinizi görüp


(deerlendirecektir). Peygamberi de, mü'minler de sizin yaptklar-
nz görüp (gerekeni) yapacaklardr. Sonra da gizli açk her eyi bi-
len (Yüce Kudrete) döndürüleceksiniz. O da amel edegeldiiniz ey-
leri bir bir size haber verecektir». (961)

Duâlarmzn sonu : Hamd âlemlerin Rabb Allah'adr.

SON

— 549 —
MÜRACAAT EDLEN ÖNEML KAYNAKLAR

Sra No * Kitabn tsmi Müellifin smi


1 — Kur ân- Kerim
2 — el-Müridu Muhammed Fâris Berekât
3 — el-Câmiu Li-Ahkâmi'l-Kur'ân Ebû Abdillah Muhammed
el-Kurtubî
4 Tefsiru îbn Kesir Ebü Fidâ ismail bin Kesir
5 Fi Zilâü'l-Kur'ân ehid Seyyit Kutub
6 Tefsiru Ayeti'l-Ahkâm Seyh Muhammed Ali es-Sabûnî
7 » » » eyh Muhammed Ali es-Sâyis
8 Ahkâm'ül-Kur'ânil-Kerîm Ebûbekir Cessas
9 » m » Ebûbekir Muhammed
(bnü'l-Arabî)
10 Safvetü'lBeyân Fi Tefsiri'l-Kurân eyh Muhammed Hüseyin Mahlûf
11 et-Terîb ve't-Terhib Abdulazim el-Munzeri
12 Feyzü'l-Kadir Allâme Münavî
13 Neylü'l-Evtâr Muhammed evkanî
14 Sübülü's-Selöm Es-San'âni
15 Fethu Bâri Fi erhi'l-Buhari Hafz Ibn Hacer el-^skalâni
16 Riyazü's-Sâlihin imam Nevevî
17 Kefü'l-Hafa îsmâil el-Aclûni
18 Hayatü's-Sahabe Kandehlevî
19 Safvetü's-Safve Îbnü'l-Cevzî
20 Muhammed Resûlûllah (A.S.) eyh Abdullah Siracüddin
21 Fkhü's-Siyre Dr.Muhammed Saîd Ramazan Büti
22 e-Siyretü'n-Nebeviyye Merhum Dr. Mustafa es-Sibâî
23 erhü Fethi'l-Kadîr Kemâlüddin Ibn Hümam el-Hanefî
24 Alâü'd-Din Kâsânî
25 el-Munî
26 Haiyetü Reddi'l-Muhtar Alâ. Dürri'l- Ibn Abidin
Muhtar
27 el-Fkhu Alâ'I-Mezahibi'l-Arbaati Abdurraman Cezîrî
28 Fethü Bâbi'l-Inâye AliyyüM-Kaarî
29 îhyau Ulûmi'd-Dîn Hüccetü'l-Islâm imam Gazâli
30 Risaletü'l-Müsteridin el-Muhasibî
31 Muhtesü Minhaci'l-Kasidîn Ahmed îbn Kudame el-Makdisî
32 Kitabü'z-Zühdi veV-Rakaik Abdullah bin Mübârek
33 Tuhfetü'l-Mevdûd Bi-Ahkâmi'l-Mevlûd Muhammed bin Kayym el-Cevzîyye
34 Adâbü'I-Müteallimîn Ahmed Abdül&afur el-Âttar
35 et-Terbiyetü'l-tslâmiyye el-Kabisî
36 et-Terbiyetü ve't-Ta'lîm Fi'l-îslâm Dr.Muhammed Esad Tals
37 et-Terbiyetü'l-îslâmiyye Muhammed Atiyye el-Abrâî
38 et-Terbiyetü'l-îslâmiyye ve Felasifetuha * » >
39 Vesâilü't-Terbiyetil-îslâmiyye Dr. Muhammed Emîn el-Msrî
.

SLAM'DA ALE ETM


40 — Üsesü't-TerbiyyetH-lslâmiyye Abdurrahmân en-Nahlâvi
41 — Mebadiu Umi'l-Ahlâk Dr. Muhammed Abdullah Derraz
42 — el-Helâl ve'l-Harâm Dr. Yusuf el-Kardâvl
43 — el-Imân ve'l-Hayat » » »

44 — Dürûsü'l-Mektebeti's-Sâniyye » » »

45 — el-Müctemiu'l-Mütekâfilü Fi'l-lslâm Dr. Abdülaziz Hayyat


46 — Amelü'l-Müslim FH-Yevmi vel-Leyle Muhammed Târk-Muhammed Salih
47 — Hadisü'l-îslâm Muhammed Mustafa Ebû'l-ÛJâ
48 — el-Adâletü'l-îctimaîyye Merhum Seyyid Kutub
49 — el-tslâm ve's-Selâmü'l-Âlemî » » » -

50 — Ahl&kuna'l çtimaiyye Dr. Mustafa es-Sibâî


51 — Uzem&unâ Frt-Târih » » »

52 — Hakezâ ÂIimetnH-Hayat » » »

53 — Keyfe Med'û ile'l-tslâm Fethi Yeken


54 — Mükilâtu d-Dâve ve'd-Dâiyye »

55 — Muhadarat «er-Resûlü'l-Muallim. Allâme eyh Ebû udde


56 e üyûiyye Ve'l-îslâm el-Akkad ve'l-Attar
Di e-MuKiatu n-Nesryye Dr. Nebh el-Gabre
58 Mekâidü Yahudiyye eyh Abdurrahmân Habneke
59 — Hulku'l-Müslim eyh Muhammed el-azâli
60 el-lslâm (dört cüz) eyh Said Havvâ
61 Allah » * »

