You are on page 1of 607

SLÂM'DA

ALEETM
f

Bask : KOMBASSAN A.. 1994/10 - KONYA


SLÂM'DA
ALE
(Evlilik, Evlât
ETM
Terbiyesi ve Esaslar)

Yazan: Prof. Dr. Abdullah Nâsh ULVAN


Çevinen : Celâl YILDIRIM

UYSAL KTABEY
w PAZAMAMALm lt
KTAI^BAaDI-TATIIMMftmM

Mevtana V.D. KA 52992 ^


Ç jknkçitar çi Baacah Sk. 1 1fi Tel :

:d62 91 23)
3S1 62 1 7-352 91 23
422Û0 KOWfi>.
KTABIN ABAPCA BASK TABHLERÎ

BRNC BASKI t 18M 1976

tfdl<R!t BA^KI t 1398 — Wm


ÜÇÜNCÜ PASm : 1401 — 1981

BASKINm TEi£&ARr , 14^. 1991

Terceme son baskdan yaplmtr.


RESULULLAH (A.S.) EFENDMZ BUYURDU :
7
"ÜPHESZ K ÇOBANDAN GÜTTÜÜ
ALLAH. HER 4'
EYLER KORUYUP KORUMADIINI SORACAKTIR. "(D ^h^
(Hadis-t efiQ JSf.^

(D Nes&î - îbn Hibbân : Hz. £nes (BAJ'deo.


HAKKI
UYSAL KtTABB?^^ ÂITH®
ÇEVRENN ÖNSÖZÜ

ÎSLÂM, ilim ve irfan dinidir. Din ile ilim, bedenle n^^asmdaki


ilgi kadar birbiriyle içiçedir. Birini dierinden ayrdmz gün, den-
ge bozulur, asl amaçtan uzaklalm olur.. Resûlüllah (S.A.V.)
Efendimiz bu ikiz kardelerin birbiriyle olan yaknln en anlaml
bir cümleyle açklayarak ümmetini aydnlatmtr «lim, slâm'n
:

hayatdr, im&nm direfi;dr..,» (1)


l^^ficmk M^^'m cam ve ilmin âr^j^O: ^toâü, ^mls, Hadföle-
ilam m^^^
^ftmî konularm
V0 te^<M sarma-
dolâ cteas, Müslûmann ilme olan ihtiyacnm nisbetiûî kesin çjz-
Ipra^e ortaya koymaktadr.
Gerçek bu olmakla beraber îslâm âlemi uzun yllar ge- baaa
lip bölünerek parçalanmann, öz deerlerinden uzak kalmann a-
knl içinde ilmî hamleyi brakm; slâm'n sadece ibâdet bölümü-
nü ayakta tutabilmenin gayreti içinde Onun- ilmî yanm ihmâl et-
mitir.

lim ve Bat'mn göz kamat-


teknikte dev admlarla ilerleyen
ran a'aah dönemi hzla geliirken Müslüman milletlerde körii kö-
rüne bir hayranlk ve taklide heveslenme balyor. Üzücü sonuçlar
ortaya çkyor. O kadarislâm âlemi tarih boyunca kendi ilim
ki,

adamlarnn bulularn, ilme ve medeniyete hizmetlerini unutup her


eyi Bat'da, batl ilim adamlarnda görme bedbahtlna uruyor.
Bu tutum ve ters anlay ölçüsüz bir t akli d arzusu douruyor.
Bunun tabii neticesi olarak da slâm'n hayat damarlar kopuyor,
mücadele ruhu iyice zayflyor ve bir bakma atâlet dönemine gir-
mi oluyordu.

Yarm asr önce dalduykusundan uyanp gözlerini aç-


gaflet
^al^an Müslümaolar, yllann biriktirdii mahmurluu çeyrek

(1) Ebu eyh : îbn Abbas (RJV.l'dan... S.)


I sLA M ÜA A I KF F G re I M I

mtâm mc&k ^\erM)m a^&bîl^^ ve


k^lIMae mânavî
son çes^ <^ l^de sil-
â^^erleHe ctem gayretiy-
W
kinme. Öz varlna,
le sahneye çktlar..

Böylece yirminci asrn son yarsnda slâm emânet âlemi, ilâhî


olan slâm Dini'ni dimdik ayakta tutacak ilim, fikir ve aksiyon adam-
larn yetitirirken, onlarn bu uyanmasndan endie ve kuku duy-
maya balayan süper devletler ve Bat âlemi, Müslümanlar yeniden
bölüp parçalama, ilim adamlarn Müslüman halkn gözlerinden ve
gönüllerinden düürme, slâmiyeti basite irca' edip çok fer'î mesele
leri ana meselelermi gibi göstererek bir takm entrikalar, farkl yo-
«Alat^
rumlar ortaya atp dikkâfiirl«^ #aî«aaiött
O kadar bu yüzden
ki, Vlsam. ara^âb l^^â^^^alar ve
tartnMr l^^sâa^. KS^taa ymm ve iddlcaar
KS^S^^:^ âto islimlerine kcu*^ ^v«i sarslmtu:.

îslâm âlemine, ar görünüte sokulan yerli ve


tutucu, fanatik
yabanc ajanlar, sözünü ettiimiz ortam daha da gelitirip çok sis-
temli bir faaliyet göstermektedirler.

Kalem saM^ ve uurlu ilim adamlar oynanan oyu-


iF^rçelcçi
nun, sahneleneâ seîaryonun farkma varmlar ve Müslümanlar on-
larn te'sir alannn dnda
tutmak için yüzlerce eser yazmlardr.
Bu sayede yllardr basite irca* edilen slâm Dini, yeniden ilimle bütün-
letirilip asl amacna döndürülmütür. Müslüman gençlere doyurucu
bilimsel bilgiler verilmeye balanm slâm'n ne olduu, ne
ve artk
olmad iyice anlalma düzeyine getirilmitir. Ancak unutmamak
gerekir ki, yaplan tahribat tamir etmek uzun zaman ister. Önemli
olan bu idrâke eriip ie balamak ve amac belirlemektir. Baan
ise Allah'tandr..

tfkegn^e îslâmî limler üzerinde daha ciddi çalmalarn yap-


labilmesi için, Müslümanlarm yakn kurulan vakf demek-
ilgisine,

lerinin konuya ilgi duymasna ihtiyaç söz konusudur. Ferdî çalma


ve gayretler dar asrh ve mevziîdir. nsan ömrü bu i için ksa, ilme
ayraca zaman pek az saylr, tslâmî ilimlerde kalem sahibi âlim-
lere maddî destek salamak, ayn zamanda onîan koUektif çalma
düzenine sokmak arttr. Bu da, kurulan ve kurulacak olan vakf
demeklerinin maddi ve mânevi destekleriyle mümkündür.

EUsM^ M cMk mm^ j^hrm te4Bne u^^^ ÇOCUK imSk-,.

BtVBSÎtÖ Amt açdan gün ^ptma ça^aran bir def^r ve balbama


3ir haztûecUr. «Hazine* diyoruz. çÛnkû bu konuda Kitap ve Sünnet-
â M s o z

M m ûmM
ite
bilgiM uygulamadaki ön»k ve onuclai» tarihi JMeE^H.
â^telannm ve t«w^^;«Mizü te|^?i9 düzesi^
Ttms^ eâs^^ leyen tek es&câ$e^ t^^^a^S^ ^aa m^mciWM
^iaalenldrini beraberinde getin^^. FenU çalmamn güzel ömek-
lednd^ biridir.

Her Müslüman âilenin okumas ve evindeki kitaplnda bulun-


durmas mutlaka lüzumludur.
Eserin slâm ülkelerinde beenilip tutulmas, ksa zamanda
üçüncü basksnn yaplmas ve dördüncü baskya yeniden hazrla-
np verilmesi, onun paha biçilmez kymeti hakknda bize bilgi ver-
mekte ve mubteva^mn sadre ifâ sunduunu göstermektedir.
tmümedâ, ^^^^cnlara kaSse^ akolk salamâk
den geta ^lstp^c^
m
ana maksattan uzak telmamak
^ Wîyle Turls^^ ^iMte^ cümle ve paragn^ naetomu Mâm^
te,alcl3£..BMece rahat anlalr bir ifade seyri içinde tercümesini
tamamladk..
Cenâb- Hakk'm niyetimize nazar klp kusurlarmz
iyi ba-
lamasn ve çocuk terbiyesinde bu son derece güzel eserden bütün
Müslüman kardelerimizin faydalar salamalarn kolaylatrsm!.
DüâlanmSm sonu î Âlemlerin Hab\^ Aliah'a hamd olsunî.

ZMR
BtBNCt BASKININ ÖNS&Ö
Hamd o AUa^a M« V^^'u er^i yüce Mlemom
salam-köklü bir terbiyenin yoluna ^m$t bâtÜC^ W^
Hakk a yönelik eriatnn hütetalerind© haynn, doru yolun v© s-
ftÖtÖHî^Ie

lâhm ilkelerini bütün milletlere açlâamtu*.


Muhammed'e (A.S.) olsun ki, Allah
Salât-u Selâm Efendimiz
Onu nsanlk âlemine yegâne uslandnc ve yegâne terbiyeci olarak
göndâsBiî; üzerine, beeriyeti en yüce âyet ve belgelerle, en güçlü
v# s^r^ delillerle gerçee götüren kanun yapjna hükümlerini en
b%lils âmaçlanyla doru, salam, yüce ve istikrarl ölçü ve anlam^
da Mirmitir.
Salât-u Selâm, Efendimizin nezih, temiz ve pak Âl ve Ashabma
olsun ki, onlar kendilerinden sonraki toplumlara çocuk terbiyesi ve,
ve ümmetlerin [milletlerin, cemaatlerin) olumas hakkmda inci mi
sali örnekler vermilerdir,

Salât-u Selâm» Âl ve ^Mabm yolunda yürâ^ete% lo^^âmete


kacUu* iyilik ve güzellikle onlarm liderini tâkip edenlere de olsim.

— oOo — -

slâm'n beeriyete üstün vasftaki hizmetlerinden biri de, kii-


lerin terbiyesinde, farkl topluluklarm eitilip yetitirilmesinde» Üm-
metlerin (milletlerin ve cemaatlerin) oluturulmasnda, gelien gün-
lük meselelerin rayma oturtulmasmda, erefli bir medeniyetin sa-
lam temeller üzerine kurulmasmda salam ve yaygn bir yol ve
yöntem getirmesidir. slâm'n bu erefli hizmeti, srf irk, cehalet ve
sapklk karanlklar içinde kendini kaybedip perian olan insanl,
Tevhid nuruna, ilme, doru yol ve istikrarh bir hayata döndürmesi
içindir.

— 11 — I
SLAM'DA ALE ETM
ndirdii Muhkem Kitabnda Çok Yüce Allah ne doruyu buyur-
mutur!

Meâli:
I

%me^ lisluatluguna uyanlar selâmet yçUMm^ «^^tM^


kendi izniyle onlan k^molââârdai . çiSmtj^ aydû^ira n^n^^^m ve
doru bir yola koyar.» (2)
slâm eriat'na övünç ve üstünlük olarak, ona kar olanlann
bile onun durmadan gelime kaydeden ve devamllk gösteren özel-
liini kabul edip ehadette bulunmalar; dümanlanmn bile onun
sonsuza dek yaayacak güçte bulunduunu itiraf etmeleri yeter.

bu tür ehadetinden kvanç duyup zevk alanlara ses-


EEUi^i'larn
leniyorum Sizi daha da sevindirmek için onlann baz sözlerini, öv-
:

gülerini, güzel senalarm nakledeceim; böylece gayr-i müslimlerden


insaf sâhibi olanlann ebedî olan slâm Dinî'nin risaleti ve erefli ta -
limleri hakknda neler söyledilderini bilip anlam
olursunuz :

KMer M^iMii üzerinde «öss m^M tim Oke^i^ Im hm, ün-


ax ilim a(Mu je^^âm ^ sözleri naklediyor :

«Eer tMüslüman) Araplar tarih sahnesine çkmam olsalar-


d, bugünkü Avrupanm (bilim ve teknikteki sçrama ve hamlesi da-
ha birkaç yüzyl gecikirdi.»

lin bol, «SPANYA'DA ARAPLAR» adh kitabmda diycar ki :

«ENDÜLÜS ilmin önderliim, Dünya'da kültür ve medeniyet


bayran tarken okur-yazar olmayan Avrupa bilgisizlik ve ümit-
sizliin sahte yaldzna bürünmü bulunuyordu.»
^
O) Mftide Sûre^ : 16.

^ 12 —
llyas Ebû ebke, -ARAPLARLA FRENKLER ARASINDA FKÎR,
VE RUH LKLER» adl kitabnda diyor ki ;
•Gerçekten bugünkü Arap mcdffliMpflIdö T^a^ smtâ h^mm,
fspanya ve Avtv^ bir talftufaHk sSma Aulâlûs gerçek saade-
ti masak. Ar^^mn g^^esfnâe mtemttr. Araplar sMce, Icö-
pûrûp taan boUük ve bereket yminde yokluk ve fel&ket bB^âmgh
tr.» .
.

Siyd-yelüt. «ARAP TARH» adl latabnda diyor ki :

«Müslümanlar ortaçada ilim, fels^e v©


rüd etmi durumda idiler, yani yalnz baImaA Imu ^^rStm^^^
dier f^Mb «er-
Bu bakmdan nereye ayak bastlars^ ms^
l^sk "vt
fenleri yaydlar; böylece onlardan Avrupa'ya bu
hususta keuâmm^
biçimde bir geçi oldu. Araplar tek kaümeyle Avrupa'nn
silkinip
sçramasma, yükselip baarl olmanaaa sebep <Mv^^
Kültürlü kiilerin ço|m ünlû fagiliz KI^<rfut,Bematîshov'un e-
hadetini çok iyi bilirler. Onun Wt k^ümeyle dediine kulak verin :

«Gerçekten Muhammendin dinî takd{r Vt anlacak b^ dü-


zeydedir... Hayatm mulsdto tmm v« «pEMaMiKM yöap |as^^
cek bir güce sâhiptir. 6u bakimi IkCuhamted'in insUJO^aa kMir
ncs olarak
ve deerdeki
çarlmasn gereMi göne^câH^rj^
adam bugünkü Dünya'nm bama
O^aU |M
geçsesrdî,
^ Mtli
hes^^^de
Dünya müküatm, önemli meselelerini çözmede baarya ^et^P^)»
^
te bu anlay ve basiret sahibine pepö^
sözler ve dierleri ler
e ve belge vermekte.
delil slâm nizamnn gücünü, bugünkü nizam-
lar kendi gücüyle itecek kuvvette bulunduunu, sonsuz bir hayatm
hikmet ve felsefesini örettiini isbatlamaktadr. Evet insaf sâhibi
ilim adamlarmn bu gibi itiraflar dümanlarn açk ehadeti fazilet
hem de ne fazilettir!
DÜNYA, HATTÂ DÜMANLARI BLE SLÂM'IN FAZLETNE
EHADET ETMEKTEDR. AMA ASIL FAZLET DÜMANIN ONUN
YÜCEUGNE EHADET ETMESNDEDR...
t

îslta wiat Uâhi oîmd öze^^k Mtflcodfm», yaygmlflym^


m '^me0 <M»te Mir^ntotiine yellenip devamllk ^âstermek-
kMu^^ has bh> ölçü tadoa
le
i^e kap açan ana ffî^ miOâyMMâ
mm ^m^mh iMiSfi ye-
sMöM^ mksm
mûcerred bir düü^ y^^ sgton^ 1^ Uûmm d^ta:^
1er midir, yoksa ümmetin yapsnda ellerin dokunup temas saM-
, gözlerin gördüü bir hakikat nudr?
SLAM'DA AtLG F.CTMl

cevabm îslâm ehîd'i SEYYD KUTUB'a


Biz buradaki sorunun
brakalm ve bu hususta Onun ne dediine kulak verelim :

«Muhammed b. Abdullah (A.S.), Ashab onu, ahlanan imânn-


dan fkran kale yaptklar ve O'nu yemek yiyen, çar ve pa-
diri bir
zarlarda gezip dolaan (bir hayat adam olarak) tandklan ve her
birleri yeryüzünde hareket eden canl bir Kur'ân' gerçekletirdikle-
ri. tslâm'cJan yana mücessem örnek ve numune olup insanlarm on-

lar bu açdan gördükleri, onlarn da sadece siâmiyeti gördükleri


'

gün zafer ve baarya erimiti.»


üphesiz ki ilâhî nasslar yalnz balanna bir ey yapamazlar;
mushaf da kafa ve kalblere yerleip konuup amel eden bir adam
durumuna gelmedikçe yalnz bama amel edemez; dinî ilke ve pren-
sipler ilek bir yol haline gelmedikçe yaayamaz, ite bunun içindir
ki, Hz. Muhammed (A.S.) ilk hedef olarak hayn öütleyen, gönülle-

ri ileyip süsleyen adamlar yetitirmeyi seçmitir. Sadece lâf ebelii


yapanlar deil. Bir ümmet yaps kurmay planlamtr, kuru netice-
siz bir felsefi görü olarak deil. Mücerred düünceye gelince, bunu
bizzat Kur'ân- Kerîm tekeffül etmitir. Böylece Hz. Muhammed'in
fA.S.) i ve aktivitesi, ellerin dokunup temas kurabilecei, gözlerin
rahatlkla görebilecei (imân ve amel dolu) kiilere döndürülen mü-
cerred fikir hamurunu yourmak olmutur.
Gerçekten Muhammed b. Abdullah (A.S.) îslâm Düüncesini ki-
ilere mal edip onu müahhas duruma getirmek, imânlarn slâm
dorultusunda amele çevirmekle baarya eriip zaferi elde etmitir.
Hz. Muhammed CA.S.) mushaftan önce onar. sonra yüze*^^ httMt
nüshalar basmakla neticeye varmtr. Ama bu mushaflan kât üze-
rine mürekkeple yazmam, onlarn gönÖl SSi^lfâ^Ka özerlnt CÖft*
ile ilemitir. Onu böylesine mutlak bir adamda
koymutur ki, sen rahathldâ O âorül^âl^ maz^^M
dürebiUr, cmlas^âEUi alp, onlara bir eyler verebilirsin. O kadar ki
*
sen fiüinli. mi^N^ ItUanmetâ' K A^^&l^ CA.SJ'm getlr^îSI ^-
Kte^ m ©rt^u, ^lah kaiMrtm nasü bir din getirdiini söyler
vö (»tsn lorun..
la^^
Kim, m t«#£â^lâMn. fim
gölge^o^ l^e^ip gel^
fc^ ^m^'m^^
Peygamber (A.S.)'3tt -Ashabum te^sfiesdnd^ laar

mok m^mm^ i^m ^m^ri araUrsm kî m3mm fM eserleriü,


dvgü dei^ tetete^; vö ms^m^i dWM^ âlicenap, daha
Acal^a Dünya on^^ft i^te af&, daha
efkati m
merhametli, daha ka^ fiîm "m lEadr büyük, daha yuk-
ve dâia bi^i kimseleri bilip ta^ami nudn:^

— 14 —
ÖNSÖZ
Onlar için eref ve övgü olarak, ebedilik ve süreklililc olarak
Kur'â^- Azim'in u
beyân yeter de artar :

«liluhanmed, AUah*â P^gamberldir. Onunla beraber


1ar, k&firlere kar i0E «eta ve eerttirlert kendi aralarnda birbirle-
rine kar merintmetliâlrier. Onlart»
rak görüsto^ .^Oab^
rMf
eâHde, secde ede^er
lâffunu; boS Usâmm arzu edetlm
^
^
me^i« $^i^|#adekt sccââeaa eft^az izdir. îte bu onlarn Tevrat*-
m ^MM
â^M
veÖms^m^
Ift^i^ Mffieril l^ filizini çkarm, onu kuv-
kiâMtpn da sap üzerinde dorulmu, Cöyle-
ki) y^rm^S^am hayranln ^ken bir ekin. gibîdir^> C3)

Dier âyetlerle onlar öyle ^^^meM^iet :

«Geceden de az uyurlard. Seher vakitleri hep Allah'tan ba-


lanma dilerlerdi. Onlarm mallarnda dilenen ve yoksul için bir hakk
vardr.^ t4)

«Bunlardan (Medine'yi) yut edin% mâm CkalU^rM ye3^


rralfflr Ibb,. kesu^vine
edip mmt geMe $m«0m <»lAfa verilen
fi^^fdtpa M^Ei^b0E^bkto bir fl^^ duymazlar; Otlyaçlan olsa bile
fitûm kmMeie^ I^Hk fle nefsinin an
cimrilik, ks-
kançlk ve ibürasmdan korunursa, ife onlar umdukUuna kavuan-
lardr.» C5)

t3) Fetih Sûresi :2S.


(4J Zâriyat Sûresi 17.
:

[5) Har Sûresi : 9.

— 15 —
fil, AMD A Al. r- KOTIM!
«Mü'minlcrden öyle erler (yiitler, kahramanlar) var kl, Allah'a
verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini isbat ettiler. OUiritoa lE-
mi ahde vefa, söze ballk edip canm verdi; kimi de (camn vermek
içinJ beklemektedir. Verdikleri sözü aslA deitirmediler (ikiyüzlü-
ler gibi döneklik yapmadlar.) (0)

îte bu naklettîklerMe-, ^^tea i^s^ i^kM m mezi-


yellerinden dolup taan feîT ^K^iSMte.. e^mâm ^t^ttia m&
.4Qrw|[unda bulunan bir ceButat oluup g^'^g^^felpll^^ til^-: bo-
yunca böyle bir topluluk fikir adamMinm rüyas. Öteâeil tel
1^2^^ kuruntusu veya özlemi <âmx^.
olmam^ .^g^^^ l^te^^todu^d^l^ tm0x^
yl makamna ge^p oturur, fakci â|w olarak iki kin^nM ^ .

görülmezdi. Hem onlar neden day^ -m mmM^ ölsunfe»- d mim


gibi bir kitap aralann(^a bulunuy<w!du. Meden tar^^ s^tü^Ûnlor
kl, kendileri adna ho görüp sevdikleri eyleri din kardeleri için de
ho görüp severlerdi. Neden birbirlerine döBE^m. olsunlar ki, îslâm
onlara sevgi ve kardelikle emretmekte ve onlar efkat, merhamet
ve bakmm kendi nef^ne. terclha durmadan tevik etmektedir. ,

ISM^ PMaiah b. Mes'ud'un Aâ^ab :&ftkkmda sayp dok-


^ü ve fazîleüerini yanstan sözleine dilckatinizi çekmek s-
terim :

«Kim sabredip teselli bulmak istiyorsa, ResûlüUah (A.S.) Efen-


dimizin Ashabm bu konuda örnek ve misal edinsin; çünkü onlar
Isa ^mm^^ mi t^ûmi ve gönül î^lEgtiyle en hayrllar, bilgi yönün-
tei mt derinleri, tekellüf yönünden en 'azlan, doru yol bakmund^
m
ri
M m
keüM J^gâmbol W^
âMl^ l^Myle en güzelim idüer. ÂMM Ott-
ît^lhâffîiaed'in (A.SJ scdbe^lns görüp
s^ml% ^^lû v^rnS^ tutak: için mltm fefc^e^ ayrmUr. Artk
sîz ocSmi Wxi^ l^^eine uyunuz. ÇûtM onlarn
hepsi de dosdo^ yol fize^nde bultmuyorlard.»
Müslüman rk
ve renkte de olsalar, asrlar
topluluklar, farkh
boymca onlarn fazilet pmarlarmdan ftusuzluklann gidermekte,
güzel ve âlicenap huylanyla aydnlanmak^, onlann terbiye câddesin-
Û
de yürümekte,
retM^^M^r. Bu
m ti^lannm eref "m mSmt'
MI Mm
fasnda sey-
^^üv^m^ MMMr
^t2a;^
fflitm^arma
^
lUemaya
^^se^em i^m almnc^^
getirinceye,
^^^m lâ^^sms^ât
slâm âlmînl ÛbMfiDl sev-
göç
t6) AhzAb Sûresi : 23.

— 16 —
ÖNSÖZ
miyen, birbirlerine yardm etmiyen topluluklar haline çevirmek için
gizli tuttuklar maksatlarn aça
vuruncaya, slâm ülkelerini bir-
birlerine düman ayr devletler, esas ve ilkelerde birbirinden ayrlan
ümmetler, ehvetler, nefsi arzu ve lezzetlerde birbirine denk olmada
yanncaya; helâl ve mubah konularda snr tanmayacak ekilde
bozuluncaya. amaçsz maksatsz bir hayat sürmelerini saîaymcaya,
hiç bir eref, birlik ve düzenlik düünmeden yaamaya heveslenince-
ye kadar devam etti. O duruma geldiler ki onlar birlemi bir top-
luluk gibi görürsün, oysa kalbleri dank
ve bakadr; onlar bir
kuvvet gibi görürsün, oysa sel yatanda sürüklenen çer-çöp gibidir-
ler, o kadar ki slahatçlardan ve Allah'a davet eden müritlerden
çounu ümitsizlik havas sarm, derin bir umutsuzluk onlara üstün-
lük salamtr, bunlarda hâkim olan kanaat udur ki, artk bu üm-
meti slâha bir yol yoktur, saadet burcunda yükselme umudu kal-
mamtr; yitirdikleri izzet ve evketin geri gelmesi hayaldir. Evet
bu slahatç ve müridlerden bir ksm
umutsuzluk içinde üzlet-i kâ-
mileye çarmakta, evlerin köesine çekilmeyi tercih etmektedir. On-
lara göre. bu asr. Âhr zamandr; o anlardayz ki müslüman kendi-
m ail âavm^oraa alp dalarn eteklerine, su. birikintilerinin bulun-
fmiere çekip dinini fitnelerd«a ttzaklatirmal, kendisine ölüm
gelinceye kadar toplumdsu uzak kcdmeddiF.

Düzelme, düzeltme ümitsizliini douran bu gibi düünceler §u


üç sebepten ileri gelmektedir :
Â) ^ d^in a^n. takatim Ibîlmemekten, yani ceMl^ten^

B) Dünya'y çok sevmekten ölümden hiç holanmamaktan,


Asl amac bilmemekten ve bu amoç^ en ^müfiin^
C) m
kayde deerinin Müslüman'n ahiftk olduunu piia^33aktan Ü6ri
gelmektedir.
O halde :

Müslümanlar slâm'n kuvvet ve kudret dini olduunu, bu hu-


sustaki iarnn «Dümana kar gücünüzün yettii kadar kuvvet ha-
zrlayn» emri bulunduunu anladklar gün, (7)
slâm Dini'nin ilim dini olduu; er'i ve pozitif ilimlerin eit
anlamda bulunduunu ve bu husustaki iann «De ki, Rabbiml lmimi
artr« emri olduunu anladklar gün, (8)
....r
.^ . a .
-
.. ; .., . r
..
-

xm Tâ-m sûtiMi : 114.

— 17 — lslân'daAUolÇ41tinlCütl-fi2
SLAH'BA ALE E&tTMt
slâm ins^ n&tlMizünd6 i^Iâh'n
Düaî'nii haUfesî ittTar el^nî.
^ "mw^^ teann yerkürenin yularn eline ona ^ma- alp,
s, yeralt ve yerüstü kaynaklarn bilerek çkarmas, yeryüzündeki
bütün srlara vakf olmas için Dünyaya gönderildiini, bu hususta-
ki iarn «Sizi yeryüzünün halîfeleri klan; verdii eylerden dolay
sizi denemek için kiminizi üstüa c^recelerle yükselten O'dur» mea-
lindeki âyet olduunu anlad gün, (9)
slâm'n insana eref ve kiilik kazandran, onu Allah'n yarat-
tklarnn çoundan üstün tutan, bununla ona sorumluluklarn ö-
reten, vekil klnd eylerin önemini belirleyip yerine getirmeyi tel-
kin eden olduunu ve t>u husustaki iarn, *And olsun ki biz
tiir din
Âdem oullarn aziz ve saygdeer kldk; karada ve denizde onlar
tayacak araçlar (imal etme yeteneini) verdik; onlan yarattklan-
mzm çoundan üstün kldk da kldk,» (10) mealindeki ayeti an-
lad gün,
Müslümanlar slâm'n insan aklndan ve duygularndan sorum-
lu tuttuunu, ihmâl ve hareketsizlik dönemine girince bu sorumlulu-
luunu yerine getirmediini bu husustaki iarnn, «Bilmediin bir
eyin ardma düme; çünkü dorusu kulak, göz ye kalb bunlarn her-
biri ondan sonunludur- meâlindeki ilâhî beyân olduunu anlad
gün, (11)
Müslümanlar slâm'n u âlemi, yani varlktaki eyleri înaann
buyruuna iimö tes^MB
verildiini itibar ettiini ve bunlar
kullanmasm emrettiini ve bu husustaki iannn* »Gökler^ ^
yerâM leps^
üphesiz ki bunda l^ee
lEllâlindeM olduuna
^
M^fâöB^iajKr Islto'm sâbit hafeikitePB erîroek için gök^in

buIunö^^SîStt Ti^ bö lüs^staia #Ö3mn «De d


> lri£r faO^ göklerde ve

yerde neler var? to&a ms^mil^^ bir ^«Onlua o âyetler ve uyanlar


« saptar?» meâlindeM illül beyân bulunduunu uüadklan
C13) -

Müslümanlar slâm'n i. adhk, ferahhk ve tek kelimeyle hayat


dini olduunu, bu husustaki iarmn, «O yeryüzünü sizin yaranlM

re) En^Am ^IGâ : 165.


(103 Isrâ. : 70.
(11) Isrâ Sûresi : 36.
(12) Câsiye Sûresi : 13.

6 hi â ö Z
I.— ,
..« ., . I III
1. 1 . l nllH ll „4 .

baegdirdi (üzerini yaanacak duruma Bunun


getirâi). 1^
engebelerinde gezip dolap da Allah'n rzkndan yeyin. (yenide
d irildikten sonra) dönüünüz ancak O'nadur,» me&Undeki hikmetli
kelânu anlacUklan gün. (14)

Müslümanlar tsUlmi'a matsu^t^ haravn kldn, derin ye'se


dûpaeyî yasal^adp ve bu husustaki iânhn, «Ve Allah'n lûtfu
kelemindim IMâfiM l^Âney in; çünkü lûtf-u kereminden an-
cak kft^ bir mflSet ân^M keser.» meâlindeki ilâhî sözü anladklan
gün, (15)

Müslümanlar îslân'm keramet olduunu, balarn


izzet ve dini
& zzete çevirmelerinin vâcib bulunduunu, bütün dünyada bunun
bayram yükseltmelerinin gereini ve bu husustaki iarnn, «Üs-
tÜnlük, a^ik. eref Peygamberine ve müzminlere
Allah'a, aittir,»
meâHndeki ilâhî beyâm anladklar gün, (16) -

Evet Müslümanlar bütün bu hususlar dinlerinden anladklan,


insanlara tanttklar, balarnda Allah'a dâvet eden çarclann
bulunmasnn bu dinin tabiatmda bulunduunu idrâk ettikleri gün
artk ümitsizlik üzerlerine çökmeyecek, iç yaplarnda ye'is kprda-
myacak, aksine durmadan Hakk'a dâvet ve halk slâha koacak-
lar; kendilerinden önceki bahtiyarlarn, Dünya üstazlannm, ümmet
ve milletlerin önderlerinin, hayat karanlklarnda
minarelerin açt çra
ldayan ll
dönecekler; öyle ki beeriyet onlarn bilgi-
lerindensusuzluunu gidermeye çahacak. onlarn irfan kaynan-
dan alp geliecek ve bu hal, Allah yeryüzünü ve üzerinde bulunan-
lar kudretine râm edip vâris oluncaya kadar devam edecek...

— oOo —
Müslümanlar, balarnda âlimleri, dâvetçileri bulunduu halde
Dünya sevgisinden, ona gönülden meyletmekten, güzel ve leziz ey-'
lerinin fazlasndan kendileri çekip gerçek hürriyete kavutuklar;
insanlara dom
yolu göstermeyi, toplumu slâh etmeyi, lâhî hü-
kümleri yeryüzünde ikaameye yöneldikleri gü,n (ki bu onlarn en
büyük himmeti, bilgilerinin meblct, amaçlarnn amac, azim ve
niyetlerinin dönüp dolat noktadr.)

Müslümanlar korkaklktan, j^snklktan, ölüm endiesinden.


(14) Mülk Sûresi : 15.

XM) mmMkaa Sâresi : 8:


ISLA^IÂ'BA AtLE ETlMt
uendilerini kurtardkIa^^^^ içlerinde nzklann Allah'n elinde bulun-
duilunaiu:^ bütnu lâyk bulunduu yerine oturttuklan, nsana za-
rar ya dft yarar verenin Allah (C.C.) oldu|Mna gönülden inandkla-
r, kendilerine dokunan snuübetin hatâ yapmyacan. kendilerine
dokunmayp sapan kaza ve musibetin herhalde isabet etmiyeceinî,
ümmetin tamamnn bîraraya gelmesiyle kendisine bir yarar sa^A-
may isteseler, Allah'n yazdndan baka bir yarar salayanuya-
caklari; kendisine bir zarar vermek
Allah'n yazd£mdan
isteseler,
baka bir gaarar veremiyeçeklerini yakînen anladklar gün,

^ym^^a^^ km^^sm^ .mM'' m gücs^


M^'iSûamûsst
M sl^^^fMen k^ât^^ l^^a^^ÛM
£^vet m^a^^mm ^m^m
m zaman .^«ü^
kç^arlan ta'bf^^ ^ciitdinn^
^
ve sl&h yoluMi «t testmrlâr; ne ürlrâlcUk» na de koMâ^ jg6^
rirler; Rablerinin buyruklarm tebli ederler, Allah'tan baka kim-
seden korkmtsteî :güven ve itimad^lîtylte^
bilâkis bütikn AMi^
kendilerine yardm edip baarya eritire^^^e inanrlar, yrayâzün*
de kendilerini salam ölçüler üzerinde tutup hftkim klacana gü-
venirler, korkudan sonra kendilerine korku yerine emniyet verece-
ini düünürlert aalanmadan sonra izzet ve erefe kavuurlar; da-
nklktan sonra vahdete eriirler. Bütün bunlar Allah (C.C.'a göre
güç deildir, eer kendilerini niyetlerini salkl salam tutarl$r^
ve
sa bu böyledir; himmet ve azimetlerini iyice salama balayp adm
atarlarsa iyi soni-ç onlarndr. Böylece yeisten, korkudan ve dünya
sevgisinden kurtulup mân
ve irfan hürriyetine kavuurlar.
"

ri yüce
rafu^MMûl
b^ ^
Mta^Mg mmr
vtsp
ve yüce bir amaç için yaratldklarm, kad-
khndklanm ve bu amacn Allah (C.C ) ta-
etüîni anladklar gün, (ba-
$anh Olurlar),
«Ben ve msanlan ancak Beni
cinleri tanyp bana ibâdet etsin-
ler diye yarattm.- (17)

Ama
Allah'n bu âyette belirttii ubudiyetten mmmâi
^
bize bunu emrediyor ve bizi ona tevikte bulunuyinr?

üphesiz ki gönül mahviyetiyle ba eip


ancak AUah'-
teslimiyet
m sâbit ve deimiyen dosdoru yolunadr. Çünkü insanolu Allah'-
n göklere, yere ve dalara arzedip de onu yüklenmekten kaçmdk-

Zftrîyfti Sûrföi ; 56.

—M—
ÖNSÖZ
lan EMANET yüklenmitir, tte bu belirtilen ubudiyettir. Ve yine
ubudiyet, insanlar kullara ibâdetten kurtarp Allah'a ibâdete rö^t^
mektir ki bu devam edegelen bir tekliftir ki deimez. Ayn zaman-
da insan dünyann dar ve skntl havasndan ,çkanp. onun ferahla-
tc havasna sokmaktr, bâtl dinlerin zulûzn ve basksndan kurta-
rp slâm'n adaletine ulatrmaktr.
Übudiyel, m^umyla ssi^Ök teti^ûü Pey-
gamberine ve mû'minlere ait klaaktr.
Ubudiyet, slâm eriatndan akp gelmeyen ilke ve jOkirleri bü-
tânüylo terketmektir.

îte kulluk belirtilen ölçü m


«RtetBcla ltdM£aw'm y<^?yûzünde
ileyecei en önemli amelidir ve onun hayattan amaç edinecei tek
ey de budur. O sebeple Müslüman sahiplik ve dostluu Allah'a, Pey-
gamberine ve mû'minlere ait kabul edip onu verdii zaman Allah'a
kul olma bahtiyarhna eriir; sunulan emâneti inanm bir nefs,
azmetmi ve sadakatini isbatlam bir gönül ile yüklendii gün ancak
Allah'a kul olur. Yine Müslüman Alah'n koyduu yoldan bakasn,
O'nun koyduu hükümlerden, dini esaslardan gayrisini kabul etme-
dii vakit ancak Allah'a kul olur. Kullan, insanlara kulluktan kur-
tarp Allah'a kul klmak için durmadan hareket içinde olur ve de-
vaml bir cihâd içinde bulunursa, o takdirde Allah'a kul olur. Bunun
gibi, insanlar dünyamn dar ve skmth havasndan kurtarp kullu-
un ferahlatc ve geni havasna soktuu zaman, onlan bâtl dinle-
rin basksndan kurtarp slâm'n adalet saçan esaslarna çevirdii
ân Allah'a dosdoru kul olur.

M^as bir yed "m


Müh fe^Ki^ gelen belirsiz bir
MM ^^^ Mûslûnan diiimm meta-
tasenbtete bc^mt een bir
ve
Î1& vs assgm putlara;
kul; lftfa^ UMammda hâmmâBm Me; Igpl
^âmm'd& ye'se. katla V« mm^aiflfa. tUmafe &^ bir zavaûi iu-
rmia düürür. Böylece o gezip dolaan, doru yolsuz bir
amaçsz
«rare, delilsiz, rehberi bir gözeüeyicl durumuna düer. Allah (C.C.)
ne güzel buyuruyor.
ken dirilttiimiz, insanlar arasnda jrürflmesi çin kendisi-
«Ölü
ne Wp nftr sunduumuz kimse» karanlklar çinde kalp bîr tib^ü ç-
kamayan kimse iM midir Böylece kâfîrîere ileyegeldikleri am^e-

fl8) Ea'âm Sûresi : m.


—a—
SLAM'DA ALE fiCTMt
O halde Müslümanlar dînlerinin taliatun blm6U£U1âr.
Dünyaya duyulan sevgiden ve ölümden korkup tiksinmeden
kendilerini kurtarp bu hususta gerçek hürriyeti seçmelidirler.

Hangi amaç yaratldklarm, ve bunun hangi esaslarna gö-


için
re var klndklarn anlamaldrlar; öyle ki yeniden slâm ile dimdik
ayakta durabilsinler, kendilerini bürüyen eref ve itibarlarna hazr-
lansnlar, engel kabul etmiyen azimetlerini, korkutucu güçlerini,
yaygn ve kapsaml birliklerini oluturup ortaya koysunlar. üphe-
siz ki bu Allah'a ^pre güç deildir.

slâhatçlara bu çada düen en önemli hizmet ve


lere, eitimcilere,
uygulayacaklar en mâkul metot nelerdir? Evet, bütün bu sorular bir
tek mantn etrafmda dönüp dölamakta ye tek bir amaca sinyal
vermektedir.

Bir tek mantn etrailnda dönmesine gelince : Isl&h önemseyen,


be^lm^m herkesin, ieaMye^ Iss&aa^mBk Û0. 'm fUaa ^^slmm te* M-
^j0ân ve gayretini. g^omMe^ tastem ç^mH I^H» â$r
tspi 'iMâM m sm haldm Kurtarp yollanm d^ü^midre s«rfe@pQÂ
^ip b^m^^ MttEL îmMn ve ms^betkeem^ te^ptosz kend^ lâyk
bu düzeyde ve er^ hayatta görm^ harcamaldK',
Tek bir amaca yönelmee gelince :

Terbiye tarlasa^la çalan, onu yönlendirip slâha gayret eden


herkes bütün güç ve yeteneklerini seferber edip azim ve gayretlerini
faziletli toplumlar meydana getirmekte bileyeceklerdir; imânnda
oldukça salam, ahlâknda son derece muhkem, fizikî yapsnda güç-
lü, ilimlerde ölçülü ve derin, kendi iç yaplarnda oldukça güçlü üm-
met icâd edeceklerdir. Tâki son derece ve oldukça te'sirli bir baa-
rya, yaygn vahdete, salam ve sürekli bir erefe eriilsin.
Azma M^lln bunî^m ââsrm^ v« uygalam asnn yöntemi, yeri-
ne getirüme^nin merhaleleri nelerdir?
Bunu bir kelime ile cevaplamak mümkün, o da «terbiye»
dir. Ne var ki bu kelimenin birçok anlamlan, ciltleri dolduracak, ge-
ni kapsamlar, yaygn anlatmlar söz konusudur.
Bunun anlamlarndan biri de ferdi, toplumu, insanl
aileyi,
terbiyedir, Bmlardan her birinin terbiyesi çeitli meseleler ve bö-

— 22 —
lümler ihtivâ etmektedir. Ama hepsinin de hedefi, fazîletli toplum-
lar, örnek ümmet meydana getirmektir.

ÇOCUK TERBÎYESt NEDR?


/ Çocuk îslâm'n hazrlamaya sa'y-u gayret ettii ferdin
terbiyesi, /]

terbiyesinin bir daldr. slâm, ferdi terbiye ederken onun yararl bir
organ, hayata elyerisU bir insan olmasm amaçlar.

Çocuk terbiyesi -e&c $Sml


T&^^ olursan- gerçekte .S^|3ME

$ü senin elinde bulunan kitap nedir?

Okuyucu kardeim! bu kitap. SLAM'DA ÇOCUK TERBYES


hakknda açk bir yol, salam bir düsturdur. Allah (C.C.) seni bu
kitab sonuna kadar okumaya muvaffak ettii an, Islâm'm çocuk
terbiyesi hakkndaki hükümlerinin üstünlüklerini ve farkllklarn
en geni ve kapsaml biçimde bilip anlayacaksn. Bu konuda öylesine
ümullü bir bilgi verilmitir ki, insan din ve dünyas, âhiret ve ötesi'
hakknda mutlu edip yükseltecek bütün basamaklar mevcuttur... Ve
yine sana apaçk belli olacaktr ki, îslâm'n Terbiye konusunda bir
yolu, slâh konusunda geni bir yöntemi vardr.

^M&^'^^m îs^im^ b«j yolu ve yöntmW ele


alp uyguladkla-
r zaman ümmet yapsmda istikrar, güven ve mutluluk havas be-
lirecek; korku, «odie, anari ve tuyan kalkacak ve bunu dikkatle
takip edenlere, gerçekten, îslâm'm hayat dini olduu belli olacak,
Onun Snsanhk, ahlâk, terbiye ve slâh dini olduu ortaya çkacaktr..
Beeriyet çocuk terbiyesinde .Ui&iBBtm doru y«âda yüra-
âüpk* ^MUetler tmm fanarmdan sûsuzlu£wu gid^fdl^ devlâll^
onun lke^^M ve ^^teJMâ ^^tect^ alcIMac- z^raan* 1^
o zaman, lilte dünyada önder olur, fazUetU toplumlanâ I^Üleri,
|»ft]M^Si|% gMm.fiksed^. Balece in&onlar ts2&m*m gölge-
mde mesut ve ûven içinde yaarlar.
Bu neden böyle?

Çünkü îslâm, âlemlerin Rabb Allah'm dini, insanhm iftihar


Hz. Muhammed'in (S.A.V.) risâleti, Tann'mn beeriyet için ho gö-
rüp seçtii kapsaml hükmü ve kanunudur ki bu insanha düstur ve
yürünecek yol olsun diye konulmutur.

. — 23 —
SLAM'DA A 1 !. F. EC I Tl M 1

Üzerinde düünülecek bir husus da, gdrdüm ki, tslto k^^^ovleri


m okullar, islâm'da çocuk terbiyesi hakknda yBS^$m çji^te-jN^^
mndan oldukça fakirdir; o kadar ki u
ana kadar, babbaina çocuk
terbiyesinden yeterince bahseden kapsamh bir kitaba rasUfi^^aac^
dun, diyebilirim. Doumdan teklif çama
gelinceye kadar çocuk tei"*
biyesini yanstan bir esere de gözüm ilimedi. Ancak bnü'l-Kayym
el-Cevzî'nin (Allah'n rahmeti üzerine olsun) TtjHFETU'L-MEVDUD
Fî AHKÂMÎ'L-MEVLÛD adl kitab müstesna. Çünkü bnü'l-Kayym
bu eserinde sadece çocuktan ve onunla ilgili hükümlerden bahseder.
Üçvncü bölümü yazarken bu kitaptan ve ondan sonraki birinci bö-
lümde de çokça yararlandm. Allah (C.C.) müellifine mükâfatlarn
en üstününü versin, bol sevâblar ihsan buyursun ve Âhiret yurdun-
da onu yüce makamlara yükseltsin!..
Aâah (C.C.) bilir M, ^Arap tjâmdeaamtti ûa^amm^m temE ça-
ma« ondan ergenlik ve teklif çama ktlte ^ocuk terbiyesini
«af^an ve oldukça geni kapsamU müstM I^ kitap hazrlayp orta-
'
ya çkarmak içinçok gayret sarfettim ve bir nice kaynaklara ba-
vurdum. Ayrca hazrladm kitabm, baba ve terbiyecilerin üzerin-
de seyredecekleri kâmil anlamda açk-geni bir yol ölçü ve anlamn-
da olmasna özen gösterdim. Yönetme, yönlendirme ve terbiye etme
hususlar boynuna hak bir borç olan herkesin arzusuna uygun dü-
ecek ve bu dorultuda birçok konulan kapsayacak elulde tertiple-
meye çaltm.
âSk0&% cSm& M ^^mm
amaca uygun hazu^îiO^
tkm ^fiitt olarak &^M^MmVBSiî& vq $se!i>kmi açklar müsmi»
sc»uçianâ.
Bununla beraber yazdmn mükemmel olduunu, ilediim ko-
nularn hatadan selim kaldn, te'lif ettiimin tam kapsamh bulun-
duunu iddîâ etmiyorum. Ama Allah'tan bu kitabmm bir balangç
'
blmasm. asrmzda slâm düüncesinin aratrlmas hususunda ko-
ruyucu rol oynamasm diliyorum; tâ kî ilim adamlan ve terbiyeciler
kalemlerini sivriltsinler azîm ve himmetleriai INM^ete ^çirip ço-
câk 1^^y««Si bafel^ndft Islr ^ler yazBBOar. bu In^osialâ kcâlü|ru

m yeterinö»
toglfi^iör.
SC^^^bilmek için Idrcok
^ tea Wt sûre sonra
balü&t^ maJzme
ee^Mpea^A tBiMr
yeyle ÜgiB Ut^^Ma eim U^^^^i^ te^umda @eE
«e^cr
ya^sc&klani ^^^^ca. üphem ki m^mHâ^j^m^ bu gelimenin ter-
biye k^usunda yeterli kayneûc arayanlara cev^ verecek Ölçüde ol- .

— 24 —
Ö N s o 7

mas, çocuklann Islâmiyette yetitirilmesi için en üstün yollara uyl-


masmm salanmas, onun ruhen, bedenen ve fikren bu do^jultuda
oluturulmas tek dileimizdir.
tslAm Terbiyesi hakkmda bir eyler t^^mas^ f^Emea^ lst«- m
yenl«rii3 gayret vâ «^balan biraraya g^ült kendUedie bu alanda
düen vec&e, m
sorumlulukUua j&^m ^pMUerî gOo, fmamak^
cüe^ topfa^MOü»!» J^^ieMi^ ^^ûnlük, |ez^ «9 tsmvet T^^om açp
Mttigp^ M^Aeûh fasîi^ ttfmt mâsAsm ks^^^s^eke-^a âl s^s^

mrl^, otyjtt zammda örnek tc^lumlar olutum*XBr.

_ oOo
«slâm'da Çocuk adl kitab ardarda dizilen üç ana
Terbiyesi>*
ksm üzere tertipleyip ortaya koymay uygun gördüm. Her ksm
birçok bölümleri kapsamakta ve her bölümün altnda birçok konu-
lar yer almaktadr.

îleride görülecei gibi her bölüm aada belirtilen ekilde isim-


lendirilmitir. .

BRNC KISIM Dört bölümtl içine ^maktadu: :

BRNC BÖLÜM : örnek evlilik ve terbiyeyle olan ilgisi.

KNCÎ BÖLÜM : Çocuktan yana içimizdeki idrâic ve anlay.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:Çocukla il^ g&m hmmi^t. Bu Mta 4m
kcmuyu ke^o^n^ctadr:
t

2 — Çocua isim koymak ve hükümler. ilgili

3 — Çocuk için AKtKA denilen kurban kesmek ve bununla il-

gili hükümler.
4~- Çocuu sûmet etmek ve ilgiU hükümler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : Çocuklann (din, ahlâk ve terbiye d-
na) sapmalar ve bunun tedavi çareleri.

iONC iOSIM

m- W^üdk qbHîilduElar>
'
ia ye© ayn b^fânü ^
mantodur ;
BRtNCt BOLÜM : !m&n teri^sr^le ilgili s<nmluluk.
tKNCÎ BÖLÜM : Ahlâk terbiyesiyle ilgili sorumluluk.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : Bedeni terbiyeyle ilgiU sorumluluk.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : Aklî terbiyeyle ilgili sorumluluk.

BENC BÖLÜfM : Nefsi terbiyeyle- ilgiü sorumluluk.

ALTINa BÖLtîM : Toplumsal terbiyeyle ilgili sorumluluk.

YEDNC BÖLÜM : Cinsel terbiyeyle ilgiU sorumluluk.


*

-'
— oöo —
ÜÇÜNCÜ KISM
Bu, ûç bölüm ve bir sozmçu kapsamaktadr.

BlRNCt BÖLÜM : Te'sirli bir terbiyenin asl vastalan,


'

KNC BÖLÜM : Çocuk terbiyesinde temel kaideler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : Lüzumlu olan terbiyeyle ilgili sorular ve


bu hususta ilk akla gelen eyler.

Ve sonra da terbiye konusunu çerçeveliyen sonug.-.

— oOo —
Kitabn her bölümüyle ilgili hususlar geni çizgileriyle gözleri-
nizin önüne serilecektir. Ve sen okuyucu kardeim, her bölümün aJ-
tmda balbama bahisler, yararl konular bulacaksn. Bunlarn hep-
si de çocuklarn salam ve doru terbiye edilmeleri hakknda en
güzel yolu açklamay, onlar hayata en uygun ekilde hazrlamay,
tslâm için en güçlü askerler yapmay kendi iç yaplarnda en güzel
ve nefis sözleri, kurban ve fedâ olma idrâkini bulacak aksiyon sahi-
bi gençlerin yetimesini hedef almaktadr.

Önsözümüzü bitirirken, am
Yüce Allah'tiEu âmelimi kendi ho-
nutluundan yana hâlis klmasm, amellerin kendisine arzolundu-
gU gün bu âmelimin kabulünü, bu silsilede kullarna bir takm ya-
rarlar vermesini, hayatta doru yol üzere yürümek isteyenlere bu-'
nu bir kvlcm, nûr ve hidâyet klmasn dilerim. üphesiz ki bu-
i^nlanlann en üstünü, kabule lâyiç olmamn en uy^nudur...
Müellif
AbduUah Nftnh ISkvtaa

— ae —
^Mhmrt BÜYTÜK ALÎM
EYH VEHBÎ SÜLEYMAN EL-GAVCÎ EL-ELBÂNÎ'NÎN
ÖNSÖZÜ
Gerçekten, üstad eyh
PEYGAMBERLER VE-
Abdullah Ulvân',
RESESNE DORU adh eseriyle ünsiyet kurduumdan beri tanrm;
daha. sonra da SLÂM'DA SOSYAL YARDIMLAMA VE DAYANI-
MA adh eseriyle dostluk kurmakla aramzda muârafe meydana gel-
Dier iki
mitir. kitab da ayn yaknl salamtr GENÇLER B- :

LNCEYE KADAR. SALAHADDN el-EYYUBÎ..

Onu sözüyle, terbiye ve ta'llm nOte fiüâtârek çal


alannda biz*
masyla tandm gibi, kendisinden iittiklerimle de tanmaktagM
Eer benden, eyh Abdullah Ulv&n hakknda özlü bir söz söylemem
istense öyle derim *0 yaayan mü'min âlim bir adamdr; iki gözü-
:

nün, iki yannn arasmda, k£ilbinde ve kannda ResûlüUah (A.S.)


Efendimizin u
sözü yer almaktadr : KM
SABAHLAR DA MÜSLÜ-
MANLARIN DURUMUYLA LGLENP
ÜZÜLMEZSE. O, ONLAR-
DAN DELDR. (19)

Bunun için bazen cmu ilim ââ^^^âma^ kUbm' hPcmeUe. güzel


öiUle tebUg^ gerepid yerine getirmeli ImsRismia. seslendiini;
'
bazen de umuma hitab ederek kötü ahkanlktan, göze hîtab eden
yaynlardan sakmmalaruu ister ve bunun tehlikeli yanlarm, kötü
te'sirlerini, TELEVZYON HAKKINDA SLÂM'IN HpKMÜ adh bü-
roöründe açklar. Bazan da tahsil yapan talebeye seslenerek onlar
içki«ÜPHELER» VE «REDDYELER, ad altnda büroör yazar.
Hazanda sosyal konularla megul olanlar için, SLÂM'DA SOS-
YAL YARDIMLAMA VE DAYANIMA admda kitap yazar.

im^j^lan hatrlatur <^ SBLkHADD^^^XY\M. Bâh eselim

(1Q) bn Asftkir : tbn Mes'ûd (RJVJ'den. *


IST.AM'D A A tl F FC:-, ITM!
Zaman olur ki Müslümanlara ilim ve fkh uslübuyla hitab ©dip
*ORUÇ AHKÂMI» ve «ZEKÂT AHKÂMI» adil eserleri yazar.

Zaman
olur ki, kapitalizmin zararlaztodaa toplumu koruyup
kurtarmanm çaresine yol gösterir ve bu konuda AHJ£âMU'T-TE'MÎN
adh eBerm srazar; k^WUzmiQ tehlikeli vq zararl ^la« ^trla-
W^ lim M^hk tsl&m'daki' sosyal di^a^s^^ ve y^rdug^lamadaki
hakllk a^klm*.

. imdi
de görüyoruz ki o. SLÂM'DA ÇOCUK TERBYES adh
kitabm sözünü ettiimiz snflar için yazyor. Allah kendisine mü-
kâfatlar versin. ba€insm artrsn; ömründo ve amoUnde kendisine

tith Vebtai Süleyman ^-ElblM

fâö) '^li^M âU^fman el-Elb&ai'nm önsözünün tamamn terceme etmeye lüzum


eÖrasetSk. Asl önraAli olan ksmm im^mm^- i^^^^ M.
tidNC B^SKIKIN ÖNSÖZÜ

Hamd O Allah'a ki, güzel uygun bütün iler O'nun nîmetiyle


taaamlanr. Salât-u selâm, insanlara hayr iyilii öreten, beeriye-
ti apaçk nurlu hakk yoluna davet edip gerçei gösteren, doru yola

çaran Hz. Muhammed'e (A.S.) olsun. Allah (C.C.) O'nun haneda-


nndan, ashabndan ve ashabna uyanlardan raz olsun ki onlar dün-
ya milletlerine slâm Kur'ân ta'limini tayp ulatrm-
risâletini.
lardr. Bu bahtiyarlarn izini takip eden yollarnda yürüyenlerden
de Ailah (C.CJ ceza ve mükâfat gününe kadar râz olsn!.
SI^^DA ÇOCUK tl^^¥lSt adl tamamlayp bitir-
mmde ttmmm kvUmm ymmm eritir^ y^^ bu kitab üç
mm wme^m meydana gs^aemde bana tçvflk veren Allah'a hamd^
&Xm, O'nu her tûrlû nt^s^mld^tan tenzû ederim.
Sözü edilen kitap tamamlandktan sonra, tlsmt^tecK da ffc-
det ettii gibi, bütünüyle yanstr özellikte, amaca ulatnd
amac
araçlar açklayc, istenilen yola ir âd- edici. Terbiye konusuyla ÎIÜli
ilkeleri kapsayc, sorumluluklar çeitleriyle beMe^fkâ^ J^i^^tt^â m* ,

vap verici, çaifi aiMift uygun düücû, çeitli topi^lpi 'Mmm!^


getirici, bo^^ t^yeyl tâzsam tsl^ l^^^imiZI saito V0 ââ-
1^ durumum salrlayc nitrikte naeydana gelmitir.

Sübut bulan arzu ve emelim Arapça okuyanlann, um-


udur ki :

duklarnn fazlasn, çocuklarnn imdi ve imdiden sonra muhtaç


olduklar genel anlamda yönetme ve yönlendirme ilkelerini, kap-
saml terbiye kurallarm kitabmda bulmalardr.
Ifte m^m, bu kitapla Jütap âleminde, terbiye alamnda kü-
fûk bir boluu ^durduum, açk bu- gedii kapattnndr. Terbi-
yeci kendi konusunda davrandmda îslâm okullarnda kapsaml
bir tabiye kitab bulacak, çocuk terbiyece yeterli ilâç olacak, her

— 88 —
I s I. A M D A A I L E E (:; I T I f

yönüyle bu hizmeti yapacak, çocuu ruhen, aklan, bedenen; ahlâ-


kan, iç yapsyla, sosyal yapsyla hazrlama hususunda esasl kai-
delere rasiayacaktr.

Btmun gibi kitabmn l l ldayan, çocuunu ilâhiakidenin


asaletine, tsUkmi KmrUn hidâyetle, F^^mW tAM.> 'm^n*

Terbiyecilere u
müj deyi de vermeden geçmiy eceim Farkh :

düzeyde bulunmalarna ramen, bu baskda «Terbiyecilerin sorum-


luluklar ad altnda yeni bir konu getirmeyi ihmâl etmedim. Bu
konuyu «Cinjsel Terbiye Sorumluluu» adyla belirledim, unun için
ki, çocuun cinsel konuya temayülü sadre ifâ verecek ekilde yön-
ve ergenlik çama yaklanca ahlâk
lendirilsin cinsel konular-
dan kendini korusun; ayni zamanda ergen olunca evlilik eiine girdi-
d
ini anlayarak cinsel konuda asl amaçtan sapmasn.

Bu münesebetle terbiyeci kardelerime unu hatrlatmak isti*


yorum Kitabmda bir noksanlk ya da tenkid edilecek bir husu^
:

gördükleri zm^mn, düüncelerini, önerilerini bildirerek hb husu^


beni yeterince aydnlatmalarm bildirsinler. Onlarn bu güzel dav-
ranlarna, gösterdikleri ihtimama imdiden teekkürlerimi bildiri-
rim. Çünkü noksanszlk kemâl yalnz Allah'a mahsustur; hatâ ve*
günahlardan korunmuiuk Peygamberlere aittir. Bizden herkes (ba-
z konulan) reddeder ve reddolunur.

Eer Allah (C.C.) shhatimi korur da bana uzun Ömür verirse,


gel^ i^âim ^
tavsiyeleri, reddiye vi âi£i^^ 1^ BiûââllMEL Wt
âOdcate alacam -umanm.

üphesiz ki gösü serinleten, kalbi ferahlatan hususlardan biri


de, gençlerimizin okumak ve yararlanmak için Islâmi kitaplar satn
almaya açktan bir hasret kadar ki, kitabmzn bi-
duymalardr. O
rinci, ikinci ve üçüncü ksm pazara iner inmez gençlerin ve terbi-
yecilerin bunlardan edinmek için kitapçlarn önünde toplanp kuy-
rua girdikleri bir vakadr. Kitabn nüshalarnn bu kadar hayret
uyandr^ br sür'atle tükeneceini doruu beklemiyordum.
A0k w^a^k u ki
Müslüman topitiluklan, ke^düerinde ab2i
:

ve kalM bir lomaat meydana gaidiînde slâm'a d^m yö^sehnek-

— 30 ^
o N ?î Ö Z

t^ir. Bu kanaat müahhas duruma gelip slâm'm kapsamh teri'iy-


ye, ebediyete usama Ukeleriyle; nefsî âfetleri, ahlâkî sapmalar, si-
yasi skmtlan, sosyal bozukluklar düzeltip salkl bir düzeye ge-
tirmede tek kurtarc olduunu ortaya koymaktadr.
Nitekim Cenâb- Hak bu hususu kendi kitabnda öyle açklyor:

«Allah kendi honutluuna uyanlar selâmet yollarna eritirirs


kendi izniyle onlan karanhklardan çkarp aydnla ulatnr
doru bir yola koyar.» (21)
lîo^su hayalmda ^n)^ ^ ki
Islâm^ ç«^Ura açlan
:

tâli* kaplan goÇM^^ ÛXS^^ harekete i^^itir; bu bizim topluluu-


î^âm'm ve erefini bütün g^ili^^Ifit uyakta tutacak,
izzet
izzet vo y&;elikte büyük milletlere benzer âlu:mu olacaktr. Müs-
lümanlarn azizlii ve üstünlüü ise, Kur' ân çerçevesi içinde gelien
mü'min topluluklarm olutrmak için slâm adna çalanlarn bü-
tün cehd-u gayretlerini bir noktada toplayp tam destek salamala
nyla gerçekleir. Mücâhid slâm ümmetini hazrlamak, Allah tC.C.)
adna biraraya gelen cemaati sistemletirmek ancak bu gayretle
mümkündür.
üphesiz ki bu Allah'a göre zor deildir; çahan mü'minler ama-
ca götüren araçlar ellerine aldklar, Müslümanlarda böylece ama-
ca doru adm attklar takdirde her ey yoluna girer.
te muasr Müslüman topluluklarna, bulunduklar düzey ve
kültür farkllyla beraber Terbiye kitabmz yeniden tashih ve
tenkîhiyle, ilâveleriyle takdim ediyorum. Kitabmzda salam esas-
bulacaklann ve bu hususun onlan ara-
lar, köklü terbiye kaideleri
trmaya sevkedecei umulur. Ayni zamanda terbiye konusunda yü-
ce-erefli ilkelerden memnun kalacaklar beklenir. O kadar ki o çok

t2l) Malde Süml î 16.

—s—
SLAM'DA ALE ETM
kapsaml slâm terbiye sisteminden ba^ka bir yol olmadm göre-
cekler ki bu sistemin iaretlerini îslâm eriat açklam ana temas-,
n Peygamber CA.S.) Efendimiz koymutur.
Son oHmak fazHetli okurlanma unu. ^ha^^ieteiil îs^ea^ t Eer
bu ^Hi^tadn l»ir Im^ ve yarar g&^(»*la:^ g^lmiib' benim
s&lâL dUUannâa ^
Âyrsmlar. ben de onlara teekkür edenha^^
^
olaym.
rzasna uygun ve has klmasn, ken-
Allah'tan, amelimi kendi
disine arz edildiimiz gün onu benden kabul buyurmasn, Hak dine
yardm etmem için beni devaml baarl klmasn, olu, hayat ve
insan bütünüyle içine alan slâm düüncesini en güzel ekilde açk-
lamam istiyorum. üphesiz ki bu umulann en iyisi, kabule lâyk
olandr.
Müellif
AbduUah NAsh Ulvân .

— oOo —

(21) Mâitle Süresi : lâ.

— 32 —
ÜÇÜNCÜ BASKININ ÖNSÖZÜ

Rbb Allah'a mahsustur. Bb. satât, ea

tm}mm, HaJck'a dâvet edenlere, ö^ilikle öncûlik edenler üz&-


line -tâ hesc^ v@ grCMne kadar olsun-..
Dorusu SLÂM'DA ÇOCUK TERBYES adl bu kitabmn bu
kadar beeni ve takdir; üstad saylan ilim adamlar, terbiyeciler, be-
nimle haberleen yüksek fikir adamlar, edebiyatçlar ve dâvet ön-
cüleri tarafndan bu kadar övüleceim sanmyordum.

Once de, soTOk da hamd olsun. Mimette bulunup baa-


Allah'a
rl küaî3^ O'dur; veren, karlksz bata bulunan da O'dur; ilham-
da bulunup kolaylatran da O'dur. Biz ancak O'ndan yardm belc-
liyor, ancak O'na güvenip dayMuy<mz ve bütün fezüetler, üstün-
lükler hep O'na döner.
emm kitabm iki $e«öiût ^0mn ^m^m^ mmm-
mm. ]
I

iki fazlalktan biri. Müslüman kzlarnn yüzlerini örtmelerinin


vücubu hakkmda kesin delillcrm açklanmasdr. Dieri ise, ciddi
olaylarn nda cinsel sapmalarn (cinsel sapklklarn) sebepleri-
ni vakalarla ortaya koymaktr.

Allah'tan Meü ^ mcmâxm î^^sîknn açüncû basksnm eâ güzel


S^Me^: m U^haaâö, m
«Isl^ görünümde çkmasdr. Xâki,
ÎSlâte toî^îtoîna göre çocuk terbiyesmi önemsiyen herkes için yar-
ûmm ve l^ed @^ysmi ahlâk vo imân temeli üzerinde toplumlar
oluturmaya gayret eden herkase destek ve dayanak olsun. Allah'a
hamd olsun ki, terbiye hakknda en üstün esaslar, yönlendirme ve
ahlâk temellerinin en iyisi slâm'da mevcuttur, te bu esaslar slâm

— 33 — tsl&m'da Aile Eitimi Cilt 1 - F; 3


ISlAM'DA Alr. V.C. TM
ünmietinin her zaman ve her yerde ihtiyaçlarn karlayacak; dün
4ü;, bu^un fcle, yann da onlara parlak bir dou, göz ve gönül doldu-
*an Mr altn yata olacak, tefaüllerine medar saylacak özellikte-
dir.

/^ah'te ^eim, bugünkü slâm topluluklainu ^s$i0m^ m^M"-


tirmesi, îslârhiyeti onlarn düüû*^, Shk^ t» ama^ feaberdsî yapiîi
uygrai««, amel ve -^^ede onlan muvaffak klmas; y^tosei^^
fEm m fea^ meûssa^lms fazflet ^ ^râmet arzulan efîi^ te^
SZ ki AîlöJ CCC.) lc^Öl^:*tae dilek ârzedilenlerin en hayrls ve
icâbet© de en lâyk olandr.
Duâmzm sonu ; Hamd, âlemlerin Rabbma mahsustur.
MüeUif

Abdullah Nasih Ulvân


— .>p^t

BRNC KISIM
ÖRNEK EVLLK VE TERBYEYLE LGS.
EVLÂDDAN YANA DERÛNÎ DUYGU VE LG
ÇOCUKLA LGL GENEL HÜKÜMLER
GOCUKLARIN YANINDA (TERBYE DII)
SAPMALAR VE BUNUN TEDAV ÇARELER

T
y
BRNC BÖLÜM

ÖBNEK EVLLK VE TERBYEYLE OLAN LGS


slâm'n çocuk terbiyesi hakknda koymu olduu temel esaslara
geçmeden önce, özet mahiyetinde de olsa evlilii üç yönden ele alp
sunmamz uygun olur :

0
HM^^ mevcuttur.
W»Wi îmmâB M im duygudur, yani ^öutoB m duygu
b) Evlilik toplumsal bir maslahattu-, toplumu düzen ve huzura
kavuturur.

c) Evlilik bir seçme, beenme ve ihtiyara îistee bah) bir ko-


nudur.

Evliliin bu yönlerini ele alp sunmak, ^r^jit^Üt âCTumlulK


.

lenmekle olan ilgisini ve soylu bir neslin ortaya çkmasyla olan i^"
batn, doan çocuun nesebinin belirlenmesini, bed^ ve ahlâknn
selâmette kalmasn, ana-babasnm sevgi ve efkatinin çocua yönel-
mesini, elerin çocuk terbiyesinde birbirine yardmc olmalarn, eri
yola sapdmda onu dorultmay ve onu hayata elverili bir insan
olarak hazrlamay konu olarak açklar.

fiMi sto 1sa ^tâ^râea hmt biriyle ilgili }m «Bgfctttt&aMt»


iunac»^ :

EviiiiK taAHciA FTTai Hi msfGmm


îslftm eriat Ukel»1nde en açk hussîludta Mri di^tm mihf
baniy^Ie m^^^^. Çb^ rub'N^yel testi i^Ml^l ^^^^^
ta,©itm Mitit^iie^lE^^
ve içûdûsûyle sörtOme ve çatna halindedir.

— 37 —
.

. . . , % . 1^ r\ /\ l l. ti l. t_j I T I M I

liosûlüllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyurmutur :

-Allah bize gerçekten ruhbanîyete bâtldan uzafc, bütü- larhk


nüyle hakka yön^ kosMiay bir din v^mitlr.» (&)
«Kimin evlenmek çin hali-vakti 'ye4nde olur, bununla beraber
evlenmezse, o benden degildi^
ite ae^, bu ve l^ka'ha^slm^^ ts^m mai'nm Müslsm
bir kimsenin evlenmekte Sm0iyffitM, rtdiMlI^ ^yetiyç zûhd-U
takvâ göstermesini, bütün vakitlerini ibâdete vermesini mram kld-
görüyorsun; üstelik bir de Müslümamn buna gûcû yet^. seb^
ve vesileleri hazrlamaya mali imkftnlan yet^m
Besûlüllah (A.S.) ^wlhni^ toplumun fertl^Û mta^lUbode
ve insan nefsini terbiy» ^
tedavide bulunduu düzey üzerinde durup
düünecek olursak, bu murakabe ve terbiye ile tedavinin, insanm ha-
kikatini idrâk üzere kurulduunu görür ve bu hususta kesin bilgimi-
zi ve inancmz artrm oluruz; ayn zamanda insann arzu ve temâ-
yülüne en salkl cihetle cevap verdiini rahatlkla anlanz. Böylece
toplumda hangi fert olursa olsun ftrat snrn amaz, imkân dahi-
linde olmayan eyi yapmaz; tabii bir seyirle ortalama yolda yürür,
kendini knar ve seyrederken o gözetleme
itidalim korur; insanlar
külfetine girmez, insanlar ileri geçerken o gerisingeri dönmez; haya-
tn gayepi kuvvet bulunca o zayflamaz.

(22) Beyhaki Sa'd b. Ebi


: VAKKAS (RA.rdan.
(23) Taber&ni - Beyh&kl.
— 38 —
:

ORIMKK l'VI.H.IK vr. I I UH1 Y ! Y l r. W] ..\ ;n iia,i,-,j

"Son artk yüzünü Hakk'a yönelmi bir birleyici olarak dine çe-
vir ki bu, Allah'n salad
bir ftrat (maya) dr, insanlar onun üze-
rine yaratmtr. Allah'n yaratnda hiçbir deitirme, deiiklik
bulunmaz. te en doru en salam din budurl Ama insaolann çou
bilmezler.» (24)

Sîze gereken. ResûlüUah (A.S.) Efendimizin bu husustaki yerini,


Mu^tU û&3s&yî l^meâc ve uygulmn^r; ^toM bu yer ¥e dlte^
stt m terbiyenin,kat huylarm tedavisi ve insann haJcikatinin anr
Intlma^ hususunda en büyük y^:^.

, Nitelüin sahih rivayete göre :

— Oç kiilik bir topluluk Peygamber Efendimizin elerine (A.S.)


gelerek Peygamberin ibâdetinden sordular. Kendilerine bu konuda
bilgi verilince^ bir bakma onu azinsadlar ve az buldular. Sonra da
öyle dedi£lr : «Canm biz nerde. ResûIûUah (A.S.) Ifendimiz nerde,
ASMt GCjCJ mm geçmi Ve gelecek günahlarm balamtr.» Bm-
m M mâm^m t^in öyle dedi «Bana gelince, ben yaadn^ ^sme
:

her ec^* ibftcMe m^mss^^.» Dieri öyle Mi : «B^ da MEÛÜ


yh oruçlu geç^^^ece^ ftar e^n^eceina.» Ü^^mM st MI t

«kadnlardan uzak duracam, ^^^y^. evlenmîyedâi^,»


Bu srada ResûlüUah (A.SJ Efendimiz çkageldi ve :

— «öyle öyle söyleyenler sizlersiniz deil mi? Allah'a and ol-


sun ki, ben sizden daha çok Allah'tan sayg ile korkarm ve Allah için
sizden daha çok takva sahibiyim; suna ben hem oruç tutarm, hem
iftar ederimi hem namaz klarm, hem uyurum ve kadnlarla da ev-

lenirim. Artk kim benim sunnetimden yüzçevirirse o benden deil-


dir.» (25) btyurdu.
Bu nayslardan açkça anlalyor ki, slâm'da evlenmek insanî
bir ftrattr; müslümanm, kendi nefsinde büyük bir sorumluluk du-
yup boynunda terbiye ve gütme hakk bulunduunu tamasdr.
Müsluznav ûtratm bu çarsna otatLu çevap
Bu. sorumluluk.
verdimi ^l^atodaki bu. duyguya «evet» çtedii ve hayatm bu süu-
netler^de seyrettii vakit et^^^le^.

— 39 —
^ . k '1 j 1^ r. ^ ' 1 L I M I

EVLÎLK SC^YAL BÎR MAaAHA1*rm


Bilindii slâm'da evliliin genel anlkmda yaradan söz ko-
gibi,
nusudur; bunun sosyal maslahatlar vardr. Allah'n tevfikyle bun-
larn en önernUlerne kap açacaz, sonra da evliliin terbiyeyle oian
ilgisini açkhyacaz.
l — însan feûrünü korumak :

Evhik insan nesli devam eder ve çoalr. Bu durum Allah


ile

(C.C.) yeryüzüne ve üzerindeki her eye vâris oluncaya kadar sürüp


gider. Bu çoalmada ve nesil nesil devam etmede insan türünü koru-
aatraa.f^ önemi açktr. Wsgtma:^Err tosundan, insan türünün fî*
ziksel ve ruhsal yaphETim .paralel olarak koruyup esenlie kavutur-
mmk mUm TsmnmMs. salam ölçülett ve Sârallar koy-
mak da o nisbette Önemlif^T^
Kur'ân- Kerim bu toplumsal hikmetin ve »nsan'î maslohatm kad-
rini yücelterek öyle diyor ^:

«AJkh size kendinizden eter vrardi ^ e^^Medes ^ze <#ülar


ramen bâtla nanyorlar da AHah^u nlmetleint inkâr nu ediyor-
Jar.?l» (26)

«Ey insanlar! m Uk mi& ma) ^


yarataBb «mtfm ds m^nl
meydana gel^^ vc ikisinden birçok erk^lto ve kadml»r Üreten
Rabbnuza kar gelmekten, O'na saygszlk^ Itldlin^Mim ITjâ lium-
balk (balarm koparmak) tan saknn: üphesiz kî Allah â^rinizda
tksursuz) bir gözeticidir.» (27)

(2d) Nrihl Sûresi : 72.


(27J Nisa Süre& : 1.

— 40 —
( >KM^ i VI.1I.1K ve lEimlYLYI.L OI AN lUilSl

2 — NesU korumak.
/
Allah'n kuUanna meru' kld evlilik müessesesiyle,
çocuklar
ken^st^ ûeâ& w
babalarna nisiset etmekle gurur duyar, iftihar
&$m^. üphesiz ki bu intisabda onlarn kiisel itibar, ruhsal Istik-
^mm
d
rart ve

m
<^m. ve yücelii v»r^. ;Eer Allah'm meru kl-
evlilik mû^rasestf ©masayd toplum hiçair kerâmet, asalet, eref
sMe^^ âcaklarla dalgalanr Is^y^e Jmr^A ve %u
durumda £b fo^et d^^raOne «^^^ Mr darbe yer. boz-
gFimeuluk ve hereyi mubah sayma yaygnlard.

3 — Toplumun ahlakî çözüntü ve .çöküntüden selâmette kalna-


s.

toplum ahlâkî çözüntü ve çöküntüden se-


Evlilik müessesesiyle
lâmette kalr; fertler toplumsal kokumadan, bozuntudan kurtulup
güvene kavuur. drâk ve anlay sahibi her kii açkça bilir ki, dier
cinse kar tabii temâyül ve içgüdü, meru' evlilik yoluyla doygun
hale geUnce. helâl ile balant kurunca, ümmet fert ve toplum cihe-
liyle süslenir de adâb ve terbiyenin, en güzel ahlâkn en üstünüyle
ölçüsünü bulur. Böylece tebli görevini yerine getirmeye lâyk, so-
ruriluluk duygusunu Allah'n murad ettii ekilde tamaya daia
müsait duruma geiir.J

EMlfe l^kmet ve toplm^ ^^iaMn hakknda gmç-


^
buyarmuiar
felsefesi,
t«svik ve tahrik ederken Allah Resîilu
:
m tsK^ m ^âci^

«Ey gençler topluluu! sizden kim evlenmee güç getirebiiiyorsa,


evlensin. Çünkü gerçekten evlilik gözü (harama kar) daha çok yu-
mucu, namus ve iffeti daha çok koruyucudur. Kim de evlenmeye
(mali imkân bulamaz da) kudret yettiremezse. ona da oruç gerekir;
çünkü oruç ehveti kesi^^» ^

2) el-Ccsnaajt îiv^îet ©ünitir. Hadis sahihtir.


4 - Toplumu fcür takm hastaJiklardan koruyup selâmete eri-
lumek.
Toplumt m^ra^esiyle, yaygnlamaya müsait zina se-
©Adilik
Mac
,

bebiyle bir takm hastalklardan korumak ve esenlie ka'


vuturmak ancak mtimktOadür {.Fup^un ortaya çki):»^»^ l^ama ka-
p açlmas da ancak bu saye^ Önlenei^l^. Bu ha&tal&lardan biri
i^threvî vf fr^tgidir. Bunlar ve benzeri has^iJEte nmU ismtt-
iiMm samp kötü sonuçlara götüren tehliksU illetl^tt }seâmA M
kuvvette âüürth*, öldürücü nitelik «gyp-
m. ^athun homr.
^^i^ekte olan ^$r
^
^
5 — Ruhsal ve derûni sükûnete kavumak.

Erkekle dii arasmda ciddi sevgi ve rahmet, samimi ülfet ancak


evlilik ile nev-u nemâ bulur. Koca akama doru iini bitirip evine
dönünce, eiyle çocuklaryla biraraya gelince, gündüzleyin üzerine
çöken slant ve üzüntüleri unutur, yorgunluu kalmaz. Kadnn du-
rumu da böyle, kocasyla buluup biraraya gelince kendisini skan
birçok eyleri unutur ve hayat arkadauun yamnda huzura kavu-
'

ur. '

te. böyiçce elerden herbiri derûnl sükûneti dierinin g^geslndd


duyar^ s^s^ul^^tmu bu ^^fede l^eâ^I\Bu durumu
tasvîr eden Cenâb- Hakk ne güzel ve ne üstün beyânda bulvmuyoT:

«O'nun açk belgelerinden biri de, size kendinizden eler yarat-


masdr ki onlarla sükûnet bulup huzura kavuursunuz. Aranzda
sevgi ve rahmet meydana getirmitir. üphesiz ki bunda düünebi-
len bir millet için öütler, ibretler ve deliller vardr.» (29)

Elbette sözü edilen ruhsal ve derûni sükûnet ve huzurda çocuk-


larm terbiyesiyle megûl olup yeterince itina gösteren ve bunu ko-
rumaya çahan kimsenin paj^ daha büyüktür. Açklamaya gerek
yoktur. .
-
,

6 — Elerin âile yuvasnm kurulmamnda ve çcm50mn tetls^-


'
sînde yardmlamas. ^

\ ancak evlilik bagm gerçekletirmekle âile yuvas kur-


Çiftler
mada, sorumluluk larnada birbirine yardmc ve destek olurlar.
Biri dierinin iini tamamlar; kadn kendi ihtisas, bilgi ve becerisi
dahilinde i görür; tabiatna uygun, kadnlna yakan yerine ge-

'iö) Rûm âüresi : 21.

— 42 —
^
OlU-JEK, ^l.n.lK V,. irUlllYriVLI: OLAK LGS
tirir. Bu da daha çok cv idaresiyle ve bir bakma ev ekonomisiyle
ilgilidir. Çocuklarm terbiyesiyle megul olmak bu cümledendir.

No doru söylemi âir :

"
•Aue bir okuldur, onu hazrladl^ zaman,
Kökü tertemiz soylu bir topluluk hazrlarsn.»

Erkek de k^adi ihtisas, bilgi y© becerisi çerçevesinde bir eyler


y&par; tabiatna ve erkekliine uygun oiam iler. Bu da çoluk-çocuk
için çalp
çabalamak, en zor ve skmtl amelleri yerine getirmek- ,

le salanr; ailenin esenliine yönelik zamann dümanlarndan, gü-


nün musibetlerinden korumakla asü ölçüsünü bulur. îte böylece
eler arasnda yardmlama ruhu geliip tamamlanr da en mutlu
sonuçlara eriirler, iyi-yararl evlâd hazurlamada en güzel meyvele-
ri elde ederler.

Mltn^ bir tc^hüota ^mâc. ^amm lulbindo


testâs»
mmkd a^reM dourma n^^nde slâm tv^mm fmf^' BahA
da öteye, bûtûa bir ail^i^üpsar bu hava ve ruh. hepsini birden sev-
^ selâmet ve istikrar £^^:esinde biraraya getirir.

7 — Babalk ve anahk efkatinin gönülde alev alev yanmas. . ,

f Evlilik müessesesiyle elerin gönlünde eflst V9 ale^ ymk- *

ve dü^i^i^ atmnsf
#M ^^pcfr gereni b^ I^Uenîn olu^a^ çQk tabüW^
âp^^e^timede
ailenin yaayp
^ lyl ve güz^ »w^bam^
IsgMb dtem ke^rakt onlara istik-
en uygun
4eW^le:

vm^ €«a ve uygun bir h«?^ 1^ t^eööfe hâssu-Iapdiak da an-


cak böylesine asU ve uurlu bir düünce bahçesinde sagUuur. j

te bütün bu olumlu sonuçlar ki, toplumun maslahatlanyla il-


gili bulunuyordur, evlilik müessesesinden kaynaklanp vücut bulur.

Okuyula kardeinv bu toplumla maslahatlanh çocuk ttöt^


ilgili

biyele £^ ve M^^uu ^e^e^ ^Ma ^ltarla, soylu bir


"
l^l^mm meydana gelmesiyle içiçe buhmuyordur.

o halde îslâm eriat'nm evlenmeyi emretmesini hayretle görüp


karlamamza gerek yoktur; onun evlilii tahrik ve tevik etmesi
de alacak ey deil.

43
:

I s I A M D A A 1 1. 1: K c; ] -f t M )

Allal liesûU (S.A.V.) ne doru söylemitir

-Mü'min, Allah'tan korkup fenalklardan saknmaktan sonra


sâha bir eten daha hayrh bir eyden yararlanmamtr» (30)

Dier bîr hadiste de 0ye tmyurmutur :

«Dünya bütünüyle yararlanlacak eydir/ ama OBim eo hayrli


yararlanlacak eyi, s&liba kadmdr.» (31)

EVÜLK BK BEENME VE SEÇME_ KON USUDUR

erefli eridtiyle. kapsaml


fi-lâm, düzeniyle evlenmek isteyen
çiftlerin önüne bir takm kurallar ve hükümler koymutur ki, eer
insanlar evliliin doru yolunu bunlarla bulur, bu yolda yürürse,
evlilik tam bir anlay, sevgi ve uygunluk üzere olur; oullar vo
kzlardan oluan aile yuvas salam bir imânn doruuna, selim bir
yapnn zirvesinef köklü bir ahlâk, olgun bir akl, yatp durulan
bir nefs düzeyine eriir.

S^ü edilen kural ve hükümlerin en önemlilerini srjUyaiim :

r Tabii burada «din» tabirinden kasdmz, gerçek anlamyla slâ-


miyettir, ayni zamanda onun üstün ve erefli bütün faziletleri do-
rultusunda ameli uygulamadr. Aynca onun yüksek adâb ve ölçüsü
de bu tabirin kapsam içindedir.

B^fsr y^miUMt l>u tabirle. eriat yolunu kâmil anlamda, onun


sonsuza dek uzanan ilkelerini en mükemmel mânada kasdediyoruzr
diü:.'3

te evlenecek olan çiftler bu düzeyde mlay, t^f^tma ve ken-


üne gerekli germe içinde bulunurlarsa, o takdirde onlin^âm herbiri

tbn-Mâce,
13i) Sahih-i Möslia.

44
ÖRNEK EVIMM TEttülVEVLfe OUVN ItM
için <dind«.i!^r, ahl&k s&hibidir* dm^iz znümkâû olur. OlÜarcUm
biri kendini bu dü^^
jmtmm, s^â ^Mb^ v:^tMmta^ ve
kendine lüzumlu gMi$ îiususunda henm&estmae» o tBâsâârâo omm
hakknda «yoldan sapm, j^blâla bozulmu, îslâm'daj uzaklam»
diyebiliriz. Bu hal, insanlara onun düzeldii, takvâya yöneldii ve
dinin kural ve hükümlerine tutunduu kanaatini verinceye kadar
devam eder.

BgMs ÖmOT'in (R.A.) açt yol ne kadar ince ve duyar-


lite t ââksl^ tanlM^ en se^mt ^^^ ^mm m- «MM^
MS^S m^ya. koymu ve tanmlamtir. Bu oaF. bfe" adamm
0&V dier bir adam için ehadette bulumma^yla ^^^^^i^^
Ut
Halife Ömer'in huzuruna gelen adamla aralarnda geçen söyle-
^ öyle olmutur :

ÖMER -: Bu adam tamyor musun?


ADAM Evet.

ÖMER -; Onun girip çktn sk sk gören komusu musun?


ADAM-: Hayr, komuluumuz yok.

ÛMEIH Onunla yolculuk yapp güzel ahlâk m huylann.o yol-


^)^k^ ittf i63^ a^te?

4a böylece onun t^tvasn, dürüstlüünü, iyi tür kimse olduunii an^


hyabildin?

ADAM ~: Hayr, böyle bir al veriimiz de olmad.

Bunun üzerine Hz. Ömer (B.A.J öfkelendi ve yüksek sesle:

laaon soBe^ "kûfup EsMz^ken zni


gördün? diy^ ^rte A4am, *me^^ mm^ verince, Hz. Ömer
(E.A.) ona öyle dedi :

— Haydi gü, çünkü sen o adam tanmyorsun! Sonra dier ada-


ma dönüp dedi ki Bana seni tamyan bir adam bul getirî.
:

m^mse Hz. ^mm ekline kyafetine


£EA,î «tom
^rmU- m
süne bakp aldamnak istemedi, gerçei shhath ölçülerle, onun din-
darlk ve ahlâ]bna delâlet eden kstaslarla anlamaya çalü.
s. A MU A ALI-: EOTM
ite ResûIâÖah (A.S.) Efendimizin hs^^sl^nin de delâlet .

mâna budur

^^^^^^ M ^msÛBi Ma mretieinize,


bedenlerinize l^akmaSE, O
aneak ii^n ItalMennlze re amellerinize bakar.» (321
Bunun Peygamberimiz (S.A.V.) evlenmee is-
içindir ki Sevgili
tekli olanlar dindarla evlenmeye cgvîk etmi, tâ kî, kadm kocasnn
ve çocuklannm hak ve hukukuna riâyeti en uygun ekilde yettl©
getirip kendisine düeni yapm olsun ve slâm'n emrettii ölçü ve
anlamda ev idaresiyle ilgili hjdtlar yeme getirsin.'
Besûlüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda aydnlaUc bilgi

vö Ölçü vernik öyle buyurmutur :

dört özelliinden dolay nikâh edilir Mal, soyu, güzelli-


«Kadn :

i ve dindarl. Sen dindar olanna zafer bul ki ellejin feyiz ve be-


"

reketle dolsun.» (33)

Dier ^ #yîe lîûyuj^#lardr


ftMÖste :

«Kim kadnla onun


bir ve erefini dikkate alarak
azizlik evlenir-

se -^ah onun ancak aalm arlnr. Kim de kadmla onun mah


için evlenirse, Allah ancak onun fakirliini
Kim de onun
arlnr.
soyluluu için evlenirse, Allah ancak onun asaletsizliini ve düük-
lüünü artrr. Kim de bir kadmla srf gözünü harama yummak, na-
mus ve iffetini korumak veya hsmlk ban kuvvetlendirmek için
evlenirse, Allah o kadn sebebiyle onu mübarek klar,
kadn da O
adam sebebiyle mübarek eyler.» (34)

(32) Sahih i Müslim Ebû Hüreyre (R.A.) den.


:

£331 Buhari - Müslim î^bû H^reyr©


;
den.
f34> Tab^^ el-Eraat'da Enes CR.A.) d«.

— 46 —
mlU& «6 It^MY^YLK OLAN LGS
Buna karsük Be^Ma A.S.} £fendlmis.lst«ltte kmrt veBle^
rini, talib i^Ngto iSütte^ W
9$mB. ^^i^^Bâm sm^ma. y^p-
malan hususunOâ
Jenmel ölçü ve anlamda
etm^b^ 1^ «M
Ülîö hukukmkl ^.mû-
lttkukunu ywin©
çocuk terbiyesini baaryla yairüte, âüenln eref ve vakanu ayakta
tutmak için ^osâoru gayret göster:^ «ikdeat S^^^ce masraf ve
harcama kcmusunda evin ihUyaçlanm Wtaia. edebüe...
dindarlndan ve güzel ahlâkndan honut olduunuz kimse
(evlem^ niyetiyle size geldii zaman, onu evlendirin! eer böyle
mmMSBmm imMÛttde tâv fl^ îtrû hnyüb Hr fesâd meydam ge-
Iür> tas)

nanm bir kzm yrtc


bir kocann pençesine veya bile bile in-
kâra sapan, ve hiçbir mü'min kz hakknda hiçbir hak ve vecîbe gö^
zetmiyen bir adamn eUne dümesinden daha büyük bir fitne din,
terbiye ve ahlâk için düünülebilir mi? Böyleleri ne eref ve âile
gayretini, ne rz ve namusu ayakta tutmaz ve bunun için hiçbir ölçü
ve tart da dikkate almaz.

kzn, her eyi mubah sayan ahlâksz bir adamn


Evet, saliha bir
"

ismetine dümesinden daha büyük bir fitne olabilir mi? Böyle bir
koca, eini yabanc erkekler arama sokmaktan çekinmez, onu içki
sofralar hazrlamaya zorlar, baka baka erkeklerle dansetmesini
ister ve durmadan onu dindarlk ve ^zel ahlâktan koparmak için
onu tabiatmdan uzahlg^faLpr.
'

Nfce genç ioudar vâr \â -mf fpmk M- kmdi eyiadö îfFet ve t&Mt-
li^n, sadeliin misâli saylr; aa^. 1^ mubah sayan adamm
evln& intikal edince, ahlâksz bir acN^
lav^^^üce ve ^^Ü-mn^
ni ayaklar altna alacak kadai* ^
fcadna dönüür, hiç bir
fazilet ölçüsü tanmaz, iffet ve eref. îtibaz* ve vakar nedir bilmez/

HÇ üphe edilmiyen bir gerçek öe u ki •


Çocuklar bu gibi bir

lâkis do^l^ ^ete m^mi eyi mub^ ss^ra^ fesâd ve UTs^etâ"


tM f^le/r^ h^^mm Mms^&t y^irler.
O halde dini esasa uygun ihtiyarî evlenmede en önemli husus,
kan-kocanm imân dorultusunda saadetini,çocuklarnn slâm ter-
biyesi üzerine yetimesini, ailenin salam bir eref düzeyinde kal-

f35 Tirmizt

— 47 —
ISI.AMDÂ AU.K lUilTlMl

^«» ve istikrarl bir hayat sürmesini salamak vs bunlar. gerçek-


letirmektir.

2 — Asalet ve eref temeli üzerine kurulan iitiyari evlenmel..

[ Çiftlerden birinin dierini kendi arzusuyla seçmesi hâlinde s-


lâm'n bu bususta kaydutu kurallarda biri udmr eâte ;

beffflsm -m hayat arkadam se^sas^ köklü bir âüede^ i'^ v@ aîl>^


Jâlfeiia m^mtf^ ^^nan bir çatdan ohnahdr,
O^kü ^^£3&r aralltmda arlk v© e-
gibidirler, k^ftdi
ref cihetiyle farkllk arzederler; fitne fesad ve iyilik düzetüik bak-
nundan üstünlük gösterirler.
J
HesûlüUah (A.S.) Efendimiz irmai^^m madenler gibi olduklar-
sn Ml^ü^ i^gta^k fötlarm cipo^^ ^Muk
üees^ m- er
Marnndan S&kh durumlar arzettiiM hai^isleriyle belirtmiler-
dir :

bayr ve erda jmadenler gibidirler


«tlnsanlar : Cahiliyyet devrin-
4^!^- a^^M (taâat -^^tppl Btep iln^ülertaî bildikleri tak^rde-
îstâmiy^e de iyi-se^yndirier> (361

te
bunun çin ResûlüUah (A. S.) Efendimiz evlenme konusun-
da, seç^} beenmeyi asalet, eref, iyilik, düzenlik ve nezaketle neza-
het tom^ine balanp tevik etmitir. Bu hususta Peygamb^ (A.SJ
Efendimizin birçok hadîsleri biraraya getirilmitir. Size onlar çku-
manz tavsiye ederiz :

«Hadrâ-i dimen'den saknnK

tMif Ebû EMl*Üd ; bn Mesrii'den - El-Askerî : Ebû Hureyre'den.


"

,
«"HINI K 1 VI I.K vn IKmtlYEYLE O IJVN I.ÜS
rt m

bunun üzerine soruldu :

— Hadrû-i dimen, nedir Ya Resûlellah?!

Cevap verdi!

— Oplükt© ir©$er©îi gSz^ kadn. f37)

Soysuz, erefsiz, asaletsiz, inançsz ve ahlâksz bir ailede yetigen


kzlardan saknmamz emrediliyor.-

kaâUaHa evleiîn.» tâS) ' *

«Nutfeleriniz için aratrp denk pak kadnlar


seçin (kendinize
bulun) . Çünkü soy ve kan çok hilekâr ve aldatcdr.» (39)

«Nutfeleriniz için aratrp seçin (uygun ve denk nezih kadnlar


bulun). Çünkü kadnlar erkek kardelerine ve kzkardelerine ben-
'
zer çocuklar doururlar.» (40)

Dîea? bir rivâyette ym^m-tûnyar :

«<Birçok yönden size) denk gelecek yerleri aratrn. Çünkü (do-


an erkek (çocuk) çou zaman daylarna d^a çok benzer.»

«iyi, düzenli, elverili bir nahiyede (yetien kadnlarla) evlenin.


Çünkü soy ve kan çok hUekârdr ve aldatcdr. (41)

Bütün bu hadîsler tek kanaldan gelip çou zayf saj^lsa da hep-


si biraraya gelince hasen durumunu ahr. O halde hadislerin tamam,

evlenmee rabet eden kimseyi, iyi, düzenli, elverili evde ve konak-


ta yetiip gelien kadmlarla evlenmee tevik etmekte; eref, asalet

(371 Dâre-Kutni - El-Askert bn-i Âdiy Ebû Sâid eMiudrfdan. :

(383 Ibn Mâce Dâre-Kutni - el-Hâkim Hz. Aie (R.A.) dan.


- :

(39) fan Mâce - Deylemi...

— 4» — tsl&m'da Aile Eitinü Cilt 1 - F: 4


,

SLAM'DA A KGtTiMl

V6 {'azîietle tannan köklü bir evde yetien, erefli, soylu bir nutfeden
suzülüp gelen, soylu temiz atalardm meydana ^elen kzlarla evlen-
meyi t^LVö-iye buyurmaktadr.
Bu "m tav^yede^ ^rra gelince, kiinin ftratnda yücelik
m lîiîtoso. köklü ve asil âdetieri tay«jör ^uklar yitâigptne-
si, slâitl'^ s^^^^ ahlâJc krallarma göre bir nesil oli:%£t»:ma^''soy-
lü ef^ kadmiann yüio^ «îütt «M£t€^ snzhmeâii mMet ruhu-
^ ^y^MÜ* t^ûMi^ ^%^lece eit Î^^M heisletlerl iktisab
'
etmest
^t gteil ve yüksek ^lâk ve erdemlikî^ kazanma^âr.- ^

Osmaa b. Ebû'l As es Sakafi, nutfelcri için hayrl bir aeçim


yapmaiai) hususunda çocuklarna u tavsiyede bulunmutur :

«Ey fidan dikmeK ümre evKun^ isteyen oul^^

kîf fidann nereye dikmek istiyorsa oraya dikkat etsin.

Asaletten uzak kütü soy ve kan pek az nedb üretir.

Ü halde bir süre mam ofea arayn» «ratann..»

, Bu beçme ve beenme, iayrh olann srama konusunda ger-


çeKton Ömer b. Hattab (R.AJ, «çocuun babas'üzerindeki hakk ne-
dir?" diye soran adama verdii u
cevap duyulmaya deer bir anlam
tampj;î,arhr «Anasm iyice aratrp seçmesi, ismini güzel l^ymas.
:

kendisine Kur'ân öretmesidir.»

; üphesiz ki Resûlüllah (A.S.) Efendimizin sözünü ettiimiz es


söçme ve arama konusunda tevcih ettigâ fâvsiye, ilmî ^^;^m$Xi ^
büyüü ve asnmzda terbiyeyle ügiü nazariyelerin m ttyjgum mft-
^'J ' .
^
Biyolojik ve genetik olaylar iteba^âiustr ki. çocuk ana-babasmn
fîzlksel, mhsfi^f a&E "m^mtimti s^aS^cm âoduu'aûda l^alûp ken-
disiylemlikte ge^lr. d M4â beenip seçmctei?«^ arayp e
se^ede^ asalet, eref ve tfm, diime^ â^Eate ahnâ^ ^^1^
dirde. çoeu^^ ^et^^teftMk^ doruluk üzerine n^&gj^p f§0^^âm»
bunda faîç edümemelidir.
Doan çocukta irsi meziyetler, özellikler, iyilikler faziletler ve
üstün bir terbiye faktörünün nüvesi topland zaman çocuk dindar-
hk vö ahlâkta sonuca ular, takvâ ve fazilette örnek olarak
iyi bir

mulma düzeyine isâ da^mm^^md£k, halk ile il^kilerinde ve gü-


ze^ ahlâk dallannda Övgü deler \sk oktaya elir.
o halde evlenmee ra^be* ete erkek ya da kadn
m mm%
çok
mm sözü edilen
vs fe^^neyl çok güzel yapmal, hayat arkada-
^içyip Dgt^^^^ite.
iyi TaM
eer evlenmek steyenler
soylu - fmmh ûmm
meydana getirmek
- ^l^^aiM W^.
manan tertemiz bir sülâle
istiyorla^a, bu dikk^ göst^^i^iârfer
3 — Evlilikte yabanc kadn seçmek.
hm ^ sSa-ak seçerken bu hususta slâm'n hikmete yönelik
}0 ç^, yabaMt T^am hsnn saylan kadnlara tercih
Ötm^kl^t.
arzudur,
M jpee^m f^m^^ m
Bu domasndan yana bîr
^^^^m §^
s^ifttola t© Aac^urlardan selâ-
mette kalmas ve aüe
daha,salam ye gelikin olmas
gM Hfâlte^ m
çemberinîBî sosyal iUgkilerin
için hîr dnî^^.
Bu dorultuda gerçekleen evlilik doan çocuun fiziksel yap-
snda da güç ve kuvvet artrr, daha iyi geümesjAe, s.alam temel
üzerinde pekimesine yardmc olur.

Res^^M^ {A^J Efendimizin hsm ve akraba ile evlenmekten


saknmay tavsiye buyurmas hiç de'alacak ey deil; O'nun bütün
emir ve tavsiyeleri ilme
çocuun
k tutmakta, ana fikir olmaktadr. üphe-^,
siz ki tavsiye clz, geri zekâl ohnasm önlemekte, anne-ba-
basmdaki kusur, bilhassa evlilikten meydana gelen komm.ps^ü^
inip onu bön khnasma engel l^kg j^^ffliefe;^^,
}^mmm 1^
ai^l^ûm^^ ymi^ imaliyle întîkaî kusutete u^ tiütt'

maya yöneM bir tedMnür,

Resûlüllah (A.SJ Efendimizin bu konudaki uyanlar ve ümme-


tini sözü edilen evlilikten sakmdurmaya yönelik tavsiyelerinden biri
'

de udur :

,

«Yakn hsmlarla evlenmeyin; çüakü bu durumda çocuJI^ zayrf


ve geri zekâJ doara -
.
SLAM'CA ALE Mmttm
«MEmc kaduüarla evlenin ki zayf ve geri z&kÂh kalmyas-
nz.* (42)

Gerçekten biyoloji ve genetik tesbitler, hsmlann birbiriyle ev-


lenmesinden zayf bir neslin, beden ve zekâ bakmndan Clz bir ku-
an meydana geleceini, doutan kötü sfatlarla donatlm, top-
lumsal yapda müstehcen âdetlerin vücut bulacam isbatlayp orta-
ya koymutur.
îte bu gerçei. Resûlüllah (S.A.VJ Efendimiz 1400 yl önce. ilim
henüz ortaya çkp sözünü söylemeden, basiret sahiplerine hakikat-
leri izhâr ederek söylemitir.

M %% ^ntO'-y^ir tâ^o^^û^ m k^^uk peygam-


b^^izin, 1^^^ 8^ »''»eitmBl ki 0*na izâfe edilmek-
te. 0*nm kadrini yüceltmelteve cymm doru haberlerini ortaya

4 — EvlUkte Bakire kzhn Tercih etmek.


£" Z^ma se^üieli^ Mâm*m tevcihlerinden biri
dula de, bakireyi
tercih etmeSiaTi btnda da yüksek hikmetler ve büyük yantrlar söz
kofiusudur.

Bu yararlarn bir ksmm öyle beUri;ebiliriz :

a) Âüeyi üzüntü ve bunaUma götürecek bir yaaytan koru-


mak,

c) Âile atmosferinde bir sürü mükilât ve dümânlm yayl-


masma meydan vermemek, J
O
halde iffeth bir bakireyle evlenmek, evlilik sevgi ve aygsm
hem köklü klar, hem pekitirir. Çünkü bakire ünsiyet ve ülfet duy-
gusuyla dolu olarak yaratlm ve ilk admda erkein harim-i isme-
tine bu sfatla girmi bulunur, onunla bu güzel sfatyla karlar
ve bununla t^n'"'p yaknlk kurar. Bütün bunlar dul kadnla evlen-

(42) Müellif, bu hadîsin mahreç ve


iki kaynan
tesbît edemediini, bvnun için
hadis ilminde üstad olanlardan bunlarn kaynam
sormakta, bilgi verene
Sükranlarm sunacan ifâde etmektedir. Bizim tesbitimize göre, bilinci
W£s 4^^~Hz> ^e»:^
^
&ax^ î^iÜûs^ suametm^^. tMoci^ ise, ait

1^ tovsiyedir.' (Müten^).
_ 52 —
onNKK rvMi.iK vo TLuöf fîtt^» n.cAs\

menin aksine olumlu sonuçlardr, öyle ki, dul kadnda tam anlamy-
la bir ülfet ve yaknlk bulamazsn; doru bir gönül kunp ban
geli Eremezsin, bakirenin tamamen aksine bir davran ile karla-
abilirsin. .

Kil? âcildir ki, Hz. Âie (R.AJ vâlidemiz sözünü ettiimiz


hütütn bu ülfet ve davramlm açk "bamdie Ees$3^tBA Menâimîze
^^ms^^f IMMn o b£r Eesûlûll^ .(A.S.) Bfendimize öyîe

— Ya Resûlellah! bir vadiye inmi


olsan da orada birinin mey-
vo vc yapraklar yenilmi, dierinin yenilmemi iki aaç bulunsa,
bunlardan hangisiyle deveni otlatp doyurmaya çalrsn?

Efendimiz (A^.) u cevab venU :

— Gayet tabii kî, meyve ve yapra yenilmemi aaçtan otlatp


doyururum.
Bunun üzerine Hz. Ai$e (BJV.) asl demek istediini öyle ifâde
etti :

^ ite l>en d mey^î yaprakh aacm^»


.üphesiz ki Hz. Âie CR.A.) bu sözüyle, kendisinin, Peygamber
(A.S.) efendimizin dier zevceleri üzerine olan üstünlüünü kasdet-
mitir. Çünkü
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, bakire olarak yalnz
onunla evlenmitir.

«Size (e olarak) gereken bakire kzlardr. Çünkü onlarn dU


daha yumuak ve tatldr, rahimleri daha çok verimlidir, fitne ve
bpzgmculuman çok daha azdr aza da daha çok ra^^ olurlar.» (44)

(43) Buhal ve Ashab Siyees


(44) (bn Mâce - BeyhaJcL
. : ,

! SL A M D A A 1 I. F. E f T tM
Bunun Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Câbir'e (R.A.) iarette
gibi,
trtUunarak bakireyle evlenmenin sevgi ve sayg douracam, iffet
ve namus cânibini kuvvetlendireceini buyurmutur; öyleki Re- :

'sûlüUah (A.S.), Hz. Câbir'e (R.A.) Zâtü'r-rika' savasndan. dönerken


öyle sordu ve j^ralarmda konuma geçti
— Sonra tekrar m^ma^ mi?
— Evet, Ya Kesûlûll^U.
— Bul Ue mi, yoksa batte le ^?
— Hayr, dul kadnla evlendim. .

—Seninlo SGviip oynagacak bir kzla ©vlenseydin ya.


— Ya Resûlüliaht babam Bedir Sava'nda ehid dütü ve geri-
ye yedi kz brakt. Ben de bu kzlarn balann biraraya getirecek,
onlara sahip .çkacak, onlar koruyup kanat gerecek bir kadn ara-
dm, öylece evlendim.
^ IjCtsa^cO, isabetli bir karar vrmlsindir. (45)

Cbîr ALÎ fie iglÛ hadîsin de iâret ettii


baz hallerde gibi,
âul kadmla â^te^E^ bakire Ism^ i^e^ekten daha hayrl ve isâ-

WM&r, IStekim cmte MmtQ&mM durumu bu düzeydedir Yetim- :

lerin hulokuna rtftyet ve ç^lar^ '^eâam yeterince ya^^ötet' '0^

WuA.) dul kadnla evl^unc^ tercih editi d, bun^ M-


l»t etîaisti. ; ,

ve înâyetîerde bulunmamz için ü


- - f
«yilik ve takva hususunda yardmlam; günah ve (haklara) te-
cavüz üzerinde yardml amayn. Allah'tan korkup (kötülüklerden,
haklara tecâvüzden) saknn. üphesiz ki Allah'n cezâs çok iddet-
'
Udir> C46) •

5— DOURGAN KADINLA EVLENMEY TERCH ETMEK


f
E seçmede slâm'n tevcihlerinden de dourgan kadm seç- biri
mektir.Bunun iki belirtisi söz konusudur :

a) Vücudunun gebelie engel tekil eden hastalklardan selâ-


mette kalmasdr ki bunu da uzman doktorlar marifetiyle anlamak
mümkündür. ' '
:

önNEK evi.IMk vo TPnnîYEYi.i' or.AN îr<;fst

b) Anasnn durumuna dikkatle bakmak, evlenmi bulunan kz-


kardelerinin halini tesbit etmek. Eer bunlar-doâ:urgansa o takdirde
bekâr kzlar d» do«rg«ya olaljilir.
j
Tbbî arastenalarla da H. i^fH»?» t-
flla dahilse. genellikle salkl. VB naelidir.- zamanda
kndisinde bu gibi zahirî vasflar noksansz buliHUKl kMt g^^t-
le ev ilerinin arln kaldracak,, gerekli terbiyeyi yaiJöCâk haca*
$mm imM&J^ gözetecek ölçüdedir.
^ . (

dier bir ms^ di tidur ^


Bm k<maâa iâret edilecek
Dourgan kadnla evlenmek neslin çoaJmanm, necîp bir ies-
te feeydana gelmesini tahrik ve tevik içindir. Bu da, kadna teret-
tüb eden mes'uliyeti kadna brakmak, gerekeni yapmasna imkân
^^Emekle gerçekleebilir. îster bu, nafaka, ister terbiye, ister Öretim
smumiulutu jstaa ^ketmez, bu hususta kadn hem kiiliini, hem
STOMluîül^U bi&tt^i 1% bilerek yapmaldr.
Buna ramen kadn kendisine gerekeni yerine getirmezse, eksik'
ve noksan, artk ve fazla yapt eylerde Allah (C.C.) katnda so-
rumlu tutulacaktu-., Allah Resulü (A.S.) Efendmiz ne kadar doru
buyurmutur : . * - ,

kmAm^ ^^mm^ mi etti? o k&dar kl ^^Mk fE^û^^N^


sorulacak (sorumlu tutulacak) tr.» (47) -

. Yukarda açkladklarmz özetliyecek olursak, bir kimse slâm'-


M ^iJl^tii ete^e «Wlâd sorumluluunu yerine getirmeye heves
^orv& ^ndM tuna hazrlyorsa, o takdirde -evlenmek arzusun-
se- dourgan kadm aramaldr ki Muharamed' (A.S.) ümme- m
ttoîn says artsm ve însa^ter \ss^A. bîr Ömmet ortaya çksn.
Bu s^esiz ki BeaûMa^ tkM> ÖEMimizin tevcihlerinden biri
din #yle ki Wt. adam
î dâdi ki
'
_ ' '

'
Ya Resûlellah! soylu, zengin bir kadn seviyörm, ancak ken-
disi dourgan deildir, onunla evleneyim mi? .

«7} ÜmHibbto, . ,
SLAM'DA AlUfi ETM
Efendimiz ona, evlenmemesini tavsiye etti. Adeun âân^ gO^
lip yine ayni eyleri söyledi. Peygamber {A.S.) yine 0vtomemesini
tffi«^ye fauyvid^. Aîsm üçüncü defa geldi, ayni eyleri $^«#ace,
^^dimiz bu defa ona öyle buyurdtet : «Pogû^an va «evteâ Joto-.
la evlenin ^lM ierç^ten insi Mâ
çoldSatmzla ûtfg^ ;finm0t|e-
re. ktm^ ftluur ederim.'* (48)

— ûOo —
1^ M ^«^Manmz, evUlik ilkelerinin en önee^ M^u^^ va
teaJye sistemiyle iMi
en önemli irtibatlardr. slâm f»^rin terbi-
yesini, aile yuvasn kurmaya hazrlanrken ele- alp onu samimi bir
dostluk duygusu içinde oluturur ve evlilik ile onu gerçekletirip asl
amacna ulatrr. Çünkü slâm insan ftratmdaki bu ihtiyaca cevap
vermekte ve hayat arkadam hazrlamaktadr. Ayni zamanda slâm,
çocuklarn nesebini babalanna balar, toplumu öldürücü, kahredici
hastalklardan, ahlâki çözüntü ve çöküntülerden kurtarp hürriye-
tine kavuturur, çocuklarn terbiye edilmesinde eler arasnda kâ-
mil anlamda bir yardmlamay gerçekletirir ve böylece analk ba-
balk efkat ve merhametini onlann kalbinde ve dimamda canlan-
drp gelitirir. . .

Ayni zamanda slâm, hayat ortan seçmede salam temeller,


shhatli ameli kurallar koyup ayakta tutar. Bunlardan en önemhsi, :

hayat arkadam, dini esasa göre seçip beenmektir, sonra da asalet,


eref ve bakirelik gelir.
Müslüman erkek, ne vakit ki, Müslüman bir aile yuvas kurmak,
sâlih bir nesil yetitirmek ve Allah'a imân eden bir toplum olutur-'
mak için nereden balayacan biliyorsa, o takdirde evlilie dayaU
dier sorumluluklar dikkate almas kolaylar, nelerle mükellef bu-
lunduu onun için ciddi bir problem tekil etmez.
Bunun nedeni açktr Çünkü o kendi evinde salam bir terbi-
;

yenin definesini, sosyal düzenin ana sütünlann, faziletli bir ailenin


belirtilerini bulmutur. Dikkat edin ki, bütün bu saydklanmz Iran-
dinde toplayan ve onlar temsil eden, sâliha kadiIMÜrl
O
halde slâm'da çocuk terbiyesini, önce nereden balamak ge-
'

rekiyorsa oradan balamakla gerçekletirmek lâzmdr; bu da ai|a


terbiyesinde sabit olan ilkeler dorultusunda örnek bir evlilik
salkl
v
bir nesil yetitirmeye hazrlktr.
ArtUs hu l»£8usta akl sâbipleri iyice dûünsOnlerl

(48) Ebû Dâvud - Nesâi, el-Hâkim.

— 56 —
KNC BÖLÜM
eVlAddan yana derûnî dvygü ve ÎU
Derûnî duygu ve ilgiden maksad» Âltoh'm ans^^a^a^ ^^tine
i ^

yerletirdii efkat ve merhamettir. Bundaki hikmet baz hastakalb^ :

lerde kz çocuklarma kar câhiliyyet devrinden kalma kötü ve sevil-


meyen âdetlerin çirkinliini ortaya koymak v© evlâdn kaybeden ki-
inin bu müsibete kar sabretmesinin ecir ve sevabnn üstünlüü-
nü belirginletirmektir. Sonra da îslâm düzeni ile çocuk terbiye ve
düzeni çattmda, dier bir tabirle, ters dûtüun:de ana babann
ne yapacann bilinmesi söz konusudurJ
1^ l«aa iç ^3^1ar Mbi g^atlan ve bütün bu tasvirler
ve somlm ^'l^ümde çok açlc ve net olarak bulaca^^ ey sayg-
dt|^ IUZ2 karâe^^I • .
,

Doru yolu bildirmek Allail'a aittir ve biz ancak O ndan yardm


ve baar lûtfu dileriz. ^
-
». .

X — Ana-^baba, çocuk sevg^süi ta^oran bir ft^tt^ yîimtlmlar-


dr:

Açk
biçimde malûmdur ki, ana-babamn kalbi çocuk sevgisini
t^ar n
telÜfcte yarathntr; içlerinde bu sevgiden yana ölçülü bir
^ygamevm^or^t»^ koruyup yetitirme uuru, sevgi efkat ve rah-
ttm hmm
içindi. ^:«ma?da
te^^yla ciddi biçimde ilgilen-
me ihtimajsâ tamakieâf.'
Eer
bu ftri duygu ve ilgi olmasayd, insan türü yeryüzünde son
bulur, ana - babalar çocuk yetitirmeye sabr ve tahammül göstere-
mez, onlarn dert ve ihtiyacn yüklenmez, terbiyeleriyle megul ol-
maz, gece uykularn terketmezlerdi, ayni zamanda onlarla ilgili ya-
rarl bir ortam hazrlamay dûümnezlerdi.

Kur'ân'da sözü «dilen


leri en güzel ve en mükemîSBâ.
duygu ve ^
biçijnde tasvö^
edilmenelidir Kur'ân bir ara çocuklar hayatn sösâ diye
: tasvîr^
eder ; > .
IÖlAM'DA aile ElTlMt

«Mal ve oullar dünya hayatnn süsleridir.» der. (49) Dier bir


yerde onlar büyük bir nimet, onlan veren Yüce Kudrete ükretme-
yi tavsiye etmek suretiyle itibar gösterir -Size mallarla, ol^ullarla
;

yardmda bulunduk ve topluluunu^ çostl^k^ (50)

"

Mer eyle.» di) \ '

Bunlar ana-babalarm çocuklarna kar duyduklar efkat


gibi,
ve merhameti tasvir eden, onlarn bu husustaki duygularmm doru-
luunu ortaya koyan, kalblerindeki mahabbetin mevcudiyetine dik-
katleri çeken, çocuklarn gönül meyvesi, cier paresi olduunu be-
lirten âyetler vardr. •

Okuyucu kardeim! kalb yufkal-


sana, çocuk sevgisi hakknda
na, içten sevip üzerine titremeye, efkat duygusunu gelitirmeye
delâlet eden âirlerin iirlerinden bir demet sunmak istiyorum. Hep-
si de sevgi ve içten titremeyi kuvvetlendirip Allah'n ana-babalann

kalbine yerletirdii mahabbeti kökletirmektedir. Amaç, ana - ba-


balann çocuklarn besleyip terbiyede üstün gayret göstermelerini,
ciddi mesai sarf etmeler ini, hayatta sâlih bir insan olmalarn hazr-
lamaya yönelmelerini gerçekletirmektir.
BU= hüa^CESta önce ana - babiasna kar
gelen âsi çocuu hakkn
da Umeyye b. Ebî's-Salt*n 16 msra'Ik iirini öne alyorum. üphe-
siz ki bu, kalb yufkahm. içten titremeyi ifâde eden parlak kaside-
lerden biridir. Tasvir ettii ise, Ana - babann çocuklarna iç- kar
lerinde besledikleri mahabbetin doruluudur. (52)

um WM Sûred t^.- .

'

(50) tsrâ Sûresi : 6.

C51) Kelf Sûresi : 74.


(52) Çocuk terbiye ve onunla ilgili ana-baba efkatim yanstr mahiyetti* Ser-
leri terceme edip okurlarmza sunmaya gffl:«k g^sseda. Arapça Q^a^
yp^bm ^-i^ier fceadl dü ölçüsü içinde akc ve çekicidirler. Türkçe'ce ç€P^-
lincB feu ku^tb^t V6 çekicil^ini bütünüyle kaybetmektiler. (M.)
!-:VI_AüDAN' YANA DERON! DUYGU VF. tIGl

Söylenen sözl^^, ^s^mt Mrâ^ i^âB Mm ÎX6knati6 ve-


£j2£3].er4eQ h^^^n üstünde ilgiû â^m bâ^brden insan tulü-
ye
nün çocu|:una kar içinde besledii derin t^fM ve merbameti an-
lyor ve okuyoruz. Onlar ciddi biçimde terbiye etmejfe,* 4mM«^lilb
düzenleriyle ilgilenmek için Allah (C.CJ bu duyg:uyu ans r babala-
rn kalbine yerlettcmitir. " -

Jk^^^ Prfttta salad biz- mayadr ki insatfan onun


üzerine yarafemito'. (Artkl
Üçklik bulmnuz.» (Rûm : 3Ö)
fsrtmm^ m^ Ae^^gme^ ûe-

çgCUKLABA MERHAMET. ALLAH'IN KyiJUABINA


OLAN BR BAI LÜTFinJÜR
Allah'n ana babalarn kalbine koyduu dikkat çekici duygu-
-

lardan biri de. evlâda kar rahmet ve efkat uurudur. Bu, çocuk
terbiyesinde son derece yararl, feyizli bir uurdur; onlar hasrla-
yp en iyi sonuçla elde etmek için oluturmann göz-gönül dolduran
duygusudur. Çocuklar birer büyük eser olarak yetitirmek bunun^
la gerçekleir.

Rahmet ve efkat duygusundan yoksun bulunan kalbin sâhibi,


kabalk, katlk, namertlikle vasflanr. Bu kötü sfatlarda ise, çocuk-
larn sapmas, esas ve kural d
kahp batakla dümesi, bilgisizlik
ve bedbahtlk, akntsna kaptots için yeterii vl^% s^;^.. '

tte bunm için, geo^ ^ gündüzü, tate s^^cUîk' w parlak olan


îslâm eriâtmn, kalbler^ caîunet duygusunu y^efârfp Ud^iÜidi*
ini, baba ve öretmenleri, sonra da sorumlu saylan herkesi bu rah-
met ve efkatla süslenmeye, ve tek kelimeyle Kur'an'h aJlâkyla ah-
^anmay». tabrîk ve tevik ettiim görü^cnEm >
gâi^en, rahns^ b^t^mâa B@sMM CA.S,) SlMiîMa
iMte^ mâm m 'mm^ ^mmtmm. M^tltM nasU fâzlâ ola-
rak bu ahrda sMemzii^& 3zen göstermeler tev^ ettiine, bu
köklü ve o Mette kadri yüce uuri verdiine bakmaktu*.

«Küçüklerimize merhametli davranmayan, büyüklerimizin hak-


km tanmayan, kymetini bilmeyen kimse bizden deildir.» (53)
SLAM'DA ALE EtIMI
Bir adam Peygamber (A.S.) Efendimize geldi, beraberinde bîr
çocuk da bulunuyordu. Adam çocuu barna basm durumdayd.
Bunuzx üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ona sordu :

— BU ''^omii^. merlmmet difv^br musun?


Adam hiç beklemeden :

— Evet, dedi. üzerine Efendimiz (A.S.) ona


Bunun «AUah'm :

sana olan merhameti, senin bu çocua olan merhametinden çok da-


ha üstündür. Allah, merhamet edenlerin en çok merhamet edenidir.»
(54) .

Resûlüllah lA.b.) Efendimiz ashabndan bir kimseyi evladna


kar merhametsiz bir davran içinde görünce, onu bu hususta en
uygun ekilde uyarr ve katüktan men'eder; evin, ailenin ve çocuk-
larn düzm ye yargna doru yöneltirdi. ;

Mtekîm Hz. Aie (RA.) VâlidMnIz aûlatiyor ;

— Bedevilerden Peygamber Efendimize gelerek,


biri (A.S.) «siz

çocuklarnz sevip öpüyor musunuz? biz onlan hiç de öpmeyiz»


di.Efendimiz ona u uyanda bulundu «Allal senin kalbinden vOm^ :

hamet duygusunu söküp almsa, benim elimden ne gelir.» (S)

anlyor

o^^lb ve
Ebû Hüreyre
— PeygmT^ AM^
CR.A.)

Wmâ^ik
srada Peygamberiraiidto ^awfc l^^^^mâM kabi-
öptü. O
:

Ali'nin
.

KA,) ^ «iftwn^

M^te -Jf^m* W^ ^
hECttec^^^^ Ata^. t^g^berlmizln bu

3hlç

mrn ^^O»
^^
I^M^tt ^^gü^ejTök «ted ÎE ^ ^^^to on tan© çocuum bulunuyor,
^toaa ^aedim!» üzerine Efradimiz (A.S.)
Bunun
^Ukkotie bakp, «Metfutm^ 'elaüyen mertuumet edilmez»
îSuyurdn. (56)

Enes b. Mâlik (R.A.) anlatyor :

Bir kadn Vâlidemize geldi. Hz. Âie ona üç hur-


Hz. Aie (R.A.)
ma verdi. Kadmn yanmda iki de çocuu bulunuyordu. Her çocua
bir hurma verdi, bir hurmay da kendine ayrd. Çocuklar
hurmay ye-
yip analarnn elindeki o bir hurmaya bakmaya baladlar.
Kadn
dayanamayp onu da ikiye böldü, yansn birine, yansm da öbürü-
ne verdi. Az sonra Peygamber (A.S.) Efendimiz çkageldi. Hz. Aie

(54) Buhari : »EÜân^lMraâ Ebû î Hûreyre'd« (R^l


^î Fi'l-Edebi'l-Müfred.
(50) Stthart : Ebû Hüreyre (RA.) den.
kvlAddan yana dehünI duygu vk lgi

(H.AJ dmmu
Peygamberimizs aalcttti. ^ândüniz öyle buyuMn :

«^311 bu hususta hayrete düüren nedh^ Allah o kadnn mrarhame-


tiyle o iki çocua rahmette bulunuiiifur.» CYal kadmdald merhs^
met ve eHcat Allah'n rahmetinin bir teztOûrûdür) (57) .

Peygamber (A. S.) Efendimiz ölmek üzere bulunan bir çocuk gö-
rünce, gözleri yala dolar, küçüklere kar ne kadar merhametli ve
efkatli olduuma O'nun duyduu üzüntüden anlalrd. Efendimiz
bu davranyla ümmetine efkat ve merhametin nasl bir fazilet ol-
duunu öretmek istemitir.

jHz. Usâm fc». ^yd IR.A.) £ulatyor : .


'

m MI Mil ^lu^^n babasm hab^


foEN^ bu-
m^mi istedi, peygamber .(A.S.) ki^Eiîa ^iM. ^ltderdi ve «Byle
te^^^ bâ^H t^E»b^ ,Al^*m aldbi da, vwdii û$ kendim
t.

sine aMk Cbl^I^ f^Bâce^ mtauyoruz}. Her sey Allah yaanâa


belirlenmi b&. ecele göredir. Sa!»^ k
ecrin Allah'a ait olsun.» (58)

Peygamberimizin kz ikinci defa haber gönderip herhalde ba-


basnn yanlarnda hazr bulunmasn yemin vererek istedi. Bunun
Üzerine ResûlüUah (A.S.) Efendimiz beraberinde Sa'd b. Ubâde, Mu-
âz b. Cebel. Ubey b. Kâ'b. Zeyd b. Sâbit ve dier baz ahslar bulun-
duu haMm kalkp kzuun evine gittiler. Hasta çocuu kaldrp Pey- •

Bfndimizin kuc€ina koydular, çocuk çok nefes alp ar


la doldu. Bühm ^ûz^lne
Bz. Sa'd (R^.) ^punberisBi£z^« i^m^e*
t£%Mt« bu 316 ^tye sordu. Efendimiz cevala t «te 1^ u rm^
t^^anettir ki, ^lsk^ <X\
kaUmtm kailine yerlespra^tir. ûp-
IM^ H Aüah, (C.C.) anc^ kullanndan merhünetli olaüUtira rah-
met eder«»

O halde
merhametin kalbden ayrlp uzak kalmas hiç doru de-
ildir. Lâyk olan u
ki. kalb* rahmet duygusuyla dolup tamal. Rah-
metin zaliiri ana-babann kalbine girip onda kök salnca, onlar bu
merhametle vftcib olan terbiyeyi yerine getirirler, Allah'n ûzeder^
ne gerekli kld
çocukl^^ terbiyesine riâyet hakkn edâya çak-
misati mmmipUijim gearâpi yaparlar ve bf^in bu t^ft^ hak v&: so-
rumluluk evlâd le, emm varlyla l^lçe^.J

«57) Bti^tf ^mmsmmmBmas^ ^ ma6& h.


m) Buharl-MÛsUm : Usftme b. Zeyd (RÂ. dan.

61 —
SLAM DA ALE ETM
ÇOCUKLARINDAN TKSNMEK,
KIZ
CAHLYYET DEVRNN SEVLMEYEN KÖTÜ
ADETLERNDEN BÎRDR
/

yaygn bir adâlete ça-


Islto kendi davetiyle, mutlak bir eitlie,
nrr merhametli davranta, ana - baba efkatmda olanla - kz ara-
smda bir aynm yapmaz. Alls^'n u
buyruunu gerçekletirerek en
s&lam yolm gösterir î .
-

^ta 1^;®^ m ^^mem^ öperâea gakummyâ) da£ia yalüKi^


te^ tgg)

Ayni zama^da^Islâm bu çarsyla, Res.ûlüllah (A.S.) Efendimi-


zin u emrini yerine getirir ,
"

Çocuklarnz aramda gdzeti, çocuklarnz ara^pds


. adaleti
âdil davramn, çocuklarH^ arasmda adaletten aynlmayn!.»! (x)

te
Kur'ân'n bu buyruundan ve "Peygamber (A.S.) Efendimi-
zin sözü edilen tevcihinden yola çklarak, babalar asrlar boyunca
çocuklar arasnda adalet ve eitlik mebdei olmular; sevgi ile mua-
melede, efkatla nazarda, merhamet ve lûtufla davraamada hep bu
adâlet ve eitlii gözetmilerdir. Olan, ile kz arasnda ne bir. ayrm, '

ne de fark gözetmilerdir. ' '

fo slâm topluluunda babalarn çocuklar arasndan kzla-


halde
r a^J»cak ölçüde bir davramlan görülürse, bunun sebebi bozuk
ortamdr ki, ondan etkilenerek, Allah'n hakknda hiçbir delil
ve belge indirmedii bir âdet oluturmulardr. Hattâ bu, cahiliyyet
devrinin katksz kötü âdetlerinden biridir; sevilmeyen bir toplulu-
un âdetini taklîddir ki Cenâb- Hakk bunu cahüiyye devrine bala-
yp onunla ilgüi bulunduunu bildirmektedir :

«I^iUii^eSui biri çi«B«#Ei^ le^^pp^çiMUgide, öfk^ini yutar


kx
rÖc yÛzAteca^ Kendisine T«^n o l^mm^eden dolarl. kavmin.

{X ) AteBi!d te Hanbel. bn Hibbaa.

^ 62 —
evlAddan yana dkkünI duygu ve ilgi
" ' " I I 11 I .1.111 ^ H l-
| i
H,.t

den gizlenmeye çalr t Ancak (gönüllü) görünmeye katlanp onu


(«viâd olarak) tutacak ^sksL (bir m. yüzkaras olarak) topraa gö-
mecek mi? Bir bak, ne fena yu^da bulunuyorlar*» (60)

Olan çocuuyla kz çocuu arsnda sözü edilen bir ayrmda bu-


lunmaca bir dier sebebi, imân zayflna, inanç çalkat^i^BE ,

neliktir. Çünkü öyleleri Allah'n kendilerine ayrp verdii bu kz ço~

pli^^m eitinne gû^:^^ sâhip bulm-

Allah'n kesinkes tedbiri, geçerli irâdesi, mutlak meeti ve üs-


tün emri dorultusunda buyurduu u hikmeti iitmiyorlar m?
«^^j^erin ve yerin mâlkÜ Allah'mchr. 0iteâiini yara^
lne kz çocuu balar, dilediine «-kek çocuku balar. Veyft ea^
lan erkekli diiU çift (ikiz) ^f^. DUediglSl tmmt m Mr M^«
üphe^ M O, l^en^, Iradreâ ker eye yet^^<« tmj

Rivayet edilen nâdir olaylardan biri de, Arap emirlerinden Ebû


Hamza adndaki kiiyle ilgilidir Bu adam bir kadmla evleniyor da
:

onun bir erkek çocuu dourmasn arzu ediyor. Ne var ki, kadn
kaz çocuu douruyor; bu sebeple Ebû Hamza kadnn odasn ayr-
d, baka bir oda ya da evde kalmaya balad. Aradan bir yl geçtik-
ten sonra terkettii einin kapsnn önünden geçerken onun kzma
u msri^'^r nenni nenni diyerek .pkuduunu duydu :

«]lbû Hamza'ya ne olu^r. ki bize gelmiyOT?


Arkamzdaki evde eyleip kahyor.
Erkek çocuu dourmadm için bana öfkeli,

" Allah'a- and olsun ki. bu bizim elimizde deil.


Biz ancak AUah'n bize verdiini alyoruz...» .

Çok geçmedi ki Ebû Hamza artk @ kadmm odasna irdi; girdi


ama. kadm ona imân konu^itiaâa 1^ ders verdUeM,
konusunda 3ms^ îm&Bâ&
t^-
0j00Mu-
»
dirine nza göstermeyi,
^^s^m^lm Ebû Hfonza bü sözterii l^tea te*siri a^n^
kalmt ki, e|3^ kzm da kucakfeyip tosMad Ye
tO) Kaili Sûr^i :

tel) ûu Sûresi : 40^

63 —
.

SLAM'DA ALE ETM


v& Allal^m Mâlr )w^ugüna tasa olup O'nua taksimiyle ba-
EÇlanam gönülden benimsedi.
ResûlüUah CA.S.) Efendimiz baz zayf
zayf inançl kii- iradeli,

lerin içinden eâhUiyyet kalntsn kopanp atmak için özellikle kz-


lalama s(te etmi, babalara ve terbiyecUocia, »lam ^ «üzejL ydJta-

lk gds^meletiyle, yardma olmalaryla. ileriü düzene »^d&âlâr .

nyla emretmi ^
böylece 0sicstst^ girmee ^lüyet kazaaacEdteU
müjdelemi, ilâhi nza ile onlarn taltif ^^Geginî vtmi^.
Tâki, kz çocuklarnn eitilmesi, Allah'n raz olaca dorultuda Vfl
slâm'n öngördüü ölçüde gerçeklesin, hayrl sonuçlar elde edil-

sin. -
'

. i

SevgUi Peygamberimizin kz çoc^aiîinn ter^«^^ Hg^ tev-

cihlerinden bir ksmm naklediyoruz, dikkatinizi çekmek için :

-Kim iki kz çocuunu ergen oluncaya kadar besleyip büyütür-


se. Kyamet günü benle o u iki parmak gibi bir arada buluurak ge-

Uriz.> , (62) " . .

«Kimin üç kz çocuu bulunur da onlar besleyip büyütmede sa-


br gösterir, onlan yedirir, içirir kendi malmdan ^ydirirse, o kzlar
onunla 9te arasnda perde olurlar.» (63)

(62) Müslim : Enes b. MftUk' IRJi..) den.

Ces) Inutnl Aftt^ b. Hanbel : Alot» !>. Amir tBA.) den.

— 84 —
«Kimin üç kz çocuu veya üç kz kardei veya iki kz çocuu,
ya dn iki kz kardei bulunur da onlara yakmik gösterir, güzel dav-
ranr, besleyip büyümeleri için sabreder ve onlar hakkmla AUahV
tan korjteup sakuursa, C^net'e girer,^» (4)

zin bu husstâli îr£^â^£^ îslâmiyet^ kural Ve metotlaryla am^ et^


ola IM^^ gEMe i^a^vMt ^kadr ölan pahlarm Cennet'iöm
alsnlar. Bmdazi daha bayip§â #e AlU^'m sazasma erimek^.
'

ÇOCUUN ÖLÜMÜNE KARI DAYANMA GÜCÜ


GÖSlEIUdENN FAZLET
f

Jvf^lteaai îmâma yâ@e (^a^eco^e nh^^ ^l^ad^ bir


inancm yûkâek metMMçt eriince» te kaderi h^nrma
errine de b:^^ |^Ssg£!tal& tas ^f^^
GS^gSf^p^ l^ncSd^ duyduu ber k3»eda
p5s£i^^ ya£^feisbp salar, b^%a sabretf^ it£b kiM müs-
terih olur, kazaya nzâ gösterdii için iç huzuruna kavuur ve böy-
lece âl^cnlerin Rabb'nm takdimlerine ba eip kdluunu isbatlar.
l
mânn bu mantki ölçüsünden hareketle BesûIüUah (A.S.} Efen-
dimiz, çocuu ölüp de sabreden ve Allah'a yönelip teslimiyet göste-
ren Mîsm için Allah'n Cennet'te bir ev yapacan ve
«Hamd evi» koyacan haber vettinitir :

«Kulun çocuu öldüünde. Aziz ve Celîl olan Allah, melekleri-


ne Kulumun çocuunu aldnz deil mi? der. Onlar da *evet...» der-
!

ler. Allah bu defa, «onun kalbinin raeyvasm tutup aldnz deil mi?»

buyurur. Melekler yine «evet» derler. Bunun üzerine Allah onlara


. sorar : «Kulum ne dedi?». Melekler u ceval» verirler «Sana ham-
:

164) HumeydI.: Ebû S^d'den. .


'
.

r
t

. ' —65 lsl&m'daAileEiitmiCiItl-y:S


ISl-AM'DA aile EGITIMt

detti ve teslimiyet gösterdi». Bu cevap üzerine Allah, *Öyle ise kulu-


ma Cennet'te bir ev yapn ve ismini «Hamd evi» koyunl» buyurur
(65)

üphesiz ki bu sabm mtm sm^leri vardr ki mim her-


halde sabreden. tO£»]ar^.^ günde ki, mal v© çocuklar fayda vermez.
Bunun meyvalarndan
i
biri de,Cennet'e yol olmas, atee kar
perde kjhnmasdrj Bunun için ResûlüUah (A.SJ Efendimiz bir de-
tamdâ kadmlara öyle buyurdu :

«Sizden birinizin üç çocuku ölecek olursa, mutlaka onlar kendi-


si için atee kar hicap (engel) ulurlar.» Bunun üzerine bir kadn
sordu *ya iki çocuu ölürse?.» Efendimiz
: cevab verdi «ki ço- u
cuu da böyle.» (66)

Ashab- Kirâm'dan Câbir (R.A.), Peygamber (A.SJ Efendimin


den öyle buyurduunu laitüU rivâyet etoystil' î

Cennet'e girer.» Bunun üzeTiOB C^lr ^MtJ ^tl^ PeyganibeF


(A.S.) Efendimize sorduk, «ya iki çocuk dlflrsft?* Cevap verdi ..£ki
^
çocuk da ölse yine böyledir.» C67)
BâvîIeFdea biri. Hz. C&W# ctedi ki* :
«^i^ ^&mk See^
e^_ %8 8oa?8a$^tes^ -te^ ediyorum M> Mmi&^ «Mr ço^
çuk da ^ ^e
öyle.» buyuracakt, tiz. Câbir. ona.
^^«©^Bi samycHTjm.» diye karlk ^meM.
(A.S.).
^» t0e

r Küçük yata ölen çocuun ayrlna sabretmenin meyvelerin-


den biri de, çocuun Kyamet günü ana - babasma efaatçi (dît^l-

Ashab- Kiramdan Hz. Habibe, Hz. Ale (R.A.) validemizin ya-


nmda otururken Peygamber (A.S.) Efendimiz içeri girdi ve öyle bu-
yurdu
*
:

«Herhangi iki müslüman (kan koca) lun ergenlik çana girme-


mi üç çocuu ölürae, mutlaka o çocuklar getirirler de Cennet'in ka-
psmn önüne iletirler ve «haydin içeri girinl- denilir. Onlar «anne
ve babamz girmedikçe girmeyiz» derler. Bunun üzerine onlara» «hay-
di siz de ana - babanz da hep birlikte girin!» deniUr. (68)

W
m l^nnizl Hibbân Ebû Musa
- tbtt

Bâiari Müslim Ebû Saîd el-Hp


- :
: el- A' Ali'den.
OUV.) deti.
t67) Ahmed b. Hanbel - Ibn Hibb&n ; ftbir (ILAJ den.
(68) Taber&nî tsnad-i Ceyyid Ue.

— CG. —
KVI.AUUAN YANA DtJtur^l UUTVLi v r, iia.i

Tabiinden Ebû Hascu anlatyor :

^ ki erkek çocuumu kaybettim. Bunun üzerine Ebû Hüreyre


ni.A.) «^esölûHah (A.S.) Efendimizden iittiin bir
HafflreUcffito,
bize naklet ki çOGu|:umuzun ölümünden dolay teskin olalm,
Iittdîsi

kenMmm hm tutalm» dedîm. Ebû Hü«yre ötA.), mereU dedi, «su-,


ila ûA'mua denilen fate ha^F^^mmk tarûm asimdan, (ana -
babasn-
tlan) hiç ayrümaat Küçük da hüyUf^ aam - Baba-
larmâm ^nlmazlar» onlöisz Omae/fe ginn^âert o^mm elbiseleri-
mm^^
nin W CmBi^%
Mi^ totunup hm^sms^^ Mlal çnlan an^ - tm^s^m^M
birlikte köytmcâya kadar elUseân ucuna yü^rkar,» (Ö9)

îmân ve irfankahramanhmm gözönünde bulundurulacak yer-


lerinden biride Sahabenin hanmlannm gösterdii sab^r, teslimiyet,
rza ja&a^tn* çocuklarm kaybettiklerinde sabr kahramanl-
ki,
m ©H^
koymulardr. OrJarn bamda gelenlerden biri de Ümmü
Sûleyni%l aa^^ûû3PWn-.'C3^(tgrdii sabu-, dayanma gücü oldukça bü-
yüktür. Onunla ilgîlji k^ram tamamm hepinizin dikkat nazarna
sunmak ist^im. Asha^^an ^^^es (R.A'.> anlatyor r


Ebû Talha'nm (R.A.) hasta bir olu vard ki rahatszlmdan
ikâyetçi idi. Ebû Talha (R.A.) sefere r ':t, hasta oU' da bu srada
öldü. Ebû Talha bir süre sonra seferdeki döndü ve eine sordu «O- :

lum nasl oldu, imdi ne yapyor?» Ei Ümmr Süleym (R.A.) ce- u


vab verdi «Kendisindeki ar ve szs sakinleti. Akam yemeini
:

verdim, onunla gdaland, sonra da süslemenin er. üzeliyîe onu süs-


ledim». Bunun üzerine Ebû Talha sakinleti ve huzu - V.avutu. Son-
ra da" eiyle cinsel yaklamada bulundu. 'Tr au Süleym (R.A.) ko-
casmn tatmin' olduunu görünce konuyu dolayl biçimde anlatmak
isteââ 1^ öyle bb- soru yöneltti :


«Yâ Ebâ Talhâ! ne dersin, bir kavim bir aileye bir emânet b-
rakr, sonra da emânetlerini isterlerse, o aile bunu vermezlik
.

yapabilir mi?»

Ebû Talha (R.A.) :

— «Hayr, vermezlik yapamazlar» dedi Ümmu Süleym (R.A.) :


«O hald^' olunu kaybetmeden ds^^ ss^sm^p m^^âe^imi
AJl^'m dUei» dedi, Bunun {ferine Ebû Talha Ssa^^J» öfkeümdi

(69.) Mftstinii Ebû HasâA'dan.


lüLAM'DA aile EGITIMJ
— «Daha önce söylemeyip kirlenmeme (cünüp oimama) kadar
bekledin, sonra da ac haberi verdin!» diyerek eini azarlad ve du-
rumu Resûlüllah (A.SJ Efendimize arzetmek üzere dar çkt ve
Peygamber CA.S.) ile görüüp einin yaptn ikâyet tarz anlatt.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Ümmu Süleym'in bu husustaki dü-
ünce ve davrann beendi ve «Allah ikinizin gecesini mübarek
eylesin!» diye duâda bulundu. Ümmu Süleym o gece hamile kalm-
t. Süresi dolunca bir erkek çocuu dourdu. Peygamber (A.S.) Efen-
<!Umiz ona Abdullah ismini koydu.

Ansardan bir adam diyor ki «Sözü edilen o Abdullah'n dokuz


:

olu dünyaya geldi ve hepsi de Kur ân okuyup dindar kiiler olarak


yetitiler. üphesiz ki, bu Resûlüllah (A.S.) Efendimizin onlar hak-
kndaki duasnn bir neticesi idi. «AUahm! kan-kocay mübarek ey-
le, gecelerini mübarek kl» buyurmutu ya.

Mç üphe yok Im&n. mü'minîn kalbinde kök sahp de^


ki, Allah^ft
r^^tejMk^ fit^m m^^m^ bir imânla hcty^ t^«nâ[-
rm l^r ya|H^ me^m km^^^ kaw«| kas^çB^'^Mn^ atp yiit-
lik ve ka}ûwalilk âamgae tar; kskançlk, ire cîmllikteh kur-
»UtpL^ imma m ©Mertlik düzeyiOA yükselir; tahammülsüz-
I^Eta, bkkmliktan kendini symp sal^ ve dayanma i^cü elde
eder,'

O
halde ana ve babalarn kendilerine bir musibet dokunduu
zaman daha önce ektikleri imân ve kesin inanç tohumlanyla taham-
mül gücü kazanmalar, szlanmayp teslimiyet göstermeleri ne lâyk
bir davrantr. Bir çocuklar öldüüiîde umutsuzlanmayp sabret-
meleri ve «Biz Allah içiniz ve yine O'na döneceiz» diyerek teslimi-
yet göstermeleri övgüye lâyk deil midir? Çünkü Allah'n bir eyi
almas ya da vermesi, kendi mülkündeki tasarrufudur ve her ey
onun yanmda belirlenmi bir süreye kadar yaar, her eyin bir eceli
vardr. Oyle ise âncücu*, babalar bu gibi mu^betler karsnda sabret-
sinler, ecirlerini Allah'tan bekleyip teslimiyet göstersinler ki. ht^te
ve buyruk katmdA bulunan O Yüce Kudret'ten evAp m
m^OMt %ar
kmndsm nasiplerini akMsInIra'.
Allahm! Dünya musîbetierini bi2e kolaylatr, senin kaza ve ka-
derine nza göstermemizi sala; dünya ve âhirette bizi koruyup eli-
mizden tut, ilerimizi en güzel ekilde yürüt. Çünkü gerçekten Sen,
sahip çkanlarm» iiel. yürütenlerin en hayrissm, ey âlemlerin
Rftbbî.
mtÂmAft rmK mmM duygu ve ilgi

ÇOCUK S£VGSND£ SLAM'IN ÜSTÜH MALAHATI


Ana - babann kalbi çocuklarndan yana sevgi rahmet ve efkat ^
gibi doru ölçülerle katlanp dolduuna göre, Allah (C.C.) yolunda
cihâdda bulunmalar için bu ölçülerin tuyan etmemesi, yeryüzün-
de Allah'a daveti tebliin aksamamas gerekir. Yani çocuklara olan
sevgi, ana - babay bu kutsal ve önemli yoldan ahkoymamah, ayak-
ba olmamaldr. Çünkü slâm düzeni ve bu düzeni ayakta tutan
unsörlar ve yollar, bütün düzenlerin ve yollarn ve itibar edilen her
eyin ütündedir. Aym zamanda slâmî bir topluluu oluturup ayak- '

M l«^@^ a{tt*öSMJ asa â&açlanndan biridir, ayn zamanda haya-


timn fe^e^to.l j^dini kaybetmi insanl doru yola çarmak,
^rf&m e^mcyBik, mmm&m^
gayret edecei en eref-
li, ^s^a^ak sM^
gt^eâdetirmeye çÂbft ettii eylerin en yü-
cesidir.

ite ResûlüUah (A, S.) Efendimize arkada olma eref ve payesi-


ne erien sahabenin ve iyilikle onlara uyanlarm yolu. merebi, azm-u
gayreti hep belirttiimiz dorultuda idi; onlarn anlay bundan
bakas deildi. Cihaddan baka ciddi bir hareket bilmiyorlar ve ta-
nmyorlard; Hakk'a davetten baka da bir tebli düünmüyorlard;
slâm'a hizmetten öteye bir amaçlan da yoktu.
îslâmiyeti, onun
esaslarn teblide en büyük hamleyi
risâlet
yaptklarn duymamz hiç de garip deildir, Allah (C.C.) sözünü :

yüceltmek, yeryüzünde onu ülkeden ülkeye ulatrmakta gösterdik- t

leri gayretin en büyük gayret olduunu söylememiz de alacak bir


husus deildir. Çünkü onlar böyle yetitirilmi, böyle inanm ve
böylece ie balamlard. Bu yolda en deerli ve nefis eylerini kur-
ban etmeleri ve Allah (C.C.) yolunda ehid dümeyi dilemeleri de
hayret edilecek bir düünce tarz deildi. Çünkü bütün bunlar anla-
mak, inanmak ve yerine getirmek köklü bir imânn gereidir,
•Size bu konuda misâl olarak Büyük Sahabi Ubâde b. Sâmit'm
(II.A.), Msr hükümdar MUKAVKIS'a söyledii sözleri gösterebili-
riz Mukavks, bu büyük sahabiyi bir yandan Romallarn kalaba-
:

lk güçleriyle korkuturken dier yandan onu mal ve altmlarla aldat-


maya çalyordu, ybâde Hazretleri ga
.
tarihî sözleri söyledi
- - *
u —
:
' -

ozMM
t

> «y ve ne d4 maMmm ve ,

do^^rin seni gurura d%fox«^u BtmsHTftim jBj^tiiJpujljin,. Is^^-^-


dinin jN^sffioun kal^u£h|wdan ve bizim onlarâ gilç pAsnI'-
SLÂM'DA aTlE ETM
yeceimizden söz edip bizi korkutmaya çalmcma geline®» Msm,iamtk
yemin olsun ki, sm ImmmH 1« korJlâMâzsâo
umuz amaç ve hizmetten
^ I^B^ Mm^
bizi geri çeviremezsiji; eer deÜI^M^
doru o takdirde biz sizden taraf
ise,
üzere olacaz
u
iki güzellik -m
Size kar zafer bulacak olursak, o takdir^
:
3»m WH
müzde büyütmek istediin Dünya ganimetini zaten elde etmi ola-
caz; yok aksine siz bize kar zafer bulup üstün gelecek olursanz,
o takdirde Ahiret ganimetine erimi olacaz.
Aziz ve CeÜl olan
Allah (C.C.) ise kendi Kitabmda öyle buyuruyor î

-ASa^ Mnacakbraa Ütoal^ î&e. -nice ax topluluk, çok top-

«Bizden hiçbir kimse yoktur ki sabah ve akam el kaldrp Rab-


b^^an ehîdlik mertebesini istemesin. Bizden her mü'min cihada
çkmkm artk bir daha evine dönmeyi, mülkünün bana geçmeyi,
çocufcljfâl^öfc Kavumay dilemez, hiç bir zaman geride kalan aile
ve çûGiâte onu ümaern ve akhm oraya takmam. Çünkü o bata ço-
luk-çocugs &m^ i3mm her eyini Allah'ma emânet ederek çkm-
tn*. Bu b^^Mlan bizim aml amaç ve gayretimiz. Allah (C.C.)
yolun-
da cihâd tTmm sözünü yüceltmektir. Bizim geçim bakmndan s-
tata ve dar% I^LÖe olduumuzu ^lüyer», €^a gerçekte bfes mn
geni ve mtöiu Wt "hs^m^ ym^f^mm. Ib^te* O M
bu durumda Dûn-
ya'nm bütün ^toeaaai ols». §u laSinde bdusduârumuztÎMi daKa
fe^la^m arzu etmciz ve aRuy^.»
Dofrusu Hz. Ubâde'nin (R.A.) u bulunduu faziletli düzey, s-
lâm tarihînin birçok dönemlerinde baba ve dedelerimizin bulundu-
u ilerce ^^^föt düzeylerinden biridir.

Bütün bu büyük kurbanlar, cihâd ve daveti çoluk - çocuktan üs-


tün tutma uur ve gayreti, ev ve yaknlardan, dost ve kardelerden
öne almay ilhâm eden ne idi? Onlarn bu husustaki ilhâm kaynall
Allah'n Muhkem Kitab'nda yazh olan u buyruudur ;

d» eter bâbaJannz, ouUannz. kardeleriniz, eleriniz, ba-


l bulunduunuz oymak ve kabile, kazandnz mallar, sürümsüz-
lüünden korktuunuz ticâret ve holandnz konaklar size Allah
ve Peygamberinden ve Allah yolundaki cihâddan daha sevgili ve
seyimii ise; Allah'n emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsk

(7p) B^are Sûresi : 249.


— .

evlAddan yana deronî^ygu ve ilgi

(doru yoldan çkm, ahlâksz yozmufî Mf lo^ul^ doru yola


'
eritirmez.» (71)

Yîne dillerin nakledegeldii eref ve


timsalinden biri de
fazilet
âd olsun). Onun güzel âdetle-
nttden biri de, her bayramda, Allah yoluna dâvetçi olan
gençleri
aratrmak ve bulmakt. Bir defasmda bu niyetle evinden bu- çkm
lunuyorî*, feu srada olu Seyfülislâm bir hastala yaka- ar
land ve mm h torunburuna Ei ona. bu bayram yanmzda
geldi.
kal^ da hem mzMom Imlsak. hem u hasta olun yamnda
^Wsm m M Zleâi^ MöSu. ehJd Hasan el-BENNA
c^îne elindeki yolcuIA g«Kf«»«^ öyle cevap verdi :

«Eer
Allah (C.C.) minnet buyurup da oluma ifâ verirse, hamd
ve minnet O'na mahsustur. Yok Allah (C.C.) ona ölümü takdir etmi-
se, onun dedesi ona kabirlerin yolunu tarif etmitir.» Bu
sözleri gönül
rahatl içinde söyleyip yolculuunu sürdürmek üzere ayrlrken yu-
karda meâlini naklettiimiz âyeti okuyordu : «De ki, eer bâbalan-
mz^ Oj^lfamm^ teei^^toniz. eleriniz, bah bulunduunuz oymak
ve kalile- • ^» AUd ve Peygamberinden ve Allah yolundaki
MSm daha serlmU ve ««vgffî ise. Allah'm emri gelinceye kadar
ci-

begdeyB.»

Allah (C.C.) çok büyüktür! te


böylece, her ey için ayrlan va-
kit, Allah (C.C) kelimesini yüceltmede harcanyordu. Allah
(C.C.)
çok büyüktür!. te
dâvetçiler böyle olmaldr. Eer selefimiz ve içi-
mizdeki dâvetçi yiitler bu düzeyde bulunmasalard, asrlardr süre-
gelen eref, fahr ve ebedîlik ruhunu yaayamaz ve devam ettiremez-
dik.

Ey mü'min
babal slâm sevgisinin, ciiâd ve Allah'a dâvet atasfi
senin kalbin üzerinde ve bütün organlarn fevkinde hâkim. biUunma-
s vâcibdir. Ayn zamanda çocuklanna olan sevginden
evine, aile ve
çok önde gelmelidir; kabile ve oymandan, daha üstün bir yer igal
etmelidir ki, seni bütününle daveti teblie ve cihâd bayram ta-
mana itmi olsun. O zaman umulur ki bilek ve pazulanyla slâm'n
an ve eref binasn sapasalam yapp ileyen yiitler arama gi-
rersin ve onlar o salam sarslmaz azimleriyle Kur'ân devletini ayak-
ta tutarlar, Muhammed Ümmetinden esirgenip alkorian izzet
(A.S.)
ve erefi geri çevirirler, bu ümmetin an ve öhretini iade ederler.
üphesiz ki bu da Allah'a göre zor
— ——— •
deildir.
,
,
(71) Tövtoe Süreri : 24.
fflfiâalann kemâle erdirmek, kalblerinin derinliinde imâmn
tatllm tadmak. vicdanlarun karargahnda onun lez.zetine eri-
mek Be^âSai (A.S.) Efendimizin buyurduu söze ku-
lak verin :

duymu
«Üç haslet var ki kimde bulunursa, o 2n&am tatlln ^de
olur î


\

AHah ve Peygam1M»B ona lukalanndan çok daha se-


vimli -»e seviKU olmâa,

2 — Kiiyi ancak Allah için sevmesi,


* I

3 — Atee atlmaktan nasl tiksînlp çekiniyorsa. Kfif^ â^a^k-


ten öylece tiksinip çeSdnmesi.» (72) •
,

Hz. Ömer (R.A.). bir. gün Resûiüllah (A.a). Efendimize :


Ey Allah'n Peygamberi! iki yamm arasndaki camm^diiâa
sen her. eyden bana daha sev^ ve sevimlisin, dedi. /

BesâUUlah AM^ ona u eevâln vMl t


'

—r Sizden herhangi bîrinize ben


canndan da daha S€tvgili ve se-
vimli olmadkça o dosdoru îmân etmi oln^az.
, Suniu) fltterie I^"Öw fftJ^i t


Sana bu kitab indiren Yüce Kudrete and olsun ki, anda u
artk sen bana:; iki yanm arasndaki canmdan da daha
sevimli ve
sevgilisin, dedi.

Efendhteiz MuSJ M^ii , ,

—.te imdi, undi ya Ömer, imâmn kemâle erdi! buyurdu. (73)

*(72) Buhar : Hz- Enes (R.AJ ae- ^

72
itim Hvâsretle s&bit olâA hadislenien bjrinde Efendimiz
(A.S.)

«Sizden biriniz, arzu ve hevesi benim getirdiim i&ye talri^olma-


'
diicça imân etmi. sasnimaz.» (74) .

<

\
t.

«Sizden biriniz, ben kendisine malmdan» ^oc^mâaa- rtt bütün


insanlardan daba sevimli ve sevgiU olmadkça mAn-elm s^rdmaz.»
'
C7S> ' -

ÇOCUU ETMEDE ONA CEZA UYGULAMA

d altmda v»'b£^3^«^b^«ii^. ^Ore^a.t» «^t^3a^^^^^ia#^iEKt^ «Q&-


babas chux 13^ W I^Jk^ yapabilmek ^iin I^^
ins^. sâîlb
l^vurmahdrlar; ep*i büf
srcd-
^ia^pâMM iÇin çtÂ^ £^M^
; davranmahdrlar. Vicdanm giâ^^^ ^i^temak, ahlâkm güzell^^
tirmek için ne kadar yol ve vasta lEtoa öûa yönelînelidite; ço-
cuk islâm ahlâk 'üzere olgunlap yefâ^Ui, ve îslâm'm o. yÛGe top-
lumsal edep. ve terbiyesini' £^n.

[ üphesiz M.l&btelii çocuk, terbiyesinde ve ^1 1^^- etmede


fGh, yöntemi ve metodu vardr
Çocuk öütle ve
: '

ilgiyle düzeliyor, "^VÜ tarz. bü: tutum fayda veriyorsa, i^^:


bu durumda terblyecinia ^â£g^ mi^0Lm 'mt£k ttmasi mm l^az
flmmmc^as dG^|m ^^^Btast, ÇoGn|^ sevgiden uzak t^osct^
Wâ2î W^ Hayrazmak fayda veriyorsa» â^Mrde d^yaft gereit
%m IMîyâcd onvt eptlrlran
bavurur da p^onç alamaz vs 1^.%câmn«;
W^
^mk pdO^amuk va vcustalama
kalrsa, o takâirtfa
yâra brâ« a^sudcs^ çocua bkaz dasu^ atm'^ta yarar
- m^m
(74) Ashab- Sûnet.
(75) Buhai - MîtoBn.

— 73 —
SLAM'DA A 1 r. E E G T M
I ! I

lîoylece umulur ki, terbiyeci çocuun nefeinde bir düzelme. elirÜme-


sini önleme görebilir.
Peygamber (A.S.) Efendimizin söm^lz^teai seçilip alnan ve As-
habmm ya^onfi^ncb sM»» sllUim bu kademelerini dikkate alma-
mz gerekmektedir. T& ki -sizler ey i^m^&^er- Isl&m'a ^l^teM
Ma tffX^Bsam, hem tamtsâÂ^z^ m mm tm^^ hmxx-
süi^M^ m^todunu^ sapkh s^uçlanm mî^jMede edebiz ve etti-
re^niz.
» •
Çocua öüt vermek ve ona efkatla, scak bir ilgiyle yönelmek
hususuna ^lince : Ebü Seleme diyor ki; ben, bir sûre Rcsûl-
'^ib 3BpH|gffiBif»an nezaret ve himayesinde bulundum, b srada
henüz m^n^tâmk. S^raya konulan çanaktaki yemee hemen
elim naüVffiifib. }$mm mm» tmem^ AM^ BEMUjf bana yu-
mm(k Mp mm 0^ te^?mdu i.^ maM aaâni an. sag
elinle ye ve çanaktan senden ^am tâsn "kmsan^m yemee ^tki»t tiii*
C76.)

Ashabdan Sehl b. Sa'd (R.A.J anlatyor :

— Resûlüllah (A.S.) Efendini (süt ya da Çmt^


getirildi. Ondan da yah kiiler bu-
içti. Sanda bir çocuk, solunda
lunuyordu. Efendimiz (A.S.) çocua dönüp, «izin verir' misin bmu
u yallara vereyim?» diye sordu. -üphesiz lu bu çocua duyulan
scak bir ilginin belirtisiydi- Bunun üzerine o çocuk, «hayr vallahi,
senden olan bu nasibime kimseyi kendime tercih etmem» dedi. Pey-
gamberimiz de elindeki içecei çocuun eline kovdu. Bu çocuk Ab^
dullah b. Abbas IB.A.) idi (77)
f

nmik Ui^m&ro, «t
ybraz ilgi davrazimi^. ve
gelince Bu Imasta Ebû $km CB»A.] di^ : ^lg^â^âlU ASJ ^
Efi^dimiz $ehadett paamsBif^ -ve ba parmakla ta atinay aien'ettî
ve ^le buyurdu «Bu. geçökten av öldürmez, düman yaifcklsmz, :

amiA göz çkanr, di larar.»

Dier Mafel'in yaknlanndan bir çocuk


bir rivâyette ise, bn
ki henüz ergenlik çama girmemiti, sözü edilen iki parmayla kü-
çük ta atyordu. bn Mafel ona Resûlüllah (AS.) Efendimiz böy- :

le ta atmay yasaklamfer v^ gerçekten bu av Mdlorm^. diyerek


uyanda î^unmutur.» Çocuk yine atmaya devam edince, îbn Ma-
"" ^ 'r"" '
"
I'
- I
-- i .
i . M I— .

(76) Buhar - Müslim : Amir b. Ebü Seleme tR-A.) jiün.


71) Buhari - Müsiim : Sehl b. Sa^d (RJVJ den.
.

IVLADUAN yana DlillÛNl ÜUYO VE LG

fel «Ben sana böyle ta atmay ResûlüIIah (A.S.) Efendimiz ya-


ona :

saklamtr diyorum, sen dönüp tekrar atyorsun öyle mi? Artk bir
âaha SKiMe jEonumayacam» diyerek danM|;n ve sevgiden uzak
tuttuunu bildirmiti.
Çocuudövmeye, yani terbiye etmek için ona dayak atmaya ge-
lince ResûlüIIah (A.S.) Efendimizin bu hususta öyle buyurduu sa-
hih rivayetle sâbit olmutur :

«ÇoGuklannza ~wâmt fie^ ^^la girdiÜe];Me^ immuc le


em-
tgpU^» CHn tmm iMMMât
Ceer klmazlarsa} onlara bu yüzden .

âa^aE atn ve bu yata onlann yataklanm birUrlnden 9spxm. (uzak


tutun) .* (78)

Terbiye konusunda bu kademeleri uygulamak, çocuun küçük


yalarnda ve henüz ergen olmad
-devrelerde geçerlidir. Ama çocuk
gençlik çama girin@e^ kiiliini anlayH^ omt tlâ^ et^ ^ta^^^.
mekteki yol ^
mms6. f^hdif
Çocuu terbiyede ikna', öüt ve irad yarar verdii sürece buna
devam Fayda vermedii takdirde, terbiyeci çocua artk yüz
edilir.
vermez, eski scak ilgiyi göstermez ve sert davranmaya balar; çocuk
marklk gösterip serkelik yapt sürece terbiyeci de bu metodu
,
uygular.

Size gereken bu husustaki nassalara dikkat etmektir :

»etpam kd^ Allal için sevimek, birtlrlm sâbip


çknûü^
«mftii*m

memektir.»
ûSs3ti
(79)
^ düman cdn^ Allah için sevmek, AUab sev-

Isyân eden kimseyle darlmak, onunla konumamak hakknda ce-


vaz bulunduunu belirten mam Buhar ilgili bölümde Hz. Ka'b'n
CR.A.) öyle dediini naklediyor :

— Tebük seferinde
savaa katlmayp geride kalanlar arasmda
MÜunuyordum. Bu isyanmzdan dolay ResûlüIIah (A S.) Efendimi:^
(78) Ebû Dâvud-- el-Hâkin : Amir b. uayb'den.
'QA aile ETM
Müslümanlar] bizirale konumaktan men'etti ve bu elii gün sürüp
/(itti. O kadar ki, yeryüzü bize dar geldi, içimiz skldkça skld, kal-

bimiz daraldkça darald; hiç kimse ne bizimle konuuyor, ne bizi


selâmlyor, ne dc yanmzda oturuyordu. Bu durum, tevbemizin kabul
olunduunu bildiren âyet ininceye kadar devam etti.
Bunun gibi, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in, elerini bir bakm»
uslandrmak ve cezalandrmak için onlar bir ay süreyle terkeçUp teo^
ntmad sahih^kaynaklardaa tesbit edilmitir.
Tine bmam. ^^Mte yapt sahih ift^^^ Ati^M
Wmm fm '^^mmr iM^^^^to ^â^^m ^f^lm§ ve ûWûmm^
It^te* lt?ir âaha, ontmla g^^lastl^ ve konumâjniür, ^ElM I^.
j^UEtb'u bu tutumu, srf Allah rC.C.) nm^pm yönelik, bîr davram-
tn-).

mamSüyût! bu sebebi de öyle tesbit edip açklyor; Hz. Abdul-


lah'n olu, babasmm, Resûlüllah (A.S ) Efendimiz'in. erkeklerin ken-
di elerini camilere gitmekten alkoymalarm men'etmitir, hükmü-
nü ifâde eden hadîsini ciddiye almamt.
Bu gibi danima ve sert davranma, uzaklama, doru yoldan sa-
pp günah ileyen ve fakat imân ve slâm üzere bulunanlar hakknda
caizdir. Ama kii inatla Tevhid nanc'ndan kopar, inkâra sapar, s-
lâm milletinden çkarsa, ondan uzak kalmak, yüzçevirmek ve konu-
mamak, imânn en basit gerekleryden ve Kur'ân'm en açk tevcihle-
rinden biridir; .
^
^

Bü bususta sâbit olan asp^n dückaünize sunuyoruz :

«Allah'a ve Âhiret gününe imân eden bir milletin, Allah ve Pey-


gamberine kar
gelip dümanlk besleyenleri -isterse bunlar babaA»
r veya öz oullan veya kardeleri ya da hsm
ve kabilesi olsunlar-
sevip dost edindiklerini göremezsin. AÛah onlann te kMiü^^â-
n yazm, onlar kendinden bir ruh (mânevi bir dest^ v» ük^iH^
inâyet) le desteklemitik.» (80)

'Nûh, Rabbna seslendi «Ey Rabbm! dorusu olum benim âi-


:

îemdendi. üphesiz kî senin va'din haktr ve sen hükmedenlerin en


iyi hükmedenisin» dedi. Allah ona «Ey Nûh, üphesiz ki o senin ai-
;

lenden deildir; çünkü onun (yapt) sâlih bir amel deildir. Artk

mr Mücadele §Rwat. î 22.


KVl.ADDAN YAN \ Dl.IUNI IH.Vt.U VK

Kyüzünü bilmediin bir eyi benden isteme; bilgisizlerden olmayaâLTL


diye elbette sana öüt veriyorum» buyurdu. (81)

Cenâb- Hak, brahim Peygamber'in diliyle buyuruyor îti :

«VeJio^^^rm o zaman ki, Babb. ibrahim'i birlittIesaiteUmelerie


denemi, o da onlan tamaniUgfip yerine getirince. (AlM^ mtk *smi
insanlara imam (reHM^ ^m)
^^em^m itat^ ÜloMm t -iB^
nim neslimden de...» âf^teC^^âBâ t «Benim ahUm t£paznet ve. Ön-
derlik rahmetim) z&limiere e^me%» buyurmuta.» <82)

brâhim^ ^l^t^flu Ûwmmu hsMsm^ ise öyle buyurulu-

«brahim'in babas için istifar ise. srf ona verdii bir sözden
dolay idi. Babasnn bîr Allah düman olduu ona belli olunca, b-
rahim ondan ilgisini kesip uzaklat. Dorusu brahim yufka yürekli
ve yumuak tabiatl idi.» (83)

Bütün bu nasslardan ve dier sahih rivayetlerden açklanan u


ki, öz evlâd ve hsmlara darlmak, onlarla ilgiyi kesmek, eer kü-

fürde srar ediyorlarsa, imân ve slâm akidesinin gereklerindendir.


Çünkü slâm, din kardelii ban, neseb kardelii bann üstün-
de tutmakta, birincisine daha çok önem vermektedir. Bunun gibi,
toprak, dil, cins ve ekonomik düzenlemelerle ilgili balarn da üs-
tünde tutmakta, slâm kardeliiyle ilgili irtibata daha çok ehem-
miyet atfetmektedir. slâm n bu husustaki iân ise, Allah'n buyru- u
udur :

«De ki : eer bahâlarnz, oullarnz,


kardeleriniz, eleriniz,
bal bulunduunuz oymak ve kabile; kazandnz mallar- sürüm-
süzlüünden korktuunuz ticaret ve holandnz konaklar size
Allah ve Peygamberinden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili
ve sevimli ise, Allah'n emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fâsk
(doru yoldan çkan günahkâr ve ahlâksz) bir topluluu doru yo-
la eritirmez.» (84)

Bilindii gibi, slâm'n deimeyen ilkelerinden biri de, Kur'ân'-


da if^esini bulan lusustur ; u •

«MtL'minler ancak kardetirier.* C85)

(81) Hûd Sûresi ; 46


182) Bakare Süresi IZA ,

fB3) Tevbe Sûresi . ,

tas) Müa^it Sûr^i lö

- 77 —
SLÂM'DA AI.K EGlTlM
îsIÂm'n bakala^myan siâr ise, u âyettir.:

MjM^
I^Mu^^aiBe ^
mflli^î* ve kabüelere ayrd^, flî>-
Mal yannda en erefli ve itibarhnz. (O'^daa ea
s^g le) korkup (fenâhklardan) sakmamzdr.» (88)

Bundan sonra artk hangi söze inanrlar?

Bu bölümde çocuk terbiyesi hakknda açkladmz hususlar,


terbiyecilerin gönüllerinde heyecan uyandracak nefsi bilinçlenme-
)?^rin, kalbî efkatlann en önemlileridir. Gördüün gibi, bu derunî
uur ve italbi efkat ftri olup ana - babann kalbinin derinliine en-
jekte edilmitir. Sevgi, scak duygu, efkat ve rahmet de böyle deil
midir? Eer bu ftrî duygular olmam olsayd, varlk âleminde in-
san türünü koruyup devam ettirmek bugünkü gibi düzenli olur muy-
du? Ana - babalar çocuklarn itina ile besleyip büyütürler miydi?
Onlara yardm elini uzatp gereken nafaka ve dier ihtiyaçlarm
karlama külfetine girerler miydi? Onlarn öretim-^ eitimiyle il-
gilenirler miydi? Bu duygu olmasaytî^
görmek mümkün olur muydu?
uram câhiliyyet devrinde ya^yîBft: jB^ali^t
'Wx
B^tBz ^ Bil duygusii
kraa
lâtr ços^^
^»«Wâ
humdan ne£r^ eâeaen ^eb^^ jife li^sil Bite tanmalard, &i
yüzden ciddi âile î^rBta |^ gÜ^i^câ. tee ^
I^^^T^^Ms
^^ t^to Dini, sevilmeyen bu çirkin âdeti. Söftfisa Wtkökünü
^EEâxû& te^-
vl edip SmoflumiM^ W£ mam^ bmtn kaz-
m, fazâlet timmû sa^top& jfeto tel^e^e bu duygu ftrttî^^
ki diS^raimütûr. Öyle ki, m$k - babalarn dikkat ve iti-
nas öit ekilde kz ve olan çocuklama yönelmi, aralarnda hiç-
bir fark VI yaî»xta temâyülü k^tenmtr. Böylece istenilen ve
îslâm'm lîketerinden biri olan a^^et ve eitlik gM^^emitir.

Az önce de gördüün insan nefsindeki bu güzel duyguör,


gibi,

düzen ve baar getirmitir; örnein cihâd sevgisini, h^&^% C^JMja

{80) H KTirftt SÛTM : 13;


KVI^DUAN YANA DEHÛNI UUYCIU VE LC
yoluna dAvet akn, evlâd sevgisinin üstüne çkarmtr. Daha önce
cic belirtildii gibi, slâm düzeni, kiisel yararlarn, ahsî itibarlarn
sLünde anlam tar. Bu bakmdan slâm Ümmetinin zafer ve
bir
baarnn doruuna yükselebilmesi, eref ve kuvvet kazanabilmesi
ancak Allah, (C.C.) Peygamber ve Allah (C.C.) yolunda cihâd sev-
gisini, çoluk - çocuk, mal, kabile, oymak, airet ve mesken sevgisinin
üstüne çkarmasyla mümkündür.
Yukarda da belirttiimiz gîk, sözü es^i3m. 4vmûm MI
ranlarn bir yan da çocuun terbiyesiyle y^te^n ilgiifdir, tele-
^
in çocua en güzel öüdü vermek, gerektiinde araya bir mesafe
koyup ondan ksmen uzak kalmak ve cezalandrmak bu cümleden-
dir. Bilindii gibi, slâm çocuk terbiyesinde kademeli ve pedagojik
bir yöntem uygulamtr Önce belli ölçülerde öüt, sonra gerekti-
;

inde azarlama ve knama, sonra da gerektiinde yara bere aç-r -

makszm ölçülü dayak. O halde eitimcilere, terbiyecilere, ilk hafif


anlamdaki metot fayda verdii sürece, ikinci kademedeki yola ba-
vurmalar doru olmaz. slâm, çocuk terbiyesinde bu amaca yöner
lik bir sistem kurmutur.
O halde terbiyecim m
Um^ y^Um» «»otoa
îslto tml^
sistemini ve uygulad metodu bilm^dirler kt tc^mo^ «çp^g !|BS^t-
lik va' deden yola ula trab itsinler ve tc^luiK}|^ M^^
îfUtl^Bn^ü!^
doru bir yol tutabilsinler. üphesiz ki, bp mM^
^ft uygulama, top-
lUîîiu sapmalardan, bozukluktan kurtarp ter^^dz, erefli, ahlâMi
bir hayat düzeyine ulatrr. Artk bununla taunun gibi bir metot ve
uygulama ile hizmet etmek isteyenler hizmet etsinler; ylmak iste-
yenler bu dorultuda çalsnlar!.

— oOo —
Hamd Allah'a mahsustur. Salât-u Selâm,
Peygamberler kafilesinin bakan, insanln
fahr-i ebedisi Hz, Muhammed Mustafa (A S.)
Efendimize ve O'nun hanedan ve Ashabna olsun.
ÇOCUKLA LGtl GENEL HÜKÜMLER *

Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M
BU BÖLÜM S;^^ MXmV KAPSAMAKTAma s

1 %^Plit #smmda terbîyed i^er yapar?


2 — Ço^^J^P^^ms. velatuuâ hîlücû^
3 — Çocuk AkSm kME&k ^ t»Mtiâ Mk^lel
için
^ 4 — Çocuk sünnet ettirmek ve bunun t^Mmleri.

,
. .
-
j
i _^

BtBÎNGt KONU
ÇOCUUN Dod^UMUNDA TEBBYECt NELER YAPARf
slâm eriât'nm slâm Ümmetine olan fazl-u keretilinden birl
de, bu eriâtm doan
çocukla ilgili hükümleri açklamas, terbiye^,
ilkeleriyle ilgili hususlar ortaya koymasdr. Bunun sebebi açktr
?
Terbiyeci, eitimci küçücük, yavruya yaplmas gereken bütün husus-
larda açk bilgi üzere olmah, onu yönlendirmeyi yeterince bilip becer-
melidir. O halde üzerinde terbiye hakkn, sorumluluunu tayan
herkesin, bu hususta slâm'n koymu olduu esaslar uygulamal ve
terbiyeciye yol gösteren Resülüllah (A.S.) Efendimizin koymu ol-
duu ilkeleri yerine getirmelidir. '
r .

\
Doum
vaktinde, terbiyecilerin fe^mm gereken JÛkÛmlerîn
en önenUUeriai özetleyip s^le sutOayabÜIrîz
Dc^m amnda anne kurtulunca «geçmi olsun» demeli ve bir
çocuk dünyaya getirdii için onu tebrik etmeli
Müslüman kardeinin çocuu dünyaya gelince onun sevin-
Bir
, cini paylamak ve onu tebrik etmek müstehabdr. Bu, aradaki dost-
luu kuvvetlendirir ve ilgiyi tamamlar; ayni zamanda Müslüman
âileler arasnda sevgi ve. ülfet kanatlanma açlmasna yardunc

— gl — lslftm'cUAU6£iituniCntl-F:6
SLAM'DA AtLE EttUt
Olur. Eer ö srada bulunmaz da tels^ ve mûjd^ çdculfun babas-
na iletemezse, daha sonra rafcle^raaoa bu duygusunu dile
ço- getr^
cuun salk ve selâmeti için duâ eder. Belki Allah (C.C.) onun o
samimi duâsuu kabul buyurur da Itj^tuf ve rahmetini daha bol indi-
rir.

Kur'ân- Kerîm'in birkaç yermde Allah (C.C.) çeitli münasebet-


telâ #o^â çoc^âctan. dolay mi^de vç tebrikte fadumttfijrtm söz eder
de bu konuda ^âm Ümmetini hem â^id edeov hm& W^ym^i p^e^
^ ki bu gibi möjde ve teb:tkte b^^üioaiada MûâltMPto m^da
îl^M^ ^t^^ürma. sosy^ f^m^ gûç^uiM^ re takviyede bulttm
giM kt^S^Bü^ vardir. .

Yüce Allah, (CC.) îbrâhim kssasnda öyle bu3ruruyor :

«ansâfc and olsun ki, elçilerimiz (melekler) brahim'e mü|de


ile geldiler ve «Selâm...» dediler. O da (size de) selâm, dedi ve'oya^
lanmadan kzartlm bir buza getirdi. Ellerinin (sofraya) uzanma-
dn görünce, durumlarm yadrgad, onlardan içine bir korku dü-
tü. brahim'e «Korkma, üphesiz ki biz Lût kavmine gönderildik»
t

dediler. brâhîm'in kans ayakta duruyordu, güldü. Biz de ona tshâk


ve onun ardmdan Yâkub'u müjdeledik.» (87)
. ^kerîyye ksmsmâ^ ise Jlah (C.C) ^Ie }3XEfmmyor :

«îte orada Zekeriyya, Rabbma duâ edip dedi ki Rabbml bana t

kendi katndan temiz bir soy bala. üphesiz ki sen duay iiten-
sin. Bunun üzerine Zekeriyya mihrapta namaz klarken melekler ona
seslendi Allah'tan bir kelime olan sa'y tasdîk edici, ba olmaya
:

lâyk, son derece nefsine hâkim, iffetli ve iyilikden bir peygamber


olmak üzere Allah Yahya'y sana müjdeliyor.» (88)
Yine bu konuda dier bir âyette buyuruluyor ki :

«Allah' ey Zekeriyye, dorusu biz seni Yahyâ isminde bü- olan-


la müjdeliyoruz ki bundan önce bu ad kimseye yermedik.» (88)

Siyer kitaplannm naklettiine göre» IMÜÜlal (Ââj' Mma^


mH dünyaya gelim^^ Ebû Lisheb'in d^^^ Sûveybe IpJSigE^ bir ye-
eninin dodutmm mm mSfdelean^ *^Â^ elsun : ki bu
lut kar^t AbduUal'm bir o^u ûoi^ ^ber verince, Ebû se^ 0m
sm^mt^i^ o c^yeyi azftd etmiti. Allab Ç.C.) bu gûssel mm
(87) Hûd Sûresi : 69-71.
(88) ÂI-i Imrân Sûresi : 39.
(89J Meryem Sûresi : 7.
:

ÇOCUKLA LGL CFNEL HÜKÜMLEH

davranm zayi* 'otmem|$, misinden sonra onu nukre


,m Mitmoa Buhari de bu hususta bir rivayet tesbit edipsula- ile
mtar ki-
tabum aZxm^.

Süheyirnin Hz. Abbas tR.A.) den


mml^ göre, ad ge-
çen öyle demitir

— «Ebû Leheb öldüü zaman onu bir yl sonra rüyamda gör-


d1Xm. en kötü durumda bulunuyordu. Sizden ayrldktan
sonra ra-
fM^ 0&mn.edîm, ancak her pazartesi günü oimca azâbm hafif-

Efendimizin doduu gündür ve


Pazartesi, Resûlülla,h (A.S.)
Süveybe'nin bu haberi bir müjde mahiyetinde Ebû Leheb'e ilettii,
Ebû Leheb buna çok sevindii içi» Süveybe'yi azâd ettii zaman<ür[

D^laö çâetkttta dolay tebrik ve esenlik dfleini biklinnek :

îmamîbn Kayym. el-Cevziye, TUHFETU'L-MEVDUD adtt Idta-


bnda, Ebû Bekir el-Munzir'den unu rivâyet etmitir; Ebû Bekir di-
yor ki Hasan el-Basrî'den rivâyet ediyoruz Bir adam, Hasan el-
: :

yannda da çocuu yeni domu bir baka adam bu-


Basrî'ye geldi,
lunuyordu. Gelen adam ona, -seni bir at binicisiyle tebrik ederim»
dedi. Bunun üzerine Hasan el-Basrî Hazretleri ona «Ne bilsin bir at;

mdr, yoksa bir eek midir?» diyerek uyanda bulundu. Adam, «ne
dememiz uygun olur, siz söyleyin» deyince, Hasan el-Basri Hazret-
leri ona, öyle dedi *Sana bir çocuk baland, mübarek olsun, ba-
;

layana ükfet, iyilikle rzklansm, kendini bilecek, anlayacak, ii-


ni görebilecek çaa eritirilsin!»

te bu siU m^^ y^i tebrik, emû^ pMtl^a


mah, doan her çocuu kapsamahdr; ister çocuk
erkek ol-toz, ister
sun, bir ayrm yaplmamahdr. Müslümanlarn loimâi «Falarnda bu
güzel, kaynatrc sünneti uygulamalar daha uygun ve lâyk deil
midir? Bununla aralarmdaki irtibat kuvvetlenir, aralarndaki dost-
luk ve ilgi asrlar boyunca derinleip kök salar, üzerlerine ünsiyet,
mahabbet çadrm kurar. Müslümanlarn onlan bu gibi ülfet, seVgi
ve kaynamaya ulatran güzel hasletleri devam ettirmeleri çok da-
ha uygm deil midir? Devaml surette Allah (C.C.) kuUarmm kar-
de olmalar ne ile mümkün plur? Böyl^e Müslümanlar birlik v©
S0 Nukre, ahadet parmayla dlger parmaklarn kOk k sm arasndaki küçük

_ 83 —
î sL AM DA A î LF ETM
dirlik salar, o kadar ki birbirine ^içe kenetlenmi bir kale duvan
''

gibi. olurlar.

f 'i-
t tk^im olay meydana geldiinde çocuin b!r kuIajzEia
er kulana ikamet okunua^ mûstehabh :

îslâm'n doan çocuk için meru' kld


hükümlerden biri de,
sa kulana ezan, sol kulana ikamet okumaktr. Bu, doduundan
hemen sonra yaplr. .'^l^J
W^ Bah* (R^) den yaplan sahih rivâyette, ad geçen öyle
anlatyor Fatma, Hcaa*! dourduunda Resûlüllah
: CAJS.)
Efendimi^ ttmm kulama ezan okudugtui gördüm.» (92)
Bu husustaki dier rivâyet ve hadîsler de öyle :

«Suâlin bir çoc^ dogâr ktda6^


amet okurisa. o çocua Ummu Sbyan zarar mevmsiM^» (»3)

Ezan ve ikamet'in sim


'

: •

tbn Kaym el^<::^yye*nin «Tahfetül-Mevdud* adl kiteM^


belirttii gibi« açarim laâaklu^ ük ça-
insann dünyaya gözlerini
lan m
^laü'm büyüklüünü ve yücâ^pat
îslâm'a ^rznefî »#a^
sM» sözün o\mm,
çâadet Edms^ala dNyuHlUhmte bîr
mm
Moüaa DühyaVa ^mm mmt^ Moc^ ^kem ^Mi^^^^J na-
^ M dünyadan aynlrte ^ E^M^ TNM emi Çocuk ;

^Eteteb bile ezan ^dnin ksOHne in^ te'sir braEaçâi^uâa üphe


yokta".

Bununla beraber, ezâil ve ikamet okumann bir dier faydas


daha var, o da, eytann ezanla ilgili sözleri duyunca uzaklap kaç- _

madr. Oysa eytan, .çocuun domaam sabrszlkla b^pMBEte


idi. lk anda eytam öfkelendiren, onm gücünü kran böyle yk seain

yank yapmas, çocua musallat olaca ilk anlarda oldukçtf Mei;-


dlr.

(91) Baz Müslümanlann kendi aralarnda dûftun tebrtkiyto birlikte hediyelem»-


leci, güzel bir Adettir^ Peygamber UiS,^ mtBOSism^ ^a&^OMite IB^
vierin de birbirinize olan sevginizi izhar edin> hadîsinin kapsamna gi<|sfe Wx.
gibi hediyeler, müslümanlar arasnda sevgi ve ülfetin artnUum sajjar.
(92) Ebü Dâvud - Tirmizi Ebû : Râfi' tR.A.) den.
(93) Beyhaki - bn-i Sinnî Hasan b. Aii (R.A.) dan.
:

«SteeM ol«n bfr ^nOir veya cânl<prtl^ JUkH^ desttim ,

'
bir ^mt,
— 84 —
m

.
ÇDCUKLA ILGIU GENEL HUKUMLEH

Dier bir anlam ve anlatmla Bununla çocuu Allah'a dâvet


;

etmek, slâm dinine çau-mak. Allah'a kullua ve ibâedete heves-


lendirme, henüz eytan bir dürtü ve fslt da bulunmadan bunu
gerçekletirmek vardr ki bu durum Allah'n insanlar üzerinde ya-
ratt ftrattr; eytan henüz onu çocua yanl telkin etmeden, de-
itirmeden onun önüne geçmektir. Bundan baka hikmetleri de söz
konusudur.
tbnü'I-Kayym el-Cevziyye'nin ifâde ettii m. »nlamlar, Resülül-
Jah (A.S.) Efendimizin Tevhid ve îmân inancma ne kadar önem gös-
terdiinin delillerinden biridir. Ayni zamanda çocuk dünya havasm
koklayp teneffüs edecei anda eytan n© kad«^ kovmay, uzakla- ^

turnay znurad ettiini gösterir-


Çoeal ûe^f^am ti^mBk toS 1^ madde dolnmdumak »

r Doan çocuk için slâm'n meru' kld


hükümlerden biri de, /
doumu müteakip azna tath dokundurmann müstehabUdrJ Bu-
na, tahnik denir.

Tahnlk'în cisd anlam ve hikmeti nedir?


Tahnik. olar^ hmaay agi2xla ^ip^lMl
sözlük onu
çocuun sd^mm-. âcâm^urmaktr. âu da, çinenen hurmadan bir
m$m m^m^ KomüarâE ^^dtsp e^lmm fMMk
jgmekletirüir,
Mftanâa e^^mm sa^na ve acduna has^ss^ ettid^ de çocum
alizmn M^^m^ #difite ietlî»» salam olur. Hurma kolay ya
-

û& mSmsCin olmachmda herhangi tatl bir madde, örnein akit, gül-
ei^^^ ^ter olabilir. Bu, hir sünneU uygulaya yönelik-
bmi^ K^îmsL art deildir.
6m^^^ »öa^ . çocuun kaslaiim, çene nahiyelerini ha-
rekete geçilip lE^m^Üfiasâtei^ ve b^j*lâ@e ftiOiB^mn gösünü daha
^^oll l^taasmi saMemîStr. Aynea'^tesura ruh üzerinde de bir ta-
km cduafl» W^leri düünülebilir. Bu bakmdan belirtilen sünneti,
takvâ ^ Mlâfc le hllton^ tannan bir kiinin yerine getirmesi, böyle-
ce ^m^iâ ve takvAyla mevsuf bir kiilik kazanmas bak-
uygm olur.
nundan dah^
T^ah^il^ m{^»bâb' olduuna deUOet eden had^ört fukaha
^le ^Mam^eati^ :

Ashab'dan Ebû Musa (R.A.) diyor ki Bir olan çocuum dtin-


:

yaya geldi, onu alp Peygamber (A.S,1 Efendimize getirdim. Adn


tbr&him koydu, sonra da agzaot hurma aUp iyice çinedikten

^ B5
SLAM'DA âîtE ETM
çocuumun azna sürdü ve bereket Ue du& ettikten sonra «ocuu
tekrar tMaoa..tiBi:dt OM)
AaO^Mu Ebû Tffltt (R^ yolcular ^diafâ^. olu hasta idi.
O t«aM^'^3âE^ 0^ Mâti. Eb^erdra dfindüfinde. eine «çocuk
nasü om, mt yapyn^» mftk sordu, Vmsm msteym, «6, olrtuftm-
dan daha sâkin ws ij^, dedi ve kot^ti^oa alogsn yrasei gelirdi Ye-
m
mek yenildikten smm^ cinsel temast« Ind^sto^ Bu i de bitince
Ummu Süleym, kocaca «kalk da ^mj^^^&t^S» lUUSB^y^U deifi.
Sabah olunca Ebû Talha öfkeli Wr halde Peyg^ber (A^.J ^^i-
mize geldi ve olup biteni .anlatt. Peygamber (A.S.) Efendimiz mUk'
«Bu gece gelin güvey oldunuz mu?> diye sordu. O da «evet» diye cm-
vap verince .Efendimiz, «Allahm- bunu onlara mübarek eyle,- diy^
duâda bulundu. Ebû Talha'nm bir olan çocuu dodu. Ebû Talhft,
eine, «çocuu alda Peygamber A.S.) Efendimize götür, dedi ve be-
raberinde birkaç tane de hurma göndermeyi ihmal etmedi. Peygam-
ber (A.S.) çocuu görünce, sordu, «beraberinde bir eyler var hu-
dr?», Ummu Süleym. «evet, hurma vardr» dedi. Peygamberimiz bir
hurma ald, onu aznda çinedikten sonra çocuun azma sürdü
ve adn Abdullah koydu.». (95)

Bu konuda Hilâl diyor ki :


*
,

— Muhammed bana haber verdi 'ÂkmfaA k


b. Ali
Ummu Veled'in'den duydum öyle diyordu Doum sanc&l tNlEâa ge- :

lince efendim uyuyordu. Sesimi yükselterek, «A efendim, iie -

ölüyorum!» dedim. Bana, «Allah skmty giderip ferahlk verecek-,


tir» dedi ve dedii an ben de doumumu yp-ptm. Efendim, «bana bir
hurma getirin» dedi. Yanmzda Mekke'den gelme bir hurma bulu-
nuyordu, «bana Ey Ali'nin anas, bunu iyice çine ve çocuun az*
na dokundur» di;ge emir verdi, ben de öyle yaptm..

^ [S 'i.
G%}cukIa ilgili meru'
_*
kld hfMMirte
I
litei mm
(94} BuharI - Müslim : Ebû bürrie hadîsinden, ' '
^
Not Bilindii gibi, Resûlüllah (A,S.) Efendimiz her türlü maddi ve mânevi
:

hastalklardan beri, her türiü kirden pastan uzai bir kvamda yaratlm-
tr. AUah (QCJ onu her tûm
mikroptan lletten' ]qorudu£u halde, o yine
^nit^^ffl» ^[^Oiâ jSiffiâ^ feüiraini; elblse^fil ve otuMuftu yerleri son de-
.reoe- teiniz toimo ve bu hosusta titizlik gostelmltir. rahmet, fe- Aznda
yiz ve bereket yard, -azndaki îslakhk ifayd, merhemdi ve inâyetti. Bu
bakmdan kendisine getirilen çocuklara bu feyiz ve rahmeti verirken, bir
de onu hentea emmeye hazrlat^n-amaçbu^^^v
(95)- Bâiazl - : Enes ltAI% aSJU âoB^
ban tra etmenin müstehab klnmasdr. Bu da yedinci gününde
yerine getirilir, tartlarak
'
arlnca gümü falûrlere, yoksullara
datlr, j
Bundaki hikmet iki hususla H^dir :

Birinci slhî sebebe dayanmaktadr : .

Çüükû ymâ dogeu bi^ wmm. kesmek, saç k^lOmiün k^


vet kaasMaasûu
e^iie^m fm^Smm
m^^, MW f^Sssaeûarîa açOtp dsâat tm^et^
i^pnanda göz. koku alma ve ^12ie S-
bi orgaiûarm hassa^jretiû aztnr. t96)

kincisi sosyal sebebe dayanr :

limm. kat }mn. ve meselede fakiri gözetmi, sosyal den-


îsDte
geden yana bir adm atmtr. Örnein çocuun kesilen saçlaruun
arlmca gümü datmak, sosyal yapda yardmlama ve dayan-
may ayakta tutan kaynaklardan bu gibi des-
biridir. Ayn zamanda
tekleyici yardmlarda fakirin kaderini yönlendirme ve toplumun az
da olsa belli bir kesiminde açktan yardm, karlkl merhamet, da-
yanma gibi balan kuvvetlendirme de söz konusudur.
îsl&m fakihlerhsBi doçlâ çû^ufim saçnn kesilip arlmca gû-
mâ tasadduk etmenin müstehab olduuna dair delillejie g^înee :

Câer Muhammed'den. o da babasmdan yapt sahih rivâye-


b.
te göre; Hz. Fatma (R.A.) oullan Hasan ile Hüseyn'in saçlarm kes-
tirip arlnca gümü tasadduk etti^ Aym zamanda, Ummu Gülsüm
ile Zeyneb'in saçlar arhnca gümü tasadduk ettii bhr gerçektir.

Muhammed Hüseyn'den (R.A.) yaplan rivâyete göre;


b. Ali b.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, torunu Hasan için bir akika kesti ve
kz Fatma'ya «Hasan'n ban
tra et, arlnca gümü tasadduk
et!* buyurdu. Ben Hz. Hasan'n kesilen saçn tarttm bir dirhemden
biraz fazlayd.» (98) , .

Enes b. Mftlik (R.A.) den yaplan sahü rivâyete göre; Resûlüllah


UlSJ Efendlnilz, 4onnIamm yedinci' gOnflule Hasan Ue HÜseyn'-
(06} Bümn bu
lirtmitir.
teauâan, llmalrKayym. «T^etÛ'l-MEVDÜD adh eeemâ^ ^
(9t) Im&ra Mâlik Muvatta'da rivâyet etmiti:,
(981 bn sh&k Abdullah b. £bûbelur'âen.
:
l

in saçlanun kesUmefiid ve a^iftmca erOml tmndftfc i*Hiiüi


|ff|
emretmiti. (99)

«a^m kesme meselesinden, saçlanmn bir ksmm kes-


0)di1^ila
ms^ im da b^umn bir ksmm tra etmek gibi fer'î meseleler ortaya
çkmaktadr. açm bir fenn^un. ya da ban bir ksmnn tra edil-
mek laid^nfat Beygnber (A.S.)'m nehyi bulmduu bilinmektedir:
Abdullah b. Ömer (R.A.) dan yaplan sahih rivâyete göre; Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz çocuun ba^mn târ ifi«n.^n
tra edil-
mesini men'etmitir. (100) - '
.

V Ba^ bir iosmuu tn^ etmemn me^'^dibnesi d&?t mâmm


tar \ .

'
'

1 — Bam muhtelif yerlerinden biraz biraz kesmek,


2 ^ Ba^m orta ksmm tra edip etrafm kendi haline brak-
mak, .

I
. i *- dfiratai kmh. brakmak,
tu^ edip orta

4 - Ön ksmm tr^ edig arka ksmm keiKÜ by^toe t^^etonsk.!


Bvmiam ;iu^inm de men'edilmeM, 4^|i^tKayym^ feb 1$eeW .

gibi- AK& f^i^bsM^


h&r *mfi^yî && ^kemmel ti
öiçiide salamasa^k sevctt^d^jandirî « k«lte ki, insanm
u frayle ilgili hususlarda büö bu adâletin gözetilme islea^igi^

n^n, ban bir ksmnn tra


dier lasmnm^lmraklbnas gr*
edilip
guri görülmemitir. Çünkü böyle yapmak bir baktta -I^E^
lktir, bir ksmm tra edip tüysüz brakmak, bir ksmm salvermek.
Bunun bir benzeri, yan günete, yan gölgede otürmammn da men'-
edümesi, yani uygun karlaftmamasdu'. Çünkü bu durumda bede-
nin bir ksmna hakszlk söz konusudur. Biîriün gibi, tek ayakkab
île yürümek de men'ediimitir; ya. kisini ku^l^nmAk» de^ElS©,
yalm-
ayak yürümek tavsiye edilitir. r, * '
'

Tra konuumda ba^^ t^ &0mi^. j^Uhs var : : . ^ . .

Saiât-u selâm kendisine olsun, islâm Peygamberi, Müslümanm'


toplum içine ve arasna iyi bir görünüm arzederek çkmasn, lâyk
.
.

bir biçimde bulunmasn çok arzu etmitir. Bam bir ksmnn tra

ClâD) Buha-i - Müslim ; Abc^ullah €^pbÂr /'^SOf^a^^^kofm^^ hai.


ftUm^ios âe^lert
;!

ÇOCUKLA ILGIU GENEL HUKUKUMA

edilip ksmnn kendi hahne terkedilmesi iyi bir görünüm ar-


dier ^
zetmediinden, Müslümamn hem vakarna, hem de güzeUiglne ter»
dümektedir; ayrca tslâmî ahsiyyetin Müslüman dier milletler- '

den ve sapk inançlardan ayrma ve ayrd edilmesini sa&ama |ff«n-


slbine aykr dümektedir.

Esef edilecek bir durum var


müslüm anlardan birçok babalar,
ki,
terbiyeciler, slâm'n çocuk ve tra hakkndaki bu hükmünü bilme-
nizi:^ battâ bu konuya zaman zaman dokunduumuzda bir ksm
hayret, %fir ksm da garipsediini ifade etmektedir.
sözünü ettiimiz Müslümanlar buna almam,
Diyebiliriz ki,
uygulayam görmemi ve üzerinde duranla pek karUamai3>^tir. An-
cak AUah'm merhamet ettii kiliseler mûstesnâ.

bu Müslümanlarm kulana unu fsldamak istiyoruz Bir


Biz :

meseleyi ya da konuyu bilmemek özür saylmaz, özellikle bu îslâm


eacMOB^ 4^i£rsa. Saçmn bir ksmm kestirip bir ksmn brakan
Mtsm0ii^ hususlar, hiç deilse ilmihalini bilmesi, örenmesi,
çocuk M^^Mad^ anlamafli Mbcb^. Bmüan örenmemek, bilme-
mek onu, losatelB îsm^
kurtem^ ,
^
Âllâh*m huzurunda toplanaca gün

Az önce açkladmz hükümler, her ne kadar mûstehab ve


mendüplar kapsamna girmekteyse de bunlarla ameü e^asae^ Jiâ^^^
âiT; belirtilen hususlan olduu gibi ailemizde, çocuklarmzda, ya '

knlanrazda ve soyumuzda uygulamamz gerekmektedir. Çünkü biz


mûstehab ve mendup hususlarnda geveklik, ^Idnszlk gösterir- -

I
sek, bu vâoiblerde de g-eveklîk ve aidnszlk göstermemize sirayet
eder, sonra da farzlar hakkmda ayn duyguyu dourur. Sonra da s-
lâm'n bütün konularnda ayni vurdumduymazha
, yol açabilir.

bu tür ihmal
Netice olarak ^0ve^^ g^rOnû^l» olsun
MiMMan sçOe/yr kü£riM ias^B^m ^i^^opûr, böylece o. apaçk bir
^ -

boluk iQ£Nb lienaini kt^yb^le^fr, bû ^ae^ 4maâm^ hmm^fmm


Synhp aynlm öhr. *

O ha^de uyaryoruz r- Müslüman terbiyeciler, eitimciler bu hÛ-


kümleri bejimseyip alsnlar, sözü edilen müstehablar kendi çocuk-
lar üzerinde bir tir uygulasnlar ki AUah'm rzasndan nasiplerini
alabilsinler, îslâmiyet ile sözleriyle davranlaryla gerçekçi olsun-
lar. O takdirde \unuluf ki,
"
Allah (C4^3 ooJara dümanlarna kar
j
' '

— 89 —
l ,
> - i .
SLAM'DA AÎLE ElTlMl
yardm eder de zafer kaplunn açar. örtülü kalan an ve erefleri:
xü» krlp dökülen kerametlerini geri çevirir. (101)

- A- ,

(101) Müellif saç kesme konusunda mûstehabbn uygulanmasn «flic^ gOstemJc


usûl hatas yapmtr, Aym zamanda MüslOmaalann nasl tra olmas ge-
rektiini belirtmemitir. Resûlüllah (A.S.) zaffîanmda çok ibtidai makaslar-
la saç kesilir, düzenli bir biçim ortaya çkmazd. Bu bakmdan bataki saçm
bir ksnumn kesilmesi çok acaib bir görünüm ortaya çkarmaktayd. Günü-
1 K i N C i K o N U .

ÇOCUA AD KOYMAK VE LGU HÜKÜMLER


öteden beri uyulagelen sosyal âdetlerimizden biri de, çocuk do-
imca, ana - babasnn ona, tannp çarlmas, dier çocuklardan
amtd eetee^ için ad koymas ve tslâm'n kâmil anlamndaki eri
âöyl© bu görünüp bilinen âdete itina göstermesi ve önem kazandr-
m»^© Ayn'jsamanda^ MSm ûramettoa çocukla ilgili ne gibi hü-
^

kOmUsr Ml^âulmu
^mmmmm MbSmler
W^ W ^tacâ
koymas, çookla
^tbîkatta
ilgili
. Mtom
prensipleri, eitimiyle
çlçe olan hususla. Samet i#s x^^i^ anlalr düzeye getirme-
sidir.

îsiâm'm çocua ad koyma hususunda koyduu hükümlerin en


önemlilerinden bir ksmn
öyle sralayabiliriz :

1 ~~ Çocu&«! 1^ zamaâ ad konulur?


Sünen sahiplerinin Semure (R.A.) den yaptklar rivayete göre,
Btöûlüllah tA.S.), Efendimiz öyle buyurmutur .

kas kesilir, ad konulur ve lw tra edHir.» * •


.
"

Bu Hadîs-i erif, ad koymann doumunun yedinci gününde ol-


masm gerektirmektedir.

.
Sözü edilen konuda, birkaç sahih hadis daha var ki^ad kojrma^
mn âo|^ gûnû olmasm ifâde etmektedirler s

Sehl b. Sa'd es-Sâîdi (R^. anlatyor :


Ebû Useyd'in olu Münzir dounca onu Peygamber (A.S.)
Efendimiz'e getirip önüne koydular. Efendimiz de onu ahp dizlerinin
SLAM'DA AtLE EGlTlMl
üzerîne koydu, Ebû Useyd de yanbanda oturuyordu. Bu arada Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz önünde bulunan bir eyle megul oldu,
Ebû Useyd de çocuun Peygamber (A.SJ m kucandan almp gö-
türülmesini söyledi. Az sonra Peygamber (A.S.) Efendimiz, -çocuk
nerede?* diye sordu. Ebu Useyd (R.A.), «Ya Resûlellah! (siz megul-
ken) biz onu eve geri gönderdik» diye cevap verdi.
BmiKin âMte "P^^^Kmber .(A.S.> Sfendi^ «@oe#to ad ney^
m* diye 0 ^ ^âeSm^ mmm wr^. Efendsuüz CA^SJ,
«^yr, &mm i^stsâ Mûnzir'dir* buyurdu. Cioö

Sâbil b. Enes (R.A.) dan yaplan sahih rivayete göre, Resûlüllah


(A.S.) Efendimiz, Mâriye'den bir erkek çocuu dünyaya gelince, #
gecenin sabahnda Efendimiz Ashabma haberi vermiti «Bu ge-u :

ce bana bir olan dodu, ismini atam (ibrahim) la adlanâta^SB** tlOâ^

Yukarda naklettiimiz bu hadîslerden


!^ sonucu çkarabiliriz u :

Çocua ad koyma hususunda zaman bakmndan bir genilik söz


konusudur. Bu bakmdan çocua doumunun birinci günü ad koy-
ma câiz olduu gibi, bunu üç gün geciktirmek de caizdir. Ayn za-
manda akika kesilecei güne kadar geciktirmekte de bir saknca
olmad gibi. bundan öj^ce yeya sonçaya da brakmak câizdir. T
] — Âdlarââa^Meliâb olanlar msââm «tt^^^laalar.

Terbiyeci, çocua ad korken dikkat edecei fettEftîS^ MI tt I^B


ve en anlaml bir isim seçmektir ki Jteett^âÛîâriiAS-) Ef^^fcMetl^
konudaki iradl^m uygutoa. tleraiy^e*» W^ ,

I
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin öyle buyurduu rivâyet edilmi-
tir:

«aphesiz ki sizler kyâmet günü isimlerinizle, babalann a n is-

miyle çaniacaksuuz. O halde simlerinizi güzel koyiü» (104)

C102J Buhari - Müslim : SehJ b. Sa'd tRjV.) den.

—W—
ÇOCUKLA !LGIL genel HÜKÜMLER

i «AcUanAKm Allah yonutâa en sevimlisi, Abdullah ve Abdurrah-

ker&metini silecek anlamda kötü bir ad koymafcto çe-


Çocuun
kinmek ve bakalarna alay ve elence konusu olacak isimlerden
uzak tutmak, terbiyeciye böylece vftcibdir.| Nitekim Tlmizî'Hin Hz;
Âie (R.A.)dan yapt rivâyete göre. RSsâ^âUah tA.S.)'^^dimiz
Çirkin isimli deitirirdi.
Nitekim Hz. Ömeri'n (R.A.) bir kz çocuu oldu. adn Asivî;
(isyankâr anlamna gelir) koymulard. ResûlüUah Efendimiz (A.S.Î
bu ad ho karlamad için Cemile il& deitirdi, yani ki2^ Cemile
adm koydu. C105)

Ebû Dâvud'un tesbitine göre, Resûlülîah CA.S.) Efendimiz Âsi,


Azia^ tila ^^rt»Q, HMia Ebab gibi iimizi deitirmitir;

câlite^ûe Beni Ride; Beni Muayve kabilesine Beni Rfde demitir.


(106)

Ebû D&vud diyor ki : Bu rivayetlerin isnadianm, fazla konu


uzamasm diye braktm.
r
; Terbiyeciye çocuuna, uursuzluk, çirkinlik, kabalk telkin ede- ?

cek isimlerden saknmak gerekir. Tâki çocuk bu gibi isimlerin delâ-


let etti^i uursuzluk ve musibetten selâmette kala. 'J

TaM&'#^ Mt l^^yyeb'in dedesi. Peygamber (A.S.) Efen.


dimize uradnda. Efendimiz ona :

— smin nedir? diye sordu. O da:


— Hsm, ^iye cevap v^da. iWfi Peygamberimiz t A.S.) :

— Hayr, Senin adn 3ebl'dir. (108) bî^yurdu. j^azn :

— Babamn 1eo^^u|u bir ismi deitim^t ^temem^ dedi.


(lOS) Tirmizi - Ibn M&ce : bn Ömer (RA.) dan. . ..

(S€6) çok âstûn


Asi, îsyank&r; Az!z, £to^^^ l^a^ 'fS&k^. ^See^
rab.kara; Hubab. ylan ya da eytan anlamna gelmektedir. Harb'i Sulh a /
Yatp uzanan anlamna gelen Mudt^'i. Htlkip. hareket gostesn Müûbais'e
^
çevirmitir. , . .

um mm^MM^m^^m^ G^eahir isimdir.


Kimi S^ld, omn aksine l«daylk, ynmnyikhk if&d« edan bâ" tt^ü^e:
:

SLAM'DA ALE ETM


bn Müseyyeb . (E.A.) diyor ki, o kabalk hiç de bizd^ a^nhnar
d^ sürüp geldi.

Ya^lan tesbitleEt s^Sm Hz Ömer , (B.AJ ismini bilmedii bU*


adama :

— Adn nedir? diye sordu. O dâ :

— C^nre, dedi.
— Kimin olusm? diye sorunca da, .

— îbn ihab'm oluyum, diye cevap verdi.


— Hrka'lardan. * .

— Evin ne yanda?
— Harreti'n-nar'da. iBunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) hayret etti
ve sordu :

~- Hso0^ Harre'de? Adam cevap verdi :

— Zat-i Lezzâ'da. •

Hazret-i Ömer
(R.AJ ons, içabuk çoluk - çocuuna yeti, cid-
den onlar heîâka yüz tuttular, yandlar. Nitekim sonmâa üs. Omer'-
m dedii gibi» çkt, o aUe yanp kül oldu. Cioo)
Yine terbiyeciye, dier bir tabirle ana - babaya nasl çocua,
Allah'a has isimlerden birini koymaktan kaçmmas gerekiyorsa, öy-
lece çocua Ahad, Samad, Hâlk ve Rezzak gibi isimler de konmas
düz deildir J
Ebû Dâvud'un kendi Sünenih'de yatadn- tesbite göre, Hânî*
daki kabile reisi beraberinde bir grup temsilci bulunduu halde Me-
dine'ye geldiklerinde. Hâni', Ebu'l-Hakem diye çanhyordu. pey-
gamber (A.S.) Efendimiz onu çararak buyurdu ki
— Asl Hakem olan Allah'tr, hüküm O'na aittir; sen neden
Ebû'l-Hakem diye küny elenmisin?

ilOd) Çünkü <Cemre>, kor ate anlamna, «ihab», çk verip kayan yldz anlar
nuna, «Hrka», yank yer anlamna, Harre-i Na^, ate scakh^nn iyics
'Ktf^Kdildigi mlfitnnTBî ^4^cz&> iyice jmkc» at^ «9 de C$hm3mm''
te bir tabE^ mAihna iMû.)

— 94 —
ÇOCUiCLA LGU GENEL HÜKÜMLER
. Hftni' u cevab verdi :

— Dorusu kavmim bir mesele hakknda ihtilâfa düünce baa


ben de aralarmda hükmeder, hakemlik yaparm, böyleoe
gelirler, M
taraf da benim hükmüme raz olurlar. Bunun üzerine Efendimiz
(A.S.) ona.
:


Bu güzel bir ey! Çocuun var mdr? diye ilâve etti. O da :

Evet, ûreyh, Mü^lîm ve -Abdullah adnda üç olum vardr.


dedi,
— fte^dimlz CA.S.) tekrar s^ta r

— Hangisi büyükleridir?
— üreyh, diye cevap verdi. Peygamberimiz (A.SJ ona :

—O halde sen Ebû urayh'sh diyer^ onun künyesini deji-


tirdi..

Ebû Hûreyre (RA.)'m i*^tine göre, Efendüniaî (S.A.yj öyle

^^ifâaife^ j^ttû AUah yanmda en setâ^eyra ve m habis saylan


m ftÖHntât H ^iAeUkül-EBdftk: = Ülkcl^ hfikâmclm. mülkler lo*^
I» «Mr. Om Allah'tan baka im:amdarireite, OIO)
Bunun Jlbi ya âB bMl^ gereken, lllt^ l^tt!
terbiyeci *-

gibianMte tayan MMtel 6 Wle WaM, tâM ço^^


bm^ çiN^i^lor Gsam IHi fi^i^B^ ÜE^ât^ c^temueluk ifâde ete Wse
e4at koynmsnlar. MeselA Eflah, Nftfi*. Bebah g^bi fisMMrlm Cümle-
ûsm^. Yesar da öyle.

Yapüan sahih rivâyete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle


"

buyurmutur :

wAlAh yaamda sözlerin en çok .sevileni u dört kelimedir


(110) Sâhih-i Müslim : Ebû Hüreyre (RA.) den.
'

Burada Efendimizin kasdetti^i. gerçek anlam^ ^telen ve ya^rÛ^»


^ ^an faObtmt&udr lü. ^üteima l»wka tou imlamda. hOköiSdiB* yokt^.

M
.

SLAM'DA Ath% %MttUt


Sübhan^al, 2. t^Hânâa miü, 3. Velft Hâk» TOM^ C
1. 1^
lahu Ekber. Sakn olunuzun «te TBar, INM^ Ndh ve I^M I»-
rakmayn. Çünkü bazen sen, «o orada mdur?» dtye siMrarsm, sondan
kimse olumsuzluk ifftde eden ÎA) edatm kullanarak hâgw« der
(Böylece olumlu bir mana ifade eden bu isimler aksine bir manaya
hamledilmi olur.) Bunlar dört isimdir, bundan fazlasuu benim flze^
nme atmayn, (m)
tbn Mâce özet olarak öyle lvâyet eddyor : «Resûlüllah (A.S.)

nm, R©bah..Yesar.« .

5
babaya gereken, çocua, Allah'tan bakas-
Terbiyeciye ve ana -

na kul olma anlamma gelen adlan vermekten kaçnmaktr. Örnein:


Abdüluzzâ, Abdülkâbe, Abdünnebî gibi.

(Birincisi, Uzza adl puta, üçüncüsü Peygambe-


ikncisi Kabe'ye,
re izafe edilen isimlerdir ki, Uzza'nm kulu, KAbe'nin kulu ve Pey-
,
gamberin kulu m&nalanna gelmektedirler.) . :

Resûlüllah (AS.) Efendimizin Huneyn Savamda :

<=Hiç yalan yok, ben peygamberim ve ben Abdulmuttalib'in o-


luyum (torunujrum) .» buyurmasma gelince, bu yeniden ad koyma
ve yeni bir ada balama demek deildir. Nitekim bn Kayym da ay-
n eyi söylüyor. Belki bu, ismiyle tannan kiiden haber vermek an-
lamna gelir ki bilhassa savalarda düman acze düürme safhala-
rnda, Peygamber CA.S.) Efendimizin önemli savalarndan biri olan
Huneyn mevkiinde bu gibi mehur olmu isimleri anmak haram de-
ildir. Nitekim Ashab- Kiram da Allah hepsinden raz olsun), Pey-
gamber (A.S.) huzurunda, yani sava meydannda Peygamber (A.S.)
m önünde dümana kar hamle yaparken kabilelerinin ismini anar^
-lad, Abdimenâf, Beni Abdi ems, Beni Abdi'd-dar gibi. Peygamber
(A.S.) Efer timiz onlarn bu amna engel olmazd. (112)

SfiKöv 4sl saf 7^ udur : Geçmite bu isimleri alanlan aynen

(1111 .
Müslim - Ebû D&vud - -Tirmizi Semure b. Ciindeb IR.A.} den.
:

EFIAH, kurtulua eren. NAfî'. yararii olan Rebah. hem s, b«m Uef&tai
fâBSOi Teecur lu^aylk if&de eden demektir. (Mütercimi.
•tKK^ Çünkü Abdül'rauttalib. -Muttalib'!? kulu», Abd-i Men&f, -Menâfm kulu»,
' "
Beni Abd-i ems, -güne kulunm oullan-. Beni Abd-i D4r. -Dar kulunun
oullan» anlamma gelir. Bu da kiinin Allah'tan bakasma kul olduunu
îTâde eder. AAia bynlar Idfizs^âea aâe mmsai tOm^ vd^l^sc^ «üim^
a^
tertb, ^^lU^rOmari sdz kc^^
ç<K'uKi.A i.<;i.
" '
- -U
(ifma
» —
mm^m—
- ' 'I

--t

ltmimsoyip çarmakta bir saknca yoktur^ l»l


uulara delâlet eden ve kiiyi Allah'tan bakasna kul olarak
öâ- wa m ^mmi
rnn isimleri yeniden koymak caiz deiidir^
Son olarak da terbiyeci ya da ana - baba, akp erime,
nhnmklk, ak, azâb vc devaml er ifâde eden isimlerden kaçnma-
l, çocuklara bu gibi isimjer koymamaldrlar
j Buna birkaç misâl ve-
M'iim : Heyâm, Heyfâ'. Nehhâd, Susen. Meyyâde, Nârimaja, Gâde. Ah-
Itm ve benzeri isimler. (113)

Wmmn s&hep ve Ihikmeti :

le bilinip
bunlar &jg^^tâsts^m
tanmmaa
isausu(te.
ve tabiatm
^
^^I^M^ hto iti-
burm heder etmeye, mâne^isöâaft feE^rÖtâî^^veKi
Inr alçalma ve yklma düzeyine geldikleri gün.blük -
pörçük Olup
(Ijtrmadam duruma düerler. Böylece dü^3EWÖÜaJl öiM
r/ip topraklarn ele geçirirler, ileri gelen erefli kiilerini aalk
(•<lp küçük düürürler. Nitekim bugünkü halimiz hemen hemen
loyledir. Velâ Have Velâ Kuvvete llâ Biliâh.
Volâ Havle Velâ Kuvvete llâ Bjll^fe.

Mjjhamntiâ A.S.) Ümmeti, dier hûtûm


hütün safha ve görüntülerii;^ seçilip a^rto „ „ ^ -
buri'nin kendi ümmetini peygamberlerin adlanyla «dtafefenalaruî
Allah'a kul olma anlamna gelen Abdullah, AJbebaMjMâapt feim-
\vr kullanmalarn tahrik ve tevikte bulunmas hayret edilecek bir
Uvsiye deildir. Çünkü bu ümmet, insanlarn iyilikleri, faydalan için
yuryüzüne çkarlm en hayrl ümmettir; beeriyeti Hakk'm BÛrU-
a ve slâm'n ilkelerine çarp en doru yolu gösterir.

yurdular fci :
saMh rkvâife^ göre, Resûlüllah ^^sai^l^z ^

"Peygamberlerin adlaryla adlandrn. Allah yajunda isimlerin

f U3Î Heyâni, a^^ee «^^, H#M*, «toes ^m^, %m&f\, güve kurdu, hem gü-
:^el kokulu bir bitki». Meyyâde «çok titrek», Gâde -teni yumuak*.
«akllar ve bir de düaztmalar- manasna, gelir. (Mütercimi

~ 97 - slâm'da Aile Eitimi Cilt 1 - F: 7


.

VB sevilral, Abdullah v© Abdurrahman'dir. £a sadk olaU

(114)
W^ ve Humâm^drt en çirkin olan. Hari>,
- '
Müm
ve Mirre'dir.»
.

j
3 ~ Çocuklar *Ebû Fulan- diye künyelendirmek Sünnettir.
islâm'n çocuk terbiyesinde koyduu lkelerden biri de, çocuk
dounca ona «Ebû Falan» demek suretiyle künyelendirmektir. üp-
hesiz ki künyelendirmenin nefis te'sirleri ve izleri, terbiye yönünden
büyük yarurlaa söz konusudur
^
a) ^öKitta kalbinde m mhunda say^^üdc. iyilik fimonu ge-
litenek.
Bu mânayla âir diyor ki «Kendisine seslendiimde, saygm
;

sunmak için künyesiyle çaunm. Lâkab takp çavmma^ Mlmb çir-


kinliktir, saygsîzlktur.»
l

b) Toplumsal ahsiyetini gelitirmek.


Çocua künye Maa^ âm^mso^ IsÜ^âJc Idüer mer-
verilip «Ebû
tebesine eriti^, saygnlk kazand intibahuu ona verir.

c) Künye ile çarldnda bu onun houna gider, onda efkat


duygusunu harekete geçirir.

d) 6%Um nasl lütöl ©dilir âdetini ona alar ve kendi ak-


iraaaJanna nasl davrambr ve nasl çaiUr edebim öretir, (115i

çte belirtilen bu büyük faydalardan, itil^l^Mte ^l-


üUah Efendimiz çocuklara künye olarak sâ. ftaKSf ve onlm
( A.S.)
bu künyeleriyle çanrtte. Böylece «^^yc^Üiafliî |^ p^erir,
bu hususta irâd ederdi. Tâ ki, onlar PeygamberliMtoto «içtii y<to
gitsinler, çocuklara hitab etmede Islâm'm bu sünnetini
uygulasn-
lar.

tlU) '
Ebû Dâvud - Nesâ : Ebû Vehb'den.
anlamna. Humâm. -erefli, himmeti yüce kii» an-
Hâris, .ekinci, ziraatç»
lamna; Murre «ac-. Mirre. .iddet m
MsS»' aadamnft Mere. *&tam ye*"
-sava» demdir.
ve kaUa^ dâkûk otoaa- anlamma g»Ür. Hârb, ise
(Mütercim)
tllS) Bilindii gibi, kiilere künye koyup onlan künyeleriyle
çarmak. Arapla^
kaide ve âdet yok-
ra has bir sayg ve edep tarzdr. Türkçemizde böyle bir
tur Bizde küçüklere ismiyle. faaSPSteft Hmui»^^
B^-
^eadi. mA m& edM» sösder ekfenefik Kitap (m- e»,
ÇOCUKLA IIX:iIJ GKNKI. IIÜKÜMLIiH

Ashal^un Hz. Knes (R.A.J anlatyor :


» Benim k^^^ bîr kardeim vaz^ ms& i^4l ûs^s^M^


$mktm' tAiS3 te^eîmî görünce veya Icardeim om -mitm, £a :

«ir@k Mb& Uineyrt Nu^ m


yapdtel^ cttye sonur, üMtta bulunurdu.
(116)

Yine sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Hz.


Âie'ye UMMU ABDÎLLAH diye künyelenm esine izin vermiti. Ab-
dullah ise. Hz Zübeyr'in olu Abdullah'tr ki Hz. Aie'nin CB.A.) kz
kardei Esmâ'dan dünyaya gelmedir. •

Hz. Enes'in çocuu olmadan önce EBU HAMZA diye künye al-
mt. EBÜ HÜREYM: (R.A.) olu bulunmad sralarda bu künye
ile ça|3:larçUr

Mnla ^mâi c^ullannda baka bir ad üe kûnyelenmesi de c&-


î^zA^: BlÛ'ffiffil bmm W? afaldr. Çûnl^ souâ S^r imMte
bir öl^ ^^ktur. Hz. Ömer (R.A.) m EBU HAFSdiye künyelenme^
Çunkû mm&
de böyle. bu imamhk^mu yt^tu. «AsM^te
ZERR BJL) m durumu da böyle yani onun da Zerr adnda bir c^lu
ölmamtfer. ^ âm«^ mMadmda
künye aloot. at^a Süleyman
d© h, Velid'dir;
bir olu
o da Ebû Süfe^naa diye
yoktur. (117)

Bu misalleri çoaltmak mümkün.


Yukarda beÜöüimiz hususlar özetliyecek olursak, üphesiz
ki, çocua künye vermek, müstehab bir emirdir. Büyük kimselerin
de künye almalar böyledir. Bir kimsenin künye alabilmesi için o-
lunun bulunmas art deildir, ayni zamanda mevcud oiunm is-
miyle kûnyelenmesi de gerekmemektedir,

^sm& gerek sâ W^m^ «rneJ^ ma Mnye vem^ fe^imsu bir


takm ineselelere ka^ adaktadr. Ctalan öyle snOayabiMz :

a) Anababa çocua isim koyma hususunda görü birlii sa-


ile

layamazlarsa, o takdirde isim koyma babann hakkdr. Nitekim da-


ha önce geçen hadislerle bundan sonra nakledeceimiz hadîsler bu
hakk babaya vermektedir.

tU6) UMEYE, AMR'm küçültülmü kipidir ki sevgi ifRdo eder. NUAYR ise

küçücük bir kuun addr ki Amr onuxUa oynarken elinden kaçrmt.


(Mütercim),
itm V^dsK». aBi kiteljOKja HaKd'^ ûleyöan admda. Wr olfclutt-
SLÂM'DA All.K lUMTMl
Kur'ânn. Eerîm ise, açk Wt anlatmla, çocuk babasna nisbet
edilir, anasna deil, diye buy%rmu9tur. Çocua «Fejân o^lu filân»
denilir. Allah (C.C.) buytrüyor ki

«Çocuklar babalarna nisbet ederek çagnn. Bu, Allah yannda


daha âdil, daha dorudur.» (118)
Az yukarda Müslim'in Hz. Enes (R.A.) dan yapt rivayete gö-
re, ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutu :

«Bu gece Irir olum dodu, ona, b^lam tbrmüm^in adm verdla.»
Ne babaya, ne de bakasna çocua çirkin lâkablar takmala-
b)
r caiz deildir. Örnein KSA, KÖR. DLSZ. BÖCEK ve ben-
zeri lâkablar bu cümledendir. Bu husustaki yasak-, ilâhî buyruun
kapsamma girmektedir :

Ey lasAliEto. bfe lisduluk. tdier) bir toplulukla ala^ eöne^


MÎi stdteiM te^Mfloâ^ dal^ bm^h
hulunorlar. Bh- ta-
kn kadudar da dier Igis^aCb tstema^^ olur ki elenceye al-
nanlar keo^leciote *6^1 olurlar. Hem ayplaraa-
lllrbirinizi

ym ve k5tâ lakafalasla atmayn. îmandan sonra fasklarla adlan-


ma ne kM IsH^^ Kim de tevbe etmezse^ te onlar kendilerine
amhjâedenlerdîr. (119)

tHÖV mcmet : ît.


.

^mmA l,(;l.l (;knki. tuKüMiüif^

üphesin M Çirkin lâkablGM- takmada hem çocuun, hem jdâ Ufp-


lumm edep ve terbiye, sev^ ve sa^g dopru^Ua^undan sapmas söz
konusudur. Biz ileride bu konuya geni yer vereceiz, «Nefsi Terbiye
ve Sorumluluu» bal
altnda sorumluluklar bölümünde -ina-
allah' aydmlatc bü|[iler vereceiz.

m EBU'L-KASIM d^re künye verebilir miyiz?


te» aâamlan. Mite'to C^l^^ €â$sp lacUse dayana-
tuk çDf^^^s» Peygcunte' tAM^ ^^ntet^i^ l^aolerUdai birini Hoy-
mani2m c^iz olduu üzerûde birlemilerdir. Hs, (î^.) *
ytar M
% «Bfesden bn- adfianm o^u dodu, adn MuhsmMfSâ Mf^M..
Bunun iEE^tae "^mmî ona »Peygamber (A.S.) Efendimizin ismini
:

c^taa hE^^mm Isaryz- dedilei*. Adam çocuunu omuzuna ald


gîHB^fiflîl^ (MMii ndimize geldi ve *Ya Resûlellah! bir o-
:

lum dünyaya keJdi, adlBl Muih«med koydum. Kavmim ise, buna


ongel olnxak istiyorlar.» Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz,
«Benim ismimle isimlenin, künyemle küny elenmeyin,* Çünkü ben
bir taksimatym,' armuzda adâleti taksim ederim, bunun için ben ,

Kasun'un.»
Peygamber <A^.) Efendimizin künyesi olan EBU'L-'KASIMile kün-
yelenme hususuna gelince, müctehid imamlarn bu konu hakkndaki
tesbit ve görüleri farkldr v^e birçok görülere yer verilmitir. Önce
size bu görüleri nakledelim, sonra da bunlardan hangi görü tercîha
daha layktr, onu belirtelim :

Birincisi Mutlaka mekruhtur. Bunlarn delili, yukarda geçen


:

Hadîs-i eriftir. Ayni zamanda Buhar ve Müslim'in ittifakla Ebû Hü-


reyre (R.A.) den rivayet ettikleri u
hadîstir -smimle isimlenin, kün-
:

yemle küny elenmeyin.*


Bu birinci görü, îma afii'ye aittir.
kincisi Mutlaka mubahtr, caizdir. Bunlarn delih ise, Ebû Da-
:

vud'un kendi Süneninde Hz. Âie (R.A.) dan rivayet ettii hadis- u
tir :

— sSîrJteaitn^. V^y^m^ XAm mm^Mm g*Eek dedi ki :

Ya Resûlellah! dorusu beo^l^ olan 4ourdum ve adn Muhammed


Mm^sm$: m m
m^t Wjirledim. sonra bana. senin

mi de sâlp koymak helâldir. sminin konuimasma ruhsat verdiine gö-


re, kûnyestoe de böylece ruhsa^. vermi§ oluyor)
.

t s [. A M D A Al. !. VC I T I M !

fan Ebî eybe rivayet ediyor Bize Muhammed b. Hasan haber :

verdi, o da Ebû Avâne'den, o da Muüyre'den, oda brahim'de


û^*
lediyor. brahim demitir Validemizin kzkardeinin o-
ki : Hz. Âie
lu Muhammed b. E'âs, ayni zamanda Ebû Kasm diye künyelenmig
ve bu künyeyle kendisine hitab edilmitir.

EH ms^&mtz^ ^^thscfd&n yapt rivâyete göre, îmam


îljnu
Zührf" öyle dej^^ «Itosût^ttB^ UkS.) Kendimödn Aitefttenf ço-
s

mkMTi^^ yetitim m de tetia olar&k Mufeam^


m&ât künye olâ;mk Ebû Kasm diye' adianâmlml^râ ;

1. Muhammed b. Talha b. Abdillah

2. Muhammed b. Ebibekir.

3. MuhOTöm^ b. Ali b. Ebî Tâlib.

4.
'.T
Muhammad b. Sa'd b. Ebî. Vakkas. -

Mffi CBalEa^jMlajy aE^I^ den. imi Muhammed olup


Ü^Eom.
^.Ui^^jUt Kasm 6te kimse I^sMh:^' »$ l^lMt cUye sonldu-
mâ4m m&h vermitir : Bu hus^ bir tpmûs, mem-i m-
vâz) vârid olmtumtr. Ve ben bu hususta bir saknca giSrmûyorumj»
tte bu grup, Ebu Kasm künyesini koymanm mutlaka mubah
olduunu söyleyenlerdir ki bunlar sözü edilen künyenin almmasm
yasaklar mahiyetteki hadisin mensûh olduunu, yani. hükmünün
kaldöTdm ileri sürerler.

Üçüncüsü Hz. Peygamber'in


: (A..) ismiyle künyesini ayni
adamda birletirmek câiz deildir, öyleki ayni vakitte *çoCuuna'
hem Muhammed adn koymas, hem de ona künye olarak Ebû Ka-
sm künyesini vermesi doru görülmemitir. Bunlara göre. yalnz'is-
mini,,veya yalnz künyesini koymakta bir saknca yoktur.

^müa^ âMi EM BâM'un kendi üneninde C&bir'deû


CE.A> yapt u rivâyetth-, R^ÛlûUÖi (A.S.) Ef^dimls
ki;; - .
,
.
.

«Benim ismimi kendine isim alan kime künyemi künye olarak


kendine, almasn; benim künyemi kendine künye olarak alan kimse
ismimi kendine isim olarak koymasn.»

Aynca bnu Ebi eyte'nin Abdurrahman'dan, onun da Ebû Am-


onun da' amcasmd^
re'den, yapt rivâyete gm*e, Resûiüllah (A^SJ
Efendimiz buyiAdul^ ki :
-

— m—
'

CCX:{â(&^ LGL GENEL HOKOMLER


1^

«Benim ismimle künyemi bir eam^ m^s^ tsys^ Un^e^


lirmeyin.»

bnu Ebi Hayseme'nin de yapt rivayete göre :

— Hazret-i Talha'nm olu Muhammed dünyaya gelince onu ahp


Itesülüllah Efendimize g^ir^ ve «ismini Mutonmed koy-
(A.SJ
dum, ona Ebû Kasm diye künye vereyim mi?» diye sorduunda,
ICfendimîz buyurdu ki «Hayr, ismimle künyemi ayni kiide birle-
:

tirmeyin (birarsya getirmeyin). Ona Kb1X Süieyman diye künye ver.>

leimek» mm
bayaimda men'edilnsîti, vefidamdan smmk^^sm^^ b£r
.sakmca yoktur.
Böyle diyenlerin yine ^bû Davud'un kendi Süneninde Mün-
delili
zir'in Muhammed b. Hanife'den yapt
rivâyettir. Hz. Ali (R.AJ öy-
le demitir «Ya ResûlüllahI Senden sonra bir olum doacak olursa,
:

ona senin adm


ve künyeni koyabilir miyim?» Efendimiz cevab u
vermitir t «Evet...»

Hamid Zenceveyh, KtTABU'L-EDEB adl eserinde diyor ki


b. : /

bn-i Ebi Uveys'e, imam Mâlik Hazretlerinin, hem Peygamber lA.S.)


Efendimizin adn, hem künyesini kendinde toplayan kimse hakkn-
da ne buyurdu? diye sordum. O, bunun cevabm yannda oturmak-
ta olan bir zata iaret ederek, onun vereceini söyledi ve ilâve etti ;

«te burada Muhammed b. Mâlik, babas ona hem Muhammed ad-


n koymu, hem de onu Ebû Kasm diye künyelemitir. mam Mâlik
ise bu konuda öyle derdi ; «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ken- bmu
disihayatta bulmduu sürece nuen^tmiti, tâki bir kimse 0^^n^Mm
ve künyesiyle çanUnca, Peygamber {A.S.-££Gmâ&a^ Eenc^te
Mliyor, diye dönüp bakmasm. Bugün iS^um hm. tmM tan
künyesi koymakta 1^ sakmca yoktur.»
Umulur bu konuda terciha daha çok lâyk olan söz, îmam
ki,

Mâlik'in sözüdür. Çünkü bu hükmü ifâde eden Hadîs-i eriflerin ço-


u da mam Mâlik'in görü ve tesbitine dayanak olacak anlamdadr-

îte sözü edilen bu dördüncü tesbite göre, hem Peygamber (A S.)


Efendimizin adn, hem künyesini koymak câizdir. Bunu men'eder
mahiyetteki hadislere gelince, mam
Mâlik'in dedii gibi, onlar, Pey-
gamber (A.S.) Efendimiz hayatta bulunduu süreyle snrldrlar.
Sebebi de, Muhammed ya da Ebû Kasm diye çarldmda. Eesûlül-

— 103 —
tftt.AM OA Atl.« KTM
W muhatabn
ÇA.S.) Efendimiz kendisi ça^ayor diye d@3s^isfise ydnelnnesin
ve ahsiyetiyle.JP^^gsitfe^ WB^QtiMm^mM^
litab anmda birbirine kanmetm \i6eyle bir enfipest ISca^B^tur.
Ama Efendimizin vefatndan sonra artk sözü edilen bir iltibiütt, im-
kân kalmamtr. Bu da O'nun lem ismini, hem künyesini bir çocua
koymakta bir saknca kalmadn göstermektedir. Bu manay kuv-
vetlendirir mahiyette az yukarda Zührî'nin rivayet ettii hadîsi ha-
trlayahm; o, Ashab-i Kirâm'm çocuklarndan dört tanesine yeti-
'
miti ki, hepsinin de ismi Muhammed, künyesi Ebû Kasm idi. Allah
(C.C.) daha iyisini bilir.

Bu bölümde açklanan hususlar ögrendîkteii scmra maâ^ ^ ^Üö^-


ra gereken udur Çocuklarna isim korken en salkl yolu tutma-
:

lar, çocuklarn küçük düürecek, kiiliklerini zedeliyecek ad ve


künyelerden saknmalar; onlara eref ve itibar verecek, kiilikleri-
ni salam ayakta tutacak, maneviyatlarna hep destek olacak isim-
leri seçmeleridir. Bunun gibi. küçük yata çocuklarnn kulana
Sevgili Peygamberlerinin isminin ve künyesinin gelmesini sa- ho
lamak, onlar bu isim ve künyelere aina klmak için onlara Efendi-
mizin isimlerinden birini koymalar ve O'nun künyesiyle onlar ça-
rmalar pek uygun olur. Çünkü bu durumda çocuklar hem birbir-
lerine hitap ederken tadklar isim ve künye'ye saygl olurlar, hem
de bu vesileyle Sevgili Peygamberlerini sk sk anma bahtiyarlna
eriirler.

Bizim amacmz, çocuk terbiyesinde^ slâm'n olduu ge- açm


ni yolda yürümek, onun ilkelerine bal kalnmay salamak ve
ümmetimize saygnlk ve büyüklüü kazandrmak-
eski eref, itibar
tr. üphesiz ki bu arzumuzun gerçeklemesi Allah'a göre hiç de zor
deildir; biz bu konuda samimi davranr, slâm'n hükümlerine uyar,
onun benimsersek üphesiz ki Allah (C.C.) da bize
ilkelerini yardm
eder ve belirtilen, özlenen hususlar kolaylatrr.

— oOo —

— 104 —
ÜÇÜNCÜ KONU
ÇOCUA AKKA KESMEK VE BUNUN HÜKÜMLE»!
1 —^ A k i H ^ ' mn. jamas nedir?
Ak
VAUDEYHÎ =
i ka
-
davranyla kesip att denildi
»
sdjzlâkte. k^mjek apEdanMS^
^^^am kmc^ ^^i,
tpKPiöi Olû^,
#eSfr^ W^

dinci günü oUmca Allah (C.<Ö bir koyun kesmek ânlam^


ür. • -

2 — AMI»^ if£e$4ilyetinin deUlleri t

Akika'nm 'meruiyetine delâlet eden, onun müstehab ya da sün-


net olduunu açklayan hadisler çoktur ve istifade edilecek düzey-
dedirler, yani sahih rivayetlere dayanmaktadrlar. Biz aadaki ha-
disleri nakletmekle yetinmek istiyoruz :

«Çocukla beraber âkika vardr. Arbk ^z ett#^ fama (Allad


i^in) bir km. aktn da mdrâinden ezâ tg c^ay gidec^* twûi

%^^\^
«Her çocuk akikasna karlk rehindir; yedinci gününde ondan
yana (koyun) kesilir, ad konulur ve ba tu*a edilir.» (121)

(120) Buhari : Selmân b. Ammar'dan.


(121) Ashab- ünen : Semure (RA.) den.

— 105 —
t,XM UKI,A LUf,! (K.Nhl, IIUKUMI.fc:U

*Erk(ik çocuktan yana (Allah için) birbirine denk iki koyun, kz


çocuktan yana bir koyun (kesilir) .» (122)
Ummu Kerez el-Kâ'biyye (R.A.), Resûlüllah fA.S.) Eendimiz'-
den akika hakknda sormutu. Efendimiz (A S.) ona cevab ver- u
miti «Erkek çocuktan yana iki koyun, kz çocu^ndan yana bir ko-
:

yun (kesin). Kesilecek koyunlarn erkek ya da dii olmaian size bir


zarar vermez, lyani hiçbir sakncas yoktur).» (123)

3 — A^a'nn meruiyeti lakkmda fufealiâi gdrü ve

Fukaha ve müctehid imamlar, akika'mn meruiyeti konus^S^


üç yolda yürümülerdir ;

Birincisi,akika sünnet ve müstehabdr. Bu yolda yürüyenler ise,


mam MâlilVeMedinehalki;mam afiî ve arkadalar; Ahmed mam
b. Hanbel, îm&m shâk, Ebû Sevr ve| Li ilim ve ictihad ehlinden
-
^

bir cemaattir. Bunlarn dayandklar deliller, az önce naklettiimiz


hadislerdir. Ayni zamanda bunlar, akikay vâcib kabul edenlerin gö-
rüünü u sözleriyle reddetmilerdir :

al Eter akika vâcib olsayd, omn vücubiyeti herhalde dinde


ÖÖ^Öf açkMcta bulunurdu ve o durumda bir ihtiyaç doar ve
umumi bir sknt balard. Ayn zamanda böyle bir hüküm meru'
olsayd, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz delile dayanak olacak ölçü ve
anlamda genel bir açklama yapar, yeterli bir beyanda bulunurdu
da arfak özür diye bir ey kahnazd.
Oysa Resûlüllah (A.SJ MmMmU ai*^' '^mm&m ^^to
getirecek kiinin arzu vels^mte teateippp «Kittün bîr çcMiu
W
:

doar ândan yanâ tarba» kesmelü arzu-


sunda olursa, o takdirde onu yerine getirsin.»

Resûlüllah (A.S.J Efendimizin bizzat akika kesmesi, onun vücu-


buna deil istihbabna delâlet eder.

kincisi, akika kesin Bu yoldft s^niyMÜer m>


anlamda ^«âeîfe^.
mam Hasan el-Basrî. Leys b. Sa*d vt tra j^3ttiH förSpnü b^D^
yenlerdir. Bu konuda ûeM v& da^maiaar. Ebû Bûrey^ v©
Mâk b.
Râheveyh in rivâyet ettikleri a helistir :

mam Ahmed - Tirmizl e «a;, âön.


itm Ahmed - Timizâ s Ümm Kûrez'dei.

— 106 —
j

I s !. A M i) A A ! 1, I-: 1 'J' I M I

«ü^teeiz ki insanla I&^M^


Aoltm lesalm ar^lunurlarsa,
M mas^
Aldkata May
veMt namazdan
da ^rsKiluia.

"iM^ ia ÎSü^^ deve dayana^fe â^inmllerdir «Her GBmâ^


delil
sna karlk rehindir.» Bu hadi^eû sticalin tei^a V#
: sâ^
Çocuk CKytoi^t: ®ânü) ana - babaiMi efaatten
i.

ana - babas ondan yana akika kesmedikçe bu böyledir. Bu söz de


vücubu kuvvetlendirmekte, yani vâcibdir diyenleri desteklemektedir.
Üçüncüsü, tû^smm meruiyetini inkârdr. Bu yolda yürüyen-
ler, HazM fü^m^emâiT, BmÛarm sözü edilen konudaki delil ve<da-
yanaîdan, Amr % uayb'den rivâyet edilen hadîstir ^lesûIüUah u :

(A.S.) msi^B^^m «kika haldErada soruAftz^ O, ddMm sem^


benimsranem;» bmyfirdu. (138^)

Sözü edilen fukaha ayn zamanda mam Ahmed'in rivayet ettii


u hadîsi delil edinmilerdir : «Hz. Ali'nin (R.A.l olu Hasan doun-
ca, anasHz. Fatma ondan yana iki koyun akika olarak kesmek is-
temiti. Resûlüllah (A.S.Î Efendimiz ona Akika kesme, çocuun ba-
m tra et ve saçnn
tur. Sonra olu .Hüseyin doduunda,
arlnca gümü
tasadduk eyle! buyurmu-
onun için de böyle yapt.»
:

(124)

Ama yukardanaklettiimiz hadislerin zahiri, akikanm sünnet


ve müstehab olduu görüünü kuvvetlendirmektedir. Nitekim fu-
. kahamn cumhuru ve ilim ehlinin çou, ictihad sahiplerinin ekseri-
yeti de bu görü ve. tesbiti benimsemilerdir

MmsS ihamlcu^Eua delil ve dayanak seçtikleri hadîs haJcknda


kar taraf u cevab vermitir : Hanefîlerm delil ve dayanak seçti-
hadis, delil alnacak kuvvette deildir, ayn zamanda akikanm
meruiyetini inkâra delil seçilmesi doru olmaz. Amr b. uayb'in ba-
/^km&daâ rivâ^et sm^ hadiate, «ResûüUah A.S.)- Efendimizin, «Aki-

(123) Beyhaki Amr b uayb''ââa, @ öa babasndan, o da dedesinden rivayet et-

— 107 —
(.()( UKI. A li ' .
II 1 .1 i : MI ^'l I ii

kuy sevmem ve benmisemem.» bu^E^aü^s^» ge^s@e,


vürud sobeple i. al- ikanm sünnet ve nrüstetoâb OldUlâfflöS^
mektedir. Çünkü
hadisin lafz öyledir «^^StöUah CA.SÜ Eft^- :

mizden akikadan soruldu, O da, akikalan sevmem, diye cevap ver-


di.» Bununla «akika» isminden holanmadn, zebiha'ya akika de-
nilmesinin ho bir tabir olmayacan bildinnek ister bir arzu-
su bulunduunu ifade etmitir. Bunun üzerine ashab. «Ya Besûl-
üllah! biz senden, bizden birimn bir çocuu doarsa, hususunu soru-
yoruz» deyince. Efendimiz onlara öyle buyurmutur-: *Sizden kim
çocuundan yana nüsük yapmak (akika kesmek) isterse, yapsn ;

Erkek çocuk için iki koyun kz yocuu if^i/ tiir kuyun k^sin.» (125)
iUt Bâfî'to li^iJra^ k^aae, ^na bau tra edîp..> me&lindM:
^^^yet ettii hadîsi delil ^ âaym^ seçmelerine gelince
Bu, akilin :

nn kerahetine delâlet etmranektedir. Çünkü Resûiüllah (A.S.) Efen^


dimiz bu sözüyle, akika kesmeyi kendi üzerine alp yükü kznuj üze-
rinden kaldrmay dilemitir. Nitekim Efendimiz (.fi.SJ sevgili to-
runlar Hasan ile Hüseyin için bizzat kendisi akika kesmi ve bu kül-
feti kzndan kaldrmtr. Bu tesbit ve görüü kuvvetlendiren, yani
Resûiüllah (A. S.) Efendimizin torunlar Hasan ile Hüseyin için akika
kesUi rivayetini deslekliyen birçok hatiisler rivâyet edilmitir. Oniar-
^
dan bir ksmn
naklediyoruz ;

tel Atte' fR.A.) diyor ki :

— «üphesiz Resûiüllah (A.S.) Efendimiz, Hasar ve Hüseyin


için birer koyun akika ol^ak kesti.» (126)

Hz. Enes (R.A.T di^or ki :

— «Resûiüllah AS ^mMStUz, Mwm vb içâa pidinci


güâle^â«$ mim ki^>r im
Hz. Aie (R-A.) (üyor ki :

— «Resûiüllah (A.S.) Efendimiz, Hasan ile Hüseyin için yedinci


günlerinde akika kesti.» C128)

(1253 Bu rivayete dayanarak -Akika- yerine -Nesike- tabirinin kuUanlmusm is-


tidlal edenler olmutur. Bunlara" göre. Peygamber (A.S.) holeuunad için

Akika demek iK*rShtu?. Bl^


Ifif tra^ fe» ittöirin mefcrûh olmadn
istidlâl etmitir. Bu iki görüü badatan^ için «Nesike- tabirini asl ola-
rak .AKÎKU" tabirini bu asii açklayc anlamda kullanmak uygun olur.
(L26) Ebû Dâvud Eyyûb'dan, O da Ikrime'den. O da bn Abbas'dan.
:

U27) Cerir b. Hâzim, Katade'den. o da Hz. Enes'deö.


\mi Yafas % ^MMc^. 0*da Hz. Aie (R.A.), dan.

— 108 —
1 s 1 A M n .\ \ I :. 1 c; l t m I

Yukardaki rivayet ve görüleri özetliyecek olursak Çocuktan :

yana akika kesmek, müstehab bir sünnettir; müctehid imamlarn


cumhuru ve fukahanm ekseriyeti bunu böyle kabul etmitir. Baba
ya gereken, çocuu dünyaya gelince, malî imkân elverirse, Resûl-
üllah (AS.) Efendimizin bu sünnetini yaatmaktr, tâki Allah (C.C.)
yanmda ecre nâii olup faziletten nasibini alm olsun. Ayn zaman-
da bunünla, ülfet, muhabbet ve sosyal irti'bat yaiknlan, kom-
ular ve dostlar arasmda artrsm. Çünkü aikika meraSTnine ka-
tlan dostlar, yaknlar hem çocuun domasna sevinecekler, hem
birarada kaynap scak bir hava meydana getirecekler, yani birbir-
lerine daha scak vc Gamimi duygu duyacaklar ve böylece sosyal
yardmlama ve dayanmay paylam olacaklar. Özellikle bu me-
rasime ihtiyaç sahipleri île fakir kimseler de davet edilip onlar bu
«3tu^^ ma^ândnltl^ai t^s^^^ edilen sosyal yardmla-
ma MteMe uEim büunacak.
slâm ne büyük dindir!, sosyal balan kuvvetlendirme, ülfet ve
mahabbeti yaygnlatrmada slâm Sei'iâtnn ilkeleri ne yücedir, ne
anlamldr! Ayn zamanda fakirler ve yoksullar kesiminde sosyal
adaleti kurmada bu dinin koyduu prensipler ne yararl ve ne esas-
hdr!

sn* adm }mjws.^jf^ buyurtûmutu. Bu hadîs, akikanm müstehab


M JMMö
h^ste «Çocuk, ^^te
fiâi^a ke-

'^â^ltt, doumun yedinci günü olduunu ifâde etmektedir. Bu hük-


mü kuvvetlendiren dier bir hadîsi de Abdullah b. Vehb,~Hz. Âie
(R.A.) dan rivayet etmitir «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Hasan ile
:

Hüseyin için yedinci günlerinde akika kesti, adlanm koydu ve ba-


lanndaki eziyetin giderilmesizü emretti.»

[ Ne mt- M M lonuda baz görü ve te8f^te% blî^^^ sMka


d(^umm fe^EÎ g&aS^^ y^lzm $eürmm^ gereklilii. öWrfit^ çk-
maz, ym^. mâmSâa f^im:^ ^^at&tâe leemefe e&relsmmek^m^, ye-
gaaünde kesmenin müstehab olduu ifâdö ^teâfet^^, -Çto-
tllUE*
^ â^ûm^ ve^ a^Uaâî, ysk mamm, M
^^M'n^mM £Ûn- w^
0$^ ke&mek kâfi gelmekte, yani akika sünneti icrA e^hhi olacak-
ür.

Bütün bu sözlerin en belirgin ve açk olanna gelince :

— Meymûnî diyor ki : Ebû Abdülah'a sordum, dedim ki Çocuk

— lOfl —
I M :. A M I) A A ! I. I. !.c; TM
için ne ^wSan akika kesilir? u cevab verdi : Hz. Âie (R.A.) bunun
yedinci, otidördüncü ve yirmi birinci günlerinde kesilmesini söyler.

Sâlih b. Ahmed diyor ki Babam, akika hakkmda unu söyledi


: .

«Yedinci gününde kesilir, eer o gün kesmezse, on dördüncü günün-


de kesfltT; o gün de %esmo2^ yirmi ^c^tESî |Föraâsjâ& kes^^>»
mam Mâlik diyor lü :

— lE^dr olan u ki, akikanm yedinci gSnSiB tsM^M, istihbab


cmlmî #ie^ai^te dördürt w^^mA ya da tmuncu ve
soiClfâM ^ittet^ kesitm^i kâti gelm^tedir.»
Bütün bu belirttiimiz hususlar özetliyecek olursak sonucu u
verebiliriz Baba, evladnn doumunun yedinci gününde malî du-
:

rumu elverdii takdirde bir akika keserse, bu çok daha iyi ve uygun
olur ve böylece Resûlüllah (A.S.) Efendimizin fiilî hadislerini uygu-
hvHvmm. IMt l^jrumu etv^medil veya arlar mösâ^ ^ü^
tlûA4a m stjmnU m^m^^ bir ymine getirmesi dl^ür.
^ bu s^im
limstiâîakî

azülamdate
0halde meseleyi uygulamada bir genilik, akikay kesmede bir
kolaylk söz konusudur. Allah (C.C.) sizinle kolayh diliyor, size
zorluk dilemiyor. Allah (C.C.) dinde sizin üzerinize hiçbir zorluk
getirmedi.

1 ^ M^k Çocukla kz çocua k^Uecelc ârasmd^ bir fark


var ma^
Yukarda da belirttiimiz gibi, akika fukaha. ilim ve ictihad eh-
linin cumhuruna göre, müstehab bir sdSfâltettir, ayni zamanda
erkek, hem kz çocuu için müstehab 1^ sûnael^r.

Bu hususta mam Ahmed b. Hanbei ile mam Tirmizî'nin Ummu


Kerez el-Kâ'biyye'den rivayet ettii hadîste, ad geçen râvî, Resûlül-
lah (A.S.) Efendimizden akika hakknda sormu, Efendimiz de (A.S.)
ona «Erkek çocuk için iki^ kz çocuu için bir koyun kesin» buyur-
:

mutur.
ia^ 4e îbn Ebi eybe'nin Hz. Âie (RA.) Validemiz-
de l'^yet ettii tesbit edilnd^^lif. Hz. Âie tR.AJ diyor ki -Resûl-
:

l^g^ Efendinrf% olan çocuk için iki, kz çocuu için bir ko-
f^îka olarak kesmemizi emretti.» Bu ikisinden baka, akikann
'

me^^yettne delâlet edip daha önce naklettiimiz JSMîsler de var-


dr.

— 110 —
: :

COCUKI.A tl.C;H.I CKNK. HÜKÜMM U

Bûtûn bu hadisleri biraraya, getirdiimizde tümü birden iki


esas ifâde ediyor :

aJ Alciicamn meruiyetinde erkek çocuk da kz çocuu gibidir,

b) kisi arasndaki fark, erkek çocuk için iki, laz çocuk için bir
koyun kesilmesidir^

Bu farkl i^müm'Wsâmss^ s^lM da^^^^iesk m^^- tlMk^


tadr, tbn Abba^ ^ m
Mte^^ JbsMs^^s: û& âa»r
bU olm^ jlzere- bir earmtin görû^ ve ^bit^îr, înM KMlîCî
m^eit^e göre. ber W^ de &c^M 1^^^^ Wtekt^
geçen imamdan, *^||&lt ve kz çocuundan her W^ -Je kadar
Wm M
akika (^^ak koyun kesüir?» diye sorulduunda ceve^ vermitir u
«Erkek çocak için bir koyun, kz çocuk için bir koyun...»
'

mam Mâlik'in bu konuda hüccet olarak ald hadîsler ise un-


lardr :
.

bn Abbae CR.A.) diyor ki

— «Re^mUlKl <A3J £f0ndim7 Hasan Ue Hüseyin Içh birer ko-


^pm akika olarak kestL» (120)

Câfer b. Muhammed, babasndan rivayetle diyor ki :

— «Hz. Fataa tRA.) Hââ«Kn ve Hüseyin çin birer ktaym akika

mam Mâlik (RA.) diyor kî :

— «Abdullah b. Ömer (RA.) erkek ve kz çocuklarndan herbi-


ri için amka olarak birer koyun keserdi.»

'
Sözün özü :
4

f Allah (C.C.) kime rzk


ve in'âmda bulunup ona imkân vermi-
se, erkek çocuu için iki, kz çocuu için bir koyun akika olarak kes-
sin. Çünkü bu hususta Resülüllah (A.S.) Efendimizin de tavsiyeleri
söz konusudur. Kimin de maddi durumu vasat bir ölçüdeyse veya
bundan daha aa
bir seviyede bulunuyorsa, o takdirde erkek ve kz;
çocuklarndan herbiri için bir koyun kâfi gelir, Kii akika konusu- i

nu bu ekilde yerine getirirse, ecirden nasibini alr, sünneti gerçek-


letirmi olur.

{129) . Ebu Dftvud : bn Abbas tR.A.) dan.

— 111 —
SLAM'DA Al. !: K O Tl
I M 1

AUah (C.C.) daha iyisini bUir.

Bir tirazn Yersizliini Belirtmek :

Ortaya baz itirazclar çkp da, slâm Dini, neden akika konu-
sunda erkek çocukla kz çocuunu eit tutmam, erkee üstünlük
tanmtr? Bu aynm ve farkllk neden?
Bu gibi itirazlar birk^ cihetle reddedilir :

^ mtt^âman. tslâmb^etîn es^^^e^i har


fya.ce l^^t^ ^ek-* sm
« feesfc^^ I^M^, dini neyi st^etonise. onu oHun Bk}xh
It^. Bu hususta Tûee AÛh'm ^m m
buyruuna inamp dayaj^ ^
«Baym hayr, l^lMfc Ml)^ lliâil^^ çekitik»
lerf $e^m^ seni ^a^em losM edip sanm v^im hükümden
.dolay ^
markça imân etmi
sâam d^Mbku^ tm
I^Mâ^
obnazlar.» (130)
Hîr ^m^ee^ l^^m-
Görüldüü sözü edilen akika koyunu saysndaki farkl-
gibi,
lk, Hesûlüllah (A.S.) Efendimizin sünnetiyle sûbut bulmutur. Müs-
lümana gereken, bu sünnete teslimiyet gösterip uygulamaktr.
Yine bu farkllk hususundaki hikmet ve mâkul olan cihet
b)
u olabilir Allah'n erkek çocua verdii kuvvet, bedenî güç ve evin
:

yükünü tama, sorumluluunu yüklenme, ayrca efkat ölçüleri


içinde aile bünyesinde salad otorite gibi özelliklerinden dolay
Allah CC.C.) erkei kadndan üstün tutmutur.
Allah (C.C.) ne doru buyurmutur :

«tj^mlann erkekler üzerinde, erkeklerin kadnlar üzerinde ör-


fe uygun denk haklan vardr. Ne var ki, erkeklerin onlar üzerinde
bir üstün derecesi mevcuttur. AUah elbette çok güçlü, çok üstündür,
hikmet sahibidir.» (131)

kadnlar üzerine koruyucu ve ilerini yürütücü üs-


«Erkekler,
tünlüktedirler. Bu da Allah'n kimini kimine üstün klmas ve erkek-
lerin mallarm harcamalar sebebiyledir.» (132)
0
Akika sebebiyle insanlar arasnda sosyal anlamda sevgi, ül-
fet ve yardmlama gibi ürünlerin ortaya çkmasn salamak düü-
nülmütür. Böylece fakir tabakaya," yoksul ailelere yardm elini
uzatma amacn tayan sosyal dayanma ve yardmlama gibi des^
tekleyici bir faktör olarak belirmitir.

(130) Nisa Sûresi 65. :

(â« BaOane S^et^ 238, :

im) Ni* Sömi : 34.

— 112 —
e — Akika kurbann kemiini krmak mekrühtur.
. Çocuk için kesilen akika kurbannda dikkat edilmesi pereken -

hususlardan biri de, kesilen hayvann hiçbir kemiini krmamaktr.


3u, kesme iini yerine getirirken de, onun etinden piirip yerken de
böyledir. O halde her kemik oynak yerinden kesilmek suretiyle ayr-
lr. Bu hususta Cafer b. Muhanuned'den rivâyet edilen hadis Sözü
udilen hükmü if^de etmektedir ;

Cafer b. Muhamme^ia babaj»ndan yapt ^^^â^^ f^^^ ad


^çm öyle demitir : «Besûlüllah B@p£^l#, Mz ^âtaate
mmm ''m BKiseyin eûsisa, js^^MI^ 1ig@nmt^W i
Hn ve hiçbir teniltîi kmnaym.»
îbn Cüreyc'in Atâ'dan yapt rivâyete göre, öyle dedii tesbit

olunmutur : «Akikamn eti oynak yerlerinden kesilir, hiçbir kemii


krlmaz.»
Ibn
I
Mûzzlr% de tN fiilamâa b|r rivftyeti At&'dm% mxm da Hz.
Âie'den nalâettii bilinmektedir.
Akikanm kemiinin knimasmn men'edilmesinde iki hikmet
düünülebÜ^ :

a) Böyle bir yedirme ve bata bulunmann erefini, kymetini


ortaya koymak, krlmadk kemiklerle kesilen eti fakirlere ve kom-
ulara o vaziyette vermek suretiyle onlarda bu sünnete kar sayg
ve sevgi duygusunu uyandnna^^.^
üphesiz ki böyle bir tasarrufun yeri büyük, cömertlik ve ikrâm
hususunda anlam çok yüksektir. krâm olunanlarn nefsinde brak-
t te'sir de öylesine.

b) Doan çocuun organlanzun yerlijrerince selâmette olmasma»


salk ve shhat üzere bulunmam f^Iik yto»^u bereket, eyz-v.
rahmet ummaktr.
Çünkü kesilen, akika bir balama çocua fedâ edüen bir kurtulu
anlam tam^üN^ ^e^rasana akan bir dilek m&nas ifâde et-
mektedir.

Allah tC.C.) daha iyisini Mir. .

„ 113 _ sUkm'claAUeEitl^^l*!^»
3JL.AM LIA-AILIÜ. J!,UI1A11

7 — Akikayle ilgili genel hükümler :

Bu ksmda akikayla ilgili birtakuu hükümler vardr kî onlara


riâ,yet etmek gerekmektedir :

f a) adamlar» Uzhiye (Kurban) da c&iz olan hususlar ancak


.â^ada oftiz^- IsÖkm^ ^^Hne itana- etmilerdir.
|

Ku^rban'da Gâ^ olan hlsuslara gelince :

X. Kogrun ve keçinin bfe" yauu doldurup ikinci yaa ayak basm


l^sr^. Bu ar^ aU ayua doWurmu« bk yal. etti.
g^^^ ^ ^ kurban ^tmek sahâ^, tss '§mmM Mst wm-
ta €ixmmp mm yasa ayûk bamnca fcra-lîan oiaM&-.
Kurbanlk hayvann ayp ve kusurlardan uzak, salam ve
2.

shhatli olmas gerekir. Bu hükme göre, kör olan, kemiklerinde ilik


kalmyacak kadar zayf bulunan, mezbahaya gidemiyecek kadar to-
pal olan, kula, kuyruu üçte birinden fazla kesik, kopuk bulunan,
dilerinin çou dökülmü doutan
bulunmayan, ot-
olan, hiç kula
layamyacak kadar dengesiz olan hayvanlar kurban etmek câiz de-
ildir.

Bu saydklarm^ dmda ksâm. bcoa koaur ve a^to^ I^^rv«-


m krbsm edihnefiine engel te^ ^ssm, âr^ein. kulamn yank,
b^^ffîumm az knk, otlaa gitmesîhe m^l $^m^§m^ Irate to-
l^dM Ifimn do^mm^ «teaptm^ ^Mar â&^^^sM^ di-
lerinin az te»^ ^UtmsIm^m^mL û0&lmm^^ks3M
okms bu
Bik ctolede^^ ^tete he^^^ma kurb£a:û& <^tk betlr^
l^p ^flm^ine ^gei sebepler SE^ritma^Nt

Sr kapsamna manda da
m 3.

doldurup üçüncü yama


giren, inek, öküz, ancak iki ya-
ise
ayak basanlardan kurban kesmek sa-
be yam
hihtir. Deve'ye gelince, onun bitirip altmc yama a-yak
basmas durumunda kurban edilmesi sahihtir.

pbl.AMafiib^'caM^ ial^âefi^d^^
ve satm 1^ flikte lE^otea olarak kesmesi cftiz olmaz.
M^n^ toplanpW
ÇünkÛ Müla

olsun
iBohih ol8^^ ^
amaç g^cMfSgu^dL Amaç. çocua iaâa
Mr hasrvmaâ ^açam^ akdmklr* ^^& kurbanlk büyük
bâ Ayvanda vb devede kiisin tt^datup ortak olmas câizdirl.
i cl Akika olarak koyun yerine deve veya sr
kesilebilir, art- u
la ki. bir -çocuk için belirlenmelidir. Nitekim Îbnü'l-Kayym'm Enes
^
ÇOCUKLA ILGIU GENEL IIUKUMLEH

b Mdük (R.A.) den yapt rivâyete göre, ad geçen sahabi doan ço-
cuu için hayvanlardan birini akika olarak keserdi.
'

Ebû Balû^ (B-A.) yqpalaa rMyete gdre, ad geçen sa^bî,


i^h mâamikmek bjrkaç kurbanlk hayyan akika olarak k^îp
Basra mikma dagtrâ.
lim ehlinden bir ksnu, rivayet edilen hadisleri dikkate alarak
akikann ancak koyundan sahih olacan söylemitir. Ama bunun
deve ve srdan da olabileceini ileri sürenlerin hüccetine gelince,
onlar u rivayetlere dayanmlardr :

^o^Ei&b^ h&eaib&r Ur ak^» Tarduv «dyc siz ondan jaxm bir Tsm

Bu hadiste Resûlülah"(A.S.) Efendimiz u


kan aktn, unu akt-
mayn diye bir aynm yapmamtr. Çocuun doumundan dolay
kesilen bir hayvan, sözü edilen hadîsin zahirine baklarak kâfi gelir
ister bu hayvan koyun, isterse sr veya deve olsun fark etmez.
; Uzhiye (kurban) da sahih olan hususlsir alukiMa da sahih-
d)
tir Etin yenilmesi, tasadduk edilmesi, hediye yaplmas gibi eyler
:

bu cümledendir^ Fazla olarak da .akikadan bîr parça çocuun dou-


munda yardmc olan ebeye verilerek daha çok sevinmesi salanr,
bu cümledendir. Fazla olarak da. akikadan bir parça çocuun dou-
munda yardmc olan ebeye verilerek daha çok sevinmesi alamr.
Bu hususta tfcs. AH (R.A.) diy*»- ki Besûlüllah tAS.) Efendiros, Fa-
:

tma'ya öyle buyurdu «Hüseyn'in saçlarm tart,


: gümü arlnca
tasadduk ve akikann'bir budunu ebeye v^.» C134)
Akika etini piirip sevdiklerini biraraya getirerek bir sofra kur-
mak yapmasnda bîr saknca yoktur. Fuka-
isteyen kimsenin böyle
hadan çou buna cevaz vermi, böylece müslüman cemaati arasmda
bir dostluk kaynamas kurulmu olur, ayn zamanda tasadduk ve
ba anlam tar. Fazla olarak da akikaTiin.bir parças ebeye veri-
lir, îslte Wüisi pekil^cii^MA ftfitfil ^yUr. Bu ve }am* W
m^/^^^e^lG ümmet, tulalan Mirine bir kale
haM 10:4 W'^pa süA^ ^i^l^^ ^1^.
^ I
'b} Ak!S3sst3xm ^Ef&^m ismi üzerine boa2âiâmsa müâte-
=Bundan mcksad. akikcun kimden yana kesildiini belirM^

um bn Mûnzir.
tm) B^hakl Hz.
: AU (RA.) dan.
SLAM'DA aile ECITIMI
mek ve ameli niyetie bîrletirnktir. ResûûUah (A.S.) Efendimiz
buyurdular ki :

-Akikay, doan çocuun ismi üzerine (niyet ederek) kesin, Bis-


millah, Allahm falan çocuun bu akikas senin içindir ve senin r-
zana yöneliktir, deyin.» (135)

Bununla beraber hayvan kesen kimse akikaya niyet eder de


çocuun ismini anmazsa, yin© de kâa gçür yö amaç gerçeki^ir.
8 — Aldka koinsundaki te^*i Uteist nedir?
Akiluuun bir takm yeterli yarar ve hikmetleri vardr :

^ l^m^ peükm fendini g^^M^ ilerini Xmâya*ya a«»n ça-


caia I^th'a $«^k9tran bir kurbandr.
b) musibet ve âfettere kar koruma fidyesi anlammda
Çocuu
bir sadakadr. Nasl ki, Allah (C.CJ smâil'e kar büyük bir kur-
banlk fidye olarak göndermiti.
0 ^nlm ana - babasna efaatçi olmas ^in onu rehinlikten
lalama Tahtasdr.
d) islâm yerine getirmekten dolay duyulan sevinç ve
eriatn
ferahln bir tezahürüdür. Aym zamanda mü'min bir hayatm ba-
ladm kutlamaya yönelik, Kyamet günü ResûlüUah (A.S.) Efendi-
mizin ümmetinin çokluuyla iftihar edeceine katkda bulunmann
belirtisidir,

^ Toplum arasmda sev^. va ülfet ballarm salam-


latrmaûSta sMeMia teldir. Müslümanlarn cemaat halinde ço-
mm «NlcmHiâa Is^ar mahiyette &^a bana toplanmas^Oa bu
seVl^ vv Wîet daha geni anlamda gerçekleir,

f) Sosyal dayanma ve yardmlamay yepyeni bir yardm ek-


liyle tazelemek, ümmet içinde sosyal adâletin ilkelerini hem peki-
tirir, hem gerçekletirir; toplumun d
yapsnda fakirlik, yoksulluk
. ve muhtaçh ksmen olsun siler.

(13^ tel Mûnzir ; Hz. Ai» IRA.) dan.


ite €Üâkann bu gibi birçok faydalan ve yorariân ürünleri vvnC"

dr. ^ •

Burada münasebet dügtüü için, okuyucumuzun, Mkm IMb&i


özel vakitlerde meru' kld
yemek, sofra, düün - dernek çeitle^
rini bilmesinde yarar görüyoruz t

— el-Krâ : Misafirler için hazuri^ana yemek,

— et-l^^^ : ^3eei^^3M^ ^isorlanan yemek.


— el-Hars : Doum münasebetiyle hazrlanan yemek.
— eMe'debe : l>avetUler j^n hazurlanan yeme&.
— el-Akika : Çocuun doumunun yedinci gününde hazrla-
nan yemek.
._ el-Velîme ; Düün münasebetiyle hazrlanan yemek.
— el-adire Sünnet dûûhü inünasebel^St tedrlanaî ye-
m^' -

— el-Vadîme : Kadnlar arasnda yaplan toplant münasebe-


tiyle hazrlanan y,emek.
^B^aki'â : Yolculuktan dönüldüünde bu münasebetle heb*

zrUman yemek. .

— el"Vekire : Bir binanm inaat bitince bu lÂi^betle


arlanan yemok.

oOö

117
DÖRDÜNCÜ KONU I I

ÇOCUUN SÜNNET EDLMES VE


LGL HÜKÜMLER
1 — S^met'in sfi^fik ve terim ola^ mâna» : .

'

Sünnet sözlükte, tenasül aletinin ucundaki deinin kesilme-


si anlamna gelir. $er'î terim olarak, tenasül aletinin ba ksmnn al-
tna gelip bir halka gibi onu'çevreleyen derinin belli amaçla kesilme-
sidir. Bu manayla sünnet konusu üzerine bir takm er'î hükümler
terettüp eder. Nitekim ResûlüUah (A.S.) Efendimiz, «ki sünnet yeri
biraraya geldiinde gusül vâcib olur,- buyurmutur. (136)

Dier bir riv&yette ise. öyle buyurulmutur :

«ki sünnet yeet Mrleip tffOHBfil ale^nin b» loanu (tenasül d-


hmm$0 imybdlunca, -Ams^ ««ic t^m ^^emmr gnsfll vâdb olur.»
(137) ,

2 — Sünnetin m,eriyetine delâlet eden hadîsler :

IMeMK
]3ffi^r^I#^ eden hadisler hayli çt^ur; biz
c^ardan feîrkaç toesfiü aia^yu naklediyoruz :

«Doutan insan ruhuna yakan hususlardan bir unlar- ksm


dr : Az su ile ykayp çalkalamak, buma su çekip t^isdemek, b-
yklan (dudaklara sarkan ksmn) kesmek, toaddfta IieMii^ k<^^
tuk altum kllaruu gidM^ ti«^Md Mtm l^ta^ «Onnet
olnrak.» iim
Bunlar ftrattan saylmtr. Ftrat genellikle iki ksma ayrlr :

Kalbe bal olan imânî ftrat. Bu, Allah' bilmek ve O'na imân, et-
mektir. Amelî ftrat ki yukardaki hadîste belirtilen hususlardr. Bi-
rincisi, ruhu arndrr, kalbi temizler; ikincisi bedeni temizler, gö-
rünümü süsler. Böylece bedenin bata gelen ftrat, sünnet öayihf. ^.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yine bu konuda öyle buyurmutur?
.1

(137) Taljerâni.
(138) Ahmed b. ifeubel Mûfiiwdt

— 119 —
IStAM'DA AihIS K^riMl

** *

«Ftrat betir : Sünnet olmak, etekteki kHan gidermek, byklar


n (belli ölçüde) kesmek, ürnaklan kesmek, koltuk aUudaki kiUm
gidenuek.* (139) - »

3 — Sünnet olmak vâ^


#ta£rt midir? MW
Fukaha sünnetin vâcib yâ da Bjmst olduu hîtomâa fto-Jd
;
.

tesbit ve görüler ortaya koymulardr. Sünnet olduguau


Söyleyen-
ler îmam el-Hasan el-Basrî, îmam Ebû Hanîfe ve Hanbeli fuk»ha-
:

smdan bazi8idu\j Bmlarm delili hadis-i eriftir u :

«Sünnet olmak erkekler için bir sünnet, kadnlar için izzet ve


ereftir.» (140)

Bunlarn bir dier delili de. ReC^SÜsût AB.^ Mrt^^S^


net olmaya tu^naklan kesmek, koltuk alts^linit
H^^M--^^,
sünnetler arasnda anmaadm Bu da -SûiMt» otmmm sÛnaeî <â^-
una, delâlet etmektedir.

Bb- dl^ â*I@1 de. Hasan el-msA Hazretlerinin u sözüdür :


«Resûlülah (A.SJ Efendimize uyarak birçok kimseler îs-
lâm'a girdi Siyah, beyaz, Romals. ranls, Habelisi... Ama bun-
:

lardan hiçbirinin sünnet olup olmad


aratrlmad. Eer sünnet
olmak vâcib olsayd, sözü edilenler sünnet olmadan slâm'a kabul
edilmezlerdi.»

i
Sünnet olmay vâcib sayanlar ise, a'bî, Rabî'a, Evz&. Yah^
Saîd el-Ansarî, Mâlik. âfiî, Ahmed b. Hanbel'dir.jliBWHn Mâlik sün-
net olmas ihususuna arlk kazandrp bunun önemini MM^3^
öyle demitir «Sünnet olmayamn ünaimti câiz deildir, ayn
:
za-
manda ahitlii de mbul olunmaz.» '

Soben - MüslUn
fîâfiö : Ebû Hüreyre (Rji.) den.
(m) îmsm Ahme&t Mlâ b. Evs fBAJ ^

— 120 r-
m
Sözü edilen mamUurm ba husustaki delilleri hayU çoktur/ biz
onlardan bir lasmytek ^ef^yoru^ :

Useym babasndan, onun da dedesinden yapt ri-


b. Kellb'in
vâyette, dedesi diyor ki «Peygamber (A.S.) Efendimize geldim ve
:

«MttsIÛmaa (ddum^ dedim. Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) öyle


buyurdu «Kendinden küfrün kllarm at (ban tra et) ve sünnet
oll» fl41)

«slam'a giren JMmB> ya bûyiPL


1 l *
oHa unnet olsunN (142)

Bit bâctes da Jkonuyu tâkv^ ve gûctodteme^ye eHr»-

Yaplan rivâyete göre, tbn Abbas H.AJ öyle demitir :

«Sünnete kimannln namaa kabul olunmaz, kesti^. yenilmi»


U43) .

«ResûlÜllah (A.S.l Efendimizin kbcmm yerde yazl bir asld


sahife bulduk. Üzerinde u
yazl id «Sünnetsiz kimse, o haliyle s- :

lâm'da braklmaz sünnet oluncaya kadar pei braklmaz.» (144)


1

Hatt*! diyor ki


«Sünnet olmak, her ne kadar dier sünnetler arasnda an-
Iyorsa da ilim adamlarmdan bir çouna göre vâcibdir. Çünkü sün-
net olmak, dinin, dindarln iândr, Müslûmcu kimse M^^^âm
onunla ayrd edilip tanmir. Sava meydannda öldürülenler arasnda
8£mMI 1^ lanseye raM^i^ di^M
i@ MlriMi ^ Wmet^
ts^Ma ^^nne^ Mmm teste^ mmmst ûeSni s^pa^ MÜs-
ItoB^edam %tea^a kMsta&a ^teîBfte^
Fukahadan sünnet olmann vûcubuna kail olanlar u
illetleri

(sebep ve göstermilerdir
delilleri) : Sünnetsiz kimse abdestini ve
namazn bozmaya kendini arzetmi olur. Çünkü kesilmedik kalan
deri, tenasül organmn ba ksmm
bütünüyle örtmektedir, idrar al-
tna girince onu gidermek hayli zordur. O halde taharetin shhati
sünnet olmaya bahdr. Bu bakmdan selef ve haleften birçou sün*

XAhmeâIttailizde
Hanbel Ebâ Dâvud Useym'da.
b. - {

ma^ Zûb^âan lvftyet ^mi$ür.


(143) Yeki", SâÜm'den rivâyetle.
11441 Beybakî : Musa b. tsm&U'den.

— 121
netsizin imametini Ama yalnz bana
yasaklamlardr. kld na-
mazlarda Özür sahibi saylr^ devaml idrar damlatan kimse gibi.

Cenâb- Hakk öyle b^njruyor :

^Btmra. da biz, Hanlf obut^ mfiriklerden olmayan brâhim in di-


vâm uy. diye 9aift valyettlk.» (14^
Böylece bata ResûlüUah (A.S.) Efendimiz olmak üzere O'nun
ümmeti de brâhim'in milletine (dinine) uymakla emrolunmular-
dr. Sünnet olmak da brahim'in dininin gereklerinden biridir. Buna
delâlet eden hadîs, salam rivayetle öyle nakledilmitir :

«Dorusu brâhim (Peyg^ber) seksiol ym^nda iken sânnet ol-


mutur^ (146) ' .

Dier Mr
riv&yette ise öyle denilmektedir -üphesiz ki. ilk :

s^sa£lr 9(Uui, ilk âon giyen ve ilk sünnet olan îbrâhim Peygamber-
#rt» iç&oiit iMâk ^dan sonra bütün pemgamberlerde ve on-
lara yi^Mft datat p&ypBBE^mîBm tASj m^m^âz
d^i^^^ye ^âar Ke^cnitir.

Baka bir hadiste de ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle buyur,


mutur :
'

^DÖrt ey, PeygâCiâMteffi& Sünnetlerindendir Sünnet olmak.


0ml koku sürünmek, i6isv«Öe kulamnak ve evlemnek.» tl4*^
te sünnet olmamn vücubuna delâlet eden en £^k ve« zSût
hadîsjer bunlardr.

Sünnetin sünnet kapsanuna girdi^n kabsl eüp bu hususta» kea^


dilerine delil ve dayanak aç^kleri h$Ae g^nce «Sünnet olmak :

erkeklere sünnet, ka^stera azizlik ve ereftir.» Hadîs âlimleri bu-


nm Bsm^ yönünden zayf olduunu söylemilerdir. Zayf hadis ise.

(145) Nahi Sûresi : 123.


(W Ma| . m^ msxm^G (RX} den.
im timâ^ - ÎEaaa AhAad U Hnabel r E1^^^ caA.) den.
ru&^aea mS^m olâua üzere- «ert S^Oltoleri çkarmakta hüccet
olarak a^mam. eâs^ m taam ki, bu hadîs sahihtir. O takdirde
u mâna çköaktada- t Bo^lî^âab A,S,) ESmmmSa si^m«fe ^mm
sünnet klm ve onmOa îmM^üir. m
durumda vftoib oîmü olu-
yor. Çünkü emir vücubu gerekthlr. Sünnet j^ m» açlan y<fl a#-
mektir, «Senentü lehu kezâ- denilince,
dm, anlam çkar. Resûlûllah (A.SJ Efendhiîissin
ona mf^ m©!^* kü-'
VÇip
^^teet ohnt^ ot*
kekler için sünnettir» buyurmas, yemi onlar için
nmra' laUmmglr,
demektir.

fÂÜ^ Sfendimizm sünnet


. . anflfiasm
ayni hükmün kapsamna, soki ^ ,
Bunlarm yorumuna göre, q da diirar Mm^ümim todirrsonuou
çkyor Oysa bu anlamda hadM ymm^smB ^bM kabul ^tmeh SAhlh
deildir. Çmku hadiste anlan hususlardaa tem v&cibdir$ gSt-
sülde aza su ahp çalkamak ve buma su vermek gibi. Bir l^m
^
müstehabdr, misvak kullanmak gibi. Trnaklan kesmek ise, her ne
kadar sünnetse de, baz hallerde temizliin shhatli yaplabilmesi için
vâcibdir; örnein trnaklar uzayp lt kirle
*
dolduunda herhalde
kesilmesi gereklidir. .
'

O halde kendilerine ddü


dayanak seçt^et hadis, vâc^b ve
müstehab gibi hususlan kaj^samaktadr.
^I^^to^^^l-Hasaj el-Basri'nin, «Resûlûllah (A.S.) Efen-

ma hrsmda âd£hnentlW^ l^Me


kstitrot Mte
öyledir *Onlann hep^
: toab-ole taü^rtt^ak^ p^^ mt..,
bulunuyordu; çünkü Ara^isr ^^likle sünnet olurkg^
Yahudiler de mutlaka sünnet olmay uyg^|^:Jf^#. ©(^^I^^i^i^^Ö^
1ar kald ki onlar da iki gruba ayrlrd t^aiefe olur, die-
:

ri olmazd. slâm'a giren herkes -ister Arap putperest, ister Yahudi

isterse Hristiyan olsun- îslâm'm iânmn sünnet olmak olduunu bi-


lirdi. slâm'a girdikten hemen sonra nasl gusletmeye koarla^a.
öylece süJinet phne^ da acele y^;ine geürirJerdi.
Yukarda l^B^^ h Ütt'îû ^esü^ mm^^r (A.S.) Wm-
dimi2a& gelerek, «Gerçekte slâm'a girdim, Müslüman oldum»
mesi üzerine, Efendimzü (A.SJ ona *0 küfrün kUarm
:
^
kendinden temizleyip at ve sünnet ol!» buyurmam ve Züh^t's^a nak-
len rivayet edilen, «Kim slâm'a girerse, isterse yal olsm. stoîet
olsun* mealindeki ^ladîs, bu hükmü kuvvetlendirmektedir.
-

SLAM'DA ALE E-TM


ResûlüUah (A.S.) Efendimiz ise, ümmetini devaml surette için-
de hayr ve saadet bulunan konulara irâd eder ve onlar bakasn-
dan Seçip a-ymeak hususlara yol gösterirdi, ilenip ilenmediinin
^tonligine inmek, aratrp kontrol etmekle görevli deildi. O'nun
m alandaki yolu ve metodu tslftm^ e^^^M te^riyle kabul et-
mek^ i^^, hâllerini AU^a brakmakt.
Yukarda açkladmz hususisin özetliyecek olursak, öyle bir
sonuca varabiliriz Sünnet olmak, ftratn badr, slâm'n iân ve
:[

eriatn unvandr. Erkeklere vâcibdir. slâm'a giren kimse bu hu-


lusta ^ele ©tmez ve ergenlikten önce bunu yerine getirmezse, gü-
EShMiir^ylr, günaha dümü olur; bir bakma haram ilemi olur.
Çünkü sünnet olmak, slâm'm iârlarmdan biridir, mü'min onunla
kâmte Ü^M â^£r m
mmtA sebebiyle kii salm teiEr ve
bir^k t^ilMî hastalUdarâan yekasm l^rlanr. i

sünnetin hikmeti ve büyük yararlan


ileride hakkmda geni bil-
gi vereceiz, tnaallah.

4 — mu^mm fttatt^e olmak a^yk laâlf

r '
'

j
Fukaha ve müctehid imamlar, sünnetin kadnlara müstehab ol-
duu, vâcib olmad hakknda icmâ'a varmlardr. Ancak mam I

Ahmed b. Hantael'den yaplan bir rivâyet müstesnâ; ona göre, sünnet


hem erkeklere, hem kadmlara vâcibdir. Yine ayni imamdan yaplan
bir dier rivayette, bunun erkeklere vâcib, kadnlara deil, eklinde
"
belirtilmitir. Bu ikinci rivâyet fukaha* ve müctehid imamlarn icmâ-
na uygun gelmektedir, yani kadmlar için vâcib deil müstehabdr.
Ayni zamanda bu rivâyet ümmetin kuak kuak uygulayageldii, ka-
dnlar hakknda müstehab, erkekler hakknda vâcib kabul ettii ne-
ticeye de muvafk dümektedir.

Müctehidlerin bu husustaki hücceti, udur


. ResûlüUah (A.S.) :

Efendimiz îslâm Ümmetine sünneti meru* klnca bunu erkeklere


has klm, kadnlara deil. ResûlüUah (A.S.) Efendimizin bir kadn
,
için sünnet olsun diye bir emir verdii tesbit edilmemitir. Ancak
yukarda eddad'n naklettii hadîs bu genellemenin dndadr :

«Sünnet olmak, erkeklere sünnet, kadnlar için azizlik ve ereftir».


Bu hadîste kadnlann da sümet olmasna iâret edilmitir. Hadîsi
sahih bile kabul etsek, bu vücuba deil, istihbaba irâd etmektedir.
Çünkü «mekrume» keUmesi kesinlikle îstl^lt^ba^ delâlet eder. AUah
(CG.) m& iyi^ mr. '
'
'

— 124 —
Bu iki cinsin sünnet farkn hik-
olma hususunda aralanndaki
meti belki de olabilir u
Hem ekil, hem fil^^bn, hJKn yarar bak-
:

mndan arada büyük fark söz konusudur; düünülen ve anlalan da


bödur.

slâm eriat ne büyük, ne yücedir! Onun ebediyete kadar de-


vam edecek lke ve esaslar ne erefli ve ne anlamldrl
t — 1^9011^ vSmak ne zaman vftelbâlr?
I

lim admlanndan birçou, çocuun ergenlik çama yaklat


I

zaman sünnet edilmesi vâcibdir, demilerdir. itibarla ki, pek ya- u


knda eriat hükümleriyle mükellef olacak, ilâhî buyruklara görc
amel etmekle emrolunacaktr. O halde bu çaa henüz girmeden sün-
net olmal, sünnetli bir ekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böyle-
ce ibâdeti, slâm'n çizdii ekilde shhat kazanr, dosdoru eriâün
belirttii ölçüde gerçekleir.

Ama çocuun sünnetini, onun doumunun ilk


veliye gereken,
günlerinde yerine getirmesini düünmesi ve bunun daha uygun ol-
duunu bilmesidir.'; Böylece çocuk akletmeye balayp çevresini ta-
nynca, temyiz çana gelince kendini sünnetli bulmu olur. leride
kendi kendini bu hususta hesaba çekmez ve içinde bir üzüntü ve ür-
küntü duymaz. Cidden çocuk akledip eyay gerçek anlamyla anla-
maya balaynca kendini sünnet engelini am
görmesi ne güzel ve .

ne kolay bir hava plu|turur!


Msm tl4 ^Mfflsâdn delili^ Mm.. Câbir'in u rivâye-
«ffi^
: «R^ttMk Am m^mm mam ve Hüseyin için akika
kes^ ve ye&tn^ gûnle^cle mitûtt ^^net ettirdi.» (148)

6 — Ston olarak î Sünnetin likmeti nedir?

a^^^Tt büyük hikml^ wjM ^omr^


T^ir^mrif»n ^»
^ M, Mm «^amlan Inscaaz aç^taspar, MMÜa* bunlam
î» mfâcelerini ke^etmislMrdü'i Ctolann belirttikOTî teim*mn en
talerinden bir ksmm naMetmMiisde sizin için yarar vardr ;

— Sünnet, ftratn badu*. nsann doutan buna ihtiyac sÖz


konusudur. Ayn zamanda slâm'n iân, eriâtn unvandr.

— Sünnet, Allah'n brahim Peygamberdin (A.S.) diliyle meru'


küdp Bak^ hütünûyi yönelik dinin tamamdr, (onun taroamla-

(1481 BeyhaJti = C4bir tR.A.1 den.


t » 1. A M un A 1 L 1^ ^1 1 I I M I

ycsdr). Bu öyle bir dindir ki, kaibleri Tevhid ve mân boyasyla


boyam; bedenleri ftratn özellikleri olan sünnet, byk kesmek, tr-
naklan kesmek, koltuk altndaki küan gidermek gibi hasletlerle
süslenmitir.

am Yüce Allah (C.C.) buyuruyor :

«Sonra da biz. Han!f olan, müriklerden olmayan brahim'in di-


nine Uy, mm vahyetUk.* tîw
«Allah'm deimeyen boyasma gerekli olun! Boya cihetiyle
Allah'tan daha güzel kim vardn-7 Biz ancak 0*na ibâdet ederiz.> (150)

^ Siönnet. MMümam bakamdan a^rd ed^i ^Ser mSUeüe^m


— Sünnet, Allah'a kulluun bir ikrar, emirlerine uymamn,
hükmüne boyun emenin belirtisidir.

Sünnetin Shhi Yararlan


— Sünnet pakl celbeder, nezafeti salar, insana bir süs verir,
fiziksel yapy gûzelletirir. ehveti dengede tutar.
^ Sünnet, önemli anlamda shhi bir tedbirdir kî sahibini birçok
hafitalite^^ft^ bulaiGi illetlerdi korur. Nitekim Sabrî el-Ka-
ban! ^IteM. 'UM-M^^- lA kitabuA 1^ lamasu böyle belM-
mitir.

Sünnetin daha. baka bir takm faydalar vardr, onlar aaya


sralyoruz :
"
>

1. Sünnet ile kesilen deri sebebiyle kii bir takm yal ifrazattan
kurtulur, klf altnda imeye, kokumaya imkân vermez.
a l^tm mm. ^mmMsâ^ kösUmesîyle in^ear mlinde tenasül
aletinin ba bir engele uramadan ortaya çû^.

3. Sef^tan ttmm^ nûîyesinde ortaya çkan habis hÜÜr SM


lnm ^crku^ftttsma mkân ^mmez, ihtîma^ni azaltr. Ma) hrâtal^Bi
daha çok sünnet olmayp haefeyi kaplayan d^tain dcu* bulunduu
kî;aEi^l^do sörûMüû, sünnet ete îâÜletlOTde ptik az rasM^^^s-
W^ edilmitir.
4. Çocuu ne kac|ar erken sünnet edersek, o nsbette gece alt-
na iemesini önlemi oluruz.

um MammmM ^ i23.
(SO) Bâ&^ : 138.

— 1S6 —
5. Ergenlik çana giren gençlerin daha çok ihtilâm olmasn
önler.

Bu saydklanmz sünnetin bir ksm


onun meru-faydalardr ki
iyetinin hikmetini yanstr. slâm'n güzellikleriüj. eriatn srlarn
anlamak isteyen basireti açk akl sâhibi herkes sünnetin bu özellik-
lerini rahathkla idrâk ©der.

.
Yuka^BB beÜrfeU^mlz ^mv^bBûm takEiriB(te, bunlar ister çocu-
un dc^tanunu müjdelemek, ister kulana ezan okumak, ister aki-
kasm kesmek, ister ban tra etmek, ister adn koymak, isterse
sünnet etmek olsun bütün bu hükümler, terbiyecilere u önemli ger-
çei bildirmektedir Çocua doduu günden itibaren dikkat ve iti-
:

na gösterin, kendini dünyaya verdii andan itibaren durumuyla


ciddi ekilde megul olun, hayatn havasn teneffüs ettiinde onu
kendi haline brakmayla . .

>fi mmx btml^ bata gelen It^âny^rUr M «iKas^ft m&tk tâ giXç


kasamdnr. O kaâsr fiiî/çocrt gSKKCibC^ çevresine bakt^da.
ey^ .ilgilenip anlus^ î^mh uygulayan
bir fiUe %^îA Muz^ K^ân% cunel eden bir
toplumun bünyesMP
1^ ^^'^la gOrÛr. Böylece k^s^inden yana dosdoru eriatn em-
ret^ bûtfe gerekli hususlar yereOm. Eesûlüllah (A.S.) Efendimizin
Sümeti döndik ayakta durur. Hiç üphe yok ki. çocuk bütün bu gerek-
li hususlar anlad, kendisini terbiye eden ana-babasmdan herbiri-
nin bu hususlarla yaadm
gördüü vakit, kalbi ve dima slâm'-
da kök saUp derinleir, imân üzere geliir; ahlâk ve faziletin anlam-
larm, erefli bir hayat sürmenin, yöntemlerini bilerek itiyad haline
getirir.

slâm Dini, gördüün gibi, doum


münasebetiyle çocua I^' ka-
dar ilgi ve itina gösterince; çocufc IN^^ anlayp ajdeder öunma
gelince, eyamn hakikatini idrâk eel&ce ma^ 0i9^tsstm&i ilgi ve itZiGk
elbetteki daha büyük olacaiktur.


CSEE^riiKn kardeim! slâm'n terbiye-
gelecek olan bölümlerde,
cilere, ana - babalara yükledii en önemli sorumluluun
çocuklar-
dan yana olduunu göreceksin. Böylece gecesi de gündüzü kadar
aydnlk olan slâm'n çocuk terbiyesiyle ne kadar ciddi biçimde il-
gilendiini; dinin vecîbeleriylö hareket halinde bulunmaya, sorum-
luluklanm anlamaya çardm bulacaksn.
— 127 —
r
'
_
tnaallah, sözü edilen bölümlerde deruni hastalklarn nasl te-
davi edilip ifaya kavuturulduunu; yolun nasl açlp aydolandl^-
ht da bulacaksm.
- *

, — oOö —

128
D ÖB D ÜNCÜ BÖLÜM
çocmmm mm^ asuk ve tekbye diina çikip)
SAPITMALAHI VE BUNUN ÇARELER

u günahkâr toplunda,zorIu olaylar ve soysuzlam, edep-f:er-


biye dna tam bir hayat havas içinde çocuklar saptra^^ak, îs-
lâm terbiyesinin dna itecek sebep ve faktörler ne de çoktur! ayn
Z£manda çocuklar çepeçevre saran çekici kötülükler, bozgunculua
îten nedenler ve -vastalar da o nisbette fazladr. Çocuklar her yer-
4m 8«irkelie arzedecek düzeye gelmitir.
Terbiyeciler bu husustaki sorumluluk ve emânet düzeyinde; ço-_
cuklann saptmasm hzlandran sebeplerin bilincinde; kurtarma ça-
relerini anlayacak basirette, koruyucu yolda deillerse, üphesiz ki
çocuklar çok sürmez bugünkü toplum içinde eriyip bedbaht bir ku-
ak, bozgunculuk ve suçluluk çemberi haline gelirler.

lîz-in^OMp %^ Mümde, gocuklarda din ve s^tM^^^m^


na tamann ve buna engel olacak çarelerin yol, yöntem ve sebep-
leriniaçklayacaz., O kadar ki, slâm'm hikmet dolu eriatiyle, ebe-
diyete kadar uzanacak sapasa|;lam ilkeleriyle, nesilleri sapklktan
korumada nasl köklü esaslar hâkîmâne yollar ve yöntemler koydu-
u rahatlkla bilinecek; toplumu bölünüp parçalanmaktan, ziyajift
urayp yok olmaktan koruduu rahatlkla anlalacaktr.

U sebeplerîü ve Wtot t^mcmîn m çserelerM^l^eA

nzda ^t^li heUgeHer ve dqgru yol 'ömm eîasmm.


1 — Baz evlerin üzerine çöken fakirlik :

Bilindii gibi, çocuk küçük yalarda eviisde kendisine yetecek


gda ve giyim bulamaz, hayatn kazanmada kendine yardmc ola-
cak veya bireyler verecek kimse göremez, hayat sebeplerini kolay-
latracak cfftapa eriemez ve çevresinde hep fakirlik, çupmraa ve

— 129 — slâm'da Aile Eitimi Cilt 1 - F: 9


lAM'DA ^ttM

ybksühUE tmlursA, hiç üphe yok ki, ileride evi terketmesîe


kil eden a^s^ierden bii -mey^N^ fB^» tmik peime Im^m. kd-
tü ve SE^u ^hmr W& karlar ^ H^nkhk halesi kendisini ku-
^liâ^^^Hi^
mal ve rea kari korkunç
^ <ift f»-
^ caiii filizlenip yetiir de cîn,
hh* tehlike halizü âUr.

slâm ise, âdil hükümleriyle, fakirlikle savamann koruyucu


esaslarn koymu, erefli bir hayat hakkn her insan için kabulle-
nip belirlemitir. Onun yürürlüe koyduu kanunlarla her ferdin
asgari ölçüde Mm ols& mesken, yiyecek ve giyecei£
altma alâi^ ^o^tm IftE* tâlom yönlendirici ^^emse^B^

fmk ^BsmM blîtâlt ytiilan Int âpde çalmak ydm^ âgm


te'mSn etîa% çal^iKmyac^'.dununc^ bulman. ^BOaanda geliri
^cm^em. Mzlere »yKk usaa ha^am; evifid ve aüe^ olpa te" ba-
ba gerektiinde bir tatom destekleyici yardm fonu ayrm; ye-
timleri, dullar, yahlan, insanî vakar ve ereflerini koruyacak ölçü
V© anlamda himftye etmeyi hükme balamtr. Bunun gibi daha bir
takm yollar, prensipler ve hükümler getirmitir. Öyle ki. Onun bu
insanî hüküm ve prensipleri uyguland, ilerlik kazandnid tak-
dirde toplum yapsnda suç ileme bölünüp parçalanma, can ve ma-
ln ziyana|uramasn douran sebeplerin önemli bir ksm ortadan
kalkar ve fakirlik, perianlk, yoksulluk gibi görüntüleri önleyici
hükümler ba^ya eriir.

3 Babato Ü» analar mm^^ gepsM^ i^ittt^aa ve kav^


Çocuun yozmasm, saptp haylazlamasn sonuçlandran fak-
törlerden biri deana - baba arasmda devamedegelen geçimsiz- an
lik, sürtüme ve tartmalardr. Günün belli saatlerinde
biraraya
geldikleri, bujutuklan zaman kavga ve tartma balarsa, çocuk
geçimsizlik atei içinde kalr. j^Çocuk bulunduu evde sabahleyin gö-
zünü açnca, karsnda bir tartma ve kavga görürse, bir gün gelir
de bu kavgadan nefret duyar ve evi terketmekten baka çare' .kai^
madiim anlayarak ailesinin muhitinden uzaklar. Âkranlaru^ te-
lup günün çounu onlarla geçirmek ister. jEer bu arkada ve akran
sapk, anarist, er ve kötü vasfta kimselerse, ister istemez o da on-
larla beraber paralelde olacak ve taklidin pençesinden kurtu-
aym
l^^iç^tklur. B^^lece onlarla birlikte ahlâkn en rezü derecesine dü-
ieecÎE,en.fenâ âdetferîM^meeektir, Rahatlkla diyebiliriz ki. çocu-
%u ortamdöki sapmas, yozmas dah^t ileri olacak, il^recei suç-

— 130 ^
mmm4. wcta gekel HaK©»ym
lar aah& b^gin hale gelecek, çok gaçaoâeden ülke ve millet üzerin©
çöken birer bel& ve tehlike vastas olacak.
slâm hikmet dolu ilkeleriyle, sonsuza dek uzanan esasîanyla,
nasl erkee e seçmekte en salam yolu göstermi ve onu hür irâ-
6^iyle babaa brakrken en doru yolu göstermise, istenilen kzm
velîlerine de kzlarna e seçme hürriyetinin kapsn açk tutmu en
^Sa^^etli yolu göstermitir. Bû, sadece çiftler arasmda gerçek sevgi,
msiSa^^sket, anlay, yardmlama yüce amaçlar tahakkuka yö-
gibi
n^ Irir t^bîr, ayn zamanda ata^ t^maotok, geçlm^
sislik ^bi i^^i^â ve bozucu olaylara ks^^bdi te'^iMiaaüS^ t^isalmr.
^Kitabmzm böiümünde erkek ve kizm kendine e seç-
birinci
mekte bal kalacaklar esaslar yeterince açklamtk, bunu tekrar
etmek istemiyoruz.; unu demek istiyoruz ki Sözü edilen ilkeler ve
:

esaslar, mutlu bir âile yuvasnm kurulmasnda en büyük ve köklü


temel ilkelerdir ;ömek bir âile çatsn oluturan en salam düstur-
lardr.

3 — Boama ve beraberinde g^rece fakirlik

^ Çocuun yozup sapmasm hasrlayan sebeplerden biri de boa-


ma ve beraberinde tad
üzücü olaylardr. Ailenin geçimsizlii,
sonra da boanma ile neticelenmesi gerek ailede, gerek fertlerde ve
^^^tlM^N Itenli yaraE»* açar, parçatons^ ^^|^^a:m, p&^m^S0^ gir:
M kaplar açar. I

Bilindii gibi, kiinin sürtüme ve tartmas, bozuma ve


iki
ayrlmas, onlara bal olan kimseler üzerinde derin izler brakr.
Çocuk dünyaya gözünü açmca, üzerine efkat ve rkkatla eilen bir
anne, ilerini düzene koyup yürüten bir baba bulamazsa, üphe yok
ki çok sürmez o çocuk suç ilemeye itilmi olur, ksa bir süre sonra
bulunduu muhitte fitne, bozgunculuk, sapklk gibi üzücü olaylara
sebep olur.

Durumu biraz daha kötü bir sonuca itip götüren, boanm bir
kadnn baka bir erkekle evlenmesi ve ilk kocasndan olan çocukla^
rina kar ilgisinin azalmasdr. Bu tutum ve durum, çocum sap^
tp yozmasm aj-trr.

l ^ m^^^M0mkWmM^m Wa ananm
imimm 4aJm t^'
MrWdm Bv^ (hmâ&l^ uramaya» W^#rde^
ile eta^gîni
kazanm^yâ. onu iter. Bunun anlam, önce evi terketmek, sonra da
küçük çpcukim soka|;a biBkp günün ahlâkszhyla .onu yûzyüze T
:

- I- I III r
getirmolc. hiçbir göza^ ^ yardm oTrtiiilrargfift cmu endi k«ctorln«
terketn^^ O hal^ baba ;
ügi m «aâBftâu O&im M^mm «»
ana efkat ve merhameti, onun inâyet ve sorumluiu^rti
lulugu;
mim bulftmyetn çocuklardan ne belEleyebmriz? Hasl ka$Uer yeü-
ttmi^ umabiUria?
Onlar çevrelerine baknca açUklaruu giderecek yiyecek, avret
ye^Mâ. ft^iBk ««tf ve. isUrahaOftae^ «a|;Uyacs^ ^^^
U W ev Milaan^^ea» o^BffHan 3^ 'mftblUriz, ne gibi fazüete'

Gerçek anlcumda bu durumda onlardan sadece bdlük - pör-


biz
çüklük. yitme, kokuan bir toplum içinde Kaybolma bakliyoruz. An
cak TUlah'u merhamet edip kurtardklar müstesnâ; ne yazk ki bun
lar da pek aedu-.

I
{«l&m do^ül - huzurlu yolu gösterici sikeleriyle ana ile öabeya
unu emretmitir Birbirlerinin haklarna saygl olmay, bu haklan
:

titizlikle korumay tafihhüd edin, bu sözünüzden aynlnaym. TA ki,


iin cn^u hiç de beenihneyen ve arzu edilmeyen bir noktaya var-
masn. 1

Kan ve kocamn birb^::ite^ üzerindeki haklarmdan bazs un-


lardr :

Dine, Sâlih örfe ve selîm akla uygun olan hususlarda kadn


a)
kocasma itaât eder. Sahih rivâyete gQre, bir defasnda kedsnlar top-
lanp aralarndan bir sözcü seçerek hususu Resûiüllaiî CA.S.)u
Efendimize sormasn kararlatrmlard «Ya Resûlellah! ben ka-
u
.

dnlajnn temsilcisi olamk size geldim bildiimiz cihâd, Allah :

<G.C.) wkeklere farz klmtr; zaferi elde ederlerse, hem sevâba


hem ganimete nAiI oluyorlar; öldürül ürlerse, diriler olaak Allah
CC.O katnda rzklamyca-lar. Biz kadmlara gelince, erkeklerin bir-
çok ilerini £;örüp onlara yardmc oluyoruz. Bu durumda bizim mü-
kâfatmz nedir? «ResÛlüllah (A.S.) Efendimiz ona cevab verdi u
«Rastladgui her kadna u
hususu tebli et Kocaya itaât ve onun
. luüdcuu UUp gözetmek» buna (yani Allah yolunda cihâd edenlerin
«mrttno vn mAa^
desok geilir« .JUBa '#iâax «kbbm yeriae tau
wmâw cm)
b) Kadm kocasnn hem mahn. hem
kendi nefsini korur. Nite-
kim ItoûâüUah f A.S.) K<^dimiz bu hususta öyle buyurduls^

C151 Bezmr - Tt^mAasL


iTk<![-;in hazine edindii îjcyin en hayrlsn haber vereyim mi? Sâ
lihu kadn; yüzüne baktnda onu neelendirir, emrettig^inde itaât
I dot;, aynlp bir tarafa gittiinde, ladm onun maln ve kendi nefsini
korur.* 1 152)

Kocas yatana çarp cinsel temasta bulunmak istediin-


f )

de kadn onun bu isteini reddetmez. Hast^lülloh (A.S.) Efondimiss .

bu hususta öyle buymiular i

«Adam, kansm döeine çardnda, kacbn hayr ûe gel-


yapa^ ms^m Om, %
r^^tâm oâa 1sxxm ^Ur^ geceâmâ, }^
âm m\i^}msmmsra. kadar taeh^er henâî^m Vlme^ eâ&iiem, ^tS^
d) Kocann hem kans. hem de çocuklar
nafaka temin edip için
kazanmas, onlar aç ve çplak brakmamas da bu haklardan biri-
dir. Cenab Hakk Kur'ân- Kerîm'de buyuruyor ki :

Aȉd^ ^fesmk ve ^fms^S^e^ We uy&m l^^m^


« n-
disine ft^ babaya gerel^, ancak^efilie mM ^^^
RefiûlüJiah (A.S,) Efendimiz de bu ^conuda öyle buyurmutur :

«Kadnlar hakkmda Allah'tan koricun! ÇtbsM ^mOmsi AQa^- ^


n birer emâneti olarak edindiniz, onlarn mmmsi ^
züyle kendinize helâl kldnz. Onaiâa ilasMiîoizdft örfo «^jüsiü
rzk ve elbfâesi gerekmektedir.» (155)
Bü haklardan biri dp, kocann ev ileri hususunda karsx>ia
ol
: istiarede bulunmasdr. ResûlüUah (A.SJ Efendimiz bu kpnuda §öy-
le buyurdu i.

tSa bn Mâce. •

(.154) Bakare Sûresi r 2^.


U3t) Sahih-i Müslim

— 133 —
'

«Kadnlardan kzlar hakknda müsaad© isteyin (kzlar isteme-


e gelenler varsa, onlar gelmeden önce adam kendi karsyla bu hu-
susu etraflca görüüp bir neticeye varsn) .» (156)

f)Yine bu haklardan biri de, kocann, karsnn bir takm ek-


sikliklerine kar gözünü yummasdr; özellikle kadnn bu kusurla-
rm örtecek ekilde güzellii ve iyi yanlan bulunduûunda. Nitekim
HesûlüUah (A:S.) Efendimiz ümmetini bu hususta uycu-arak öyle
buyurdu :
• ,

birhuyunu h^i^cuniytH^ m&r Mr h^ymm i^i «ta^ tMa 1«


özeUiklenne Jtgî ^^^
taemnun kalyOTî,» (157)
g) Bu haklardan yine biri de, kocann örfe uygun hususlarda
karsyla ho geçinip onu kendine hayat arkada seçmesi ve ona
nazik, eflath ve ince davranp zarif lâtifelerde bulunmasdr. C^e-
|^fe- Hâkk bfü ke^dâ Imyuruyor ki ?

«Kadnlarnzla iyi geçinin. Kendilerinden holanmayp tiksini-


yorsanz; holanmadnz bir eyde. AUah birçok hayr takdir etmi
olabilir.» 1 158),

^ûlûllah lAM^} ^^diniz de bu &yetin altu4«t M-


fm^M^ t^ t ^lwnz
çoluk - çoggMaftna bs^n^ âl^la^
,

nmzdr. Ben çtâuk - çoGi3#mnA iyi^te sMa hayulmzua.» ll^)


Buhar
ve Müslim'in sahih tesbitine göre, Resûlüllah (A.S.) Efen-
«ÖiMz: bazen validemiz Hz. Âie ile zarif biçimde elenir, Mescid'in
önünde elinin içini kapnn üzerine kor ve dier elini uzatrd, Hz.
Aie de yüzünü, onun avucuna dayar, (böylece zarif sevgi ve sayg
©(Öp lâtife yaparhurd) .»

Bu mâjaayla Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :

4kEM»le3te hn&n y&ûnden en WmH fâsm^ MQIx en güzel


&xtp i^Ok - çoeoguBnk en fdka^ ve merhametli ^âdm^,* timt

Yine sahih rivayete göre; Resûlüllah Efendimiz bazen mü-


(A.S.)
sait yerlerde Hz. Âie ile yanrd. Bir defasnda Hz. Âie (R.A.) O'nu

(B) Ahmed b. Hanbel - Ebû Dâvud.


mm ^iMM^mmL .

(158) Nisâ Sûresi 18. :

(159) îbn Mâce - el-Hâkim,


C160] Buhar - Müslim.
go^ti. Efendimiz de dier günlerde onu geçince öyle buyurdu *Bu
ona karlk oldu.> (161)

Hükmünde son derece iddetli, azînü! Ve telUl Olan Bx OfiUer


bu konuda öyle demitir
(ll.A.) : «Kiiye yakan, çoluk - çocuu
arasnda bir sabi gibi (küçük çocu]e) olmal, toplum içinde de dira-
yetU W
e4mx imtm taictoaldr.»
'

h) Bu hatte'te M m^^n m {^erinde ^rekt^î zmm^


Mosma yardmc olmastâ^, Ç$UUcû bu davranla F^^^ber (A,S.}
Efeiîyaîöiize u^u olur.
Mlll^in yaplan saJdCh rivayete göre, Hz. Âie IRJ.. vâlîdemiz-

— Resûlüllah Efendimiz evde, bulunduu zaman ne


(A.S.) ya-
liaz^t diye sorulduunda, o, cevaln vermitir u t


«Sizden birinizin gibi, davramr yapt
unu düzeltir, bunu :

giderir ve ev halkmm zor ilerinde onlara hizmette bulunur, onlar


için et dorar, evin temizlik ve düzeniyle urar, hizmetçiye hizme-
tinde yardmc olurdu.» (162)

îte bu sraladmz hususlar tslâm Dini'nin kan-kocaya vâ-


cib kld
haklarn en önemlileridir. Bunlar cidden hem vâki olan,
hem çok âdil saylan haklardr; yeter ki kan - kocadan herbiri bun-
lar uygulasü; o takdirde ayrlk yerine uyum salanr, tiksinme ye-
rine karhkh Böylece âile mutluluk, anlay,
sevgi hâkim olur. istik-
rar hususunda en mutlu en huzurlu ve istikrarl bir aile haline gelir-,

artk mümkün deil ailenin bu sadelik ve safiyetini bozmal, birinin


dierine kötülük etmesini beklemek.
r

Ya kocanm' kötü ahlâkmdan, ya da kadnn fena huyundan do-


lay aralannda uyum mümkün olmad durumda; geçim ve geçin-
me iyice zorlap huzursuzhk dourunca, kocaya gereken, boama-
ya ba vurmadan kâmil anlamda bir takm ihtiyath tedbirler alma-
l, geçiome yollarm aratrmaldr.
Bu. ihtis^ teMrteri öyle «tnO^^abâ^r^ s >

;
1. Ötttt m htûBmsm Kur'ân'da W^dulru gibi. «Sen
ökt ver, ciünkû öüt mû'mmiere fayda verir.» J.
f 2. Yataklar ayrmak Bu çokî nefis bir ceziâdr. B^ î[ftteB Ha
yüzden kskançlk duygusu kabanr da doru yola gelir. I

.\ „r,. « — i-*-a-.

(161) Ebu Dâvud - N<^â3..


11621 Taberânî.

— 135 —
3. bero açmakszn dövmek ; Koca. kansma dayak
Yara -
att
takdirde yola gireceini, uslanp ev hanm olacan kestiriyorSa, bu
çareye ba vurur. Ancak dayak hususunda îslâm unu art klm-
tr :iddetli olmayacak, kadmm vücudunda iz, yara - bere brak-
myacak; ar
verecek ksmlara vurulmayacak, örnein yüz, göüs,
kann gibi yerlere vurulmaz. Dayak bu artlar muvacehesinde, ona
eziyette bulunmaktan daha yakn bir anlam tar. .unu bilmeli ki,
ResûlûUah (A.S.) Efendimiz bizim için en uygun önderdir, o hayat
boyunca hiçbir kadna dayak atmamtr. îbn Sa'd'n Hz. Âie (R.A.)
validemizden yapt rivayete göre, o öyle söylemitir «Resûlüllah :

CA^.) Efendimiz hiçbir zaman hiçbir kadna eUyle dayak vurmam,


hiçbir hizmetçi vb köleye elini dayak niyetiyle dokundurmamtr,
O, durmadan AJlah tC.C.) yolunda cih&d etmitir.»
Rivâyele göre, bir kadn, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek,
kendisine dayak ©.tan kocasn ikâyet etti. Bunun üzerine Efendi-
miz o kadmm kocasna unlar söyledi «Sizden biriniz, kölesine da-
:

yak atar gibi kansma dayak vurur, sonra da çok geçmez onu kucak-
layp öper, bu durumdan utanmaz nu? (163)

— Son oteflül da, hibeme ba» vonn^lc Bu da, erke^ ve ka-


f4 s

dnn aîlelerildeiL akh mm töcrûbeli kiilerin biraraya lm%' gelip.


koca ara£md|i« wmyûmm l^ms mMd^ert mâzak^re edip çareler ara-
malan, çiiftler arasnda U3mm, anlay, sevgi ve sayg te'sis etmenin
retam aratrmalar le gsr^kle^. Umulur kî» boaim^e^a ba
vurmadan bir «özüm bulumu*. J ^

SMx^ ^^^Bi^
bu htiyat ff^^âmr is$âm ^^u^ute. ^r-
kü Cenâb- Hakk bu hususta öyle buyuruyor :

«u kadnlar ki ba kaldnp endie duyarsa-


itaatsizliklerinden
mz, önce onlara öüt verin, sonra da yataklarinda yalmz brakn;
(yola gelmezlerse) b« defa dövün. O takdirde (kadmhk vecibelerini
yerine getirip) size itaat ederlerse, arbk (üzüp incitmek için) aleyh-
lerinde bir yol aramayu. üphemiz ki, Allah çok yûce. cok büyük-
tür.- (164)

MM be
^Ul^da, râduUt ^telinden t^^âendifil bir
bas vurulcbMm Wim lmkto elde edilme-
zan^^ bir talakla bo-
amak uygun olur. Bu; daba çok kadna aile yuvasm dvam ettir-

(163) tbn 8*0. '


(1M> NisaSûneel : 3i-35.
V^IH^UK^ ILGIU GKNKL. HaK()MI.I-:H

mo hrmt tanmaya yönelik bîr tedbirdir. Nitekim C@aftb-


'
Hakk bu-
yuruyor ki :

koymu oMu^ suuri&n koruyup ayakta tutabilecekle-


«AUafr^
'

iM umarla^ eski kan - kocann birbirine dönüp yeniden evlenme-


lerinde bir günah yoktur, tt© bü* bilen 1^ topluluk çin AIM*m .

açklad snrlardr.» (165)


Açkladmz husü^î^udan ortaya çkan u ki, slâm dini, koy-
duu âile hukukuyla Lc^anmayj önleyici tedbir ve ihtiyatl davran-
maya gereken önemi ve yeri vermi ve çiftler üzerine vahim sonuç-
lar domamas için en uygun yollan göstermitir.

O halde ResûlüUah CA.S.) Efendimizin boanmay en sevilme-


yen helâl diye vasflamas hiç de alacak ey deil «Allah yann- :

da helâlm en çok sevilmeyeni, boamadr.» (166)

Boama g^nrçekletilrindeîslAm kocanm müt% -m l^dol


ise,
beklene süre^fifîe nafaka ÖdteosU: vâcib kdn, aym gsgmiimlB ço-
cuklarn naakaais da> ^oca^ y^oaaltlr. Bmun seM:^ arktr :

Boam olan kadm mali skntdan dolay yozup bedbahâainasm,


çocuklar azp saptmasn. Cen&b- Bsâsk bu hususu öyle. Imyuruyor:
«Kendileriyle cinsel yaklamada bulunmadnz ya da (yakla-
mada bulunduunuz halde) bir mehir takdir etmediiniz kadmlar
(baka çare kalmayp) boarsanz üzerinize bir günah ve sorumlu-
luk yoktur. geni olan kendi ölçüsüne, eli dar olan da kendi öi^
Eli
çüsüne göre, örfe uygun bir fayda ve geçimlik ile &Bt^eEta yarar sa-
layn. Bu (daha çok) iyilik sevenler, iyilikte bulunmak isteyenler

kx^i> um
Koca fakir olduu, nafaka ödemeye güç getiremedii takdirde
slâm Devletine, sözü edilen çocuklarn nafakasn belirleyip vermek
gerekir. Aym zamanda maddi yönden bütün meru' ihtiyaçlarm da
karlar Çocuklar büyüyünceye kadar onlarn terbiye ve tahsili ve
:

gerekli masraflar bu cümledendir. Böylece devlet yardm elini uzat-


mak suretiyle çocuklar, daha dorusu dalm, bir aileyi kötülüe
dümekten sapp yozmaktan kurtarm olur.
,

SöziRÜ ottiEBUZ î^K^dm ve destekler, slâm'n aynca toplum

(165) Ba&ara Sûtö : 230. '


.

(466) Ebû Dâvud - bn M&ce.


(187) Mâkssra S^tbA •. 236.

— 137 —
I sLA M nA A
'
I L l£ K li il I M l

yapsnda ön gördüü yardmlama, dayanma ve nöaddî-mânevî


çlüsteklerden bakasdr. Böylece blâm, boas^a^k ]«x;anm nafaka öde-
yemiyecek durumlarnda iki ayr yönden boanan kadn ve ortada
kalan çocuklarma inayet elini uzatmtr. ResûlüUah. (A.S.) Efendi-
miz bu konuda öyle buyuruyor :

«1^0^ y«auda srtn dorultacak maM imkândan fazlas bu-


lunursa, onu snftm dolTultaflO^u kimsim ddndill^ Cversit). Ki-
min yanna âa |%e@B|PEiden fazlas varsa, ^ma y^aceg^ olma-
yana çevirip (vK^ln).!» Cl6^

Dier bir hadîste de Efendimiz (A.S.) buyuruyor ;

«Maldia z«»%:&ttan baka (fakirtet^ bakla varânf> (109)

«üphesiz ki Allah zen^n müslûmanlara mallar hakknda, fa


kir müslümanlan genilie kavuturacak kadarn farz klmtr.
Fakirler acktklar ve çplak kaldklar zaman ancak zenginlerin
iledii gibi bir gayret ve ceht sarfetmektedirler; (bu durumda zen-
ginler farz klnan hakk onlara vermezlerse) elbette Allah onlan
çok iddetli bir hesaba tabi tutacak ve onlan elem verici bir azâbla
cezalandracaktr.» C 170)

«Yanbandaki komusunun aç yattn bildii halde k^ffitet


tok yatan kinie ba^oa fmSn ctaemitir.» flTl^
5 — Küçük çocuklar ve ergenlik çama girenlere hükmeden bo
vakitler t

^k JeOs^ yamâemm-
d
lAî
[ Bilindii ^bi, daha
bo bu sebeple çocuklarn b&-
vakitlerin âi33az!& l^â^n^aijs^ ve
y^masi önemli konulardan *«^r71.Mâlum olduu üzefe,
çoe^E&yrm

çocuk doup biraz serpÜnce oiyun ve elenceye kar çok hevesUclh*«

(168) Sahîh-i Müslim.


(169) Taberânî - bn Mâce.
<170) TaberânL
(171) el-BezzBT - T^serftflî;.

— 138 ^
VV**.Uiv./\ IIA.II.I l.f.INI-l. 1 1 IJK UMI-KIt

kendini tehlikeli eylere itmeye


oldukça eilimlidir; ayn zamanda
ge^p tozmay, tabii manzaray görmeyi çok sever. Bu sebeple ço-
cuklar devaml hareket halinde görürüz Bazen kendi akraniyle :

oynar; bazen koup zplar, duvar üstüne çkp


oyunlar ya- tehlikeli
par; bazen açh
bile unutup oyuna devam eder; bazen de top oyna-
mak suretiyle kendini unutur gibi olur.

O
halde terbiyecilere gereken udur ki. bu ortada olan oymlar (

düzene sokup çocuklar ve ergenlik çama girenleri yararlandrmak-


tr. Böylece çocuklarn bo vakitleri hem deerlenmi,
hem fiziksel
yaplan shhat kazanp gelimi olur, hem kasîaa iyice güçlenir de
hayata nee ve zevkle yönelmeye baiarlarj

Eer t^wa reO^ w^ ^ hazlMS> koIayli^MgM ^Mem


düzenlenmez, enerjilffiEM ^mm^Bxe^: H^^nlar sa^mmmi
ferahlatacak, içlerini açacak ^lgr mm'Usam&zsa,, çök sûmez go-
cuklar ister istemez kötü arkadalarii te^r, «er Vö.JBaat 'tae#
kimseletle dostluk kuru^ ifftkitlerini harcamaya balarlar. Bu da on-
larn yozup saptmasn sonuçlandnr.
Bâ yltee ve erefli yönlendirmeleriyle,
küçük ve büyük ço-
Gu^ann bo vakitlerine çâre bulmu, bedenlerini shhata kavutura-
cak vasta vö vesileleri bM^çaEBte geçirmi; onlan bedensel ve ruhsal
fâiDe kavu^»a*may plânlamtr.

Bu vastalann en
önemlisi ve büyüü, ibâdeti âdet edinmeleri-
dir; özellikle slâm'n
«dinin direi» diye namazm ayr bir sayd
yeri ve önemi vardr. Çünkü bu ibâdetin salayaca ruhî ve bedenî
yararlar hayli çoktur. Ayn zamanda insanda güzel huy, nefis duy-
guyu gelitirip silinmez izler brakr.
Burada namazn yalmz bedenî yararlarm saymamzda herhal-
de bir saknca olmasa gerek; tâ ki,' namazm önemini vo meru' kln-
ma sebebini örenmek isteyene bilgi yermi olalm :

-
'

— Namaz, düünceyi berraklatran, ayn zaman-


disipline edip
da bütün organlar ve eklemleri harekete geçiren yararl bir megu-
liyettir. Böyle bir harekette adaleyi gelitirip güçlendirmek, kann
deveramm ve bedendeki bütün parçalain düzenli hareketini sala^
mûfe^^Öz 1«>m3sud\r.
I.

—Namaz, kendisinden önce abdest gibi temizlii gerektirdiin-


den insan nezafete zorlayan bir ibâdettir. Abdest ise organlar, d
kllar, az, burun ve dilen temiz tutmaya yöneliktir. Ayrca ge-
' '
' I

— 139 — I
Is. A M D A
'
A 1 I, K K r". T t M r

rektiinde boyabdesti almak da genel anlamda tem^^lk Saflar.


Bundan baka 3dd@Qi^ elbiseyi ve bulunduumuz yeri temiz tutma-
mzm gereini namaz «nreder.
îte btmlann. lepsi namâzm shhatmm art kapsamma girer.

Yürüybrek hareketi salar, bir gün ve gece içinde be defa
camiye kadar yürümek bu hareketin ilk akla gelenidir. Giderken de,
^Smes^^ âe yaya yürümenin bedenin gelime ve zindelii üzerinde
M W^£i^ tembellik ve geveklii atc gücü île gözle görülen yarar-
lardan biridir;

Birçok doktorlardan unu duyduk ki, beden yürümek, ya, da ye-


mekten sonra belli bir riyazata yönelmekle mide rahatszlma u-
mmaz. hazmszhk çekmez. Bunun gibi bir takm hastalklara kar
Aenci artar.

Kendi arzu ve hevesine göre konumayan kadri yüce bir kiiden,


çocuklarn, namaz' klmaya tahrik ve tevik etmeleri için babalara
ve terbiyecilere seslendiini, çocuklar yedi yama girince, âdet edin-
sinler diye namaz klmalar için çareler aratrmalarn istediini
duymamz hiç de hayret edilecek bir husus deildir. Çünkü bu ya-
ta çocuu biraz da ibâdetle megul edip bu husustaki bilgisini ar-
trmak, leride ibâdete
r-
ciddiyetle sarlmasn salamak demektir.
I Bu konuda Resûiüüah {A.S.) Efendimizin buyruna dikkatle
külah; verin :
'

- »-

«^i«^anuz yedi yana girtee naaraz ile emredin. On yama


fiTirînce CioteâH^m takdisâel' Im sebeple (ölçülü ekilde) dövttn
ve yataklanm a^mm.*^ (x) .

Bu emir ve önlem, çocuun nasl namaz klnacam fiillerinin


neler olduunu, neler okunduunu, kaç rek'at klnacam, farzlar-
n, sünnetlerini örendikten sonra balar. (O halde çocuk yedi ya-
na heni girmeden) ister evinde, ister bir eitimcinin elinde isterse
cami'de bir hociamn jezaretinde bunlar örenmesi gerekir, i

_. ^
t X } Efaû Davud.
^mmmji. t;KNEI. MÜKÜMLüR

ÇucukUrm ^o vakitlerini âeieslezsito^ -m buna çareler ara-


Urp bulma konusunca ^âffî'n ortaya koyduu 03^^ TâiSti W^
ilelerden biri de, sava yöntemlerini, binicilii, yüzmeyi, atlama, sç-
rama, ve jrüreg gibi lüzumlu eyleri Örenmesini salamaktr. Bu
konuda slam'm açk emri söz konusudur.
Çocuun bo§ vakitlerini deerlendirmek için amacaj yönelik kî-

^m^ore, spor Öretâen ünlOt Jcuru^ar^


^M.. naa^lm^ kMlân müessesesin ^çm^^ mümkün öiur.
ibâdete ihtiyac olduu kadar, ölçülü yararl spora ve dier
<J)O0it^lîn
eleno^egfe de ihtiyac ^^rdr^ Ne var bütsön bunlann slâm Ah-
kâmna ve yüce adâbma uygun olmas arttr. Aksi halde istenilen
sonuç elde edilemez* çocuk tek tarafh yetitirilmi olur.
Size tsâm'm bu husustaki yöntem ^M^âtrm ^mimm^
dan bîr ksmm srahy^um :

am Yüce Allah (C.C.) buyuruyor :

«(Ey Müslümanlar!) onlara (dümana) kar gücünüzün yetti-


ince her türlü kuvveti ve (sava için) beslenen atlan (gereken
araçlar) hazrlayn. Bununla AUah'm dümanlarn, hem sizin dü-
manlanmz ve sîzin bümediinîz, Alah'm bildii dier dümanlar
korkutup yldnrsnz. Allah yolunda her ne harcarsanz (karl)
sîze tastamam ödenir, hiç de bakszha uramazsmz.» (172)

«De d, hiç bUenlerle bümeyenler *â3r ««ur nmî itaia tms^ akl
sâhipleri düünüp öüt alm» a«
Hattab olu Ömer (R.A.) diyor ki.:

*Çocuklarmza atcjJLte» yfta^cülük öretim atan srtna sçra-


lelerinî emjredin.»

(172) Enfâl Süresi ; öü.


t^t^iri^A ALE ETM
ResûlüUah (A.S.) Efendimiz bu^rû^my^ *


«Be eyden önce be eyi ganimet edinin Ölümünden önce :

hayatm, hastaJmdan önce shliatm, meguliyetinden önce bo


vaktini, yallmdan önce gençliini, fakirliinden önce zenginlii-
ni...» (174)

«Atnz, ata binini Atmanz benim ^MâMl '


tdnmânlZâ^
dah9. sevimlidir^ ti75) .

^ w^&SSs^ a^sazffîi lib^n^ kcUan'h^ ey, bo ve anlamsz veya


mm^^mât^ m^saât îeG^ ^ ^mmsm MO^^m * 1^!n% iki hedef 4^
l^nm^ tûzâcüittk ftmuâe^^» (176)

— "Bugün dümana kar kendi nefsinden kuvvet gösteren ki-


iye Allah rahmetini indirsin.» (177)

Mescid i Saadet'in yannda harbeleriyle oyunlar düzenleyen Ha-


beli'lere ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle seslenmiti «Ey rfid :

oullan! sizi göreyim. Hem Yahudîlmr bilsinler ki bizim dinimizde bir


genilik ve rahatlk vardr.» (178)
^ «ABaî kabatdt^ lEUvvet^ mta^ zayf mf^mlnden' bayrb
daha sevimlidir. Bütün hayn*l ilerdie. eyl^
meOA yarar verecek
imm hxr^ 0i, aAi^i^eii raxân ieM^ gSi^m. âmm et
dNâpp^«i« »beB ^^f^ ym^Eo^ûsm S^m. ^iirâB«» ^ne^ Ama,
«Alkil VûsâSt buyurdu ve ^l^^Ü «dâu> sâyle.» Ü79}
erefli yönlendirmeler slâm'da mev-
Buna benzer birçok yüce -

cuttur. Terbiyeciler îslâm'm bu yüce yönlendirme ve yöntemlerini


alm olsalard, herhalde çocuklarma salk, bilgi ve güç kazandr-
m
sna
olurlard. Böylece onlarla baboluk, sapklk ve kötülükler ara-
girip engeller koymu onlarn bo
bulmurlard. Ayn zamanda
vakitlerini, din. dünya ve fiMrotî^e yararl eyla^B dolduMSfe
tam anlamyla onlan îslâm toplumk df^ef^dfi oluturup gayr<e^i
azimli bir ordu, doruya, iyiye ftvet^or, îfi^sarh m^m
ile^e b^Misaa ai^taa se^eOl ^aa^er fi^lard,
I
'

(174) el-Hâkks - BesMd.


(175) Nesâi - Tirmizî.
(176) Taberânî'- el-Hâkim.
(177) bn îshâk - bn Hito. * "
,

117») Buhar - MüsiiL,


tlTfi) Samh- Mö^n. - ,

— 142 —
6 — Dc^ru yoldan s^m lür kaynama ve Ikötft a^actalar :

(
Çocuu slâm'n yolundan saptran büyük âmillerden bi-
feyizli
ri de, kötü arkadalar ve doru yoldan kaydran kaynamalardr.
Özellikle çocuk biraz geri zekâl, zayf inançl, zayf iradeli olursa...
köLü -ahlâkl- kiilerle arkadalk ettiklerinde derhal te'sir altna
girerler, ksa zamanda onlarn kötü âdetlerini, fena ahlâklarn tak-
lide balarlar. akavet yolunda onlarla beraber yürürler, öyle ki
sabahladklar zaman suç ilemek, kötülükte bulunmak onlarn huy-
^mmc^^em feto^ ^^atlannn bir bölümü haline gelir. Doru yoldan
is&pp ana£i^S^ gfteil^ ^ deîmîyen â^^tl ^lü^. &em-
m
Isahtlik
onûan doru yol|^
anla:rui

Çukurundan kurtarma alabfldî|^^


^ ^^^^ i^epMill m
slâm, eitim sistemiyle, terbiye öretimiyle, babalar ve terbi-
yecileri, çocuklarn tastamam murakaba etmeye yöneltmi, özellik-,
le bu yönlendirmeye çocuun temyiz ve ergenlik ka- çanda arlk
zandrmtr. Ana - babalar ve eitimciler, terbiyeciler, sahip olduk-
lan çocuklarn kimlerle kalkp oturduklarm, kimlerle arkadalk
kurduklarn, nerede sabahlayp, akamladklarn, nereye gittikleri-
ni çok iyi bilmeli ve hergün bu murakabeyi sürdürmelidirler.

slâm ayn zamanda ana babalan, terbiyecileri, çocuklarnn


-

iyi - temiz arkadalar edinmelerini salamaya yönlendirmitir. Tâ


ki, çocuklar iyi güzel ahlâkl arkadalarn ahlakyla ahlâklansm,
-.

onlarm yüksek edep ve terbiyesine özensinler, fazilet yanstan âdet-


lerini taJklid etsinler.

1 ^âm, - ^S^l^m ^ nasl çocuklarn kötü ar-


SerlSi^ciIeri
kâdalardan ussak tutmay, iyi - fagâleüi dostlar edinmelerini sala-
may emretmise, öylece bakalarnn ana dümemeleri, sapklk
ebekesine yakalanmamalar ve azgnln tehlikeli yoluna girme-
meleri için de birçok esas ve prensipler koymu, yöntemler telkin edip
yönlendirme metotlarm sergilemitir, j

O' halde size slâm'n sözü edilen bu yönlendirme ve yönetme


metotlarndan bir ksmm nakledelim :

an Yüce Allah CG.C.) buyuruyor :

— «O gün zâlim zorba snp. keke, Peygamberle beraber


elini

bE yol tutsaydm.» fjUta^ %vah, yamklar olsun bana; keke falan


û&s^ m strka^ edîmneseydim. And olsun kt bans Kur'ân geldikten

— 143 —
sonra o (dost lâfi^^ Jdmse) beni Wl«dt furtan se. ^aasm aa-
lk halde yapteytbaz brakandr.» (180)

«Yanda, arkada (olan eytan, sapk ve put) Ey Eabbmz!
ben bunu azdrmadim, ama o, uzak bir sapklk ve sasknhk çinde

lonffi^mn taosti^) bum d^dadn-.» 1182)

Besûlüllah (A.S.) Efendimiz buyuruyor :

— «Kii. yakn
dostunun, arkada^flm dini ttzmdiri Artk atol-
den biriniz kiminle dostluk kuruyorsa ona dikkat etsial* (183}
— JkM arkadan misâUi misk tayan kimse ile körük
çeken khnseni^ m&9#M imm $ tayan k^ose ile otuduun
zaman ya
cakn, m
biras sOrec^ ya da
mm^ll0SBsA}i^ h^
^
satn alm ola-
Isoklsam It^iaacaksm. KflrOk çe-
kene gel&ifie yonun yanmda. otard;#iiii |^ elbiseni -y&sm f&
dft ^k kOtft \âr koku geldiini duyacaksn^ (184)

«I^ sevdiiyle beraberdir ve kazand da kendisine aittir.»

— *Kötü dost ve fena yakndan sakn, çünkü ^erçelcten en


onunla bilinip tannrsn.» (186)

Ana babalarn, eitimcilerin, îslâm'm bu feyizli, yönlendirici


-

tevcihlerini alp uygulamalar ne lâyk bir davran olur! Böylece ço-


cuklarnn ahlâkjj'güzelleip faziletle yorulur, durumlar düzelip e-
ref ve itibar kazanr. Toplum arasmda edep ve terbiyeleri belirginle-
ir ve ümmet arasnda hayrl unsurlar durumuna gelirler; doru
yola dâvet eden bahtiyarlar snfna geçip, toplumun düzeni onlarn
düzen ve salahiyle ölçüsüne kavuur. Ümmet, onlarn o güzel, göz ve

(1«0) Vikan. Sû^eâL i? 3)7^29.


(181) Kaf Sûresi 27.
:

(182) Zuhruf Sûresi : 67.


(183) TirmizL
(M Bulsavi - MSk
(185) Tirmizî.
am ItoAsakir.
»

gönül dcö^rucu dâvramlanylft ifti^ edisr, Ir^el sfatlanyla övü-


nür.

7 — Ana
babann çocuuna kötü muMelede bulunmas
-

îslâm ilim adamlannm üzerinde lâîie^p ^^EiMiteKan, târ^^


çilerinin ittifak ettii gerçeklerden biri de udur
^fOdC^ mui^bab^
smdan ve kendisini eiten kiiden kötü muamele «Mr, ks&t ^vrar
nlara mâruz kalr, dayak ve iddet kullanlarak terbiye edümeye
çallr, azarlama, kmama gibi sözlerine muhatab olur devaml
ekilde onlarn tahkir (küçümseme, aalama) ve horlamasma: tehir
ve aJayma hedef olursa, bütün bu fillJerin bir benzeri onun yolunda
ve huyunda yerleip ortaya çkar; korku ve göstermelik davran
onun tasarruflarmda ve fiillerinde zahir olur; bazen bu durum onu
intihara kadar götürür veya ana - babasna kar gelip onlarla k-
yasya kavgaya, vurumaya kadar iter; ya da son olarak evi terket-
mesine yol açar; gördüü kat ve elim muameleden bir an önce kur-
tulmann yollarm arar. ']
Artk bu düzeye gelen çocuun yakmda toplum içinde ^aiUm*
bir âsi kii olduunu görmek alacak ey saylmaz. Onun toplum
düzenine ters dütOtûne, doru yoldan saptna fthid olmak den
bile deildir.

Bu
dturtonda o çocuun hep eri yolu seçip çözülme, yozma ve
bakalama içinde gelitiini görmek pek alacak bir netice sayl-
tnaz.
T"'

i uzanan salam öretim ve eitim sistemiyle,


îslâm. ebediyete
boynunda yönlendirme, eitme sorumluluu bulunan her kiiye, özel-
likle Ana - babalara ve bütün eitimcilere unu emretmektedir Ön- :

ce yüksek ahlâk ile süslenin; köklü bir efkat, zarif bü* davran;
merhametli bir muamele içine girin ki çocuklar size bakarak do-
ru yol üzerinde geliebilsinler; terbiye temeli üzerine kurulu cesa-
reti ve kiisel hürriyetlerini elde etsinler. Nihâyet kendilerinin tak-
dire lâyk, sevgi ve ih:tirâm gören kiiler bulunduunu anlasnlar.j

Size. îslâm'm l>udorultudaki yüksek ahlâkmdan merhamet f-


kam temmM ta^mtte. zacSt ^kadabj^ ^sâM& ed^ se^^u sû-

— am Yüce Allah (C,C.) buyuruyo •

— <$Q]^e^ kl Allah. adSIeti, yaknlardan (iltî^ iâ-

45 slâm'da Aile Eitimi Qltl-F: 10


SLAM'DA Atm EOlTlI^t

hipl^to^ vermeyi «iminr. Her türlü hayOsalj^ Caklm, &r£Qm ve


er'in ho gâmiedii) kötmüü ve her çevtt tec&vüzü nf^*- Mteâ
^mt, maf^
aalorasnz diye size öüt vrarlr,» (187)

* '• '»I ^ ' il' (*^t


û^h"^^ O-^'

— bollukta da, darlkta da


-Onlar ki, (Allah'n honutluuna
erimek için) harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanlar (kusur ve gü-
nahlarn dikkate almayp) balarlar. Allah se iyilikte bulunanla-
r sever.» (188)
— «Allah'tan bakasna tapmayn, ana
babaya, yaknlara, ye-
-

timlere ve yoksullara iyilikte bulunun; insanlara (hitap ederken, on-


larla bir konu üzerinde fikir al - veriinde bulunurken) iyi söz söy-
leyin; namaz vakitlerinde dosdoru kln, zek&t verin...» (189)


«Ancak Allah'n rahmetiyledir kî, sen onlara yumuak (ve
hogörüyle) davrandn. Eer kaba, kat yürekli olsaydn, herhalde
etrafndan dahp giderlerdi.» (190)
Bu âyetlerin
'
alUnda ResûlüUah (A.S.) Efendimiz buyuru-
yor :

— «üphesiz ki Allah her ite yumuak ve efkatli davranmay


sever.» (191)
— «Eer Allah bir aile hakknda hayr ve iyilik murad ederse,

onlar üzerine yumuaklk ve efkatlhk sokar. Eer yumuaklk ve


efkathhk yaratk olsayd, insanlar ondan daha güzel bir yaratk
bir
göremezlerdi. Sertlik ve kabalk bir yaratk olsayd, insanlar ondan
daha çirkin bir yaratk göremezlerdi.» (192)

(187) HaM fl&.

(188) Âl-i Imrân Sûresi 134. ;

(189) Bakare Sûresi 83. :

(190) Âl-i Imrûj Sûresi 159. ;

(191) Buhar,
Clfö) Atmad b. Hanbel - Beyhakî.
-

!^WKUA L#4 t;ENEL IlfJKOMLKR

— -Allah u babaya me-hanette buIuMa U


i^^f^nm t$mk
üzere yardmc olur (onu iyi bir insan olmUc f^tâ^em&m ^ll^mi.»
(193)

— «Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder.


Yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekUer de size merhamette
bulunsun.» (194)

îte bunlar yumuak


davranma, güzel söz, faziletli muamele
hakkmda slâm'n en önemli yöneltme ve yönlendirmeleridir. Ana-
babalara gereken sadece bunîan alp uygulamak ve gereince amel
etmek, güaterdii yolu izlemektir. Eger çocuklarma faziletli bir ha-
yat, sürekli bir istikamet, göz ve gönül doldurur mahiyette toplum-
sal ahlâk istiyorlarsa, yol budur, bakas oyalamadr.

ÂM Mde m&3kkcn.yl& birlik^ kaa^^ik ^ y^ Ik&U -m k^aa bîr


muameleye, zalim ve iddetli bir sonuca ve bunun getirecei cezâ»
ya raz olmu olurlar; böylece çok hatal ve tehlikeli bir terbiye bo-
luuna çocuklarn atmak suretiyle cinayet ilerler. Hayr, bu da yet-
mez, ileride kesin hatlaryla görecekleri sapklklarn, ana - babaya
kar isyanlarn, inât ve serkeliklerini içleri burkula burkula sey-
redecekler; bütün bu sapklk, serkelik, azgnlk, inat ve ba kaldr-
ma tohumlarn çocuklarn ruhuna, dimana atanlarn kendileri
olduklarm anlayacaklar neden sonra.

Bir adam. .Hattab olu .Ömer'e (R-A.) gelerek, olunuiî s^âm%-

nmTjm Kfcs. <:^r (B.A.) önün öftunu buzusras getiJip srt *

îsap getasesi ve onlarm haklama t^tea^ &u^^lâa . clU^atto


^geM ^Sm. m -tm^ verdi : «Ya Simîre'l-mü'minin, mm.
bâbas üzerinde haMi^j^ mMf» Ömer M.) ; *Evet, vardr*,
diye cevap verdi ÖfeUm, «railar. nelerdir?» Ömer (R A.) ^^ mmmm,
öyle rnffs^ verdi «Evlenirken anasn aratrp seçmesi, çocuu do-
:

unca on'a güzel bir isim koymas ve Allah'n lûtabm ona öretme-
si, bu haklardandr.» Olan bunlar dinledikten sonra dedi ki «Ya :

Emîre'i-mü'minîn! dorusu babam bunlardan hiç birini, yerine getir-


memitir. Anama gelince, zenci bir kadn idi, ayn zamanda bir me-
cûsîye ait Benim ismimi Cuâl, yani "Karaböcek» koymu ve
idi.
Allah'n kitabnu sla bana öretmemitir, bir larf olsun belletmeyi
akletmemitir.»

(193) .
Ebu'-eyh.

— 147 —
tâLAM'DA AttB ETM
Bu sözler Üzerine Hz. Ömer R.A.) o adama dönerek âedi lü r

«Be adam, bana gelip olunun serkeliinden, ana-babasma âsi,


olduundan ikâyet ediyorsun; oysa ondan önce sen ona âsi olmu,
haklarm çinemisin; o s^a kötülük etmeden, sen ona kötülükte
bulunmusun!»
te Hz. Ömerçocuunu terbiye etmeyi ihmal eden, onun
(R.A.)
sorumluluunu kendi üzerinde taunyan bir babaya asU sorumlulu-
unu batrlatmtr. . »

kitaplamda ymdii^söre^ t.j\XSQ0:^£m^e


%A..\ bir defasmda olu Ye^^fSÖMly^ ve. çocuklar kzm W^
knda neler düündüünü örenmek It^jâmnrui ünlü düünür ve
nüktedanlanndan Ahnef b. Kays' davet e^^fâ, Afanef unlar söy-
leyerek düündüklerini dile getirmiti :

— «Çocuklarmz kûblerimizih meyvas, srtmzm direidirler.


Bizler onlar için aalanm bir topraz, gölgelik yapan birer se-
mayz, zaman onlara ver, kzdklar zcmu onlan ho
tasdikleri
tutms^ çah; çCO^çöcuJûar se^^S^^^^ sana bol iyilikte bulunur-
lar, Mlân çabalaryla moi^MS'BStk sazta gelirler. Arât @aW te^^
de bir alrrUk ohm, sonra senin hayatm^c^ IMfüftr. usannte; il-
meni \âr an önce ster ya da temenni ed^rl^j»
Ohalde babalar bu efkat, aevgi ve hogörü hususunda öüt ve
ibret dolu iki haberi dikkatle dinleyip aismlar; çocuklara kar iyi
davranmak nasl olurmu görsünler, onlara efkat ve merhamet gös-
termek neymi anlasnlar. Böylece en salam yolu tutup, en uyguö
biçimde çocuklarm yönlendirip eitsinler:

8 — Çocuklarn polisiye ve cinsel ilik^le ilgiU konulan sey-


retmeleri i

y 4@osu^ m^^. yo2ma^ hazu-layan m âM^tate


n û»ciMmm'm^^^ etacte im gösterM po^ra
filmleriyle qins^ iliki konulandt. ^Mç@in hep^ jb^psadit p-
nu, nsan !»^^^ fikviaeBmâm sfO^ âap^^i^ «^nkha ve
suç ilemeye kar çocuklarn ve gençle^ çjsmM arâmUcta ve
durmadan tahrik etmektedir!]Bu iki yaym organ ayn zamanda bü-
yüklerin de ahlâkn hozmsktk, onlan da yörüngelerinden çkarmak-
tadr; nerede kald daha yeni ergen olmu gençleri batan çkarma-
sn. Küçük yavrulann kalbinde ve ruhunda sapklUc tohmUan ek-
mesin.

— 148 —
:

ÇOCUKLA ILGIU GENEL HUKUMLEH

Bilindii gibi, çocuk akleder yaa gelince zihninde bu ekiller,


portreler belirginleir, seyrettikleri hayalinde canlanr, ister istemez
onlar taklide yeltenir ve kafas durmadan bunlarla megul duruma
gelir. üphesiz yeni ergen olmu bir çocua, suç ilemeyi ala-
ki.
yan, bir sürü rezil ve pespayelerin iledii cinsel konulara meylini
artran bundan daha zararh bir ey düünülemez.
Bilhassa, çocuk yulan leeuü ^çbruma gelmi, her türlü kcmtrol
ve gölESu^to dna çkmsa, durum büsbütün vahim.
^ görü «^ml;^4a bulmmajM^ Wt
kii;âin
bu g&mtm. ysl s^m js^#Mer. m^ym w
^Mâatt ^^l^fi^ m
Ü2serindie sm:#^eae

m^oleiin Wi ^laim&itmesi fayda vememekted^.


koyduu terbiye ilkeleriyle;; babalarn, terbiyecilerin
tslâm
Ilüfûn bomw^ kiile^ SnUne, çocuklar eitip yetitirmede, onlarm
gerisim luüâanm ayakta tutq> kcn-«aâa en salam yolu ve yMe»
mi getiip sergilsiiâtüs
Bu yol ve yöntemlerin ilkelerinden biri de. çocuklara ilâhi ga-
zab gerektiren bütün sebeplerden, onlan Cehennemlik yapacak bü-
tün davramlardan korumaktr. Bu hususta Yüce Allah (C.C.)an
buyuruyor :.


«Ey imân edenleri kendinizi ve ailenizi Cehennem ate^^den
koruyun ki, onun yakt insan ve tatr.» (1851
Evei bu y&lenâirme ve yöntemin tkelerînden bM âe^ tevcih Ve
hMi '^^BS&. kimselerin ^ ^is^ta^ 6awtnhtnn
varmasdr. ÇMiA Wia bir biimç etmo^c^
m^him 1^ fionazraâ m. SEiâkemmel Ölçü ve anlamla ycn^^
r. Mesülülah (A.S.) Efendimizin u
sözlerine tpeK^ ancak
gearOekleebffîr.

«Adam. evindeki kiilerin koruyup gözetîcisidir ve koruyup gö-


zettii kimselerden ^rumludur.> (106)

mm ^^0^ Sûresi ; e.
(196) - Mûslün.
SLAM'DA ALE EÜTM
bu yol ve yöntemin ilk^rinclen biri de. çocuklann inanç
Yiti0
^I^U£La zarar verecelg ââ^ce ve idec^^ jWMaIc
im teâ|u*m zaaflarn ks^ m
Mbleie yç^eecîme ilemektir. Hite^
kim EesûIÛllah (A.S.) Efendimiz söyle buyurdular :

«slâm'da zarar verme ve zarara zararla kar koymak yoktur.»


(197)

te slto'in bu ilkesi dorultusunda ve terbiye sistemi içinde


îer babaya ve terbiyeciye ve hattâ sorumluluk tayan herkese, ço-
cuklarn her türlü cinsel ve polisiye filmlerinden, bunlar gösteren
sinemalardan alKoymaK, bu konular ileyen romanlardan uzak tut-
mak ve sapk ideolojik kitaplar okumalarna imkân vermemek; ay-
lk, haftalk dergilerden slâm inançlarna ters düenleri eve sok-
mamaktr,
ûzetUye^ kursak, ço&uklal^ loangMKta taeer Mim
r^i#||@ tmç ilemeye iten her eyden aiikdymamn yollanm. yön-
temierini harekete geçirmemiz gerekmektedir.

naallah, ileride ikinci ciltte SLÂM'DA ÇOCUK TERBYES bö-


lüînünde imân terbiyesiyle ilgili sorumluluktan ve ahlâkî eitimin
mesuliyetinden bahsettiimizde, slâm'n' çocuk terbiyesinde imân ye
ahlâk yönlerinden koyduu ilke ve esaslar yeterince açklayacaz.
Tâ ki, okuyan herkes bilsin ki; slâm Dini, hayat dûidü-, ftrat (in-
sanda doutan mevcut olan Allah (C.CJ düüncesini en doru isti-
kamette gelitiren) dindin ay»s mmm^
MiK y$m^W^H ^^^^Mr-
me ve terbiye cBn^fe,
«Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?» (198)

9 — Toplumda isizliin ve isizlerin yn^jpoila^sniisi

(^m^xsx iSm^^ ye^amasi^ nebe^ olan laktörterte biri de,

^âÂtpib m ^|^w4n
ya^^mlamasdr:, Bir
iftrtp
hem ei, hem de çoculdîHCl vardn?,
t,
i bulma yolu a«
ve ^dii^na sahas nBBTOt detOte fcaKHaç yollarm da te'min ede-
memitir. Bu yüzden û^#m giderecek, çoluk çocuunun nafaka- -

^nu ^â):i$^^&@ak mal ve paraya da sahip deildir. Ailesinin zaruri


ihtiyaçlarm, yaamayla ilgili baz isteklerini karlyamamaktadr.
^
toîilum
feU «i^mda bulunan bir aile çok sürmez dalp
^nde eriyip yok olwc. Çocuklar ister istemez
parçalanr ve
sapikha. suç

(197) mam Mâlik - bn Mdx^.


(193) Mâide Sûresi : afö.
'

<;tX;UKI.A ILGIM GENEL HÜKÜMLER

ilemeye yönelirler, Bazan da sözü edilen baba ya da âile reisi, ço-


ihtiyacn karlamak, dalp yozmalann önlemek için
cuklftTiimn
haram yollardan mal edinmeyi düünür; meru' olmayan yollardan,
örnein hrszlk, gasb ve benzeri cihetlerden mal toplayp aileyi idâ-
re etmeye kalkr. Bunun anlam udur Toplum bünyesine anari
:

havas girip karm., yok olma. baaa


gelme felâketi inmitir.

sosFO lUÜltl llkel^r^^ ^rt ve toplunun haklarma


^ pms^S^Be^,
Isfer i^A
bu
j^üaü^ i^mM^n
^^lerdea âs^^
zarui
her çeidine çare
^l^m^
bte^ite
dorudan
dörüt^ tMMiII^ »r olsun, feirk etmez, hsr ikisini de gid^ae
jo^mm m ny^an Mçimde koymute.
;
slâm'n, zarurî sebeplerden dolay doan isizlie çare bulma
ekline gelince; kii arzulad ve çahma gücü oldufu halde i bU-
lamyorsa, bunun çaresi u
iki hususla gerçekleir :

Önce devletin i sahasn açp isize i bulmay


a) yüklenmesi
ve bunun için ciddi admlar atmas gerekir.

W t^^mm^ Is Wim hufflisunda l^ndine g^^nl yap-


ms. isizin i buta^m i^ss^k^ofmas lii2;mnludur.
J
Açklamas ;

Ik^^ sataa m^p i^te i J^oM^, imdi üzerine almftsuu


îslâm u hadîsle be^t^^^ Ife. :i^es CRA.) diyor kî r


Ansar'dan bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek
bir eyler istedi (dilendi). Peygamber (A.S.) ona :

— Evinde hiçbir eyin yok mudur? sordu, adam cevap verdi ;

— Evet, eski bir kilim vardr, yarsn altmuza serer, yansm


yorgan yapp üzerimize örteriz. Bir de su içeceimiz bir tasm^î var-
dr, hepsi bu kadar. Peygambeimiz (A.S:) :

— Onlan ahp bana, gel. buyurdn.


Adam gidip eski su tto, aîlp |seö:ât;B^üllah (A.S.Î
fcilton ite

onlan alp müzayedeye çkard. Bir uta^ ^îûiS^ ^m M


l^t«» deylnoe :^m'^pfi^ o M mm^
«*ö- «tas^ ^
^SÜf o adana* «^l .ve öyle ra^n%tti <^
balta ^âm
:

'^^^ ^
M MiM^
yiyecek al
j^ittoma g^tir, Die^ Üe
Adam balta sa^n alp Pe^^cte (A.S.) urgamms bir
çubukla onm beline baltay iyice baifiad, sonra «^Ha^di de odun
SLAM'DA ALE EÛTM
kesip ve sat, seni onbe güne kad^it .#^^^;ûyeyin^ bu^nnüte
getiv-
Adam emredileni aynen yerine ektirdi ve onbe gün sonra Peygam-
ber (A.S.) Efendimizin huzuruna geldi ki, on dirhem kazanmt. Bir
ksmyla el bise, bir ksmyla yiyecek satm ald. Bunun üzerine Resûl-
üllah (A.5J Efendimiz öyle buyurdu :

«Ky&met gününde dilencilik lekesi yüzünde bir nokta gibi bu-


tpHÜia hai^ ff^edemse^
i^ fok daha hayrldr.»
Cga$^ mçahp teoa^uû senin ^
(198)

Toplumun isize i bulma hususuna gelince, slâm bunun çare-


sini de u hadîsle beUreyip ortaya Jtoynutm-";

•Kimin yanmda srtn dorultedE â^rtardan fazlas fsesu»^


srtm dorultamyana d5ndüi«ün (versifili IESmin yannda da yiye-
cek fazlas varsa, onu hiç yiyecei «^mayana çe^rsin (versin.» (2Ö0J
Dier bir haüste de öyle buyurohnutur :

— «Komusunun aç vaziyette gecelediini bildii halde tok ola-


rak geceleyen kimse bana (dosdoru) imAn etmemitir.» (201)

Yine yaplan sahih tesbitlerden anlaÜdma' H^I^ ^esûlüllah


(A.S.) EfeAdimi? öyle buyurmutur : . • . /
^^ea^ b& l^raa samda herhangi Mr perian Mm M? ^
bû^ halde ölürse» gerekten. Allah*m ht^n m&m,
hj^Hi emam o kavimden l&op^ ««tkîatffüiar^ (ûmi
Pt^^mMii^m m
KTABU'L-ÎHTYAR LÎ-TA'LÎL'L-MUHTAR adh kitapta bu ko-
nuda u kayde yer verilmitir «Eer o kavimden bir kimse o fakire
:

bir ey verirse, günah dierlerinden düer.»


Tembellikten doan isizliin çaresine gelince i

Kiinin gücü yettii ve i bulunduu


çalmaktan holan- halde
mayp isiz kalmas bu cümledendir. BU danamda devletin muraka-
bas arttr; devlet ona gereken yolu ve ve Öüdü verir. Buna ramen
kendi hayrm, menfaatini bir tarafa itip devletin tavsiyesine uymaz-
sa, m takdirde ^âevlet vs o^nlles^ JEoBettarafe mo. çalma-
ya zorlar. îbn Cevzt'nin yapt rlvâyete göre^
kavme ^M^
Cksm ÜMul bir
iemhel temb^ oturup çalt^^ipâted. Bunun üzed-
%
(189) Buhari :Enes {R.X.) den,
;200} Sahih-i Müslim Ebû Said
: - el-Hudrî (RJ^.) öm,
(201) Bezzâr - Tabör&ni.
tm) Hadisin sened ve kaynam tosfait odenudiâ^ (lU^ftertdo].
ÇOCUKLA JLGU GENEL HÜKÜMLER

no onlara sordu : «Sizler kimlersiniz, nesiniz?» Cevap verdiler, «Biz-


lor mütevekkil kimseleriz.- Hz. Ömer bu cevaba kzd. v« s «Yalan
söylüyorsunuz, mütevekkil o kimseye derler ki, tohumunu topraa
utar, gereken tedbirleri' alr, sonra da Allah'a güvenip dayanr. Siz-
den biriniz oturup da nzk taleb ederek «Allahim, bana nzik ver»
demesin. Çünkü gökten ne altn, ne de gümü yaar.»

dev^ol bu k^uya eilmi, oturup çalmayan


H2. C^s^sr CRJ%.}
fakirleri, oturmaktan men'etmitir; sadaka umarak bakasna yük
ûlantân ^B^^mi^^^^Müy^ m &mmm masn&n öyl& s^te^
rm £^rine yük cSmi^m.*
Hz. Ömer (R.A.) m
sözünden anlalan udur : slâm'da zekât
ancak fakirin ihtiyacn karlamak, i yolunu açp çalma imkâm
vermek emredilmitir. Tembellie sevkeden bir yardm ekli de-
için
ildir; ayn zamanda oturup uursuzca tevekküle sebep td^kil eden
araçlardan biri de saylmamaktadr.

si^itin sebfi^ iftMlC pt^Ok ve hastalk


di^^ g^r^ buzlam ^sMmm fl^Ssy^ e^mki mi^"
ta^^irde devlete
^ Wt ^a|^, o

mm ^^^psa ^(^N^^ te^min^is^ML ve k^Qi«yfam kendi


-m^- H^^rJ Art^ Ibu durumda devm yotte ^Ig^ â^sEl. yit-
imin ve hastamn K^slûman ya da gayr-i müsüm olmasna haMaaz,

slâm'n bu konudaki hükmüne eden belgelerden biri de,


delâlet
Ebû Yusuf'un KTABU'L-HARAC adl eserinde geçer Hattab olu :

Ömer (R.A.), bir kavmin kaplarnn önünden geçerken bir dilenci-


nin kaplarn önünde dolatn ve çok da yal bir kimse olup göz-
lerinin de arzal bulunduunu görmü ve kolunu onun arkasna do-
kundurarak sormutu -Sen hangi kitap ehlindensin?» Yal adam
:

da «Yahudiyim» diye cevap vermiti. Hz. Ömer (R.A.), «Seni gör- u


düüm duruma iten nedir?» diye sorunca, «devlete cizye vergisini
ddemek için, bir de ihtiyax;m karlamak için dileniyorum!» demi-
ti. Bunun üzerine Hz. Ömer (R^.) üzülmü ve ona hemen orackta

eyler verdikten sonra kendisini takip etmesini emretmiti., tktr


ce ban
sokacak Wt Wf te'min edip verdi, sonra da Hazine EminizK%
^yie ^teM;^ t >^amk Ibe^ pezi^sa^ma ^ifi^ s0 ^aSiaM ^
mm te^
y#dik.
îem'anmadk; gençliinde çaltndan
mti^ ^^«runca dÂ
M
tonum alp
lâq?«D^ W itm
ölçüs^si ^^NiEfe M, sa^rte^ mmk f^Mrlere^ y^jksuî-'
laradu". Bu a^un da Kitap Ehli yfdbuBarmâandr.»

— 153 —
ISLAM DA AJ*E ETM
Hz. Ömer'in (R.A ) uygulamalanndan biri de öyle cei'eysn et-
mitir Bir gün Hristiyanlardan bir kavme
:

zam hastalna yakalamp perian olduklo^î görmütü. Bunun


#Mi^, cü-

üzerine, onlarn yükünü yüklenmeyi, ilâçlarn karlamay,


9@p^
ve haysiyetlerini korumay düünerek Beytû'l-mal (Hazine) dçn on-
lara yardm sa|iamt.
4- j

kl&m'm sizlere i ve çar» bulma yollarndan biri de bu-


fci bu çc^^n dareee merhamete, âdil hikmete daya- .

ldr, yim hm #^lar, rahmet t^^ö^ ad^ dtoi olduu-


'im 4iial'm bu mm mâms hm^^s^ dofa Wyffwîfti^t^i^.
saadet yolunu göstehneye, îw^tm itel^Mte
dmmn aydnlat^ büyük hir meal© olinaya ^âeület etmekto^^
olmayan kimse için bu gerçekleri bilmesi ne de uygun ve
Bilgisi
lâyktr; islâm nedir, anlamas, Allah'm Hz. Muhammed'i (A.S.) ni-
çin peygamber olarak gönderdiinin hikmetini kavramas, O'nu do-
ru yolu uyarc klmasnn anlamm, Allah'n
gösterici, mûjdeleyici,
îm^l^ ^âMb C^J yoluna çarc özellikle yaratlmasnn, aydmla-
tc bir- teâSI ^u^amn mânasuu ancak bu gerçekleri okuyup ö-

^ Ana
10 - babanm çocuklarmm terbiye^lje ilgilenmeme^
Ço^^ saa)i1ap anarte fasnn en bö^k sebeplerinden Mri
Wm MMftli^umslI^la ilgUcmE^^^ baka l^^ m^m-
1&- ulap çocuklaru^ terbiyeyle, yönlescedirme yöneltmm^

Bize gereken, annenin yüklendii emanet devresini unutmama-


mzdr. Annenin çocuunu terbiye edip yetitirmedeki sorumluluu,
haklanna riâyeti, onlan hazrlayp yönlendirmesi en önemli devre-
lerden biri, belki de en önde gelenidir.- Allah (C.CJ rahmet eylesin
$^ bu büft^ ne güzel söylemitir :

«Anne bir okuldur, ojçu hazrladi zamao.


Kökü Isnüz ve güzel bir topluluk hazrlar.»
Anne, sorümlulufu yüklenmekte tpk baba gibidir, aratanda
bu hM^^^âgs Iranusu deildü-. Hattâ annenin sorumluluu da-
âo^s^ ve ihm^ lalinde daha tehlikelidü-. u
cihetle ki. anne,
ç^!USt;mtîa, iE^ooai^^ inçliine, yetiip hayat adam oluncaya
im
dönemiyle içiçe<^ ve mm
M$mmâsm^ n^^m^li mS.J
EfeBdînü^. sorumlautu taunaâ» tet t&
f^mîtir :
;

ÇDCUKI A tl.Gtl.t GKNEI, HÜKÜMLER

«Anne de kocasnn evinde bir koruyucu çobandr ve koruyttp


güttüü eylerden sorumludur.»
Annenin bu sorumluluu, temiz - f^zMS bir tsesû hamrlftrmd»
Altoya yeterince yardunc olmak utrunu tamakta ve ona "bu sin-
yali vermektedir. Anne, ^m^m^^ yma kend^ae giH^^^ terbi-
yede S6a^eâ^3i& gösterip onu a^âs smakBare^ kendi d^^lyle^ dost-
ve misafiiieri
Talatleriûde ^^^UfcMn tâ]:%gQ^i^^
yolcu eMekgi
pS^-
^
lendi^^^e ib^uI olm^^^ ks^vcim 0sm^ -m artetda^^aaia
vakit g^îrmek iterse. O M^î^
i^aGak bolukta kalr.
Bil durumda hiç ^^
yok ki, çocuklar, yetimler gibi yetiirler ser-
seri berdular gibi yaarte,
boarlar, toplum içinde
M
bozgunculuk yapp ortal fesadd
pepee stç ilemekle vakit geçirirler.

Aadaki msra'lan söyleyen âirin hayr, iyilii Allah (C.C)


için olsun, ne güzel söylemitfi*
«Yetim, ^na - babas hayat üzüntüsü sona erip geriye biçare
braktklar çocuk deil; gerçek yetim, o kimsedir ki, anas lgisiz,
bâbas bâka baka eylerle meguldür.»
^Man v& fsueleri bu duraM^ -Munem. bi-ylesine Ûmmi v&
ilgMA yûzra ^v# ^süstü braklan çocuklardan ne bekleye-
biliriz?

Kesin kesin, onlardan ancak sapkhk ve suç ileme bekliyebili-


Anas çocuun terbiyesiyle ilgilenmemi, amm^r
mamtr; babas da kendisine gerffe^ est^ea^tee ve

Durum daha da kötü sonuçlara yol açar, u zaman ki, ana - baba
vakitlerinin çounu günah ve azgmhk içinde, seks ve havai eyler
dorultusunda, her eyi kendilerine mubah sayma yolunda harcayp
kaybolduklar zaman. Hiç üphe yok ki, bu durumda çocuun sapt-
mas, yozmas daha tehlikeli ve üzücü; suç ilemede daha hzl ve
gözükara olur. /

Aadaki msra'lan söyleyen âire Allah (C.C.) rahmetini in-

dirsin ki ne güzel söylemitir :


' -

«Cennetlerde (cennet misali bahçte^l ye^n bitkÜOT»


Çâlde yetien ^âöler gibi âg#£^,
lijFfea^lfe ûoksanhk göâsl^rtaden eme^ ^ujclardan.
b^mûr mi?»