62 — er-Resûl (iki cüz). » » »

63 Cündü'Ilahi Sekafe » » »

64 !
Hatarü't-Teberrüc ve'I-lhtilât Abdülbaki Remdûn
65 Hükmü'l-îslâm Fi'n-Nazar Muhammed Edib Gülgül.
66 Tuhfetü'l-Arûs Muhammed Mehdi stanbul!
67 Mâzâ Âni'l-Mer'eti Dr. Nureddin Itr
68 el-Mer'etü'l-Müslime eyh Vehbî Süleyman el-Gavedi
69 eriâtül-Islâm Dr. Yusuf Kardavi
70 Dirasatü îslâmiyye Merhum Seyyid Kutub
71 et-Tekâfü'1-Ictimaiyye Fi'l-lslâm Abdullah Ulvân
72 Teâddüdü'z-Zevcât Fi'l-lslâm m m

73 übuhat ve Rüdûd » »

74 Hattâ Ya'lemü'-übbab »

75 Hükmü'Mslâm Fi vesâili'l-A'lâm

76 Akabatü'z-Zevâc » »

77 ilâ Külli Ebin ayûr


78 lâ Vereseti'l-Enbiyâ » »

Dier baz kaynak kitap isimleri de kitabmzn dip notlarna yazlmtr.

— 552 —
Konu ÇNDEKLER Sayfa No,

ÇOCUA BÜLÜ AHKÂMINI ÖRETMEK 5


Dini vecibeleri bilmeyen gençlerin durumu . 6
Ihtilâm tesbit etmek 6
Bununla ilgili misaller 7
ki sünnet yerinin birlemesi 8
Ayhâlinin kesilmesiyle gusül vâcib olur 8
Guslün fazlar 9
Guslün sünnetleri ve adâbma uygun yerine getirilmesi 10
Teyemmüm nasl yaplr? * 11
Teyemmümce niyet arttr •••
••• • • ••• ... ••• • • ••• n
Ayhâli ve lohusa kadnn camiye girmesi haramdr 12
Ayhâli olan kadnn öretmenlik yapmas 13
Ayhâli ve luhusa kadn Kur' ân okuyamaz 13
Abdestsiz ve cünüp kimse Mushafa el oUI ClIlC L 14
Cünüb kimsenin oruç Ummasnda saknca yoktur 14

EVLENMEK VE CNSEL LÎKÎ ... ... • ... ... ... •• • 15

slâm'n cinse bak açs ... : 16


Evlenmeyi meru' klan hükümler 16
islâm'da ruhbaniyyet yoktur 17
slâm'n sinsel konuya isabetli bak 18
Hanzele olay 19
Dier baz misâller • • • • 20
Baz tarihi belgeler 22
Ummu Ammare'nin fedakârl ... 22
Allah neden evlenmeyi meru' klmtr? 23
Konuyla ilgili âyetler ve hadisler 24
Zengin baba evlâdna kar neden eli sk davransn? 25
slâm'n evlenmeyi tevik etmesi ... ... ••. ... ... • 26
Zifaf gecesi damad ile gelinin ikier reka't namaz klmas 27
Zifaf gecesi takip edilecek merhaleler 28
Konuyla ilgili dier adâb ve sünnetler 23
Cinsel temasn adab ... ... ... ... c-o

Cinsel temastan önce duâ 30


Gusletmeden tekrar cinsel temasta bulunmak doru mu? ... 31
Gusletmeyi geciktirmemek 31
Çiftlerin ayn yerde birarada gusletmesi 32
Çiftler özel durumlarn gizli tutmaldrlar 32
Çiftler arasnda Lûtilik kesinlikle harâmdr 33
Ayhâli olan kadna yaklamak men'edilmitir ••• • 34
Ayhâli ve lohusa kadnla cinsel temasn zararlar 34
Bu konuda uzman tabiblerin tavsiyeleri 35
Cinsel temas için Cuma gününü ve gecesini seçmek 37
Kocasndan izin almadan kadn nafile oruç tutmaz 37
Evlenme imkân bulamayanlar ... 38
Konuyla ilgili âyetler, hadisler, misaller 39
Gözü haramdan saknmak 40
Yusuf Peygamber'in örnek alnmas 43

— 553 —
Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Halife Ömer'in (R.A.) geceleyin iittii iir 44


îmân ve Ahlâk Terbiyesiyle oluan iffet • • ••• 45
Sonuç olarak 47
Üstad Ali Tantavi'nin tavsiyeleri 47
Gençliini koruyan, yall
korur • • • • . . ... 49
Kaynamakta olan çaydanlk misâli 50
Çocua cinsel konulan açklamak ... ... «•• ... ... ... ••• ... ... . ... ... •• ... 53
Konuyla ilgili âyetler 53
Çocuu cinsel konuda eitmek doru mudur? . ... 53
Çocua ya seviyesine göre bilgi vermek ... 57
Milletlerin içine dütüü cinsel bataklk 58
Terbiyecilere sesleniyoruz 59
Bo vakitleri yeterince deerlendirmek 60
Murakaba makanizmasn iler duruma getirmek ... ... ... ... a ... ... *#• 60
Ana - babann eitimdeki rolü ve önemi 61
Konuyla ilgili âyetler ve hadisler ...
62

ÜÇÜNCÜ KISIM
1 — Çocukta edecek terbiye
te'sir 65
2 — Çocuk terbiyesinde temel kurallar ... ... •• ... • ... ... ... ... ... ... ... ... ... 65
3 — Terbiyede —
Islâmi yönden— yeni bulular 65

BRNC BÖLÜM
Çocukta te'sir edecek terbiye yollan 67
Çocuu gelecee hazrlamak 68
Önderlik ve rehberlik yaparak terbiye etmek 68
Resûlüllah (A.S.) Ahlak 70
Resûlüllah (A.S.) 'm baz özellikleri ... ... ... ... ... ... 71
Resûlüllah (A.S.) 'm ibâdet hususundaki rehberlii 72
Peygamberin (A.S.) halini Kur'ân tasvir ediyor
Peygamberimizin (A.S.) Dünya'ya deer vermememesi ... 75
Peygamberimizin (A.S.) zühdü 76
Tevâzüdeki önderlii 77
Yumuaklk, sabr ve temkinlii 77
Fiziksel güçte önderlii ... 79
Cesaret ve kahramanlktaki önderlii 80
Güzel siyaset gütmedii önderlii 81
Balad dâvada sebat gösterme kuvveti 83
Ebu Tâlib'in itiraf 84
mam Buseyri ne güzel söylemitir! 85
Ebû Süfyan'm itiraf ... ••• »• • • 87
Uhud savanda kocasn, kardeini ve olunu kaybeden kadnn metaneti 87
Tarih iftihar ve beeni dolu satrlarla yazyor 90
Çocua kar yalan söylememek 92
Çocuklar arasnda adâleti gözetmek . 93
Peygamberimizin (A.S.) Çocuklara kar eicai • 93
Turfanda meyveyi önce çocuklara verirdi. ... 95
Maarada mahsur kalan üç arkada 96

— 554 —
ÇNDEKLER Sayfa No,

Çocuk ana babasnn kopyasdr 98


Çocuklarn üç haslet üzere terbiye edilmesi 88
Evin en büyük çocu&unu çok iyi eitmek gerekir ... 100
Uz. Ömer'in kendi âile halkn uyarmas 101

GÜZEL ADETLER UYGULAYARAK TERBYE ETMEK 103

Her doan çocuk islâm ftrat üzerine doar 104


Fazilet saçan islâm terbiyesi 104
Uygun bir âile yuvas 105
Halife Mansur'un zindandaki Emevilere yönelttii soru ve ald cevap ... 107
Çocuk erli doar m? 108
Tecrübeye dayal delil - • 100
nsan tabiatn deitirmek mümkün müdür? 110
slâm'n gençleri islâhtaki yöntemi .
111
Gençleri kötülükten uzaklatrmak 113
çkinin tahrimi hakkndaki âyetler --. 114
Gençler için iyi bir ortam hazrlamak 118
Savlam akideyle yakn ilgi salamak ... 117
Toplum ortamn deitirmek 117
Küçükleri isi âh ta slâm'n yol ve yöntemi 118
Çocuk yedi yana girince namaz ile emretmek 119
Çocuklar hayrl ilere tevik etmek 120
Çocuklara edep ve terbiye küçük yata fayda verir 122

ÖÜT VERMEK SURETYLE TERBYE 123

Konuyla ilgili âyetler 124


kna' edici çar . - 128
Kur'ân m
çocuklara seslenii 128
Kur ân'm kadnlara seslenii 129
Kur'ân'n kavim ve milletLere seslenii 129
Kur'an'n müzminlere seslenii ... ••• ... ... ... 130
Kur'an*m bütün insanlara seslenii 131

KISSALARI BRETL VE ÖÜTLÜ SAFHALARIYLA ANLATMA METODU 131

Konuyla ilgili birkaç misal .'. 132

kur An-in tavsiye ve ...öütle yönlendirmesi 134

Konuyla ilgili misaller 135


Misallerden elde edilen sonuçlar 138
Akli delillerle inen âyetler 139
islâm cihanümul bir mahiyet arzeder 140
Hukuki kurallarla Kur'ân tevcihleri ...
ilgili 140
Resûlüllah (A.S.)'n vaaza gereken önemi vermesi 141
ilk muallim Hz. Muhammed (AS.) 143
Melein üç kiiyi denemesi 143
alacak tahtann kssas ... ... • <
145
Hacer ile Ismâil'in kssas 147
Kâbe'nin temellerini yükselttiler 151
Cevaplama ve sorup cevap verme usûlü 151
Vaaz ve öüde Allah'a and içerek balamak 153
Vaaz ve öüde zarif anlamda mizah kartrmak 154

— 555 —
Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Vaaz bkknlk verir endiesiyle ksa tutmak 154


Te'siruyandracak bir tonda konumak ... 155
Bununla ilgili baz misaller , , 156
Misal getirmek suretiyle vaaz etmek 157
Vaazda el ile temsil getirmek 157
ekil çizerek öütte bulunmak 158
Resûlüllah'n (A.S.) çizdii ekil -• 159
Vaaz ve iradda frsat deerlendirmek •• • ••« ••• 161
lgili birkaç misal 162
Yasaklanp haram klnan bir eyi göstererek iradda bulunmak 162
Her akam çocuklarla biraraya gelmenin önemi ... 165
Kssalara yer verip ibretli tarafn anlatmak : 167
YÎ DÜÜNÜP DKKAT GÖSTEREREK TERBYE ETMEK 169
Kiinin kendi aile efradyla yalçndan ilgilenmesi 169
Konuyla ilgili hadisler ... 170
Toplumsal terbiye 172
Haramdan saknma ile ilgili öüt 173
Küçükleri edeplendirmede dikkat edilecek husus 173
Büyükleri irâd hususunda dikkat edilecek cihet 173
Huy ve karakter terbiyesi ... 173
Nefsi terbiye hususunda dikkat edilecek cihet • • ••• • 174
Beden terbiyesinde dikkat edilecek husus 174
efkat ve yumuaklkla dâvet etmek 175
Çocuu imân cihetiyle terbiye etmek 178
Çocuun ahlâkî yanna dikkat etmek 180
Çocuun akl ve bilgi yönleri üzerinde durmak ... ... ... dm* - ••• •« 181
Çocuun fikir yapsn gelitirmek ... • ••• • 182
Terbiyecinin çocuun akl salyla ilgilenmesi 183
Çocuun bedensel yapsna dikkat etmek 184
Çocuun salk kurallarna uymasn salamak 184
Çocuun ahsiyetini oluturmak 186
Çocuun sosyal yönünü gelitirmek ... 186
Çocuun ruhsal yönü üzerinde durmak 189
Kalbleri uyarma ve ilahî murakaba 192
CEZALANDIRMAK SURETYLE TERTBE 193