— 15S —
t sL A M D A A t L E E î T t M t

Bu bakmdan tel&m Dini, sorumlul^:te ^fUâattü^ ÜVftWto«


ana - babalara sorumluluun büyü|:ünü ve ^Q&mk leir^sMM 0t
revlerinin arlm
yüklemitir. Hayat yükünü ve a^aî^na tama-
da, çocuklar ona göre hazrlamay, ana - babalam îyi hazrlanma-
sma balamtr; ayn zamanda Ana - babalar bu sorumluluk ve gö-
rev anlaynda geveklik gösterdikleri, yançizdikleri, lâykyle yefi-
ne getirmedikleri zaman onlan en büyük azâb ile tehdîd etmitir î

Mbt eteder! kendinizi ve âUenz Cehennem ateinden ko-


ruyun M mm iNl3att insan ve ta^M ikmmS6 yapl sert tabiat-
b l^taP M^er mlunuy^dm AUah'm keraditote Mara^^ m*
suslarda 0*na kar
gelmiEailer. emrolunduldan eyl^ (tapmî^
yarine getirirler.* t2û3)
%AMJ ^&MmTZ ise. çocuklara ilgi ve itina gösteril-
ReMBffiteh
nraBin z^rûrem ortaya koyup bu hususta birçok emir ve tavsiye-
l&rm Mkam^ ire bu emîf ve tavsiyelertöî stfc sk te«J etmitir :

ResûlüUah (A.S.) Efendimizin bu emir ve tevcihlerinden bir ks-


mn aaya naklediyoruz :
'
'

— «Adam
koruyucu çobandr kendi evinde ve koruyup güt-
bir
tüü eylerden sorumludur. Kadn da kocann evinde bir koruyiGU
çobandr ve koruyup» çüttüü eylerden onmlH4m'.> Uû*)
— «Çdcuklannza edep ve terbiye verin, onlam edep ve tertd-
yesini güseeUetîrin*» £205).

eâep ve «grtiye v^rln.» (2om



«Çocuklanmza, ilâh emirlere uyup amel etmelerini, ilâhî ya-
saklardan kaçmmalann emredin. Çünkü böyle emredip (onlar ilâ-
la buyruklara saygl klmanz) onlan ateten korur.. (207)
— «Çocuklarnz üç iyi hal üzere edeplendirip onlara terbiye
verin Peygamberinizi sevmek, O'nun hanedan ve yaknlarn sev-
:

mek, bir de Kur'ân okumak. Çünkü gerçekten Kur'ân okuyup (Onu


gösünde) tayanlar, Allah'n gölgesinden baka hiçbir gölge bu-
lunmad günde Allah'm Ar'mn gölgesinde olurlar.» (208)
Tahrîm Sûn^ 4 1

(204) Buhar - MâaUm.


(205) bn Mâce.
(206) Abdunrezzak : Sa'd b. Mansur'dan.
£207) bn Cerir.
: .

ÖOJKLA W.UX m&EL HÜKÜMLER

l^M^sm ikinci ksmnda ISI^0A ÇmXJK TEBBÎîm »


may ystpeU^^z, öyle ki okuyucunuz göntüno -ifâ bulacak, n^i ve
düüncesi o konuda doyacak, tnaallah..
11 — Yetimin musibeti.

Çocuun saptp yozmasna


sebep olan faktörlerden biri de, kü-
çük yata, ömrün baharnda, hayata yöneldii demde yetimlik felâ-
ketine uramasdr, j
ste kendm hm^ I^^^ l^st ms^ ^ bab^uu kayb^^ bfir
K^ü^
tg^^uüak bür f^te IM^KM
^b^k ma^ssatm^ 2^MQ| iyi davranacak vc^
m ^
bir kimse; bamâ
gelen dert ve üzüntüyü kaldra-
cak kâmil anlamda bir koruyucu; açln
giderecek anlamda tam
bir yardmc bulamad zaman, hiç üphe yok ki, bu çocuk ileride
saptp kötü yola düer, suç ilemeye adm adm ilerler; ileride üm-
metin tabii seyrini, karakter yapsn bozacak, ykacak bir araç, bir-
liini parçalayacak bir anarist, ortal kantnc, vatan çocuklar-
nn birUUU ÇÖ2P datc bir belâ kesilir.
l Idte» teâ^^ monSta esas ve prensiplear^le, en
yola doru
lldM^ ^iSSl^^^ i^Aer olmak üzere olan her- yaknl
y«*lme iyi davramna^ ehûzenli ve âdil yürütmeyi, onu
koruyup haklarm savunmay; edep ve terbiyesiyle; yönlendirilmesi
ve eitimiyle ciddi biçimde megul olmay emretmitir.J Amaç, yeti-
min iyilik üzere yetiip terbiye almam, en beenilir ahlâk üzere ge-
limesini, örnek alnacak anlamda erdemli elmasm salamaktr.
Böylece yetim, kendisini koruyup haklarm gözetenlerin gölgesinde
efkat ve m^Sh merhamet ve hlâs havasm teneffüs etmelidir.
teîiEâ ^omp;^ haklanm savunma ve ona efkatle davranma
|f0$^pn(te tslâm^ ta'Km buyurduu prensipleri aaya nakledil
fmz :

am Yüce Allah tC.C.î bayarayor :

— «Hem sana yetimlerden soruyorlar; de ki Onlardan yana i-


:

leri düzeltmek (onlarn yararna hayrl teebbüslerde bulunmak)


daha hayrldr. Eer onlarla birarada yaarsanz, artk onlar kar-
delerinizdir. Allah (ileri ve yetimleri yetitirip yararh duruma ge-
tirmeyi) bozan, düzeltenden ayrd edip bilir.»

{2ös) Betkcra Süresi

— 157 —
; ,

SLAM'DA AlLE ETM


— -O halde sakn yetimi hor görüp ona kötü davranma.» (210J

— «Dini (veya cezâ ve hesap gününü)' yalanhyasa gdrdün mü?


te odur yetimi itip kakan, yoksulu yedinneyi te^ etm^en.» (211)

— «AriuOarmda eUme^ cormez. yetmez çocuklarn bra-


güçleri
kax»k olsalarâ, onlar hakkmda endie duyanlar (vasilik ettikleri)
y^imU^ mi^m^
4& mdieyi duysunlar^ AUah'a kar gehnek-
ten sakmsmlar, sa^^am söz söyt^tfer^» ^12)


«Dorusu yetimlerin maUarm haksz yere yiyenler, ancak
karn dolusu ate yemi olurlar. Onlar .larl hani yanp yüKseln
bir atee gireceklerdir.» (213)

Bu konuda Hesûlüllah (A.S.) £fendimiz öyle buyumu^cur


— «Kim merhamet duygusuyla eliniyetimin ba üzerine korsa.
elinin dokunduu ft^ kl telâiâixnâa All«h ona bir iyilik yazar.*


«Kim Müslümanlar arasnda bir yetimi tutup yeme ve içmesi-
ni salar da Allah o yetimi müstani khncaya kadar bu yardmna
devam ederse, Alleh elbette ona Cenneti vâcib klar, meerki ba-
lanamyacak bir günah ilemi olsck (o takdirde Cennet'e giremez).»

'
»-t «Ben ve yetimi koruyup ilerini düzene koymaya çalan kim-
u
,

se ild papB^ iM ^emaagyia pmm^m^ gö^t^re-

Bunlar gibi, daha bir takm ilâhî buyruklar ve ResûlüUah (A.S.)


Efendimizin tevcihleri vardr ki hepsi de yetimin hakkn korumaya,
onu himâye edip sevmeye yönelik emir ve tavsiyelerdir. Bunlar da-
ha çok yakn hsmlara, asabe ve uzak akrabaya vâcibdir. Bunlarn
fakir olma ya da acizlik içinde bulunma durumlarnda, yetimi dev-
letin himayeye almas, terbiyesiyle ilgilenmesi, ihtiyacn karlama-
s, onu kötü yola dümekten korumas, toplum içinde eriyip babel&-

(210) Duhâ Süresi : 9.

(211} Mfttüa^SürasI: 1-3.

(213) Nisâ Sûresi 10. :

,(214) Ahmed ibn Hibbao.


"

. (2151 TirmizL
COCUKIA îl.CÜI CIN'I I if-'KÜMI.KR

Hi olmaktan uzak tutmas gerekir. slâm, bu gör&vi ikinci kademede


(lovlete vermi, onu sorumlu tutmutur.

le buraya kadar anlattklarmz. 11 madde halinde sralad-


rz hususlar, çocuun saptp kötü yola dümesine, anarist olmas-
na sebep olan en bata gelenfaktörlerdir. Bunlarn hepsi de zararl
vo çok tehlikeli sebeplerdir. Terbiyeciler, eitimciler bu faktörleri
güzönünde bulundurup gereken tedbiri almazlarsa; sebeplerinin kö-
kPtn,^ inip çarelerini düünmezlerse, slâm'n koyduu esas ve pren-
si^^:#en y<âunu sm^md&rse, çok ^^es psc^^ar
|N^i^WL suç ilea]^^ hs^mûmshfbm te* Mfâ ^smm ve râm-
âM% Mine g^m^^ ^km^ rm^- âurum^^ r^fkto^
mun birlik ve fitÜtint îîoz^Iar. Ûmmeöü istikr^afU bir hm&t s^-
me^ne ölmim hit^te^ pimini senmp mbm^ fMMüf.
<%r^ m^ csaltâ^âne çev^^tn&ki. hak
,

m imkikaâ^ 011^2^ anlat-


^1^1^ onlarla hayu*!! eylere doru gitmek, doru yolu seçmek çok
mr ve hattâ bazan imkânszdr.
Babalara, terbiyecilere, eitimcilere yakan ve yaraan, slâm'-
n kojnnû olduu selâmet yolunda yürümek, onun slâh edici açt
kaplardan içeri girmektir. Çocuklarn terbiye ve yetimesi konu-
«âa ^Am^ m salam yol ve yârataa^le ha^e^ goMSaaâ
^^taa» ^^^
bölirleyip
slâh eÂm^^.
di^in^ M
çareleri erkenden almaktr. If'&r^pcictferi yciu
ve vicdanlamu mW^M nefsletü^i

melekler tertemiz, görmek, nefslerinîû annp durulduuna a-


hit olmak, ç yapüannn her türlü kirden temizlendiini, Rablerinin
buyruuna ba eip itaat ettiklerini belirlemek bahtiyarlna eri-
sinler. Çocuklar bakalarna uyulacak, örnek alnacak önderler ol-

sunlar, her türlü iyilik ve fazilette misal tekil etsinler; güzel ahlâk
ve sâlih âmelde parmakla gösterilsinler.

Bu konuyu noktalarken ehmâe «tea^^cmk, M3^% ^^rsmp ^


£^i^rw, Ohm el açp âttMe bulunuyorun: slâm çocuklam, '-mâm
ta^ m eorefe, £a2âlet
t^^hm
vö »Bâeie ^M^mik lM^c, mm^Ja$^iââ
hîsse^e^^^^ baâffî cHüara lût-
^
^^iMl kdBin;
f^M^
kc^blerînde
mr zaMi m3m^ Itopt^ :^1, mUuluu ü-
hâm l^ymmm; sÖzKrfnde ve füllerfnde bunlan %fÖl0»Ba imkânla-
MM ^
rîft^ M^tîrsin. ÇoGuklanmiato, salam, metin bir ümmet olutur-
Stto, bugûJikü dünyamz ina etenler, üim ve irfam yaysnlar, eref

r -
— 159 ^
SLAM'DA ALE EtTlMl
ve fazilet âbideleri diksinler; izzet, eref ve nusret bayram tama-
da kendilerine yardm edecek uurlu kzlarn yetimesine imkânlar
hazHasmlar; böylece tarihe an ve eref katarak onun yönünü de-
itirsinler; bu ümmetin eski an ve erefini geri çevirsinler; saygn-
lm yeniden kursunlar. üphesiz ki bütün bunlarn gerçeklemesi
Allah'a göre zor deildir. Muhakkak ki Allah (C.C.) duâlan en lâ-
yk biçimde kabul buyurandu- ve dilekte bulunulmaya çok daha lâ-
yktr.
Duftl^rmoiCT mm m. Hamsi, ^e^örl Rabbs Allah'adr.
TTT. .

m^i^^^f^^<r
'W
. _

— ~
>^^^^

ikinci KISIM
TERBYECLERN ^RUMLULUSARI
1 - MAN TERBYESYLe LGL SORUMLULUK
2 AHLÂK TERBYESYLE LGL SORUMLULUK
-

3 - BEDEN TERBYESYLE LGL SORUMLULUK


4 -TERBYESYLE LGL SORUMLULUK
AKIL
5 - NEFS TERBYESYLE LGL SORUMLULUK
6 - !^^ii^L TERBYEYLE LGL SORUMLULUK
7 CNSEL TERBYEYLE LGL SORUMLULUK
-

——— ^

'>^mmm
\

ÖNSÖZ
slân'm en çok Önemsedii sorumluluklardan biri ve en açk
olan. TERBYECLERN SORUMLULUUDUR. Bu terbiye tahrik ve
ve tevik edilmi, dikkatler çekilerek önemi kat kat belirtilmitir,
rcrbiyecilerden maksat, öretim, eitim, yönlendirme ve yönetme
lakkm üzerinde tayanlardr. Hemen belirtelim ki bu, gerçekten
büyük, meakkatli bir sorumluluktur. Çünkü çocuun doumundan
(â temyiz ve ergenlik çana girinceye, dosdoru mükellef bir insan
oluncaya kadar onun her yanyla içiçedir.
öretmen, ister baba, ister ana, ister sosyal bir
Terbiyeci ister
kurum olsun, sözü edilen sorumluluu yerine"^ getirmeye kalkt
an, haklan, slâm'n istedii ölçü ve anlamda güven ve azimle edâ
ettii, kâmil mânada bunu yürüttüü takdirde, ferdi bütün özellik
ve meziyetleriyle oluturmakta cehd-u gayretini sarfetmi, sonra da
ikinci derecede, bütün özellikleriyle, meziyetieriyie -iyi - yararl âile
ortaya çkarm, olur.

lMm*m sMhdorultusunda ^^m^MLü tîMye jsistemi.


tmM^ ^^mm^ â^^t, mom^ da toplumu ele ahp slâh eder ve bumu tam
feîr bütûnMk içende de?am ettirir.

Biz, Kur'ân âyetlerini ve o en büyük peygamberin (A. S.) hadis-


lerini incelediimizde, terbiyecileri kendilerine düen so-
aratrp
rumluluklar yeî ine getirmeye nasl dâvet ettiini; kendilerini, gere-
ken hususlarda kusur ilediklerin de nasl korkutup çok sakndrdn
açk biçimde görmemiz mümkündür. Evet. eer bu iki kayna ince-
lediimizde, sözü iKiIen terbiye hususunda sasnimyacak kadar çok,
i^^oirl^ çk^en^^ecek kadar büyük emirler, tavsiyeler, programlar
ye belilere Bu
terbiyecisi
rast;lâ35£. tad ^MMfit
mini. sforumluluun büyûl^ûnû büntesi çâi^.

Sözü edilen Terbiye Si:>iemiyle ilgili âyetler :

— #«^^4^ m rtaUeMui. ^I^ ^tona)


~
namaz
^ret! Kendinde, sabr g6^;^p dev^Mft ^t* (^7)

(217) . Tâhâ Sûresi : 132.

— 163 —
ISI AM DA AÎI.K K<';TM!

—« «Ey imân edenleri kendlniad vm MbdM Cehennem iS^^BiAm


tmmF^ ^ mmn T^M tnsan la^r.» (218>


»AllaJ dUeseydi, sizi bir tek ümmet klard. Ama O, diledii
kimseyi saptrr, dilediini de do^n yola iletir. Ve mutlaka yaptk-
larnzdan sorulacaksnz.» (219)

— ^«K^UdscniS hakknda tav^ye s .....^.......«j» (2^)

— «Analar çocuklarm, baba, süt emzirme süresinin tamamlan-


maam istiyorsa, iki tam yü emzirirler.* (221)

9^ ntalc
INmim^^ ^ammm lEaduüar,
Isammk. imt^Uttu Munnuun^
âtaem^ «Herkte ag^Mat ammda
M Mu üytM^
lifir
JJhbTa
t^memeik, maMîxmxi Öl-
C^^^Mn-
ö£in olan çoc^^ y&st^^mm loM^ ç^teels) ifsânnemek ve iyi - ya-
rarh. m^im^ ^ gMt cabul edilen MuMAl^^liNll ff^uemek
Ûxere hey'af etmeye geldiklerinde, oniann bey*a£uu kabul et.» (2;^)

— «V« onlar (belli bir noktada) durdurup alkoyun: çünkü on-


lar mutlaka sorguya çekileceklerdir.» (223)

Bma^m te^r m. iM^am^tma b^ldSPt zaman, ^e. âüeye, ksa-


mm ^^y@s teMuncla olan hejdtese ne
mha^lkla anlaihr.
W sörufltnlulukter d^tû-

Ayni konuyla ilgili hadisler :


.Adam kNidi âllesi içinde korurn^t 1^ ^i^âtmAm smmm
güttügrûnden ^umludur. Kadm da kocasnm evtode bir koruyucu
çobandr-*^ I^PllS't^ gil**a#Ö »»3^^^ ^224)

(218) Tahrim Sûresi re..


mm ^fthl Sûresi : fiS.

2:'S}^ Ni<:A Sûrepi il.


{2£,li Bakam S^'.vs: 533.
(222! Mûmtehine Süresi : 12.

Saftat Sûresi 24.


t^f ^^msai - Müslim.

— 164 -
rr:uBlVF( i khin sortmi i mi H'. aki

— •Adamn çocuuna edep ve terbiye Termesi, bir sâ* tasadduk


etmesiode bayrbdr.» (225>

— «Hiçbir baba çocuuna güzel edepten liala M^, bir ey bft'

glayamaz.» (226)

— «Çocuklarnza ve aile haikma hayur ve iyilik ö^tin, onlan


edepli yetitirin.» (227)

™ «Çoc^t^B^om s^ % ^ iSmrine (saygl yetidrip) ^W«M"


airin^gamberlbftizî sevmek, Q*tsm «Öe^
f
nOkm, 4«n^ ve yakn ar-
kada^tem smnek, Kür'&n okititak.»
Ebu Süleyman Mâlik b. Huveyrîs (ÎI AJ diyor ki :

— «BNM^ birkaç ^üit gençler Peygamber (A.S.) Efendimize


geldik de yannda yirmi gece ikamet ettik. Peygamberimiz (A.S.l bîr
ara ev halkmz özleyip arzuladmz sand ve bizden, ev halk-
mzdan kimleri geride brakp geldiimizi sordu, çünkü kendisi son
derece merhametli bir dost ve arkada idi. Bizo öyle buyurdu -Ev :

halknza dönünüz* örendiklerinizi onlara öretiniz, (size verilen


emirleri) onlara emredin. Benim nasl namaz gördüyseniz kldm
öylece namaz kln. Namaz vakti girip ona hazrlanma balaynca
s^en biriniz ez&n okusun, en büyüünüz de imamlk yapsn.» (229)

— m^m m^taiet gM mm
aynlae^ &me^t mmeâe^ ne
ipni me^^ ^
^M.1m^^^mSm ^watp çürüttüünde,
j^en te^mi m«aere bamadi^vdan, Hmiyle ne gibi mâMo feö-

Daha bu konuda birçok yararlanlacak Hadis-i erifler de var-


dr.
te
Kur'an bu tevcihleri, Muhammed (A-S.) m doru yoJu gös-
m
teren Sünneti açsndan hareketle terbiyecilerin hepsi kuak kuak,
nesil nesil çocuklarn terbiyesiyle ciddi ekilde megul olur, öre-
tim ve eitimlerinde gereken titizlii gösterir, eri taranann dorul-'
turlarsa, mutlu yarnlara güvenle bakabiliriz. bu kadarla da kal-

âîi^^otta : Bir sa'. 3334 grama tckabül eder.

(227) Abdurrezzak : b. Measûr'dan.


(228) Taberânî.
(229) Buhari el-Edebu l-Müfred'de.
(mi 1%eM.
;

I .T I A M i) A A f fcir E e. I T ! M t

muyp babalar, vasiler, öretn^ler y& dier


terbiyeci fert Ve Jturura-
iar himâyelenndeki çocuklar için fasStelIl
retim ve eitim hususunda kîm^e^n b^anh ders vsE^M^oe^t^ia-
m Se@l8r, ö* d^MsMM
de hassasiyetle durur; irâd ve yönlendirme ve yönetme C^lt^î^
iyi, en güzel edep ve terbiye verenlere
dikkat ederlerse.p xisbeite fe-
m
yizli nesiller yetiir. Böylece çocuklar en salam akideyi^
en gilz^ eihr
lak. tek kelimeyle slâmi öretimi alm olurlar. Nitekim
atalamuz.
çocuk terbiyesinde îslâmî açdan l^u:eketie çok fazÜetU nesiller
yeöf-
tirmilerdir.

çocuklarn öprâM
h olmak
^ ^^^a^istedii öIçû ve ^ds^^ mm^-
için çBP^j^îap. Atalarnn çOCU3dan için W0. ve ahlâk yö-
nünden en üstün, eiöt feüetU KKalaan «E^:^ &eçtoaM;^atb v&
5^
yöntem bakmndan en ileride gelenim vsmtr^ l^tevleitâMklert
- ulaldnda, günümüzün terbiyecilerinde bu anUunda ciddi bir ar-
zu domasn ummaktayz. '
-

Ünlü Edip Câhiz, Akabe b. Ebî Sûfyan'dan naklen rivâyet ediyor


~Akabe, çocuunu, kendisine edep ve terbiye verecek hocaya
teslim ettiinde, "ona öyle tavsiyede bulmdu «Çocuumu slâha :

balarken ilk önce kendini slâh et, kendini örnek duruma getû*; çün-
kü çocuklarn gözleri senin gözüne bal sayhr Onlara göre iyi -
,
;

güzel ey, senin iyi - güzel kabul ettiin eylerdir. Onlara göre çirkin
ve kötü, senin çirkin ve fena kabul ettiin eylerdir. Çocuklara hik-
met erbabnn hayatm, ediplerin ahlâkm öret; onlar benimle kor-
kut, fakat bakasn örnek vererek edeplendir. Sen onlara, hastal
tehis etmeden ilâç vermede acele etmiyen doktor gibi ol; benden ya-
na bir özure güvenip itimad etme, çünkü ben seni yeterli bilip itimad
etmi durumdaym.*
bn Haldun, MUKADDÎM^s^eü^ «u olay nakletmektedir :

— AbbasîHalîfelerinden Harun el-Reid, olu Emin'i eitmek


üzere hocaya verince, olu hakknda nasl davranmas gerektiini
öyle bildirmitir «Ya Ahmer! Mü'minierin Emiri gerçekten can-
:

nn bir parçasm, kalbinin meyvesini sana teslim etmitir. Artk


sen eâkcA mm kar açk tut .(yumruun skarak üzerine yarma) Ona
MM e^mm ^^câMir. Mü'minierin Emîf'i onu sana nasd
.

yk
bn-fitoy^ 0 Üçüde c^vînsu Ona Kufte Ait, taM^aylan ona bel-
—M—
rCHBlYEClLERlN SORUMLUUÎKLARI

let, iirler nakledip edebidüüjDcesini gelitir; HaL Poygamber'in


(A.S.) Sünnetlerini öret. Aynca sözüa yeriai ve ne zaauuk söylene-
ceini anlamas hususunda basiretini aç; yeri gelmeyince gülmesine
pek izin vemte. Üzerinden bir saat geçmesin ki o saatte oluma ya-v
rar salayacak faydal bir eyi ifade etmemi olasm. Ama bütün
bunlar onu üzmeden, zihnini öldürmeden yerine getireceksin. Senden
müsamaha görür ekilde pek kolayhk yüzünü gösterme, sonra bo
vakit geçirmek kendisine tatl gelir de onunla kaynap dost olur.
Elinden geldiince, gücün yettiince ona ölçülü ekilde hem yakmhk,
hem yumuaklk göstererek kiiliini takviye edip ayakta tut. Bu iki
hususa yanamad, buna ramen yatkanhk göstermedii taJcdir-
de ona kar ölçülü iddet kullan ve biraz da kabala.»
Bizden öHcekilerin çocua kar gösterdikleri itina, doruuna
ulamtr. Onlar çocukla terbiyecisi, çocukla öretmeni arasnda
salam bir ban
kurulrnasma son derece özen göstermilerdir; o ka^
dar ki. herhangi bir sebeple eittikleri çocuktan bir süre uzak kal-
malarna üzülürler, diledikleri ekilde'^dep ve terbiye veremiyecek-
lerinden end^ duyarlard.

Bftb el-Asfahanî u olay naklediyor :


Abbasi Halîfelerinden Mansûr, Umeyye oullarndan zin-
danda bulunanlara u
soruyu cevaplamalarn emretti «Zindanda
;

bulunduunuz sürece size en ar


gelen ve sizi en çok üzen ne ol-
mutur?» Onlar ise u
tarihî cevâb vermilerdir «Çocuklanmzm
:

terbiye ve edebinden kaybettiklerimiz...»

Emev! Halîfelerinden AbdulmUk b. Mervin. oglutü hO'


caya unlan söyl^üstir :

«Onlara Kur'ân örettiiniz gibi, doruluu, doru


sözlü olma--
y da Öretin. Çocuklarmz güzel, beenilen ahl&ka yöneltip ekil-
lendi!^ GE^
fE^Mctes naklederek kcmuM
Mbillyetlerîni geli-
cesare^Mâ artom. Eittiidizço-
^aPh^ KatffîanBiâfefa& «âai edere(k
«nMo yannza alp gmfli kilMe l^m^ ottoto. Üto w[yle
lE^mi^ âdetalarnz aalk kî^lenlen uzak tutun* htz-
nei^^Kte >»aB^kbi^ n^mtfam Ssûbi0a. hm^aaem çgh
^ep ve dt^teriâir. Bste^ |#Mf ^mem^
leri zBoem Wa mm^ mmm Itfh^^ta bu iu«M^ta-
düeri^ uyarn. Yalan söyledi^ri zaman ^alfiTamayp gerekirse da-
yak atn. Çünkü yalan ^Un ve ahlâk d
haya^dklara dâvet eder:
hayaazlklar da Cehramem ateine çalpur.»
.

SLAM'DA Atue F-ClTlMt

l^^smti da olum hac&ya unlan söylemitir :

— «Çocukianmua okuma
yazmadan önce yüzücülük ödetin.
-

Çünkü onlar kendileri adma bir «eyler yazacak bir kâUp bulabilir-
ler, ama bda kendileri adna yüzücü butamazUur.»

f
Htkm^ «Ptatodlm Wt ai s^^&eâsp ve imUfe v&r^ hoca-

, «Çocuklar, bir ilimde salam bilgi sahibi olmadan^ dier bir


ilme çkarmayn; çünkü Uimlerin kulakta tokumas, vehimde «k-
9ip itimefti anlay âaptnr.*

Hz. Ome* (KAJ, am halkna u me&lde bir «nirname gi&nder-


miti : . '

— «^eukUurmz^ ^^^soeîat^. atcl ^ msmn 68xmL*


ünlü Filozof îbn SinÂ'nin çocuk hakkndaki va*iyyeti se öyle-
dir j
Ir
• * . ç

~ «Çocuun okuldaki, jçocuk arkadalormm 6d»p v« tflz^Tes


göz ve gönül doldurucu olmaldr, ÇÛnkû-QOCuk çocu-
güzel, âdetleri
un daha çok telkini ve te'siri altnda kalr, çöcuk daha Çpk çocuk
arkadandan aUr ye onunla kayna^p ülfet eder.»
BibH Halîfelerinden Hiam b. Abdilmelik, olunun hocaû ve
l^bî^eoi^ Saieyman el-Kelbi'ye uüan söylemitir :


«üphesiz ki bu olum, iki gözümün arasnda kopmaz bir
parçadr. Seni, ona edep ve terbiye vermekle görevlendirmi bulu-
nuyorum. O halde bu hususta da Allah'tan korkup yeterince edep^
ve terbiye vermemezlikten sakn; emaneti gözetip yerine ulatr.

^m olum hakknda ilk tavslyet)!, dna â^9h*m kitabn öret


ve sonra iirlerin en güzelini bellet; sonra da onunla birlikte Arap
kabileleri ve boylar arasna girip kan. iirlerinden elverili V9 yft- ,

rarU olann seçip al. Olma, bel&l ve haram hakknda bilgi vere^'
rek bu konuda basiretini aç; öüt ve ibretli misaller yen güzel söz-
leri, savalarla ilgili kahramanlk destanlarn anlat» <

ttft jiilâMKMMe, ^^fiÂlI H^^erin Mit tobakaüosâ m


te^iâii^ belirtmekte g^MlMm l^^ieA «mk bfir mi M-
M^ti^. Oünkü terbiyece ttjmA ûCBefîetd» batanm helces ^xmkiar-
tl^lYB^tLERlN SORUMLULUKLARI

ilan h©m ^r^fldur, hem de mâm tüsm^ ^emûm^ giSjTOniHr. ve


Sfj^ktei^lteiî taap sorulur^ nm^^EMa yapmadklan, vftcib olan
yefine getirmâdikled zaman knanr likidelerdir.

O
halde terbiyeciler, ister ana - babalar olsunlar, isterse öret-
menler bulunsunlar, çocuklarm eitilmesinden, onlara edep ve ter-
biye verilmesinden sorumlu; onlar hayata hazrlamakta, hayat ada-
lin yapmakta mes'ul olduklarma göre, açklkh ve bütün parlakl-
yla kendi sorumliduk snrn
bilmeleri vacibdir. Bu vadide teka-
öitiî ^ytaofi^^A
ölçüsünü bilmeleri gereklidir. .Çünkü ancak bu
diiruS»a^.Smiltak^^Mn gereini en uygun ve mükemmel ekil
de ymim g^iM^m.
Birçok terbiyecilere göre, sözü edilen
göre belirlenmitir
sorumluluklar u sraya
:

1- teîl^eâîyle ÜgUi sorumluluk


2- Ahlâk terbiyesiyle ilgili sorumluluk
3- Beden terbiyesiyle ilgili sorumluluk
4- Akfl terbiyesiyle ilgili sorumluluk
5- Nefs terbiyesiyle ilgili sorumlüuk
6- Bm^ terbiyeyle Ugiü ax^u|û^^
7- Cinsel terbiyeyle ilgili sorumQ%^ -<
'

Biz -inaallah- bu dSÜe l:n sraunluluEaK^tet herbiriâ bâtte


yönleriyle açklayacaz. Doru yolu bildirmek ise AUai'a aittin 1^
ancak O'ndan yardm ve baan bekleriz,

Wmd Allah'a (C.C.) mahsutuij; Sal&t-u seUun Hz. Peygamber e


AM^ w 0*nün ev faikna ve samimi dost ve arkadalarna olsunl
BRNC BÖLÜM
1 MÂN TERBYESYLE ÎLCtU SORUMLULUK
mân terbiyesinden maksad, çocuk akleder çaa gelince
imânn esaslarma balamak, slâm erkânn anlayacak duruma ge-
lince bunu benimsemesini salamak; temyiz çama ^JimiG Isi^ün
eriatnn ilkelerim kendisine öretmektir. ' ^ .

'
mân e^Utrmdaa l^rteuK 0ti3^ r

Doruhaber yoluyla imân hakikatlerinden sabit olup, gaybe ta-


allûk eden Allah'a imân; meleklere imân. Semavi kitaplara imân,
bütün peygamberlere imân, iki melein sorusuna imân, kabir azâbi;
öldükten sonra dirilip kalkmak, hesap, Cennet, Cehennem ve dier
gaybie hususlara imân gibi inanç manzumesini içine al&n ger-
ilgili

çeklere inanman bu cümledendir.


T

slâm erkânndan kasdmuz ise unlardr ;

Bedenî ve malî olan bütün ibâdetler : Namaz, oruç. zekât, yol


teldölaya güç getirene hacc.

tlâm eriatnn ilkelerinden ise kasdmz udcur :

(lâhi hükünler ye
'"
bu GÜmledend^^
Terbiyeci ve eitimciye gereken, çocuk gelime çama girince
onu imân terbiyesiyle belirtilen slâmi öretim ve eitim esaslar
üzerinde yetitirmektir. Böylece çocuk hem inanç, hem ibâdet yö-
nüyle slâm'la ilgi kurmu olur v,e gerek yol, gerek nizam bakmn-
dan onunla ittisal salayp bir bütün haline gelir. O takdirde de ço-
cuk artk yönlenme ve terbiye hususunda slâm'dan baka bir din,
Kur'ân'dan baka bir önder ve yol gösterici, Resûlüllah (A.S.) Efen-
dimizden baka elimizden tutup gerçee götürücü tanmaz.
îmân terbiyesiyle ilgili bu kadar kapsaml bir konu, bütünüyle
Peygamber CA.S.) Efendimizin tavsiyeleri, çocuklara imâj esasm
SLAM'DA ALE ETM
telkin Mü^^asâA O'nm emb^er^ erk$m0^
ni bildirmemizde Wmm }smnMm
teJâö^âtev ^tad© ResûlM- ^
lah AS.) EfendîOlî^în bu kon^ÜEi ^ftd ve tavsiy^erini okuyucu-
Bttkünleri-

larmza nakletmeyi uygun görerek aea^ya sralyoruz :

A) Çocua ilk önce LA LÂHE LLALLAH sözüyle balamamz


emretmesi t

— «Çocuklarnza ilk LA LÂHH LLALLAH = AUal'-


söz olarak
tan baka hiçbir ilâh yoktur, kelimesiyle balaym (ilk söz olarak bu-
nu öretin).» (231)

Bunun ssm : .

Tâçocuun kulam ilk çalan söz, Kelime-i Tevhid


ki, ve slâm'a
giri iân olsun; çocuun dili ilk önce bu sözle açüsm, kelime ve
cümlelerden ilk aklettii bu ölsün.

ta^ gâçen bölümde çocu^ Mâ^ü^ ezan. sol ibüa-


: ^^m !QlBMk «âEuzmtaEomn mM&cd» «a^^#;üu baUr^oistt ^sbift^
SZ ki böyle bir davrcujta» gocuaîs&m. hm^mm esasam, TiM$â
(Allah' birleme) ve mto balangcm teUân söz konusudur.
B)Çocuk akletmeye balaynca, ona helâl ve haram hükümle-
rini öretmeyi talf etmesi

mâ^m% ftsm l^a ^^Uniz. @^lswr9^ i^&m gmkMrii

^lÜsmMk li^nay emredip Btt


nem ateinden komaya yönelUsar.» C2i32)
mlm^ hem M Msm-
Bunun srr ;

Tâ ki,

Çocuk amel
gözlerini ilâhî buyruklar üzere açsn, onlara uyuj:»
etmeyi gönül bahçesine ilesin; Allah'n yasaklad eylerden kaçm-
sm, onlardan hep uzak kalmay âdet haline getirsin. Böylece çocuk
akletmeye balaynca helâl ve haramn hükümlerini anlad, küçük
yata slâm eriât hükümlerine baland takdirde artk ondan son-
ra slâm'dan baka gerçek anlamda yol gösteren hükümler, Ondan
baka doruyla götüren yollar tanmaz olur.

(231) el-Hâkim : bn Abbas (RJVJ dan.


K^^tYKClLEnN SOKUMLUl.UKLAni

C1 Çocuk yedi yana basnca tb&det ile enuredilmesi t

«Çocuklarnza yedi yama girdiklerinde namaz le emredin. On


yana (namaz klmadklar takdirde) bu yüzden dö-
girdiklerinde
vün. Yataklarn da aynn.> (233)

Çocuk güç getirdii takdirde namaza kyasla, alp âdet edinsin


diye oruç ile. babas onu da beraberinde götürecek imkana sahipse
hacc ile emredilmelidir.

Bu^ttâ mm :

Tâ ki vucuk gelimeye baladndan


bu ibâdetlerin hü-itibaren
kümlerini bilsin, yerine getirmeyi âdet edinsin; trnaklan henüz sert-
lemeden bunlar benimseyip vaktinin bir bölümünü deerlendirsin;
aym zamanda Allah'a ibâdet-u taât üzere terbiye edilerek serpilsin,
ilâhi hakk anlayp ükrünü yerine getirmeyi. Allah'a snmay,
O'na güvenip dayanmay, teslimiyet gösterip gönülden yönelme V6,
korkma duygusu gelisin. Sonra da bu bâdetleri yerine getirirken,
ruhunda bir annma, bedeninde salk ve zindelik, ahlâknda güzel-
lik ve nezihtik, söz ve davranlarnda dûz^lâ: ve do^^^t^ hÜM-
sin.

D) Çocua. Resûlüllah (A.S.) Efendimizle, O'nun ev halk ve sa-


mimi dost ve yaknlarn sevmesinin emredilmesi aym zamanda
Kur'ân. ok^masmn salanmas t

Peygamberimizi sevmek lOham m hsSmt sanM:IM W m^-


dalanm okumas.
sevmesi. Kur'ân Çlhdft ^erçelâiea KlÖ^ ^tSm^i^im'
Onu kalbinde ve hafzasnda tayanlar. AUah'm gölgemden baka
hiçbir gölgenin bulunmad günde AUah'm Ar'mm gölgesindedir-
'
1er.» (234),

Bundan u hususlar da anlahr } ,


,
'

Çocuklara ResûlüUah (A«^ Efendimizin savalarm, Ashab-


Kirftmm ;hAWt ve mE^«^1l& Wm'm büyük önder ve üderleri-

nin Mffikleriöl ^«önj^ ve bu konuda ilgûeröi harök»te göçto^


heveslerini artrmak.

el-Hâitin - Ebû D&vud ha Amr b. Âs ffl^J ^BH».


(233)
^ MI
:

tZ3B tÜlK^iMlI t den.


SLAM'DA Al. e: ECTM
Bunun sun :

Tâ ki, çocuklarmz bizden öncekilerin hareket, kahramanlk ve


cihâtlla ilgili hayaiasnU anlayp dayanma gücü kâzansmlar.

TA ki, çocuklarmz tarihe uurla, izzet ve erefle» gurur ve ifti-


harla bal kalsnlar.

W& i^msûBmm Km^âa-


ki,
cfkumatenyla ba^ bulunsunlar.
Kerîm'e ^üla^la. y^mj^ ^
îslâm Terbiyecilerine, çocuklara Kuran okutmalarn, Resûlül-
lah (A.S.) Efendimizin kutsal savalarn örenmelerini, büyük kah-
ramanlklar ve yararlar göstermi ünlü îslâm yiitlerinin güzel eser-
lerini, braktklar izlerini telkin edip öretmelerinin vâcib olduu
&cdikndakl sözleri hatrlatmak isterim :

— Aimb'dan Sa'd b, EM VAKKAS (fLA.J diyor d !

^iâer çocuklarmza Kur'ân'dan bir sûre örettiimiz gibi, on-


lara ResûIîUtal (A.â3 Efendimizin kutsal savalanm da öretiyor-
duk.»

— îmam GAZALÎ, HYA adl kitabnda, çocuklara Kur'ân- Ke-


rîm, Hadîsler; iyi-yararl kiilerin hayatlanm, sonra da dinî baz
hükümleri öretmeyi tavsiye etmektedir.

~ îbn Hftldun MUKADDÎME'sinde, çoctklara Kur'ân okutmar


nm m â^M^^MHM ^^siâi -^m^^ m&m 4m m m^Mmm-
n yaite3^^; ^MMia OSeoU»^^ mmesm
m m ^M^ ter'Iba ^^^t^e^^Bâs^ i^fea edmt^
dînin iarîar^âan IMr, îmm
okutulcm d^slezto ba-
'Wm^m <dramak
%tefit yer^tirî> p^üdr, kök ^
massm sa^^^
— îbn Sinâ SiYASET adl kitabnda u öüdü vermektedir : Ço-
cua, yetenei elverdii takdirde henüz küçük yata
bedeni, akli
iken Kur'ân Öretin, okumasn salayn, hem dinde en esasl sözlük
saylan Kur'ân kelimelerine alkanlk edinir, hem de imân belirti-
leri onun ruhunda ve nefsinde kök sahp derinleir.

'
Tmrfh ve ItelMMM^ MW edilen ^eml ]^uâMat^,
^ ^i^to % Man b. ^^^d» Bede^te^^^lÜE kadnm çöcu^mr râr-
m% çomtm mPis onun fazlft^te ^lpN#Bi ^lâp ha^^-
lm uyandrmt. Aym i^m^da çöUiftin, $0z dâvmm^m da
bir ha^kayd. Fas4 Mrakun t0maes: i^ çocugün iftna^dan onu
IKHBlYI-ClLERlN S<)RUMLULUKLARI

nasl yetitirdiini soruyor. Kadncaz ucevab veriyor i M| ^


onu terbiyeciye
fjina girince, verdim, Kur'ân örenip hfzn tamam-
lad. Terbiyecisi ona güzel iirler kavminin, milletinin övü-
belletti,
nülecek, öüt ve örnek alnacak hizmetlerini, eserlerini anlatarak
tarihine ve milletine kar rabetini kamçlad, dede ve babalarnn
braktklar erefli izleri telkin etti. Çocuum ergen-
Küzel eserlerini,
lik çana ulanca, ata binmesini öretti, iyi bir binici oldu, silah
taknmasm, kullanmasn belledi, kendi kavmi arasnda atl ve silah-
l gezip dolat, feyad edenlerin sesine kulak verdi.»

ahce, bizdenönmtdljeö^ çocuk terbiyesine gâsMMMt


özen ve ilgiden bahsederken unu da belirtmitik Onlar çocuklafui :

terbiyedy© iB8rdikleri zaman, ilk Sârette bulunduklar, öüt verdik-


leri husus uolmutu Çocuumuza önce Kur'ân- Kerîm öretiniz,
:

okumasn ve ezberlemesini salaynz ki, dilleri Allah (C.C.) Kelâ-


mna alsn, ruhlar ereflenip yücelsin, kalbler. ayg ile korksun, ,

gözleri bu sayg ve korku ile yaarsn ve kalblerinde imân ve her tür-


lü üpheden uzak inanç kök salp deriU^gin.

Bütün bu ^îââ^btim:^ hususlar özetliyeö^ I33^wse3c :

p '

;
üphesiz ki Resülüllah (A.S.) Efendimiz, çocuk biraz geliip ak-
l erince ona imân esaslarn, slâm erkânn, erîât hükümlerini tel-
kini emrederek özen göstermi; Resülüllah (A.S.) Efendimizle, O'nun
ev halk ve dost ve arkadalarn sevmesinin salanmasna iârette
bulunmu; Ashab ve fâtihleri sevmesi, Kur'ân okumas hususunda
^ tavsiyelerini zaman zaman belirtmitir.] Tâ ki, çocuk kâmil bir imân
üzere geliip terbiye göre, köklü bir akideye sahip ola, tarihte gelip
geçen yi -yararh, feUlfiâf m
^^Eââr yiitleri gönülden seve; iyice
geliip büyüyünce, isMtit âs^^mmsaa tutulup sallantda kalnu^^ te-
kâm saplâann çarfl«^ ^ndâ etmeye.

bu prensip ve esaslara göre eitip


Evet, terbiyecilerin, çocuklar
yetitirmelerinden daha güzel, daha lâyk ne olabilir? Çocuklarla
birlikte bu yolda yürümeleri ne güzel ey! Çünkü ancak böylece ço-
cuklarn inancm selâmette tutup, onlar inkâr, azgnlk, sapklk ve
anarizmden kurtarp esenlie kavuturabilirler. *

— eCte —
TerMye ve cMdc âlimlerince kabul ve teslim edilen hmâlardan
biri de, çocuk anasndan dounca, mutlaka Tevhîd (=.^Uefe% l^l^

.
me, O'nu birJame), AUah'a imâu; temiz

. — 175 —
m
suçsuzluk öz ve m^amy-

*
-i
ISLAM DA ALE ETtMl
la doar. Bu anlay
içindeki bir evde OÜA gereken terbiye (mism
hazrlanr, elverili bir toplumla kaynanas salanr, imân veren,
güven salayan bir eitim ve öretime sokulursa, hiç üphesiz ki
çocuk köklü bir imân üzere geliir, faziletli bir ahlâk, çok elverili
bir terbiye Ue ölçüsünü bulur.

Wmt Iru Mikat, Kur*ân*m buyurduu. Hesûlüllah (A.S.)


takrir

Efendimizin m^la üz^snlt me&x3^ teerbiye m
emm hB&e^stmm
isbât tm^ bir mrat-i imâniyyedir.

Kur'ân' Kerim bu hususu AUah'm u buyruuyla takrir etmekt


te ;

«Sen artk yüzünü Hakk'a yönelmi bir birleyici olarak dine çe-
vir ki, bu. Allah'n salad bir mayadr, insanlan onun üzerine ya-
ratmtr. Allah'n yaratnda hiçbir deime, deiiklik bulunmaz.
te en doru, en salam din budurl Ama insanlarn çou bilmezler.»
(235)

ResûlüUah (A.S.) Efendimizin te'klden buyurtnaama gelince :

«Her çoGulç. &trat (AlUkb^ MMâk vt dini duygu mayas) üzörine


doar. Boam mm - bâmn fm onu yaSmdfie&t^ Hurü^^^a^at-
ya da MecûflIl69tM^ ^29^
Terbiye ve ahlâk hocalarnn isbat ve tesbitine gelince leride :

Batl ve Doulu ilim adamlaruun imân terbiyesinin önemi hakkn-


-7»

miX mtmti Etm HOirt^ mA,} t dan.


" w
-

— 176 —
*
.

TEnntYEClLERlN SORUM.ULUKI.ARI

daki sözlerini, fertleri slâh etmede bunun önemi hakk^oM


lerini; bir takam fraksiyonlara ayrlanlar arasmda
bu
dana gelen çalkant ve eriliin giderilip dorultulu^yla lgili
üncelerini âhid olarak göstereceiz. [Burada ise. GAZALÎ'nin mam
çocuu hayrl bulunmaya altrmak hakkmdaki sözlerini
fiillerde
nakletmekle yetiniyoruz «Çocuk ana - babas yannda bir emanet-
:

tir. Tertemiz kalbi nefis bir cevherdir. Hayra yöneltilip


altrlrsa
hayr üzere geliir ve hem Dünya'da. hem Ahiret'te mutlu olur. Ço-
cuk erre altrlr, onu âdet edinir ve hayvanlar gibi ihmal edilirse,
azp saptr ve yok olup gider. Çocuun korunmas, iyi edep ve terbi-
ye verilmesiyle, ahlâkn güzelle^Uuekle, güzel ahiak örnekleri i-
lenmekle gerçekleir.» ,

Bz kiiler ne güzel s^lemler :

«Çd^k^ m bizim içimizde fmâmp ^fca^^.


B^ilta^â %Sxm al^rel# h^m^ Üzerinde g^^Mer.
Çocuk aklyla 3fisto«t^l# #q3^11^ NÎB^ ve ^çmez msk,.
Ycücmlan ona dindarl adasn» âdet edi^nesni salar.» (237)

MtA duygunun önemi ve eseri üzerinde durup ksa bir açklama-


daj sonra, biliyoruz çocuk sapk bir aile içinde doup büyür, sa-
ki,
>fill fîldrler bS3^ o dorult»âa bir eyler örttofip ve doru yoldan çk-

:^Mim buyruunum ^mrlanm am bîr topluma karrsa,


hiç ^ibn f0 ki, bozgunm .^^ msn ji^Men emer^ ^lî^.
l^l^â^ eitilmi i^Ee^^ t^- w
î^^@rte tote ^tei OSM sâfio^ îssâât lîMuluktan b^^g^y^
âönmr^ imândan a^rrUp büe Me inkâr kilfma ^m^ te tek kelimeyfe
slâm'dan çkp k^^m&S»^ te 0 mâ^4 <^
me^ çok zor. imân ve hidâyet yoluna döndürmek g&ye4 mûmkin ba^
le gfiUr.

Bu m£^^iMI^ &kiQrucu ksurde^m


sana 't^a^^^
tumi t^gfanumiius^ wm^âmm §sâmx btm dia^ ym Mim&Ûmât mpMk
va ^liigunculuktan bir takm Örnekleri arzetmemde samnm bir sa-
mâl' âlma^ ^reic« «iocuu IrM v& aîlâkmdan sa^âran
MS^âmi Mts^ fymai ve çocuk velllerlyie.babal.arî terbiye-
li Mt^A m emmeme ummMmi Mdr^t -^%t^Wd
bu durumun- çocuklar kayma v«^tma e^te tiürdüûiiû, ^ûfCir
ve ilhadm ilkeleriyle sanna - dol^ ettiml anlarsm.

(2373 yaknlarn te'siri üzerinde duruluyor bu olumlu yâ da olumsuz yönde ken-


cUni gösterebilir. u kadar ki, olumlu yönde cereyan etmesi ftrî duyguyu
gBiti^UriT ve tmû amacna yöneltir. CMûter^m)

— .177 — slâm'da Aile Eitimi Cilt:


Çocuunu -^s&mm. t^o^^Eay BÜEÜltelere gönderen baba, ^lann
sMllia ÖUSt emzirmi ete^ bulunduu ellerde yönlendirme ve öi^pm^
me potasnda ekillenir ve sür'atle alduu onlardan ahr ve hazme-
der* Bu dununâa üphe yok ki. çocuk kayma ve saptma düzeyinde
tam uyum salar, yava yava küfür ve ilhada girmi olur. Bununla
kalmaz, içinde îslâm'a kar tiksinme duygusu geliip kökleir ve
bu dine kar dümanlk ve kin tohumlan içinde filizlenmi olur.

€^^W teslim eâîp diygi^tni onlasn eline verm l»ba bü-


MM
Mft

fe^gÖir*
mÖuraada^pdd^üphe
biç
^i^üm MM^ sapkhk MMU
yok Hakk'
ki inkâr terbi-
^^sifuk.
yesi üzerine jr^iir ve çc^ tehl&eli Mlimsel bir yMendirmenin kur-
ban olur.

Çocuunun her çeit küfür, sapklk, maddecilik ile ilgili kitap-


lar, dergi ve büroürleri okumasna, bu gibi- yaynlan takip etmesi-
ne müsamaha gösteren baba yine bilmeUdir ki, çocuu çok «£bnzm
înancmdat. höm dinüMo üpheye dWP
yozar, kendi tarihiy-
le» Me, m MMttei^ alay &â.m, tmm
Öteberine son derece k^sp
n^raM aça vm^r.
Çocuunun dizginini salverip onu yama edecek kimselere ter-
keden ve böylece doru yoldan sapm azgnlarla arkadalk yapma-
sna göz yuman, sapk ideolojilerin ilkeleriyle sarma - dola olmas-
m engellemiyen baba, bilmelidir ki, çocuu pek yaknda dinlerin ve
eriatlerin getirdii bütün dinî esas ve prensipleri, güzel al^tÜfe JdU-
rallann alaya alp reddeder.
Çocuunu, inkâr ve sapklkta birleen gruplara intisab etsin
diyerek meydana salveren ve dinsizlik mayas ile hazrlanm bilim-
sel konularla, slâm ile akide, düünce ve tarih yönlerinden bada-
myan sistemlerle babaa brakan baba bilmelidir ki, çok sürmez
tam sapk bir inanç üzerine terbiye edilir, küfrün ilkeleri üzerine ge-
liip yetiir, t bununla da kalmaz, çocuk kutsal dinlere ve dier mâ-
nevi deerlere dil uzatp kin ve nefretle onlar reddeder.

Cennet fiCtell bahçelerde yetien bitkiler, çölde, bakmsz bo


yelerde yetien bitkiler gibi elbette deildir. Din ve ahlâk yönün-
den noksanlk içinde bulunan kadmlann göüslerindi! emen çocuk-
lardan kemâl (olgunluk ve fazâJet) beklenir mi?

— oOo —
— 178 —
terbiyecilerin SORUMLULUKLARI

tSâ^^^m ^mâ, baMara özel anlamda çocuun


Eitimci ve
im^n sM^m^^ fe^naeâUe, Isl&m ilkelerini telkin etmede büyük
s«^B]^z]^ kaçimlmaz bir vee^o, röd^ m^Wl^4 cdmay
ür^k Mumuna, bu aopumlulum summ. ««cibenin bo^'
jrütlarm l^c^ailz» anlamamz ^reki|^^EMr« Böylece boynunda
yönetme, yönlendirme ve terfe^t
beenilen kemal mertebesijwie
hMl lîtoan herkesü^ ^uu
imân terbiyesi üzerine yetitto^^n
g^çek ölçüsünü bilmi olur.
Sözü edilen sorumluluun mertebesi aadaki ekilde belirlen^
mitir :

1 — Çocuu
önce Allü^^ issE^m teeâ. ^nelerf Ci*aat mu'c^- .

vi kudretini, hayretleri mucib anlamda yoktan var kIm^âU*


malan; göklerin ve yerin yaratlmasnda iyice âî^âSEmeleriü se^-
lamalar gerekmektedir. Bu da, ancak idrâk ve temyiz çama ayak
bastnda olur. Çocuklar duyguyla idrâkten, aklla idrâk etme ba-
samana yava yava yükseltmeleri uygun olur. Bunun gibi, par
çadan bütüne, basitten mürekkebe doru dikkatlerini çekerler. Öy
le çocuklarla birlikte imân konusunda kesin deliller, isbatl ne-
ki,
ticelere, shhatli delillere ularlar. Böylece çocuk küçük yata imâ-
n isbat eden önermeleri mantyla badatrr, Allah'n varlna
birliine delâlet eden delil ve belgelen zihnine ve düünce kalbna
yerletirir. Artk ykc
kazmalar onun bayndr hale gelen kalbine
eriemez; kötülüe davet edenler onun parlak akl üzerinde olumsuz
te'sirde bulunamazlar, hiçbir kimse onun mü'min nefsini sarsmaya
güç getiremez. Çünkü onda sâbit bir imân, kök salm kesin inanç
^ W^îl lâr ^mmstk me?euj$i3r. Bu deerisre erieni saptrmak m
^»^mkûn.

îte bu metodla aadan yukarya, mahsustan ma'-


kfiidemeli
kula geçi, kiiyi Kur'ân- Kerîm'in yolu olan hakikate eritirir. Bu
husustaki baz âyetleri hep birlikte gözden geçirelim :

-O ki gökten m SMrdl. Ondan hem Ueiçecek su, fmm (davarlar


rn^) ya^fmak Ito «i suNtrsmz. Hem p sNin için ^ii. zeytlâ,
C^&nl^ "m her çeit tasfveS^ Mtkeix, ^^e^ ^sralit
â%ünen liir mlUet ve ma^tr. Ve
iyice
Sim ^ |m m #qmm M At m MMm Mt ^mmu-
larana baPapEt hiz»e^nize «Eia^ Dorusu bunda aklm kuIlaM b£r
âl^Etî l^m^^&Om^ toetler ve belgeler vardr. için yeryü- SMa
Z^ÛQ, &iâtU r^âderde yarattklarm da hizmetinize sermitir. £i-

— 179 —
t$LAM-DA ALE ElTÜt
bette bunda iyice düttntp de üft^t alan bir mUet çin fiat ve bret
vard»»i T&m tm» el ytsaaffi^ ve takmacâ^uuz sâs eyasn çki^a-
laz 1^ ûeaai de (belliyaranmza avamn O'dur.
dlçu ve kanmlarla^
Gem^A mm ^«m 'yvm gl»^SSnl eirMOa iâ^ bu Altfitt- mm
lmmn ve Miam dilemeniz içindir. Ola ki ûlared«ttl^ Yeryû-
^hde saxswma d^ daplar koytip yerletirdi} m^^
W^ getirdi ve armayasnz diye yollar ve al&metler lii^l?^ V# MMT
^zlarla da yollann - yönlerini bulurlar. Artk yaratan yarrtam-
yon gibi midir? Kbrafüca düünmesmisiniz?* (23a)

«üpHiisS^ ki ^klern ve yerin yarotlmasmda, gece ile gündü-


feiMt iMEMt gelmesinde^ ^gmaSmra, jajm «alayan eylere
deâiztte akp g£ü» ^^ladl^^ Ma^^m ^l^m tec&t% iUâfikten son-
ra f33i^ ^Mt^ smâm ve Jmt mc^m c^^^ftia MSfie^0^ ynp^iSiüs^
ftr aMöM gEreve hazr bekleyen rfizc^iriann ve bulutlann
depp^p d^l&^iilme^de. aklm kullanan bir topluluk çin nice
belgeler ve deliller vardr.» (239)
«nsan neden (hangi eyden yaratldna bir baksn. Fknp
akan bir sudan yaratld ki, o. bel nahiyesi ile göüsler nahiyesinden
(oluup) çktir. iUMe Allah'm onu (öldürdüMn sonra) dMtpm^
. 'm li^iâJt^ y^lm. o ^l eyler ortaya çkar; Ar«dE mam ne
''

bir kuvvet, ne de bir yantem vardm* fM)


«Bir de insan, yiyeceine bir suyu döker baksn! üphesiz ki biz
de dökeriz, (ihtiyaç nisbetinde yamur yadrrz). Sonra yeryüzü-
nü (kabarp) yark yank yapanz. Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin,
hurma, sk ve l^yük aaçh bahçeler meyveler ve çayrlar bitiririz.
^m ve âlliviöHannza yararh geçimlik olsun diye l^^aa lAtfede-
r^.» «241)

«Görmedin mi ki. Allah, gökten su indirdi de biz onunla renkle-


ri farkl meyveler çkardk. Dalardan da kimi beyaz, kimi krmz
muhtelif renklerde ve siyahms görünümde çeitli yollar meydfua
getirdi, nsanlardan, yerde yürüyen h;' yavanlardan, davarlardan da
bunun gibi ayn ayn renklerde olanlar vardr Mlah'tan ise. O nun
kullarndan ancak ilim sahipleri sayg ile korkarlar. üphesiz ki
Allah çok güçlüdür, çok üstündür, çok balayandr.» (242) '

(238) Nahi Sûresi 10 :


.

(239) Bakara Sûresi 16' :


'

(240) Tânk Sûresi ; 5-10


{241) Abese Sûresi : 24 32.
042) fmr Süresi : 27-28.

— IBO —
TEiyalirEGLERlN SCmUMLULUKLARI

«Üstlcirindeid göe fanto^^rar sa? }am^ m^g^m»


Maaü
getirdik m ^yldzlarla, sîste^te*!^ s&bMUI), ^^aâMMç^ yamk iâm-
^Mc. tnmsuzluk) da yoktur. Yeryüzünü de (nasl) yarcl^ (»^da
sâUt bâyük dapar ke^p oturttuk ve her e^^sel türden 0t Uiâr-
dik. (bunlara dikkatle bakmyorlar mû'^^ CBu «s^^ ve ia^^ ya-
^
rarlar) Hakk*a yümi^ ipBül neren her kul için bir gdtfll gözü» bir
hatrlatma ve ^ÛttÜr^ (243)
Bunlar gibi daha nice âyetler ve belgeler, istifade edilecek delil-

ler vardr ki hepsini burada sayp dökmek mümkün deildir.

2 — Çocuun
kalbinde ve dimanda Cenâb- Kabb'l alemine ^
kulluk. O'ndan gerektii ekilde korkmak ve O'na üstün sayg
duyup ürperme duygusunu ekip dikmeleri gerekmektedir. fBu da an-
cak çocuklarn kalb gözünü mu'cizevl kudrete ve her eyin küçüün-
de büyüünde muhteem görünümünü yanstan melekûtî saltanat-
na; cansznda, canlsnda, bitkisinde aacnda, renk renk çiçek ve
güllerinde, milyonlarca hilkat ve san'at harikas saylan canllarda
ilâhi kudret ve sanata açmalaryla gerçekleebilir. kadar ki, bun- O
lara 3;san kalbi ancak sayg ile korku duyar ve ilâhî azamet
kar
karsnda titrer. Ve insan nefsi bu harika sanatlar karsnda ancak ,

Allah'tan gerektii gibi korkmay ve O'nun devaml murakabesini


hisseder; varlnn bütünüyle, vicdanmn her yamyla taât ve Allah'a
ibâdetin tatlln, lezzetini için için duyar.

Çocuun kalb ve dimanda Allah'tan sayg ile korkup eilmesi,


O'ndan korkup kötülüklerden saknmay dikip kökletirmenin vas-
talarmdan biri de temyiz çama girince namazda derin bir sayg ve
korku duyup eilmesi, Kur'ân- Kerîmi dinledii zaman hüzün du-
yup gözya aktmas dorultusunda onu eitmektir. bu düzeye te
gelmek, arif kiilerin sfatdr. Allah'n sâlih kullarnn iardr ve
sadk mü'minlerin özelliidir.

hs0 Allah'tan sayg ile korkup eilenlerin kad-


birlikte,
ten, kendisini gönülden Allah'a veren takvâ sahiplerini öven
âyetleJi dinleyelim :

«Mü'minler, gerçekten korktuklarndan kurtul»^ 'm^UM»:^


kavurulardr. Onlar ki. namaadarmda bir korkuylU ^
(243) Kaf Sûresi : 5-8.

(24> MÛ'miBim SÛI98 : 1-2.

— 181 —
SLAM'DA AtLE ECtTtUÎ

«Allah sözün en güzelini indirdi t birbirine benZ^ t^Fumlu ahenk-


li ikier ikier (tekrar ede ede) bir Kitap, Eabt^â^S )0 m-
kanlarn ondan sonra da
derileri ürperir, derileri, henl kalblert hM
Allah'n zikrine yumuar. Bu, Allah'n yolu gösteren rehberi- do^
dir; dilediini onunla doru yola iletir. Allah kimi sapkhk çinde b-
rakrsa, onun içb doru yolu gösterem ^ktur.> (245)

•TeT&zu* gftnâl yatkanl vb


çinde Allah*a yönelen-
tiln^rtisi
leri k
mûfdele. Onlar Allah anld zaman kalbleri korku ve sayg-
dâi tM^ IMMte ^Ntanan ey (skmü ve üzüntüye) stibr^^
lwrs mmmxt mib^^ klarlar ve Imm^^&tînb am0^s^t&ma^ rmkism
tAlte için) hârtarlâr^ (248)

_
»Rahmân'n âyetleri onlara okunduu zaman alayarak secdeye
kapanrlard.» (247)

<0 imân edenlerin kalblerinin Allah' sayg ile, korkuyla anma^


lan, O'ndan inen hakka (balanmalar) zaman gelmedi mi? Ve sa-
kn mü'minler, kendUeria» dah& fince kitap verilenler gibi olmasn-
lar. Onlar üzerinden uzun zaman geçtide kalbleri katlai. v& çou
da UfthI smrlan aan' yozmu kiilerdir.» (248) &

îpe M^^^m myg ^^'l^ korkuyla korkup eilmek, tevm ûe


boym Mcmek ve ilâhi beyÂn karsnda hüzün duyniak en açk an-

O'nun Asöle^, Mf^eîA sâlihin, Mf4 bffîU ^tp^lann yo^ m mm^^M


fen okoutur.

Nitekim Resûlüllah AS,) EX^dimiz buyurdular ki t

«foma Kur'ân <dmynt»


îbn Mes'ud (R.A.1 diyor ki, bunun üzerine Resûlüllah (A.S.)
Efendimize
— Ya Resûlüllah! sana Kur'ân okuyaym, ama Kur'&n sana in-
diribnltir. Buyurdu k >

— Ba^mâSiâan ^bilemeyi çok seve^.


O'nun bu emri ve arzusu üzerine Nisâ Sûresini okumaya bala-

(245) Zümer Sûresi : 23.


(246) Hacc Sûresi 34-35.
(247) Meryem Sûresi : O.
imi Badîd Sûre&t : le.

—M^
'

TERDtYECLERlN ^AMMLULUKLAm

dm. tâ I^M ii^m 3 »Her âmnette bir &hid getireceimiz,


d, 4|«
seni de onlarOserbe sâM getireceimiz zaman, halleri nice olur?»
«bindeki &yett okudum, ResûlOlUa tASJ, ««rtA fvM^ b^ardu.
Dönüp yflzOne ba&^mda iki gtefl ya^ deluydu. t^m
Ebû Salih'ten yaplan rivayete göre. Yemen halkndan birkaç
kii Ebûbekir Sddîk'a geldiler ve hemen orackta oturup Kur'ân oku-
dular ve aladlar. Bunun üzerine duygulanan Ebûbekir Sddlk
(R.A) öyle dedi : «Bizler de ite böyle idik, tâ ki kalbler katlat.»

Bizden önce gelip geçen mû'minlerin gerek namaz klarken, ge-


rek Kur'ân dinlerken sayg dolu bir gönül Üe korkup eilmeleri ola-
y saylmyacak kadar çoktur; onlarn bu anlamdaki kssalar Ahlâk
ve Terbiye kitaplarnda yaygn ve yeterince çoktur, hepsi de isüfade
edilecek, örnek ahnacak ölçü ve anlamdacUr,

Ne var çou zaman çocuu böylesine


ki, terbiyeci korku ve
sayg duygusuyla; ilâhî beyân karsmda hüzün dûyu|r Ihlamakla
^
eitmekte ççk zorluk çeker; ama bir defa uyanda bulunmas, dier
bir defa uyary mülayemetle devam ettirmesi ve sonra da yine sabr
göstermesiyle sözü edilen duygu çocuun kalbinde köklü bir anlam-
da yerleip sübut bulur ve onun güzel tabiatndan, huyundan biri
olur. ,

âir ne güzel söylemitir :

fjptydft vsatir ed3^ ve terbiye küçük yata iken.

f!dax iken düz^tti^bde dfb^vtrir;


Aaç olunca yumc^^kt^ da yumn$E^p â^mez...»
Sözünü ettiimiz/Allah (C.C.) korkusundan eilip sayg duyma-
y, alayp gözya aktmay çocukta âdet haJine getirmek, velilerin
açdan çocmkfan «ptme^ ve kalblerin^ bunun ürünlerini yeert-
ms^ teMâah ^sâfiadzin u irçadlanyla anlam :ymsm-
mtu* :.

«Kur'ân okuyun ve alayn^ eer alamyorsanz, birbirinizin ha-


line alayn.» (250)

(250) Tttbezm
SI ,\ M IJ A A 1 L r K ü TM 1

. 3 — Çöduklaf bütün taarruflamda ve durumlarmda ilâhi mu-


tuTskhB. altnda bulunduklar hususunda terb^ «Pteek gerek-
lidir.

Bu da çocuu, Allah'n her eyi görüp gözettiini, her eyin giz-


li ve açn bildiini, hâin gözleri, kalblerin gizlediklerini de bildi-
ini kalbe ve dimaa ileyerek eitmekle gerçekleir. :Ö halde çocu-
u, murakabann altnda bulunduunu anlatarak terbiye etmek,
ilâhi
ona bu anlamda ahlâk vermek, terbiyecinin amac, himmet ye hede-
fi olnaldu'. Bu da, terbiyeci iledii konuyu bilfiil ileyerek örnek
öTiftal^ öylece çonu eitmeli, çocuu düündürerek anlatmal,
'
4uyâî^k mletfmsi^ ^eröiTBiîiaîr.

Terbiyecinin çocuu, ilâhi murakaba altnda bulunduunu ile-


yerek eitirken kendisinin de bu davran içinde olmasna gelince,
hem kendisi Allah'a ihlâs üzere bulunacak, bütün sözlerinde ve dav-
ranlarnda ve dier tasarruflarnda bunu isbatlyacak, hem de ço-
cuu bu düzeye getirecek. O takdirde âkla gelen her niyetinde AUah
tC.C.) rzasn kasdetmesi beklenir. o zaman Allah (C.C.) için te
katksz bir kulluk gerçekleir ve Kur'ân'n kapsad kimseler ara-
snda yer alr :

«Oysa onlar ancak dini O'na (Allah'a) has klmak, bâtldan uzak
hakka yönelerek Allah'a kulluk etmekle, namaz dosdoru klmakla,
s^kl^t vecmekle emrolunmulard.» (251)

lan mm^ Mml edece^ &umm d^âJ^' kala^Hân, im^m nyms^


açmahdr. Çünkû ResûlûUaJ (A.S.) Efendimi bu konuda öyle 3u-
yurscm^ardr :

Aziz ve Celîl olan Allah amelden ancak hâlisen kendisi için


olan, rzas dorultusunda bulunan kabul eder.» (252)

«Ameller ancak niyetlere göre (deer alr, karlk görürJ.
Hesr kiice niyetine göre verilir.» (253)

Çocuu. lâhî murakaba altnda ^unnâ^lm ^«ffiu^uüedft


dfiiff m^m&m
çocuk kenasim O büyük Yara- m
tan*«i^ yaklatracak âö^celeri i^^^meM, kendisine yarar

1251) Boyyine Sûresi : 5,

i:^T2) Ebû Dâvud ' Nes^,


(as;*) Buhari - Müslim-
:

TERBlTE^lLEHtN SORÜMLULUKLARt

fseih l^rnSmematM, âssasUo^ fâzsrJ otoeftk görüleri payla-


îtls^e^M.
maldr. Sn yetmez, terbiyeci om. a
hams fteerlne eitip yetttî-
recâK kalbi, hevesf, akh ve dü^Cffiss^ Peygamberlerin sonuncusu
m. M^bammeâ {A.S.) EfencÜmNâa ^B^rdiji il&hi hakikattere tabi'
olac03& zamanda Mt^^recl» çoGi#i muhasebe^ f^acak,
om hu Smm getirecek râttitir^cek, öyle isi, 'tt^mm» ^mk
gelea kötülüklerden, âs^mk düûnûBerdji^ de- ^m^i
netleyip hesaba çekecek. Ajrnca ona &ücara Sûresi^aM sonunu bi-
letip ezberletecek, ondaki irâd, dâvet ve ilâhî muf|iie^bayla ilgili hu-
suslar açklayacak, nefs muhasebesini, göklerin ve yerin Yaradan-
na snmay. O'na el açp yalvarmay, dilekleri O'nm c^rgâbJm
sunmay öretecek.

^ M ibased, Mn, kogucultü ^^1^


^«râ^ uzak durup
lamdaki ç^gM^erâ M ^^mmmM^.
tea ûs^^mrtitm, kendW axpmmr
kenM. enûm^ haiaij^mmm^ W4 m-
eytan ne kadar t®r tEM-
te bulunur. nefM mmftre ne kadar kötülüü teUdn
edip o yana çek-
meyi fsldaymca çocuk her türlü noksanlk ve beeri sfatlardan
pâk ve münezzeh olan Allah'n beraberinde bulunduunu, her eyi
görüp duyduunu düünmelidir. Bu takdirde bir de bakarsn çocuk
iyi düünen, basireti açk olan bir kimse oluvermitir. Terbiye ve
mtrakabada belirttiimiz bu metot, ilk terbiyeci olan Hesûlüllah
(A. S.) Efendimizin tevcih bujnarduu, kendisinden ihsann ne oldu-
u sorulduunda ona verdii cevapla açklad bir yöntemdir *îh- :

san, Allah' görür gibi O'na ibâdet etmendir; eer sen onu görmüyor-
sa, üphesiz ki O seni görüyordur.» (254)
Kur'&n- Kerim'de buna to^âe buyunluyor k
— «üphesi {Allah'tan korkup fenalklardan) saknanlara ey-
tandan vesvese (azck bir hayâl sinyali) dokunduunda Allah'
amartar hemen (doruyu ve gerçei) görürler.» (255)
te bu. çocuu yönlendirme, gelitirip terbiye ederek öretim ve
eitimini salamaya yönelik beyânlardr. Bizden önceki sâlih kiile-
rin çocuklanm bu dorultuda terbiye edip yetitirmeleri onlarm de-
imiyen âdeti idi. Bu hususta mam GAZALÎ'nin HYÂ adl eserin-
de naklettii u kssaya dikkatlerinizi çekmek isterim :
ISI.AM UA AlLE ETM
~ Üilü velilerden Sehl U ÂMiüah et-Tüst^t â^m U Heniz :

üç yanda Mt^tun suf^aiMa |^>MJN^ M^mmM


b. namaz lolmasma MdH^im. Btr
Sivar'n ^bB&& öyle
dedi «eni yaratcm AlUh' anmaz msm?» Bunun üzerine sordum
: t

Nasl anaym?» Cevap verdi «Döeinde dönüp durduun zaman


:

kalbinle üç defa -dilini hareket ettirmeden- öyle de j AUftb.U fâJttDâî =a


Allah âhidimdir.» Ben de bu güzel söze birkaç gece devam ettto^;
sonra da durumu dayma bildirdiimde, bana «Onu her gece yedi
:

defa söyle» diye tavsiyede bulundu. Dedii gibi bir süre devam ettik-
ten sonra durumu kendisine bildirdiimde bu defa bana, «Onu her
geue 11 defa aöylemeye devam et'> buyurdu. Devam ettim; bu sözün
tatll kalbimde belirdi. Bir yl geçtikten sonra daym bana «Sana :

örettiim o sözü hafzanda tut ve kabre -girinceye kadar devam et.


üphen olmasm ki o sana Dünya'da da, Ahiret'te de fayda verir.» Ben
de yllarca buna devam ettim. Bu defa onun tathhm iç âlemimde
iyice hissetmeye baladm. Sonra daym bir gün bana dedi ki «Ya :

Sehl! Allah (C.CJ kiminle beraber olur, ona nazar eder ve âhidi
bulunursa, o kimseye günah ilemek yakr
m?...»
tte bu köklü yönlendirme ve yönetme, salam terbiye ve katk-
sz^ imân edebidir ki insan biçimlendirir. Nitekim Sehl Hazretleri
çok geçmeden büyük arifler arasnda lâyk olduu yeri ald, Allah'-
m sâlih kullar arasna girdi. Bu da, daysnn faziletiyle, verdii edep
ve terbiyeyle gerçekleti. O daha küçük yata iken kalbine imân ve
murakabenin en erefli ve anlaml mânâsm yerletirdi, güzel ahlâ-
kn en göz - gönül doldurucu fidann dikti.
— oOo —
.

Terbiyeciler çocuklar bu düzeye getirip eittikled zdmsm smls^


ve babalar çocukliürîm bu güzel ve köklti mimmt
g©f«s ^^teÜr-
âikim$ v^aâ^ hwL mmsaûa. AUât'a imân eâen mûsMm
Wt ölt^ltmEKta diniyle azizlenen. tarOiyfe fÜhar ed^ cMe
ve babalan^ Mfetlerlfîfi övünen topluluMar meydana getfeir^.
'Aym zsmmâa.^^ ve inkSacâan «oa^m» kin ve îasedden tmSM^'
mi. suç ilemekten u^k kalm bir cemaat oluturmay salayabil
lü-ler.

îm&n terbiyesiyle ilgili açkladmz ve bu hususta söyMiMer-


rimiz. daha çok Bat ülkel erindeki terbiye ve ahlâkla uraan ilim
adamlanmn üzerinde srarla durdiö^m îms^^âmâsm
onlarn da amaca, nesti âz^^k, mme^- ve
kurtarp salan^ toplum mi^Gm ss^sm^^^
— 186 —
Bath ilim adamlanndan bâzsnn bu
birkaçn naklediyoruz
komt^ IW ^^^Hom
:

Destowseki unu kaydediyor : nsan Allah' brakp materyalist


bir havaya girince nasl eytanlar? diyor ve açklamasn yapyor.
Ünlü Fransz Ediplerinden Voltaire, inkârc m&târyalM ^SlpM
söz ederken öyle diyor *Allah (C.C.) hakknda neden üphe edi-
:

yorsunuz? Eer Alah (C.C.) inanc ve kavram olmasayd. e§ün bana


ihanet ederdi, hizmetçim hrszlk yallard.»

^me^kal fe' Wmaâ *ÎMANA DöftPÖ^ «gflb kitabnda di-


ki :

— «Çocuklarnn yaratlta mevcut huylarn, balandklar


âdetlerininasl deitirip düzelteceklerini soran babalar, bu ko- u
nuda hayli üphe izhar etmekteler, Oysa kendilerini dini te'sir alan-
mn dnaçkarp ahlâklarn ekillendiren bu terbiyeden uzak ka-
lnca, baka çareler, yollar ve ifalar aratrmaya koyuldular, bu
gerçei düünmeden ortaya attklar soruyla aslnda çözümü müm-
1^ cdmayan. bir mükile parmak basyorlar. Yaratan'a dosdoru
'tse^ 'm- bunun insan kalbinde douraca ilâhi feyiz ve ahlâkn ye-
rini dolduracak hiçbir ey yoktur. Babalar Önce bu gerçei idrâk et-
meUdirOT.»
Mekke'de neredilen MECELLETÜ'L-HACC EL-MEKKÎYYE'nin
2a yl» üçüncü cildinde Stalin'in kz Sutîlana'nm dilinden naklen
unlan yazmtr : (256)
«Vatanmdan çocuklarmdan ayrlp yurdumu terketmeme
ve
kzcaz Hakk' bile bile inkâr eden bir
tek sebep dindir.» Oysa bu
kâfirin evinde büyümü ve
bu evde Allah' bilen bir tek fert vücut
Mâtnamtr. Onlarm yaunda ne kasden, nei de yamlarak Allah'tan
aâa i^ilmemitir. Ama
sözü edilen kzcaz ergenlik çama girince,
^ olmakszm kendi içinde hissetmitir mu
Allah'a
hH&Om li^ faayat, gerçek hayat deg;ildir. Nasl ki, nsanlar arasmda
:

Allah'a mâadigeE uzak bîr lEdâlet ve insafn olmayaca, ayakta durar


myac»( Itek bir hakUcattr. Sonunda ium da ög^am^ür : «nsann
^ Imvaya Jh%aa ne ss^^ tm^fim ia« ih!SMt ©nr>
— «u % imm^ hakszn ablâkm ayakta durmas, vücut
imtisas düünülemez - ^^lEâ^ ^m^^, Buhte ^MÎ^ 4
(258) Stalin'in kzmn oduun yftzOs, Aapçadaki harflenn cttzUi^ gâradfe
(Mütercim)

— 187 ^
:

î s _ A M ' I) A A lir. - ;
i
^-
1 M!

Ölümde sonraki hesap inana...»

Bu konuda imdiye kadar açkladklarmz özetliyeçek olursak


deriz ki : :

Âllall'a imân. çocu|:u sKO etmenin temelidir, aym zamanda


neM'a^lMa terbiyenin tek dayanadr.
Okuyucu kardeim! te terbiye ve ahlâk konusunda uzman sa^
ylan ilim adamlarmm sözlerini gördün. Terbiye, imân ile allâk ara-
snda salam güvenilir bir badr, ayn zamanda inançla amel ara-
amda bir rabtadr. naallah, AHLÂKLA TERBTE SORDM- LGL
LULUCU bölümünde, çocuun seyredecei yolu tehlikeden arn-
drmak, ahlâkm düzeltip tertemiz yapmak, eriliklerini dorultmak
hususlarn yeterince açklayacam. Doru yolu göstermek Allah'a
aittir; biz ancak O'ndan yardm ve baar bekleriz.

Sözün katksz udur :

mân sorumluluk, terbiyeciler, babalar ve ana-


Terbiyesi'yle ilgili
lara göre, oldukça tehlikeli ve önemlidir. Çünkü bu terbiye birçok
feyizlerin kayna, olgunluklarn hareket noktasdr. Daha da önem-
lisi, bu terbiye, çocuun imân koruluuna girmesinde en esasl ka-

pdr, îslâm köprüsünde en salam dayanaktr. Çocuk bunsuz sorum-


luluk duygusunu tayamaz ve onsuz dosdoru ayakta duramaz. Emâ-
net nedir bilmez, hiçbir doru amaç tanmaz, faziletli insan olmann
manasyla gerçekçilie kavumaz; ne yüksek anlamda bir misal, ne
de yüce bir amaç için çalr. Aksine hayvanlar gibi yaamaya özenir;
midesini doldurmaktan, ehvetini gidermekten baka bir derdi ve
gussas olmaz; ehvetler ve lezzetler peinde koar; suçlu akilerle
dostluk kurar. Bu durumda kâfirler zümresine girer; her eyi mubah
sayan sapklann kafilesine katlr.

Cenâb- Hakk, O SapasaHam Kitabnda buyuruyor ki

«Küfredenlere gelince, davarlar gibi yerler, "


er. keyif ve zevk-
lerine bakarlar. Ate onlann varp eyleecei yerdir.» (257)

Ana babaya ve terbiyeciye gereken, en küçük


- frsat ..avir- bir
madan mutlaka çocua, Allah'n varlna, birliine delâlet eden de-
lilleri ve belgeleri getirip bunlarla onu gdalandrmaktr; imâm isbat
eden, sabit klan iradlan sklatrmak, akidesini kuvvetlendirecek il-

{257) Muhammed (A.S.) Süresi i 12.


TKUBlYKClrKUN SOIUlMLaMmi-AUf

I iratlarda bulunmaktr. îmân peHi#îme hususundaki bu


Ük Ötlt!^,
torbiyeci olan Resûlüllah ABJ Ef^^Mz^ lEetoddu- M k#pâk m
bir frsat kaçrmayp degerl^o^rmitir. Çoculdai'in durumunu gû-
y.eneiireceH, fs^Iâ^VMÎW6^ huylarda Efendimiz durmadan
f^yret göstermi, nefslerin^ de^âjMe^ae iasaâm ve üpheden uzak
inanc yerletirip kökletirmek için sürekli komutur,
bt Abbas (R.AJ diyor ki :

— gün Resûlüllah (A.SJ Efendimizin arkasnda bulunuyor-


Bir
dum. Bana öyle dedi <^Çocik! sana baz kelimeler öreteceim, on-
:

lar Allah auiinerek ezberine alp koru ki Allal da seni korusun.


1

Allah' (düünerek buyruklarn) koru ki O'nu en büyük en yüce


ve en saygn makam olarak bulursun, istediin zaman Allah'tan is-
te; yardm beklediin zaman Allah'tan yardm bekle. Bilmi ol ki,
ümmetin hepsi toplanp £ana bir ey ile yarar salamak isteseler,
Allah'n senin için yazp takdir ettiinin dmda hiçbir yarar salaya-
mazlar- yine hepsi toplanp sana bir ey He zarar vermek isteseler,
Allah'n senin hakknda yazp takdir ettiinin dnda hiçbir ey ile
zarar veremezler* Kalemler kaldrld, sahifelerin mürekkebi kurudu*>>
(258)
^

Tirmizî'den bakas
bu hadîsi öyle rivayet etmilerdir Allah :

koru ki O'nu önünde bulasn. Genilik günlerinde Allah' bil ki, s-


kntl anlarnda seni bilsin. Bilmi ol ki, sapp sana dokunmayan
(kaza ve belâ ve dier eyler herhalde dokunacak deildir; sana do-
kunan ey de hatâ edip sapacak deildir. Bilmi ol ki, zafer ve yar-
dma erime sabrla beraberdir; genilik ve ferahlk sknt ve bunal-
ma ile beraberdir. üphesiz ki her skntyla beraber kolaylk var-
dr.»

Sonuç olcMrak:

öretmenlere ve habaîara Süöö öneriyorum Ge-


Terbiyecilere, ;

rek örencileri, gerekse çocuklar için, Allah'm varlm, birliini


akl erdii andan itibaren bilip kavrayacak, bu gerçei kalb ve kafa-
lara ileyecek en iyi kitaplar seçip tavsiye ediniz. Hem ben çocua
bu ve dier önemli hususlar öretmede birtakm merhaleler düü-
ni£iy<»am* her merhale çocuun yayla, kültür seviyesiyle orantl-

— lee ^
SLÂM'DA A I L E E 1 T I M î

Birinci merhale dersleri :

Bu. onla onbe ya arasndaki çocuklar içindir :

1 —
«ei-Ma*rlfe» adl M&te
^taraas. Bu, fazîletU âM nfr
^
sin).
eyh AMtta^ M^y& umr. iÂSkih fü^l rtâdsm

aâ eyle-

2 — Akaid kitabnn okutulmas. Bu, mam el-Bennâ (R.A.)


Efendinin eseridir,

3 — »^-C&vâklkr-^^^âmiyye» aâh kitabm okutulmasL Bu. üs-


tad T^ir eî-Cezâirî'ye aittir.

kinci merhale dersleri :

Bu, ergenlik çayla ya arasndaki çocuklar içindir


yirmi :

1 — «Usûlû'l Akaid» ^^^ma^. BÜ» iUtâlah tll^v^^

2 — el Vücudu'l-Hakk adh kitabm okutulmas. Bu. Dr. Hasan


Hüveydî'ye ait bir kitaptr.

3 — «â^uhat ve Hüdûd» adh kitcOnn Okutulmas. Bu. müellife


ait bir eserdir.

Üçüncü merhale dersleri

Bu» yteü yan aan çocuklar içindir :

1 *— «Kubra'l-Yakniyyetil-K^mî^l^ mâh topte jfcSSP^


.

Dr. Muhammed Saîd Ramazan el-Bü'Ü'ye aîi «aerfc


2 — Allah Celle Celâluhu adh kitabn okutulmas. Bu. üstad Sa-
id Havvâ'nm eseridir.

3 ^ «Kssatu'i-lmân» adh kitabm okutulmas. Bu. Üstad Ne<to


bl-Cîsr*fie

kinci ve üçüncü merhale kitaplarma akide ve fikirle ilgili dier


baz eserler de eklenebilir. Her genç Müslümana bu kitaplan arayp
bulmak, seçip beenmek ve bunlarn derslerine devam etmektir. An-
lamak için de iyice dikkatle okumas gerekmektedir. Çünkü bu ki-
taplar inanç tarafma arlk verip iyice derinlemi, imân kayna-
na geni yer verip dikkatle düünme paym brakmtr.
l^^^^toc ol^ak tai^siye ^^^mriz kitaplsum en önerolüeri
unlardr :

— 190 —
TKnnlYEClLEHlN StmUMLULUKLAHI

— «ilim Karsnda Din» : Üstad Vahidu'd-din Han'n esendir.


— ^Islâm, Hasmn Acze Düürür» Üstad Vahidû'd-din Han'n
Ovseridir.

— «Allah lim Çanda Tecelli Etmektedir» Batl ilim adamla-


rndan bir gruba aittir.

— *llim lm4na Dâvet Eder» B, MorripEi'a bir ^b^^. ftit

— «Allah ve Bugünkü lim» Abdurrezzak Nevfel'e aittir.

— *lniân Mihrabnda Tp» Dr. Halis Gencu'ya aittir.

]^plar s^mt4^ M $0'


ta zamanda îmmL ^ îslâm*iâ nmnaanm â^âliine iIemekMir.
Bunlar, çocuk okumaya devam edip yüksefc tahsilini bitirinceye
kadar okulun çats altnda bulunuyorsa srasiyle tavsiye edilir. Ama
çocuk ilkokulu bitirip okuldan ayrhp bir ie atlmay düünüyorsa,
babasna düen görev. Allah'n varln birliini bo vakitlerinde
onun kalbine ve dimana iyice yerletirip gelitirmek için üstün bir
gayret göstermek, onu mümkün olduu kadariyle yetkili kiilerin
elinde yetitirmektir. En azndan imân ilkelerini örenmesi arttr.
Eitenler onun kalbine hâlis Tevhîd tohumunu ekmelidirler ki, Allah
(C.C.) hakknda vâcib olan sfatlarn neler olduun^ açk ekilde bi-
lebilsin, Allah (C.C.) hakkndaki câiz ve gayr i mûmkin olan sfatlar
hakknda geni bilgi edinebilsin. Bu takdirde gocuk katksz bir ^ân
KNC BÖLÜM
AHLÂK TERBYESYLE LGL SORUMLULUK
Ahlâk Terbiyesinden kasdmz, çocuk temyiz çana girip aklet-
I

meye balaynca ona telkin edilmesi gerekli olan ahlâk ilkeleri, izle-
necek faziletler, gelitirilecek vicdanî yollardr. Böylece çocuk kü-
çük yata terbiyenin feyizli meyvelerini toplamaya balar, onlar
âdet haline getirir ve bu hal gençlik çanda da, hayatla har - ne-
ir olduu yllarda da devam edip gider.
Hiç üphe edilmeyen, tartma kabul etmiyen hususlardan biri
udur ki : Ahlâki faziletler, izlenecek faziletli yollar, vicdan geliti-
ren hususlar, kök salp derinlemi bir imânn mejrvelerinden biridir,
s^l^ - shhatli dinin ve dindarln yaatlmasnn temelidir.J
Çocuk yum;^^aG^ tras^m^ aaadaa 1^-'
taimmtarya balad
}mm^ tae^
^lt^ip geli^Ur»e, Allah'tan sayg le kork-
ma terliye^^ üâbî murakabs altmda olduu telkin
eâ£Mk |MânWta@, 1^
iUOal^a j^ysa^ 0*nâan
lsm^mm^m§, f^ogpl. korktuu h&r ite H^'a
telimtygi -mv^.
ruyia î^mfâ^ n fötfâ^ûî^ m smmm i» ^
*^lar, her fazilet ve iyilii kabul e^^e^A ®esmî vicdannda d^sa^
ya balar; fazilet ölçüsündeki her huy ve âhiâki benimser; çûjttiöi
kalbinde dinin slâh edici kudreti köklemi, ilâhî murakaba duygu-
su vicdannn derinliine inmitir. Ayra zamanda kendi kendini
kontrol edip hesaba çekme saltanat onun düünce ve duygularm
buyruu altna almtr, te bütün bu hususlar çocukla kötü sfatlar,
rezil âdetler, günah dolu gelenekler arasna bir perde gibi gerilmi,
onu caiüliyyet devri bozguncu anlamdaki taklîdlerindeu kurtarm-
tr. ,

l%Gg^ çaelk hayrl bir ikbal, iyi âdetle &s9re sabahlar; gâzel
ve MMl ^a^ asaleüi bîr ahl&kla cuFz- endam ecUtr,
bu statlarla , k^^Uni süsler.

Bu gerçei isbat ve te'kid eden, dindar atalarmzdan çounun


çocuklarm sözü edilen dorultuda eitip terbiye etmesiyle varlan
mutlu sonuçtur. Bi^ok müridlerin muridleriyle, terbiyecilerin ö-

^ 193 ^ îsMün'da AüeEâttaaCiUi-Fîia


rencileriyle saladklar netice de bu cümledendir. Evet, bu tecrübe,
selefin hayatndm çok belirgindir ve bilinen bir husustur.
^.irukandu Sehl b. AbdulM f^umsafyi bâfta «« fi^
Azere tel^yo adsa ^e$m MvtbaoBmaâ h j^var*! ftial vev
'

^
mitik. Bu a^Bi^ 8^?^ M» ^Ek^ünm bu dorultudaki tmi^fm
onu isIMta âlU^ getinn% Ittid inurakaba ça-
tnda bulunma uurum |^
«#^te «tm^H Ayn zauuda
AHahte ^ koHEmaÇi 0*m gav&iip mmss^ M> mm emi
sermayesi durumuna gelmiti. Öyle ki, «AW
benimle laerabardir.
AUah baha nazar etmektedir. Allah âhidtos^^ sözü onun iç âlem^
nî, d âlemini, zahirini, bâtnn kaplayp sarm, bulutuu anlar-
n, tenha kald|; vakitlerini bütünüyle kapsamtr.
— oOo —
Çocuk eitimi îslâm inancndan uzak kald, dini
terbiyesi ve
yönlendirmeden tecrîd edildii, Allah (C.Ç.) ile balant kurmaktan
koptuu zaman, artk çocuk -hiç üphe yok ki- dinî snrlan ap
kötülükler içinde oynar, boluk ve çözüntü içinde otlar, sapklk ve
açktan inkâr üzere geliip gider; nefsini hevesine tabi klar, nefsin
gayr-i meru' isteklerinin ve buyruklannn peine taklp gider, ey-
tanm vesvesesine kurban olur, böylece bozulan karakterine, heves-
lerine uygun bir yol tutar.

ts^yorsa, hayatta gaflet içmde yaar, bîla b5n dolauv


sinde bir diri, yok mesabesinde bir "mevcuttur. Kimseler
^münmi^^
haya-
tm hissetmez^ ölümünden mora hiçbir boluk brcücmaz.

Allah rahmet eylesin âire ne güzel söylemitir :

«tte bu öyle ki yaarsa kendisinden yararlamlmaz


Ölecek olursa, en yakuüan Ule üzerine alamaz^

W^ IMt J^^nrânl s^at ve imm Pnun nef^e üst^ fah


lirse,artk 4> ^v^eeMt tozzsIUria ^pegMe IgoiVi amâamm
bilmek içü her hürmeti ^1i»medwt'^Bigv tmnun için hm: 7^
^mt
vurur; kendisini terkettirecek bir haya, horlayacak bir kûb. men'-
, edecek bir akü söz konusu deildir.
O artk Ebu Nevas'm dediini söyler :

«Dünya denilen yer, sadece yemek, içmek ve içkidir.


Bunlar elden çknca, arbk dünyaya bir selâm olsuni»

—M—
,

Çocuk mizaçl türden ise. bu durumda bütün arzu ve him-


sert
meti, yeryüzünde yükselmek, büyüklük taslamak, insanlara tepeden
bakmak; bakalanmn üzerine bir sulta ve tahakküm kurmak; diliy-
le böbürlenmek, fiilleriyle hayat peinde komak olur. Bu uurda
insanlarn balarndan, yani kafa taslanndan bir saray yapmaktan
çekinmez ve olup bitenlere aldr bile etmez. Yaptrd bu saray
mâsum ve beri kiilerin kanyla süslemekten çekinmez.
Söyleinin merep ve tftn, dlOÜ^ryct ^mti I^Unln dâdiMen
bakas deOdif ;

»Dünya bizim i^ndir, onun üzerine akamlayan kimee de.


Pençemizi sahp aldmzda, kudretlice tutup alnz.
Azgnlar ve zâlimler olarak, ama zulme uramamakla.
^
leride yine zâlimler olarak ie balamakla.
Süt emen çocuumuz sütten kesilme çana gelince,
Zalim zorbalar ona secde ederek eilip kapanrlar.-»
Çocuun ^B^m. f$m ar basyoz^ o takdirde mm. V& itste-
Tc^un bir I^ 0am3t fe^^ koar. Mto ar»-
sm aça^ yo^ eiB^ alotav Sürmek sm^âm zehir-
le dold^nfl^^ ^^^mmak için suym mecrasm a^^Mî ^Onah lEdabU-
Mto^ lâ^^mzltkla aldatma^ ^b3^, insanlar aras^^ M-
manhk ve kin aUur.
Evet böylesi, nefs i emmaresi nereye dönerse oraya döner; do-
'tti yoldan sapm karakteri ne yana iterse o yana itilip gider. Heve-

sine boym eer; heva ve hevesi onu kör ve sar yapar; tek kelimey-
M ^ hevesi on\n için tadlan bir tanrdr. Bu hususta Cenâb-
£bâik buyuruyor :

«Eer siOi davetini kabul etmcolerse, bilmi ol m, onl^r S^^idec^

— 195 —
:

ISI.AM UA All.H ETM


hev^erine t^avlar. Allah'tan doruyu gdsterir olrtafaifflm s»'
iMe tetit ltnBlte vma lEfitnsed!^ dnJto $«9^ Icim var-
dr? ûpbesiz kî AHtkh. z&Um milleti doru yola iletmez.» (259) '

Bütün bu açklamalarmz özetliyecek olursak, diyebiliriz ki :

— üphesiz imânla ilgili terbiye, doru yoldan sapm karak-


ki,
teri düzeltir, bozguncu eri bir tabiat dorultur ve insan nefsini s-
lâh edip düzene sokar. Bu terbiye olmakszn sözü edilen düzeltme,
dorultma ve islâh mümkün deildir, ayn zamanda istikrar da sa-
lanamaz, ahlâk da oluup sapasalam ayakta duramaz.

tee Mmla ^U^


arasmda^ böylesine salam II^M ve ald-
deyle amel mr&^asM ocukça metin Me irtibattan dc^p' JMb tar-
W
'
ve sosyologu^ 1^ silkinme devri geçirip fo^aâi^s^iE!!^^ sa-
biyen^let'
de©e onlar deil, birçok mill^lerdei de buna benzer uyanmalar ol-
mutur. Hepsi de görülerini, yöntemlerini belirleyip ortaya koyup
Söyle açklamlardr Dinsiz istikrar tamamlanamaz; Allah'a imân-
:

SIZ slâh gerçekleemez; ahlâk bunlarsz ayakta duramaz.

imc^ onlarm ha Icoaud^ görü ve yönteo^^Ml»^ bfir lotmm


nakletmekte yarar görüyoruz :

Alman filozoflarndan Fihte diyor ki : «Dinsiz ahlâk, anlamsz-


dr vç netic^izdir.»

Hindistan'm üüû sö^&Mbî Gandi diyor ki :

«Gerçekten din ve güzel ahlâk ayn eydir, birbirinden kopmay


kabul etmezler, biri dierinden ayrlmaz, ikisi tek eydir bölünmez.
Din. ahlâk için ruh gibidir, ahlâk ise ruh için atmosf^ mesabesftsâ&*
dir. Dier bir deyimle, din ahlâk gdalcmdnp besler ve gelitiler,
i:^l M
su ekini besleyip gelitiriycafsa...»

Biritanya hâkimlerinden Dinene diyor ki.

«ÎS^os^ Wr ^t^!de lâîlSülm olumas


herhfiEOfi^
ahlâk^ 4sL te ^erde teunun vümit Mmasa dâiMM^. tHn ko-
etoâd^ te^
runmu Ur masdardr ki, s^ü&k kötü cülâktan onunla i^nrd
edlIeMr. Pin insan. t«s^^ W ü^iff^ her konuda en yüce
te^EKEj vesms^ s&ikâer ve salar. Din,
böylesine yüce bir ilgi

ferdin bencilliine smar çeker, tabiatmdaki assgml durdurur, kötü


âdetlerthto saltanatn temelinden ykar, sonra bu âdetlere baedi-

(2^) Kasas Sâresi : m.--

— M—
'

tEKBlYKCLEHN StmUMLULlIKI.AHl

^ip ixwtm aad mamsam ym~ She^ âlmasak nstept lc^^ ^te; diri
kiinin kalbini t€^biye edip onu ahlâkn üst düzeyine yükseltir."

Az yukarda ünlü filozof Kant'n «u üç inanç olmasa ahlâk vü- ,,

cut bulamaz Tann'mn varl, Ruhun ebedilii, ölümden sonraki


:

hesap...» anlammdaki sözünü nakletmitik.

— oOo —
Bunlar anlattktan sonra artk îslâm eriât'nm çocuk terbiye-
si em ^^Bî^ a^ifflîd» iinem gösterdiini, ilgi duyduunu söyleme-
mi jpek f£^^^^ 1^ lnisus olma^ ^Mk. M&ih^ fg^k

ict ^Alâkau^ teûn anta^^ Beendirmeyi ptemUnn^ en g^el


âd^lede iieme^^ emretmitir.
Ahlâk yönünde çocuk terbiyesi hakknda slâm'n sözü edilen
yöntem ye plânlarndan bir ksmm nakletmemizde yarar var :

»s*-

«Hiçbir baba oluna güzel edepten daha Üstün bu* hediye vere-
mez, bh* bs^ta bulunamuB.» (260)

«ÇöçilcUunz^ .löteda Imlümn ve onlarn eâeMn güsselleU'

«Çocukiarmza ve aUe haikmza hayr öretin ve onlan edepli


yetisti^» (262)

«Erkek çocuk için yedinci gününde ak&a kcbuu*


kendisindeki eza (saç. dier skmt $eyler), giderim.

(260) Tirmiz! Eyyûb b. Musa'dan.


:

(201J bn Mâce Ibn Abbas (RJV.) dan.


:

(262) Beyhakr : îbn Abbas CR.A.1 dan

197
ISLAm dA ALE ETM
na girince kendi^ne edep Öteülir, dokuz yana girince yata ay-
r yaplr. Onüç yana girince, nama^^ m« âlftdoâ Cllâ l^mM-
d] takdirde bii) ylkzden dövülür. On alt yana girince babas onu
evlendiir ve sonra elinden tutup S^^
der Seni gerçekten edeplen- :

dirdim, sana bir eyler örettim ve seni evlendirdim. Artk senin


4£Ulfa'da ileyecein fitneden ve Âliret*tekl az&bndan Allah'a -s-
num^ (263)

Terbiyeyle ilgili bu tamamndan u sonucu çkanp


hadislerin
alabOhtz : Tetb^ret^leare» Ssi^l^ baMaa^ 'm me^m^ büyük so-

|tem^ ta^^ b%ük görevle §^^^m^^^ mm^m Mâm M^^


iBsstelyle ye^dtimebri vâcdb kh^dû^^Eiliâr.
^ •

Onlara düen sorumluluk bu alanda kapsaml bir sorumluluk-


tur Çocuklann iç
: yapm
slâh edip eriliklerini dorultmak, dün-
yada onlan mânen yükseltmek. Âhiret için güzel ileri yerine getir-
mek suretiyle hazrlamak bu cümledendir.
Evet sözü edilen terbiyecilerin hepsi de çocuu küçük yata do-
ruluk, emânet, istikamet, bakasn nefsine tercih, perian kimsenin
yardmma komak, büyüklere sayg, misafire ikrâm, komuya iyilik,
dier insanlara sevgi ahlâLki Üzer© eitip y^tlfl^rmek hususunda gö-
revli ve sorumludurlar.

Çocuun dilini kötü sözlerden, bakasna dil uzatmaktan uzak-


latrp «^rfe^a^ ^Mte^ "fmmcak, köt& ferbiye dour^^ mt
türlü söz ve davrantan sakmdrmakla da görevlidirler ve sorunüu-

Çocuu baya
ilerden aliicoyup. kötü, saptnc âdetlerden
âdi,
ilgisini; fena ahlâktan alâkasm kesip kiiUini, eref ve itibarn ze-
deliyen her türlü temayülden beri tutulmasn salamak da terbiye-
'

cilerin sorumluluuna girer.

Çocuklann insani hasletleri yaayp âdet haline getirmelerini,


güzel ve olumlu duygularla donatlmalarm. yetimlere iyilikte bu-
lunmalann. fakirlere yardma obnaUu^, dul ve yoksuU^a kar
MstisM^ p^»^ ^ismmamBtkBtm ileyip oüan bu güasâ
teçhiz '^^BûM^ tgM^esMpt ^msk i^m^. mm^B$xâu}dan
oüml^sM^dir,
"

^ Wbb&B
„ I--.

m0 i £q!B8 (RA.) «te


TERB VECLERN SORUMLULUKLAR
^
^

^
Bunlarâm ba^ aUtk
^üzedeltirmek, iyi huylar â^teakla
ilgili mfük sörumluluklan gerektiren vecibeler vardr.
slâm nazarnda fazilet yanstan bir terbiye birinci derecede sa-
lam düünceye ve murakabaya dayandma göre. babalara, annele-
re ve öretmenlere, ayn zamanda terbiye ve ahlâk konusuyla ilgili
herkese, çocuklarm d
görünümünde dört eyi düünmeleri v© u
bütün titizliklerini bunlarm çok kötü ameller olduu ûzeiMe G^ttr
malar; en rezil sfatlar, en düük huylar bulunduuna parmak bas-
malar gerekmektedir :

Sözü eoUlen dört £ena sfat aada su*alanmtr :

1 — AçMas YB^Bua iSfIcMAc»


2 — Açktan hrszlk yapmcÜE,
3 — A^aO^ ^na buna uzatp sövüp dil - saymak.
4 — Açkça çözülüp utanç yerlerini dan atmak, diskotek ve
benzeri yerlerde çlgnca elenmek.^

Açdctatt Talan

i
Açktan yalan söylemek, slâm nazarnda en çh*kin hallerden
biridir. yalandan uzak tutmak için terbiyecilerin bütün Z6-
Çocuu
kâ ve dirayetlerini ortaya koyup gayret sarfetmeleri vâcibdir. Çün-
kü ancak bu sayede çocuk yakndan nefret edip uzaklar, yeîfiu:^
ln kaydnc noktalarndan saknr, bozguntrt ^^j^pa^^
cesinden tiksindirir. ^

Yalan, knamak, ayplamak hususunda Islâm'm onu nifak yani


münafklk belirtilerinden saymas yeter de artar^ResûlüUah (A-S.)
Efendimiz bu konuda öyle buyurmulardr :

Himde de mlarâan biri bttiunursa. terk^Unceye kadar onda


rifaktan bir baaiet vardr t

1- Kendisine bir ey emânet edildiinde hyanette bulunur.


2- Konutuu zamaa yalaa söyler.
S- Sfo ver^j^û» gadreder.
4- Davâlap diditiinde, din ve ahlâk snnm aar.»

(264) Buhar - Müslim : Abdullah b. Amir b. A&^R-A^


SLAM'DA ALE ETM
VBe faJam ve palancy knamak, ay^aaâa%y li0^^emE mm^
;?^viöi^ F^i^SP- im4m âest^ s^^öûsea l#?cii% *r Ur
Undeyle tehdid etmeâi, Allah'sn ^az'ap ve azâbiyla uyarmas yeter.

"Üç kimse varki. Allal Kyamet günü onlarla konumayacak,


onlar ttzkiye etmiyecek ve rahmet nazariyle bakmyac aktr; onlar
için elem verici bir azâb hazrlanmtr t

t- Zin& eûm ya^h l^amt


2- yalanc hükümdar,
a- BûyûMâk tj^ayp ^rurianan fa^r^» (mSi

Yalan ve yalancy knamak, ayplamak, paylamak hususunda,,


onu itiyad edinenlerin AUah (C.C.) katnda -Yalanclar» dan yazl-
mas yetür :

«Taluta satkuami ÇtnM y^te fthl&ksu^^ lln ve ahlâk s-


m^tm^ i^mmm^ ^^M^
aaattl^hagilk m
G^«ffisrax »(»«ne iletir.
Kul durmadan ijMûü tikler, ^am
seçip alr da Allai yamfiâft ya-
lanc yazlr.» (266)
Yine yalan ve yalancy takbih etme hususunda ResûlüUah
(A. S.) Efendimizin onu «Büyük Hyanet» saymas yeter :

^te^^bete Ur
asâüe Otta
^
^IMI
^eyip de o seni tasdik ederken, senin o sd-
sdylemi^ ne büyük hyânettir!>* (237)
Yalamn, yalanclarn gerçek yüzü ve durumu bu olunca. terW-
yecilere gereken, çocuIöMBJ Jm^^sn tSEaklatnp nefret etmelerini
salamak, yalamn kötü sonucundan ^eteisoâlarm Wt£^ etmektir,
Aym zamanda yalamn ^ittr % MM^i^ W^sm Mit m-,
katbMni uyank t^&â;^ bu hususta 8^^j| apmada Munmak-
im. ki tom^p ^^mm v& j^stoelçm ^mtma. cm^ernsM^.
bataklna batmmM £^ltGt^ ve kibir çamuruna yaplp kalmasn-
lar.

Terbiyecilere göre, fazilet n


yanstan terbiye, salih önder,
elverili yol göstericilere dayanp asl ölçüsünü bulduuna göre, her
terbiyecinin, sorumluluk tayan her kiinin, alamalarn durdur-

(265) Sahih i Müslim : Ebû Hüreyre : RA..) den.


laeö) Buhari - Müslim : bn Mes'ûd (RA.) den.

— aoo —
l i'HlîtYl'f LKltlN S( HUIMl.l 'U'KI \RI

mak için bile olsa onlara yalan söylememeleri daha uygun ve lâyk,
deil midir? Bunun gibi onlar bir ie tevik ederken de, öfkelerini
teskin ederken de yalandan kaçnmalar gerekmez mi? Çünkü terbi-
yeciler böyle davranrlarsa, çocuklanna en çirkin ve en kötü biçim-
de örnek olurlar, onlar yalan söylemeye altnrlar; böylece ahlâkn
en rezîlini ilemi bulunu-lar. Bundan baka çocuklar artk onlarn
söylediklerine güvenmez olurlar, te'sirleri iyice azalr, verdikleH
öütler n.etiçesi? kalr.
i
B%im \xmX&tâm görüp anlyoruz ki ilk terî>^®@ju «Öi^d
Ez. Mutaö^^ MSJ, yem^, tert»i^iler. e^ttedlg^ €@i^âa^a
kar§ y^^m ^letiiektîBö mfâi'efcöa^ i^me j^fc^ y^a tevik et-
mek ya da miza^ pol^ olsun yalsuu takÛ A^M^
kutmutur. Hem fe y^s^te mWm
ve tirfeiyeciler Allal t0XU ka^-
tnda yalanclardan yazlmasnlar diye konuya arîîk kazandrm-
tr.

Abdullah b. Âmir (R.A.) anlatyor :

— Annem gün beni çard, ResûIüUah (A.S.) Efendimiz de


bir
bizim evde oturuyordu. Annem bir hurma vermek istediini belirtti,
yani beni oraya getirmek için bir hurma vereceini söyledi. Resûlül-
lah (A.S.) Efendimiz, «bu durumda ona bir ey vermeyecek oIur.san,
senin üzerine bir yalan yazlr!» buyurdu. (268)

Ditm- \Âr hadîste de buy^râ^^ te^M edilmii^ ;

— «Kim bir çocua gel de unu vereyim der, sonra da vermezse,


bu bir yalan saydr.» (269)

Bu konuda görülen hayret çekici bîr husus da udur :

çocuklarm durmadan dorulua, doru sözlü ol-


Selef -i salihîn
maya altrr ve onlara güzel bir ölçü ve misal olarak da kssay u
anlatrlar Âlim-i Rabbani Abdulkadir GEYLAn! (K.S.) diyor ki
: :

«Gelime çama girince durumumu doruluk üzerine bina ettim,


onu kendime huy ve âdet edindim. öyleki Mekke'den Badad'a git- ;

mek üzere çktm, maksadm ilim tahsil etmekti. Geçimimi sala-


mam için de annem bana krk altn vermi ve her yerde doru ko-
numama, doruyu söylememe dair benden kesin söz almt. Yolcu-
luumuz devam ederken Hemedan'a geldik, henüz' ehre girmeden
(268) Ebû Dâvud - Beyhaki : Abdullah b. âmir den.

^201 —
SLAM'DA A I I. E E C T M
I I t

Koyguncu bir çetonin saldrsna uradk. Kafilemizi yakaladl^.


Onlardan biri de. bana urad ve «yannda ne var ?> diye sordu. Ben
de «kric alln var» dedim. Benim alay ettiimi sanarak dokunmadan
uzaklat. Bir dier adam beni gördü ve yaklaarak «beraberinde ne
gibi eya para var?» diye sordu. Ben de krk altn bulunduunu söy-,
ledim.Bunun üzerine kolumdan tutup beni çete reisine götürdü. O
da ayn eyi sordu, ben yine ayn cevab verdim. Çete reisi ve ard
«Seni doru konumaya iten kuvvet nedir?» diye sordu. Ben de ona,
«yalan söylemiyeceime, aleyhime bile olsa hep doru söyleyeceime
dair anneme kesin söz verdim, onun için doruyu söyledim» diye ce-
vap verdim. Çete reisini ald bir manevî korku ve bararak elbisesi-
ni yrtt, sonra da öyle dedi «Sen annene verdiin söze ihânet et-
:

mekten korkuyorsun da ben Allah'a verdiim söze ihanetten kork-


muyorum!» Sonra kafilemizden ne alnmsa hepsinin geri verilme-
sini emretti ve «Senin elinde ve önünde ben Allah'a tevbe edip dö-
:

mü yapyorum!)» dedi. Maiyetindekiler ona «Sen yol kesicilikte :

bizim elebamzsjn, bugün de tevbe edip pimcmlk duymakta, yine'


bamzsn ve büyüümüzsün.» diyerek hep birden Allah'a tevbo
edip yol kesicilii, haram ve kötHûü buraktüar.

Açktan Hrszlk :

"MJ^e ve sonuç Iitomndan yalandan pek geri kalmaz; bu açk


yozmadr ki badar hiçbir yam yoktur, karak-
slâm ahlakyla
bozukluunm jrünlerimlen biridir. mân Terbiyesi ilkeleriyle de
'

iffes düOT. -

Bilindii gibi. çocuk büyüyüp gelimeye Im^iSi^Bi^


murakab^ fiOti^ft Ijulunduunu idrftk etmMi, aiBl^mm Vkm-k-
mazsa, isterse ea^ele ûiânet, l»^^
ödememe kdnusu cmtm 7a-
nnda ilenip âdet baline geMbose^o^ çseuk yine il^^ aldatmft,
^
hH^m^ H^&neite mp&r, haksz y&k summ hamm
W ihtiyacm i^m^
^'-.^Mamm M» âatei ^^te^ tak s^nma ke^
^oyar.
«aiâ
lim ster istemez ondan korkup Allah'a
te bunun içindir ki. babalara ve terbiyecilere, çocuklannm kal-
^

bine ve dimama Allah'm her an kullanm görüp gözettiii bir ©de


olarak dikmeleri; hrszlktan dolay ortaya çkacak vahim neticelen
detayl biçimde anlatmalar; aldatma ve b^âS^eK IMH^ toplun»-
ri
dan koparp y^m^a
n&ts^^ d^r^oletri
sssinanda Allah'm m^s^tsm ^gü^hMUx% soptk^o^
10zunX^ury â ^
TERBYECLERN SORUMLULUKLAR

ayrlanlara ne gibi cezâlar hazrladm, baslretierino hitfla ederek


anlatmalan da gerekmektedir.
Bse^ edilecek, Gülecek bir husus :

Birçok analar ve babalar, çocuklarnda gördükleri nakit para-


dan, dier eyadan dolay tam bir murakaba yapmadklardr. Ço-
cuklarn, biz bunlar çar - pazarda bulduk veya arkadalarmzdan
biri hediye etti demesini dikkate alarak onlara inanmalar, bir ba-
kma onlarm bu yalann tasdik etmeleri; zahmete katlanp durumu
tetkik etmemeleri, iyice araturmamaian üzülecek bir olaydu:.

Çok tabiidir ki, hrszlgbül^^ pt^^^a^ Ü^a veya


parkadan dolay anne - babfltaâa söyleyecetev ^te takm Id^
dialar ortaya atp kendilerini savunacaklardr; rezU ve rûsvay ol-
mamak için ellerinden geldiince bu kötü fiillerini gizl^aef^ ^Gtb^ar
caklardr. Haliyle çocuk bu durumlarda baba veya terbiyecisinin cid-
di bir aratrma ykmadm görünce cesareti artp suç ilemeye de-
vam edecektir :

Bundan daha çirlcini :

^ocum hrszlk konusunda ana - Usamte iç^# g&rmesi


ve onu bu kötü fiilleri ilemeye <m$!^mâStmMl^ W^ ite @W»*
Bu durusöi& hiç üphe
dir. lci, çocuk çok geçM^ sm nae
günaha boazma kadar batar, durmadan brs^^Uk ve soysûsâuk ya-

Dindarhk ve ahlâk yönlerinden noksanlk içinde bulunan anaia-


•m 0imm mm p&&ms^m mm m mmm,itm^Wîrim
Dikkat çekici bir alay :

— Hâkimlerden biri hrszlk suçundan yarglanan azh bir hr-


smn elinin kesilmesine hükmetti. înfaz vakti gelince, hrsz yüksek
sesle öyle bard i «fitedm cAm keseceinize anamm dilini ke^
3I^ Illk iken losansumzun yumurtasm' çaldm, ann^ beni uyar-
mâ ^ yamurtay götürüp asU. sahibine viNrmemi sdylemec^ W&-
1^ W3mat «cber ta«r taknarak, «MlM taii câo, cgtai ^
tk s0m MMrl»
dedi. Beni suç ve tot fi^Jtnmu tasvip
edm jM^^ &a c^n^i^â, ben de toplum içinde prsiz Mr kii o\-
SLÂM'DA A I lTMl
Ey analar ve babalar topluluu, sizlere sesleniyoBiöi Daha dog
I usu size selef sâlihînin çocuklarm doru yola sokmak, hakî»î%^S^-
i

rine getirmek,emânet ahlâkm tamak, her hususta ilâhî mu^a-


ba altnda bulunduklarn öretmek. Jtou^aruda ne kadar hrsl,
gayretU olduklarmdan baz örnekler verecegün :

îkteâ BSk^ BsS: mst


(R.A.) süte su kartrlmasm yasaklar
î:^^#öilt iâr kanun çkard,. dm&
edip &tm&^^^ f&îînek ve her
^
^emsui her muhalifin riâyet
-ve aldatcy yakalayp adâlete
te^im eünek mümkün müydü?
üphesiz ki kanunun kendisi bu lu&UbLa âcizdir. Ama Allah'a
dosdoru imân ve O'nun murakabesini bilip korkmak, bu alanda ka-
nunun leyeceini daha mükemmel iler ve olumlu sonuç ortaya ç-
karr.

Nitekim bu hususta bir anneyle kz arasnda geçen oU^ Söyl©


hikâye edilir Anne,
: sad
süte, biraz daha .kâr etmek için su kat-
mak ister, mü'min olan kz, Hz. Ömer'in bunu yasakladn ha:Ur'-
latarak engel olmak ister. Annesi, -canm sen de mü'minlerin emî-
ri Hz. Ömer bizim su kattmz nereden bilecek» diyerek itiraz eder.

u
Kz ona susturucu cevab verir «Anne, anne, bana bak! eer :

böyle bir suç ve günah Hz. Ömer [R.A.) görmüyorsa, onun Rabb
olan Allah (C.C.) görmektedür!..»^

Abdullah b. Dinâr diyor lc5 :

— Hattab olu Ömer (R.A.) ile birlikte Mekke'ye bir yolculuk


yaptm. Yolda bir çobana rastladk, tepenin banda idi, aaya do-
ru inmeye balad. Hz. Ömer (R.A.) kendini tantmadan çoban de-
nemek istedi ve «A çoban! : u
süründen bir koyun bana satmaz m-
sm?» diye teklifte bulundu. Çoban, «ben bunlarn sahibi deilim, sa--
tn ahnm bir köleyim,» dedi. Hz. Ömer, «çftnun ne var, sen efendi-
ne koyunu kurtlar yedi, söylesen ohnm öuÇs»' diyerek yol göatertü.
Çoban hiç te^eâcUit etmeden ^
m^^^ vmM s ^Ya AlaJ <W^' W"
rede? O bizi görmüyor mu?» Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) ^lad
ve o geceyi orada l^e^rdi. £rfie»î güta o keleyi satn alp hürriyetine
kavut^rdulto stmra çobana unu söyledi «Söylediin o güzel ke- :

lime seni Dünya'da hürriyetine kavuturdu, dilerim ki Âhiret'te do


seni Cehennem azabndan kurtarr.»
— oOo —
-204—
I''UÜIYI fil l.ltIN W- !lt \-. :
'
m.aiii

Açktan sttvmek. dil uzatmak :

^tx;uklar muhitinde yaygn olan en çlrkii fiillerden biri de bu-


Kur'ân'm gâstân^
dui*. do^ yoldan ^spralar arasnda sövüp say-
mak çok yaygndr. Mâm terbiyesi almayanlarn kötü âdetlerinden
biridir.

Bunun iki esasl sebebi vardr :

al Kötü rebb^, fen& önder.


Çocuk, babasmdan terbiye
iitince, hiç üphe olmasn
d kötü kelimeler
sözler,
ki ileride onlar aynen hikâye eder, yani
edep d
SiTmi gelince sarfeder, durmadan o sözleri tekrarlayp âdet haline
g^^. Söm^da o çocuktan ancak edep ve terbiye
m mttcBk yalan ve tiksffiffî^<cî ^^eler söyler.
sözler çkar d
b) Kötü arkada edinmek.
Sokaa
atlan çocuk, bir bakma kötü arkadalcu* edinmeye b-
raklmtr. Çok geçmeden çocuk onlardan iittiini hafzasna yer-
letirecek, sövüp saymak, lanetlemek gibi kelimaterie telkine ura-
m olacak. Böylece çocuk o fena arkadalarndan en lâflar,
en kötü âdet ve ahlâk alm olacak ve en kötü terbiye ve huy üzeri-
aalk
ne yetiip geliecek.
r *
l ite bunun iç^ U^daca, waeH9m^ 0s^m udur
ki : Çocuklarna m #î Mik ^ (Mm 3^1 gö^Mc^ öttta^a^
rek güzel hitabta bulun^^^ Söz kullanmakta, gerek-
se tabirleri ölçülü getir^^lft fpn derece dikkatli olmaktr. Çocukla-
r sokaklarda kötülerle oynamaktan, fena arkada edinmekten al-
koymalar nasl vâcibse, dilin afetlerinden, iyi kullanlmad tak-
dirde getirecei kötü sonuçlardan söz ederek onlar uyarmak da öy-
lece vâcibdir. Çünkü kötü söz, ölçüsüz konuma, dilin sövmee al-
mas, kiinin kiiliini sarsar, vakar ve itibarn düürür, toplum ara-
snda sevilmeyen, tiksinilen kiiler seviyesine inçLirir. 7
SoEira da-terbiyeciOT© gereken bir husus da udur Sövüp say- :

may yeren, takbih eden; Allah'm bu bozuklara nasl bir azâb az


hazrladn haber veren Peygamber (A.S.) Efendimiz'in hadîsleri-
ni telkin edip öretmektir. Umulur ki çocuklar sövüp saymaktan ken-
dilerini uzak tutup, Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinin te'-
irinde kala^aic nezih bir hayat yaanii^a yönelirler.
Ba^^imna uzatmay. 0vüp see^s^mn men'ed^
dil Hadîslerden
birkaç nakletmemizde y^:^ görüyoruz :

— 205 —
na antik ta MJ n Aaa DU^ttmi

— «Müslümanauzatp sövmek dil fisk (dinin yasaklad eyle-


ri ileyip ahlâk kurallarm çinemek) tir; onunla savamak küfür-
dür.» (271)
— «Büyük ^nahlann en büyüü, adamn kendi ana - babasna
Bunun üzerine soruldu «Ey Allah'n Peygamberi!
lânet etmesidir.» :

adam nasl ana babasna lânet eder?» Efendimiz cevap, verdi


-

«Adam bir baka adamn babasna söver, o da onun babasna söver;


bakasnn anasna söver, bakas da onun nasma söver (böylece
adam dolayl ekilde ana - babasna lânet etmi olur).» (272)

«üphesiz ki kul, önemsemedii, kalbini vermedii halde,
Allah'n rzasna uygun bir söz söyler de Allah onunla o kulun derece-
lerini yükseltir. Yine kul, Allah'n gazabn çekecek anlamda bir söz
söyler de bunu önemsemez ve kalbim ona vermez, bu sebeple Ce-
hennemce tepetakla düer.> (273)

«insanlar ancak dillerinin ibrûnleri sebelsiyle yüzükoyun Ce»
^hememV atlrlar.» (274)

nuan, yaramaz - kinci sfigrl^jm fleüldîr.» (275)


Çocuk güzel sözler söyledi^ zaman ne kadar güzeldir! Tatl ko-
nuup edep ve terbiye kurallarna bal kalarak davrand zaman
ne tathdrl Mantk ölçülerine göre konutuu, zarif tabirler kullan-
â| ^aaa^m ^
çQ&-^:kat çekicidir! Lânetleme, sövüp - sayma, ku-
yaramaz söz duyduu zaman onu müstehcen sayp tiksindii!^
)^ m m^mst m^^^ ot

Bu durumda hiç üphe yok ki, çocuk evinde bir reyhan, toplum
arasnda nefis bir güldür.
çocuklarndan edep ve ahlâkl konuan, güzel
Selef-i sâlihîhin
hitapta bulunan, çekici söz söyleyen birkaç tanesini örnek olarak ver-
mek istiyoruz. Tâ ki, sizler ey babalar, geçmite çocuklar nasl söz
söyler, nasl konuurlard hususunu örenmi olasnz :

— Emevl Halifelerinden Hiam b. Abdilmelik zamannda çölde


müthi bir ktlk oldu. Kabileler toplamp halîfeye geldiler. Aralarn-
da 14 yamda Dirvâs b. Habib ladmda bir delikanl da bulunuyordu.

(271) Buhal - Müslim.


ms^ Buhar -Ahmed b. Hanbel.
(273) Buharî Ahmed b. Hanbel.
(274) Ashab jpLnen Ajbm^çd b. Hanb^
(275) Tirmizl.

— 206 —
Gelenler huzura alnmakta geciktirildi, bu yüzden biraz endileelen-
diler. Derken Hiâm'n gözü D i r v â s'a iliti ve onu küçümsedi, ya-
nnda duran Hâcibine, «bana gelmek isteyen herkes gelmi, hattâ
çocuklar bile!» Halîfenin bu sözünü duyan Dirvas, bu sözün kendisi-
ni hedef aldm hemen anlad ve öyle söze balad «Ya Emîre'l- :

mü'minin! Benim huzurunuza girmem size bir noksanlk getirmedi,


ama beni oldukça ereflendirdi. u
gördüünüz kabileler bir i için
size gçidiler, ama hayli geciktirildiler. üphesiz ki söz, açmaktr,
susmak katlamaktr. Söz neredildii zaman ancak anlalabilir.» Bu
cesaret ve zerafet dolu sözler Hiam'da te'sir etmiti ki, ona : «Ne-'
retmek istediini nereyle, a babas olmamasyahr Dirbas açk bjf
mie göze bai
hüküm sünnel^Eftt r
; A
«Ey mû'n^GiM Üç yldan beritt
]ri1)edeniMBBMâFaiU^ «iEii Slâmi

mlnaz nö^oelcr âe^U^ Mylzde fazladan Ma^g^^oster i

^ m^âkac lüse, eoa âSWm müstehak Mltmtm #it. Kil^


lara aitse, bu dunum^ malu oniara vermeyip tenlinde
@fitein
ltMm mo^m S£M »mm u^ar ^ma sâmm aitse, onu
tasaâdUt egrle ku AJbâ
tasaddukta bulunanlah
(C.C.) muUaka mû-
k^tbuodrr, iyüerin iyiliini aslâ zayi' etmez.
WâîM m er mWmMeîitL vaM MeiM mm IM^
üzerine alan liderin durumu
bedenin hayatt motûi^ bu ruh
hata
M^okûndûr.»
ile
nisbeüe beteMNl ^ gö^^
Çocuu dikkatle dinleyen Ifiâm konuulan sözlerin te'sirinde
kald ve çok beendi, «çocuk üçten birinde olsun bir özür yeffî teiûl-
mad» dedi, sonra da çölde yaayanlara yüzbin dirhem datlmasm.
Dirbas'a da yüzbin âirbem 'verlSmoÜHA mst^.
Dirbas bu ba üzerine mlan söyledi :

— Ya Emire'l-mü'minln! çöl ehline verdiin atyyenin bir misli-


ni bana verdin; ks^kenm ki onlara verdiiniz ihtiyaçlarm karla-
maz.
W
i

Hiftm #^1ne ona


— Sdst kendi lutcetln
cevaln vntU :
^ :

sâudur, onu anasm? decü. DJrbas sn

— Benim, umum Mûslûmanlarm hacetinden baka b^ hoe^a


yok, diyerek kendisine verUen yüzbin dirbemin ^ mhtaç
maniara datlmasm ar^ g^iS^teâ bel&<^
— oOo —
— 207 ^
I I tv I

* Çocuklarn ahlâk d
baz elence yerlerinde vakit öldürmesi,
diskotek ve benzen yerlerde çlgnca oynayp zplamasna gelince :

üphesiz ki, çocuklar ve gençler için böyle bir yaant, en çirkin


ve en tehlikeli bir yaantdr ki, Müslüman çocuklar arasnda da
yaygnlama benziyor. Yirminci asrda sadece erkek çocuklar de-
il, kz çocuklar da ayn rezaletin ortasnda bulunuyorlardr. Nere-
ye bakarsaîiz bakm, ergenlik çama girmi erkek ve kz çocuklar
kör bir taklidin peinde yuvarlanmakta, din ve terbiye snrlar d-
nda her eyi mubah sayacak bir havada koup oynamaktalar; on-
lar durduracak ne bir dinî engel, ne de kalblerinde bir Allah ve
Ahiret korkusu var. Artk bu çocuklarn nazarnda veya tasavvurun-
da hayat, gelip geçici bir yararlanmadan, uçup giden bir ehvetten,
yasaklanan bir lezzetten ibarettir. O halde her eye ramen bunlar
yapmal, engelleri dinlememeli. Kaçrdklar takdirde, artk her ey-
lerini kaybetmi olurlar, bu durumda Dünya'ya selâm olsun!..

Bir takm bo
akl sâhipleri sandlar ki, ayakta durabilmenin alâ-
meti, fütursuz bir dans ve elencedir; öne geçmenin, ilerici olmann
alâmeti, edep ve terbiye d
bir ihtilâttr; yenilenmenin, yeniliin
alâmeti, körükörüne bir takliddir. ite böyle düünenler, elbette ki
kendi içlerinde yklp
silik hale gelmiler, kiiliklerini yitirmiler,
cihâd ve fazilet meydannda yenilgiye uramadan irâdeleri ve kii-
likleri yklp hezimete uramtn
Ml iüMlft ^^MbM^ hayatta onun tek arzu-
"^ife^^sSJda,
su^ mÛ&Ge mazhar ^a«ftu eyde bumu yukarda olmak, yürüyüüBr
d© B^l^lk meydana getirmek, konumasnda cvklk yapmak, ken-
di benzerinde düük bir adamdan söz edip onun önünde adamln
boazlamak, dier birine sevgi zhar edip ahsiyetini katletmektir.
Böylece fesaddan fesada geçmek, pespayelikten pespayelie, elen-
cöden elenceye koturmak, sonunda kendini yok edip silik duîiuna
getirecek noktaya eritirmek onun yolu ve merebidir.

âjr bu konuda ne güzel söylemitir!

«Kendi kiiliini ihmâl eden herkes,


. ,
dier iösaBtoJaa dafea çok düük silinmeye lâyktr!
Yabaâmlmn yaay^Mi g^m h^^.
Isaman içinde görûlâmiy<^ek kadar sUiktîr.»

Hiç üphe yok ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, babalara, velîle-

re, yüce yöntemler, çocuk terbiyesinde salkh ilkeler, köklü ahlâki

— 208 —
*
TERBYECLERN ^mM^mm^
kumUar, bakcusmdan ayrd -edilen îslÂml kiilikle getirip ]£oymu$-'
tur.

Banlardan en önemli birkaç tanesini aaya naklediyoruz :


«Müriklere (Allah'a e
- ortak koanlara) muhalif olun (uy-

mayn) : By
(dudaklar görünecek ekilde) keein, sakal brakul»
(276)

~ «By kesin, sakal sahverin, MecusUere muhalefet edinl»


(277) buyurulmutur.
— «Bizden bakasna benzedie özenen kimse bizdjBn deildin
TUutdl ve Nasaxft'ya benzeoeye fizenmeyinl* Ca78)

— kavme benzemeye özenen kimse onlardan blricKr.« C27@)


«Bir
— «tmmeâ (= zayf görü ve clz iradeli olup herkese uyan kim-
se) olmayn O, ben insanlarla beraberim, insanlar iyilik ederse, ben
:

de iyUikte bulunurum ;insanlar kötülük yaparsa, ben de kötülükte


bulunurum, der. Ama siz kendinizi salam (ölçü üzerine) tutun tn- t

sanlar iyilikte bulunduu zaman iyUikte bulunmanz .onlar kötü-


lükte bulunduu zaman sizin kötülükten kaç nmanz (gerekir).)»
(280)

O halde okuyucumuza sesleniyoruz : u ikihusus arasnda bir


ayrm yapmalsn,: Yabanclardan alacamz ve terkedeceimiz (ne-
ler olmaldr?).
Yabanclardan alacamz eyler iki grupta toplanr Cevâz ve :

Tahrim. Yani bir ksm eyleri almakta bir saknca yok, belki yarar
vardr; bir ksm eyleri almamz kesinlikle haramdr ;

a) C&iz plan eyler :

Fay<W 'Sm, gelien ilmt bâte^ar tp, wXmtaMk - ge^BüBtri^


^flc« ^a^ft. sava telmblofisi. elementleri^ nitelii, atom
m
BirM benzeri yeni ymi böJ^ar ya^te^rtea? bu cümledendir. Çün-
hadislerinin kaps^- u
kü builar, Resûlûllah (A.S.) Efendüniz'in
na irmektedir :

»(276) Buharî Mûslm.


(277) Müslim.
(278) TirmM.
mm wmwm^
12801 Tirausd.

_ 20fl _ slâm'da AUeEgtimi Cilt 1-F:;4


«ilim taleb etmek her müslümana farzdr.»
Ayn zamanda Resûlülah (A.S.) Efendimizin buyurduu u ha-
disin de delâlet ettii manann umumiliine dahildir :

«Hikmet, her hUrtmln >xti^fa^ sma huldugnnda o. «ma daha ft-


ydEbr.» (281) .

Aynca Kur'ân'm delâlet ettii genel hükme de girmektedir :

«Gücünüz yetfci|;Uce dümana kar ,


kuvvet hazrlayn.» C282)

b) Haram olan ^^ler :

Yabanclarn gidiatm, ahlâk, âdet ve kültürünü, bize uymayan


d görünülerini, ümmetin özelliklerine ters düen konularn, ah-
lâkmzla badamayan davranlarn taklîd etmek harâmdr. Çün-
kü bu gibi benzemeler, taklidler kiilii eritir, nihu hezimete ura-
tr, irâdeyi ykar, ahlâk ve fa^eti iyice zayflatr.
— Nîmetienmek. bunun için dünyala girip garkolmak men'-
edilmitir :

Buhaiî m mm^id mm «MHeHne göre. &fa^ H^Op Omsr


Üran ve mrteBi) de mmm t^em UfiMiBpEte» «^u

irk ehlinh (ink&rct sa|>k mûlet^eHn) loyafet ve bez^Jertnden de


salomnf»
Dier bir rivâyette ise öyle tesbit edilmitir ;

*Fazla nîmetlenmeyi (dünyala fazlaca dalmay) terkedint


Acem haUumn giyim - kuam ve bezeUOTinl de brakml» (2631 ,

Bti mealde Mr hadiste üse öyle buyimbstu^ :

•Fazla nîmetlenmekten (dünyala fazlaca dalmaktan) saknn;


çünkü Allah n
(gerçek) kuUan fazla nimete dalan kimseler deil-
dirler.- (284)

Tukanda da o^^dinuz gibi, fazla nîmetienmek, leziz ve çok


îtiha.o^^ ûlpeÂ^ ddmak, devaml surette nimetler içinde dönüp
dolanmk, har - neir ohnaktr. Bu da devamU rahata aUmay iler,

(281) Tirraizî - el-Askel - el-Kaadi.


(282) Enfâl Sûresi : 61.

^ 210 —
TERBYECLEIIN SORUMLULUKLAR

VAcib olan dâvet ve cihaddan soutup alkoyar; maneviyat perian


eden elencelere, ehveti körükleyen gayr-i ahlâki yerlere sürükler,
bu yüzden bir takm kötü hastalklara yakalanmaya yol açar.
~ Ahlâk bozucu çirkin caz - saz dinlemekten alkoymak emz^
dilmitir :

Besûlûllah (A.5.> l^eodün^ bu^s^u :

— «üphesiz ki, Cenâb- Hakk beni rahmet ve doru yolu göste-


riciolarak âlemlere göndermitir: zurnalar, çalg aletlerini, içkileri,,
cahiliyyet devrinde taplan putlar gidermemi emretti.» (285)


«Ümmetimden ileride baz to|d|duklar (kabile ve milletim)
zlni^, ipe^ içkiyi ve çalgy helâl sayacaklardr^ (286)

itt« ala - türkfi söyleyen bir kadun yannda oturup onu
M^rao^ AOnb ms^tmet ^gOnfi
cek^.»
kulana erimi kurun döke- mm
(287) (

— «Kim, (dinen) izin verilmeyen caz - saz ve ark - türkü se-


sine kulak verirse, Cennet'te rtthanilerin sesini duyamyacaktr.»
(288J

Her akl sahibi gayet ^Bmek bilir kj^ ^x^ ttimcU. MM 9^


len bir takm çalglar, eylcsi Ml^öuNn çöcut^ ahJ^Mtsa^;
da olumsuz yönde te'sir meydana getirir; t^W. zspo^anda çocuu ba-
bolua, ahlakszla, dinen çirkm saylan $^ler6. s^hvet ve lez^t^
1er hatakUma çekip götürür,

Bu rn^rn^^ tem*m televizyon Mm Icâktm^dffi lMftlS^


den birîâ^ cümle ile söz etmek gerekiyor.

SLÂM'DA TEXEVlZYON EDNMENN HÜKMÜ


î

Bu konuda herhalde babalara bir takm belgeler vermek, do-


ru yplu gösterici deliller sunm^ gerekiyor. Tâ ki, televizyonun he-
lâl m, haram m
olduu hususunda bir sonuca varabilsinler ve n»
.maksatla kuUamlmasmm uygun olduunu bilsinlar.
c —— a i

(285) Ahmed b. Hanbel. :

(288J Buhari - Ahmed b. Hanbel - tbn Mâefl.


l^T) fta ArfÜtlr iumûi tarihinde.
mm Hnnizl : Ebû Muaft'dan.
sLAM DA Atn sLmttm
^l^esijc ki. birer yâym orgâm rnSm^ SB^M memm^
teyp v^'^mm. »^PNMff ve Aleüeriâ fflijmmdft taam alcbun
eriti^ en yüksek olarak saybEi^i^ ve bÜbun^Mllr. Güllü-
müzde madd^in ortaya koydutu büyük bir netice saylabilir.
[^Unutmayaîü^ tml^^ZYON iki yâ^ W£t3r bem hayr
:

>tr^ 1^ hm^ fi^ $er ^ kötülük için kullanlabilir. bnin ve tek-


nijü'bu barîka bululan hayrda, ilim irfm ^NâMaJU^
Ismm i^^üM»
tab^o- Mm
fa2lem bir ab^pi^ ire m6mm^ âeierkre
mmm "lke âfa^ iN^'&^^e^M i#Mi^,^E$a^
koymada kME)MS^ lULttn kStÛ
kig^ çUap âiS tmM&
farkl görü ortaya koymaya gerek görmez ve bu arac dier bir de-
yimle cihaz edinm^aJl, kullanmann doru olup olmad üzerinde
münakaa etmezler; bundan yararlanmak ve göz - kulak verip din-
lemek üzerinde durmazlar. Çünkü hayrl, yararl konularda kulla-
nlmaktadr. Bunun aksine, nesli yozlatrmak, saptrmak, cinsel ko-
nular müstehcen ekilde yaymak, çlgnca elenmek, mevcut kuak-
lan slâm esas ve prensiplerinin dna çkarmak için kullanlrsa,
Allah'a ve Âhiret'e imân eden insafakll kimse, elbette
sahibi her
bunun tahrîmine hükmeder, edinmenin günah olduunu, kullanl-
masnn haram sayldn rahatlkla söyler '
Bu ölçüde kullanlan
bir televizyonu bakalarna seyrettirip dinleten kimse aynca dinle-
yenlerin 3U yüzden iledii günahn bir mislini yüklenmi olur.

Televizyon cihazm kendi ülkemizde aratrp deerlendirmek


istediimiz zaman, bu âletin eref ve iffeti yrtp yok etmekte; nesli
zina ve seks konularna çevirmekte; her eyi mubah saydracak an-
lamda konular sergilemekte; toplum düzenini, ahlâkm bozacak po-
lisiye, seks ve benzeri filmlere arlk vermekte olduunu görürüz.
Az bir bölümü ise ilmî konulara, hayrl ilere yöneliktir. Böylece bu
âlet ülkemizde daha çok kötü amaçlar, zararl konularda kuUaml-
makta, yani proramnm büyük bir ksm
antî tlâmî ve anti milli
mahiyettedir. Durum bu olunca, günümüzde televizyon edinmek,
onu seyretmek, günümüzdeki proramlanm sâmmU büy^ la^ m
ramlardan saylr ve bûmir gtpah oVmst IHâM eâlttr.
Bu hususta size delil verelim :

B&imn im asrda ttP^ dtaan, müctöfeâi taaas^ bs^M


iemâ' ^i^sE^^rdr Mâm IMninîn, amaa m
î kcoTmacfer ^ :

1- Dini korumak t
-

2- Akl korumak
TERBlYBCttERtN SOBÜMl.m-UKLAm

3- Nesli korumak
4- OsiH GOtrumak (beden ve sh' sabn korumak)
5- Mal korumak.
lim adamlar diyorlar ki, tsl&m hukukunda yer alan Kur'ân
âyetlerinin ve Peygamber (A. S.) Efendimizin hadislerinin tamam
bu be hususu korumaya yönelik bulunuyordur. Televizyon prog-
ramlarna gelince, dizi filimleriyle, tiyatrosuyia, balesiyle, konseriy-
le, ve benzeri gösterileriyle, eref ve iffeti ykmak-
çizgi filimleriyle
ta, namus kavramn sfra düürmekte, zinâ ve benzeri ahlâkszl
tevik edip neslin bu konuda cesaretini artrmakta, ehvetini gck-
lamaktadu*. Bu hususiyetini dikkate aldmzda te'kiden haram ol-
duunda üphe yoktur. O halde onu seyretmek de, dinlemek: ds ha-
râmdu". Nesli ve namusu korumak için bu tahrime riâyet etmek art?'
tr. Bu ebede seyretmese bile onu edinmesi de harâm sayUr; çûnkü
çC^ MsiSz onu er yolunâa kullanmaktan baka yol $eçemez.
ResûlüUah CA.S.) Efendimiz buyuruyor ;

slâm'da zarar ve zarara kar zararla karlk vermek yoktur.»


t289J

Televi^on pro^aalm ^Ipncor ^l^mmsf% ga^eazUâ^ toplu-


^

dii IMOtaanm
onu satm alma^ evim m^^mm. Iarâmdr.
için,
Çünkü Mûslûmi^ M
«blâ^u» SB##n, o^ara zarar verecek ey-
lerden uzak tutup onlarm ^î^ tmtm, Uti ve dinini korumakla
yüjkümlü bulujs^yordur.
ly^^^f^ proramuKiâ Mrâs^t^eâ^-'^^^Mi^ fi^lt^AnS

m^Eteat-. im f^m0^ m mm almak, MJgm: MMdr. Görüldüü


jgibiytea isi^naliâ^fib $^»v4zyonu hangi yönü ve programyla âla
'

iâ^ME iM^â, aM^eâe bir deiiklik olmuyor, bizi bütün delU ve


belgeleriyle haram hükmüne götürüyor. (290)

(280) Mâlik - bn MAce - D&re Kutnl ; Ebû Saidel-Hudri (R.A.J den.


Açklama Balangçta bakasna zarar verilmiyecei gibi zarara zararla ka>
Mâb
:

lkta bulunmak da yasaktr. O hald« zaran vtsmti^e^ iMtei


(Mütercim)
(290) Yukardaki hususlar daha adamlar tarafndan hazrlanp nere-
çok, ilim
dilen televizyon EDNMEDE SLÂM'IN HÜKMÜ adh kitaptan iktibas
ettim. Ayrca bu konuda daha geni bilgi edinmek isteyenlere ORr NER
! sL A M D A A I L E E I T I M 1

Kadnlara .Benzemeye i^^miek Men'edilmitir.


Tabiîn'den Sald b. Müseyyeb (R.A.) diyor ki :


«Muâviye,. Medine'ye geldi, bize hitapta bulunarak bir konu-
ma yapt bu arada hazrlanm bir ireti saç (peruka) çkard ve
föyle konutu «Ben ancak Yahudilerin ireti saç kullandklann bi-
:

liyor ve görüyorum. Resûlüllah (A. S.) Efendimiz'in bana ulaan ha-


bere göre, bunu günah diye adlandrmtr.» (2913

Mûslto'in tesbit ettii rivâyette ise Öyle deniliyor :


Muûviye (R.A.) bir gün öyle dedi «Sizler gerçekten kötü :

bezekler uydurup ortaya çkardnz. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ise


bu- gibi günah ilemi yasaklamtr.»

«Kadnlar gibi yumuak davranp krtan erkeklere; erkeklere


benzenw0 özenip takUd «den
F
kadnlmn AlM eM^^ (282)

«I^f4mlard«a ^keklere benacemeye özenenler. ka- t^mSmJ^


dnlara .benzeme^ taklld edeinlere Allah ftnet etmiör.» (2^3 I

Ebû Musa el-A'âri'den yapt rivayette Resûlüllah


Tirmizi'nin
öyle buyurmutur *lpek elbise ile altn ümmetin erkeklerine haram,
;

kadnlara helâl künmtr.»


1

tn ve
0 M^ ^
^^fym^
ipm^, isâm^
^le^e^m^ l^iMtes benzemeye m-
^w^biiam m arkçkierej al-

keklerin kadnlara benzemeye ös^dip takÜ4 ÜOceleri; kadnlailâ $m-


nçplak vazîy^le sokaa çkmas, mahrem yerlerini tehir etmesi,
kesinlikle haramdr. Erkeklerin kadnlar taklîd etmesi, her yön^jle
kadnlamak,' çlgnca elenmek, hiçbir engel tammamaktr; ayku
zamanda erkeklii öldürmek, kiilii aalamak, fazilet ve ahlâka
ar darbe indirmektir. Sadece bu deildir, ümmeti çözüntüye, bo-
zuntuya, din ve ahlâk d
fenala, haram snrlarna amaya, genç-
leri kötülük ve cinsel konularn en fenasna doru çekmektir.

Baklmas harain olan Kadnlara bakmak, onlarla ihtilat halin-


de bulunmak, kâdnlarm açk - saçk sokaa çkmas, balarn aç-
mas men'edihnitir :

(291) Buharî - Müslim Sald b- Mûseyyeb'den,


:

(292) Buhar - Ebû Dâvud - Tirmizî bn Abbas (R.A-) dan.


:

(293) Ahmed - Ebû Dâvud Jbn Mâce. (özenmekten maksad, onlar gibi konu:
-

I3mya, giyimneyo ve süslenmece heves edip bunu bilfiil yaparak tatmin


TFnnYECI.F.nN sdrumi.ui.uki.ari

am Yüce Allah C.C.) buyuruyor :

«Ey Peygamber! kendi elerine, kzlarna ve Müslüman kadmla-


nna de ki d
elbiselerini üzerlerine alp örtünsünler. Bu onlarn
t

(iffetli) tannmalarna, eziyet edilmemelerine daha uygm olandr.

Allah çok balayan, çok merhamet edendir.» (294)

«(Ey Muhammedi) mü'min erkeklere de k : gözlerini (kendile-


rine helâl olmayanlardan) sakupsUar, utanç yerlerini korusunlar.
Bu onlar çin daha nezih ve daha uygundur. üphesiz ki Allah onla-
rn ileye geldiklerinden haberlidir.
MÜ'mne kadnlara da de ki t (baklmas haram olan eylerden)
gÖ^»^ «^^»lav ^B/k ro memssiktsam Imsmgm^B^ fffo jtaAssM.
-görünen ksm
dnda- açmasnlan baörtülerini yakalan Ûzelne
(gi^ie^k ekftdâ} i^^M^^S^ s^m^üiM
^i^bcaânft açmai^ar.» (2^)
W
fMedni) .........

imdi de, birinci âyetin tefsirinde Tefsir âlimlerinin, Sahabe "VÖ

selef-i sâlihîn'in neler söylediklerini birlikte duyalm :

— îbn Taberl. tbn Abbas CRA.) ûm #yle dedifini rîvâyet


etmitir : »Alkâl mû^îa kadnlara, bhr tiyaç için «vte^rtete
tklar zaman yüzlerini örtmelerini, ellerini örtmelerini, sadece bâ*
gözlerinin açk kalmasm emretmitir.
Yine îbn Cerir'in bn ii'den yapt rivâyete göre. bn Sirîn
öyle demitir U^beyde : %
Hâds el-Hadremi'den. «Mâi^^ltobln-
ne cemidMl^ane» 'âyetinin d^et Qm^m^xtA ve htfkmû ^n^m»

215 —
SLAM'DA ALE ElTlMt
hesm u tmab verdi s «Sc^Oc ^tâsâ^le» saâeee gâz^esi
kalacsic ekilde l^lanm ^ yûzlote MerOT>
Allâme tbn Cerir et-Taberî, Ahzâb Sûresi 59. âyetin tefsirini öy
le yapmtr Hür kadnlar giyim kuamlarnda câriyelere benzeme
:

sinler, onlar sokaa bir ihtiyaç nedeniyle çktklar zaman saçlarn


ve yüzlerini açarlard. Hür kadnlar ise sokak elbisesiyle örtünsün
1er, tâ ki ahlâksz fâsikin biri onlarn hür olduunu anlayp sözlü (ve
fiili)satamada bulunmasn.
Ebubekir Cessas da bu konuda öyle diyor :

^ Bu âyette, genç kadnlarn yabanclardan yüzlerini örtmele-


riyle; dar çktklarnda fâsklann kötü arzularna hedef olmamar
lan için örtünmeleri, iffetli davraunalanyla me'mur bulunduklar-
na delâlet vardr.
F

Müfessir Kaad Beyzav de bu Ayetin tefsiinde unlan yaayor


i


Kadmdar hit ihtiyaç nedeoaâyle dâan çâ^bSÛsam^ aokak el-
bisesîyii» t^zimîhi ve Mlea^âfiM ^mMiotl

AlIâme Nisâbûri de sÖzü edilen âyetin tefsirinde unlar yazp


belirtmitir «Kadnlar slâm'n ilk yllarnda, Câhiliyyet devrinde
:

olduu, onlarda câri bir âdet halinde süregeldii ekilde bir gta^
bir baörtüsü ile sokaa çkarlard. (Ba örtüsü sadece bal^cs»
ancak üçte birini kaplarcb). Wt
ve câriye tobirinden McecU^kt^*
di. iUda' denilen sokak elbiseleri giyinmeleri, ba ve yüzâeriîü örtün'-

Bütün bu ve rivayetlerden açkça anlahyor ki, Ashab-


tesbit
Kii-âm (Allah hepsinden raz olsun), ve bütün teffi^ ^
Müslüman kadnn ilgili âyetin gerei olarak sokak ^b^se^al- i^iR"
mek ve yüzünü yabanclardan «taeM^ «mrolunîöti^*:
Ikuc .alarak, Müslüman kadnn yüzünü örtme konusunda Re-
sûlüllah (A.S.) Efendimiz'den ve Ashab- Kirâm'm elerinden sahih
yolla tesbit edilen hususu birlikte görelim ^ResûlüUah (A.S.) Efen-
:

dimiz hacc için ihrama giren kadna yüzüne peçe örtmemesini, elle-
rine eldiven takmamasn emretmitir.» (297)

fS&^t l^lSBf, bu J^giiada yüz örtmenin vûcubunu savunarak Ashabn ve ilim ve


tefsir ehlinin hepsinin bu görüte olduunu iddia etmekle hatal bir yarg-
da bulunmutur. Çünkü gerek Ashab. gerekse iüm adamlar bu konuda
ksm yüzûû ve ellerin açk tutulmasnda aâSl^Bö» C^Sffl^
dm ayrlp D&vud
ikiye bir
belirtmilerdir. (Mütercim) *
.

C^) Sünen-i £bl - Tinnizi - Muvattat..

— 216 —
: .

TERBlYtXl FRlN SORTMLUr UKLARI

Aynca Ebû Dâvud unu riv&yet eâiycû-


— ResûIüUah Efendimiz ihrâml kadnlara eldiven ve pe-
(A.S.)
çi etimamy men'etmitir.
Bu rivayetler, Resûiüllah (A.S.) Efendimiz devrinde yaayan
kadnlarn yüzlerine peçe taknmay âdet edindiklerine ve genellik-
le eldiven taktklarna, sadece ihrâml iken bunlardan men'edildik-
lerine delâlet etmektedir,
. •

hrâml açk tutulmas da mutlak anlamda de^öW. nite-


iken
kim aada nakledeceimiz hadMer buna delâlet eimkba ve a^idtt-
yc bir Anlam kazandrmaktadr :

Hz. Aie (R AJ diym- id :

— Biz,
ResûlûUah (A.S.) Efejdimîz'le birlikte ihrâml bulun-
duumuz srada süvariler yanmzdan geçerlerken bürüdüümüz cil-
bab bamzla birlikte yüzümüze sarktr, böylece yüzümüzü örter-
dik, onlar geçip gidince tekrar yüzümüzü açardk. (298)

Patma bint Mûnzir diyor ki

MM
:

— EbAbeldr &âöOte Hz. SraMk ile birli^


OtA.) kz
büunuyorkeR irtzfUnâzÛ de Ört^ordul^ o bizim bu haUmlzl fa/Or-
gamyordu. (298)
'

Yine Hz. Aie (RA.) dan yaplan rivâyete göre, diyor ki :

— Kadn, cilbabm bann üstünden tutup yüzünü örtecek e-


kilde giyinirdi. (300)

Sahih tesbitle yaplan rivâyette, müslüman birkadm, Beni Ka^-


neka' pazarnda örtülü bir halde lüzumlu al -
'

veriini yaparken
Yahudi'lerden biri buna itiraz edip kadn ve örtüsünü alaya ald,
sonra da örtüsünü açmas için zor kullanmaya yeltendi. Bunun üze-
rinekadn hem oradan uzaklamaya, hem de bu mel'ûndan kurtul-
maya çalt, yardm istedi. Durumu yakndan izleyen bir müslüman
dayanamayp Yahudi'nin üzerine atld ve bir darbede vurup onu
cezâ olarak öldürdü!.
hadîslerden açklanan husus udur ki
Bu sahih ftesûlüUah :

(A.S.) Efendimizin eleri, kzlar ve Ashab- Kirâm'n kadnlar» ih-


râml olsalar bile baz ihtiyaçlar için mksiis. çktklan zaman yOz-
(298) Ebû Dâvud : Hz. Aie (R.A.) dan.

1300» vmmw.
217 —
^^ - -.». I
SLAM'DA! AtLE
II .I.,, I
I
ETM „ ,
n ,

lerini örterlerdi,onlarn itikadna göre, bu dosdoru slâ,in eriâh-


nm ^BTdtUlEi bir yücub idi ki yerine getiriyorlard.
O^ncû oiarak yûzû açmada ^Pmîl^ mîtelMâ imaie^kmâ m-
1er dediklerini birlikte, if^lim ve duyalm :

Bata mam âfii, tmam Ahmed ve mam Mâlik olmak üzere


ünlü müctehid imamlarn cumhuru, kadnn yüzünün avret oldu-
unu söylemilerdir. Bu balomdan örtülmesinin vAcib, açlmasmn
haram olduunu bgyân etmilerdir. Bunlann delili ilgili âyetin tef-
Mtedte geçen â^e^ ^^kmti^BBa. '^^kmsmm m ve yo-
ruml^d^. Jb^ ^Ms ^^^m^m «yt^^ mssemut^^^^i ^s^â^
çl^ken yÛzkrM M^te^ 0^
MbiWl^l^c9Qâft ^^^la mte^
krmm, mym zamâttcla tâlâinden birçoit hasmü^-m davran &y^in
bu demetini Imvvetlradünektedir.
Hemefl Fukahas'nd gelince, onlarm ictihad ve tesbitleri, görü
V© kavilleri, kadnn yüzünün avret olmadm ortaya koymutuk. Wt
fitne sözkonusu olmad süreöe .kadnlarn yüzlerini açmalan ^s6Sz^
dir; ^^'1^0 Î&M
söz konusu olduu takdirde, açlmas* haremi-
dir; bu gibi v^eye Is&fan kapama^ me^âeM dnlemek bakmu&iââ
Itemludur.
Hanefilerin bu konuda ihticac ettiideri en açk ve belirgin delil
u olabilir :

— Veda' Haccmda ResûlüUah'n hemen arkasnda yer alan Fazl


b. Abbas (R.A.) diyor ki «Yanmzdan ihraml kadnlar geçerken
:

onlara bakyordum, ResûlüUah (A.S.) Efendimiz elini yüzüne daya-


d, onlara bakmamam anlatmak istedi, ben de hemen yüzümü dier
yana döndürdüm.
Müslim, Ebû Dâvud ve bn Mâce'nin sahih senetle rivâyet ettik-
leri bu hadîsi delil seçenler, diyorlard ki Eer kadnlarn yüzü av- :

ret olsayd, onlar yüzlerini açk tutmazlar, Fazl da dönüp onlara


bakmazd.
Ebûbekir Sddik'm (R.A.l kz Hz. Esmâ'nn hadisine gelince :

Hz. Aie (R.A.l diyor ki Ebûbekir SIDDÎK'n kz Esma, üzerinde in-


:

ce bir elbise halde Resûlüllah [A.S.) Efendimizin yanma


olduu
geldi. Bunun üzerine Resûlüllah (A.SJ Efendimiz yüzünü çevirdi ve
öyle buyurdu «Ya Esma! üphesiz kadm ergen olunca
! ve yer- u u
leri dnda baka yerlerinin görünmesi doru deildir.» ve u u
derken yüzüne ve eline iaret etti. (301)

imi Sald % B^Ir Kataâe'dffli. o da Hsdiâ'âed. ö da m. Al$e âm.


Cuâih^4 Flra^ Honffîlerin delil seçtikleri iki hadisi ele alp m
cevab vennilerdir :

Önce, FazlAbbas (R.A.)' nn hadisi, kadnn yabanc er-


b.
kekler yannda yüzünü açmasnn cevazna delil saylmaz. Çünkü
Fazl'm bakt kadnlar hac ibâdetinde ihrâml bir vaziyette bulu-
nuyorlard, îhrâmh bulunan kadnlarn bir fitne söz konusu deilse,
3rM^^B^ tutmalar câizdir. Çünkü bu konuda Resûlüllah'm
(A.SJ açklamas vardr -îhrâmh bulunan kadm yüzüne peçe ört-
&
:

mmta, tc^s^^asy» hadisden anlaüan, ihrâmU ha-


la dsmda kadn hem ^?#2ta ât^. tesra Mft^^ m^m.
Sonra, kadnn yüzünü ve elini açmasna delâlet eden Hz. Esmâ
hadisine gelince, onlar bu hadisi delil seçmiler ama, hadîs mursöî-
dir, yani senedi kesiktir.

tbn Kesir kendi tefsirinde bu konuda unlar kaydetmitir Ebu :

W0S3â flâ '^âsem mmai, <Hz. Esmâ hadisi mürseldir; Halid b. Derik
bunu Hss. KA.) ûm
iitmemitir.* tmSiTl
birçou mursel hadisi zayf olarak vasflandrp
îlim ehlinden
ona göre yargda bulunmulardr. Hadis zayf olunca da deliî olarak
seçilmeye pek uygun deildir, hükümleri çkarmada pek itibar edil-
mez. *

<. Wk^^Â
iibun^ ^i^Mr. â^dmM
jtaaprte^
hiM^ hmm %m
Mtom
^ mka.-
^^tlT ni sakmda
Mm ^
hmm tt|si0 endie bulunii^a toühmesi lizerta^le dmas,
cev^ fitne olmad dun^^^ ^^toth ohp bu durum
k&te ahmnca, bundo elde edüen ^i^ sonuç u.cdabüir :

nsanlardan kim toplumda îRtne ve fesadn ortaya çkmasn, bu-


lunduu muhitte, yaad bölgede bunun yaygnlamasn ho kar-
lar? Durum bu babaya gereken, yüzlerini örtme-
olunca, gayretli
leri için elerine ve kzlarna emredip Allah (C.C.) ve Resûlüllah
(A.S.> n buyrukUum imtisallerini salamaktr. Aym zamanda As-
hab- Kirâm'n iffetli, tertemiz hanmlarnn bu hususta gösterdik-
leri anlay
ve sabn göstermelerini benimsemektir. Aynca güvenilir
tes^^teHi tekrir e^^^eri ^
tesl^ uymalarn gerçekletJi'"
mek ve her zaman en güvenilir, en takvâya daha yakn olanm fitl-

— Zt9 —
" " ' '

'

B^'babeaar ve onlânn elöri ve kyâmet gününde Allah'-


tozlan,
n te^3# »)^E^ m0Bmmnm. sdd^â8a cMto ^mmâ» m
bei^âlter #aai^ istisr^^^ -ki bunlar en ^iz^ arkada$laniur!; yûZ-
leini örtsünler. (3(fâ)

Kadnn krtarak, güzelliklerini tehir ederek sokaa çkmas


men'edilmitir; bu husustaki deliller aadadr Müslim'in tesblti= :

ne göre, Resûlüllah öyle buyurmutur :

—«Cehennem ehlinden iki snf görmiyeyim Beraberlerinde :

sgr kuyruuna benzer kamçlar olup insanlar onlarla döven bir


kavim ve millet. Dieri de, (sözde) giyinik çplaklar, yürürken kr-
trlar, erkeklerin kalblerini meylettirirler. Balan meyilli deve hör-'
güçüne benzer. Bunlar Cennet'e giremezler ve onun kokusunu ala-
mazlar. Oysa Cennet'in kokusu beyüz yllk mesafeden hissedilir.»

Ahz&b Sûresinde ise Osnâb- Hakk öyle buyuruyor :

«Evlerinizde vakarla oturun, eski câhiliyyet günlerindeki gibi


knt^fak (sokaJklarda) süs ve güzelUkletnlzi dan atmayn.»
I

Nûr Süresi 59. âyette de öyle buyuruluyor :

«Evlenme ümidi kakmam (hayz H^Stan kesiUp) oturan ka-


dnlarn süs yerlerini göstermeksizin d^biseleriM d
fBt
ten^ f^M» ^
todüerifte gûn«^ y^eör. Bunun3to fii* da^anmalaan^tm^
kendileri için hs^m%fc. tCC.) iitendö-, bücadir.»

«Ey Muhammedi mü'mîn erkeklere de ki gözlerini (kendüerine :

helâl olmayanlardan) saknsnlar, utanç yerlerini korusunlar. Bu


onlar için daha nesdh ye daha uygundur.» (304)

>MI*lMfi Ittdnlara da de ki (baklmas haram olan eylerden)


t

^&^etkâ saknsnlar: iffet ve namuslarm konsunlar, görünen yer-


lerin d^mda süs yerlerini açmasnlar.» (305)

Erkeklerle kadmlar birarada bulunduklan takdirde on-


lardan herbirinin gözünü dierindim ymiima^ saknmas nasü dür

(303) Müellif, kadnlarn konusunda bir tarafn görü ve tes-


yüzlerini örtmeleri
W^ *^ük vererek HanefUer'in daha kolay bir hüküm getirmelerini oe-
^^»mektedir. Oysa kendisi müctehid deildir icühadi(:tihad nakzetmiye-
ictihadlann zayf
ceine göre, Hanefi imamlannm bu istmbaU istidlal ve
görüp bir tarafa itmeye hakk yoktur. (Mütercim).
t3Ö*> NÛÜT Sûresi : 30.
(3C@) Kür. Sûresi : 31.

— 220 —
.

TEHBYECLERN SORUMLULUKLAllI

ünülebilir. Bu tfiNMe ^l&let ettii ey. bu îk cînsâd ihti-


löt ve bunun harâm olmasdir. (306)
C€«)Ab- Hakk dîtra^l)ir Ayette de öyle buyuruyor :

-Peygamberin elerinden ie yarar bir ey sormak istediinizde


perde arkasndan kendilerine sorun; bu ölçüde hareket etmeniz hem
sizin kalbleriniz, hem onlarn kalbleri için daha temiz, daha ne^-
(307)

Bu konudaki dier hadîsle :

^ir erkekle (yabanc} bir kadn tenhada asla bâbaa kalma-


snlar; kaldklac taib^^irde mutlaka eytan .Oçüncnl^ olur.» (Tk>-
mizD .

«akn sakm kadnlaan yama» ^bmefhâi» IB&mmt Iterte


bab'fUoi bfai sordu t BesûItklhOl gb«G^ (dan luultis taomm
yakmlanysa ne dersiniz?» dly» tmmm l?esrgamberimiz (A.S.), «Kb-
Gamn yaJonlan ölümdür.» buyurdu. (Btücul-Mû^im.)
m^kAen hiçMrt^ yannda mahremi olmadkça Cyabanc) ka-
dnla tenhada lühatt kalmâsml» (Bo^at^vfCkdti)
Yabanc kadna bakmamn lar&m lulmd hakknda varid olan
âyet ve hadîsler :

«(Ey Muhammed!) mü'min erkeklere de ki gözlerini (kendile-


rine helâl olmayanlardan) scüunsnlar. utanç yerlerini korusunlar.»
*
(308) .

«Bilmediin bir eyin ardna düme; çünkü dorusu kulsUi* SÖz


ve kalb bunlann herbiri ondan dolay sorumludur.» (309)
Asbabdan Cerir (K.A.) diyor ki :

^ l^^Müb lAM^ Efe^dimla» mmm meydana gel^


mdctan sordum, ü^^mnâu ki- t «GözOnü hemen çevhrU (310)

Ümmu Seleme (R.A.) anlatyor :

— Resûlüllah (A.SJ Efendimizin yanmda idim. orada Hz. Mey-

(30^ yorumunu kendi gön3«û ia^kemmaâff fe^m^m ar-


'hailem bu ftyetin de
kek ve faMnlarden herbirinin d^eM Mdma
haram olan r^Üsâçe
bakmalar söz konusudur. Çünkü baz haÛeirâe IhtUftt zorunlu oh|Büfind«n
cevâz verilmitir. (M)
(307) Ahz&b Sûresi 53. (Ayet daha çok Peygamberimizin eleriyle
: ilgilidir.]
(306) m- Sûresi : 30.
(30fil tsrâ Sûresi : 36,
(310) Sahlh-i Müslim.

221
»

JSLAKI'&A Aftm SÜTM


mune de bohn^re'âu. Âas^m tim Ki^^am ^^Idt, bu âft
thfiiOll
htze hicap (axiusndan konum^ Üe enxc^tttea asmem Mk 1>u
nun üzerine HesûiaUah (A.S.) Efendimiz, «OnMl JeffiO^M ^Goruyup
masasam «e^^t* ^furdu. Biz. «T».IMMm 0
nd^llif? v« tetn^^. (Boüm 1^ sakm^ var m?)
d^dik. Peygamleir tA.S.) «iz ikiniz a*nâ msnz, tiiau gömüyor
t

musunuK?» bayurdu, (311)


«Yollarda oturmaktan sakinini buyurdu. Bunun üzerine
Ebû Saîd (R.A.Î diyor ki, öyle sorduk *^^e£im&k SÖlftk- tmMm ^
|^4@) ister istemez oturup ltrâf&fft f^^B^im talü Ik^imMOE
îm MMI^)» Jltt^^MA'M^ «^j^M^ MMOl nmls ^gs^fosauz,^
e ted^ ^FdNiB î^E^ 1^ ^köin) hâl^teaiu verini»

Ashab :

^ Ya ResûlüHahl yobuL hakk^^i:? cUye agETunca. t^yurdu ki >

^ tmnmak, saknticulk. ex^fmm «c^^zunek, VNiSim seia-


m 9% em^andrraii:, ^NUkle emretmek; femOkten men^etmektü:;
(312)

Bilindii gibi, insan topluluklar bir bagtan bir baa, he^sâ: ûmr
metler (milletler) bütoüyte ya^l^a, &m^si&. tl^l^&rl^ kadUny-
:

la, hâkimiyle mahkûmuyla, sonsBesa â^ 'smm


leâmm Ifc'm tn

sg^eliyec^ i^t^sEö ^^y^t^msS; ^^ili ctogiit,.Mtfin erkek ka-


takm haramlara bakmak gibi kötülüklerden kendile-
mx üzsak tVttuklan takdirde. 1^ fei. bu tapluluk ve millet-
ler«a^ «e ^?^^^t& ^ilçesinde salmrlar; güven veeriirler.
istikrar gölge-
Çünkii
si© eyleirler; eref ve mutluluun doruuna
Allah'n <âzdigi yolda, slâm'n farz küd caddede eeyü&tmilerdir.
Allah: (0.0 m doru buyurmutur :
^

(32Î Bdial - Müslfin : Ebû Saüâ tRA.) den.

— 222 —
TERUYECtLEHlN SORUMLULlfflUjlRI

«ÜpheslS M tni, ^mtm ^^lâadogru yolumdur; artk o yola usnn,


ba^a yollara uymayn, sonra bu iKdlar sizi Allah yolundan s^fa»^
parçalar. te
Allah, size bunlar emretmektedir^ olur kl sakmsimz.»
(3X3)

bu B^elOT. kucdlafda ts^âm forâânde te^


gelip geçen
metimiz için ge^kleen hakikatlerdir. Bu da ancak, mHletlere möf^
4e ve WBm iâmm indirdii Kur'ân' ögretn^^öv mmn fmcliyle
vtal bâimutur. KÖc'k&f "Smmsi y^mda
birbirini izle^^ n^iUe^
re de^am^ t^k. j<â olmutur.
Allah, (C.C.) Muhkem-i Tenzîl'inde doru buyurmutur
ne ;

«üphesiz ki bu Kur'ân, en doruya, en salama iletir. Güzel ya-


-

rarl amellerde bulunan mü'mînlere büyük bir mükâfat müjdeler ve


Âhret'e inanmayanU^ e^m veriçi bir azabn hazrlandn bildi-
rir.» (314)

îte ey babalar ve analar! bunlar slâm'n çocuun ahlâk selâ-


meti, seçkin kiiliinin yeerip gelimesi, ciddiyet erkeklik ve en gü-
zel ahlâk âdet edinip benimsemesi için koyduu en önemli terbiye
kaideleridir ve amelî yollardr. Size düen sadece çocuklarmz bu
kaidelere göre terbiye etmek bu dorultuda yönetmek ve yönlendir-
mektir. Böylece çocuklar faziletli ahlâk üzerinde, zatî eref ve itibar
çerçevesinde, sosyal terbiye ve edep üzere yetiip geliir; nsanlar
arasnda dikkat çeken bir ben olurlar.
Bugün karmzda, önümüzde ve uzamzda, çocuun kiiliini
geütirip onu seçkin bir. kii yapan, ona hayatm sorumluluklarm^
l^ayan ve ona göre hazrlayan îslâm'm koyduu terbiye ilkeleri ve
kurallar deer ve benzerinde ikinci bir sistem var mdr? Resûlüllah
(A. S.) Efendimizin bir yol ve sünnet olarak önümüze koyduu terbi-
ye ölçüsünde baka bir terbiye ölçüsü mevcut mudur?
^^ KKaetAre gark
olmak, r^h
Maâe 46a^ Ms^sük -0m-
gun kl9Qllz« zarar sezmez, diyen kimsenin bu sözCtade bâyle lir
^ r0 kural var mdr?
— ehvetler ve lezzetler peinde koup dumok, çöeuun ahal^
yetim ^«^emez, diyen kimsenift
dh*me var msilbr?
^ m^m^ gerçek bir yönlen-

— ehveti gcklayp insan kutsal deerlerden koparan ark


(313) En"&m Sûresi î îm...
C3U} Isrâ Sûre^ 9.
:

— 223 —
SLAM'DA ALE EtTMt
türküleri, caz - saz ve gmeSik tentem dUemek çoktun kiQUî£;le
zarar vermez, (%8a. kimsenin bu sözünde gerçek bir Ölçü mevcut
mudur?
— Turizm kaynamas, açk saçk dolamak, kadn erkek ka-
-

ts^l^r deniz kenarlarnda bu ild eînsin çplak vaziyette birarada bu-


lumntt^ çocuun ahsiyetine darbe indirmez, onu asl deerinden
ctûürmez. diyen Mn^mte bu iddiamda gerçek pay var
— Kadnlara benzemek, bir bakma kadnlamak, onlar giyim-
kuamlarma özenip taklid etmek, kadnlar gibi krtarak konumak,
çocuun kiiliine zarar vermez, diyen kimsenin bu sözünde fazile-
tin var mdr?
üpheniz olmasn ahlâk eitimcileri, hemen he-
ki, terbiyeciler,
men u
hususta birlemilerdir Sözünü ettiimiz çlgnca hayatm
:

gözle görülebilen her yan çocuun erkekliini öldürmekte, ahsiye-


tini yok etmekte, ahlâknn mayasn deitirmekte, bir sürü hasta-
lklar yaymakta, eref ve iffetle ilgili faziletleri kazaya^. u|;ratmakta-
dr.
I

(i

Dr. Alexifi CABREL, NSAN BU MEÇHUL adl Wlnââr ki:

— «Cinsel duygu insanda harekete geçince, kan ile bileip cere-


yan eden bir çeit maddeyi ifraz edip dimaa sevkeder, bu durumda
kii artk sade düünmeye güç getiremez.»

C&m Bâlû^ ÇN3EL HEYECAN adU kitabmda diyc^ ki î

— «1962 Birleik Amerika'nm 35. bakam J. Kennedy


ylmda
öyle sesleniyordu Amerika halkma, : Mam^^mik gelecei tehlike-
dedir! çünkü, bu {SEoyte g«^ri mââüevt âe^egâsa^m^ea ç^OMp 0âr
vet bataklmda gark olmak ImGNfir» düen sovmsâ^
^ H^^se^ 0^e bulmt^^üo'. Askere aimmakta olanltMisiK
altema «^fö^ c^t^ ^kmtu-. Daldklar
fadtienmen fianatft|g
9^mA 9^3^. ki3xmlar onlarn Hyakatmi IfBad edip tbbt ve nef^
^ dlçüleîü ykmtu*.*
Lübnan gazetelerinden birinde, 650 sayl nüshasnda Sosyal Ei-
timci Margaret Simîs'den öyle dediini nakletmektedir :

—«Üniversite ve akademide okuyan talebenin % 60' imtihan-


larda dökülüp kaldlar, ciddi hiçbir baar salayamadlar. Çünkü,
talebenin çou cinsel konuyla, dersinden daha çok megul olmakta,
kafasuu onunla iirmektedir.» .

— 224 —
TEKBYECLERN SORUMLULUKLARI

SorumUl^ ^lyan.
d
crtUCtemn MMe
babaiar ve terbiye^, oe, çocuklarn ahlâtc
cinsel konulardan uzak tutmaya çalmalan gerekmektedi-, C<
ve kafi^iiiffi» «o^, kîUik. yüksek ^lâk, faaM
glH m&nevt d^^M â^a£mm% $$eyta â^mnde Allah (C.C.) kor-
kusu ve sevgisini alamahcUrlar.
— oOo —
Sonra da üzerimize gereken husus udur t

Çocuun ahlâk takviminde, nefsini slâhta ve ahsiyetini olu-


turmakta çok nazik murakabe ve büyük sorunUuluk devrel^lni ih*

^Kru^an #iTlfemi bozan, yohn^ mm^Bm t« m^tmm


aratrp încelediimiz zaman, ger<^|^ mWmtm çocMmm ^im^
rakabede büyük bir gaflet göstenüklerlnl, t^btyelel hususunda ih*
malkâr davrandklarm görürüz.
IpOi^gâ khtfikm Bozan, IT^itta '
artan w S^^kui baz
sebe^ort strakEBuâc ^^&j^mm *
— Çocuunun dizginini elinden brakp kötü arkada edinmesi-
ne göz yuman, irretlerle dostluk kurmasna aldr etmiyen, dile-
diklerini yapmalarnda, istediklerini ilemekte onlan tamamen ser-
best brakan, hiçbir mürakabe ve soru açmayan bir babay düû-
£^ 1^ tetos^ tanm çocuu veya çocMm kStû arkada^arm te'-
sirin ^cm ve onlarn birçok sapklklarm olduu ^bi benîms^l^;
kisacasi en t^^Htero» '^mtisst.

— Çocuun Edââkn bozacâk, ailesinden koparacak, baka kül-


türün Inrbam yapacak filmleri seyretmesine, polisiye filmlerini izle-
meye müsamaha gösteren baba. bilmelidir ki, sözü. edilen filmler bü-
yükleri l^e bdsânakta. onlann yolunu deîtîm^Ml^fk ^e^MlI'
^s&^Bâ6 yapaca tahribat! te'sirin büyüklüünü, dûûmya
gâ^

nx
W
^M^M
Ma ûmmûsk
jpstel^ <ta^.
baba, bUere^lta ûm W!i^i!m^ ^^om^^^
W çukura atmakta, onu mutîlk 1^
hel&ke terkebn^ctedir.
— Çocuuna alam olduu gibi terkedip. Televizyonca gösteri-
lenahlâk bozucu .temsillerle, din ve ahlâk sHimnaan danrârtçâerle ba-
baa brakan baba; bu durumdaüphesiz çocuxmlHiiâ m^acM
hiç

^ Tmmmâm iM
^
bir eitime terketmi demektir. Çok sürmez çocuk Isa
Vm^e yetiir; x^
vm kopup
ve ter-

u^Ma^.
_ 225 — kUkn'da Aile Eitimi CUtl- Fi IS
mhkU'ttA ALE EÜlTmt
— Ç^>cugunun birsam Spe s^m'^mm^ l^öilar,
- ctergiler
satn almaSEOft, mtm ruhunda loiEyffiznü. 8aygszl]|pu ^riMîûSiEl|r»,
luncl ve her türlü hayaszl dt^tram ^^^^ma^ teseto ptena-
sna, çpl^ resimlerle, mûtehcen Û0^â% «M
n mâtalaâ etme^bae m^amaha.fât^n 1:»^ ^to&Hr ki, çocu-
u ahlâlc f# M yçU^a yüft^^ f^mâ fc^nlara gsoH ügt
duyacak ve günah gerektiren bir hayat içhie gidecektir.

— Çoluk - çocuunun, e ve kzlannm


ne kolaylk gS^s^en, c^c^n a^k - saA M^Mt iMMM^'
mam. IdmMie ^e^c^tiklanm^ k^ezi arluula

m Y&^m^mmi iMt ^i^^M^ ^e^^ etm^erlne g^ ywan baha,


bimeHii^J^ mmm m
Jenere
^ iMui^ m 0tü yoltet, 1^ #^
ehmtm^ âdet edînscc^^ ve ahM kurallannm ve s-
mrlfilttlli dnda kalan tuzaklara deecekler; sonunda iffet ve na-
muslar ar darbe. alacak, eref ve itibarlar köküiadin yklacak, ka-
dnlk hicaplar yrtlacaktr. O kadar ki, iin sonuna gelindiinde ar-
tk ne alamftmn, ne de pimonhk duymanm bir yaran olacak.
te ne SFÜzel demitir!
Lübnâ adl kz çocuunu bütünüyle ihmâl edip sonunda onun
dütüü batakl gören babanm aiamasm konü edinerek âir öy-
Ui diyor :

«Kendi elinle öldürdüün Lübnâ'ya alyor musun?


Juüb^ ^4en çkt, artk sen ne y^jabilirsin?.»

mumkaba eWW M^a. hil^^^ 4 Ç^^otttU ad cai^^ îâ^


m 'pB^em ms^iim, nakus m ^al ^^mm Mpüia {ilçesine dü^-
sahtedirler. Nice faaâtaa-Ri |r^â<9z fuhu va a^a dü^jU^
ritü,erefsin la^M^ i^e^hladldarm duyduk. Ailesi ise,

aradan hayli ztiMto kzlarnn ne halt ilediklerini,


mç belirtUeri ratc^ çlanca nasü kötü yollara dütüklerini anlarlar,
— Çocuklanmn okuluna bi^ göz atmyan, onlan denetlemiyen;
neler yazp çizdiklerine bakmaym balja^ l^hnâi^ ki, çocuklar eer
yanl yolda yürüyorlarsa, sapklara uyuyorlarsa, yakmda

calckf;ruh ve sldAkTanh ûe^enmre eîecek ic^cnn^ ve henz^


lan ^sts^ami^m cânsel d^t^pttbam dile getirir mahiyette bir

— 286 —
^^fl^LERN SORUMLULUKLAR
II 1
) 1
I
1 I
H> I » jl - NtÜ Ll- ' I
11

M
yazacaklar, ne Mibalanndan. ne râlUezizu&n sonnadan

Hiç
özenecekler ve sonunda saptp gidecekler.
üphe yok ki, çocuklar, çok sürmez, babo,
bu durumdaki
gayesiz, amaçsz bir sürü serseri olacak, anarizmi benimseyecek,
dMm sapp, muhasebe ve sorumluluktan bütünüyle kopacaklar-

dîr. Çocuklar bu noktaya gelince, artk onlan geri çevirmek. slah
ve tedâvi etm^ lüabüdipetA agmti^^sMf.

— oOo —
I^MM
W0^^es^l^m gereken, çocuklcurma yeterince ilgi ve
II^Em^ S^s^m^ m^sa korumak, güzel ahlâk, nazik ve saygm
i^amnay, iMt^ 1^ lâip^Ni^^ W
Mte ODarm ruhunda ve dim^^ S^zel â^tler Imte 0^
mektiir.

Babalar, terbiyeciler, sizlere bu konuda Resûlüllah (AS.) Efen-


,. «n güzel ahlâka, fazilete, en doru ve salam muameleye
ökeden, alayan hadislerden birkaçm hatrlatmak istiyoruz :

«Ben ancak güzd * faadletli ahlâk tamamlamak için gönderil-


dim.- (315)
Bir adam, Hz. Peygambâr^den (A.S.) güzel ahlâktan sordu. Efen-
dimiz u
âyeti okudu :

«Sen affetme yolunu seç; iyilikle güzel davranla emret ve câ-


hillerden(muhatab olmayp) yüzçevir.» (316)
Bunu okuduktan sonra Resûlülah (A.S.) öyle buyurdu «Güzel :

ahlâk udur Senden ilgisini kesene ilgi gösterip gitmen;,seni mah-


:

rum edene vermen; sana hakszlk edeni affetmendir.» '

«Kyamet günü teraziye konulan en ey, Allah'tan korkup ar


feoâlklardan saknmak ve bir de güzel ahlâktr.» (317)
Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize bana tavsiyede -
buu^
dedi. Efendimiz (A.S.) ona öyle buyurdu ;

N^egrede otosan ol Allah'tan kork!»