slâm'n koyduu caydrc cezalar 194


Hadler 194
Adam öldürmenin cezas 194
Hrszlk cezAs 195
Namuslu kadna zina isnad etmenin cezas 195
Zina cezas ... ... ... ... ... 195
Bozgunculuk yapmann cezas 196
Alkollü içki ivmenin cezas 196
Ta'zir ceza-s : ... 197
Konuyla baz misallar
ilgili 198
Kötülüe yatkn olan çocua uygulanacak cezâ ••- *
202
Bu konuda bn Haldun un görüü 202
blahta kademeli bir metot uygulamak 204

— 556 —
Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Hataya dikkatini çekip yönlendirmek


«OA
efkatla davranp hatây gidermeye çalmak
200
lenen suça iarette bulunmak
»00
Knayp azarlamak suretiyle cezalandrmak • •« • • • • • • > •

«Of
Konumamak suretiyle hatâya dikkatini çekmek
200
Dayak ile terbiye etmenin artlan • • • •

you
öüt ve ibret alnacak bir cezâ uygulamak
212
Ba, yüz ve benzeri yerlere vurmamak
lk dayak iddetli olmamaldr.
•••

m
Çocuk on yana girmedikçe dövülmemesi tavsiye edilmitir
u:
On yana girdii halde namaz klmazsa ne yaplr? i* 1.1

Korkutmak suretiyle slahta Kur'ân'n metodu


Kuran bazan ahiret azabyla tehdit eder um
... 210
slâm'da terbiyenin kademeli esaslar ••• ...

Öüt vermek suretiyle terbiye ;


Ceza vermek suretiyle terbiye etmek
KNC BÖLÜM
TERBYEDE TEMEL KADELER ... . - • M
sfatlar ÜIH
Terbiyecide bulunmas gereken temel i

uü:i
Takvann tarifi
lgili âyetler
•m
arttr 220
Terbiyecinin bilgili olmas •••

olmay emreden
âyetler ... 227
Müslümanlara bilgili •

Müslümanlara bilgili olmay tavsiye eden hasisler wt


2»0
Hilm sfatyla ilgili tarifler ve bunun terbiyedeki önemi . . . •

SORUMLULUU DÜÜNÜP DRAK ETMEK • - 230

Kzn babo brakp geleceini karanla boan baba . . . •••

...
stat

m
Konuyla ilgili hadisler •

Komünistlerin plân ve entrikalar ... . - • •m


Komünistlerin slâm âyleyhine hazrladklar plânlar
-m
Sosyalizm düzeni için dini güçleri baaa
etme plânlan .. 237

Ele geçen vesikann korkunç yan


... ...

HAÇLILARIN PLÂNLARI . • - -

... • 240
Haçi ruhunun temsilcileri • • • • • .

241
Franszlarn Cezayir'deki yetkili adam ne diyordu?
242
Misyon bakan Samuel'in sözleri • • • . •

243
Misyon eflerinden Tikliy'in dedikleri . . . • • •

243
Papa Seymon'un sözü
PLÂNLARI 240
YAHUD VE MASONLARIN 240
Bu konuda Abdurrahrnan Cenke'nin tesbitleri
247
Dünyaya yaylan mason cemiyetleri
248
Yahudi protokollannda alnan kararlar • . . .

... ... 24U


Evrim nazariyesini ortaya atanlar
250
Freud'a sâhip çkan Yahudiler ... . » .

•• 200
J903'de Masonlarn nerettii dergi ...

251
EMPERYALSTLERN PLÂNLARI
Bir bardak içkiyi ve bir dansözü ykc âlet oluruk kullananlar
«51

- 557 -
.. .

Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Canlarn eytanlara satan hâinler . • • ... ... • • • a a .