(315)
mm
mm
Ahmed, b.
Mem- mam..
tti& Bftvûâ
Haabel

-
-<
m
T^m^
-

^ JSm
Beyhald,

: Ebû
uetM^
(RA.) daa.

— 227 —
SLÂM'DA ALE ETM
Adam, biraz daha tavsiyede bulun, âedi. Bunun üzerine Resû-
lüllah (ASJ £f^düni«
~
«Kdtmo^ arkasndan hemen iyilik ile k o kOtOiagÛ sil-
sdnt»
Adamy^ biraz daha tav^yede bulun, deyince. Efendimi
'

le bj^ft^u t

» «nsanlara kar güzel ahtl& ^ dawm}# [

Dier iki hadîste de öyle buyuruluyor :


^

— «Mü minlerin imân yönünden en kâmil *


olam, ahlâk en gu-
^} olandr.^ (319> "

Bir adam. Peygamber (A.S;1 Efendimize gelerek önünde durup


sordu :

~ «Ya Resûlüllah! din nedir?


— Güzel ahiÜUr« diye eeviip verdi.
Stmnt adam Peygamb^ (A.S.) m sa£; tarafina geçerek sordu :

— Ya ResûlflUahI ûb&
OâsBel ahl&ktr. diye cevap verdi.
Adam bu defa Peygamber (A.S.) m sol tarafna geçip sordu :

— Ya Resûlüllah! din nedir?


— Güzel ahlâktr, diye cevap verdi :

Sonra adam, Peygunber •A.S.I Efendimizin a^ca toraitna ge^


sorân s
-

— Ya Besnl^ah! din ied^^


— AûXaxmy%«^ musun? Din, ^^enmemraâtr, Imytsvtö. Câ20}
Bu, salât-u selâm kendisine olsun. FlesûIüUah (A.S.) Efendimi-
zin feyiz pnarndan bir yudum sudur ki sosyal .alanda toplumun
birbirine lütuf ve nezih davranmasm. izlenecek adâb ölçülerini, kar-
lkl güzel muamelede ve ahl&M olmada takip edilecek yolu gös-
termektedir.
Babalara ve terbiyecilere gereken, bunlar gerçekletirmek ve
söyledikleri bu hakikatlerle yaamaktr. Tâ ki, çocuklarna güzel ön-
derlik, âile halkna iyi - yararh velilikte bulunabilsinler.
I

Sonra da baba ve terbiyecilere düen; çocukUuruub sözü eçdIen

Ebû Zerr
(318)
tsim
Tirmizi

tam Muhammeâ
:

lftM -
is.
Mm el-Gffâri (RA.) den.
f ^»ft BaMr» OtA.) den.

«I-Merre^ân.
.

TFRnlYECLERtN SORUMLULUKLARI

tslâm adâbm izlemelerim telkin etmeleri, toplumsal hayatta kar-


Ukl sevgi - sayg, lütuf ve nezaket kurallarna riâyetlerini salama-
lardr. O kadar ki, çocuklar, kendilerine hakszlkta bulunanlar af-
fedecek, kendilerinden ilgisini kesenlerle ilgilerini sürdürecek, ken-
dilerine vermiyenlere gereken yardmda bulunacak, kötülükte bulu-
nanlara uzatacak düzeye gelmelidirler. Ayn zamanda in-
iyilik elini
sanlar arasmda dikkat çeken bir ben, yeryüzünde yürüyen melek
gibi olmaldrlar. Bütün bunlar uygulamak, gerçekte Allah'n u
buyru|;unu yerine getirmek anlam ve hükmünü tar.

-Sen affetme yolunu


(muhatab olmayp)
seçt iyiUlde,
{yüzçevlr.»;
âMramU
f3^>
1^ ^
lüllerdea

Sen artk (kötülü^i en güzel e-


«îyüikle kötülük bîr deildir.
kilde sav. O vakit seninle aranzda dümanlk bulunan kimse scak
bir dost gibi olur. Buna (bu güzel davran ve duyguya) ancak sab-
redenler eriebilir ve buut ancak büyük pay s4hibi olan kavuabi-
lir.- (322)

«Rabbmzdan mafirete
bir ^
eni (genilii) gökle yer kadar
olan Cennet'e kouun ki oras sayg ile Allah'tan korkup kötülük-
lerden sakmanlar için hazuianmtr. Onlar ki. bollukta da, darhk-
ta da (Allah'n honutluuna erimek için) harcarlar; Öfkelerini yu-
tarlar, insanlar (kusur ve günahlarm dikkate aUnayp) balarlar,
AlAb SI» yilikte buluanlan sever.» (323)
îleride -Inaallah- NEFS TERBYESYLE ÎLGÎL SORUMLULUK
VE SOSTAJft TERBÎYEVLE LGL SORUMLULUK bölümlerinde nefsi
ve aMâkI faziletleri j^&mm açklayacaz; öyle çocuklar bu-
ki.

W(üa süslenecek, okuyucu arad; kalbi ifay bulacak, susuzluu-


nu giderecektir.

Sizim sesleniyorum .t Ey Babalar. yblUer ve Tel%ec^rt


Resulüne CA.S.) Efendimizin çocuk, terbiyesi hakknda göster-
dii ihtimam ve titizlii bildikten sonra,

ÇocüHlarmzm yanh ve eri yoJlcü-n dbnuup onlar sapa-

(321» A'raf Sûresi : 199.

— zaat.—
SLAM'DA AtE ECtTMt
sa^am syi^ta tutmakta bîr mâam meyvalanndan Urinin de
güzel ahlâk oldug^urau anladktan staam.
Okuduunuz, gördüünüz zararl yazlann mahiyetini
çiricin,
iyice belledikten sonra cier parelerinizi o gibi yazlardan uzak tut-
m ayf?:ft vftcîb olduunu idrâk ettikten sonra,

ResûlüUah CA.S.) Efendimizin güzel ahlâk ve iyi - ho muamele


hakkndaki tavsiyelerini iittikten sonra,

Evet bütün bunlardan sonra. Önünüzde, azminizi toplayp bira-


raya getirmekten, himmetinizi iyice ortaya koymaktan baka yol
yoktur. Üzerinizde terbiye edUme, öretilme ve korunma hakk bu-
lunanlara kar üzerinize vâcib olam en mükemmel seküde yerine
getifmeniz gerekmektedir.
t.

Biliniz ki, çounuz çocuklanaz ve örencileriniz hakknda ahl^


cîhetiyle pek ciddi davranmalnz, gerekeni kusursuz, noksaaisz y^
maya çalmadnz.
^obnasm
heniz
teM^
serke ki»
üzerinizde terbi3re ecUlme ^alda bâmaEiMr. $âp*
ve anarist ytt^ppek. bozgunculuk ve kötü
1^
ahlâk üzere eitUec^der.
tehlike olacaklar,
te 0 moam ve Mmaedp maa
toplumu temelindik ykmaya yönelen tohr£b alet-
W
leri kesilecekler. Bununla da kalmyacaklar, toplum^ âier ÇO0U^
lan onlain suç tekil eden amellerinden kurtulmak ç^ ^nak ara-
yacaklar; onlarn bozgunculuundan, ahl^ bozucu da^tuularm^
kurtulmak yoUanna bavura^klar^ .

O hate @ocuûklanm MâÛâ murakabe altmda tutmaya, yam bu


uur ve duyguyu vermeye gayret sarfedin. Özerinize gerimi ye^He
getirin. Gücünüz yettiince bu hususta çaltiB. yüklendiiniz
lulua dönüp bakm. Eer emânet en uygun ekilde ödeyip yerine
getiriyorsanz, ileride çocukiannz evde yetiip gelien, oraya lüzum-
lu olan reyhanlar. k
ve ziyasm toplum arasmda yanstan birer Ay,
yeryüzünde doru yolu bulup gönül yatkanl içinde yürüyen me-
lekler olarak görecekainizdir.

De ki stediiniz ekilde amet edin. JÜO^k lanetlinizi gSri^


:

(deerlendirecektir) Peygamberi de, mfl'minier de'^Atldi ya|ib&ilann-


.

zi görüp (gerekeni yapacaklardr) Sonra da gzU - açk her


. la-
leli (Q Yüpe Kudrete) döndürülec^csiniz.» (^}

— oOo ^
ÜÇÜNCÜBÖLÜM
BEDEN TERBYESYLE LGU SORUMLULUK
eame^^ terhiy&^e^ ^ «î^b kU-
^
rmhi^mm'^U,
babalar,
fi^^^^^ttÂBE M
eomldar fiziksel 5^pd«at
^eâ^ ^Üyesiyle JEl^ m-
vetU, ^l»Eb beden sel&me^, «^im xm m
lk ^de gelisüderj
Size gereken ey terbiyeciler! çocuklarn beden terbiyesi hakkn-
da îslâm'm amelî olarak çizdii yolu izlemek ve ona göre hareket et-
mektir. Böylece boynunuza aslan emânetin ve Allah'n arln
size vAcib kld sorumluluun ölçü ve belirtilerini bilesiniz.

Bu hususlar öyle sraUyabülriz :

1 — Âle /halkna, çocuklara nafaka salamann vûcubu J


Cenâb- Hakk buyuruyor ki :

«Analarn yiyecek ve giyecekleri örfe uygun biçimde, çocuk ken-


disine ait olan babaya gerekir.» (335)

Bu konuda Ret^üllah (A,SJ Efendimiz de ^le buytruyoriar :

idür ve rnl!%*fifi^ftftttffft harcadn Uür ffiijft^ t jiMntom eilt ve


mûkâf^ bakmmlan en büyfiû* çoluk-çoe^nta haccaâbmAn»
mm
(325) Bakare Süresi : 233.
(326) Sahlh-1 MOslim.

— 231
SLAM'DA ALE £&ltt>}
ÇoM: - gascsi^t f^tlk. genite gpetao, pmurm na-
fakam tnm ^^.W&em öctr sM^i^ 'sm ime^m söz
konusu oldug:una harcamâ^^ nafakalarm kst, ço-
göre, onlara
luk çocuunu skntya soktuu; gücü yelöÎ, tmt^m oldutt
bu yola bavurduu takdirde ise kendisine günah ve vebâl vardr,
*

imdi de âile halkn babo brakp


çoluk -çocu-
zayi' edenler,
unun nafakasn ksp vermlyenler, gücü yettii halde ev halkm
skntda brakanlar hakknda Resûlüllah (A.S.) Efendimizin mü-
l^rek sö^rn^e kuicdc -verma^ î
«Kiiye ^nah olarak yeter, azn verdii kimseleri ümai edip
zayi' olmalarma sebep olmasdr.» (327)

(nafaka ve yarâmu) bnsecp verniemesidir.» (328)

Ev halkana nafaka te'min etmekten biri de, babamn çoluk - ço-


cuuna yararl gda. uygun ev ve münasip elbise hazrla-
elverili -

masdr. Böylece onlann bedenlerini souktan, hastalklardan koru-


mu olur; onlara güç ve Invvet kazandrp yararh duruma getirir.

r — Yiyecek.
2 çecek ve Uyku Hususlannda Salk KuraUarma
Uymak Q
^ fibl âdetim idcuakya uyüp bah kalmüc çocuklarda bum-
lan bir huy ve âdet hâline getirir.

yemek hususunda sünnetlerinden


Resûlüllah (A.S.) Efendimizin
.bfe"! de, mideyi doldurmaktan saknp ölçülü bir pehriz yapmakt. Ni-

%e^dm bu konuda öyle buyurmutur :

"Âdemolu kanundan daha er ve kötü bir kap dolduramaz. Be-


lini dorultabil mesi için Âdemoluna iki lokma yeter; >ama mutlaka
fazla yiyecekse, midesinin üçte birini yemek için, üçte birini içmek
için, <i£te birini de nefes ahp vermek çin ayrsm.» (329)

âsn. biri de u ie^ tllâ vef» ^ nâfeste içmek su bairda|^u n^ea ver-
züemek» ayaJ^ta su içmemek.

1 «Deve içer gibi bir defa (bir nefeste) içmeyin; lâkin iki ve üç

mti Sûnen-i Ebû D&vucL

(328) SûA«t-i nrm^.


TKHHYKCI.EHIN SOHUMf.UM'KI ARI

(nel'este) için. çeceiniz ^aman Allah'n adn ann (Besmele çekin),


aznz su kabndan kaldrdguz zaman Allah'a hamd edin.» (330)

«Ebû Katade*den yaplan rivayete göre, Resûlöîlah (A,SJ Efen-


dimiz su barda^na nefes ^»ermeyi men*etmttfr.» (331)

Tirmizi'nin rivayetine göre, Resûlüllah (A S.) Efendimiz, su ka-


bma nefes verilmesini veya ona üflenmesini men'etmitir.
»^dm IM^ WMt m J^6«an. a,fm uau^ l^cOc &lwcmi
onu }amxf^ dan çkara!» C^)
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin uyku sünnetlerinden biri ile ilgili
de udur Efendimiz genellikle sa yan üzerine yatp uyurdu. Çün-
:

kü sol yan üzerine yatp uyumak kalbe sknt verip nefes alp ver-
meyi mf^mt,mteim& B^lüUah (A.SL) Efendimiz bu konuda
'

dyle buyurmulardr :


«Döeine geldiin zaman, namaz için abdest aldn gibi ab-
dest al, sonra sa yamn üzerine uzan ve öyle de «Allahml kendi- :

sana teslim ettim, yüzümü sana döndürdüm, durumumu sana s-


ijjii

marladm, srtm sana dayadm, hem sana rabet ederek, hem kor-
kup ürküntü duyarak. Hiçbir smak ve kurtulu yolu yok, ancak
sana doru var. ndirdiin Kitab'a inandm, gönderdiin Peygam-
berine imân ettim.» Bunu en son söyleyecein söz kl!.» (333)

£3 — Bulac Hasteltkardan Korump SaknmaV O


Bo' hususta aadaki hadisler bize bilgi vermektedir :

Câbir b. AbdiUah (R.A.) diyor ki Sakifli'ler grubunda bir :

cüzaml bulunuyordu. (334) Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, ona ha- u


beri gönderdi «Sen evine geri dÖn, seninle beyatleük (yani bey'atin
:

kabul olundu) U (335)


«Âstondan kaçtn e^nmld^a küçl»

(330) Sünen-i Tirmizi îbn Abbas (R-A.J dan.


:

£331) Sahih-i Buhari - Sahih-i Müslim Ebû Katade'den.:

f332l ^raâftki istUta'doâ sfiftkaad.! kontm^ &mam Mztmeye yönelik bir


uyandr.
{3:î3) Buhari - MüslimBerâ' b. Âzb (R.A.) dan.
:

(334) Cüzam, her ne kadar belîi bir hastaln özel ismi olarak kullamhyorsa
da, aslnda bu. Asr^i Saadette bulac olan bütün hastalklara genel isim
kullanlmtr. (Mütercim).
(3351 Sahib i M3iBm - tbn Mâce.
(333) Sahih-i Burarf. .

— 233 ^
SLAMDA ALE ETM
«Hastahkh kimse sagbld kimseye gitmesin, götürülmesin.» (337)

bunun içindir ki, terbiyecilez^ ^bUIMb mmSm^j^^^^smmr


l§te
^ms' M, ^m^^e^taüûm biri bulaga hit y#fcifeHE^a Eaman,
ona 0^
çocuklonndan
etl^lm bulasnuo^
g^^ @Mter. öylece b^stalk ^-
tAM.^ Efendimizin bedeni
t^^a^ i^nbaü 9tMi korumada gösterdii bu yol ve tedbir
ne kadar ön^nli ve anlamhdtri
£ 4 — Hastay lâçlarla Tedâvi Etmek
J !

Çünkü belây defetmede, ifây gerçekletirmede tedavinin te'-


siri oldukça büyüktür. Birçok hadîslerde tedaviyi ilunal etmememiz
hususunda emirler vardr. Biz onlardan birkaç blâg^^ aynp
takdim ediyoruz :

teN^f^ 1^ mia. vuâr. Verilen Uâç l^ustâ^


«iîcr
vasftaysB. Allah'n Myle k^ o lastalktan kurtoh^ ^t«4ir.» (338)

Ashabdan Üsame b.

Efendimizin yannda bulunuyordum. Bedevilerden birkaç


üreyk
IRA.) anlatyor Resûlüllah (A.S.)
gelip.
:

k
«Ya Resûlüllah! tedavi olalnn m7» Bunun üzerine fifenâbalt 9^^,
buyurdu «Evet, ey Allah*m kuUanl tedftvi olunuz. Çünkü geipçekfen
:

Allah hiçbir hastahk koynfas^ ki .ifâfflmda Icoisaiif badunlüa^iii


ancak bir tek hastalk.* Soruldu r-^ lEr hastaldc ha^^^^r?» ^mm
«Ebü Hüreyre (R.A.I diyor ki : Resûlüllah (A.S.) bendimize sor-
dum :

— Ya Resûlüllah, dedim, ifa ve baar niyetiyle okuyup üfleme-


miz, tedâvi için ilâç kullanmamz ve korunmak için korunma çarele-
rine ba
vurmamz AUah'm kaderinden bir eyi geri çevirebilir mi,
ne dersiniz?
Bunun üzerine Efendimiz u cevab verdi :

— Bunlar d» AU^*y» kaderinden sayhrlar.« (340)

, 0 Mis ba^ftra veterbiyecilere gereken, çocuklannn bana


hir d^ ve illet g^üdi^nde onlarm duromuyla ciddi biçimde megul

(337) Sahih-i Buhar - Müslim Ebû Hüreyre (R.A.)


Sahih-i : den,
(33Ö) Sahih-i Müslim - Ahmed b. Hanbel : Câbir mjLi
C32fâ3 üü^eit* ten» Aimrn^
m0 imam AtaM - Hnftizi Ebû Bûr^rre tRA.) den.
TEnBlYECh.EIllN SOnU'MI .ULUKI.AUl

olmalar, bir hastala yakalandklar zaman tedâviSeziyle ^ra^a-


lan -Peygamber CA.S.) n
tevcihleri dorultusunda^ -(^^^^£03^0^1^^.
Çünkü sebeplere ve onlarn dourduu olaylara bavurup çareler
liranak, ftratm g^idir ve IsUtm'm katksiiK ilkelerinden biridir.
i: ^
41 h^sB^^ mm^ rerm» ve zaram zararla kavlkt» Mun-
yolttür, HkMto uygulamak >}

l^te Ife^ûlûllah (A.S.) Efendimiz bu hususta öyle buyur-


mutur :

— «slâm'da zarar vermek, zarara zararla karglkta bulunmak


yoktur.. (341)
,Ite bu hadîs-i erifi fakîhler, usûlcular çok önemli bir er'î kai-
de olarak ele alm, slâm'n takrir ettii kurallardan biri olarak,
ferdin ve toplumun haklarm korumak hususunda birçok hükümle-
re esas tekil etmiti^.

Bu kaideye dayanlarak, terbiyecilere, özellikle ann^ere gere-


ken, çocuklânna koruyucu hekimlii, sal
yeterince koruma yol-
larn öretmelidirler. Ayn zamanda fiziksel yaplarn gelitirmeli,
onu bulac hastaUklardan. hastaUk douran çeitli afetlerden ko-
rumaUdrlar- .

lant yeriyotSBL, ya da bir takma hastaW^ S^^oruyorsa» o halde ter-


biyeciler, çocuMar olgtsü^^a^ zn^yvâta^ yem ve
bu hususta gereken hill^al veim^^mr.

biyedir, çocuHlaf meyva ve sebz^i^ f^kaîtktan smuv yme^e


^ttumah ve gmeken uyuülarda bulunmahdrlar.
Çeitli yemekleri vakitli vakitsiz üstüste yemek midö hastalkla-
rna sebep oluyor, metabolizmada anza douruyor, nefes ahp verme-
yi güçletiriyorsa, analara, babalara ve terbiyecilere düen görev,
çocuklar belli vakitlerde belli ölçüde yemek yemee altrmaktö".
Yemei, ykanmadk ellerle yemek bir takm hastalklarn yayl-
masna sebep oluyorsa -ki olmas kuvvetle muhtemeldir-, o takdirde,
terbiyeciler, Dini'nin yemekten önce ve sonra el ykama sünne-
slâm
tini çocuklara öretmeli ve bunu alkanlk haline getirmelerini sa-
lamaldrlar.

ma mm - tbn Mtu» - D&rs.- Kutoi : Ebû Seid eMIudrl (BA.) den. .


s. AM DA AI.K EGITIM
Yemek kabna yemek çanana veya
üflemek, âfi'Ûyerm kaa
yemek, yani scak yemei soutmadan böyle bir davramta buluna-
rak yemek bir takm bedensel zararlar ae^uruy!ors»«p ta&Mte t^M-
yociler. gocukian bu kötü âdetten uzak tatmal T^neîB biraz so-
^o^m beklonitel^ni all^mftMtlar.
te buîiun gibi, terbiyeciler tbbî talimatlan alr da çocuklarna
altrriarsa, onlar sal koruma konusunda irâd etmi olurlar.
Bu durumda çocuklar kâmil salk ölçüleri içinde yetiip geliirler,
beden sal üzere hayatlarn sürdürürler.
6 Çocuu jimnastie devam ettirmek ve binicilik öretmek :

Bu, Allah'n u buyruunu uygulamak, yerim getirmek içiftdir :


I

«0ümai£ft 1&st$t ^ftsMea g^â^^ee kuvvet hazrlayn.» (342)

Ayn zamanda bu Resûlüllah (A.S.) Efendimizin emir ve tavsiyele-


rini yerine getirip gerçekletirmeye yönelik bir husustur :

«Salam kuvvetli mü'min, Allah katnda zayf mü'minden daha


sevimlidir.» (343)

Bunun için slâm yüzücülük, binicilik veatclk örenmeye da-


vet etmi, bunlarn lüzumu üzerinde durmutur. Bu da bütünüyle
RestlüUah A^'J Mm^m^'in tevcihlerinde yer almtr :

«ÂHEd' z^tob' anlamnda olmayan her ey bo veya yanlmadr,


ancak u
dört haslet deil Adamn hedefle bulunduu yer arasnda
:

yürümesi, atn eitip yetitirmesi, çoluk - çocuuyla oturup elen-


mesi, onlara ^üsücülük âretm^^-*
tm&imah (A.S.) Ef^s^a^ ^â^ouma kar^ ^l^ûz yettiin-
ce Imvfir^ haxa^mo^ mems^SM âyeti okuduktan sonra öyle yo-
rumda bnlun^ t «K^aerBz olsun ki. kuvvet atmaktr, uyank bu-
lunun kî.kum^ «lanaktr,..» (345)

«Atcla gerekli (ve devamh) olun. Çünkü otahk en îu^Ili


oyununuzdur.» (346)
- —
m2) Enfâl Sûresi- : 60- . .

(343) Sahih-i Müslim.


(344) Taberanî îsnad-i Ceyyid ile,

E345) Salîh-i Müslim.


^9 Bezzar - Taberâi. îsnad-i Ceyyid üe.

— 236 —
IKHmYKCl.KHlN S<JUUMI.UI.UKl.ARI

Via^lan sahih tesbitlere gör^i Jltesûlüllah (AS.) Efendimiz atc-


larhalkasna uradnda onlarn cesaret ve kahramanln tevik
ederek öyle buyurdu «Atnz, ben de sizinle hepinizle beraberimK»
.-

(347)
'

sahih kaynaklarn ^s^tioe g&r^ Bamm^lâi lAMâ Mm^i-


Yhe
miz Habeiriere Mescid-i erifte (Mescic^ a^usmdaX msrak i^-
rm &fmaiMt^aFam vmmâ^ mmm>â& Hz. Aige VâBdemiz'in
de onlan seyretm^toe BK^aade e#a^^. WB&m^Sm^^fi^^M* 0^-
n t^vm 0^ -Ha*^ rfîde <^unftn> sesl^ltir.

Onlar oyunlarna devam ederken Hz. Ömer (R.A.) çkageldi. Bu


arada Hasba' onlardan sanarak yüzünü ona çevirdi. Bunun üzerine
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz. -Ya Ömer! onlan bu-ak, d(Mtt&>^-
yurdu. (349) '
-

«Yarma ancak u üç eyde dorudur : Deve, at ve ok...» Çünkü


bunlarda sava ve cihâda hazrlanma hususunda belirgin bir te'sir

söz konusudur. (350)

7 _ Çocuu, ölçülü geçinmeye, aUtrmak, nimetlere gark olup


kendini kaybetmekten lautarmak
^^pm oimm
:

Bu smm '^mk m0 '^m^ cihâda ken^ hmm


^m^m ^km^ ^&^Asmi M£&:un bulur, J^ltt zaman-
4% 4AK ^.CJ ^lnâ. ^vet Ihususunâa &ci güzel yöne esx anlanU

ölçülü, hattâ biraz skcve üzücü bir hayata dâ^ «tte^^S


bir hayata ahtrma Btfi^süöââ heimim ^tfîi ^t^w i

«Fazla nimete dalmaktan saknn; çünkü Allah kullan nimete


dalp rahata alan kimseler deillerdir.» (351)

(347) Stütatri Buhal


(3489 8üil^ Btthorî «
Müslim.
t340) Mescid-1 erifte Habelilerin mzrak oyunu oynamalarna müsaade edilme-
si. Resûlüllah Efendimizin güzel müsamahalarndan biridir. O. bu-
(A.S,)
nunla iki gözü olan herkese unu açklamak istemitir slâm'da mescid. :

ibftdetle, cihada hazrlanmay kendinde toplar ve ferdin terbiyeSlal. töplti-

(3503 Ifani^lardan biri veya ikisi belli Idfc ey tayin edip onun üzerine yar-
rlarsa, bu kumar kapsamna girdiinden haramdr. Ama bir ey ortaya
koymadan veya üçüncü bir ahsm ortaya koyduu ey üzerine yan^rlar-
. sa, bu mubahtr, {M.\
Em) tnsiö AJto^ - Ebû Nmym M\&z b. Cebel (R.AJ den.
:

— 237 —
I s I A M [) A A I I. F r O IT M I

«Atanz Ma'd'a, geçim sadelii ve güzel konumakl hususunda


intisab edin; skc, yorucu bir hayata alma terbiyesi verin, ok atma-
y âdet edininl,» (352)

Bmâ® layat. yem^e, içme ^


giyimnede sadelik hususunda ör-
mh ol&rak Resûlüllah CA^,I Ifeadimiz yeter. Onun >M^ta#a e4 de
öylesine sade ve basit idi. Müsttea^ nedl^ ve te^^an hm ecMfik
ve basitlik ^câltirm^ pe^^ml^ C^$J
M igirultu«a^ r^mmek gereku-. Ti U, 0m- mMümmûm' hm^ m
karlarna çkac£^ tâ^fUm tam h^n-^k, aQF^^3^ ve ûs^mâdûs.
içinde; balarna gelecek bir felâket ve musibete &msû&a büenD^Jîk
içinde bulmî3unlar.

Düündürücü husus udur islâm ümmeti, lüks ve konfor


bir :

içiad^ âönüp dolar, güzel ve nefis eylere ke^^ni ^akp her eyi
unutur, i^k ve dibac döe^rt^ uyur; günün maddesi bütün parE^-
ye af^üdt;^ wm
^datp gaflet tiömGt, ^e^tle ykhp göçme .

^wmm% dasMcaf^ teâ^Ei^te düsme^ âMûh ^eîp


(C.C.) yolunda A&ââa bâumna;^ hâz^ £3»^% dayanma gû-
^mm mim^ g^î^^in kalbinde sön% ^âer. T^Ato Endülüs'ün
di||i@j5i ^hinlerden uzak olmasa gerek.
8 — Çocuu ciddiyet ve erkeklik isteyen bir hayata altrmak;
onu düzensizlikten, havai eylerden, ruh ve ahlâk dejenere eden ko-
^
nulardan uzak tutmak '

Bu konuda Resûlüllah (A.SJ Efendimizin irâdlanm ^a|^^


naklediyoruz :

«S^a yarar salaya Umm J^â^^ ^^mmM-


le. ftd^c tröstermeU (353)

«Allah' zikir cinsînden olmayan her ey, oyuu ve oyulacaktr ve-


-
ya yanlmadr, ancak dört haslet deil
1- Adamm hedefle bulunduu yer arasmda Târûmesi,
2- Atn eitip (savaa iyice) hazrlamas,- '

3- ÇoJuk - çocuuyla oturup elenmesi.


4- Yüzücülük öretmesi..,* (354)

.Taberâni. bn â^.in - Ebû Nuaym.

vm) T^ft^il snad-i Geyyid ile.


«Zn& etmek isteyen Umse, uid'iâta lOdlM^ halde ^nft «tmez. Hr-
sadE ehn^ Isteym kimse, ma*min oldnia balde lümzbk yaraaz.
çki içmek steyen kimse, müzmin oldu^ lalde çki içmeze (355)
Nesai kendi rivayetinde u fazlal nakletmitir :

«Kii bunlar i$ledigi takdirde, tsl&m'm ipini boynundan çkann


olnr.»

«Cehennem ellinden iki smf görmiyieyim Ellerinde kuy- t sr


^^sM hea^^ kamçlar bulunup obib^ ^maâsA ddrâa t^^itiblk
Ja mUM
1^ de 0:^aSk (ateda -m m^^Msâ
: teaÜdteria
m^^B ç^^i sotea m^led«a1bdiEte "ba^on me^EK Ûm& M
h&smr. Onlar m
Cmn0^ j^ sfmeâm m mma koknsmn
Mâi^waklan oysa CenneE'ln koln^ a kadar u kadar m^saieden
düyiâte» (356)

tte bu naklettiklerim, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in tevcih


-buyurduu feyiz pnarndan bir avuç sudur. Gördüün gibi, O'nun
bu l^cüüeri, salam esaslara dayanmakta, hayata ciddiyet 'i^ T'^
ked^ {kahramanlk) vmusSdoâr. Aym zamanda gençli havai
eylerde^, bo ve anlamsz konuftr^ton, ahlâk m
t!tM mâien ûâff^-
dm Acrakladu'. -

Herkesçe bilinen bir husus udur ki Çocuk bu baboluk, bu


;

anari içine terkedüdii ve bu ortamda gelitii, fisk-u fücur üzere


eitildii, kademe kademe alay ve mizaha kayd, yükseltici eyler-
den ilgisini kestii takdirde, kiilii zedelenip krlr, nefsi aktivitsi-
ni kaybeder, bedeni en tehjikeli hastahklara mâruz kalr.

Bütün bunlardan dolay terbiyecilOTe gereken, özellikle annelere


^ib olan udur ki Çocuklanm küçük yatan itibcuren koruyup iti-
:

na göstermek ve onlarn kalbine, dimana, ruhuna erkekliin, sade-


liin, psnkhktan mtina' etmenin ve yüce ahlâkm en anT aml s m
dibektir!
. YShe terbiyecUere ve annelere gereken udur Çocuklann ea^^-
:

IIM» k^^l^oi mM^p


kmB0^ 99^M^ tmka ve ahlâk öldû-
re<^ ^^^ardaa ald ve :^px«t^ çffîrûtec^ nösnljnrden
us^ tutmak. Çünkü «^Me ie halama^ ^^bi^ li. cm-
lann düüncelerini s^&mette, hed^M 0eQ ve kuvvet dûze^^nde tu-

239
-

SL A M nA \ I 1
|-
I. C !
! I M I

tar,ahlâklarn korur, unlarna eref ve anlam kazandrr. Al^u


ve duygularn en salam ölçüde koruyup gerçekletirir.

sözünü ettiimiz bu ÖiKanli hususlar, slâm'n çocuklarn be-


î§te
den eîîâsît 'Ve terbiyesinde resmettii esaslardr.
Eer himmet ve gücünüzü, inâyet ve yardmmz bu yöne dön-
dürür de yetitirmek istediiniz çocuklar, nesilleri ve kuaklan cid-
di biçimde eitirseniz, çocuklar yönlendirmede, shhatli biçimde ter-
biye etmede en kuvvetli adm atm
ve bunu ayakta tutmu olursu-
nuz, onlara hayat ve nee kazandmrsmz. Sonra da boyunlannza
atlan emâneti haltkyle yerine getirmeye yönelip onu dimdik tut-
mu, Allah'n size vâcib kld
sorumluluu gerçekletirmi olursu-
nuz. Bu durumda Kyamet gününde Allah'n huzuruna yüzü ak ola-
re^ ^^arsnz, peygamberler, sddîklar, ehîdler ve sâlih kiiler ara-
smda yer alrsnz ki bunlar ne güzel arkadalardr!.

Burada cok tehlikeli ve tehlikesi apaçk cartaâa^^em Mr takm


le^leF varto kt. çocuklar ^p^vr
k^ate s^^r/tadece çocu^
lan deil eriDiEa& g^nî^rt gat^ â» fl^^ Jy^
dr^k et-
mek, üzerlerinde terbiye edilme büntom fS«' ve
afetlerinden uzak tutmak üzerlerine çökc^^^er varsa, omm l^m^^s^t
kaldrp açmak, çocuklar bu gibi eylerin tuzana dümekten ta^
tarmak, ateiyle yanmaktan çekip almak vâcibdir. Böyle düünüp
harekete geçtikleri takdirde çocuklann ciddem ku^arm olabüirler.

Mttesi çok açk vö mi^mn MT«n. çocuklan, ergenleri, genç-


leri 5â3!^â tetâiM&i aaya sralyoruz :

â) Sigara içmek ve buna mübtelâ olm£|,kt


h) Uyuturucu maddeler kullanmak,
c) Alkollü maddeler, zehirleyici nesneler içmek,
d) Zinâ ve homoseksüellikte bulunmak.

leride bu dört tehlikeli eyden, açklayc bir anlatemla bahsede-


ee^m. inaallah. :
,
.
,

^GABA ÎBTLÂI^ *
Tophiffi«m«33Îa eltex vaic^^artiaa biri dle l^isrm tfe^tete. . ^
Ç0k yay^gmkan, en biçimde ij^en de budur, yi^f^t tmm tm

— 240 —
TERBYEC&^K^ $ORUKaULUKLARI

yfiaa çe^rirse çevirsin mutlaka bu kötü âdetin, fenâ ibtilâmn toplu-


mun eyletii kesimlerde, seviyelerinin farkllna göre yaygnla-
tm görür; hemen her tabakada küçük, büyük, erkek, kadn, yah
ve gençlerin herbirleri bu ibtilâmn kurbanlardr. Ancak irâdesini
hevesinin üstüne çkanp kullanabilen kimseler bu felâketten kendi-
ni kurtarabilmitir. Ayn zamanda akhn, duygusuna, maslahat
mefsedet üzerine tercih edip üstün tutanlar da mütesn&lardandr
ve bunlar pek azdr.

^Ml^e^ îüfzy|j)^^^. Atm m ûç hususta E^^y ete aisp k<mu^


Bûmz ^aml bir aiçâ ete t

1. Sigara içmektiGOi âo^^m zararlar


2. îslâm eriâtmm sigara hakkmdaki hükmü
3. Bu Jj^^
ibtillM?to çaresi, tedâvisini nasü yapabüiriz?
Sigara. çm^cten doan zararlar u iki eyde toplayp OzetUye-
bîUHz : Mail zarar, ahbt zarar.
Shhi yönden zarar :
'

Kesinkes sâbit olmutur ki -bunda hiç üpheye yer kalmamtr-,


tabiblerin takrir ettii gibi, sigara akcierin fonksiyonunu bozup
hastalandrr, cier kanseri meydana getirir, hafzay zayflatr, eh-
veti azaltr, yüzü ve dileri sarartr, nefes alp vermeyi zorlatrr, si-
nirleri tehyic edip bozar, genel ölçüde bedende bir gerilemeye sebep
olur, ahlâk deitirir, irâdeyi çözüntüye uratr, tembellik ve raha-
vete altrr,.

fa.Vrfpiwrl^ ü^jga ynni zararlarla ve salk


üzerindeki olumsuz te*»

^li-el I^Mitâa yaptklan tosbltl^ birlikte görelim :


Almanya'da neredüen Shübîkel adh dergide At iOy t^ m
kadar uzman doktor Mariland'da yaptklar MüftSNlâ HCftfîfââi S4î^
ramn içen kimse üzerindeki olumsuz te*sirfiMM aa^dSa feölîia e-
kilde tesbit etmilerdir :

i ~ ölüm oran sigara içmeyenlere göre içenlerde % 68'i bul-

maktftdu-. Bu istatistik sadece sigara içen erkeklere göre yaplmtu-,


'
n'f^. â^s^ ma^mm hmsMmim 1^ ölenlerin says.

'^^m ^sâMs^ ^^^^^^m^ z^betle fazla görüldüü tesbit edümis-


pe : Ciget kansâH to^^^^'«&iteÜi nahiyelerdeki iltihaplanma, ne-
teûmma fiÛhâpiSa^ ^oaz haaçeresl kaseri 5.4;

241 ^ tsUtm'daAUftEiitinUCiltiI-FilO
.

j _
-
— — —L-
xj nr-nr "n
——\-— r" _ *

kanseri 4.1; yemek borusu kanseri 3,4; inide hastAhkUuül dier


lastfUklar 2,% kalb damanmn tkanmasyla ortaya çkan rahat-
szlklar 1,7 kattr.
3 — Sözü edilen iltihab hastalklar ve kalb rahatszhklan ihti-

mali, birçok ehir ve ülkelerde çou mames UÛsa^ ^OMBSuaM^ ve


bu orann % 70'î îçmiyenlere nisbetle sigara içe^Me f^Mâ^c^s^
dir. Grtlak mSml^ommh mfm Muu
iltihab ve ikesi ise yûz-
si^E^ ^^^a^Bsi^ aac^âcam gelen arazl^nhr. Akcif^ kgn-
s^r de Mirtîlen o^da tesbit ^ühn^tir. .

Suriye Verem Sava Demei bu hastalkla ilgili u açklamay


yapmtr Birçok yllar yaplan bilimsel aratrma ve toplantlarda,
:

sigara içip dumann cierlerine çekenlerin bedeni bu dumann %


80 ile 90'mn kendine tutmaktadu*. Dmsuti^ WHkte cierle geçen
nikotin nisbeti de böyle. Nikotinin kanser din MUzmekted^. yapt
Aynca cier ve boazda meydleM gelen talûiat^ dMt lM tesbit açt
9e^i0ix^^« M^^fim. sigara dm&âm 1^ tft^t^ itOcoth cierde hir ta-
km ctoâ^ hasta^^fom â&
biyet vermektedir.
^ amakta ve ölüm olaylanna sebe-

u husus i^esinlik kazanmtr


gerek verem, gerekse cier
ki,

kanseri sigara içenlerde çok daha yaygndr. Akcier damarlarnda,


boaz nahiyesi sinirlerinde de bir takm iltihaplanmalara yol açt
ortaya çkmtr. Ayrca sigara içmek, kalb hastahklarma neden ol-
makta, nikotin kalb atlann hzlandrmaktadr.
îte böylece sigara içenlerin çou sigaraya ödedikleri para ile
kendi hayatlarm tehlikeye düürmekte, tedrici bir intihara doru
gitmektedirler.

Q spsi^U^ Mgamâm fcft^aji imû^u^ mâm


rekmektedir^ l^orsan, kendinde te'^rinî sökûp atmalm ki s-
lm korumu olabilesin.

Bu saydklarmzdan baka sigaradan dolay birçok tehlikeli


hastalklar domakta ve hayat zehir etme vasat hazrlamaktadr.

Sj^EarauucL iMncl zaranu mali'dir.

^ kesîndh- geUSi
ki.

#M Mb^I^^ harcama^Mr^
sabit sdan kimse her gCU
t^ bouna harcamak de-
k^iMin dört-
H
WM^^ SÜlMda âile- yuvasm harab etmek, âile fertlerini peri-
anla, dalmaya itmektir. Çünkü sigara içen önce kendi günlük
yiyeceinden, sonra da çoluk - çocuunun yiyeceinden Ve geçimin-
*

— 242 —
:

TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

âenkesmelttedirParas ssfitoedî^ 4ilesi skntya dütüü zaman ise,

t^aki kötü yola dümekte, rüvet ve hrszlk gibi âdi suçlara te-
vesstU etmektedir. , ,

Görüldüü sal,
ahlâk ve toplumu sigaradan daha fazla
gibi,
z»wa-s^B baka b^ meas» dl^âB^^leMr mî? Sij^l tiîpM: ^^t^^
ona devam eden böylesine sakncal ve t^tl^eeH bir se^^s^ de-
mektir. Anm m
ki, insanim
_
inekleri bihnezder. W

slâm erii^'nu Sigara Ha&tatdaM HîUumüiie Gelince t

®imu öyle özetliyebiliriz :


Fakih ve müctehid imamlarn üzerinde toplanp görü bir-
1
lii ettii bir husus var, o da udur Zarara yol açan, mal ve can gi-
;

bi kymetleri yok edip tüketen eylerden kaçnmak vâcibdir. len-


mesi haramdr.. Nitekim Resûlüilah (A.S.) Efendimiz buyurdular ki

«Isl&m'da zarar vermek, zarara zararla karlkta' bulunmak


yoktur.* (357>

Ayrca bu konudagenel bir anlam ve hüküm tayan Allah'n


u buyruu söz konusudur «Allah yolunda (mallarnz) harcaynî
:

kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmaym.» (358) «Kendi kendinizi


(haram yeyip. hakszlkta bulunarak) öldürmeyin. üphesiz ki Allah
'^S^m kar çok merhcunetlidir.» (350)

Hem u itibarla ki, sigara cidden zaran tesbit edilmi keyif veri-
cilerden biridir. Sah tehlikeli biçimde bozduu tahakkuk etmitir,
az yukarda belirttiimiz gibi. O halde ondan sakmmak vâcibdir, kul-
lanlmas ise haramdr. .

2 JiM4 âoüto va 2evk-i seHea jsaS^le^ed.ncEi^Uem ^^m, udur


ki : Oerçekteü ji3|âra habisi^- ^n^mna girs^^s^^ ^^â' bedene
MG^ijtr. at^sâa m Ü^s^oi&âGi Wt:
Mtâ koku Mrakr». Aah (C.C.)
IZsm^ ^ tMSÖsSklWÛfîi WW h#lâl iüma^.bsdenleri sahkh ko-
ise.
rumak de kötü hata*
için mmm Çünkü tahrîm ÎBLfei^*r*,
hükmünde ahlâkm, düünc^aa selâmeti söz konusudur. Buna ramen
S^!^ tophm içüde sevilen- gûzel bir dost gibi telâkki edilmektedir.
(357) Ahmed b. Hanbel, bn Mâce.
{358J Bakara Sûresi : 195.
im) NS& S^sml : 58.

— 243 —
SLÂM'DA ALE ETM
«Temizi murdara deitirmeyin).» (360)

«o mm
men*edân
I«ef«iivMrM mâtm SiW «meder.
v» traalB olan yarari eyleri cmlara
onlan kÖtOlOk-
hd&l klar kH
ten sr
ttt ve mnrdar «eyleri tmlara harftm klar...» (301)

•De ki : senin houna gidip hayretini mucip


Murdann çokluu
olsa bile murdarla temiz - pAk (nesne) Ur demdir. O halde ey sa
duyu sâhipl^l Allah'tan korkun ki l^rtuh^ «reAi^ ^i)
3 —
Sigarann bir dier zarar, akl^ uyuturur, bedeni gevetip
fütura uratr. îte bu önceden sigaraya alp tiryaki olan da, yeni
balayan da, yava yava onu itiyad haline getireni de ve özellikle
sigara içmekte ar
gideni de uyaran bir emirdir.
Unutmayalm Efendimiz akla ve bedene
ki, Resûlüilah (A.S.)
fütur getiren her eyi yasaklamtr, nasl ki sarholuk veren, uyu-
turucu olan her maddeyi men'etmise. Sahih rivâyete göre, Efendi-
miz (A.S.) «Sarholuk veren, uyuturan her eyi men'etmitir.» (363)
îte naklettiimiz bütün bu nasslar gerek lafzyla, gerek ma-
nasyla sigara içmenin harâm olduuna kuvvetle delâlet etmektedir.
O halde sigara içmekten saknmak vâcibtir. Çünkü zaran dorukta,
habislii açktr. Ayrca sigara içmekle mal bouna zayi'^ etme söz
konusudur ki, bu zarar hem ferde, hem âileye, hem de topluma do-
kunmaktadr. Oysa Resûlüilah (A.S.) Efendimiz mal lüzumsuz ya
da zararl konularda harcamay yasaklamtr. Nitekim sahih ha-
dîslerde bununla ilgili hayli uyanlar yaplmtr. Buhari'de geçen
hadîsler ise pek mehurdur.
Geçmite, fukahadan bir ksmnn
sigarann mubah ya da mek-
ruh olduunu söyleyenlere gelince Bu konuda onlar mazur göre-
:

biliriz, çünkü o yllarda tbbi aratrmalar henüz sigarann zararla-


rn yeterince tesbit edememiti. Fukaha bu görü ve hükmünü, «e-
yada asl olan ibâhadir- kaidesine dayyordu. Ama tp bunun bede-
ne olan zararlarn kefedip ortaya koyduktan sonra artk ayni hük-
mü mazur göremeyiz. Uzmanlarn yapt ciddi aratrmay-
verenleri
la sigarann dorua yükselen zararlanmn ferdi ve toplumu olumsuz
yönde te'sir altma ald ortaya çknca, artk sigaranm har^m ya

(360) Nisâ Sûresi : 2.


(361) A'raf Sûresi 157.:

1362)
(3633
Mâide Sûresi : 100.
Aiuned b. l&^bfil hmB&m - ^ ÎiMl : tkasâ Setae (RA'.l dao.

— 244 —
da mubah olduu hakknda bir tenddûde gerek ve yer kalmamtr.
Sigara çmenin hanun c^ufu hagOn çok açk flflaya çkm^i mm
itiyad edinmenin günah oldu^ tahakkuk etmitln^Mlah fCÇ)
iyisini mt.
— oOo —
Zaran zâhir olan sigaradan kurtulmamn yolu ve çaresi bir ba-
kma, ilk kademede devlete dümektedir. Bu da gerek itovfe^ res-
mi organ saylan gazete ve dergilerde, dier yaym organlarnda,
özeUiU kwt «ve giren teS^^zyonla, sig^r^m SMUte aHM^ fetal^

lim adamlann konul^na&^


ri. ire kalem ii^Mill lsM«B
ge^rmek s^rl^. A^^msL 4mU^ Ûtssm b£t ^er göre^, slgarar^â. za-
2*ftrl<M?vaii taMe^^ anlatacak afi^ hazrlatmak, tütün piyasasm-
dan elini çek^ knu kUdrmak, umumi yerlerde, halkm kesif bulun-^
duu mahallerde içilmesini yasaklamaktr.
Belirtilen icraat, sigaranm bütünüyle yasaklanmasna
ileride
doru atlan bir adm saylr. Nitekim büyük devletlerden Amerika
ve ngiltere sigara aleyhine büyük kampanya açmlar ve bunu *©r*
dürmeRteler.

Sonra da sigara içmeyi alkanlk haline getiren yal - bal


kimselerin bu konuda kendilerini ilâhî murakaba altnda görüp
Allah'n haram kld
eylerden kendilerini çekmeleri, özellikle- bu
haramlardan biri olan sigaray terketmeleri gerekmektedir. Yal -
bal kimseler bu konuda azim ve irâdelerini iyice kullanmal, nefs-
lerini alt etmek için gereken gayreti samimiyetle göstermelidirler.
Ayn zamanda kendilerini dosdoru, pürüzsüz bir yolda yürütecek
akl ve hikmetleri bulunmal, yani akllarn bu hususta iyice kulla-
np hikmetlerini harekete geçirmelidirler.

üphe yokinsan kötülüü önleyici bir imân, saltanat kura-


ki,
bilen bir irâde, yönlendiren bir akl ile süslendii zaman, ileride ke-
mâl ile vasflanr ve tertemiz bir hayat sürerek yeryüzünde yürü-
me imkâmn bulur.

Sigaraya alm kiniklere gelince t

Küçük yataki çocuklar âilelerinin bilgisidnda bu habis dumana


alp kendilerini âilenin murakabas dnda tutarak heveslenmesi,
— 245 —
düündürücüdür; &M^iit ve terbiyecilerin çocuklarn bu durumla*
nm gözden Isapmp l^mBâ etmeleri çok t^Ukelidir. Bundan d€#ieak
er ve kötülük bütün^Ie toj^uma yönelik saydr.
O halde babalara ve terbîyecilere düen görev nedir? Hemen
her gün çocuklarnn nerelere gittiklerini, ne gibi yerlerde oynadk-
larn, kimlerle arkadahk kurduklanm, yürümelerini, davranla-
rm murakabe etmektir. Sapttklar takdirde buna çare ara-
izleyip
maldrlar, onlan dosdoru caddeye getiinceye kadar murakabele-
rini aralksz sürdürmelidirler, selâmet kysna ulctrmcaya kadar
e^m ve g&yreû&ctû kuUanmahdrlar.
îki kimin
etmedii hususlardan biri de çocuklar henüz
ihtilâf
trnaklan yumuak iken sigaraya alrsa, ileride kademe kademe,
safha safha bunü ilerletip daha tehlikeli, daha eni ve daha sapk
yollara düebilirler. Çünkü sigara, rezaletin habercisi, hayaszla
ve kötü eylere açlan ;^llardan biridir. Artk akl sâhipleri iyice
düünsünler!,

Kendi Kendini Tatmin, lstlmn&


Mt l^ötû âdet
araranda oldukça y^^pzkter.
de^ ^ Br ergenlik çafi^ fm3i gttnlsrle gsa^er
8iâ)eibi ^ka&nlana yan ç^ak
krtarak, ma y^lc^M l^sshlr ederek: i^a^&tia î^Smmm fite^k
kpM immm^ gS^^mmts^ âolamate^. Ka^
dWi»^ ba taîtrik hallör! hmen l^:^k eftonce ve mesire ye-
lerinde göze carpmA^r.
Sözünü ettiimiz tahrik sebebi umumi yerlerde cereyan edeni-
dir. Bir de temsillerde, filmlerde gösterilenler var ki. bunlar daha
t^tlOsell V© dftha acdn*. Gençler neler görüyorlar? Hemen cevap ve-
re!^ Cinsel duygularm tehyîc edecek, iffet ve ereflerini düüre-
:

cek, gayret, hamiye m kskançlk mhunu elâm^H «eyler.

Bir de gençlerin devaml okuduklar foto romanlar, cinsel ks-


salar vardr bunlar gençlerin nefsi ve akü. aym zamanda ahlâ-
ki,
k üzerinde, fizilcsei ve rulsal yaplarmda en kötü te'sirler meydana
getirmektedir.

Ii^.^ Ma
t^c^. Je ^^mk mk^ etaa wm$mâ isMfm ^•
naya, hasMzha, l»â$ima ve rezil bîr bayata îinee yeti^. Bia-,
ka bir ey düüm^o^re gerek burakmyc»'.
Ergenlik çandaki bir genç, kendisini kötü yollardan aJkoya-
<^Lk
1
JUi^ murakabe inanc tamyorsa, iledii g in ahlarda AUal*-*
tan korkmuyorsa, ileridâ bir hesap vereceini düünmüyorsa, çok
sürmez u iki durum arasnda kalr ki bunun bir üçüncüsü yoktur.

a) Ya duygu ve
cinsel istejinî haram yoldan karlar, bununla
kendini tatmine çalr.

b) Ya da ehvetinin hiddetini hafifletmefe çte stfcnmâ yapîu*.

Her iki durumda da, hangisini hafif kabul etsek bile, zarar üst
seviyeye yükselmi ve gerçeklemitir. Bu da bütünüyle bedene,
nesle, akla« sala yöneliktir.

iâtimnâ ^â) MMtm wMi.^n. in sn-


m m açdan açkUtmak
Ist^lmaâ içSn m^^eyi Ûç hetialde uygun olur t

1 — tstimnâdan dolay biraraya gelen zararlar.

2 — Bu hususla IUm ^iât'nm hükmü.


3 — Bunu gidermenin yolu ve çaresi.
îstimnâ'dan dolay biraraya toplanan zararlar öyle sralya-
biiiriz :

A) Bedensel zararlar
Tbbî aratrmayla olmutur
istimnaya, yani eliyle tat-
sâbit ki,

min cihetine gidip bu suretle ifrazatta bulunan kimse, devam etti-


i takdirde u
hastalklarla karkarya gelebilir Lüzumundan :

fazla enerji harcamasna, vücudun gücünü azaltmasna sebep olur.


Vücudun yanlarnda titreme meydana gelir. Kalb atlar hz-
çeitli
lanr. Gözlerde bir zayflama görülür, hafza gücünü kaybetmeye
balar. Metabolizmada bozukluklar ortaya çkar; verem hastal-
na vasat hazrlar. Kan dolamnda anormal te'sir meydana getirir
ve kanszla yol açar.

6) Cinsel yönden zararlar

Cinsel yönden istimnânn en önemli zararlarndan biri iktidar-


szlktr. Bunun anlam, genç kiinin evlenme kudretini kaybetmesi-
dir. Bu durumda evlense bile ksa bir süre sonra kadnn ona kar
nefretine mucip olacak, sonunda evlilik bamm kopmasyla sonuç-
lanma tehlikesi doacaktr. Çünkü böyle bir durumda evliliin de-
vam çok zordur.
Bir dier zarar da, çiftlerin birbirinden nefret etmesi,
" cinsel
duygu duymamasdr. Çünkü erkek baka bir yoldan ehvetini tat-
nün ederm Ik^^^ MsolMu-. mBmm. cata ^mm
hmU Ico-
casmâsa heM^^^ büamamas ve ümitlerinin knIMmft. So-
nunda aynimalanna yol açar ya da kadm cinsel ihtiyatau gidermek
çin gizli do$t edinir.

C) Akla te'sir eden zararlar t

Bu konuda uzman ilim adamlannm aratrma ortaya


neticesi
koyduklar gerçek udur : Istimnâ'ya devam eden erkek, çok tehli-
keli akla yönelik hastalklara mâruz kalabilir. Bunlar öyle sral-
yatîiUriz :

ZHhül ^^^MN^ {tmutom, g^^rme), irâde zayfitli ha^^s^adâ


0^cBBm&, yalnzla fiiM, ^Hik utanma, korku ve geveme,
tâ Ve skmü, birtakm suçûn i^^n^ tasarlama, intihar.

takm düünceyi alt-üst eden, irâdeyi iyice za-


Buna benzer bir
yflatp aknlatran, kiiliin zedelenmesi gibi arazlar, illetler.
Uzmanlar bu konuda doyurucu konferanslar ve dersler vermi-
lerdir. (Çiz daha fazla üzerinde durmak istemiyoruz).

,^
slâm eriât'mn Istimnâ'nn douraca kötülükleri nazara ala-
rak koyduu hükümlere gelince; aadaki deliller bunu ycmstmak-
tadr i

a) Allah tCC.) l^^ia^yor :

«Onlai^kl namus ve (haramdan, ve üpheden) korur-


iffetlerini
la. Ancak eilerine veya sâhip olduklar cariyelerine kar^ (^MS<e^
misa duyarlar da) m
yttatat femaninazlaT. i^rtt IMte^ 1^ lue^
:mBn geçerse, ile onlar haA0 a^atote^ CâM
Bu âyetin genel mâna hükmüne
giren udur^ «Artk kim bu
ve ;

meru snr aar veya geçerse, ite onlar haddi aanlardr.»


O halde evlilik yolundan baka ehveti boaltmak, zi-
bir yolda
nâ, livâta. el ile istimna gibi. ölçüsüzlük ve arlk haddi amak,
demektir.
bn Abbas (R.A.) mn yakn arkadalarndan Atâ* diyor ki : «Bir
kavmin ellerinde hâmile kadnlar bulunduu halde hârolunacak-
!anm iittim. Sanyorum ki. bunlar elleriyle istimna edealerdir<»
(36§)

(364) Mü'minûn Sûresi : 6-7


(365) Hubelâ, tabiri gebe kadnlar hakknda kullanlr, di^er bir yorumla urgan
.

TAbiIn'den Said b. Cübeyr eliyor ki :

«Tenasül aletlerine ellerini dokundurup oynayan bir millete


Allah CC.C.) azab etmitir.»

Bir rivâyette Allah (C.C.) yedi kimseye rahmet nazariyle


ise,

bakmaz, denilmekte ve onlardan birinin de istimnâ eden lümse ol-


duuna iaret etmektedir. (366)
1^ Bmsptk UmoâB imm Wsmx'mn hükmünü beUrtlrke^
ledenitik : Zmmra ^âse^et ve^ien^ inam helâka dûfü^fia» I^Ettt-
ye stMr^eyen her ^yâm loa^nmak ^n&cibdir, item^ harâmdur.
olarak da ^kri geçen hadî^ geneâ ve JM^Oi. tamaa^
m, «tslâm*âa mim "mmsik, zarara zararla l^nek yoktur»
göstermitik. Ayn zamasE^.AUah'm u
buyruunun genel hükmü-
nü delil olarak hatrlatmtk : fKendi elinizle kendmizi tehlikeye
^maynl»
Sözü edilen istimnft âdetinden dolay birtakm .h&$s^
nefsi ve akli zararlar ortaya çkmaktadr.
Çünkü «slam'da zarar -m im^Mk V^ktQ]> Mi- tmm
sini dolay i^^ hrasmdu^ ve ^^âi olb^de tehlike-ken^M
ye ^tm^SF^h Ayetinin del&letiyle de aEsm hastam Mugu neticesi or-
taya ^ll^^s^.

Güzel, anlamh bir soru :

— ^ I9 m^m0 tmm «flâ^Pm ^/e^mî galeyana gelip


kî^yl z^i^ei^nda. isti^^ ne bunu gidermedii takdirde kendisini
bu durumun zinaya, hayaszla itecei kanaati 1^^^^»^, felâm ar
eriât'nm bu kii hakkmdaki görüü nedir?
— ^^@ite'fok fia^ bozukU^. fenalklar arasnda mllfi

en h^ifini ve ehv^ini seçer, bumda Üsül â^^ii^ m mM^&m


fsameik immm idkpir «ki zararm m
haTfi, iki errin deiha az za-
rarl olam seçilir.»
bulunmak bir errdir. Ama bundan
Bilindii gibi, el ile istinln&da
daha err olan zinadr. lûtUiktir. Çünkü bu iki fiil de toftanun hu-^
zur ve namus binasn ykar, eref ve f^ü^^ l^üz^^ kar* oj^
mms, kttiüffînn aJc^t^âOBt, kin ye d^raan^m cM^
ftteasi 4a
onun bhr dier mamtsm. Bu manda genç, sM^^^ Itl^^ten daha
hc^if ve daha ^ararh oldua W^ ^^mt^yi

(9â6) BûUB bu nasslfU'. sözü edilen Adetin harftm olduuna delâlet etmektedir.

— 249 ^
*

îte bunun öyle demilerdir «El ile istimnâ', eh-


için fakihler :

veti ceibetmek, sakin olup tamad halde onu tercih etmek duru-
munda haramdr. Ama ehvet galebe eder de kalbi megul duruma
getirir, düünceyi alt - üst eder de kiiyi fahienin kapsna getirip
durdurursa. istimtâ, ile onu teskin etmek de taayyün etmise, o tak-
dirde caizdir; ve böyle yapan bir denklem kurmu sayhr; kendisine
ne sevâp, ne de günah vardr; ne mükâfat görür, ne de azâba urat-
hr.

— oOo —
- istimnâdan kurtulmann çaresLae gelince, aadaki resîle ve se-
bepleri gösterebiliriz t

a) Ergenlik çama girince evlenmek,

Rûsvay edici bu ödettet kutu^aaâmn en kestirme


Aym. JEomfflKa bu en ^Ml bir yol vm ^^saa^. Btmâaa enteune- ^im
nin ahll^, içtihftl, shhi, ne£sf bir takm ycu-arUcn' daha vardr ki,
anda onlan anlatmam» ycarimiz pek m^Ssait deUdir.
b) Nafile oruç tutmak*

Ortada', ergenlik çama


evlenmeye engel birtakm 86^
girinci
hepler SÖZ k^t^su olduunda, slâm, evlenme imMn bulamayan^am
nafile oruç tutmalann tavsiye eder. Çünkü oruç, ehvetin galey£uu-
n durdurur, istei azaltr, cinsel duygunun hiddetini krar; ayn
zamanda kendisinin ilâhî murakabe altnda bulunduunu hem il-
ham, ham takviye eder. Allah'tan sayg ile korkmay hatrlatr. Böy-
lesine güzei irâd Reûltyiah (A.SJ Efendimizin hadislerinde yer al-
mtr :
"

- »

My
gençler toâ^^lui sMen e^^nefe ymindcftn
bulablliyoesa evlrasin çünkü evlenmek gSzû hM-amdan salnmaya,
yummaya daha; ^^m,
Q«mus ve ffeti kt^nmya d^a elveri9l^^%
ECim âft edenmeye güç getiremiyor, Imkftn bulamyorsa. kendisine
oruç tutoak gerekhr çünkfl oruç, ehveti kesicidir.» C367)
. eriâtm
tahrik ve tevik ettii nafile oruca gelince, bunu bir
misal yoluyla belirtmek istiyoruz Dâvud Peygamber'in orucu. Çün-
:

kü O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi. Aynca Pazartesi ve
P^embe günleri oruç tutmak; evval ayndan alt gün ve Aûrâ

(367) el-iCfectma ri^^rdt «âoltir.


TERBIYECIUSniN SÖRUMLUtUKLARI

Bu cümlede uMsk tkzere, srf ehveti teskin için tutulan oruç.


Çünkü CenAbri Pef^aniber (A.S.), «iüm de evlenmeye güç ve imkân
bulamazsa» ona oruç gerekir.» buyurmutur.
cl Cinsel Duyguyu Tahrik Eden Macunlardan Kapnn akt Uzak-
lamak I

Yine iki kiinin ihtilâf etmedii hususlardan biri de, içinde ya^
admz toplum, bir sürü bozuk, kirli, gayr-i ahlâki eylerle ura-
p sesini yükseltir ve durmadan ruhu dejenere eden fisk-u fücura
kendini kaptrr, bunun için destekleyici sebepler aratrr. Hiç üp-
he yok ki, genç kimse, bu destekleyici sebeplerin ve fitne saçan rezil-
liklerin peine takhnca, derin bir batakla saplanp kendini kaybe-
der, yolunu arr, çünkü mutlaka müteessir olur. yani te'sir altma
girer, ahlâk deiir, yolundan sapar, acemi ya da yabanî hayvîîn
gibi ne yaptm, nereye daldm bilmez.

Artk bu durumda düen görev, öüt


terbiyecilere, eitimcilere
ve sk bir i ve çalma devresine girmek; uyan ve sakmdnc yol-
lara bavurmaktr. Bu yalnz terbiyecilere vâcib deil, aym zaman-
da terbiye etme hakkn yüklenen, bu sorumluluu duyan herkese
vâcibdir. Sk sk gençlerin kulana, -Yarçplak kadnlara, krta-
rak gezen kadnlara, etini tehir edenlere bakmak; fotoromanlar oku-
mak, ehveti tahrik edip iç guddeyi harekete geçiren cinsel konulu
kitaplar okumak; yine inam ehvet âlemine götüren, duygular bu
dorultuya çekip kamçlayan çalglar, nameleri dinlemek, kafay,
ciddi konulardan alp havaî eyler peine takmay sonuçlahdunr, di-
ye fsldamalar gerekmektedir.

OMtÛ bu flM^lterBm^' îmaasB. gayreti dumura urat-


nuO^ ftK^ ^laö^. ahUUa fe^Hâ&ta, kerâmeti öldürmekte,
bedeniclz faale tepmektedir; ayn zamanda anlay zayflatr, ha-
fzay ksrlatnr, iç guddeyi harekete geçirir, kiilii kaybettirir;
ahsiyet, fazilet te ahl&k kabre sokar.

Umanz ki gençlerimiz bu öütlere kulak verirler, sonlanm'ber-


bat edecek her eyi hesaba kaüp iyice düünürler. Artk bunca
Öüt ve uyandan sonra herhalde, irâdelerini dengede tutmaktan,
m
abliklarsa^ 4i«pUne etmekten, akU ve bedeni sahklann ko-
romftktcm ba^ bir ey düünmezler. Bu takdirde, sAUhler zümresine.
tmimmiz \rt«m^^ a^sma I^tdrkur, iyi - yararh niü'minterdm cdur-
lar.

— -
:

d) Bo Vakitleri Yararl eylerle Doldurup Deerlendirmek :

bo
d Terbiyeciler ve eitimciler, çocuk
zaman kötü - ykc
kalp bir ile
olma-
düüncelere, gerçeklemesi zor hayallere da-
lar; cinsel konular üzerinde kafa yorup düler kurar. Bu durumda
megul

eer ergenlik çana girmise, ister istemez ehveti harekete geçer.


ç guddesi bu gibi düünceler karsnda heyecan duyup ifrazatta
bulunmak ister. îte bu srada baka tatmin olacak bir ey bulama-
ynca, istimnaya tevessül edecek, bu kötü âdeti devam ettirmeye yö-
nelecektir. Çünkü ancak böylece ehvetin azgnlm teskin edebilir
ve bîr bakma saltanatn snrlayabilir.
O
halde bu gibi iayal ve düüncelere dalmasn ö|]^m@k için n©
yapmak, »»sil bir çare bulmak lizmdr?
Çare u olabilir
Ön^e Srgm ti^ çocua vaktini nasl deerlendirebileceini ö-
retmemiz, bo mMtefm ne ile dt^üTup yararl planma getirmesi
gerektiini anlatmamz gerekmektedir.
Vakti deerlendiren, bo zamanlan yararl eylerle dolduran ki-
tap, dergi, buroür ve benzeri birçok yaymlar vardr. Ayrca bedeni
güçlendiren, adaleleri kuvvetlendiren, insana salk kazandran bir
tssm ölçülü spor hareketleri yapmalarm. ancak güvenilir, terbiye-
1 ^kadalarla bu ii sürdürmeleri telkin edilir. Çok yararl kitapla-
raokumaya almdafi fce^ bilgi ve kültürlerini arünp geniletir.
taaMa'M^e^ baz el ileri, el sanatlarm örenmeleri ahlâk
«MM mm mm
:

m mmmm immmsAami sm^^nn a& Ib^


mal e^moNik J^^nca atu^ük, cm&da ^zrlai^^ m^s^^
bi^(2^ elenceli eylerle t^lra^molu her zaman i&v^m edümeli-
dîr. .

BunUü^Ml'la^^ cüünceleri berraklatnp gdalandracak. -u-


hn ann^bmes^^. bedeni ahlAk
kuvvetlendirecek, yüceltecek, eylerle
COcaMann bo vakitlerini deerlendirmeye 0^ göit«Hlmelidir.
e) yi Huylu, Güzel Ahlâkl, Uyumlu Arkada Seçmek :

Terbiyecilerin, eitimcilerin önemle üzerinde duracaklar bir


husus da. ergenlik çana girmi bir çocua iyi ahlâkl, uyumlu ar-
.kadalar arayp bulmak, spçip beenmektir. Öyle arkadalar ki, gü-
venilir olmaldrlar; Çocuk unuttuu zaman ona hatrlatrlar, sapt-
zaman ona doru yolu gösterirler; düzenli olmaya çaltmda ona
yardmc olurlar; bama bir dert, bir sknt geldiinde onu teselli
edip irâdesini güçlendirmeye çalrlar.

— 252 —
TERBÎYECLERIN SORUMLULUKLARI

oiâ^û ett^n voa^ o^aâns


Denilebilir ki, radr. ÖzeUke
günümüzde bunlar parmakla gösterilecek kadar mahdudiur. Öyle-
ki. samimi dost pek nâdir, güvenilir arkada alabildiine azdr. Öy-
le ama, bunu belirtilen ekilde kabul etsek bile, hemen her mahalle-
de ve yerde bu azlan bulmak mümkündür, hepsi de simalarndan ta-
nmrlar, almlarnda secde eseri julunuyordur; yüksek ahlâklaryla
dier çocuklardan ayrlmakta ve ayrd edilmekteler. O halde bir
gencin bu gibi arkada ve dostlar bulup, onlarn eteine yapmas
ne güzel, ne lâyk olurl Böylece knanacak yerlerde ona dayanak
olurlar, hayatn fitne ve fesadna kar ona yardmda bulunurlar; sr
vermeye lâyk güvenilir bir topluluk olutururlar; böylece onlarla
kaynap birleir, her hâl-ü kârda kendilerine güvenir.
Hiç üphe yok ki, kii yakn dostunun dini üzeredir; yakn arka-
da, kendi ölçüsündeki arkadana çou eylerde uyar. Kular ancak
kendi eklindeki kularn kafilesliide yer alr. BesûlüUah (A,S.)
Efendicuz ne doru buyurmutur :

kimi yakn dost ecUnyorsa ona dikkatle bakmn.» (368)

ahlâksz, günahkâr, âsi ve müfsid kim-


Bilinen bir gerçektir ki.
seyle arkadalk eden kimseyi onlar eninde sonunda sapkla çekip
götürürler, onu ancak derin çukurlara, bataklklara iterler, onunla
ancak kiisel çkarlarmdan dolay dostluk kurarlar, arkadalk eder-
ler, ancak dünyevi yararlardan dolay ona yaklarlar.

O arkada ve dosüar-
halde gençlerimiz, böylesine âdi ve kötü
dan saknsnlar, erli kiU^ a^kda ediunosioler. Jtmânlarmm kök
s&hp MisJ^B^esiü, salam temellere oiurmasm. ahltö^umu e-
Mfl flBMmM^. ruhlarm arm^^fâCaSs, dûz^ gelmesini^ bedenle-
rini kuvveâendirecek et^ete orteesâk deslek jâç ia^y^^i^-
sa, iyi - yestdü^, lâilâkh diîft^ khnseleri arkada olarak seçsinler. Bu

hususta oldukça hrsl bulunsunlar. Sâlih bir dost, mü'min bir ce-
maat bulmak ne Saadet!. Böylesine bir arkadahk ve dostluk her iki
âlemde mutlulua vesile, kerâmete erimeye sebej), âhirette kurtul-
maya medardr.
Allah (C.C.) kendi Muhkem Kitab'nda ne kadar doru buyur-
mutur'
:
-
I
I
i r ,, _>&. i n I I I
- '

(368) Tinnlai.
' .

— 253 —
SLAM'DA ALE ETM
* V) pi»Lj ^^^^ ^^u.Ul

«o gün yakn dostlar birbirine dümandr. Ancak takvâ üzere


olanlar (Allah'tan korkup kötü kiilerden saknan, iyileri dost edi-
nenler) müstesna.» (369)

f) Tbbi Öüüeri, Koruyucu H^kimUg;! ASm öp^ln^ t

Tabiblerin srarla üzerinde durduu hususlardan biri de, iç gud-


ict^nin. te'sirini hafiflotmok, ehvetin serkeliim firenlemek için u
^s^Eyelere uyulmasdfer :

1- Yaz mevsiminde souk su banyo yapmay artrmak. Dir


ile

mevsimlerde tenasül aletinin üzerine sk sk souk su dökmek.


Sport^ I^BBPei^e^e^ ^s^^ta&ûs^ beden e^timüe
2h &em verip
Üzerinde srarla durmak.
3- ehveti tahrik edici mahiyette olan baharat ve benzen ey-
lerden kaçnmak.
4. Sinirleri tenbih eden çay, kahve benzerî n^rnbat tüket-
mek, ya da ^altmak.
B£ ve yommta yemei ^Eizaltmak.
6. Srt üstü, yüzükoyun uyumam^, sünnet saylan, sa^f yan üze-
ri kibleye yönlik ol^ak uyumak. '
i-
=

g) Sm olarak (la am Yüce Allah t€.C.l cm'lcusu ^urUüu


uyandrmak ,

Herkesçe kabul edilen bir gerçek var ki, genç kii vicdannn
derinliinde. Allah'n her an kendisini murakabe edip gördüünü,
gizli açk her halini bildiini, hâin gözleri ve kalblerin gizli tuttukla-
rm da bildiini düünür ve bmun uurunu tarsa, çok sürmez ken-
M kendini denetlemeye balar: Bir ii.
-mâ ^W
hlrâet^ noksa:^
SflA mh Ice^â zmf Üzerixde O Yüce Ku(^X)tin k^-
yapt, W
^Mb ^mB^^i&^^Em ^smect immrvif^^ îled^yse veya an
m Mle^*m ^
yûzdez kendishü hesal» çekcs^ ^g^t^^tnla veya
JüB^ Iiaâ^ Ür %
râ^b^^^ l^tUsinl ,0m^mM4^^&^. hâ- ümm
kim olursa, üphe yok ki, bu ^nç liendini helâk edici yollardan ve
3fi3) ZuhruE Sûresi : 67.

— 254 —
nu^&^m^ ^rkin ilerden alkon her türlü k&tûiakten ve terbi^esElz-
Ukten saknr.
Bilindii ve zikir meclislerine hazr olmak, farz ve nâ-
gibi, ilim
file namazlara devam etmek; geceleri insanlar uyurken kalkp te-

heccüd namaz klmak; sünnet ve mendup oruçlara devam göst^-


mek; Ashab- Kirâm ile Selef-i Sâlihîn'in hal tercümelerini, hizmet-
leri, mtmk ve îazalf^eam mnkmt^ Uiîlemamm mfksr ki^M
da edinmek; mû'min W cemaatle irtibat ^a^E^ ^hmâs ve

oldtunu id^ ettirir ve böyl»ra Alahln azaaieîi kars-


mda tturlaûnasm salar.
O halde mü'min gence lâyk olan udur ki; Ruhunda AUah'm mu-
rakabada bulunduu inancm kuvetlendirip sözü edilen yolda yürü-
mek, Allah (C.C.) korkusunu O'a olan sevgi ve sayg havas içinde
Tâ ki. bir
kalbin derinliine indirmektir. &^3«a^ alMca
1er onu kendi yörüngesinden koparp baÎEl^ W
y^acp^&ye stf^mKmm
Dünya hayalanm ^m^ mm Ülme^mm ûü^Sfsm^^ sajoncah ve haram
i^m mmeiiw^ âakna^. BS^^teEr Allah'n $u bu^^o^lunu M
nün üstüne koyaa^alE f@lunu aydmlatsm :

«Artk kim Dünya hayatm seçerek tercih etmise, elbette Ce-


hennem onun varaca yerdir. Kim de Rabbmm [yüce) makamndan
korkmu da nefsini havaî eylerden alkoymusa, üphesiz ki Cennet
onun varaca yerdir.» (370)
AtKOJLLÜ VE UYUTURUCU MADDELER
Bu ^dk teM^ ete j^addi^M âala Dfta^^ bîr ahlâkm
V9 iE^am Mt^Â^^, î^mâ wâs^ v& tc^^eye sayg
^
fj^lerde yaygnlatn görüymz.
Bu iki tehlikeli maddenin ayrca evinden kopmu, sokaklara dö-
külmü, kendilerini eitip yüceltecek, terbiye edip yönlendirecek
kimseleri yitirmi sahipsiz çocuklar arasnda ve bir de babalarnn,
analarnn gafleti sebebiyle her türlü murakabenin dna çkm
aile çocuklar arasnda da çok yaygnlat bir gerçektir. Böylece bu
çocuklar erirlerle senli - benli olurlar; ahlâksz iffetsiz alçak kii-
lerle dostluk kurarlar ve onlardan alacaklar kötü Örnekleri alrlar,
'
bir sürü rezîlete gömülüp gideste.

1376} Mazîftt SâM 37-40.

— 25S —
SLAM'DA aile BOTiMt

hakkn ver^tk&coaSz onu ûç ytoden' üicelemezzdz gerekiyor :

1- Bunlardan meydana gelen zararlar.


2- slâm'n bu maddeler hakkndcüEi hükmü.
3- Bundan kurtulmcmm yolu ve çaresi.

Alkollü ve uyuturucu maddelerin salk yönünden zararlarm


öyle su-ahyabiliriz : .
'
^

Tabiblerin ve i^iM fci. a^cmlannn görü hususbirlii ettii


udur ki, alkollü ve uyuturucu maddeleri kullanmak, cinnete, haf-
zanm zayflamasna sebep olmakta; sinir sistemini bozmakta; mide
ve barsak hastalklar dourmakta, düünce ve zihnin keskinliini
bozup köreltmekte, metabolizmada bir takm arazlar dourmakta;
yemee kar itihay azaltmakta, kötü ve zararh gda maddelerin-
den yemee neden olmakta; cinsel bakmdan iktidarszlk meydana
getirmekte, buna benzer bir takm zedeler oluturmaktadr.

Bunlann zaararlan hakknda Fransa'da y^plan istatistiktoit el-'


de edilen u
neticeyi bilmek yeter «Fransada alkollü maddelerin öl-
:

dürdüü insanlar, verem ve cier hastahkltnndan dolay ölenlerden


çok fazladr. 1955 ylnda Fransa'da alkollü maddelerin te'siriyle
17.000 kii ölmütür. Ayn senede verem ve cier kamerinden ölen-
lerin says 12.000'i geçmemektedir.

Bilinen bir gerçektir ki, alkollü ve uyuturucu maadelere müb-


telâ olan kimseler, hesapsz kitapsz para harcamaktsCî nefslerinin bu
arzusunu yerine getirmek için hiçbir eyi esirgememektedirler. Ma-
ln böylece ölçüsüz ekilde. 'harcanmas aile yuvasnn yklmasn ve
fakirliin gelip çökmesini neticelendirir. Bundan baka içkiye de-
vam eden kimse veya uyuturucu ibtilâs olan, ekonomik yapy za-
yflatr, aile bütçesini alt - üst eder ve gün geçtikçe ilerleme yei'ine
gerilemeyi hziandn*^. "
• .

Ayrca kiiye ânzolan alayh tavr, gözden dümek, bedeni ve


ruhi hastabkliM'a yakalanmak da içkinin ve uyuturucunun Möt^ so
nuçlandr.
Ih^u^i^ ae^^^ ^^£ISUM GAZETESN ^Mt965 tarihli
nifâlhBSuda miar yazhnt Amerfkahlardan 72 milyon ki^âöki iç*
:

mektedir. Bunlardan yirmi milyonu, her yl devleti milyonlaroEt -za-'


II I -nr -v - I r — - - ' .
., .

„ ^ ,
^
.

rera noloMMBâut^ Stfb^oft gelince, alkolik ol^^mt 1^ îsaliHulik-


Im Mrr-^e i yertanâe tcun randmanl çBgamumakta ve i kay-
toO, ziKmatL kaybuia n^den olmaktalar.

çki ve Uyuturucu Maddelerin Rufa, Afalâk ve Toplum Üzerin-


deki Olumsu? Te'strleri :

Gerçekten alkollü ve ^^Fiif^raBu maddeMS raûbtelA olante


kötü ^oüar edinmekte; yâm, kOToüklk. ihânet gibi çirkin âdetleri
4>enîmsem4ktodirler6unun sonucu olarak da hrszlk, alçaklk ve ha-
bislik gibî suçlan irtikAb etmekte mütecaviz hareketlerde bulm-
makta; böylece ahlâkm yitirmekte, irâdesini kaybetmekte, uurunu
felce uratmaktadrlar.

Bunlardan baka, bir de kymetli vakitleri bir sûrû serseri ile


oturup heder etmekt^er; fisk-u fücur ileyen alçaklarla dostluk ku-
rup her eyi sdtub^ se^ni^k^ar, her tS^û hârmeti çineyip tep-
me^eler.

Bilindii gibi, gelimi


ülkelerde devlet, uyuturucu maddelerin
kaçakçlm bir bakma tercih etmekte, dier milletlerin evketini
krmak, ümmetin ahlâkm ykmak için bunu gadredici bir silâh ola*
rak kullanmaktadr. Ayn zamanda baka milletlerin sava gücünü
zayflatmak, gençlerini ie yaramaz duruma getirmek için bu zehi-
ri el altndan sevketmefctedirler. Msr, tervîc edilen uyuturucu
'

maddelere kar uzun süre sava açt ve devam ettirdi. Ve asl bunun
tohumlarm Britanya Adalar att, dört asr önce bunu yaygnlatr-
mak için baz plânlar hazrladlar. Nitekim ingiltere, afyon ticaretim
ni yasaklayan Çinlere kar sava açt ve buna «Afyon Sava» a(ü
verildi.

ABcoUtt ve uyuçtnniGU maddel^ hakkmda IsUm'n hükmüne ge-

Aada belirtilen deliller muvacehesinde bu gibi maddeler bi'l-

içmâ' haram kabul edilmitir.

Cenfth-1 Hâkk buyuruyor :

«Ey imân edenler! tçki, kumar, tapnmak için konulan dikili ta-
lar VB fal oklan, eytan ii murdar eylerden bakas deildir. O halde
malardan k^upseioiun ki kurtulua eresiniz. eytan, içki ve ku-
naar msiümda ancaA: aramza dümanlk to kin sokmak ve sizi

257 Isl&m'da Aü« EglÜxai CUt: 1 - F: U


mtÂM^ÜA AtLE ECttîMI
AMi* önmalctfiâft^ UMU Itûma^iltaa iOkoTmak is^. Artk vazgeçer-
siioiz mi?» (371)

Kalblerinde hastalk bulunan kiiler derler ki «Fectenibûhu =


:

kaçnp saknn emrinde, içki ve kumarn tahrîmine tam delâlet


yoktur, yani bu kâfi delil deildir. Eer içki harâm olsayd, Kur'ân
bu tabir yerine «Feharrimûhu = onu haram kabul edin» sözünü kul-
la^s^. Oysa bu âyette içkinin harara klndna
delâlet eden yedi
deiil söz konusudur :

a) çkinin kumar, tapnmak için konulan dkiU ta^ar ve fal ok-


l^^yla bUliKle zikredilmesi,

b) Ito. =
murdar olor^ vasflanm*
c) eytan iindöft saylmas,
d) Dümanlk ve lûne kap açt belirtilerek, kaçmn diye em-
redilmesi,

e) Allah' anmaktan, namaz klmaktan alkoymas,


f) Artk vazgeçersiniz deil mi? eklinde mealini verdiimiz
: «Fehel entüm müntehûn» istifhamnn inkâr üzere olmas.
Bunlardan daJba kesin ve kat'i içkinin tahrîmine delâlet
eden baka belge var mdr? Ama ne var ki zâlimler Allah'n âyetl©-
rini .l^ü© bile ini£^ ^lerlar.

BMiaW tMM ^CMN^ tçPMn t^^M IMkmda öyle to-


— «Allah, içkiye de, onu içene de, datana da, satana da, alana-
da, skp imal edene de. tayana ve kendisine tamana da lânet et-
mitir.- 1372)

l^ntuncu Maddelerin Har&m Klnmasna Gelince


Bu husustaki deliller saylmayacak kadar çoktur. Onlardan bir
ksmm dlft^tlnize sunuyorum :

A) Önce dier haram nesneler gibi, Allah'n u


buyruunun kap-
samna girmektedir «O Ümmî Peygamber ki, onlara iyilii emreder,
:

onlar kötülükten men'eder; iyi ve temiz olan yararl eyleri onlara


l^lâl klar; kötü ve murdar (olan zararl) eyleri onlara harâm kx-

imi EbtIMnrud.
TERRlYECtLERlN SORUMLULUKLAR

lar onlann a^r yükünü ve üzerlerinde buluna^len balrlan, zincir-


leri indirir...» (373)

Ayâl aMonda esülûllab


Efendimizin hjMs^rinîn ta-
(A-S.) u
hükmün l^^asnana^ ^sFd^^de gpba yoktur «9Qkm*da za- :

rar vermek ve zarara zararia karlk vermek yoktur. (374)

Ayrca uyuturucu maddeleri yasaklayan


B) hadîslerden biri de
Efendimizin ei Ümmu Seiepe'nin rivâye ettii u hadisi gösterebi-
liriz :

«Besûlüllah (A.S.) Efendimiz her çeit içkiyi (sOkoUü îoaçjdele^


1$) ve uyuturueû maddeleri yasaklamtu*.» C3751

Hadîste kullanlan ^30^9^^ ^Usî, vyuta^^ Ueemm M


I

C) Ayn zamanda
uyuturucu maddeler,, içkinin tahrîmine de-
lâlet eden hükmün umumilii k-psamna girer; çünkü onlar da al-
kollü maddeler gibi, akl Örtmekte, uuru perdelemekte ve onu idrâk
ve hâkimiyet yeteneinden uzaklatrmaktadr.
«Müzminlerin emin Hz. Ömer (FkAJ minberden halka unu ilân
etmitir
— «Hamr (içki, alkollü madde), akh Örtüp zedeleyen eylerdir.»
(376)

Bu söz, hamr tabirini belli bir bu konu-smr içine alyor. Tâ ki,

larda üphe izhar edenler gereksiz yere sorularn çoaltmasnlar.


Akl tevi edip örten, uuru perdeliyen her madde haramdr, içki
mahiyetindedir. Çünkü gerek içki gerek uyuturucu maddeler insa-
n mümeyyiz, müdrik ve hâkim vasftaki tabiatndan çkarmaktadr.
Bu bakmdan da uyuturucu maddeler de alkollü maddeler gibi K-
yâmete kadar haramdr.
]l^n^taea madde olarak Kokain, Afyon ve ben-
bilinen Hai,
zeri nesneler, en yüksek derecede akla olumsuz yönde te'sir etmekte-
ler; o kadar ki bunlara mübtelâ olanlar, kullandklar zaman uza
yakn, yakn uzak görmekteler; kendilerini hayaller vadisine gö-
türmekte, o kadar ki* nefsini, .dinini, dünyasm mutturmaktadr.

(373) A'raf Sûresi : 157.


t374) Ahmed b. Hanbel - bn Mftce.

tmi mboA • mam.


SLÂM'DA ALE ETM
Gerek Karrati. gerekse tbn Teymiyye. Hcii'in taltztminde cma*
vardr» demilerdir. Buna dayanarak îbn Teymiyye fi^le demitir:
«Uyuturucu maddeleri hel&l sayanlar küfre girerler.»
*

Bu konuda halkn üzerinde durup sorduu bir husus daha var,


o da, alkollü maddenin ilâç olarak kullanlmasdr. Bunun cevab-
n, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz vermitir :

Bir adam, Resûlüllah (A.S.) Efen^^Bsteea çkideo mcâu. ^îm^


cUmiz onu içkiden men'etti. E^müi lirine o adam dedi ki «6^ :

0tm sadece ilâç olarak kuUamyorum!» Resûlüllah (A.S.) Efendimiz


u cevaln verdi = «O hhc devâ (ilâç) deil, bastahm tâ ke^disidir.»
(377)

Dier bir hadîslerinde ise öyle buyurmulardr :

— «ÜpMz ki. AMi ^mMk, hem de em Hftdftvi fden


Ü&ç ndirmii ber hastalk çin bir dew& yaratsuttr. O hflide ken-
dili «edâ^ edin («ttirin) harâm m mâm tUmmrmU mm

«üphesiz ki Allah sizin if&naa size har&m kld eylerde
khnantr (if&y o gibi maddelere yerletinnemltir.)» (379)

îte bu nasslar bütünüyle, yalnz içkiyi ilâç olarak kullanma


hususunda, dier haram ilâçlar gibi men'edilmitir, nehiyde kesin-
lik vardr; içkiyi ilâç yerie kullanan kimse günahkâr olur..

Baz ilâçlara kartrlan kodeinli, uyuturucu maddelere gelin-


ce, bu ilâc korumaya yönelik ya da te'sir özelliini salamay amaç-
lyorsa, o takdirde o ilâçlar tedâvi hususunda kullanmakta bir sa-
kmca yoktur. Ancak böyle bir ilâc, uzman müslüman doktorun,
bir
gizli açk Allah'tan korkan bir tabibin tavsiyesi gerekir. Çünkü îs-
1te eriâU'nm ilkeleri JsolayUk üzerine bina ^dilmiçtir, yani Me^-
hk mümkün olduu nisbel^
ta.
e&m ramm^» ^^^
defetme^ ^^liktir, insanlarm ma6t^fmiv#»]^0Mei9-
tirme prensibini güder. ^
Jconuda asl olan delil. AUab'm buy- .
u
ruudur : r

(377) Sahih-î Müslim - Müsned-i Ahmed.


Ebu DA-rud.
'
BuJori ; bn Mes'ûd tHA.) dm.

— aw —
,

li»' .I — TERBYECLERN SORUMLULUKLARI


ii-. —— - I

, ut

•Ama dardu 1âW^ {Isakasnn hakkna el uzatmamak ve za-


rûret miktarn amamak artiyle harâii' eylerden yraoesi ve kulla-
nlmas hftiinde) elMh yoktur.» (380)

— oOo —
tçki vo ^^lii^torucu maddelmi ^adan kaldur^ ikultolmasma
engel olmiMun ybl ve çareleri u
üç ^ln uygulftnmatrfyte mümkün^

a) Nesli u^^^m ve elverili ekUda terbiye edip yetitirmek,

b) m ^e^^^mmcm smM^^s^ fe^â^&tâe ^to^to v^tata-


c) Bu maddeleri kullananlar, satanlar, alanlar ve imâl eden-
leri , cez&landrmak.
Keâl m uygun ekilde t^biyö etmek s

Çocuk açp henüz trnaklan sertlemeden ona


gözlerini hayata
Allah'n varlm, birliini, O'na imânn lû2umunu, O'ndan sayg ile
korkmann sebep ve hikmetlerini ve devamh AUal'm denetimi alt^
da bulunduu uurunu, gizli - açk her eyi AUah'm lâldiâini diret-
mekle salanr. Çünkü bu düzeydeki terbiyeyle çocuuû Mll
oluur, salam bir temele s&hip olur. iu^bM »âiâa yönelir. gM
Bilinen bir husus udurki, Araplardan slâm'a eriip imân ede-
rek bu dine girenlerin kalbleri Allah'n murakabesiyle terbiye edilip,
Allah CC.C.) korku ve saygs kalberinde kök salnca, O'ndan yar-
dm dileme uuru geliince, O'na güvenip dayanma en salam kulp
olarak belirlenlnce, câhiliyyet devrinde üzerinde bulunduklar her
türlü rezillii, çirkinlii terkettiler; bütün bunlar isteyerek, içlerin-
den gelen bir arzuyla benimsediler.
Araplarn slâm'dan Önce câhiliyyet devrinde içkiyle olan sk il-
gilerini misal olarak, ele alalm Araplar içkiyi övmekte, onun va-
:

sflarn destanlatrp iir sanatlarm bu hususta kullanmaktayd-


lar. imdi onlarm âirlerinden birine kulak verin, içki hakkmda ne-
ler demi^ i

Biûmsm. k^üderim kanarak ^öMednden.»


SLAM'DA ALE ElTtUt
imdi bir de içkiye izafeyle uydurduklar harika isim ve Iftte)-
lan dinleyelim :
I

= Üzümün özü; er-Rah = Mutlak rahatlk;


es-Selâfe es-Sahbâ' =
Kzlarap; Îbnet,ü'l-Unkuud = Üzüm salkmmm kz; îbnetü'I-Ke-
mm ss olu; Bintü'd-Dinnân a= Küplerin kz... gibi yüzleri
aan isim ve sfatlar.

Bütün bunlarla beraber ve her eye ramen, islâm'a gir^ Arap^


lar'a içkinin haram klmd
haber verilince, hepsi bir azdan, «vaz-
geçtik ya Rabb! vazgeçtik ya Rabb!». demiler, bu sözde kalmayp ev-
lerinde bulunan ve içki dolu olan kaplan, testileri, küpleri Medine
sokaklarna dökmülerdi. îte. imânn beaeti, sevinci, özü ve ma-
yas kalbe girip yerleince böylesine hayret dolu eyler yapar. Onun
kökleri derinliklere inip hücrelere yerleince, umulmadk faziletler
sergiler.

mâmnbu iUc cftimâa W laift^ -sa sat-

dr.
Günümüzde ve her devirde insan topluluklar böylesine güçlü
bir imâna ne kadar muhtaçtrlar ve böylesine yönlendirici, islâ.h edi-
ci bir terbiye onlar için ne kadar lüzumludur!..

tçki ve nfi^raca maddeleri oluturan sebe^M y^âclmnak >

Bu ve uygulama yetkisi bulunanlara yö-


elinde, saltanat sultas
nelik bir husustur. Devlet bizzat bu maddeleri çar - pazarlarda ve
her yerde yasaklar, her türlü alkollü maddenin içilmesini men'eder,
bu husustaki sebepleri dikkate alarak tedbirlere ba vurursa, ite o
^jsiguan kaplar, içkiye, uyuturucuya devam edenlerin yüzüne kapa-
nn^ hiçbir ahl&ksz ve do^
yoldan çkm
fAsk ona yol bulamaz.
îçki ve uyuturucu madde kullananlar cezalandumak t

tsi&m Dm, %u gibi mM^itm Mta£te Mtaito ek^&mm. »


zâlap 0;^utur; ^unto 4^ MdO de^ek vurma
araSmct» MjMr^
Apai memmda bu cezâ, «^rmm xMn
y^mm»* hapis, borç altuul
ma ve müsadere gibi cezâl^^m 4» Tj^fûlftltTOamâ ^gel
tekil etmez. Bütün bu cez&lar, içk^ salana, tayaaa» ticaretini ya-
tana' da uygulamr.
TERBJYECILERIN SOBUMLULUKLAHI

seçip bunlar, hlâs ve istikametle ele alp yeni kuaklat^ aJfeÖMTnal,


her türlü elim sonuçlan tesbit edip neslin gözleri önüne senos^kUr.
Böyle yaptklar- takdirde, bu amelyeler ve fiiller, en güzel ve en ib-
retli yoldan halledilir; toplum, içkinin tehlikeli bataklmdan kurtar
nlarak temizlenmi, armdnim bir düzeye çkanlr; -uyuturucu
maddelerin her yönüyle tehlike arzeden belâsndan uzaklatrlm
olur. "
_

Zinâ ve Livâta :
.V

OzeSpûe çoeuli^ em^tead ve gm^mt ^m»^^ ^NM^


âaka da bûyrâr ve önüne geçUmez bir hal alr. Niteikün hmm
olmam ^om]:kiâm $^
Uarmn
^^m^^^ t^mat 4^
ve tez^^ecÂlezia a^cetUKiâM^ ebnâa Meoi
vaml bu hususta avlandln biIinmektdâSr. O^l^ei^if ^
çocu£^ ahla-
ken derin çukurlara düOrüldûler, hel&k ve ziya, bataklna itüâi-
ler.

Çocuklarn bu feci âkibetin pençesinde gören babalann, velîle-


rin da^yduu ve gördü:ü ey daha. da feci ve yürekler acsdr! On-
lar a^na düürüp ftratlanm ters çevirenlei- kimlerdir? Ahlâklan-
m ât^üûma, )tes^t çöplürüne atan hangi elleniir?.
Bu durumda ah!., etmenin, hasret duymann ne yaran
vah!.,
olabilir? Cierlerinin paresini, kalblerinin meyvasm en çirkin du-
rumlara bulam bir halde görüyorlardu-; onlan fitne ve fesâd için-
de müahede ediyorlardr.
onlar çoculteint fa^etli hir ahlftk -özece terMye ets^ert^
<:Kidsu*m günlük im^tlanm tmax imlanuyla'denetles^erdi. teMte
oturup kalktklann, kimlerle arkadahk kunduklann tesbit^MiBtw
di, herhalde çocuklarn bu feci ve yürekler acs âkibete ufram bir

halde görmezlerdi, bu üzücü neticeyle yûzyüze kalmazlardl.

Çocuklar gayr-i îslâmî ahlâktan uzak tutup, toplumsal sapma-


lardan kurtarma sorumluluu babalardan ve velîlerden baka kime
ait olabilir? Onlardan baka Sorumlu var mdr?

baka kim çocuklann ilerini, günlük ya-


Bahalard^ftîi. velîlerden
aylarm murakabe edecek, onlarm davram^ann denetim altnda
tutacak?

Bubalardan Ve MMen b&$^ kim çocuktan


yöneltir; hayas^Uk ve fenalklarn zararlarm onlardan ba^ka kim
onlara ajalatr?

önce baba Ue anne sorumludurlar, sonfa da derletin ve tohu-


mun sorumluluu gttUr.
Bu ksa açklamadan sonra konuyu daha iyi kavrayabilmek ve
zararlarn daha derinügiyle anlayabilmek için onu üç açdan açk-
lamak istiyoruz :

1- Zinâ ve livâtadan doan zararlar. *

2-îsiâm'm bu husustaki hükmü.


3- Bmd£in kturtulmamn yolu ve çaresi.

Zinâ ve livâtadan meydana gelen zararlar, tehlikenin doru$und«dr.


denebilir. Bu bakmdan bu zararlan öyle sralyabiUriz ;

SaSrUk ve bedensel yöndm ssararian t

Zinâ ve livâta suçiarmdan dolay aada belirtilen hastalklar


söz konusu olabilir :

A) Zührevî hastalklardan belsoukluu Bunun bahca belir-


tileri, organ veya dudak ya da
cinsel az
içinde birtakm iltihapl
çbanlar meydana gelir. Bulac hastalklardandr. Diplokok nevin-
den mikroplarla ve cinsi temasla, livatayla veya cerahatin temasiyle
insandan insana, bazan de kullanlan eya ile tuvalet tahtas vasta-
syla geçer. Daha çok geçme yolu. cinsel t^nas ve ona yol açan ok-
ama ve srmalardr.
Mikrobu, tenasül uzvunda veya gözün ko^^^va taialiass^
2-5 gün sonra arazlar bagöstenr. drardan sonra tenasül uzvumfe
yanma, cerahatlanma meydana gelir. Tedavi derhal balamazsa,
mikroplar idrar yolunun derin tabakalarna, oradan prostata, meni
kabarcklarna nihayet husyeye, husya üstü bezlere atlar ve buralar-
da iltihap yaparlar. Tedavisiz kalan belsoukluu ksrla kadar
varabilen arzalar (husyenin iltihabyla) kadnda vajina. yumurta
borusu, yumurtahk iltihab yaparsa ksrla sebep olur. Gözde de
belsoukluu iddetli iltihap yapar.
.*

Böytepe baM^*ç@£Sâtea, .
m§gr mle fieraeripe s^ssFa^^.
mikrobik ve bulacdr.
B) Frengi Hastah t ,

Firenginin bahca arazlar, idrar yaplrken ac yan-


hissedilir,
ma meydana gelir. drar yolundan aknü yapacak kadar Utilu^laa-
terbiyecilerin SORUMLULUKLARI

ma olur. Kadnlarn rahim boynunda ve


idrar yo]imda benzeri ilti-
haplanma görülür. Husyelerde ve mesanede bilhassa erkeklerde had
safhaya varan iltihaplanma olajr idrar yolunu daraltr. Kadnlarda
rahim, yumurtalk ve ilgili nahiyede geni tahribat yapar. Ksa
ise
süre içinde tedavi edilmedii takdird!Q hem erkekte, hem kadnda
ksrla yol açar.

OzetUyecek olursolc
«I^^Ocuda ^iren fkK^gt
s

ta sonra yerl^^^erde (tenasül organ ve dfsi^|$tö âffirl 1^ ^ms^


M^M"
meydana getirir ve kasktaki lenfa bezinin %9^ri^â$ine sebep olur.
Bu, frenginin birinci devridir. Bir müddet sonra bu çiban kaybolur.
Mikroplar kana kararak
vücutta dolamaya balar, (ikinci devir).
Bu devirde kan muayenesiyle hastalk tehis edilir. Ciltte frengi be-
lirtileri olarak krmzlklar, papiller olur. Nihayet hastalk bir uzuv-
da yerleir (üçüncü devir) ve bu uzuvlarda tahribat yapar. Bunun
neticesi olarak vahim sinir ve akl hastalklanna sebep olur.» (M}.

C) Bulac HastafaUann Taybnaa


Zinâ ve livatadan dolay birçok bulac
habts hastalklar ortaya
çkar. Çünkü bu hastalklar genellikle mikrobiktir, hastadan salam
kiilere çeitli yollardan geçer, özellikle cinsel birleme bu mikrop-
lann geçmesini kolaylatrr.
Sözü edilen bulac
hastalklarn birçok toplumlarda yaygnla-
t bir gerçektir. Oysa çok tehlikeli ve vahim neticelidir. Toplumun
dörtte birini kenunneikte ve sal|^ tabrîb e^9kt@4^.

^ mSSet ya âa^0^ra 3^^^^BP& 4nâ


ve Uvata
dirde Allah (C.C.) onlan skiSA Teren l^Ei^alc hastalklarla mûbtâlit
M-
eder ki, o hastalklarn çou o tc^^^âmun atalarmda yoktu. Resû-
lüllah (A.S.) Efendimiz bu ibtüay ne güzel ve ne do|^ tehis edip
dile getirmitir :

— «Ey Muhacirler topluluul Be ey vSt M mûbtelA ol-


âu|uam zmmâ ^e^^ o 1^ «ef« teflu^nangdaB Als&^â' snrm-
CM]^^ ite )^^) kavim $çlnd» f^beo^ ortaya glsauya görsün.
I^ta^ g^li $mâW^n mutUüEa onlanla tâun, (veba ve benzeai
IsMi^ JMMfc ^^P^^> atalarnda ^rlte^sFân birtalom kd«
tö hastalklar Cfrtaya çkar.» (381)

Artk akl sahipleri iyice düünsünler!:


,.
>
SLAM'DA ALE EGtTtMl
* Wbm ve Uvatft^n loloma, Ahlâka » Nefii» CHu Zanuim t

Bu zararlar çoktur, nesli kartrmas, soysuzla-


iki çirkin fiilin
trmas tehlikeli bir zarar olarak yetmez mi? Ayn zamanda namus
ve iffetin, eref ve haysiyetin sfra dümesi onun en ackU sonuçla-
rndan biri deil midir? Kiilii katletmesi, toplumu kokuturmas,
aile balarn koparmas, bozmas; onlan rezalet, çu-
birliini dirliini
kuruna itmesi, erkekliin ve ondaki ker&metin yok olmas da bunla-
rn tehlikeli zararlar arasnda yer almaktadr.
Zinâ 've livatann er dourmas
hususunda, soysuz, ah-
ve f esad
lâksz, feyizsiz gocuklarn domas kâfi sebep deil midir? Her eyi
mubah sayan soysuzlar milletin gençlerini ve kadnlarm bu batak-
ha itmek için olmadk plânlara ve duyulmadk kurnazlklara ba
vurmaktalar. Gerçek bu olunca, böyle bir toplumda ahlâkn bir öl-
çü ve anlam, fazilet ve erefin sözü ve itibar olur mu? Bu tabirler
birer fantezi olarak kahr.

Ahlâken çökmü, edep ve terbiyesini yitirmi, eref ve itibarn


ykm bir toplumun deeri, deer ölçüsü nedir? Çocuklarm darma-
dagm etmi, kadnlarnn iffet ve namus yrtlm, gençleri
perdesi
fisk-u fücûr bata.khna dümü bir toplumun kymeti ve mânas var
mdr? : ' / .

tAmaâ'ms^s^ belirgin mi g^Mis» ç «ndde duygularm faar

i^»#M$t eE^ I3^^s$dm ve haramdan ba^ hiçbh- lezzet ta-


ve^kem
nmayan; cüsel duygusunu talminde^ 1^ at^ac gütmeyen bir
toplumijm de^ va^ mdr?
üphesiz ki böyle bir topluluk çöz^j^mütür, dalmtr, %ep ^
zevâl ve yok olmaya yüz tutmutur, bu tölâklviâtizâa mas. ç^û^t^
mektedlf.

Allah Muhkem Kitab'çtda ne doru buyurmutur :

. orann 1^
m. temfOr iMttâe ,y«^an fDBaaonk vaikbiUteaa (pey-
gamber ve lE^^aba uyarak doru y^^da yürümelerini) enaraderiz bU"
na rajbuM onlar ttaâtsizlik edip yanl yîdda yürümeye devam eder-
ler; o talMnâe o menMel^ Te ülke üzerine (azâb ile ügili) büküm
faalde olur ve artk oray ydop yerle bir ederiz.» (382)

oOo —
imi ^ Sûre^ : s.
TERD YECtLERlN SORUMLULUKUfU

Zln& ve Livata HaJckmda ls]&tt* HOkmfi


Gerek zinâ, gerekse livata, aada belirtilen kesin deliller mu-
Wâl^£nde Imoi ^kîhler, hem müctehid imamlarn icma'yla ha-
*
râmdr. yasaktr.
Zinâ'mn harâm kümdna delâlet eden âyette Allah CC.C) bu- '

yuruyor *

M
:

— «Zfnftya yakm^ma^mt çiHnEü 0 elbette hayasiaslkt^


blr ydöur,» tsasî

«#$lar ki, Allah'la bmber baka tannya tapmazlar, hakl


1^ II^mM JJUfm Î^BOâm. Jold can öldürmezleri zinâ et-
' aiMiâ^ bunlsn mAya, çarphr. Kyâmet ff^nA se tazAb
1^ ite V& asBâb ^de aalama^ i^^M^ l^ekf^ ^t^l
Resûlülah CA.S.) Efendimiz de zinâ hakknda öyle buyurmu-
Uxr :

— «Zinâ etmriE steyen dmse. nü'mln olduu ludde zlnft et-


nes.» (385)
— «üphesiz kl, zlnftk&riarm yüzleri tutu9up alevlenerek ate

— kasabada zina ;ve faiz ortaya çkp yaygnlarsa,


-Bir ger-
çekten onlar kendilerine Allah'm azabm helâl olurlar. klm (387)

(383J Isrâ Süresi : 32. ,

(384) Furkan Sûresi -.


ö8-6B.
Sm Buhar - Müslim.
t386 TaberAnl.
1387^ ^Hftkân.
SLAM DA aile EÛITM
~ 4lsBB^iinmn kansyfo «den Unue^ftC Allah layftmct gfi-
%ü ^met nazftji^^ 14â»^ onu tezkiye de etmez, girenlerle be-
tAhfft fi^ Cehmiü'eme* boymr.» (388)

Livata, yani homoseksa^Uln hann «ridugvn» delfliet eden bel-


geler 1

CeâtHi Hakk, Muhkem Kita>?;L'a4» buyuruyor :

lorçinde
^« dz imâM. am^ W SantesUs.»
mi (ehvetle) 0ûhrmcmmtalt
(389)
^
— sapklar olarak) gidiyor,
«Sizler herhalde erkeklere (cinsel
yol kesiyor ve toplantlarnzda çirkin e^ier yauyorsunuz dyle m7»
(390)

ResûhUIah (A.S.) Efendimin de bu la>nuda «öyle buyurmutur :


oat k»^nfnl]^«iMyIe amel «den kta« «n^NMttr. tm kav-
mini ameliyle amel eden Idnaft mA*mdwc, Lftt kmninb «in^Ie
amel eden kimse nutl'flndur.» (391)

Böylece Efendimiz, sözü edilen çirkin fiili ileyeni üç defa ûstüs-


te lânetlemitir. • — ,

— «Ümmetim bakkmda en çok korktuum ey, Lût kavminin


ameliyle amel eden kimse (nin ortaya çkmas ve bu fiili yaygula-
trma) Air.» (392)

Bunu^ üzerine Ebû Hûreyre (RA.) smrdu t

'
Onlar khnlerdir. ya Resfl^m&lf Peygamber lAS.) cevap ver^
dil
— Erkeklerden kadnlara benzemeye özenip (onlar gibi giyinip
kuananlar, onlar gibi krtarak gezenler ve böylece onian) taklîd
edenlerdir. Kadnlardan da erkeklere benzemeye özenip taklîd eden-

(388) Ihn Ebi Dünyâ - el-H^ti.


(389) u&râ Sûresi 16S.
m
:

Ankebüt Sûreâ î
el'Hâkim.
(302)

— 268 — I
.

tKilVECLERtN SORUMLULUKLAR

lerdir. Bir de hayvanlara (cinsel yakla$£tia gibi) temâsttt bnlumadar


ve homoseksüellik edenlerdir. (393)

Zinft edene^ Evata fiilînde bulunana îsl&m eriâtnda ar cezâ


konmutur. Bunu aada açklyoruz
Zinâ cezas

^
:

mâ «ion Mmm i^ ^erimm m ayn :ftttteâlr edilmitir -• Bi-


rincisi, yûz denek vmîup sü^güo edümek» ^^^m^ ^^âdan rec^-
dilmeikîö^.

Birinçi cezâ,, evliolmayan zinâkâr hakknda uygulanr. ster bu,


kadn olsun fark etmez. Herbirine yüz denek vurulur,
Hakk öyle buyurmutur :

— *Zinâ eden erkek ve zina. eden kadmdan her birine yüz de-
nek vurun. Eer Allah'a ve Ahiret gününe inanyorsanz, Allah'n
dinin (in hükümlerini uygulama) da bunlardan yana bir efkat ve
acma duygusu tutmasn ve mü'minlerden bir topluluk da onlar
sizi
hakknda uygulanan azâb (cezâyJ a &hid olsunl^.» (394)
Zinâkânn yüz den^^CSm mm Sürgün edîlmei. HaneOM
redir. Bu bir biUma knama. azarUona wiUam tavrl O Mmn^an
yetkili kimse,
yarar görürse, zinâkân sÜl^g^ fl^gcL lO^St lOllMtiâ
imamlara göre. yüz denek vu^uJ^Eia. sonra onu kasr-i salât ya-
plmayan saylmayacak) t^afeye sürgün etmek vâcibdir.
(seferi
Nitekim Hülefâ-i Râidin sürgün cezâsm uygulajmlardr. Birçok
sababünin de görüü bu dorultudadr.

Recim Cez&s :

Recim cezas, zinâ eden kimse evli olursa, hakMta WSîiS^.


Çünkü ResûlüUah tA.S.) Efendimiz bu konuda ^le buyurmutur :

— «AIM^Mi baka Tann olmadna, benim de Allah'n Resûîü


llUtoB^^|;uaa eh&det eden müslûman kiinin kan ancak ^^Üç se-
lâm^ Mmmt
'

bepte t
^'

£- BtU oldu halde zinâ eden Cöldürülür)


t- €mtm kfi^rhk can (kuM ^gu8W> m? mm^amm. kasden
öMören öldürmor).

— 2«9 ~
SLAM'DA ALE ETM
3- Dinini terlcedip (slâm) cemaatinden ayrlan kimse, (tevbe
edip dönü yapmad takdirde öldüriUür) .» (395)

ÎSt^i]^ 9â!h fanlO&Mft BâMt cUa«tur ki. Resûlûllah (A.S.)


'

EfeBâimM» }m0ams^ tm^anm. lürof eden Mâiz MâlUE'in ve Câmid


ka^la^^ Isdr kadnn -mU bulunduklar için- recmedilmelerini
«nretmltir. ~

LTÂta Cezaa t

W^imn ziM^ «^(Ig^âtt Sim adamlan icsm' otmiler^ aâ-^


cak e^toâ ^s^b^teaâe nisbi bir uyg^ama hakknda farkl görüler
ISH^^. IMgtr. teedl^ BaavI diyor ki <lUm adamlan, lûtîye cezâ :
.

tiemsmmBk &til&f etmilerdir Bir topluluk lûtîye verilecek cezâ, zi-


:

zi# jü^sdr EvU ise recmedilir. bekâr ise yüz denek vurulur. Bu,
:

îmBin âfiî'nin en zâhir kavlidir. Di£;er bir topluluk, lûti kimse -is-
ter evli, ister bekâr olsun- mutlaka recmedilir, demilerdir. Bu, d^a
çok mamMâlik ile mam
Ahmed b. Hanbel'in kavlidir. îmam â-
fiî'nin ikinci kavline göre ise, hem fâil, hem mefûl öldürülür. Hane-
niere'^göre, imam (devletin yetkili kurulu), suça kar caydrclk ,

ortam salamak için uygun gördüü ta'zir cezâs verir ki bu vâcib-


dir. Fâil buna ramen ayni suçu tekrar ilerse, o takdirde imam onu
'

kUçla idam;^ier.
Hrâ ima! hem ineTûlOn öldürCOmeslyl» ilgül deUUeri geüre-
liâ s

Resûlûllah (A.S.) Efendimiz bu konuda öyle buyurmul€uxhr :

— «Kimi. Lût kavminin ameliyle amsA. eder halde mlursanz, hem


tm hem m^um öldürünüz.» (396) .
.

— «Hem f&IH, hem meTülü ve 1^ de haym» Cansel yakla»


gibi) yaklamada bulunan SldMtnte.« (3^)
— oOo —

Bu çirkin fiillerin önüne geçmek için yol ve çare nedfr?

Az yukarda kadnlara benzeyen erkekler, erkeklere benzeyen


kadmlar hakkmda yaplan açklamada gösterilen yol ve çareler, bu
konuda da aynen câridir; tekrarma gerek yoktur.

(395) Buhari - Mûslüo.

«s *— *
.
TERBYECtL^ttN SORUMLULUKLA^

Ama ben sizb bir çare daha hatrlatmak teüyonua : âa O


Bu
ms
ûnunetîn sonra gelenlerine, önce gelenlere ete ne) uyg^
asr-
uygundur ve elverilidir. Geçmite ümmete uygun ve elverili
^
olan slâm risaieti idi, gerek düzen, gerek teri'i bakmdan bu risâ-
let erekliydi. Ümmet bu düzen ve teri'în gölgesinde üstünlük, izzet
ve eref bulmutur; bunun ilkelerini uygulad zaman kuvvet, tem-
kin, medeniyet salamtr. O halde bugünkü ümmetimize (milleti-
mize) geçmiteki ümmete uygun olan ne ise o uygundur. Bu takdir-
,

de milletimize eski izzet üstünlüü, eref ve itibah dönmü olur; cay-


drc gücü tazelenir; istikrarh dönemi yeniden balar. Böylece u
düzeye dönü yapp gelmi olur *ln.3anlar için, onlarn yararna ç-
;

karlm en hayrl ümmet.» Hem yol gösterme, hem kudretini orta-


ya koyma, hem verme bakmndan lider duruma gelir.

Allah, (C.C.) kendisinden ra^a olsun, ikinci halife Hz. Ûmer (RA.J
ne güzel söylemitir :
-

'
Düette d» JJla&
«Biz bir li^kai^^
di. Biz ne zaman lslâBi^«a hmfkA, ÜHcMt
m M
aa^ IdNh Imsntifem
1^1^ 1^ izzet ve erei ararsak, Allah msMaka, Mzi zelil ve alc^ lâ-
lart» (398)

AMk rahmet eylesin. âir rtkbal ne güzel söylemitir :

IKUl e^a^te» Dünya mi Itcâr,


Dinsiz hayata raza olunca kii,
Tann'nm takdiriyle bitiktir ii...»

— oOo —
Burada,BasÛlâJIal CA.S.} Efendimizii kc^dugu anâ kaideye
bag^ fta1|ffalr <&Iâa^ msrsst •mme ve zarara zarata fc«r^lflr ver^
me yoktor^ yola çkmak; Çok YtScd ^uyrug^una
edorok «Kendi elinizde kedinizi t^^eye atmaynl» ha^t^t eünek
^ MM
m Bn^Ol^h AM
Mtmdftafeia sij^ode vAcib küdi
rumlululu alte:»^ iorl^rAird ^selUkle. mmem
gerekeni ha^lat-

ve j^tecürar çocuklar kâlûlâlderdm koruyacaUc tedbirleri se-

C398> et-HkEim.
tmAU'MA —ALE B^l^tMl
m m mm » ^
i
' ll . -IM f »l ^ II. li n lll-lll.

beplert harekete geçirmeleri cl£»r pareleriB gflevenlt 1^ ortameUt


yetitirmek için her tûrlû wita ve vesilelere bi9 vurmahlâti
mektedir. Tâ ki, onlan kuatacak tehlike balarna bir bel& ve mn^^
bet olarak gelmesin, anszn onlan karlayacak elim olaylar ortaya
çkmasn. Çünkü bu vadideki ihmâl sözü edilen tehlikeleri dourur
ve çou zaman çocuktan ölüme» çirkilemeye, hastahk ve bir sürü
yaralara sürükleyip götürür. .

4^KCiâdWEi kranyup ola^fin loaltmak hosusunda en toemU


seb^^ »çüdamak fartlyo g a
Bu konuyu. Dr. Neblh el-abre'nm el-MÜKLATÜ S-SÜLÜKÎY-
Y£ adh kitabndan özetUyerek veriyoruz .-

mamz
^ «Maalüet âa^t^aotîk
onlarn selftnetl
W
bakmmdan
tem îimâ^mMi
Nasl
zanuidir. ki Wûg mûaxm
Icin koy-

pmf Tfi drâklerini tam b^ ya3$kiBihfea m^^rmeik için zm^se.


âç3i0^ ^Me^ sâm^
amxj!ûmûâmm
^^s^^m ÎM^âil ^^Bj^Eom hspe^^
^e^^almmhim^ Imudaki üfak Ur ibmfti,
^
bir faatft ve umursamaadüctaz sorumhdular. '

kinci ylnda ise, çocuu im tehlikelerden koruma yollar-


birtal
n almak ve saknmasm
ele öretmek, güzel bir metotla bunu sür-
dürmek gerekir. Ona bunu enjekte edebilmek için baz lâtîf örnekler
telkin edilir, öyleki, kzgn eylere, atee veya scak yemek dolu kap-
lara elini dokundurmamas için baz örnekler verilir. Gerekirse ço-
cuun eli hafifçe dokundurulup çekilir veya terbiyeci elini hafif do-
kundurup uf! diyerek sür'atle çeker. Böylece çocuk yava yava§ za-
rarl eyleri anlamaya ve saknmaya balar.
Çocuu |bir iskemle ya da küçük masa üzerinde oynarken hemen
dümek üzere olduunu gördüümüz zaman, eer elinde cann ac-
tacak bir cisim yoksa, yerde de ona dokunacak zararl bir ey bu-
lunmuyorsa, onu kendi haline brakm£ik daha uygun olur; böylece
çocaüL düerken tutunmaya çalr derken yere düer ve bu gibi esya
t^erinde lâicAi^ma^tteltt^ «Idulrmu kendiliinden anlar, mmm
da saknmaya çalr. Bu. saknma 3rollarm ona örtmemiz bir

eyler öretmemizle, onu


Genellikle çocukla olan ilgimiz, ona bir
korumamz, himâyemizde bulundurmamz arasnda bir denge SA*

— 272 —
'ir-uöiYEc;n.F.niN sdrumi.ui.uklari

iar. Aile, çocuu oynarken tehlikeli bir duruma dümemesine dik-


kat eder, gereken ihtiyati tedbirleri alr.» C399J

Aada, olaylar azaltmaya yönelik aam^ salkac^ atlacak aâm-


lan yine Dr. Nel^'in açklad dorultuda bcOîii^â^ T
1- Zehirleyici maddeleri az kilitli kapah yerlerde saklamak ve
anahtarm çok emîn bir yere koymak gerekir. Ayrca içinde zehir bu-
lunan ienin üzerine iyi okunacak ekilde içindeki maddenin ne ol-
duunu yazmamz vâcibdir. Aym zamanda bu gibi ieleri, yiyecek
maddeleri bull^sa ^mna koymamaya dikkat etmek lüzumludur. Ta-
M daha çok^^te
zeMrli li^tur M^M^ %^^l^kfedlaihr. sana
âe I^m^ ht^si^ Ült^ffîPiâ^rv

htiyaç fazlas ilâçlar atmak gerekir. Ayn zamanda bunlan


2-
çocuklarn ellerinin yetiebilecei yerlere koymamamz dikkat edile-
cek bir husustur. laçlan kullanrken, çocuklarn yannda kullanma-
mak uygun olur. Çünkü çocuklar gördüklerini taklid ve kopya ederler,
bundan holanrlar. Ortalktaki ilâçlarla çocuklarn zehirlendii
olaylar pek az saylmaz. Çocua bir ilâç vermek istediimizde, onun
hastâff, an
ve szy giderici bir ilâç olduunu, herhangi bir me-
rubat olmadm anlatmamz arttr. Netice, eer tam güvenemiyor-
tagi ilâç oIu-sa olsm, çocum kesiiilikle ulaamyaca bir
koymamz en tedbirli çaredir.

3- Soba, stc cihazlar, scak yemekler ve benzeri yakc aletle-


rin önüne bir korkuluk koymamz
oldukça lüzumludur. Çocuun eli-
ni dokundurma ihtimali olan dikkate alp ona göre önlem almamz
ayan-i tavsiyedir. Çünkü çocuk bu gibi eylere sokulmay, dokun-
may çok sever, önlem alnmad takdirde bir takm vahim olaylar
meydana gelebilir. Çocuklarn soba vö benzeri stc eylere dokun-
duu, ocak ballarnda yalnz brakld için yandklar sk sk rast-
lanan ve duyulan olaylar arasnda bulunuyordur.

Aynca çocuklan kibrit ve benzeri yakacak aletlerinden de uzak


tutmamz, bu gibi eyay yüksekçe yerlere koymamz gerekmekte-
dir.

Çay- Mtlklan, piiribfti yemekler gibi scak maddeler her an


m
f^s^^mM^ #^^de
Hîce ilgisiz m^^eSm^ scak yemek Miti iem^os^ei^ ve
benzezi maddeleri ortada; bn^k^ ^aresii yârnos^^za
el'inû9i^lfttö's.Sûlûk^B î S. 177

— 273 — Isl&m'da AUe ££lUml Cilt: 1 - F: S


SLAM'DA AlUM ETM
sebep olmaktadrlar. Çnu zaman da çocuklarribu yüzden muhtelif
yerleri yanmakta ve sakat kalmaktadrlar. Nice ahmak anneler var
ki, çay dolu barda tavla kutusunun kenanna, yere veya bir sehpa
üzerine brakr da oyununa devam eder. bu arada gözle - ka arasn-
da çocuk barda kendi üzerine devirir, bu yüzden vahim sonuçlar
doar.
O halde ateli madde ve aletlerle oynamaktan çocuklar sakn-
drmann bütün yol ve çarelerini düünüp tedbir almamz vâcibdir.
Bu bütün mevsimler de böyledir. Çok dikkat isteyen bir iuswâtr,
Aynca elektrikten, onunla ilgili aletlerden çocuklar konimi
gerekir, Mm küçûk bir ihmal ya da gaflet çok kötü neticeler doura-
bilir.

4^ ^çs^ tt^^ IsâM» camdan m^msâ kaplsuü da çocu-


satr,
un VLl&^amyaca^ yerlerde korunmasna dikkat gerekû*.
5- I^^Mtâ dourabüen al^mi^e çocuun oyaâajash âdet hali-
ne ^etMmsm&^sm ^^Uskalk vtmmk ve b^aaom için gereken tedbirleri al-
mak ta^ye ®c^. telein çocuun i^b^ urgan parças alp boaz-
na dolamas, plâstik torbalâra \^^m ^kmm tet &^m>mp
^^m$im hG^hmsma mhât ^büir, Âfmea, isos&m g^^mâti «teefc
ve ^mmi hîr fl^re^ Mt^^^â^^ s^ada komasn, tepimnesüü an-
ImmU p^'Mf. Ij^^M, MUk ve Mkgibi maddeleri bam,f& «tp
da azyla kapBJ^e^ hss^lmm oc^t^ tsmdbot M^p$yi^ #aka
tehlikesizeyler göstenay^ de mimsMm WmtfMim^ Ci^SEâ
bu gibi hallerde nefes borusuna kaçan bir madde çocuun bbuTO-
saa sebep olabilir. Küçük ibmallcar büyük f^âketler getü^biür.

da kesinliMe yatrmamaidr. Çünkû uyku halinde^ âm^Eû tes


meslyle^ ^m^boolabûir, Bu giû <^lan l^Fdsdk ve cioledâc.
Önce anne uyur, sonra çocuk asu^aMa gö£su aksnda bulun^:^
halde uyur, bu durumda cumeçin hafif bir meyletmeslyle ^amm
boularak öltimüne sebep olabilir.
t- Y«de|i yötok peaçie^eri. çocuun çkamyaca. çkp da
mm^^^m^ ^kUde ssi^^ yapmak ve gerâ^e iMm tekuluk
mm^ etmek v&cibdir. BikUccHi, tarc^ tmm^ açk yerlerin ko**
^%xmkîann durm starma^klar arasmdc^ d^a^t
f^at ûzerne p^u^ sfOlanai^k ekilde olmayacak
3^^am^ fioMr. Çoo^^âr ^^tonun &â. »tvimli
nnda iken bu 0bi d&katsizliklerden âtA9X yat ^^î^iip». da ^kat
kalnulardu:. yani bu fi^bi olaylar görûto^cte ve duyuUn^tadu*.
8- Toknik ve elektrik malzemelerini kullanrken çok dik-
aletleri
ktli ve uyank bulunmak arttr. Örnein ortaya konulup çaltr-
lan et kyma makinas bu cümledendir. Çocuk heveslenip parmak- ,

larn sokar, derken, kendini sakatlar. Elektrik aletleri de böyle.


9- Evin d kapsnn kapal tutulmasma dikkat gerekir. Çünkü
çocuk annesinin haberi olmadan gözle - ka arasnda kendini da-
r atp -hele cadde üzeri ise- bir kazaya sebebiyet verebilir.
H^pâs^ kapatrken, ^nc^^lsj aqp ka^a^^ ^oiljpEa 0
10-

m&â^ elinin ya da parm^klanna fca-Sl mmmm m^^^ ssk-


gm^mii önlçm smm da öylece kap pie^reyi kapamak uy-
fim ^im. Almi haHe «n küçük bîF g£^et ve dikkatsizaik çocuun
parme^ârnn sakatlyabî^.
Bunlardan baka çocuklar koruyucu tedbirleri almak her akl
ve basiret sâhibinin bilip takdir ettii bi* husustur,

buropiE. kadar raratamya ve asâ^Iamays |^M^^$^


fomiklann beden t«f^?«stee vct^^ Öasemi ve tas^y©
l^m^ almaktadr. Bildiiniz ^-
veMleleri içine
b| feîimîar gee^s^ veafleler, koruyucu sebeplerdir. Terbiyeciler bun-
lwk tea^fo ^islpîâîîe ahr, babalar ve öretmenler bu yolda yürür-
lerse, çok geçmeden çocuklarmz salk bahçesinde güle - oynaya
akdadiklanm görürüz. Güç bulma nimetine eriip bundan yarar-
lanan, ffûyenilir yolda yürümesini bilen, istikrarl bir hayat yaayan
tüteniz bir n^sil olarak sahibe çkarlar.
-I

Bilindii üzere slâm, ümmeti, akl-i selimden, salam badeden,


metin bir irâdeden, zorlu bir azimden, üstünlük salayan Wt EiEtea<«

z^msL mûmwB sonunda <Ap s&hip


'ö olsmM, a^sM^ ^ll^^
g&riûe ht^^ Oeriye g^ecelc, h&^x ve mmff^m^ Aide m-
tacak, m Mâ^ûmante Içâü sonsuza 4ek zsset m üstünlüü
gez^MMani^ MPi ciscaktu-. tte o gün sMttIer Allah'n ver-
dii, nusret ile sevJneeekler Allah (C.C.) ise, dilediine nusret ve-
rip yardmda bulunur. O
çok üstündür, çok gûçlüdiu* ve yeg&na hik-
met sâhibidir.

imdi size sesleniyorum : Ey Terbiyeciler, Babalar, Anneler ve


Öretmenlerf
— te bu yalnz bama hayatm gerçek yoludur.
— 275 —
SLAM'DA ALE ETM
— Bu kuvvetin tek yoludur.
— Bu, eref ve itibarn da tek yoludur.

— Evet Sfinsuza dek payidar olznaoln tek yoludur.

C^^Saatbsd^ âe^ taolam ne kaâa^ msimç l^tmuy^duFi O


nesil ki, sözü edilen erefli faziletli bususlann öretilmesini uygula-
m0tk »jip^r«W^
ve bed^ Salm
MM WBi$mm e^o^me luuorl^mGayar rsh
y$^feea?&)ce oluturuncaya kadar eU^in^e
^^&net olarak bdum^^tafr* ^1^^ jil^^rini k^dîîerî
llOlet^ dmmuna böyleie ^Mn^, M^^Mt -^sm Ms^^^ M-
râm nasl slâm risâletinl omuzlarnda ^^^Mc dört M^^: M^"*
trmlarsa, Ashaba "labiîn-i Kirâm nasü kendU^Inte tep-
kileri taklîd etmilerse, gençlerimiz de slâm risâletinl omuzlannda
tayacaklar, sizin öretiûz ve ^îtiminiz sayesinde bu erefli düze-
ye gelmi olacaklar.
Umulur gOnteMe yetitirdiimiz nesil, milletleri inatla in-
ki,

MM> S^lüp dalmann ve bilgisizliin karanlklanndan kurta-


Ssms. nûruna, fa^DM m
imkA ^a^nâar. Tek ^tet^le
Iteluda^^i^e eri^rE^er. üphesiz ki bm, â3^BiH%
*
mt Wt U d^
üdir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AIOI TESS&m^ SORÜMLin.UU.:.

iUlU îs^lÖsr^fflEi ^aksad, çöcâ^Gm düüncesini, er'i ilimlerden,

^ûn^ ^ Bllî»^ WAyararhkültür ve medeniyetinden, günümüzün düün-


m iP^îsyelüden görûleniyle oluturmaktr; öyle ki çoçufc
fütareh ©îgüiüa^m, raneU ve küUûrel yönden yetimi olacak.
Bu sorumluluk, geçen kohulcâMtf ^
aitt üe^affl^uktan Önem
bakmndan ve ihmali hâlinde tehlike ffip^d<^p ^röndm dahft az sa-
ylmaz. haiSai, ahlâk, beden seviyesiyle llgiU s^TûmMtt ne Jb®
U 3^ sco^mÜ^ ficUüT. u mms w
farkyla ki. im&n terbiyesi
t^M^irn»^^ ahlâk
temel kurmakln-j beâ^ terbiye^ Irasaztt
ie1t}j[f0i^ ahlâklandurmak. korkutmal^ S^^laoâta^tir; akü
terbi-

fm ^ anlayE ^t^tgl^ma^ kültür m m^^mm^


yöneltmek, ören^
mdk ve öretmeye hazr duruma getirmektir.
Sözünü ettiimiz bu dört sorumluluk gerektiren hususlar ve
bunlardan baka sorumluluk gerektirenleri -ki ileride bunlar dü-
zenli, tertipli, birbiriyle açklayacaz- çocuun
irtibatl biçimde
kapsaml biçimde olumasma, olgunlatnc anlamda terbiye
ne yöneltmemiz arttur. Tâ ki. çocuk ald bu yi^^ l^^e ge-
rekeni yerine getiren d(»doru bir tmm^ iMW^
Itfi» ^E* ^
revini yerine getirsin, bt^un sortmtlulugtmia 1^ 1^ ^^^rl^?^
kete geçsin.

Düünceyle arkadalk kurduu zaman imân ne güzel bir nimet-


tir! salkdimdik ayakta durdukça güzel ahlâk ne güzel eydirl.
Amelî hayata salkl biçimde adm atan çocuk ne büyüktür!. Çün-
kü bu durumda gerçekten terbiyeciler her yönüyle onu ele ahp itina
göstermiler; kendisini yönlendirmek, terbiye edip her yönüyle onu
hazrlamakta kapsaml bir çalma sergilemilerdir.

Çocuktan yana terbiyecilerin her bakmdan sorumluluk duyup


açklamak vâcib olduu kaçnlmaz bir
yürüyecekleri merhaleleri
anlam tadna göre, onlarn akl terbiyedeki sorunü^üuklaruun
aadaki macLdelerde od^klatuu görüyorum ; .
tStAM'pA AtLE ETM
1- Öretimin g^ei,
2- Düünceyi gelitirip anlayl klmak,
3- Akl salm korumak.
Öretimin Gerei :

Hiç üphesiz ki öretimle ilgili sorumluluk önem bakmndan do-


rukta, ihmâli halinde tehlike bakmndan endie verici birdüzeyde-
,Olir, Bu, slâm nazarnda hep böyle kabul edilmitir. Çünkü slâm,
^çocuklar ör^efetnek ve eitmekte babalara ve terbiyecilere büyük,
çok |^^i*^^rmnlîilukl^, yüklemjtiî; gocuklarn kültür ve üim
avuçlayp içmeleri hususuBLCa bunlara b^ü^ gö-
Aym zamanda çocuklarm anlî^^sa- çok k^p^^^
duruma getirmeleri için m
%msmteM. mes'uliyeti onlara yûKtenüS-
tir. Babalar ve terbiyeciler, ItÖtülükten syrlm bir marifeti»,
t^îir
yici bir muhakeme ile, sahkl olgun' idrâkla çocuklar yetitirmeli-
dirler. Ancak bu yolla, ilâhi vergilerin kaplan açür, tertemiz kay-

naklar ortaya çkar, akllar olgunlar, kiilik asü hüviyetini bulur.

Bilindii ûze^ tarM m^Mr m ki. Eesiüüllafa tA.S.Î Efendi-


W^ ilk ine^ u ^o^^l^ :

«Yaratan Rabbm adyla oku!

Ö, imem bîr kan p^^ndan yarat&.

Oku! Rabbn karlksz iyilik ve ihaân sahibidir.

O ki, kalem ile öretti;

nsana bilmediini öretip bellek.»

Gerçekten bu âyetler bütünüyle okumamn ve ilim elde etmenin


g^ek deerini ortaya koymaktan;, düünce ve akl me'alesinin öl-
çüsünü selirlemekten. kültür vt »uedeniyet kapsmm iki kanadm
açmaktan yana W
âölam ve hüküm getirmitir.

Hme tevik eden. âlimlerin makam ve derecesini yükselten âyet

1^ iB^zetoek is^ese^ ^asâ. onlar bir bir ortaya koymaya ça-

E. n© kadar çok oldumn, yararl bulunduuna^ ve kü-


çüün ^toertem^eri .^rektithti, retmmlö ^irencöin susuzla^-
nü giderici olduunu gör^ifc
TERDlYKClLEnlN .S()nUM[.UUJKI,Am

Bu husustaki âyetlerden bir ksmn sralyoruz :

— de M t
' bü^^e bilmey«nier Î3^ ete Mvt7 Bunu ancak
^1 âhîp^ âûû&flp öfit alr.» tdOÖ)

-T- «Ve de ki Rfibbub! ilmimi artr.» (401)

*Ey imân iBdffiPleK lmI1j^du^n1KE t^antlarda sâm.


açn» denildii zurnan yer açm ki Allah da size genilik versin. »Kal-
kn!» denilince de kalkverin ki Allal sizden dosdoru imân edenler-
le kendilerine ilim verilenlerin dmcelerini yükseltsin. AUata, ya|>-
tklarnzdan laberlidir.» (402)

• — «Nûn%
fîokkaya, mürekkebe), Kaleme ve (kalemle) satr '

satr yazdklarna and olsun ki..> (403)


Bu konuyla ilgili hadisler :

" ^ Blaa ^Mi^ 1^ 1^ yârCtrse, -Ala ona


Cennetle giden y^la k^yla^nr.» (404)

— «Dünya lanetlenmitir, içindeki eyler de lanetlenmitir; an-


cak Allah' anmak ve O'na itaatte bulunmak ilim sahibi ve ilim ö-
renen, bu genellemenin dmdadr.» (405)

— «Kim ilim elde etmeyi arzulayarak (yola) çkarsa, dönünceye


kadar o, Allah yolundadr.» C406)

Âi^mSs Wbiû tone câan üstünlüü, beAim sizden en aa-


m''$m^m Vma» ^ssmsm ^e^^lt^pm gibidir, üphesiz ki.

(400) Zümer Sûresi 9.


(401) Tâha Süresi 114. :

(402) Mücadele Sûresi : 11.


{403) el-Kalem Sûresi : 1-2

(405) Tirmizî : Ebû Hüreyre (KAJ düL


(408) Tirmizi : Enes (BA.) den.

_ 278 —
:

SLÂM'DA A I L E E G T
I 1 M t

fer em* jHTasndakl karmc» ve


bîsm lyiûk öreten muaU^leri
meüe, guftfanla juuu-lar.» (407)

— «Âdem olu ölünce, ameli kesilir, ancak u üç cihetten kesil-


mez I ^ •

1- C&ri sadaka,
2- tstifftde edilen Uim,

3t Kendisine JU& eden sâlih bir evlâd...» (408)

.«^««^MM»«^,«»»^ lsâlet çi^mda ve ondan som^âki


Mr£s etmeye iN^U güçlen te
üinüjsti
ve vâi^b ^yüan ^be Ünü Örenmeye ^^ssb^^ ^ir^^n^^j^^^. ^
Dünya üzerinde yaayaö l^er ai^telâ ^gUerin*gE âe ysmte-
may ihmâl etmemiler, yenilenmesi gereken bilgileri yenilemiler,
ie yaramyanlan bilip atmlardr. Elde^ettiE^ bilgileri îslâm'm
seçkin kahbna döküp ekillendirmiler, o duruma gelmilerdi ki, di-
er milletler asrlarca Müslümanlann ilimlerinden iktibasta bulun-
ma ihtiyacn duymu ve o gün için gelitirdikleri çeitU fenlerden
yararlanmlard.
tçîöde ^^s^a^mm as^a geçmite ^iu^ gibi. douda -m
bile.
m biBstasa. bunlarm çotu Endülüs me-

soira da He^ BsMb^^ M^m


fiaî^tl^ arm insanla hocalk etmi, hajdoyla Ûstadlâc yap-
mtr.
Size Batl filozoflarm, insaf sahibi felsefecilerin, tarihte Müslü-
manlann ihraz ettii erefli ilimler haltkndaki ehadetlerini naklet^
mek istiyorum : / I

eriysti, îsl&m fenninden söz ederken diyor ki

— Avrupa tam bin yl, islâm'n ortaya çkarp gelitirdii fen-


lere bakmaktadr. Bu bir bakma alacak eylerin en çok alan*
dr.»

(407) Tirmizi : Ebû Umâme (RA.) den.


:

TFHBYECtLEBlN SORUMLÜLUia»

HoUandâU müsterik Dozl diyor ki :

Avrupa'da yüksek tabakada bulunan papazlar, kardinallar ve


baz ileri g^mâmâm bo^
ainmm - yazma bilen bulunmazken En-
dülüs tslftm Med^fsM çanda o bölgede okur - yazar olmayan tek
bir adama rastlanamazd.

Liyn Bol, «Araplar ve spanya- adl eserinde diyor ki


— Endülüs ilmin önderliini, öncülüünü yap^ken Avrupa bil"
gisizlik. mahrumiyet içinde yüzüp gitmekteydi.
Bir^fuit *aaMiI^ olu^as» adl kitabmda diy^ M t

—^ Amp£K^.#lsya mlHetiöi&ji
dim-ek vâ^fîaateabUîr. âi
ki. €^tMa MOîfMl geçefSI imitür v& medeniyetinde
nülmesin, bulumna^n. Islte tal^ ÛMe^ ^çk ms^msâ Matur.
Bu y^s^le de îslâm, günümüzde gelien Uîm ve medeniyetin teme^
lini ve mayasm salamtr.
ebke, *Â3tm^m^ PtmMm^ arasnda W^ m |W balan»
adli kitabnda diyor ki : «Arap üBiedKâyeftife ykümaya yüzfc^^
s, $B0mi^0. m J^m^ bîr teaHfu^tk teofte^ iUfaMââ jpr^*
saadeti ancak Arap gölgesinde bulabilmitir. Mû^i^^ 4^^^^
",$m ^kiltnce. geriye y^mt, harabe, dökOatö ve ben^l iü^tcr kal-
mtr,
H. R. Cüb, «slâm'da Yeni Yönelmeler» adl kitabnda diyor ki ;

—Bugün bütün Avrupamn üzerinde durduu deneye dayal bü^


giler, slâm'n miras brakt temel ölçülerdir. nanyorum ki, Müs-
lüman aratrclarn büyük bir dikkatle inceleyip açkladklar hu-
suslar, birçok ilimleri teorik düzeyinden pratik alana getirmi ve el-
le tutulur birhüviyet kazandrmtr. Böylece orta çada Müslüman-
larn gelitirdii deneysel konular ve bu açdan gelitirilen ilimler
Avrupa'ya geçmitir. nsaf sahibi aratnclann bu hususta görü
birlii vardr, samrun.

VjJktor Bobensan, EisââlUeki sâ^ Medâöi^ M orta çada-


kiAvrupa medenis^ü iora^omda muvazene konustmda tmm bir açk-
lamada bulunurken. i£Bl^ sf^l^itir :
,

— Kurtuba'da Müslüman çocuklar medreselere koup bilgile-


^^^jo^c^ A^erupa eraf henüz isimlerini yazmay beceremiyor-
Uiâx, AvT^^I^^ SââiT^^ ^ard^ S^^Mp^ ^^^Îe^-
m kumay üâiz g&rme2lu>n, Ku1;ub& mâ^I^Mo^ yapan-

— ^1
SLAM'DA aile Eitimi

ter î^erakteriyye mdsteMne laemieac azaonet ve bl^'û^Skle ^^kteb-


ler kuruyorlardL

Bütün bu sözler ve baka birçok insaf sahibi kiilerin itiraflar,


bize çok açk Isiçimde u»u bUdiriypt ; Orta çada Avmp9^^ iljjn
ve fikir adamlarmu araçtnna ve. bulular suç saylp bu y^is^m.
onlar idama mahkûm edillrk^, en^zisyon mahkemeleri durmadan
^^m mâmsâmnm wmte^^ l^s^^i'ken tslâm Dini yepyeni btr mede-
niyet kunlu, ilmin me
alesini yakt, milletleri aydnlatmaya yönel-
di,

— oOo —
Peki ama îslâm'm saüs^by^ bu medeniyetin ve dln^ s^iü^
mm. tsâ^
Bu sr. ebediyete uzanan slâm eriât'nm setirdil^i ilkelerde
ve esaslarda gizlenmitir :

A) Çünlcü gerçekten îslâm hem ruh, hem de maddedir; hem din


hem de dünyadr. Onun ibâdetlerinde, muamelat ölçülerinde, içti-

mai teri'lerinde, dünyevi hûkümlerînde, insanlktan yana medeni-


yetina^ ve msy«dw mevcuttur. Omm bu husustaki iân
izleri ise,

AIl^*ia u buyrüMandir :

«Allah'n sana verdii bunca hazinelerle Âhiret yurdunu arayp


elde etmeye çal. Dünyadaki nasibini de unutma; Allah sana jyilik
te bulundugu gibi sen de iyilikte bulun...» (409)
«Nanm ifm^
TMine gc^tüla^, y^rffiBâne ââf^ da
AMeih*m bo! nimetinden, geni lûtfundan (nasibinizi) arayn.» (410)

Hem
slâm. eitli|^ ve insani duygulara dâ^vet eder. Böylece
insanlktan yana medeniyet binasm kurarken, îsl&m sanca altm-
da, kin^elerin cinine, rengine ve diline bakmakszm atoak is-
teye b^Esesln 'hiâSâ^EC^ bd^umamm 8l^> Bu femt^sdd^ 0at se^
^
Allah'm u buyruudur :

(409) Kasas Sûresi : 77.


(410) Cumua Sût%sl : 10.

— 282 —
TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

-Ey
birbirinîzle
izu^^l l^mm
tanasuuz
M 1^ ^]»lcle bir
mfiletit^ «6 MiUelere n^ppKi \
hesiz ki
s^ygi ile>
sizin Allah yannda en erefli ve itibarhm^ ^W^m^
Korkup (fenalklardan) saknaîunadm» (411)
^
C3 &te, açlma, yaylma ve her ümmetle ve kabileyle ta-
mmm. bü tmsoö^ lân, Allah'm buyruudur u :

«Ey insanlar! hakikat biz sizi bir erkekle bir diiden yarattk ve
birbirînizle tanasuuz diye sizi mUietere ve kabüel^ ayrdk.»
(412)

ite bu ça^ uyarmca Müsiûmanlur tei§1t#|insa, hem w^m^t


medeniyet tohumlarn serpm^kf. ^
öüp^ :MMlMt m<deai-
yetinden yararlanmlardr. Bu sayede yabancihnn leHai^ po^ hB^
berler oluup, sinai ve ticarî, zirâi ve fens^ )smss^m^ i^ir )ûîa^
bilgiler yazlmtr. Yabanclar uyandklar zaman kendilerini slâm
potasnda bulmulardr. Bundan sonra medeniyet slâm'n ekillen*
dirdii esas üzerinde, onun mühûrledii mühür üzerinde geüip ye-
rini almtr.
M r« Mâffi M^MÜig arzeden sâbit köklü ve fakat yenilenen
Mr dindir. (Dnun bu özellii, ahkâm ve ilkeler basamaklarmda be-
lirginlemitir.eref ve ebedîlik olarak, Allah'tan, âlemlerin Rab-
bmdan indirilmi olmas ona yeter. O, bütünüyle, Ahkemü'l-Hâkimîn
(Hükmedenlerin en iyi hükmedeni) olan Allah'n teri'idir. O, bütün
esas ve prensipleriyle her zaman ve her ^ende be^ea^atia ihtiyaçla-
nna kâfi g^eç^ muhtevadadu-. nsanhg. hayU; kanunîanna doru
.uzafip ^l^f^llekte, AIM
fC.C.) ^^^ei^ûzüne ve üzerinde bulunan
^re vâris oluneaya cadar (yant ^^^
Mte'^.*^

(411) Hücurat Sûresi ; 13.


C413) Hücurat Sûresi : 13.

— 283 —
Onun bu husustaki iân, Allah'n u buyruudur :

«Onlar Câhiliyye Devri'ne ait hüküm mü istiyorlar?! üpheden


uzak bir bilgiye inanan bir millet için Allah'tan daha güzel hüküm
veren W3Pl olftbiUr?» t4l3)
slâm'a di|^ ^i^sâm 0mor m «MK^ t^^m Ptii^ te-
lâ adaz^msa ozum bûyüklâ#t^ hay^ Mcd ^üj^uaa ve hü-
kûmlerindeki isabcNEâl^ MÜik
etmeleri yeter. Bu hususta ünlü n-
giliz filozof ve düünürü BernüjiSov diyor ki «üphesiz ki Muham-
:

med'in dini takdire ayan bir erefe sahiptir. Hayat ile içiçedir. O,
hayatn muhtelif tavrlarna canllk ve tazelik veren tek dindir. Ben,
Muhammed'in insanln kurtarcs olarak bilinip çarlmasn ge-
rekli görüyorum. Onun benzeri bir adam imdi ortaya çkp günü-
müzdeki milletleri idâre etmeye kalksa. herhalde O'nun mükiUe-
ri çözen yol ve metoduyla baar salayabilir.»

'
1
Bu konuda thr. Jîzkov nsab&tu diyor ki :


«üphesiz ki, slâm eriat, hukuk sistemi birçok konularda
Avrupa kanunlarndan üstündür. Diyebilirim ki, en köklü, en sâbit
hukukî sistemi insanla bu eriât getirmitir.»
Fi]:Uan4ije Huku^ i]^^ oUyor ^
Fakültesi De]k|uu ;

— «Gerçskt^ beeriyet, Muhantraed (A.S.) 1^ zate tnllsa.b


^©kle «te^Ar. OMtö Mufes^Diel (43 )
iftihar ümmi (okur - ya-
zar olmayan) bir kii olmasna ramen on küsur kadar asr önce, Av-
rupallarn koyduu hukuk sisteminin çok üstünde bir sistem getir-
mitir; bilmem ki, ikibin yümda Onun ölçüsüne er^febiUr miyiz?!»

âir ne güsE^ sj^iend^ ;

«Sonu gelip kesildi peygamberlerin getirdikleri âyetlerin,


Son ise bize yepyeni, sonu gelmeyen belgelerle geldin!.
Getirdiin âyetlerin hejpi zaman uzadkga durmadîn tazelen-
mekte.

^falyet ve ikbalin güzelliiyle durmadan süslenmekte...»


e) Hem slâm, öretimi çocua küçük yata lüzumlu fakat kar-
lksz görmekte olan bir dindir. slâm öretim hususunda din ve
dünya ilimleri arasnda bir ayrm yapmadan ihtiyaç, kifayet ve ihti-
sas ölçülerinde tahsil edilmesini emreder.

(4X3) Mftiâe Sûre^ : SO,


TKUnYKCLFUN '^
niu JMHII.UKI.AUI

Çocuu belli bir yata istemese bile ögrolim vo ogiliniü tabi tut

mak slâm'a göre gereklidir. Bu husustaki hadisler ise öyledir :

— «îlim tohâÜ etmelc. ter mfislümana farzdr.» (414)

Sahîh-i Müslim'de bununla ilgili hadists ise,-kadn erkek her


müslümana farzdr» eklinde geçmektedir ki, slâm bunu her iki cin-
se de gerekli görmütür.
Hz. Alkame, babasmdaö, o da dedesinden «öyle riyâyet ©diyor

— «Resûlüllah ( A,S.) Efendimiz bir gün Use SnÖe et-

ve bu arada birçok muslüman gp^r^aiiu hayr ile ^^^: mB^SaSBk


ti

sonra öyle buyurdu : «U W ^e^ M, hm^i^3Sm&


5^^ Mmm-
ûm
feögl TfmB^r&tiar, ^lara Wr eyler ögrçl^üyOTar,
yorlar. î0kS& imm^ mreb^^^a^ ^smmm^ mm^ms^riea:^^
tim lCK^E9^f« ne oluyor da kcnnulan^^ESa bir eyler örenmiyor-
mûtaâgm alnuy^^.
âlzd lâlgi istemiyorlar?! Allah'a and
olfiUii Mr kavim (h^ müslüman topluluk) herhalde komusuna
^etec^ dini bilgi verecek. Öütte bulunacaJc. iyilikle onlara em-
ilecek, kötülükten sm'edecek ve hem bir kavim de (her müslü-
man topluluk da) komusundan örenecek, dini bilgi edinecek,
öütlerini alacaki Alisi halde kötü Mr sonuç onlara acele gelecektir^
'
U153 . ,

— «Kim, Ailah^m insanlara dinî huOTi^a fayda w^&^ Wt ^


mi gizlerse. Allah onu Kyamet günü ateten br flo ^nlar..>

Him tahsili slâm nazarnda her müslüman erkek ve kadma farz


olduuna göre; ilim örenmekten kaçman kimseyi slâm eriat kö-
tü bir sonuç ve azâb ile uyardna göre, ayn zamanda bildii ve
öretme imkân bulduu halde ilmi gizleyip neretmiyenin azna
ateten bir gem vurulacana baklrsa, slâm dininin ilim örenme-
yi ve öretmeyi kaçnUmaz bir vecibe kld ortaya çkmaz m?

tMm* öretim:!' bMa tm^nhk dUssiflm ^aiMt okutup ö-


retmeyi Kesûlüllah (A.S j EfendîmE,; ^8^tim düzeyinde
emedey :

buluödaiu fmt0s pwcasz <mm^mi fep^fölaöu ve Ashabm bu


im
konuda nysrm:^ ^teet alnamalan îpn gereken talimat tmnitû:.

t W I^MlceîBMfi^
(415) Taberâ,ni Fi'l-Kebîr;
Mâlik m.A.) d»i. -

(416) Ibn Mâce Ebû Said el-Hudri" (RA.) den.

— 285 —
ISfLAM UA ALE CUIllMl

Tarihî bir gerçektir ki, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz hasmlar


arasnda verdii hiçbir hükme, örettii hiçbir konuya karhk bir
ücret taleb etmemi ve almamtr. Onun da, dier peygamberlerin
de bu konuda dayand ilke, ald buyruk u idi

— «Buna karlk sizden bir ücret istemiyorum: bexün ücretim


nua^Lasran âlemlerâ Rabb AUah'a a^Mr**
Yta» imâsm röbmtd- fâ. BesiM» «Aâ^ Ef««toizîa «faavBts^ ve
muallim olarak Medine'ye gonâmâ^ li^s'âb Itees^ W9mm'&
I^NteUl Müâ» b. C^m, m^m^'o^ gönderdi^ Cafer %, M& Tâ-
13 ve 'taaiff mkm hizmetl^M ^^^^^
kfiuse^^i kim-
«it^tte rfp fie^t ist^^^^ler, tito ve Üîm yol^ lUa^^erini
faMyen sürdlîrmûlerâir. '

Resûlüllah (A.S.) Efendimizin ücret almay men'etm^ ve îm


hususta ashabn uyarmas :

Ashab'daa Ubfide Sâmit fBJk4 laililtyor Suffe ehlinden


b. :

olan zatlarn çouna okuma - yazma ve Kur'ân örettim Bu sebeple


onlardan biri bana bir yay hediye etti. Ben de, bu bir mal deildir,
Allah yolunda bununla dümana ok atanm diye düündüm ve fa-
kat durumu herhalde Resûlüllah (A.S.) Efendimizden sormay ka-
rarlatrdm. Kendisine gidip dedim ki :Ya Resûlüllah! kendilerine
kitap ve Kur'ân örettiklerimden bir adam u
yay bana. hediye etti,
ben de bu bir mal deildir, Allah yolunda bununla ok atanm diye
düündüm, ne buyurursunuz? Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) öy-
le uyarda bulundu «Eer bunun ateten bir tasma ve halka olma-
:

sm istiyorsan, kabul etl.> (417)


Yine taa:^ bir gerç^^ ki. medrese ve cami'lerde imamlk ya-
Jip hocalk eden Müslüman çocuklar, Allah (C.C.) yolunda bu ö-
renimlerini durmadan sarfedip yaygmlatrrken bir ücret ödeme-
mi ve bir ücret de almamlardr. Baz çalarda devlet hesabma oku-
yup tahsil yapmlardr. îlk devirlerdeki ilim adamlan, irad ve ö-
retimde bulunan kiileri buna karlk bir ücret almaktan sakndr-
mlard. îmam Gazali (RahmetuUahi aleyh) diyor ki «Öretmene :

gereken, eriât'm sahibine uymak, ilim öretirken bir ücret alma-


maktr. Ayn zamanda yapt bu hizmete karhk mükâfat ve te-
ekkür de beklememelidir. Yaptklar hizmetleri Allah (C.C.) rzas
için, O'na yaknlk salamak için yerine getirmelidir.

(417) Ebû Dâvud : Ebû eybe'den.

— 286 —
-
-" -
- '-
«V
Allah (C,C) peygamberlerinde birinin dUlyle öyle buyuruyq|^
— «Ey kavmim! bu hizmetime karlk sizden bir mal istemij?*.
rum; benim mükâfatm münhasran Allah'a aittir.»

Bunlarn hepsinden çkan sonuç udur : slâm, öretimi paras^ft


ve karl sz emredip sünnet klmtr. Bu ii daha çok devletin ü*t
düzeyinde bulunanlara ve toplumdaki kalbur üstü kiilerin gayre- .

tine brakmtr. Öyleki, öretimi yürütmek isteyen hangisi olursa


olsun ,bu hususta sadece Allah (C.C.) nzasm gözetecek ve O'nâ ya-
kml arzu edecektir. '
"
,

Bunun neticesi olarak, ilim tahsilinde, öretimde öyle bir model


ortaya çkar ki, beer tarihinde bunun bir benzeri bulunmaz. O tak-
dirde fikir adamlarndan biri der ki «Gerçekten slâm Devleti, pa.-
:

rasz, karlksz ilim öretmede bütün dünya milletlerinin önüne


geçmi, hiçbir ülkede ayrm yapmadan bu prensibini sürdürmütür.
Medreseler bütün kaplaryla açktr; camiler, üniversiteler ve umu-
ma açk yerler slâm'n girdii her ülkede açktr. Bu ölçüde sürüp
gelen medreseler J?v. biri de Msr'da Ezher Üniversitesidir ve dier
er'i Medreselerdir.

Talebe bu medreselerde malî yönden de destek görmekte, gün-


lük yemekleri ve ihtiyaçlar bir bakma devlet tarafmdan karlan-
maktadr. (418)

Geriye bir soru kald :

O^^m büttin va^nm i^l^tmm. m^- de gûnl^ meMm^


&B^^yâeak im^am^zsm, M^^o de^ ^t-*
timd^ bulundumdan dolay bir ücret alabilir mi?
Hiç üphe yok ki, öretmen bütün vaktini ilme ve öretime har-
car da günlük hayatn sürdürecek geliri bulunmazsa, ayet devlet
veya bir hayr kurumu ona yetecek kadar bir ücret vermiyorsa, o
takdirde bu hizmetine karlk ücret almasnda dinen bir saknca
yoktur. Çünkü onun kiisel erefini, itibarm. vakar ve izzetini, ha-
yat geçimMi korumak ve salamak arttr.

mam Gazâii bu hususa iaretle diyor ki :

— «Müderrise de, kendisine y^^m^ m k^^ Mûxsüy^


um Bu I^Oeav 1E%aM]aEt4 de^^^ terbiye&i bölümünden ik^
#Metir. S. 4^.
tibas
ie geçim kaygusundan kurtaracak ölçüde, ayn zamanda bütün va-
kitlerini ilim yaymaya yöneltecek miktarda ücret almas câizdir.
Böylece amac ilim yaymak, &hiret sevÂb elde etmek olacak; alaca-
ücret de onu 'bu asaacasA eritirici bir vasta saylacak...»

Ebu'l-Hasan diyor ki : bn
Vehb'le ilgili bir hikâye kulama ça-
lnd; bn Vehb öyle anlatm «Mâlik'in yannda oturduum bir
:

srada, medresede talebeye kitap okutup öretimde bulunan bir ho-


ca çkageldi ve öyle dodi Ya Ebâ Abdillah! ben çocuk terbiyesiyle
:

uraan bir kimseyim. Bana ulaan haberlere bakarak, yaptm


hizmete karlk halktan bir ücret alma artn koymay ho karla-
madm. Bu sebeple halk da artk bana bir ey vermiyor. Daha önce
t^^çUeri gibi baââ^ M^*^
"igamiyorlar. Çoluk - çocuumla sMt
'MsA l^&tâ» Mtmfcaromt DEitesüctan, Öretmekten baka da ça-
^âcj m
buyura!iMoa^ Mffia^ Bunm 01%» #k^~ imm m
ri ver^' '•^it de ^^oklan yelÜBi^^
*. U&M. l^eIerQ, t^cutma- m
na karlk ûorat vs^mstaM art s^t*- Aâam ayrüp gittikten

bu ölür?» îmam u
ceval» -mâi : «Pi^ ama kim çocuklarmz
okutup Islâh edecek? Kim odan terbiye edip bize kazandracak? Og-
câtmenlr olmasayd, bizler ne yapabilirdik?, bunlan düünmediniz ,

mî?» '

bu ücret konusu çamzda, kötülüklerin çoald bu-


Özellikle
gütiilt^ daha da önem kazanmtr. Medeniyetin getirdii yeni ye-

le TevU^ M^M^- ^rte y& t^s^Smi c^^s^ula bût^^i^^

ile tamiiâlM ^IM^^, b«^bâ^^»^ t»


Babalar, çocmlâiâm öretip yetitirmesi için -ücretle dahi olsa- mu-
^ 4e t&itâh ctet? ^âycr.

allim bulup seçmiyorlarsa, o takdirde çocuklar ileride Hakk' ink^,


bilgisizlik her eyi mubah sayma inanayla yetiip geliirler.

Çok önceleri bile bn Mes'ud (R.A.) öyle demitir :

— «Üç ey var ki, onlar herhalde insanlar için lüzumludur •

Aralarnda hükmedecek
al bir hükümdar. Eer bükümdar bu-
lunmadayd i^,^iar bfarbirinü t^^UMiU
M ^m^l^mm lâ^^ai^ ^t^mm Bu bihuta s^r^ihse
^x%txâen ficrat dr. Çünkü onte olnlaââyâ. nsanto flmttü kalrd.

— 288 —
:

^0. TERBlYEClLEmhl SOnUMLULUKLAlil

c) Mushaf alm satmnm gerei. Çünkü buna cevaz yerilmesey-


di, Allah'n Kitab' okunmayp kapal kalrd.» (4X9)

^

Bu konuya 1^ daim zafe etoek istiyoruz : u î^^^


dbfiiifiiss ^^;|la« #Mâ^^sîz keuM^» Icâ^ ve or^âi^ta ^ttaii
alarak diyoruz ki. günûmüzOn Manlanna, ço^klanna îslâm it^mr
c esaslarn, Ahl&k ilkelerini, tarihî olaylar ve Kur'ân okutmay
öretecek öretmen herhalde lâzmdr. Bu lüzum gerçekletirilmedi-
i taMÜjtEC^ çocuklar çok geçmeden Allah' Âhret'i inkâr eden mül-
hidler, sapk ve aknlar olurlar. Belirtilen hususlarm öretimi için
ûcretU, ücretsiz hoca tutmak her iki ekildede caizdir.

K£râm*dan bir ksmiinm bandan geçen bi^ €^yla

Ashab- Kiram srasmda


Arap obalarndan bir
bir yolculuk
obaya uramlar, konaklamak, onlara misafir olmak istemilerse
de oba halk onlar konuklamak istememiti. Tam bu srada oba re-
isi bir ylan tarafndan nlyor, derken bütün oba halk seferber
olduu halde olumlu hiçbir sonuç elde edemiyorlar. Zehir her geçen
saat te'sirini artryor. Oba halk, bize urayan o kafileye gitsek de
durumu onlara anlatsak belki yanlannda bu zehire kar bir çare
Msnabilir, diye konutular, ve kalkp kafilenin bulunduu yere gel-


Ey kafile! gerçekten obann ba ve bakan olan zat ylan
tarafndan srld, birçok eyler yaptksa da olumlu bir sonuç ala-
madk. Sizin yannzda fayda verecek bir eyiniz yok mudur?
Bunun Ûzerhe A^Vdan bir ksm, dedi ki
— Evet vallahi, bizim yanmzda okuyup üflemek suretiyle ifâ
vardr, ama bizi misafir edinmediniz. Bu bakmdan bir ücret verirse-
niz yardmc olabiliriz!.
edip bir miktar koyun vermek üzere an-
Oba halk, ücreti kabul
la^tlar. Ashab'dan biri oba bakanna yaklat. Fatiha Sûresini oku-
yarak üfledi. Bir anda sanki adamn ayann
balar çözüldü, ken-
disine neter vurulur gibi oldu; ar ayaa kalkp hiç ylan
kesildi,
sokmam rahatlkla yürüdü.
gibi, Bu onlarm hepsinin houna gitti.
Bakan, ücret olarak vereceiniz koyunlan biraz daha artrarak ve-
rin, diye emretti. Koyunlar verüdi.- Ashab- Kirâm, bunlar taksim

1418) Ibn Sahnân : SOfJ^an-l Sevrl'den.

— 289 — Islftm'da AUe EftiUmi Olt - F: t


:

" -
SLAM'DA ALE .
ETM- -- . _ /_ .

konutularsa da, asl okuyup üfleyen kii, «hayr, dedi


ediniz, diye
Peygamber (A.S.) Efendimize varp durumu arzedelim, ondan sonra
yaplacak olan yapalm!» Medineye dönüp geldiklerinde durumu
Resülüllah (A.S.) Efendimize arzettiler. Efendimiz onlara-:. «Fâtiha
Sûroüiün iia tayan bir rukya olduunu nereden biliyordun? isa-
betli bir harekette bulunmusunuz. Getirdiiniz koyunlardan bir-
pay da bana ayrm!» buyurdu ve hafif gülür*sedi;
Abbaâ (RA.) diyor kî; Bfi^âimiz hû kcnucU ^^ruîd
— «Karlk olarak aldnz en hakl ücret. Allah'n Kitabdr.»
(-120)

F) Hem îslâm, ilim öretmeyi, facz- ayn ve farz- iâîAye diye


ikiye ayran bir dindir.

Bu hususta bir açklama gerekir :

— Tahsil edilecek ilim, Müslüman bir ferdi ruhen, aklen . be-


denen ve ahlâkan oluturan cinsten ise, bu farz ayn ksmna girer.
Ö;^]e V, ferdin ihtiyaç nisbeti, okuyup örenmesi farzdr. Bu konuda
er^teidö kadm ayn durumdadr, büyük ve küçük de böyle, hattft üm-
metin her tabakas^^da bulunan kiiler iin de hüküm ayncUr.

MMumumun M^M
halde Kur'^ ^o^s^
P
es£tkr« îlâram - h^lâl meseleleri,
m mM^v^mmm i& 0^^^ i^^^^^
^Mstef^
^m^lÜi^fiSk
mak^ ^^ttâv.^
m lkelerin
ImlaF
hsr bü^
gîyi &§renmek er&^. ^dn mü'mine arz-i a^t^.
Tahsil edilecek ilim, ziraat, sinaat, ticaret, tp, mühendislik,
elektrikçilik ve benzeri dallarla ilgiliyle, bunlar kifaye yollu farzdr.
Yani Müslümanlardan bir ksm bu ilimleri tahsil edip örenirse, gü-
nah ve vebal dierlerinden kalkar. Hiç kimse tahsil etmezse, bütün
bir ümmet günahkâr saylr; sorumlu tutulurlar.

Un hususlar, insanhkt|g yana îsm^hm Jdnedeniyetin iökeletl-


||t#
le^ ze^UPCiK M^fs*£ft ^ctâtj^m, te'* ^%^^tM^
M<Xm imbatlar. Çam
ruhuna mâ
fân v^^;4 ^t^hr; iOTi za-
m^^ öök na^l uzandm, yenilendîtinl ve dev^allk ar-
zetiigini belirtir. L

290 ~
CiIzUk, mediE^Mt alamndt geri ka-
mU% m&l^mm, bu MS^^Mmlâ» bUj^ii;^^ der
yanr, çÜ: ^Üce ve tüast tslftm^ ImkitettaMi,
manda h^»»|m her alannda ve safhasnda Mm't ,ty|g|i:t^.#^
uzak tutmaya yönelir. Aynca tslâm dûmanlanmn slâm muallimr
lerüU sahneden silmeye yönelik plânlanyla içiçe bir dumodur.
slâm'n sadece bir ibâdet dini ekline sokulup çerçevor
lenmesi. yalnz bir takm ahlâkî kuraUardan ibaret oidugu iddias^
nn ilenmesiyle balanthdr.

lirini Güne'te a^sK^ yt^&eâsm immim^^ i^ru ydu


müridler olarak sahneye çkarlar, bununla ^mmi$W* ümate
için en hayrl ümmet olma vasfim lâykyla tarlar.

Jc- ^ ljiuâ JlUllj»^ )ij oj^lik Uuall*- ijp^j^ ijj

~ «Ûph^s kl bu benim döetelim |n£tau^ ^tt n $A lfiM^


baka yollara uymayn, sonra bu Tffsmae^ fS^ t^kmSm sâplanp
parçalar. te
Allah size bunlan emretmektedir» <Avat ki salmumnasE.»

— oOo —
^â^Uanw t^yet^^ ^.«^td^iffia^ îstekle r^&s^^m&âm
vAcib olan ÖrMn, Mrtel d^r^^ l^o^ ^ip^ Olaa ^scuklar
hakknda her ^mm^ mma&mihm^ Mt da m^st^t Ker^.
gamber'in hayat le dini konulardan onlar 1^
lÜzunHu ^MÎ^tmn
ve baz edebi dearf yüksek kasideleria ire darbu - nmellerîzi âre-
tUm^iyle gerçekleir.
Bu ölçüde hareket etmek, tamamiyîe ResûlüUah (A.S.) Efendi-
mizin u buyruklarna imtisal anlamm tar ;

imi Eito ®ar»M : ra.

--at —
SLAM'DA AtLE ETM
— ÇocükAJTuuzL u üç haslet üzerine edeplendirip yetitirin

1- Peygamletiiaciid ^em^,
2- 0*nun hane halkm ve yakn dostUunm senn^.
Kur'ân okumak... Çünkü Kur' ân okuyup onu kalbinde ve ha-
3-
fzasnda tayanlar, hiçbir gölgenin bulunmad^ bir günde Allah'n
Ar'inn gölgemde bulunurlar.> (423)

l^^^b^ (A^^g^^^zîn ^ QiB^4^ «çndan te^<^Ee

tei ve zaru^ lis^ulan dr^^ede hayli stekli olmular^r.

Bu hususta onlarn sözlerinden bir parça, ar isteklerine delâ-


let eden baz bölümler nakletmek istiyorum size :

— Atebe Ebî Süfyan, og:lunu eitip yetitiren Abdussamed'e


b.
u hususu tavsiye etmitir :

«Allah'n Kitab'm öreteceksin. En nezih ve yararl edebi par-


çalan öipretip ezberleteceksin. H^dî-î eritlerden de dlndltrUk
ve kii^ k«zaQdra,caklanm seçip belleteceksin.*
— kinci Halîfe Ömer (RA.) eyalet valilerine u mealde bir ta-
mim göndermitir :

MÇa^âtem^ f^^^^ T^0^ öretin, öniek ye poM ok-


cak faa^t fiiBM^ dav^nlan oüam Matn. Güzel lr-
rî^d^. ^ belletmeyi mutnuym.»
^ el-Mufaddal b. Zeyd, müslüman bir bedevi kadnn oluna
gözleri dokununca ona hayranlk duydu, çocuktaki terbiye nezaket,
güzel söz ve davran çok mükeinmeldi. Kadm çarp sordu, oglu-
m^ îeadar g&â^ itasl yetitirebildin? Kadn u cevab verdi :

— «Çocuum be
doldurunca onu iyi bir terbiyeciye ver- yan
dim. O, ona önce Kur'ân okutup ezberletti. Sonra yararl iirler nak-
ledip öretti. Kendi milletinin öz deerlerini, iftihara vesile geçmi-
lerini anlatarak çocua tarihini ve milletini sevdirdi; dede ve baba-
larnn güzel eserlerini, iyi hasletlerini bir sayp döktü. Çocuk er-
genlik çama
ona ata binmeyi, at üzerinde çevik hareketler
girince,
göstermeyi öretti. Sonra silah kuanma eklini talim etti. Kabile
ve oymaklarn çadrlan arasnda onu dolatrp barp çaranla-
rn, inleyip szlayanlarn sesini duymasn salad.-
* '
"".I' '
I" -- 1.. I
M^lP^Li 1 .
. - '
J— -T
TrnnlYKClI.FRN SORUMl.Ut.tJKÎ,ARI

— mam &fü (R.A.) diyor kl :

«Kur'&n- Kerimi örenen kimsenin büyüklüü ve say^nl,


kymet ve ^eapî ort^. Fkhî konulara bakan kimsetün dej^ yay-
mnlasr. Hadîsleri toplayp yazan kimsenin âs^Stm ve ^as^ssm^^mk
04: tUEur. SözlükleH IbEuael^Niedsrin kalbi incelir. Hesap bnlyle
ul^tastem kesinlik arzeder.»

— mam
- Gazâlî, hyâ adh kitabnda çocua
Kur'ân. Hadis ve
Önemli Tarihî olaylar, îyi kiilerin kssa ve iikâyelerini, sonra da
baz dinî hükümleri, ak ve cinsel konulara yer vermiyen faydal i-
irleri öretmeyi tavsiye etmektedir.

— îbn Sinâ, es-Siyâset adl kitabnda çocuk terbiyesi hakknda


geni? bilgi verirken diyor ki Çocuun bedenî ve aklî durumu müsa-
:

itse, önce ona Kur'ân- Kerîm öreterek yeteneini gelitirin. Baz


vakitlerde ise ona hece harflerini, kraat usûllerini, yazma sanatn
öretin. Dini kaideleri belletin. Sonra da iirler nakledip hevesini
artrm; önce kafiyeli iirleri, sonra da kasideleri öretip konuma
melekisini gelitirin.

— Baz rivâyetler :

bn Kuteybe'nin UYÛNU'L - AHBAR adh kitabnda. deniUyor ki:

— Sakîf kabilesinden bir adam, Emevî Halifelerinden Abdulm«-


lik olu Velîd'in yanma girdi. Velid ilk soru olarak ona :

— Kur'ân okudun mu? dedi. Bedevî Ona eu cevab verdi ve ara-


lanndaM kontla öyle sürüp fi^tti :

— Hayr. Yâ Emîre*l-mü'minin! Beni E^ya i^ört, m vo ^ ^


megul etti.

— Fkh bilir misin?

— iirlerden bir öyler Örenebildin mi?


— Hayr...
Bununüzerine Halîfe Velid yüzünü o Bedevi'den çevirdi. Orada
oturan Abdullah b. Muâviye Ya Emîre'l-mü'^minin! dedi ve o adama
;

iârette bulundu. Halife ona »Sus, yanmzda kimsecikler yok,»


:

" yerek konumaya devam edeceini bildirdi. Halîfe ^bi^M^Iö


kasdediyordu Kur'ân ttomayan, taah bilmeyen, iir m^m^m^^m^
:
'
4

r
— 293 —
SLAM'DA ALE EClTlMt
germeyen kimse yok demektir, o ölüdür,
dini ders diri de&ildir, artk
onun ne varhg, ne de deg«i vardbr.
îslâm n
çocuk öretimi hakknda koymu olduu lEU^fl^^u^laa
biri de udur Çocuk henüz taze ve zihni bulanmamtkrai Qiw
:

zumlu yetim^oli ^^utnaktr. Çünkü bU


bilgileri verip gi^ W'
cuun hafzas ypranmayp oldukça g^^&ââr^ 0^t«xm&fe kar dft

hayHhvmBfo.
Bu gerçee, Muallim i Evvel Hz Muhammed (A.S.) Efendimiz
iaretle öyle buyurmulardr «Küçük yata ilim Örenmek, taa
:

naketmek gibidir.» (423) Modem çocuk terbiyesi de bu hususu açk-


ça isbât etmektedir.

fthr ne göz^ söylemitir t

•Yallkta örendiklerimi unuttuumu görüyorum.


Ama küçük yata örendiklerim hep duruyor.
lim ancak çocukluk devrinde örenilip korunur;
Olgunluk ve hazunkârhk ise yallk çamdadr.
Öl^^l^ail
Ta üstüne
^mm eer
yazhp ilendii
kalbi yanisa
görülürdü.
idi.

Yahhktan sonra i^lpmmmm M^n^rmlt m^aâ^


ilim
K^inm- mmW^ Imlak ve ge^û ^emez olunca.
însan u iki eyden oluur Akl ve mantk. :

Bunlar elden kaçrann hali olur pek yamk.»

KADININ SÖZÜNÜ BTMZ UMI^IUIEN ÖRENME '


FAYI NEDR?
Önce gelen âlimler ve fakihlerce de, sonradan gelete^ft
farz-i ayn saylan ilimleri okuyup tahsil etmekte kad^ && ^feSdte
bidir. Bunda icmâ* vardr. kisi bu hususta eit durumdadu-lar»^ fc-
nun iki sebebi söz konusudur *.
^

Birincisi : e'S tekliHerde,

kinci t «^lor nftU olmakta kadn da erkek giMdir.

Birinci îslâm Dini erkei nelerle mükellef kl-


hususa gelince :

msa, kadn da onlarla mükellef klmtr; namaz, oruç, zekât, hacc.


iyilik, adâlet. ihsan ve benzeri eyler bu cümledendir, yani bu husus-

f^t ^jtm& ; mmm entu,' mAJ dan.


TKmtlYGCtl^HlN SünUMLUlUKLAm

larda kadn daerkek gibi mükollef saylmtr. Ayrca alm - satm,


rehin, vekâlet; iyilikle emir. kötülükten men'etmek ve benzen hu-
suslar her iki cinse yönelik bulunuyordur. Ancak baz hususidir bu
genellemenin dnda kalr. Onlar öyle srahyabiliriz :

tâ H&M^simeâ ve shhatin bozulmas sebeblyl kadm ayhalî y&


Ic^usalk göllierlide namaz ve oruçtan affedUmi^.
Ya da baz iler ve yükler kadnn bedensel yapsyla, kadn-
b)
lk tabiatyla uyum salayamamaktadr. Örnein, savaa hazrlan-
mak için ta'Um ve terbiye görmek; inaat ilerinde, demircilik gibi
alpr IM^Mrda çalmak gibi.

c)Veya kadmm yardmda bulunmak istedii iler onun kadn-


lk göreviyle çatmaktadr, oysa kadn daha çok kadmlm ilgilen-
diren hususlar için yaratlmtr. Örnein, evin sorumluluunu ge-
rektiren hususlar yerine getirmek, çocuklan terbiye etmek ve evo
nezarette bulunmak gibi önemli iler kadn ilgilendirmektedir. Bu-
nun dnda dier ileri de ona yüklemek, bu hizmetleriyle çatr
duruma gelir.
d) Veya ileyecei konulardan dolay sosyal yapda çok tehlike-
li düzensizlik doar; tezgahlarda, bürolarda, dier i yerlerinde ka-

dn, erkek kank bir vaziyette aym yerde çah^nak gihL


l^nlann dnda kalan teklifler ve iler hususunda, kadn da ay-
n ölçüde erkek gibidir.

Benim takdirime ve basireti açk kiilerin takdirine göre, kad-


nn affedildii hususlar, onun deerini gözetmeye, ko-^saygnln
rumaya, erefli yerini belirlemee yönelik bir taiam tedbirlerdir,

iM^ ite^ kadm, eine, mtm m ^sm}0mm M^im m-


tinnesi vâcib olan hususlardan dk@^p oturmaââm tmx olur?

&ir evki ne güzel söylemitir :

«IfeMl» 'mm - If&biUl hayat üzMMbOi erdirip göçen,


tetye ^1^12 bana hor m
JâAkl" kaîân deiHdir.

Asl anas kendi nefsîyle babaa kahp babas.


yetim,
Evlâdnn dnda devaml megul olandr.*
^zden kim» kmkm i^^â^^t atp ta^l
beâialte
hak^Itk ebtniesine, kalijügun yHirm^sinâ ve bu yü?sden bir sörâ
hamlk ve skntdann kendisini sarmasna raz c^ur?

— 29Ö —
SLAM'DA ALE ETM
Evet. bizden kim, kadm, namusunu lekeliyecek. kadmlk ve an-
nelik eref ve itibarm kirletecsk muhtelif ilerin içine atmaya raz
olur?

Kaebn üz^litde ^M»nü8 ve erefteaft'â^ f^bm^ 4^se^ W! mm-


^ Vfr zmdr? Kaâim fîtnç vo fes^A ÎMideme Kbdeme Mâig^ takdir-
de, hayassük ^
n»mu$^z1uk -^âmsS» fSi^n^e baia^^i^ ço-
cuktan kjm terbiye edecek, n&sl torbiye edecek?
Allah (C.C.) rahmet eylesin âire ne güzel demitir :

«Cennet misali bahçelerde yetien bitki,| ,

, çmm m^^ bitiOte »ilâ- ^jldir.


Mteîir nü çocuMo^âsgtt |g«mink ve ia^et.
teetl^rse nâ&slaîtîim râ^t..»
Bir de Batl filozoflarn, kadnm evinin dna çkmas ve onun
dmdaki ilere girmesi hakkndaki .^sözlerine dikkat edelim :

ngiliz bilginlerinden Samuel SMILES, AH^ÂK adl kitabnda di-


yor ki t

— «u düzen ki. kadnn ülke ©konomis-ln© katkda bulunmas


için evinin dndaki fabrika ve benzeri yerlerde çalmasm gerekli
görmektedir; bunun neticesi, âile hayatm çatsyla birlikte ykmak-
tr. Çünkü evin m&nevî heykelini ayakta tutan, ailenin ana direlde-
rini yklmaktan kurtaran kadndr. evin O dna
çkp asl görevini
m
laeâlifl kalr, m^^^^^âm Böylece sosyal b^^i^
^ tmm^ âMs. 7^ ^yd^. l^bimm gerçek ^pb^
vi, evin gerekli il^^ ta^^^^ ayakta tutmaktr; ömetin, evin
tertibini salamak, çöd^btet ^^ye etmek, âilenin ihtiyaçlarm öl*
çûlû ekilde, sraya koyup geçim yoUauu bilmek, iktisada riâyet et-
mektir. Ama evin dndaki ilerde çalmas onu bütün bu hizmet-,
lerden çekip alr. Bir de bakarsn ki ev artk gerçek anlamda ve dü-
zende bir ev deildir. Çocuklar ise asl gerekli olan terbiyenin dn-
da bir terbiyeyle yetiirler; ihmalin kurban olup ailevî sevgiden
uzak kalrlar. Evlilik mahabbetini körükleyen ate sönmeye yüztu-
tar; kadn, zarif bir ev hamm
olmaktan çok gerilerde kalr; o artk
kocasnn sevgi dolu yakn deildir; erkein ardndan giden bir i-
çidir;. Fazilet duygusunu koruyan düünce ve ah^
tevazuu ve va-
kan, urad te'sirler sebebiyle ilinmi Pte-»

ECERETÜ^^^^» f=ft^
dinde ngil^ sek^Btâr uüümlazndan
jlAâCTr ^ mmm- fdmm
VLUD j^le diyc^ :
cil-

«KmUk

— 2M —
TEHBlYECtLERlN SORUMLULUKLAM

rmuzn ovlorde hlM«^ hiznu^ §0â ^^eUiâa«^|]\ iüMyatiMe-


im, a^^mâakl i^ms ^3x^aâsrmöax hem hmff^ ram de bM%aH^
mndun daha hafîför. CâkcS toy^^ az çocuu,^ hayatmm ^
parlaklm giderecek m^m im&^ mm m mmmm^
dar bu kirlerden kurtulamz. Ah kegke ülkelerimiz dosdoru slâm
ülkesi gibi oiysayd da. kadnlar saygnbk, iffet ve paklk al-
tmda geliseydiler. Çünkü islam ülkesinde kadn en güzel ve en tatl
bir hayat içinde namus ve erefi konmmu lekeiz bir melek gibi^
dir.-

'Evet, ngilizlerin kzlar, an derecede erkeklerle biramda


bu-
lundurmay ve çaltrmay rezîletin misali olarak görüyor, bunu âr
sayyorlarsa, ya biz neden kzlarmz ftratlarna ve tabiatlarna uy^
gun ilerle megul etmeya çalmyoruz? Semâvî dinlerin bu husus-
taki hükümlerine neden riâyet etmiyoruz? Kutsal kitaplarda kzlar
için bu anlamda hükümler mevcut deil rnidir? Kz. evine gerekli ola-
cak, erkeklerin ilerini erkeklere brakacak ve bunda erefinin selâ-
meti ortaya çkacak. '

Uhrev mükâfat hususunda kiadn erkek gibidir, demitik :

Bize bu konuda Kur' an sahifelerini açp kadn erkekle eit hak-


lara sahip gördüü hususlardaki âyetlere bakmamz yeter :


«Habbian onlann dualarn kabul buyurdu da.» sizden erkek
ve kadn hiç kimsenin amelini zayi' etmem; birbirinizdensiniz. Onlar
ki hicret ettiler, yurtlarndan çkarldlar, benim yolumda ikenceye
uratldlar; savatlar, öldürüldüler, amma yemin olsun ki, onla-
nn günah ve kötülüklerini örtüp temizleyeceim, altlarndan rmak-
lar akan Cennetlere elbette sokacam! (böylece) Allah katndan bir
sevâba (eriecekler). Sevâbn güzeli AJlah katandadr.» (424) *


«Erkek ve kadmlardan kim mü'min olduu halde iyi ve ya-
rarl ilerde bulunursa, ite onlar Cennet'e girerler, hurma çekirde-
inin zarmdaki küçücük oyuk kadar olsun hakszla uramazlar.»
(425)
, I

eriCBkler ve kenM OiM ve taftte verm erSaik-


ml^mSn kadmla^
ler ve ims^^ ^B^m âjmma^mmM mmm mmaahai t^m-
kekler ve kadnlar sabreden erkekler ve '
ka-
dnlar ( Allah'tas^' sayg, ile) korkup ll^U^ 0M^c^ fi
kadnlar; sadaka verenkerkelte-ve ka«Mte raiiç erS^^ler ve
s^ ^ i..^, - .
'-.