OKI
Aldatc ve üpheye düürücü taktikleri ... a . .
OKA

ÇOCUK TERBYESNDE TEMEL KADELERN ÎKÎNC BÖLÜMÜ a • a ... 257


Çocuu itikadi yönden balamak, ona salam bir imân vermek • a . • •• ... 258
Çocuun ruhunu sadelikle süslemek ... ... ... a • . • a . 259
Çocuun yürüyecei açk yolu belirlemek ... ... •. • . • • • • . ... 259
Çocuun kalbini Kur*an- Kerîm'e balamak • • ... * • ... ... aa a 260
Çocuu Allah'n evlerine balamak ... ... ... • ... ... 262
Konuyla ilgili hadisler • • ... ... a . * a . a 264
Çocuun ilgisini Allah' anmaya çekmek ... ... •. - . > • • aa 265
Zikrin mânas , ... ... • . 1 a. a ... ... 266
Allah'n azametini kalben göz önüne getirmek ^ • •• ... 267
Allah'n azametini dil ile goz önüne getirmek ... ••• ••. •• a ... • a» 267
Allah m
azametim fiilen goz onune getirmek ... ... ... ... a . a ... ... 268
Çocuun kalbini nafile ibâdete çevirmek ... • •• ... ... ••• • • 270
^tuuo iiau.itxt.itu ..; • ... ... • . • . . ... 270
Evvâbin namaz ... ... ... ... • a • a . a 271
Tahiyyetü 1-mescid namaz • • . ... ... a a a 271
Abdest namaz • ... • *• . . • a • . a • . 272
Gece namaz • • • ... . • ... • a a 272
Terâvih namaz • • ... • a a . • .. ... 273
istihare namaz ... • • • • . • a a » . • . 273
N
Hacet namaz • ... • . ... a . • • • . 2,6
Nafile oruç ... ... • . • e • . ... 274
Aure ve Tâsûâ oruçlar • -• ... ... ... a . . a . 274
evval aynda alt gün oruç ... ... ... • » • . . ...

Pazartesi ve perembe günleri oruç ... • • "•• ... ... 276


Eyyam-i biyd'de oruç ... • •• • a . ... a . . 276
Bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek ••• ... -a. ... 276
ÇOCUU LÂH MURAKABAYA BALAMAK ... ... ... . - . ... . . . 277
Çocuun kalbine ilâhî murakaba tohumunu ekmek . ... • - **• ... 278
Bu konuda Ahmed Rufai (K.S.) diyor ki . • • • ... a • • .a a 279
ÇOCUUN FKR RTBATINI SALAMAK 281
islâm dümanlarnn hazrladklar plânlar • . . ... 281
Baz fikir adamlarnn dikkat çeken sözleri •• •

• •• .a aa a • a • 282
Ümmetin hayatnn be döneme ayrldn açklayan hadis . • . . . • . ... 283
Haçl sürüleri ve Mool istilâs ... ... . • a • . a a • *iöO
Melik Kutuz'un Ayn-i Câlut meydan muharebesi .. ... ...
OOC
aâOO
Çocuu fikren ve vicdanen slâm'a balamak ... ona
SOSYAL TERBYE • •a • 288
Sosyal terbiyeyi
oluturan faktörler ... > . • ... • a 289
Çocukla mürit arasnda irtibat salamak • • • • ... • • • . • 290
islâm' ters çevirip anlatanlar ... • - * a. a • a « . * a 290
eyh Abdülkadir Geylânî (K.S.) diyor ki . . • • • ... . a . ... 293
Sehl bin Abdullah Tüsteri (K.S.) diyor ki ... ... • • ... a a a • . . 293
mam Ebû Sad el-Harraz (R.A.) diyor ki: . - . ... . .a M* • .a ... 294
Ebû Yezid el-Bestâmi (K.S.) demi ki: •• a .. .

... aa. 295

— 558 —
». .».
. «.........
. ....
.

Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Cuneyd- Badadi (K.S.) diyor k :


• • • •

mam â'râni diyor ki :


... • ...

imam Sunus el-Kebr ... • * •

Ustad Sabr Abdnm konleransmdan bir parça . ... . .

Ebül-Hasan en-Nedv diyor k s


... ... . »

I8lâm
v
m
Afrika da yaylmasn salayanlar • > • . .

Emir ekip Arslan diyor ki; * • . * ...


onn
ouu
âzeii Tarikatnn rolü . ...

bn Mübarek'in birkaç msra' ... ...

ÇOCUUN ÇOK ELVERL BR ÇEVREYLE LGSN KURMAK . . JÜ4


Çocuun okul, aile, çevre ve camiyle irtibatn salamak ... ... ... • . * 306
Çocuun ibâdet yeriyle ilgisini kurmaya çalmak • - ... ... 308
Çocuun okul ve öretmenle ilgisini arttrmak • • • ... 310
010
Kz çocuuna iyi bir ortam ve çevre hazrlamak ... ... ... . » •

bn Sina'nn tavsiyeleri . ... O4


ÇOCUU, HAKKA, DORUYA DAVET EDEN IYI KLERLE
RTBAT KURMAYA ÇALIMAK • . • Olu
Çocukla islâm dâvetçileri arasnda devaml irtibat kurmak ... ... O 10

Çocuun beyni ve ilii davet ruhuyla hazrlanmal • * . oio


Çocuu islâm dâvetçisi olarak nasl hazrlamalyz? . . 317
1 — Nefsini hazrlayp kiiliini oluturmak 0i
01
*y
t

2 — Geçmiten misâller vermek * .


Ol T
Ol /

Ebûbekir Sddîk'in irtidad eden Araplara kar sava açmas ... . •


Ol
oloo

Mool ve Tatar istilâs belâsn kim defedecekti? . . . . ow


01û

Ashab- KirânVn ölümü küçümsemesi ne güzel misâldir! ... • * ... ... 32U
3 — Allah'a dâvetin faziletini izâh etmek ... • • . .
OO 1
ooo
Bununla hadîsler
ilgili ... ...

4 — slâm davetini teblide metbu olma usûlü



00*1
... ... ...

Bu usul birkaç madde halinde sralanabilir . . ...

5 — Çocuu eitip yönlendirdikten sonra uygulamaya geçmek ... . J2u


ooe
Çocuk yakn arkadalarn namaza dâvet etmekle ie balar ...