(424] Al-i mrûn Süresi : 185.


(«SU^ Nisft Sûresi i m-
,

SLAM'DA AtLE EGlTlMt

kadnlar; iffet ve namuslarn koruyan erkekler ve kadnlar (var ya)


ite Allah, onlara mafiret ve büyük mükâfat hazrlamtr.» (426)
V0 sev&ba
E;clr xM
olmakta kadnn da erk^ gibi olduuna de-
lâlet ecta ve bu dM
l^MzInden bu hususta ayurmayan 4ellUer-
u
âm birt de sahih rtvâyettir :

— YezidSikkîn'in
b. kz Esmâ (R.A.). Resûlüllah (A.S.)
Efendimize gelerek öyle dedi : -Ben, geride braktm kadmlann
elçisi,sözcüsü olarak bulunuyorum. Kadnlarn hepsi de benim gö-
rüümdedlrler ve benim dediimi diyor|^ $ûphesizf3| .âW, (GC.J:

seni erkeklere ve kadnlara Peyga.Tffcb^ MüfiA âe ^oâm^^.

ttattiMylfli cexAz&l^r& ?tCiM^ hazr bulunmakla, bizd^ 4^!^ ^^


tulmî^BS^I^dö?, aalttr c^da çkerken biz m^^ tfm^^mm koruyor.
çoçdEa^ terbiye edip yetiSM^rcHüiz. Bu durumda edr ve sevApda
onlazu katUp ortak olabilir miyiz, ya Resûlüllah?!.»

Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yüzünü Atotb]^


çevirerek öyle buyurdu «Dini hakkmda bu kadndan daha güzel
:

soru soran, daha güzel konuan iittiniz mi^ ÂsAsaSb^ EfarAm, ^^Ib^,
iitmedik, ya ResûIüUah!» diye cevap verdUer. ResûlülMi
Btevâlraîz buyurdu
ki > «^Artk ^/Emm ^j^daMM»
Geride seni beldeyen kadnlara un^^ i^j^vsil^bÛfe^ 4^^iba
mua^mâm Monaâ^^ ^leniE^^fmim 1^ etme-
onun iMi^Ut g^^t li^^T^} eyto» uynms. senin
Mtün anlattm husralara denk gelir!»

Esmâ bu cevaptan sevinerek, yüzü neeyle dolarak ayrld,


Hz.
Resûlüllah'n buyurduu hususun sevinciyle müjdeci olarak arka-
dalarna gitti. (427)
Peygamber Efendimizin bu hadîs-i erifinden açkça an-
(A.S.)
lalyor ki. kadnm evini düzene sokmaktan, kocasna itaâttan, ço-
cuklarn terbiye edip yetitirmesinden dolay eritii ecir ve sevâp,
erkein cihâd ve ihtisasmda elde ettii ecir ve sevâba denk gelmek-
tedir.

— oOo —
tmi SaOb-l MûsUm - Abdiföetr.

— 298 —
TFRBYF.CI-ERN SOItUMLUI.UKLARI

rm kz ççüatmun ö^timine mnet jismrdij^e


MgiM» $&mm, onlara, Beâûlûll^ IA.S.1 Efendimizi as#^
ya naldettiimiz hadisleri oztaya koymaktadr :


«Kimin üç kz veya üç kzkardei, ya da iki kz veya iki kz-
kardei bulunur da onlan eitip cdeplendirir, onlara iyilikte bulu-
nur ve evlendirirse, (mükâfat olarak) kendisine Cennet vardr.»

adamn yamnda br ciurlye lndlim? ât


«Hangi ÜT Ü^I^ 11^
retir ve öretmeyi gûzelletirir stmm da onu bilrHyctoe^ k^Evâ|ftpir^
M
kmUiyle evien^nse. ona ki ecûr vaazdr. (43)
Sahih rivâ-yetlere göre, Resûlfillah (A.5.) Efendimiz, kendilerine
AUah'm örettiini öretmek için belli günlerde kadnlar toplayp
onlara ekilde hitapta bulunurdu. Bu da, öylei bir istek üzerine
fâto f müzmine kadmku^an hiri bhr gün, Hz. Peygamberce (A.S.) ge-
dedi kl > «lî^âdd^ 1^
hadisleri alp gittllw (bize fazla bir
.Mte dzal bir gün ayr da, geft^lte AwMâk*m sana
flne^ Bonom Sümim Peygambcâr (âS-U «vt
e
îtmmm
Bifai^* buyurdu. V^tOa^M
mmmm lâ^l memmaaz de
monlara
hemmm
AUah'm kendMne
ögTMlllâerinl firetmeye balad. (429)

BalazuH FÜTUHU'L-BULDAN adl kitabnda naklediyor :

— Hz. Ömer'in kz
ve Hesûlüllah (AS.) Efendimizin ei Hz.
Hafsa. cahiiiyette okuma - yazma bilen ifâ 4el-Adviyye' adl bir ka-
dndan okuma - yazma örenmiti. Re s ü 1 ü 1 1 a h (A. S.)
Efendimizle evlenince. Resûlüllah (A.S.), Hz. Hafsa'nm yazsmi 1^-
zeUetirmesi için ifa'dan ona hocalk yapmaszu rica etti.
Naklettiinüz nasslarm dd&l^ el^ h^Hic^am .

^sdîuyelim sl&m gerçekten kudamc


: Sim pûaaSl etmesini, yâ-
r$â kültür m^ldmm^im tmmmm^. m^mo tüm m^lmmm
baz^ kadnn dri^iiâte engel olmustk b» «amanîyle. cit^- ko-
nulara yer verip ehveti tahrik eden iirler, talamalar, hafifmerep-
lik telkin eden edebî pa*çalar ve dier zararl olan bilffU^rlo Jülsi^
bir yasaklamadr. Bunlann dmda
kadmm din ve dünyasna ^^nü^
yan, ona hikmet penceresini aralayan ilimler, iirler, fazilet ve ereî
yanstan sözler yasak deildir. Tarihimizde hiç kimsenin bunun g£l3i
bilgileri edinmeyi yasakladna rastlanmaz.

£428) Tirmizi - Ebû Davud..

— 299 —
SLAM'DA AI,E ETlMl
bn
Sahnûa'un KiTABU'L-MUALLiMN adl eserinin önsözünde
&yle deniliyor «Zühd-u takvâ sâhîbl Kaad îsa b. Miskin» inainrm
:

ve torunlarn okutur, ilim s^ibl olmalarm salard.»


Kaad lyaz da. kindiden sonra kendi kzlarm ye kardeinin kz-
lama toplar onlaz» hm Kur'ân. hem de faydU SmM
Itatete önce is» Fatihi Esed % Frat, kz
Esmâ'y okutup
j^arma^a gösterilen üim adamlm derecesine eritimiti.

el-Huani'nin rivayetine göre, ünlü emir Muhammed b. Aleb'-


in saraynda öretmenler, terbiyeciler, gündüzleri olan çocuklanm,
geceleri kz çocuklarn okutup ilim adam yetitirirlerdi.

Tarihen sâbittir ki.. slâm'n gölgesinde yürüyen kadn, Üim ve


kültürde en erefli derecelere yükselmi, terbiye, ta'lim konusunda
en büyük payelere erimitir.
tsUm'da Müslüman kadnUa^ hayli k&MM^, «tiigâer t^tiP-
P Ute vâîmdr. Bunlardan km Uleyi^'yi, Ahmed b. Mto
az Âie^iyst KBIb l&stekfI billah'm kz Vel^â^^ ^smek verebiU-
Aynca Müslüman kadnlarndan tabibe de yetimitir. Kerime
el-Mervezî ile Tabibe Zeyneb'i gösterebiIiHz. Zeyneb, göz hastdiKfo-
XI Hftclanm bulup hazrlayan bir tabibedir.- Bmun
gibi. Kaad Ebû
;
CMsâ M^^^^Bfn am '^mmû-^e^e^ te ?^£^m taM^er arasâida
yer^t^, ttp limtoe hayli hizmetleri tfkmmutur.
j
Hadîs ilminde de söz sahibi olan Müslüman hanmlar yetimi-
tir. Kerîme el-Mervezî, Muhammed kz
Seyyide-i Nefise bunlardan
ikisidir. Hâfz bn.
Asâkir. Seyyide-i Neflse'nin hadîs râvilerindei ol-
duunu kaydeder. Okuyup yararlcmd eyhleri, üstadlar. kadm
olup saylan s^enî geçmektedir kî. bunlardan çou ilmin yûk^E^
merlebe^e erimilerdir. Aym zamanda bu fa^^^lâf arafimda
^mm Sâfiî'ye» îmam Buharî'ye, ibn m
Hayyan'a fea^
calk eMlM vaurdr. W^ de laklhlenl^ Alimlerden, ûnlû w^
lerd&a. s^jhrlar.

îte bu tarihi gerçekler. slâm mümtaz yerini, ilme


Terbiyesinin
olan inâyetini, düünceye verdii üstün, deeri ve slâm kültürüne aç-
t geni kapya gösteren ve isbatlyan açk delüKfdte,
— oOo —
Ssl^ i^ima din ve 4uoya hüsuslajs»^ iM^^
ÜimM tahsü eâneshtö £zin ver^^ .0m bu tahsUh erMa@^^

— 300 —
TKHHYKCUCIUN SOHUMLUl-UKLAIU

ayr ve uzakça yerdf^ olmas gerekir. Böylece kz çocuklarn iffet ve


erefi korunmu olur,her türlü kem gözden selfimette kalrlar. Ayn
zamanda o güzel hallerini, göz ve ;;ûnül okayan ahlâklarn, tek ke-
limeyle saygînlklann koruma imkânna eriirler.
Tahmin ediyorum ki. bu iki cinsin ayr ayr yerlerde, birbirle-
rinden uzakça mekteplerde okutulup terbiye edilmesini isteyip bu
hususta terbiyecilere seslenen ilk terbiyeci mam
Kâbisî'dir. ET-TA'-
LÎM adl risalesinde diyor ki :

^ olanlarn birbirine karmak-


«Erkeklerle kadnlarn, kzlarla
tmm yerlerde bulmmaaa ve okumas, güzel tedbirlerden bl-
^MÜr.»
îbn Sahnûn'a kzlarlaolanlarn birarada okutulmas hususu
sorulduunda ucevab vermitir «Kzlarn erkeklerle birarada
:

okutulmasm ho karlamak mümkün deil. Çünkü böyle bir du-


rum kzlar için daha kötü olur.»
bn Sahnûn ve el-Kabisi, ortaya fesad çkmasm, baz naho olay-
larzuhur etmesin diye kzlarla erkeklerin birarada okumasm uy-
gun görmemeleri, bir gerçein ifadesidir ve ayn zamanda slâm e-
riâtma dayal bir hükümdür. er'în hükmü ise bütün hükümlerden
önde gelir. Cenâb- HaJtk bu hjisusu açklayarak buyuruyor ki :

— «Allah ve Peygamberi bir i, bir mesele hakknda hüküm ver-


diinde, artk hiçbir mü'min erkee ve kadna kendi i ve meselesin-
de istediklerini seçmek uygun olmaz. Kim Allah ve Peygamberine
kar gelirse, gerçekten o, açk bir sapklkla saptm olur.» (430)

Evet bu iki terbiyecinin görüleri. er'î hükme dayanmaktadr.


Çünkü Allah (C.C.) buyuruyor ki :


«Peygamberin elerinden ie yarar bir ey sormak istedii-
niz zaman perde arkasndan kendilerinden sorun. Bu ölçüde hare-

Mrm « m
ISLAM'DA At. e EGtTMt

ket etmeniz hem szn kalbleriniz, hem onlann kaibleri çin daha te-
miz, daha nesihtir.» (431)

Gerçi W Ayet Pe^gambe^ AS.} Efendimizin eleriyla ili^l^^


de, â^i^ p^;.bm^adA stibt^^ â«i3li|fine bakUmaz laf-
usûlcufom
zn -ommâipm «M^. l^ttaM^ t&mSeH olan Peysara^
^a^t^^dan
Û0
BMM^m^ t!nni2lkl^te beiGM^
erk^âerle kommalan exi£pedl%e^», ma*lM«in
e^er ^nel anlamyla örtt^mekle, erkelerle yi^yüze gelmen^de,
yani perde arkasnda bulunmakla d|âha çok emredilmi bul^nuyor-
lardr, demektir. Bu yolla varlan en netice ve çknîan hiUmü, fuka-
ha ve usUl büginleri. «Mefbum-i Evlevi» diye tanmlarlar.
As^ ve Celil Allah (C.C.) buyuruyor :

— «Mü'min kadnlara de kl s (baklmas Jsarftm olan eylerden)


gözlerini saknsnlar; ffet ve nainuslarm korusunlar; süs yerlerini
-görünen ksmlar dnda- açmasmlar; ba örtülerini yakalan üze-
rine (gelecek ekilde) salversinler; betlerini (ve 2net yerlerini)
kocalarndan veya babalarndan veya oullarndan veya kocalar-
nn oullarndan veya kardelerinden veya kardelerinin oullarn-
dan veya kzkardelerlnin oulianndan veya kendi (din kardeleri
saylan) kadnlardan veya ellerinin sahip bulunduu câriyelerden
veya erkeklikten kesilip (kadnlara) ihtiyaç duymayan hizmetçiler-
den veya kadnlarn utanç yerlerine ilgi duymayan çocuklardan ba-
kasna açmasnlar. Süslerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarm
yere vurmasnlar (ayak bileklerindeki halhali tadklarm hissettir-
mesinler) Hepiniz birden Allah'a tevbe edin ey müzminleri Olur ki
korktuklarnzdan kurtulup umduklannza eriirsiniz.» (432)

Âyetteki emir, gözü harama kar yummay, baörtüsü örtün-


meyi, örtülen örtünün göüsün açk ksmm
kaplamay, zîneti d-
an atmamay, fitneye sebep olacak ksmlar örtünmeyi kapsad-
na ve bu yerlerin ancak âyette belirtilen mahremlere açlmasnda
bir saknca bulunmadna göre, bu kapsaml emir müslüman kad-
mn örtünmekle, iffet ve namusunu korumakla, yabanc erkeklerle
Ihtil&t halinde bulunnamakla me'mur oldumu göstermiyor ^u?

Her türlü ni:>ksanlktân pftk ve mûnezz^ olan AUah tQ.CJ bu-


yuruyor W î

mt} Alimi : S3.

— 302 —
*miHlYK(1I.EUlN SOnUMllJl.UKrARI

-— *Ey Peygamberi kendi elerine, kzlanna ve müslüman ka-


dnlarna deki t d
elbiselerini üzerlerine ahpörtüusûnler^u onlann
(iffetli) tannmalarna, eziyet edilmemelerine daha uy^un olamdr.

Allah çok baâ^ayan ve çok merham^ edendir.» (433j

Bu mSslSman imâm M^omekle, hicap arkasnda dur-


&yette
mak^ ^amâvüo^uiu lamû âte da cadnn yabanc erkeklerle
ibUl&t halinde bulunmas düünülebilir?!

ResûlüUah (A.S.) Efendimiz ihtilâtm douraca kötü sonuca


dikkatleri çekerek buyuruyor ki «Hiçbir erkek bir kadnla yalnz
:

babaa kalmaya görsün, mutlaka eytan onlarn üçüncüsü olur.»


(434)

•Sakm salun (yabanc) kadüann yamna ^rmeyinl-


Bunun üzerine .iC^MUbi Mm m^msm mlM elE^tt
yakn Wmm «Aursa. o da girm^si^ m0* memecA^ P&f^mob&ri^
MMt, «o yaknlk (bu ktmuda) Slûmdür^ buyurdu. (4S@)

îte Kur'ân ve Hadislerin nasslar. kesinlikle erkeklerin kadp-


larla ihtilâtn harâm klp yasaklamaktadr ki, bunda ne üphe, ne
de tartma söz konusudur.

^ oOs —
Kadnlarla erkeklerin ihtilâtm mubah görüp bunu toplumsal
âdetlere dayandrarak doru sayanlar veya kiisel çareleri dikkate
alarak uygun görenler,-' kendilerine bu açdan er'i deliller bulanlar.

UM) Ahz&b Sûresi : 59.

{435} BtâSIBÎ - Kû^.


SLAM'DA ALE EÛlTMt
gerçekte eriât'e iftira etmekte, doutan insanda mevcut olan e-
hevi duygu guddelerini bilmemezlikten gelmekteler. Ayn zamanda
insan topiuluklarnm kesinlikle yöneldii ve ac sonuçlar dourduu
bir hususu görmezlikten gelmekteler.

siftm erUtuub iftat ettiklerin© geUnce


Kadnlarla erkeklerin ihtilât halinde bulunmasn mubah fiayp
l^dSne göre er't âetBOT g^ip lâ^âa bdtmm Ms^^^ Htea
d^e vasflandrdk; çünkü az yulumda geçen nasslarla hsijj^bamm-
iMktadr.
DuuLt insanda mevcut olan ehevî duyguyu bilmezlikten gel-
meleri se, Allah (C.C.) erkei ve sonra da kadjn yaratnca herbi-
rinde dierine kar cinsel duygu ve meyli terkib edip yerletirmi-
tir. «Bu^ Allah'n salad bir ftrattr ki insanlar o maya üzerine
yaratmtr. Allah'n yaratnda deitirme, deiiklik bulunmaz.»
îhtilât iddi edenler, olutaki kanunlar, maya ve özellikleri de-
itirebilirler mi? însan ftratn bakalatrabilirler mi? Hayatn yol-
larn, yani bu husustaki sünnetullah tahvil edebilirler mi? Bilhassa
kadnlarla erkekler ihtilât halinde tam bir ehevi açlk içinde iseler,
birbirlerine bu duyguyla meyletmek istiyorlarsa, o takdirde büyük
bir fitne domaz m, fahielik daha çekici duruma gelmez mi?

^
'
'
'

Jr m ^^Is^t^
ISS^^tep^, hay^bS^
H ^^te €S^ ^tilât ^Jtamr
ta çocukli|]£
safhalarnda devam etmi,
m;@rllil3e ve
o kadar ki, bu iki cins iyice birbirine baka baka aralcmndaki ülfet
âdet haîine gelmi, birinin dierine kar ehveti harekete geçmiyor;
bu durumda^ise u
sonuç ortaya çkar kan - koca arasndaki sevgi
:

dümanla dönüür, aralarndaki rahmet zulme, cinsel ilgi souk-


lua çevrilir. Bu durumda elerinden hangisi evlilik gölgesi altnda
dieriyle birlikte kalmamaya raz olur? Ama bu, müahede edilen
ve meydana gelen olaylara ters dümekte, ihtilâtn ülfet deil, cinsel
iUki meydana getirdii birer vaka olarak bilinmektedir.
tddi&@âmm imm t^^lmWmm ym^idii ve ac sonuçlar ver-
dii hususlar l^lmezllkten ipteeB^ hususuna bakacak olursak; Ba-
1^ Wi "SliMsrâe, 1^ f^m^m lmâmm. urad
fitne vm fesâ-
âm "^B^^^mL MfTSunlar; ortaya çkan hayaszhk ve fuhuun snr-
ll^3m örenmeye ali^smlar. Çünkü bu iki cinsin ihtilat o kadar
.yaygnlam ki, hemen hemen toplumun her kademe ve tabakasn-
da, çar pazarda, okullarda, ticarethanelerde, devlet dairelerinde,
-

ünivKTsitelerde, elence ve dinlenme yerlerinde, evet her yerde çok

— 304—
HmBtYECfLEAtN SORUMLULUKLAR

beli^lto Wc almtr. Bu manzarann dourdu^ soau^an ö|t-


renmek mümkündür.
Biz bu vakalardan ve v€Ü£alara dayal tecrübelerden bir takm
rakamlar vermek istiyoruz :

— Merhum ehid Seyyid Kutub'un EL-ISLAm VE'S-SELAMÜ'L-


ALEMl adl kitabnda deniliyor ki«Amerikada
: lisedeokuyaa loz
talebeden gebe kalanlarn says yüzde krk saki »lagm ^t r
— Lûbn^ufAft g^^iaesi ga^âtelerdân birinin esû mtMr
mi&â&, üniversitelerdi, akademilerde ve bem^ me^^mt^ okollarcte^
gelen ahlakszlk, ilikiler hakkmda u
cinsel ^«a^tM^öM t

Amerikada yalnz üniversite ve akademilerde laz ve erklik


arasmda meydana gelen cinsel rezalet her geçen gün artmaktit "PÜ
SS^
tazelenmektedir. Amerika üniversitelerinde erkek talebe dersi bra-
kp bahçe ve parklarda kz arkadalarm cinsel ilikiye davet etmek-
te ve bunu anlatrken hiç kimseden çekinmemektedir.

lerde
Tim âmsrikada yurtlardk
fi^E^üima m^mm
Vm ksl^^ &thsMsr, afn bölûm^
r^mJmmda erkek talebe laz talebe
bölümüne m^^^
larm çalarakden çdon^Etadrlar.
sinara kzlarm iç çamar-

Bir fakülte dekam bu konuda öyle diyor :

«Kz ve erkek talebenin çou evlenmeksizin cinsel açlklarn gi-


deriyorlar. üphesiz ki çan gelien hayat artlarnn bundaki te'-
siri çok büyüktür.»
Ti^ stoünû ettiimiz gaz^ade u m& ms^^m^^s^ %

«Geçen yl içinde yaplan istatistiklere göre, fakülte ve akade-


milerde okuyan yalan yirmiyi geçmiyen talebeden bir çou gayr-i
meru' iliki kurup 120.000 kadar çocuk aldrdklar tesbit edilmi-

Yine Amerika'nn Brownsville vilâyetmde hafta sonu tatile ç-


kan talebeden 66 kz ve erkek talebe, okula dönecekleri yerde hapis-
haneye atlmlard. Sebebine gelince, bunlar halkn topland açk
yerlerde sarma - dola olup cinsel iliki ve temas kurmaya çalm-
lar, ikâyet üzerine polis tarafmdaz yakalamp tutuklanm^ardju

Ad
geçen gaas^ ^toct ItegM
^^^'in ^yle dedi-
ini nakletmektedir «ICz talebe sadece teiiMlSi
:
M^SIM^
ünmektedir. Bunlarn % 60'ndcu fazlas bu lyüss^Um îm^sinkü^a

— 30S — IsUUn'da AUe J^ltinU Cilt: 1 - F: 20


SLAM'DA ALE ETM
kaybetmektedir. Sebepleri ise, kzlarn cinsel konu üzerinde durup
düündükleri kadar dersleriyle ilgilenmedikleri, hatta geleceklerini
hesaba katmadklar olarak görülür. Kzlardan ancak % lO'u muha-
fazakârdr.» *

T^szattodan C^m mLUVI^, C^SEL ATAKUK tm Mm^


bnda unu 71^3^ i *we^ -pks^ AmerÜ^k Be^fem

üllcedekt
^^zla^a. f^l^^lt hfçbr sorumluluk ta^
yacak güçte deillerdir. Her yedi l^çten ancak biri askerlie el-
verili görülmekte, alts ise ie./yaramamaktadr. içine gömülüp kal-
dklar ehvet batakl bunlarn salk ve
zup i£sâd etmitir.»
fiziksel yetenekle]^ ^
Yine 1962 yhnda Rus Derlet Aiâam KRU^^, Emmeây'n açk-
M# açkhyor^ ^ «^usyamn gelecei m0^
Çünkü iriler ala3ildihe cinsel, konularla I3i«e^ ehvetin Içhe
^mülmülerdlr.»
Deyi DEYVANET. felse^ konulan ileyen kitabmda diyor ki :

«Sokrat'n kall^^ kararsz klp


tereddüde düM^
mükile bir
defa daha yöneliyoruz; bundan kasdmz, insanlarn yürüdüü yol-
larda eseri kalmyan yüce engelleyici duygularm yerini alacak tabiî
ahlâka nasl eriebiliriz? Oysa biz, sosyal mirasmz kendi elimizle
Ü2ÜÇÜ ve Çtfiön tür fesad içinde dannadam ediyoruz.-
-GMIp SAii^ ^W
mme^li^^iA halka yan^ülmam^
yeni bululsur
aM^^m™ âi^f^tra^Û^ balca
builâm pW
sebeplerdir. Uzm bir ge0x^^.tt^db^ «hlââc kanmn, cinsel
yu evlMte ^aihs^. hâgüâtea kurtanyordu.
K^a bir süre^ Baba olma duygusunu veriyor, kopmaz ballar kuru^
yordu. Baba çocuundan ancak meru' evlilik yoluyla sorumluluk
duy abiy iliyor. Bugün ise cinsel konuda ve neslin üremesinde o ba-
lar çözülmütür; çürüme düzeyine gelmi ve babalarn bu hususta
bekledii, ilgi duyduu gerçek bir ba kalmamtr. Kadnlarla er-
kekler arasndaki köklü meru ilgiyi dumura uratmtr.»
«Bund^ biM^ «Matall« Mr^i âBpMSAf
Amerika zo^fo^ &sse^ ^mxL lESn^bra^ Ur ffs^
Umm da. M n^^
|^3aa vermeleafidlr. Bu âmld man^ifc yim W*
vâ ack - saçak müst^t^^ i^sinder negi«td^
sSzde edeb! kitaplarda, romanlarda arzedilmaite ve hiç lâr sa-
knca auyulmamaktaâr. te
gerek erkelerde^ «gerekse kadnlarda
cinsel konuya kar gayr m^pra' üE^b^ »tiran Vö Jmm tl^m^
i

çin her türlü hileli yollardan mal ve servet edinmeyi hzlandran


asl sebepler bunlardu*. Artk hu «iurMOida evlilie rabet edilmemek-
te» kadn ve erkekler sahklann konuaay ,düümn»»jektddirler.»

«Evl^meyi geciktinm her erkek/ sokaklarda, elence yerlerinde


tam iB^mm^ mmi mmmm mmm mmiz bui^ns»^
19^ ÛtBd^ sâbip olmaktadr. Bâylece ^enç bekâr erkek
nm farizasnn !^azato la foMm pteflâö^^. Btmn bu olay-
lar, her türlü asrn imkânlaryla tol^Etû^ ^
JJöI dâtB etine yö^
temleriyle yürütülen düzenli devletlerin idâresinde cereyan ^Mg^
tedir. Bugün dünya ülkelerinin çou öyle ^oUsa* imd ecU^
koymular ki, gayr-i meru yoldan cinsel arzuyu taüZliâ içia tasair*
vur edilecek her ey ünkân dahiline girmitü:.»

'^^^ Jm^im te geled^^ bu gibi yenUikler, dini


inançlAn yknsl^ft yönalîk buiteEHs CI^MH
nazariyesini güçlen-
Ami^^ tMt öâ^. &EÂiG k]te:03z'. Oraç j^^r #0 '«s^^ü^ dînîn, on-
larn cinsd «rzulanm tm^-i meru yoldan tatminleriie mmuk W^
mediîni. bunun için Ut0s^ m&miP kO|F#^^U aOa^ne^ maâm
binlerce sebep bekleyerek dî^ tu£&umg^^u|w% spnaradan
atlan, aym zanjanda korku neticesi ortaya çkan bir bdundu-" en^
unu tehire yeltenmilerdir.» ^

- *Artk bugün cinsel sçramada, geçmite olduu gibi nefsi zap-


eitaa «taak ^lamtu-, öE^a^ Wt fözîlet saylan
0!e>t, lâi^ amtâm haline gelaütir.*

Güzellie güzellik katan edep ve utanma ve saknma ar-


terbiye,
tk kaybetmitir. Erkekler hatalarn saymakla iftihar etmekte;
izini
kadnlar erkeklerle ayn haklara sahip bulunduklarn, onlarla eit
durumda olduklarn savunarak geçmite heder edilen saylmayacak
kadar haklanm talep etmektedir. Evlilikten Önce birlemek, all-
m bir âdet halini alma benziyor. Fahie kadnlar, cadde ve so-
kaklarda kadn dellâllan tarafndan satlmakta, randevu evleri ha-
ni hani çahtulmaktadr. Polisin bunlar üzerinde ciddi bir moraka-
besl yok gibidir. te Amerika'nm durumu bu.> (436)

tedir
Ka;hire'de
î
çkan GOnlûk Hab^ler âdl^ra^eteâ^ Wg
^ y&$ix&&kr .

cm Meballcâa-Felsefo ra/m.

— 307 —
SLAM'DA ALE ECTM

«Sudanl kadnlar herkesin gözü önünde ortaya çkp cinsel
hiirriyet istemekte ve bunlarn says yüzbini içmektedir. (437)

Yine âyn gazete Maan iS^Ûe u haberi yaynlamt :

— «Sudan'da yank yapan bir ses duyuldu : 140 doktor birleip


kirala bir muhtra veriyorlar; milletin salm tehdîd eden cinsel
karkl önleyici cezalar çkanlmasn, cinsel sapkla yol açan
hususlarn gözden geçirilerek bir takm kanunlar konulmasn isti-

yorlard.»

Hâkim Ben LendSLy, YENÎ NESI4N BAKALDIRMASI adU e^-


rijKle diyor ki .

— «Gerçekten ÂassÛm*^ Mg^ UNr ^mtkti gelme^^


cinselin^
tadr. ^U0^m ciddi istatistiklere göe, 312 kz dizerinde inceleme sö-
nucm^ b;^teâm 2^ tanesi on - onbir fa^sm «msm^
bu yala
ksm da
olmulardr, tadam h^jp^-
^
yfgto pfitâsii^
M e^iteti belirtileri, fiziksel yamlanmn bu kvannJ£!eââi-
jL görülmütür..
Dr. Edis HUKER, CNSEL KANUNLAR adl kitabnda diyor ki :

— «Hiç de garip karlanmamaldr ki, günümüzde özellikle kül-


türlü aile kzlarndan yalar civarnda olanlar kendi ya-
yedi, sekiz
tlar erkek çocuklarla sevimekte ve ço^ zaman bu ii fahielie
kadar götürmektedMTlr.»
Ad g^m doktor bu iddiam Mat içia Mrçok aMter su^^do^
tr,

Britanya'da neredilen küçük gazetelerden biri u haberi ver-


mekte :

— «25 yalannda bir yeni ergen olmu erkek


kadn öretmen
ve kz çocuklarn eitmekte, onlara ameli olarak da cinsel konulan
gösterip öretmektedir. Nitekim yaplan müahedeye göre. kadn ta-
lebesinin önünde üzerindeki elbiseleri bir bir çkarmakta ve sonun-
da cinsel temas nasl yaplr bunu hareketleriyle göstermektedirl>
tmsâs^'ÛA çkan ORTA DO^
adk el^M^^ 15/7/197949^^^ ^
.

yif^nâa deniliyor M % Avrupa'da genellfid^


âiiim: elerine il»&iet etmekteler.
ilM^Mi
Bunlarm pek az gizli,
^
îse

Cfö?) Ahliftrü'l-Yevm : 24/4/1969.


inhÂM DA AlLE ETM
çeldz^^tat bu likisini sürdürmekte ve elerin birbirlerinin ihâne-
llö^^ h»y>eri edznaktadr. Bununla beraber evlilik eklen devaa et-
mektedir.»

Evlilikten önceki ilikiler, ergenlik çandaki gençlerden ^


^
85'nin kzlardan, kaduâardan itostu va^r^ lucak bu dot e^teona
biden fazla defindir. Kendine erkek ya ût^ ]^ edl^^sa^ W
^Ma^aioce. tolar da gto^ doyiWi em^ i^ f^i^ kadmter-
1^ b&^^Dsey sûrdûrmekted^lra*.
Lübnan'da neredilen EL-EMÂN dergisinin 30/11/1979 tarihli
nüshasnda usatrlar yer almaktadr «pini kopanp baka ülke-
=

lerde gezip dolaan Arap gençlerinden biri Dammorka'ya uruyor,


oradaki park mahiyetince elence yerlerinden birinde geze^tem IM^
pegiyle beraber bir kadnn sahneye çkp elbis6leW HS' ^
mmm
GMP
çulçplak olduktan sonra köpeini ça^uyor, köpei^ ba-
lunduktan âmm. m$ m mm
eliinde köpein yve^ cin^l ^i
^^iasto btaamiik mttym ^kekleri dftvet ediyor.»

Ünlü Fransz Vatan Partisi Bakam


Luther Vikye'nin neler yap-
t kulanza geldi mi? 74 yandaki bu moruk, igal ettii makam
ve kiilii bile onu cinsel konulardan uzaklatramam, zinâ ve fu-
hu artklarnn seslerine kulan yice vermitir. Özel polisi unu
itiraf etmi 14-18 yalar arasmda hayli kzlar toplayp Paris'te dev-
:

lete ait bir binada bunlar çrlçplak edip oynattktan ve cinsel ili-
ki yapmalarm seyrettikten sonra ancak tatmin olurdu.

^te^^yi ^^te l^^lâtnm k^tlan biraraya getirilip 13 cilt


l^^iâde JM^^toS^, u kaytlara rastlanmaktadr «u bozuk hür-
:

ti^ ûûzmi sadece âileyi if^ mmM&


kalmad, Amerika'ya öyle
Mr ktatûr getirip soktu ki bunu ne pol^ ne de malkeme önleyebilir,»

Yine Amerika'da çkan mehur dergilerden birinin 26/9/1979 sar


yl nüshasnda, Amerikah uzmanlarm tesbitine göre, Avrupada çok
yaygn, Amerika'da ise özel ekilde, kzyla, kardeiyle cinsel liki
kuranlardan sÖ2 ediliyor ve bunun çok açk bir fuhu haltât ülâ^
kaydediliyor.

Konuyu ileyenler, bu gibi cinsel temaslarn nadirattan olmad-


n, iyice yaygnlatn, tasdiki güç olsa bile bir vâka olduunu
bilhasa Müliyçîrte
Bu» jEM^^ '1^^0s^ MMe olan âile arasnda cereyan eder-
se^ ya.bi* d© tehirine ydb^m ^k^^le hazlar okulda, i yerinde.

— 30» —
TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

büroda ve çeitU i kollarnda yanyana buIunrlaaTiak, imi nereye

/
vanr? ki bunlar arasnda hiçbir soy, htaffi% fMlIC tM^ ^
mevcut deildir. Bu durumda belirtilen yelerde gayr4 iineru' cinsel.
^
likilerin kurulmas cok daha kolaydr.

Buraya kadar naklettiklerimiz, Batl ülkelerde, erkeklerle lazla-


nn ihtilât neticesi ortaya çkan olaylardr ki, tecrübeyle belirlenmi-
tir. MsSmâa, söylenenler, tesbit edilenler deryadan damla misali...
€âBseI sapmalar dünya ülkelerinde alm bam gidiyor; yan çplak
mmi^ M^mmfU ilgi kurmak, eine Ihtoet etmek; cinsel sapkUk-
ta l^MaüA ââet hâl^ atetir, ^{â^siz ûâ^m> mmidayrz
QmmM0 m ttmoM^ m^^^ â% mmm 1^ A m^ m use
çalamda ba^^
a^cas kesUmedM 4evAm ad^. Bnun^ ^
kalmayp hayatlar boyunca aym tangoyu sûrdüs^^to
Peki bütün bu açklamamzdan sonra hangi akl ve basiret sâhi
bi olan bir kimse, iki cinsin birarada har
- neir olmas neticesinde

cinsel duygunun kabarmyacagn ehevi heyecann yatacam id-


diâ edebilir? Evet. kzlarla olanlarm kank bir vaziyette- birarada
bulunmasmn bu açdan yararl olacan iddia edenler eksik deil-
dir. Bunlar kadnlarla erkeklerin birarada bulunmas samimi bir
kaynamay salar, demekteler. Ama reialite hiç de böyle deildir!
olaylar böyle konumuyor.

eyh Zâhid el-Kevserî, çoumuzun duymad


dikkat çekici olay-
lardan birini öyle naklediyor «Osmanh Devletinin elçileri ngilte-
:

re'de, Britanya Devleti'nin ileri gelenleriyle birarada toplanmfe^^


ngiliz devlet adamlarndan biri öyle bir soru ortaya atti:' Siz Osman-
h Türkleri neden Doulu kadnlar erkeklerden ayn ve uzak tutup,
aydnln gerisine itiyorsunuz?! Bunun üzerine Osmanl elçisi ona
u cevab vermitir «Bizim Doulu kadnlar, kocalarndan baka er-
:

keklerden evlâd edinmee heves duymadklar için...» Bu güzel cevap


karsnda ngiliz kzanp susmu, tek kelimeyle karlk vermemi-
tir.»

Artk bu g^zel sözlerden sonra onlar hanfldî litelere tna|acaklar?l.

— oOo —
<i^lmüzMi kai» jMM ^J^M^ sûnu^n, hâha^
km ve terbiyeeû^r^ göidmi önüne^ birer haMkat ÖlçOi^e sm^e-
p mm ediyorum :
— üphesiz «eHNe ^iem ûlkelerdoki htilât. materyaliâtle-
kii

iki vt liirseyl mubah sayan Allah'szlarm savunduu bu konu mm


hodef seçmektedir:

a) Önce islâm topluluunu ifsâd etmeyi,

b) Mü^üîaazüarm fazilet ycmstan tabiaüanm deitirmeyi,


c) Sosyal yapsn
aslndan koparp sâHra&da.laECM^^. Bütün
bunlar düünürlerken, onlarn köklü ahl&kn. m^s^lssms. pm-
çalayp ftsM^ uzaklastaöiattti^ I^IiBrtyardr. Brkeîderle kate
^!»siiida m^m^mm fss^m^&mak ma^e^s^ M
Bi^iGeye varmay
«BPikçIamardr. M^lsm s^aâ^ecfo ^MM.
1mt bölgesinde
her türlü «Mâlad^ Wüyecilîi manevî çözülmeyi ve çöküntüyü
^^j^imlfl^rmaya çaltklar bir g^ektir. Onlar için bu konuda ilk
heâ^:^GeUbr. €tan iffet perdesini yrttktam gerisi çok kolay-
tur. Medeniyet ismi altnda her eyi mubah sayp zayf kalan unsurla-
n pl&nlanm ala^^ia ifsad etmek bunun ikinci basamam tekil eder.
Gelimi ülkelerin Üerl gelen sözcülerinden biri öj^e diyor t

~ temelinden ykp dejenere etmekte iç-


«Muhammed ümmetini
ki ve kadnn yapaca tahribat binlerce top ve tüfek yapamaz. O
halde onlar madde ve ehvet'e kars geni ilgi duyma batakln-
da bomaya çaln!.»
msou Localannm m üeri gelberinden bir fâm* da öyle di-

yor t

— «Kadm etmemiz gerekmektedir. Ma-


bir araç olarak elde
dnn eli ne zaman, hangi gün Wz& vas^^^ '^l^m ym^Sm^ görüp <

ayakta duranlar datp perian eder.»


Batl protokola dahil ileri gelenler aadaki görüü benimse-
milerdir :

'

«Dü^y^'nn her tarafnda ahlâk ykmak için çalmalyz ki,


saltanatmz sürdürmemiz kolaylasm. Bunun için elimizde, bizden
olan Freud SIGMUND'm nazariyeleri vardr. Onun cinsel konular
üzerindeki görülerini gün aydnlna çkarr, çekici duruma geti-
rirsek, amaca erimi 'oluruz. Çünkü bu durumda gençlerin na-
zarnda kutsal deer diye bir ey kalmaz; tek arzulan ehvetlerini
tatmm ohr. îte ahlâk temelinden yklr.»
0. IslâM iS&feinde de kadn erkek ihtilâtma çaranlar
ve bmu sosyal hçt^^zm her kesiminde ve tabakasnda yaygn]^-
SLAM'DA AlLE EtTiMl

tirmak isteyenler, sadece slâm dlmaftlftOTnn çzdUâoM pAla uy-


gulamakta ve onlara ^ikfk ^TnateaJar^ Böylece maâte^Us^* IM^^
(âlere, nusûilan^ fannasonlara ya^hma birer miûsi ul^ js^"
teOT. Bütün IsKmlân blIMc ve^ Ma^ö^ör^ «aSa^vMc anU-
nuyarak srârte yürütmek stemektder.
Bu durumda babaEu:^ ve terbiyecilere neler gerekmektedir?
Eitim ve öretimde de, dier alanlarda da erkekler de kadnlar,
kzlarla olanlar ayr tutmalar vâcib olmaktadr. Tâki kzlarmz
Nre kadnlarm?! fazUet ve iffet üzere yetisinler, toplumumuz her tür-
i J^âd ve ahlâkan çözülme ve çökmeden selâmette kalsn. Genç kz-
w ggMMm 3I^MMW ge^Metirm
iâ^^nâfimm aûlâma koâ^to ti^uâ etme htmso^ çizdikle-
ri ycA ve hazn-ladklan pKUtcUm kurtulup âînl hürriyetine sahip çk-
snlar.

Aye TEYMURÎYYE. ilmiyle, iffetiyle ve örtünmesiyle iftihar


duyduunu ne güzel dile getirmitir : *

«tffet perdesi hicabmm erefini korurum.


elimde onunla
Kiisel himmetimle yatlarma kar erefimi sürdürürüm.
Eâepll pB^m^ Ve iyi ^^esimte bana zarar vermedi;
Ânca^ unm - bunun gönül çiçei haline gelince zarar gördüm.
Utanma hissim, yükselmemi hiçbir zaman engellemedi;
Saçm 1^011 Mta ve peçem hiç de küçük dûÜK^RtA»

— oOo —
ÇOCUU FKREN GELTRMEKTEK SORUMLULUK
tslâm'm babalarm, terbiyeci ve eit^ÖM^^En Is^miat takt
büyük emanetlerden biri de, çocuu küçük yata Skü* bafcmrmi^im
gelitirmek, olaylar tasa^mi» 4M^nAiM
s^lE^^Mr« Snoott ça-
£ma 0^ î^m^mntmek Mar
«mim düünce melekesini açp yön-
lendirmek lâsiMât^l^.
Ancak unu belirtelim ki, çocuu fikren gelitirmekten maksat,
çocuun u hususlara kar ilgisini uyandrmak ve irtibatm sala-
maktr :

a) slâm'la din ve devlet nizam olarak bu husustaki özelliine,

— 312 —
terbiyecilerin SORUMLULUKLARI

b) Kur'ân-1 Kerim'in nizam ve hukuki Sstetm. ayni zanuuda ha-


yatn her bölümüyle çiçe bulunduuna,
c)îsiâm tarihinde Müslümaniann destanlaan üstünlük, azizlik
ve erefine, . .

d) fyâdl'a mm
iktaki üstün hareket kabiüyetine.
gerek savunma^ mnik- kahraman-

Bu duruma getirilen çocuk, artk iyiyi kötüden ayrdediyor, duy-


duklarna kulak verip muhakeme yapabiliyorsa, onun yüzünü aa-
daki hususlara döndürmeleri gerekiyor :

m miMimk dek mmm^tiT, mtm mm^mm 'im mmm^


«t sî^te «tee ^3ci^ l^mas^^fe^uhr. Çünkü Isl&m
hem kapsamh, âi«8a^, hem yttülenme esnekl^^ i@epâüw,
ilimler£n önünde gitm^ktedû-.

B) Atalarmz,eriebildikleri izzet ve kudrete, medeniyete ancak


tslâmiyetle azizlenip ereflendikleri, Kur'ân oizamm kusursuz uy-
guladktan sayesinde eriebilmilerdir.

O I$lâm dû^anlanmn makSE^ fazdrdUdan konulmadm»


tun basiretini a^^ ^ikM$ Wm vmoBk : Kvrûnkim aK^c vû
MM t^mklm. ^C^aM^ fl^.i^Ma #^pte&a lûzunmA^
tmu yanstan yaldk ^teo*; Hakk' bil@ bile ^^^m. £te -ms^hm
maskesi altnda gizlenen gizli amfili^ Müe, intikali fteö
haçU ruhu bu cümledendir.

te bütün bu plânlar yeryüzünde slâm nanc'n bütünüyle he-


def alp onu silmeye yönelik bulunmaktadr. Bunlar kurduklar tu-
zaklarla, maksatl plânlarla Allah' inkâr etme tohumlarn slâm
topluluklar ve nesilleri arasna serpitiiTnilerdir. Ayn zamanda
müsüman aileleri dejenere edip onlann ehvetin esiri haline getirip
yozlatrmak, müslüman topluluunu temelinden çökertmek için ko-
nulmu bir takm sinyallerdir. Bu dorultusunda onlann ya-
faaliyet
km ve uzak hedefleri, Müslüman gençlerde dayanma, cihâd etme ru-
hun^ s^Mrmek, îslâm ülkelerindeki yeralt ve yerüstü servetleri
kaiap götürmektir. îkinci olarak da. Müslümanlan slâm'a çekip
î^latean hüfcün belge ve iâretleri toplumun her kesiminde silip be-
lWz Mi petimektiad o h^^ ^^lara u hususlan da anlatp ö
^e^^iz
— 313 —
SLÂM'DA ALE ElTtM
— Tarihin ak içinde dünya milletlerinin, uzun Mr
sÖz» k&y^
nai^ndan avuçlayp içti|;i Isl&m Medeniyeti'ni tarlM ihtiamiyle a^p
tantmak.
— islâm'n, Ebu
Ebû Leheblerle, Ubeyy b. Haleflerle
Cehillerle.
dep. IMHüküt (AS.) Efendimin taHhîn erefli sahifelerine geç-
icini öretmek.

slâm'n gölgesinde yaptmz


Araplar'n hecin Besûs
fetihleri,
develeriyle, cins at saylan Dâhis ve Cabrâ'larla deil; Bedir, Kadi-
siyye ve Yermûk meydgmlannda gerçekletirdik..

Dünya ülkelerine. K&Wm ^öttea MUALLAKAT-I SEB'A (= Ye-


di seçkin iirler) Ue deü, o çc^ er^ Kur'ân* Kota'le hûlone^p
üstünlük sa|;ladk.

Biz, insanlara, LÂT ve UZZÂ*nn risâletini deil. slâm risâletini


Yi ttlfâa «sft^Num tayp götürdük. Hamlemizin kayna îslâm ,
-

m risSefâ v© Ktr'ftn'm ebediyete uzanan esaslar olmutur.

Çocuklar dorultuda fikren yetitirip


belirtilen gelitirmenin
aslm u hadiste bulmaktayz :

«dpoculdanu u üç haslet üzerine eitip edeplendirin t Pey-

mstk ri Kur'ân okumak.» (x)

te selef-i sâlihîn fikri gelimede bu hususlara gereken önemi


vermi, küçük yata iken çocuklara Kur'ân okutmay gerekli göre-
rek Peygamber (A.S.) Efendimizin gazalarm, dede ve babalarnn
yepyeni, terütaze kahramanlk ve güzel hasletlerini öretmede bü-
yük bir titizlik göstermilerdir.

Bu konuda onlarm dediklerini ve tavsiyelerini size nakletmek


istiyorum :

— Sa*d b. Ebî Vakkas (R.A.) diyor ki :

çocuklarmza nasl Kur'ân sûrelerini öretiyorduksa, öy-


«Biz,
lece Peygamber (AS.) Efendimizin kutsal savalarm da en canl
noktalaryla öretiyorduk.-

{ * ) Tabeftai. Hz. AU (RJL) den.


TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

— tmam Gaz&U HYÂ adl kymetli eserinde unu tavsiye edi-


yor :

«Çocuklarnza Kur'&n okutun. Peygamber Efendimizin


(A.S.)
hadislerini belletiniz;4yi ^ seçkin ciDerin hayat hikâyelerini nakle-
dil» sonra da bir ta^om dfnl hükümleri öretiniz.»

— bn
Haldun, MUKADDME'sinde
Kur'ân Öretmenin önemine
Iâretle -çocuklara belli bir yaa gelince Kur'ân okutmay, onu ez-
berletmeyi tavsiye etmekte ve u
açklamay yapmaktadr Kur'ân :

öretmek, îslâm ülkelerinde tedrisatn bütün ube ve müesseselerin-


de öretimin esasn oluturur. Çünkü Kur'ân, imâm kalblerde kök-
letiren dini iârlardan biridir.»

— Emevî Half^^nden Hiâm b. Abdilmelik, çocumu eiten


terbiyeciye, önce om AUc^'m Kitab'Bi öretmesini, faydal iirler
belletmiesini. konuma sanatma önem
vermesini, önemli savalardan
kahramanlk ve fazilet duygusunu gelitiren parçalar anlatümasm,
bütün bunlarla ûzel bir ahlâk tülü ilemesini, insanlarla güzel Ö^
Cüler içinde kaynama basiretini enjekte etmesini tavsiye etmitir.

îte l:Mtn lu güzel sözlir' benzeri görü ve tavsiyeler, geç-


to^uluunun Mka^dt^te* re ^^moMmU^i fHth
"m toA üMkafi^ ^neMmler ve örencOtr '^m^M Wmm
,gti&mmixii en iç#v ^fmde s^ft^n bim* jorataae ointt 1^
yermektedir.
yi ama. bu tür fikrî gelimeye gönül kulam vermenin yolu ve
yöntemi nedir?

.
Evet, bunun birtakun yollan yardu: :

1. KuM ve gönül "tretfiecek güzel telktn.


2. Kuleüc ve gönül veren önder ve rehber.
3. öüt alan, kulak veren samimi arkada.
Kulak ve gönül verilecek telkinden maksat, çocua ann - M^asi
ve terbiyecisi tarafndan IslâmI hakikatlerin telkin edilmesi ve bu-
nunla ilgili ilkelerin ve hükümlerle ilgili madde ve kurallarn belle-
tilmesi; ebediyete kadar devam edecek tek dinin slâm oduu. devam
etmesinin ölçü ve anlam; Allah fC C.) yeryüzüne vâris oluncaya ka-
dar slâm'n sürüp gitmesi iîrelilme&idir
t^B^yecUra"©, telUklt »^fe^^ l^roken udur : Çoqua, klâm'-
dan ^ka eref vö izzet verecek baku bir deerin bulunmad
SLAM'DA aile ECTÎM
anl^m^ J>aan ve zaferin ancak Kur'ân- Kerim'le gerçekleecei-
ni; kuvvet ve kudretin, medeniyet ve yeniliin ancak Hz. Muhammed
Mustafa CA.S.) m eriâtyla mümkün olacam bir bir öretmek.
Sonra da YahudUer'in, emperyal islerin, sosyalislerin, haçllarn her
türlü sinsi düzen ve plânlarna dikkatlerini çekmek. Çünkü bunlarn
hemen hemen hepsi îslâm'm bana bir kaza, O'nun, evet onun hâ-
lis hakikatlerini çirkinletirme, yetimekte olan Müslüman kuak-
lar inkâr ve sapkhk, her eyi mubah sayma gibi kötü ideolojilerle
terbiye edip yetitirme belasn. getirmeye yönelik buiunuyordur.

TmU'smm nmû ^rlarca îasajüîk «feittiiî m m^sieü-


l^mm tmmsm stan islâm kültür ve me-
tlea^^i^M ^^^In e^^^ g^^Hyorsa, Ampa'nm yüzyllarca slâm'-
n kaynandan nemalandn. onun nuruyla yolrnu bulup ilim ve
teknikte ilerlediini iyice açklamak bir vecîbedir.

üphesiz ki, çocuk bu kafa ve kalbe k


tutan telkinlerle slâm'a
iyice balanr, din ve düzen konusunda onu dayEuak seçer
ve idarî sistem olarak Kur'ân'a sanln slâm tarihiyle azizmki
ve kudret bulur; hareket ve cihâd aksiyonuyla m^vmmsi vb telye
hamlede bulunma, adm atma düzeyine kavuur.
Çocuklar cidden bu kadar ulvi ve erefli bir telkine muhtaç, yön-
Idirici ve amac belirleyici terbiyeye susamlardr.
I^ak ve wm ^te^ ve r^ber'te sM^^ »lUâ^

Vermekte Böyl^e çocuk iCyic© savunma y^teiml^ ydunda


eMd etmeyi, <miSX smiMmm uygulsunay Örenir ve
Allah (C.C.) yolunda llçbtrayplaycmn ayplamasmdan endie duy-
maz.
Günümüzde ne yazk ki irâda heveslenip ortaya atlanlar, ya-
ni sahnede olanlar, talebe ve müridlerine slâm' tersine çevirip an-
latmaktalar. Ancak Allah'm merhamette bulunup koruduklar müs-
tesnâ. Onlar da pek azdrlar.

Sözünü ettiimiz müridler bütün tevcih ve inâyetini nefsi Islâh-


ta ve onu tezkiyede toplamakta; asl vâcib olan «iyilikle emretmeyi,
fenâlktan alkoymay; hüküm verme mevkiinde bulunanlara en uy-
gun öütleri vermeyi; zulüm ve zâlimlerin önünde durup engel pl-
may ihmal etmekteler.
Onlardn lOr lu&m da. bûtûn himnet ve ga^t&ü Isdâm'm em^
TERBYFClLERlN SORUMLULUKLA ftl

tje et^^ ^SMeS toullara, daha dorusti ^ilcilie sarfetmek-


tavsiye
^ kadnlarn çarafianna, elbise ve baa örtülecek, konulacak giy
fiilsre etmekte; ameli hareket yanm, Allah'n hükümlerini
teksif
yeryüzünde ikame ettirmek için slâm topluluunun olumasn h-
mal etmektedir.
Ozüardun bazs da, inâyetinin tamamm er'i amele teksif -

am^m slâm'a hizmet sanmaktalar. Ve bu gibilerin tu-


ettiklerini
tum davranlama âlâm bîf^Ir mi^^ g^Urebilir^.

Bilinmeli islâm bir büLüadü, parçalamnay kabul etmez. O


ki,

halde hiçbir müride, âlime ve insanlann önder ve lider seçtii kim-


seye, Allah'n emrettii bir vacibi gizlemek câiz deildir. Ayn za-
manda Allah'n men'ettii çirkin bir eyi örtbas etmelerine de cevaz
verilmemitir. Çünkü Allah'n bu hususta genellik ifade eden u
buyruu kstas olaraJc önümüzde bulunuyordur :

— indirdiimiz o açk belgeleri ve doru yolu, Ki-


«üphesiz ki,
tap'ta insanlara açkladktan sonra gizleyenler yok mu? onlara te
hem Allah lânet eder, hem de lânetçiler lânet ederler. Ancak tevbe
edip kendini düzeltenler ve hakk açklayp ortaya k^naniar bu 1&-
netin dm^ Mü!.» iiW
Hem bu hususta BesölûUah {A.S.3 £fendixn£z^ uyars de^
Guttur ; .

—-
«Kim, Allah'n insanlara dinî hususta yarar s£^lad bir l-
mi gizlerse, Allah Kyamet günü onu ateten bir gem ile gemler.»
(438) -

Günümüzde irâd görevini sürdürmeyi kendine


edinenlerden i
bir ksm, günahlardan, hatâlardan korunmuluklanm iddiâ edip
hakk kendi fâni ahslarna balamakta; eriâtm lehlerine ya da
aleyhlerine olan hükmüne pek .aldr etmemektedirler. Çünkü bun-
lar hatâdan kendilerini tenzih edecek bir makama yükseldiklerini,
kayma diye bir tehlikenin kendileri hakknda söz konusu olanuya-
cam sanmaktadrlar.

um Ibn tmcB : £bû Saia el^tam tRA.r den.


SLAM'DA AtLE EGtTMt
Bu ||«tfci}^« iledikleri halâlar, insanlar|Can hiçbir kimsenin
teokid «Anosi^n cûiz olmad, liçblr müridin, verdikleri emr husu-
sunda soru sormak için ba vuramyacag zehabma kapJm£U*dir.
Çünkü kendilerine göre, günah ve hatâlardan kprunulmuluk mer-
tebesine erimilerdir. Oysa, sfat, yan günahlardan ko-
ismet
runulmuluk sfat ancak peygamberlere hastr, bunu bilmeleri ge-
rekmektedir. te mam
Mâlik (Rahmetullahi aleyh), bir gün Re-
sûlüUah (A.S.) Efendimizin Kabr- erifleri önünde durup öyle di-
yordu «Bizden herhangi birimiz hem görü ve hükümleri reddedi-
:

lir, hem kendisi bakasnn görü ve hükümlerini reddedebilir. An-

cak ukabrin sâhibl müstesna...» diyerek HesûlüUah (A.SJ Efendi-


mizin kabrini gösteriyordu.

m ctefll^tir^ âlim, mürid eyh sim


m Türk asûh Said NURSl'nin yezM*
-Bedlnzzatrt^ l^abiylö
^NP^ tiMr ââen
Uüâs sâhibi ilim adamlar bilirler ki, Nursi Hazretleri bulunduu fa-
zilet makam gerei, kendisini seve talebesinden ya da mürldlefin-
^en, birinin, onu takdis ve ta'zîmdesmr tanmyacak kadar ileri git--
tigini ve hakkn parlak zaferini onun fani ahsna balayp bir ta-
km hayaller kurduunu sezince onlara tavsiyeci, öütçü ve yönlen-
dirici bir ifadeyleöyle demitir î «Sizi dâv«t ettiim hakk' sakm
,

sakn benim günahkâr fanî ahsma balayp o kudreti bende gör*


meyin. Size gereken, hakk bütünüyle en mukaddes kaynana :

Allah'n Kitab'na ve Peygamber (A.S.) Efendimizin sünnetine bü-


tün gücünüzle ve sür'atinizle balayn. Hem biliniz ki, ben Rahmân'-
m buyruunu duyurmakta bir dellâl'dan fazla bir ey deilim; hem
biliniz ki ben ma'sûm (günah ve kusurlardan korunmu) bir kimse
de deilim; bazan benden bir günah sadr olabilir veya bir sapma
meydana gelebilir, sonra bana baladnz hakkn mazhariyeti bu
yüzden çirkinleir; o takdirde ben bu günah ve sapmayla ya insan-
lara önder olurum, ya da hakka karan bu sapmam ve günahunla
insanlar hakktan çevirmi olurum.»

Ohalde terbiyecilere, ana - babalara gereken, çocuklanm irâd


makamnda bulunan âlim muhlis kiilere balamaktr. Töki \m Q»
iler çocuklara îslam'm kapsaml, umum! yolunu bütün inanç W
hûkümleiyle vermi olsunlar. Piö v© 4ö3^ kûmlaandA( mi^ tm-
biye etm % ipOM jp^tm Ü^âdEUi^ dorultusunda; ibâdet ve ^yase^

m ^âî^isflB ilgili telkbüer, n^ »âlt ^^cte» ^^m. |Med;£â1Mi/


— 318 —
IKREIYECILERN SORUMLULUKLARI

dikkatli anlay verip onlarn rüjfeîinjla kalbleriyîe Hakk'a vm &mm


buyruklarna, geçmite hizmet yapmg sâlihlerîn y#«m ^iVnCfli»^:
kimsilerin fani vücuduna, günahkâr ^iyeüerine çevirip
"
balama-
snlar. ^ .

üphâ çocuklar belirttiimiz Ölçü ve anlamda anlayl


pfc. :ki.

ântetere %s^^Ksa. takvâ ve cihad ruhunu tayp irtibat salar-


lar
^
Sönül aîüM;^
geliiri^ bakk konusmda
û^m
sayg duygusuyla Allah'a balanp
cesaretleri artar, mihraplarda dürülüp
ekiüenirler. sava alanlafi^ifc ^OptMglt TOUmay içten be-
rfînserler bu durumia lafâm Sl^ibr^la^ MM ^ ^luumv

«Onlar yükselen yollan alçaltan yiitler.


slâm'dan baka din tanmayan gençle*.
Güzel yetitirdi onlar dinî taahhütleri,
Dünya'da güzel ve erefli küd o dallan.
Savaa hazr olunca herbt^ ^Sik taE,
Parçalar snaklan. kaleleri. IdÖn de bak) I

ÂS^tsa Issma^i^ basnca görürsün onlan.


îlâh! korkudan hep secdedeâû^ balan.
tslâm böylece çkard
ortaya milletimi.
Genç dinamik ihlâsl güvenlimi.
Fazilet ve eref nasl kurulur ona öretti.
Aalamp esarete dümeyi ona men'ettû..-.
^» ^oü^^l^^^ bu imm ^'«^^EiMi
n zranan, b^tö tattik v© a^zUk, zafer ve bftpn,
lümanlarin ululuk ve bûTÛMâiö gerçektet^.
Kulak verip anlay salamaya gelince,bundan maksadmz, ço-
cuk akledip temyiz çana girince, terbiyeci Islâmi kssalar topla-
yan, slâm kahramanlarnn hayat hikâyesini anlatan, iyi - faydah
kiilerin yaptklarn nakleden, sâlihlerin haberlerini rivâyet eden
küçücük kitaplar, dergileri önüne koyup okumas ve okutmas, ona
bu ruhu alamasdr.
Aynca slâm düzeniyle ilgili fikjâ ©»sariori -ki bunlar BOifâam
seviyesine göre hazu-lanmi olacak; ÜTO^
^onCH^yî© ve ahfâlda,
^sm^ i^mJ^^ bolmac^- tantacak, çocukun Üg^nl bu konulm^
rtt ^^cek. Aûti fslâmi olaa Mascmluk, sG^Bâ^,

aw —
tSI.ÂM DA aile ETM
leryalîm. komünizm Ht^u irjftolojicr do j^t^c^. kaJUü çizgileriy-
le KM^jJp riij^ünr,o ufUu Keni^]ctilrjf.':k vo mukayese yapma mkân
fia^Ianetcak.

Dier taraftan tsiâm' bütünlüü içinde anlatan, ilgili haber ve


rivâyotleri, müçkillerl ve çarelerini çok çekici bir anlatmla hazrla-
yp çocuklara sunmak gerekir.

öyle Terbiyeci sözünü ettiimiz konularda yazlan kitaplar-


ki :

dan, dergi ve büroürlerden. çocuun seviyesine, yama ve kültürü-


ne uygun olann seçecek ve böylece en yararl olann, toplad mey-
velerin en güzelini urtaya çkarp sergilemi bulunacak. Bunu,
Rcsûlüllah (AS.) Efendimizin §u iaretlerini gerçekletirme dorul-
tusunda yapacak :

«insanlara anlayp örenebilecekleri eyleri anlatuzN (440J

«^tüisataR, lâallas »e^F^rine göre hitab etmelâe «mrato*


tun.» C441)

Hiç üphe yok ki, terbiyecilerçocuklarn belirttiimiz bu yolda


yürüttükleri ve kendileri de onlarla beraber bu dorultuda hareket
ettikleri takdirde, çocuklar slâm kültürünü kâmil mânada alm ve
en doru bilgiye gönül kulam, anlay kapm açm olur,
Anlayh arkada konusuna gelince, bundan kasdmz» tffii^l^Pd^
ciier, anababalar çocuklar için sâlih, güvenilir, IslâmI anlaya
-

yatkn, uyank düünceye sâhip, çok kapsaml slâm külttu^C^ he-


vesli arkadalar seçip bulmalar ve titizlilde bunu salamaya cal^*
maldrlar.
Gerçekten çocuk akledip idr&ki açlnca, zihni yönden geri kal-
mm â$
dan b&ilükten
1^
ba^
domu
çoc^lâaFa arkadahk kmo»», ^Uov
bir ey kazanm olmaz, tsiftmi hakikatleri bil-

mif)i6m - tUma b, Süîym tbn Abbas (RJ. dan.

— 820 —
TErtlfEClLlinlN StmUMLUUJKLAni

rnekten vmk. islâm'n dünya gSm^î^ea, liayaüna verdii


ttSsto
lioerden habe^ j^oeukktrla. a^at^}^ ederse^ >^aâs^m. #a mak
kusur ve dar bir snrllk elde eder.

O halde arkadan Allah'a ümit balayan ve namaz klan


sâlih,
kimse olmas da kâfi deildir. Ayn zamanda zeki, ahsiyetli ve kül-
l.ürlü olmas da yetmez. Salâh ve takva faziletiyle beraber parlak
bir akla, sosyal konularda anlaya, slâmi esaslar anlamaya yatkn
vo sâhip bulunmaldr, Böylece çocuk seviyeli bir arkada parlak
zel^ takvâ sâhibi bir yanda edinmi olabilir.
Bizden önceKüer ne güzel demilerdir :

«Arkada inam ^öip; ^tûrûr;»


«Bana, ben kimim deme! Arkadam kimdir? diye sor bana... O
zaman kim olduumu anlarsn.»
Bu kpnuda &ir de cok ^üzel söylemitir :

«Kiiden kimliini sorma, yakn arkadan sor.


Çünkü herkes seçtii yakn arkadama uyar.»
Eesûlüllah (A.S.) £fendinuz de ne do|Tu buyurmutur :

«K, yakn dostunun dîni üzeredir. O haJde sizden herbirî ki-


minle dostluk kurup arkada oluyorsa ona dikkat etsin!» (xJ

Evet, terbiyecilere gereken, çocuklar temyiz çama girer gir-


-
mez uygun, anlayl ve slâmî hakikatlere kar basireti açk bulu-
nan, onlara slâm'm kapsaml ilkelerini, ebediyete uzanan eitim
sisteminin esaslarn öreten, bayram erefli kahramanlarn, fazi-
letli atalann tadîslâm dininden yana doru ölçüler veren ar-
kadalar hazrlamaktr. Böylece çocuklar hakkyla insanlar ya^
ranna çkarlm hayrl bir ümmet olsunlar.

Son olarak terbiyecil^^ ve ana .- babalarn, kulaldanna. unu


fsldamek istiyorum :

Gençlerimiz teklif çana girer de siftm'm bir din ve devlet ol-


duunu bilmezlerse; yine bu dinin Kur'ân ve klç, ibâdet ve siyâset

— 321— lslâm'daAleEi:itiniCilt:l-F:21
^alpni^ai ^tb^^ bulunmazsa, b^ttzûlecek, hagaHanlandr, am.
duyulacak
la
W
dpnablm,
lâii^il midir? IslAm lapWE. el«iâIk vasfy-
her ça^a lütab Kildir^ $ms«o. bir din de|^ midiz?
.

Yine esef edilecek, ac duyulacak bir olay deil midir ki Genç- :

lerimiz okul ve üniversitelerde Batl ilim adamlarm. Dorulu feyle-


soflar, onlarm düüncelerini, görülerini, biyografilerini, iledikleri
güzol ileri örenenler â» fe^r^ana^HTttümTi httyaisis^ M*
yûklermizin tarihini, f&tihlerin güzel haberlerini okumasnlar/ 6|;-
reuetinl^, ito<paH ook cüz^î btp ^ter dz^e^Jilmâkri çlüMiMh

Çocuklarmz okulu bitirip hayata atlnca yabanc kültürle e-


kUlendirilmeleri, Batllarn ve Doulu'larn ilkeleriyle büyülenmi
bulunmalar utanç ve âr deil midir? O kadar ki bunlardan çou
dinine, tarihine ve medeniyetine düman olarak yetiir.

Sonra da kalbleri ve cierleri didik didik eden bir husus da u


deil midir? Genç mü'minler grup grup 'kendilerini irâd edenlerin
arkasmda fikirleri deitirilerek, îslâmi kültürün her yamndan ko-
panlarak, ihlâs sahibi her ilim ad.am müridden uzaklatrlarak,
onlara îslâmi hakikati açklayan, onun kapsaml külli nazariyeleri-
ni geniçe izah eden asl eitimcilerden v
ö|^ticüerden alkonduk-
lann görmekteyiz. ** . ' %

st^. asü deerle^ndm ^^E^^atssm k^^B.


dergüei edib^^Ier
ri; a^k ve cinsel romanlar otomalan daha da üzücü ve esef verici

deil midir? slâm' açklayan fikir kitaplarna kar hiç ilgi duyma-
malan, dümann att \^)he tohumlarn çürütüp en azndan red-
dedecek konulan ele almamalar, târihlerinde gurur ve fazilet veren
bölümlerle ilgilenmemeleri rûsvaylk deil de nedir?

0 %
Yûri^D^sÜ Wt pa^pai
^biyeciler ve ana
^|ste% t:

çocuklann^ t^^e^yle
- babalari sesleniyorum :

aûfûm lfiiU so-


rumluIu^Jarm l^r^pn ye^lOd ge^mâ^t^ ttidarm anlays've ^^£fa}!&Et-

G^eini tashîh etomiz, içlerine yabanc fikirler, saptncr görüler


girmise onlan temizlemeniz vâcibdir. Her sabah ve akam dinsiz
inkarclarn, sahte müjdecilerin, materyalistlerin ve müsteriklerin
hilelerinden, yalan ve iftiralarndan korunmalarn salamamz, bu
gibi zararl ideolojileri reddetmeniz anlamnda çocuklara telkinatta
- bulunnamz da öylece vâcibdir.

322 —
terbim ms^mm Cin^d m^^f^m
$ûp|}eBi£ ki bOyleüi^ bir
«M» bâluklan MdDurüîur, Imâi^ia^ l^ül;üiâs^ câ^
kftriann hüe ve âe^se^ûgm fûsm UMadâ* 8â.|ak bib^ ra lâeolö-
jUerin düzen ve sâhte cftzibelerinden müMil^ tmBlar.

Eerçocuklar sözünü ettiimiz îslâml yolda yürütür ve siz de


ayn yolun yolcusu bulunursanz, üpheniz olma«n ki, çocuklarnla
dinleriyle izzet ve eref kaz^r, atalaryla iftihar duyar, tarihleriyle
övünürler, islâm'dan baka ne bir nanç zie de yol ve ydntem tam*
mazlar. Ondan baka bîr mush^ ve klç, din ve düzen kabI «to^
ler. ^Fük ilk f^en tt^^a^ gibi 6l^0f il 0^ caEkmâtf

Ashab'dan kopya bir nesil braktm;


«Geriye, siretleri
Varhk âleminde ferahlk ve reyhan kokusu saçarlar.
Fetihleri hepten iyilik ve rahmettir.
Siyasetleri bütünüyle ihsftn ve âdalettir.

Vixû wa tefl^nafi^ baka d^ irnsmoSUst^^


Ivfibrab ve meydan olarak. îal&ndyclle doyarîar.»

ACIL SAUI
^eiMarâ ve terbiyedir ^UNMii sorumlduk^
lâmm M ^ ^^^â^&m. m *
âtrc^^^MEiin akü salm
kormi*
lan ve bu eiitâ^te gerektii önemi göstermeleridir. O halde bu so-
rumluluun ve terbiyemle yükümlü bulunduklar çocuklanh kad-
rini hakkyle bilmeleri ve gerektii gibi riâyet edip korumalar art-
tr. O kadar ki, çocuklarn bu sayede düünceleri selâmette kalmal,
hafzalar gerçeklerle güç bulmah. zihinleri berrak, akllan parlak
v^ kuvvetli olmahdr.

Akl salm korumada babalarm ve terbiyecilerin sorumluluk


snr nedir ve nereye kadar uzanr?

Bu husustaki sorumluluk, bugünkü kokuan toplumun bozuk-


luk ve fenalklarndan çocuklar uzak tutmaktr. Çünkü bozulan bu
insanlarm, çocuklarn hem akh, hem hafzas, hem bedeni üzerinde
olumsuz te'sirieri söz konusudur.

bu mmmy^ açklam bulunuyoruz.imdi de d&ü Özetle-


3^ Ml»r iârette bulunuyoruz; tiOd, b(^l^da ^rblye. eme hakisi
SLAM'DA AtUM EtTlMt
^ ^ .

btu^cmn kimse yBterlî delil, beige, doru yolu gösteren rehber ve


hatrÎEunaya sâiüp olsun.
Tabiplerin görü birlii salad; lim adamlarnn saknma sin-
yaliverdii bozul^luk ve fenalklarn akl ve haüza üzerinde brakt-
olumsuz te'sirleri; zihin parlakln gideren, insanda düünce
ameliyesini felce uratan; bedende had safhaya varacak zararlar
meydam getiren likenleri öyle siPröaam^feardr ;
'

1- Alkollü içkilerin bütün çeitleriyle


4-
yapt tabribat.

^^m- sah katletmekte, a^ âm^ri '^^m oinm£ ge-


töineye âe^>m olmaktadr.
4,

2- El ile cinsel tatmin cihetine ^tmenin brakt bozukluklar.

Buna devam edild^ ve tam alkanlk haline getirildii takdir-


de, verem hastalna vasat hazrlar, hafzay iyice zayflatr, zihnî
parlakh giderh*. aklin dank hale gelmesine yol açar.
Br ^ benzeri maddelerin brakt bozukluklar.
Sigarann akl üzerindeki olumsuz te'sirlerinden biri, sinirleri
heyecana getirir, hafzaya te'sir eder; zihin ve düünme melekesini
zayflatr.
-4- Önsel konularn ve ügili resimlerin brakt kötü te'Mrli^.

Ak filmlerini seyretmek, cinsel temsilleri izlemek, çplak resim-


lere bakmak bu
cümledendir. Bu gibi eyler akln görevini aksatr,
bazen tatile uratr; aklî damkha
sebep olur, hafza ve düünme
melekesini zayflatr, üstelik kymetli vakitleri heba eder ve lüzum-
suz eylerle uratrp asl görevden ahkoyar.

Dr. Alexs CARREL. NSAN BU MEÇHUL adh kitabnda diyor


ki :
'

.
^
,


«Ciu^ ^gri^ lügm ^ddeler harekete gt^e iîtm bir
'ma^ Tmû& l^Wm b^xss K^^tm ed^ %ey^ mer-
kezlerini uyuturur ve bu sebeple instn hetrs^s. ekilde düünemez
^
olur.»

Tabii cinsel konularla har -neir olmann, çocuklarn akUanna


zarar veren, tehlikeli sonuçlar douran daha bir çok olumsuz te'sir-
*
leri vardr. ,
T[-:nBlYi:f!.LIlN' SOIUIMI.UI.UKI.AUI

Bu bölümde geçen konulan özetUyecek olursak :

^ t^DCUun e^tim ve öretiminin gerei.


— Düünce ve anlayn gelitirmek,
— Akü saflaliM^ 3^rumak, eklinde ûç mesele (^ta-
ya çks^. g^lM^ M 1^ mM^. jocuklann akl sa^^m ko^^^
terbiye etmede çok a^k v» set amraltüuk g^^^feti^^ vurgu-
lamaktadr. Babalar, analar. terblyeî#^ -vp igtimcÜei* bçt g^kli
hususlarda ihmalkârlk yapar, sorumluluu yk^ pedâi &&m ti-
ritte bulunrlarsa, hiç üphe yok ki, Allah (C.C.) onlar bundaa
lay hesaba çekecek ve ihmallerinin neticesini kendilerinden sora-
^
caktr. te onlann o gün Allah'n huzurundaki hacletleri nasl ola-
cak? Hakk'm hükmü üzerlerine inip, tefrit veya ifratlar .karlk
görünce durumlar ne olacak?

'
âlemlerin Rabbna ne cevap veröceiteit frttetf^®?!» terbi-
ye ecülfiüyen, yanl ve teMii^ s^mm. ûwmm ^
âiymâ^ î ^
aabbmztdogrnâu
mize uyduk, onlar da bizi
^©«aa^ar
biz efendilerim^ fir ÎVlytlkleri-
f^^mte sapü^^ ^ Ma-
rnz! çnlora az&bdan iki k^ ver de'onlan bûyûk hir Unetile I&neüe.»
(442)-

S«ffiûlüllah (A.S.) Efendimiz ne doru buyurmutur :


«üphesiz ki, Allah, her idâreci ve koruyucudan idârc^ al- ^
. tndaki eyi koruyup korumadn soracaktr.» (443J
^iteâf Attah m Pey^emk^^ âS^ jUâât eden-
^m^^ hesap gûnû ytizü ak i^osla^ia, çc^uk mi so-

'
larm m hayrls, sorulanlam en cömerdi ve en keremiisi!^...

(442) Ahr.âb Sûresi : 97-68.


t443J bn Hibbân.

— 325 —
1

BENC BÖLÜM
^ '
\. «

I,
^ffîFSt T^tYEYUB LGtlJ SORUMtULUK
Nefsi Terbiye'den maksat, çocuk akletmeye gTjnden balad
itibaren onu cesaret, açklk, kahramanlk, olgunluk, bakalarna
iyilikte bulunma sevgisi, öfke annda kendine hâkimiyet, ahlâk ve
. kiilikten yana bütün fazÜetlerle süslenme gibi hususlarla terbiye
edip donatmaktr.

l^yJe bir terlide kiiliini olutöüip kazandf-

Uf çG^^a girince, ald terbiye gere£1, mtâOGtBcC Mu^Nu. v^^e-


lerien güzel ve e^ mâkul anlamda yerine getirmesi ve bu ^^ttdtû-
da bütün güg «e yeteneini kullanmasn bilmesi gerçekleir.
Çocuk doduu andan itibaren terbiyecisinin elinde bir emânet
buuna gözünü açt
göre. tsl^m, terbiyeciye, çocuk andan itiba-
ren nefsi sahkh koruma yol ve yöntemini onun kalbine ve dima-

fta^ taRfT^f '-^^S^MlMm lir Iz^^e^ üssan


olabûsîh.

Bunun gibi. terbiyecilere, çocuun fazilet ve kerâmetinf, itibar


ve ahsiyetini kaybettirecek bütün faktörlerden; tabiat ve kiiliini
kracak eylerden, hayata kinle, isteksizlikle, uursuzlukla bakmas-
na neden olacak her türlü zedeleyici eylerden kurtanp asl hürriye-
tine kavuturmak v&cibdir.

Terbiyecilerin çocuklarn ahsiyet sâhibi klmalar ve onlan


kavuturmalar
asl hürriyetlerine için en önemli âmilleri aa^4a
sralamay uygun görüyorum :

1- Belirgin utangaçlk
2- Beliren 1^0^
9- Belirgin noksanl anlama
4- Belirgin kskançlk
5- Belirgin öfke...

,
— 327 —
SLAM'DA ALE EUITIMI
înaallah bu bölümde bunlardan herbirini ele alp açklayaca-
z; sonra da slâm'n altnda bunlarn çarelerini getirip her bi-
rinin yerine geçecek belirgin fazilete yer vereceiz. Baanü klan
ançak Allah' tu- ve yardm da beklenen ancak O'dur.

BELRGN UTANGAÇLIK /

A
I I

BUîndii gibi, utangaçlk çockl^rm û^ataia vate^^Bo^^

zan sm^i^ wa^. M oamyls»


feazan ytstatl r^» öz^îMb ya-
bana Ibftr Istmse onunla l^u^igmâ» ^ hail^ ve davr«au$la^
görülür.

Üçüncü ylnda çocuk yabanc utangaçlk bi-


bir eve gittiinde
raz daha kendini gösterir Bir süre anasnn kucandan kalkmaz
:

veya uzun bir süre onun yanna sokulup aturur, dudaklar bile k-
prdamaz.
Tabii eve kapal kalmasnn da
çocuun arkadalardan uzak
bunda te'siri büyüktür. Baka çocuklarla biraraya gelip oynayan,'
sk sk onlarla toplanp vakit geçiren, \iç görümeyen çocuklara nis-
Ibetle daha az utangaç olurlar. ^ . .

^smmt oesm^ s^^M^ çocuu insasdUe^ kamamaya, biraraya


..ge^aeye altrmakla tamamlanabilir. ster do^^ eve gelsi»]^»
cu|;un babasyla sohbet edip yaknlaryla konulsunlar, isterse onlar
bakalarna gidip büyüklü küçüklü sohbetlerde bulunsunlar, bunun
çok yarao vardr, çocaua açlmas, utangaçlm atmas ipin ge-
-
reklidir. .
'

ite bu alkanhklar gerçekten çocuklarda utangaçl za-


gibi
yflatr; kendilerine güvenmelerini artrr, devamh hakl konuma-
ya onlan iter ve bu uurda kimsenin knannasmdan korkmazlar.
ü
'
'
'm .

in ke sdi çocuklarm cesaret, kahramanlk ruhuyla terbiye edip içle-


rindeh utangaçlk duygusunu iyice zayflattklarn göstermekte ve
terbiyecilere iyi bi- önder ve misal olma yol ve yöntemini açkla-
maktadr.

~ 328 —
TEKÜYECLKRIN StmiJMl.ULUKI.All

Buharî'nin tesbitine göre, henüz ergenlik çama girmemi olan,


Abdulah b. Ömer (R.A.), Peygamber (A.S.) Efendimizin sohbetleri-
ne katldm bildirerek u
hadisi rivâyet ediyor :


Peygamber (A.S.) Efendimiz, ashabna dönerek
' buyur-
du «Aaçlardan bir aaç var k yapraklan dökülmez ve gerçekten
:

o, müslümana benzer. Onun hangi aaç olduunu bana haber ve-


rin!» Bunun
üzerine oradakiler, çöldeki aaçlar gözden geçirmeye
baladlar. Hz. Abdullah diyor ki Onun : hurma olduu içime dodu,
ama utandm ey
söylemedim. Sonra da ashab kiram, «Ya
bir
Resûlüllah! onun hangi aaç olduunu siz bize söyleyin?» dediler.
Efendimiz, --0 hurma aacdr» buyurdu.

Dier bir rivayette, ^ama .^^öUafe âiyor ki «Ö : aacm îurE^ #-


duunu söylemek fâtedim, btr de buküm ki tm^ m fi-
ta olan benim.»

Baka bir rivâyette ise. ad .geçen diyor ki : «Orada Hz. Ebube-


^ Bs* mB^ gibi ahsiyetler bulunuyordu, onlar konumad
En hm
konumaktan okindim. Oradan kalktmzda, babama,
içime doam anMtrat Btösana» «Ona m-^a söylemi olsaydn, benim
im tol t^îû develerden dafta Wvîmlf «îöi^î»
Ashab'dan Sehl b. Sa'd es âidî ia.A.1 diyor ki :

içerken
cua
sanda
dönüp sordu «Bu erbeti
çocuklar^
:
Üg^M»
yahlara v^!ffî^^ jKüsaade ede3f
rm^m m^m^^mSm* ^
misin?» Çocuk, Hayr, vallahi. sen4^î nasîbimdb badasm keadîr
me Wçih etmem!» dedi, (444)
föf A^bas .anlatyor Henüz ergen olmamtm. Hz. Ömer
'

.
flELÂ.) :

<Mü4.î ÖlletE^ JliIunduu yllarda boni alp yallarn meclisine gö-


türür, f^^lfeili iâ^aredo baîuiM^^ arzu ederdi. Onlardan kfmi k-
mtr^ «neden bizim bmm^n l^&i çocykianmz bulunduu halde onlar
deil de bu çocua aU^ î^nimza getirir?, dlyo söylenirlerdi.
Hz. Ömer (R.A.) do onlara
-liunu niçin f;ol.ir(]i/',ini si/.in do bil-
:

diiniz bir husLi.'ilan dolay fojlnul.iya katyorum- diyo cavup vordi.


(445) Sonra da onlara îjunu sorcJu -/A CAK NA.SltUI.LAH VK'I.
:
SLAM'DA ALE ECLTMI
FETHU hakknda ne dersiniz?» Kimi, -Allah'a hamdetmemiz,
âyeti
istifarda bulunmamz emrediliyor; zaferi elde edip fetih müyesser
olunca bu duygumuzu dile getirmemiz isteniyor» dedi. Çou ise su-
sup sesini çkarmad. Bunun üzerine Hz. Ömer (B.A.) bana döndü
'

ve sordu ;

— Ey Abbas'n olu! sen ^g^rsîn?

— Hayr, dedim. .
'
.

— Ne dersin? diye s&rân.


— Bu, Peygamber Efendimizin ecelinin yakn olduunu
(A.S.) .

bildiren bir âyettir. «Allah'n yardm ve fetih günü geldii, ya-


ni ecelin sana geldii zaman Rabbm hamd ile tebih et, balan-
mam dile...» *

Bu yorufi^ Ibes^ Bft, aa^ mJU, «B^ de âncak Im husus-


ta senin dediini biliyorum...» buyrdu.

. Bir ^Bi mû'mirüerin emlri H?. Medine sokaklann-


Ömer (R.A.)

dan blrindm 06^1^ orada ^$mm^


olaj;fc çocuklar O'odaa kork-

^3tet iOyuâu Hralap derhal Öa^liyerdiler, onlard»! Ab-


dullah b. Zûbeyr kaçmayp olduu yerde durdu. (Oysa Hz. Omisr .

cuklan sever, onlara kzmazd. Ama heybeti herke^ ttt- teM^ m


retirdi) . Nitekim, Abdullah b. Zübeyr'e yaklap sordu :

-î- Neden çcKaklarla birlikte kaçmadm? O da hemen cevab ver-

— Ben bir canî deilim ki senden kaçaym; yolu daraltm dei-


lim ki onu senin için genileteyim-
Dorusu bu CiBfvap hem ^ü^. hsta de yerinde idi.

Bir bayram günü Emevî Halîfelerinden Ömer b. Abdulaziz, üze-


rinde yrtk bulunan öz çocuuna rastlad,, duygulanp alad.
elbise
Olu onu alar görünce sordu «Babacm, seni alatan »d^» :

*
Cevap verdi Korkarm ki baka çocuklar seni bu eskimi elbiseyle
:

görünce kalbin krlr!.- Bunun üzerine olu hiç tereddüt etmeden


dedi U«Ancak AUah'n kendi nzasm hakkmda yok ettii veya
r
aaa babama
- k^
gelm Usa^nin kalM tota^Be^a ise. senin, hp^
Ii^^^mu kamonmk Btaretiyle ÂUah'm «zasuu mnmdctaym^
.

TERBYECLERN SORUMLULUKLAR

Yine Ömer b. AbdÜlaziz, hilâfet makamna geçip ilk oturduu


günlerde her taraftan, kabile ve obalardan temsilciler gelip tebrik-
lerini sunuyorlard. Hicazl'lardan da bir grup gelmi bulunuyordu.
Ancak sözcüleri, henüz ergen olmam on-onbir yamda bir çocuk idi.
Ömer b. Abdülaziz. ona «Sen yerine geç de daha yal bir kimse gel-
:

Wtâw l^r© eaeâvtü. Bunun üzerine çocuk u


cevab verdi Allah, tc.c) :

SmireHinü'mn*! destekleyip kuvvetln^r^. fki küçük par-* ^i


pasyla : m
M^.. AUfth (c.q) bir kul^ pür^^@£@% bir
inp^M mtfetmi^ tettaide koat^ti^ kamm$^- ^m^nm.
^ M^EKinlerin emlti) eer dtsmc ^i^^f^ ^s^a^^tt M^^^^ îii^*
d, ü^shesiz ki bu ümmet içinde sizden çok ye^lt^ 1%kut£||§ina ig^
re, onlarn halifelie daha lâpk ve haM ölamm i^r^dr^. Aam fiEör-
çek biç (}e öyle deildir,»
Omw H Abdûlaziz çtm^^ ^ îü^ m &mi^mm h&ytet
etti ve $u 9ÎI sfi!^edi :

-Örenmeye bak! kii bilgin olarak domaz.


Cahil; âlim gibi midir? kyasa smaz.
Kavmin yaks bügffedz ise^

Mahfillerde bilgili küçüün sözü knanmaz.»


Yine edeple kitaplarda nakledildiine
ilgili göre, Halife Me'-
mun'un huzurunda konuurken çok güzel cevap vermesiyle ün ya-
pan bir çocuktan söz edilir :
^ ^m^ €#asanf
Edep ve terbiyenin oIü3rum,ey mû'minlerin emîri!

— Oh, soyun n# 4e güzel! dedikten sonra Me'mun u iiri irti-


calen söyl^ :

.Rivâyete göre. Halife Me'mun bir gün divâna girdiinde, kula


üzerinde kalem bulunan küçük bir çocua raslad, merak etti ve
sordu :
.

~ Küçük Bm kimsin?
lîevletinde yetiip gelien, nimetin içinde dönüp dolaan, hiz-
üM^e bulunmay uman Hasan b. Recâ'ym, diye cevap verdi.
SI. AM'DA a ile EfcTÎMl

Me'mun onun bu: cevabna fazlas^ hayret etti ve u emri ver-


di :

«Bu çocuu bulunduu mertebesinin üstüne yükseltin.!.»


Halife Abdülmelik zamannda. Badiye'de müthibir
Hiem b.
ktlk ba gösterdi. Arap kabileleri toplanp g-el'diler ama alk olma-
dklar için halifeyle görümekten çekindiler, Aralarmda Virdas b.
HABÎB adnda bir çocuk da bulunuyordu. Hiam m gözü o çocua
iliti, Hâciblne, «Bu çocuk da dahil olmak üzere dileyen herkez hu-
zuruma çkabilir!» dedi. Çocuk bu sözü iitince hemen huzura çkp
öyle söze balad^ ^
:

— *Ya Emirelk^^inîn! Dohsu % #^üste ktlk


dokaHa î WÜ yamz
kinci yl, etimizi yiyip bitirdi.
erittik;

Üfiteâ yü IsemÜderimizin iliini söküp çkardUt. JUinlzde fazladan


hayli mal bulunuyor. Eer' bu mal Allah'a aitse, onu Allah'n kulla-
rma dat. Yok eer u
insanlara aitse, onlarn maln kendisine sa-
daka olarak ver. üphesiz ki Allah (cc) sadaka verenleri müli;âfatlan-
,
dUnr ve iyilerin ecrini zayi' etmez.*
Bu güzel sözler üzerine Hiam öyle dedf :


«Dorusu bu çocuk, bize üç ylla ilgili bir özür beyân için söz'
brakmad.» Badiye'den gelenlerin hepsine yüz altn, çocua ise bin
altn yerilmesini emretti. Çocuk müsaade isteyerek dedi :


«Ya Emire'l-mü'minîn! bana ayrdn bin altn da Arapla-
ra ihsan ettiin meblaa ilâve edip hepsini onlara bala; çünkü
h^si belki ancak onlarn ihtiyacm ya icarlar, ya kar§üamaz..v*
Hi^m sordu :

— «yi ama senin ihûyacm yok mudur?»


Çocuk u cevab verdi :

— «Benim özel ihtiyacm yoktur, umum müslümanlann ihtiya-


c benim de ihtiyacmdr.»
Çocuk bu güzel söz ve davranlaryla huzurdan ayrlrken ge-
len kabilelerin en zekisi ve en ereflisi, saygdeeri olarak bulunu-
yordu.
^jpltya kadar sraladmz misallerden çkaracamz sonüç

hm mk mçnOö torbiyu ^^tirilîyorlard.


'nTUSVKCtT.r.RlN SOHUMI.UI.UKI.Ani

nklk gibi hallerden kurtanl iyotlard. Bö


Öt. cesai»IIi olmaya te-
vik edilerek bunu mMetMtn
âdet haline getirmelerini, meclisIeaâSe
onlar sohbetlere katmas, dostlar onlarla birlikte ziyaret etmeleri
ile gerçekleiyordu. Sonra da babalarn çocuklarn, büyüklerin hu-"
zorunda konumaya cesaret
vermeleri, içlerinde çok yetenekli gü-
zel konuanlar halifelerin huzuruna götürmek suretiyle sözcü
olarak takdim ^etmeleri, sonra da genel meseleler üzerinde onlarn
düüncelerine bavurmalar, ilim ve fikir adamlarnn meçlisinde il-
mi meselelere katümalanna imkân vermeleri gelir.

Bütün bunlar çocuklarda temenni edilen özelliklerdir ki en gü-


zel ve zekice anlay ve dinleyi duygusunu içlerine ^njekte ederek
belirgin feâle getirilir. Kemal basamaklarnda adm adm^ yükselme-
leri, kiililUerinin oluturulmas, düünce ve sosyal alanda
en parlak
Htoîeftft tMûtûmssn ile yava yava salanr.

Günümüzde tertjippilerle eitimcilere düen görev nedir?


t^biyecUffl- tete-^^lîSe MfesOm âa fcasdediyoruz. On-
4^ tar. Mâm'm laz^et y^tNm gMl ve edebî-
öl kiKwKu3^aR 1^ t£un bir açklkla ilemfitelîir. Mep
v© sam^ «rlan ^n*^ Ji^MteM
^î^too^®^
kendi mertebelerinde görüp kabuU^erek diyalogu
^^^î
S^fe^Gl bir ei-
tim söz konusudur. Aksi halde cesaret uti^aa^i^.
ktlma dönüür.
e^p ^jk
'

— oOo — '

Hayâ île tTtsngaçhk Arasndaki Fark Açklamamz Gerekir :

— UTANGAÇLIK -az yukarda beliriüdii gibi- çocuun baka-


laryla karlamas neticesi çekingen ve psrk kalarak geri durma-
s demektir. .

— HAYÂ ise, çocuun îslâmî edep, ve fazîlit ^^edunu benimse-


yiç todine gerekü görmesi anlamna gelir,
Ohaîit fâeök aJaedtp ^Ümeye balad andan itibaren onu.
kötü ve nab^ ^effâçii 1:^^, gÇto^ saknma husu-
sunda eitip bunu ahkianhk haline getae^M fiatîamamz, utan-
jgaçhk deildir. ^

ine saygl olmalarn, gözlstrini harama


m gizli sözleri dinlemekten alkoyma
r

SLAM'DA AlLE ElTtMÎ

lan, bakasmin açklamaktan sakmmalanm salayp


gizli halini

âdet haliae getirmek de utangaçlk sayllm»&.


Çocuklarm dillerini kötü sözlerden tertemiz tutmalar, bo ve
anlamsz sözlere iltifat etmemeleri, midelerini httrte ska^iim ^
kmmalan, bo vakitlerini Allah'a ItaAt ve ibAdefite hansamidar. O"-
nun nzasm arzu edip aramalar husm^mm ^^^^p bunlan ^zlarâft
âdet hMSm gmm^k de ut^^teg^^ d^dir.
^
Bütün bu anlamdaki hususlar, fiesûlûllah (^.S.) Efendimizin be-
yân buyurduu HAYÂ Kapsamma girer :

—' «.Mol'tan hakkyle utamn, hayâ edin!» buyurdu. Bunun üze-


fne'A^K^ ^rte «Ya Resûlüllah! üphen olmasn ki
Ctediler kî :

Uz Allah'tan utanyor^ hay& ediyoruz. Oza hamd olsunt.» Sfendmla


malftrflt öyle buyurdu :

— Al}a1fi& ^mkkyle hayâ etmek deil-


«Sizin dediiniz Inttüs;
dir. Allah'tan hakkyle hayâ etmek udur ve tt^Ry^ Ba
eyleri, kam ^
kapsad eyleri koru^miM fitiai& ire ^^^1%!^ ^Bp*
rak olmay hal»«lanîi|i,ve AhMi
arzu edenin DOnya hayatmut M-
eüna .tericetn^ Aliiret^ l>il^^ Uoic^ ed^ faalanoiMnte.
kîm h^mh set^ri^ gerçekten, e AUab'tan hAkkyU
^W9«ayibr.» (446>

Dier bir hadislerinde ise öyle buyurmutur :

^er dinîn kendine gS^ bir ahlâk vardiT) slâm'n ahlâlot ise
hayâ (utanma) dr> (447)

BEIÜIGN KOBKU
Korkunun belirginlemesi, derunl bir haldr ki küçüklerde ve
büyüklerde ânz olur. Bazan de bu hal, çocuklarda tabii snrlar zm-
nnda müstehab sayhr. Çünkü bu durumda korku, çocuu tehlikeli
ülaylann içine girmekten ahkoyarak korur ve çou zaman endie
verici bir çok eylerden uzaklamasuu salar.

Ama korku mu'tad aar, tabiî snnmn


snm taarsa, ço- dna
çuklarda bir iç tedirginlik ve kararszlk doiiurur ve çok mükü du-
rumlar meydana getirir. Bu durumda çocuu tedavi edip .üzePtinde
dikkatle durmak gerekir.

(446) Tirmizi. , .

Müsned-i Jnem Ahmed b.' piite

— 334 —
TünBlYKClLERlN SORUMLULUKLARI

Çocuk terbiyesiyle ve çocuk psikoloj isiyle uraan ilim adamla-


r, uzmanlar diyorlar ki Çocuk bir yama kadar, büyük gürültü.^
:

yüksek sesten, bir eyin anszm düüp ses çkarmasmdan ve benze-


ri eylerden korkar ve bunun belirtileri açkça görülür. Alt aylk
iken, yabanclardan korkar. Üç yana girince de birçok hayvanlar-
dan, uçaklardan, aa düen eylerden, sulardan ve benzeri eyler- '
den korkar. •
*

Genel «M^Mi se, km


çocuklar erkele t^DCuklardan â&km £ei^
korkaktr. Çünkü ta çö^jM^ esiek ^oc^^Men h.&^
kurar ve karkça ^a' daha f«zîa lcQ:tkar. (4483
Çocuklarda korkuyu artran sebep vo faktörleri öyle sralya-
biliriz :

— Annenin kendi çocuunu baz görüntülerle, gölgelerle v© gft-


rip yaratklarla korkutmas.

— Annenin fazla nftzb ve o&nas, üphOD ve tedirgin bu-


lunmas. ^
— Çocuu yalmzla itip evin .dört duvan arasnda korumaya
çal^-^lmas. ,

— Cin ve fritlerle ilgiü uydurma lükâyeler Milatlmas.


1

— Peri ve eytanlarla korkutulmas gibi sebepler, ^


*

Bu gibi halleri giderip çocuu tedavi etmenin yol m jiiÖfeemte


bUijî onlara riâyet gerekir. Bunlar öyle sralyabiliriz %

U Çocuk; ^mm' trnaklan yumuak iken Allah'a imân ile yeti-


ip ^^I^Mi^ .^jsû'A ibâdet ve yönelilecek ve korkulacak her
Kususta Ctai ie^B^ytt i^rip snmak alanmah... üphe yok
^ m^asjL üzere terH^ edilip, herntd ve ruhi ibâdet-
leri iMteb^ Jtc^iA
te-kmaz, M g^rirs^ & M:)M^ han& bir i gelince
fitotyla kari@lj|$ud& WEia#z. Kurbân
susa bizlert irâd ederek buyuruyor ki
fm-
;

«üphesiz ki insan, hrsh, açgözlü yaratlmtr. Kendisine bir


kötülük dokununca basar feryad. Bir iyilik eriince de (kskanr da
onu bakasndan) men'eder. Ancak namaz klanJar ve namazlarna
devam edenler müstesna...» (449)

^^^i^a^'s-Süiültyye nde'l-Alfal / Dr. Nebih :, S. SO.


U49) Sûresi r 18-23.

— 335 —
'

I s 1, AM DA ALE E G T1M
I 1

2- tasarruf hürriyeti verilmeli, sorumluluk yüklenmeli,


Çocua
kendi ölçülerine göre, baz iler ve konular üzerine eilmesini sala-
mal. Tâ ki, bu, ResûlüUah (A.S.) Efendimizin hadîslerinin genel u
kapsamna girmi ola :

korufmm çobonszm ve hepMlî '^nzmal^


•Hepiniz birer yü-
kümlü bulunduunuz eyl^ei sorumlusunuz^ (450)
3- Çocuu özellikle alarken korkutmamal, cin
ve periyle, ca-
navar ve ekya ile korkutmamaya dikkat ediltneli.
Böylece çocuk
korku çemberini ap
hürriyet için yiitlik, kahramanlk üzere ge-
lime imkânn bulur. Ayn zamanda ResûlüUah (A.S> ikindimizin
tevcih buyurduu haynn genel kapsamma girmi oföt t'

«Salara kuvvetli mü'min, All^ yannda zayf raü'minden ha-


yrh ve daha sevimlidir^^ U51}
^c^ ski^S^ k^Nl
4- mâa^mm» mst^ bakalc^lia.
lakl^ mW^' bak^atuyla iml^mt 'i^^m»!^ oüarla
te^ma ^xÂm &SMp ^^eiK c^San is^onial,.. Böylece çocuk
vMi^n^ I&^m^t^ ^evgl, ^fkat ve il^âx& yei @Eâ^nu drâk
edel*. »ni^ t<^^mm Wme>yeL gelir, kiminle tanrsa bu duyguyu
lar. Bu açdas MesûîÜllah {A.S.) Efendimizin kasdettii mü'min-
dizisinde yer aUr :

.^Mü'min ülfet eder, ülfet olunur. Ülfet etmiyen. ülfet edilmeyen


kimse de hiçbir hayr yoktur, insanlarn hayrls, insanlara en çOk
faydal ötaniAr.» t4Sâî
Pedagoglarn, eitimcilerin ve terbiyecilerin en çok üzerinde
durduklar hususlardan bu'i de udur Çocua, korktuu eyi daha :

çok anlatp tamtmamzda bir saknca yoktur. Çocuk karanhktan


korkuyorsa, onunla gece lambay sondirüp yakmak suretiyle oyna-
mak ve böylece karanlkta korkulacak bir ey olmadn dolayl e-
kilde anlatmak yerinde olur. Çocuk sudan korkuyorsa, küçük bir
kaba su doldurup- onunla bu kaba el sokup çkarmak suretiyle gü-,
lüüp oynamakta da saknca söz konusu deildir. Elektrikli veya
miknatisli aletlerden korlcuyorsa. bu aletlerin zararl olmayanlarn
ortaya koyup çocukla birlikte onlarla oynamak ondaki korkuyu gi-
dermeyi kolaylatrr. *
.

(450) Buhari - Müslim.


Î451) Sahih i Müslim.
(452) eI>-Hâltim - el-Beyhakl-

— 336 —
TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

^ l|E)Cuklara.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin kutsal savalann,
geçmite slâm büyüklerinin cesaret ve kahramanlklarm anlatp
telkin etmeli. Onlar, büyük fâtihlerin. Uderlerin iyi ahlâk ve baa-
rs konularnda doyurup bunu ahlâk edinmelerini salamal. Ashab
ve Tabiîn güzel hasletlerini anlatmal. Böylece çocuklar üstün bir
cesaret ve kahramanhk ruhu alm, eine ender rastlanan bir yiit-
lik hevesiyle donatlm, cihâd sevgisi, Allah (C.C.) sözünün en yüca
klnmas ile ruhu beslenmelidir.

m dedi^ne kulak vereliâ :

— «Biz, çocuklarmza nasl Kur'ân'dan bir sûre öretiyorduk-


sa,öylece onlara Resûlüllah (A.S.) Efendimizin kutsal savalarm
da (ruhuyla, hikmetiyle, hamasetiyle) anlatp öretiyorduk.»-

önceU mmû&rÖB Hz. Ömer'in mjk.) babate. çocuklarna


^ühnenül^ cömertlild* -99 I^^^Ul^i, sava araklarn ve
blîgfl^tea toana «ftvan ffigta ve hikmetini öretmelerini tavsiye
ettitol anlaümik. Nitekim o, babalara öylö seslenmiti «Çocuk- :

larnza atclk, yûzi^Jtük öretin; atlar üzerine sçramay emre-


din-i

Yine îmân terbiyesiyle ilgili sorumluluk bölümiûnde Taberânî'-


nin rivâyet ettii u
hadîsi nakletmitik ;

^ ^Gmâl^emm,im Üç ha^ef ^ edep ve terWye ediniz t

P^^f^Ba^KsM^ sermek, O'nun aUe ve yakm^nm sevmek. Kur'ân


okumak..,»


üphesiz ki Resûlüllah (A.S.) Efendimizin ve O'ndan sonra As-
hab'nm bu tevcihleri, çocuklar cesur, kahraman ve enerjik yeti-
tirme hususunda gereken önemi göstermemiz hakknda en kesin de-
lilve belgedir. Böylece çocuklar gelecekte tslâm*m köklü Özellii,
katksz cihanümul hükümleri hakknda seslerini yükselten güçlü
bir topluluk haline gelirler; îslâm'm Dünya milletleri içinde izzet Ve
eref mealesini tututurup yükseltirler.

— oOo — K -

»az 4a A^hab- Kitmcm^^meâmm tel imt^mmâm ^-


larn tiaribtekt yedaden ve c^dC^A uzs^aö meziîFetlerinaeBL

* -

„ 337 _ lslAzn:daAttoE^tlmiCUt: l-F:22


,

islam'oa aile EÖÎ-MMÎ


Tarihte bu 9@(»Mm 1^ ams, slâm t^luluklan i^nde Uder-
lik ve öBdfflWfll mmm 0 «mi »»^«arljM «Nümüze kA-
dar birer darb-î m^B ludM» diMan dobis^ak^» hâsNlUj^
dil»'
MuEann veâta ^^^tmakta; yerlerinin dnemliU^. taribla
iftihar
en alacak s^halan& oluturmaktadr :

— Müslümanlar, düman
ordusunu karlamalc üzere UHUD'a
doru çkp yol alrken. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz askerleri
gözden geçirirken aralarnda henüz ergen olmam çocuklarn bu-
teaduunu gördü. Bu çocuklar toplanp Allah tC.C.) sözü daha yüce
tmmmm
adamlarla birlikte Alah (C.CJ yolunda cihâd
^«â^^M^ kazame^ stiyoriâj^ IStotoizin efkat
du^g».^itea V© çok küçük. gör^tt^L^
çevirdi. Çevirilenler
aam^d& Rafî' k ^odayp, taam^ Kteyecanl çocuklar
bulunuyordu. AshaVdan bitii, RW, «Ya H^aOahJ Bl^ gü-
^ a^iEM^m Mft m h&mm» deyince Efendimiz onun savaa ka-
t]3m8«m Bunun
izin verdi. üzerine Hz. Semure, annesinin kocas-
na yani üvey babasma giderek alad ve Resûlüllah (A.S.), Râfi'a
izin verdi, onu gürete yenmekteyim,» diyerek üzün-
oysa ben
tüsünü belirtti. Onun bu içU hali Resûlüllah (A.S.) Efendimize ha-
ber verilince, çard, Râfi* ile güremesini emretti. OerçsAtm Ser
mure, Hâ^'i y^^di. Bunun üzerine BesülOllah (A.S.) onun da cihada
kathnasma müsaade etti.

— Resûlüllah (A.S.3 Efendimiz ve yakn arkada Ebûbekir Sd-


dik birlikte Medine4 Münevvere'ye hicret ettiklerinde Sevr maa-
rasnda üç gün kaldlar. Hz. Aye ile Hz» Msm9^ oplarm ^mkt ve
dier ihtiyaçlarn -b^ün tehlik^tM l^ûl^smi* kili^&m$i^ Yl
gün i0n4© onlara istenilen eyleri ulatutülep". Ö kadar ki, Hz. Es-
^
mâ, kuafm mi& bölüp 1^C^ ^f^m^mm azm balad Ve hey-
be e^ip omusmnda tad. Bunun için Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz ona «ki ' Kuak Sâhibi» diyerek iltifatta bulundu. Ebûbe-
kir Sddîk'in olu Abdullah yann
küçüklüüne ramen, Ku-
ise
rey arasnda konuulanlar günügününe tesbit edip Peygamber
Efendimizle Ebûbekir'e ula^tç-yordu, Abdullah akam karanl iyi-
ce çökünce Sevr maarasma gei^^^ #£iJM^eyn ifts^ v»]tefei ft^kk^^
m «tw*F b^her topluycardu. G^ek AbdaHah. kz: karde^ Afö
© fûaîerde rnnüz ergen deillerdi.
I- imiIVKClLEIÎIfJ î»UMLUl.UK1jm

Çou Erkeklerin Ortaya KoYamad Uadir Kahramanlklardu


Biri t

A5hab''lan Abdurrahman b. Avf (RA.) anlatyor :

— «Bedir Savag'nda safda duruyordum. Sama ve solt^c^ bak-


tmda AnGardan iki tize çocuk gördüiT M henüz âi^@|l
lard. Onlardan biri ei.yle bana dokunup sordu «AmcaöjlEîm! Elîû :

Cshl'i tanyor musun?»* Ben de «evet. tamyorum» dedim, «cmu ne


yapacaksn?»
— »Duyduuma göre o m^l^^. Peygamber Efendimiz'o sövüp
sayyormu. Cm^m kudrst 'ilinde tutan Allah'a yemin ederim ki,
eer mm görürsem peini bu-akmyacaun, ecel benden ondan biri-
mi^ mmmye kad^ savaacam.» dedi.

Çocuun bu
gayreti beni artd. Az sonra dier çocuk eliyle ba-
na dokunup hafif bir sesle ayni eyi sordu. Ben de bu srada, kendi
adamlar arasnda durmadan dolafm Ebû Cehi'e bakyordum. Ço-
cuklara, «onu görmüyor musunuz? Aradnz, sorduunuz adam
ite!» dedim. Çocuklar onu görüp tanynca khçlann çekip üzerino
/ürüdüler ve ksa bir vurumadan sonra Ebu Cehl'i yere düürüp öl-
dürdüler. Sonra da ResûlüUah (A.S.) Efendimize giderek durumu
arzettiler. Efendimiz onlara, «Hanginiz onu öldürdü?» diye sordu.
kisi de «ben öldürdüm» diye cevap verince, Resûlüllah (A.SJ Efen-
dimiz onlarn klçlarna dikkatle bakt, «evet, dorudur, onu ikiniz
öldürmüsünüz!" buyurdu. Sonra da öldürülen o kâfirin eyasn
JM^tlâz b, Amr el-Cemûh ile Muâz b. Afrâ'a verilmesini emretti.


Uhud Sava'n^ bîr kadn tes&K rahatlkla silah taysM^
yan olunun bileine ipek kanm bir bezle khc balaycrak onu
Resûlüllah'a getinÜ
f A.S ) m
s «Ya Resûlüllah!» dedi, «bu benim o-

lumdur, senin saffnda savaacak.» Peygamber (A.S.) Efendimiz de


çocua dönüp u
emri verdi «Oulcazml uradan ve uradan hü-
:

cuma geçeceksin.. V» Sava balad, çocuk kendisine gösterilen yan-


dan hücuma geçti, savat, yaraland ve yere dütü. Mücahitler onu
alp Hz. Peygamber'e getirdiler. Peygamberimiz (A.S.) n^ sMo-
riyle çocua bakt ve »Oulcazml tahmin ediyorum d emmi yaa-
dif m 9^^mm mi^* m^u. Çocuk <xm^^. cevap yer-
di : «Hayr, Ya Resâlt^fe^l^lm ^psn du^PÖ»^ «463)

— 339 —
IBLkMmA MS £lTtMt
— Sa'd b. Ebî VAKKAS (R.A.) anlatyor :

— Bedir Sava'nda kardeim Umeyr b. Ebî Vakkas' gördüni,


devaml kendini gizlemeye çalyordu. Sebebini anlayamadm, sor-
dum «Neden öyle yapyorsun, neyin var?» Bana
: cevab verdi u :

«Korkuyorum ki ResûIüUah (A.SJ Efendimiz beni görür de yamn


küçüklüünü dikkate alarak geri çevirir. Bunun için ortada pek gö-
rünmek istemiyorum, oysa herhalde savamak istiyorum, umarm
.^iiah (C.C.) bana ehidlik erbetini .içirsin.» Sonra onu küçük
örento teMil Ife. Teygambar'e ftftte lî^^diler. efkati bast- ar

ba' Îz. Mobe^med (A.S.), sava^ teOr^MBina mûüaade bb^^^u.


Rivayete göre, Hz. Sa'd. küçük kardei Umeyr'in klcnn ha-
mailini tutuyor, yere sürünmesin diye ona yardm ediyordu. Umeyr
(R.A.) imânmdan gelen bir cesaretle savat ve 16 yanda henüz
gençliinin baharmda ilcen?ehîd edildi.

tto ebediyete kadar uzanacak bu tarihî misallerden u sonucu


çkarabiliriz Ashab Ktrâm'm çocuklar, üphesiz ki cesaret ve
: -

kahramanlktan yana büyük yararlklar göstermilerdir. Tarihte


eine az rastlanan yiitlik örnekleri sergilemi, lâyk ekilde qihâd
etmilerdir. Bütün bu olumlu duygular ve sonuçlar, Peygamber mek-
tebinin verdii çok salam
eitimin ürünüdür. Müslüman evinin,
bir
mü'min mücâhid cesur topluluunu oluturduu bir nesildir. Ayrca
anneler o günlerde çocuklarn seve seve cihâda, Allah ve Peygam-
ber yolunda fedaya sevkediyorlard. O anneler gönderdikleri, evlâ-
ca ehîd dütüü haberini aldklar zaman, unutulmaz sözleri u
sdylüyprlsu^ «Hamd O Allah'a ki, beni çocuklarmn, kardeleri-
:

nizi ehîd edilmeleriyle etmemmm, Allah'tan ümidimiz ki bi- u :

^ ânlarla *bi^Jcte k^^et günü rahmetinin gölgesi altnda bulun-


âursun>..»

Sonra da o devirde babalar çocuklarm küçük yalarnda bini-


cilik, kahramanlk, erkeklik.- yiitlik, cesaret, iddet ve tehlikelere
kar kahramanca' durmak gibi önemli hususlarda eitirlerdi.-. Ço- i

cuklar bu durumda ve bu ortamda hareket çama gelince, henüz


ergen olmadklar halde hürriyet ve cihad bölüklerine katlp, n-
zkiarn arzulayarak sadk dâvetçiler; mücâhid kahramanlea:'. fca-
zanç yollannda koan âmiller oldular. '
,

Bu konuda misal olarals 2^ anlayh Mr {»^cmi^az ba^^saiB^^.


yeryüzü bucaklarnda gezip dolamas, kendine erefli bir yol açma-
s, böylece mutluluk ve kerâmet burcuna eriebilmesi için imkân
vermesini istedi. O, içinden geçenleri u
msra'laryla dile getirdi :

«Eyer'i tayn srtaa vur,gemi azna;


Sonra zrh bama döker^^ine geçir.
Uzat elinle bana en keskin kihci;
Ezk taze fidan iken aramaz isem.
Ya onu ne zaman aramam gerekir?
V-

"f0^tQ2^m^ tart Incak dolascu^


Be^MM toplasanL
Umulur göçmek giderir fakirlii;
ki,
D^Üse yaklatrr beni ölüme...»
Evet ite sözünü ettiimiz kuaklar bu hasletler üzerine yetiip
gelitiler ve bu eref ve saygmlk düzeyine eritiler. Çünkü onlar
trnaklan henüz yumuak ken iyi bir terbiye gördüler; atclk, yü-
zücülük ve binicilik hususunda yetitirildiler. Evet onlar' ölçüsüzce
nazl, iveli; ruhlar öldürücü ekilde katlamp rafta tutulmadlar...
Çünkü onlar sorumluLuklanm idrâk içindeydiler; ayiu zamanda ken-
dilerine güvenleri tamd. Hem onlar kaim - kaba kumatan elbise
giymeye ahtn^^. ata lâmneyi örendiler, kitap yüklü hayvcu^"
lann srtmda dolatlar.

Kendi yatlarmda olan amcalannm ve oymaklarnn çocukla-


ryla birarada oynamay, fakat bunu edep ve terbiye içinde yürüt-
toeleriyle yetitirildiler.

SJe^m&!^ büyük kabramanlann yiitlerin. Üm3mm y#


lerin hamaset ve fcu^et dolü haeya^firt snMhp telMn edSâi,
Bundan baka daha nice nice güzei ahlâklar, faziletleri süt
em^ gibi emdiler, salam terbiyelerin telküiyle yetitirüdüer.

to baMteûr ve terbiyeciler, erefli a^Oanjeom^i yt&^OâüPi bu


büyük caddede yürüdükleri gün.
Çocuiklanmz (bu hasletlerle terbiye edip, ahl&k ve fazlle>t aila-
dkla gün,
I

Çocuklar imis&^ j^n^k, »^ktan Isâ^c^ h^^^âe^


âtvumalai için &c sa^kh biçimde teMye ett^eri gün.
Bütün, bunlar yerine getirdikleri gün. kuaklar o gün kararsz-
a

laijAM UA Ali' e. CUIIIMI

Iktan. tedirginlikten dönüp güvene; korkudan cesaret vo kahra-


manla, aalk ve horluklan i^/r^* ve saygnla eriirîer.

. ^'AAILIK KCmFUKîlJ
Aalk konple^ bBtZi^uklara ftrf, feasEdifej «^lîimm feeaB f
(la ^SMîmik sebepler yüzünden an/ olan pRkoojik bir durumdur.'*

mmmm^ idrâk
0mmm i^m^- . Bu hal bazî ^mMm s^^â. «a^çM' i'v^ mt^k
mlk ölçülere it^r (bu husuâlarda ciddi snar tanmutyp, hrçnla-
-bir
sr> da o!a]^n.l|nn. (yani aalk duyf^unu} teaiKEma^ çaSr.
edildii takdirde, bu çocuu
hmâl balayc, saptrc, bT ressU
hayata döndürücü, suç cinayetlere m 1^ rol (^ayacandan
m tehlikeli bir duygudtif.

Biz belirgin olan her eyin sebeplerini, çarelerini aratrrken


devaml bunlar slâm'n almda aradmza göre, bu konuyu
da yine Onun gölgesi veya altnda açklamamz, sebeplerini ve
çarelerini getirmemiz gerekmektedir.

"Msate ^^ar, tei^eciler. eitimGMV ^& bi«to


XMSxm' kît
kcruyucu sebeplere önem verirler, çenelerin vasta ve araçlarm
aratrrlar böylece çocuMarm biriken noksanlklardan ve nefsanî
balantlardan kurtarp asl 'hürriyetlerine kavutururlar. Yeter iki ço-
cuklanm nefsi yönden terbiye edip sala-m bir aUiak sah'j'bi y^psm-
1ar, gerisi çok kolay olur.

Çocukta o^ep^S^ diklik meydana getiren, ya^ bu duyuyu


ona veren zahli âebeder ve faktörler unlar olabilir :

1- Çocuu küçümsemek, hor görmek ve ona ihânet.


2- An derecede nazl büyütnek
3- Çocuklara eit ekilde sevgi ve ilgi gösLermemek.
4- Bedenî bir takm arzalara, saLatUklaa mâruz ' almak.
5- Yetön kalm^.
6- Faldriac.

înaallah bu konuda her gereken agk/a nay ya-


tctorie iifaUi
pacaz, sonra da slâm'n nda taunlarn bir bir ilâç ve çar^eri

;454) MönfifiRun .

- 342 —
:

•II':HUIYECU,F,RIN SOnUMLULUKLARI

Üzerinde duracaz. Allah (C.C.) her zaman yardm beklenendir ve


O'ndan destek, kuvvet ve doruyu bulmay istiyoruz.
Çocuu Küçümseyip Hor Görme t

Çocu^n ruhsal yapsyla doru yoldan sapmasna te'sir eden


sebeplen^ Mat
en çirkin nedenlerin banda, kSçteseyip hor om
&ttil» bm ^s^^mm
bindilerini noksan görmesi uu-
r^ J^etir^ AmiUerin m
m$^. tt
nmktm^ Anm ^ Ma*
man onu hep yal»ft. Mnil ^»^kteler. Küçük kardeine JT tökât
vurduu görülünce onu hep erir olarak çarrlar.. Küçük kz kar-
deinin elindeki elmay aldatp aldmda mm
hep aldatc hileci ola-
rak görür ve seslenirler. Kazara babasmm cebinden kalemi ald
tesbit edildiinde, onu hep hrsz bilip o sfatla onu çarrlar.
Kendisinden bir bardak su istedikleri zaman, getirmeyecek olursa,
onu hep tembel kabul edip öyle seslenirler. te buna benzer bir an-
layszlk içinde çocuu aricadalar yamnda tehir ©dip küçümser-
ler.

Küçümseyip hor görmenin açk hçlirtisi

. Çevre ve toplumumuzdaçocuu yakksz sözlerle, çirkin ifâ-


delerle çarp arkadalarnn ve yaknlarnn arasnda ona böyle
hitap etmek âdet haline gelmitir. Bazan çocuun dostlarnn önün-
de veya yabanclara kar bu hatalar ilenir. Bu, hiç üphesiz ki, ço-
im^m karnm ^^msm ve aalk götik^m
^ 'S^a^: S^Siedt ^s^c^Nm "lair eya gibi itibarsz sanr kendini. 6u-
mm m^e^. ^mtai: içinde m
^^m. düümler meydana
gelirâe.o âSk hokmm M
ve çirkin naaseo^ bakmaya balan. BEtssan
âa kendi içine kapanp ha^^ ^m^i^mm^ 1âM^« myatan tâÜffîe-
line ve sorumluluklanna karlk hezimete bir hal alu:. uzam
tte biz burada çocuklarmza kar, kzlarmza kar, iledii-
miz cinâyeti biliyoruz. Bu durumda onlar fasit, hatâ dolu, kat mu-
ameleli bir terbiyeyle hayatn boluuna attmz anlyoruz.
Bu durumda çocuklardan nasl itaat ve iyilik, sevgi - sayg ve sa-
mimi ilgi bekleyebiliriz? Onlardan dengeli, düzenli, doru bir dav-
ram n^ji umabiliriz? Çünkü biz onlann henüz küçük yalarda iken
(455) çtimai Ahlâkmz ; Dr. Mustafa es-Sibâi / S. 159.

— 343 —
IJSLAM'PA ALE CUTIMI
kalblerine, ruhlarna böylesine aknlk, âsilik, inat ve serkelik to-
humlarn ektik.

Bir adam, ikinci halife Ömer b. Hattab'a (R.AJ gelerek oklunun


âsiliginden serkfsUpad^ ^kApetçi oldu. Hz. Ömer, çocuu huzmpm
ça^rtt ve babasna kar
saygszlm, serkeliini, âsi tutumunu
hatrlatarak onu uyard. B*tnun üzerine çocuk öyle söze balad :

«Ey mü'minlerin emir i! çocuun babas üzerinde hiç hakk yok mu-
dur?» Hz. Ömer, «elbette vardr», diye cevap verdi. Çocuk, «onlar
nelerdir*» diye sorunca da Ömer (R.AJ «Evlenirken anasm, yani
:

doacak çocuun anasm iyi seçmeli, çocuk dounca ona güzel bir
isim bulup koymal, ona Allah'n Kitab'n öretmelidir,» dedi. Ço-
cuk ta gediine koydu «Ya Em ire' 1-mü' minin! babam bu saydk-
:

larnzdan hiçbirini yerine getirmemitir. Annem, bir atepereste ait


siyahi bir kadndr. Benim ismimi ise CUAlA, yani BOK BÖCEöî koy-
du; aym zamanda Allai'm Kitab ndan bir tek harf bile bana öret-
medi.»

Bu hakh cevap üzerine Hz. Ömer (R.A.), çocuun babasma dö-


nerek, «Olunun itâatsizliinden ikâyetçi olarak bana geldin, oysa
asl haklan çineyip iyilikten uzak kalan sensin. O sana IcÖtülük et-
meden önce sen ona kötülük etmisindir.»
Al«l£to ssaîff olaylardan lm âo ^leddr :

— Bir adam olunu anasyla suçlad ve knad «Bana : kar m


geliyorsun, oysa sen bir cariyenin olusun!» dedi. Bunun üzerine ço-
cuk babasma unu
söyledi «Dorusu anam, senden çok hayrldr.»
:

Babas sordu «Neden?..* Çocuk cevap verdi «Çünkü o kendine


: : e
seçerken isbatl bir karar vermi, beni hürr bir erkekle evlenerek
dourmutur. Sen ise kendine e seçerken hatâ yapmsn, bir cari-
yeyle evlenerek ondan domama sebep olmusun'.»

Hiç üphe kötü ve küçültücü sözler babadan çkp


etmiyoruz ki,
çocua yönelirse, bu mutlaka islâh etme gayesine yönelik bulunu-
yordur; çocuk ya büyük, ya da küçük bir günah ve kusur iledii
ve böyle bir hava içine girdii için babac, ona- çtrki söylenitir. .

MeMA
' .T

^^^ W£ ,0ma^ ve ha^ teâ&vl eMSl^


iFk^ W tim^ jgrlü^SiSPM M> ^mm^^: a^ce^
ym ^ M'mM ^m&m Tvhm^ ^ ^^^
Monalda. hor
m "vm^m^
keÜ M&e bn-akr» kiisel '^e^itirir. So&m â& s&vûp mfim,
ar söz sarfetme sözlüüne tabi' ^m. Mr insan yapar... Beyinsiz
kiiMn sapk - alan ahlakyla çocuu ahlAklandanr. Böylece
344
.

bu kat muamelemizle çocuumuza kar cinâyet ilemi oluruz; bi-


lerek, bilmeyerek onun nefsini, ahlâkn krm
ve zedelemi sayl-
rz. Onu dengeli, düzenli, akll hayat yollarnda akln yürü- yla
yen, güzel hasletlerle kendini süslemesini bilen doruluu seçen, açk
seçik hakka uyan bir insan olarak yetitireceimiz yerde, bunun
tersine bir yola itmi oluruz.

Çocuktan bir hatâ veya bir kayma sâdr olunca bunun Uâc ve
ve çare^ ^l^rdir?
^ a^y& çare« mm hsâmm^em klmadan u^Mv
bu hususta yunûak. efkati^ âa^mw ku-madan hatasn
EDLiâcfar;
sezdirmektir. Ayn zamanda inandrc deliller getirip onu ikna' et-
mek, kendisinde sadr olan fiilin akl banda anlayl, basiret sâ-
hibi/ parlak düünceli ve zekâh Ur kimseden saidu* olmayacama
onu inandrmcUctr.
e oM

J^g^ bu t^dhlerle ikna' olursa» l:^ Mlliir


nm cIMte^d» amaca ulam» K^masma çare bulmu saylrz.
Aksi halde ^a#» metot ve VBSâUere ba vurup çareler aramamz ge-
ri^. Hitoiâm hu ^Bm, CEZA VERM suretiyle etmek
terbiye
MâlmlEm. üçüncü ksmnda -tnaallah- gelecek ve açk-
lanm ctecaktr.
efkatla, yumuakhkla. nezaket kurallan içinde im^iâ^ a^Mc,
ResûMÜfe^ lAm mmSmmayife ve metodudur. O'nun bil kcm^-
daki muamete^odM ymnuak davranlarmdan ve tav^el^ûden
h$m örnekler verelim :

— Ashab-Kirâm'dan Ebû Ümâme (R.A.) anlatyor Genç Wr :

delikanl ResûlüUah (A.S.) Efendimize gelerek decB î M


ABütî^*'
Peygamberi! Zinâ hususunda bana izin verir misin?» Bunun ^Izec^
OTadaki ashab seslerini yükselttiler. Peygamber (AS.), o genü. *b«-
na yaklag!» dedi O da yaklap Peygamberin ^sGim kadiMf freldt
Aralanl^ u
sorulu cevaph konuma geçti; PeyganMr CAL) t

Böyle bir eyi annen için ister misin?
— Hayr, Allah (C.C.) beni size feda istemem.
etsin,
— Kzn için istermisin?
— Hayr, Allah (C.C.) beni size fedâ istemem.
etsin;

— O halde insanlar da böyle bir eyi kmdi kzlan için istemez-


Ya kz kardein için ister misin?
ler.
— Hayr, MM caC) l^msA ^ U&
— tnsaidar da böylece kendi k^kard^lert
etsin j^mm.
bunu istemeder.
Sonra ResûlüUah (A.S.) Efendimiz ona hâlâs, teyzesi ve dier
yaknlan için ayni sorular tevcih etti, o da her defasnda, «hayr»,
Allah beni size fedâ klsn, istemem» diye cevap verdi.

Bunun üzerine ResûlüUah (A.S.) Efendimiz elini onun gösü


üzerine koydu ve öyle «Allahmt bunun kalbini temizle,
dua etti :

anndr; günahlarm bala, namus ve iffetini koru...» Genç adam


ayaa kâlkümda. kafa ve kalbinde zinâdan daba kötü bir ey yok-
' '
tu. C45e) '

Mu&viye b. Hakem es-SülenÜ anlatiym' :

— 0r& Hesûiüiiah CA.S.) l^iiM^â ^mL^m mmm Ui|ror-


MimEUbAn = mmm m^me^ it^!^U dedim. Uimm im-
Tia»
ro.
miu$§a^& i^dm^ hmob ^^A^
-AoiBuz sizi pp?si* neden ^am dik
^ d&Imkyoiff^ü^^
Mtlar.
dik
Sen te âsto

Amd g/Ikdûm
iss^
M
teaniffSltinam
de
fltAr
t^^a^AZina vwf#^«l«il.
ediyorljurd^ anladun «ratum.

ReûlOUilt ti^4 m&mmm Wriam Mit yaanu çau-di; babam
m.- anam da daldl olmak Ûseze BesâlS^Ul tÂ.S.1 Efendimiz'den, ne
önce, ne de sonra daha gûasel bir öretici, görmedim. Vallahi, ne ba-
mk JkMd, ne de dövdü, 0» 9Sm söyledi. Sadece öyle bu-
yurdu «u gördüün nan^s. insanlarn sözünden bir ey kar-
:
^
mas doru olmaz. Çünkü niaaaz bütünüyle tesldb* tekl^ >ve Kur'ân
okumai^to* (4^7)
A^a1:^t KîrtoMfiöi Eba Höreyre CR.Â.) afii^^^ ;

— Bedevi'nin küçük abdestini


biri Mescid-i Sedefin içinde
bozdu. Mescidde bulunanlar onun üzerine yürümeye baladM. W^
tmn üzerine Peygamber (A.S.) Efendimiz onlara emri me^ t u
«Oau fei^âiiil. Sâlül^ yapt yere 1^ döküp temizleyin. Wm m
I^te lolaylaifamtUur «teâc göndea^iMz zea^atecâar f3^sae$k
gönderfini^edinisE^ (458)

Resûlüllah (A.S.) Ef ndimizin Yumuaklk ve efkatli Olmaklk


Halkndaki Tavsiyeleri :

-— «üphesiz ki Allah çok hogörülü ve yumuaktr her ite yU'


muakhEi (459)

(456) înam Ahmed : îsnad- ceyyid ile.

Müslim . Muâviye b. Hakem (R.A.) den.


'k^' ^h-i Buhal : £bû Hûreyre (IM-^
Ûm khtm MûsUm
' : Bz- Aie lR.A.y dan.

— 346 —
—«Yumuaklk, hogörü n^âe bulunursa mutlaka onu süperi
neden koparlp atdrsa mutlaka onu çirkinletirir^ (460)
— «Yumuaklk ve efkattan mahrum olan, bütttnhayrlardan
mahrûmdür.» (461)

Bu konuda anlatlanlar özetliyecek olursaJc

Çocuu kakmak, küçük düürmek, Özellikle


horlamak, onu itip
bakalarnn yannda buna devam etmek, çocukta bir noksanlk duy-
gusunu douran, kendini önemsiz sayp aalk
kompleksine kaj^-
masma yol açan sebeplerin bamda gelir. Çocuun ruhen ve ahlâ-
W^
de
&ayp sa.pitmm^.m0m. î^^ itM^<^âm'^^ belkl önde gelM
tSr dara^kw#[r.

Bunun ve çaresinin hayrls, çocua iledii hatâ ve kusuru


ilâç
yumuak bir ifâdeyle, efkatli bir edayla hatrlatmak; ayrca bu gi-
bi hatâ ve kusurlara dönmemesi için onu ikna' edici delillerle doru
yola getirmektir.

Olalde terbiyeciler, amdar ve babalar, çocua uyanda buluh-


mak, onu iledii kötülükten sakndrmak isterlerken, bunu ona ba-
k^ai'^Ml FWBda söylememelidirler. Bir arkada gibi yanlarma
yava s«va, sindire sindire güzel bir uslûbla ona hataZann,
yanllklarn anlatmak suretiyle yüzünü doru yola çevirmeye ça-
lmaldrlar. üphesiz ki bu yol ve metot, Resûlüllah tA.S.) Efendi-
mizin yolu ve metodudur...

oOo

Çocuu An Nazl, çine Dönük Yetitirmenin Asl Sebebi t

Çocuu bu Ölçüde yetitim^ ruhî ve s^bâ yönler^te s^^ma^


sm ânPfiiM i^A^ Me^tate blrtdlr. Çdu zaman }m teiu
ie yaramaz ^^mm^m yol açar ve halata
onu, kendini noksan kar-
küskün ve kzgn bir hal atmasn kolaylatrr.
"Normal durumlarda bunun uianna, hakirlik, mertlik ve
neticesi
cesaretin kaybolmas, yava yava ahmakla gidi ve yatlarndan geri
kaltr."

Müslim t Us.
mt) MMm : CeHr b. AMlah mA.) eten.

— 347 —
SLAM'DA ALE fi^uiiMi

An nazlln, içe dönüklüün çocukta noksanlk duygusunu


dourmasnn ve hayata nefretle bakmasnn tabii sonuçlarn öyle
sralyabiliriz :
'

— geçip giderken o kafilenin gerisinde kahr.


trtsanlftr-.Üeri

— twwan1^ luffi^t» kaynama ve miScadele hatole, o ise susr-


kun, donuk bir vaziyette kalr.
— insanlar zorluklan, skmtlan aarken alar, szlanr bir
o,

halde bulunur, kendisine dokunan azck bir musibetten


"
an
dere-
cede szlanr.
ite durumu ve davram böyle olan bir çocuk, dosdoru bir in-
san olabilir fti? Böylesi topluma yararl bir aza durumuna gelebilir
mi? Böylesi hayata ümit ve uur ile bakabilir mi? Kendine güvenen
.müstakil bir ahsiyet seviyesine eriebilir mi?

O halde neden ana babalar neden çocuu nazl yetitirmede


-

böylesine an giderler? Neden onu böyle bir yola iterler? Neden


ona fazlasiyle yapp ölçüyü kaçrrlar? Özellikle anne neden bütün
bmlan yapar?

ÇMeû çocuuna an derecede baEü^ lüzumundan


gösterip
fazlaonun üzerine titrer. Tabir caizse, ço^ftunu nazik, içine dönük
yetitirmek için bilinç alUan ölçüyü aar. itidal »nmm ta^>
Bu mtiBh ve de au^Nrde g&rm«^
t^lffîkeâ ttiMttU birçok
teyiz ki bunlar hemen hemen çocuu terbiyede ts^CB ta^sâ^B»
$m^Cs^ bâlmpzler.
— Sözü edilen hatâh terbiyenin açk belirtilerinden biri, anne-
nin çocuuna -gücü yettii bir konuda bile- i yaptrmamas, kendi
anlayna göre böylece çocuuna efkat ve merhamette bulunduu
zehabna kaplmasdr.
— Yine bu hatal terbiyenin açk görüntülerinden biri de, çocu-
un devaml ellerini boynuna götürüp balamas, bo vakitlerinde
hep böyle yapmasma müsaade edilmesidir.
— ^ 4ter görüntüsü de, mMn
çocuunu gözünden rak
tjtttnH^aa, ona bir kötülük dokunur endiesiyle onu devaml gözet-
meMr.
W^ 'bm^m gMtntüsû çocuk evin dûz^ini bozup ^es^
kn^^da lanneBÎnin onu hesaba - sorguya çekmemesi; Isalernlfh.

— 348 —
;

'dui'arloEi teams^ yra^ Iba^np çagrd^oüa onun bu Hallel-


ni ho9 gömes, en küçük bir uyEmda bulunmamasdr.
Ar nazl ve alngan yetime sadece çocukta deil ana - baba-
da da tehlikeli bir meydana getirir-. Çocuu yllarca besle-
ruh haleti
dikten veya anne birçok düükler yaptktan sonra bu çocuu dou-
rup besleme imkâmn bulduktan veya birçok kz evlâd dourduktan
sonra bir erkek çocuk dourma sevincine eritikten sonra veya sözü
edilen çocuk iddetli birhastala yakalanp ifâ bulduktan sonra
ana - babasnn ona kar an
ilgisi ve kanatlarn ölçüsüzce gerip
Koruznaya özen göst^^eleri çocukta an
Bj^anma, almg«^hfe
i^m mmmm
Htato^urur.*
û^^mmu geiitna uma ma €i mm »
Bu ayrlktan, kurtulup meseleyi hafifletmede slâm'n göster-

gU£^ çare nelerdir?

A) Kaza ve Kader inancnn ana - babanm kalbine ve ruhuna


iyice yerleip derinlemesi bunlardan biridir. O kadar ki, ana - ba-
ba kendilerinin veya çocuklanmn bama gelen hastahk, salk; mut-
luluk, mutsuzluk veya Allah'm takdir buyurduu ksrlk, dour-
ganhk; fakiri ve zenginlik gibi IhaUeriab hepsisi A^&%& dâegiy^
M meydana geldiine, kaza ^
kadçrIyle vücut bulduuna Î^Mi
edip teslüniye^ götte^sE^^dM^.

Bu konuda AUah (C.C.) buyuruyor ki :

«Yeryüzünde ve kendi nefsinizde hiçbir musibet meydana gel-


memitir ki o, biz ortaya çkarmadan önce bir kitapta (yazh) olma-
sn. üphesiz ki bu da Allah'a göre çok kolaydr. Bu da, elinizden ç-
kana tasalanmamanz ve size verdiine fazla sevinmemeniz içindir.

Allah çok övünen* böbürlenen kimselerden hiçbirini sevmez.» (462)

tmi Hadîd Sûmt ; 22-23.


SLAM'DA ALE ElTlMl


«Göklerin ve yerin mülkü Allah'ndr. Dilediini yaratr, di-
lediine kz çocuu balar; dilediine erkek çocuu balar. Veya
onlan erkekli diili çifte (ikiz) olarak verir. Dilediini de ksr bra-
kr. üphesiz, ki, O, bilir ye kudreti her eye yeter.» (4@3)

«And olsun
candan ve ürünlet«to noksMlük
M*. ^ Wms korku, hiraz açlE,
'mm0^ Sm^^ M^'m^v^m-
U^sa da ^M^
leri müjdele! Onlai* fci, kcat^a^rîne bir musibet dokuraibSi wmm
«biz Allah'a aidiz ve sonunda |^^
döndürüleceiz* âMer. ^te On-
lar (o sabredip Allah'a balhk ve teslim^fc ^terenl«e j^k mu)
onlara, Eabblanndan bol mafiretler Te r^met Tarduf do|^ yola
eritirilenler de onlardr.» t4Ö4)

. B) Ç&m3^ lerbiye edip uslandrmada kademeli bir metot uy-


Momak :

Eer öüt ve güzel söz söylemek çocuu uslandrmada fayda ve-


riyorsa, o takdirde terbiyecinin, ana babann darlma, çocuk ile ko-
-

numama gibi bir yola bavurmalarna lüzum yoktur. Eer danlp


ondan biraz ayr kalmakta yarar varsa, o takdirde o yola bavurur
ve gerekirse biraz dayak atarlar. Bütün bu yollara ve çarelere ba
vurduktan sonra terbiyeci çocuu slahtan âciz kalr, onu dorulta-
mazsa, o takdirde daya dener ancak yara - bere açmyacak ekilde
bunu uygular. '

Bu bahsi, inaallah yeterli ekilde «CEZA VERMEK SURETYLE


TERBYE» konusunda açklayacaz. Bu, kitabmzm üçüncü ksm
«çocukta te'sir edecek terbiye vastalar- bölümünde geçer.
("iMiön |)rk küdik \:^.n iil),nTi skntya katlan-
ma kendine güven, sorumluluk tama ve edebi cesaret huuslannda
terbiye etmek :

Böylece çocuk kendi karakterini bulur, kendine gerekeni idrâk


eder, sorumluluunu anlar.

(463) ûrâ Sûresi : 49-50.


t4m) Bakam Sûresi : 155-157,

— 350 —
TEHBYLCll.t.RN SOUAII L'IA-'KI.ARI
•4

Ç^Ü^I^ küçük yata skntya altrma, nazenin yetitirmeme


hususu î>eygamber (A.S.) Efendimizin u hadîsleriyle ögütlenmi-
ün
— «Nimet çinde rahat yaamaktan krad^^ uzak vâmt fEN^
Mü^ 'kalUm l^i^ ta^
yftSüpn kimsiler delUerdfr.»

Çünkü Allah, Peygamber en güzel ölçü ve an-


(A.S,) Efendimizi
lamda edeplendirip terbiye etmi; onu hayata bizzat kendi kudretiy-
le hazrla.yp örnek insan klmtr.

Bu bakmdan bizO'nun hayatnn hemen her döneminden bir


takm model örnekler vereceiz özellikle çocukluk ve gençlik ça-
If^ndaki yaaym belirtmeye çalacaz. Böylece terbiyecilere do-
ru yolu gösteren en güzel örnei; müzmin kuaklar için en uygun
öndc" ve misah vermi olacaz :

— Resâ^lâ SencOntK li^Ok yalü^ Imym ^er-


AM^
di. Bunu u sözle^yle öyle açklyor! «^ftûd im kadaor
: pi^fl^-; ^
E^m te #
ber t^sâmma^r mutlaka o l$mm erOtmfltOr. l^^ekaç
kM Ald Mekke'Uerin koyunlunna çobanlk ederdim.» (463)

— Yine Resûlüllah Efendimiz küçükken çocuklarla oy-


(A.S.)
nard. Bu konuda Ibn Kesir u
hadîsi rivayet etmitir *Bir ara ken ;

dimi Kurey kabilesinden baz erkek çocuklarla birlikte, yine erkek


çocuklarn kendilerine göre oynadklar baz oyunlar için ta tar
ken biliyorum. Hepimiz de entarimizi çkarp omuzlarmzn üzetö©
koyup (canmz acmasn diye tadmz)
talara yastk yapyor-
duk. Ben de çocuklarla beraber ayni ekilde gidip geliyC^tiÖI*
szm görmediim bana ac bir yumruk vur^ ve öyle drt i
biri
«Entarini giyin, çplak di^paal^ Bea bemen entarimi mMip- ^
dan alp giyindim ve talan Q vaziyet om^um üzerede Ht^l^Ui^
devam ettim.

— Peygamber Efendimiz inaatta amelelik ederdi. Sahih


(A.S.)
rivayet ve tesbitlere göre. Peygamber (A.S.) Efendimiz gençlik ça-
nda iken, Kâbe yklp yeniden yaplmaya balanmt. Efendimiz
de Kurey erafyla birlikte Kabe'nin inas için ta tard. Bunun
üzerine amcas Hz. Abbas (R.A.) ona, «entarini çkarp omuzuna
yerletir de talar onun üzerine kokarak ta» diye uyanda bulun-

(465) Ahmed b. Hanb& Ebû Nuaym Mufts b. Cebel (R.A.) dan.


(466) Sahih-i Buhari.

— 351
fmAM'DA aile EGITÎM

#u. Efendimiz de öyB yapnca az sonra baylp yere dütü, gözlerini


göe dücip bir süre öyle. kald. Sonra kaUap, «iBnta^dm» entarim?» de-
di ye onu ^p giyindi.

Terbiyeyi, kendine güven ve sonmluluk tama üzerine olu-


ttmnaya gelince t Bomm mm m ImittMtm Bes^ûUah (A..}
Efendiniz, birkaç defa naklini t^ara^acbimz Imdföler^le v^m^-
t - ^
— Hepiniz koruyucu çobansnz ve hepiniz korumakla yü-
birer
kümlü bulunduunuz eylerden sorumlusunuz.»
nphesiz ki, bu sorumluluk, küçük, büyük; kadn, erkek; dâre
^tm ve idâre edilen, hükmeden ve hükmolman herlsesi k^psconak*
tadr^

Aym zamanda bu konuda kinci Halife Ömer (R.A.) inde güzel


bir tevc^eri söz konusudur: «Çocuklannza yüzücülüü, atcl ö- f

retin. Atlarm srtma sçrayp kolayca MnmelerBi em«âîn.>

Bilindii çocuk henüz küçük yata iken nasl yüzeceini,


gibi,
nasl silâh kullanacan, ata nasl bineceini örenirse, kendine gü-
veni artar; kiiliini anlar ve sonra da meakkatli ve sorumluluk ta-
yan olaylara göüs germesini bilir.

Terbiyenin edebî cesaret üzere gelitirilmesi konusuna gelince :

AshâJb'danUbâde b. Sâmit (R.A.) anlatyor -Biz, ResûlüUah (A.S.):

Efendimize, iyi ve kötü günlerde, ban ve sava zamanlannda, s-


kntl ve genilikte yardm edip onunla beraber bulunacamza
dair biy'ât ettik. Ayn zamanda, nerede bulunursak bulunalm,
hakk' söylemeyi, Allah (C.C.l yolunda hizmet verirken hiçbir ayip-
layan ayplamasmdan endie duymamay da söz verdik.»

üphe yok ki, bu biy'at küçük ve büyük, erkek ve kadm herke-


j si ScapiBfiiiuâttadr..; .

Dto ^Öfiede BEDEN TERBÎYESÎYLE HGÎLÎ SOBUMLUtUK


bahsinde, i^^rpmsber lA^J bendimizin m
önemli tav^rei^M, fo-'
cuklarm hsâm terbiyesi hususuda tslâm'm ea teîiml^ii m-
^x^E^^ û$^ sMmmâ^ H ^ ço^^^ imM^ j^Mi^
|BkM^> fftzUetve kaE^^i^ ys^^mm- n^editfareoe^poî ve bum ââ^
Mtap getirecei^; emâetin nasü b^ scmmluluk tanâ^^u gerç^-

£)) Küçük yatan itibaren oyuncaklarla oynayacak çaa ve son-


ra gençlik dönenm "m ^önou I^MÜe görevlendirip/gönder-

—m—
:

TERBYECLERN SORUMLULÜKLAni

cU^ yllarna kadar hemen haytaUnm, her donem inde BesCUtUlab


(A.$J Rffinrthmiy^^ uym^:
2to Dsteszah âlat AUah onu en |^&a^ edeple edeplendirip ter-
biye «tDi&K temcöt tosmüSayP himâyesine alm
ve gözetiDü aitm ..
da ozm yiE^p yaktacniUr.
îte «imdi biz onun hayatmn her aiafîiftBindm, dzellikle-çocak^
ve mc^ dtoeminden baz ömekler aerdedsc^^ Ift
ler1^ doru ficâ ve d^râmMc) teuMÜ^ mû'mia koablar ida ^ ânoû
^adca' ve Uder oüsun..
nesûlûlhd tA_S.) bendimiz Icüçük yalarnda looyTu: v«^.eçi ot-
latld. BSârl'nin rîvâyetine g&re, WmSM$ taiM^ dea söz
buyrmutor? *â3EHSi
ederek öyle m Mlar lifir peygamber gander-,
iMMe
'

d!^ iHnM^i ö i^Giim 1» »^ l^'


btotoç Maate roylü 1^ <eibâ»ail yj^panim .^

Resülüllah (A.S.) Efen<Umiz, küçüklüünde çocufcUr'la oynard.

tbn Kesîr, ResûlüUah tA.S.) Efendimiz'in öyle biayurduunu


tesbit etmitir «Bir ara kendimi çocuklarn oynad ba^^ oyunlar için
:

ta tayan Kurey çocuklar arasnda buldum. Hepimiz rif > ^^oyunup ta-
tamak ü^are entarimizi omuzumuza koymutuk. Gerçekten ben de
onlarla birlikte bu vaziyette gidip geliyordum, derken göremediim
biri bana canm yakar ekilde bir tokat vurduktan aosuat «Entarini
s3uca üzerine alp giyin!» Dedi.
P^gamtoer (A.SJ devamla buyurdu ki
«Simun üzerine ben entarimi alp skca giyindJm, sonra da ta-
lan omuzumda taunaya baladun. Arkadelamn arasnda aaiak en-
tarim üzerimde bulunuyordu.»
Resûlüilaih'n (A.S.) bir de inaat iinde çalfj oimutu*. Bha-
n ve Müslim'in rivâyetlerioo göre Peygam'ber '.A.S.) gençlik çana
:

gelinoe, Kâibe yendden tanir ediliyordu. Efendijnâz de onun inas-


için Kurey erafyla birlikte ta tayordu. Bmun üzerine amcas
Abbas Resûlüllah'a
(R-A.) (A.S.): «Ta taman için entarini (to-
parlayp) omuzuna yerletir!» Dedi. Peygamber (A.S.) da öyle
yapt ve baylp yere düerek gözlerini gö<a dikti, sonm da îkal-

ap «entarim, entarim!.» diyerek onu lyice^ giyindi ve


Sonra öyle dedi «Dorusu ben çploik. gezip dolamalktan men-'
:

edildim.» Bu, <^un nübüvvetten önce llâl.i himayeye mazhar fen-


ri|r^n^(p smet-i Rabbaniye'ye lâyk görüldüünün delilidfir.
— VemSBB^X^ AB.) Sifendlimiiz bazen Uoani anuaçia sefere çikar-

353 — slam'da Aile eitimi Cilt 1 - F: 23


.

SLA M' DA ALE EGItIMI


d Yine sahih tesbit ve rivâyetlere göre, Resûlüllah (A.S.) iki defa bu
amaçla sefere çkmtr Bir defasnda henüz &rgen
: olmamt ki aan-
cas fîbû Tâlib ile beraber, bir defasumda da ergenlikten somu Hz. Ha-
tice'nin tervcihiyle gerçelklemiti.

— EefiûIüUa.h (A.S.) Efendimi çocm3â^u£iR£ft mmeam b4r


oaaame Siyer Hcitaplarmm tesbi'bine göre, bür defasnda B^-
sâîhipti.
disine Lât ve Uzzâ ile yemin etmesi tetkiîf edümiiti. T^klff edene öy-
le demitiir *Bu dfcisi adna bendsa feir figr sorma ve isîteme! Allah'a
:

and obun di, bu ilkifiiindezL ihoIâunadEm Scadaj: M^ir «eyden


lanmamaikt^l^m. »
— Peygamber (A.S.) Efendimiz, he!i3^ ^Ç^mMsI çama gium^
den sava^lam katimt^^ Si^r kitaplan. onun FÎCAR HAEiBÎ'ula
mcalazya l>irli:kto dümana ok abtm (kaydedlsder,
— BeeûlüUah (A.S.) iE^endimiz. salam ^rü ve üstün zekâ sâ-
hSbÜydi. Henüz genç yata bulunuyordu, buna ramen Isaz konular-
Bi |sM|pa.N& te9VWte v»iifl&»x seçilirdi. Siyer kitaplanmn nalklel^
tülne göre. Kurey Millini tme'-^
cm SrMte y^ Hâ-
EsvüP^i mim
&oymaicta göros m^^üâm, mmme& m^mm
müne ve çok c&dlca lulUTana hayret ettiler.

Resûlüllah (A.S.) Efendimi2^ iftihar ve eref olarak, küçücük


bir yetim iken hayr, iyilik üzere terbiye edilmesi, en güzel hasletler-
le süslenip övgüdeer sfatlar kazanmas, yararh âdetleri benimse-

Câhiliyyetiin ahlak d
yip kdtâ gelemeklerden. vaii^ kalmas, Ihliçibîr puta secde etmemesi,
sapkhklarmdan higbizine balllmaanias, onla-

Tabii bütün O'nm Rabbna miabet eddp yönJendirmesd


bunlar
ve baaiTiy AllaJh'a izafe etmesi hiç de alacak ey deil, çünkü O,
böylesine bir ruh ve ilhamla domutu.
«Habbim benâ terbiye eCti. edMaimd güzelestirdi.» buyumam, bu
nun açk if adesidÂr.

umda
te '^Wfm m pmHtlar, B»sûlüll«ih. (A.S.) Efendimizin
geçen hayaltnn bir dönemidir; gençlik
çimfldi|i-
çandaki korunmu-
iuk ve güzel ahlâkmm belirtileridir. Bütün bunlar, t&rbiye konusun-
da en açk yolda hiidâyet me'aleleridir kâ, torTbiyecdlerin çoouklan-
n bu yolda yürütmeletrinî gereflctirir. üphe yok ki, Resûlüllah
(A.S.) Efendimiz, en güzel önder, uyulmas lâyk dan en güvenilSr
reihlberdiB:; o gocukiuuoda da, gençliinde de 'hep böyle id!i ve öyle

— 354 —
tBHBYEClLERlN SCmUMLÜLUKLARl

kaM... te 'bunlar Allah'n hidâyet venü^ Odimseletlir; artk siz â&


onlann bulmdulru dx>nx yola uyunuz.
Bu konuda umdiye kadar anlattklarmm özetliyecek olursaJc -

— An derecede çocuu nazh ve içine dönü^ yetdtirm^. onun


ruhen kayp siapmasnn balca sebeplerinden 'biridir. Çünkü bu hâl,
çou zaman onu çocuklumda da, ond'an sonralki yllarmda da ken
dinde bir no^ksanlDk duymaya iter ve ^böylece bem kendine güveni
kalmaz, hem die tkilliini ka7.ançUJ3:a^.

O hiakte anne-baibaya gereken nedir? OzelUkle annemn ne yap-


mas ger^kir? ^Çocdk tertliye^nde I^âm'm koymu oldu sünnetle-
re belfl Soahp oiçnuoiduu yokta yürümek tavsiye edilir.
iAmensn bu huisuBla fa^aae^ efimSm. büzi am0M» îtlidal ko-
rumcic çocugla lüzuinundan faada ilgi göstomsmelt^ !»f lel?â kâr-
da WL AUtab'a teslm edip nomal dlçOkr içide eevlp beslesnfik, ter-
biye edip yetîtimeactir.
Pir dier hvsoB da» Çocugru terbiye. O tjfil^ temyiz ça^pndaM^
tfllfeiprib fi^EidSi yapc ySctef^^ grfütaffliMr. âmm Mas-
aa lbwm d^kBcait m im& fliOHtera^Mr. 0««jktî£ade hafif oez&Iara
bjü^ râ^soahdr.
Bir (baika busus da. çocuu nazemû ds&X, hayat dle. mûc^Ms
e^bMio^ sfiMk ve tEa^OBE aW«el ^Do^ teel^ etm^ekrl^^
^ &m SmB^m sfismmo&sîDi aorumlduk tamak ve ed^
aakmt^
"Um an£^ M^fie ImBHCTBmaft %ir bâgl^ n^liiâtM^ Mûlâ!^
ra da- MM» «|i Otan «^d^ ve ömek cdcUum dâ^ûo^f^k ço^ou-
üffiis aâUi etmee çab^mstt grâo^.
te ted^yecd&ir, Ba&?ttitoaiZ"bt ff^^^ w^em^mi
.
uygula-
dklar gûn, tslAm'm tert)^ üdozaUanm kenidilerine lüzumlu kabul
edip tn yolda yûrOdiGBEei gün, üzerlerinde teMye edihne haikk bu-
lunanlan asl bûTEyet ve ahfidyettonne kavu|ttururlar. çooyun ki-
iliim oluturan aetoepleri ortaya koyup gerçeikletirirler. ona in-
aa^kla J^güi eref ve fiazlieti vermi ohrlar. Böylece terbiyeciler ço-
cuun ruhunu, ahlâkm ve akhm istenfiien düzeye yükseltmi bulu-
nurlan çocuiklajr da bu ^isr^ h^f^S^ dosdoru ohorlar...

Çocuklar AsaemâA Farkhhk Ctetmek


Çocuun ruibea saishp stapmasma s^bep olan âznUAeçdect:- ^iü
de, azuirjbsrfbnoiâ Igailâi çâi^Â^ -sev^ ^
lBl^fioia^âlir
: :

ISLAlf^A ALE GGTtMt


WsAtA çocuun doru yoldan sapmasna
farii^^ük ^SibRauierkSbF.
bunu en b^T^âanil olara& gOsterânler var. îte bu fakl ÜigÜ ister bf>

Ana - babann çocuklar


ihaJckmda bu tür fariklüfe gözetmeleri,
çocuklann iç ve di yaplarnda sapmalarm salayan ©n kötü so~
nuçlandan biriddr. Çünikü bu gibi tutunlar, çocukta (kiakançlk ve
bakasndan hokuunama duygusunu dourur; onda ikorkuya, utan-
gaçla, büzülaneye ve akun^a sebep dur; dümanca davranmiEÜc-

hivaksr. Geçmeyin <bKsa ls^^er'^sâi^ mâss!^ jo^mfiina. ^isir

^ne nedbn ete*.

ÎBt ^Iti^lyiBCî Besûlüllah (A.S.) Efenddniz bütün bu hcsuslan d^-


$es^ flastâ^ fe^anINnln sosyial alanda, toplumdan yana hiaikmL m
DeUs^ olduâMa m^ü^ babalara, öyle buyunnuttlr^
«Ailal^Bi fiBVlram. ^mâ&mam Mnanda aâSDÜ gtt a^l^..* Dier
lgili hadisler de fi^ledir
— «Kendisine kar saygl davranp bulunmas çin ço- iyilikte
cuuna yardma tâm. Mbaya Allah rahmet kapsn açs^..> îmr}
— «Yapacanz balarda çocuklarnz arasnda eitlie riâyet *
edmiz!» (468)
Ashab'dan Nu'mân Beîr CR.A.) naiMedftyor
b. :


Babam ben küçükken elimden tutup Resûlüllah (A^J Efen-
dimize gittik ve: «Ya Resûlellah! bu oluma bata bulundum» de-
di. Bunm üzerine Resûlüllah (A^.) Efendimiz sordu «Dier çock- :

lanna da buna yaptm ban


bir mislini yaptn m?» Babam, «ha-
yr...» diye cevap verince Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-
dA« «|^9tI*1aa krakunoz* çocuklannz arasnda adâlell gözetinizl»
Balwm da geri dfimop Mdakay (yani ba)
dier çocuklara da
verdi
Dier fbir rivâ-y^tite ise, BesûlüIIah (A.S.) sOrdu
. — Ya Be^r! Bundan baka çocuun var m?
— Evet...
— Buna verdiiinin bür mislifli onlara dia baladn m?
— Hayr...
O halde beni buma abid tutoal Çünlku «ben yapaa â>ir zulme.
,_ k

(407) tlHiHibbA. ,

tmi TaS»raL
t

&hid cifaamt» ^TOCidüflrm sana itaAtkAr, sagrgb, iyi davramu


suu Ifiter ndloda?
— Evet Medm.
—O takdinde, hayr. tyaaA bunu istemeye hakkn yoktur, çün-
kü birie bata bulunup dierlerini mahrum bralcsyorsua). Umf
A3hab'dian Hz. Enes fR.A.) anlatyor:
— Bir adam Peyj^aoober tA.S.) Efendimizin yamnri(a otunrfcen
oîu çkageMi. O da çocuunu öptü ve -kucana abp oturfibu. Az
ssonra küçûk km çkageldi. Onu da yambama oturttu. Bunun üzeoi-
n© ResüluUah (A.S.) ona: «Bu iki çocu|m çrasnda ett daviransay-
dan ya?.- diyereik onu uyard.
HeeûhU^ (A.S.) EfendSmiz'in bu erefli teircühlennden, çoçuk-
lar arasmda adâtoU gerçeldetirmenin balangç nolktasm sevgd ve
ilgide dejvranmanin tekil ettii anlalmalktadr. O takdirde ço-
cuklar {utttsjoâa tefrik, yani farkl ve sevgi süEmet ve ad4ieit de-

Brot Itean çocuu «evmesMIk, ana yardmca ohniazaalk bir taS\om


73}^ stibetee daoTBDin :

— ÇocuBe, oebAletî esen olarak iEencUin!Q tnllbet edUl cjnsten


degjilse, nuBB^teBe.
— Veya çoouk güzeHük ve ba/kmlannöaa ae nasip almsa,
zeDcft


Veya ibir taJom muBîbetlerle bedeni s^aÜklar meydana gel-
mise, 'bu gibli Bmller câtoi ana - babada bazen çocuuna kar il&iyi
a^altr. Ama îslâm eiât bu gibi doutan veya sonradan meydana
gelen arâz, çocuktan hotenmamanm geçerli sebebi siaymaz ve ka-
bul 'efcmez; aym zamanda kardeleriiKi ondan üstün tutmaya bir ce-
vâz nedeni olara/k görmez.
Ana - toBbalar bu yanl yola saptuklarmda ne kadar zâlim ve
haklara teoavüzkâr olurlar; bu gabi 'kat muamelede buimunca ne
kadar ölçüsüzlüe düerler?!.
KizdUusAc dofipan çoom ffüah ne^
zeikâyla yanafahmamBa, omm gûmah ne?
TafbLatnda çok haeket, kav^aplk, it&cîHk vansa, onun iledii
günah ne olalbiMr?

tis» BuItBii-MüsUn:Nu'nAab.Besir (lU^) âao.

— 357 —
SLÂM'DA ALE EGtTMt

KüçiUc yata fUast bir msm biM^l «CSsdflte» miarm. ikal«as


m
.

ta&dlr editeâgsei çotai^iKi. bu hususta flbnsMüâia olalUIl?


O halde taztttyeoifer. çocldarm
nefsanî ba|:Iart3an, noHcsamlik
duam» tairiMmiterinden; kin. hfased. fesad gihi kallbî âfeitleüen esen-
Ü» tom$tuanâiy çok azu edSyorlaraa, önlerinlde. Hesûlüllaih (A.S.)
^üdüsniziin ^Kiyrufelarm. tavsiyelerini yettine geçtirip uygulamaikitan
ha^ Ttd yeter. O
Bsytgam-ber Hl Jfe^mMu«*lKrs <âM^
tainn^ çocMktemz oraanda a^«ti e@ze«b^ w*
Ayn zamanda teabiyeciler, ana babalar, Allah'n - todileûne
&S0tm^ ^âo^u nlanlana kzlara râz olv^, hepsin© do ©övgâ, ikar ^
]

lâBiP^ lX)gMt ^
iigM ÜMü mm^mtm
W tavümia
çodMtmmn
Bdyleo^
^edj^âfia ^#6i^
mmm
£fayret
bldimie ve anla1>
gâstermelidürler.
hepafaii lâr 1fWm$$m ^wssaü adalet,
meihezneiai aazar, saK^ efkat. a^lM znuooeild g^gsa âlMa ni-
3netdaDdinnâ$ «fl^lar.
Ne doru büyumu^tur ReBûlûlIah (AS.) Efendimiz :

— «Kendisine kar saygl davranp iyilikte bulunmas için ço-


cu^na yardmc olan babaya Ailah rahmet eylesin (veya r^uhmet
kaps «açsn) !>
B^di^se Am Olan NoksanhKlar t

• Bu da çou zaman ^ms^m Mir Sü^^^ kufiuî-


M, n<^çsan görmesine ve (bu yüsâea hayatta Idn me bakmas-
m yiQl a^aaâandiUedeobm

he^fsuBi, te^M, ve toa$tdan, dost


;eto£)a k^mh^m.
onun çevreeânde ysg^ag^aite «ma fis^ ma. dsreGa metteM. 9iâ^
m W
ka/th, güzel buylu. iyi davranh ölçüde davranhaiban ^mMr, sby-
le bir metod uygnlamalan, Resûlûllah (A.S.) EfedisiaiKi ^^Emtii ^
tiSteiz konu hfliktejCTtla liMSsaduunu talbkik eder, omu gârçeSdeçtiür:

«Merhametli olanlara, Rahman (olan Allaih) merhamet eder.


YeryuEündeikilere merhametli davranm ki, göktekiler de size merha-
met etenler.» (470)

— 358 —
TERSt^jfZl^ldB^ SORUMLULUKLAR

»zâen jM^lÜiaâi neftd için serip nrzu ettii eyi ka^ei


için
de sev^ aam etmed&çe (gerçelE aatamda)
JMb ^nS aaylmaz..

Mü'mlnfertt
güzel olandr.» (47^
d^ iTifeiOân en hâmiU. ahlâk talcmmdan en
i^öft Jlsâeote «jfS^ üaj ftrjsöa sdbejfaösrls çocua, gözünü
roâse, «Ey kör!.,
gesmd© boczuiklufc
i^m» yet^M ika^bs^^^
meycfeâi m ^
m^m tende
Ctoaytoe-t:

a&lî den-
pe-
pelik vama. -ey dilsiz!» diye çamk«», çoSt
fl^ tofe «m^M^J^ mi
tür da^rrahlar temyiz çanda olan çoctdd»,
otom tn^alMt i»
dlnd ndksaa ve kusurlu görüp kabul
çocuu
etme
kendi S^ündfân g^Im Uc seste flrendlinifcûçük gdnme^
duyguBu IsMr.
!fîagifâ-
% <«r^
m'a kar kin ve nefret beslemesi, hayata loüskün ve
uursuz nazaOa
bajkmas gibi bir peüanlk içinde gönuemliz hiç de
aOacaik bdr so-
nuç deildir.
Bunun içtinidir ki, terbiyeciler, ama ve fbalbalara gereiken, çocuun
bana gelen 'bu gtiba nöksanlklardön dolay onlan hakîmane bir us-
lûbla tedaviye çalmalar, çareler düünüp bulmadan, elverili
.
bir
tertjiye uymamalar, merhametld ve efkatli bir tutum içinde ona
kar davranmalardr. u temel esasa göre ki msamn deer ölçü-
;

sü, dini, dindarl ve ahlâkdr; eikh ve görimümü dçldjir.


Bu hususta ilik (ba vuruiaoaîk çare :

atüacak adm, bavurulacak çare ttidur:


ISk
$0^ OöDüttra O
sevgi ve efkatla Manalar, ona özel ilgi ve yakmMc gösitermeleri;
insanlar ancalk zekalaryla, iç deerleriyle, bilgi ve anlaylanylal
adlk ve hayata toak tarzlaryla seçip -ayrd ettikleri intübam ve
uurunu vermeleri gerelkmöktedir. O talkdirde, çcx:üklann uurunda
yerleen «kendini aciz ve noksan görme» duygusunu gtidsriMr. beJlki bü-
tünüyle silinip yepyeni uur ve idraklerin domasna yol açlr. Gü-
ven havas balar, gönül yatkanhna gidilir; Upik yapc bar i ve
semereli sonuç gifbi.
Bu hususta adm ise, teibiyeciler ana- 'babalar
ajtiacajk ikinci
öüt ve siaftandumanin gereini yerine getirmelid'ir. Bama gelen
musibetten dolay saika± kaJan çocuun çevremde bulunan yaJkmlan-

(471) Bharf - Müslim.


U72) Tirmizi - bn Hibbft.
tshkutiA AiLs sottmt

^^^toltoohttte cbuBi. çocuku ifcüçümsemekten, oa^lamalktan


mt üMaeltat Itatpldikle aakmnmbdr. Aiatya aknamn, egüanme-
ma aaal aonuçBr ^ssmm&i çok m
döûaflOöMrJer. Bu gibi
davmuiann çocujrua Sckite OBam! Irir lDOlbdKkk bwikttca^, dfuygu-
da zmsl Oün ve nefnet Midnffilne yed eçcK»^
«tnoedem heaaba 3cat-
mabdrla^ .Âtai}ulde aonuç çofcl[i5t&TeeHim.olur.
Ttoe Mi^reâileM gere^ bir iuBus da udur: Çocu^ egstip
^&3BBidirir^ m^^mm^ SS* edege^ mt&îbete uram her-
»esin. îlk tm^jlfyM £m MB^smmseA ÂMJ Mte/mm^mtk büyûfe dâ.v«-
tinde sosjnal ^Mlc, sa^ten ââg^a^M dttofiA A»' tÜ^Mm
smda bîmnaya geküklemina ag^îriamahdrter ve ço^^^ h^^^ft^<^
bu ioaaDç ve dûüncogri «^«^a^^rmfei*^riftr
Sfeû>^ «Ittdfitoiz bu yol V© metot, Basûlüütl^ (A3.) Efendilimizin,
imm floref ve yOtâ^M âedrf^^an, mG^BS^ma&m kiaigini ykan, top-
hsnsaoL bktli petçeitas'aa her bCz ve âavmtaa mb^âmu yt^

O'nim dilin âtfettort hafkUamda yapt saikindnnalardan bii de

«Dorusu knl kalben aldn etmedii bir söz söyler de o ylizden


^mm^ C^egnen^e düer.» (473)
«üphesiz ki. kul bir söz söyler de manâsn araümuaz, ne so-
nuç vereceini düâmnez de Ura yüzden dokuyla bata azarandiu d^
ha uzak ekilde Cehennem'e kayar. (474)
RiesûlüHah (A.S.) EfeffjdimMn safcmdrmadanndaa biri de. a-
nuata yapp (kaoadaikini küçümseoiök, borjlgs;^^
«Kardeine kar (ondaki fkusu' in»
te
takm
yaparak izhâr etme; sönm Allah ona
belâlarla yü^srûze getirir.» (475)
me^itüM eder. Betik W
"E&BiiBMSSn. bir dE^^er saloaajteiAls, igftsells ftflg^fflgpm» ve hor
g&rm^ hfl%temriBrir. Hs. ^pH CJu) vâdadenlz aalatasrior : peiBûMii
(A^.) Efendimize «Saflyye'daai ^o^ «S»
9lt ja. yobee* m disâk.
Bununla Safiyye'nSn ksa boylu olâaww iyâret etfiyonclu. Bunim
üzerine Peygamlber (A.S.) fita^radçE öyle bu^tuda : <iöy]# tik S6x
(473) Buharî. - "
. .

t0& Tiemi.
. .

söyledin kl, eer deniz suyuna kantnim olsa, herhalde onu bulan-
drr, tabiatm de^tlrlrdl.» (476)
Bütün bu satkiindrmalan, ve c&^rlenini Allah'n u buyru^ çi-
ne alp ikapsamalktajclu

«Ey inAn Sizden bir kabile dieriyle alay etmesin. Ola-


cjdenler!
billir ki alay e^dllenler, alay edenlerden hayrldr. Bir kandn- ksm
lar da dierleriyle alay etmesin, umulur ki alay edilen kadnliar. alay
eden kadnlardan hayrldr. Kendi kendinizi ayplamayn; kötü \âr
kablarla satap atmaym, mândan sonra din ve ahlâk snrla^nm
amakla il^ isâm ne kötadûr! Kim tevbe etmezse, ite onlar, evet
anlar zâlimlerdir.» (477)
'

Bu silai JtfaliMn Çasmi ve Tedavi t

ÛptsDcâfiçem wkMA terlboyecîlerin, bama muislbei g^Mt


çocuAEbumiBs Odep vie terbiyesi güz^l olan taflcaldeclar bulup seçmele-;
ni. hoa ^"en bal
'bulunan dlostlar edammelemi gierekpek-
ÖdeleiTe
tedir. ÛyMci. ansal çocuiklar sözü edilem arkaxjai^ ve dostBrîa birârar
ya gelmieli. oynaunah, aralannda gü2Jel. tath. yapca Bdhbetler tertip-
lenelidirler. Bdyleoe çocuklann vicdanlartnn d-erimliidne riGalann
onlar sfeividii uurunu enjekte etmi§. insanlanD. onlana efOçat ve il^r
fim^iTTi ihiflRilipriilkliftra nnlaAlmi!^ olur

Ünlü filozof Sinâ. çöcuun kiili^iDii gç»li*jmie haikiknida di-


yor flö «Tophmm onu sevdii du!y|gu!snmu yeterimoe amlaîta'p çotuu
:

bu hu^MIp. dKjyum^ için, dkulda^e^ baibSy©^ toe^eiilen, iyi

(476) Ebû Dâvud - Tirmizi.

— 36t —
. , .

ISLAmPA ALE E^tTIMI.


:Mtlecri hoa. glte az&aâakfla 'Mraraym «e^Amtis^ fi^sneHafr. ^Mtü
çooük. dalba çgOc kenc&l ^aSmm dlinr <çâmÎNteKiIi Bfâü.oltiûdaidir. Ço-
cuSc çDcuikla mssiyet m
aihilMi ondam alr.)»
llesûlMln& AM^ ^«âdimiz bir hadUslezlnde Iba Mnnya 19^ k-
«^iMân luekettt, U^^ün^ biriugra gelme gücü ve aczuo,
bfiTMUlrande akbBm XazM Cna <I^S8)^ ederi.* (478} .

Buraya kadlar anlafttklanmiz özetfeyecek olursak : /


T-at^yeca. çocuuna ifiabet edea bedenî bir felâket ve musibet

ldiî*. Btox ^tir aw\np "^a ^^m^ mzanyla^ ister ona gösterecei özel
^ z^^et He P^fp^sf^^dSs^ ^£i^ms t^^se içinde yaad
rmn örû^ &^ bullB«s^ Ist^ese
Aalozi&iffiail^
fi^eufkla biranaya gelo^d^ câlIM as^kfid^^ SII^SKISI
gerçeikletiisin farketio^ Çûnfcü böylece çocul» n3taft.SMâ^
«<ks!idini noicsan görme» uurunu ^iâsm^ ©ton; <te lîEi&luma yara>
l bir uauiv olaraik hazrteir; medeniyet saraymin onun yiarcbimjyla ya-
placan taa eder, ümmetin emef ve yüikselmefii liçia amoâni taik-
vlye edfir, ülikesisdn. gelecei için onu hasu-lar.

Çocuun
ruhen perian olmasnda bunun te'&iri oldukça büyülc
^ t#(^cbBate ^srelliMe çocufe [korunmayan bir çevrede, üzüntüsü
paylalmayan yerdte, yüzüme ef3cat. rattttneft ve m^ahaibbet gözüyle
]Mbna<yan tcphumda. bulunu?sa. ye^Ü^ #Be onu ypratr, sap-

Bunm için folto çocuun terbiyesinde -yetimlik de söz konusu


ise en y^Ms^ âs^E^^Boa gastermi. onun hayatuu gaz^nM edereik, top-
organ oluncaya Icaç^ <|&mla yeterüuce ilgilenmi-
^kjk, tppijmm» 1iQfplum<£^ &sf!alm r&^^ae^s^ pmckm s^etîdn-
mya-t ^immûsaSs^i^Bima kmra^ji taryms^ ^sa&me WSm lona gere-
%üt^.M^Btei ^f#ms^, ^lis^^lilM^ ve Aleyihîiîctedû ery-

loadar slâan onmlâkyateiTâDtendiTieyî südûrür.


MMlt Jâm öz^ Kur'ân- Ke^ttsa^^ ^r<@tim çoicuklar itak-
ye,
ta»^ûd SMtesiomdn^ onu horJamamasn, â^ç^nsmenKegri ^oiâd^;
1478) Timizi.

- 3fâ —
,

kiÜik ve ^eneAnte aa
düürüJmemeisini tavsiye eder: «O halde
sal^ dksfiza hor görüp ona kötü davranma!.» (479)
«Dini Mas* matk. -
te oto retimi %
Isesap »(1110011) yalanhyan gördün mü?
Mam, ytdcsulu yedirmeyi tevik etmeyen.» (480)
ResûlûUalh. tAB.3 Efenriümilzia yetime göstendlii itinâ ve ilgisim,
osm korumay tevâc ibuînrmam. ona gereken riâyetin yaplmasm.
va^toM ig^ - aörü^ domuu&âbte ftalk^M^ mûjd©- vermesini içeren
hadî#i^ -fimm B6Hp era^ yetleaF^ooe kjoruyaalajnn Peygamlber-
le Oesna^te oüoadclarm Itaber vmm^&d^:

«Kifii «tM^tWA #y^BSUyla elini yetimfai bana ko^ elinin


M telnda
,

mimaâa^ hm Allah hm
yazar.» (482)
«âtââm^ ki zayfn hafldmu 2ayl* edenin günah ve ve-bâlini ken,
-

dtlarbe ühiik ederüHt Y^ok «e kadm...* C4^?


s^^Diâa yetimli hünâye edip korumak onun ve yaknlan hsm
tasEa^-'^âsE0âSst. O
baide bmlara -gereken, yetinin ruhsal ve ahlâki
durumlanm düzeltip a@e»^ bahneâeUr. Tine onlara gereke. yetîm
çocu^ fias^maS^ taZamet v& efkat, yardm, i^tligî göstmnek ve m-
îmm SE&ad çocuîdan sendldîadeitoî-' asEim^ via ^emmim
gMetÜdSgSÜ anAattimaik; bunu ziMnlerima ^ieb n£rik$etmeW-
"Sf^B^Imtf i^dsnâyesfne alacak vasileri- hsm
v^ y^nliaîu bulu^nia
l^^ina©, tmlan koruyup yetitirmek, durumlaryla ilgilenmek.
t^%p m »j^'tevemm^'^ ^^mmk. hayat m^esSMm içmâm tmr-
U ksymc^ -mp yü^teO^ ^ mimm It^ssmmsk Is-

^ mmiiâm tdum Devteta'nin ilk "teasffîülçdsa

W i^eM m ntenet
Hesûlüllal (A.S.)
Bfi^s&âz, yetime
WMderiÜ2t fe. jM*ö
bayram günü bir
^
llg^
«n'lffûyorr «Besûl^pOlahia
y^Ei^'^ ddtetmtH yaoma ^vma^ mm efkat-
e<öetenai9^.
AS.) Mr
lü okoK, güler yûz jgâetberip ^a SFâzel 4^sini çevirdiL ve elindaa ta-
tifip evte gcrtiiiTlkfeia soma

— ^«ma Mba idteima raz d!e|^ misM»


Bumifl ig^, îslöm DevJeti'me vâdih olan, sokakta kalm yetim

[479) înirah Sûresi 9. * .


'

(480) Mâûn Süresi 1-2.


1481) Tirmizi. --
.

imi tmm^i^m.Uimii^^t^Ml^.
imi Ne^^tsIlâd^iC^yid0ö.