Çocuk ikinci kademede dâvetçi olmaya kendini verir 326


Çocuk bu yolda skntya urarsa. Peygamber (A S.) n hayatn
düünerek teselli bulur • . 328

BEDENÎ VE RUH RYAZET BEDEN VE RUH TERBYES) ... • • 327

Konuyla ilgili hadisler . . J2W


ooo
oJV
kinci halife Ömer'in (A.S.) ilgili genelgesi ...

Hz. Aye'nin Peygamberim i/U? kou yapmas yar •••


OOA

Beden ve ruh eitiminde denge meydana getirmek . •

<i'W
lâhi snrlara snygt olup riâyet etmek ••• . . • 0O«S

Erkein avret yetleri 39.1

vaz karlnda müsabaka • ' 334


Beden eitiminin iyi niyetle yaplmas . . 33S

ÇOCUU KÖTÜ EYLERDEN KORUYUP SAKINDIRMAK ... . - • . 338

Konuyla ilgili Ayetler ... - • oOU


hadisler
lgili 340
Çocuu dinilen çkmaktan koruyup sakndrmak • • r 342
Irkçlk hakkndaki hadisler .
. • 343

— 55» —
.>. ... .
. . «

Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Vatan sevgisinin anlam ... ... ... 343


Haham ve rahipleri lahlatranlar «345

lrtidad yani dinden çkmann bir baka belirtisi ... ... ... 346
Peygambere itaatin vücubu ... . * • ... ... 347
Dinden dönmenin baka bir belirtisi ••• *•• ... . • •• 349
Konuyla ilgili âyetler ... ... ... . . . . < . 349

HAKTAN DÖNMEKTEN SAKINDIRMAK . ... ... . * I ... 352

Marksizmi savunup onu islâm kalbna sokmak isteyenler . • • ... ... . . 353
Freud'un köhnemi nazariyesini ortaya atanlar • • • ... ... ... 354
îlhad ve riddet arasndaki fark . . • •. 355
Dinini deitiren kimse katledilir » . ... 356
Mürteci ve mülhide en a&r ceza verilmesinin sebebi ... ... ... 357
Çin ve Rus komünistleri 16 milyon insan öldürdüler ... ... • > < • • •* 358

ÇOCUU HARAM OYUNLARDAN KORUYUP SAKINDIRMAK ... ... • . 359

Tavla oynamann hükmü • ». ... ... . • • • •• 360


ark, Türkî ve musiki dinlemek ... • . . • . - 3Ö1
Konuyla ilgili hadisler ; ... ... . 362
ark ve türkî hususunda nelerin mubah olduu? ... . • 363
Kâ'b'n ünlü kasidesi ... « • • • • • t . 364
"w C
>

Çalg âletlerinin yasaklanmasmdaki hikmet •• • . • ... •• ... 365

SNEMA, TYATRO VE TELEVZYON SEYRETMEK ... ... ... 367

slâm eriatnn amaçlarndan biri de nesli ve namusu korumaktr ... ... 368

slâm'da zarar vermek, zarara karlk zarar vermek de yoktur: ... ... 368

Yahudi oyunlarndan biri de reklâmclktr ... ... 369


n to
Aile için tehlikeli kabul edilen televizyon ... ... ... ... • 373
OTO
373
Televizyonun topluma zararlar • •*

KUMAR OYNAMAK VE LGL HÜKÜMLER ... ... 374

Kumarn yasaklanmasndaki hikmet ... ... ... ••* ... 375

Kumarn zararlar > . > • ... ... 375

Kumarn her türü «yanasib»dir ... ... 376

ödüllü yarlarn hükmü ... ... 377

slâm'n meru kld oyun ve elence çeitleri . . . • . ... 379

Kr kousu ... • . .

<
379

Güre ve okçuluk oyunu >. * ... ... ... 379

Mzrak oyunu ve binicilik , ... . . • . . ... 380

Avclk ve ilgili âyetler . . ... • 381

Avclkla ilgili genel hükümler ... ... ... 382

Av aleti ve avclkta Besleme • « ... ... ... ... 383

Satranç oyunu ve ilgili hüküm ... . . ... •• • . . • 383

KÖRÜKÖRÜNE TAKLD . . . . . . • • - 385

Körükörüne taklidin tehlikeleri ... - • 385


General De GAULLE'nin verdii kesin emir • . ... • 386

— 560 —
.

Kohu ÇNDEKLER Sayfa No.

N ild i in itfö-d ae seslenii


j. x\hin • • •

... * • 387
Bakasna benzemeve özenenler hakkndaki hadisler ... 387
Genç delikanllarn kzlar gibi krtarak gezmeleri ... 389
ÇOCUU KÖTÜ ARKADATAN KORUYUP SAKINDIRMAK ... ...

Çocuklar bu hususta devaml kontrol altnda bulundurmak . . * •• • 390


BOZUK AHt ÂKTAN KORUYUP SAKINDIRMAK ... • i ... Ool
Ahlâk terbiyesiyle ilgili sorumluluklar . ... ... 392
Beden tprbivpsivlo ilgili <5nnimli.hik.flr ... . . 392
HAR
rix^nx*\Vx-/x M oAx\ll\xJinMAi\
 \AD AVxN A KTMnTRTV/f 4 W
t
... ... o yo
M
Harâmn tanf (Usulculara gore) • •• ... • * . 394
a

nA
Helal ve harâm klma yetkisi Allah a aittir • • • • • *
r\
396
YYECEK VE ÇECEK MADDELERNDEN HARÂM OLANLAR . • • * ... 397
ölü hayvan eti, aktlm kan, domuz eti > * • ... ... 397
Allah'tan bakas adna kesilen hayvan • ... • 398
Olmu hayvan çeitlerinden bir ksm • • • ... ... 399
un.u u^itir üzerine Kesnen nayvanar ... ...

Zaruri hallerde haramdan vpmpnm artlan ... • • 401


-AVA.

Ser'
Y V/l hnP"fl7flTTi ^lx çc
* yj\j^yKA.t^Yr.\ lca> ç
QflT*tlfirlfl
fl co V V uu
>xcxx c*> ota nîtr* î ... -•• ... • • * 402
Keserken Besmele çekmenin hikmeti ... ... • ... 403

.ALKOLLÜ ÇKLER VE UYUTURUCU MADDELER • • ... • • 405


Konu
V v la
* »W*
«7
O *
ileili ikiA
AA* önemli
VAAWA**41 hadîs
KlAUl; ..•
• - ... t.. ••• • • • • • • av*
. . ... 406
çinde alkol bulunan ilâçlar • • . ... 407
çki sofrasna veya masasna oturmak ... ... ... 407

F.T.RÎSF!
IjJjDIüi, OUO VF
St^ V Lj HÖRT INI TMDF
V-/XV U1NU L\LU Ej
V-l HARÂM
il*ririX fc
AsXVI KTT
rVlL-llN TNANT AR
aI N 1*^\X » 408
lgili âyetler 409
ALTIN VE PEK KULLANMAK HARÂM KILINMITIR 411
lgili rivayetler >
1
... »* • 411
A *m A»

Altn ve ipein erkeklere haram klnmasnn hikmeti • ... • • . 412


KADININ ERKEE, ERKEN DE KADINA BENZEMES HARÂMDIR ... 413

Gençlerin sakncal davranlar :


... . . • ... 413
EHVETE VE GURURA VESLE OLAN ELBSELER . • • • 414

ALLAH'IN YARATTII EKL DETRMEK HARÂMDIR ... > * • • ... 415


Konuyla ilgili hadisler ve rivayetler * . • . . • • • 415

SAKALI TRA ETMEK HARAMDIR • • • ... ... 413

Konuyla ilgili hadisler ... ... 7 AV'

Sakal hakknda dört mezhep imamlarnn ictihadlar • •* ... • • • 417

ALTIN VE GÜMÜ KAP KULLANMAK HARÂMDIR 418

Konuyla ilgili hadis ve rivayetler • • • • . • 418


Mütercimin dip notu •
... .. . .. 418

SURET VE TMSALLER BULUNDURMAK HARÂMDIR ... ... 419

Konuyla ilgili hadisler ve rivâyetler * ... *•• 419

Suretlerden istisnâ edilen eya . . • • • • 421

Timsal konusunda istisna edilenler ... • 421

561 — slam'da Aile Eitimi Cilt 2 -.


- F. : 3ü
!

Konu
»»
ÇNDEKLER Sayfa No.

Fotoraf makinalaryla çekilen fotoraflar 422

CAHÎLlYYET DEVR NANÇLARIYLA LGlLl TAHRÎM 423


••*
lgili âyetler • ••

islâm sihir ve büyücülüü de harâm klmtr 426


Konuyla ilgili hadîsler 426
Gözboncuu, hamayil ve benzeri eyler taknmak ... ... 427
Konuyla ilgil hadisler 427
Yazlp aslan Arapça ifâdeli muskalar 428
Mütercimin dip notu ... •« *• 428
Uursuz sayma da harâm klnmtr ... 429

ALIM SATIM VE KAZANÇ KONUSUNDA HARÂM OLAN HUSUSLAR 430

Harâm saylan eyann alm - satm .*


431
Aldatma yoluyla yaplan alm - satm 432
ihtikâr esasna dayal alm - satm ...
433
Konuyla ilgili hadisler ... • 433
Maln kalitesini baka gösterip alcy aldatmak 434
ölçüyü ve tarty noksan kullanmak 435
Çalnm ve gasbedilmi bir maln alm -satm 436
Faiz ve kumar yoluyla kazanç salamak 436 \

Faizin harâm klnmasnn sebepleri 437


islâm, Müzarabe irketine imkân verip kolayhk salamtr 438
Selem usûlüyle alm -satm 438
Veresi sat için kolaylk getirmitir 438
Faizsiz ödünç vermek 438
Zekât salamtr
müessesesinin ilerliini 438

CÂHLÎYYET DEVRNDEK ÂDETLER TAKLÎD ETMEK HARÂMDIR ... 439

Irkçlk adma yardmda bulunmak doru mudur? 439


Irkçlkla ilgili hadîsler 440
44 ^
Soy-sop ile övünmek
44
Ölüler üzerine hçkrarak alamak
;i
Körükörüne taklîd ...
443
Tabut önünde matem havas çalmak : -

Kabri kireç veya betonla yapp süslemek -


444
Taziye esnasnda sigara ikram etmek ...

SLÂM'IN HARÂM KILDII ÂDETLER DER ....