— 363 —
: :

SLAM'DA AlLi: ETM


himayeye alp korumaûctr; çocukun bu durumuna vâkf olup
ȍSESiaij^

<mm 'mrhjm tasbit ettii an^onula yetenünce ilgÜenmeisÂ


^^cüdîr NfteOHm îlsSiDf Halife Ömer
ge- &
M
$iMeK
miiSmaL btze 9imt ve fau çocuk bürdûr.»
sofcakta kal-
bulup ona g9tMtar. 3^ Ömer (R A.) Bunui :

t^fim'n fzlekllgl ba Hr tür muameld hem stoka^ aitlnu çocuk-


lar« hem ^
nGütâm feateufe^ s»ç^j|^. Jtea lfe0W!iu|:u prensiplfr
nyâff ir^jMHi^ tem oemaa!tS aramâ^
yetimlem Sereiklâa l£^ ve jliaaun sâstarOnflGiiM
rumluluklan yüktenm^enni ^issms!^ ve çticuSdatla bir
içinde bulufiduklann hissettârmemeyi, onJan dietvamh £A£r^t^ "3^^
düünce ve e'önitül^den uzak tutmiay «uretnitir^
Fakirilin ^hrMI^
Çocuum pBuâ^Biâaa he^teyan seböp^lâBK,
rubeori fr ttt-
kirliktir. Çocuk gözleoiini hayeiCa açnca böyle bir sefa^pls tei^il^
ca. ruhefa fiapma&m hzlandrc bir sebeple bul^mu okur. Anne vâ
baTaasm silkinti içinde, ailesini yoikluk ve oizunftü ^tS altnda bulaîi-
çocu^n durumunu bir düünün! Ozeltücle baz yjMknlanmn, ^cioniüi
çocuklannm veya atoadalanTun ofkuUarda en güzel durumda, en
süslü giysiler içinde en mükemmel nîmetlerd© yüzerken görmesi onu
büsbütün peaiian eder. Çünlkü yetim çocuk, 'kederlidir, üzüntülüdür,
kenddslini doyuracak bir lotema^ utanç yerlerini öaüeoek bir elbisö bu-
lamamaktadr.
Durumu
böyle olan bir çocuktan ne beMeyebilirâz? Gerçek u-
ki. pök yalknda o. topluma .kin ve nefretle bakaca, kendindekâ notk-

sanhklar Ihirkaç hastal'k olarak tayaca birtalkm iç düümler bes-


leyecei muhaikkalktr. Gelecekte üm^itt ve emeli ümitsizlie dönüe-
cek; uur beklemesi uursuzlua çevriteoektar. Resûlüllâh (A,S.)
Efezdimiz ne doru buyurmutur

Az kald ki fakirlik küfre ddnüsün.> (484)


Bazan de ResûlüIIaih (A.S.) Efendiimiz. falkirliküen Allah'a s-
mr, duâjsmda bu snmay
teikrarlûd

(484) Ahmed b. Mem' - BeyiaiE

— 364 —
:

«Allah'm küfürden ire fi^biflâen Mna sgratt> t4lBS


slâm Flaikirlidn ÇareBinö Esash Prensiple Çözmütür:
tfci

Blincdsi : Ona insanla yaka n eref ve Lfcibann sunmutur,


îkincisi : Ona sosyal dayamnla çerç&vesand'e g&reiken ortam
hazrlamtr.
Ona insanhi'na y^jkan ekilde ilgi ve itibar göstermesane ge-
lince slâm bütün cinsler, renkler. tajbakaJar arasnda itibar, kerâ-
:

met ve insanî eref ve itibar eit kabul etmitir. Arada bir ü&tünluJlc
söz konusu olursa, o da t a k v â ve salih amellerle ölçülür.
fölâan'm bu konuda ikayâanete kafcia süreceât zamiimii ikalbine
bast 'baikjnigç mührü udur

* iIjV ^j^î ü\ ^ J^'M

fiMdarl Hak&at Mz sizt efeelde Mr 0f^âm fapülfc t»


blrUrinzIe taiamz diye sizi mflieâm m ktAMa» i^^^ndlc $âp-
Ibp^ ki sizin AUah yanmda en gm^ m Müttaft Mlsai en çok
korkup
ile) (fenabiklardan) tüloâanzdi*. MubaldEak M AUah
heiE^ ^
her eyden habeüdh'.»
Bem slâm koydulru esas ve prensi^t»^ Mâerin eiklîne,
s$A. yapalanna, ft^lk Soyâfettenne baikmaz; o anoak Ikalblere ve amel-

lere baikar ve ona göre 4^1^ Saibih rivâyete 'gfjpe, Eetsûlûlloh


(A.S.) $Q^l<»|ay);mii(3l|W/
m$^0SBm M
lerinize **»^^y*j
MM
ama
flliâi$

O. ^dn
MS - fts^etinize ve beden-
kaBderînfoe ve ameUralnze bekar.»
(487)
Hem Iri&m. zayflarm ve faJdleria kadini yûcdte% «nlan kü-
çOm^sg^ 9m $mB^m» AUajh'm gmasA^ e^teçe^ halber vesmitir :

dem,
Ka üiMÎ^ 3^
S^uito;^
AB^^.iolçan AS^as
1^ gâ&ni9«i.
djâBBaaüannâa asl ahnacaik
'
Hepsi bir az*
yeri
«lEElBM^ 4tett£siMî. Bumm ûacolne fSbûbekîr SIDDÎK (B*A.), «Siz

(485)I^esâ - bn Hibbân ' Ebû Sfud ei-Hudi (RAJ den.


(^). Jlücuut Sûresi 13. :

Me73 Sahb-i Müslim : Ebû Hûram (R A.) 'dOk.

_ 365 _
SLAM'DA ALI ETM
£^ SÖZÜ, Kureylâ
îteâ ^leng ve isfendüsi lalklaBaa 39^
nuz?. diyerek onlara bimaz çIMöiü m
hemm ^Ûiûllah AM.)
Efendimize gelerek durumu haber -vemriti. Bunun üzerfp» üâ^CII-
lah (A.S.) ona «Ya Ebâ Bed^ yoksa onlar öfkelend^^^ a^g»
önlen
, :

öflcelearfnrdlinlse, gerçeîkten Rabbm


6^
öfkieleindirmiisînictfe.* bu^
yurdu. Bu uyar üzerine Ebû Bekir Sddik (R.A.) onlara dönüp öyte
seslendi -Ey acanielerton. yoksa siizi öfikelendindim mi?. Oniar da,
:

«hayr, Allai (C.C.) senA ba^ûsm ey kattte^inizi» di^ cevap ver-


diler. )

SosyaJ Dayanma Ortamn FakirJere Hazu-Iamasina Götoce :

üphe
yok kd islâm, fakirlie çözüm getirmek için sûefyal dayîa*
mmay ve onun itkelenini sünnet khp, çamzda beealn
göyretlenine ramen eriemedii Ölçü ve anlamda bu dayanmama
en mükemmel esaelarun en yüce anlam ve itibatia koymutur.
îslâmn toplum yapsnda flaküriiin mûkilâtn
çözecek eikil-
deki esas ve prerusiplerinden baz pnltlan :gpf^t%UrâpfE ^3^^fm^wk
— 5&m> Müslüman Devlet'in zeikâU toplayp Hcu^ine'de <mBk
yer aynnasm ve bunun müstehak ve muhtaçlara earfedilmöSta
faJcîrlere, yoksullara, yolda kalm^aFa» -bcHiçlukara. ikölieleri hürriyet
lerinie kavuturmayla faaayarvmasm me^ru' klmtr. am. Yüce All^b
(C.C.) buyuruyor :

«Zekâtlar Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere*


zekât toplamakla görevli) tahsildarlara, kalbleri slâm'a sndrlan-
lara; (hürriyetlerine (kavuturulacak) kölelere ve esirlere, borçlula-
ra, Allah yolunda (lüzumlu görülen yerlere, cihada çkanlara) ve
yolda kalmlaradr, Allah her eyi en iyi bUen ve her eyt Hkmede
'

uysrulayandr.> (488) .

ftesûlüllah Efendimiz de bu konucka. oyile 'buyurmutur


(A.S.) :

üphesiz ki AlSah. Müslüman zen^nlerlne mallarnda, Mfifilâ-


man fakirlerine yetecek kate farz klmtr...- (489)
Hem slâm, (komusu aç yatt halde 'kendisi tok yatan mÜB^ü
man gerçelk Mütslüman olarak itibar e»bmemi$dir. Yajplan sahih Iss-
bitlere ^10, Besûlüllaih AS.) Efemddmiz âyle b^nislur :

«Yanribamdaki komusu aç oMuu ve kendlei iteit MdUt M-


de tok yatan kimse gerçekten imân etmemitir^ (41801
BSsûlülla^ (A.S.) bu «sözleriyle, faikir 'komunun liacelis^ bit^
(488) Tevbe Sürmî öO.
mm mmm.
: :

TEHBYECLERJN souumlulukmri

m^, mm ««Mgcn^ ABcth^^ ysaAanhn en <§rüzeUerin<len amelle-


rin de en listûiüûnden saymtr. N^te&im, ResûKUlaih (A.S.) ümmeti-
ni teçvtk edereflc lû
«Amellerin en üstünü, mümini sevindirmektir: ster utanç yer-
lerini örtecek elbise giydir, ister açln
gider, iste^ hir hacetini
yerine getir.» (491)
Gerçe-kten ve yoksulun Ihtiyacuu karlamak, skntl anla-
.aç

rnda onlara yardm elii uzatmak., en önemli vecibelertlen bkidir.


Nitekim Ebûtekir SIDDÎK (R.A.) diyor ki -Suffe ashab fakir kim- :

selerdi. Aesülüllah (A.S.) Efendimiz bir gün öyle buyurdu Kimin :

yamnda iki kiilik yemek varsa, bir üçüncüsünü beraberinde götür-


sün; kimin yamnda dört kiilik yiyecek bulunuyorsa, bir beincisini
ve^a altncsn beraberinde götürsün.» (492)
Dier bir hadiste is© Resûlülial (A.S.) bu konuda öyle buyur-
mxi!$tur
«Kimin yamnda fazladan binek varsa, onu binei olmayana çevir-
sin (vemin) kimin de yamnda fazla azk varsa,
;

'
olmayana çe- az
virip (versin) .»
Sonra da Resûlûllah (A.S.) mal çeitlerinden hayli sayd, o ka-

n
dar ki< htiyaç fazlas bulunan bir madde lüç hakkmzn bulunmad-
gördük.» (493)
îslâm Peygamiberi, olan (herkese çalma yollanmn
çalma gücü
hazrlanmasm ülkeyi idare edenlere vacîb klmtr. Salîih rtivâyete
göre, Ansar'daffi bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek
kendisine bata bulunmasm iatedi. Bunun üzerme Peyig'amlber
tkS^ Maî *Evimdö haçbireyin yok mudur? diye Bondu. da, «Evet. O
Ya Resûlellah! Eski bir (kilimimiz var. bir bölümünü yorg^an yapp
Örtiünürüz, bir 'bölümünün ü^^tâde oturnm' de var çanal»
onunlft «lu l|»dz...» ddye oev&p ver^
de o MsB^ila^ Mdh 1^ âl
%
Peygaa^^ UlBJ xsmi »Dit
na ^ NjSW^ Mem
gidile gaMm BCmodimiz oolaf elin«t tÜm sordu <Gu iM nsal tel- ;

deo )sSm «te iâu^ Bir adam ia^|!aa lealb ^m. ctola^ 39lr dMecne
sata sSma^ ist^te» d^ «^^^j^unber âS^ ^^endU^, di^hean
deoi M» veren mo:? yoütmirmmk ^ amu ralan M
diirheme satm almak dCNL üzerîne Peygamber
isterim^ Bsoâtun (A.S.)
ioM 9er^ O fidama ki dirbenne ve ald dûtueml, mal mM-
safett ilki

(491) Tabenanî el-Evsat'ta : Ömer b. Hattab (R.A,) 'den.


(4re) Buhar Abdurrahman
: Ebibekir (RA.) den.
'SLAM'DA ALE.EÛltmi
bin© -vemdi sonra, da çöyle buyurdu «Bir dirhem ile çoluk - çocuuna
:

yiyecek ^p
götür; dier bir dirhem île bir baJta isatu al ve bam
gel!» Atiam emTedileni yapt. Peygamber (A.S.) baltay o ödanun
belline baladktan sonra u
emri verdi «Haydi 'git. odun kesip ge-
tir, sat. Seni on be gün görmüyeyiml.» diye tenbih ©tta Adam da

öyle yapt ve sonra on dirtem kazamn bir halde Poygamlber (A.S.)


Efendümuiz'e geldi ve bu piarann 'bir ksmyla evine yiyecek de alm-
ta. Peygamlber (A.S.) Efendinjiz menmunayetmi belirterek öyle bu-
yurdu :

«Kyâmet günü dilenciliin siyah bir noktas yüzünde bulundu-


u LaJde gelmendensv bu senin için çok daha hayrldar.» (494)
sl&m'da Çocuklu Aileye Devlet Yardm :

slâm Devletî çats altnda doan çocuk ister hâkimdn. ister su-
bayn olu olsum; isterse içi veya halk tabakasnn çocuu olsun oina
aylk balamay sninnet klm
ve bunun uygulanmasm salamtr.
Ebu Ubeyd el-EMVAL adl kitabmda, Hz. Ömer (R.A.) 'm bu konu-
daki uygulamaSm öyle naklediyor «Hz. Ömer (R.A.) doan her
;

çocu'k için, 'babasna verilen ayla ek olarak devlet haziineBinden


ayhk tsÂisils ederdi. Bu genellâkle 100 doiem. civarnda idli. Çocuk
büyüdükçe. snaoraf artbikca tabsisat da «lianhrd. Bu hal ve uy^-
^mm aynen %
Omam. tfLA.),
m^itdnda da dovan. ettinihnitâr.»
MS tHM dier halîfeler za-

Tabifi îslâm'm bu yardm, çocuun vicdanm tertöye edip geli-


tîrm'endn cbndia >faQrde onu skmtdem Ifcurtarmaya yöneîik bir ted-
çocuun

^ka^amcymdur. TabiatîyB ^
^^l^ulama çocukta
imâra, ita&t ve Sti^ar ^m2lIm geft^^Mr.
sanini saPah
tMhi okular, Ute ded^deoMaa en b%Û(fe fUNSdlencilr. lüa-
lûDEkOo rpgaitSin yaninatena ve dayatumasyla llg^ 'baz ömeikler
>mâte: âiMmu^ flpnüan ^es^gi, sayg. eSk&t' ra/stimtmt ve de^-

— SB7«axftMuhaimmedb:t5!hâ3c diyor ki :

^^âB^am^ yanayan ,^akma. iiüMmfar ^«lâa* bâolaF ner-


âm nasol yiaad^danim HciLmlerin onlara yardm elM^ llihnezlerdi.
mniYRCtLERN âoAUMLULOKLAHf

geçim yollar kapand, yardm O zaman


anladlar ki, gecele-
kesildi,
yin kendilerine kimselerin haberi olmadan yardm gönderenin Zey-
nelâbidîn Hazretleriymi. Ad geçenin cenazesi ykanrken srtnda
ve omuzlarnda urgan izleri açkça görülüyordu. Çünkü hayat bo-
yunca geceleri fakirlere, yoksullara ve dullara srtnda yiyecek ta-
mt...»
i

Leys BjfkWm yllk yetmi ^x ^ara ula^iMil. W& '^mt


geliri
kî, o gMb^ iTakirlfre ^saddük ederdi. O kadar kî, haya-
t boyunca ken^fftl ?sekât'n farz olmadm söyletler. Çünkü eto-
de birikiKi mt servetin kald vaki deiMi.
Bir 0n müzayede suretiyle satlan bir evi, ihtiyacna
iv Vekili gidip evi teslim alaca zaman içinde bir sü^
karlat. TiS^iS^* Mit kendilerine MMMMi
Alah ^IXK- «âika ^ca £9mtm l^s % i^â'e ^ber '^eaAat^
Gd^ ^yetimlere bin^m^
kalmad,
yiyecek madd^ göndermeyi de taahhüt
}m Mi î^AM yetec^ lM»r
etti.

Büyük mam Abdullah b. Mübarek Hazretleri, en çok sadaka da-


tanlardan biri idi. Yllk tasadduku 100.000 dinara ulard. Bir de-
fa arkadalaryla birlikte Hacc maksadyla evinden çkt. Kasabalar-
dan birinin yanndan geçerken bir kuun can çekitiini ve az sonra
da öldüünü gördü. Arkadalarndan birine kuu yoldan kaldrp
çöplüe atmasn emretti. Hep birlikte kasabann çöplüünden ge-
çerken, ölmü kuun
ortaya atldn gören bir kzcaz koup kuu
Ol^tdan âMt^ ilbdullah b. Mübarek, kza sordu, «ölü bir kuu ne ya-
pad^m kzm?!* dedi. Kzcaz
utanarak, kendisiyle kardeinin
i^d®^^ yetimler oldüklanm, kimseleri» ^EGtot© «iarumundan: h*«'
bult^ttdgrn, W
W M^mt^ -mmm^
ey yiyeccât hE^smg^Mâema,
4uygulâ£Bî y# m^Jm çamp
söyleyince,
kaç
d!nârBnm bu^;Mum mâtt. MU, âtar oidu^m Mlttlâ^ ^
^ Ik^rn^ ^hrine, ^0&p^ik Aftf^^em% 'e^i ^zMi ^ m kim-
sesiz 0)^MBm fWim. Naslsa nâfile Ttm yemieM^ yardm
bizim
dü ve
Tm M MgeiâA ImsmoEtet
gerisin
herhalde daha hâyflî^^
evlerine döndüler. (435)
%»^r-

Ne gün slâm Devleti'nin, îslâm topluluunun ve fertlerinin yar-


dm ve destekleri biraraya gelir de fakirlerin skntlarn gidermeye
yönelirse, o gün slâm topluluklarnda fakir kalmaz, muhtaç kimse

(495) slâm'n faki 'üro bulduu psrevi örenmek isteyenler bizim SLÂM'da

36»
|#lAM DA AlLE ETM
bulunmaz. Böylece slâm ümmeti, güven, refah, dayamma, yardm-
la»^ W
M'^*^ ^l^esinde nlmetlenir. Toplumumuzun evlâd, her
töKîa SUÇ ilemeyi gerektiren âmillerden kendini kurtarr, rüisal
sapmalardan kurtulur.
Biz U anda gözleteide Mâm'im izzet ve :pre^ bs^^^om» tep
ve eref burcunda dalgalandm görüyor gRrf;^ %te o gün mt^Saln-
âHah'm keadlIMâse olan' yardm ve nusrat;^ sevineceMerdIr.

~ oOo — J

B^l^ KISKANÇUK t

Dinimizde buna «hased» denilir. Bakasmn eritii nimetin el-


den gitmesini temenni etmektir. Bu, toplumu tedirgin eden tehlike-
lerden biridir. Eer terbiyeciler çocuklar bu konuda eitip hased'-
den uzak tutmazlarsa, çare yok ileride birtakm kötü sonuçlara ka-
p açar, en tehlikeli izler brakr.
Ç^)u zaman âüe halk çocuktaki kukançlk duygustmu açk
1^^:^ göreme», bisle ilk anlav^ ^mm smnejleri bUe çok zor. Yine
çou zaman $QipMlmtm k^tdüerlnden hased beklemediini ve -bu-
nu farketmedÜölS^ 9CWto ve çocuklarnn böyle bir havaya gl-
ms^^^ ymi îased atei içine dÖÜj»»»inl tahmin edemezler. Bunun
IgÖffi ^io^jyiö sr^ahîtounu tayanherkesin «hased» denilen kötü
huyu hikmetle, 'salam terbiye ölçüleriyle tedavi etmeleri, çareler
bulmalar vâcibdir. Aksi halde çok mükil dtunmüara, vahim sonuç-
lara, elem verici nef^ birikimlere sebep olur.

sebeplerin a^^aki maddelerde toplanduu g^yorum :

a) Çocuun
kendi âile halk arasnda sevgi, efkat ve arzulanan
tek kii gibi imtiyazlar kaybetmekten korkmas; özellikle yeni bir
çocuun daha dünyaya gelmesiyle, aile sevgisinin daha çok ona yö-
neleceini düünmesi.
b) Çocufe'îar arasnda fena bir kyaslamada bulunmak; birini
zekilikle, dierini bönlük ve ahmaklkla nitelemek.
^ c) Çocuklardan birme fazlasiyle ilgt ve ümm 0^^^^ P^eM
ona ni^%^ mmsm^ ^^am^ â^t;^^ Mal i^cal^ Mm-
tiril» mvaûa aMs^^^^^^M a^^Ea^ itij> kakmak.

— 370 —
,

TmnYKCLERtN SORUMT.ULUKI.AHI

Eziyet eden, fenalkta buluncn sevimli bir çocua


d) mü- kar
samaha edip görmezlikten gelmek; dier çocuu iyice kontrol alUnda
tutup en küçük bir kötü halini görünce cezâlaudrmak.

ISier çocsp^oiB zengin


10
kendisinin fakirlik ve yokluk içîndd Immoîsum.
m W ttdt Mümmas,

Gibi çocuu kiiliinde kötü izler brakan sebepler bu cümle-


dendir.

Çocuk bu yüzden çou zaman le&i^iM 13^ â^Sftnlk h^SiaMk:^


le.öldürücü bir bencillie ss^amû^^ topluma kar içinde kin besle-
mekle bir takm âfetlere kap açm
olabilir. Bundan baka, sözü edi-
leR kskançlk ve bencillikten dolay nefsinde kararszlk, inâd, ksMr
cUn@ güvensizlik gibi psikolojik bir takm birikimler oluur.

Ml^^O^ loiskançlk hastaln, hllonete dayal bir terbiye


âl^iSEniyle ted&^ 6âlp bir takm çareler getinnîtir. Günümüzdeki
Ma^eciler. tslAm'm bu sitemini ela alp; sebepleri bu deer^ açd^
I«^MliKI«rî tqWpâe^ f%£e yok U, çmâBsc karlkh sevgi. JmJ^
ginl kencüne tercih, â^^bbet. sadel^E, kalblf^MÂ^^to M^
rinde geliir, kalblertede î^tüHâ yaeteiite^na NtTEllNt ve
her türlü hayr, karlkh ^ati benimserler.

îslâm'n koyduu çareler, terbiye ilkelerinden hased'i durdura-


cak, ona ilâç ve çare olacaklarn aaya sralamay uygun görüyo-
rum :
'

_ Çocua sevUdiinî bUdimek s

Bü, BM^l^l tASJ J^^^îmfei'in uygulamasdr ki, hem ken-


âisi f&Ekm g^Mr^ l^ a^Mana bu hususta emreder, tevikte bu-
lwmt m yerine geMStm&ra && mm^im
Size baz misaller vereyim :

™ m ^p^ri^fl^ ba1w anlatyor ; ReaûUlllal (A.S.) Efendi-

geldüer. Ü^lerizâ» lormzya fste ^Etleri Mv^cqrea^ fil»


rûyorte hem düüp Mmi^m^
-mim-'g^^m-'" mS0^m^ in.
di ve ikisini kucaklayp Qa^m ®tj«^B. Sonra da öyle buyurdu
«Allah çok doru buyurmutur î mallarnz ve çocl^y^^ gl*
cak birer imtihandr. Bu iki yavruya baktm, hem yürüyor, hem Ol-
calkyorla^d^ ^ayanamadm sözümü kesip onlan kucakladm^
— ResûlûlM ^kM.t Kndimi sevgili torunlar Hasan ile Hü-
tSLÂM-DA ALE ETM
Seyin'e sevgiyle yaklar, onlarla elenip latifede bulunur. Onlar da
sevgili dedelerinin önünde yürür, dizinin önünde oturur, bazen de
her biri O'nun bir tarafna aslp çekerlerdi. ResûlüUah (A S.) onla-
r yanma alp bazen yürür ve öyle derdi «Sizin deveniz ne güzel :

devedir, ikiniz de ne güzel yüklersiniz!.» .

— fBA.) diyor ki t Bedevilerden bl^ We^^0mmr AS^


1^ 5^1^ J^ât 1 «Siz çûcüEaraum sevip dpflyorsu-

Ef^dmlz ona 4AJIUâ»m£a kalbinden merhamet dugggmnu ko-


iponp çkarm^ ben ne yaiKil^lKbim?» (496) lYsum ^^nim ^imdee
jm gelir?). / / - .

— En^k M^ (1Mb.) JMiNtr t Bir kâ ÂS0 mAJ ¥âr


Udemte Hz.
geldi. hunn» mm ^ 0d ^çû^i^l^ Smimm^
m Wret hurma verdi ve \Ât ^mom^
fiaasMbo^^ içirdi. Çocuklar
temlarm yedikten sontm MiO^ âmelerine baktlar. Ka«li0llgz
dayanamad, elindeki hurmay kiye bölfip herbirine yanm hniMt
verdi. Çok geçmeden Peygamber Efendimiz geldi. Durumu
(A.S.)
O'na arzettiimde, öyle buyurdu «Seni hayrete düüren nedir?
:

And olsunki, Allah, o kadna, çocuklarna olan rahmeti sebebiyle


rahmet etmitir.» 1497) *

nl^ ism 1^ foeugm i^n&ode kuâoaçh^ l^ztracak, ya^ bu duy-


guyu kj^s^a^l^oak 1fe»slar üzerinde ^^ikle durmalar, terbiye-
en çok önemseyecei, özellikle annenin dikkatle üzerinde du-
cilerin
rasîa bir konudur. Öyle ki, gereken Jbütün tedbirleri almalar art-
'
üi*.

^
,

çocüktâ bu giH ty^lar, annesi 1^^^


biri^msm 0^ ^âu^ .ayite^ OE^tepn. 1^^^ ço-
cuun yatauu veya yatak yerhA^ de^tirmek^ ço^n bfi&S^^ gte
dermek bu cümledendir. Çocuk bu gibi davranlar içine atar ve is-
ter istemez onda kskançlk duygusunu körükler. Bu bakmdan do-
sm küçük kardein elbisesini giydirirken, onu ykarken, yedîrirken
büyük kardeinin gelip yardmc olmasma müsaade etmek, müsa-
maha göstermekte hiçbir saknca yoktur. Bmun gibi, küçük karde-
iyle oynayp elenmesine de müsamaha, etmelerinde bir saknca söz
konusu deildir, ancak bu durumda bilerek bilmeyerek küçük kar-
deini incitmemesine dikkat edilmelidir. .

[493) Btharî : el-Edebi'nde riv&yet etmitir.


(m) itoan

372 —
TFRBlYEClLERtN SORUMLULUKLAR

Ayrca, anne küçük kardei kucana alp emzirirken, babann


büyük çocukla oynamas, onu elendirmesi, çok uygun olur. Böylec©
onu sevdiklerini, ihmâl etmediklerini anlatm olurlar.
Bütün launlardan maksad, txgyü& çocua s&ffÛMf^at mmî Hgilâ-
»te^ «m0m^
daha çok o olduu, sevgi ve Ügîre en az küçük
kardei kadar lâyk bultmduu metotlu biçimde ilemektir.
Evet anlatlan hususlar, bizzat ResûlüUah (A. S.) Efendimizin
geçen hadislerde açkland gibi, en büyük terbiyeci olarak tevcih
buyurduu esaslardr. O halde terbiyeciler bundan böyle ResûlüUah*-
m$ (A.S.Î yolunda yürüsünler; küçük çocuklarnn kiiliklerini koru-
mak ve gelitirmek istiyorlarsa, onlar arasnda sevgi, sayg ve daya-
nma balarm kurmay düünüyorlarsa; onlar kin ve bencillikten
kurtarmak niyetindelerse, ResûlüIaK (A.S4 Efendimizin izini tâkip
etsinler.

— ÇOCUKLAR ARASNDA Adaleti Gerçekletirmek t

bir gesf^E^^ kl, tm'li^ecâKr çGOt^d^in ^mmâs^


bir eyler verdiklerinde adâletten ayitelL^tçlM»^
lö^Öann nefsinde m^eteof^ i^lÛ^tede^ '«;e

nefret gîderîlir. Bo^^ ^gocuklar hem kc^dt rd^l^F^Ie. hem ter-


tam bir axî^^ v$
biyecileriyle f0m^0j^jt Mpih^ W*
gt l^e^i^p kzkardelel ^^:te sevgi kazaiWm ^ereder; samîmi'^
yet ve sadelik içinde kaynarlar.

ve en büyük terbiyeci Hz. Muhammed (A. S.)


Biz, îlk Hftallim
Efendimizi görüyoruz ki, kardeler arasnda adaleti kurmalar için
babalan ve terbiyecileri tahrik ve tevik ediyor; çocuklar arasnda
eit muamele yapmayan, onlar arasnda adalet, rahmet ve efkati
mütesavi biçimde gerçekletirmey enlerden de o nisbette nefret et-
mekte ve tiksinmektedir. Bu bakmdan RasüiuUah(A^J Efendimizin
sözü edilen bu6^ haktendaki tevcihlenyle ho karlamada âav-
raiil]^ ila^lli^iMe vardr. Böylece terbiyeel,
salam bir terbiye ve toplumsal îsl^^ BesülüUah (A.S.1 ^^di-
n^tti ne ^jsmt fmm. olduunu daha iyi anlam
1
olur.

Gerçi çocuun, kendini kuauçhi


biz, m
BSks^ J^hul eimei hu-
i^afiMa J^vu^ito^G^ mmk&A belMrken ilgili ha^^^ amds, nak.
letmistîkj ama dâha fazla^ bir faide Ulamak için onlart hwm^ tek-
W eâ^^^oruz i
ISLAM'DA a! i. e e GITIMI

— «Yapacofiamz bola^ada çocukkumuz araflmdu e^tiil gAze-


ihûzU (498)

— ' Bir adam, Resûlûllah (A.S.) Efendimizin yanmda otururken,


olu geldi; o da tutup onu öptükten sonra yanbana oturttu. Az
sonra kz çocuu çkageldi, onu sadece alp önünde oturttu, (öpme-
di). ^tUQ üzerine Resûlûllah (A.S.) Efendimiz. «kisine eit dav-
ran6i^$^ biiyaî^u. (499)


Ashab'dan Nu'mân b. Beîr (RA.) anlatyor Babam beni :

alp Resûlûllah (A.S.) Efendimize getirdi ve «Ya Resûlûllah! ben :

bu oluma bir bata bulundum (bana ait bi köleyi ona verdim) ,»


dedi. Bunun üzerine Resûlûllah (A.S.) Efendimiz, babama : «geri çe-
vir (yan verdiini geri ali !» buyurdu.

DijEer bir rivâyette :

~~ Yit BeSfI buâd^ baka çocuun var m? diye sordu. O da .*

— Evet, d^e cevap verdi. Peygamber (A.S^) :

Hapsine buna baladnm bir joldini l^MNiladu nu? diye


sordu.
— Hayr, diye cevap verdi. Peygamberimiz (A.S.) ona :

— O halde beni âhid tutma; çünkü Im baksj^da kar âbidlik


yapamaîna» lau^rurdu. Stsra da unu sordu i

— ^ml^mM. ^Mmn hep^ni smm bulunup sayg gös-


feme^^ â^t i^zeyâe olmalar sevMM^^f
— Evet, sevindirir, diye cevap verdi. Peygamberifliz (A.S.) ona :

^ O teMNhl blrise v^p dierini mahrûm buukman tÛB$^ di-


yerek uyanda bulundu.

— KISKANÇUA YOL AÇAN SEBEPLER GDEBMEK >

Terbiyecinin çocuu eitmede hikmet olmas gerekir. Bu


sâhibi
da, en geçerli, en te*sirli vastalar kullanp hased duygusunu çocu-
un içinden gidermekle gerçekleir.

Doacak
kardeinin, ana - babasmn kendisine olan sevgi ve
efkatim yitirmesine sebep olacam çocuk düünüyorsa, o takdirde.

(480 Taberftn!.
(409) Sif&c / îbn Kesir.
-

TERÜYEClMiBlN SOIIUMLULUKLARI

ana baba bütün gayretlerini kullanp ona olan sevgi ve efkatlan-


-

nn hep devam edeceini anlatmalar, bunu davranlaryla çocuun


kafasna yerletirmeleri gerekir.
' geri zel^ikEii. komi s^^A im^M^hr
lan takdirde, bu tutumun çocuun kalbinde k^ v«t £taM ateini tu-
tutumyorsa, ana - babay» g^^ken dilleri^ bu gibi incitici, krc,
yo^^ya kelimelerden korumalar, kendilerit^ hâkim olmalardr.

Çocuklardan birini dierinden gerek muamelede, gerekse ba


ve bahite üstün tutmak, dierini öfk«lenidiriyor, içinde hased duy-
jgsun douruyorsa, o takdirde ana - baba çocuklan tf^^f^nft
1^ meitlii gerçekletirmeft ^
btimt özen göst#ni*At^.

Böylece terbiyecilere, ana - babalara, çocuun içinde birtakm


kötü düünce ve duygxlar, özellikle hased douracak söz ve davra-
nlardan mutlaka kaçnmak gerekir; sonra da eit muamele ve ilgi
ile çocuun kiilii oluur ve elverili bir eitim düzeyinde terbiye

havasnda dosdoru bir insan olur,


Hased'in biF Ui&m. âerW Ss^ ve fu-tnalar. tc^^m^al izler ve
ym*alar braktn I^fefclje #B]| Resûlüllah CA.S.) Efendimizin bu
husustaki uyanlarm Ozmnetinl sakmdnnalanm he^ bi^Ukte göz-
.

den geçirelim :
—«Hased'den sakmn; çünkü gerçekten hased, ate nasl od**-
nu yiyip bitirilme, o da iyilikleri yiyip bitirir.» (1)

— v^iÜ^^ Itî^rteie hased etmedikleri sûrece ha^ içMe

~ «Sbr (çok ac bir bitki) hah nasl bozarsa, hased de imâm


öylece bozar.» (3)

^i&t^e^m', mm^Lt^ baM^tm ^ kadar bu tevcihata m


muhtaç bulünduklanm anlatnu^ gerek var msâm? Ç&esMmâs, do-
acak hased ^r^^osu tedâvî b
buzEitam s^ûnû ett^sA Pef
m
l^i^atE^ m^dit^ lulunduklan ortada,.. ^^e-
v# babalar bu ta^^^^alex^ lm£md:^
Mdirme metöc^m al^bklan zaman, fomhar ^Mf^. ve
samimiyet duygulan üzeslnde hayurk biçimde geliirler.

(D Ehü Dâvud Ebû Höreym (RA.) öets,


Z Taberâni.
:

tm Oeyleml.
SLAM'DA ALE EÛtTMt
— ÖFKE DUYGUSU
Gazap durumdur. Çocuk bu durumu hayatmm ilk
(öfke) ruhi bir
günlerinden itibaren hisseder. Bu ruhi durum ömrünün bütün safhala-
rnda ölünceye kadar ondan aynimaz.

ÖtHe, insau doduu


günlerde yaratltan kendisiyle beraber
bir d\x$^^m dayandrma göre, onu çirkin ve fena bir duygu ve in-
M^^^amz hatâU olur. Çünkü AUah CC.C.) insan yaratt-
mda, i^e birtato d^gte>« ^^^püli^Ti& seziler de yerletir-
mitir. Bu yüks^ bite" hik]£B^ î<^!SÂ
aeliMir.
^
toplums^ maslahata yö-

öfkenin baz yararlan t

ve namusy. felâm ûlke^


Nefsi, dini, iffet
m^^m^vm&râmk
^^^M^. AUah CCjOî
peryalizmlerln tasallutundan korumdt txa
insann içine böyle bir duygu yerletlrmeseg^ mS^mm
fm$^^m
sçramaz, ilâhî hürmetler çinendiinde kzmaz ve öfketell^
nine ihânet edildiine aldr etçnez, topra elinden aimmak istendi- '

inde gayrete gelmez, ülkesi stilâ edilmek istendiinde harelrete


geçmek istemezdi.

ite bu giM hw^rda öfkenin, hiddetin övgü deer bir anlam


vardnr. Nitekim böylesi mfm». Be^MHfe CA3J Efendimizde
hssa durumlarda kendini hîss^^m^^^ t

— ilâhî haddlerden bir haddin uygulanmasnn durdurulmas


için Peygamber Efendimiz'e efaate gelindiinde. Efendimiz
(A.S.)
öfkelendi ve öfkenin eseri yüzünde belirdi ve
'
u
unutulmaz sözünü
söyleyerek gelenleri uyard :

«Sizden Öncekileri ancak, onlardan soylu - erefli Wr kimse hr


sizlik yaptnda serbest brakmalar; zayf - güçsüz hrmjJk edince
hakknda cezâ uygulamalar helâk etmitir. Allah'a yemin ederim
ki, Muhammed'in kz Fatma da humgiir ederse mutlaka elini ke-
serim.» (5Qp)

— Hz. Enes tSLâJ iOihM^CNr t Beeûlüllah (AJS.) Efendimizi hiç-


hir waBm mil nitemden intikam ahr iB«tamedlm, ancak miâ
hürmet çinendii zaman intik^ flinMd^Mc^lt etmranl^^
le lir durumto O, insanlarn en çok ai^en^ oIMh*
M^*-
(50t» Salüb-i Mazi.

^ 378 —
terbiyecilerin sorumlulukli^h

m gazabn çeken bir husus «â^ad^ t^fâc^ IeMUc^ mno-


lun<)uâwda. SBtutiAe» âlUy MM
îpide ilâhî
ken bir durum söz konusu Olduunda se. «mdan en çok
gmU
uz^aan
çe-

bili olurdu.» (501)

SOByoî^l ve pedagojiyle uraan ilim adamlarndan çou öfke'-


yi sevihneyen çirkin huylardan, yerilen kötü âdetlerden saymsa da,
btt, ^^^km^ *8ffJ» tei*^r?®r brakan yerilmeye lâyk öfkedir ki çok
vaMm mm^^ dourur. Bu da kiisel meselelerden dolay inf iâele
aifc' OteJmaîmk. beneiIliKte doan gaaafete kaynaklanr. üphe
H
tp: ^ tür &îkB VB im^$. ^^: â^snp parçalar, ^tom^i^;
m^lik ^^m ^Tf^^ wsagr, ^s^sm^ ams^ 1^ mtm^

O
halde Resûlüliah (A.S.) Efendimiz'in zarar douracak öfke
üzerinde önemle durmad, öfkesini yutanlar övmesi, kendine hâkim
oMilann kadrini yüceltmesi hiç de hayret edilecek bir durum yan-
stmaz :


Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize, «Bana tavsiyede bu-
lun» diye istekte bulundu. Peygamberimiz (A.S.) ona «Öfkelenmel» :

diye emretti. Adam ayn soruyu birkaç defa tekrarlad, her defasiB-,
da kendisine aym eyi tavsiyede bulundu.» (*)

sordun^ MM M
«Ta l^^^iyE^ tmA
^ mm^ Mah'm gaza-
bndan li^tkla^^anr?» Cevs^ verdi «öflkef^ukteii^...» ISOZ^
«nfaz etmeye gücü yetti^ halde öfkesini yutan kimseyi Allah
Kyâmet günü bütün insanlarn önünde çanr da, hangi huriyi ar-
zu ettiini kendisine hal^^r verir.» (503)

«Kendi aranzda kahramanl ve güreçilii nasl sayyorsu-
nuz, (deerlendiriyorsunuz)?» diye sordu. Ashab- Kirâm da, «erkek-
lerin gürete yenemedii kimse olarak deerlendiriyoruz» diye ce-
vap verdiler. Efendimiz öyle buyurdu «Hayr, öfkelendii zaman
:

kendine hâkim oUm kimsedir...» (504)

Kr'â*a. îmân eden erilerle imân eden kadnUa», Mte^


(501) Taberâni Enes (B.A.} âen.
( * ) Sahîh-i Buhari.
(502) Müsned-i Ahmed.
iKK) SaMh-i Buhari.
tS04) BaJMOÎ z MÛsOön. .
ISLAM^J ALE ElTlMl
yutmalar hussunda emretmesi de yadrganacak bir anlam tama-
maktadr Kötülük ve öfkeyi daha güzel ve iyisiyle savmak, câhil-
:

lerden yüzçevirmek de bu cümledendir. Böylece toplumsal sevgi ger- ^

çekleir. müslümaüan birbirlerine ülfeti tamamlanr :


«yilikle kötülük bir deildir. Sen artk (kötülüü) en güzel
ekilde sav. O
vakit seninle aramzda dümanlk bulunan kimse scak
bir dost gibi olur. Buna ancak sabredenler eriebilir ve buna ancak
büyük pay s&hibi olan kavuabilir.» (505)

• — ^BahmAn'm kollan 0 mm^kmt M, fme^m^ 0h


niUia yürürleri c&hiUer onlara ste ^g vakit «stiftauetle» detîer...*
*
(506)

— «Onlar bollukta da. darlkta da


ki, (Allah'n honutluuna
ermek için) harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanlar (kusur ve günah-
larn dikkate almayp) balarlar. Allah ise iyilikte bulunanlar
sever.» (507)

mm wmsm-mmî.t.$«.
(50G) Furkan Sûroîî : »3.
(507) Âl-ilmF&nt Slb^ 134.

^ 378 —
TKHBlYKClLKRN SORI'MI Ul L'KI.AHi

— -Günahlarn büyakte]^âa& ve hftTâaaâddartlan. kaçm-


lar. öfkelendikleri zaman balayanlar...» (508)

— oOo —
Yerilecek anlamdaki öfkenin insan ahsiyeti üzerindeki kötü tt*-
siri, akh üzerindeki etkisi açktr; bu, toplumun
birliini vahim e-
kilde sarsar^ balant ve ahengini bozar..

^^^^^Mde terbiyecilere g^ken udur ^ çocuk henüz trnaklan


öfkelerine M^^n^ kac^mnah. mm'mti^
li. çocuk ergenlik ça^a d^löie^ dMi ekflite
görülü yetifârjlmeUdir.
Çocuu
öfkeden uzak tutmann en belirgin çaresi, öfkelenmesine
sebep cdacak eylerden, söz ve davranlardan uzak tutulmas, buna
imkân verihnemesidir. Böylece öfkelenmek çocukta bir huy haline
^^lam» laa ^kemMoje âdet edinmez. Bir düünür ne doru söylemi-
tir «Efânyuett bir dirhem, bir fâmtar ilâçtan hayrhdr.*
:

Çocuu
öfkelendiren, sinirlerini bozan sebeplerden biri açlktr.
O halde terbiyeciler, ana - babalar, çocua ayrlan yemek vakitle-
rinde geciktirmeden onun yemeini yedirmelidirler. Çünkü çocu-
un gdasn ihmâl etmek, bir takm bedenî hastalklar, ruhî infial-
ler dourur. Nafakasn verdii kimseleri gdasz brakp perian
eden nice günahkâr terbiyeciler vardr. Nitekim Resûlüllah (A.S.)
Ef<3nâmiz buyuruyor ki :


«Kiiye günah olarak, gdasn verdii kimseleri zayi* etmesi
(onlarn gda ve beslenmeleriyle ciddi ekilde ügUenm^n^l yet^
de artar.» (500)

^mün öfkeMMite oUm iae^kBtÛm Wi hastahk ol-


âÖKB*
lenm^ m
«biyecinfe vvüm l^ybetmeto mm l»stalgyla ügi-
^lamaî girekir. Bu mmm BBsûlûUflUi tMM>
EfendMizin u tevcihlerine uymaldu^ :

— *Her hastaln bir ilâc vardr. Kullanlan ilâç hastal tedavi


edecek niteiikteyse, hasta Allah'n izniyle hastahlctan kurtulup ifâ
bulu-.» (510)

(508) ûrâ Sûresi : 37.

— 378 —
SLAM'DA ALE ETM
Çocuun öfkelenmesine sebep olan âmillerden biri, onu ihmal edip
perian brakmak ise, o takdirde terbiyecüiit. çocuu küçük düüre-
cek, horla^yacak ve ihanete uratacak söz ve davranlardan iddetle
kaçnmas gerekir Böylece çocuun ruhunda nefsle ilgili bir takm
âfetler kök salmaz, öfkeyi gerektiren infialler olmaz. üphesizki, bu
sonuç, güzel bir terbiyenin, çocua iyi davranp yardmc olmann ta-
bii sonucudur. Nitekim ResûlüUah (A.S.) Efendimiz bu konuçLa öyle
buyurmutur :

^ <^^^âanxim fis» töitdyp edip t^anânnz ve bunu en gâasdl


We llsâlte reita» gc^titûi^» (511).

— kendisine kar iyi davranmas, saygh olmas hu-


"Çocuma,
susunda yardunc olan babaya Allah rahmet eylesin...» (512)
Çocuun
öfkelenmesine sebep olan âmillerden biri, babanm açk
biçimde öfkelenmesi ve bu yüzden evlâdna misâl tekil etmesi ise, o
takdirde ana - baba çocuuna hogörü ye yumuak huylulukta örnek
olmal, öfkelendikleri zaman kendilerine hâkim bulunmaldrlar. Bu
hususta Allah'n u
buyruunu gerçekletirmi olur, yani O'nun yüce
buyruuna uyarak örnek duruma geUni olurlar :

^
«Onlar M. boUukU dOr lkta
da (Allah'n honu^un$
e^^psfe ^mrma^^ l^^aâsattd yaleate>, teinim Omsar^ vs
nsüdün cUliM'^ ahnayp) ba^toHar. AUa se yiHl^ MuniMi-
litr scnrer.» (513)

Ayn zamanda terbiyenin bu yolunu seçen ana - babalar,


ResûlüUah (AS.) Efendimizin u tavsiyesini yerine getirmi olur-
lar


Kendisine, «En kuvvetli, kahraman ve güçlü kimdir?» diye
sorulunca, «Öfkelendii ^aman kendine hâkim olan kimsedir...» di-
ye cevap vermitir.

pl^aun ölkelffitme^ne sebep olan âmillerden biri, çok nazenin


W
3Ke^|#^^. wmMm^ boulmas ise, o Wkâi^ «löi » MMtlar ve

rata kanamaktr. Üs^^^im «9 9i^^M# de gay^


c^akta mm
mmem^t. hz. mi caAj ûm
M olmak, har-
^î^t^ m-
re, ResûlüUah (A.S.) Sfen^iz Im^rt^^^te :

{511) bn Mâce : Ibn Abbas tRA.) dan.


(512) îbn Hibbân.
Terbiyecilerin sorumluluklari

— «Sevdiini ölçülü aev; bir gün onun seni sevmiyen dümann


olmcs umulabilir. Sevmediini de ölçülü sevmemeye bak, bir gün
gelir de o senin sevgili dostun olabilir.».

Dier Wt hadîste ise öyle buyuruluyor :


«Nimete garkolmalctan sakmm; çünkü AUah'm (gerçek) kul-
^

lan, nimetlere, gark olanlar de|rillerdir.> (514)

Ç^q«^m M^miEM^e sebep £4aa^î)^^en }m, ^pMh


^ âlMliç' kWt W^B^tm^ ^^^ak, alayl davrau^l^^ MtomÛE
ise, o t^teM^ ^sMs^edleain bu davranlar-'
gibi öfkelendirici söz ve
dan kaçnmalar gerekir. Aksi halde çocuun ruhunda bir öfke duy-
gusu meydapa gelir ki bunu gidmaek çok zor olur.
AC^ â^ay, kötü «Bâda tn^mu^y, gi^ batMi saptrmay,
U^âarla çarmay men'eden, Kur'ân-i Kerîm'n terbiyesî m

—*Ey ünân edenleri sizden bir kavim dieriyle alay etmesin.


Olabilir ki alay edilenler, alay edenlerden hayrldr. Bir ksm kadn-
lar da dieriyle alay etmesinler, umulur ki alay edilen kadnlar,
alay eden kadmlardan hayrldr. Kendi kendinizi ayplamaym; kötü
l&k^larla satap atmaym. îm&ndan sonra din ve ahlâk snrlan-
p «inakla ilgili isim ne kötüdür! Kim tevbe etmezse, ite onlar, evet
pdm zâlimlerdir.» (515)

— 381 —
SLAM'DA A t I. E EC I T I M 1

Evet, çocuu
öfkelendiren hususlarn giderilmesi ve en te'sirli
çarelerin salemmas, onu, bu hususta da ResûlüUah (A.S.) Efendi-
miz'in tevcih ve iradlar dorultusunda eitip sünneti âdet edin-
meyle gerçekletirilir.
^ irâd ve teyolhlerin baz kademelerini ttçldttgNEfclun :

— Öfkelenen kimsenin bal bulunduu âdeti, durumu dei-


tirmesi ; -

sinden giderse, nesel» ^tmam hmm taammaânj* (Si$î

Öfke annda abdest almaya teebbüs etmek



«Öfke eytandandr; eytan ise ateten yaratlnutr. Ate ise
ancak su Ue söndürülür. O halde sizden, biriniz öfkelaadlüde ab-
dest alsn.» (517)

^^Sizden zaman susup konumasml.» (518)


biriniz Öfkelendii

— Kovulmu eytandan Allah*ik s^amalc


— Ar
tkl KUun. lîz. P^gmbeF*in (A5.) ^lis^runda Mbidne
sÖyledOn^ Sfi^v^ - sapc adamm ^kete jnâzt Iiic^^pb^ (^14^
Bmm ^z^rine Besûlûllah (A.S.} Efendimiz öyle btytn::âu «Be& :

'^sa^s^ma M^nm bu adam ^^aMw^x^B^ftam*e^


FaÂn». deseydi de^^^ dite m^^M? K^^U Î51S)
Bunlar, öfkeyi teskin edip hiddeti gidermekte ResûlüUah (A.S.)
Efendimizin en önemli tavsiyeleridir.

Babalara ve terbiyecilere gereken, çocuklarn ve örencilerini


bu tavsiyelere göre eitip yetitirmektir. Olur ki, çocuklar hogörü-
lü, yumuak huylu olmay âdet edinirler ve öfkelendikleri zaman
kendilerine h&kim olurlar.

Dl^ bir husus dat terbiyecilerin çocukUnn, •öfkelendikleri za-


man ayOmte m Wp ^Bmm msâmssu^ tmrnsi ^^taiû^ xmâ
â^m Mocl^^ hc^rm Maarlanmn j^bardm» l^ft^l^s
nasl kau-dci, sesinin nasl yüksekçe ç£feliN^ mlara göst^iM^
(Sie) îmam Ahmed b. Hanbel.
(517) Ebû D&vud.
(516) tban Ahmed b. Hanbel. .
TEHBYECLEHN SORUMLULUKLARI

ri gerekir. üphesiz ki, çocuun yannda öfkeden dolay bu gibi his-


görüntünün ortaya konulmas daha çok onu öfkelenmekten
sedilir
uzaklatrc ve aync ve daha çok ibret almasn sa|;laycdr.
ttsoap zarar ve K@t£uiwBMa6Si
miSimâam^f rneetû Mah. smm^pt yec^i^i vahim neticeler dt^ur-
dutvmu misallerle göstermek gerekir.
Sözünü ettiimiz ayplama, görüntüyle uyarma ve sakinletir-
menin öfkeyi yattrma hususunda, Peygamber (A.S.) Efendimizin
Sünnetinden alnm, O nun yolunu belirten mahiyetteki uygulama-
lardr. Ef^dimiz bu metotla toplumu terbiye edip yetitirmi, kii-
lerin duygu ve düüncelerini yönlendirip tedavi etmifiî' :


'Haberiniz olsun kî, öfke, adem olunun kalbinde yamp tu-
tuan bir kordur. Öfkelenen kimsenin boyun damarlannm nasl ka-
bardma gözlerinin kzardna bakmaz msmz? Artk kim kendin-
de böyle bir d^rum MSederse, yere otunsun...» (520)

Maya kadar anlatt^lanmm 1^ anliMdMûM «MU^OC^


e^mas^s. s I^MymÂlet ^oçMffuu kûçCc yatan Öfkeyi gerel^Erra ve
ona sebep olan eylerden uzaklatrp; onlarda eSP^en öfke halini,
Peygamber (A.S.) Efendimiz'in gösterdii yol ve çare dorultusunda
«^üp ^inletirirlen ayn zamanda çocuklar öfkelendiinde onlar
uyarr ve bu kötü görünjmden sakmdnriarsa, o takdirde çocuklar
-hiç üphe yok ki- hogörü ve yumuak huyluluk üzere yetiip geli-
irler, daha sabrl ve sakin hareket etmelerini, akllarm daha iyi
kullanmalarm, kendilerine h&kim obnay daha iyi örenir ve uygu-

Böylece terbiyeciler, onlara müslüman cdl&landan doru bir su-


ret verirler ve hayat sahnesinde düz bir yolda yürümelerini salar-
lar,
' '

*
— oOo — -

Tgg^j^jBçta* ve tarüt^ liCt^ olan


tetlye edip ye^|Me^
dmse!^ Qi0sââaz^ im ^rencîMteî hnauslardan kurtar-
düEifo -mmâ^mhlanna W
'^^me^fismm en zekt ve
akU^ fsi^Mel ekmi ve en faydah ürünlerin çalanasm sapaM
SLAM'DA A ! I E E I T 1 M I

(^>cuklani kurtarlmas gereken hususlar t

Utangaçlktan
— Korkudan
— Kendini noksan
, görmekten
— Kskançlktan -

— Ofkelenm^cten.
^
Elde edilen güzel-faydaii ^^parderi : )

— SOkânet ve Sefeat, ç^searet

— Kahramanlk, sürekli çalma


— Gra^keü idrâk ve olgunluk
—BakASl&i terdh ve sevgi
— Yumuak huyluluk, hogörülük ve s^kin hareket.

OMModi böylesine süslemek, kötü huylardan uzak tutmak, on-


lazt ycMon gâm^^ giKi^^ ^az^ hossoteiAk» seteei^ itdiealft*
n darak yel^^»^ too^i^. ÇoeabiUr"^ Tsbv& l^n^ b^rM.
himâet ve a^^Mle:
yiGi gOzsAr ho^rülü yumuak ahlâkla onu km'
üMiar.
Nefs ve ruhlar terbiyede îslâm yolunu bilip uygulayan terbiye-
cilere ^e kadar çok ihtiyacmz |var; çocuklar islâhta ' Resûlüllah
Q&0â& açm olduu yola, koyduu çare INl '^Sâ^l^ m
»Ehta bute£ih;^a^ €ta b^y^^. ^^bâM amit
%B 'm s^eMftt kendilerinâ fiiereta^ sc^^s^uluu yerîne get^
bilirler. Böytec^ umulur ki, gelecek küis^an, lOlUkl^Üt g^i^^
^irm^Gs^â^ iç Aleml^U ^EMtag; flâftMam ^eoi^^ yüceltmi*
kendilerini n^ant âfetlerden kurtarm, kalbl^ni armdrm vazi-
yette bulir ve görebiliriz.

üphesiz bütün bunlann gerçeklemesi Allah'a göre güç de-


ki
ildir. îslahatçUu* gayret gösterip sorumluluklarm ayakta tutarlar-
sa, terbiyeciler mesuUyyetl^ smrlarm idrftk ederlerse, istenilen so-
nuç elHe edilir.

Bizi doru yola ileten ancak Allah'tr. Gönülleri açan, doruyu


ühâm eden yine O'dur.
t.

ALTINCI BÖLÜM
SOSYAL TE^YBVLE LGL gOKDl^tJUnC

adâP ve t&rt^ei doruâtusmâa e^t^ yetlUr^el^ ^3^-^


mt. iM^^ s^m^ M^mt^ tSMa s^âesinden kaynayaâ î^^MI
dez^ tsiSMti bîr imân ^^ou^u
Ift^j^um içinde güzel teamtU ölçüleriyle
en haytl ^sur olsun; dengini, aklh, bil^^ taararrufa âüyeüi ola-
ImyaiA atlsn.
, üphesiz ki. çocuun terbiyecilerle ana
babalar nezdinde ter-
-

biye ieA^^âe bu ea önemli sorumluluklardan biri saylr. Hatt&


diyebilirk ki. çocuk terl^yiKiyle ilgili imdiye ^ûsr ^lMSItlffi?M<
^ tamamm kendinde özetlemekte: ister imMt. ^stase ahiâki tBsm
âî£^r t^rblyes^ Ügili sc»Tumlülu^&rm bir haslas mahiyetindedir.

Çünkü sosyal terbiye, çocuun gidi ve tavryla, vicdan ve iç ya-


"

psyla içiçe bir anlara tar. Çocuun gerçekçi, edepli yetimesini,


sosyal hayattaki yerinin ve görevinin ölçüsünü salar; akllca ha-
reketini, iyi bir siyaset gütmesini, dier insanlarla muamelede nasl
davranmas gerektiini öretir.
Tecrübeyle sabittir ki toplumun selâmeti yapsmm kuvveti ve
dayanmas, fertlerinin selâmet havas içinde yetimesine ve hazr-
lanmasna baldr. Bu bakmdan slâm çocuk terbiyesinde sosyal
yönüne ve takip edilecek yoluna arlk vfermitir. Böylece çocuklar
iyi terbiye edilmi, bu hava içinde olumu kiiler olarak hayat sah-
nesine çkarlar; alall, disiplinli, zeki ve sadk surette yararh kimse-
ler olurlar.

. ko^raai^ en. salkh biçimde scnnumluhklm-


r. O Mdtrde, topluluunda
Ûz^^d te^^ Wim se^^^ft^M tutmakta
herkesin kendine 6M'^m M^eyi yerine getirmesi umulur. Sosyal ah-
lâk ve terb^ hususumda gerekeni gerçekletirir. Islâm'm yüce kay-

_ 385 Isl&m'daAildEAiUmiCUtl-FiSS
yrftlan olma bâ3)tîyarlma eziirler. a|:Oieslz ki bu, Allah'a göre
zor deildir.

Her terbiye için bir takm vastalar ve vesileler olduuna, terbi-


yeciler de onlara göre bir yol izlediklerine göre, faziletli bir sosyal
terbiyeyi gerçekletirecek amelî vasta ve vesileler nelerdir?

Bana göre bu husustaki vesileler dört maddede toplanr ;

Nefsi
1- yWendirecek usûlün kafa ve kaîblere bi^ ^toa
düülmesi, ^

Bakalarmn haklsunn yeterince gözetilmesi^


I

Genelde sosyal adâb ve terbiyenin lüzumlu kabul edilmesi ve


3-
benimsenmesi,
4- Murakaba mekanizmasnm ^ib^nlmas, sosyal yapdan cîd-
,
di lif üfiklamaya gidilmesi.

— oOo —
NEFS YÖNLENDRECEK USÛLÜN YERLETRLMES
folâm Dini faziletli bir terbiye sistemini küçük büyük her insa-
nn kalbine, dimana yerletirip onlar bu düzeyde ayakta tutar,
kadn erkek diye bir ayrm yapmaz. Bu
hususta daha çok nefsi yön-
lendirecek usûlü uygular, ebediyete uzanan terbiye kurallar iler.
Bunlar öyle usûl ve kurallardr ki, Islâmi ahsiyetin olumas ancak
onlarla tamamlanr ve ancak bunlarn gerçeklemesiyle tekâmül ede-
bilir. Bu günümüzde de insanî deerleri ayakta tutan ebedi Ölçûl»'-
dir.

îte bu usûl ve kurallarn gerek fertlerin, gerekse toplumun iç


yapsna enjekte edilebilmesi için slâm Dini. salam tevcihlerini ve
doru yol gösteren tavsiyelerini ortaya koymutur. Böylece, uygula-
ma cihetine gidildii takdirde, sosyal anlamdaki terbiye en verimli
ve yararl biçimde tacaaml^^ ve amae» I^^eM «taü^tStt.
YardmOaan t^lgm â&eydana gelir, savlam îrübatl, yûks^ ah-
lâkl ve edepli, karlkii sevgiyle donatlm illiyetler oluur.
e

slâm'm nefsi yönlendiren usûlünden en önemlilerini öyte mrâ-


Uyabiliriz :

— 38a —
— Takva
— Kardelik
— Merhamet, efkat
— Bakasn tercih
— Affetmek
— Cesaret y# kalrimaâUk
T a k V â 1

Bu, imân uurunun, v© köklü inancn kesin neticesi ve tabii


bir
meyvesidir ki, Aziz ve Celil olan Allah'n devamh insan murakabe
ettiiyle balantldr. Ayn zamanda Allah'tan sayg ile korkmak;
O'nun gazab ve verecei cezadan endie duyup affu, sevâbm um-
makla gerçekleir,
T a k V â. *ia «damlanmn tarif ettii gibi- Allah'n seni, n^*-
ettii eylerde görmemesi, emrettii eylerde kaybetmemesidir. Ba-
zlarnn da târif ettii gibi, T a k v â'y öyle tanmlayabiliriz :

Allah'n azâbmd£in sâlih amellerle, »aknmak; gizli ve a^ haUe];xie


Allah'tan sayg ile korkmaktr.
1

IkuKun için Kur'ân- Kerim'de t a k v â konusuna ihtimam


gösterilmi, onun fazileti üzerinde âtoularak emredilmi ve bhr^ok
d^eÜ^nâfö hu hususlar belirtilerek v^ i^Mfs^ ^^l^iâM^I^ o
Mar Mî #M>mM^ Mt- ite^ a«tM^^â^ M
CsmM t ^ â ^sMjrim m^mi^. 3^â^
hu tabîr ^uo^Mda ö
•^^eam hikmet
fei^ açkîaaiüür.
îite Abh'm Mtatada tyg^ «^d@ ^ ^
o
nedenle Ashab- Kirâm ve Selef-i Sâlihin t a k v â konusuna
yeterince dikkat ve itina göstermi, üzerinde ciddiyetle durmu ve
yer yer ondan sormak, suretiyle dikkatleri çekmilerdir.

Nitekim Ömer b. Hattab (R.A.), Ashab'dan Ubeyy b. Kâ'be;


t a k v â'dan sormu, o da öyle demiti «Siz dikenli bir yolda yü :

rümediniz mi?» Hz. Ömer (R.A.) «Evet yürüdüm» diye cevap verin-
ce, Ubeyy ona «Peki ne yaptm?» diye ikinci bir soru yöneltmi.Ömer
:

de «Eteklerimi topladm ve bütün dikkatimi kullandm,» demiti..


Bunun üzerine Ubeyy (R.A.) ona» «te bu takvâ'du*.,.» diyerek ta-
rifte bulunmut,ur, , .
-

BM bfir t a k V â, gönülâ^ piurdaM b^-


nakili; devamllk gösteren Allah (GX:j k&fküsu vâ sürekli bir sa^
SLAM'DA AtLE ETM
knmadr; dikenli yolda bütünüyle dikkattir; hayat yolunun' dikenli
olduunu bilmektir. Bu yolda nefsanl isteklerin, cinsel arzulann di-
kenleri doludur. Ayn zamanda hu-s ve emel dikenleri, umulmaya
deer olmayan yalanc umutlarn engelleri; hiçbir zarar ve yarara
kudreti yetmiyenlerdeja sahte - yalanc korkulara ve daha nice di-

kenlerle dopdpludur.
m t

kaîbBfi (ÇjQâ tarkçuyla olan ve O^nmmura-


on9p M^ms Ww t a ^ In yön^£i# sosyal
kaymÜ^^ 1^0zguMU^a% anâf^den, er ve gMM^""
ve dier mânevi dikenlerdes m^mm^m tek y^âur. Aym za-
manda ferdi alayla topluma balayan ve onun bir parças haline ge-
tiren ilk vesiledir ye hayat çooukianyla birlikte yaam salayan
tek yoldur.

bradadr. takv& braâttâu'* M»r


etmesi, nefsi y&^U^^
.1^:^^^^ özemlni te'kide yönelik (M g^k; özellikle insan
^aPt m«sizliini zedetesae i» MaalaFa zarar Mta^lannda mmm
tAvânn Önleyici rolünü belirtmek için tekrariandg unutulmama^

Ferdin hayatnda takvâ'mn olumlu te'siriyle ilgili baz örnekler:

— îmam Gazâlî, HYÂ adl kitabnda rivayet ediyor : Yunus b.


Ubeyd'in dükkânnda fiatlan çok deiik giyim eyas bulunuyordu.
çlerinde deeri 400 dirhem olanlar bulunduu gibi, 200 dirhem olan-
lar da vard. Yunus, namaz vakti gelince dükkânna kardeinin o-
lunu oturttu ve kendisi camiye gitti. Bu srada bir Bedevi gelerek di-
kili bir üstlük almak istediini söyledi ve fiatnn 400 dirhemi geç-
memesini ilâve etti. Genç delikanl, ona 200 dirhem kymetinde olan
bir üstlüü çkarp gösterdi. Bedevi beenip onu 400 dirheme satn
ald. Kolunun üstüne atp oradan ayrld, yolda giderken Yunus ona
rastlad, kendi dükkânndan satm alnan üstlüü tand. Merakla
sordu :

— Bunu M»^ BStUn aldm?


— 400 dirheme.,, diye cevap verdi.
— Hayr, bmun asl kymeti 200 dirhemdir, geri götür de fazla
ahnan dirhemleri iste, dedi. Bunun üzerine Bedevi kzd ve î

«-^ ne diyorsun? Bu üstlük l^^te kabilemizde S0O^«iâirhem de-


^ tau; ben aldm'fiata çoktan raz^mdr, diye ^vap Verdi
TEHBYECÎLERÎN SOKUMLULUKtARI

— Sen benimle beraber gel, çûnfeS âil^mizde öL, dtinyttda da,


içindeki eylerden de hayrldr, diyerek Bedeviyle birlik£«
geldiler. Çekmeceden 200 dirhem çkarp Bedevi'ye verdi ve
da kardeinin oluna kzd «Hiç Allah'tan utanp korkmadn m?
:

Fahi fiatla mal sq,tp müslümanlara hayrhah olmay unutuybrsun!-


dedi. Genç delikanl, «Ben ondan srarla fazla para almadm, kendi
rzasyla 400 dirheme satm ald.» diyerek kendini temize çkarmak
istedi. Yunus b. Ubeyd ona «Ya öyle mi? Neden kendin için ho gö-
:

rüp beendiin eyi din kardein için ho görmedin?»


— Abdullah b. «niatyöie s mmh
ojm ^^kdet m
Mekke'ye doru yola çktk. Geceleyin bir yerde konaklamak üzere
indik. Az sonra karmzdaki tepeden bir çobax;btedö^*U |S^dU. 1^
Ömer (R.A.) ona «u süründen bir koyun bana satmaz msn?» di-
:

ye teklifte bulundu. Çoban hiç düünmeden u


cevab verdi «Ben :

bir köleyim, koyunlar efendime aittir, satamam.» Hz. Ömer (R.A.)


onu iyice denemek için unu tavsiye etti. «Camm efendin nereden
bilecek sattm, koyunlardan birini kurt yedi dersin, olur biter...»
Çoban üzüldü ve «Efendim görmez ve bilmez; ya Allah (C.C) nere-
de?. . . ...
Ç^basm bu davra^ n%
asil
duyguIsi&jM. O^m.
buldu ve onu satm ahp ^tes^eüne kavuturd^ Smra d^'fabç^
öyle dedi «Senin bu sözün kSl^kten kulfl^i^tiBna ^&B^ lldm
:

dilerim löt Âhiret'te de kutulnana kdnsinl^


mm ile

kz se, ^s^es^ mâsi Hz. Ogkâ^ bu gibi hiW


ister; ya-
sakladm 8^1^^ Jma. f€anm mâ^sdU^ mm, ^Im^ bizd^
ne haberi olacak, o u anda bizi gârmÜTm* d.» der< 1^^, «Do^pu» am«
o bizi görmüyorsa, onun Alkl' herheddd bizi görûya^âur.* âiy»!0i
kar Oyuyor.
te takvâ fazileti ve iiahl murakabe duygu ve inanc; Çocukla-
rmm. bu ûaç ve duygu üzerine yetitirmemiz gerekir.
Kar de^lik
Buy mM rabtadr
nsan.uiKe:^aWl^ derinlemesine ef-
M ki
at^^M 1^1 âitâran azandmr. Müâtüwm irtibat safM
hfiPim klâm aldde^ ^^^faaresând© ekîltodin imfei ve ^^ânn
s^lacb^ ya3âPD3^ li^^i^
SLÂM'DA ALE ETM
te
böylesine gelien kardelik uuru sad^^
anlamda mûs-
lümamn içinde en doru sevgi ve efkati dourur; yardmlama, ba-
kasn tercih, rahmet; kudreti yettii halde affetme gibi üzerinde du-
rulmas gereken hususlar Adet edinmeyi salar. Ayn zamaula be-
kalarnn canna, mahna, rz ve namusuna, izzet ve erefine zarar
verecek bütün eylerden uzaklama^ ilhAm eder.

Bu bd^^oite l^iâm ttjlü.* Alteih (C^ Wn ^m^âs^i ûmmâm


t^ibmm tsmk mm ^ mzvmym. b^^t^
ftyetlezli, I^gamber hadislerizü yeteünce
San Yüco Allah CC.C) buyuruyor ;

— «MU'mînler ancak kardetirler.^.» (S21)


— «H^£â^ birden AlU*n pine mmsk sanhn, sakm aynhp
b^U^!a. Allah'n Üzerindeki nimetini habriayn Hani bir za-
maaâeat lifftirtnize dümandnz» kalkerinizin arasm uzlatrdk da,
pema bit lamm aa^e^kle k»^ «^anz...»
* .
(5^
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz â& âyle buyuruyor :

— ^lüMmu mûsUhâüBm kardo^cOn^ ona w^m^


ludcszhâ» teii^b^ fto^ sMn m^tontâm.
Kiiye Mmm mmm, mmmm JMgM MI^ mae^ yeter.
Müslümann her eyi mâfllâmana haraaAr t l&m, mâi re sm^-.^-.
Takvâ buradadr, takvâ buradaibr, tokvâ ^uradftto» 4eâl "im
kalIHne iâr^e buhmdu. (523)

«Sizden bîriniz kendi nefsi için sevijp ho gördüü eyi kar-
dei için de sevip ho
gGrmeiiacçe (gerç^ wlftmrift, kemâl mânada)
imân etmi otoaz.» (524)

«Mü'minlerin karlkh sevmede, efkat beslemede ve mer-
hamet etmedeki misâli u
bedene benzer ki, ondan bir organ rahat-
sz olup ikâyetçi olunca, dier organlar ona uykusuzluk ve le at
katlp çarmda bulunurlar.» (525)

S^
* •

«üphesiz ki Affiü^ ^yâmet gûnü tmsmar i Bmih


msamt ye kibriyam 1^ hirlHri^ini sevmler niârede? Bugün <mlan.
(521) Hucurat Sûresi 35.
:

t522) Al-i tmrân Sûresi 103.


:

E^) Sahîh-i Müslim.

imi Mimn ' MOBed b. HanbeL

— 880 —
TEHBlYEClLERtN SORUMLULUKLAR

^^mda M^ft III^^ gölgenin bulunmad günde gölge-


todiriH]n.».(52d)

Allah CC.C.) için karde olup karlkl sevgi beslemenin netice-


si olarak, tslâm topluluunun fertleri tarihin ak
içinde ve asrla-
rn sahnesinde, dier insanlara nisbetle en güzel muamelede bulun-
mu, lûtufkâr davranm, bakasn kendine tercih edip yardmlam^a
ve dayanmann en uygun yanlarm sergilemilerdir.

Bu hususi IMaç miâal Verel^ :

— Muaviye Ebî Süfyan (R.A.), Hz. Âie Vâlidemiz'e CR.A.)


b.
seksen bin dirhem göndermiti. Bu srada Hz. Aie (R.A.) oruçlu bu
lunuyordu; üzerinde de eski yamal bir entari vard. Gelen paray
kendisine bir ey ayrmadan olduu gibi, fakirlere ve yoksullara da-
tt. Hizmetçisi üzülerek dedi ki Ey mü'minlerin anas! bir dirhem
:

ayrp^ MÎHlât alsaydk da akam iftarna hazrlasaydk olmaz


et
myd? mmsm ^^e Hz. Âlse,(R.A.). -A kzcazm, bunu daha
önce Mtfâriasaydm, öyle yapardun...» diye cevap vermekle yetindi.

— Hz. Ömer defasnda 400 dinar ahp bir 4ceseye yer-


(R.A.) bir
letirdi, sonra da hizmetçisine u
emri verdi -Bu altnlar Ebû Ubey-
:

de b. Cerrah'a götür benim gönderdiimi söyle. Sonra gittiin evde


bir süre baz eylerle megul olda bu srada Ebû Ubeyde'nin o altm-
lan ne yapacana dikkat eti» Hizmetçi ald emir gerei, altnlar
Ml^ tJbeyde'ye götürdü ve -Emire'l-mü'minin bunlar baz ihtiyac-
n karlaman için sana gönderdi,» dedi. Ebû Ubeyde (R.A.). duygu-
feaf Idft «^ftlH CCîC.Î ^^er'e vuslat ve rahmet ihsan buyursun!» di-
ÎBe ettten sonra câriyesini çard, o altnlardan yedi tanesini
aynp falan adama götür, dedi, u
be tanesini filân adama, u be
tanesi falan k^^... derken AûO altm \)ir anda dagtverdi. Gelen
hfeiM*^ d^e^ ^ummsi Ömer'e CB,AJ lu^iince, Ömer
(B.A.} fftaOasIyie (î^nSR^Mlâs. m M, tRjL) bc^nla yetin-
meyip "bSt 0 lElUibur a^n. Itaaarla^ vty^ îs^mai^M^ tütiturar
rac l&âz K OML*^ ^MP termesini emretti. l^âMâ
tem »ftfffl^imiBK f^mei imSimm f^Sm^^&sSm bu aBmU^i ne yapa^
^ m^ms*
can anlamaya ç^ve br sürç taE^ 1^
mBkJEf^B^S^B %EI-
bihte bulundu. Mo&z (R.A.jf iMta
r^^M MM ^is^B^ ftAttsft(k:^.î
ve vuslat bâb^tesint» dSye duâ etükten som^ eâ-
(526) Sahih-i Müslim.
Mte IcsâSÎ MOstedrek'lnde.
:

tSLAM'DA A'ILE ETM


ça^rd, gelen altmlan da^^Eââtk tarö ksmlara ayrd, «fa-
rifâfiilü
lâam unu götür>, filâna da unu gSt^k»^ e^perek tamamn dat-
maya balad. Muâz'm ei durumu örenince, «Vallahi bizler de
muhtaç durumdayz, birazm da bize ayr!» diye durumu bildirince,
kesede sadece iki dinar kalmt, Muâz onlan da eine uzatp verdi.
Hizmetçi gördüklerim gidip Hz. Ömer'e (R.A.) anlatnca buna çok
sevindi ve öyle dedi «üphesiz isi, ashab kardetirler ve bîrbirin-
:

dendirler...» (528)

— îfe , Ckça^h:^ haHfe bulundugru


latt c^sMl tedi^^ etmeye ha^aimtu Bu
]tevaxt ti^^^^^ Hz. (K.A.) bir deve yükü yiyecek
Mideleriyle Medine'ye döndü. 'SBtöcsa^Ua- topTâmii gelen mah
toptan satn almak istediler. Bmun üzerine Hz. Osman (R.A.) on-
lara, yüzde kaç kâr vereceksiniz, diye SQrdu. Onlarda 9& 5 verebili-
riz,^ dediler. Hz. Osman (R.A.). «daha fazlasn verenler vari- dedi.

Onlar ardlar ve «bundan fazla kâr verecek tüccar göremiyoruz»


dediler. Hz. Osman (R.A.) asl «mlatmak istediini öyle ifade etti .

«Evet, bire yedîyüz kâr veren var, o da Allah'tr. Çünkü O, ken-


di KitatodA öyle buyurmutur :

«MaUanm Allahyoluda harcayaaSann mM^, yedi Mtik Ur


Imt^^^S» ^ffîE dsne bulma Mr i^mmî. Immm. â^üh dl-
mm ve berekeUnÛ im Int artor. AHah ciliertoe
bol vm^nittrt O her (S2&
Hz. Osman okuduktan sonra tüccara öyle ses-
fR.A.) bu âyeti
lendi «Sizler âhid olsun ki, gelen paddeler içinde ne kâdar bu-
:

day, un, zeytin, zeytinya varsa hepsini Medine fakirlerine ve muh-


taç müslümanlara sadaka olarak veriyorum.»

Nitekim tbn Ömer (R.A.) in öyle dedii tesbit edilmitir : «Üze-


Hmze llyle gfinler
ve dirhem huausunda mÛslOman
^ Mmisd
kardeinde
kendi elindeki dinar
kmdinl daha hakk sa-
hibi saymaz, ^m03^ dSi^BâOiA Mar din lovd^N^ dflflnflrda.»
(530)

O
halde bize düen hizmet, çocuklannuz kardelik ahlâk ve
sevgisi üzerine yetitirmektir.

C528) TaberânI el-Keblr'de riv&f^ cto£^.


(529) Bakara Sûresi 261. :

(sat» SUM ^
TKRBlYIÎCLlinlM SORUMLULlJKI ARr

Merhametli Olmak:
ItMtâoset, kalb loc^p ve çraldr,
ayn zamanda Icalbde
bir duyarlk, uurda Mr k^nllktir. Bunlar da bakaloZ!!^ imm
mm tâ Mtem bedöf •m^^ ostlarm ^miylfi sâem duym»p^ dT-
kat hissiyle ydnelmeyr, ûzünt4v»^mtte paylamay ilhâm eder.
!te bu duygu m nMm M «Wne bakasna ^^tten JteaçöSma^
y. suç ilemekten kendini iutea^ feayr, «seo^ kay- ^
nak olup bütün müslûmanlara faydal duruma gelme^ a^lar.
Reûlüllah (A.S.) Efendimiz insanlarn birbirine olan merhame-
fitai, Alls^ln onlara olan rahmetiyle açklar ve asl kaynann ilâhî

PÛÖ^ Olduunu belirtirdi. Bir hadîslerinde öyle buyuruyorlar :


«Merhametli davrananlara Rahmân olan Allah merhamet
eder. Yeryüzündekiler© merhamet ediniz ki. göktekiler de size mer-
hamet etsin.» (531)

Böylece BesÖlûÜah -lAvS.) Efendimiz, merbametm mssmiL cMf


lan «bedbahtlk» la vaEiiflandrmi^ oadara «aki» tabirini w^^m, gâr-
mûtüTA:

mü'min kar-
d^S^iiB kOmaz. o bir kaynaktr, bir pmsuthr ki bütün insan-
l^ ft^m m^âm hir defasmda R«sûlîiUaA
miz. Ashabna öyle buyurmutu M^^tmeit etme^^ds s&mm
^B
:

mmkmaavna^ ,l^mm lânkiti» Ashab- Kir&m.


ResûlûUahl S^^niz de merhametilyizdir...» d^dia^ ESsod^^ oâ^
pa^ m mmSn venni^ IMd^ kmâ arkadam»
rabmeti degü but ama umuma kar olan merhametidir.» (533)
Evet bu, öyle bir rahmettir ki, konuan inam da aar, konua-,
myan hayvana kadar uzanr î v

Mü'min ]xm^ bama o Idmsedir ki, merhamet ed^ bu âtmms^Sa


da Allah'tan sayg ile kcH-kar ve bUr ki, AUah (C.C.) ozu ileride he^

(531) Tirmizi - Ebû Dâvud - Ahmed b. Hanbel.


1532) Tirmizi - Ebû D&vud
imi 'Tabelâ

— 303 —
. ,

SLAM'DA ALE EÛtTtMt


saba çekecek, din kardeinin hakkn ksm
veya ona eziyy^
biyyet vermise, bundan sorumlu tiKtulacaktr. Rahmet Pe^gm^
Hz. Muhammed (A S.) bu konuda unu ilân etmitir Cennetin
ka- :

plar, bir köpee su içiren bir zalim zorbaya açlm; kec^i ha|i8<^
dip ölümüne sebebiyyet verdii için bir kadma ise. Cehennem
kap-
lan açlmtr.
Bir adpm koyunun ayaklarndan tutup yerden sürükleyerek mez-
bahaya götürürken H/. Ömer'in göziiona iliti ve hiddetle sestenU t
*yeyl oisim mna\ On» ölüme do^ en güzel ekilde götür. .» .

slta^Oj^Muuoâa Batonet EâerleriuM naz ^^^^


fevtine Âmr % ^ „ Â$
j^B»te ^hire'ye yakm sayüaö bir y^de <irfuyu-l^rahate çekip
karart toocutu. Orada M^teea ft^Omaan gil^gl^^»^ Çs^
drlar kurulm,
güvercin bakumss^
^râ^ ]|«sm-Iklara ba^löimiKti. Bu ^ttâat ^
Mmf- M'm eatonn
tam üstünde yuva
fe,
^
^mm yuaurttot^^rd. Hareket edeeetel zaman bunun farkna
varmlar, ama yumurtalar daha yeni çatlam vaziyet yamfo-
çkmak üm:^ îM^uiuyormu. Ba^toaandan, cadnn sSkÛlmenfesi,
bir canlnn yuvasnn bozulmamasn, yayru^to;^ Uig^S^^
kadar çadrn olduu yerde bu*aklma^ emretti.
W^ feto^d^ten smmt çadmn bulundua yer etrafta 'du-
y^u, derîcen çok geçmecten halfe mmm «ton edip yerleti. Böylece
hâlâ füstat denüen tor^o^ mm. -.


îste câhiliyyet devrtttde kaba ve kat bir insan olarak tannan
Hz, Ömer! islâm'a e'irince. bu yüce din «Erö kalbîn^fe t«lsn^ k«^^^
lan mevdnna eetirdi O kador ki, Irak to^afel^jnda bir katrn avpt^
nn kayiD krlmasndan kendim sorumlu tutacak kadar kalbi Inceldi;
hayvanm rahat yürüyebilecei vollan zamannda açmad için ken-
ptf toaîayacak fcâdar dflfer canMar düürdü durdu..

îte birinci Halife Hz. Ebubekir SIDDÎK'm (H.A.), Usame or-
dusunu uurlarken onlara yapt tarihi tavsiye :

«Sakn gideceiniz yerlerde çocuklar, kadnlar, yallar öldür-


meyin. Aaçlan kesmeyin; kendilerini mâbedlere vermi bir ksm
adamlara raslyacaksnz, onlar ibâdetleriyle babaa brakn...»
— Müslümanlarn Yaptklar Hayr T#'Si^leri V^Maflar -.

Sokaklarda aç kalan sahipsiz köpkleg^ te^ms^ özel bina-


lar yapka^ ^lan beslemek için götürenle çkncaya vey«t
(534) Füstat, sözlükte çadr anlamna geldii gibi. daha çok kldan imal-ediim
bftî^ ^Mar hakknda kuUamlmtr. (M)
TI-nnlYFClI.FRlN SOni'MMILÜKLARI

Ölüm onlara gelip çatncaya kadar bakmlar bu yerlerde S£i|;larams-


tr.
—Gelin olan fakir kzlar. &vlmm fakir «rfee^î^ Igû kul- 1^
lanmalan ârtiyle süs eyas, altn ve gümüten mâmul zînetler ve
giyim-kuamlar vakfedilmi, böylece düün - dernek günlerinde fa-
kirlerin bir süre olsun yüzleri güldürülmü, gelinlik kzlara hasret
duyduklar imkânlar salanmtr. Böylece en mutlu günlerinde üzün-
tüye kaplmalarna, gönüllerinin krgn ve küskün kalmasna imkân
verilmemitir.
—Fakir ve garip hastalar için dinlenme ve tedavi görme yerleri
yaplp vaKfedilrken, onlan gündüz ve gecenin baz saatlerinde e-
lendirmek, üzüntülerini datmak için güzel sesli arkclar, manici-.
ler tutulmu, musiki bilenlerden bu ii benimseyenler ücretle görev-
lendirilmitir. Hattâ, devaml ac duyup sabahlara kadar uyu'yamyan
hastalarn odasnda sabaha kadar nöbetlee güzel sesli kimselerin
ark, ilâhi, maani söylemeleri bile gerçekletirilmitir. Böylece kim-
seden efkat görmeyen garip hastalara en yakn dostlar te'min edil-
mi, az da olsa üzüntüleri giderilmitir,
—Köle ve cariyeler için, efendilerinin evinde krdklar kaplar
getirip yenisiyle deitirmelerini ve böylece efendilerinden azar iit-
memelerini salamak için özel vakflar kurulmutur. Köleler bile ha-
karet görmesin, kiilii fazla zedelenmesin diye bunlar yaplmtr.
Bunlardan baka, açlar doyurmak, susuzlar sulamak, çplaklar
giydirmek, garipleri barndrmak, hastalan tedavi etmek, cahilleri
okutmak, kimsesiz yada fakir ölüleri defnetmek, yetime kefîl olmak,
darda kalann yardmna komak, âci/.ük içinde kvranana dost ol-
mak vakflar kurulduu da bir gerçektir.
için birçok
Hiç üphe yok ki, sözünü ettiimiz vakflar ve hayr te'sisleri, ay-
n zamanda ilim yuvalan ve benzeri hayrlar sadece hayr sevgisinin
tabii sonuçlan, Allah'm mü'minlerin kalblerine emânet ettii âtfet
^e rahmetin birer esen, takva sahibi müslümanlann içinde kök sa-
lan hayrhahln ürünüdür. Gerçekten bunlar tarihimizde gurur
duyduumuz, iftihar ettiimiz medeniyet ölçülerimizdir.
îte bize gereken, çocuklarmz böylesine yaygn, geni ve kök-
lü bir rahmet düzeyinde yetitirip gelitirmektir,

fflikASii Tercih
m mm vhmA »
t

salan bk^^toH bakasm kendi nef-


'm^ 1|er0h ©den îtas^^ Mulard^ mm£Sâ^Me bakasna
teelik tamr.
*

— 305 —
SLAM'DA aile ECITMT
üphesiz ki, bu
son derece güzel bir ahlâk ve huydur.
tercih,
Allah (C.C.) rzas gözetilerek yaplyorsa, imân sadakatinin teme-
linden yükseldii bir gerçek olarak karmza çkar. ç safiyetini ifa-
de eder; ruh ve vicdan temizliini yanstr. Böylece kii bu tad
ruhla, toplumsal dayanmann büyük direklerinden biri oliir, jjosan
yapsndan yana haynn tahakkukuna medar saylr.
Kur'ân'm, âSSâr çin tâa^U Im^â^^^,
tercih, merhamet efkat gifel yûEsek portrelerin ^ifiiEt
birdüzeyde bulunduu bize yetOT. Allah (C.C.) mlamu bu güz^ hm*
lindm ederek Ijuyuruyor ^ M ,

"
• ' \'
'u
(j_>aJift]l
^
'A
iil^
7 r
Jjlâ ^
* ^ ' ! 2'
(jjj ^JAJ ^.
1- '•

ri l. n-fc
^

«Bunlardan önce (Medine'yi) yurt edinip imân (kalblerine)


yerletirenler ise, kendilerine hicret edip gelenleri severlerf onlara
verilen eylerden dolay kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar; ihtiyaç-
lar olsa bile onlan kendilerine tercih ederler. Kim de nefsinin an
cimrilik, kskançlk ve htirasndan korunursa, ite onlar umduklar-
na kavuanlardr.» (535)

Bu yaplan t&t^ ve toptaosal ma^kmmB^ "V^ S^iilfl^t


istenilerek
ki Ansar'm kalblerinde tecelli etmiler, mümkûi j^N^
Î&Sfer MUlî-
nin herhangi bir döneminde rastlansn. Böylesine \&s te'de^k ve
bakasuu nesine tercih, milletlin hayat sahifderinde görülmez.
Med^neli Ansar, dinlerine bal
kalmalar sebebiyle bir sürü i-
^n€%e maruz kalan, yurtlarndan çkarlan, bu yüzden dünya ni-
^etlerinfen m ^^^m
hiçbir eye sâhip bulunmayan muhacrla-

(535) Ha^r SOM B.


:

Ti:RIîlYEClI.!:U!N SORUMLULUKLARI

n kendi mal ve mülklerine ortak etmiler, onlarla kardelik kurup


yardmda bulunmular; hattâ, nefislerinin hazz duyduu birçok ey-
lerde onlar kendilerine tercih etmiler o kadar ki, onlardaz biri
ölünce dieri ona vâris saylmtr.

îsl&'u Hc ]^9?le%BiM9 Mü'minlein bakalarm kendi nefisle^


rine tercih etfikleriûe dair baz örnekler
->- mam Gazâlî.
îhyâ adl kitabnda, tbn Ömer MJi. ete ^vâr
yetle u
olay nakletmektedir Resûlûllah (A.S.) Efendimizin asha-
:

bndan bir adama ^ftc^pm ba


hediye edilmiti s^^m& tuv^- Om
^ buhiHi^ mMe^ «^a^ân md£ffîi bend^ âaJha tends^ mol^
ti. O dn^ ^ biuS^ daha muhtâçt^ ^ye ona gönd^mi, bylece ye-
di et dolatktan scmra Ük vio^^B ulanuh.
îte mü'minlerin annesi Hz. Zeyneb b. Cah (R.A.); ki bu hanm
Yoksullar annesi» diye tannmtr; o. .hayat boyunca eline geçen
yiyecek ve giyecekleri fakirlere ve miskinlere datm, kendi ihtiya-
c bulunduu halde onlar tercih etmitir.
— bn Tabakat'nda- unu naklediyor Bât' kz Ber-
Sa'd. kendi :

ze, Hz. Ömer (R.A.) muhtaçlara aymi


aylklanm datrken bu
hanma da düen hisseyi gönderiniti. Mah getiren adam, Herze ha-
nmn yanma girip getirdiini teslim edince, öyle demitir «Allah, :

Ömer'i balasn baka kardelerim bu mal fakirlere taksimde ben-


den daha beceriklidirler.» Bunun üzerine ona, «Bu mal taksim etmem
için deil, dorudan senin ihtiyacna mebni gönderilmitir, hepsi de
sana attir!» denilince, kadncaz, Sübhânellah!» demi ve kendisiy-
le o mal arasna bir entari gererek, «o mah baka yere dökün, üze-

rine de bir elbise atn. Çünkü benden daha muhtaçlar vardr...»

Olay nakleden teamla diyor ki Berze hamm bana emri u


W
;

verdi «imdi elini sok çindekileri bir


: çkar, l^tai falân aSmm,
birini filâa kimseye, birini falân adamn $p^}kli^^a, birini ye- u
timlere ve yoksullara götür", dedi. Dedii gibi ayrdmda geriye
sadece eyann konulduu bohça 'kald. Câriye ve dier hazr bulunan
kadn, «bizim de bunda bir hakkmuKyok 8»;^rdu7 hepsini dattn, ge-
riye bir ey kalmad» dedikleri zaman, Berze hanm onlara, üzerine
attm entari veya parça var ya, onun altnda sizin hakknz duru-
yor, dedi. Onlarda parçay kaldrdklarmda altnda 85 dirhem buldu-
lar.
SLAM'DA A I LE EÛlTt M 1

gili bir Hz. Ömer'in ona gönderdii seksen bin


olay nakletmitik :

dirhemi, ihtiyac olduu halde iftarna harcayacak tek dirhem ayr-


madan tamamn fakirlere, yoksullara datmt.
Hizmetçisi, iftar-
mz için bir dirhem ayrp et alsaydk, olmaz myd? demesi üzerine,
daJa önce hatrlatsaydm, ayuurdl^ diyerek yetindii bir gerçektir.

Ktrtulâ'ü rivâyet ett^ olf^^cB^ ^eSm Mym M


t IT^Mijte ar

va^dft aancamm olunu ^ÂB:yt ^m» etraf kolaçan ediyordtu;


pG^Ma Üeaz m
da ^^^ MmS^ Imnmi eer amdaâö olunu
^i^ bu suytK içiririm; derken onunla karla^-
tBCn. Sana su vereyim mi? diye sordum. Konuacak hali/yoktu bay-
la evet, diye iarette bulundu. Suyu ona uzatrken bir «ahU sesi ecel-
di. Amcam olu suyu içmedi, yine bayla bana iaret ederek suyu
o yaralya götürmemi söyledi. Ona doru kotuumda
gördüm ki
-Hiam Âs'dr. Sana su içireyim mi? dedim. O da bayla evet diye
b.
iaret etti. Suyu kendisine uzattmda yakndan bir «ah!» sesi daha
iitildi. Hiam yine ba iaretiyle bana, suyu ona götür, dedi. Ona
doru kotuumda- adam ruhunu teslim etmiti. Tekrar Hiam'a
döndüm, bari ona içireyim, dedim, ama ben gelinceye kadar o da öl-
mütü. Bu defa amcamn oluna yetitireyim, dedim, kotum, geldi-
imde, o da ölmütü. O yaral halde biri dierini kendi nefsine ter-
cih ettii için suyu hiç kimseye içirememitim.

bu çok duyarl anlamlar, ibretli olaylarla bakasn kendi


te
nefsine tercih faziletini çocuklanmza öretip onlan bu ölçüde eit-
memiz gerekmektedir.
Affetmek :

ruhî bir uur ve idrâktir ki, içinde hogörü ve haktan


Bu da
vazgeçme söz konusudur. Hakka tecâvüz eden zâlim ve zorba olsa
bile, affetmek yüksek bir haslet, üstün bir fazilettir. artla ki, u
hakszla, tecâvüze urayan kimsenin hakkm almaya kudreti yet-
tii halde onu yapmayp hasmn affetmeye karar vermesi söz konu-
sudur. Ayn? zamanda dinin kadr-u kymetini düürücü bir'tecavüz
deilse, kutsal deerleri küçültücü bir anlam tamyorsa, bu böyle-
dir. Aksi halde, öylesini affetmek zillet ve ihanettir, zalim zorbaya
baeip teslimiyet göstermektir.

B&ntUM&âz &^ ve anlamda aft^tmeky. mtlû Uf U


köislû bîr inmna. delâlet eder; âym- zamanda tslâml mahiyette yüCö
bir edeptir.

— 398 —
TERBlYEClLEHÎN SORlMc^rOiKI^f»

Kur'ân- Kerîra'in böyle bir affetmeyi eznli^3^al hi^ cte hajrrelî^


mizi mucip deildir; çünk^ Kur'ân, toplum I^Ml '^mi*
beraberlii ayakta tutam emreder ve. bunun çS bitçok âyeÜefUt bU
"
fAzîleti tahrî^ vq tevikte bulunur.

A^ ve Celîl Allah (C.C.) buyuruyor ki :

— «Ama sizin ba^lamanz takvaya daha yakmdr. Bir de ara-


nzdaki üstünlük ve iyilii, fazilet ölçüsünü unutmayn. üplesiz ki,
Allah yaptklamz görür.> (5Jü)


«yilikle kötülük bir deildir. Sen artk (kötülüü) en güzel
ekliyle &av. O
vakil seninle aranzda dümanlk bulunan kimse Sl-
cak bir dost gibi olur.» (537)
— «O Rahmâ'm
kullan (o kimseler) dir ki, yeryüzünde alçdc
gönüllü yürürleri câhiller onlara söz att vakit «selâmetle» deIer.»
(538)

— bolt^^
-Onlar ki, ^
^ttUk da (Alteh'm honutluuna
erimek için) harcarft^ mkOii^ jatarlar. insanlan ikmst 0^ m
nahlarm dikkate almayp) N^^larlar. Allah ise iyilikte bulurala^
n se^^,;^ 1539)

HÜndii giM, B^^ialM ruhu, vicdan- hogörü, af ve müsamaha


^ çlc^^Uld gün, tsniann her^ügri bbrer örnek ahlâk
timi^ tlurlar. Yumuaklk, güasi l^^apm ve arama meydana
ge^. Hitüâ onlar fazilet r& nezahat baktante f&tf^s^m^ 3^M-
^yen melekler olu-letr.

(536) Bakara Sûresi : 237.


(537) Fussilet Süresi : 34.
Furlran Sûresi : 63.
tSm Ah tmr&n Sûre^ •
ISLAMDA ALE EÛTIM
imdi hogörü, af ve müsamaha konusunda selef-i sâlihinin
size
hayatnda, geçen tarihi örneklerden bir ksmn sralamak istiyoruz :

— Al^ullah U Tfthir aUatyor gün Halife Me'mun'un y-


: Bir
MuMa hvJmmf^acâmm. Btaati^^ çairdysa da csvas v^ren ohiittCh.
Somu le£a ^^c^Esesle çe^nnca' Türle asU bâr INIZr
mel^ ^jarak geldi ve «Hizmetçilerin dâ fmas^ y^^si. ml^e vakf
:

il mudur^ He kadar huzm^tnuzd^a aynisak hemen ^^lm^ma^


te^^^ JMietçîl. diye tekrrBâfEM^ ne ?i0ms^0- jMç^ fat^^ Sm^
mm Ss&rine Me'mîBEi ^sm^ ye Uzua Mh^EIb Bms i^&MM.
artk Halife bu hizmetçinin boynunu vurmam emredeceinde üphe
etmediim için kendimi iyice hazrladm, derken Halife ban kal-
drd, bana bakarak öyle dedi «Ya Abdellah! Kiinin ahlâk güzelle-
:

ince, hizmetçilerinin ahlâk bozuluyor. Bize gelince hizmetçilearim-


zin güzel ahlâk iin kendi ahlâkmz brakmak stemiyoruz!.»

— TÛ0 riv&yete göre, Hüseyn'ii. M.A.J Zi^^IfMîz,


kendi hiznietçilennden biriü ilk defa üfitüste çaâit jöâimp veren
almad. Oysa hizmetçi »ona y^Eikm Isdr yerde bdmuyordu. Buzmn âze-
rine Zöynelâbîdin, h^mf^t^re dönerek, «Sesimi duymadmm?* diye
sordu. O
dft. -evet. ^j^jas» diye emi^ ^v&A Ms^me^M^SM,

ama ned^ ce^ verme#^ îâzmetçi, Vsizden pvem i^de b^m^


old^^u dâ bteak^^isEu» Itotm. özerine Be^e^M^, «Allah'a
limBüd. pHvOi ki, hizmetçim benden korkmayp gâv^ içinde kendini
his^eöti^tedir.» diyerek Allah'a yöneldi. :

— mt gün yüe ^^^^^et^dîn Hâ^MM


'^mm m'^^m
luldu, îîizmetçUeri o
TcM W
adaârç üzerine atlmak istedikM ti^t
tf^ ona kakareün bu-

teB m^sA sââot ^^âsms^namm^jM» d%e cstnir vctf


§
de
^Mu AA W
mmk- Ânifi^ d^ûp
M^TO^
Ut*Â «iurnl hm- sonto d^idl
MfeM^
bihnedMrln bil
den daha^ç^te*. ^er 'o imai^umm. da ör^meye ihtiyacm vaM ^
anlataym...» Bu yumuak, fakat dokunakl söz üzerine adam
utand. ZepssOâîâdla üserindeki j|9l^ü çkard;ve ona bin dirhem
verilmesini emretti. Adam hem utanarak, hem, sevinerek ayrlrken
öyle diyordu «Ben ehadet ederimki, bu genç cidden ResûlüUah
:

(ASJ Efndimizin torunudur!.»

— Yine Zeyneîâbidîn Hazretleri hakknda yaplan bir baka ri-

demliyor ki Bir gün hizmetçi^ ^^âl^


vâ-yette. : Elaî^eB ^ SsPöEiâ£^fâ&
ibrîk bulunuyordu, onunla, Efendisinin eline m iJa^te iiteien
#Q||Üvercîi, hem ^eynelâbidîn'in aya
yaraland, hem do ibrik knl-
Hizmete »^fesîsî^a h^msm mxax s^ledi i Allah Kur'ân'-
feuyamy^ M t ^^lar ki, bollukta da, daflKte höfearlar; öfke-^
lerini yutarlar* îaa$ral«n MilarJar.» Bunun üzerine
Zoynelâbidîn,
«Ben de öf ken^ Seû affettim!. « dedi. Hizmetçi. «Allah (C.CJ
iyilik edenleri sever.» mealindeki âyeti okudu. ,Zeyneiâbidîn ona :

«Ben de seni Allah (CX^.) nzâs için azâd ettim, andan itibaren u
hürsûnl.» dedi.

b. Wmei fîüseyn) . geüf karde^ % Ea^s"-


iniKtan olarak bultmuyprdiu. Bunun ü^serin^
bijl
«MÛ*n:ünlerin ^e^M
^i^&em^ atom ^n
kenctislndc^
!^ dedi. Hürr, gidip mûsa»iö. öÖâ. Uyeyn^, Hz. Ömer'in huzuruna
giriniî©^ ds'le konustt *Tmk ki. Ya Ömer! AUött'a
s.
olsun ki. md
$^ vermezsin ve aramzda da adaletle i görmezsin.» Onun
bu patavatsz sözüne Hz. Ömer (R.A.) fazlaaiyle sinirlendi ve
deyse üzerine yürüyecek oldu. Bunun üzerine Hürr, durumun neza-
ketini anlayarak öyle dedi : «Ya Emire'l-mü'minîn! Allah. Kurjân-
K/firîTn'dp *

«Sen affetme yolunu davranla emret ve câ


seç; iyilikle, güzel
hillerden yüzçevir...» (540) Sonra da unu ilâve etti «Ya Emire'l- :

mü'minîn! üphen olmasm ki. benim bu amcam da cfâtflMröm


biridir.* Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.), Kur'ân'n bu açk beyân
karsnda sakinleti ve ipek kadar yumuak oldu.

— Birdier misal de öyle Kur'ân âyetlerinin ini sebeplerin-


:

den biriyle ilgili olarak yaplan rivayete göre Ebubekir Suldik'n :

(R.A.) yaknlarndan Mstah uzun yllar Ebûbekir Sddik'in (R.A.)


ihsaniyle yaam bir kimseydi. Hz Âic'yc atlan iftira havasma ka-
tlm, îfk olayn etrafa yayanlardan biri olmu:^tu. Bütün bu yara-'
mazh yaparken Mistah. siâm'm hakkm, hsmlk hakkn ve ken-
disine yaplan bunca ihsan ve iyilik hakkn unutmutu. Bunun üze-
rine Ebubekir Sddîk (R.A.) fazlasiyle üzüldü, bunca iyilikte, yardm-
da bulunduu kendi adamnn iftira kervanna katlmasm bir türlü

tmi A'raf Sûresi : iö9.

401 sâmMa Aile Eitimi ait: 1 - F: 2î


-

ISLAm DA ALE EfJlTlMr

hazmedemedi Ona bîr daha yardmda bulunmayacana, yakm ola-


rak tanmyacana ve görümeyeceine yemin etti. Bunun üzerine
âyet indi
-Sizden fazilet m varlk S&MU nMAr^, ^itatem Mli^nlere,
Allah yolunda hicret edenlere t^â^imda) bulunmam
jr^n et-
m^inler (veya vermekte kusur etme&ml^'^ iK^^lsS^U^i fel^sSl^ip
aldr etmesinier. Allah'n sizi balamasn sevip arzu etmez mN-
niz? Allah çok bal^layan; çok mmhmst
edendir.» (541i
Bunu», ^^ne Ebubekir $1D>!K (K.A.Î.':
tklar» -0^wm m evvelce c^d^ift gîS
balad. Sönra m
§©yie dedi : -Oo^sü. AÎXah*m beni baftoamî»
eifoette arzu ederim...

r. ^laM. âldn ömmm^ ^sâmete ^i^mm ve yu-


mmk UüfM ^y^fmm&i m hûyûk Ut &lâlk ârûsMür ki. bunlar
mssmk, %1£ Mm^^ M@s^^î}ir} AM.7 Efendimiz'in yûks^ ülieteÜS
iktibas edilmitir: O'nua yüksek tevcihlerine uyan JU^ab^ ttte^
3^a^^ '^ viâ^ sistemdir. Onlar Ö'^cm âldtlte '^U m
lerle hogörü y m w«ik
huylu aâhibl oldular, bu hu^lâ^i, kölele-
re, mm. ©Azarlara ^dar uzat^ yayd^^ b^^e^ c^^ton o çok fa-
ziletli huylan ve aMâklar^ hem ve amm her suuf hsanm ahlâk ve
faziletinden ayrd edilir bir dSse^ ^di,
HesûlûUah Efendimiz buyurdular ki
(A.S.î :

«nfaza gücü yettii halde öfkesini yutup kendine hâkim olan


Idboseyi. Allah Kyamet gününde bütün maher ehlinin önünde ça-
rr da hlMerden istediini seçmesinde onu serbest brakr.» (542)
Dier bir hadîslerinde ise öyle buyurdular :

— Allah'n ne gibi ameller karhmda (Cennet) binala-


«Size,
rn yükselttiini, dereceleri ne ile yücelttiini haber vereyim mi?«
diye sorunca, Ashâb- Kiram, «Evet, Ya Resûlüllah!» diye cevap ver-
diler. Efendimiz onlara -Sana bilgisizce davranana kar sen yu-
:

muak huyluluunla, hogörünle karlk verirsin; sana hakszlk


edeni affedersin; sana vermiyene verirsin; hsmlarndan senden il-
gisini kesene gider ilgini sürdürürsün,,.» buyurdu. .

te bu hogörü, müsamaha, af ve balama atmosferi


faziletler,
içinde çocuklarmz eitip terbiye etmeliyiz, onlan bu havada geli-
tirip yetitirmeliyiz.

i&m ma- Sû^ i 22.


($Am Ebû myaû.
Cesaret ve Kahram anlk
^» ruhsal kuvvet M wmaM sasm^ ^?ta^ ^ikar. ffîr olan
Allah'a iûananmü'mia hu imanndan yardm ve des^ i0m^ ebç-
(ti }^^^ £M)^I^ M^im ^ûv^ «ûç alarak kahrcuzm^
fg k]^^£i:e eteir. üphesiz sonunluluk duygusununi, ald^
gü^l terbiyenin de bmda rolü hûyüktûr.
Mü"min, Allah'a olan imân nsbelinde yenilgiye uramaz, inan-
d ve baland hakk ile rüsvay olmaz; deimeyen kadere bal
kald ölçüde üstünlük salar. Sorumluluk duyduu, ylgmhk ver*
in iyen bir terbiyenin te'sirinde bulunduu nisbette cesaretlidir. Evet,
fiiââ^â hü lîususlara ball, inanc nisbetinde kahramandr.
Biz bütün SlDDÎK'n ahsiyetinde görüyoruz.
bunlar Ebübekir
O, ResûlüUâh (A. S.) Efendimiz'den sonra mü'minler arasnda imâ-
n en ar gelen idi. imân ve ballkta çok güçlü ve iddetli olan
Ömer (R.A.) bile Onun için «Vallahi, Ebubekir'in imân bu ümme-
:

tin imânyla tartlsa, elbette o gelir.» derdi.ar


Birde Ebubekir'in yerini, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in vefa-
tnda düünün. Müslümanlar o gün büyük bir zuhui ve.mutkanhk
içindeyken, olaym büyüklüü onlar doru düünmekten saptrrken,
Ömer bile «Kim, Muhammed öldü, derse u
Iclcmla boynunu kese-
rim!» diyerek kendini kaybedecek kadar ileri giderken, Ebübekir Sd-
dik (R.A.) tam bir metanet ve uurla minbere çkp o akmlaan
mü'minlere öyle seslendi «-Kim, Muhammed'e tapyorsa bilsin ki,
:

Muhammed ölmütür. Kim de AJIah'a tapyçrs^^ .üphesiz kj AUah


(C.C.) hep diridir, bakidir...»

^^Mber ge% 9^^. o mar ya da ölâürüMe* ^Sgii^M?^


üzerine) gerisin g^jre mi döneceksiniz? Kim triye dönecek olursa,
Allah'a hiçbir zamr veremez. Allah ükredenleri mükâfatlandracak-
tr> (543)

Bir de Ebübekir Sddîk'm Peygamber


Efendimizin
(R,A.), (A.S.)
vefatndan az önce teçhiz edip hazrlad Usame ordusunu iaret
edilen cihete gönderip göndermeme hususunda Ashâb'n tereddüdü
sürüp giderken onun yerini ve ald
karar düünün. Çou, bu ordu-
nun am'a gönderilmesine kar idi, bir sürü ihtimal ve olaylar ha-
trlanna geliyor, Arap kabilelerinin yarm nasl tavr takmacaklan
ims) Al^i îmr&a Sûre^ : 144.

— 403 —
SLAM'DA ALE EÜTIM
üzerinde duruyorlard. Peygamber'in (A. S.) vefatn duyan baz ka-
bilelerin ba kaldrma ihtimali söz konusu ediliyprdu. Ama Ebübekir
(R.A.)kesin ve açk kararm bildirdi «Kbûbekir'in : cann kudret
elinde tutan Allah'a and olsun ki, canavarlarn beni kapp götürece-
ini dahi bilsem, yine de Usame ordusunu Resülüllah (A. S.) Efendi-
miz'in emrettii ekilde göndereceim. Biz, Resülüllah (A. S.) 'm eliy-
le düümledii bir düümü çözecek deiliz. ehir ve kasabalarda
benden bakas kalmasa bile yine de verilen emri yerine .getireceim-
den üpheniz olmasn.» '
'

Dier bir dirayet yeri de, Resûlüllah'm (A.S.) vefatndan sonra


Arap kabilelerinden bir ksmnn irtidad edip zekât vermeziik etme-
leri karsnda ald tavr ve verdii kesin karardr. Arap kabilele-
rinden henüz slâmiyeti dosdoru idrâk etmiyenler cahiliyye devri-
nin kötü âdetlerine döndüler ve bir bakma eytanlar devri adamla-
r oldular, Mü'minler ise, Resûlüllah'm vefatndan sonra yamurlu
bir gecede koyun sürüsü gibi oldular, Hz, Âie'nin (R.A.) tabiriyle
koyunlar gibi biraraya gelip yamurlu gecede ne yapacaklarm a-
rdlar. O kadar ki, Müslümanlardan bir ksm, Ebübekir Sddik'a
CR A.) gelerek, «Ey Hesülüllah n halifesi, bugün artk bütün Arap
kabileleriyle savaacak gücün evine çekil, kapn kilit-
yoktur, iyisi
leyip Rabbma ibâdetle megul ol, ölüm sana gelinceye kadar olayla-
ra kap açma!» diyecek kadar güç ve irâdelerini kaybetmilerdi. Ama
o okayc btr rüzgar, ipek kadar zarif ve yumuak, Allah'tan sayg
le korkup göz ya
aktan, efkath biranne kadar merhamet duygu-
m layaö tteis^E^ p^M^ CUt^ 1^ û&niz gibi H^&mrd; fcftr
mrslaa gÜd^^^^Es^ta tes% -f^k^mm ^j^^^^e^ :î^m ^tm-
Ând olsun v^^^ tîM^tUH^^ ve kraâte enm£^, Bi^ sa <Mu-

Araplarm Retütillah'a (A.SJ verdikleri bir deve benden ban


0sst ^mmMm^* tmXl&3m imlam ka^ sava açanm. And olsun ki,
elim khç tuttuu sûrece onlarla vuruacam!.»

Bu celâdet, cesaret ve basirete kar Ömer (R.A.) bir ey deme-


di, sadece u itiraf dile getirdi : «And olsun ki, Allah, Ebûbekir'in
kalbinisavaa açm, cffia dpj^ruyu ilham etmitir. Ben onun do^n
ve hak üzere olduunu anladun.;-» t544)

te olay bize, hakk urunda gösterilen cesaret, cihâdn en

(rM\ Im&n vo HajraU : Yusuf Kardftvi


Hiyügü olduunu göstermektedir. Nitekim BesûiüUah (AjS.) Efendi-
miz 1>u^urdu ki 1

«Cihâdn en üstünü, zâlim hükümdara kar hakk söylemektir.^


(545)

Bu mânayla, Ha^ s@z


urunda ehîd û^en. mû'mîn^ *^^ffM.'-
ühedâ = ehidlerin Efendisi» luvam verilmitir. Yaplan sahih ri-
vâyete göre, Resûlüîlâh CA.S.} Efendimiz bu kö^uda ö^î^ls^fmt^
tur z

«ehidlerin efendisi ve ba, Abdulmuttalib olu Hamza'dr ve


bir de zâlim hükümdara kar ba kaldrp ona doruyu söyleyen,
yanltan onu alkoymaya çalan ve bu sebeple hükümdar tarafn-
dan öldürülen adamdr.» (546)
te Resûlüllah (A. S.) Efendimiz, Ashabndan -nere-
bunun için
de bulunurlarsa buhnsunlar- sadece hakk, doruyu söylemeleri hu-
susunda da söz almt. Nitekim Ashab'dan Ubade b. Sâmit tR.A.)
diyor ki :

Peyt;amber (A. S,) Efendimize, iitip itaât etmek, sknt


Bi/,
ve geni günlerde; neeli ve üzüntülü anUn'da; bakasn kendi nef-
simize tercih etmekte; Allah (C.C) tarafndan bildirilen ölçü ve ks-
taslarla küfür olduu kesinlik kazanan emir vo tavsiyeler dnda
dier ehlinden sadr olan bir emir hakknda çekimemek, sürtüme-
mek üzere; nerede bulunursak bulunahm ancak hakk, doruyu soy-,
lemek ve Allah (C.C.) yolunda hizmet ederken hiçbir ayplayann
ayplamasmdan endie etmemek üzere bey'at ettik.» 1547)
Bu manayla, Hablerinin buyruklarm tebli edip Allah'tan ba-
ka hiç kimseden korkmayan kimseleri Cenâb- Hakk överek- §öyle
buyuruyor
I
:

— J«<%hr« Allah'n ^^âmrâlâtahi tel^ ec6ite« AEa¥^ say-


g ile korkarlar; AÎM^M hiç kimseden korkmazlar. Hesap
görücü olarak Allah yeter.» (548)

Eer bizi îslâm kahramanlarn m tarihteki yerlerini ve safhalar-


n açmak istesek, ereflerle, izzetlerle cesur kahraman-
sahife sahife
larla, Hakk ve slâm yolunda edebî ve terbiyevî anlamda cüretlerle
MK kitaplar meydana gelirdi,

(MSI Ebû Dâvud, - TirmJ^"ll?n Mâee.


irAiii el ilâkim.
(M7 Siyor kitiiplu,ru Müsiim -
Beyak,
ÂMl Sûresi : 39
SLAM'DA ALE ETM
Ne var onlarn kahramanlklam yanstan baz misalleri
ki, si-
ze naldetmeden geçmiyeceiz :

— îzz Abdüsselâm'm yerine ve cesaretine bir bakn! Msr


b,
Sultan* Necmettin Eyyûb'un meclisinde devlet ricalinin de hazr
^toduu bir Srada, kz b. Abdüsselâm öyle seslenmiti Ya £y- :

yûb!. Allah (C.C.) sana, Msr hûkümdarhm verip seni oçkda ba-"
nndr^n.
nü?
^sahibi lolâsm, onra^
sen içkiyi
diyi iscffarsa ne cevap vOT«ceksin?»
maba^ m0m.,
/
öyle

Bu AllaJ C.CJ için yükselen ses, Sultan sarst ve sordu :

— Bdyle btt- olay cereyan etmi midir?

zz b. Abdüsselâm cevap verdi :

Fmân dükkânda içkinin bir^ çeitleri satüMlMr. Aym


yerde birçok kötülükler.. ^mnekte V0 Wt M^mmmt-
bah saylmaktadu*. Sen ise bu ülkenin nîmeüefi çinde istecügin gibi
dönüp dolamaktasm.
Sultan ard ve öyle demek zorunda kald :

— Bu dediinizden benim haberim yoktur, olsa olsa babam


sizin
devresinden kalmadr. Bunun üzerine zz b. AbdüselAm susturucu
mahiyette §u cevab yetitirdi : .

bir
^
û& m
o ^^se^srd^siniz
^n^B^si
ki,
üzednde bulduk ve
#^rusu
t ^
babalarmz
he^^fife cmlam î^i^dlie

Sultan, derhal o dükkânm kapatlmasm ve içki satuun yasak-


lanmasm emretti..

— Birde ENl l^^^^le tannan Seleme Diioâr'n ye- b;


tm V» fmmmâ ^am o mt ^m, m. Mtavî$Mn f^smui g^
%

v6 öyle selâra verdi «SelAm sana ey üo-etle çalan


: ^^a
hazr bulunanl^, Ebû IMm'e dd^
mmi S«^ub ve^iîös^ War
etmek isterlerken. Ht, Muaviye engel oldu; sonm da 3^âzÛB0' ixm
virlp bakmca, Ebû Hâzm öyle dedi «üphesiz ki sen bu ümmeibtt
:

hizmetçisi, ücretli içisisin AU^ (C.C.) seni, bu ümmeti koruyup


fîülmon için ücretle tutmutur.» Hz. Muâviye bu sözleri süküneUe
dinleyip kabul etmitir.

-r- ^fü^l do Ebû


Hâzim'Ia F,mcvl Halifelerinden Süleyman %
Al^û^MlJk ara&mda güçon u
konumaya dkJ^ c^lâ :
HHHlYi:c-!i .;uN scjt MI r; :<! ap.!

Halîfe — Va Ebâ Hazini! Neden ölümden tiksiniyoruz, ho^ian^


myoruz?
Ebû î^iâto ~
Çünkü siz AMW^M fiktmsr m^s^'mn Çn-
dr kMoiKi Bu yüzcton liH^r^üâr târ yerden haraf yesv göçetmek
istemitt)rsunuzl

Halife — Yann AUali'm huzuruna çk nasl olacak?


EBCt ÎMim tyi- yararl mü^nj^ mun
evinden uzak ka- süi-e
lp oraya nasl Sevl^^ dönerce ^jg^ mim.#^. Qin4W^ kimse ise.
efendisinden kaçp bir gün ister ist^ez ona dönmek zOTunda kalsa
köle gibi...

Halîfe — Hangi söz daha âdildir?


Ebû Hâzim —
Huzurunda kendisiden korktuun, vç bir, eyler
umduun kimsenin yamnda söylenen hakk söz... .

Halife — £&m^ mü'mîn daha zeki ve aklldr?


Ebû Hâzim — Allah'a itaat üzere amel eden ve insanlar da bu
itaâta dâvet edip yol gösteren. mü[min..,

— HaKfe — • Hangi mü'min daha ahmak ve böndür?


Ebû Hâzm —
Zalim kardeinin hevesine uyup kendini düüren
ve böylece Âhiret'ini bakasnn Dünyal karlnda satan mÖ'-
min...

Halife — Ya Ebâ- Hâzim! Bizim sohbetimize kathp senin bizden,


bizim de senden yararlanmamz mümkün deil mi?
Ebû Hâzim — Bundan Allah'a snnn.
— %alîfe — Neden?
Ebû Hazim — Size, sizin lievesinize azck olsun meyletmekten
endie duymaktayun ve o takdirde Allah (C.C.) bana hayatn da,
ölümün de acsn kat kat tattrr.
i^&Bt. jçalkp gîtnek ha^f|»i^^^ Bm olarak u
«Bana tavsiy@4e Wtm Ya M. BcMSk
rina Ebû Hâzto <ma *Si^ : kmi bir tavs^jrsete Munnak lerim :

Rabte azametini taB m «öBtfim seni «a^l^tii yerde ve fiil-

de gömesifti akimde çkama, O'nu hep tenzih et...»


l^te bu fazilet ve ^^^^ âeM£ ^ sn^a^ ^^^lm li^mltu&un-
ISI \ M I; A : 1 K [ (: I T I M :

Buraya kadar nakledip aniattiklarmz, slâm'n ruhlara ve di-


malara enjekte edip gönüllere dikmek istedii, özellikle mü'minin
kalbine feyizli tohumlar olarak ektii en önemli deerler ve asllar-
dr. Hepsi de müslümanm kiiliini salayan prensiplerdir. Repsi de,
sinm'n toplumsal terbiye hususunda fertleri bir bir yetitirip sa-
lam bir unsur haline getirmeye iaret etmektedir.
Amk ruhu yönl^^ü^ bu easlann la^tom. fe^rea ^^m^
?^ne ^m0i i^sî^ gtçg^^, €? uM^4& .g^^^sMm
terbiye sistemijaM
t^^ IPete^ olup ^^ea MçMs r^^^f^^gi ^to^ ffiaüeto top-
luma feahîi oriöttcek andan dâtea za-yf ba^t kala-.
Bunun ve özellikle anneler, çocuMeö!^
için babalar, terbiyeciler
nm kalbine ve ruhuna imân ve takvâ inancm bütün derinliine yer-
letirmeli; kardelik ve sevgi balanm ^u^iRigfeâlâteeli; Wl30ü0t,
bakasn kendine tercih ve hogörü gibi yüks^ m&e^^Bm. ee^^e^â^ er-
melidirler. Bm gerçekten onlai^ Vâcibdir. Ayn zamanda 4taifai -0-
hip çkmak, kaSs^n yana cesaretli olznak ve benzer tazSleU câ-
mi* diler âhiâid deerleri m^em Sâküp feü öt^Naî^ toad^^t: ye-
titirmek gerekmektedir. B&^^m çmiklar ^0^0^ ayak ba-
'smm'^ «^lî^ ^e^^^lpeek bir ^g^m^ hm^lmt.i^Mi 1^^^; f^-
lanna atlp mücâdele vemesîni baan:l«r; üzerlerine gereken
su^ââ^ sûmMak mssâm meselelet garc^l
le^ fetm ¥î* ^sv^cte^tâ Wiî«Sîdet% Is^ddül

cib elam getirmede bir ksntya gitmeden dier insanlarla il-


yejriî^
4iU hizmet ve himmetleri te^dte"ine lüzumja görürler. O kadar ki,
gençlerin muameleleri, edep ve terbiyeleri, sosyal ahlâklar, insanla-
rm en uygun ve güzel kabul ettii ölçüde; insan hayalnn tasvir et-
tiinin en çekici ve erefli anlamnda tecelli eder.

I^My^ ^nmsme^ hm^ ûü'zm, r^ûs^a t^lm4wm bu üze-


rinde bulunmak îsteMt^« Aksi halde uyguladklar l^blj^ ^s^as^
hastabkl, yapraklan îytee «aranp dökülra^ yüztutmu bir aaca
b«®r ki, £3nn kartamaJe fst^mâm" ^praMmm
slâha faî^^ ®a-
lan ilâçlamakta, aacn fcöku ve bedeniyle ilgilenmemektedirler. Oy-
sa gövdesi salah bulan bir afscfr^ yapraklar da düzelip salâh bulur.
Daha açk bir anlatmla içtimâi terbiyeyi ayakta tutmakjsteyen-
cr, düzen ve sistemi belirttiimiz bu kökfü ve dovamhik arzoden
esaslara göre plânlayp uygulamazlarsa, suyun üstüne yaz yazana,
küle üfleyene, bombo vâdide banp çarana, benzei^fi^ kî, &ü tü
tumun yaran olmaz.

408 —
1 .

I —
TEiibl Yfcc: 1 .i-:hI N S( mm. , t k a in
-
^ . .. ^ .

BAKALARININ HAKLARINA RÂYET


Ruha ve kalbe Islâm'm fazilet yanstan esasn enjekte etme bahsin-
de unu belirtmitik; islâm, ve feyizli terbiye kuraliann, inan-
fazîletl-i
<^ fe^ oîînak üzere nsan ruhuna ve kalbine yerletirmenin esaslar-
n koymutur. Bunun bir ucu da takvâ'ya dayanr. Böylece sosyal
V© l»plumsal terbiye, yemmâBL 'en uygun, en yararh anlamda ta-
maanlannn ©te. m
mükemmel amaca yönelik bulunur. O takdirde
:^£Îml^« l^üPt ardamda ^îro yapsnada ^
n^Mp -^^m ^^itott
m% MöT;
set^fo

te^flKU se^ 'baitan kurulur.


^
m ^a^anü satJanffs !^Wte vt-

una
da iarette bulunduk ki, sosyal teamülün dayanaca
Biz
esasn en belirgin ve seçkin olan, imân ve takva akidesidir, ay-
'
m zamanda kardelik ve sevgi fazileti; rahmet, bakasn tercih ve
hogörü ilkeleridir. Bununla beraber, davâ adam olmak, hakk' sa-
romadtt cesaret vw kîihramanhk göstermek de bu cümledendir.
Hem biz, te'klden unu
da söyledik Eer terbiyeciler, slâm'n :

ruhu yönlendiren bu esaslarn çocuklarn daha küçük yalarnda


kalblerine ve dimalarna bir fide gibi dikmezlerse, hiç üphe yok
ki, onlar toplum içinde ayr bir grup haline gelir ve saptrlar. bu-
nunla da kalmaz, çocuklar sosyal yapda, toplum bünyesinde yk
ma, suç ileme, anarik olaylar çkai-mada unun bunun aleti hali-
ne getirilir. Çocuklar böylesine bozgunculuk ve sapklk üzerinde ge-
liip gençlik çama girince, artk onlara ne yönlendirme, ne terbiye
ne de islâh fayda verir.

Bu açklamadan sonra konuyu özetliyecek olursak, diyebiliriz


ki : Toplum haklarna riâyet, ancak slâm'n ruhlar yönlendiren,
oraya fazilet sunan esaslaryla beraber lüzumlu, hem çok lü-
zumludur. Haüâ daha açk bir anlatmla nsan ruhunu yönlendiren :

usûl ve esaslar bir mânadr, toplum haklarna riâyet bunun tezahü-


rüdür. stersen öyle söyle Birincisi ruh. ikincisi beden mesabesin-
:

dedir. Birincinin ikinciden müsteni kalmas hiçbir durumda müm-


k\in deildir. Aksi halde itarkik, saptma, sarsmt ve ztrap olur.

"MA ^ l^pta^fflkl feg^klij^<te. m ^mn^ MmeHm mûw^\_


^louklan onla^ ^^dr ^^l^
ki biz o ââzeyde yetitirip gelimeler m
tini satla^^almîi ©' paslan onlara emredelim? tU. ki, çG^^Mâ^mm ö
hamlam ^%Ö ©Üös^ö]^, ^m^m getaney^ çalsnlar ve ha^
yrl biçimi^ yürutsühlra-.
SI.AM'UA ALE ECTM
Toplumsal haklarn m önemlUeri unlardr :

1- Ana- baba hakk


2- Hsm ve akraba hakk
3- Ödetmen ve hoca hakk
4- Arkada hakk
5- Büyüklerin hakk,.. *

Bu haklardan her üzerinde biraz konuup açklamad^


biri
nalm. Tâ ki, terbiyeci bunu gönüllere dikmekte, kök salTngpTLl
m^^a feaarife Ü&un, çocuk gelimeye balad
^güö^lia St
-Ulah'a güvenilip dayanlarak- î» lerbiye ÜB ^f^^^sin. Ih husus-
ta m ^âeee A^imm &mmt m- C^tâ^ "^âm :

— A^m r
- baba hakk :

Terbiyeci veeitimo^:^ s&mk üzerhade hassa^^Me dua^aâ^i


mi- önemli h^umâa^iUu biri, ona, om ^ Mb» "hakkm tamte^ mâla-
ra nasl bulunmam lEgg^ktiini. itaâtm «etob tassdb^u m ^^mc
ana - babann hSssmB^ ix>Ema ve ol-

m&nin ne 4m^_ tMs^m tretmd^.^ABa - hsû^ yalandklarnda


mM^ nasd ^fel i^fep^ «sim «^tet iptoracak oköde yüksek am-
lekcmumame^îaffisö dikkat göst^ir y^a* ettikleri zaman onlar için
Ö« gibi duâ^ ya$)ihr? bütün bunlar en duyarl biçimd& onun kafa ^

ye kalbine iler. Bundan baka dier vâcib olan haklarna riâyet et-
mesini, babayla çocuk arasndaki münasebetin ölçü ve adabna say-
gl ohnasnj telkine çehr.
imdi ^ E^ttOe^ tA^^ MemS^sûÛ^ assa - Mmya iymk M^k-^
mdl^ ^vsiyelerindsS: pf Wte mte. BiW» ^ tsa^^^^âfe-
re gBve^m^ »sayeleri çocuklanna küO^ jl^aaifida Öretmek,
riu
^çis&uMari}i! %antea amel etmesini salamaktr. '

— Allah'n nzâs, ana - babanm rz&sndadr.


1

Resûlüllah tA.S.) Efendimiz buyuruyor : «^te^baa^ bâr ^Mft^


mann, müslüman ana - babas bulunur da karln srf AUeih^hm
bekleyerek onlara yaknlk gösterip sohbetlerinde UzmeÜeiMle m
bulunursa, mutlaka Allah m kap açar -yaniJ^mei }m$mt-^
aiA ~ lȉbas^^
ti
W Munuyt»^ M Mt m^f
ev)ftdw aftei^îrse^ sma. - baba ondan r$z obaa^U^a MUCIs,
Ana - tuOmda

olnu^» Bunun üzeine Peygamber'den (A.S,) smldu «Ana - mbia

— 410 —
evladna Mte <£» ^dtsf^ böyle midir?» Efendimiz cevap verdi i

«Evet, zulüm de etseler bdyledir » (549) . .


.

«Alîah'm rzas. Ana - babann .rzasndadr; Ailah'm gazab,


ana - babanm öfkesindedir.» (550)

— Ana - babaca W^ Allafe îO,C.) yolunda savata® ^-


de Ashab
gelir. KirâmMan Abdullah b. Öbw anlaftycH' : Br
adam. Peygamber (A.S.) Efendimize ^le^ dedi ki » -

— Kttts^ tsavaa kahlma& Is^fyormn.


— Peygamberimiz (A.S. ona sordu s

— Anan baban var mdr? -

Evet, deyince, Ef^imiz ona t -

— Onlan iMamm etmek için çal, gayret sarfet, (551) buyur-


du.
Ashab'dan muâviye anlatyor, diyor ki Babam Cahime,
(R.A.J :

Peygamber (R.A.) Efendimize gelerek arzusunu öyle bildirdi :

— Ya Resülüllah! savamak
istiyorum. Bunun çin sizinle istia-
rede bulunmal üzere geldim, dedi. Peygamberimiz ona :

Aa^ var mdr? diye sordu. O da t

— Evet, dedi. Peygamberimiz (A.S.) t


O halde annene, onun hizmetine gerekli ol; çünkü Cennet ûnun
ayak bast yerde^ir^ buyurdu. (552)
Atoab'i Kirâm'dan Abdullah b. Amr b. Âs âvA «fil^sti^^ .


Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek dedi ki «Ya :

Rasûlallah! size, hicret ve cihâd üzerine bey'at ediyor, bunun ecrini


(mükâfatn) Allah'tan istiyorum. » Peygamberimiz (A.S.) ona :

«Ana, babandan biri hayatta mdr?» diye sordu. O da : «Evet, ikisi


de hayattadr.» diye cevap verince Efendimiz (A.S.) ona «Mükâfat- :

n Allah'tan m
istiyorsun?» dedi. O da «Evet.» diye cevap verdi. :

Efendimiz bu defa ona «Sen ana - babana dön ve onlarn sohbetin-


:

dev arkadahmda bulunarak yilik yap.»*buyurdu. (553)

(549) Buhari eî-Edebü'l-MüfrGd


:

(550) Sübülü's-Selâm Abdullah ; b. Amr b. As (R.A,J dan.


'
(551) Sahh-i Buhari. .
.
,

)£mBel I^anbel - Nasâi : Muâviye b. Câbime tR.A.) den.


15^5 Ssmh'i MûsJm ! Afcdullate fe< Anar (B.A.J dan.
SLAM'DA ALE EttîU
W". |
l I
I I I I I i II I IHI .11

iyiliin bir dieri, vefat ettikleri zaman ana - babe^&i{|a& edip


dostlarna ikramda bulunmak ve bu hususta Allah'n u buyruuna
imtitfâli düünerek hareket etmektir :
w

«Rabbn, ancak kendisine kulluk etmeni; ana - babaya iyilikte


bulunman emretmitir. Onlardan biri ya da ikisi senin yannda ya-
lanrsa, onlara -öf!» bile deme, onlar sakn azarlama, onlara hep
güzel, tatl, iç açc söz söyle. Onlara çok merhametli davranp tevâ-
zu kanadn indir ve de ki Rabbm! onlar, küçükken beni besleyip
:

büyüttükleri gibi, onlara merhamette bulun.» (554)

3u kopuda Resûlüllah (AJSJ Efendimiz öyle buyüieiîitltaar :

«iÖleninölümünden sonra derecesi yükseltîUr. O da öyle def


llMM W. MbPI ^ttm senin çocuunlte, üMit 0M^$^1^-
da bulundu... btt^iintr.» (^sm
Ashab dan Mâiik b. Eabi'â anlatyor :

^mt$mk $tmmsm^ <AM.} EfcsdünM ^ra^a Hito»^iHxluk,


derken Beni Seleme*dra bîr adam çkageldf ve öyle dedi «Ya
ResûlülMl ^Mim * ^Mm v£at ettikten atmm onlam ytuf^n^m
iyilikten bir ey üzerimde kalr cevap verdi nu?» £fi»d!mlz (A.S.) t

«Evet, onlar duâ ve rahmet ile an; onlar için isti^^!^ lüdcni ver-
dikleri sözleri yerine getir, dostlarna ikrâmda bulu^ ancajk cnüaila
Mgi Morm bmmlarla ilgiyi devam ettir.» (5583
(554) Isra Sûresi ; 23-24.
.

tte AbdttiM b. isyg^ mi^l&c vermekte, sâ


Ömer (R.A.>, bisse
lih bir mi&d hakknda ortaya model koymaktadr. Abdullah b. Dîaar
naklediyor : .

— Hz. Ömer'in olu AbduUal


Mekke'ye uzanan yolda gi-
(R.A.)
derken bir adama raslad, ona selâm verdi; bindii merkepten inip
onu bindirdi, bandaki sar
çkarp onun bana koydu. Biz kendi-
sine «Allah seni hep sâlih klsn! bunlar Bedevi'lerdir, aza da râz
t

olurlar, bu kadan fazla deil iniydi?» dedik. Bize verdi u karl


BmSm'^b^ he^bsmi 'ta^im sevdii teae dm&^ mtsâm-

l^lü I0 karmas» ona yaknlk göstermezdir.» (557)

Dier bir hadiste ise Efendimiz öyle buyuruyor :

— «Baban dostuyla samimi ilgi kurman, yilikten, yakm ügiden


bir bölümdür.» (558)

yilik ve Yakn lgide Anneye Öncelik Tammak :

Sahih rivâyte göre, bir adam, Peygamber CA.S.) Efendimize ge-


lerek dedi ki «Ya Resûlüllah! Güzel ilgi ve sohbetime, arkadal-
:

ma kim daha hakl ve lâyktr?» Resûlüllah (A.S.), ona «Annen.» dedi.,


Adam, "Ondan .sonra kim?» Peygamberimiz (A.S.) yine «annen...»
dedi. Adam yine sordu. Peygamberimiz ona yine «annen.» dedi. Dör-
düncü defa sorduunda^ «baban.» diye cevap verdi. (559)
Bir adam, Kabe'yi tavaf esnaSmda yal annesini surüna ahp ona
^vaf ettiriyordu. Sonra Peygamber'e (A.S.) gelip «Ya sordu ;

Resûlüllah! acaba anamm hakkn ödeyelHbcUm mi?» Peygamberimiz


(A.S.), «Hayr, seni tarken çektii bir sanc, seni doururken duy-
duu bir tek acnn bile kartlm ödemi deilsin.» buyurdu. C560)

rmâ Bss. Büreyde'nln naklettiine göre adam. Bç^gamber :

(A.S.} mmâmm& gelerek ddcU ki : «T& ResûlüUall dtO^rasu ben,


annenâ artmda l^ey^a c^tziffîEda) ^âlM^ 1^ ndaikfea flâ ler-
sah Cyakiak 8 km.r^i»iâui. ^^^mcakta l^r parça ett>ere tasay-
dm derhal kavnUitt^ Bu hat^dcetimle onun ^OtkrfiM f&^m: 0^^'
saylr mym?» ^euUmlz ona u cevab verdi «T^tm hiz-

(557) Sahih-i Müslim.


(558) Mecmau'z-Zevâid.
(5Sd) Sahlh-i Buhai : Ebû Hûrayre (RJV.) den.
(560) l^sfâtr-i-tbn Kesîr : Sâleymaii b. Büreyde (Rjl.) den.

— 413 —
;

SI A M DA A LK EC TM
met ancak onun doum sancsndan az bir bölümûle karlk (dabi-
lir.» (561)

islâm'n, anneye &ms&Ws. iemmas u ki sebebe dayanr :

Anne gerçekten
1- çöCuu karnnda tamak, onu emzirmek,
du-
rumuyla yakndan ilgilenmek ve terbiye edip yetitirmekte, baba-
dan daha çok zorluk çekip mücadele etmitir. Bu husus çok açk ve
net ekilde Allah'n u
buyruunda belirginlemitir :

Biz insana, ana - babasmn


ettik. Anas onu sknt üstüne sknt
çekerek (karnnda) tamtr.
Sütten kesilmesi iki yl içindedir. Bana ve ana - babana ükret; dönü
ancak banadr.» (562)

(A.S.> dorusu bön minemi


surtunda îki fersah (8 kinJ O^boöu. Aca-
ba bununla ona ükredebiî^l;^ ÜsS?» Bu adazna^ B^^mbdZ^ y^r^^
i cevab da duyduk «Bu, onun do|rum sancundan azak bir bölü-
:

me karlk olabilir...»

hususta anlan güzel anlardan biri de udur :


Bir adam, tavaf esnasmda annesini srtnda 1» bir
d^î'nin öylfe dediim duymu,:
^ Ben, #^teme bir bîaeüö, mm mm tarkutmam.
Deve ürkU^ W» Mçlp Jfeaçmam. .

Çünkü Annemin tali taraüsm


Celâl sâMbi Ra-bbm AUah ise çok daha büyük...»

Adam bu msralar söyleyip tavaf tamamladktan soi


Ates'a (RA.) dönüp sordu :

,
— Annemin hakkn, ödeyebildim mi, ne d^^i?
— Hayr, onun doum sanclarndan pek az bir bölüme kar-
lk bile sayilmaa bu hîemetin... diye cevap verdi.

2- Anne doutan ve ftratmdaki özelliinden dolay babaya nis-


betle çok daha efkatli, merhametli ve yufka yüreklidir. Bu bakm-
dan çocuuna kar
daha çok ilgi, merhamet ve ihtimam gösterir.
Buna ramen çocuk bazan annesi hakknda gaflet eder. ondan gör-
düü, açkça efkat ve rahmetin havasn unutur gibi olur. Bunur
(561) Meçmau'z-Zevâid
îimJlYIClLlifllN SOHUMl.UUîKI.AHI

fçin ^ydin fm., annesino daha çok iyilikte bulunmasna,


S«feüg[a,
daha çok ona etmesini tawya eden ta ki, evlad annesi hakknda
gaflete düm&ye ona iyiUk, sayg ve ikramda kusur etmiye...
Annenin yufka yürekliliini ve an
efkatim te'kid eden olay-
m^em biri udur r E^aât <ma Iba kaltep ita&mnâ^ et^gMs. önu
alaya alp küçümsediinde ve ilgilenmeyip f^sst^vk^^nâ^ I^B^a
bir muj^bet lEelecek olur W^
bir skntya; urass, annesi onun
l^a^]^ kötülükleri W: anda unutuv^r.

— ResüIüU^ CA-S. Efendimiz zamannda ÖEtda bîr


»
genç vardi.
dlmiü' sma^ ba uc^^A 1^
^t^i. Ummi |»ti^^m
ara hi^Çatei^
^t mhe mms^ _mm

nm
Uklmim^ ^ ^ta^üm
m. I^fâmbCT'e
^
bir tMÜ b& sâze ctöm^sE. Du-
arz^te!#v,^ü : Alkamtfhîn ana - feabam
b^ty^ta msâ^P üm&p verildi : ^^Ba^^, ^i^, MMi;
bâ?
drc«« j^gtm î^^^^tgmbü^ IAM*1 hster gönder^ lUnu^az
Ç^lfl^ Bme^^er (A.S.) ondan olunun durumttm
sor^ Eate^z «Ta BesûlüUah! olum namazn
aBÖan. s^edi t

klar, oruç tutar, bizim saysn ve tartsn bilmediimiz kadar ta^


Ifig^dukta bulunur.» Peygamberimiz (A.S.) «Ya seninle onun aranz
nasl?» diy©.;jorunca, kadncaz u
cevab verdi «Ya Resûlüllah! :

oluma kar öfkeliyim...» Peygamberimiz


«neden?« diye
(A.S.) ,

sordu. O da «E:,ini bana tercih ediyor, birçok hususlarda ona itaat


:

edip beni dinlemiyor,» dedi. Eunun üzerine Efendimiz (A.S.) öyle


buyurdu «Annesi öfkekelenmi, dih. Lâ ilahe illâilah diyemiyecek
;

ekilde balanmtr.» (563)


Sonra da Bilâl'a seslenip, Alkame'yi atete yakmak odun için
toplamasn söyledi. Bunu duyan kadncaz dayanamad ve «Ya :

Resûlüllah! olumu kalbimin meyvasm m


atete yakacaksn?!. Benim
gönlüm buna nasü dayanabilir?» Resûlüllah (A.S.) Efendimiz asl
anlatmak istediini öyle açklad «AUah'm olunu balamas se-
:

ni memnun ediyorsa, ondan raz olduunu söyle. Canm kudret elin-


de tutan AUal'a yemin ederim ki. sen ona öfkeli bulunduun süre-
ce onun ne namaz, ne de sadakas kendisine bir fayda salamaz.»
Bunun üzerine kadncaz duyguland ve ellerini kaldrarak öyle
dedi "Gökte Allah' ve yeryüzünde sizleri âhit tutuyorum ki, ben
;

olnmdan raz oldum!» f) Peygamber (A.S.) Efendimiz, Bilâl'a git de'


bir bak, Alkame. î^îlâhe illallah diyebiliyor mu? Belki &mm; ^
i*i , Gökte Allth'm küctrst ve azametm.^&$^t^
415 _
Allah'n Peygamberinden utanarak kalbden deil dilden raz oldu-
unu söylemitir.» Bilâl kapya varnca, Alkame'nin Kelime-i aha-
geçmeden ruhunu teslim et-
det getirdiini kulaklaryla iitti ve çok
ti. Ykanp kefenlendikten son.ra Peygamber (A. S.) onun namazn
kld ve defnini salad. Sonra da kabrin kenarnda durup ashabna
öyle seslendi : .
'

— «Ey Muhacir ve Ansar cemaati! Kim eini anasna tercih eder-


se, Allah'n laneti onun üzerinedir; öylesinin ne tevbesi, ne de fidyesi
'
kabul olunur.» _

nete deiik sözlerle TaberM v# ABMd l». HiüSbel kvâyet ede-


rek sözü edilen iki sebebi gerekçe olarak göstermilerdir : Anneye iyi-
lik ve itaâta öncelik tannr.

Artk terbiyeciler bu bilmeli ve cocufa ana - foal»^


lik ye itafttm ne olduunu öretmek en büyük çAba ve himmA^
«^etmelidirler. OzâUîkle anneye sayg, sevgi, yardm, destek ye
rini- ^

hakkm yerine getirmek hususunu yeterince telkin etmelidirler.


Ana - BaJ>aya tyilik ve ta&tm Ad&ln :

dier husus, ana babaya nasl yakm-


Terbiyecilere gereken bir -

hk gösterihp iyilik yaplr, bunun adâb ve ölçüsünü en uygun bir me^


totla telkin etmelidirler. Bu adâb öyle özetUyebilir^ :

" Ana babamn önünde yürümemek,


-

^ Onlan isimleriiü vererek çâmam^,


— Onlardan daha üst tarafta oturmamak,
OlâÜerinden kalbleri dctralmamak.

— Ana baba bakp dururken yemek yememâk,


-

— Onlardan yüksekçe bir yerde oturmamak,


— Emirlerine muhalefet etmemek.
Bütün bu adâb ve kurallarm asln AUah'm u buyruu kendin-
de tamaktadr :
.

TEnBîVîrt.F.RlN SORUMI.UI.UKMftî

yalanrsa, onliuu deme, onlan sakn azarlama^


v«öf!> bile

güzel - tatl, iç açc söz söyle. Oniara çok merhametli davranp teva^
zu kanadm indir ve de ki Rabbm onlar, küçükken beni be^eyip
; :

büyüttükleri gibi onlara merhamette bulun.» (564)

Sonra da Resûlüllah CA.S.) Efendimizin u hadîsleri gelmekte-


dir :

— «Ana - babasna öfkeli olarak bakm df^rultan kim<^ on-


lara iyilik ye itaat etmemi aylr.> (565)

Ife. MQ Vâlfdemiz (RAJ anîatiî^ :

— Bir adam, beraberinde yal bir kimse bulunduu halde Pey-


gamber (A.S.) Efendimize geldi. Aralarnda u konuma geçti :

Peygamber — Ey fal&nl beraberindeki kimdir?


Adam — Babamdr.
Peygamber —
O halde önünde yürümel. Ondan Önce otur-
ma» ona ismiyle Aitap etme, onlarm sövûlmesme yol açma.» (566)
Sâ^ edU6^ gereMi g^p uygulayan seleM sâlihin'den
ateEG^a^ Itrtltaa haberleri naklediyoruz :

(564) Isrâ Sûresi : 23-24.


(565) Mecmau'z-Zevâid ; C. 8.

(566) Mecmau'z-Zevâid : C. 8.

— 417 — slâm'da Aile Eitimi Cilt: 1 • F: 27


:

I s L A M n A, A ! r.E F. (: I T I M t

— Uyûnu'l-Ahbar kitabnn sâhibi unu naklediyor Ömer b. :

Zeyd'e, olun sana nasl itaat edip iyilikte bulunur? diye sordular.
*
Ömer onlara u
cevab verdi Gündüzleyin ne kadar bir yolda yü-
:

rürsem mutlaka olum arkamda bulunur; geceleyin ne kadar bir


yerde yürüsem mutlaka o önümde yürür; ben altta bulunduum
halde hiçbir zaman üzerimdeki yüksek yere çkmaz.

Mecma'uz-Zevâid ^hibf uâu naklebâUF î

— Ebû Gassân Zaybi diyor Babamla birlikte öle scan- ki :

da bir tarafa doru gidiyorduk. Yolda Ebû Hüreyre (E.A.) ile kar-
latk. Dana, «Du kim?» diye sordu. Den de «babamdr- dedim.
Bunun üzerine uyanda bulunarak tavsiyeleri yapt -Babann u :

önünde yürüme, ya arkasnda, ya da yannda yürü; ikinizin aras-


na bakasnn girmesine pek imkân verme; babann üstündeki adam
ve benzeri yüksekçe bir yere çkma; baban bakt halde etli kemi-
i eline alp yeme, belki onun da istei olabilir, itihas çekebilir...»
— Yine Uymu'l-Ahbar adl kitapta detâliyor kl
— Abbasî halifelerinden Me'mun bir defasnda öyle demiti:
«Fazl b. Yahya'dan daha çok babasma iyilikte bulunup itaÂt eden
1^ kimse görmedim! Çünkü Yahya ancak scak su ile abdest alrd,
^^^seyla oul zindana düünce, souk bir gecede içeriye odun getir--
m^sade e^SmeM. Biimun û^t^m F^ml babam yatana mm-
^
nmca. m Ibr^l çrann ûstia# tutup^ stmaya çalt, sabaîl
lAti -0î^3me^ k^âsr ^em &$^&m ^mmm ö^öade tul^ CtuM. O
ttm bu zahmet ve skm^^l^ balms sab^td^yin acak su ile abdest l-
sm diye katlanmb.

— defasnda Salih el-Abbasî, Halîfe Mansür'un meclisinde
Bir
bulunuyordu. Sohbet esnasnda sk sk «rahmetli babam- diye söz
ediyor ve bu cümleyi tekrarhyordu. Halifenin Hâcib'i Rebî", daya-
namad, ona «Mü'minlerin emîrinin huzurunda sk sk «rahmetli
;

babam» deyip durma!.» Bunun üzerine Sâiih ona unu söyledi «Se- :

ni bu hususta kmamak istemem, çünkü baba halavetini tadm de-


ilsin.»

Halîfe Mansür'un houna gitti ve -Bu, Hâm oullarna sataan .

kimseye verilen cezadr.» diyerek babaya olan saygy benimsediini


ifâde etmek istedi.

— Bir adam, Ashab~ Kirâm'dan Ebû DerdâVa (R.A.) gelfâ*©k


. dedi 1^ :

— 418 —
Ti-:uUy-,f;Uj-;iUw S(MiuMi.u.uKi.An/

Btbam durmadan ü/.orimo vard vo hoyleco boni evlendirdi


imdi de kanm bogamam omrodlyor, no buyrursunuz?
£bû De*dâ (RA.) u cevab verdi :


Ben sana, ana-babana kar gel diye emretmem, aym zaman-
da onun gibi sana «kann boa» da demem. Ancak istersen ResûlüUah
(A.S.) Efendimizden iittiim bir hadîsi nakledeyim «Baba, Cennet :

kaplarnn ortasnda bulunan bir kapdr; artk sen bilirsin, isteiseû


o kapy muhafaza et, istersen brak.» (567)

rHer bir rivâyette se ölay öyle naklediimektedîr :

— Bir adam,
Ebû Derdâ Hazretlerinin kapsna geldi ve öyle de-
di «Evliyim, eim vardr. Annem illâ da onu bouyacaksn diyor, ne
I

buyurursunuz?» Bunun üzerine Ebû Derdâ (R.A.) öyle dedi :

«ResûlüUah (A.S.) Efendimiz' den iittim, buyurdu ki Baba, Cennet :

kaplarnn ortasnda bir kapdr; istersen bunu zayi' et, istersen ko-
%|.> (5661

— Hazreti Ûmm-'in olu Abdullah (R.A.J anlatyor î

^ l^^BO^ geviyordum, babam ondan hiç holanmyordu.


ise Bir
ban i «tOnu üo^ deMt hen boamyaca|;m söyledim. Bunun
f^üStee ^lara, ResûlüUah (A.S.) Efendimiz'e giderek durumu an-
latm. ResûlüUah (A.SJ bana b^f» diye
Ana - kar çimekten, pnlg^ in|;itrnekten salanm^
babaya
Cndte Buna ü. U u k ta£>iri veorilir 1^ m^M^^ tB^
ve î^^ânm ödememi^ 4^ekljr. Evlâchn ba^^asma &£%eU ^^d9
bakmam da bu taburin kapsamna sirer.
Yine evlâdn kendini babasyla eit tutmas da bir bakma isyân
ve muhalefet saylr. Aynca evlâdn ana - babasmm eliniöpmeyi
büyüklüüne yedirememesi, onlara sayg ifadesiyle s memesi de
böyledir.
I

Evlâdn, babasn kendine yaktumayp, onu tantmaktan


utan-
mas, özellikle evlâdn Önemli bir toplantda, merkezî bir yerde bu-
lunmas halinde böyle bir tâvr takmmas, babasma isyân~ ve kar
muhalefet m^asuu ta^.
. Ama i^it^ ve balc^z^n, incitme m üzmenin en biij^iü. evlâ^
(567) Ibn Hibbân Kendi Sahih'inde.
(568) îbn Mâce - Tirmiz.

_ 419 ^
:

SLAM'DA Mil-: : ( ; I T I M I

üm onlara kar "öf" demesi, unlardan hojîlanmayi) sosini yük.MiH


mosi, rencide edici sözler sarfetmesi, onlara ilûnotto bulunmas, fja
luslanrîa dil uzatmasdr.
Bunun için Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, ana * Msy^ fcarij gol
m^. onlan îoEfcmeyl men'edip ümmetinin «knmasn ©mretmi:
îs^^jj^ W
ev^iB mml bü^^ günahlar kam^^at; âineîlm^ln
tasl l^is. jpE'^pai ve Allah'n öylesimi^ Dûnya'da da, Âhiret*te de
ntikam almam açklamtr.
— «Sizç büyük günahlarn en büyüünden haber vereyim mi?»
I^îûlüllah bu cümleyi üç defa tekrarladktan sonra, Ashab Ki-
ram «Evet. Ya fi^^ûlüllah!» demilerdi. Bunun üzerine Efendimin
:

A.S ) öyle buyurmutur «Allah'a ortak komak, ana - babaya kar-


:

gelip haklarna a^yg^ rfmamak.» dedikten sonra dayand yer-


den ayrlp oturdu ve devamla öyle buyurdu «Haberiniz olsun ki' :

(o günahlardan biri de) yalan sözdür, yalan sözdür, yalan sözdür...*

ms%d^
Râvi diyor ki
ki hepimiz,
î Be^Ööâlî
«ikeke susup
(A.S J
a^k
^ Xm
tel^nHamEisa.^»
tavsiyesini ö l^g? tiH-
Mye «u*zu
,.eiîik. ' ismi

üç kimse var ki Allah Teâlâ, Cennet onlara haram klmtr i :

çkiye devam eden. ana babasna kar gelen, ailesi hakknda ks-
-

kamayp deyyusluk yapan kim.se. ..»> (570)


— «Adamn kendi ana - habasma ^vm^ de bûyüfe günah^-

*
Bunun üzerine Abdullah b. Amir (B. AJ sordu :

— Ya ResûlüUahI adam biç ana - babasna söver nü? Efendimiss


cevap verdi :

— «Evet. o, bir ba^a adamn babasna s6ver« ötelâ MIH bur


tr.» (S71)

Ashab- Kirâm'dan Muâz b. Cebel (R.AJ diyor ki



BesûlüUah CA.S.) Efe&^j^oiz ^sema,
^ ^limeyle tavsiyede ^m
bulundu : «Öldürülsen âe« yaklsan da hiçbir eyi Alliil*a ortak 3eo-

(569) Buhar Müslim Ebûbekr (R.AJ den.


-
:

i;57U) Ahmed b. Hanbel Kei^ai Bezzar - Hakim Abdullah


- - ; b. Amir (R.AJ dan.
(571) fiidial • MOsliâ Abdullah b. Amir As (BJb^
:

420 —
rKHBlYECllJ-:HlN »OlUfMI.UI.tiKI AIM

fim. Çoluk - çoGUttmImn ve nuUndan çkp ayrlman da sana omroi-


üsiUr, ana - babana kar^ gelme, x>nlan biçilme...» 572)
— «Allah dilediinde bütün günahlar (n cezâsn) Kyâmet gü-
nüne kadar geciktirir; gelmekten doan
ancak ana - babaya kar gü-
nah geciktirmez, Allah onun cezasn kii ölmeden henüz hayatta
iken acele edip verir.» (573)

t^.
M ola^ J^^aîe
4a konuyla
^^m&^ hûmeA m iUâ^ W»ay& Mae.
^msTh
ilgili

ona öncelik t^-


olaymt nalittas^

M]A bahsinde baz misaller vermitik. Ana - babaya kar gelm Iröm*
mmin akbetini Örenmek için o bahse tekrar dönüp bakmamz l^^
0m Olur.

El-Asbahanî ve dier hadîs râvîlerinin Ebû Abbas el-Asamm'dan,


onun da el-Avvâm b, Haveb (R.A.) den yapt rivayete göre; Av-
vâm b. Haveb diyor ki :
'

ehir âE^octft
Bir ara W
^hWsy^ la^^^tm. Oturduklar
y^in hemen yakuamâa kabristanlar bulunuyordu. kindide® sonUt
(gözlerimden perde kalkt) kabrin ve içinden, eek açldn ba
l^i;tia> bedeni insan bedenine benzeyen bir adamn ve üç çktn
defa eek gibi anrdn
gördüm. Sonra kabrine döndü ve açlan ka-
bir kapand. Merak ettim, bu kabrin kime ait olduunu örenmek is-
tgüSÜm, karlatm, sorduumda, karda yün ei-
derken bir kaduüa
ren yal bir kadn göstererek, ite bu kadn o kabirde yatan ada-
mn anasdr, dedi. Durumlar nasld? diye sorduumda, kadn u
cevab verdi O adam hayatta iken içki içer, etrafn rahatsz ederdi.
:

Akam olup eve dönünce annesi üzüntüsünü belirtir ve «evlâdm,


Allah'tan kork, içki içme!» diye nasihatta bulunurdu. Olu ise ona :

Eek gibi anrma! der ve her defasnda bunu söyleyerek anasna ha-
karet ederdi. Sonra eceli geldi bir gün ikindiden sonra Öiüverdi.»

H terfün^ h- aâf^ «iMma fg0^ M$metSn misliy-


le M^f^ te^ -"«^afef^ea )mmm m^sm tm^a, jmâ )mX^
ctelarm görebilecp $eküde>< kabrinden çkp milS. lb
man^oT, sonra yine kabzine dönüyor.

^ oOo —
(572) Ahmed Hanbel
b. : Muâz b. Ceböi (R.A.) dan,
(573J Hâkim, Asbahani ; Ebû Bekre (R.A.) den.
Sl.AM'UA ALE £CTM
îte bu anlattklarmz ve nakletMölmfiB ^tlfâü^
kcmusuiKla
çok önemli hususlardr ki, terbiyeciler çocuMm
rip gelitirmelidirler. Çocua bu konuda
fe^, ^
iyice te^nate baîniarak '

onlan ana - babalarna saygl ve itaâtkâr klmak s&e^p. ^omûc Vm-


'

nüz trnaklar yumuakken, ana - babaya nasl sayg


retilmeli ve misaUerle kafa ve kalbine
gösterUjr. d-
ilemnelidlr.
Ço©i&„^iCmz yasto iken, slâm'n dUedii salkl ekilde
am, - baba hakten l^^cmâr ve ötter komularn, yaknlarm, öret-
Ml^te ^ftkVnn t^^ olduuna- bilgi
^ b^iO®^ sayg m
göstermenin anlammi immmm, s ts^iN «mm
timi olur. Çünkü ana - f^m^
bîr ^^^^ ye- &mM
hayrlarn kaynadr. Çocuk anft - l^söasia
f«teetlerin
*
m WmX
taöfi
ve terbiyeU yetitirildii takdirde loiiûiâl^
ve dier insanlara kaan terbiyeli ve saygl olmas kolayla^.
w
leride sözünü edeceimiz sosyal haklar bölümünde, diyebilirim
ki, anababa hakk bütün bu haklarn oda mahiyetindedir. Çünkü
-
onl«EB ^^üüt fe fiayg, bütün fazUeUerin esas saylr; sosyal haklarn
hepsinin çü
mM&m durumundadr.
Sonuç olarak terbiyeciye, sözü edilen tslâmî tevcihatlefden vâ-
cib olanlarn nelerolduunu maddeler halinde özetliyelim ve onun
da çocuklara bunlar telkininin vâcib olduunu belirtelim :

Allah'^
1- £Mto giarektiren msusUor ^ipE^ ««e^Û^^
her jtonuda $m -batoayttüaât.
2- Ana - babaya nezaketle, yumuak bir ÜÜEideyle v© sayg dolu
bir dille hitap etmek. -
/

^mi irdikleri zamm ^mmm toparlanp sayg ile ayaa kalk-


mak.
4- Sabah, akam ve bir de uygun zamanlarda elleriU hürmetle
öpmek.
5- Ana -• babann kiiliklerini, er^ ve l^&arianm, mallanm ko-
rumak, bu hususta gereken titi^ii göstmnek.
0^ Arzu ettikleri eyleri onlara ikrâm edip vermek.
7- Bütün i ve amellerde onlarla istiarede bulunmak.
S- Ana - babas sk s& du& ed^ baâ^aaâteâim için Allah'a yal-
varmak, isti^trda bdunmak.
* -
/
UBUYICUÎRN SORUMLULUKLARI

9 Ana " babanm yaun^ ImuK bülumyorsa, kapya yajcn


oturmak, onlann verecekleri emri yerine getirmek için çok d^ckatli
'
bulunmak. .

10- Onlan sevindirecek ilerde bulunmak, emrettikleri halde


memnun olacaklar amelleri sergilemek.

11- Karlarmda yüksek sesle konumamak.


S- Konutuklar zaman onlan dinleyip sözlerini kesmemek.
13' zin vermedilUeri takdirde evden çkmamak.-
14- Uyudüldafi^ zaman müan rahatsz etmMe^ ^^^^ etme%.

Eini ve çocuklarn ana-babasna


15- tercih etmemek; her konu-
da ana - babaya öncelik tanmak.
16- ^enümeyen bir i yaptklar zamcm onlar kmamams^.
17-Gülmeyi gerektiren önemli bir ey ortada yokken ana - baba-
nn huzurunda gülmemek.
18-Sofrada konulan yemek kabnn ana - babaya olan tarafna
el uzatmamak, bu hususta çok saygl davranmak.
19^ ^Mni kurulunca, ana - babadan önce el t^tmamcdc.
20- Ana - baba oturduklar halde onlardan izin almadan gidip
, uyumamitk. -- ^
r '-t

Zt' Ana - babama tasuranda ayaktan uzatmamal^^ - to^u


Oturup ^yg smrlmn amamak,
Onlardan önce bir eve -veya
22- i yerine girmemek, yolda önle-
rine geçmemek.

23- Çagrdklan zaman, edeple «byurl» deyip hemen cevaplan


drmak.
24- Ana
baba hayatta iken de. vefatlft@tnâ|lxt
- smm^ m^^mm
dost ve 3^kuâarma sayg ve ikrâmda bulunmak.

Ana babasna
25- - iyilik etmiyen. onlan incitip kran kimselerle
arkadalk etmemek.
26- Onlar için sk sk, özellikle vefatiarmdan sonra duâ etmek.
Çünkü dirilerin duas ölülere fayda verir ve hatrladkça unu söy-
lemek .:
'

1si,Am'da a li.; lütImI


-Rabbm! anam babam nasl beni küçükken besleyip büyüttü-
-

lerse. sen de onlara merhamet et, onUm geni rahmetine kavutur».»

HISIMLARIN HAKKI

slâmî terim olarak hsmlarmz


«erham» tabiriyle anUr. Bi-
zimle yakn ilgisi bulunanlara da bu isim verilir. Bunlar ya evlilik
sebebiyle, ya da nesep yoluyla yaknlanmzdrlar, slâm, yaknlarm-
z u tertibe göre sralamtr :

— Babaliar,
— ÂmMt^;
— Dedeler,
— • Nineler,
— Kardö^ler,
— Kz kardeler,
— Amcalar ve halâlar,
~ Karde çocuklar,
— Kz karde çö^vtkUoi,
— Daylar ye teyzeler, sonra da yaîailhk derecesine göre olan
hsmlar.
MvaÛBT S^dât'te, iki sebe:^t^ dolay <^hte> tsM^^ am&3£^
lirdir :

Bahm'in Rahman isminden alnmas ki, ResûlüUah


1- (A.S.)
Efendimiz bunu te'kiden öyle buyurmutur; Allah (C.C.) buyuruyor:
«Ben Allah'm. Ben Rahmân'm, rahmi ben yarattm, kendi ismimden
bir isim aynp ona verdim Artk kim yaknlaryla ilgi kurup rahmi
lek duruma getirirse, ben ona rahmetimi ulatrrm. Kim de onu
keser, ilgisiz kalrsa, ben de ondan rahmetimi keserim.» (574)

te bu
itikak, yani rahm'în Rahmân ismlndrat (^im$M9t fil^
mete nasl bir vesile edüdigi açkça g^Mj^âa^^tte' 0 Mit
meti. efkat ve yufka yürekilUd©» te^Otlük ilgi ve hakk olan ktase^^
lere ulatrmak, yaknlarla ve nesep sebebiyle ^a^m. olanlarla l^
kurmak her bakmdan rahmete yol açar.

(57i) Ebû Dâytd - "Tirnürf : Abaamhman b. Avf (BJV.) âon.

— 424 ^
2- Hsmlk, insann intisap ettii asla» l^e doru inm^lyle
KOrçekleir. te, Resûlüllah AM.) -l^öçKlstoa ^fflf^ föVCâ^Mjlde
kasdettii hsmlarla ilgi kurmann^ Bfiûn aksüle br yoldan sakm-
mamn gerei bu noktada kendini gösterir.

tl^esiz ki, hu mdsm^


bör ilgi, gerçekten yaknlara sevgi ve
^m^ bMa derinliiyle harekete geçirir; kardeliin erefli düze-
yinde yufka yûreklUli anlatp açMiar.

Sözü edilen hakikatler apaçk ortaya çktktan sonra terbiyeci-


lere gereken, çocuk temyiz çama girdiinden itibaren ona hsmlk
ve yaknlk haklarnn anlam ve önemini anlatp basiretlerini açmak
ve bu hususta ciddi mesailer sarfetmektir. Ayn zamanda çocuun
içinde toplumdan yana ciddi bir ilginin domas böylece salanm
olur. 5Jesep cihetiyle yaknlar arasnda terbiye ve nezaket, sevgi ve
sayg balan iyice kökleir. Çocuk ergen olunca, artk hsm ve ya--
kitamW^ kar gereken ödevini, sevgi ve saygsn gösterir, onlara
î|riUîfeti UluBinay ke^tee lüzumlu görür. Büyüklerine sayg ve ih-

tom, kSg$l^j»r£ç|6 9^mt sevgi duygulan besler. Onlann üzüntü-


süyle üzülür; M^ya âf^mü, ftfkîiepoi olanlarna yardm elini
Ua»P. BStön. feaaatar ifocA. çocuu
belijrleR faziletlerle te'dîb edip
ye^OT^iBi güzel haöet ve iyilik duyjMfaam gelitirip edto-
meMe gerçekleir.
Allah'n Kitabn okurken hsmlarla iigi kurmamz hakkndaki
âyetlere ve bizi bu hususta tahrik ve tevik eden tavsiyelere; yakm-
^ffîkte bulunmamz emreden belgelere dikkatle eilmemiz

te size -ey terbiyeciler!- bu âyetlerden birkaç tanesini naklede-


rek malzeme vermeye çalyonun :

M mm tmif !^ tmâm, mâaa


-
^

— «Ey insanlto^ dzt da

— 425 —
SLAM'DA A 1 1. [:: F c; iT ! M I

eini meydana getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadnlar üre-


ten Rabbnza kar gelmekten, O'na saygszlkta bulunmaktan ve
akrabalk (balarm koparmak) tan saknn. üphesiz ki. Allah üze-
rinizde (kusursuz) bir gözetleyicidir.» (5753

kn
T- «Yakmlara,
saçp savuma.»
y^^^M^
(576)
yolda Umm^aam hldcta m ve sa-

— «Allah'a ibadet edin (kuiluk vecibelerini yerine getirin); hiç-


bir eyi O'na ortak komayn. Anaya, babaya iyilik edin; hsmlara,
yetimlere, yoksullara yakn komuya, uzak komuya, yaknmzdaki
arkadaa, yolda kalma
ve sahip olduuuz elinizin altmdakilere de
lyUk edin. üphesiz ki Allah kendini beenip böbürlenenleri ve
*
iBirfiitenl sevmez.^ (ST?)

Kur'ân'm bu tmsi^ ve emirlerkie «mkabil bir de hsun ve yn^*


knlardan ilgi kebeye kar uyanda bulunup saknmamz açkla-
mas d^rttitusunda; hsmlac^iE^ ^t^mümûm U^ kesm^ y^ryû-
zânde; ftzgnhk bozgunculuk çkarmak eklinde itibar etmekte,
sahibinin laneti ve kötü bir yurdu (Cehennem'i) hakettiini beyân-
la dikkatleri çekmektedir.:
'.

; . ,

'\
(575) Nisâ Sûresi : i.
'

1576) srâ Süresi -.,26.


: '

llirUUaYKCtLKUlN SOllUMLULUKLABI

— «Allah'a verdikleri
sözü, üa^am Mr and il© v««<m»mm«wmhk
sonra bozanlar ve Allah'n ulatnimasmi
kn Ug. sevgi ve yardm balarn) kopfteaater
tl»ft^ W|| ümM^
çkaranlar var ya. it^ U»^ onlaradr vq cmlor ICn
l^K^MtaM^
k^tö Mr yÛrt var-

dr.» (578)

(Ey mûaâ^â^t^ ve ey inkârclar!) Eer duruma


hâkim olup
i bana geçecek olusauz yeryüzünde fesâd çkarmak ve hsmhk
batlarm kesmek sizden beklenmez mi?» (579)
Kendini
durumuna
hsmlan konusunda u zâlim ve mütecaviz kimselerin
getiren kimsenin sonu ve varaca yer bu olunca,
terbi-
yecilere, üzerlerinde terbiye hakk bulunanlara
çocuklara hlsmlar-
la ilgiyi kesmenin kötü sonucu hakknda
gereken bilgiyi vermeleri
gerÖEû-. Çünkü bundan dolay öyle vahim neticeler ortaya çkar ki,
biç de gönül açc ohnaz. O halde terbiyeciler, hsmlarla yakn il'
# ku:mamn olumlu semeresini çocuklara göstermeleri, yaknlarla
^^an ayakta tutmalarn salamalar da öylece lüzumlu bir

Tabii terbiyeciler için, hsmlarla iyi iliki kurmann


feyizli mey-
velerine irâdda bulunan ilk terbiyeci Hz. Muhammed
CA.S.) Efen-
dimizin tavsiyeleridir ki, bunlar çocuklanmza
öretmeniz, üzeriniz- '

de terbiye hakk bulunan kimselere telkin


etmeniz ümuluA-

'm yakmlarla olumlu ilgikurmalc Allah'a ve Ahiret'e


imânm ^ââPKÜr. Mft©îto Î^MIfe^ tA S.Î Efendimiz buyuruyor :

-Allah'a ve Âhiret gününe imân eden kimse, misafirine


MMlft
bulunsun. Allah'a ve Âhiret gününe imân eden kunse ve yit^ hsm
kmlanyla irtibat kursun. Allah'a ve Âhiret gününe imân eden kim-
se, hayrl söz söylesin, deilse sussun...» (580)

^ Item ?e yaknlarla olumlu ve iliki kurmak, ömrü uza-


ilgi
tu-,

buyurdu
nzk genJ]^^.
:
*
^ inMusta ResûlüUah CA.S.) Efendimiz öyle

«Kim rzknn genilemesini. Ömrünün mümasm sevp ans &Sâr


yorsa, hsun ye yaJjanEinyla olumlu ilgi. kursun.» (5Ö1)

'

(578) Rad Sûresi ; 25. " .

(579) Muhammed (A.S.) Süresi : 22.


(560) BututEt - Müslim : Ebû Hüreyre (RJ.) döa.
t6@} BuM - mA.y den.

— 427 —
! S,!. A M 1) A A ! I I T \ ['I M]

— Hsm ve yaknlarla olumlu ilgi kurmak, kötü biçimde ölmei


savar.

Bu hususla ResfûOTah (A.SJ Efendimiz öyle buyuruyor :


«üphesiz ki sadaka vc bir de hsmlarla olumlu ilgi kurmak
var ya, Allah bu ikisi sebebiyle ömrü artrr; bu ikisiyle kötü bir ölü-
mü savar ve bu ikisiyle naho ve sakmçal eyleri defeder.» (532)
— tortarta olumlu ligi kurmak ülkeyi, bayndr, mallan se-
mereli ^ar :

Nitekim bu konuda bn Abbaa (R.AJ u hadîsi rivayet ediyor :

— «üphesiz ki Allahkavim sebebiy^ ülkeyi ma'mur ede^


bir
mallann kendilerine semerelendirir; onlan yarattdan ben ken-
dilerine buz ederek bakmamtr.»
Bmmm '^ss^m soruldu ;

— Bu nasl oluyor, ya Resülüllahi? Cevajp vertB


— Hsmlanyla olumlu ilgi kurmalanyla... CS83Î
— Hsmlarla olumlu ilgi kurmak, günahlar balatr, hatâla-
ra ^mMier î îbn Ömer (R.A.) den yaplan sahih rivayete göre, bir
^tam. Besûlüllaîi fA.S.) Efendimiz'e gelerek dedi ki :

— Dorusu ben büyük bir günah iledim, benini için tevlftBy


yol var mdr? Peygamberimiz (A.SJ sordu:
— Annen var »j?
— Teyzen var m?
— Evet...
— O halde ona iyilikte bulun!, buyurdu. (584)

— Hsmlarla olumlu il|E kumrak, hesap yolunu kolaylatnr ve


sÂhlbinin Cennet'e gh-mesine vesîle olm- :

Bu hususta Resûlüllah (A.S.) Elejdmiz öyle buyurmutur : .

— «Üç ey kimde bulunursa, Allah onun hesabm koiayla^tnr


ve onu kendi rahmetiyle Cennet'e koy^rl»

tS82) Ebû Ya'â : Enes (R.A.) den,


tâ) fabe^ai Hâkim Jisn
- CBA.) «tâ»*:

(mi) thn Kîbbftn Hâkim tbn Om^r t^Ji.) dan.


- :

— 428 —
:

Bunun ttzete A^m^^- Krâm sordu


— Ya ResûlüUah! ana - babamz sana fedâ olsun, o üç ey ne-
dir?

Cevap v^i I

— Seni mahrûm edene verirsin, senden ilgilisini kesen (hsm-


larn) la olumlu ilgi kurarsm sana hakszhk edenleri balarsn. î-
t0 bunlar yaptn takdirde Allah seni CenneVe sokar.» (S85J

Dier bir hadîste de öyle buyurtduyor :

— «Hsmüaa flj^^taî ke^n kimse Cennef e giremez.» t5^)

— Hsmlarla olumlu ilgi kurmak, ilgi kuran Kyamet gânû


yüksek derecelere eritirir :

R^Ûlüllah (A.S.) Efendimiz buyurdu :

— «Allah'n ne ile dereceleri yülcselttiine sizi irâd edeyim mi?»


Ahab- Kirâm :

— Evet, Ya ResûlüUah! dediler. Buyurdu ki


«Sana kar câhilce davranana yumuak ve hogörü ile dav-
ramrsn; sana zulmedeni affedersin; seni mahrûm brftkana verir-
sin; senden ilgisini kesene ilgi gösterirsin.» (587)

Terbiyeciler, hsmlaiüyla oI«im £tg£ ismmU^^ le^^. m fa-


ziletleri çocuum lE^m ^^^ mm bu hususta da e^tö»^ ^^'hm yok
ki, çocuk bütünüyle hsmlarn sevmeye yönelir; yatonlanyla olum*

lu ilgi kurar; onlara deer verir> biSJtlann öder» kvMiçta ve keder-


de onlara ortak olur; skmtlanm ve ihtiyaçlarm gidermeye çalr.
Evet, böyle bir düünce ve davran, iyiliin gayesi, yakmlarla olum*
lu ilgi kurmamn &çtn kertesldir.

Bu hakikatleri çocuklara *âx«teG^ w^iean bu fasM m


hacetlere ^d eâS^ gd^isee^ terbîyreetere fiato m Myaepaz
var.

KOMU HAKKI
Tka^j^^mM titizlikle l^rMe durup ü^Ueneçelde^ ve itina

(585) Taberanî - Hâkim : Ebû Hüreyre (R.A.) den.

|S7} .Tabea:«Q: Ub&de b. Sftmit (R.A.) d^.


"%„

— 42ft —
:

!ii A.M DA A ilk kg ti m i

gösterecekleri haklardan biri de hakkdr. hak- komu Ama komu


k
nedir? Komu
samda. solunda üstünde v& ol^^b O^Vt^ «H^-
:

s kn-k evi bulan kimselerdir. Evet, bunlarn hepi senlll; sa- Seanm
ylr ve senin üzerinde bir takm haklar vardr, tabii senin de onlar
üzerinde baz haklann vardr.
'
.üsâö^mlâft lgili anlam m hüküm, u hadisten istifade edilerek
beliz^enmltir :

Ashab- Kirâm'dan Kâb b. Mâlik (R.A.) anlatyor : Bir adam,


Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek öyle dert yand
~ Ya ResUöl^î ^rusu fe^ maijslteye iaip ^^ato.
(^tordan bana en eziyyet edra, bana en yaJon ^an köm^um-

^toro terine Peygamber Efendimiz, Mescid i Saadet'e (A.S.)


geîmetel için birini gönderip Ebubekir, Ömer ve Ali'yi CAllah hep-

seslenecekler m
sinden raza oluh) çardr; Onlar gelince, Mescid'in kaps önünde
teacaklar v» -Haberiniz olsun ki. çevrenizde-
U Wk.m mstm S^mi^* I^nusu, er ve kötülüünden korkan kim-
:

se Cennetle giremezi» t588l

islâm nazannda komu hakk u dört esasa göre deer k^^anr


1- Kcmimm e^^nsft edeeek, oma üzecek bir davran ve sözde

2- Komusunu, kötülük yapmak steyenden korumak.


3- Om yilikle muamele etmek.
4- Onun eza ve cefasm hogörü ile karlamak.
Komuya Eziyet Elemek t

Eziyetin birçok çeitleri vardr


hrszhk, kötü söz söyle- : Zinâ,
mek, sövüp saymak, çöpleri, bulak sular döküp kirletmek bunlar-
dan bir ksmdr. Ama zina ve hrszlk bunlarn en tehlikelisi ve en
fenasdr. ResûlüUah (A.S.) Efendimiz. Ashab- Kiram en güzel ve
yararl hasletlere tevcih ederken özellikle sözünü ettiimiz çirkin
fiiUerde bulunmay te'kiden yasaklam ve srarte ttelnde duMüf-
tur %

'
-" ----
- - '
/
(588) TaMkm : K6h MAUk tRJi,)
TKHBYKCI.FIIN SOUUMI.UMJKl.AllI

Nitekim bir Rün Ashabna :

— Zina hakknda ne dersiniz? diye bir soru yöneltmiti. Ashab


d» i

— Allah (C-CJ ve Peygamberinin haram kld bir fiilidir


ve Kyamete kadar da haraml devam edecektir, diye cevap ver-
milerdi. Peygamberimiz (A. S.) öyle buyurdu «Kiinin on kadnla :

zinâ etmesi, komusunun karsyla zihâ etm.esinden daha hafif ve


ehvendir.» Sonra devamla sordu :

— H^mzUk Mkkmda ne dersiniz?


^ p© Be^mberi onu haram kta^tj. bu balomdan faa-
ramdm.
Diye cevap verince. Peygamberimiz öyle buyurdu «Kiinin on ;

evden hrszbk yapmas, komusundan hrszhk yapmasmdan daha


hüftf ire övendir.» (589)

El ve dil ile eziyet ise, Peygamber (A.S.) Efendimiz'in u sözle-


rinin kapsamma girer :

— Vallahi imân etmi saylmaz, vall€ihi imân etmi saylmaz,


vallahi im&n etmi aayJmazf.» Bunun üzerine soruldu :

— Yft ResûlûUfth! kim îmftu etm^ sagnlmaz?

Cevap verdi :

— Komusu er ve kötülüünden güvende kaimigr^


C590)

ki baktr. I^&m*m-)ec^m^ S^iSdoM t^c^Ân nasibi-


ni alma^M^ 1b%^ har^ette bsNmt^ tetSmsi aiyâret
etm^inde m^Bra. bu nazaia bakarlar; kendi kabilelert^M
suUan tor ve hakir görürler.
Bu konuda Peygamber (A.S.) Efendimizin âiri Hasan b. S 'bit
(R.A.) öyle diyor :

«Bizden hiç kimse komusuna eziyet Bimaan etm^.


Sormaya gittiinde onu hor ve hakir görmez.
Çünkü biz komu hakkn bir emaa^ klarak görmei^^^
Bizden ahde vefa eden her âlicenap p emâneti korur..,»

ÎSöÖ) mam Ahmed b. Hanbel - Taberani : MUtdad b. Esved (R A J den


l$tM'0A ALE ECtTMl
Komuyu Himâye E^ek t

Komuyu hmâye etmek, ona hakszlkta bulunmamak, nefs te-


mizliinin esendir. Ayn zamanda slâm nazarnda, doutan insan-
da mevcut olan güzel ve faziletli ahlâkn ürünüdür.
Komusunun bana gelen musibetten onu kurtarmak için yerin-
den sçrayp kalkan, komusuna bir belâ geldiinde onu gidermek
için harekete geçen kiinin erefli himmetine dikkatleri çeken u
msra'lar pek anlamldr; aym zamanda Araplarn iir sanatnda ifti-

har vesileleridir.
Tîae ââr Hassan b, Sâit (B.AJ diyor ki ;

•Konuklammz kasabalarmza gelince itilip kakzimaz.


Komularmz h^&t ve sau^NeC^^® lEMiSi haltra^te ^rt^kââta^-

mam Ebû Hanife'nin Küfe ehrinde yakm bir komusu vard,


iini bitirip evine dönünce yüksek ele u
arky tekrar, tekrar söy-
lerdi :

«l^tâ W
günde w
«Ngüitn gedii kapamai^
Beni harcadlar, hem de ne yiidi harcadUarl.»
I

Ebû Hanîfe bu komusunun arksn hep duyard. Gece


(R.A.)
lerden bir gece bekçiler bu genci yakalayjp tutuklamlard. Ebû Ha-
nîfe Hazretleri o gece komusunun ark ile yükselen sesini duyma-
ynca üzüldü. Sabah olunca sebebini örenmek istedi. Tutukland-
n haber verdiler. Daha da üzüldü atna binip Emir sâ b. Musa'ya
giderek, komusmuç serbest brakümasmbu rica-
rica etti. Emîr,
y kabul edip tutukluyu hemen salverdi. Dar çkmca, Ebû Hanîfe
Hazretleri onu yaâiia çarp kulana, *^ î^fcayp yazk
etmedBc cb^E p^f» âiye fslâa^ Eoiouesi ma^mj^ ^up *hs?^^
^HaH senin n^g^f^^m v^^n. ta i0Osi ed^; ^aâmit ^waâm0f
dedi ve sonra da u msra'lar dudaklarndan dökülüverdi :

olmamz bize ne zarar verir


«Az ve güçsüz ki,
Çoklarnn komusu zelil iken bizimki aziz olursa...»

Km^^^UliÂf^ ftaâ amaç, zulmt Cpdan samm^ t^"^


mm^ ^m^m. ^tt^^ ta W^ B^mia^
(A.SJ Sf^m^ bize 6y!6 ^^^fi^u «MSM»^ s^lteâ^sm m*:

demdir, ne ona hakszlk ne de onvt lakszkk edenlere tl!^^


eder,
eder. Kim kardeinin hacetinde olur Conun ihtiyacm karlamaya
,

TF.nDlyECI.ERN SÜUUMLULUKLABI

çalr) Allah onun hacetini kolaylatrp yerine getirir. Kim de


sa,
bir müslümandan Üzüntü ve sknty giderirse, Allah da ondan K-
yftmet üzüntü ve skntlarndan bir üzüntüyü giderir. Kim bir müs-
lümann (kusurlarm) gizlerse. Allahda onun (kusurlarn) Kya-
met günü gizler.» (591)
Belirtilen hususlar vâcib ve lâzm ise, kom-
müslüman hakknda
u hakknda daha vâcib ve daha lüzumludur. Çünkü komunun
komu üzerinde bir takun vecîbeleri ve haklan vardr,
Komaya tyC^cte BuMMI t
Komül^tm gfizeî münasebetlerinde yalnz ondan eziyeti sav-
Dtiak veya bir f^-r^nm elini güzel mü-
ondan çekmek kâfi deildir. Bu
nasebete, mu^bet amnda ta'ziye, ferahl anmda kutlama, hastalan-
dnda gidip sörmak, karlatk! armda ondan evvel selâm vermek,
kendisine yararl eyleri gösterip irâd etmek, din ve dünya ilerm-
de nasihatç olmak da girer.
Genel anlamda, gücünün yettiince komusuft ikramda bulun-
mak da güz^ münasebet bir bölümüdür^
Kcm^ l^iktp bulunmaya. HesûlüUah CA.S.) Efendimizin u
~ «Kino. âile halkma ve m^m bir ziu'&r gelmesin diye kapl-
ar^ma^mm mi Im^^tm MMKrn^ & immm im^^ anlamda)
a^*to ctepdir. Ktanusu, ve kötmûkleanâ^ güvende olmayan
kimse m msms^ mmim û«^}m. Komu ha^ nedir bilir misin?
S^den yanto iistediinde ona ycu-dmda bulunursun. Senden ödünç
veHl^^ ^Qîm dütüünde borçtan sarf--nazar edersin.
istediinde
Hastaland zaman sorarsm. Kendisine bir hayr ulatnda kut-
larsm. Bama geldiinde ta'ziyede bulunursun. Öldüü
bir musibet
zaman cenâzesine kathp teyi' edersin. Hava almasn kesecek e-
kilde binan yükseltmezsin, ancak izin vermesi halinde böyle yapa-
bilirsin. Tencerende kaynayan yemein kokusuyla ona eziyette bu-
lunmazsn, meer ki o tenceredeki yemekten bir kepçe de ona ay-
rp veresin Meyva alacak olursan, ona da biraz hediye edersin. Böy-
le yapmak istemediin zaman, meyvay gizli alp getirirsin, çocuun
da onun çocuklarm üzmemesi için evdeki meyvay eline alp dan
çkmasn.* (592)
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz zaman olurdu ki, komuya ikrâm
mânn özelliklerinden stard :

-

1^1^ Buhar - Müslim : Ömer


tbn (RJV.) dan.
m&) n«emî • Tabmftûl Amir b.
: den.