44 5

Bakasnn çocuunu evlâd edinmek 1 J

446
Sün'i ilhak kesinlikle haramdr
Kadnn mehrini alp yemek, onu mirastan mahrum brakmak 44 7

âyetler rivayetler 447


Mehirle ilgili

Çocuu slâmi ölçülerle yetitirmenin yollar 449

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TERBYEYLE LGL LÜZUMLU GÖRÜLER VE DÜÜNCELER 4 53

4 3
Görü -ve düüncelerin özeti ^
454
Çocuu en erefli kazanca tevik etmek
454
Nuh Peygamber gemi ina etmitir
Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Dâvud Peygamber zrh yapmtr ... 4BH'


Musa Peygamber çobanlk yapmtr 4fJB
Hz. Muhammed CA.S.) hem çobanlk, hem ticaret yapmtr 4ah
Gerçek tevekkül nedir? 4B7
fbn Sina'nn görüleri 4011
îmam Gazâli'nin babasnn vasiyyeti
Çocuu temayülüne uyuyorsa bir sanat sâhibi yapmak 400
ÇOCUUN FITRÎ YETENEKLERNE DKKAT ETMEK 401
Kabiliyetine göre onu yönlendirmek 402
Abdurrahman el-Cevzî'nin bu konudaki görüleri 4fl:i

ÇOCUUN OYNAYIP ELENMESNE MKÂN SALAMAK GEREK ... 4üö


Hanzele'nin hassasiyeti 4»o
Çocuun çok hareketli olmasyla ilgili hadis 4üU
Peygamber (A.S.) nçocuklara kar ilgisi 4(10
Hz. Ömer'in çocuklarn beden eitimiyle ilgili tamimi 469

EV, CAMI VE OKUL ARASINDA ÎLGI KURUP YARDIMLAMA


SALAMAK 470
ilmin faziletlerinden birkaç tanesi 472
Yabanclar taklid eden öretmenler 472
Okullardaki din derslsri yetersizdir > 473

TFHBlYECYLE ÇOCUK ARASINDAK MANEVÎ BAI


vUVVETLENDRMEK 474
Çocuu yapt iyi i ve baard dersten dolay ödüllendirmek 476
ilk turfanda meyveyi çocuklara yedirmek 476
Peygamberin (A.S.) kendi evindeki davranlar 477
Ashabn Peygamber'e olan ballklar 479
Bilâl (R.A.) am'a göç ettikten sonra Peygamberi (A.S.)
rüyasnda gördü
Ashabn son derece üzmütü
Resûlüllah'n vefat 481

GÜNDÜZ VE GECE TERBYE DORULTUSUNDA HAREKET ETMEK 482


içeriye girme ve tabii ihtiyaçtan sonra temizlenme adab ... 483
idrardan iyice paklanmak ., 484
lgili duâlar 485
Çocua abdest almay öretmek 486
Gece namaz ve faziletleri 487
Sabah namazn camide klmak 488
Namazdan sonra okunacak duâlan öretmek 489
Sabah ve akam namazndan sonra tavsiye edilen duâlar 489
Mekrûh vakitler 491
Haeratn zararndan korunmak için okunacak duâ 492
Kur'ân okuyup ve belli yerlerini ezberlemek i 492
Kuluk namazna altrmak
Adabna uygun yemek yemesini öretmek 495
Selâm verme adâbn öretmek ... 496
Yollar üzerinde oturmamak ••• • 497
Camilere temiz elbiseyle gitmek 499

— 563 —
Konu ÇNDEKLER Sayfa No.

Namaza gidilirken okunacak dua 5 00


lgili hadisler %# „ ># -
500
mam afii'nin ilimle ilgili sözleri 503
srâ ve Mi'rac olay hakknda çocua bilgi vermek v. 503
ki mescid arasndaki balant 506
Mescid-i Aksa'y kurtarmak Müslümanlara vâcibdir 507
îsrâil ile bar akdi yapanlar 508
Çocuu sadece ders havasna sokmamak 510
Yatsdan sonra bo laflar etmemek
... 511
Sabahn erken saatinde feyiz ve bereket var ... 512
Uyurken okunacak dualar ve yaplacak tesbinier 512
Geceleri uyuyamyanlara tavsiye edilen dua 514
insanlara akllarnn seviyesine göre hitap etmek 515
Hediyelemenin faydalan 516
FAYDALI KÜLTÜREL VASIFLARI HAZIRLAMAK 516
Bu vastalarn belli ballar 517
Çocuklar için tavsiye edilen kitaplar 518
Çocuklar için tavsiye edilen dergiler 521
Film ve benzeri vastalardan yararlanmak 522
Çocua islâm ülkelerini ve islâm medeniyetini çizgilerle, resimlerle

gösterip tantmak 524


Müzeleri ve tarihî yerleri gezdirmek 524
Umumi kütüphaneleri sk sk ziyaret etmek ÖÛÖ
Çocuu okumaya altrma K
belli vakitlerde kitap ... DtZu

Tarih kitaplar okumasn salamak 527


Hasan el-Basrî'nin ilimle ilgili sözü ... 529
Çocuk açk ve temiz hava gereklidir
için 530
Çocua kitap okuma ve yararlanma yol ve yöntemini öretmek 531

ÇOCUA ISLÂMÎYETLE ÎLGLÎ SORUMLULUU ÖRETMEK 532


slâm'a ilk hizmet edenleri örnek göstermek 533
âir kbal'in birkaç msra' ... 535
Yabanclarn itiraflar mmm ••• ... ••• ... ... ... • ... ... ... 536
ÇOCUUN KAFASINA VE KALBNE ClHAD RUHUNU LEMEK 538
îlgili âyetler 540
Tâlim (öretim) yoluyla cihâd 541
Siyasî cihâd 541
Vurumak yoluyla cihâd 542
Uhud savama çkmaya can atan çocuklar ... 543
Çocua Enfal, Tevbe ve Ahzab sürelerini ezberletmek 544

KTABI BTRRKEN ... 546


Çocuun hakkm vermeyen ana babalar 546
Çocuklarn hicveden Bedevi baba ••• ... ... ... ... ... ••« ... 547

You might also like