— 433 Islftm'da AUe Eftitimi CUt; 1 - F. 28


IStAM PA ÂtUi BglTIMl
— «Allah'» vn 'ÂâM gününe mftn eden Idmse, komusuna ik-
r&mda bulunsun.» buyurdu.
an
Yüce Allah, tOO Kur^An'da öyle buyuruyor :

— «Allah'a ibâdet ed& IkUl^k «^bffiitast y«?öiflî . löçbîr


eyi O na ortak komayn. AnJ^.Mbaya iyilik.«â&it htaMü^a, Te^\
timlere, yoksullara, yakm komuya, uzak komuya, yaszdaki ar-
kadaa, yolda kalma ve sâhîp olduunuz
altndaki (köle^
elinizin
câriye, hizmetçi) lere de iyilik edin.
üphesiz ki Allah kendini bee-
nip böbürleneni ve övüneni sevmez.» (393) -

Yakn
ve uzak k£Wl fö^en MMpI
hadîsde Hz. Câbir (RA.) öyle rfvâyet ediyor
b^ân em W M^m-
:

«Koins«|ir tkgt^ «ynlr t ^ba£^ olan komu. Bu, Allah'a or-


tStk
k
koandr. M lu^a
komu. Bu. müsKiman
olan olandr. Üç hak-
olan komu. Su^ ^sm mtiMman. hem hsm olandr. Çünkü bu-
ldan, komuluk, Müâtto^b^ ve b^nlk hakk söz konusudur.»
C504)

Tabiin'den Mücâhid diyor ki Abdullah b. Ömer (RA.) mn ya-


:

nUSdia bulunuyordum. Kendisine ait bir köle veya hizmetçi, bir ko-
yin boazlam derisini yüzüyordu. Hz. Abdullah (R.A.) ona birkaç
: «Eti datrken önce Yahudi komumuza ver. Çünkü Resûlüilah
C593) Nisâ Sûresi 38.
:

(594) Taborini Cdkiir (Rj\.) dan.


:

— 434 -
TERBYECLERN SORUMLULUKLAR

Efendimiz'den iittim, buyurdu ki «Melek Cebrâil (A.S.» dur-


(A.S.) :

madan komu hakkmda o kadar bana tavsiyede bulundu ki faattâî


leride komuyu komuya vâris lulacam sandm> (505)

Kur'ân terbiyesiyle eitilip yetitirilenler elbette komu hakla-


nna hakkyla riâyet ederler. Hz. Âie (R.A.) diyor ki «Kadn, An-
:

sar'dan sâlih iki evin arama inince hiç endie duymaz, ana - baba-
snm arama inmi gibi keidini
-I -
güven içinde hissederdi»

1Sm^fli^& ^Mkte b;^;sâE»^@ l^^pi âa» istedii at^ su ve


iiföflill^^ reti vem^ $dindüklerî ^^mm ^^ere, H\^t m
h^!^. JN^Pâr; Mtat ^hi ev w. I^asm yüz ekitmeden vermek-
tir &çok mü«9BS^er Kur^ân'da geçen «VE YEMNEÜNEX-MÂÜN.
âyetini bu âlet ve ed^'^a^^^ yonimlayp, bunlan komusuna ver-
meyip ihsanda bulunmayanlann khandm belirtmilerdir. Çünkü
bu gibi alet ve edavat komudan esirgeyip vermemek, karakter bo-
zuklulpuna, aaUk bir nefse delâlet eder.
Araplar gûzel kcnnuluk konustm^ Ebû Duâb' misâl ^^Mer.
IfMoae olu mWl^. Araplar öyle iMr
te te^^ Slel^etle^ gara,
düMte^ ^I2n yerine
Ih^t
W
M âme^ 61-
^&&m led^/eta«ll, Komusu vefat etea^
«Afli
s

ImaEimsmm bir
iSM

bir inann diyeti kadar onun çocuklra-na mal ve para verirdi

Havarzemî, «Müfidü'l-Ulüm» adh eserinde diyor ki :

nuyordu. Yahudi bir gm


bu evini satha çkard. Ahclar fiatm sör-
dular, o da ikibin dirhem veya dîmr« W3mB d^
Müteriler- Wdt
den biri ona, «Senin evin bin dirhem ya eder, ya da etmez...» deyin-
ce, Yahudi u
güzel cevab verdi «Doru söylersin. Ama bin dir-
:

hem evimin kymeti ise, bin dirhem de Abdullah b. Mübarek Hazret-


lerinin komuluu karldr. Onun bu sözü, Abdullah b. Mübâ-
rek'e ulanca çard
ve evinin fiatn çkarp verdi. Sonra da, «sa-
kn evini sAtma!» diye tavsiyede bulundu.

Eer Yahudi. Abdullah 'den ania^ g^e^


mn muamele görmeseydt i9Âa^<ie eyhü satarken l^St We yola
girmezdil..

Komunun Eziyetine Katlanmah


Komusundan eziyetini çekip ona kötülüktü bulunmayan kimser-
nin olboi saydr bîr fazileti vai^. Aym
zamanda cnju güven«i kav^
ml ÜHhHrt - Müslim : Abdullah b. Ömer (RA.) dan.

— 438 —
SLAM'DA ALE EItlMl
turmas, kötü elleri ondan savmas da bir fazilettir. Ona iyilikte bu-
lunmakta gayret sarfetmesi de ayn bir erdemliktir. Burada dördün-
cü bir fazilet daha yar, o da, komusunun hatâ ve kusurlarm ba-
lamak, aldr etmemektir. Onun bir çok kötü davramlanm
hogörü ve anlayla karlamak, özellikle bir kast bulunmadan on-
.

dan sadr olan kötülükleri görmezlikten gelmek, pimanlk duyaca-


bir fena hareketine de aldr etmemek de böyledir. Sonradan özür
dileyecei baz naho hallerini affetmek de bu cümledendir.

Onlû Edlb Hairi, Ma^mat'mda diyor ki :


^fMi^m Ikszlk ve taknlk da yapsa onun haklarna ri-
âyet âitete mtb^.*
Hiç üphe yok ki, cahilane davranan hogörüyle karlayan,
kendisine kötülük edene iyiUkte bulunan, zulmedeni balayan kim-
se, elbette eref ve itibarn, âlicenaplk ve centilmenliin en üst de-
recesinde bulunuyordur. Kyamet gününde ise mutluluk konaklan-
mn yükseinde yerini alacaktr. '

Nitekim ResûlüUah (A-S.) Efendimiz buyurdu ki :

— «Allah'n ne Ue dereceli Tûkaskta^fine irftd edeyim mi?» slad

Wmm Vsm^ Ashab- Klrta «Erot. yâ ReiflBai^» dtfbce^ t


buyarcN M lEan^ o^M» âaTranana. hogÖrOlfl olur. ymm^
t

Sana zulmedeni BfîM&ratiL Sttoa remâytm rafav


âftTrttnnfsm.
Sin. Senden ilgisini heaen Qxtmm ve ^^ed^laia} ilgi JeomemL» (5S0)

Evet, çou zaman, günahkânn günahm görmeyip geçmek, kötü-


yü affetmek, onun kötü ahlâkna ifâ; sapma- ve erilmesini önleyici
MfW
^n^. ^li^ ^
^^tö, kin v& ^^fi»mhk bana, öfke sev-
giye döW^ AU
ICC) llttfakem Kitab'nda ne doru buyurmutun

"
v '
' '
'
'

IS@6} tezar - Taberânl : UbAde b. SAiDit CRA.) den.

_ 436 —
terbiyeci I.ERtN SORUMLULUKLARI

» Sen artk (kötülüü) en güzel


«yilikle kötülük bir deildir.
ekilde sav. O vakit seninle aranzda dümanlk bulunan kimse s-
cak bir dost olur. Buna ancak sabredenler «riebiUT buna ancak bü-
yük ^ay s&hibi olan kavuabilir.» (597)

9S3iBMW0^0nnce kabul edteteirerçek^fafiur:.


Terbiye vq
IMmp^ mîG^lB defetmekte acele e^M MNa- «ttt^ te^
vermek, toto ypax^ken m^&ceyi dikkat teamak, ne gi-
m i^i;^^ âsio««:am tel^ ^tmamafi^ vahün neticelere yol
'S0^SS^mk bakmamalf. sinirliliin, göüs daralmasnm delilidir. Ay-
n zamanda öfkenin dourduu lurçnl frenliyememenin âczini
ifâde eder. insanlarn gerek ahlâk, gerekse efendilikte farkllk gös-
termeleri, onlann sonuçlan dikkate alp hesaba katmalar nisbetin-
de kendini gösterir. Ayn zamanda infialin tuyana ka- açt k^y
pama ve durdurma oramnda kendini belU eder.
M manayla diyel9i!iri2 M* Wm mm^ tadine hâtte oI«e te-
se. kü^iTie^em m
PiVyetlisi demektir, ^ma zamanda B^ûlüBâ
{A.S.) Efendimizin nazarmila, o hOytk bir kahramandr.
— <$lddetli ve güçlü, gürete kendini göstere deil, öfke anm-^,
da nefsine hâkim olandr.»
'

. te anlatlan hususlar, komu haklannda en önemli asllar


m^U^ olan münasebeâra^ ea se^in ve Is^it^ luren^l^r.
terbiyecilere düen görev, çocuk temyiz çana girince iyi
Say-

a, m^^mstibek tar^ klftakn n^nMffi^ bA


ee. onlar^
m. haop
usuna i^sMt
m^^^
ysa^ davranaca&m. ocAiA birlikte
KmsiSm li0tKam
^ etmektm Isaçam*, cndan her türlü zu-
M
tm ve te^n^f^m^ te^, 0B^mk iyiUk ve ihsân Üe el uzatp ilgisini
sürdürün onlardan gelecek olan her türlü yaramazlk ve ezâya kat-
lanr.

üphesiz çocuu bu dört


ki, prensip ve esas üzerinde yetitirip
ahlâk sâhibl klmak için iki eye ihtiyaç vardr :

ffî^Mâ 2 Mâ^âiM j^p&çe «epa baz haHerfte bu hmm ^•


fahi ^lld^ ooGua teiktoe çah^ak,

— 437 —
tSLAM'DA AÎLE EÎTÎMÎ

Çocuka yat saylan komu çocuklunun


ikincisi :
belirtilen hu-
suslar ameU olarak uygulamalarn salamak.

Gejl^kten çocik bu güzel uyn^


hasletler terinde yetitirilip
ahl&kh dizeye geM^se, dl» insanlarla görüüp anlama ve kay-
mm^ ^msaea geWr. sosyal bir insan olarak sal»hlan içenden yal-
Wmm. aMDi âamp ctev^smkhk ve çd^ogenUgl eder. Bu te^ A
rumda û
maî terbiye
^rde
0 eitUîp
kiül^ m^m ^mm W d^ Wr
inandr. Bu
bu c#fultudft tl bir ahlâk edinmece |^
çeldeir.

O
halde terbiyecilere gereken, çocuun ahsiyetini gelitirip or-
taya k03ran vasta ve vesileleri, esas ve prensipleri iyice bilip bu hu-
söta çok uyank olmalardr.. Böylece çocuu insanlar arasnda e-
refli nmm. saylr, fffi^^ kii olarak yetitirmi olurlar.

Öretmenin Hakk 1

Sosyal terbiye ve haklardan biri de, terbiyecilerin çocuklan bu


hususta uyarmalar, onlara gereken bilgiyi verip idrâklerini uyamk
tutmalar; bu konuda srarl olup çocuun öretmenine sevgi ve say-
g beslemesini salamalandr.

Böylece çocuköretmenine kar derin bir hürmet beslemeh»


onun haklarn düünüp gerekeni yerine getirmeyi kendine görev
saymaldr. Bu ortamda çocuk, kendisine hocalk edenlere kar, sos-
yal edep ve terbiye düzeyinde sayg duyar, kendisini yönlendiren,
terbiye edenleri hürmetle karlar. Özellikle öretmen iyi yararl bir
-

kimse ise, takvâ ile tannyor, güzel ahlâk il© vasflanyorsa, çocuun
sayg ve ilgisi daha belirgin olur.

üphesi* 14 ft^öîîa*! AM^ ^^mmi öiâ tatusta terbiyecile-


rin önüne göz ve gönül doJdU^@ak m^dk tavsiyeler koymu, ilim
m&mlmn& ikr&m edilip dt^^mm talam tevcihlerde
femtemö^srr. Ayn $mm4^ mmmmm^ kadrini ^pS^M^Mr. m
kl, mm0i%r bu nmlim kiikrk i^^u kymam bilsinler,
ÛMmmunfl^ bulunun hurlcain onlarm hakkma sayg duy-
sunlan minfp huzurundu «doplorini taknp n<K^akot kuralkutm
bai^I kaJ-'jnlîir.

^imcii hu t.avniyo va Uîvdhlorfijn (««in n<jfH kokuyu «izo tonof-


.

terbiyecilerin SORUMLULUKLARI


«Büyüklerimize sayg gAsterlp onlann kadr-u kymetini bil-
meyen, küçüklerimize merhamet etmiyen, lim adamlanmmn yeri-
ni bilmeyen kim^ bizden deildir.» (598)
*

— «blm Örenin, Ulm için yürek rahatl ve vekar örenln lim


â^rendigite kfomelme kaar^ ntOldTazt âaTnram.»
— «Üç dmse var ki. onlan ancak münâfk olan küçümseyip ha-
fife alr :

1- tslto^âa saç - sakal a£»cai yagih.

8- lim sâhîbi.

3- Adâletie i gören hükümdar*» (600)

«AUahmt lim
sâhibine uyulmayan; güzel ahlâkl ho^Orülü
kiiden utanlmayan bir zamana beni ulatrma. O zamandaki nsaa-
lann kalbleri, yabanclann kalbleri gibi, dilleri Artp dilleridir.»

Hz. Câbir (RA.) diyor ki :

— ResûlüUah ASA Efendimiz, Uhud Sava^nda ehld düen-


leri biraraya getirdi, onlardan fld kiiyi hamâmeBi ^Bü^âa. ^âae
^th?ir, bunlardan hangisi Kur'&n*! daia çok bilir? diye sorard. On-
im^m bMe l^b?et mW&t^, ^tflnde mm ^oce^ ^ffî^^» (602)

Resûlüilah (A.S.) EfendimiziîJ bu tavsiyelerini özetliyecek olur-


sak, u
hususlar çkarabiliriz :

^anmasi vâoibdir. Hocaaiim iSa^ ^ l^^^hinin d^na «taamah;


has^^m mmm âa^^bmmm j^mmâM teât ve lâ^msm^ h@ca«
mma davramnahdir. Azmettii kasdettiî kcmular hakkn-
da hocamla Mlarede bulunzicu^ güsm^ ^lâmdar^ hxm^a
nz&sm seçmeUir^ £kym fim^B^e^ Wu da hatunda tutmaldr :

saygyla baemesi gurur ve ftihar vesllesiâh?; cma kar mûtevazi


davraqn£t 3rfi1csekl1ktlr.

(598) Ahmed b. Hanbel - Taberânî - Hâkim - Ubâde b. Sdoit (RA.) âeA.

(599) Taberâni : el-Avsat : Ebû Hüreyre (RAJ den.


(600) Taber&nl : Ebû Um&me (RA.) den.-
m0 Âhmed Hanbel Sehl b. Sa'd es-Sûid (RA.) den.
b. :

msa SâMb-t Bcdart Cmt mJU. dBiL


:

— 430 —
:

SLAM'DA AtLE ElTlMt


Rivâyete göre. mam
âfii (R.A.) ilim adamlanna fazla tevazü'
gösterdiinden dolay knanmt. Bu yüzden o §u iki msra' cevap
olarak söyleme ihUy£M:;m duymutu :

Isa^ nefs^i kâçük ve hakir ktlmaktayun.


«îlim es^mÛ^SStmA-
Onlar ise durmadan nefsime sayg ve ikrâm göstermekteler. _
Küçük ve hakir tutulmayan nefs hiçbir zaman knlma lâyk
olnuus^
hm Ah'Saa tKAJ kadriin yûc^P^, t^^madalü say^iâtta
ta^m Zeyd b. SâMt'In ûzmgîsini tutar ve öyle derdi t *&ca aâsm-
larm^ hâyle sayg ^t^^aEnekle ömrolmdukl»
tm ^mm MmM Hâiibel, vaktiyle dersgOrdÛ^
Halef el-Ahmer Hocanm Önünde diz çöküp ot^'O^Ma öyle ÛsM :

«Senin yanuA ^eple oturuyorum. ÇM^a 1^ MâMMiii At


ödendiiniz hmEâmm^k e^fi s&sfgfk -ve mM^^m^ olmakifo emro-

mam
p.
Gazâli (R.A.) diyor ki :

— lme ancak tevazu' ve gönül kulam bütünüyle vermekle


ulalabilir.^ ^
-

O halde talebep» gereken, hocasma sayg fi^Ö^le bokmn^ iMS


mam ^c^ta^^. Owk lEBB^ d^ecâînde ftia^nftl^^ l^mKü
b^^ hareket etmek daha istifadeli ve daha yscat smm
verîrJ

imam âfii (R.A.) diyor ki

— tmam Mâlik'in huzurunda, defterimin yapraklarn çok dik-


katle Çevirir, onun sesini duymamasma özen gösterirdim.

îmam âfiJ'nin yakn talebesinden Rebf diyor ki :

— Vallahi,
afiî bana bakt zaman onun heybetinden ve ona
olan saygmdan su içmeye cesaret demezdim.

Msasl Bs^teM^ JMIM^ nj^tea^s^ W. ^f*Mi ün-


lü bilgini m$m Hazretlei^i f^M. gWö0% onu bir duvar k€a»an-
na fi^ bir hadîsi ssr^v &-eyk ona Wt^t v^metfip s^z&tü çe-
virdi. Prens, onun d^Nt^û tamet 4nerek sorüâtalt jb^on^MbV

deil. Mim âm Mfa (CG.) kctbnda çok daha aa^zdM onu liasdl kö-
çök düünebilirim?.,»

— 440 —
TEHBYECn^l^ SonUMLULUKLARI

Talebeye gereken, hocasna «sen» veya «siz» ile deil, -Efen-


dimi», «Hocam!», «Üstadm!» gibi sayg ve nezaket ifâde eden ster-
le hitap etmesini bilmektir.

mmm gibi, ^mmim, m^mâa. da onu ismime 'âeii^ Mi^r^


de sayg uycmdracak sfatlar l&ve ederek onmas gerelfc Öm^^
Faziletlihocamz falAn.^ eklinde bir ifâde kullann^^Mt.
gibi. «Üstadmz falân..,» wa
«I^^||?gdmiz £U&n...> eKUnde sayg
i£&de eden sözlerle anmaya dikkat etmelidir.

Yfm UâstoGi -0mkm


Mft. har^tot edip mmn
d^ter husus
fa^aet ve
^mm^âiBâ
M^spmtt
mutmam^-
dr. Ünlü haâs^l u'be di^rir M s ^eâ^^m bir hadZs dMeyip
bellediimde, o adam yepdbt sûrece kejtei ona kÖa jcabul ette.
Yine kimden ilim adna btr $&y dinââfmse, nutlaka ona ka^-^
olarak daha fazlasuu vermeye çaUtam.»

âir evki ne güzel söylemitir!

«timin önünden kalk, onu tebcile çal.


Çünkü neredeyse muallim, peygamber olayazd.
Sen. nefsleri ve akllan ina eden bilginden.
Paha erefli, dctha yftçesini bilir mi^?...»
IPMMiSrd #^Mjiea 1^ ^Me^ hoca^aa
husus, ya^Si^
du& etee^E.la^a w
l»te^ iiP^r^^ m-
ve^erî^,sevip 'mtmsSm^. ^MâmM mm^ JMM mm^
içinistifarda bulunmak, ondan yana sadaka verip er Erat?
ta ruhinu âd et^^ dinde ve dindarhkta, aJ^âfe W Mte
ilimde,
hocasnn"mûsbet prensiplerine riâyette bulunmak; onun güzel dav-
ranlarn örnek edinmek, güzel ve faydah yönlerini diklikte alp
onun a^byia ad^slsd^ak v^^fâ bcaradur. :

he^ bir husus da, hocasuEun


^Eitobeye
huylarma, ym^- m ^
viftdl» dlcot

mm km im!m-&âmm^ m s^mim '^mm^


lWaMf

terketmmBE,- hOcastnm kzinas, dflcelenmesi halinde kendisi ^^aâ


sebebiyet vermise. derhal özür dilemek^ tevbe pnuuM li^^
etmektir. Buna kendi^nin s^b£^ ^^duunu söyleyerek onü teskine ça^
hmah, kendini knayp onu temyize çkarmaldr. Çünkü
böylesine güzel bir jest, hocann sevgisini çeker, kalbini fethedip onu
daha faydah bir yola sokar. Aym zamanda talebenin dini, dünyas ve
âhifeti için de çok faydah. ve ha^L sonu0ar 4Oiiupp:»
S^ef-i SâUhîcfden kadar ttj^tâin ifü^l tavs^elerden bhi de
:

talx^£line kar sabtxi olmayan kimsenin Ömrü,


giöer. Ütea «^ öt^ek için dayanma gücünü QiJft%

fm koyan kimsenin durumu se hem Dünya'da. hem Ahiret'te izzet ve


ejrefo â&xl3^Pi»
A^xab- lO^râm^a^ tbn Abbas CB.A.) diyor ki

*'mâ^ mm %AfeP» tevazü* gN^Mim, scmra m&Ûûh tâmcsk


izzet ve tihar gördâm.»
tmsm &ffi CR.A.) adafe^^ :

. Bevris Wü
Ste m ^s^eööi$&a Si^^m '% %C^«^
gei^M^^i ^^^^ te^nff^m Çik sürmez o j^âiMlr^^MSî
^kecUp bîr disha
t
^Egpt^
^a^^ ^m^m. Sm ^^bsâ^ik ^
sor^ ftt cevOa 3 «Efö? ^tlttr
hmMiaa^^il^B^^
^ i«)S karüanmyan
hu-
hususlara terkederlerse, herhalde
Ifi^nâiM
ahmaktan baka bir sfat önl^ ptkmazU
fthteden %ik ze^gtel ^d^o^I
«Tabibe kaba kavrandnsa, hastahgna sabret.
Muallime kaba davrsa^âmsa» kendi cehBEie r^^„* (603)
Talebeye gereken bir dier husus, hocasnm önünde edeple otur-
mak. tevazu ve sayg gösterip davranlarm ona göre ay^aaasaMr.
Ayn zamanda hocasnm sözlerine bütün dikkatiyle kulak yerm^
rMffiâ %^&3We ena gs^^m^ &Bt^ea&.m^^^£tm rc^ üstmie ve al-
tma ihtiyaç olmad hcdde
yeye aykm ffe^e^ Bmt f^ete ^çmmahdîr. I^kkai^ ytr hMMm
'^üne is^yp^en^r ^s^^^ teB tmssss^ hocanm duya^ti ^^^£10
heate^^mâ» buluâMBoah, n6 yü^ma bühu^^^BlâM
etmdîd^
Ib^s^zdM hei^K^ 1^ ac|^mlft üz^MM megul
olmamah, eliU bumma g^Sknoemeli» azm açp bakmameh, a^M»^.
tm ^em vUöJMIlâh. :p8W«Ü5rla eiUp bir eyler çizmemell, parmak
çtlatmamal, gereksiz yere konumamal, hayret uyandracak bir ey
olmad gûlmemeli. gülünce de sesini yükseltmemeli; mutlaka
halele
gülmesi gerekiyorsa, tebessüm etmelidir. htiyaç duyulmad halde
Mizumsuz yere öksürmemeli, tükürmemeli, sümkürmemelidir. Bu du-
rumlarda gerektii zaman mendil kullanmaldr. Herhalde aksrmas
tuttvysa elini aznn: üstüne koyup mümkün olduu nisbette sesini
ksmaUdr.
603) âirin bu sözünü mutlak anlamda kabul etmek mümkün deil; çünkS^^ «pfeO
tm^ik -m ismslât mst iUlah umma. ^^t^m^ lsizmsA vemekt^-.
TESS^TECILEBIN SOBUMUJUJKLAIU

Has. Âli'nin .KAJ, beoamn tsMed üzerindeki açk hakk konu


sunda sdfleâll sözler çok dikkat çekicidir :

— -Ey talebe! hocann senin üzerindeki hakk, bulunduu ts^


lantda oradakilerin hepsini kasdederek selâm verirsin, fakat hocana
özel sayg göstermeyi ihmâl etmezsin. Önünde kemâU edepl oturur-
sun, onun huzurunda elinle, parmamla iarette bulunmazsn.
Ho-
cann hazr bulunduu mecliste bakasna kala - gözle iaret etmez-
sin. Hocann dediinin hilâfma «falan adam da
öyle diyor» diyerek,
bir itirazda bulunmazsm. Onun yanmda kimsenin aleyhinde konu-
maz, gybette bulunmazsn. Hocann bir konuyu ilerken yanlp kay-
masm arzu etmezsin; yanld takdirde mazeretini hemen kabul
^0^^. Hocam -Allah tC.C.) için- takdir edip kadrini yüceltirsin. Bir
PW^ feâlünduu takdirde herkesten önce sen koarsn. Onun mec-
lîMnde ^hnse^ fsldamazsm. Hocamn eteinden tutmaz; hocan
gev^^ îmom brakmak iste^i zaman srar etmezsin.
Onun âohbeti:^ im^îs^smdiBi âo^mm imp dinlemek istedii-
Mar oâsmSm, ÇUsâ tea, meyvâtuî olgunlaan hurma abacna
benzer. ^0 zaman senin üze^^ IbnasemA ââ^receine Int
sin..>

üphesiz ki, Hz. Ali (E.A.), bu vasiyyetinde taleb^^ fsios^ sa*


dar hügi vermi ve hastaya ifâ verecek kadar malzeme sunmutur.
Talebe, herhangi bir bölümde veya evde veya özel bh- yerde otu-

Hocasmm» l^ Memesi anlay^) anlamad^âda .teredM

düyulmad kc^ tdimima hafif dâtalp^^ &


taJkdirâe
ftlidMe züe parmak ^mmSuâr, Hocamn oturdlû^ @«k
Çok gollerde bulunuyor da :dl sesini duramyor»^ bum t^Erarla^
makta bir «akmca yoktur.

Talebe, hocasnn huzuruna güzel bir kyafetle girmeli, ykanp


lem^^dikt^ kendine düzen verdikten sonra mecli-
iyi bir çeki *

sine kathmh; özelde bu mfsel^ iMt medisi ise da^ çc^diJ^t v»


itM iS^t^rmel^ür. Çünl^ ilim medisi, asm ^maasda £kir ve ib&dât
mecâ^^dir de.

Talebe kalbini dier lüzumsuz eylerden boaltp, nefsini bir ta-


:

SLAM'DA ALE ETM


kim heves ve temayüllerden uzak tutarak öylece hocasmu yie^pm
gitmeli ve böylece dediklerine bütün dikkatiyle kulak venneH, i^-
duklanyla kalbini geniletip inirah, duymaldr.
f^^B^ içeriye girdilinde hocaon
yerinde bulamazsa, oturmsr
yp onu ayakta bekler, geciktii takdirde oturur. O
günkü dersi ka-
<|innazkxaya, ^^aâ ke^lr. Hocas bu srada uyuyorsa, onu uyandr-
maz, b^Ea ^^^mt ^ma^ mmz ge^^îkecek-
se, aynlp j^tder, sonm yîoe dönüp d^is 1^
Yaplan Abbas (R.AJ ilim tahsil etmek için
rivâyete göre. îbn
Zeyd kapemn önünde bekler, o uyanmcaya kadur sab-
b. Sâbit'in
redip kapy çalmazd. îbn Abbas'm beklediini görenler, «hocam
uyandralm m?» diye sorarlar, o buna izin vermez, hayr ben bek-
lerim, llöA bocas geç uyamr, îbn Abbas (R.A.) günein al-
tmda kakrd. ^te SeleM Salihfnin adet ve terbiyesi böyle idi.
Hocasndan, hükme medar bir delil veya istifade edilecek garip
bir konu, veya bir hikâye ya da iir duymca, onlan ezberlemek için
can kulayla dinler, istifade etmek için dikkat kesilir. Sanki o ko-
nulan daha önce hiç duymam gibi bir tavr takinarak hopasmn a-
kn artrr.
Ünlü hadîsçi, üim adam
J^,M 4työr kî t .«^llâMte Wp
Atâ*
hadis dinlerim, oysa o hadîsi b^
M|an çok daha iyi bilm^eyüj^
ama kendi kendime derim ki, «hayr sen ondan da^^
b^iyoraun,
iyicekulak ver!.. Yine ayn zat anlatyor «Baz gençler gelip bir
:

eyler anlatu-lar, ben de onlan can kulayla cUnl^rim. Oy«t otüm


domadan ben o konular biliyordum.»
Me^^ ^kap tolarincten EbA T^aittt^ cM^ «e d<»auun
aâtön hsOskmâea u msra'lan söytaMr I

«Kzdm bir insana ben ne diyeyim?


Ohogörüyle cevabm verince bana.
îçkiye meyledip onunla ferahlk duymak için,
çersem, ahlâkm içer, adâbiyle sarho olurum. (604) '
Bakarsm söze kulak verip gönülden dinler. ,
'

Belki de söyleyenden daha dirayetlidir onda.,.»

îte bütün bunlar, dostun dosta muamelesini, birbirlerine m^


(8041 âir unu belirtmek istiyor : nsan neye çok meylederse, onun huynu.
1^^!fi^sm^, Ml> jmmmâii «ia^ IçU içen de ^oljln ü^âlua' ^
*
— 444 ^
davranmalar gare^^ ysmtniiMâr. Oysa muallime kar talebe
imm^üC yeaû davram ve Hfflsi daha ölçülü ve ad&bh olman
feanekmezmi?
Talebe nin, bildii b!r meaeleyi tekrarlayp hocasmdan sormas
doru deildir. Anlad bir konuyu da tekrar anTatmaa i^& ^Me
bulunmas uygun saylmaz. Çünkü bu gibi harekeüer vakti zayi'
eâer, çou zasm l^e^m iSaâse- m amk mam
SKbrt tm^iM^
öyle demitir «Sözü tekrarlamak» amfattnt bir mBada$A i6iBmr
t

mek, Wp kayay nakletmekten daha zordur.»


Talebe'nin, hocasn yanm yamaleik kulak vermesi
dinlerken -

veya zihnini baka eylerle, megül etmesi uygun olmaz. Sonra ho-
cas anlattklarnn anlalp anlalmadn soracak olur, söyledii-
nin kavramp kavranmadm örenmek isterse, talebe mahcup olur,
mahcup olmakla da kalmaz, edebe aykn davrand ortaya çkar.
'Q hülâö hocasm dinlerken zihnini hteetr duruma get^ ve bütün
mevcudiyetiyle kilak kesilip onu takip eder.

Talebe uzakta bulunduu için veya dorudan anlayamad için


hocasna, anlattn tekrarlamasm rica edebilir, ancak bu durum-
da nazik bir dille özür dilemeyi de unutmaz.-

— r OOO — "

Iradar naklettiklerimiz, öretmen ya H -^^f^^s^m^ ^


o^m^ yiamtU s^gyal hafaâardan bârettir.

Bilindii çocuk gözlerini bu adabn telkiniyle açacak olur


gibi,
ve henüz trnaklan sertlemeden sözü edilen haklar dorultusunda
iyi bir ahlâk alrsa, hiç üphe yok ki, çocuk, kendisine ilim ve irfan
veren hocalannm haklarn bilecek, kendisini eitip iyi ahlâk ve
ad&b vererek kiiliini oluturan zatlara büyük sayg duyacaktr.
Üzerinde münakaa edilmiyecek bir husus udur ki, öretmen-
lerle terbiyecilerin çocua henüz bilgi ve kûtlûr vermeden, onu sos-
yal ahlâk üzere yetitirmeleri, topluma hazrlamalar gerekmektedir.
Yani buna öncelik vermeleri daha uygundur. Çünkü güzel ahlâklarla
süslenmek, birçpk meseleleri ödenmekten önce gelir.

B^mm ^n. S^Lef^i ^iS^l tâlk^ &«^^baHan râ^ olsm), çoeuMar


rma m örencilerine henüz Öretmeden, lüzumlu bilgilerle
ilim
lan dt^catmadan ^nce onlarm edep v
^bîyesiyle ciddi e^de ma-

— 445 —
:

.^uncv UA ALE eitimi


.
\
gûl olurlard. Her eyden önce onlan irfanü kiiler ialxnak ci4di
mesai sarfederlercU.

Onfö HOMb h. $ehld, oluna öyle tavsiyede bulunmutu :

— «Oulcazm! Mümkün olduu kadar fakihlerle, ilim adam-


laryla yaknlk kur, onlarla dost olmaya bak; onlardan gereken ne
ise örenmeye çal; onlarn edep ve terbiyesini al. Çünkü bütün
bunlar bana' birçok sözlerden daha sevimlidir.»
MubaUiE^ b. Huset;^ de ba Müb&r^'e
-
söyle demiti :

— «Domu Wâ&r çok sözden se çok edebe daha mâta(3zdr>


Setstf^ bassn da oluna u yolda tavsiyede bulmmutur :

„ «Olrn! edep ve terbiyeden bir bab örenmen, bana göre,


ilimden yetmi bab örenmenden daha iyi ve sevimlidir.»
Ünlü yeli Sü&ao b. Uyeygfi (fi^A.) diyor ki :

' — «üphesiz BeMlOlâh ÇAJS.) W$^^^mta


kî, "NSyÛk terazi- m
lUf^ ey onun aMAktTa»» hm0l^m& ve yc^ânn arzedillr, onun tera-
sdsinde tartlr. Uygun g^eni haüâtto, gdmiyenl b&tüdr.»
Ünlü flitti adam ve rû'ya tabircidi îîm irin diyor kl

«Bizden Öncekiler, ilim örendikleri kadar, Hz. Peygamber'in
(A.S.) güzel ahlâkm, hayatm ve açm
olduu edep ve terbiye yolu-
*
nu örenirlerdi.» '

Tenbib edeceimiz bir husus da udu- Lüzumlu görülen :adâb u


ve terbiye bilhassa, nefslerinde takvaya erien, dinlerine yeterince
bal bulunan Allah CC.C.) çin vakarl olmay dileyen, slâm'a inanç
ve ahkâm bakmndan inanan, Kur'ân' gerçek yol ve düstûr seçen
muallimler hakknda vâcibdir. ite bu düzeyde olan muallimlere say-
gl olmalar için çocuklara telkinde bulunmak, onlarn kymet ve
faziletini bilip haklarn yerine getirmeye çalmalarn sk sk ten-
bîh etmek gerekir. Muallimler, Peygamber'in açt doru yolda
yürüdükleri sürece çocuklarn belirtilen ölçü ve anlamda edepli ve
saygl davranmalan vâcibdir.
inkâr eden, dinsizlik kendine iar eâibw muaX-
bile bile
Uitk V». ;QiÜii9bKUm gelince, böylesine kar elbette kimsenin kalbin-
de sayg duygusu olmaz, kimse bunlara kar^ hürmet besi«PMz. Cün-
'
kü bunlar Allah' inkârla insanlklarn ykm, itibarlarn düür-
mü, kiiliklerini küfür ve sapkhkla yok. etmilerdir^ JEUnUer niçîn
bunlara say^ duyacak?.

— 446 r-
gç^etai montelin, çocuun» kMût ve scakl j^ret-
Ugini Wl âMtl*âfi& £iSE6U|iSlu*my tsM» «%t|^ örenince, Allah
(C.C.) için çSanû gibi olmal* damarlarnda
kzmah, dünya %a$ISis
Islâmiyetin hamiyyeti Mpamaldr. Sözü edilen azgnlarn, beyni
dönmü ink&rçlarm karsmda böylesine bir yürek ve bilgiyle dur-
mal, ortaya çkan bu zararl mikroplan çktklar çukura geri çevi-
rinceye, onlan te'sirsiz hale sokuncaya kadar uramaldr... O ka-
dar ki artk o muallimler ve mürebbiler, bir daha ba kaldracak gü-
cü bulamaplftr» onlara kar konuacak bir dile sâhip olamasmlar.
Allah (C.C.j buyuruyor :

—«Hayr, biz hakk bâtln üzerine frlatrz da onun beynini


parçalar, bir de ^bakarsn ki bâtl yok oluvermitir...» (605)

Allah rahmet eylesin, âir ne güzel söylemitir :

«Jb^p geri dönerse, biz de. dâaâflselz ona;


Onu ezmeye hazr 'bekUyer acyalâcafn...»
Babann, sadece inkarc bir muallime, sapk - hâin bir terbiye-
ciye kar gelip Allah (C.C.) içinkzmas kâfi deildir. Her eyden
önceçocuunun kalbine ve dimana dengeli, edepli bir cesaret, hakk
adma mücâhede ruhunu alamahdr. Böylece çocuk slâm düman-
larna kar koymaya kendinde bir güç ve cesaret bulur, onlarn kuv-
vet, sulta ve nüfuzunu knp te'sirsiz hale sokar.

nkârc sapk terbiyeciler ve dierlerinden oluan


muallimler,
Allah ve slâm dümanlar, Müslüman toplulum her ân gözetleme
durumunda bulunduklarn, küçük ve büyüklerinin tetikte olup on-
larm söz ve davranlarm aslâ tasvip etmiyec eklerini bildikleri za-
man, artk hiçbiri açktan inkâr savunamaz ve buna cesareti ken-
dinde bulamaz. Bunlardan suçlu - günahkâr bir sapk slâm'a saldr-
may göze alabüir nü, kendinde böyle bir cür'et bulabüir mi?
Bu durumda ve cteimlMta oluan W
IbfMteffio^ to^Auia içû-
de, din dümanlarndan birinin Alla£j^ zatna dil uzalfil^Uâ
Peygamber (A.S.) Ef^dimizin ahsiycâ^ni küçük düürücü sAs sar-
fettiini hiç duyduk mu? Elbette bunun cevab «thayr...» dr.

Gerçek bu olunca, babalara düen görev, bu hakikati çocuklara


anlatmak ve ilemek ve üzerlerine farz olan iyilikle emretmek, fenâ-
^^cea. a^eto«fehid^km yerine getirmek; her hâin bozguncunm kar-
(606} Enbiya Sûre^ : l&
.

SLAM'DA AlLE ECtTtMt

sna dikilmek ve çocklan


cesaret ve kar
koyma huyuyla yeti-
melerini salamaktr. Böylece bozguncu sapklar faaliyetlerini sür-
düremezler din dümanlar ve korkaklar deliklerinden balarn
:,

bile çkaramazlar. Sonunda izzet ve eref. Allah'a, Peygamberine ve


mü'minlere ait olur.

Arkada Hakk :

s
Terbiyecilerin çocuk hakknda düünecekleri Önemli
hususlar-
dan biri de, inanm bir arkada, elverili 6ir gönül dostu seçmesi-
dir. Çünkü arkadam, çocuk üzerinde, onun yönlendirilmesinde bü-
yük te'siri vardr. Ayn zamanda çocuun günlük hayatnn düzenli
gitmesinde de onun rolünü unutmamak gereki;^.

tep yagnw iNHt^y^^, ^amur verip hayaft Jâpm â^tiffi^ lü-


zumundan fazla yadrp felAket getûrebülr...» diyenler ne doru sdy-
lemilerdir.

u atasözü de çok yerinde ve do|TU söylenmitir :

«Bana, ben kimim? deme. Bana, kiminle arkadalk ediyorsun?


diyç sor. O z£unan benim kim oldulrumu anlara» '
-

Allah kendisine bol rahmet indirsin âir ne ho söylemitir :

«Kiiden kimliini sorma, sor ûnu yaknmdao.-


Çünkü her kii yakm arkadana lomp gider.»
imdi de, ilk terbiyeci olan Resûlüllah (A.S.) Efendimizin, ba-
balar ve terbiyecileri, çocuklarma elverili iyi ahlâkl arkada seç-
meleri hususunda nasl yönlendirdiini dinleyelim. Üzerinde terbi-
ye hakk olanlara ne gibi tavsiyelerde bulunduuna kulak verelim :


«Sâlih ark^liiUk kötû aricadas, yamnda mlak iâ^mûe^ kA-
rük çeken çiye benzer. Misk tayan kimse ondan ya am3mWtaz ve-
rir veya sen ondan biraz satn alrsn, hiç olmasa kokusunu ten^fls
edersin.Körük çekene gelince, ya senin elbiscoi yakar, d^^llse an-
dan kötü ve irenç koku hisedersiiL» (606)

(SOS) Sebâ-i Bbai - MûsOm Ebû


: ^ <a^*m (RA.) âffiL

— 44B —
TEnBlYFrlI.KRtN SonUMI.nr.UKl.ARl

— «Ancak mü'minle arkadalk kur ve senin yemeklini mcak


takva sahibi olan yesin!» (607)

^
«Kdt w0SMiâmUiJX sakn. ÇünkS sen herhalde snuato lffînip
tanmreii.» i&m

«Kii, yakn dostunun dini üzeredir. O halde sizden herkes
kiminle yaknhk kuruyorsa ona dikkat etsin!» (609)
Bütün bu emir ve tavsiyelerden, terbiyecinin kendi çocuuna,
özellikle çocuk temyiz çama girince, yatlarndan tertemiz ahlâkl
arkadalar seçmesi onlarla kaynamasn, oynamasn salamas,
birlikte okula gitmelerine yardmc
oimaa, sk sk arkadalarn zi-
yaret etmesini, ahtrmas, hastalandklar zaman onlan sormasn
^s^mesi, baard olduklar zaman bir hediyeyle onlar tebrik etme-
di© Öîlkân Wiasl^ «Ef^dalan bir eyi unutunca onlara hatrlat-
maaö bilm^ Mh^
teumâs ^irlarsa yardmc olmas için ge-
reken 1:âlg|yi ve hevesi «j^^^H^ vâcib^.
HSyleine l^r efiitim, mutlaka çocukta, doutan kendinde var
^h^El kaynama, onlarla birleip bütünleme duygusunu ge-
litirir ve bu tututa onu fesg^lA felr düzeye getirir. leride çocuun
âzW, 4m0aâ bir kmm oliÖlAt aahneye çkmasn,en uygun ekil-

gÜ2^ M
de tc^teun bir parças halim f^esiüf^^seO^
MM^AUah' memnm ed^^ hem tslâm'm &mim vmt^&
faziletine ©litirir,

. 4^ibk, terHyectein. eitimcilerin arkadalk konusunda en


^mili haklarm neler âiâ^pra v« MEMM
m^^f^^^m. MEk^
nin teinlipne dikmelerinin yantemînl idrâk etm^öil giMl^to^
dîr.

Bu haklan öyle srahyabiliriz :

a) Karlat zaman selâm vermek.


M HöâSfeland zaman sormak.
c) Aksrd ve böylece el-hamdu lillah dedii zaman ona dua
etmek.

d) Attah için onu ziyftret eto^


e) Skmti anlarnda ona yardmc olmak.

(607) Ebû - Tbmi^.


(608) bn Asâkir.
(609) Timizi - Ebû Dâyni||,

— 449 — slâm'da Aile Ektimi Cilt 1 - F: 29


- -
SLÂM'DA AtLB STM Î
'
I.;
'

f) Çard zaman gitmek.


g) Mübarek ay ve günlerde -halkn âdeti veçhile- tebriklemek.

hJ Baz mevsimlerde ve münasip vakitlerde hediyelemek.

imdi bunlar açklayalm bir bir


Mm^(i9^t3 zaman seS&m vesrâ^ #@nnettir. ÇMe^ Besûlûllah
ASJ l^^dîmiz mam&Bmâa, ad^E^ B^riamberîmlzden ss^n K :

^Mms^ i)^Wmm iu@^tM^> ^aimte cmm verdi *wm^ t

yeâîrî^ü. Tantdinifc ve tanunadza selâm. rearirsin...» Cdlö)



'îman etmedikçe Cemet'e ^irranezsiniz birbirinizi sevmedik-
çe (gerçek anlamda) te^a etmi olmazsne. Sizi bir eye irâd ede-
yim mi, onu ilediiniz zaman birbirinizi sevmeye ballarsnz Ara-
i£Geda seite*! yaygnlatrld.» mm
— Hastaland, zaman sormak :

Bu konuda Resûlûllah (A.S.) Efendimiz Oye buyurmutur :

— «Hastay ziyaret edip sorun; aç olan yedirin; esirin ban


çözün...» (612) ,

'
,

*î4ösiümanm müslüman üzerio4e be vasdr Selâm- JM^ :

n alp cevaplandrmak, hastaland zaman sormak, cenazesine ka-


tlp teyi' etmek, dâvetine ^tmek, aksrdmda kendisine du& et-
mek...» (613)

— AlksanSsi zaman ona dtU^ etaeic i

Bu konuda Peygamber Efendimiz öyle buyurmutur


CA.S.) :


«Sizden bîriniz aksrdmda «el-hamdu lillah» desin. Yann-
daki arkada da ona «Yerhamuke'Ilah = Allah sana merhamet ey-
:

lesin» desin. Arkada


böyle söyleyince, aksran kimse, «Allah sizi
doru yola eritirsin ve kalbinizi salâha kavutursunl» diye duâ et-
sin.» (614)

~ Ailab için onu ziyaret etmek t

Allah Restdü lASJ bu hususta öyle buyurmutur :

— «Kim bir hastay ziyaret edip sorar, veya Allah çin b^ ^tl
(610) Sahîh-i Buharî - Müslim Abdullah b, Amu:
: IBAJ dan.
(611) Sahih-i N*aslim : Ebû Hüreyre (R.A.) den.
(612) Sahih-i Buharî Ebû Mûsa e\-E'âri (R.A.) den.
:

mW Bah£Ur{ - Hüslim Ebü Kfi^eyre (B.A.) den.


:

(614) Buha^ : Ebû Hüre^ {R.A.} den

— 450 —
raUUYFftl.FnlN fidRUMI.UI.IIKrAUl

kunUt^ini ziyârci odersç» bir ^^r^ Ofid !0ylc sekilenir t Yatö^üPUt


yer m ve güzel oteun. Cennct'te kendine bir ktmak hasrarladn.»

— "Bir adam. baka


kasabada oturan din kardeini Allah
bif
ICC.) için ziyaret etmek istiyerek yola çkt. Allah (C.C.) bir mele-
i insan suretine sokup yolda onun karsuat çkard ve aralarnda
u konuma geçti :

M#î^-^ Mereye gidiyorsnnl'

Adam -: u kasabada bir kardeim var^ ona gitmek istiyorum.


Melsk^ O foarde$ind^ umdutun btr ntaet söz köötsü mudut?
Adam -: Hayr, sadece onu Allah (C.C.) için severim.

Melek-: üphen olmasn ki ben, Allah'n sana bir elçisiyim kl,

$en o kardeini sevdiin gibi Allah (C.C.) da seni seviyor. (616}

— Sknt anlannda ona yardmc olmak :

Bu hususta ResûlüUah (A.S.1 Efendimiz öyle buyurdu :

— «Müslüman müslümanm kardeidir. Ne ona zulmeder, ne de


onu lakszla teslim eder. Kim din kardeinin hacetini yerine ge-
Munnrsa,
tinüBEte^ ds. tmmi 'kamti^ Kîm^ M
müslümandan ûzüntE ^ skmty Allab Kyamet günü
giderirse, dg.
onun i^H^Mit^ S^lüft^âtt^M^ l^^lM ^^j^^, Wm W sg^li^antiiogBin

otterse, Allab ^ oAtin kusurlarm


Iüyî^nil.|E£inn Örtet.»

— Davet ettiinde icabet etmek t

1^ konuda Sevgili Peygamberimiz (A.S.l öyte buyurau^ur :

— «MüslüHMHUi müslfinUm «Eserinde bes hakk vardr * Selâm-


n mnnlandmn^, hoiMd Mlfe t^areft mmea^ ^
nâzesine ktMijtl^ t09^ etmek, d&vetine icftbet etmek aksu^gmda
ona duâ etmek...» (618)

(eiS) Tirmizî - bn Mâce : Ebû Hüreyre (RA.) den,

6171 Sahih-i Buhar - Sahih-i Müslim ; îbn Ömer CR.A.) dan.


(iU8) Sahih-i Buimri - Sabih-i Müslim : E^>û Hüreyre (BJV.) den.

— 451 —
SLAM'DA AM.E EtTtMl
— Mübârek ay ve gîmlerde -halkm âdeti vechilor tebriklemek :

tbn ^bbas'dal (RAJ ^a^ia rivâyetB f^m, öyle buyurulmu-


tur :


«Kim cuma namazn klp aynld^nda din kardeiyle kar-
lanca öyle desin : Allah bizden ve sizden kabul buyurunl.» (619)
el-Makasid sahibi a^Iâ^^ î Hâîid b. Ma'd, bîr bayram gûpû
Vasile b. Eska'a raslad ç©, «^^ah bizden ve sizden kabul buyursunl»
diye duâ. etü. V4süe de ^la ayni sözlerle duâ etti.

ResûlüUah (A. S.) Efendimiz ise bu konuda öyle buyurdu :

— «Komu hakk nedir, bilir misiniz? Senden yardm istediin-


de ona yardm edersin, ödünç isterse verirsin. Kendisine bir iyilik
ve hayr dokunduu zaman kutlarsn. Bana bir musibet geldiinde
geçmi olsun der, tarziyede bulunursun^» (620)
— Belli mev^m ve mûnas^ zamanlarda hediyelemek :

Resûlüllah (A.S.} Efend^st^ bu^^^usta ^le buyurdu :


«Ey mü'minlerin eleri, kzlar, kadnlar! isterse bir koyunun
bir paças le olsun hediyelein. Çünkü bu, sevgiyi (gönüllerde) ye-
ertir, kin ve nefreti giderir.» (621)

Dier ha^ste ise öyle buyurmutur :

— «H^ye mtmaeye gerekli olun. Ç^l^ sevgi dourur.

— «El skn ki kin ve nefreti gidersin. Hediyelein ki birbirinizi


sevesiniz ve aranzdaki kin ve dümanl^ gidere...» (623)

— oOo —
Devaml arkada olan mü'minin hakkmdan, muvakkat arkada
t^B^ mi^'m^jcm Ms^ öyle aynlp ortaya çkar : Muvakkat arkada,
(619) Deylemi :tbn Abbas (R.A.) dan.
(iEetJ je*^q&miu'I-KBbîr sâhibi Amir b. uayb'den.
:

(622) Deylemî : Enes (R.A.) den.


(623) mam Mâlik. Muvatta'da.

— 452 —
TERB YECLEHN S<>ia 'Ml ULUKLAHl

yolculukta okumakta veya bir vazifede sana arkadalk edendir.


Kur'ân bu arkadatan «Sâhib bi'l-cenb» tabiriyle söz eder; yanndaki
arkada, anlamna gelir. Böyle bir arkadan yanndaki kimseden her
türiü Fyet, krâm, yardm ve tercihe nâil olmas lâyktr. Ayn; za-
manda yumuak bir tutum, güzel bir ahlâk bata gelir. .

te en elverili önâm ^ Hder ete BeaûIüUah ASJ Ef^adimiz!


}iamt^ m seferce «rka^^ftorma ne kadar efM, mmk fl«Öt m
Imtetlez'. ^i^ftodr. Zâten O da bu ^fi^ Ma^m^^
öl^^ m^l- w
îer vermi^. Suöi ve savata, hill ve harmâe bu ^^teâ esi^eme.
mI, dMaadân yaygiûlatirmtr.
Taberî bu konuda u tesbiti yapmtr :

— Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, yannda bir adam olduu halde


birer binee binmi vaziyette idiler. Bu urada Efendimiz, aaçl bir
yere girdi, iki çubuk kesip getirdi. Düz çubuu arkadana verdi, e-
ri olan kendine alkoydu. Bunun üzerine arkada ona «Ya :

Resûlüllah! u doru çubua siz Peygamberi-


daha lâyksnz,» dedi.

miz (A.S.) ona. «Hayr, birbirine arkadahk edenlerden biri dieri-


ne kar sorumludur, isterse bu arkadaUk günün bir saati süresin-
ce devam etsin...»

Rabî'a bin Ebi Abdirrahmân diyor M r

— Yolculukta ayr bir mertlik ve insanlk vardr, hazerde de ay-


r bir mertlik ve insanlk vardr. Yolculuktaki mertlik ve insanUk.
az bol bol açp arkadalarna yedirmektir, pek az eyde arkada-
larna muhalefet edip çounda onlarla uyum salamaktr. Ayn za-
manda ilâhî gazaba yol açmayacak ekilde elenceli mizahlarda bu-
lunmaktr. Hazerdeki mertlik ve insanla gelince, mescidlere devam
etmek, Kur'ân okumak. Allah (C.C.) için çok dost ve arkada edin-
mektir.

jü^ ^pl ke^^teinden ba2a kimselere iz^e editen u nusra'lar


Wfiat ç&Me^r :

îçinde bulunduum ^liK^e ikimiz ortüdanz.

— 453 —
ISi.A.MDA ALE ETM
Benlin, faziletime nâil olduu nisbette onun bana ks£ üstün-
lüü vardr...*

Sizler '^^â^^mti ^û. eMmi mas ve îulMelerî, g^^l ha-


yûto feni ^e^m ^ms^âsm trîl^
ederken en önmlisi olan arkada
m
IfÖBta sayg konusunu ihmâl etmeyin. To^Blî^
Mt^i^ yönlendirmek iin bunlar m
b%ik faktârte-
Mr:, Afl«öi.lC.£S3 smmm^ ^suun kajtbîne yerlegö^® ^teiCift
Mta -m ^r^^^fl& geliir; ahde balb^
Ϋrc4k ^uruyla hayata yönelîf; lyülîden yana mümkün OÎem sarfe-
der, yardmlama fikri onda yer eder. Böylece ^^^£:ctal^^a, daya-
nma, selâmet, istikrar gibi ana direkler Müslüman cemaatin içto-
de salam ölçülerle ayakta durur. Adâlet ilkeleri, kardelik ve eit-
lik uuru gönülleri doldurur. Çok sürmez yeryüzünün dörtte birin-
de Çünkü, müslüman kii basireti açk olan herke-
te'sirini gösterir.
se slâm'dan, onun seyir ve ahlâkmdan, karlkl efkat, sevgi ve
muamelesinden güzel örnekler, kabule ayân modeller vermektedir.
O halde îalâm topluluunun fas^mi terbiyecil^e, a^imamg ba-
balai^ ne iUtar muhtaç bdmât^^nu pEÜatmaya gerek
B» 43seîfi^ bnltman terlriyeciler ye baltalar, çocikl^inm ge-
w
l\^[m ^^Oi^ rs kafalarma. Islte^ m mste^
Is^M sa-
çan t^b^ kurallam m. vt^^ biçimde ye0e$^^^r; en saj^am
aibte |gw;^iöa^ Böyîeeö çopuk. ea^flî lîasa©fclerl«
eö gtol ahlâkla ekiH^ûr.

Büyüün Hakk
Büyük, yaça senden büyük olan kimsedir, ayn zamanda ilim
yönünden de daha bilgili olan büyük saylr; dindarlk ve takvada
yeteri kadar gelien de büyüktür. Bunlarn hepsi de makam, mevki,
eref ve itibar bakmndan daha ileri safta bulunuyorlardr.

Sözünü ettiimiz bu büyükler, eer dinde ve dindarlkta ihlâs


üzere bulunur, Rablannm indirdii hükümlere skskya bal ka-
lrlarsa, dier insanlara gereken, bunlarn kadr-u kymetini bilmek,
saygdeeri^îea^ Kîramaktr. Ayn zamanda haklann ödemele-
ri, gereken sayg ve ihtiram göstermeleri vâcibdir.

Çünkü bütün bunlar bilerek yörine getirmeleri, Resûlüllah


(A.S.) Efendimizin emrine uymak, O'nun tavsiyelerini benimsemek-

— 454 —
lir. Çünkü Peygamber (A.S.J, Utplumu tâi^ mAi)s teüetini l^elUlmi??,

insanlar üzerine onlarn haklarm vâcib klmtr.


Büyüklere sayg ve ihtiram konusunda SüV7,nl Peygamberimizin
(A,S.) birkaç hadism nakletmekte yarar ^'örüyoruz :

^
»Wmphsat^ Mr genç. yal bir kimseye yaiaAgm4m dolay ik-
rânida bulunursa, mutlaka Allah, yalandnda o gence ikrâmda
bulutacak kimsele» takdir eder.» (6241 '
r-

— «Küçüklerimize meriiffîise^ olmayan, büyiütlerîmî^


kn tantmym MAj^ WMm iâ^idir.» (625)

— «Saç aarm yah müslümana sayg gös+erip ikrâmda bu-


lunmak. Allah'a derin sayg duyup Onun büyüklüünü idrâk et-

mektir.» (626)

-7" îWi e^'öt y.«ptti Sö- göfâ bir dÜenci Hz.


rivây©^ cim r

ÂieVe «PiK^j mm
feSr pcunia «taefe ^EMtÖ. Az sonra üstü - bas

düzgm, MiM l^^ett 3?^i^âö w


bassa &âam geldi; Hz, Âie (R.A.)
MI .oturttu ve yemek ikrâm ettL Bunun üzerine biri, Hz. Ai^e'ye

— Neden ikisi arasnda fark gözettiniz? diye sommm^ fîl €mm-


b verdi :


Resûlüllah CA.SJ Efendimiz bu hususta biz; öyle buyur-
mutu «însanlan lâyk olduklar yere oturtun, ona gö*r ikrâmda
;

bulunnnî* 1627)

m^mm ^mî^ te^m^ sM^Omû öt&m^ srada,


ymatm, lirinin ileri olan ki i^di. Bmt^ lÂ^âkf ya küçük
V^i^m. d amada l»aut«^4%aüne...» diye bir ses geldi. Bu-
W
nm üzerine misvak ya bûyük olana verdim.» (628)
Bütün bu sahih hadislerden u hususlar özetleyip çkarabiliriz :

a) Yah kimseyi lâyk olduu yere koymak, ona göre ikrâmda


bulunmak.
öyle Mî > 0rwâ J^^^rde osunla î^aede bulunur toplant

t«ffi4) Tirmi^i Enes (H.A.) den.


(625) Ebû Dâvud - Tirmizi Amir b. uayb
: (R.A.) den,
(626) Ebû Dâvud : Ebû Mu5â.(R.A.) dan.

EÖ28) Sahîi-i MüsHm : îbn Ömer <B^.l dan.

— 455 —
yerinde mm
s^^a itite'. SSIyâfette <ma öncelik tanr. Bütün
bun]«[^ fm^atlber (A.S.) EfendMadn a
tanelerini eUkkatt ala-
rak gerçeiaemr «nsanlan l&yk olduklar yerlere btyur edM!.*
:

Bu konuda mam Ahmed b. Hanbel bize u rivâyeti nakletmek-


tedir :

— Abdülkays
kabilesinden birkaç temsilci, Resûlüllah (A.S.)
Efendimize gelmilerdi. Hepsi de çok sevinçliydi. Kendileri bu ^yo.
retlerini öyle dile getirdiler Peygamber (A.S.) Efendimizin mec-
:

lisine geldiimizde orada bulunanlar bize hemen yer verdiler, rahat-


ça oturduktan sonra jRasûlüUah A.S.) bize merhaba dedi ve dua etti.
Sonra da bize bakarak sordu -Büyüünüz ve sözcünüz kim?» diye
:

sordu. Hepimiz de aramzda bulunan Münzir b. Aiz'i gösterdik.


Münzir, Peygamber Efendimize yaklamca, meclistekiler ona yer
verdiler, tâki gelip Peygamber (A.S.) m sanda oturdu. Peygamber
ona merhaba dedi ve iltifatta bulundu. Memleketinden sordu »
(629)

Ümmetin teslim edip icmâ'a vard bir gerçektir ki, Ashab^


Kirâm (Allah hepsinden râz olsun), bir ziyâfet verdilderi zaman
önce Peygamber (A.S.) Efendimize buyrun ederler, sot^ 0'nu$ »ft-
mda yer alanlara buyrun ederler, böylece herkese derecesine göre
ilgi gösterirlerdi. Böylece bu, uyulag^len bir sünnet olarak sürüp
gelmektedir.

b) «S^taa ^^^st hususlarda


Jr
âa dUc^^Uk tammak :

Meselâ Cemaatle namaz khnrken yahlar, gençlerin önünde


:

saf balar; insanlarla bir husus görüülürken onlar söze ballar; Mu-
amelatta onlar alp verir.
«
- HMnfte "mt^ ram tesUte göre, Ebû Mes'ûd caAJ
Nttel^,
d^jflr M Resûlüllah (AJS,) Efan^^ namaza dgrtt^Mtu^ 0%*^
:

le oronalaramg a fito^m^
«saflar düz tutun» farkh bl^gîle ûvam»-
fiJii. mmm lEiMâ^ÜlK #e f^rftllar. Sizden e^en. (âstûme finde dur-
sun, onlardan sonra da herkes yalarma göre fmr aliun...» buyurur-
du.

Ebu Yahya el-Ansarî (R.A.) anlatiyor :

— Abdullah, b. Sehl ile Muh^rssESft b. Mes*ûd, Hayber Sa\m'na


mam Ahmed SafaS jsnadla.
:

| KHB Y ECt l.tHlN S( )>ll M I ,


I. ; I .
L' v A
I . i

katlnulad. Ne var gün sava sona ermi, anlama yaplma.


ki o
^esnada ad geçen iki arkada birbirinden ayrlm durumda
idiler. Muhayyesa, arkada Abdullah' arad, ne yazk ki onu kan
na bulamp ehiâ dümü bir halde buldu. Sonra Medine'ye döndü-
ler. Abdurrahman b. ve Mes'ûd'un iki olu Muhayyasa ile Hu-
va$fsm bF^Ete ^^mlm
ASJ Efendimize geldiler. Abdurrali-
söze balasnnca. Peygamberimiz tASJ, «Çüyüünöz, ^^^tâ-
n%' Mi}ii9EM3ll> diyerek randa bulundu. Abdurrahnm o
ç^ ^ra^ geGOüeîn ^ça en kûçûfü olarak bulunuyordu.
Az yukarda Peygamber (A. S.) Efendimizin rüyasnda misvak
kullandn ve onu ya küçük olana uzatnca, ya büyük olana ver
diye kendisine bir ses geldiini kaydetmitik.

c) Ya. küçük olanlarn, yaça büyük olanlan alaya almaktan,


oüan küçümseyip istihfaf etmekten saknmalar.
ûmein, yal kBiseleil elence ^^usâ edinmeleri, onlarla
alayl konumalar, yakksz söz sarfetmeleri, huzurlarmda edep
d âmvtvmlmpâ^ ^amlmm&^ii kaba vb yBÎa^ûssm ^tidlâe Mlab el^

BesûlüUah AB.) Efendimiz bu konuda öyle buyr^ustur :

*Oç kimse var ki, onlan ancak «las kimse aJaya ahp
% IdftmMa saçL ^ aarm yal, Km
sahibi ve âdîl
hâktedsu». tB30)

Yal kiilere sayg ve hürmet gösterme konusunda belirttiimiz


hususlardan u sonucu çkarabiliriz : ,

— Büyüklere sayg^ itilamda lW


dir. Bu fazilet, onlara gösterilen sesm^ ;Sk^i!ü9ifia île ^
halde terbiyecilere gereken, çocuklar bu terbiye ve ahlâk Üzere ye^
titinnek ye buna riâyeti onlarj^ sk sk hatrlatp buyurmaktr.

— Edeple Utanmak
'^S^ ve naho eyled tac^^^yi ilhâm
"Biit bîr h^A
mmmi^^ lisan büyükleri hakknda saygh klar ve G^m^
km vermeyi ^retir. Bmun için <Eâ€^ utiümnak bûtt^yle ^m^ym^

tmOi TeAm&â Ebû UmAme (R.A.) den.

— 457 —
:

ISI.AM I3A AI.E ETM


dr" denilm iitir. Nitekim yaplan satüh rivâyete göfe. Besûltîllah
lA.S.) jî^endimiz öyle buyurmutur :

— -i^m ve utamiiak. biradam obayd. i^tM^ stt Mr tdm


OUdlI. B^^^fk
olurdu...» (631)
bir adam oEO^i, herh^de adam ^
— hayaszlk hangi eyde bulunursa, onu mutlaka
«Edepsizlik,
fes&a^ii ve ayph yapar. Edeple utanma hangi eyde bulunursa, mut-
laka onu süsler...» (632)
— «üphesiz ki, her dinin bir ahlâki vardr; slâm'n ahlâk ha-
ya (edep ölçüleri içinde utanmak) dr.» t633)

— «Haya tedep ölçüleri i^de utanmak), imândan l»r ubedir.»


(63i) •

Artk îlesûlûllah (A.S.) Efendimizin hayton fa^eti hakknda^


kl bu M^lSd^^^ ^filutb^ MikSm^m ^maM&mmM. ^^ftet^te m-
nimm&^mi ^acak bir husus deildir. Onlar aldMj^ im
#hWH l^IfM^tM kswua^ er^csü t^l^ ve lm$?â his-
lini izhâr etmi, onlan lâyk olduklar makama yükseltmilerdir.
Bu konuda Ashab- Kirâm'dan Ebû Said (R.A.) unu anlatyor
Resûlüllah (A.S.I Efendimiz zamannda henüz küçük yata
idim, ergen olmamtm. Ondan duyduklarm ezberler ve huzurun-
da konumam men'etmezdi. Ancak yannda benden yal kimseler
bulunduu zaman onlann konumasna izin verirdi» (63âJ ,

^ Iç&ri giren kimseyi ayakta kssF^Ueo^tk :

içeri giren kimse konuk, yolcu, ilim cidam ya da yal bir kim-
se olabilir. Bunlarn önünden kalkp karlamak Toplum-
sünnettir.
sal edep, güzel bir terbiyedir. Çocuu bu anlayla yetitirmek vâ-
cibdir. Aadaki deliller bu vücubu ifade etmektedir ;

Aie (R.A.) Vâlidemiz diyor


Hz. kl : "^o^t^ n^hai, r^mi^
ve hediye bakmszte li^ûlulM'^ bgna!^ ^j^l^ grif^t#Uk;
.
kalkmasnda, otuEBaasaa^ bü güzel huylar çok bdlr^ M. Nite-
kim kz Fatma, içeri gi-inee, Resûlüllaj^ (A.S.) ayaa kalkp onu
1631) Taberâni : Âi^e (R.A.) dan.
1G32) bn Mâce - Trmizi : Enes (R.A. den.

(6M) Buhmi - Müslim.


16^) Buhsri - Müslim : Ebû Said tR.A.> dea.
H-.UllfVH II (HN huimi.ui.uki.ahi

iuuf?ilm' yambafjinu oturLurdu. Peygambor (A.S.) da onun yan-


na gittiinde ayaa kalkp babasn sayg ile karlar, kendi yerine
öLurtup gereken edep ve terbiyeyi göstermekte kusu etmezdi.

Ebû Hyreyre
'

tB.A..) anlatyor :

-— Resûlülîah indimiz tîî^înle oturur, tatl konumala-


p^hk feeleri aydnkttrdî. Ayaa kalknca biz de Mfe£^ v» 0, b«^-t
Saadete gi6neeye kadar ayakta "beklerdik.
Ömer bin Sâb (R.A.) in rivayetine göre :

babas
— Resûlülîah (A.S.) Efendimiz bir
üstlüünün bir ksmm hmm^^m
içeri girdi, e^^U.
deflMt^ M^I^M^ W
sonra süt annesi geldi, üstlüün dier ksmm serip onu 6turttu.
Derken süt kardei içeri girdi, Resûlüll^ (A.S) Efendimi ayafak^-
^
kp oiu önüne oturttu. (636)
rivâ^l© göre -.
Ama^m
Ûeri gelsB^aârn 0ebH % Mv^
M«rtd4
(B.A.), Saadet'e yaklafirkem» Peygam^ iAM »i gtPû
ve yannda o^müm-a. «Efendînisein ^a^afbm^ Önünden kal-
kn!* buyurdu. (*>

Dardan
gelen zaUn önünden kalkp karlamann cevazna de-
lâlet eden sahih hadislerden biri de bn Mâhk'in rivayet ettii «Mut-
tefekun aleyh» olan hadistir. bn Mâlik, Tebuk savana katl-
îöayp geride kaldn
anlatrken öyle diyor Resûlüilah' görmeyi :

kSP^^^SRI^ W^
^StoBBâ, tetofi insanlarla karlatm, grup grup
levbemm kabul «â^iâüunu söyleyerek beni kutladlar. Bu hava
0im Mim^e Resûlülîah (A.a) ^totoöz oturuyordu, et-
rafmfla da hayli kimseler Ibsûumifi^âet. ^
srada Talha b. Ubeydul-
leh kalkp? bana û&m
kû&m^ eta^fen «ttt ve beni kutlad.
lim ehliyle müctehid imatnlar bu hadislerin
dikkate tamamm
alarak ilim ehlinin, fazîleth kiilerin önünden belli zamanlarda ve
münasip yerlerde ayaa kalkmann caiz olduuna istidlal edip açk-
lk getirmilerdir. -

Resûlülîah (A.S.) Efendimiz'den «ayaa kalklmamas» hakkn-


da sabit olan rivayete gelince, bu, gelen kiinin zatn k^^i^pr kalk^
maya, ona kar el balayp durmaya hamledilmitir; ayrca, dlger
milletlerin kendi büyüklerine hass bir ta'zimle kalkp kibir; ve guru-

fB36) EöJ Dâvud Ömer : b. SAib (R.AJ den.


( * 1 Buhaî -MOslün.

— 459 —
SLAM'DA ALE ETM
ra yol açan bir kalk anlamnda yorumlanmtr. Hani içeri giren
büyüklerine yer verip oturttuklar halde onlar ayakta elpençe bek-
lerler ite bu çloru deildir.
Öüyüün elini Öpmek
Toplumsal edep ve terbiyeden bin de, büyüklerin elini öpmektir.
Çocuklarm bu, yetitirilmesi ve bu gibi güzel âdetleri huy
anlayla
edinmesi gerekir. Terbiyeci bu ölçüdeki sayg ve edebi devaml ço-
cua telkin edip onu en saygl ekilde yetitirmelidir. Çocuk terbi-
yesinde toplumsal edep ve terbiyenin çok önemli yeri ve te'siri inkâr
edilemez. Topluma kar çocuun mütevazi, saygl yetimesi; kana-
dn indirip mahviyet göstermesi, herkese yana ve durumuna göre
deer vermesi arzulanan bir sonuçtur.
Bunun cevazna delâlet ed®a Peyg^jnber (A.SJ Efendimizin l*»
dileriyle Ashab Kirâm'm uygrulamasna ve müctehid imanüann
görülerine gelince :
,

Ashab- Kirâm'dan Zâri' (RA.) anlatyor :


Abd-i Kays kabilesinden seçilip gönderilen temsilciler arasn-
da ben de bulunuyordum. Medine'ye geldiimizde acele develerimizi
bir yere balayp Peygamber (A^.) Efendimizin elini ve öp- aya
mee çal^. (637)

ad geçen d%@r M t

rl Ibudvrl» d^ülnee, O^ntiii ^ii ve m0i0xu &tam.»



Binmesi için Zeyd bin Sâbit'e bir deve getirilip yaklatrld.
Orada hazr bulunan bn Abbas (R.A.), koup özengisini tutarak
binmesine yardmc oldu. Zeyd bin Sabit, buna râz olmak istemedi
ve «Ey Resûlüllah'm amcasnn olu! sen uzakla.» diye ricada bu-
lundu. bn Abbas (R.A.) ise, hizmetini yerine getirdi ve, «büyükleri-
mize ve ilim adamlarmza böyle saygl olmakla, hizmet etmekle
emrolunduk.» dedi. Bunun üzerine Hz. Zeyd, ona, -Elini kaldr bana
göster dedi. bn Abbas kaldrnca Hz. Zeyd (H A.) tutup
(R.A.) elini
onu Öptü ve «Biz de, ResûlüUah (A.S.) Efendimizin hanedanna böy-
te sayg göstermekle emrolunduk.» dedi. (639)

itm) Ahmcd b. Hanbel Buhai'i (Fi'l-Edebi's Sair) - Ebû Dâvud - bn A rabi.


um) ihn AsÂkir Ebû Amnar'cikn.

— 490
II'RHlVl'CI l'-.lilN SOH^MI I.n.UKI.AllI

Ashab Kirûm'dan H/.. Suheyb (R.A ) anlatyor : -Hazreti


Ali'nin (R.A.l, scas Abbfts'n (H.A.I elini ve ayan öptüünü gör
düm.» (640)

— Ebû Mâlik el-Ecaî (R.A.) anlatyor Bir gün ,Ashab-i Kirâm'-


;

dan bn Ebî Evfa (R.A) karlatm. ile lOm,. *R^ûlûllafi?a bey^at et-
tiin elini bana uzatr msn?» dedim. Uzatnca tutup onu hürmet-
le %)tta.» l^I)

Buraya kadar naklettiklerimiz, ilim ve fazilet ehlinin elini öp-


mek hakknda birkaç damladr. Terbiyecilere düen görev, çocuklar
bu güzel ve feyii^li uhlâk üzere yetitirmek, bu yüce edep ile onlar
eitmektir. Böylece çocuklar toplum ahlâkmdan yana mütevaz ye-
tiir, yüksek ahlâk kurallaryla geliirler. Büyüklerine saygl olur,
dier insanlarla günlük münasebetlerinde hogörülü, ilim adamlar-
na kar sevgi, sayg, ta'zîm duygusuyla mebu' olurlar.
-I

Anc^ terbiyeciler, çocuklarn, '"büyüklerin öaünden kalkmalar


ve onlarn ellerini öpmeleri hususunda u
iki eye dikkat etmelidir-

ler : BijUJjEa^t ^ konuda mübalaa etmiyecekler, saygy ifrat de-


recesine vardrmyacaklar. Çünkü bu gibi ifratlar kusur ve ayplar
göremiyecek kadar insan gaflete sokar. Ayn zamanda hakktan
uzaklatrr, sayg ve ihtiram tersine getirir. Çocuun kiiliini ze-
deler. kincisi, el öpmekte, slâm eriâtmn belirledii smr amya-
caklar, örnein ayaa kalkarken eilmiyecekier, el öperken iki bük-
lüm olmayacaklar.

— oOo —
Bakalarnn haklarna riâyet edip saygh olmakta, sözünü etti:
imiz prensipler, slâm'n koymu olduu en önemlileridir. Terbiye-
cilere gereken,çocuklar bu esas ve prensiplere göre yetitirmek, sö-
zü edilen güzel hasletleri telkin edip onlar en doruya, en güzele
irâd etmektir. Tâ ki, çocuk büyüüne kar saygl bir anlay ve
duyguyla yetisin, saç - sakal aarmlara gereken hürmeti göster-
sin. Trnaklan henüz sertlemeden yaça büyük olaslAm ^kr&md&
bulunmann bir hakk ve vecîbe oldugmu; ilim, fazilet veiBfitotLM'
^
bariyle
nlacan
dS^se^s^ bulan«lara kar nasl bif
bitsin.
ve terbiye tak-

llhurt : rri-Edobri Müfred.


mi <n\ mm KbO Itokir ol Maknrri : Ebû M^lVden.

— 461 —
islAm'ua aM-k t;(;t'iiMi

yeMmokio olan ku^^aga, çocuun bakala-


^[\phi}^[7. ki. terljiyeci
rna kar^ anlayl vc saygl olmasj, arkadalarna kar edepli,
davranmas bakalarna iyilikte bulunmas hakkndaki kurallar a-
lar, onlarn önüne bunlar çok çekici ölçü ve anlamda koyarsa, çok
sürmez çocuk bütünüyle fazilet erkabma lâyk olduklar sayg ve il-
giyi duyar, yal kiilere hürmette kusur etmez, te terbiyeden mak-
sad da bu amaç deil midir?

~ oOo —
ter^î^lem fazü€^ ne kad^g Iftîjyöl^-^
yöruz. otefeiyeci v©^ mjifâlHiater. Mt islâm'da gerçek terbiyenin
ne olduunu anlarlar, sonra da yetimekte olan nesilleri bu fazilet
ve kerem potasnda eitip ekillendirirler, bu hususta ellerinden ge-
leni esirgemeyp azim ve gayretle hizmetlerini sürdürürler; çoculçla-
sözü edilen faziletlerle ahiaklandnr. edeplerle süslerler.
Eer terbiyecilerimiz ve mualimlerimiz belirtilen bu yol da yü-
rürler, açlan fazilet yolunu ilek duruma ^rctirniükte samimi olur-
larsa, ümmet gerçekten sosyal ahlâkn doruuna yükselir, slâm'n
yüce edep zirvesine eriir. te o zaman mu minler yetiip geli-
mekte olan kuaklara bakp huzur ve sevinçi duyarlar, ortaya çkan
faziletli bir toplumdan dolay huzur ve ferahlk hissederler; iç açc
olan istikrara kavuurlar.

— öOo —
TOPLUMSAL ADAB VE TERBYENN LÜZUMU
slâm'n çocuk terbiyesinde koyduu kurallardan biri de toplum-
saladâb ve terbiyedir. Çocuun henüz tnnaklan yumuakken, onu
bu genel adaba ve toplumsal terbiyenin lüzumuna göre yetitirmek ve
bu husustaki terbiyeyle ilgili lüzumiu ilkeler dorultusunda eitmek
gerekir. Böylece çocuk gençlik basamakiaj'inda yükselirken, çevre-
sindeki peylerin gerçek yüzünü idrake ba.'jlcirkon, bakalaryla iyilik
ve ihscin üzere nasl kayna^^lr ve muamelede bulunulur, bunlar ön-
ceden kavram vo benimsemi olur. Böylece toplum arasnda sevgi
ve kar^pilkl ne/akot ve nezahat kurallar içinde yürür, en güzel ve
fa/iletli ahlâk ölçüleriyle davranr.

J^upho y<jk a/ -sonra Koni^ biçimde anlatacamz toplumsal


ki,
ii/Mh V*? KsrUiya, bütünüyUi, ncsfsi iyi t<îri>iyo odp ruhu arndrmakla
I

- 462
Tl'IÜYî f -11 K!(N S( llU'M! I 'I IM'M Alil

iVÇü bir konudur ki. daha önco bu hususu Ksmen açklamtk. Çün-
kü toplumsal loâmül, t;cnol anlamda adab lüzumlu görme, imân aki-
desi üzerinde yuksolib takva ile bütünletii, kardelik vc merha-
met ilkeleriyle, bakasn
kendine tercih duygusuyla ve hogörüyle
birleince, ite o zaman çocuun ald
toplumsal terbiye en yüksek
mertebesine eriecek, örnek alnacak amacna ulaacaktr. O kadar
ki. çocuk, toplum arasnda davranlaryla, ahlakyla, muamelesiyle,

uygulamasyla, dengeli ve düzenli bir insann izhar edeceinin en


güzelini ortaya koyacak; zeki ve akll bir kiinin, hikmet sahibi bir
adamn, ölçülü bir kimsenin günlük yaaynn
en iyisini sergiliye-
cektir.

îte slâm'n bütün titizlik ve dikkatiyle koyduu terbiye ölçü-'


sü, açt adâb yolu budur! Amaç, çocuu ahlâk potasnda ekillen-
dirip oluturmak, onu topluma faziletli bir nsan olarak yetitirip ka-
zandrmaktr.
Bilindii gibi, bizher konuda olduu 0hi, toplumsal terbiye ko-
nusunda da ü^^ler k£^u?or, terbiyecilere yolu gemleti-
yoruz.

Toplumsal Terbiye ve Adâb ile lgili Kaln Çizgileri öyle Sra-


lyabiliriz :

î- Yeme ve içme adâb.


2~ Selâm adâb.
3- izin isteme adâb.
4. Meclis adâb.
5- Konuma adâb.
6- Mizah adab.
7- Kutlama adâb.
S- Hasta sorma ve ziyaret etme adâb.
9- Ta'ziye adâb.
10- Aksrma ve esneme adâb...

Allah fCjCJ dilerse, bu adâbdan herbiri ürerinde biraz açkla-

k^Mitâa da ancak Allah'a güvenip d&yanjr vr- anonk ondan ya^dm


bekleriz

463
t*y*.r\M un Âl tf^ Ui^il'l M
^ Yeme çme Adâb :

YW#k ymmün de birta&m actöl^ varcbr H Mb^^eca o^u^ ço^


cua Öreto^ ve g^rekm irâdda bulunmal ^ ^^ctel^n onlan uy-
gulamadaki arzu ve becerisine dikkat etmelidir."

Yemek adabm öyle sralyabiliriz :

a) Yemekten önce ve soui'a elleri ykamak.


Hesûlüllah (A.S.) Efendimts ^^^'mtl^ir «TME^ ^
reketi. balamadan Önce elleri Ramaktr ve blârdikten sonra yine
elleri agEZi ykamaktr. (642)
• - '

^Mheki^i^m^ evinin ms^au f^bi^^ssm Mpm^ ymm^


haaar olduunda elin} ve azm yû^Lsm, sofra kalknca ytoe ^Pttt ve
&^ma ylumn^ (643)
b) Yemee balarken Besmele getirmek, sonunda el-Hamdu-
liUâh demek.
Bu hususta Resûiüllah (A S.) Efendimiz öyle buyurdu -^Sizden :

biriniz yemee balarken an yüce Allah'n ismini ansn. Balarken


Allah'm ismini anmay unutursa, yemek ortasnda «Banda da, so-
nunda da Bismillah» desin (644)

TÂam Ahmed Hanbel ve dier hadisçilerin tesbit ve rivayeti-


b.
ne göre, Peygamberimiz (A. S.) Efendimiz bir ey yedikten veya iç-
tikten sonra öyle derdi -Bizi yediren, içiren ve bizi MüLümanlar-
:

dan klan Allah'a bamdolsun!» (645)


c) Kendisine takdim edîl^ biçim" ymtm^ Eiy^lamamak.
Resûiüllah (A. S.) Efendimiz bu hususla öyle bi sünnst
ilgili

koymutur Ebû Hüreyre (R.A.)


: anlatyor. «Peygamber (A.S.) Efen-
dimiz hiçbir yemei beenmemezlik yapmad, hiçbir yemei aypla-
mad... tihas olduu zaman yedi, olmad zaman brakt...» (646)
d) Yemai sag eliyle ve kendi karsna gelen taraftan yemek.
Sevgili Peygâfl^tuBTönlz (A,SJ bu Imsuste «m gÖ§^ .âidâte ,k(^-
mutur. Om^ MA
h, Seleme IR.A.)anlatyor Ben heai^ BeaÜ^al :

(A.-) Efendimizin gözetimi altnda yaayan bir çocuk idim. Yemek

(642) Ebû Davud - Tirmi7i Seiman el Farisi iR.A.) den.


(643) bn Mâce - Beyhaki : Enes tR.A.) den.
(644) mm mmiâ ÎHiaÜZî
-> Hz. Ale .- (R.A.) dan:
Ahmed b. Hanbel.
3|eöBS»
t©*») BuhaH - Müslim Ebû Höreyre
: tR A.l den.
TKRUtYECtLERlN SORUMLUl-UKI^ARI

konulunca olimi uzattmda kab hareket ettirirdim. jBlitgUn üzeri-


ne Resülüilah (A.S.) Efendimiz bana öyl« buyurdu «A çoculi; :

Allah'n ismini an, sa elinle ye ve önüne gelen kamdaj yemee


dikkat eti.» (647)

e) Sotin ^ l^e|)& ve T&vtmtî âm^malimmt fmek.


Bunda baz shhî zarar ve kibir alâmeti söz konusudur. Nitekim
ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :.<fien, bir ye- srbm
re yashyarak yemek yemem...» (648)

Bu konuda Ashab'dan ES*A.) diyor ki «ResûIüIIah


:

(A.SJ Efendimizi» kaba ksmn yere koyup dizlerini diker bir vazi-
yette tutaak lunna yerk^ gördüm.» (648)

fi ^fUek yerls^ konuH^iâlüstehabdr.


Ashab- Kirâm'dan Câbir (R.A.) anlatyor Resülüilah (A.S.) ;

Efendimiz, ev halkndan katk istedi. Onlar da «sirkeden baka bir


eyimiz yok» deyince, Efendimiz onun getirilmesini emretti. Sirke-
den hem yiyor, hem de öyle diyordu «Sirke ne güzel katktr! Ne :

güzel katktr, sirkel» (650)

Yine yaplaa eMk tis^tlere göre. ResûlüUs^ (A.S.) Efendimiz


sofra bamda hsm yemek yerdi, hem de münasebet dütükçe Asb&r
byla kpntfegur, sohbet ederdi:

g) Yemekten sonra sofra sahibi için dua etmek müstehabdr.


Hz. Enes'in (R.A.) rivayetine göre .Resülüilah (A.S.) Efendimiz, :

konuk olarak Sa'd bin Ubâde'nin yanma geldi. O da ekmekle zeytin


ya ikrâm etti. Efendimiz konulan yemei yedikten sonra öyle dua
etti «Oruçlular sizin yannzda iftar etti; iyi kiiler sizin yemeinizi
:

yedi, melekler sizi rahmet ve gufranla andilar^^. (651)

U Sete bBmtla tSsim yoh l^baoa^ imlUââlfzslfit tm


olanlar önce kendileri sofraya el uztUp yemee balamak ar. l

(647) Sahih i Müslim : Amir bin EW Seleme (RA â/BBOk

(648) Müslim Enes (R.A.) den.


:

Not Resülüilah (A.S.) Efendimiz, yemek yerken,


:
dizifirini dikip oturmazd.
C650) Sahih-i Müslim Câbir (R.A.) den.
:

(651) Ebü Dâvud - Türoizi Enes (RA.1 den.


:

^kte'EBStlazntar. (MûU

— 46S — tsl&m'da AUe Eitimi Cilt: 1 - F: 30


SLAM'DA ALE ElTlMt
Nitekim Hz. Huzeyfe (R.A.) diyor ki -Biasl^ MOÜUah (A.SJ :

Efendimizle beraber bir sofrada bulunduumuz zaman, Resûlüllah


[A.S.) elini uzatp yemee balamaynca biz ba^lamazdh;» (652)

i) Nîm^t alaya eâmtm, kûçümseunez.


Hz. Enes (R.A.) diyor ki
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz yemek
:

yediinde Cgerekirse) üç parmam


yalar ve öyle buyururdu «Siz- :

den birinizin lokmas yere düecek olursa, onu alp üzerindeki bu-
laan eyleri giderdikten sonra yesin, eytana brakmasn...» Ayn-
m, Mm^^^â^ tAM.} W^m0miz, yemek çananm dibinde kalam

BU YKYA BR MEPIUBAT ADÂBr


Yemek yemenin bir takm adab bulunduu gibi, bir ey içme-
nin de adâbi vardr. Onlar özetliyerek öyle sralyabiliriz :

A) Besmele çekmek, bitirince el-Hamdu-lillâfa demek ve üç ne-


feste içmek.

1^ bususta ÎMWlaL Bfendimiz -öyü bayumutr


^p^da, ^
:

«Deye sil^ Aefe^ veya öçIp^^riû. nefeste îçin. ^et^iniz za-


ten: Ibs»»^ ^^mm kabndan su aymi W
decUn.» (654)

B) Su tulum veya krbasnn azndan içmek raekrûhtur.


Ebû Hüreyre CR.A.3 den yaplan sahih rivayete göre, ad geçen
öyle demitir «Resûlüllah CA.S.) Efendimiz, su krbas veya tulu-
:

munun azndan içmeyi men' etmitir. Çünkü ayn kabm azna


az dayayp su içme.k, toplumun zevkine aykn düer, ayn zaman-
da sala zararl bir durum ortaya çkarabilir. (655)

C) çilecek su veya svya liflemek mekrûhtur.


Bu btususîa Resûlûllak tAJB3 ^î&^mMn sünnetini tbn Abbas
dJL) «Peygamber (A.S.) su veya herhangi bir
nM&f^tiîtfâr :

sv i£Me bulunan kaba nefes v&muBfi veya âllemeyi m^'etsl-


tlr^ (6^)

(C52) Sahîh-i Müslim Hazayfe (R.A.) den,


:

(653) Sahih-i Müslim Enes (R.A,) den.


;

^0 Tirmizî ; b
-Abbas [R.A.) den.

£6^) Trmm mn : Abbâs (BA) âsin.

— 4eö —
TEliBlYEClLEFtlN J^^yUMLULUKLARl

Su kabna nefes vermenin veya üflemenin salca zararl oKlu-


gu malûmdur, zamanda toplumsal adâba ters dâer.
D) Su içerken, yemek yerken oturmak müstehabdr.
konuda Hz. Enes CR.A.) diyor ki -Resülüllah {A.S.)
Nitekim'' bu :

Efendimiz, adamn ayakta durup su içmesini men'etti.» Bunun üze-


rine râvî Katade diyor ki Enes'e sorduk, «ya yemek yemei men'et-
:

medi mi?» Cevap verdi : «Ayakta yemek yemek daha çok^ mekruhtur.»
(657)

Müslim'in Ebû Hüreyre (R.AJ dea ys^pUj^ bir dier rivâyefcise


i^, ££epdmûz ^le buyurmutur :

— «Sizd^ biriniz ayakta su içmesini Kim unuturda ayakta su

Yaplan sahih teshillere göre, Resülüllah (A.S.) Efendimiz ayak-


ta iken de su içmitir. Bu husustaki cevâb açklamak için öyle bir
yorum getirebiliriz Su içmek isleyen kimse bu esnada hangi du-
:

rumda bulunursa, meselâ ayakta ise, o takdirde ayakta su içmesi,


oturarak içmesinden daha iyidir. Resülüllah (A.S.) Efendimizin
Zemzem suyunu ayakta içtii gibi. Bunu böyle yaparken, Allah'n
u buyruuna uyup onu gerçekletirmek istemitir «Allah size ko- :

layhk diler, zorluk dilemez;.»


E) Altm ve gümü kaptan su içmek men'edilmigtir.

W hmvâ& ^le buymiffi^tt t ^mxm$ Jb^^^ m Wft ^îm


lotmiBda G^nhmn ateini döndürüp dolag^i^ tos€âctir.»
Dier bir rivayette «Kim altn veya gümü kapta su içerse^
ise,
sanki o, kamnda Cehennem ateini döndürüp dolatryor, demek-
tir.» (659)

Çünkü bu kaplan kullanmakta kibir ve gururun görüntüsü


gibi
ve fakirliin kerametini zedeleme söz konusudur.

F) Mide^ f&mek ve me^^dba^a doldmnâk men^Mitir.


Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyurmutur :

«Âdemolu, kanundan daha kötü bir kap doldurmamtr. Âdem

Müslim : Enes CRAJ den.

(659) SiahlIM Mûsiüa ; U^u Se^e (BAJ dan.


.

SLAM'DA ALE ECTM


ouluna belini dorultmak için iki lokma yeter. Ama heialde faz^
la yemek stiyorsa, o takdirde midenin üçte birbl ^^nnek için, Sçl^
birini merubat için. Üçte birini de nefes alp vermesi {çn i|1tmae.»
(660)

4rtk, tarbiyecilere d^^ mm,


btt mmm
ba^ Mittay sala-
m^ MMm hususlar çocuklara öretmek. Tâ gocuklar top-
Im^ ha^Memm y^^ar^
btmlan «dinmi olan^ iiMö-
rine iyi örmk ^i0^, iz^anlarla münasebetlierini bu ölflA^ ba#b
l^aralç sürd6rs^€â-.

-
SELÂM AD4BI 1 :

Selâm verip almann da bir takm adâb vardr. Terbiyecinin


bunlar çocuun kalbine ve dimama enjekte etmesi gerekir. Böyle-
ce çocuk hayat boyunca bu sünneti benimsemi halde devam etti-
rir.

Selâm adâbuu öyle ^abyabiûrîz :

a) Çocua, slâm Dininin bunu emrettiini öretmek.


b) Selâm nasl verilir bunu Öretip belletmek.
c) Selâm adâbm öretmek.
d) Yabanclara benzemeyi ifâde eder ekUde selamlamay men-
etmek.

olur.

f) Gayr-i müslimlerin verdii selâma karlk sadece «ve aley-


küm = size de» demeyi çocuklara öretmek.
g) Selâm vermenin sünnet, alp cevaplandrmamn vâcib oldu-
unu öretmek.
Açklamas:
îslâm Dini selâm vermeyi emreder :

Allah, (C.CI .^bt^te^da selâm vgt^eyi emrederek öyle buyuru-


yor f «Ey linân eden^
Mmâl evlerinizden baka evlere, sâhipleriy-
le al^k^hk s^a^ mu aJtedkça ve müaâ» selâm vmroedikçe
(66Q) îman Ahmed - Tiraüzi.

— 468 —
terbiyecilehn sonuMi-uLUKLAm

girmeyin. Bu âfaââ için hayrldr. Umulur d. iyice düünarsünaz.»


1661)

w te^^sei
«Evlere girdiiniz zaznan ken^ote Aild*^
i/llik, güzellik esenlii olmak üzere selflm verin. A3mt
&feXv»M mûâta% 1^ kt aklnz kollanusmz.» (662)
yH^tm^ ^
Ayrca, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ümmetini eitirken selâm
ile emretmitir. Nitekim Abdullah b. Amir (R.A.) diyor ki Bîr adam, :

Peygamber (A.S.1 Efendimize sordu :

— ^l&o'm hangi (aau^l daha hayrldnf? C&vap ^rdi t

' — Yemek yedirirsin, tamdna ve tanmiadma selâm verir-


sin.- (663)


«Dosdoru imân etmedikçe Cennefe giremezsiniz. Birbirini-
zi sevmedikçe de dosdoru imân etmi olmazsmz. Sizi, ilediiniz
zaman birbirinizi seveceiniz bir eye irâd edeyim mi? Selâm ken-.
di aranzda yaygnlatnn.> (664)

Selâm'n nasl verileceini öretmek :

"
Selâm vermeye ilk balayan kimse öyle der «es-Selâmu aley- :

küm ve rahmetullah ve berekatühü.» Selâm' alan kimse ise çoul


ifâde eden kelimeyle öyle der «Ve aîeykümü's-selâm ve rahme-
:

tu'Uahi ve berekâtuhu.» sterse kendisine redd-i selâm yaplan kim-


se bir kii olsun, yine de çoul zamiriyle söylenir. (665)

Tarifini yaptmz
selâm verme ve alt ekli, tamamiyle hadîs-
lerden istifade edilerek belirlenmitir. Nitekim Ashab Kirâm'dan
îmrân b. Husayn RJl.) anlatyor «Bir adam. Peygamber lA.S.) :

Efendimize gelerek, «es-Selâmu aleyküm» dedi. Peygamberimiz


(A.S.J onun selâmm alp cevaplandrdktan sonra oturdu. Peygam-
berimiz (A.S.) «on..» dedi. Az sonra bir baka adam gelip «es-Seâ-
,

mu aleykûm ve rahmetullah* dedi. Peygamberimiz selâm alp ce-


vaplandrdktan sonra o da oturdu. Peygaml>crimiz, «yirmi.» dedi.
Az sonra bir dier adam geldi ve «es-Selâmu aleyküm ve rahmetul-

t661> Nûr Sûresi : 27.


(662) Nûr Sûresi ; 61.
(663) Buhari - Müslim : Abdullah bin. Amr (R.A) dan.
emt Mâte : Ebâ mx^^^m.ia
den.
imSi Sel&m'da Bçert «kûm. taMrl kâusi «ahislam hit&p saOammSSa. ^-
SLAM'DA A !l,F. ETlMt
lahi m ^mMm^m* Peygamber (A.SJ onun da selâmn al-
d^Eta sonra aâam oturân. Peygamberimiz bu defa «otuz.» dedi.
(666J

Hz. Âie anlatyor


(R.A.) Resûlüllah (A.SJ Efendimiz bana,
;

«Bu Cebrail'dir sana selâm ediyor!» dedi. Bunun üzerine ben de, «Ve
aleyhi's-selâm ve rahmetuUahi ve berelâtuhu» diye cevaplaadutlm
(667)

Selâm adabm öretmek t

rk' Nitekim R^ûlüUah (A S,) öyle buymmite s

— «Süvari, yayaya; yürümekte oian oturana, az olanlar çok


olanlara selâm verir.» (668)

Buharî'nin rivâyetinde ise u fazlalk var : «Küçük büyüfe se-


lâm verir.»
I

#>euu. y&^B^cmMnn selâm vermesine benzer ekilde selâm


v^mekten aike^stâk
Bu hususta Sevgili Peygamberimiz IA.SJ öyle buyurmutur
-~ «Bizden tiB^Mm^ "bsmsm^
Yajudî ve Hristiyanlara benzemeyittî.
MmM fâms ^Mm INtildir.
HMtU^Mtt ^^Mbi.
parmak iâretiyledir. HtrisUyanlann selâma, eUn iç^Ie i^l^^tte Wl*
lunm^tur.» CeeSJ

üphe^ M Peygamberin bu yasamda, îslâm milletinin özelli-


-0tâ teUîmp dier «diM^en içtimaî acfâbda da aynimasm, ahlâ-
W konularda üntütetin meziyetini muhafaza etmesini saicmaktr.
Terbiyeci, çocuuna selâm vermeye kendisi balamsUdu*.

ÇoGi^ M Bmsta ma, busünneti ââet «dinmesM


sulamak için, terMyepî içeri irince, yolda raslaymca ço^);^ ^oe

tm). Ebû mmxi ' TkamU:


adama, 10, ikincisine, 20, üçüncüsüne 30 &BV^ v«t$bc^li»
Birinci IgBonettir.
Çünkü her iyilik on misliyle karlk görür. (Mütercim).
(667) Buhari - Müslim Hz. Aie (B.A.) dan.
;

(seia Byâarî - Müslim Ebû Hürayre RJl.) den.


:

(960) llmizâ ; Amir k ^m0^


TFRnlYF.rlI.ERlN Hl MM KI,AU1
3 — Si ' 'I ,( î

kifi^lfîlA sel&iA verznctU, ^^Itm fm. mma^ da 1^^^amb«c (A.S.)


^Sitfi^Uirâlftlâr. ÇünkCt S&fW ^mm^^mixm J çocukla- AS
rn yanndan ne kadar geçse, herhaUîe j^OEa^ B^üBM l^rîrdi. Nitekim
Hz. Enes (R.A.) çocuklara ^uslaymca selâm verir ve «Peygamber
(A.S.) Efendimiz de böyle yapard» derdi. (670) ^

Müslim'in yapt rivayette de öyle deniliyor «Resûlüllah ;

AS.} b^kaç erkek çocutm yamnâan tmlam se^m ver-


M.^ M. M^r^^m t^M rMfm& göre de, «Besöltmah (A.SJ
oyntmM^ M. 1^ erkek çocuun yam^ar ^g^^m mlm:& selâm
v«rdL,.* Sû MEi^fc dvâyetine B^anber (A.SJ û ^>etM#* .

ra. «^-Ssetetti ,^^^îm, çocuklar» tfeöt

Çocua, bakasna ald selâm cevaplandrrken «aleyküm» za-


miriyle vermesini öretmek ;

Sahîh rivâyete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-


du -Kitap ehli "size selâm verdii zaman, siz de onlara sadece VE
:

ALEYKÜM deyin.
*

çom^ küfür ebO^e sel&m yermeyi baMwma-


T«^biyecînin,
1^ öretmesi gerekiyorsa, .onlKim"ve]rdJ^ selâm da sadece <ve
ale^kûm» ile cevaplamasm öretmesi gerekir. Nitekim Müslim'in ri-
vâyet ettii hadiste. «Yahudi ve Hristiyana selâm lk siz balatma-
ya!.» buyurula*5tur,
Selâm'a aalamamn sünnet, onu ahp cevaplamanm vâcib oldu-
unu örefefi^ :

Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (A.S.) öyle buyurmutur :

«Kim verilen selâm alp cevaplarsa, bu onun lehinedir. Kîm de ce-


vaplamazsa, o bizden deildir.» (671)

Ashabd^ KbÛ t^UUne (R.A.) anlatyor :

— Peygamber Efendimize denildi ki Ya Resûlüllah! iki


(A.S.) :

adam karlanca, hangisi önce selâm verir? Efendimiz cevap ver-


di «Hangisi Allah Ç.C.) için önce davranrsa.»
;

A$»a tar^yed
menin o âuTKitaile^
çecru|^ ^am
jmA Os^^u
âgiîlifr ^smtm^
öretmelidir.
w kî^
Bu
ter-
özel hs^i ve
duortmUu öyle ^raJyabilîriz :

^eOsm - ' tos (R,AJ den.

— 471 —
.

t|.AM'A J^tLE ETM


— Abdest lUmakta oUoib,
^ Hamamda bulmana» -

— Yemek yem^e cSmi&i


I

, Sava halinde bulunana,


— Kur'ân okumakta olana,
— Allah' zikreder durumda bulunana,
— Haocde telbiyö getirmekte olana^
C^ma pââ ffî^berâe la€l^ ofesyâm, iai»'teMÎ^^ W'

— Cami veya baka bir yerde vaazetmekte olana,


— Fkh bilgisi takrir edene,

— I>ers Ue megul bulunana,


4 ,

— Ezan okumakta olan müezzine,


. — kaamet getirene,
— Tabii ihtiyaon gidermekte olana,
— Hüküm vermekte olana ve bunlara h&aaet durun^ bar-
nanlara. .

Selâm verilmesi müstehab olmayan durumda selâm verenin se-


lâmn alp cevaplandrmak vâcib deildir. ^

B^lm terl^^^âlgrf ^p^âtea «^tea ^^msMMs^. Tâ


M. çO<5ül^MP hayatlannda toplum içinde bü güzel sünnetleri
âdet edi&sin ve insanlarla olan ilikilerinde bu sünneti hem yaasn,
hem yaatsnlar.

ZN SX£M£NN ADÂBI
tzin istemenin birtakm adab vardr. Terbiyecinin bunlar çocu-
un kalbine ve dimana enjekte etmesi gerekir. Tâ ki, AUah'm u
buyruuna uymu olsunlar :

e^enle^ El#<^aMa'sâhj^ b^iniâutu Is&t câriye ve


. m t^s$m hmM ^mr^io^m, io^mm^ gte^
M^[^@indel u üç vakit ^âmk
m&s^aiS^ SMb ^^M^dan
^U^. We
^^l^inâaa l^mm^m* ellâseaM çkararak (bir tarafa!
l|>ydaani]2idU ve yats namazmdan sonra. Bu üç valcit utuç y^- . .
TFnmYECllERlN SORUMLUUJKl ATir

crlnizin açk olabilecei halvet zamanlandr. Bu vakitlerin dnda


(yannza girmelerinde] birbiri erinize urayp dolamanzda ne si-
,

ze ne de onlara bir saknca yoktur. te Allah, böylece âyetlerini size


açklr; Allah bilendir ve hikmet sâhibidir.» (672)

«S^^ ^ta çana


(dotp
mmza) girsinler.
olanlainn
te Allah
^ ms^m
çpmklar, ergenlik girince,
Ml U^m^^
size âyetlerini böylece açlclar.
oninr^an Önce
3^
ÂXiah M-
l^^ir, ^temet sâhibidir.» (673)

Böylece Cenâb- Hakk, terbiyecilere, henüz ergenlik çana gir-


memi çocuklanna, ana - babalanmn yannda üç vakitte izin alma-
dan gitinâMelt^sân Sfretflifteslni emrediyor î
Birincisi Sabah namazndan önce. Çünkü bu vakitte insaüar
:

geneililile yataklarnda uyumaktalar,


telc^ t ^S^pe s^E# ba^y^ etraf kavurduu s^^an. M»
ssbbS^ ffîk^erde sm^tan %^alanlar evlerine girip sokak kyafetini
atarak dinlemnâye çalrlar.'
Üçüncüsü : Y^ts namazndan sonra. Bu uyku ve
vakitte ise isti-

rahat balar. îte bu üç vakitte çocuklarn izin gir- almadan odaya


melerinin yasaklanmas, yani bu hususta izinin meru' klnp ço-
cuklarn âile içinde disiplinli ve düzenli hareketlerinin salanmas,
daha çok sözü edilen vakitlerde kan - kocann açlp serpilcMeri
bakalarnn onlar o vs^iyette görmelerinin doru hikme- olmad
'TMi tsî v^J# fetf^fe çocuk- -mm^
#s^nda di#er feir âyetle bunun .asU ^ef^evesi b^lirlete-
rek ote ^çtrâklann da hem bu üt vafeM^â^ izîn alij^ iö^ece
^a - babalarmm odalarna girmeleri eimredilmektedir :

•Sizden olan çocuklar, ergenlik çama girince, onlardan önce


(doup ergen) olanlarn izin istedii gibi izin isteyerek (öylece ya-
nsza) irsinler.»
üphesiz Kuran'm bu metodunda. slâm'n çocuk tcrbiyosinc
ki,
içtimai yönüyle de ne kadar önem verdii ve onu ahlâki yönden na-
sl oluturmak istediini görmekteyiz. Böylece çocuk gençlik ça;;ma
girince, olgun, edepli, terbiyeli örnek bir insan olarak ortaya çkar.
îzin istemenin daha baka adab vardr. Onlar ^öyle sralyabi
liriz :

Nür Sûresi : 57.


(673) Hûr Sttt»S : 58."

— 473 —
SLAM'DA AlLE EGlTlMl
a) Önce selâm verip öylece îzlü istemek.

b) îzinden önce ismini, sfatm veya künyesini ilân etmek.

c) zin istemeyi gerektiinde üç defa tekrarlamak.


d) Kaplfi iddetle çalmamak.
e) zin isterken kapmm d ksmmda bir kenara dönüp bekle-
mek.
IPrsâ^A^e^^toaak istemeyip
fî «lütfen geri dönüni» cMi^Rk
de itH-az etmede cteofsek.
— Once selâm verip öylece izin istemek :

Sahih rivâyete göre, Benî Âmir kabilesinden bir adam, Peygam-


ber (A S.) Efendimizin evinin kapma gelip, «içeri gireyim mi?» di-
ye müsaade istedi. Peygamberimiz (A S.) kendisine hizmet eden sa-
habiye, çk da o adama izin istemeyi öret! kendisine öyle telkinde
bulun Önce, es-Selâmu aleyküm, söyle, sonra da içeri girebilir mi-
:

yim? diye sor.» Kapdaki adam, Peygamberimizin bu uyarsn du-


yunca, «cs Selâmu aleyküm. içeri girebilir miyim?» dedi. Bunun üze-
rine Peygamber (A.S.) ona izin verdi. (674)

— zin ste^F^^ ismini, sfatm ^&fSi. lEtayi^ni bildînee^lc

Bu hususta
bize bilgi ve ölçü verir mahiyette Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz Mi'rac gecesi göklere yükselirken göklerin kaçsmm nasl
açldn öyle anlatyor :

«$Dnra da abtü ^m^k Utm^ ^^mmism ^^^m.


Kapy çalp m^haaemim lif» denildi, ^eK^I* diye
cevap verdi. -Berabeî«^ Mm sm^L
O da, «SA^
Md*dir> dedi. Sonra benimle birlikte kinci, Üçüncü ve dl^eir ,^^Ie-
re yükseldik. Her kapda «kim o?> diye soruldu ve her defa^nda Ceb-
r&il ayn cevab verdi.» (675)

Tine sahih tesbitlere göre. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bostan


içinddki feyunun bamda otururken, Ebûbekir SIDDÎK (R.A.) kap-
^ ^ gelip izin istedL Hizmet eden. Ebû Musâ. *kim o?» diye sordu.
O da» «Ebûbekir...» diye vbf0 Âa^ somm Ö&mt R.A.) gel-
di ve o ^
MdH. Ebö MtiSâi.-4E|fi(W0»^diye sorunca, *Ömer.... di-
— -
^

mi&) BuM ^im / tsr& Hadisi.


-

— 474
_
TKURlYECli rnlN SORUMLULUKLARI

ye covap verdi. Sonra Osman (B.A.> geldi, ayni soru ve almaâ cevöip
tekrarland..., C676)

Ebû Musa el^E'ârî CR.A.), bu konuda Peygamber (A.S.) Efendi-


mizin öyle buyurdusnii rlvâyet etmitik ?

«izin isteme üç defadr. Sana mn verilirse mesele yolc, verilmez-


se geri dön!.» (677)

Bîi^^ imt î^EÜ^t^ Mft^ arasnda dW jp^î^ nâiM MP^


nasE^^^^^ar ^^l^re b^teosk uygun olm izin istet^ Mm- Ç^M
se bu moâa. namaz kümakta veya s^aruti br ibtiyacuu giâ&cmQM>8
olabilir.

— Kapy iddetle, kaba bir hareketle çalmamak


Bilhassa ev sahibi onun babas veya hocas ya da fazilet sâhibi
bir kii ise buna dikkat etmek gerekir. Nitekim yaplan sahih tesbit-
lere göre, Hz. Enes (R.A.) diyor ki Resûlüllah (A. S.) Efendimizin
:

kaplar parmaklarla çahnrd. Selef-i Sâlihin ise, ilimde eyhleri sa-


ylan zatlarn kaplarn trnaklaryla tkrdatrlard. Bu, onlarn say-
g ve edepte ne kadar ileri gittiklerine delâlet eder. Tabii böylesine
yumuak ve nezaketli bir tkrdatma, ev sâhibi kapya yakn bulu-
nuyorsa güzeldir. Uzak bulunanlarn ise kaplar, duyacaklar bir öl-
çüde çalnmahdr. Günümüzde olduu gibi, kaplarda zil bulunuyorsa,
o takdirde zile hafif dokunmak yeter ki bu kiinin inceliine, âlice-
nap ve güzel ahlâkna, muameles indeki yumuakla delâlet eder.
— îzin isterken kapmn bir kenarna çekilip yüzünü aksi istika-
mete çevirmek :
1.

@^ ^kft çok Imn açld su-ada y&ymm bUr fi^dmm o^a bu-
lun^tm htimaline binâen bir tedbirdir. zin isteme ise, bakm»^ îsM
mem" liEÛmsmtsnt^ yani Isteotatin Is^ bctena anl^m H^te^
IsFitekim bunu Resûlüllah (A.S.) E^bMmiz As^^ru!^ t^^fesisn be-
sm. bu^rmu W. §lM ttösmm «O^b
l^^ttf^^hfti
'
müt^t 4 «zin ist^ne ancak gözle fradmadc îçin me^*
kUnnmyfar.!»

(676) Buhar - Müslim. : Ebû Musa : CR.A.)- den.


(677) Buhari : el-Edebü'l-Müfred.

— 475 —
ISLAm DA ÂLZ ETM
Bu konuyla UgUi dier hadîslerde söyle buyuruluyor :

^ <^]ex«« l^plarma yönelerek gelmeyin, yan taraflarna do-


ru gelin. Sire izin m^rse çeri girin, verilmezse, geri dönün!.» (679)
— Bir kavmin evine göz atp bakan kimsenin gttzOnü çkarmala-
r o kavme helâl olur.» (680)

Nesâi'nin rivâ^g^iode se öyle teiy^smrulmustür ^(m ^<kmvB^


evine (evlerinin içine^
zünü çkanrJarsa, bMta
^ bakar d« m
r^ra mâm
:

gö-
ds^&r onlara diyet ve lusuâ -m^^e^mm^
mm
—^ ffön, deyince geri dönmek :

Bu hususta aaa Yüce AUah (C.CJ buyuruyor :

— imââ edenleri isterinizden baka evlere, sahiple-


di^ «^aalk ^^mP to. ateufakça v& onlara selâm vermedikçe
girmeyin, m
ti^ammamm, ^ 1^ t^^^^sâ^M
çin hayuidr. Umulur iyUm düünürsünüz.
Içhde ^ Wmmd&ÛnN ki.

yine de girme-
yin^ f«arl denilirse, ânOn. Bu ckfaft ne^
ve daba uygundur. Allah y^pageOdiklerinizi bilir.» (662)

Bu durumda izin isteyen kimse bir saknca görmemeli, içinde


m .

üzüntü duymamal. Allah'n buyruuna imtisâlen ho karlama-

Katade anlatyor Muhacirin'den bazs öyle dedi, «and olsun


:

kl, bütün hayatm boyunca bu âyetin


buyruu kendi nefsim-
de tatbik etmek için çok aradm, din kardelerimden izin istiyeyim
tad
de, onlar bana «geri dön!» desinler, ben de gpta
ettiim bir halde
döneyim; ama ne yazk ki böyle biri çkmad...» '

M£Cys ADÂBI c

Meclis, birkaç kiinin oturup sohbet ettii yer demektir. Bunun


da bir takm adab vardr. Terbiyeciye gereken, bunlar çocua ö-
retmeli ve onu bu hususta irâd etmeli, tatbik edip etmediine bak-
maldr.

t679) Taberânî Abdullah b. Büsür'den,


:

(680) .
Buharî - Müslim Ebû Hüreyre (R.A ) den
:

tm^ mm,
(m Hür Sûresi : 27-^8.
TEItÖlYECtUEIltN SORUWflt»LARI

Sözü edilen adâb aadaki ekilde tertiplenmitir :

A) Mecliste karlat kimseyle el skmak.


B) KonaJc ya da meclis sâhibinin kendisine ayrd yere otur-
mak.
O Mecliste oturanlarm hizasmda oturmak, ortalanndft «tanm-
mak.
D) zin aJmadah iki kiinin arasm açp otunuamak.
E) Meclise ^T&j klîse, daha önce ^p otümnlam nh^^retittA©
t^ütnajE.

F) üçüncü bir kimsenin bulunduu mecliste iki kii gizlice fsl-


damyacak.
G) Mecliste bulunup bir hacetinden dolay dar çkan kimse,
ilk yerinde oturmaya daha hakldm

H) Meclisten aynln^sicUm ânce izin istemek.

î) Mecliste vuku' bulan hatâ ve günahlara keffaret olmak üze-


re duâ etmek.

— - Mecliste karlat kimseyle el skmak :

Bu husitöta teaiüllab %ABJ Üfe^rts^ ^yte buyurmutur


«ki müslüman karlatklar zaman el skr da an Yüce Allah'a
hamd ederler, istifarda bulunurlarsa, Aziz ve CeUl olaa AJlah onla-
r b^lar...» C683)

— «Herhangi müslüman karlar da el skrlarsa, mutla-


iki
ka onlar henüz birbirinden ayrlmadan balanrlar.» (684)
— »M ukiQffî ki bu, SM
f0k^ünt hedlyeleln ki bMtrin^
sevesiniz ve b^lsce dümanlk ile öfke ayrlp gitsin... > (685)
— Ayrlan yere oturmak :

Çünkü ev veya meelis sâhibl misalM^ Bereye 0t»ftacasn pl

Ibn Sinni - Ebû DÛvud.


mni fl^t^ - ^seo r 'ma& m^,i den,
(IUI&) Muvflitn' : Altt* ol-Iorasazrâen.

_ 47t —
— —— SLAM'DA ALE
, ,
ETM ' ' I'
--; " ,,
, ,
f

daha Bu bakmdan ev sâhibi, ayn zamanda bu hususta da


iyi bilir.
hakk sâhibidir. Çok önceleri öyle denilmitir «Mekke halk kendi ;

da yoUann ve geçitlerini daha iyi bilirler.» Yine bir vecize olarak


öyle denilmitir «£v sâhibi. evdeki eyi daha iyi bilir.»
:

Belirtilen husus, AUah*in u buyruuyla uyum haKfldeâir- r

«içinde bir kimse bulamazsanz, size izin verilmedikçe yine de


girmeyin. Size geri dönün, denilirse, geri dönün. Bu sizin için daha
nezih ve daha uygundur. Allah yapageldiklerinizi bilir.» (686)

O halde, âyg^ takrir


edildii giM, misafir, her HB^^feH
geri dönmekte, ev sahibinin iaretine tabi'dir. Bu da, l^SÛiüBldl

(A,^J Efelidimizin u
hadîsleriyle tevafuk halindedir j

«Bir kavmin ev&e giren kimse^ onlar nereye oturmasn emre^


derlerse oraya otursun. Çünkü kavim, kendi evlerinin mahrem yer-
birini daKâ ^
miet&ti» tmn

— Mecliste oturanlann hizasma oturmaJc, ortalannda oturma-


mak :

M
oturmaik, Irazücunna «pF^^EKsm
Is^mai bir edeptir,
çevirmeli ge^^s^ ^ottiM ^^^i
pudcû t^bluiam mim^âk
W
etmi olur, sonra onlar da ona tkwâ^ îçlerindâi) sövüp fö^tt ede-
feiWer.
Ashab'dan Hz. Huzayfe (R.A.) diyor ki : Resûiüllah (A.S.) Efen-
l^iiz, bir meclise gelip de halkann ortasnda oturan knam, onun
bu davranm ayplamtr. (688)

Dier bir rivayette ise ayni husus öyle ifade edilmitir Bir :

adam gelip toplantda bulunan halkanm ortasnda oturdu. Orada


hazr bulunan Hz. Huzayfe (R A.), «Halkann ortasnda oturan kim-
se, Muhammed CA.S.l m diliyle lanetlenmi (knamp ayplanm)
tur.» diyerek uyanda bulundu. (689)

Tabii bu aypiami m }mmna\m, mtt^ mo5^ yr tmlmduu


durumla ilgilidir. Ama ymt
oturulacak rahat yer i^:mmar
4ar olur,
dnda, §eto insanlatm orta ksmda yer bulup oturmafiinda bir gü- ^
nah ve saknca yoktur. Çünkü AUah tCC.) öyle buyurmutur :

(686) Nûr Sûresi : 28.


(687) Mecraeu"z - Zevâid,

tmi Trmiû £bû : Mtclez {SLJi,> den.'^


f
— 47» -
«Allah dinde mi^lxâs m&yâ0na getirmedi.» C690]

— zinlerini almadan iki kii arasna oturmam ak :

m imm^ BM^W^ <A.S.) EfencU^^ imyurduu


sahih riv^etle sâhlt olm;MW ^^WNbr a^taa. izinlerini lOmadm
M kii^ »ymp aralarna oturmak helM (toaz.» (681)

Ebû Davud'un yapt rivâyette ise buna yakn bir anlatnjlâ;^


öyle buyurulmutur «zinlerini almadan iki Idi arama oturul-
:

— Meclise sonradan gelen, ilk gelenlerin nihayetine oturur :

Ashabdan C&bir diyor ki


b. Semure (R.A.) : «âliler,
ber lAJy j^tadSmM» medistns geMilrlmlzde. seÜB bulunanla-
rn nihayetinde otururduk.» (692)
Belirtilen hususlar, meclise gelen adamn sradan biri olduuy-
la ilgilidir. Ama kendisi ilim sahibi, makam sahibi kadri yüce bir kii
ise, hazr bulunanlarn veya ev sahibinin onu uygun bir
o takdirde
yere buyrun etmesinde hiçbir sakmca yoktur. Çünkü Resûlüllah
CA.S.) Efendimiz, «însanlan lâyk olduklar yerlere oturtun!* bu-
yurmutur. IMöSfc test 0m Eçkladnmz gibi. Abdi Kays ^1^^^%-
ter 4mm^ ^$emlmr (A.S.) ^^Qtotk;e gelâ^UteAÜt«
llüe^üenîtei 3IMI^^6b «Ephp ilgi jgg^ffi^^ Peygamb^ tAM^
tm$mk^ t^^ek sözctUerîni k^dlta i^m- Matta bu-
lunmutu< Bahih rt^^
g^^, onu ymmna oturtmutu.
— Mecliste üçüncü bir kimse bulunuyorsa, iki kiinin gizli f-
sldamamalar uygun olur :

Bu hlMS^ "Peygamber Efendimiz ümmetini uyararak


(A.S.)
öyle buyurnaö^te : «Bir toplantda üç kii bulunuyorsanz, ikisi

gizli fLdamasuif çünkü böyle bir davran üçüncüyü üzebilir.!*


(093)

*
(G90) Hacc Sûresi : 78. ,

(691)

Î693>
Ti-mizi
1^3^
Buhazi
-

-
M
Ebû Dâvud

Müslim :
: b. uayb fRA.) den.
Amir
Câbir b. Semura WUk^
:

Abdullah fa. Mes'ûd (E.AJ den.


4^ -

— 479 —
^

! s !. A M '
n A A I I. E E I T I M t

Ayn zamanda üçüncü kii bir takm zannlara kaplp yorum-


larda bulunabilir Hadîsin zahirine baklnca, mecliste gizli fslda-
andan baka iki veya daha fazla kiiler bulunursa, -eer bir üp-
he dourmayacaksa- fsUdamalarnda bir saknca yoktur.

^ Me^gflte büui;^
te^^tlstek dol&y çkp tekrar âânm
kimse, tik yerine daha lâyk ve hakldr :

®a konuda öyle buyurmutur :


Sevgili Peygam'berimiz (A.S.]
««Sizden biriniz bulunduu meclisten ludkar. sonra geri dönüp geUr-

— Meclisten ayrlmak isterken izin stemek :

Yaplan sahih tesbitJ^e göre, Pe^inb^jniz (A.Sl^ göyle bu-


yurmutur -zin isteme ancak durumu görmek
: için m^ru' kln-
mtr.» Bu, meclise girerken de, çakarken de uygulanr. Böylece
Resûlüllah (A.S.J Efendimiz, evlerin hürmetini, rz ve namusun,
mahremiyetin korunmasn salamay düünmü ve .gereken dikkat
ve ihtimam göstermitir. ^685)

— Meclisle Ü0U keffaret duâs okumak


1 L

^Mecliste birtakm kusur ve günahlar ilenebilir. Bu bakmdan


Resûlüllah CA.S.) Efendimiz bulunduu meclisten liaikmak istediin-
de, öyle dua ederdi «Allah'm! seni hamdinle tebih ve tenzih ede-
:

rim .Senden baka ilâh olmadna ahadette bdunur, senden ba-


lanmam ister ve sana yönelip tevbe ederim...»
Bunun üzerine bir adam, Peygambere sordu
(A. S.) «Siz daha :

önce söylemediiniz bir sözü söyle.diniz?» Efendimiz cevap verdi :

-Bu, mecliste olan eylere keffarettir.» (696J

de badnri "tebiyecilere gereken, kurailan hem ili^am skmeM^ ^


hMJû. ^
bÜÜl yaayp çocuklara öretmelidirler. Tâ kî, çocuklar iç-
timaî hays$EU?inda bunu itiyad edinsinler, insanlarla ilikilerinde bu
sünneti yaasnlar.
F

KONUMA ADÂBI
Sosyal, toplumsal de konuma kurallarn bil-
adabmzdan biri
mek m Kurulamaktr. Terbiyeciler bütün gayret ve azinüerini bu

(rj34) Müsiim Ebû Hureyre (R.AJ den.


:

Ws^> Buhari - Müslim


Umi el-Hâkim Ebu Berze (R.A.) ded.
:

— 480 —
: ,

hususta kuIUûup çocuklara küçük yalanndas l^bâren konunu^


söz söyleme adâbn öretmelidirler. Söz söylemenin üslûbu, kar-
lkl konumcuun ölçüsü nelerdir bunlan onlara belletmelidirler.
Böylece çocuk oynayp zplarken ergezlik çaana girince, insanlam
nasl konuaca^:m, onlan nasl dinleyeceini, önlarla karlkl na-
sl muhaverede bulunacam, onlan memnun etmek için nasl -bir
uslûbla söze bala,ya$;Q|^ bilmi pjur.

s^RTi^onlar i^ bu Kuspâu baMc^

^ K^k^^^te K^tâte aym _ _„


gamber (A.S.} l^gâiA^^^ dsn Ashtasifi 'm^sm
oUmimn dilidir. (AMh hiiF^seSm m^'^smû.
Bö lûn^ ^
jBrWB^ IM im konumamz, bizi asl
Arapça'dan tel m&r, hsm nefi0p bOs^â^utan U2iüdatnr. Oysa i^
sann süsü, dilindel^ fceahatâr^ f£bteM|kfeûr. ;^^Edi^^^^iti.
tomsTnafflfftdakt tatllk ve ç^kdliktecUr.

rinde
AE b.
iki
Hüseyn^a«n yapdan
k^pt, M m^m
elbise
rivftyete göw r %
Abb«B
bulunduta ^^âft #
(R.A.). üze-

siyle PeargflilMmiâSft 9tegt^ Pey^ ,


te görünce tebessüm ettL Bunoi ^^a^f J
BesûlüllahI sm f^mm m^Spf^ 0m B^^^I^^ mSJ.
«Peygamberin amcasnn güzellii hayretini mucîb oldu da da on-
dan güldüm!.» diye cev^ verdi. Bz. Aim& CRAJ *S^ünû ettiiniz
güzellikten maksadmz nedir?» diye sorunca, P^gamberîmiz (A.S.),
«lisandr...» buyurdu. (698) ^

.
Ebû Hüreyre (R^.) di^ d.
. el-Askari'nIn tesbîtl^ göre. Hz. Al^ mjU ^#3^ nedir?,
.
diye. sormu. F^^gambertodz CA3.), dilindi fesahattir.» buyurml^
tur.
— Hesâl^Uh ÎA.L) EfamdiaiG^ «Ya B<winftilial miiSm
fasih konuam görmedik...» dedik. INliOitaM» Bunu N^?B^
«Allah beni hatal, pflrflzlfl kmaa
bir l^BM lâM^IH^^ Banâ
sözlerin en hagnriaau ae^ mdl
t Kmdi l^n^V..» Kmn (m)
(697) Müellif. Arap olduundan ve eserini Araplara hitaben yazdgmdan fasih
Arapça konumay belirtmiçitr. (Mûtereim).
(6981
(699)
el-HAkim,
lr&zl
MOS^idUttm^ ;
D^i^ EbO
m % ma^'^ni.
- .
d«.
Ifiireyre (RJl}

— 481 — lal4m'4aAUe^ÂUimlCUt; - F: 31

SLAM'DA ALE ECTMI


b) Konuurken, kelimelerin, üstüne baa basa konugmak. cümle
cu'asmda biraz durmak :

K<»umaxm aâiââamdan biri de, kcmuurken acele etmemek,


m
.

cümlenin soo^âia durmak, kelimeler Üzerine basmaktu-. Tâ ki,


k^daki kMi^zlam iyice anlayabils^ mecOile bulunanlar sözün
nM(9v»sm ^^^Fs^ab^s^ ve Üzerüde dCM^^ae tmteftyiîan dc^sun.
^e^di^ âMJ, ^ksme^^m konuma adâbuu ödetmek, l$in bu hu-
bellikle dikkat ed^^.

Hz. Âie dan yaplan sahih rivayete göre, «ResûlüUah


(R.A.)
1^jiii>çQiiiz sizin pepee konutuunuz ^bi konumazd; o, öy~
leine lta^ "Pe a^
konuurdu ki, saymak isteyen kimse kelime-
ivaehû sayifttM^i.» (700)

el-smaili'nin rivayetinde u
fazlalk vardr «Resûlüllah (A. S.)
:

Efendimizin konumas, kalblerin anlayabilecei kavrayabilecei bir


ölçüde bulunuyordu.»

Yim Ma^ Mm VlPüdemiz (R.AJ bu tatada dsyor : «^EIuüafMb ^


(A.S.) ^iBSi^teizin kon^BUiai) ^^ten herkesin anlayabilecei ekil-
de aralkl di, (kelimelerin ûz^ine basarak,. cümlelerin sonunda du-^
rarak konuurdu.)» (701) ,

Düz^in konuabilmek için tekellûfe girmemek t

Konuma adabndan biri de, konuurken fazla özenti göstererek,


bir takm külfetlere girerek düzgün ve pürüzsüz konumaya çal^-
manm dpgru bir ey olraaddu*. ,
,
<

Sahih tesbite göre. Resülüllak (A.S.) Kfen^Snüz Islptimr


tur :

— "üpheSias ki Allah, erkeklerden belagatla konuan sev-


mezi öyleki sr
dilini aznda evirip çevirdii gibi dilini -düz^n
ve çekici konuaym diye- evirip çevirir.» ( .'02)

Ashab'dan Hz. Enes (R.A.) diyor ki «Besûlüllah tAâ.) Efendi- :

miz bîr cümle konutuu zaman, anlabncaya kadar onu bazan üç


defa tekrarlard. Bir kavme veya toplulua zaman onlara urad
selâm verirdi. Konutuu zaman da ne az. ne de çok konuurdu. Ko-
nuurken ara yere lüzumsuz kelime koyarak uzatmaktan, kendini

(700) Buhar - Müslim : Hz. Aie vtt:A.) cUlu

l?02î Ebû DftTuâ - Tirnüzt : Ibn Ömer (RA.) dan.

~ 482 —
:

rTlRlYKCi KIL- » SonuMLUl.UKUMB

Jüp daba iyi k^u^ma külfetine glrfnokten Aâlft hQ$lAinkftzd.>

— AnlaâJr cHçürfr hitapta ^'^lunmak :

Konuma muhatab arnn kültür ve bilgi


aoubifidan biri C-r, fifâ-

vy*;sine göre bir :':.ivib izJeye; ok konumaktr. Anlatt eyler onla-


I
m akilîaiîyta, a^iny ve ya.j.nyla uyum salayacak ölçüde bulun-
..tidr. Nitekim Sevgili feygaraberimiz (A.S-) öyle buyurmutur :

~ mUH P&^oE^imâm maOiStaH, însate» alollanna gdr^ Isma-


inakla em^ancHk^ (70$}

™ «insanlara
*

bilip anlayacaklar ölçüde ve anlamda konâun.


h^Üi Ve Peyg:amberinîn yalanlanmasn ister misiniz?. (705)

Ibn Mes'ud'un öyle dedii rivây^t olujEuûtu^-


— <Birkamâ. ftMsnnm y^oüd^ 1^ tmSas, Ur sfo flf|lemi<
ye gör, mutlaka o, Mr ksnu içb fîtoe olur.» (708)
*

bn
Abbas (ÎLA..Î dan yaplan merfu' rivayette ise öyle buyu-
fulmutur :

— «Ümmetime benim hadîslerimden ancak onlarm akllannm


kaldrabileceini anlatn, aksi halde söylenen hadis onlar üzerinde
hr fitne olabilir (akllarn kantnr da anlayamadklar için Pey-
gamber'i küçük görmeye baî^tyabilirler) (707)

~. Maksad bozmayacak ve bkknlk verBdymt^ ekilde feMt-


mak ! ,
^
Konuma adâbmdan b^ d^, amac kaj^iSM^ Isozacâ^ â^te-
d© kank
ve ölçüsüz olma^i^sS, fekknlk v&re&^^M^ vmm im-
tulmamasdr. Biylece konumamn hakkm vermek gerekir. Tâ ki,
dinleyenlerin kalbinde ve dima,mda daha anlalr ve te'sîr bfakr
ölçüde olsun. Ash î> dan Câbür b. Semnre (R.A.) anlatyor: Reöûlüllah
(AS ) Kfencîini'lc beraber -lamaz khyordum. O'nun namaz da,
hutbesi do hop ortalama seviyede idi, ne ksa, ne de uzuü... (70ö)

(703) Buharî > Mûllm Enes (R.A.) den.


:

fmi ^«yl»^ M imsm ^^^fü bir sonedle rlv&yöt etmise de, hddlsi HASE^^ tâsr^
yüh eUecc4, kadnr b^nun birçok itfrûMûl
tebes)r)i<- vaütbz*. Bilgi içtö, «I-Aclû-
ni'niu Ke^ul-Hîfâ, ^dh fise- bokmz.
(7Û5; Sn.iUh'i c.!:nan ,aen Meykûfen
fi::. -V.i r-i.A.i rtv&yet.
AitiS) Eahih'-iMUstim nuk;ddinesi,
Deylenû ; te Albâs tSM âaüiu
^706) Sfil^-i Maslim CSbU- b. Semore OLA.) ifan.
:

48»
ImkU DA ALB g0lTtMl

'^y^ûed k S^oM. Bb l^Dâ^mâ'un Hakim b. Hizam'dan yapUk-


lar rivâyete göre, ad geçen saMâ dfyor k «ResûlüUah :

(A S.) Efendimizle birlikte Guma namazna hazr olduti. Efendimiz


tair denek ya da yaya dayanarak, Allah'a hamdetti, O'nu övüp se-

nâda buludu. Bütün bu sözleri lafif. güzel ve mübarek idi.


Sahih riv&yetlere göre. Ashab- Kirâm'dan Mes'ûd (E.A.)
haftada bür gün (p^ü^tnibe) ^nseete^. Onu dlsic^^lçrden bir
adam öyle stekte bulundu :

— yâ Ebâ Abdirrahmân! biz çok arzu ediyoruz ki, sen her gün
bize konuup vaazedesin. Bun\m üzerine bn Mes'ûd (R.A.) u ceva-
b verdi :

—Beni bundan alkoyan tek ey, si^e. bldanhk veririm, endie--


sidir. Bunun için, bize bkknhk gelmesin diye nasl ResûlüUah (A.S.)
Efendimiz aralkl belli zamanlarda vaazettiyse, ben de öyle yap-
yorum. (709)
Vaas m ta^hatta bulumatai iMecdea dmek geürmek, hem
MimM^ am^eta imv^tirmekbe bir saknca yoktur. Nitekim.
M W
l^lâslpri

b^ pjib mJU $^]e âem^i^ t ^S^mm de bedenM mams


duyup bkkuük hissetti^ gibi usanç duyarlar. O halde çekici, açc,
düündürücü hikmetli sözlerle kalblere yönelin ki usanç düymasm-

— Konuan dikkati bölmeden dinlemeye çahmak :

Konuma adabndan biri de, konuam -dikkati bölmeden- dinle-


meye çahmaktr. Çünkü ancak böylece dinleyen, konuamn ne de-
diini dosdoru anlayabilir; anlatmak istedii konuyu kavrayabilir.
ResûlüUah (A.S.) Efendimiz konumaya balaynca, Ashab- Kirâm
öylesine dikkat kesilirlerdi ki, üstünde ku duru-
sanki balarmm
yor, onu uçurmamaya, özen gösterir. Peygamberlerine kar duyduk-
lan o ölçüsüz mehabet ve hayranhk onlar bir ta gibi hareketsiz
klard. . „

Buna karlk, ReffiS^iUlah (A.S.) Efendimiz de, kozluifeal^ kim-


^«F&'«i^a soru sorana, anlamasm kolaylatrmak için ne gerekir-
se onu yapard; o kadar ki kendini bütünüyle onlara verir, baka
turafa bakmazd; lûtufk&r ve yumuak dayranu* gönülleri fetheder-
di,
TERBYECLERN SORUMLULUKLAR

Asbafadan Hz. Enes (H.A.) diyor ki :

— Biri gelip ResûIOllah CA^.) Efendimizin kulacna e£;Uerek


gt^l bir s&y söylemek stediinde mutlaka Peygamb^ (A.S.) ban
ona doru efi;er scmuna kadar dinler, adam ban dorultmadk-
ga^ # MiSan dofraltnKBd. ^i$m «amandm dMala te^laii^ el sû^y
kuTymndaltft adam ^id ç^oBedEçe Sfondn^ «^bnss,
-
«M
beklerdi (710)
— Konumacnn yüzünü bütiûüyle dinleyenlere çevîrmefii :

Konuma adâbmdan biri de, konumacnn yüzünü bütünüyle


dinleyenlere çevirmesi, baklarm, tevcihlerini hep onlardan yana
tutmasdr. O kadar ki, dinleyenlerden herkeste, konumac bana bi-
tâb ediyor hissi uyanmahdr.
Nitekim UrveAs CaA.) diym U mmmmûi. (AS.) konuur-
b. i

tem» fO^saO. tppl^G^u en mirlm dü^m la^ ^amc tar


knn o güzel bak ve nezih kmfflifmtmtyfat ^iula ülfet ku-
Tmt^-msmMt im» m^jrdaaa gem^^ Bazan irâzüiîll bam çefvmr,
sMbvI ba^ yönelmi olur. o kactor.kl. b^ kendimi orada bulunan-
lann e^ hayrhs sanrdm. Bu cbsyi^mia tesiriyle, sorardm «Ya :

ResûlüUah! ben mi daha hayrlym, jiS$m Ebûbekir SIDDÎK nu da-


ha hayrldr?» Efe&bekir (R.A.) de; «Ben mi daha hayrlym yoksa
Ömer mi?» diye sorard. Ömer (R.A.) de, «Ya Resûlülalh! ben mi da-
ha hayrlym, yoksa Osman m
daha hayrldr?» diye sorard. Os-
man (R.A.) da diyor ki «Ben de bu hususu Peygamber (A.S.) Efen-
:

dimizden sormak istediim zaman buna engel Qdu. O bakmdan ke-


ke sormasaydm, diye üzüldüm.» (7H) .

' — • Kffmpurken, dlnl^renlm Idur mütebessim 1^ çareyle


t«p etmek t .

Konuma adâbmdan biri de, konumacnn konuma esnasnda


dinleyenlere kar mütebessim Hir çehre göstermesi, konumadan
sonra da ayni görünümü muhafaza etmesidir. Böylece, konumacnm
usanç duyduu' intiba uyanmaz, dinleyenler de bkkmhk duymaz.

mam Ahmed b. Hanbel'in tesbitine göre. Ashab- Kirâm'dan Ebû


(710) Ebû Dâvud ; Enes (H.A.) den.
(711) Taberâni îsnad-i Hasen iie Urve b. Âs (R.A.) den.
:

Ashab- Kr&n' böyle bir duygu ve soruya sevkeden tek ey. Peygamber
XMS3i- ^M^ao^s^ enm^ SBOo&tft -m «^Tkatla y^Mmesi. sanki «aiuölania hiteb
eçUjrormn havasm ^ranesidir.
hkH'DA ALE tlftlTÎM

Derdâ (R.A.) kc^^MM^n tebessüm ederdi. Annesi d^yor ki -.OUm ;

Ebü. Derdâ, konuma esnasnda tebessüm ettii için ben kendisine,


sonra halk senin için ahmak bir adam demekler mi?« dediimde ba-
na ü cevab verdi «Ben, ResûlüMah '^A.S.) Efendi'nizî ne kadar ko-
:

nuurken gördümse mutlaka teb',-iS^iüm eder buldum.» Bunun ictn


Ebû Derdâ (R.A.) da ne kadar konuvinaya balarsa mutlaka -Peygam-
ber'e uymak kasdiyle- tebessüm ederdi.

Tabiin'den Semmak b. Harb diyor ki :

-^Ashab'dan Câbir b. Semure'ye (R.A.) sordum, dedim ki :

«ResûlüUah (A.S.) Efendimizle beraber oturdunuz muV» Cevap ver-


di : «Evet, birçok defalar... Resûlüllah (A.S.) Efendimiz sabah na-
mazm kldrdnda bulunduu yerden Güne douncaya kadar ay-
rlmazd. Güne dounca da kalkp giderdi. Ashab- Kirâm ise, "»^

oturduu halde usulca konuurlar, cahiliyye devrinden söz edin -

lerlerdi. Bu arada ResûlüUah A.S.) Efendimiz de tebbessün öderdi.»


(712)

%te bu slâm'n konuma idâbi ^^kknda koy-


naklettiklerimiz,
duu en önemli kaidelerdir. Artk terbiyecilere gereken, bunlar ahp
çocuklara öretmektir. Tâ ki, toplumsal hayaÜarmda bu adâbi âdet"
edinsinler, insanlarla olan ilikilerinde bunu sûrdürsûnlfir. <

MtZAH AI>ÂBI

'MMto^ ^«^^M msâ^^ halde ^^aüîf latifede bulunur-


ken elendirici söz söylerken: tath, çekici konumayla hikmetli fk^
mlftr aniftturken torc olmad sürece ne tatu ve güzeklir!

Müslüman, güzel, tatl, çekipi Jsmn^iB^^m^ mM^ bû;^ÜIedx-


i, cezbettii zaman ne
güzel ve âlicenaptfi ^df
latBi^le^ e^fi-
celi sözleriyim tM
etmesi MW.
Çünkü Üta. 1^1-
rölü ilkeleriyle I^^taaa. ])teseye evkle Jia^Mpsa^
sa|:lamay. smÛlp ülfet edilmeyi, gü^ yM^
«Ç^ ob^
emreder. Ho dâvrâ^u^ «âi^^ tavrb. t^umla gnzt kayna-
mah olmasm tei^ eder. kadar ki. O MüA£Wteanto aza-
sna gUnce^ onlarla biraraya gelince, çevresi ima r^^t etmeli ona
tutu^al, çevresüaâ& tc^teili sarma - dola olmaldr.
te bu, îslâm'iu fertleri terbiyede üzerinde srarla durduu

— 486 —
:

E^maclardan biridir. Toplumu olumlu yönde oluturmakta, nsanlara


doru yolu göstermekte »sulad gayedir.
unuda söyleyelim ki, müslûman kimse istedii gibi, istedii
P&N^- mizahta bulunup lâtife yapabilir mi? Yoksa bunun bir takm
adâ^ ^0 lEUFallsn m
vardr?
Evet, mizahn da, latifenin de aada belirttiimiz gibi, bir takm
ad^b ve kaideleri v^du- :

— M^ahta büunurken frato gitm^ek. lüzumuuds^ ^âB^am.


yer ^m^ek :

SâMk rivayete göre, ResûlüUah Efendimiz bu konuda


(A.S.)
öyle buyurmutur : «Ben. oyun ve elence ehlinden deilim, onlar

Hem mizah çoaltp, latifede snn amak, lüzumundan fazla


aiklabanla yer vermek, müslüman yaratld önemli gaye ve ama-
cn dma çkarrki o aslnda mizah için deil, belli amaç ve gaye
için yaratlmtr. Yaratld amaç ise, Allah' bilip O'na kulluk et-
mektir. Ayn zamanda Allah'n buyruklarn yeryüzünde hâkim kl-
mak; salam karakterli bir toplum oluturmaktr.
Peygamber mektebinde eitilen Ashab Kirâm (Allah hefai^
den râz olsun), bazan kendi aralan ntfet î»Ea)i yer verirlerdi; ama
i ciddiyet gösterince d^hal ciddileir ve vefcar ölçüleri içande kii-
Jiklerini ortaya korUMrcU-

Büharî'iBto m ^r&rf^Mto göre, teta'm birbirleri-


'ne Ml^Ss hemm Alte ^^odter. ^km ^ gerc^ mMItt^^^
smda derhal vekarla IcîÜîklerini belli ederle^l (714)

Mizah götürüp çoaltmak, ayn zamanda kalbleri öldü-


ileriye
rür, dümanlk tohumlarn eker, küçüklerin büyüklere kar gelme-
sini kolaylatrp onlara cesaret verir. Nitekim Hz. Ömer (R.A.) bu
konuda öyle demitir :

—Gülmesi çok olamn. heybet ve vakan azaUr, |4izaia meylede-


lUn hafife alnmas kaçuulmaz olur.»
— ^fize^ yapcn*3»9n kimseye eziyet etmemek, günah ilememek
Mizah, bir bakma çoluk ~ çocuk ve yaknlar arasnda; kardeler

(7m Buharî ^;Eaebû1-Mûfrwl

— 487 —
SLAM'DA AlLE ElTtMl
, ve dostlar düzeyinde u
artla menduptur ki, hiç kimseye eziyet edil-
memeli ,h}ç kimse hafife alumiamah, bakas buadan doU^ üzül-
memelidir.

Bu hususta Peygamber (A.S.)> BBmdferi?^ Jfsh&^am -içüde fö^


m ImeM Imusu olan- nüzahtân ijien'etül hukkindaki
hadSsleM mJ^deb :

— «Sîzden hiç kimse, din kardeinin eyasm, ne elence olsun


diye, ne de ciddiyetle ahnasm. Kim kardeinh el deneini alnusa
hemen versin!.» (715)

— Abdurrahmân Ebî Leylâ, anlatyor Ashab- Kiram


b. bize
: n
anlattklarna göre, onlar bir gün Peygamber CA.S.) Efendimizle bir-
likte yolculuk yaparlarken, konakladklar yerde bir adam uyuyar
kalmt. Bir bakas yamndaki urganm bir ucunu o uyuyan adama
balayp çekmeye balad. Adam âniden ne olduunu bilmedii için
korkup bard. Bunuf üzerine ResûlüUah (A.S.) Ashabna dönerek
öyle buyurdu «Hiçbir müslümana^ dier bir müslüman korkutmak
:

helâl olmaz...» (716)

mmom m^m^mk kmûslûmanlarla birlik-


SâbU (B.A.)
te toprak tayordu, bu arada uyuklad, derken Ammare b. Hazim
ISA.) gelip onun silahm ald, Zeyd'in haberi olmad. Bunu gören
K^ûlûüah (A S.) Efendimiz. Arnmare;yi men'etU ve bu hareketini
h<^ karlamad.
Amir
ayakkabsn
b. Reln'a (R.A.)
ahp
iKBtoyor
mizâh @Sesm
i BEr
i^ye g^^Bt
» ^am
WM ^^^^
,

Besfiimil îAS »9^Ws^ fc^ftr m^mm buyurdu %

yûk Wt m^kmâBar.* t^f)

Artk bu durumda, mizah yollu alaya alana, mizah yoUu gybet


eden)^ yine mizah yçUu küs^«naeyip bakasn hafife alane ne der-

Bö«F<^ Wsâ 4% komr^ le^m^ düzeyine getirip dine hürmet-


sin?
tik eder. ûphesiz,ki bu yüzden hem günahkâr, hem de bUerek ya
da bilmeyerek har&ma günl ^hiffar.

— Yalanclktan ve uydurma sözden kaçnmak :

488 —
:

M'JtHYLlCMl.KHlN SC )U ;MH '

! A! KI.AUl

Toplantlarn ba
köesinde oturup mizahta bulunan, güldürü-
cü ksklar ve fkralar, komik hikâyeler anlatan, böylece halk gül-
dürmeye ve neelendirmeye çalanlarn çou yalanclktan, uydur-
ma sözlerden kendilerini kurtaramazlar. Anlattklarnn çou yalan
ve uydurmadr. Oysa îslâm, yalana, uydurma kssa ve güldürücü ah-
lâk dhikâyelere yer vermemi, bunlar yasaklamtr. Sevgili Pey-
gamberimiz (A.S.) ^yle kimseleri Uhrevl cezalarla tehdîd etmitir

«To^jvft {^finnek i0û uydoruk 95z sM^M i^
^k^r^ DiBul. 'V&e ona yazklar olsun, yaraklar «âsunl»» r718^

—«Kardeine, -sen ona kar yalanc, o ise seni dorulayc bu-


litiMluu halde- bir eyler tnlatman ne büyük hiyânettir!» (719)
— «Kul, doru sözlü bile olsa, mizah ve tartmada yalam ter-
ketaecUkçe im&mn bütünlüg^üne eriemra.» (720)
yaygmlaaâ Wfllte^
Ülk^rtiteöe çok ^t^m
1^ ge^rmiyer^ s©e ^mt^ l^s^ye kar <^tera bakma mut-
ye- ^i 0^
WS»^4lyerek yalan söytoeif, çok M çM
Wt&j biz BaöU^artun
ams^ tem aMmâa m
|M s^laOam yen yûkt» SÖj*©^ M.
eâic fe^râenâ^, ayn zamanda katksz bir
1^ Sil^ yalanl^^
li^l'dlâ^ w bâtl bir mizab eklicUr.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, Ashabna hemen her konuda en
uygun ve en elverili bir önder olduuna göre. O'nun mizahlarndan
birkaç örnek size vermek istiyorum. Tâ ki, mü'min nasl mizah ya-
pabilir ve nasl haktan, bakasn söylemez hususlem anlalm Ol-
sun :

Ashab- Kirsun'dan Enes tR.A.) anlatyor :

— Bâdiye'den ism ^sm km W mâm, ^Mm jg^tiMii w


Peygunber EfmiamSiB verir, Efendüümiz de, bu adam
diyeyi,
aynhnak isterken
W'
^
mmm. mmmak
CA.S.}
bireyl^ ln^^a^ vmi^ Pey^aao^ttr^âtz
bir drfasmda öyle demigü^t «D<#ns
Zfth^'b^m çSSteöz, biz de onun keneyiz.»
Peygamber Efendimiz, Zahiri çok sever, çünkü bu adam
(A.S.)
ksa boylu ve pek sevimli olmayan bir çehreye sahipti. Bir gün yine
öte - berisini satmak üzere gelmiti ki. Peygamber (A.S.) Efendimiz

(718) Ebû Dâvud - Tirmizi - Nesâi - Beyhaki : Buhz b. Hakimden.


, (719) Ahmed b. Hembel - Ebû Davud : Nuvas b. em'&n'claa.
ona. rastlad ve arkasna yaklap iki eliyîe onun boynunu tuttu ve-
ya gözlerini kapad. Bunun üzerine Zahir, «bu kimdir?» diye sorun-
ca, dönüp Peygamber (A. S.) Efendimizi gördü ve srtn Peygamber
(A.S.) Efendimizin gösüne dayyarak durdu. Bunun üzerine,
ResûiüUah (A.S.) Efendimiz zarii bir mizahta bulunarak «Bu köleyi
kim satn alr?» dedi. Zahir, .-O takdirde Ya ResûiüUah! pek alc bu-
Imn««aa, istediin kârl bir kazanç sahyamazsm? dedi. Peygambe-
jâemz KASA «Hayr sen, Allah yannda çok deerlisin, pahan çok
yüksektir!.» buyurdu. (721)

Yine Ashab'dan Avf b. Mâlik el-Ecaî (R.A.) anlatyor :


Tebük savanda Peygamber (A.5.) Efendimizle geldiimde
kendileri deriden mâmul bir kubbe altnda bulunuyordu. Selâm ver-
dim, selâmm ahp cevaplâd. Sonra da, «içeri gir!"» diye emretti. Bu-
nun üzerine ben, «Bütünüm mü girsin?» diye sorduumda. «Evet.
bütünün girsin!» buyurdu. Bu zarif mizah ile huzuruna girdim. (722)

Ashab''dan Hz. Enes (R.A.) anU^ayor :

— Bir adam kendisine bir binek istemek üzere Peygamber (A.S.)


Efendimize geldi. Peygamberimiz (A.S.) ona «Dorusu seni dii :

devenin yavrusuna bindireceim!» dedi. Adam, «Ya ResûiüUah! de-


ve yavrusunu ne yapaym.» dedi. Peygamberimiz (A.S.) ona «Deve,
m dourur?»
:

deveden bakasn buyurdu. (723)

Ashab- Kirâm^m ^em olu Zeyd (B.A.) anla^yor :

— ]Mt3i^li Ummu Eymen adnda bir kadn vard. Bir gün Pey-
gamteiir (A.S.) Efendimize gelerek, «Kocam herhalde sizi davet edi-
W* Mm% Peygamlör AMJ zarif bîr mizahda bulunarak ona sor-
du : «Koc^o^ 1^7 u
iki gözünde beyazhk bulunan mdr?» Kadm-
t^te ^^fe^ia*. casun gözünde beyazhk yoktur» diye cevap verdi. Pey-
M^t)eriiU2, *Hayr, 0a^saâe h&^a^k vardr» buyurdu. Ka-
^ea^m.
MmsB^, ^ma^^ vaUftîtf jr^Ö^,*^ diye tekrarlad. Bunun üzerine
Mim^iz AMJ çma «A kada^ yt&tear
:

lk bulunmasn.» buyurarak anlamasn s^^Uiâ. ^724)


mm
fSaaEnde beyaz- U
Hasan el-Basrî (R.A.) den yaplan rivayete göre, öyle nakletmi-
tir :

t72lJ Tirmi^t : Enes (R.A.) den.


IVüa) Sünen i Etii Dftvud Avf b. Mâlik (B.A.) den.
:

tsm mmm. mmm - tteizi ; Enes (ba.) den.


l?24J n>n BöMr î Zeyd b. Eslon (RA.) den.

— 490 —
>t|Yi:<.:tl.KUlN SOIUJMIAJI.UKI.AUI

- Yu'jl '
A. UesûlüUah (AS.) Efendimize gelerek, -Ya
liiah!» duo , .ifah a dua edin de beni Cennet'e koysun...» Efen-
>U';,<. t ^.S ) cfi;. : -Ky ir/'^^an anas! üphen olmasn ki, hiçbir yal
, Cenne;,'e ^ycmez.- Bunun üzerine kadm alayarak aynl-
--'edi.

^uygamber (A.S.) Efendimiz zarif bir mizahta bulunduunu be-


ii terek, «O kadna haber verin ki, kendisi böyle yal halde Cennet'e
girmez, (gençleir de öylece girer). Çünkü Allah Tâlâ buyuruyor ki ;

«Biz onlan yepyeni bir yaratüla yaratp meydana getirdik. Onlan


hep bakire, meymenetli olan elerine kar sevgi dolu ve hep bir ya-
t k..^v:]'..^ (725)

Bi?o , .la Hz. Peygamber IA.SJ, o kadmn gençleerek Cennet'e


girecögio kasdetmitir.

iASâ M$n<âXml7m, izlemeleri ve bu Slç^üyle m& ^mâ&-


da ve itE&âBarla olm mte^^tMainâe nezih bir mizah âdet edin-
sinler de tonm, üzücü ve küçültücü, oimasmlar.

KUTLAMA ADÂBI
Riâyet edilmesi gereken toplumsal adâbdan biri de ba^kasm
kutlama adabdr. Çocuu bu tabiyeyle yetitirip tçplum hayatma
kazandrmak gerekir.

ve mM m- aâ^^ ^^^^mâr de ta^^^akit ssoMo^ 1^ kürüa al-


kanl saMw ^^^l|MttlW^te yana ^^^^Efgusu geliö-} il-
^anîuu kimselerle berabw sevgi ve kardetik b^Htm geü^

r .anlarn birbirleriyle birçok kutlama âdetleri söz konusu O^


duundan, terbiyecilere genel biçimde, babalara özel biçimde ören-
cileriyle ve çocuklaryla birlikte kutlamay gerektiren hallerde ar-
kadalk edip bu adâb yerine getirmeleri gerekir. Böylece, çocukla-
rn ve örencilerin kalb ve dimalannda ^^nm^ izler braklr ve
bu gibi adâp ve merasime intibaklar sals^. lâ^M ImiN^te
boyunca bu g^b! müna9c^»etl«pi huy ve a^âk e^ssâtl^.
^
Müslümann kendi hayatnda iledii herhangi sâlih bir ame-
linden dolay toplad feyizli bir ürün ve Allah (C.C.) katnda eri-

{•m VEdci& SÛZBS : 3&^37.


tigi bir sevaptan dolay onu kutlamak, scak bir ilgi gösterip onu se-
vindirmek, slâm nazarnda insan Allah'a yaklatran en büyük ve-
silelerden biri ve farzlardan sonra AIah (C.C.) yannda en sevimli
amellerin önemli bir bölümüdür. Hattâ bu gibi nezih ve medenice il-
giler, naafireti gerektiren. Cennet yolunu hazrlayan amellerden sa-
ylr.
Bu konuda BesûlüUah (A.S.) Efendimiz öyie buyurmutur ;

"Kim din kardeini sevdii bir hususla sevindirmek için kar-


layp katlarsa. Aziz ve CeJâl olan Allah da onu ^y&met günü sevin-
diril:.» (726) \

«üphesiz ki, mafireti gerektiren sebeplerden biri de, müslü-


man kardeine kar sevinç ve nee havas oluturmandr.» (727)
— «Dorusu, Allah yamnda farzlardan sonra amellerin en çok
sevileni, müslûman sevindirip neBc^dnnektir^ (728)

^ «Mü Ür âile Mite sMM^ aeftetMM,.MlA


4

onun
Cem^*ten baka. bir B&ritba. râa ohnaz.» (Tâs)

Kutlamann bir takm adâb ve usûlü vardr. Ctalar aada özet-


liyerek sralyoruz :

1- Kutiama nDûnaaebeüyle sevinç izhâr os^ &zm gös&snnek :

Nitekim Tebûk seferine m&zeret bey&n edip katbnadmâan do-


lay m
J^gjimberi tarafmdan kmüftan, as^^nda t«!^
si kabul edilmeyen K&s b. Mâlik KA.) olay öyle anlatyor t ^lW
tevbemi kabul eder djlye beklerken ansmn fi^tm^ mt^ llfl|ÜPWak,
Ya Kâ'b b. Mâl^l müjde...* dîye bir ses duydum. nsanlar beni mûj-
debyorlard. Bunun üzerme P^gamber (A.S.) Efendimiz'e doru
gtaeye baladn^, derken yolda mü'mhler öbek öbek beni kar^a-
1726) Taberâni : Enes {R.A.) den.
t^) Taber&ni : Hasan b. Ali (R.A) dan.
im0 "ta^tetm : tbn Abhm OtJVJ dan.
(729i TabMAttl : Hz. Aie CRA-J â&tL
TERBYECL£BN SORUMLULUKLAni

yp tevbemin MbuI edildiiyle kutluyorlar, Allah'n senin tevbeni


kabul buyurmasyla kutluluk ve mutluluk sana! diyorlard. Tâ ki,
Mescid-i Saadete girdim, tçerde ResûlüUah (A.S.) Efendimiz bulu-
nuyordu, çevresinde de halka olmu hayli kimseler... Talha b. Ubey-
dullah (H.A.) ayaa kalkp koarak bana geldi elimi tuttu ve beni
kutlad, geçmi olsun, dedi. (Nitekim Kâ'b da Talhâ'mn bu davran-
m hiç unutmad). Kâ'b devamla diyor ki ResûlüUah (A.S.) Efen-
dimiz'e selâm verdiimde -ki mübarek yüzleri sevinçten
:

l- ll
dyordu- öyle buyurdu «Annen seni doduu günden bu yana üze-
:

rinden geçen en ha^U gü» üe seni müjdeliyorum.., (730)


^ l^ttoifiby çok sMETlre UW sözlerle, elften rMyât edUeig^-
leaa duâlala yerine getirmek : ' •;

Peygamberimizin sünneti bizi zarîf ve lâtif sözlerle kutlamada


bulunmaya irâd etmektedir, Çekici, okayc, gönül doldurucu duâ>-
larda bulunmaya yol göstermektedir. Bunlan örenmek müslümana

M
vftcibdir, yani bu ölçüde yerine getirmesi çok iygun ve yakkl
bu ölçüdeki kutlamay vakti gelip münasebet dütüünde
uygutetas sümettir. O ta^Me ResûlüUah lAS^ Eforaâü^^ k^lt^
kon^smda irftd buyurdukla mt^ t^e takm örnekle M- ^tScüH ^Mn*d^
'
§mmsmH «emâ)$t. Aym zainazâa Aslu^tei
rtvâ^si e^legelez s^z ve MOat me^â^amais çoSrto^m <^^'^ '

A) Çocuu Dünya'ya geleni kutlamak.


Onlara ^is â^ek mâs&^jyb^ x 4^^^ balanan çocuunuz
mübarek ols^ Ma balayana Ü^iâSteiz; iyilik ve faziletine eri-
tiniz» Çopuk SR^^ içinde güç ve kuyvetbe erisin^ delikanl olsun!.»

Kutlanan baba veya ananm ise öyle karlk vermesi mûstehab-


dr «AUah seni d» müb&feie klsn, üzerine bereket fio^^râ^
: m mm
da onun- bir benzerin! ihsftn buyurstml.»
Doan çocuktan dolay yaplan kutlamayla ilgili bu sözler, Hü-
seyin b. Ali.CRA.) Ue Hasan el-Basr (B.A.) den rivâyet edilmitir.

B) Seferden döneni esenlikle kutlamak.

Seferden dönen din kardeimizi u.^ sözlerle kutlamak müstehab-


dr «Sana esenlik verip selâmete eritiren ve bizi tekrar seninle bir-
:

araya getirip birletiren ve sana ikramda bulunan Allah'a hamdol-


suni.»

mm BaüH - mmM Kft% & mm mjk.) m.


SLAM'DA ALE ETM
Bu sözler, Selef-i Saiihîn*den rivayet edilmitir :

C) Savatan gasd ^terak âönûp geleni kutlamak.

Savaa katlp gazi olarak dönen kimseyi u


sözlerle kutlamak
müstehabdr : *Sana nusret verip yardmda bulunan, seni üstün k-
lp güçlendiren ve sana ikramda bulunan Allah'a harnd olsun!.»

Nitekim bu konuda Hz. Âie iTiM â$m Wmâm^


Resûiüllah (A S.) Efendimiz kutsal bir savata bulunuyordu. I^K#p
eve gelince Onu karladm ve elini tutarak öyle dedim «Sana nus- :

ret verip yardmda bulunan, seni güçlü klp üstünlük salamam ko-
laylatran ve sana ikramda bulunan Allah'a hamd olsunL»
*

B^m «Sb^ sel^a!^ erdîrip esenlie hBim^mn, seni bi-


^Mt '\^a^mm^ sM^ m mm tmm^ Mnab -âiicMt wmâ ^-
sunt» demeli de saknca yoktur. (7Sl)

D) Hacc bâdetini yerine getirip dönen kimseyi kutlamak r

Ha@0*te Idznseyi u ^^^ kutlanak DOMiMUr


' :

Allah haccnz kabul fat^pzsm; gûnahlannsz balasn: eçîmhi^


xi tazelesin, haroadgnzn yerhU doldursuni.»

Nitekim bn Ömer (R.A.3 bu hususta unu anlatyor «Genç bir :

adam, Peygamber (A.S.) Efendimize gelerek, haccetmek istiyorum,


dedi. Resûiüllah (A.S.) Efendimiz onunla beraber yürümeye bala-
d ve öyle duada bulundu *Ey genç! Allah sana aaik olarak takvâ
:

mfiy^Si^ eylesto y#z<^q^ l^yre ç^£r^i S^^Sfaya kar ^


AHai ^hin için yeterli olsun!.»

Sözünü ettiimiz genç ibâdetini yapp Peygamber CA.S.) Efendi-


mize döndüünde. Efendimiz onu öyle kutlayp duada bulundu :

«Allah haccm kabul buyursun, günahm balasn, harcadmn


yerini doldursun.» (732)

E) Nikâh akdini kutlamak.

Nikâh akdi yapldktan sonra kan koca olan çiftlerden herbi- -

rine öyle demek, yani onlar kutlamak müstehabdr «Allah seni :

mübarek klsm, üzerine feyiz ve bereket indirsin. kinizi hayr ve


iyilik üzere biraraya getirsin.»
Nitekim bu hususta Ilûsûlültah (A.S.) Efendimizin öyle buyur-

irm tbn Stnni : ll» Öm4P m.A.) dan.

— 404 —
ri'KliYl'' li.fvlîlN SdlU'Ml lÜ.MKI

dugu riv\yel cdilmilir -Allah evlilii sana miibârek eylesin, feyiz


:

vo bereketini sana indirsin ve ikinizin arasm hayu" ve iyilikle birle-


.irsin...»

Evlenen birleme ve çocuklar dilemek, -çou ilim


çiftler için iyi
aâamlanna göre mekrûhtur. Çünkü bu gibi sözler, c&hiUyye devzl
kutlamalarndan biridir. Nitekim yaplan sahih tesbitlere göre. EbX
TâUb c^lu Omm U^^MM^
bir kadml» e^^g^nütl. O
hs^ iM^M yazuna g^^^ ^
birle^ ^ço^uMsm M^^^rn^ te-
la^Eü^ bultmdular. A|e (B.A.) onlam ^^^ipj^ ^tcol^ t
f^m^mm* bu ^bl sözleri kuîlanmay. C^kû Bc»l3^âtUah (AS.)
£^eûd^xj imm mmî$3m^0 ^axem. ^bMae kutlamada bâunan-
1ar sc»dtte> ^# smm m
s^âe^eMmf fu €8va^ v^i mABah
M âaûbarek eylesin, üzerini feylas ^
b^ket indirsin.»
giM ^zlerle kutlamada bulunm^la emrolunduk.» (733)
t

biz m
F) Bayram kutlamas.
Bayram namaz klndktan sonra mMflmamn kendi din karde-
sine;p<AlM ted^ $^&den kabul busrursunl» demesi müstehabdr.
Nitekim yaplan rivâyete göre, bir bayram gûnâ Hâlid b. Ma'dân
{R.A.), Vasile b. Askâ'a (R.A.) rasladmda u
sözlerle kutlamada
bulundu «Allah bizden ve sizden kabul buyursun!» Bunm üzerine
:

Hz. Vâsîle de ayni sözlerle kutlama ve duada bulunduktan s<^a bu


sözleri Peygamber (A.S.) Efendimize isn^.etti. (734)

C) Kendisine iyilikte bulunan kimseyi kutlamak.


Kendisine davranp iyilikte bulunan kimseyi
iyi sözlerle kut- u
lamak müstehabdr -Allah, çoluk - çocuunda ve mahnda seni mü-
;

barek ex^esin ve sana hayrl mükâfatlar ihsân buyursmi»


Nitekim Ashab'dan Abdullah b. Ebl Rabi'â (R.A.) ki :

«ResûlÛllah (AS.) Efenâkslz bemioa bü dirhem Öd£l^ ald.


Mah eetWm ^$Qrçam ödedi ve $£^e duâ etti «Allal, seni çcduk -:

çoçuuâ çinde ve malmda miSiMâe^ eyks^ moa iegrte ve b««^et-


ler versin. ÖdÛnç. verenin mûlcflfat ise, hamd ve seûdr.» C73Ö]

Yine sahih rivâyete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu husus-


ta öyle tavsiyede bulunmutur :

(733J Ahmed b. Hanbel - Nesâi.


i7^ ^-Makasid / Bayram babsl.

— 49B —
SLAM'DA A 1 L, f: e c; i r ! m i

— «Kime bir iyilik yaplr da iyUik yapana. Allah hayrl mükâ-


fat versinl dese, gerçekten o övgttnün en ^lzelini yapm olur.»
(736) '

BmMk bilete" MftmiKSa. mladan kimse l^ m U^gun ola-


ta, Piâ^fiMber ve sa^hmâass^smsâm edUegel^ ââ ve kutla-
malar ayBoa ^ftde etm^M^. Bandan ll^lâ Jo^ü^ tea aâte Üftve
etmek isterse, o takdirde incelik, za^k, nez&kel;, Ve duâ
anlamnda saknca söz konsg âs^yâr, atacak ÎMi ilâvele^e,
ise bir
yabancj milletlerden iktibas edilmi sözlerin lt^lunmam^asm
kat etmeli, câhiliyye devri âdetlerini taklid ve anlf^^ ^-
mamaldr. Tâ ki, kutlama islâm inancna ve onun asaletine l^^un
&^
olup dier sözlerden ayuxl edilecek muhtevada bulmsun.

Kutlamada müstehab olan hususlardan biri de, çocuu doana ve-


ya seferden dönene veya evlenen kimseye münasip hediyeler ver-
mek müstehabdr. Çünkü bu hususta tevik edici hadîsler mevcut-
tur. Hz. Âie CRA.) dan merfuân yaplan rivayette öyle buyurul-
mutur :

dolan
«Hediye heâ^n^Ns^&
ki Ç4»^M»liza'9en^ ve
mSmem^^
fMn
Mraa
liir 1^ ^m, gezip
h&^mmmzi iyi e-
refli kiilerin lü^rmasm görmezlikten onu ^dmna^ m^^"^
mUp 1737)

Sevgili Peygamberimiz (A.S.) Efendimizin, mü'minlerin elerine


öyle tavsiyede bulunduu rivayet edilmitir :

«Ey müzminlerin kadnlar! bir koyunun trna ile olsun birbi-


rinize hediye verin. Çttnkü hediye sevgiyi yeertip kin ve ^eyi
gi-
derir.» (738)

«tfedFÜ^B» ^tam gögfosteki *6 kzgnlk giderir..

-Hediyeleri gerekli bulup (ihmâl etmeyin). ÇOnkü hediye sevgi


do|[urur, kin ve kzgml
giderir.» (740)

1736) Tirmizi ; UsAme b. Zeyd' ((R.A,) den. '

(737Î TaberAni, - el-Askeri Aie (R.A.) dan.


:

(|3^ Taberâni el-Evsat'da Âie (RA.) dan.


:

el^^âebai^ntiSâM j (R.A.} den.-


(740Î Disylemî ]^es (RA.) ûm.
:

— 4M —
j-untYKcM.KitlN :.<)1Ujmm;i.|!ki.aiii

H(;diyüUf<ji ki, birbirinizi seveniniz.» (74 J)

B huüiüier LopJum arasnda münasebet dümedii halde hedi-


yelc.'jmcyi to'kjden tavsiye ediyosa. münusel^ dütükçe hediyele-
toisk hususunda cîaha çok tavsiyeyi gerektirmiyor mu? Çünkü mt-
m&nlmniu hediyplemeRîn toH^î® smsjki bagflaminasn-
4i):,, toplumun birii&ini sagmtmâ^ Btm fe©'^ söz konusudur.
SOyîtee ^m^Mh. ^m^^^ tohamîan ekilmi; müslöman toplul^iig^
^lÖmesinde gönülleri s&^^ kavuturan som^m el<e e^^
öîur.

O halde terbiyecilere gereken, kutlama adabn çocuklarn kalb


vo kafasna yerlutimektir. Tâ ki, çocuklar kutlama ve hediyeleme
'p,\hi adâb sosyal hayatlarnda âdet edinsinler, insanlarla olan müna-

sebetlerinde bunu ilek duruma getirsinler.

HASTAYI SORMA ADÂBI

acIâbm en önemlilerinden biri de hastay ziyaret edip


fÖ^îdinaî
sormaloter. Terbiyecilere, bu gibi adâb ödev bilip ^çocuklannn gün-
lük hayatnda güzel bir âdet haline getirmelerini saglaiT^fiîan vacib-
idir. Böylece çocuun henüz trnaklar yumuak
iken vcdanlarm in-
sanlktan yana harekete geçirip bakalarmm elem ve üzüntüsü^.den
dolay duygulanmaJan salanr. üphesiz ki, bu gibi birletirici, yak^
ialnc güzel âdetler ve sünnetler henüz küçük yata çocuklarm
nefsinde kök salarsa, ileride onlar sevgi, bakasm tercih ve efkat
üzere toplum yapsnda yer ve derecelerini bulur ve bu gibi mânalar
onlarn ruhunda köklü bir huy ve ahlâk haUne dönüür. Artk bu
düzeye gelen çocuklar, büyüdüklerinde kimsenin hakkn ksmazlar,
bir vacibi yerine getü^mekten geri kalmazlar. Bilâkis, toplum ara-
snda onlarn sevinçli ve sknti günlerinde sevinç ve skntlarm
payJarlar; onkmn arzu ve elemlerine kai' duygulanp, sevinçleri-
ne vc üzüntülerine ortak ülrt-.r.

îte Resûlüllah Efendimizin toplumu oluturmada büyük


(A.S.)
bir itina gösterdii hususlardan biri de budur. Çocuklar, fertleri
terbiyede himmetini bu hususta da kullanm, fertleri hayrl kiiler
yapmak için gayret saletmitir. Onlara fazilet ve ahlâk temellerini
kurmu, bunun içiik gerekeni yer.ne getirmi^itir,
O tedenîe, tslûa ^ÎU hat^ zijEaret edip mrmm^
(741) Tabelâm »Ih£ysai'da: Ârse (R.A.l'(MaL

497 — slâm aa Aile Eitimi Ciit: 1 - F: 32


.

ISrAM DA ALE ECTM


numi'j. o kadar ki, hasta âormayi, müslümanm mülüma^t: üzerinde-
ki haklarndan biri saymtr :

Ashab'dan Bera' b. Azb (R.A.) anlatyor :

— ResûlülIaJî Efendimiz bize hasta sormamz, cenazeyi


tA.S.»
teyi' etmemizi, aksrp el-hamdu lillah diyene duâ etmemizi, yemi-
ni yerine geîirmemîzi, zulme urayana yardm etmemizi, d^vejt ©de-
ne gitmemizi, selâm yaygnlatrmamz emretti.» (742)
0iger bir hadî$te ise Resûlülla h(A.SJ' Ef^dimiz öyle b^yur^^
mutur :

Müslümanmmüslüman üzerinde hakk betir :

1- VerdJiti jselto aUp cevaplandtpaajt, .

2- Ha.staîand zâman gidip sormak,


3^ J^fat ettiinde cenâzeshd teyf etm^
4- Dâvet ettiinde icabet etmek,
5- Aksnp el>hamdu UUah dediinde, «yerhamuke'Uah» demek.»
(743)
*

tte bamwa ^xâm M» AsSab-z ^e^tnden râz öl-


KmA fe^rl i^m^ ^^ki^^ yanrca^a ÎK^uurlardi; bu 1^^^
îardan biri de «hasta sormak- idi. Tâ ki, Cennet'te k^dalerin^
m^Sip^ ku^etai höUçünuEUn nezdinde cLûirulUc ma-
W
kamna e^^er.
Yaplan sahih tesbitlere göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz öy-
le buyurmutur :

— Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahlad?


Ebubekir SDDÎK CR.A.) ;

— Ben. diye cevaplad. yine sordö'


îteSPÛîaîIâîi -(A.S.Î

— Sizden kim bugün bir hasta sordu? Ebubekir SDDÎK (R.A.) :

. Sen, dîye cevaplad. Yine sordü :

— Bugün kim bir cenâzeye hazr olup onu teyi' etti? Ebûbekir
(R.A.) ;

— Ben, diye cevaplad. Yine Peygamber (A.SJ sordu :

tT-^âî BuharI - Müslim : Berâ' Azib (R_A.) den.


1).

(74S> Buhal - Müslim : Ebû Hüreyre (BAJ de^.


:

TERB YECll rntN fîontfMt.UIlIKI.Am

— Bugün sizden kim bir yoksulu yedirdi? Ebûbekir SIPDK :

— Ben, diye cevaplad.

Hadisin râvilerinden biri olan Mervân diyor ki Tesbit ettiimo :

göre, ResûlüUah (A.S.), Ebûbekir'in cevabndan sonra öyle buyur-


mutur «Bu güzel hasletler kimde toplamrsa mutlak Cennet'e gi-
:

rer.» (744)

^i»at& mrmtaim bir takm adftb vardr ki onkm öyle ^ahyabi-


liriz r

A) Gidip sormakta acele etmek

Çünkü Besûlüllah (A-S.) Efen(ümiE bu hususta buyuruyor ki :

— «Dfo S^â^ââ^bastalanmca mmimsm ^fpmty m ^^^^


dan gidip sormak, ha^»!^n hemm b^angcm^a ölmâUdr. Aneak
üç gün sonra Ibi gidip smt^e^MM eâea W taJam hadisler var-
dr :

Beyhakî ve îbn Mâce'nin tesbit ve rivâye'tine göre, Sevgili Pey-


gamberimiz bir hastay ancak hastalandnn üçüncü gününde gi-
dip sorard. Nitekim îbn Abbas (R,A.) den yaplan rivayette öyle
buyurulmutur «Hastay üç gün sonra sormak sünnettir.» (745)
:

A'me ^A.) 6m fspUaa. rivAyet© göre. ad geçen öyle demi-

^ Bîzter mut&S^ mec^«^ feata^ et^rt^fc % ûstûa-


^ ^ adamn gelmediini g^^Bca» lâ^ru^bmi ^pMf^ hmWk
m gidip ü^ühitraf mme^
Hastay hemen sormaMa ûç gün sonra sormak arasndaki fiirk-

h hükmü hususunda birçok görü ve yorumlar var^


badatrmak
dr, ama en uygun olan udur Hastalanan kimsenin hastah çok
:

tehlikeli bir durum arzediyorsa hemen gidip sormak üygundDP. TOî^


Ukeli deil de sradan hastalklardan büiyle mâbtela üç gün 8<m-
ra gidip sormak daha uvgundur.
B) Hasta sormay ksa tutmak veya uzatmak, hastann durumu-
na göre ayarlanmaldr :

Hasta ar
ise, ihtimam istiyor, özellikle evindeki kadnlarn ya-

landan ilgilenmesi gerekiyorsa, o takdirde sormay hafif tutup faz-

<744î Bubturl etEdebû'l-Möfred Ebû Hûreyr» ÖS^AJ


: dra.
Wm „ 1MM U-^m^ i tba AMbas (BA.) dan.
^la^ii, îtiJtl hadcUB i^ijm bir sûre otuma^ ^&m<^ y<J^-

Hastamn yanna sk sk deil de ^;u ya da haftada. bir tki an


d^Li gidip sormak daha uyun oUr; tabii hastann durumu buna ^-
-verilJ ise. îltiislelffî hu hususti^ Peygassüb^ CA^^ xn öyle buyurdu^
ç rivâyef edilmektedir :

<<^ahkl ziyaret et ki sevj^ artran!.» (746)

Bu koaud^ §âîr ne 0]wel söytesiür :

«Ziyareti aralkl sürdürmeye dikKat et ki,


razktKi (usaiç verip) aynliga yo] açar.
Araîiksz yaan yamurun usany voi'digini,
Kesilip yamadnda ellerin istekio kalktm gördüm...» t747)

CJ Mâ$t<ft,^'ulmayâ ^ildiinde on% du4 etmek i

Hz, Mm fiy^ J Vâîldemiz diyor ki ; B6^waber (A.S.) Mm^


<3^e^f^ ederdi : «Ey t$s^|urm otaa Allahm! Has-
M^, li^ -m. sen ifâ
t9Xt^ ^i^E^ j^MMt ka t^â
^Mr, ârle 1^ ^4 vet* ki, la#âr an, sm faa^lim^>..» 748)
Dier bir hadîsle de öyle buyurulîftutur ;


«Hastay ziyaret tden kimse, v^aüt o i3.yiaar eccii gelmemi-
se, onun yanmda yedi defa su diîây okursa, mstlaka Allah onu o
hjtstahktan kurtanr «ESELÜLLAHE'i. A/.?M îlABBE'L~ARX-AZÎf4.
EN YEFYEKE = Azamet sâlîbi ve oityük Ar'm sahibi Babbnn-
dan sana ifâ vermesini diliyorum.»
D) Hastaya, ac ve sz duyduu ye^ne eUni kc^up me'sûr duâ-
lârdan c^umasm hatrlatmak

Nitekim Ashab'dan Osman


As tR.A.) diyor ti Bedenim-
b. Ebî :

^ hissetüim bir ardan dolay ResûIilM %AM.^ J^endimize ha^-


vurup derdimi anlattjmu Resûlûllah (A..) Ef^ndimia bana un^ tft^
kye l^^yurd» : NMUei I^Hne \ray ve Oyîe de : BtedMi
'

(740) îîRzrar BcyhaHÎ


- - TatoçriBÜ - eHfVkijai : . .

('/T) bn Düreyd.
(/P) BuKiri - Müsiim : Aie (R-AJ dan.
'iT%aniYi-; JUviiN soruMun,» ujuu

(û/.n lu i//,F,rJ Li.AHi vf, kuuiuTUiI mn eur ma EC-


ni) Vi; UUA/;IIÜ (yecüctuiiü.» (750)

Ki H»«ftots y«kml>irm\n nntm halindera* darumundan. sprmala-


nnm mfiscehab olmas t

NilokiiT! Ali b. Kbî Tjjîib f'A.), "ResûlüUdh (A.S.) Efendimiz ve-


fa!, ettii hastaJ
O'nu sormaya gllniti,
Sirasndri, çknca Dan
n'i1!v îiordu "Ey Hasan'n br.baç! Rcsûlüilah {A.S.Î Efendimiz nasT
:

fia.bxiiîîad dsrunu nasldr?»- O da, «Aliah'a hamdoîsun. hastalktan


kurtTüîarak, huzura kavuarak sabahlad,» diye cevap verdi, (751)

I J Hastay ziyaret edenin onun baucun<ta oturmajsnm müte-


hab saylmas :

6u husuMAbas (K.A.) diyor ki -HesûW^ AMâ MmM^ :

mSE bir hastay sormaya gittiinde onun baucunda oturur ve sonra


yedi defa öyle dua ederdi ESELÜLLAHEX-AZÎM. RABBE^L^ARt'L- :

AZM EN YEFYEKE. Hastann hemen eceli gelmeü^e. o an ve


»kntdan kurtlu^ bulurdu. (752)
G) Hastaya ifâ ve uzun ömür ümidiyle telkinde bulunup ho
tutmak :

.

Nitekim bu hususta ResûIüUah Efendimizin öyle buyur- (A.S,)


duu rivayet olunmutur «Bir hastamn yanna girdiinizdej uzun :

Snârle telMnde bulunup onu ho tutmaya çaln. Çünkü böyle te^


menni ve telkîn hiçbir eyi geri çevirmez ama hastay ho ve huzur-
i» Mm-* to ^^m&^m- 1^?^^ tirite -^e^A? » lir §ey yo*.-

bn Abbas CR.A.) nn da rivayet ettii hadîste bU husus belirtil-


miti.
H) Ziyaretçilerin hastadan âuâ istemelerinin müstehab saylma-
s :

Rosûlüllah (A.S.) Efendimizin Ömer b. Hattab'a tKA-) §öyle


tavsiye buyurduu sahih rivayetle sâbit olmutur :

«Bir l^sB^^sm. IMna gM^ln zaman; hasta saoa. e^n. Çûn-


kiU hastann duâs mel^erin duâs gibidir.* (754)

(750) Müslim : Ebrt Abciillalî'dan. "

(7r>i) Bharî : bn Abbas (R-A.) dan, .

{7;i2) Buhar el Edebü'l-Mûfred îbn Abbas CEA.) dan.


Tirmizî - bn j W^ ^sâd esMPN^SO^ =^4^ i^l.
t7mi îbn Mâce - Ibö Btmû t Ömer H. lâatö* mÂJ) den.

— 501
SLÂM'DA AtLE EÎTlMl
i) Hasta ölmek üzere ise, LÂ LÂHE LLALLAH' telkin etmek :

Bu konuda Resülüllah (A.S.) Efendimizin öyle buyurduu rivâ-


yet olunmutur :

— «Ölülerinize LÂ hAîm tLlM^*AH' telkin ediniz.» (755)

^ «ICmin son s&sâ LÂ ^JMB tUMtÂM^ lâatsa, C^n^o ^-

ite bunlar îslâm'm hastay sorma hakknda meru' en kld


önemli adâbdandr. Artk terbiyecilere gereken bu adâb yerine ge-
tirmelt, sosyal hayatlarnda âdet edinip uygulasnlar diye çocuklar-
na öretmektir. Ayn zamanda insanlarla olan münasebetlerinde ço-
cuklarn slâm'n bu güzel adabm yaamalar ve yaatmalar sa-
lanm olur.

TA ZYE ADÂBI
Terbiyecilerin özen göstereoc^ i« "^limisss^a ^^^Bto âurtM^a
^ms^ so^a aââbdan bîi âa, Wt yakm ölen bJnlsesre ta'ziye ver-
il^, ÛzüntÛsi^ifa payla$mc&^^
Ta'ziye'nin ölen kimsenin yaknlarna zarif
mânas, sözlerle.
Peygamber ve Ashabndan rivayet edilen ibarelerle sabr tavsiye et-
mek ve tesellide bulunup üzüntülerini hafifletmektir. Ayn zamanda
çöken musibetin au"lm kaldrp mânevi destek salamaktr.

Ta'^ye, isterse ölenin yakm zimmi (gayr-i müslim vatanda)


olsun, müstehabdr. Nitekim Besûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle bu*
ynnnutur :

— -Herhangi bir mü'eJ^ mmm l^ mMmm dola-


y din kardeine ta'ziyede butenm, ntaââka MÎUlk &m> ^mâmM
mmim giydirir.» (757)

— «Kim, bana
musibet gelen kimseye ta'ziyede bulunursa, ken-
disine onun ecrinin (mükâfat ve sevâbmn) bir miU vardr.» (758)

gun
^sm
olur. Bu hususta kadm ve
bütün s^tel^».
erkeklerin hepskie
v^elt daKi
de^cd^ önce
W
ve-

(755) Müslim Ebû Sad Hudri CR.A.) den.


:

(756) Ebû Dâvud - Hâkim Muâz b. Cebel (RA.Î dgn.


:

(757) bn Mâce - Beyhakî Amr b. Hazm'den.


:

(758' Tirmizl - Beyhaki Abdullah b. Mes'Od R.\ e


:
TERBÎYEClLERtN SORUMLULUKLAIU

ya sonra üç gün içinde ta'ziyede bulunmak mûstehabdr. Ancak


ziyede bulunan veya ta'ziye edilen kimseler üç gün haw bulunmaz-
lar da baka bir yerde olurlarsa, o takdirde ûç günden sonra ta'ziye
vermekte bir saknca yoktur.
Ta*z$swü3 bir takm adâb varchr; en eHsenâOeri unlardr t

a) Mümkün oldu&u takdirde me'sûr (Peygamber ve Ashabndan


riv&yet edilen) sözlerle ta'ziyede bulunmak :

lÜMlm tmam Kevevf CEUte^«Mâ «Ic^ <i^r^ k£ M^p9


-
t.

hususunda söylenecek en g^eü Ml&ft ve Müslim'in Üs&^m %*


Z^d'den (R.A.) yaptklar rivâyettirU -ReSûlüUah (A.S.) »ÜÜ-
:

mizin kzlanndan biri, çocu^nun çok hasta oldu^mu haber vere-


rek Peygamberimizin eve gelmesini istiyordu. Peygamber (A.S.) ha*
beri getirene unu söyledi -Git de kzuna de ki -Allah'n ald da
: :

verdii de kendisine aittir. Her eyin O'nun yamnda belirlenmi bir


eceli bir vakti vardr. Kmma söyle, sabretsin ve ecrini Allah'tan bek-
leini.» , .

mam Nevevl^ devamla -et-Tezklre» adh esmlnde ^yar ki


— Ta'ziyede kullamlacak sözde bir snr ve engel yoktur. Hangi
sözlerle yerine müstehab uygulanm olur. Ancak arka-
getirilirse,
dalarmz müslümanm müslümana u sözlerle ta'ziyede bulunmas-
m müstehab görmülerdir «Allah ecrini çoaltsn, sabr ve dayan-
:

mam güzelletirsin* ölünün kusurlarm balasm, gûnahlarm temiz-


lesin.»

Mûslümamn kâfire ta'ziyede bulunmas ise u sözlerle uygiu


görülmütür : «Allah ecrini çogaltsm, sabnm güzeUetir^...»
K&flrin bir müslümana ta'ziyede bulunmas ise sözlerle uy- u
gun oto «Allah dayanma gücünü, sabnm artrsm, ölüne mafiret-
:

U btâtmstin.»
Kâfirin kâfire ta'zifasi iso u sözlerle uygun olur : «Allah öleni-
nizin y^dni doldursun.»

b) ölenin ev halkma yemek hazrlamak :

tslâm eriât» ölen kimsenin ha^^ra. îr^o^ mili^fü^ gtÛr-


nülfl Lütehal) khutr. ÇSnkÛ <»lar ölenin te^îo, teçlüs, de^ ve

- 503 -
j ;;l a m '
i) a a m. iv i%i t j r I M I

dîlcrini megul edecek bîr musibet gelmitir.'- (759)

Mezhep imamlan. ölenin ev h.V'>.;nn. insanJann to^anp yeme-


leri ycnK?k ha/rlüTaasmi jtfiri;iKa luckj^uh tîarnuîsicrdir. fyiirkü
için
Cerîr (R,AJ elen u
rivayet yaplnu^tîr Bizler, ölenin cv!nde top!a : -

np definden sonra orada yemek hazrlanmasna niyaha fölü ^^eri-


ne alayp onun mahasinini dile getirip söylemek) den sayardik.'> at
Ama günümüzde insaniann, yani ölenin ev laikmn yemek î:a-
'Zrlamas veya taV.iye esna.^mda j:^elonJere yemek sunulmas* kötü
bid'atlerden biridir, Allah C.C.) böyle yerp^'mas K^kknd:! hiçbir
delil ve be]j;;e indirmemitir, O halde îa'/ycde btlunan ksmse^ ke-
disino takdim odiîen yemekten kaçmmaldjr. Çünkü bu fdel, Pey
gamber CA,SJ Efendimizin sünnetine ters dümektedir,
c) Ta'ziyede bulunana kar sabr göstermek :

Bu Kur'ân okunduunda, sayg ilrî dinle-


da, ta'ziye ü^iiasuda
mek, musibeti hafifleLecek sözlere kulak vermek, selef sâlih'm'don i

rivayet edilen sözler nakledildiinde nezaketle onlar dinlemek, ay-


n zamanda bunun gibi ta'ziyeyle ilgili hususlara dikkat etmekle
gerçekleir.

Bunun dnda, kendisine La':?3'ede bulunan kimselere kar te-


bessüm etmek veya gülmek, anlamsz sözler sarl'etnek veya müna-
eyîefdon söz otmok veya güldürücü fkralar anlatmak do-
'sebetsi:',

ru deildir. Yar?f ölenin yaknlarnn ta'ziye esnasnda bu gibi yak-


ksz davramîarda bulunmas -ister bilerek, is-itor bilmeyerek olsun-
onu günahkâr eder ve slâm adabna ters dümü olur.
Ölene kar merhamet duygusunu izher etmek, üzüntüsünü be-
lirtmek, onun güze] ve yararl hasletlerini anlatmak, ta'ziyenin fazi-
letli yanlarndan biridir. Çünkü '^clef salibin de böyle yapard. Bu i

dorultuda teyiye ve ta'ziyede. bulunduklar bilinmektedir. ,


'

Yaplan sahih tesbiîile^'t^eg EfeTiiF?)^% f


^ElBtV» * Ya Fatmia! s^al evinden dan çkaran nedîr?» töye
(759) Ebû Dâvud - Mâce Abc'Uy.h b, Cafer m Aj don. ;{/-. CVir^jr
Tiniiizi - Ehn :

Ö^J^.) Müte savanda ehid dümütü. Peygumbor (A.SJ Kfendimiz ba sh-


Im^n f>mn öv- .hamna yemek hszt^^ i^ffli^^ffiö^Ml 8î^^as^v,
itm Aî^Ij-i Sûnea.

— 5Ö4 —
lOHit ifîî'iMÎisi, öltil rini r;hmeî.le îup morhamet duyumu izhâr ^-
Um Vî* I<«nt1iU*.rîn« tarziyemi sundum.» (761)

d> Ta''/^iye esaasnda örülen kötü ^cylördon dolay iyilikle na-

bulunan kimso, bu esnada b'r lakm bid'at vo münaso


To'ziyecîp
bctsiz GcyleriR kartaabilir Meselâ, ölenin resmini çkarp ortaya
koymak, sigara içmek veya musiki havasyla gönüllere hüzün vermek
veya ta^2jyeyo gelenlere yem^ek sofras kurmak gibi dinen men'edilmi
münker cyîcr ilemek bu cümledendir, Dütün bunlar, tö.-'ziye ada-
bna ve yerine aykrdr; 5;lâm*m bu hususta önemsedii anacm d-
nda günah gerektiren hususlardr.

Ohalde taziyede buUn-în kimse bu gibi olaylarla karlanca,


kendisine gereken, hakk ot taya Jioymakta cesaretli olmak, iyilikle
öüt verip. Allah (C.C.) yolunda k'naynnm knamasndan' endie
duymamaktr. Oradaki münasebet ve ortamn enriie ve korkusu,
onu hakla söyiomeivten alkoymamah, iyilikle emrelmekten, fena-
lktan men' etmekten geri döndürmemehdir. Ayn zamanda insanlar-
dan korku ve endie, onun öt,!. vermpsir;n, Allah (C.C.) için iyilikle
emreimosine, kö;ülükten men'etmesino engel tekil etmemelidir.
Çünai Allah (CC.) korkulmaya, çok daha lâyktr ve çok daha hak-
ldr.
Niteiiim îî^ûlüllal i. AS,} Efendimiz öyle buyMi^ltB^ :

^ *^h!fe^ hiç kimse kendi nefsini tahidr edip küçümsemesini»


Bunun iizerine Aslimi}-! Kirânj sordu ;

— Ta MWIahI bizden birimiz nasl kendi nesini tahkir eâer?


Efendimiz tA.S.) u cevab verdi i

— Yeri lAIIah
gelir bîr röz söylemesi gerekir, sonra da o
için)
hususta susup bir ey söylemez, Allah da Kyamet günü ona «Benim :

için u ve u hususta söz söylemekten seni ahkoyan neydi?» diyerek


sorar. O «nsanlarn korkusu idi» diye, cevap verir. Bunun üzerl-
da,

m
ik Allah onft t «Ben, korkmana daha hakl ve lâyk idim, (insanlar-

mm
kcrkaGagna tate tel^s^tm g©mlmE0w
I
^ 3gE^w^.

mi) Ebû DâviK - MiîRâi. "


*

iim) im Mâce : Ebü Said Hudri IR-A.) dea.

~ 505 —
î s L A M n A A î 1, E E C T NU
I î

ResûlüUah (A.S.) Efendimiz de Ashabyla bey'atlelrken, din-


lemek, itaât etmek ve her müslüman hayrhah olmak üzere bey'at
ederdi. Nitekim Cerir (R.A.) diyor ki «ResûlüUah (A.S.) Efendimi- :

ze, iitip itaât etmek ve her müslümana hayrhah olmak üzere heyh-
at ettim.» (763)

gidermee kudretM ftfi^ deitirmiyenleri, ölmele-


rinden önce a^^la kmM^ tM!â ^1^.
IMlgim Ce^
dr b. Abdillah KA.) den yapl£^ §S^m öyle di- ^«^^
yor Resûlüllah (A.S.) Efendimizden iittim, öyle buyurdu
: «Her- :

hangi bir adam, içlerinde kötülük ilenen bir kavim arasmda bulu-
nur da o kötülüü deitirip gidermee gücü yeter, fakat deitir-
mezse, ölmeden Önce Allah (C.C.) o sebeple ona bir azâb musibeti
inxürir.»

Veya, «Bir kavim arasmda kötülük ileyen bir adam bulunur da


o kavim onun iledii kötülük deitirip gidermee güçleri yettii
halde deitinnezlerse, mutlaka onlar ölmeden Önce Allah balarna
^elbet i]^fa!£r.» (764)

Ancak unutmamak gerekir ki, iyilikle emretmek, efkat, yumu-


aklk, güzel öüt ve münasib bir uslûbla hikmetli söz söylemek, ik-
na' edici d^eliller getirmekle olmaldr. Umulur ki. güzel öüde kar
kalbi açlr, sözlerin te'siri orada hissedilir. Nice zarif yumuak, ef-
katli, hikmetli ihlâsa dayal söz var ki dinleyeni deitirip baka bir
insan yapar, bir de bakarsn ki, salih mü'minler zümresine dahil bir
kul olarak sabahlar. O çok büyük Allah (C.C.) ne doru buyurmu-
'

tur :

^ ^ks^^amm fvSxmm Mtee^ mm j^zü fi^ll m0m^ m


S^Os^ Î^IçStve usûl ne ise ona göre) ^^Ûf^elenl sûrdûr. flphesz kt
Babbn kendi yolundan sapanlar daha yi blr Ve O, donru yolda
(anlmda yi bilendir.» (765)

îto ta'ziye adâbnda slâm'n koyduu en önemli kural ve usûl-


ler bunlardr. Terbiyecilere gereken, çocuklarn bunlara irâd et-
mektin tâ ki, çocuklar bunlar içtimaî hayatlarnda ve insanlarla
olan günlük münasebetlerinde âdet edinsinler.
.

(763) Buharî - Müslim : Cerir b. Abdillah (RA.) dea.


'
-m^ Ebû Dâvud 7 Ceîr b. AbdiUah (R.A.) dea.
069) HahI Sûresi &yet : tss.

— soe —
:

AKSIRMA VE ESNEME ADÂBT


Isl&m'n emrettii içtimai adAbdan.biri de aksrma ve esneme ^

ad&bdr. Terbiyecilerin gocukUura bu adâ.b öretip Adet hialine ge-


tirmeleri ve bu busuite dUat ve özen gG^umâeri gerekir. Tâ ki,
çocuklar t^to bu «dft^ ha^ l»larak lâyk olduklar e-
yerimiai e3ssxâBat ve MMS. adâb ^»^a^^^t^inler.

Ancak, Peygamber (A S.) Efendimizin irâd buyurdu|;u aksrma


adâb nelerdir? Bunlar öyle sralyabiliriz : - .

a) Sünnette sâbit oIdu|:u £ibi, hamd. rahmet ve bîdâye^ E^e^


riyie balOantU klmak :

BeiûMM karnem
bu hususta öyle buyurmutur :

«S^Kden mam «akrard zascnan, el^undu lâlah. desin. Kardei ve-


yft «i»^ da : «YerMMe^<^ âmi^ Aksran ona cevapla

söylesin.»

Ebû Dâvud ile Tirmizî'nin rivayetinde, aksramn unu söyleme-


si nakledilmitir : «Allah bize ve size mafirette bulunsun.» (766)

ite bu hacUslerdenaadafeonuclan çkanycaraz :

— Aksran kimse <el-Hamdu liUah» veya «el-Hamdu lillahi


M»M*1-Alem!n» söyler. Ya da «^-Hamdu fflahl alâ küUi hâl* der.

— Yanndaki arkada ise ona «Yerhamuke'llah = AUah sana


rcdmetini indirsin!» der, . .

— Aksran ona cevapla «Y^ittWraiöm m Ftuâfc bftle-


küm = Allah sîzi doru
yola eritirip, o ytdda ^l^iirafflmz salasn,
kalbinizi düzeltsin» der. Veya «Allah bizi ve sizi maftfîretine eritir-
sin» eklinde cevaplandrr.
MMûmana gereken, bu sözloi not edip Uygulamakür. Çünkü
bunlar sahih rivâyetlm^ tesbît edihni me'sûr kelimelerdir.
b) Aksran el-Hamdu liUah» demedii takdirde, yanmdaki «Yer-
hamuke'llah» demez. • .

'(797) Bu hususta Peygamber Efendimizden ban livftyetlV' vatdiT. G«Elf«


(A.S.)
^Ugi için bak : el-Ezk&ra>Nevevl ; >T6met-l Ats» balial*.

_ 507 —
Niiol^m Asl;alxla« f«k Musa (ÎVA.) diyör Hu Ivu:9U5ta

MirTO »fcmîî& zamm


oI-H.amda }\iin-f f!'->v.,:' i^^^^tmUo biîîtnun, y?:».-
ni ona YerhnmuKo'ita':, -rio-ym. ÎIl-Hamdu Jillal dsmezse, siz de Yer-
lamukoliah, demeyin.» tVG8)

Ashid-Vdan liz. I'nes (R.AJ anîalyor :

'P^^^^^^ Et'oni.î'niz.n >ru7.rurtda iki adam riltsîrd.

Cmîardaa ^âl-H^^ftte Ullah» dedL Arkada da co^'apla «Yerha-


feicî

mtîe'ilah» dedi. Difren ibe '^eî-HsmdLi lüUh:* dedii h^ltlc' -rkada


ona «Yerhamuke'llah» demedi. Baraîi üz^nno o ;'dan üz;.rtusuna
belirterek «Bon ona temîUe buruvdura, ama o bana temtte, bulun-
mad» dodi. Poyf^ambrrn-T-z (Af-.- 's, rcrrU. :^i-"pîn !;> am uyararak, «Bu
AUah'a hamdotti, ama sen hamdetmedin». buyurdu.

yoktur. Çünkü böylece ^ksaoa, akstdikian sonra Allah'a hamdet-


mesî hatrlatlm olur.
c) Aksnrkpn c.U vcy mendili Agzm üzerine» koymak ve müm-
kün o!du^;u nisbotto sesi aiçiu.ltjr;ûi' :

Ashata'iîaû Ebû Hûroyre CR.A.) dîyor ki :

— «ResûliUIal (A.SJ Eîendîraîz ak.südigj zaman elini veya sî-

bsscsnî aziiim üstüne .kardu, nesini aiçaltrd.'^ (769)

bir hadîst^ Jsö fidyi<3 î>uyuiiiim§tur :

— '<Esn"îi!3e vc ^ks^rma r^sîia-snda sesi yükseltmeyi Aziz ve Ce-


lii okm AUaî ho kp.rîlarEiE-;,* Uliü
d) Temt en çok üç, defaya kadardu"

Aksran l<ii':ii- h\w.n anîr-rd. Initrarlarsa, sünnete uygun olan


udur ki, y£iaiudh!ci knj:^:r, üç (.Uyf.aya kadar «Yorhamuke'Hah- der.
Nitekim Asîuiüdan Soiuao b. Ekva* (li.A.) diyor BiiritfMa, Pey- M :

tîambor A.S.) EfyRîlsraî/Jn yanmcîa akfiid. Een de «r»«l« feöfeö^-


yordum. îîesûîüKah (A.ff;,î «Yerharauke'îieîs» d,edi. Adam il£tal
^Içüncü defa aterâL Hs^Ml^fe tA^«3J Kf-^ndimi^ de her defasfttlâ

tîBS) Mu:^ilim : Ebû Mû;i; ia.A.< fiöM.


Ifî.n i.ttanl^'.-"«i!'-,u<'.: roii». ü';i;:i. fözîa titariu kimse için âfiy^-
vü «ijii'.moUfî ••'ü:i j-Lüionü inuslehuu uidugnu söylemilerdir ki bu

-j) Cayr-i înv.riijnr.u. *Aiiah seni doi^r^' yola «a-itirsiiî!" eltliiide

— Hcl^ûîüUüi A.S.) EfedimKn yaanda aksirrlar


Yaliîidiler,
ve Peygamberin onlara «Yerhamuke'Uah Aîîah sana rahmetini
indirsin» diye dua {etmesini umarlard. Oysa Peygarnberimiz (A.S.),
«Yphdîküî lü lLih ~ A!*uîi si/i do^ru yolfi. eritirsin veya iletsir^
dilekte bulunurdu. 17723

0mm wmyabana
Mm. 'm. usta^
pimmmmBS&A s^p^^srte
mâsma^

J^a^f^e. müslüman hr erkefin


M
Mâm "m-
mm
onu
'

Alküi sana rahractini indirsin^ demesi xfSS^ görül-

« AlIaJj iss^ irllfeteaetini indrsîn» dedi. Bunun üzerine


<Câh;J bîr â^.» dr^di. Bununla, yabann kadnn aksrmas-
nn temîti, yasî ona «Ycrh^a^kl'U^br tâ&cûliEtösmiB. jnfikrûh '
oJiCbl'
'
a, 4773) '. .

A) IibMs. a^bet«xdo eaeisameye GaUmsk : .

. î^^^ te. ta^s^JftpP^^ ^ffîma^^ ;buy^'

mm^ Me MMm ^ter^nda, taMim^ onu

i;/7i) Ibti Smm iibû 1-ureyre iliM.} dua.


t^^- 'Mjü ÜâViKi - Tirnizi : Ebû Musa (U,A.) deo.
'•t
»
SLAM'DA A ÎLE ElTlMt
sin» demesi bir hakktr. Esnemeye gelince, o eytandandr. O halde
sizden biriniz esnemek istediinde, mümkün olduu kadar ond gei
çevirsin, yani esnememeye fialsn. ÇüztkÜ ^zden birifiiz esoeylice
eytan, ona güler.» (774)
Esnemei geri çevirmek mümkün obnadmâot
B) ogzm ^-
tüne koymak
'

Bu konuda Resülüllah CA.S.) buyuruyor ki Sizden biriniz es- :

nemeye baladnda elini aznn üzerine götürüp tutsun. Çünçü


Co esnada açk bulunan) aza eytan girer.» (775)

lim ve ictihad erbabmm çou bu hadise dayanarak, ister namaz


içinde, ister namaz dnda esneme e^asmda eU azn üzerine koy-
may müstehab si^ynuiardur.
C) EsHefken ses çkarmak lekrûhtur :

Resülüllah (A. S.) Efendimiz öyle buyurmutur : «üphesiz ki


Allah, aksrmay esnemekten holanmaz. O halde sizden biri-
sever,
niz esnerken. Hal, HaahI demesin. Çünkü böyle ses çkarmak ey-
tandandr ve eytan buna güler.- (776)
Dier bir hadiste ise öyle buyrulmutur :

«Dorusu AUah. esnemekle birlikte, aksrmakla beraber sesi


yftkseltmeyt ho ^u^amaz.» (777)

Ksa bir açklama :

Selef-i Si^ÜShln'den y^alan r*?%fflte fSo^ kim saEssöieyi durd»«


rm i^t^ k@ndi^ hâtau 4^ Mmi^^ ta^M^
£^^â^^^ iffinemedîgini g^irirse, AUah'm isaüyle esneme on-
dan gMerilir.

îte buraya kadar yazdklarmz, slâm'n aksrma ve esneme


edebi hakknda koymu olduu en önemli kaidelerdir. O halde ter-
biyecilere gereken odur ki, kendi aile efrad ve çocuklaryla örenci-
leri arasmda bunu uygulamal, davranlaryla onlara Örnek olma-
l^te. B@^eee çocuklar sosyal hayatlannda ve insanlarla olan mü-
nsebetlerinde bu adAb âdet edinerek yerine getirirler.

(774) Buhari : Ebû Hûreyre (R.A.) den.


Wm MSste s msSi «l-Bsâ^ (RA.) den.
(776) Müslim - Tirmizî - Ahmed b. Hsnbel :

(777) bn Shmi ! Abdullah b. Zübeyr (RJV.) daa.

510 —
l^m bâtün buniar sosyal adâh kcmssxnia ^h^a konulmu en
açik km^d V0 ^siâ&îyrte. lW2îl^la münasebette ve karüamada uy-
gulanacak en güzel kuralliuttu'.

Müslüman kii bunlar ameli olarak uygulad, toplumsal ha-


yatta bu hususta örnek olduu ve günlük yaaynda bunu gerçek-
letirdii nisbette saygya lâyk olur, takdir ve saygnlk kazanr.
Müslüman çme, selâm, izin isteme; oturma, kalkma,
kii, yeme,
konuma adâbmi; nezih ve zarif olma ve bu ölçüde mizahta bulun-
ma terbiyesini bilip uygulad zaman ne kadar deer kazanr, ör-
nek olur, ahîâkan yücelir!. Kutlama, ta'ziye, aksrma ve esneme ada-
bn bilip yerine getirdii ölçüde ahsiyet bulur.

bütün bunlar, slâm'n küçük büyük her müslûmana; ka-


Evet,
dna erkee, hâkime, mahkûma; hükümdara teb'asma; âlime ve sra-
dan halka vâcib kld
edepler ve nezaketlerdir. Böylece insanlk ya-
psnda faziletli toplumun belirtileri ortaya çkar; dilleri, cinsleri ay-
r olduu halde müslümanlar biraraya getirip tek vücut klar; renk-
leri ve kültürleri deiik bile olsa onlar ayn kalpta dondurup e-
killendirir.

Tarihe bakacak olursak, u


gerçei görürüz Müslümanlar uzun :

yllar devlet ve saltanat kurduklar, hükümet ettikleri devirlerde îs-


îâmi anlamda olan bu sosyal adâb ve terbiyeyi uygulayp mü'minle-
ri tek vücut halinde birletirip bütünletirmilerdir. Müslümanlarn
Halifesi,bu adâblan gerekli gördükleri, uygulanp uygulanmadn
denetledii zaman, spzu dilen adâ.bm ürünleri topluma ahsiyet ve
fazilet vermitir.

slâmî topluluk dayanma ve yardmlama bulunduu, birbiri-


ne nasihatç olduu, iyilikle emredip kötülüklerden men'-
kefil olup
ettikleri devirlerde, insanlar gruplar halinde gelip slâm'a giriyorlar-
d. Çünkü onlar o devirlerde Müslümanlara bakmca. onlar edep,
terbiye ve ahlâk potasnda ekillenmi bir bütünlük içinde; davra-
nlaryla örnek olacak Ölçüde, alm - satmlarnda gerçekçilik düze-
yinde görüyorlar, ister istemez hayranlk duyuyorlard. Tabii böyle
bir devirde insanlarn gelip slâm'a girmesi, Onun adalet ve denge-
li düzenini kabul etmesi, onun sonsuza dek uzanan risâletine imân
getirmesi çok normal idi. Hiç zorlanmadan her akl eren kendi ihti-
yaryla gelip bu faziletin gölgesine giriyor, huzur buluyordu.
te bunlar Müslümanlarm ahlâk ve sosyal adabdr.
Ve üphesiz ki, bu ümmetin ilk gelenlerine yakp uygun edan

— 511 —
Is. A M' ',i A A I I, l. t:<. T! M I

ne ise. sonra gelenlerine de yakan odur. Bugün ank H'rbiyecücrü


gereken odur kihanmet ve gayretlerini toparlayp güçlerini birtofvfi
îorek, azim ve heveslerini Jarekete geçirip niyetlerini üadfilctrrerok
Müslüman kuaklan rözü edilen sosya] adab ve faziletten yeerip
çkan adâb ve terbiye ile eitmelidirler. Daha Küçük yata iken mev-
cut nesli ele alp ba§l '.maldrlar ki, elde edilecek seme v; da}\a
üstün ve kaliteli olsun, bonuç da ona göre bir gü/.olKk a etsin. Bun-
can dolay da Allah (C.C.) onlara hayr ve iyilik verecek. Kyamet
güîTÜ kendileri için büyük bir mükâfat hazrlyacaktr. Yeter ki ter-
biyeciler, bu sorumluluklarnn idrâkinde olup kendilerine gerekeni
yerine getirsiiTer...

.Jteî (C.C.) tjosdoru amel edenleri, ihlâs üzere i gören-


elfeette
leri mÛLkâfatlandn^ wet güzel amelde buluBaom &Ea^m msM etmm-
"
Konunun sonunda iki önemli mesele^ ^ret etmek istiyorum :

a) Yukarda belirtilen içtimai adâba, hiçbir din, akide, kurum ve


sistem tslâm'm gösterdii itina ve önemi gösterememitir.
b) Bütün bu güzel ve yarad adâb, slâmm. içtimai bir din oldu-
una, dinsiz insan kurtarmaya, insan-
topluluklarn slâha, fertleri
lar ilâhi hükümler çerçevesi içindu kardelie sevkettiine delâlet
etmekledir,
slâm'n bu sadece kâgu üzerinde ilenen bir mürek-
faziletleri,
kep veya rafa kaldrlan bir kitap deildir, o bütünüyle hayatn her
döneminde uygulanan balbama bir sistemdir.

«te bu Allah'n yarattdr. Haydi O'ndan bakalannn neJür


yarattn gösterin bana! Hayr, zalimler açk bir sapkJUk içindecU?*"
ra».» t778)

ÇÎ>v4AÎ MUHAKABA VE DENETLEME


Çocuun davranve gidiini ohunlu yönde ,t;eUt,irip olutur-
makta içtimaî murakabe ve dencLcmenin önemi oldukça büyüktür.
Çocuk henüz trnaklar sertlemeden sosyal hayatn murakabe sis-
temine uyum
salar; iyiyi kötüden seçip ayrd edecek düzeye gelir;
toplumun hayat yapsn, gelime ölçüsünü anlar, onlarla nasl kar-
laacan Örenir ve toplumda müahede ettii aykvnkk ve sap-
malar düzeltmek için insanlara hayrhah olma usûlünü idrâk öder-
se, bu onun için hayat boyunca yönlendirici bir âdet olarak kalr.

trm Lirime ! 11.


TERBtYEClLERlN SORUMLULUKLARI

Ksaca belirtmek gerekirse, çocuk gelimeye balad günler-


den itibaren iyilikle emretmeyi, kötülüklerden men'etmeyi âdet edi-
nir, bunun usûl ve metodunu kavrarsa, -ki bunlar genel göüü ko-
rumada îslâm'm en esasl kaideleridir- bozgunculuk ve sapklkla sa-
var, ümmetin ahlâk ve faziletini ayakta tutan unsurlar muhafaza
ederse, toplum içinde kiUigiu. deer ölçüsünü, hizmetin anlam ve
hikmetini bulmu olur.

Çocuk gözlerini hayata açp gt^0^Q balarca ona cesar^


kahramanlk ve hakk söyleme duygusunu aUyacak terbiyecilere,
öütçülere ve yol gösterenlere' ne kadar çok ihtiyacmz vardr. Bu
alama, çocuk kiiliini kazanp toplum içinde tenltîde kudret bu-
luncaya, öütçü oluncaya, hakk çekinmeden söyieyinceye ve hayr-
hah olmann gereini yerine getirinceye kadar sürmelidir. Ama top-
lum yapsnda iyiyi kötüden ayrd etme basireti, üphesiz ki davra-
mlann ve düüncelerin en hayrhsdr. Çocuk bu snrda kalmaz, al-
d cesaret ve kahramanlkla, edindii slâm kültürüyle, Allah'a dâ-
vetçi olarak Ortaya atlr, slâm risâletini teblii görev edinir. Eri-
lik ve sapklklar düzeltir; bütün bunlar yerine getirirken hiçbir
ayplayann ayplamasndan endie duymaz. Ve artk hiçbir müste-
bidden veya zâlimden korkmadan Hakk sözünün yükseltilmesine ça-
lr.
Ama çocuu böylesine basiretli^t^umudenetleyince H^Bm ara-
snda otokontröle riâyet eid 4Ûzeye getirmenin usûl ve s^ialesi
nelerdir?

a) Umumun müsbet görüünü konmak, sosyal bir ödevdir .*

tslâm, akim, dinin ve sahih örfün uygun ve yararl gördüü htt-


SB^an emretmeyi, snf ve çeitlerinin farkl olmasyla birlikte bü-
tün ümmete ka^ dinin ve akün fena kabul ettii eyleri men'etme-
yi» tem^ eden un^omâft sâi ^Srûün-zmhafazaflau ^az lâkm, büfe£^

^ i^^^^^ig^ MMI^m i^nseler mmmiâ& bir fark gözetilme^


mmüH mmns^^-
^^m&
Azcak beUrtüen hMüii» Mft
mmSmmmâ&.^sâmaaa^ss^ S3m aâaaailanna
Ml
farz
^ ^-
Ig^^
mipfirt. Âm. 2toanda bu hnmstâ. i<^;^le p^tmi^ Miâpâ ^Müailn
mid seviyiecte tu^Unusna (U^cat göstinunelezlzü tonl^ efmittr. Öy^

— 513 _ islâm'da AUe£ÂltimlCUt:l-F: 33


leki bu çok önemli içtimai ms^
irerine getirîlMeet b£r l^aosenin
muûi tJ^tulmamasm, herkesiû âtramm» ^^^km HffllÖa m '

irfaninsb göre bir katiuda bulunmasna dikkatleri çekmitir.

Bu konuda temel kural, Allah'n u buyruudur :

— «Siz insanlardan yana çkarlm


en hayrl bir ümmetsin^
iyilikle emreder, kötülükten men'eder, Allah'a inanrsnz.» C778)

Mû'minl^n i^^^mi vazifeleri hakkmda Allah (CX^


Imyumt^tur :

—-Mü'mnlerin erkeklerle mü'min kadnlar birbirlerinin velî-


leri (yardmclar, destekleyicileri ve Allah için dost ve yaknlar)
dirler. yilikle emrederler, fenalktan men'ederlen namaz [vaktince
klarlar, zekât Cyerli yerince) T«^ler de Allah ve Peygamberine ita-
âfeed«nrter> (780)

Peygamber Efendimiz ise gerek Ashabndan, gerekse s-,


(A.S.)
lâm'a girenlerden, slâm cemaatine katlanlardan bey'at alnca, u
hususlar üzerine anlatma yapard Skntl ve geni günlerde jit-
:

mek ve itâat etmek; neeli ve üzüntülü zamanlarda dinleyip uymak;


nerede olurlarsa olsmlar ancak hakk söylemek ve Allah (C.C.) yo-
D^^ Wzmet ederken hiçbir ayplayann ayplamasndan korkna-

Nitekim Ashabdan Ubâde b. Sâmit (R.A.) diyor ki Resülüllah


:

(A.S.) Efendimize, iitip itaatetmek; skntl ve genilik, ferahlk ve


bunaltc günlerde bu itaat üzere bulunmak, bakasn kendimize ter-
cih etmek, ehline kar hiçbir emirde çekimemek, ancak , Allah
CC.€X) j^iuâ^an yanmmz^ desin bir delille açk küfür olduunu gör-
döfte^ l^'teum müstesna.... nerede olursak olalm ancak hak-
söylemek m_ Mlah (C.C.) yolunda hiçbir ayplayann aypMi!Ka«^
dah korkmamak $a^yla li&f'&i ettik.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizi, kendi ashabna, toplumun ferdi,
ferdin de toplumu murakabe edip denetlemesi hususuna misali u
getirmi, onlarn durumunu bir gemiye benzetmitir. Tâ ki, her müs-
luman içtimaî vazifesini murakabe ve denetleme açlarndan te'ki-
den yerine zâlimin elinden tutup ona engel olarak her za-
getire;
man "faydasz kiilerin abes davranlarndan güven içinde kala, üm-
metin inanç ve ahlâkm selâmette tutup,, onun karakter ve varln

(779) Âl-i mrân Sûresi : ItÛ.


I78p) Tevbe Sûresi : 71.

— 514 —
k%irUf% iklimlerin, serke sapklarn istibdadndan \snmâli
vnniyete kavutura.
I3u hususta ResûlüUah (A.SJ Efendimiz öyle temsili bir açkla-
macta bulunmutur :

— «lâhi smrlan ayakta tutup ona riâyet edenle, ona riâyet et-
meyip ihlâleden kimselerin misâli, bir gemide kur'a çekip kimine
üst katr. kimine de alt kat çkan bir topluluun misâline benzer. Ge-
minin alt katnda olanlar, su almak istedikleri zaman üst katta olan-
lara urayp, biz kendi katmz delip su alsak, ilstümüzdekilere bir
eziyet etmesek olmaz m? deseler. Bu durumda üsttekiler onlan ken-
di hallerine te^-kedip, istediklerini yapmalarna onlan brakacak
olurlarsa, hepsi birden helak olur. Ama onlara engel olup ellerini tu-
tacak olurlarlarsa, hep birlikte kurtulurlar.» C781)
yilikle emretmenin, kötülüklerdenmen'etmenin slâm ümmeti-
nin her ferdine vâcib olduunu te'kiden beyân eden ve bunun her
müslüman fert üzerine içtimaî bir vazife bulunduunu açklayan hu-
suslardan biri. kötülüklerden men'etmedikleri, bu husustaki görevle-
rini yerine getirmedikleri için srail oullarnn laneüenmeyi hakket-
mesidir. Bir insan ilâhî lanete, ancak boynuna düen bir vacibi ter-
kettigi, yerine getirmedii zaman müstehakk olur. Buna âyet de- u
lâlet etmektedir :

lsrâil oullarndan küfre sapanlar, Davud'un ve Meryem olu


sâ'mn diliyle lânetlenm ilerdir. Bu, onlarn isyan etmeleri ve ta-
knlk yapp haddi amalanndandr.* (782)

Bütün bu uyarlar, erkek kadn, yal genç, küçük büyük her


müslümanm iyilikle emretmesinin, kötülükten men 'etmesinin vâcib
olduunu gösterir. Yine bunun vücubuna. Resûiüllah CA.S.) Efendi-
mizin u hadîsleri de delâlet etmektedir :

— oullar günah ve syânlara dalp kötülük iledikleri


«Isrâil
zaman, ilim adamlar onlan bundan men'ettilerse de onlar vazgeç-
mediler. Bunun üzerine ilim adamian onlarn meclislerinde onlarla
birlikte oturdular, onlarla birlikte yeyip içtiler. O sebeple Allah
(C.C.) onlarn bir ksmnn kalbini dierini vurup (kalblerini bir-
araya getirerek) onlan Dâvud ve Meryem olu sâ'mn diliyle lanet-
ledi. Bu da onlann isyâmndan ve ilâhi smrlan amalarndan dola-

y idi.,.»

t7m Buhar - Hnnizi : Nu'm&n b. Beîr (RA.) âsn.


(782] M&ide Sûresi : 7B.

— 515 —
Sonra da ResûlüUah (A;S.3 dayand yerden Ise^â&i çoldp <^«az^
du ve öyle buyurdu *Hayr, vallahi, (bu lânettffli IÎUrt;Ulanazsuiiz)
:

hattâ kötüleri susturup hakka gerekli klmadkça.»

Yine vûcubu te'kid eden hususlardan biri de. îsl&m'm hakk


.^M^ll^ m te^mt Sapasalam v^tM& onlan islâh edip do-
Isstan,
rultan^ h^j^asüHL pespayelerin eline vurup önleyen vecibesini benim-
m^üMp ^^iM jl^ t^tein helâk olam bey&^te Aâ- :

halH Ki^km'dâii 'Z^rn^ bint Cah (R.A.) a^a^yor :

— Peygamber Efendimiz bir defasnda müthi bir korku


(A.S.)
içinde yanmza geldi vo «Yaklamakta olan er ye kötülükten vay
Arabm hâline!.» dedi. Sonra da iki parmam birletirip halka ya-
parek, «bugün Ye'cuc ve Me'cuc'un eddi u
halka gibi açlmtu-!.»
. buyurdu. BldUm ffes^rîne kendisine dedik isi Ya ResûlüUah! Aramz-
:

da sâlih kiiler vazken helâk 102 olacaz?» Cevap verdi «Evet, ah- :

U^astâsm, be^gUEfKfülok. «sünker fiilter çoalnca...» mm


Yine bu vücubu te'kid eden hususlardan biri de, sapklarla mü-
. cahede ve mücâdeleyi terkedip kendilerini geri çekmek suretiyle
üzerlerine düen vecibeyi yerine getirmeyen ümmetin isterse seçkin
kiileri olsun hiçbir ferdinin duâsmn kabul olunmayacadr :

AUah Besûlû lASJ Ivuyurdu : ^

— «Canm kudret ehlinde tutan zata yemin ederim ki, ya iyi-


likle emreder, kötülükten men' edersin iz, ya da çok sürmez AUah
üzerinize bir azâb gönderir de bu defa duâ edersiniz ama duanz ka-
bul olunmaz.» (784)

Hz. (E.A.) Vâlidemiz anlatyor :

— ResûlÛllah Efendimiz içeri girdi; bir eye âhid oldu-


(A.S.)
unu yüzünden anladm. Abdest ald, hiç kimseyle konumad. Min-
bere çktp oturdu. Bende odamm duvanna dayamp O'nun neler konu-
aca^m ^loaemeye çaltm. Önce AUah*a hamdedip O'nuiiâyk veç-
hile Mft m mm û% «öyi» % dm
tamlar üphem 1^ mm
sb» (öyle) ^mu^ ç ^rflS^ Siliste, ft^^t^
imamete h&r
teîan duâ eâ^ âm âv^sm
â& 9tE& Mr mf
W^ etmlyeceglm. benden isteyip
vermiyecebn^ benââ ^fmdmt ^e!|$ ^^ssâ pmim
etmlyec^pa bir dumm meydana gelmede Bmce yeri^^^rin.»
ftMcî - Wi0^ ! Zen&h um Cam OUVJ üm.

— 516 —
TERDYECtLEBlN SOHUMLULUKLARI

Hz. Aie
(RA.) devamla diyor ki I9SûlüIlah : AS.l Efençlimiz
daha fazla bir ey söylemeden indi: (785)
yilikle emretmenin, kötülükten men'etmffioia -«^etbu &^lees
için olmayp baz makam ve mevki, ilim ve irfan sâhibî kimilerle ilgi-
li bülmdufun^ Udri sürüp u
hâd^i- delU gotirenlere gelince :

«Sizden tim bir kötülük görürse, onu eliyle deitirsin, buna güç
getiremezse, diliyle deitirsin. Buna da güç getirmezse, kalbiyle tik-
sinip(deitirmek için çareler düünsün) ki bu, imânn en zayf ya-
ndr.» Bunlara göre :

El ile iyilii emredip kötülükten men'etmek. hükümdarlara ve


devletin yetkili organlarma vâcibdir. Dil ile iyiUgi emredip kötülük-
te men'etmek, ilim adamlarma vâcibdir. Kalb ile iyilii ^nredip,
kötülfikten nen'Mmek ise halk tahakasma vâcibdir.» (786)

Hadisten böyle ât IMsta gtlmrmftk, yosaâi 3u azOamda istidlâl


etmek, kesin M
Mmt^t^M^mmtst. Çünkü
umuma delâi^ «te. Br lâfzdk. Ajm
haM» -mmi «MEN»
mmm^ Mülüû el veya-
|« <^ kaü te d^EMtaee güç getbren herkese, kötülüün yay-
guUc^mti^ Isüyûk lâr tehlikenin doacagm anlayan her müslü-
mana vâ<^bâir.

Az yukarda geçen iadiste de bu anlamda umum ifâde etmekte,


ve «ümmet» kelimesi de ayni umumu yaratmaktadr. Cenâb- Hakk,
Kur'ân'da «ümmet- tâbirini kullanarak öyle buyurmutu! ^^^
hayra çaran, iyiMb mmâsm^ ^MMttet mmi^f^Mf Imoei
sun îîte kurtulua ©renler ^biffite;» Wîi
te
burada geçen «ümmet* tâbiri, bütün bir ümmeti içine al-
. maktadr; onlar hangi tabakadan olurlarsa olsunlar farketmez, hep-
si ayni kelimenin kapsamna girer. Devlet adamlar, âhmler veya
halk tabakas olsun, hepsi ayni tabirin çerçevesine dahildir.
Böyle olmam olsa, o zaman ümmetin fertlerinin, yollar ve kav-
aklar tutup ümmetin dinine ve ahlâkma kar menfi plânlar ha-
zu-layp fikir birlii edenlere, ümmetin inancyla, kutsal deerleriyle
alay edip onunla oynayanlara ve yeryüzünde zulüm ve fesâd ileye-
rek yaayanlara seyirci kalmas gerekirdi. Oysa slâm dümanlar,
Allah'm nurunu azlanyla söndürmek istiyorlar. Ümmetin bir ba

(785) bn Mâce - bn Hibbân : Âie (RA.) dan.


mm ^m^msmÂ..
mn Â14 îmm.. sütmi . o4.

— 517 —
SLAM'DA AlLE ECTIMI
tan bir ba^a birleip kötülüe kar mukavemet etmesi baka ne ile,
hangi yoldan gerçekleebilir, Ancak hepsinin bir saf halinde di» ve
ahlak küçük düürenlerin zulüm ve tuyan edenlerin karsma di-
kilmesiyle gerçekleebilir. O halde -emr-i bi'î-mâriif, nehy-i âni'l-
münker» ümmetin her ferdiyle içiçedir ve hepsini ügüendjrmekte-
dir.

O
halde lMyeciler, ^^msUûs^ olan nesîm kalb «âte^pe^m m
edebî cesaret, söz ve W^
kahramaiîM ek;^- W ^m^^n
îer. Tâ ki, çocuk henüz trnaklan yumu^. um^tî gSz^eK^ mm f

koruma uuruna erisin, kendisine vâcib olan «iyilikle emretB^* jg-


nâUktan men'etmek» buyruunu anlayp uygulasn; toplum içinde
iyiyi kötüden ayrd edecek bir düzeye gelip her insan için faydal bir
unsur, yönlendiriçi bir mimar olsun.

«yilikle emretmenin, kötülükten mefi*etînenin» bir takm izlene-


cek, uyüacak usûl ve metodu, gerekli artlan vardr. Terbiyecilere,
^Man çendi ahslarna maledip benimsemeleri, sonra da ço-
Çül^misM etmeleri, gerekir. Böylece çocuk, sözü edilen usûl ve
laetpdu akledip aîilftf' kurallarna uyup hizmet çizgisini belirler.

Bu düzeye
gelen çocuk, kendini iyice anlayp kiiliini kazann-
ca, Allah'a çanda bulunmaya, yani insanlar O'na davet etmede
bütün himmetini kulîamr, iyilikle emreder, kötülükten men' etmeye
çahrsa, elbetteki daveti o nisbette te'sirli ve güçlü olur.
zlenecek j^i ^
miâ^ta. m^joce, ilim aâi^^mm ^ d4vel#-
erin çounm uygun görd^|fû yaral kabu eö^ m
™M «^a^^ Naklediyoruz r.
*

A) Davramlannm sözlerine uymas.


Çünkü Cenâb- Hakk buyuruyor ki : «Ey imân edenleri yapam-
yacamz eyi neden söylüyorsunuz? Yapamyac anz eyi söyleme-
niz Allah yannda büyiUc bir gazal)
'
yir.»
' '
(788)
'. '
*

lEeadînî?! uautnrsünta 4« nsanlara iyiUIte m. mmâmMm^-


<789)

Dier taraftan bu konuda ResûlüUah £A.SJ Efendimiz öyle bu-


yurmutur : . . - V

17881
(7SW
Saff Sûresi s
Batooa S$resi
^i 144. • -
^ . ^ ^
'

— 518 —
— -Kyâmct g£tolt oÂum ^lrîlerek atee atl^. Bwmn Üzerine
o adama d&eim k Â, m^amî mim « m
olda? lylUkte cmi^ffiSâa fi^i»,
kötülükten alkoymaya ;:almadn m
yoksa? O da onlara u mWh
verir î Hayr, ben emrederdim fakat onu kendimde uy^la-
iyilikle
maz, yerine getirmezdim. Kötülükken men'ederdim. ama kendim kö-
tülüe gid«r^ enu ilerdim.» (790)

dir?» diye sordulOSla O bai^§» CCvab Yi^rdl *MvMmm^ ümne:


;

tinin hatipleridirler ki yapmyacaklan eyleri söylerlerdik Allaî'm


latab'n oJmte »a qröwiîJa aaeJ etoasderdi,- (79 iJ

Bura^ S0lef4 s^aua, kendi nefsietini ve (jöcmjklaniî. . #v


ha^îi^ ^m ^^Ü^p
^aba çekmedeiv t»i:^U^ iyÜik m tak^ i^,
sâlh ari^'^ emretmeden önce AIIs^^ dâvet etmekte ve bakasna
bmlan Öretmekte ^^nca görürlerdi.
^Ce Hattab olu Ömer IRA.)! O, inssmia^a iyilikle emt^tmetllm^
önîâa kötûlûklerâsm i)aîm*«*îa#Ea^ JçsBaâi mMn gîto^ -

çocuunu toplar ve onlara. derdi ben feicaa


; «Bilmi olun ki,
sonra insanla $aaa ^ma e^ma^m o^yart ve fu e^r-
den men*e#öcepm, Mah'a j^aln ederim ki, s^dle^^^^in, benim
^
men'^^^öö, î^^tea î*ya^«^^^ eylerden birini y4wW4 bao^a
Ulamam olsun veya insanl^a raa^^ei^pm eylerden bij^^ »y^m-
yp terkettii haberi bana gpetoK^j ^s^in ki, mm %^siî^ teftfeîî
ederim ki, ne yaptn arr.» Sonra dpn çkar, insanlar diledi
i hususlara çarr, bu durumda hiç kimse ^eri kalmayp hepsi de
Onuii ^ecUiee kî4a^ verir ve ita^ ed^cU .

Ve ite 0^ir Allab bol ^to^ eylesiia) Onun ymm-


Ife. .

da ^#üîil^ tÂj. ^iEiümla^ #i1^ka hi^ta lf^Sxmm fc^ *^


tipten mntlaka Allah S^$:&»d; ^ünde. sorar «O hîtabenls sayi :

arzu. ettin?» meftlindekî hadîs okununca alar ve sonra öyle derdi ;


«Siz samyor musunuz ki. sîze kar yaptm
konumamdan dolay
gözlerim aydnlanyor? Ben biliyorum ki. Allah Kyâm&t günü bunu
benden soracak, o konumanla neyi irâde ettin? diyecek. Ben de. «Ya
Rabb! Sen kalbime âhid olarak bulunuyorsun; eer O S^efjya Sence
sevildiini bilmeseydîm, herhalde onu iki adama okumaz ve anlat-
mazdm,» diyeceim. (792)

t790) Bufaari - Müsiim. .


- .

(7911 tim M- - ^heki


mz) B^^aM . îba 25î Sünya..

— 519 —
SLÂM'DA Ath BNTM
Hakk'a d&vetçiler. slâm'n bu yüce edebiyle kendilerini
Evet.
edeplendirsinler ki, insanlar onlarn sözlerini kabul edip öüt ve ir-
âdlanna kulak versinler ve çagnlanna olumlu cevapta bulu&sun-
1ar.

B) Mm* ^Sterâan kötülük, ilim adamteium icsa;^^^


tCânto olmcd.
kiinin üzerinde farkl görü ortaya kojrmayaca kesin hu-
îki
suslardan biri de, müslümann men'ine çalt
«kötülüün», fkh
ve ictihâd ehlinin icmâiyle bu ismi tamas gerekmektedir. Mücte-
hid imamlar, güvenilir dlimlorce, kötülük olup olmad, münker ca-
yhp saylmad hakknda farkh görü ve hükme sebep olan ey-
ler, îslâm eri&tmca «münker» saylmaz. O halde Hanefî Mezhebin-
ce ^^s^^3bS^s0» saylan bir eyi, afii Mezhebince «münker» saylmad^.
^rnâe^i MameM t^m bir kiz^nin afiî mezhebine hücum etmesi, on^
lan tefsmta hiç ama hiç uygun ve yakr lâmmi Min
belî mMebine baiü ^^mm, WM.mâzMâ^knamwl^eföm
hoT^ÜBn durum ve husufl^ safamiMii^
gibi.

âo|^
ctaes.
mezhep imamlamilm b^r^, delS telama y<dt^da

fA Torm ve m&
göre, hükmünü kt^mtun yajgî iaMk bir hük-
me varabilmenin bûtûn yollazim aratmp bÛtün imte^lanm kul^
temtsr. %

Sözünü ettiimiz Mezhep îmamlanndan herbiri, kendi mezhebi-


m Pif^GöMs Mdii gibi. Kitap. Smem, Kyafi Vö telâca. '^öWm$^
ww^. Üriak ^ disma^ s^^e^t^fiii^^mG^ tenamair. mm
tü^â^ nws^ ^^ote iâmâe gelien, s^üh
v9 MMi MNht ote zekât, anû^ im j^harette birer b^p
lak- ^mam tak^ ^s^Ete^, Deâm iacetol de denild^
«Kim bir Âlimi tak^d ederse, Allah'a s&Iimen kavuur.»

Günümüzde mukallid olduu halde zamann müctehidi geçinen


baz kimselerin dier mezheplere bal bulunanlarca ilenmesinde
salanca görülmeyen 'hususlar redde ve inkâr etmelerine onlan kna-
yp natla bulunduklar yerden ayrlmyan
suçlamalarna gelince :

bu adamlar, ümmetin birliini bozmakta, izzet ve baarya adm


adm giden tslâm cemaatini alkoymaya çalmaktalar.
Bizim bu gil^ere naihate^ l^^^i MNMüP^ Mf0m
geçip,â^tllck^Em im MSââl^eae^ iâM^Eâste; M^tteâda
dîd ed^ ve çep^^e^e oaûan kuatâEm küför ve ahlaksizhk mcimm
— 520 —
TEnnlYEClI.KUlN SOrHfM!,ta.UKl.ARI

mahiyetini anlayp takdir etsinler, onlar saran tehlike çemberim


görsünler ve sonra da. balangçta mezhep imamlarnn sözünü u
alp kendilerine düstur edinsinler «Biz, üzerinde i'ttifak ettiimiz
:

fi eyle ederiz; ihtilaf ettiimiz eylerde


amel
birbirimizi mâzur görürüz.» te zamann müctehid geçinen
mukallidleri, önder mevkide bulunan imamianmn bu nasihatini alp
itibar edecek olurlarsa, o zaman ümmetin birliini korumaya çal-
anlar arasnda hissesi bulunan bahtiyarlar snfna geçerler. Bu-
nunla da kalmazlar, Müslüman cemaatinin zafere ve baarya do-
ru attklar her admda onlara sened ve destek olurlar. Cehd-u gay-
retlerini biraraya getirip slâm'n muhteem saraym kurmak isie-

to* fgy deildir. Çünkü 0*na göre zorluk dly© bir ey


düünütonez.
C) Kötülüü gidermede kademeli bir metot uygulamak :

Kötülüü gidermeye çalan kimseye, bu hususta pedagojik bir


yöntem uygulayp merhale merhale adm atmak gerekir. Önce hiç-
bir tecessüste bulunmadan -münker» yani kötülüün ne olduunu
tautmaya çalr. Sonra da kötülüü ileyen kimsenin kötü olabile-
ceini ileyip anlatr. Sonra da kötülüün önüne geçmek için v^az
VQ irâdda; nasihat ve korkutmakta bulunur. Kötülük iliyeni, Allah'-
n h^ap gününcteki hükmüyle, ad^^^le. Yerecei karhk töhW
edip kalted k{»te iK>kmaya yöne^^
Bütün bunlar fayda vermeyip netice salamaynca, bu defa ar
^Usrle e
balanr, tehdid ve tahvîfte buluMarak öyle öyle yapa-
c^^n s^fâin ^mm
ri^jEÜs^ wM^m^
g#P iienm teÜÜI^^

h^ksma saldrmc^ durdmr. Bütün hmiar sonuç r&tmeM^ IB^- *

mmmt haÜJide leStâtt giderilme ^^l^hf. sUsih kullamhna^.


BMhci tasit î^hrken. insanlar arasnda bir fitnece ^bebiyet ve~
î11m^^so«^ Mt im te ^gaal^ km^
olduu tekdtrdfl
ka yoHâr ye çarel^ düünülecek. Sonra ^
c^oaat halinde hareke-
te geçilir, gere.ktiMe l^mm. silâh bulundurulur, ama k3i^a4a4 ^-
kanimaz, klfnda tutulur, çünkü aksine bir tutum fitneye yol aça-
bilir, fesad körûkleyip ehirleri harap edebilir. (783)

1793) Belirttiimiz sifth metodu, deiik If&Ms' kulluiUuak imam Gaz&U'nij


îhyâ adl eserinden ikf as edilmitir.
.

Gaz&lî'nin bu metod v-j jsûlü ilerken. Bâtni hareketinin en hzh devirlerin-


^ & ^m
-j
i^ ^ fai^^Enz. t^Am Devleti o sralarda güç ve sat^iüaî k^Eiâast
SLAM'DA ALE F.OITM
Kötülüü gidenrede balangç noktas -Fukaha'nm da
olarak.
belirttii gibi^iddete ba vurulmaz, bu caiz deildir. Yani irâd ve
uyan, güzel nasihat fayda verdii sürece iddete ba vurulmaz, daha
ar bir metot uygulanmaz. Meselâ, kötülüü gidermeye çalan kim-
se, sevgiyle, nezaketle, güzel sözlerle, iyi öütlerle onu gidermeye
muvaffak oluyorsa, ar
söz kullanarak adm atmas caiz deildir.
Sert davranp ar
söz kullanmak fayda verdii sürece, el ile mü-
dahale edilmez ve böylece irâd uygulanr.
Kötülükle mücâdele eden kimsenin hakim, âlim olmas, kötülü-
ü giderme usûl ve yollarn bilmesi, hiçde ho karlanmyacak. iyi
netice vermiyecek ekilde bir yul izlynenKsl gerekir. Artk Kime ftik-
met verilmise, gerçekten ona çokça hayr verilmitir.
D) Kötülüü men'edecek kiinin ince. zarif olmas, iyi ahlâkU
bulunmasi gerekir.
nsante hayra, iyilie çaran ^^@nâa m 0M ^Marla be-
zeli olmas; c^laB MfcülliM^den men'otmeye çalan JM^^n
Sifa'ylarla birlikte yumuak, nezaketli olmas, iyi a|}ISJe
lunmas vâcibdir. Böylece te'sir. doruuna yükselir, onu» l^ys^^
kulak verip olumlu adm
atmalar daha güçlü ve köklü olur. Sö
edilen incelik, efkatlilik, yumakik ve nezaketlilik, halk islâh, h
k tebli ve Allah'a dâvet yolunda bulunan kimsede en belirgin nok-
tasma ulamas gereklidir. Çünkü ResülüUah (A.S.) Efendimiz b'
güzel sfatlarla süslenmeyi emreder ve bu husup*a Ashabnda ©n g^i-
zel örnek ve Önder olurdu.

Bu konuda Resûlülto ^UJ ElendimE öye buyurmutcr :

«^UiKle emreden ttee^ iâr edi^!- tTöiJ

feyte biteirasa, mulMa


sa, onu aypl ve kusurlu klar.
cm langî t^^$m ^ çekilip sMsm^

— «üphesiz ki Allah çok zarif, ince ve yumuak sfata sahiptir:


incelik, zariflik ve yumuakl severi iddet ve kabala kar ver-
aüdiini, yumuaklk ve incelie kar verir. (796)

Resûlüllah (A, S.) Efendimizin yumuaklk, incelik, nezaketlilik-


teki örnek ve önderlii, aadaki misallerle belirginleir :

— A^a^- KiKto'dan Ebû Hüreyre (R.A.J anlatyor : Eedeviler-

(794) Eeyhaki Amir b. uayb (R.A.) den.

- 522 -
— ':

'i i:HniYKc:i!.i:tUN sorafMi.u UKr.ARi

den Mcscld-i Saadet'n içine iedi. Oradaki Müslümanlar onun


biri
üzerine yürümek istediler; bunun üzerine Peygamber (A. S.) Efendi-
miz onlara öyle seslendi «Onu kendi haline brakn, dokunmaym,
:

iedii yerin üzerine bir kova su dökün (temizleyin). Sizler kolaylk


göstermek üzere gönderildiniz, zorluk ve meakkat göstermek için
deil.... (797) ,

— Yim Ashatfctan Ebû Umiime 'CR.A.) anlâty<H-

— Gençlerden biri.Peygamber AS.) Efendimize gelerek dedi


M X BaîsîllâBfl^ vSsâ e^nmmi izin verir mi^?»

Bunun üzerine orada bulunanlar seslerini yükseltip (öfkeyle o


gence bakmaya baladlar). Peygamber (A. S.) Efendimiz, «Onu ba-
na yaklatrn!» diye emretti. Genç yaklatrld, Peygamber (A.S.).
ona, biraz daha yakla derken genç adam. Peygamber CA.S.) n tam
önüne gelip oturdu. Ve aralannda konuma geçti u :

P&y&mh&r — Annen için böyle bir ey arzu eder misin?


Genç — Hayr, Allah beni size fedâ eylesin.
Peygamber — Kerkes de senin gibi kendi anneleri için böyle bir
ey arzu etmezler. Ya kzn için böyle bir ey arzu eder misin?
Genç — Bs^, l^i size Ie4% e^iesi^
Aliah • -
P^gpmM^ — H^kes de mîH li^ ken4i kzisrma 'Mst ^
Râvi bn Avf, bu soru ve cevabn halâ ve teyzeler hakknda is-
tenip istenmemesi eklinde devam ettiini söyler. Genç her defasn-
da, «hayr, Allah beni size fedâ eylesin.» diye cevap vermitir. Pey-
gamber CA.S.) Efendimiz de ona, her defasnda, «herkes de senin gi-
bi bunu arzu etmezler- buyurarak onu düünce^îfcfct irazgeçirmeye
çalm ve sonra da elini 6 gencin gösü fe^ffi»^ öyle duâ ^^me
etmitir «AUato; bu gencin kalbini l^l'löttk
s
gte^aMa ba- W^
la, n€umus ve {Üsttü! koniv»
O
günden sonra o gence zinadan daha çok sevilmeyen bir fiil

yoktu, yani en çok holanmad ve sevmedii ey zinâ oldu. (798)

Ashabdan MUÂviye b. Hakem (RA.) anlaty<H- :

gün ResûlüUah (A-SJ Efendimizle beraber namaz klyor-


——
- Bir
„ *' '
.
"
.

vmfimvm mm mmm'
MI Im^ iMi0d ünad-i ce^m : ile.

— 523 —
î s T. A M [) A A I [ F F G ! T I M I

dum. O
srada hazr bulunanlardan biri aksrd. Ben de «Yerha:qu-
ke'IIah» dedim. Herkes bana göz att. Anlayamadm ve «ananz siz
yitirsin, size ne oluyor da bana dikkatle bakyorsunuz?» dedim. Ben
böyle dediimde onlar ellerini dizlerine vurarak uyanda bulundular.
Beni susturmak istediklerini anlaîanca sesimi hemen kestim. Pey-
gamber (A.S.) Efendimiz namaz bitirdi. Anam - babam Ona fedâ
olsun, hayatmda Onun gibi güzel öretip eiten baka bir kimse ne
önceleri,ne de sonralar görebildim. Allah'a yemin ederim ki. Efen-
dimiz benim bu hareketimden dolay ne yüzünü b£ina ekitti, ne be-
ni dövdü, ne de ar
bir söz söyledi. O sadece unu bana öretti
«üplen olmasn ki bu namaz klnrken insan sözlerinden hiçbir
ey ona uygun dümez ve yakmaz. Namaz bütünüyle tesbîh, tekbîr
ve Kur'ân okumaktr.» (799)
VaizlerdenAbbasî halifelerinden Ebû Cafer , Mansûr'un
biri,
huzuruna girdi ve çok ar
konutu. Bunun üzerine Ebû Cafer ona :

•Bize kar biraz yumuak ve hogörülü olmaz msn? Çünkü Allah


senden çok hayrlsn, benden çok daha kötü kimselere göndermi,
Musa Peygamberi de Fir'avn'a göndermi ve sonra da ona unu em-
retmitir «Senle Hânn, Fir'avn'a yumuak söz söyleyin, olur ki
:

öüt alr veya Allah'tan sayg ile korkar.»


Bu güzel uyan ve hatrlatma üzerine vaiz efendi utanm, Mu-
sa Peygamber'den üstün olmad, Halîfe'nin de Fir'avn'dan daha
er ve kötü bulunmadm anlamt. .

AUah. Peygamberini edeplendirirken ne doru buyurmute :

— «Ancajc Allah'n rahmetiyledir ki, sen onlara yumuak (ye


hogörüyü ^MMtâ.
1^1^ bat yüreim ü^saydu. MM^e
^rai^stet^^^^te, #iM»ât Ö hal^ oaUan aiB'ei «»tKur çin Is^pâr-

EJ Dâvetçinin eza ve cefâlara kar sabrl olmas gerekir :

Toplumu veya insanlar Allah'a dâvet eden kim-


islâhçb ÇitbSââ^
senin birçok ezâ ve cefâlara mânz kalaca söz götürmez bir ger-
çektir. Çünkü bu arada marurlarn satamasma, elem verici dav-
ranlarna, câhillerin ahmaklna muhatab olur. Alayclarn alay-
h tavrlaryla, .sö/Jcriylo karlar, tliç üpho yok ki. bu durum,
Allah'n gelip geçen peygambor, dâvetçilor vo islâhatçlar hukkmdu
koyduu 'SünnoLuJlith'Lan biridir. Kuthumaktan baku çaro yoktur.

t'/ffitl '.'tniilit i Miil/ Mui»vy<] b. ( lJtr'<l«tfi


(imt AA i }mt^i tmrimi m
524
:

l^^tl^^^ÜN SORUMLUI.UKIJVRl

Cenftb- Hakk bu duruma iâretle buyuruyor ki

— «Elif Lâm Mîm. nsanlar


inandik' demeleriyle kendi halleri-
ne terkedileceklerini, çetin snavlardan geçirilmiyeceklerin sa- m
nrlar. And olsun ki. onlardan öncekileri de çetin snavlardan geçir-
miizdir. Allah elbette doru olanlan da bttîr; yalanclar da bilir.*

(801)

— «Yoksa siz, kendinizden önce gelenlerin benzer durumu ba-


nza gelmeden Cennet'e gireceinizi mi sandnz? Onlara ezici üzü-
cü sknt ve zorluklar gelip dokundu da sarsldkça sarsldlar, o ka-
dar ki. Peygamber ve Onunla beraber olan inanmlar -Allah'n yar ;

dmu ne zaman?» diyecek duruma gelmilerdi. Haberiniz olsun ki,


Allah'n yardm yakndr.» (802)

Bu konuda, Lukmân'm oluna olan tavsiyesi yer aJr. Lukmân


oPuna öyle öütte bulunmutu* :

^ M
Me)
sabret,
«Oulcazm!
uygun olan eom
namaKi
M
^elte hmûnr araneâteeye dei^ ^toNSti*^
desdM^ Cteei^ «Meâ, iSB^an
saylanM da mea*«i JBN^a gedene
(803)

Bu âyetlerin nda,
Allah yolunda belâ, mihnet, sknt ve
üzüntüler.' bütünüyle Cennet'e uzanan yollardr, geçmi hatâlarn
temizlenip balanmasdr.

Nitekim Cenfib- Hakk. Kur'âJi^ Kerînin*dfi buymyor : .

— «Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarndan çkarldlar, bci^tliat yo-


lumda ikenceye uratldlar, savatlar .öldürüldüler, anma and
olsun ki, onlarn günah ve kötülüklerini örtüp temlzÜyeceinl.
rndan rmaklar akan Cennetlere elbette sokacam. (Böyle^ Allah
katndan bir sevâba (eriecekler) Sev&bn «ami MUl^ yiMSMrtldr.#
.

Ashabdan Sa'd b. Kbi Vakkas tl^.A.) anlalyor :


Peygamber (A..I Br&ntilmize decttk ki i Ey AM'IH mMm
Eli»^ ^
^»flll boiûya m^ruK kalr"/ Efendimiz bfa» ^^
v«43i fm^i^ * «PiByi0i»rteAu% «mtrH da âgmm^ d«r«co Inpr* ii«îl ^»I-
m buluriduf^u nNbctiKs b(Mâ,yla kany kanlya »nUp smavdan m-

(iM A;k*-J/Ut '.'.ity.:) r: 4

mm Mi i ö^rtfâ mm*} IWi

- BZÜ -
SLÂM'DA ALE ETM
çer. Dininde saiabeli. sk ball
varsa, belâs da o nisbette iddet-
li olur. Dinine az ball
varsa, ona göre belâ ile karlanr. Kui yer-
yüzünde, üzerinde hatâ bulunmad halde dolamcaya kadar belâ
onun yakasm koyuvermez.» C8û5)
bi|er bir hadiste ise, Eesüültah (AS.) Eferidimi2 öyle buyu*-
mutür
'


«Cennet, naho ve üzücü eylerle örtülmütür; Cehennem ise
ehvanî eylerle kaplanmtr.» (806)

Ariik Hakk'a dâvetçiye, nasihatç mücâhide gereken, dâvetçile-


rin ba
ve efendisi Resûlullah (A. S. 3 Efendmz'e bakp teselli bul-'
naktr. O öylesine eza. cefâ. yalan, iftira ve tiksindirici eylerle kar-
lat ki, kendisinden önce hiç kimse böyle bir ibtiiâya mâruz kal-

manu, cndan sonra da kimse o nisbette bir ibtilâ ile yüzyüze gei-
'
miyecektir. -
'
.
'

Mânkler, l%Kfanber CAS.) B^swâimi^ îlM ^velte ftUkoy^


m$kk îçin yolunu kestiler, alsfe. Î5^f*fle gelmedik hile ve desiseler, ya-
'an ve if^raiar düzdüler; ama O, Oe alç^cU, n& ba edi, de bk-
knlk ve ylgnlk göserdi. O'nun yolunu artmak, ona uyanlar
aldatmak, ilâhî buyruklar tebliden menetmek için çok sistemli ve
plânl hareket etliler, ne var ki, Peygamber ve arkadalar eilme-
diler, geveklik göstermediler, ylgnlk izhâr ölmediler. Efendimiz
Hakk'a çar yolunda büyük bir ;;abr ve sebât gösterdi, ezâ ve t:ef a-
larm her türlüsüne katiandi, nubiani davrand, derinlere kök sal-
mi dalar gibi dira:k o;, "'kta durdu. Allah'n yardm ve fetih ge-
lincfeye kadar sarslnitid, gû-.-* ^ni brakmad.
Mimm^e islâm risâîtn bayram la^yante, Nsryüzünde
hüküralestü i^mmm ^^l^^aîm y^c^a, .fet-îidlî^j^ dayanma gücüy-
le s&t^t îalmak^ ÂBah C.C.I ^û^da hear »le^alûsat ye eziyete
katlanmaktr. Eer b@âl«Hr ^isanh günlere erimek, gökçekte mu-
halvltik bir zafere kavumak edita hususlan
istiyorlarsa, tavsiye
aynen kendilerinden uygulayp hizmetlerini sürdürmeye çalsnlar.
Burada karmza bir soru çkmaktadr ;

— Kötülükleri gidermeye çalan kimse, bundan dolay kendisi-


ne bir zarar dokunacandan ve onu hemen gideremiyeceinden enw

im:^) rirnû/.i - bn M&ce bn - Hibb&n ^ K^im : Sa'd b. Ebi ViVECKAS (R.A.} dem
f(KXl) Sabih-i Müslim.

— 526 —
TMRHtyKrlI.KBlN St >RIJMUJHJKI.AIU

ft^tî duyduu /.umun. bü vt>ciböyî yerintf getirmeye clevam etmesi hâlâ


(.jii/, olur mu?
Meselenin d yüzüBe bakUaGak olursa, Icfiiülüü gid&eme^ '^
haimU l^^^b- Hakk. Lukmaa Ic^sa^oda genellik
tâiz olur, ÇüûIcü
*»deF msshî3'50|te feuyumüit^ M ^fe^ikle emret, kötülükteo men'^
:

m Vfj bana gelen belâ ve musibete sabret. Dorusu bunlar arzedil-


rnege deer ilieftiir.»

Kur'ân'n bu husustaki nass, Allah'n buyruunu, kötülüü gi-


dermeye çalan kimsenin kendi nefsine dokunacak bir zararh ve
onu giderme umuduyla takyîd edilmemitir. Bu, una delâlet etmek-
tedir Niyet AUah (C.C.) için hâlis olunca, müslümân kendini lî^B®
:

cesaret ve gücüyle ortaya atar, nasl olursa olsun, bir eye aldr et^
«>âwfcÖ%Ül^e mtcâdeîe eder. ît© Wt <^îunda eesîö'^tlt «aya
atlmak cidden azmedilmee deer il^düsif^r.
Ebûbekir B el-^abi diyor ki :

^ H^ttMuri gid&tm^ ÎEom&unda


mücâdele eden kia^. bu-
nunla kötülüüii Â^erileceinî umuyor ve ayn zamanda dayak ve
öldürme $iH tehlikelerin l^x^9M ^^i^g^i^mâjil
a^toEÛMîBm çouna göre^ Jbu âurumda da mM^d^s^e devjam .etme-
liiü^îr., Apm. kötllgö ^d^r#tot umudu yoksa, bu durumda mü-
câdele ötmesinin ne ifei bir yarar ohu"?

bn el'Arab, netice olarak sözünü una balamak istiyorlim:

adamlarnn açklad niyet hâl& ötot^ kiiRfia


gibi, kötülüü gi-
dermeye çahmas en uygun yoldur; aröte* mîntm m
vecibeyi ye*fne fetimeltaif.*

eyhzâde, iratü'l-slâm'm erhinde diyor ki :

— P^kavuklukta bulunup insanlara dtan sevgi


knamaktan, ar söz iitmekten W
dayaktan korkmazî mâmM ^dü-
rûîxm te^S^m varsa tel^. ^1ef4 ^lSâ. hî^Mr eyo ald-
rp ms^^* m^m ût3^&^mx hm^ ûmtsm mrnn^ kâtâiüJ^ ^&pn
leri vazgeçirmeye ^li^rlâ^ hem âdil davranmyan hükümdarlara
bu hususta söylenecek söz ne ise onu söylerlerdi.

Bütün bu saydklarmz, kötülükle mucidolo otmf; //uUodunu bil


menin dndaki artlar ve kaidelerdir. Bu bakmdan iyiJkio tunm
den, kötülükten men*etmeye çaldan kîmî*tinif t/ügili f^lrria^. mm^
dele usûl ve metodunu bihnesi vâcibdir, Tâ ki, yapa<f;aj^j hj>îm'!t h

— 527 —
Isla M' DA ailJî etImi
)ân eri&t hükünUerine uysun, onun kapsaml ilkeleriyle uyum sa-
lasn.

î|te toplum ^l^mm korumakta, fertlerin toplumsal


ad&b ve kurallara ^tsepamam fiftPftmâkta en önemli -m $^ta, zamanda
^m^- v^'çdjftcak- ess^lar bmtei^. ^^s^scâler^ @nce bunlar ke&-
re^âteE fjS^^Mîa öylece gocuk hâif'fi^ ^lâluna ginfl&m.
n benimsemi olarak balam^ b^Mi sorumluluun^ y€U*£^ ve îMh
l^ioelerini id^ ederek basrata admm U;maIdr. .

F) Solef-i S&lihîn'in bu husustaki tutum vo hizmetini hatrla-


mak :

Müslümanda cesaret ve ecaat huy ve duyusunu kökletiren,


toplum düzenini koruma ve gözetmeyi belirgin hale getiren faktör-
lerden biri de, tarih önünde selef-i sâlihîn'in iyilikle emretme, kötü-
lükten men'etmedeki yeri ve erefli atalarmzn bu husustaki him-
met ve gayretlerini örnek edin m e m izdir. Erilii dorultmakta onla-
rn gayretini gözönüne getirmemiz gerekir.. üphesiz ki, onlar geli-
mekte olan kuaklarn ruhuna en faziletli ve üstün eserleri, izleri b-
rakmlar, gençlerin azim ve gayretini verimli bir düzeye getirmek
için birçok model ve örnekler vermilerdir. Öyle ki. onlar, mevcut
gençleri, yozanlann, saptanlann ve hakk bile bile inkâr edenlerin
karlarna cesaretle çkarmasn bilmi, kötülüü girermede baa-
rl admlar atmlardr. slâm'a kar saygl olmayan, faziletli ahlâk
konusunda hiçbir ölçü tanmyau ve buna kymet vermiyenleri def-
r|i yola dâvet etmekte, ar
bir sürtümeye meydan vermeden hak-
gücünü 'Me^ ^S^sim^ baan salamlar^. îçinde ya^
jsgFWI#l1n
admz çada bu se^g^dar ^
cEa^ lUnte duyd^la^^mz GMp
Selef-i Sâlihîn'in iyilikle emretmek, kötülükten men'etmek hu-
susunda elde ettiKleri baarlardan bir takm
örnekler verelim ki,
gençlerimiz için. güzel an ve duyarl bret olsun :

aJÖnlü zâhidlerden Ebû Gyas, Buhara'da kabristan kesiminde


eyleirdi.. Günlerden bir gün din kardelerinden bazsn ziyâret
amacyla ehre gittL ^sm & mrmSm ^mi'a hukütom. t^mt Âhr
laeAl y$ adamlan. berab^lerind^ I^^^ W
^û^B^âenrm so&A açtj^nd^^ l^^i^ ^i^r^z
li^nzarâs» i^^ünce kendi kendine t%le seslendi : «By neSsî bir

— S28 r-^
rumla kar karya bulunuyorsunclur. £ier susarsan sen de oalara
(TM is^brsin.,.» tâl^M s^lre kaldiz^U, M^'ta^ fordm di-
redikten sonm «lisâ^ de^e^ dorultarak lulkm sM^m
^man
» je^srelerin üzerine yürüdü.
myan o gTKP^ akna döndüler Ve
% hükümdarn
«asiar zieye uradktan ^m^^t
evine snM^n
baka bir ey
düünemediler. Durumu hükümde:» mlattlc^. Bu<*
nun üzerine hükümdar, ad geçen zâhid'i buzunma celbetti ve ara-
larnda cok ilinç konuma geçti u .*

If^^^dara kar gelenlerin zindam boylayacan M^m^


Sen de, Rahman olan Allah'a kar gelenlerin çlgn alevli
Cehennem'e atlacaklarm bilmez misin?
îyiUkle emretne, kötülükten men'etme görevini kim sana ver-
mitir?
— Sana emirlik veren zat.

— Beni emir yapan devrin hallf esidir.

— Beni d» «Sreve s^^eden, devrin Hdifesinin Rabbsdr,


%{i

Bunun üzerine hükümdar Nasr, biraz düündü ve sonra öyle


dedi :

— Seni, iyilikle eaawsetBE^ kötülükten men'etme göreviyle Se-


merk^t'a ta'yin etUm, or^^ ^
--^ Cendimi âmya gitmekten süettim.
— ' Dorusu emredilmediin zaman kendini görevli sayp
hayret,
hasbî hizmet etmek istiyorsun. Sana resmen görev verilince, ^m^m
kaçyorSîM!.
— sen beni ta'yin edince .azledebilirsin de. ama Rabbm
Çünkü
ta'yin edince O, beni azletmez, kimseler de o zaman beni azledemez.

— Hacetin varsa sâyle!.


— haeeöm var, gençliimi bana geri ^vir!.
BiJ-

— Bxm» fûcûm yetmez. Baka hacetin varsa söyle?


— Bir hacetim daha var, Cehennem bekçisine bir mektup yaz
^ bana azâb etmesin.
-^'S^m da gücüm yelanöz. Bn îid^âen ba^ bir hacetin yc^
müdür?

529 slâm'da Aile DÂitimi Cilt: 34


SLAM'DA aile ElTtMl
^ Ver, Cennet bekçisine bir yaz yaz da beni Cennet'e kabul et-
sin.

~ Buna da gücüm yetoe^


— O halde bütün hacetlerin kaps, ama tek kaps olan Alemle-
rin yönelip ona el açmamz daha uygun olmaz
Rabbna m? Çünkü
kendisine arzedilen hacetleri yerine g:etirir. ' >

Bunun üzerine sdylenecek baka bir jMpiaints, imSföS^


alaca öüdü alm, iledii kötülüklerin îmimm ymm0. Sylece
zâhid'i serbest brakt. O da Allah (C.C.) için yüklendii emr-i bi'l-
maruf, nehy-i ^i'i-mûk@r hizmetini sürdürmek için yola çkt.

b) hmm ^esB&, îhyâ mâh M^hsiB. m kssay nakletmitir :


Devrin ünlü edibi Esmaî, gördüü dikkat çekici bir olay öy-
le anlatyor : Çan
deerli bilginlerinden Atâ' b. Ebî Rebâh. devrin
hükümdar ve halîfesi Abdülmelik b. Mervan'm huzuruna girdi. Hü-
kümdar tahtnda oturmu, çevresinde de ülkenin birçok yöresinden
gelen önemli kiiler yer alm bulunuyordu. Bu toplant, Abdülmelik
hacc için Mekke'ye geldiinde tertiplenmiti. Atâ' Hazretlerinin içe-
ri girdiini görünce hemen ayaa kalkt, onun elinden hürmetle tutup
tahtnn yannda sa tarafma oturttu. Sayg dolu bir yönelile yü-
zünü ona çevirdi. Sonra da aralarnda u dikkat çekici konuma geç-
ti :

H^fe — Ta EM ^luhemîns^U bir linetiniz mi var?


-« Tâ
ltöi^^#BS*mi»i»î Alfaib'a Hartmi ve Pey^untee-
rm Haî^i haklânda^ Allah'tm kork.
Halîfe — Bu yeri imâr edeceime söz veriyorum.
iki

Atâ' — Ansar ve muhacir çocuklan hakkinâa âa AUah'tan


kork. Çünkü sen onlann himmet ve hizmeti netipesi bu makama
çebildin.

HaU^ ^ Oate koruyup gereken yardmda bulunacam, müs-


Atâ' — Serhadlerde nöbet bekleyen, ülkeyi koruyan askerler
hakknda da Allah'tan kork. Çünkü onlar, Müslümanlar koruyan
kaleler, güven içinde yaamalarna yardmc olan kuvvetlerdir,'

Halife — Onlara gereken ilginin gösterilece^de üpheniz oi-


masm.

- 630 —
:

ITHI'.l VI eli I U:n SC -ut -mi i


-1
!-|\!..\Ht

Ata' — Müslümanlarn durumuyla, yakmücin ilgilenmek hu-


susunda da Allah'tan kork.
WBMe — Gereken ne
rih olabllirshlte.
i$e o yaplc^sd&lr, ta hususta ^ mO^t^-

Atâ' — Kapnda hizmet görenler hakknda da Allah'tan kork,


onlar gözet, unutma; kapm onlara kar kapah tutma.

Halife — Dedi^ husus yerine getirilecektir.

Bu konuma sona erince, Atâ' b. Ebü Rebah HaQ*etien müsaade


isteyerek ayaa kalkt. Halife de yerinden frlayp kalkt, ve oiaun
edhMi tutarak sordu :

— Ya Ebâ Muhammedi hep bakalannm hacetinin karlan-


siz
mas için bizden bir eyler istediniz. Biz de onlarm hepsinin yerine
getirileceine söz verdik. Sizin kendi ahsî bir ihtiyacnz yok mu-
dur? .
'
'

Devrin büyük ilim adazm kemAl-î vakarla $u cevab verdi


— Yaratlmlardan beklediiiniz bir hacetimiz yoktur, dedi ve
ayrld. Halîfe duyguland, ayakta gözleriyle onu takip ederken öyle
mrldand «te asl eref ve vakar budur!»
:

Osmanl Devleti âlin^AMa l^^^aMi yazan


c) e-AKA-
KU'N-^U'MANtYYE adh kitapta kssa yaddr u :

— Sultan Selim Han, hazine bekçi ve koruyucularndan, me'-


mur ve âmirlerinden 150 kiinin öldürülmesini emretti. Durumu ö-
renen devrin eyhülislâm' Alâuddin Ali b. Ahmed el-Müftî, vakit
kaybetmeden yüce divana gitti. O devirde eyhülislâm ancak çok
Önemli bir meseleden dolay yüce divâna gh-erdi. çeri girince, di-
vanda bulunan devlet ricali ister istemez hayret ettiler. eyhttî^lto,
divandakilere sel&m D^rdi. hepsi de yerinden kftl^p saygyla onu
kfi^tedlar ve mec^^
lar î «Yie
W köe^
In^^üim âttO^. Sonra da sordu-
gelmenizi gerektiren husus nedir?* eyhülislam
eevai» v«ö^ j ^aultaa m i^mm^ mmm^ Onunla konuacak
vmm tümmu ts^ mmmme. tzin vsM ve sy*
hûlts^km yalnz bama Sultan. Sete maa3mm& ^câi. Selâm
"mfp m mtask söze miMk
er'ân öldürülme-
: er^mm görevi»
SuH^n'm âhiretiiü kon^a^-. £by)jai;a^
kri caiz görûhneym ISö kî$inin idamna karar vermisinizdir. On-
balamanz istiyorum.» Sultan Srfim Han. yaratl itibariyle
tSLAM'DA-AlLB BÖlTtM
sert mizaçl idi, eyhülifilâm'u^ im sözün» Jozd Ve arslcvmda u ko
numa geçti :

^ Siz, saltanat lerine karyorsunuz, oysa bunlar sizin gö-


«mMz ^egrildii'. ^
— Hayr, saltanat ilerine karmyorum, sizin Ahiretinizle ilgi-
li bir hususu açklamak istiyorum. Bu da benim vazifem cümlesinden-
dir. Oüan affederseniz, Ahiret'te kurtulursunuz, aki halde büyük
bir azAba urarsnz!. '

Bu hakh
söz ye uyan üzerine. Sul^'n i£^kesi yatt, ^M^ön^
na karar verdii 150 kiiyi affetti. Sonra da eyhûUslftm'i ^bg||^
bir saat kadar sohbette bulundular. eyhülislâm mi^mâa Meyip
ayrlmak üzere ayaa kalkmca, unu söyledi «Sultanm! az önce
:

Âhiretiniz hakknda konutum. imdi de, sizin fazilet ve kiiliinia-


le ilgili bir ricada bulunmak istiyorum.» Sultan Selim Han. -rican
ne olabilir?- deyince, eyhülislâm cevap verdi : «u
affettiin in-
sanlar kapnzn kullardrlar, onlan ilerinden uzaklatrmak her--
halde uygun olmaz.» Sultan bu ricay da uygun bulup hazine görev-
lilerinin eski görevlerine dönüp balamalann ir&de buyurdu. An-
cak unu hatrlatt «Görevlerinde kusur ileyen bu adamlara her-
:

halde bir cezâ vereceimdir.» eyhülislâm, «Evet bu câizdir. Çün-


kü bu yetki Sultan a aittir.» dedi ve selâmet dileyerek huzurdan ay-
rld.
d) Msr
Yüksek er'î Mahkeme Nâiblerinden eyh Muhammed
Süleyman anlatyor «Yakn dostlarmdan Muhammed Fehmi Na-
;

duri Paa, Ahmed Bedevi Efendi'den, o da babasndan, o da dedesin-


den naklen unu anlatm -ki bu zat, Msr Hidvi smail zamanmda
Ezher eyhi olarak bulunuyordu- Msr'la Habeistan arasnda sa-
:

va çknca, üstüste Msr ordusunun hezimete urama haberleri


gelmeye balad. Bunun sebebi de ordu araSmda ihtilâf ve bölünme
idi. H-dvin kalbi darald. Bu sebeple biraz nefes alp skntsn gider-

mek için yanma erif Paa'y da alp dar çkmay kararlatrd.


Bunun üzerine erif Paa, ona «Böyle seni knayanlar varken ne
:

yapmak onlan defetmek niyetinA mlsiat* Üye eenmoa


istiyorsun,
Hidiv u
cevab verdi «A Efendi! Allah bana llhâmda bulunup, gö-
:

süm darald zaman Sahîh-i Buharî'yle iltica etmemi, ruhlar pak


e annm ilim adamlarnn ondan hadîsler okuyup dinlememi ve
u sebeple Allah'n skmtm gictereceini düünmmi ye b^U ^et
aâline getirmemi dilemitir.
;

Durum E^her eyhine aiilatüd. O da deerli iUm adamlarm topla-


d. Biâm' de kbE^ Mikad'yi ^î oktmms^ ^^l^^ftt^ ^»
nunla beraber Mmr spâ^susaa hezimet haberimi devw «âl^^du.
Uim odamlarma urad, bütün öfkesiyle onlara öyle bard
— Sizin bu okuduunuz Buhari deildir. Aym zamanda sizler,
bizim bilip tandmz, sayg duyduumuz selef-i sâlihin âlimlerine
benzemiyorsunuz. Çünkü Allah ne sizinle, ne deokuduunuzlahiçbir
eyi defetmiyor.
Onun bu hiddetlilavn ve sözlerine kar ilim adamlar susmay
tercih etti. Saflarn gerisinde bulunan Ezher eyhi ileri atUp öyle
konutu :

— Ey tsmâüJ kmmcm p^., Çösa^ m, Besûimiah (a.S.) Efen-

tülükten men'edersiö. m
da AUah sizîn üzir&te tedricinizi
rnifliaiat; e6m Sb seçkin kiileriniz duâ, ve niyazda bulunurlar, ama
du&an kabul olunmaz.*
eyh'in bu cevab üzerine ilim adamlannm susmas ve endiesi
artt. Hidiv îsmâil ve yanndaki erif Paa, hiç konumadan ayrld-
lar, îlim adamlar, arkasndan onu knadlar, ayplayp serzenite bu-
lundular. Çok geçmeden erif Paa çkageldi ve «Hidiv ismail'le ses-
lenip konuan eyhnerede?» diye sordu.. eyh ayaa kalkp, «o ara-
dn dedi. Paa onu alp götürdü. Az öncesîtte kâtte
eyh benim!.-
onu knayanlar, serzenite bulunanlar, artk bir daha onun dönmî-
yeceini. bu aynhm son ayrl olduginu sandte erif Paa,
Ezher eyhi ile birlikte saraya vardlar. çeri gitoc»* Hidvi., Mttde
bir kürsü bulunduu hald^ ötüi^haunu gönÜ^.
dündeki kürsüye (Iskem^U^) oturttu ve «^er'de bam I^I^e-
M 1w«£â< t^stBt «â^I^
söylediktea sonra hadtsin
ewe^i. d^
gezü
de oyau sfi^M
bir
^b
a^amasm yapt.' Hidiv sordu
^Mr
:

— Biz ne yaptk ki, bu belâ üzerimize indi?

$9s^ mm^ :

— Ey Efendimiz! Mahkemelerimiz, faizi helâl sayan kanunlar


çkarmadlar m?
Bu memlekette zinaya ruhsat verilmedi mi? çki
mubah saylmad Daha neden sÖz edeyim? diyerek inkâ^ ^tes
m?
cün ohnayan birçok münkerleri sayp d^tül^^ fu- de^^A
m söylem î »G^Sfâim îasü yoNtoft laââ^Wî^* l&âiv s*
:

SLAM'DA ALE ElTtUt


31^, Böyl«^WIt soDm ^lomi dafe» ne yapalm, u
liîiiaedlkten
ülkede yabaiKîîlarfa hamc * aes^ ^âm. tef ^^m. onlarn ûlkesi-
âb*.* yani onlann üikeâ kaBne gelmitir, dedi Ezher eyhi :

— O halde Buharî'nin günah ne? lim adamlan ne yapsnlar?

Wiv bü* s12re bam eip düündükten am'a, öyle dedi


— Dogn söyledin, doru söyledin.
eyh. müsaade isteyerek Ezher'e döndü ki arkadalar ondan
ümitlerini kesmilerdi. Onu görünce çok sevmdüer. sanki yeni do-
mu gibi oldular. (807)

e) *Kenzü'I-Cevher» kitabnn sâOîbi Ezher Tarihin'de unu ftn-

latyror ; ^

— Hicri 1200 ylnda Bübeis'in dousmdaki bir ksmhtt haüa


toplamp Ezl^ e^ ^^^ üaaMeîttö ^laicT^ Mam-
dakî ebolr Muh«e^m4 ^^ttil^ lEendilerine zulmedip gûç ge-
tl^'s^EO^fifi^clfia?!'mcd iS^9Mlcd anlatarak yardmn dilediler.
feaâElr
lu l^tate ^Mia^yle üzüldü ve kzd. Hemen Ezher'e gelerek
«Ü^M^h^ öSo ^^EDanm toplad, külliyenin kaplarn içerden kilitle--
diler. Daha Öû<^ emir ve nehiy sâhipleri olan Murad Beg ile brahim
Beg'e de gereken hitapta bulunmu, bilgi vermiti. Ama bu ikisi de
hiçbir ey açklamâim ve hiçbir hareketsizi harekete geçirme-
mislerdi. . ,

Sûnm vardlar» IS^er ilim adamlan, halka ses-


liB^ y«^an Im zdme kar c^&kân ve i yerleriBB kapüann ka-
pamalann emrettiler. kinci ,
gün kendilerini izleyen geni bir halk
tO|^iihJ#a ile birlikte îbrâhim Beg'in kapma doru yürüdüler. Bir
anda oras maheri bh* kalabahk halini ve görünümünü ald. bra-
him Beg, bu durumu görünce özel sekreteri Eyyup Beg*i onlara gön-
derdi. Eyyub Beg, dan çkp ne istediklerini, arzularnn ne olduu-
nu sordu. Onlarda, «biz sadece adalet istiyoruz, yeni konulan ar
vergilerin hafifletilmesini arzuluyoruz» diye cevap verdiler. Sekre-
ter, «bunlarn, yani isteklerinizin hepsini yerine getiremeyiz. aksi
halde büyük bir malî krizle kar karya geliriz» diyerek uyarda
bulundu. Halk tabakas ve ilim adamlan ona «Bu gerçek bir özür :

saylmaz. Devlet kapsnda lüzumundan fazla ücretlileri bulundurup


emîr sahiplerinin keyfine göre harcamada bulunmalan, bu sknt-
y dourmaktadr. Devlet ve dolaysyla hükümdar hep alan ve iste-
TERBtm^l^N SORUMLULUKLARI

ym âeâ. vmma, yardma koan û^r demektir.» diyerek daha iyi

dövünüp bir l»iltm «armalarn istediler. SekiBter, -müsaade edin


de ben dunîmu üst makama bildireyim,- dedi ve ayrld. Ezher ilim
adamlar da ^nldlar, halk da dald. Çevredeki yetkililer toplan-
d. Murad Beg, u
haberi gönderdi «îki husus dmda bütün arzu-
:

lamanz gerçekletirmeye karar verdik. Onlardan biri, «Bulak Diva-


n-, dieri ise «Camkiye konusu» dur. Sonra da Ezher eyhlerinden
dört zat ismen beliriiyerek üçüncü gün dier emirlerle meayihin
de katlaca toplantya brahim Beg'in evinde bulunmalar bildi-
rildi. Meâyih arasnda Ezher eyhi erkavî de bulunuyordu. Sonun-
da tuplant yapld, zulüm ve hakszlklarn kaldrlmas, haika ko
laylk ve iyilik salanmas kararlatrld. Devrin Kads hemen ora-
da bir yaz hazrlad, bütün emirler, pahalar hazrlanan karar im-
zaladlar. Böylece fitne çözüldü.»

bu husustaki güzel misâl ve örnekleri çoktur.


Selef-i Sâlihin'in
Hepsi de toplumu korumak için insanlann hemen hepsinin de iyilik-
le emretme, kötülükten men etme hususunda olumlu admlar att-
na delâlet etmektedir. (808) Çünkü onlar, toplumu tedirgin edecek
eyleri gidermek, ümmetin birlik ve düzenini salayacak hususlarda
son derece duyarl idiler. Çünkü fert, toplum içinde tulalardan bir
tuladr; umum yararna ve düzenine yönelik hususlar gerçekle-
tirmek, toplumu bozacak mefasidi defedecek çarelere bavurmak
ferde vâcibdir. nsanlarla birlikte faaliyete geçip toplum çatsn, ka-
tksz slâm akidesi^temeli üzerine oturmas, ahlâk ve fazilet ilkele-
rine göre bunu ayakta tutmas, Allah (C.C.) yolunda hiçbir ayplaya-
nn ayplamasndan korkmadan, endie duymadan Hakk sözünü û&a
etmesi ve yüceltmesi gerekmektedir. slâm, bütün bu erefli, t$^^^
li tevcihleriyle her müslümam önce kendi nefsi ûzerindo amaU
yapm, sonra da bakEis üzerinde muraltelletiJ^ f^Mrntesin JiQ$-
retmitir. Böylece otokontrol salanr vw^wû. 6BmM ir», 'âü îne-
seleler çözülür, isl&hat mecrasm hakk îte ^v^r^em^
limiur,
bir île birbirine yix«âanra &lamk uygulanma imkânna ttiü'.
Allah. (C.C.) indirdii Muhkem Kitab'nda ne doru buyurmu-
tur :

rapsi Bu konuda fazla bilgi edinmek isteyenlere, -lA VERESETrL-ENBlY» adl


eserimizi ve birde ehld eyh MûcAhid Abdulaziz el-Bedri'nin -Üim adam-
laryla Emir s&hipleri arasnda Isl&m> adl kitab tavsiye ederiz. Aynca eyh
m^e0mmi.-'mm^miBmi.^Mm Abbbi'HJLEMÂ^ adl vmm mam
ve
nin âyâ da yazdklarn da hatriatog. (M.)

— 535 —
SLÂM'DA ALE ECtIM
— -Asra yemin olsun, insan elbette zarardadr. Aaml3k Im&n
edip iyi - yararl amellerde bulunanlar, birbirine Hakk'
tavsiye eden-
ler, birbirine sabn tavsiye edenler müstesnft„>

— oOo —
1^ ^s^a^au denetlemede, otokbntrolû kurmada bunlar îslâm'm
'Ûn^ m önemli teiM
aâ«ia3ardn:. yilikle emretmek, kötülükten
Wm^OlXûBk konusunda tsIlÂssatm gösterdii en salam ve yararl esas-
drdr.
Baka bir hususa dikkat çekmek istiyo um, onu terbiyecilerin önü-
ne koymak suretiyle yönelmelerini ve içindeki gerçei iyice düün-
melerini arzuluyorum :

O nizamlar hususunda lslâm*m kapsamlhm% â^û'


da, hayat
nürken onu her türlü üpheden anndmp tashih etmektlr./'^y^ CttSU
bu kapsamllln ferdin istekleriyle toplumun yararlan âimsmda uy-
gunluk ve uyumluluk kurar. Aym zamanda dinle dünya, ruhla be-
den, maddeyle mâna, mushafla khç, Ib&detle cih&d flxwnda en sa-
lam dengeyi vücuda jgetirir.
Akide v ramda, tok^ ve ihs&nâl, Maamd m iançta, hayr v©
^ sîm^^fA ^ma^ ^brda» dorulnl^ m vefada, sevgi
ve ken^eHkto, eSî açklk ve cömerU&^i
amaçta, sava ve ilîPl^ fem^t^^
^ mA. re
ve
)m kmmmhJik, dc^ge ve cföz^to tâ k^di^dir.
^
te u âyetler ancak hakk söylemekte, anlalan hususlar dü-
Özel ve genel durumlara irâd etmektedir :

— «Yüzlerinizi dou
ve bat yönüne çevirmeniz (hakiki imâm
yanstan) iyilik ve erdemlik deUdir. Ama (gerçek) iyilik ve erdem-
lik: Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere
inananlarn; mal, ona olan sevgisine karlk yaknlarna, yetimlere,
yoksullara, yolda kalmlara, dilenenlere, köle ve esirleri kurtarma^
ya harcayanlarm, namaz klan ve zekât verenlerini andlap anla-
tklar zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; darda ve zorda ve
savam kztnda sabredenlerin (bu durumlar ve imânlar) dr.
tte bunlar doru olanlar ve bunlardr korunup saknanlar.
Ey imân edenleri Öldürülenler t1llrlf^T^^a, size ksas
karlk, misilleme) farz khnd Hûrre hür, köleye kÖte.^
Bununla beraber kim Çöktürülenin) kardeinde az da âsa 1»^^
TERBYECLERN SORUMLULUKLARI

mrsa (ksas düer); kendisine örfe uymak ve balayiuia ^yffi^ ip*


zellikle Ödemek geremr. Bu, Rabbnzdan bir ha^lelme ve raha^
tir. Artk kim bundan sonra tec&vüsEde bulunorsai cmun için elani
"
rici bir az&b vardr.
ksasta, ey aUflAbpai^da,I^M3r«£ -vardr. Olur
m CAUah'tan korkup) sakuursmm.» (809)

îslâm'm sadece ibâdet dini olup cihâd dini olmadm sanan njce
câJbil müslümanlar da vardr.

slâm'n nizam ahkâmma çamay^


zenlemiyen bir din olduunu velmeden l^^
^
_
Kr'ân'da bu gibilerini uyMW mahiyette a teyru^ dikkaÜerâü
çekmek yerinde olur :

— «Yoksa kitabm bir ksmna inamyor, bir ksmuu ink&r m


ediyorsunuz? Sizden böyle yapanlann cezâs, ancak Dünyamda rfl»-
vayiktr. Kyftmet gününde de en iddetli azftba döndürülüp ura-
tlmaktrr Attah yapageldiiniz eylerdi lta1e{1S&£ de^dlr.»^ (810)
Son olarak, toplum murakabesi dnda tutularak, otokontrölden
habersiz bir terbiye ile çocuun yetitirilmesi hususunda terbiyecile-
rin dikkatini çekmek istiyorum. Bunun
giderilme çaresi, utangaçlk
ve korkunun eitimle giderilmesidir dersek, bu konuyu daha önce
yeterince açklamtk. O halde bu önemli hususun ihmalini utan-
gaçlk ve korkuya balayamayz. Bu bir mâzeret saylmaz. NEFSt

VBim s^jfim mmm ^ m its.


StAliT'SA AVB ETM
TER^l^Emfi LGU SORUMLULUK Mömüne yeniden bakmanz
tavsiye i^firtm. Böylece çocuun ce^orei ve kahramanlk duygusunu
gelitirerek terbiye etmekte îslâm'm açm
oldug^ geni ve kapsam-
l eitim sistemini daha iyi anlam olursunuz. Ayn zamanda çocuun
terbiyeyle kendini nasl utangaçlk. psnkUk ve korkaklktan kurtar-
d daha açk hiçimde izlenebilir.

Doru yolu bildirmek Allah'a aittir.

Hamd Allah'a, Salût-u Selâm Hatemü'l-Enbîya Hz. Muhammed'e


(A.S.) olsun!.

— 538 —
YEDNC BÖLÜM
CNSEL TERBYEYLE LGL SORUMLULUK
den maksat, çocuk cinsel konuyla ilgîll
«Cinsel Terbiye- Mîîito(î-
leri. sorumluluklan akletmeye balacigmt^^ona ye^rtöK^
mek, guddenin ifrazat hakknda sam a^^ilatn^ ve eyUWe I-

^Mslarda onu eitip yetiCMter. çomk 0m^k M^lm ^
gna girip serpildii ve^atm ne demek digiunu anUu&feül^
MMt m MU
^ialnuu iâa^
ram kümdim mmeik saknr. Ona yepyeni bir
neimn di
vo âdet veren
^
t&m& piGss^Eaert&>^:iiü£Ufa^E^ ^^Nsm -mm artk lan durum-
da ^xvei^ arkasna laj^maz, her e;£ mubah hel&l saymam m
lunda y&banalar taraitodan kaplp ahsiyetinden tusaklatrümaz.
Terbiyecilerin ciddiyetle üzerine eilmeleri gereken ve
azimlerini birletirip en doruyu öretmelerini salayan merhale ve
malzemeyi aada srasyla açklamay uygun bdduk î

— Temyiz ya
,
saylan 7-10 yalan arasmda ona izm ^teme ve
bakma adab telki? edilir.

mesgûl eden cinsel te'airîerden uzak bulmdümlur, mm «to» Çok

— Bülûg ya denilen 14-16 yalar arasmda, çocuk evlenmeye


hazr duruma gelmise, ona cinsel ilikiler haklunda bilgi verilir ve
,
bunun adab yeterince öretilir.
— BiUû yandan sont» «g^j^ ça» denilen yaa gelince, ev-
lenmfeye mali imkân bulamyorsa». o takdirde namuslu ve iffetli ya-
amann yoUan ve adâb ilenir ve misallerle kalbinde olumlu izler
braklr.
çocuu ^msâ. kmsâA eilMâs, IM W0
M wm^
$o|i olarak da,
^k
ndayte 1m ta^Ârm
mb^^mi^me^!^ ^omk benâz temA m-^
mm
l^r^teM l^dnuuUE câiz (dur mat

— 53* —
tStAM'OA ÂttM JS#l7mi
Bu konuda ben, ter^yed kardeimin önüne bdlslei d^tenli ve

ca^ önu nasl yönlendireceini bil^ emlayacaktr. Ayn zaman-


da, unu da rahatlkla anlayacak ki, îslâm Dini, terbiye konusunda'
hiçbir eyi ihmal etmemi, mutlaka ilgili bütün meselelerde terbiye-
cileri irâd etmitir, onlara yol göstermitir. Böylece terbiyeci, hayVL'
nundaki terbiye ve tevcih hakkn dikkate alarak tam bir smmh^
luk du^^m^MA çoca^uû cgitecekyir.
S6z£L edilen aada tertipli biçimtte srahyoruz ;

nüloru yolu göstermek ve oj^a. iletmek Allah'a aittir).

1- zin isteme adâb :

Terbiyeci kardeim! bu bölümde izin isteme adabn seninle bir-


likte ele alp anlatmak istemiyorum. Çünkü bu adâb, bua4an önceki
bölümde ye^^cttim agklariim.
^
t^iM Imrada asU ÜM^^ husus, kon - l^^sam Ml
k^Mâ^ ms Mmmia. mutttfr dm6am 0xm eia&Mkieri âmunSa-
^
h söz kamusudur k, bu valdtlerde zin alp öylece onlann yamna ffir-
ma acU^bm a^klamaktr.
Kur'&n- Kerim-de- aileyle ilgili bu ad&b yeterlice açklanmtr t
—«Ey imân edenler! ellerinizin s&hîp bulunduu köle, câriye ve
h^metçilerlniz ve sizden henüz ergen olmayanlar, (odanza girmek
istediklerinde ul üç vakit sizden izin istesinler Sabah namâzmdan
:

önce.'öle scandan (bunalp) elbisenizi çkararak (bir tarafa) koy-


duunuzda ve yats namâzmdan sonra... Bu üç vakit utanç yerleri-
nizin açk
olabilecei halvet zamanlardr. Bu vakitlerin (ya- dnda
nnza girmelerinde) birbirlerinize urayp dolamanzda ne size, ne
de onlara bir salonca yoktur. te
Allah, böylece âyetlerini size açk-
lar. Allah bUendlr ve hikmet GOhibldh:.»

*
^^ ilj ^^c^ '^^

540
onlardftn Öâ^ t^€i|up er-
^ «Sizden
Dlanlann
olm ^uldar^ er^en tâwsm,
MSÜ^ iM ^ tet«y«rek (öylece yannza) gir-
sttdm ste Allai ^ze âyefterini l^ylece açklar. Allah bilendir ve
hikmfik 8&hil^lr> (8i)

îte Allah (C.C.) bu âyetle, evin içinde küçük çocuklarn ve er-


gen olanlarn ana - babalarnn yanna girerken izin istem# ve
terbiyesine terbiyecileri irâd etmekte ve yol göstermektediri

Aniayid gibi. SÖZÜ dileu izin isteme, üç durumda söz konusu-


dur :

Htocdsi l^âM Bem^Mia ^sm. ÇlMâ iEiseâüEg- \m vakitte


fdaia çok yataMarmda uyku ImÜnde bulunurlar.

kincisi Öle scann iyice bunaltt vakittir. Çünkü insanlar


:

genellikle -scak bölgelerde- bu vakitte eleriyle birlikte d kyafet-


lerini çkarp yatak elbisesiyle sere - serpile uzanrlar.

Üçüncüsü : Yats namazmdan sonra. Çünkü bu vakit, uyku ve


dinlenme zapt^ndr^
£t|ta9xz^l3U l^ ^iâMtfi @Oest£un izin alp öylece ana - babas-
na irmesini ögrenaateinde. aute içinde edep ve terbiye usû-
lünün li^mm ^tirilmesi söz konusudur. Bu gibi vakitlerde ço-

cuklun rm^^^ çkmas, ana - babasm -bakasnn görmesini


girip
hiç am etmedikleri- bir durumda görmeiiû^ sebep olabilir ki, neti.

TaM ^Kmkkur 1^0^^ diam^ mm baba bu üç vakitte -.

izin istiap i^Umm w^3mExm girme adâbm öretirken, dier


önemli
Vaktl^e âe m^'^^^ff^^^ ^in istemeleri gerektiini telkin ederek
cs^^ eâ}0 l^bi^ Jâli tabna uygun eitirler. Çünkü bu hususta
hepsi de AUah'm u buyruuna imtisal etmi qIw i

— «Çocuklar ergenlik çakna girtee» k«dilerînden önce (er-

gen) olaâmm immm gibi izin istesinler...»

terbiye usûl ve kurallar konusunda az - çok anlay ve


Yamnda
dirâyet bulunan kimseler kesinlikle bilirler ki, Kur'ân'n sergilediji
bu usûl ve metotlar, îslâm'm çocuk terbiyesine ne kadar önem ve-
rip ilgi duyduunu göstermeye kâfi delillerdir. Böylece küçük yatan
eitilen çocuk, ergen olup gençlik çama girince, güzel ahlâkyla. Öv-
gü deer davramlaryla kendi toplumunda örnek insan olur.
(81li Nûr Sûresi 1 6M.
—M^
SLAM'DA ALE EÛITM
Bir düünün,
çocuk, ana - babasnn yatak odasna anszn girin-
ce onlan cinsel iliki halinde bulur ve görürse, rüsvayln bir snr
m olur. Sonra da orada gördüklerini çkp kendi akranna anlatma-
sn bir düünün!. Çocuk bu manzaray hatrlayp gözönüne getirdik-
çe zihnini ne kadar megul edeceini, hatr ve hayalinde durmadan
bunu canlandracan anlatmaya gerek var mdr?
Çocuk bu MNa
mmit câpse kar ilgi duyup l>izMe# m0X
olur ve istemUm Xe^zet nasû tmamlamr ^ye saptmaya baUar m
ga^-i meru yollar arar.
ohalde terbiyecilere, çocuk izin isteyecek yaa gelince, onlara
fazilet örnei yüksek ahlâk telkin ederken Kur'ân adâbma smsk
bal kalmalar gerekir. Çünkü bakasndan ayrd edilen Müslüma-
mn kiilii ancak bu adâbla kendini belirgin düzeye getirebilir. Top-
lumun hayr ve iyilik üzere varln sürdürmesi de bu adâbla müm-
kündür. I

2- Bakasüui bakma ad&b t

Terbiyecinin bütün azim ve himmetini biraraya getirecei önem-


li hususlardan biri de, çocuk temyiz çana girince ona. bakalarna

dönüp bakma adabm öretmeleri, nelere bakmann helâl ve mubah,


nelere bakmann haram veya mekruh bulunduunu telkin etmele-
ridir. Böylece çocuk bulunduu toplum içinde nelere bakmamn uy^
gun, nelere bakmamn günah olduunu örenmi olur. üphesiz ki,
böyle bir düünce ve davranta çocuun düzenli bir hayat yaama-
s, doru 'bir ahlâk, üze^e bulunmas söz konusudur. Özellikle çocuk
ergen olup teklif çama
gelince, böyle bir terbiyenin lüzumu daha
da iyi- anlalr.
Çocua telkin .«diUp lak. mk dduülecek ve öretilecek bu adâb,
aada belli bür uraya göre tertiplemi bulunuycaun :

A) Nikâh sonsuza dek adama haram olan kadnlarn tümüne


«maharim» denilir. Onlara bakmanm bir takm adâb vardr. Her'
kimin bir kadnla evlenmesi sonsuza dek harâm lulnmaa, o erkek
O kadnn mahremlerinden biridir. Bu tarife göre, unlar mahrem
kapsamna girer ve u
iki grupta toplamralr Neseb sebebiyle nikâ-
:

h harâm olanlar; shriyet sebebiyle nikâh harâm olanlar.

lan
Keseb sebebiyle nikâh harâm olanlar yedi tanedir
u ftyeüe belirlemitir :
ki, AUâh, ^ .
terbiyecilerin SüHUMtULUKLAlU

•Anlarnz, kzlarnz. kzkordelerniz. halâlarnz, teyzeleriniz.


karde kzlan, kLzkarde kzlar, <. size haram khnm-
tr. (812)

Shriyet sebebiyle nikâh har&m olanlar dört tanedir ;

^^mn «vlendigi kata. Kur'ân'da bununla evlenmenin ha-


râm klnd u âyette a^amm^
«Babalanmzm evlendÜt ka-
:

dnlarla erlenmeyin»» (8131


— Öz olunun kars. Kur'ân'da bunun da harâm klnd öyle
açklanmtr : *Öz oullarnzn kanlaryla evlennü^fe ste
l^âm
klnmtr.* (814)
— Kanlarnzn analar. Kur'ân'da bunun harâm klnd öy-
le açklanmtr «Kanlanmzn analanyla evlenmeniz harâm kln-
:

mtr.» 1815)
— gerdee girdiiniz kanlarnzdan doma üvey
Kendileriyle
kzlar. Kur'ân'da bu kzlarn da nikâhlanmas öyle yasaklanmtr :

«Kendileriyle gerdee girdiiniz kanlarnzdan doma yanmzda bes-


lediiniz üvey kzlannzla da evlenmeniz size haram klnmtr.
Analanyla gerdee girmemiseniz, onlarla evlenmenizde bir saknca
yoktur.» (816)

Bu âyetlerin ij|; altnda Resûlûllah CA.S.) Efendimiz de öyle


buyumulardr :

«Neseb cihetiyle harâm olanlar, reda' (süt nune, emzirme) ci-


hetiyle de harâmdrlar.» (817)
Neseb cihetiyle anneden, kzdan, kzkardeten, halâdan, teyze-
den,karde kzndan, kzkarde kzmdan harâm olanlar, redâ* (süt
emme, emzirme) cihetiyle de haramdrlar. Meselâ, sütana. süt kz-
karde bu cümledendir. (818)

(812) Nisâ Sûresi : 23.


m»} s&TMi
NtBft i as.
(8M) N8& Sitem I sa.
(815) Nisâ Sûresi 23. :

(816) Nisâ Sûresi 23. :

(817) Salîh-i Müslim ve Ashab- Sünen.


mm m^lua1tan^<kms^«sm »»»^ta^l^^âefoe^
göre. be
defa doyasya ve faBiKyla «omudEtir. tb^üto v^8ve& «Ma^ Bsü^l"
ima. ictUuuiMr. (MüeUm.
SLAM'DA Al I, E ElTÎMl
Erkek mahrem için, kendisine nikâh müebbeden harâm olan
kadmiarm d
ve iç zînet yerlerine bakmak mubah saylmtr. Zînet
yerleri Ba, saç, boyun, göüs, kulak, bilek, kol, aya, dizden aa^
:

ksm, yüz ve memedir. Bunlarn dnda kalan karm, bel. dilden yu-
kar bacak ve dier ut^ç yerl@r|nç bakma helâl deildir. -
Bakmas helâl olan zînet yerlerine de, eer ehvetinin harekete
gelmesinden emin deilse, o takdirde, harâma vesile olacalfinâan
kjeodjsine Helâl sayimamtr.
Bt} httsusta asü olsa d&yaaak, Âllah^n u bt^rrt^&âi^ :

«Mü'min kadnlar zînetlerini (ve zînet yerlerini) kocalanndau


veye kocalarnn babalarndan veya oullarndan veya kocalarnn
oullarndan veya kardelerinden veya kardelerinin oullarndan
veya kzkardelerinin oullarndan veya kendi (din kardei saylan)
kadnlardan veya ellerinin sâhip olduu cariyelerden veya erkeklikten
kesilip (kadnlara) ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya kadnlann
utanç yerlerine ilgi duymayan çocuklardan bakasna açmasnlar.»
(•t)
O halde mahrem saylan erkek, ergenlik çama yaklanca, artk
mahremi saylan kadnlardan herhangi biri ksa entari giyinip dizden
yukar ksmn açk bulunduruyorsa, o ksmna bakmas kesinlikle ha-
râmdr. Bunun gibi mahremi olan kadn uyluk ve çevresini açk tu-
TOlBtTEChJmiN SOnUMLULUKI^ni
I

tuyt»* vmM teni görünecek ekilde ince elbise giyiniyorsa, o takdirde


ona bakmas da harâmdr Nasl ki^ totna ve mahremi olan kadn
lardan birine, erkein dizle göbek arasndaki açk ksma bakmas
heuikm klnmtr. sterse bu, onlann olu veya kardei veya baba
lan olsun farketmez. sterse bu yerlere bakan kadn veya erkek ken
dt ehvetine hâkim ve kend? nefsinden emin bulunsun, isterse ta
mamda ykamak veya keselemek amacyla olsun farketmez,
«te bunlar Allah'm l^^^^|u Rmrba^ kim artk Mah't s:

M^Um acrsa, tmte, #m


«miar zâlimlerin tâ kendÜ»idü>

3- Evlenmek istedii kza bakmamn adâb :


^

hUun wkein. evMimek istedii kza bakmasma cel^


Eölü,
venîîtir; aym zamanda kzn da evlenecei erkee bakmasna ce
Üunu karlkl olarak hayat arkadam seçmesini kola^
latrmtr. Böylece herbirinin dieri hakkmda açk bir bilgi sâhil
olmas istenilmi ve bu hususta Hz. Peygamber'in (A.S.) §u hadisif
rini delil olarak göstermitir :

«Evlenmek istediin kza bak; çünkü bu, aranzdaki (sevgi ve ül-

feti) derana daM^ l&y^t ve uygundur,» C820)

hîr kiKimla ü^le^ tam. i^^tne


ÎA.S.) ^m^msmmm mm» tanfea Öik») baktm m.
&m il^m^9* Adam, «bayr...» deyince. Efendimiz.
Mi, çünkü Ansa^^i^erin de bir ey vardr (yani otüann
gÖ2tori biraz küftür) ^ buyurdu, (821)

Evlenecek erkek ve kzm bu niyetle birbirlerini görmelerinin bir


takun adâb vardr ki, herhalde onlara riâyet etm^efi gereSör :

— Kza tâlib olan erkek, evlenmee azmedince, sadece kzm


yüzüne ve iki eline bakmas câizdir;

— htiyaç duyduu takdirde, kzm s^teWn, fi^onsmisinin zih-


ninde yice yer «taesi 0& tE^ar bakmas cft^sdir.
(8201 Sai^-i Mûtfm Hiasa^ h. Sa'bo (IU^.l deo.
tm3 saasOhi MûfliüiB - nam.

545 ^ slâm'da AUeESiUmiOl-F: 35


ISLAm i)>^ Aîm EITtMt
- Ki/ isterken veya bakmaya geirfinde kzm erkekle^ erke-
in de kzla,, ölçülü ekilde konumas da câizdir.


Elskijmalar câiz d^ÜcKr. çûaî^ henüz nikâh akdi yaplma-
mtm, Talst^ kmlaîa mX mkmaU m
haramdr, Nitekim Resûlülîah
tA.^) »fHcteizin yabanc hiçbir kadnla el sJkimadgm Hz. Ai^e
(B.A.) öyle ifade etaSistr ^ *â^a;âfi^wRte ResûlflUah (A.S.I Em-
dimizin eli hiçbir kadnn eline dpkiûmad. Onlarla sÖitû olaralc bey^-
atle$ti.» t&22)

SÖzIen^ mla ancak mahremlerinden yannda bulundu-


biri
c^i2dîr_ Kimse yokken bii-araya gelmeleri câz
deildir.

Çünkü slâm Dini, yabanc bir kadmla tenhada babaa kalmay


harâm klmtr. Nitekim ResûlüUah (A.S.) Efendimiz öyle buyur-
mutur :

-Haberiniz olsun! hi^ir erkek bir kadnla tenhadft


masn ve hiçbir kadn, yannda mahremi olmadan sePere çkmasn.»
(823)

te îslâm'm fea hükmünü belirttik. O halde konuyla


î^i
^% mubah
feemli W
^^usu da iâret etmemiz getre)4y<Wr Hemen her §e-
baz omm^^ w>OT;€>k Wmm. ^sMm.
;

3»F ^sm m tâmmaiEsmn birbirterinlii Im^ ve afe^^^ ^fim


smlayabüi^ IMe^Ii^ s^t^^c^
tcmnal^ar. üphesiz M
0^
l^le l^jtfeûz bîr idüâS* tem r^d^föTi
bk-ea^s^ g^so^â^ w
sadece reddetmekle d» ks&lmaz cTOîla sava^^ ÇC^tteâ. b^rto
tilat en basit fazilet
ffitr

gdriâk ilkelezlne ters^


böy-
^
M©m
lesine ölçüsüz görüme
ve biraraya gelme, erke^y?^ ziyada ha-^
linin duyulup örenilmesini yaygnlatra^aJs Clâü fcÖtû bir duruma
düürür Bazen cidden bütün bulumalarnaiBi gezip tozmaliatma ra-
men bir anlamazlk neticesi evlenmeyip ayrlrlar, ama kzn silin-
mesi zor bir töhmet ve üphe altma girmesine sebep olurlar. Bu se-
bepledir ki, insanlarn çou tam anlamyla böyle bir kz ile evlen-
mekten vazgeçmi durumdalar. Bunun anlam, kz kesad gidep bir
pazarda müterisiz kalr. *

sahffl i m^mm X «fei m^i âam.

— 546 —
TÖIBlYtClLEntN SORUMîmUKI.Ani

Dier bir cihollo de böylesine ölçüsüz ve snrsz bir ihtilat


asl amacna yönelmekten ziyade birinin dierine kar izhar edece-
i ehevi duyguya yönelir. Nianlanan veya sözJenen kzn uzun yl-
lar nianl veya sözlü kaldn çok defa iittik; sonra da zar - zor
evlendikten az sonra ayrlma bagösterir ve boanma gerçekleir.
Nerede kald, biraraya gelip birbirlerinin huy ve ahlâkn iyice ö-
renmeleri?, Artüc bu durumu akl sahipleri iyice düünsünler!.
4- ^xte bBrmann adftb
Srk^Ein kendi
m^imr ^Msma&VGL3zA. C^S^û mm^ess^
kananm Mft^ ^ f«Me
mmomm hm W^ :^vetl«
-gmrnsm do^

öt^de lâr IKta eylez", meselâ vûcu^o^ hw ^ue^oa bal^âE


^ ^Mr. j^mM mm»^ ^«01 Wn li^Mn
^shât
ba^mamaü, üsMa s^sbe^oâe sakmmahdrlar. Bu
9u avretine
hususta Hz. Âie
(RiAJ VSa^yarta demitir : «Resûlûllah (A.S.) Efendimiz vefat
edinceye kadar n» Q, be^nldi gOrdû ne de ben O'nuüdn gördüm.»
(824)

Avret y^ine ba3aa konusunda asl dayanak, ysmi kaa - koca


~<tm birbirlerMü «vret yerlei daihfl l^r tagaHmna hiümmmwm ce^
y&m bakkn^ asl delü saylan, £bû D&vud, Tirmî^ ve Hesâfnin
tesbit #tikleii u hadistir :

— Ashabdan Muâviye b. Hayde (R.A.) diyor kî t

CA.S.)Efendimize. «u avret yerlerimizden nerelere bakp,


Ti terketmeliyiz? diye sordnm. Buyurdöet i «A-vrafc fctirMt*^ M
sakm, ancak einden ve i^kriym^ea ûe^...»
Nitekim Allah, Kur'ân- Kerim'inde buyuruyor ki :


«Onlar ki. namus ve iffetlerini (avretlerini harâmdan, üphe-
den, bakasna göstermekten) korurlar. Ancak elerine veya sahip
olduklar câriyelerine kar (cinsel arzu duyarlar da) bu yüzden k-
nanmazlar.» (826)
5- Yabanc kadna bakma adâb :

Ergenlik çana girmi bir erkee, itiha çama girmemi bile

olsayabanc bir kza veya kadna bakmas câiz deildir. Ancak bu


konuda, yabana luwün ve yabana erkek tabirlerinden maksat ne-
te?
(824) Bak : FDthu'l-Kadir : C. 8 - Kitabu'l-Hazr.
(msi m& tmmA--^ ISmm - liame& ^ Mu&rfyo b. Hayda (RaJ den.
(828) %!Gü.1â;^ttiûn SCenai ; 5-e

— 547 —
TERnlYFC'Ü.FRlN SORUMLULUKLARI

Yabanc erkek : Kadnn, kendisiyle evlenmesi helâl olan adam-


dr. Amca olu, halâ olu, teyze olu, ölen kizkardeinin kocas, ölen
halâsnn kocas gibi.

Yabanc kadn Adamn, kendisiyle evlenmesi helâl olan kadn-


:

dsr. Amcasnn kz. halâsnm kz, teyzesinin daysmit ks. 0I«a kar-
deinin kars, ölen amcasnn kars, ölen daysnn kans, kendi ei-
n% kfzkarde^, teyze ve halâsnn kzkardel^ gibi.

Bu konufia bakmay iuoram küân delillerin asl, Allah'n u buy-


iH^dur :

— Mü'min kadnlara de ki (Baklmas harâm olan eylerden)


:

gözlerini saknsnlar! iffet ve namuslarn korusunlar-, süs yerlerini


-görünen ksm dnda-açmasnlar; baörtülerini yakalan üzerine
(gelecek ekilde) sahverBinler; zSnetlerini (ve zinet yerlerini} Hoca-
larndan veya babalarndan veya kocalarnn babalarndan veya
oullarndan veya kocalarnn oullarndan veya kz kardelerinin
oullarndan veya kendi (din kardelen saylan) kadnlardan veya
ellerinin sâhip olduu cariyelerden veya erkeklikten kesilip (kadn-
lara) ihtiyaç 4Hyiniyiu hizmetçilerden v.^, Ji^i^âmmm utanç yerle-
rto? ilgi 4u9^a$^ çocuklardan bakasna ts^Bammat,» iOZir

(®7) Nûr Sûre^ : 31.


TERBlYEClLEHtN SORUMLULUKLARI
w

Erkeklere de öyle hîtab edilmitir :

*— «Mft*nin erkeklere de ki. gözlerini (kendilerine helâl olme-


yanteâoa) saknsnlar, utanç yerlerini korusonlar. Bu onlar için da-
hE nea^ ve daha uygundur.. .» (828)
Konuyla lgili Hadisler :

B^dllah (A.) SBûdim^ Rablnden ri^^^Ue «u Kud^ Ha-


disi bilMyca- : «(Baklmas haram olan eye) balanaJE^ ^^In okla-
^^an bir «ftte-. Kim b^ht totaoUto dcdagm opu terfc^^^t yev
4ne, iMdMnde taO^gpcn duyacak bir imân verilim.» &m
«Herhangi bir müslüman, bir kadnn güzelliklerine bakar da
sonra gözünü (ondan saknp) yumarsa, mutlaka Allah onda öyle
l^r flNUlet (zevki) meydana getirir ki, onun tatllm kalbinde du-
yar.* (830)

«Siz Hana ^t ey söz verin, ben de size Cennet


söz vere-
ile ile
yim Konutuunuz zaman doru söyleyin. Söz verdiinizde onu ye-
!

rine getirin. Size emânet brakldnda onu ödeyin. Avretlerinizi sar


knp koruyun, gözlerinizi (harama kar) kapaym, ellerinizi (ha-
ramdan) çekini» (831)

^vEÂAeâa oftlua «fa*<Mfa^»f msn^SA rosâ^ tücd^ !^WMs^b*^ tor-


zu. istek. Umm^
«uta e^mek sure^^ amâato eHec^Hr tld
acOn zhas, (te^a) baknMli)^ âMüu ^teM Jteti
ve sözleri) dinlemektir; dilin ^^m^. ^mm^ olan sözleri) Söylemek-
MMM
tir; elin zinas (harama) dokunup tlitmaUnr zina», (harama «pm
doru) adm atmaktr; kalb ise onu sevip t^nrami eder; toaasül aleti
ise. ya onu dorular, ya da yalanlar.» (832)

A^abdan C:ertr b. At^dinaî mJL} diyor mmmiiâi (A.S.) M .

Xm0B^^Sm. asman gözgöze gelip Mdiudct» sordum buym-du Mi


^^asSM derial tmti» C8^ '

Ezvac- Tâhirat'tan Ummu Seleme (R.A.) anlatyor : Bir ara


Resûlüllah (A.S.) Efendimizin yannda bulunuyordum, Hz. Meymu-
ne de orada idi. Bu srada bn Ummi Mektûm (II.A.) çkageldî. Bu

(828) Nür Sûresi : 31. .

t829) Taberânî - el-Hâkim :Abdullah b. Mes'ûd (R.A.) den.


(830) Ahmed b. Hanbel - Taberânî Ebû Umâme (R.AJ den.
:

(831) Ahmed b. Hanbel - bn Hibban - Hâkim übâde b. Sâmit


: CR(.A.) don,

ms) W!tiim - timM : Cerlr OtA.) den.


Olay da, hicap a%asmdan konumamz emredUNMen sonra di. Bu-
nun üzerine Pey^mber (A.S.) E^EMlmls. ^ma. 4gm Mmâms&-
kmp perde arkasna çekilin!» buyurdu. Biz de «Ya ResûlÜllah! o.
ama deilmi, bizi görmüyor ve tanmyor ki...» dnâik. Bvmm lm^r
ne Efendimiz öyle buyurdu : «Siz ikiniz amft miiunz. onu gömüyor
musunuz?» (834)

0m M^&^m^ bu nasBu-, noksansz biçimde te'kiden beyân


edîy^ da1%te tartmaya yer brakmyor ki, erkein, yabanc bir
kadna bakmas hariiMF; MWt
#bi« kactaa a, mke^e
bakzna;^ faarâmdr. Ba ^da. m»^ste bulumluu m
Hr fitite s&s konusu olduu zaûan böyledir.

Harama kargözü kapamak hususunda slâm'n amaç edindii


hedef, -Fi Zilâl sahibinin dedii gibi- pak ve temiz bir toplum olu-
turmak, aralarnda ehvet heyecan kaynamayan bir cemiyet mey-
dana getirmektir.

ehevî duygular durmadan kamçlayan ameliyeler, insan enin-


de - sonunda sönmeyecek, kanmyacak ehvet ateine itip götürür.
Rem gözle bakmak, ehveti tahrik eden hareket .açk - saçk zinet,
çplak beden, bunlarn hepsi, cinnet derecesine varan ehvet ateini
körükler. Nazif bir toplum meydana getirmekte slâm'm gösterdii
vastalardan biri de, bakasna kar sun'î tahrikte bulunmakszn
ftratmzda bulunan cinsel arzuyu, meru' yoldan, yani evlenmek
suretiyle karlayp harama kar tam bir engel meydana getirmek-
,

tir.

Bir ^mmaat yay^s^aaan b^ j^im ^ Wtö vard : KmmM M-


yeti ^^anayan bakma, açk ma^^mt; rahat ve engelsiz ihtîlat, iki
cins arasnda karlkl dâvet, gizli tutulan fitne yerleriji baklara
açk tutma insan rahatlatr, cinsel arzulan kaytsz duruma getiriri
aalanmaktan ve nefsî kayttan korur cinsel dürtüleri hafif-
letir, bunun ötesinde güvensizlii kaldrr. Evet iddia bu. Ama bu gi-

bi görü ve düüncelere dayanp konusmlar unu uhutuyorlar Er- :

kekle kadn arasndaki cinsel eilim, hayatn oluturulmasnda çok


derinlere yerletirilmitir. Çünkü Cenâb- Hakk, yeryüzünde insan
hayatn devam ettirmeyi buna balam ve yine yeryüzünde onun,
Allah'n halîfesi olmasn bu duyguya balayp gerçeklemesini sa-
lamtr. Cinsel eilim, devam eden bir arzudur; az bir süre sakinle-
ir, sonra hemen dönüp gelir. ehveti heyecana getirmek, onun asl

{834) ^ mm mm smm mju m


hâmaâ m^ataMe olan l^pa^m harekete ge^p
artmr, dar
itim scHp tifctBiîn olma ciheti Inteftaynca, ^zUreri yorar ve bu lal

O halde MoMc da. taMal: âa, iMek^ de» te^Wl!i de.


mten ses^ sAa^tâ^ de ^yfi;^ te^le ete m^m^y^''
dîr. B(i Is^usto gûv^M* fe^^
duyguyu tahi^ ve tehyic eden
eyleri mümkün oldulfu nisMte a:^ltnak, a^M. ^ccil j^tutmda
buha^n cinsel arzu, tabii snrnda kalmal ve sonra da me^u' ev-
lenme tarikiyle aemö. çkarmaldr.
ite sözünü ett^imiz azaltma ve sonra da meru' yol, îslâm'tt
î^p beendii ve 3i^Bt ^nsine ho ©ördüü en mâkul ycMü Üt^
lece tean @|^ixem ve emm^ tBimm^Ma^f ktik^
tr tul^r^ s^
lstM l^ssâî|> huismt Mv^^ m
eo. salam ve esenlik va*dedetl ^
irtibat kumiayi'

Harama baktan meydana gelen heyecan hakknda baz edipler


öyle demilerdir : -

ikÇ^Ei^ ols^^tem banda vardr harftma bakaa.


Atei hakketme de var elbet erri kûçümsenie.
l^îm Md da vm îti ba^Esma kalbin deler,
YaîTsz, kirisin bflp ok gibi te'sir eder.

Kii harama baktkça tehlike üzere durur.


Nezih gözlerde o her dem küçüldükçe küçülür.
Ruhu zarar gördükçe dUyar gözü zevk safa.
'
Zarara dönenen zevka hiç olmasn merhaba...»
Alah Besûlü (A.S.) Efendimiz de ne doru buyurmqtur :

— *Üç kimse var ki gözleri Cehennem atei gönneyecek Allah :

yolunda gözetlemede bulunup uyumayan göz; Allah korkusundan


alayan göz kendini Allah'n haram kld
eylerden alkoyan göz.»
(835)

e Erkein Erkee Bakma Adab :

Bir müslüman erkein, ister yakn olsun ister yabanc olsun, is-
ter müslüman, isterse kâfir olsun, yabanc bir erkein göbekle diz
arasmdaki ksmma bakmas caiz deildir. Belirttiimiz ksmn d-
nda kalan karn, srt, göüs nahiyesine -ehvetinin uyanmas ndar
emin olduu takdirde- bakmasnda bir saknca yoktur.
. :

SLAM'DA aile EGlTtMl


C^bekle diz kapaa arssanâ^ ksma Mmasm har&m olduu
konusunda temel dayanak, u
hftdls'-i MÎftir «Erkek erlHipa H^t
:

yerine bakmasn; kadm da kadnn avret yerine bakmasn!.» (836)


«j&ve^ yerini örtüp korun, ancak eine ve sa|: elinin s&hip tiu-
l^#t câriye defi;il...» Y$^ onlarn görme^^to b% sa^usa yok-
tur). (837)

Dier iki hadîste ise öyle buymjUuyor :

«Göbekle diz aras avrettir.*

Sâte tesbîte göra^ Hesûlûllah (A.5J ^endi^^ dM k^tp^te


yukan ksiâi^^^ WMitn ^ataaa dönr^ {^^ «^^p^ii^ Mtm-
du «Uyluunu ört çüdcü oyluk avretür^
:

Tirmizi'nin yapt
rivayette ise ResûlüUah (A.S.) m sadece «Uy-
luk avrettir» buyurduu nakledilmitir.
O
halde erkein ne - ba
bahçede, ne suda yüzerken, ne baz
âdetlere uyarken, ne de hamamda diz kapayla göbek arasndaki
ksmdan az da olsa açk bulundurmas caiz deildir. Sözü edilen
yerlerde ehvetten güven içinde olsa bile yine hüküm ayndr. Biri
ona avret yerini açmas için emir verirse, ona itaat etmez. Çünkü
ResûlüUai Efendimiz, «Allah'a isyan gerektien hususlarda
(A.S.)
^
hiçbir mahlûka itaat söz konusu deildir.»
Mâliki mezhebine göre sadece iki utanÇ^ yeri avrettir, bu iki y^-
den baka ksmlan açmak eklinde yaplan rivayet sahih
caizdir,
deildir, bütünüyle cehil ve sapklktan kaynaklanmaktadr.
Çünkü Mâliki Merebine gösre, avret iki ksma aynlur
1- Hamaza nisbetle avret,

2- Bakasnn bakmasna nisbetle avret.


Namaza nisbetle avret de iki ksma ayrlr Muallaza : avret. Bu,
ön ve arkadaki iki utanç yeridir. Muhaffafa avret. Bu, göbekle diz
arasndaki ksmdr. Muallaza avret namazda açlrsa, namaz vakti
çksn çkmasn, mutlaka o namaz iade edilir, yani yeniden klnr.
Muhaffafa avret namazda açlrsa, sadece vakit içinde iade edilir;
\akit çknca iadeye gerek yoktur.
Bakasmn bakmasma nisbetle avrete gelince, bu ister mualla-
za .isterse muhaffafa olsun açlmas haramdr.
— Erkein erkei;^' göre avreti, göbekle diz kapa arasndaki k-
si"; 'lir

Kadnn kadna göre avreti, göbekle diz arasdr.


— Müslüman kadnn kafir kadna göre avreti^ bir kavle göre,
yûz ve tüû el dndaki bütün yerleridir, Dier bir kavle göre, bütün
bedeni avrettir.
— Kadnnkendi mahremlerine kar avreti, eller, ba, boyun,
iki ayük d!-,.;iida kalan ksiinlardr, yani bu ksmlar dndaki yerle-
rine mahresnlerinin bakmas lelâl olmaz. (838)

Mâliki fkhmm bU kesin açklamasndan anl^olz kî,ni^^N^


sahibi dört imâm da.erkein avret yerinin göbekle diz kapa aras
olduunda ittifak etmilerdir. O halde erkein göbekle diz kapa
arasndaki ksmna bakmak haram, geriye kaUua ksmna bakmak
helftidr.

7-Kadmn lâdtoa bakma adftla :

Kadnn dier kadmlann göbekle diz kapa arasmdaki ksmna


bakmas, -isterse baklan kadn, onun yakn, isterse müslüman ya
da kâfir olsun- harâmdr.
Bu m^sel^ asl dayamak olan. az öm» nakl^Ul^mlz u hadis-
im î

— «Erkek erkein avret yerine bakmasm; kadm da kadnn av-


M yerine ba1ftWwm.* Aynca el-Hâkim'in rivayet ettii u hadis de
dayanak gösterilmitir «Göbekle diz kapa, aras
: avrettir.»
m avrettir.»

Bunt.^ aksini ortaya koyan rivayetlere gelince :

Sçtet im Mtte^fo Mm fe. CB«A.) u riv<^ teitbt

yordu. Sabah namazm kldk, sonra Efendimiz AS.) bine-


birlikte
ine bindi. Ebü Talha da kendi bineine bindi, ben de onun terkisin-
de bulunuyordum. Resûlülalh (A.S.) Efendimiz Hayber sokaklarm-
dm gemken dizim O'nun uyluuna dokunuyordu. Üzerindeki entar
(^B îte özetleyip naklettiimiz hûkünler MftlU^ MubBM^ BÜSSt. Kffgmftmffg
Pûûkî Hasiye'sidir.
m^Sm^ bacBâi, yani dizden y\lian ksm
'î$.
gÖrünûyorcU. Mm 4&
O'nun haea^mm 'b&f^e^^m. bakyordum.»
mam Nevevrnin dedii gibi, Enes'in bu hadîsi.
d^. Resûlüllah
(A.S.) m uyluk ksmsjKn ihtivan dmda açldna, dar sokaklarda
ehir igal edildii ;ojr srada isvsmiyerek böyle durumun meyda-
bir
na geldiine hamledilir. Yoksa, örtme imkân bulunduu halde ört-
meyip açk brakU
eklinde bir hüki'm söz konusu deildir. Hz.
Enes'in, -ben de O'nun açlan uyluunun beyazhma bakyordum»
^^Ö^e ^lîlice, bu da «oszm gözünün o ksma dokunmasyla yorum-
hmm bie bile bataââ^ ^«»afött bir htiköm olarak Cka^r:
Ancak
Zahirî mezhebine mensup Ibn Hazim, Hadisin zahiriyle
amel edig ve bunu delil göstererek erkein uyluk avret o- ksmmn
madiim söyleritir.
Ch/sa birçok hadîslerle, erkein dizden yukan avret ol-- ksmmn
duu belirlenip sübut bulmutur. Bu delillerin en kuvvetlisi, mam
Mâlik, mamAhmed, Ebû Dâvud ve Tirmizî'nin rivayet "ettii. Bu-
i:.i de kendi sahibinde naklettii
'''"''n hadistir u
Ashabdan biri di- :

yor ki Tzerimde bir hrka bulunuyurdu, ayn zaroaada uyluk ks-


:

mmda açk bir vaziyette id^ ki. o srada Resûlüllah (A.S,) Efendimiz
yanmdan geçiyordu, derken bana öyle seslendi : «Uyluunu ört,
çünkü uyluk avrsttir.«

Hadîs âlimleri diyorlar ki Bir mesele hakknda iki hadis tearuz


:

edmce, ikisi arasm oadaanp j-yum salamak mümkün olduu


takdirde öyJe yaphr. Nîtekim mam
Nevevi, Enes hadîsiyle Cerhed
hadisi arasnda uyum sâhyarak Enes'in rivâyetindeki durumu za-
ruri yönüyle eJe alp istisnai bir manayla yorumlamtr. ResûlüUah'-
m o gün ihtiyari olarak uyluu açt söylenemez.
hadis arasnda uyum salanmad takdirde, ustâ. ;âU)attlerinin
ki
koyduu u
kaideye göre amel edilir «Bir eyi harâm sayan ve helâl
:

sayan iki ayn rivâyet tearuz etiinde harâm sayan rivayet tercih
edilir. te
bu kaideye göre, usûl âlimleri, uyluun açk tutulmasn,
o ksma baklmasn harâm sayan rivayeti tercih etmilerdir. Zarurî
haller müstesna.

Yine Bc&az 'm k$9b^W sâbit olaa f^^t^^M» pt. AUsh


da avret yerinin açlmasmdan korumutur. ^Mi fea dmm^tla mam!
kaiîul edilebilir ki. Peygamber (A.S.) bile bile kendi ihtiyaryla dîz^
ite yukar ksmm açk bulundurmutur? Ba mümkün, müdür?

^ 554
TKHIYC.KKN SCjH(JMLU1.UK1.ARI

Ni»îi» m^^ldt erkein uyluk ksmnn avret ol-


itnamlar,
duunda i^fttk etmilerdir, ayn zamanda o jusma bakmanm ha-
râm ol^^liüu da ittifakla beyâa Sadece ^hûi mezhe-
W^ ohmtsa- ve îc^lfeââ ortaya koymulardr. Ün-
lü lim adamtamz da bu mezhebin görü ve tesbitinî bUlrasel ola-
rak reddetmiler, reylerini ve dayandklar delilli ^ûrûfanüleKÜr.
Dier yandan dnda dizden yukan ksm açmann
zaruret
zevk-i selimle de badamadn, slâm'n pâk ve nezii edebine ters
dütüünü, toplumsal edebe aykrlk arzettiini, hele, slâm ahla-
kyla çRliki halinde bulmduunu görmekteyiz,
3ütün bu nasslardan çücanian hükümler z

— K8^isö% immMBk mm ba§ka bir yerde, kendi S«â&


km Mm^mi to^inin veya câriy ve yakn dostunun
uyluuna bakmas harâmdr.
Bu tahrimln hikmetine gelince :

— Kadnm €ÎD^el ifrazat guddes^oi^ verecei heyedasm te'siri


dmda kalmasn B«^£tmak, fitne douracak avret yerîanJ^toiEl»^
n önlemek söz konusudur. Çünkü bsps^ feu tür açlma ve nazarlar
ö,yni cins arasnda -cinsel heyecan ve arzularn tatmin etmek için-
sevicilie yol açar.

^sMm ^âmet'in alâmetlerinden biri de, sahih hadîslerle be^

% s©vWlk m hömoseksfüfeüîkte taltmnasîdr.


O halde gayretli, iffetli müslüman kadnlarna gereken udur ki,
kendi cinslerinin avret yerlerine bakmaktan saknsnlar; elbiselerini
soyarken de hamamda ykanrken de, düün derneklerde kendileri-
ni tehir ederken de onlara bakmaktan kendilerini korusunlar. Çün-
Taft" anlamda açlma, ho görülmeyen ekilde avret yerlerini

tehir etme çoalnca insanda edep ve utanma hissini öldürür.

Gayretli erkeklere gereken ise udur Kanlarna vo kzlarna


;

umumi harnamlara gitmelerine müsaade etmiyecekler. Çünkü bu-


günkü toplumumuzda malesef hamamlarda hiçbir edep ve terbiye
kaidesine uyulmamakta, açlp saçlma, çplak ddama. bir sürü me-
fâsid birbirini köyaiamaMadr.
BesÛIûUah (A-SJ Eferfimlz bunda» bizi men'ed^^k bu-
yurmutur :

— 555 —
StAM'DA AL£ £GTM1
— «Allah*a ve Âhiret gOnOne imftn eden kimse kansnu t»nuai« ,

sokma8m> (830)

Yaplan tesbitlere göre, Humus veya am'I kadnlardan bir top-


luluk Hz. Âie (R.A.) Validemizi ziyarete geldiler. Hz. Âie onlara
sordu :

— Sizler, kadnlarnz hamamlara sokanlar msmz? Ben,


ResüüUah Efendimiz'den iittim, buyurdu ki
(A.S.) ; «Herhangi bir
kadn elMsesini kocajsmn erinden baka bir yerde çkarp korsa,
mutlaka p. kendisiyle Rabb arasndaki perdeyi ayum olur,» (840)

niM^ tiz ^ m ^EMrde «liamam» ismt tretil*^ tom^ lM^


Itmkmnm. Msk c^Mtor 0 ancajfe pe^m^ Mâl^îa^ gir-
^Mer îirarimianm ondam 0tmBi^ engel «^nmlar. nufteld kadn
last» ve ohisa bulomuBa. o ttdkdirde glrefttUr.» (841)

8- kadnn, müslüman kadna bakma adâb


Kâfire
Müslüman bir kadmm fitneye sebebiyet verecek bir yerini kâfi-
re bir kadmn yannda açmas haramdr. Ancak çalrken, hizmet
ederken açlan bir yer, iki el, yüz, ayaklar gibi ksmlar müstesnâ.
Nitekim Nûr sûresinde bu husus belirtilmitir *Din kardei saylan :

kadnlardan baka kadmiara süs yerlerini açmasnlar...» meâlinde


bir hüküm söz konusudur.

Çünkü bu cümleden anlalan udur : Müslüman kadna, süs


yerlerini ancak yanmda yine müslüman kadmlar bulunursa sâliha
açabilir. Gayr-i müslim kadnlarla ahlâkan düük müslüman kadn-
larmm yajunda mas câiz olmaz. - .

sMmttmmMkj Msms^^^^ imavta DMIç^ain H&iye'sindö


9öyle ag ^agnttüstr ^ms^imm h&r kotam. 1^ ifl^ kmtem f0r
t ;
^
nnda avret yerlert yâz ve iki elinin dnda kalan bÛtûA yerlerMIr^
Dier süs yerlerini açacak olursa, kâfire kadm gidip onun o yerleri
hakknda kocasma bir eyler anlatabilir. O takdirde bir takm
kâfir
fitneler düünülebilir. Hikmet bu olunca, tahrîm ânzî bir sebebe da-
yanmaktadr, kadnn kadnlar yamnda süs yerlerinin avref sayld-
için deildir.

Neâi - TimUz - H&kim.

, mt} hn Mftce - Ebâ D&vud.

— 558 —
TERBYECLERN SORUMLULUKLARI
•i

Bunun t^hi, kadnn. ahUken


miâfiataaa âlisr mM$Bmm
kadnlann yamda leâaB^ fitneye sebet^^ verecek süs yerteri-
ni agiM^ <Nll»lt! dumnda, 0 âts^fflEE kadnlar, gördük*
leti güzellikleri gtâl|» &endi kocalarna anlatabilirler.

Nitekim el-Aiâi'nin el-Hid&ye adii kitabnda unlar yazldr :

l^^dtupda sâlit^ ^adm ne sokak kyaMol. ne de l:taif^^aEia


le&tBitt yannda çkârmainaldr.*

Vakur eyh Ebu'l-A'Iâ el-Mevdudi'nin yukarda meâiini verdi-


imiz Nûr Süresindeki cümle hakkndaki yorumu özel bir anlam ta-
maktadr. Ad geçen zat, Nür Süresi'nin tefsirinde öyle diyor :

— «AUah'm -Kadnlardan baka...» sözünden murad, mûslüman


kadnlarla sohbette bulunup arkadalk eden c^lcra hizmette bulu-
nan kadnlardr. Bunlar müslüman da olabilir, gayr-i müslim de olar
bilirler. Âyetin asl delâletinden maksat, müslüman kadmn, tanma-
d, ahlâk ve karakterlerini bilmedii, adâb ve âdetleri hakkmda
bir bilgiye sâhip olmad yabanc kadmlardu-, veya durumlar açk
olup üphe uyandrarak güveniimeye lâyk olmayan kadnlardr. Bu-
radaki hedef, din ihtilâf deildir. Ahlâk ihtilâfdn-. O halde müslü-
man kadnlar için belli evlerde oturup güvenilen, edepli olup ahlâ-
kan düük olmayan kadmlann yamnda süs yerlerini açm alarmda bir
saknca yoktur, isterse o kadmlar müslüman, isterse gayr-i müslim
olsunlar, farketmez.-

Din ve ahlâk snrlarn çineyip edep ve hayâlaz dbsA^^effi, ah-


lâk adâbna güvenilmeyen kadnlara gelince, Müslüman kadmUutn
bunlarn yamnda örtünmeleri, yani süs yerlerini açmamalar vâ-
cibdir Çünkü böyle kadnlar arkadalk ve sohbet, zarar bakmndau
erkeklerle olan sohbetten daha az zararl deildir, sâliha iforfnn ah-
lâk üzerinde de bir takm oluzns«s te'sirler yapabilir.
Ama e^^eiiim, 0 âhlâkU gayr-i müslim kadMr ^S^
^mm^mmet ^'^mm' ^^SMme gd^ mem aMM koMar
çok az evlerde tmlunâ^lifler. Û hcdde mûslûmiâ^
odur ki, dininde ve evinde, bakasnm ahlâtoffl
^m»
.g^nekeo
iWti@iöaBâfe
için ihtiyatl olmal, hiç bir eref ve hürmet duygusu tamayan all-v
lâkan düük müslüman k£idui£uun ahlâk ve karaJbterindffla t^ak
kaUp kendini korumaldr.

557 —
:

9- Henüz sakal Htnedlk gençle bakmann adftb :

Arapçada byk «emred» denilir.


ve sakal bitmedik
gençlere
Bunlar genellikle 10-15 yalan arasnda olanlardr. Bu yala olan
erkek çocuklara alm - satmda, tedavide, eitim ve öretimde ve
benzeri lüzumlu konularda bakmakta bir saknca yoktur. Bunun d-
nda srf onun yüzünün güzelliine bakp zevk duymak harâmdr.
Çünkü böyle feSr bak, fitneye yol açafeilîr.

Bu iususta feünnetia dIM AUat'm buyruudur u :

«Mü min erl^KE0re âe Ici gâzlerini tkendîlerine iml^ eAmar


:

yan eylerden) kapa^p sakmmnliu'.Y B42)


Nitekim selef -i sâlihîn, yakkl güzel yüzlü tüysüz gençlere
l^teaktan her zs^an saknmlar v# cs^arla senli - lâMt Oturup
meclîs kurmamlardr.
Hasan b. Zekvân diyor ki :

— Zengin çocuklaryla oturmayn, çünkü onlar bakire kzlara


benzer bir surettedirler. Bu bakmdan kadjlara nisbetle deiha fitne-
ye müavirler.
Devrinin Ünlü lim adamlarndan ve tasavvuf erbabndan Süf-
yan Sevrî Hazretleri hamama girdiinde, a^ffiindan tüyü bitmedik
gî^el yüzlü bir gencin de girdiini gördü, yanndaki adamlarna u-
nu fsldad Bunu benim yanmdan çkarn. Çünkü ben her kadnla
:

beraber bir eytan, her tüysüz gençle beraber onyedi eytan görü-
yorum.»

dn :

— Bu çocuk senin neyin oluyor? Adam cevap verdi


— Kzkardeimin çocuudur. mam ona unu tavsiye etti :

— Bir daha bu çocuu &Ip bize getiom* aym zamanda bu ço-


cukla birlikte yolda yürüme, sonra sem ve onu tanunayan baz kii-
ler tb^ktada kö^ bebeyeMirlr. ,

Me^be âlimlertnden Sald h. Müsejryeb de diyor M


— Bir adam, tüysüz yakkl bir gence keskin baklarla bakt-
m gördüünüzde mm me^u SE^^tz.

— 558 —
TEnnlYKCU.HiilN BoaUMLUl.UKt.AÎU

Tüysüi ^kiijikl gence bakmann, tMr^lea husjslar clt^i^.


onunla ilgilenmenin harâm sayimasndaki hikm^^y tete^ ve^e
olur, fesada yol açar endiesidir.
Allah'tan korkup kötülüklerden saknan iffetli müslüman o kim-
sedir ki. her zaman dininde, ahlâknda, sosyal hayatnda ihtiyatl
olur, töhmete sebep olacak eylerden kaçnr.

Kadnn yabanc kimseye bakma adâb


10-. t

Ublteem telinin, yoüc^^ yMteas^^ ctei veya harâm sayü-


mm^m. mvm^ ^$mm^ ya da alm^mMâal^^i^^ mi \^mmi ^«
rumlarda ^e^Ass^sm ^E^aEW ^M^. iNmMf Mi^ ^M-
h&yttÛ&'e&H olem u hacffstir :

ResûlüUah (A.S.), bir bayram günü Habeliler Mescid'in avlu-


sunda klç - kalkan oyunu oynarken onlar seyrediyordu, Hz.' Aie
de Peygamberin arkasnda durup onu kendine siper e'' .nerek bkkn-
lk gelincey kadar onlar seyrettikten sonra aynid. Bu olay, hicri
yedinci ylda cereyan etmitir.
ResûlüUah (A.S.) Efendimiz, kendi evlerinde bulunduu bir s-
rada bn Ümmi Mektûm içeri girince, ezvac- tahirat'tan Hz. Mey-
mûne ile Hz. Ummu Seleme'ye «perde arkasna çekilin!» buyurmas,
onlarn da, «içeri giren amâ bir adamdr, ondan kaçmaUm m?» di-
yerek Resûlüllah'm, «siz ikiniz amâ deilsi-
bilgi istemeleri üzerine,
niz ya, görebiliyorsunuz deil mi?» diye uyanda bulunmasna ge-
lince Bu, : Ummu
Seleme, Meymûne ve bn Ümmi Mektûm'un ayni
mecliste biraraya gelmelerine hamledilen bir uyandr. Ayn zaman-
da yüzyüze gelip küçük bir odada her iki hanmn
gelen erkein yü-
züne ister istemez bakmalan söz konusudur.
Yine AU&me Ebû.'1-A'Iâ el-Mevdudî «Hicab» adh eserinde diyor
ki :

— Burada kadnn erkdte^ licke^ de kadna -Mcmas arâ^erst


her cinâin kendi özelliine göre çok mm ^ BasM falla mi^âir.
O da udur Erkein tabiatnda, bir eyi sevince hemen kalkp onu
:

elde etmek ve bir an önce erimek ister. Kadmn tabiatnda ise, f'"'la
hayâsndan dolay sevdii eyden kendini alkoymak ve kaçnmak
vardr. te böylece kadn ftrat üzere devam ettii, ruhundaki o
mayadan synimad sürece mümkün deU nefsinin sevip arzu etti-
i eye doru adm atsm, bu hususta cesaretl^p lutrelcete geçsin.
— 559 —
tSLAM'DA ECTM
ALE
Bu bdtemt^i^ kurucusu Hs^ MÂmoM iâ-S.} Eîe^^m^
bu ta\M ^âm fark dikl^tie idka^ ü^g^ imâm$tWâmxm Mteda
koyduu iddetU |xükünleri. mn'^te lususundakî emiiM, kad-
nn erkee bakmas hakknda ayni iddet ve ölçüde koymamtr. Ni-
tekim bu hususta Hz. Aie (R.A.) Validemizin hadSjy^ pek m^ur-
dur Habeliler Mescid'in avlusunda küç kalkan oyunu oynarlar-
:

ken, Resûlüllah Efendimiz onlarn bu oyununu Hz. Aie'ye göstermi


ve onian seyretjjasine engeZ olmamtr.
H Balde bu konuda saianae^ tara^, kadp^l^ ^J^M^^
ayni mecliste biraraya
sil ki, ayni mecliste biraraya gelmek üzere bulunan Hz. Meymune ve

Hz. Ummu Seleme ve bn Ümmi Mektûm'u gözgöze gelmemeleri için,


adi geçen iki haomm cu'kasin& ^eçm^eleri emredilmitir.
Bunun gibi. fitneye seMM^t verecek bir ortamdan endi^e edildi-
i ^mon kachnm da erkee bakmas cAiz deüdir.»
AUftme bn Hacer el-Askalâm, Buharî'nin erhinde diyor ki :

— Habeli oyunculara bakmasna verilen cevâza


Hz. Aie'nin
dayamlarak, kadnn erkee bakmasnn câiz, erkein kadna bak?
masnn gayr i câiz olduu istidlal edilmitir.

Aynca bu cevâza eden durumlardan biri de, kadnlarn


delâlet
örtülü ekilde camilere, çar - pazarlara ve yolculuklara çkmasdr.
Ancak erkeklerin onlan görmemesi için yüzlerinin de örtülü bulun-
mas söz konusudur. Bu durumda erkeklerin yüzlerini örtmeleri em-
redilmemi, kadnlar onlan görmesin diye böyle bir tedbir düünül-
memitir.
Bu da iki cins arasnda birinin dierine bakma hususunda fajrk
bulunduuna delâlet eder^
îmam Gazâli de bû rivâyetlere ûse^stemBamk kotam ekeMere
bakmasnn oftiz olduuna delil göstermi V6 öylö demitir :

«M» eke^ yûzö kadn içkt a^rettir. demiyoruz. Ama kad-


nn yM erleeâE mm^^ 0 halde, fm» mdiesi eS^ 0-
nusuoMuunda kadmm da ^kein yüzüne bakmas har&mdr. Fit-
1^ «BEM^ paSm, s^pet tab^ Mae^ del^lr, ûmm, m- W
eit duruma gelir. |M de r^tsi^ j^ ea^^^m
jlüte^iKFCmt,
yüzlerini örtmeleri emredÜr. Ta da kadnlaarm soks^ oteatoi ya-
sâklaaur.»

— 560 —
Burt^a kadar anlaitklarmz Özetliyecek olursam, dijrebîliHm

ki :

— Kadnn yabanc erkee bakmas iki artla câizdir :

Birincil, bu bakmaktan dolay bir fitne endidsi söz konusu de-


ilse.
»

tbte^i ^idA mt^^^ 3âecllste gelip £|^^s@


ge^emi t>ulunma£i.

11- Küçük çoçuun avretine ^saksm adab j

Fâkihler ^^^^t U, t çocuk ister l^ân ois^,


ddrt pS0^
veya daha az bir y^a. ktüunuyor^ için avret di^mm
ye bir ey yoktur. Dört yam
geçince artk onun utanç yerlerinden
ön ve arkas avret saylr. tiha çama gelinceye kadar bu böyle de-
vam eder. tila çama girince, artk onun avreti ergen olann avre-
ti gibidyu:*

12- Zarûrî hallerde bakmann mubah saylmas :

Daha önce de belirttiimiz gibi, erkein yabanc bir kadna -is-

terse bu kadn itiha çama girmemi bulunsun- bakmas caiz deil-


dir. Bu hususta ehvetle bakp bakmamas hükmü deitirmemekte-
dir. Çünkü Cenâb 1 Hakk'm bu konu hakknda genellik ifâde eden
buyruu söz konusudur :

toâ^ y'msmp ssûrnsm^mr v@ ntanç yerlerî^ Hmtmm^^,*

Ayn zamanda adamn, «ani


Resûlüllsh (A.S.) Efendimizin, bir
olarak gözüm bir kadmm yüzüne dokunursa ne yapmalym?» diye
sormasna karlk, «gözünü hemen ondan çeviri» diye emretmesinin
kapsamllk arzetmesldlr.
Ne var ki. bu bak konusunda bir takm zarûri haller vmât^ Mt:
'G0er istlsnâ tekil ederler. Aada bunlar srahyoruni î

le kza bakmak, b^ûmûnde Faktk.


— öretmek maksadiyie bakmak.

Tabanc kadnn, dretme kasdlyle yüzüne bakmak câizdir u


561 slâm'da Aile Eitim' CUtl- F 30
:

SLÂM'CA 41t£ ETM


BSÛa : Kadnn örenmeye çaltl^ ilim, âben mUlebâr olup onun
din ve dünyasn düzeltoc^ muhtevada sm Aym zorbanda kajdnm
htisas dahilinde bulunuyorsa, hastalk yapan kontdar ve dodum ile
ilgUl bilgiler gibi.

miyorsa,
Ayrca. I^dnun yiMme ^ü takâifâe
öretim esnasnda erkekle kadm tmâm^^ b^baa ke^aur
fitneclöt

f^a, telna hocalk ft^^^iM lUKbnlar bulunmuyorsa, o takdUrde


s^û edilen cevâz ^ç^Sti^.
Hiç üphesiz ki, îslâm bu kaytlan koyduu zaman, bununla ne-
zih ve tertemiz bir toplum oluturmay dilemitir, öylebir toplurri ki,
üphe onun çevresinde doiamyacak, suçlama ona yönel^râây^ek;
genç kzlar o toplumda her türlü tecâvüzden korunmu olacak, gü-
nah eli sarkuEabk yapmam, hâin mt^ bakmcum mm MM-
csakv

Allah (C.C.) ne doru Ijuyurmutur

* i^j -iöSj c^'j^ bu c^Ji ûlt?^ Ofü^ ^


<£y Peygamber! kendi elerine, kzlarna ve Müslüman ka-
dnlarna de ki : D
elbiselerini üzerlerine ahp örtünsünler. Bu on-
larn (iffetli) tannmasna eziyet edilmemelerine dâha uygun oUuu-
dr. Allah çok balayan ve çok merhamet edendin i'S^
— Tedâvi maksadyla bakmak :

^pdmm. ma^mî ^she^m yt^sesm âsMmm^ «mun ^RSMI#yla


1^ ksm» bakmai» ::^^ir. Ctüücü sahih tes^ ve zivftyete göre. ek.
iaM^^ ^Ettii^ imâ'^Mm km. iMmak için Pey-
vac-i
l^b^ (AS.) Efe^im^len ^ stedi. Bmun filetim BesCdûUah

Alaâi SÛTM s. :
TERBIYP.CTLFFIN SOnUTv^lin.UKLAni

(A.S ) EfündimiA £bû Tayyibe'yâ, ondan hacamet ile kan almttöin


emretti. C844)

Jteak yolma âskUsanm lasta l»âxm tedtvi etefsî I^zl aplar-


la câizdir :

a) Tedavi yapacak doktorun takva âhibi güvenilir, âdil ve uz-


man olmas,

Qa£ bakmetöi, dier yetimine bakmamas,


c) O muhitte, o hastal tcdâvi edecek uzman bir kadn dokto-
run bulunmamas,
Müslüman doktor bulunduu ha^e,
d) tedaviye çanian dok-
torun kâ^ olmamas arttr.

îtM M -artlar biraraya gelip gerçekletiinde, doktoru^


he^a&as, gercâfiea
]eft<&£Hi eit kma
iSi^Cir. MmduW^
MM
Çünkü sULm, insasPtacdm m
s^m^n ^^sftm E% â^sAj ay
zinanda ozüarâ«i Ve üyg^ olam cellsstiEb^ i^arh olana
k£^ açmas da bu dinin ana prensiplerinden biridir.

Sözünü ettiimiz kaidenin asü özü ve balangc u âyettir

«AUfO size kolayhk ister. zörîuk istesin» (S4S)

- — «Dinde liçbir zorluk meydana getirmedi...». (846)

Hakim'e ve âhid'e, kadnn


yüzüne ve iki eline -fitneden endie
duysalar bile- bakmalar câizdir. Çünkü bu tür bakmak bir hakkn
yerine gelmesine yöneliktir. hakszl önler. Bu
Ayn zamanda bir
cevazn bir dier sebebi, hâkimin örtülü bulunan kadn tanmama-
s, tanyabilmesi ve daval veya davacnn o olup olmadna tam ka-
naat getirmesidir. Ayn zamanda âhid'in de doru âhidlik yapa-
bilmesi için, lehinde ya da aleyhinde âhitlik yapacak daval ya da

(84^) Sahih-i Müslim : Ommu Seleme (RA.) dan.

— 563 —
.- - - -- -.-^ ^. .
...

(lavacyi tazumast gçreMr. te bu dUrubUarda kadn yüzântt açar ve


ten^ytmaffmn fifl#an laösridce tostamtâaâ yana haklar korunmu oba£*

Görüldüü olaylar çözüp neticeye balayan hayat


gibi, îslâm.
dinidir; insanlar için en uygun ve yararl olan gerçekletirir. Hakla-
rm korur. «üpheden uzak bir biliyle inanan bîr miUet içn Allah'-
tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?» (847) ^
ebediyete uzanacak bir anlam tayan
Bu konuda tarihî ks- u
say, hatrlatmamzda yarar görüyoruz. Böylece hamiyyetli ve gay-
retli erkekler ve kadnlar, selef-i sâlihîn'in, kadmm yabanc erkek
yaaunda yüzünü av^^as hususunda nasl davrandklarn daha iyi
anlayacaklar. Her ne kadar îslâm eriat buna cevaz vermise de on-
larn nasl, bir titizlik gösterdikleri kendilerine daha yi açklanm
olacak.

. asrnda Rey ye Ehvâz Kads Musa bin îs-


Hicretin üçüncü
h&k. insanlarn hukuki meselelerini çözmek, haklan korumak için
kadlk makamna oturmu bulunuyordu. Bir kadn kocasndan 500
dînar mehir alaca bulunduunu iddia ediyor, kocas ise bunu ke-
sinlikle reddedip ona hic horçlu bulunmadm savunuyordu.

@mtn ^eriâa » v^tme^ Va^M f^MHar^ eeistf diye em-' s

rm- Adam biç m^^M moââmK ^ItoM. «^^«Mte ÜMm^


c&ve^ verdi ^d, ahitlerden bülni fatmmma. ald ve «u kadna
dikkatle bak ehadette bulunurini^ ona iârette ^üunabilesîn» de-
ki
di Adam kalkt ve davac kadna, «ayaa kalkar msn?» dedi. Bu-
^un üzerine kadnn
kocas, «ne yapmak istiyorsunuz?» diye sorun-
ca, ilgîli memur ona, «ahidin herhalde senin eine bakmas ve kim
olduunu tanmas arttr,» diyerek bilgi verdi. Koca olan adam, ka-
nsmm oradaki insanlarn yannda yüzünü açmasn ho karlama-
d ve öyle seslendi «Kad âhid olsun ki, eimin benim üzerimde
:

iddia ettii mehir miktar bir borç olarak bulunuyor dur.» Kadn, ko-
casnm bu içten gayreti karsnda duyguland ve hâkimin huzurun-
da öyle dedi «Ey hâkim, sen âhid ol ki, ben de alacam kocama
:

baladm, onu bu alacamdan Dünya'da da, âhiret'te de beri kl-


dm.»
Hâkim, bu öüt alnacak olay karsnda duyguland ve çevrem
sindeki adamlarna» bu 5Mekânm-i Ahlâk» koousuyla ilgili )At
belge olarak yaamz. . .

iUti -MMde SâfVfli [ 50.

— 504
- ,

TBRBtYECtLEHlN SORUMLULUKLARI

le gerekm, kadna Muiîa, husumm^ b&m'm


terbiyecilere
koymu olduu adâb alp uygulamal ve çocuklar bu terbiyeyi
titirmeiidirler. ster bu bak, nikâh harâm olan kadnlarla, ister
evlenilmek istenen kzla ilgili olsun veya kocann kendi eihe baknm
adâbyla alakal bulunsun veya erkein yabanc kadna bakmas, er-
kein erkee bakmas, kadmm kadma bakmas, kâfire kadnn Müs-
lüman kadna bakmas, erkein tüysüz gence bakmas, kadmm ya-
banc erkee bakmas, küçük çocuklarm avretine bakmak, öretmek
maksadyle bakmak, tedavi maksadyle bakmak veya muhakeme ve
ahitlik sebebiyle bakmakla ilgili olsun farketmez, her biri hakkmda
îslâm adâb ne ise onu öretmeleri yâçibdir.

ve t<erbi7®elra: tioaâajite çemjMsstm^ ^ist^bmaleti mîaam


boyl^ bir güç sagtoalan g^kmektödir. Ker i^IîetU bir
aiüâk, bakalarndan ayrd edü^ «aMnSt ^air^ll 1^ £^tjt^
ICtE âüut^mak, erefli îslâm terbiyesini ay^ta tutmak istiyorlarsa
bu vecîbeyi hakkyla yerine getirmeye çab^SHilar. am
Y^ce Allah
(CC.) elbette onlann amellerini boa çkarmyacak, ecir ve sevaplar
m ^eksUtmiyecektir. Bür günde ki, o gün ne mal fayda verire ne de evlâd.
— oOo —
Çocuru cinsel heyecan uyandracak eylerden uzak tutmak t
*

îslâml» örbiyecilere yükledii en büyük sorumluluklardan birî


d, çoü^!i^seff& jg^mâ ^^^
edip iç guddeyi tehyîc ed^ek seks ko-

sM Önlemektir, Bk
kazamr ki btmtz
^
^S
öiM irgenlik çafma 'fid3^ts0^
famrmsk oIar«k göstere^tt^
memm

Gerek terbiyeciler, gerekse ahlâkçlar u hususta birlemiler-


dir : Çocuunergenlik çana yaklat yllar, insan hayatnn en
tehlikeli dönemidir. Bu dönemde eitimci, çocuu nasl
terbiyeci,
eiteceini bilir, onu bozgunculuk batakhmdan nasl kurtaracan
anlar, ruhi yapsn
çözüp perian eden çlgnca elence yerlerinden
uzak tutmay idrâk ederse, onu nasl yönlendireceini de bilir ve böy-
lece çocuk faziletli bir ahlâk üzere yetiir, yüksek bir edep düzeyi-
ne çkarlr, erefli îslâm terbiyesini alm olur.
7 --
.

tgilâm', iffiM^ m terbiyâöUlo^ ^mM^iM' ^te kontdâmâ^


U2£ük fötmaisma âel4l0t enden ntta^al^^

— M5 —
— -AiftC^^ kadnlara de k t ^MMlfts horam olan ^teztten)
gözlerini saknsmUu^ mm iu|i«|G(g|fi«aA il0rlBa&8i| sBs f^ealraini
-görünen ksmlar dnda^ açmasnlar^ bafldfikv^ yiteM ÛVffgU
ne gelecek ekilde salvestada?, aînetlerini (ve zSsOM "^fis^i^^ l^eâr
lanndan veya babalarndan veya oullarndan veya kocalaruun oul-
larndan veya kardelerinden v«!ya kardelerinin oullarndan veya
kzkardelerinin oullarndan veya kendi (din kardeleri saylan)
kadnlardan veya ellerinin sâhip olduu cariyelerden vey» «öpkeklik-
ten kesilip (kadnlara) ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya ka-
dnlarn utanç yerlerine ilgi duymayan çocuklardan bakasna aç-
masnlar...» (848)

Kur'ân'n bu nassndan u l^^m ater


C^d^Uk hemöz kÖç'Û^ i
yata olup kadnlarn durumlar hakknda Ügîsi olmaz ve onlofui
utanç yerlerine ilgi ve heyecan duymazlarsa^ o takdirle kadnlarm
yanma girmelerinde bir sakmca yoktur. Ama çocuk ergenlik çana
yaklayorsa -ki bu dokuz yatan sonra
talide kadnlarn bfi^ar-, o
yanma girmesine imkân verilmez. Çünkü bu yata olan çocuk çirkin
ve güzel kadnlar ayrd edecek durumdadr ve ehveti de böyle an-
larda harekete geçer.
bn Kesîr, «kadnlarn utanç yerlerine lgi duymayan çocuklar.»
â^elinn tefstein^ 4iy<Mr ki

M%0^ «âdukknndan kadnlm â«i»iBW» «spösn


^^kM
'!03tm0M c^^erinden avre£hâM^ ^j^Mto^erindteM -

kîcilikteh utanç ye^erini anlag^sEmas^^* l^dar kâ^^ ^t


anlayamazsa, o taklide kadnla^ yamna ^^aBS^^m Ût mh
knca yoktur. Ama ergenlik çama yaklar bir yata ise, sözünü et-
0^
liimiz hususlar anlayacak durumda ise, güzel kadnla çirkin kad-
n ayrd edecek anlaya sahipse, artk bu durumda kadnlarn ya-
nma girip çkmalarna imkân verilmez. Nitekim sahih riv&yete gö-
re. Eesûlüllah (A.S.) Efendimiz öyle buyurmutur :

«Kadmlarm ym^A, girmekten hte^de sakmmi»


Bunun üzerine Ashab'dan biri unu sordu :

— r Ey Allah'm Revülü! ya girmek isteyen adam, kadnn kocasi-

nm hsiu ohirsa?. Efendimiz (A.S.I fGC «eviütt t

Yakn hm ölümdür... (849)

(848) Nür Süresi 31.;


. .

ism Buharî : MâisUni. '

— 566 —
TKIlBlYEClLEnN SORUMLULUKLARI

Oi£Eer bir hadisle iso $öyle buyurulmutur :

^ «ÇoGuklannz yedi yana girince onlara namaz klmalarn


emredin. On yama girdilderinde, (namaz klmadklar takdirde)
.

bunun çin dayak atn ve yataklarn ayhn.» (850)

Bu nassdan u hüküm aluur :

Babdar ye ann<^^. ooculcian ât tM^sucm girince oOiKiIz yatakla-


rm ayrmalar ger^im^desUr.. Bu. dinen on!aw görevicâr. Çünkü
f^ul^ 1^ yatakta u^tedUdan takdirde tyantk veya
km halinde ^lij^^nttE
cinsel bir
tttanç yerlerini
arzunun kendilerinde' uyamiasndan, lüç deîhag âbl
örmel^E^dm, }m ^
nn bozmasndan Gidie edUir. . •
Evet, bu, îslâm'n çocuk velîlerine gereken tedbirleri almalarnn
koruyucu tedbirlere bavurmalanmn vâcib olduuna kesin delildir
Çocuun guddesinin tehyic edilmesini gerektiren ortam bertaraf

etos^ri ger^dk. Böylece çocuk düzenli, ahlâid, edepli, fazlle U
»:e^Mi yetiip geliür.

Yine sahih rivayete göre ;

1^ ufINn M^naa .ffânflnde Resûlûll^ tÂM.l Efendimiz teiv

gteek
nuensMiN^
ttzer^ntt^
^prmo^
Has*ftm cabilesinden çûzel
tçîh Vmmmim yyu
^ MU% ^oa (te
Mm^eMm bir ^;eyier
soruyordu, derken FazI da o kadna l&^kyordu. Ifa^ Peygamber
(A.SJ Efendimiz onunbu halim ite'ünce çenesinden tutup yüzünü
'
baka yana^ dimdürdü.» (851)

Tta^*n4n )m tasuda yapt rivayete göre se^ olay öyle cere-


yan etmitir B^NlMah (A.S.) Ef^adtm^
: ^esâm mvm ft-
zûnû ha^ tarâfa çevirten, ttöbSft^ Altâm da orac^ lAp^
torms^, Ik^pmsm
^a&M
gMms^
(Â.S,> da ou
«Bh- genç erkek t& Mt de gçng'
:.
f!kA.)
«Asstmn ogluhm bc^n^u ^vfirdi^ ^
^tdn
gördüm, aleyhlerine bir fitneden emin olamadm...» buyurdu.
Gerek ResûlüUah Efendimizin Fazl'n yüzünü çevirmesin-
(A. S.)
den, gerekse bunun sebebini soran amcasna, «Aleyhlerine bir fitne-
nin çkmasndan emin olmadm...» buyurmasmdan sonuç çkar- u
labilir : '
.

mm' mmm - Ebû


'

JSI.AM'UA AtLE EGlTtMt

— ta^âOâl (A S.) ivedimiz gss^OsJ^ heöûz ergen <teaa^


ama o aamaya yaklam gençlerle ergei iQQ^u% ^toUkO^^tain ter-
biyesiyle ciddi ekilde megul olup ihtimam göstermi, hükatlaniîa
uygun olan" emretmi, ehevî duygularm disiplin altna aBO^ bir
fitneye dümesinler veya bir fesâd ve ruhen çözüntüye Mpcsaaasmr,
1ar diye gereken ilgiyi esirgememitir.

t$U. 3U anlattHlanmz, t^&m P^^Eenberlnin Vemm ^sUmîJ^m


Mû;mâ^ W6h edip çoculdEyrt tabiyede ve
tses^ topluu e-
râiMerîni düzeltmede önemli bbr parçadr. ,

üphesiz Resûlüllah (A. S.) Efendimizin islâhla ilgili srarla


ki,
durduu yerler ve terbiyeyle ilgili birimleri hayli çoktur.

Ama biz az önce nakletiimiz nasslan özetUyecek olursak, di-


yebiliriz ki Terbiyeciye.çocum ehevi duygusunu tehyîceden; cin-
:

sel arzusunu kabartan eylerden uzak tutmas vâcibdir. Böylece ço-


cuk hayaszlk ama
dümekten kurtulur, rezillik uçurumuna yuvar-
lanmaz, bozgunculuk ve danklk bataklnda bocalamaktan sy-
rlr. Ancak terbiyecinin, çocuu cinsel heyecana sevkeden konular.-
la ilgili sorumluluu iki yönlü gerçekleir :

BMugs : Dahili murakaba sorumluluu.


kincisi : Haricî murakaba sorumluluu.
Dahilî murakaba sorumluluu : Çocuun
duygusunu ^ g-cinsel
cklayp tehyîc eden âmillerle mücâdele edip onlar men'etmeye ça-
lrken, terbiyecinin bütün bu hususlarda islâm curaUanna uymas
gerekir. Bunlan iöyle srahyabiUlz ;

.
— Çoc^uA henüz temyiz dadda, iken, uy^ im Mmme va-
mâeri olan aB^beâ namazndan as &âe^ dpe î0B0 ha^^eo^
zan^ ve 1^ ite S&ts nam^tmto sonra izinMz ana - babararâ ya-
tak odasna girmesi, onun cinsel duygusunu tehyic eden si^b^E^^^«a
biride* Çânkâ çocuk bu vakitlerde içeri dalnca, kimselerin görse-
sinh uygun dmayaca bir .açldk içinde onlan görel^Ur;'

Bunun için -daha önce de belirtildii gibi- terbiyeci çocua, belir-


tilen vakitlerde izin' isteyip öylece içeri girmesini öretmelidir ve
böyle bir eitimin vâcib oldumu unutmamaldr.
Çocuk ergenlik çama girince, artk terbiyeci ve eitimci, ona
hem bu üç vakitte, hem de dier vakitlerde izin isteyip içeri girme
ad4bmi öretmekle yükümlüdürler.

568 —
— Çocuun «rge^k çana _
zînetlerini tehîlî
cinsel duygusunu,
yabate l»toUp!l ^^3m& .§0xmBaî ^ mm
iç guddesini harekete
* g»^% tetîyte eden sebeo-
lerden biridir.

Bunun çin terbiyeciye gereken, -daha önce de belirtildii gibi-


si bu gibi yerlere girmekten alkoymak, yabanc kadnlarla ih-
tilatm önlemeJöir. TabÜ bu ahkoyma, en güzel metot ve eitimle ol-
maldr.
— Çocuun on yama girdii halde erkek veya kz kardeleriyle
birlikte ayni yatakta yatmas da ciibel duygusunu teîyîc, nefsini
tahrik eden sebeplerden biridir. Özellikle sözünü ettiimiz k-ardeler
bu yata bir yorgan altmda birbirlerine sokulup uyuduklar zaman
tehyîc daha da artar.

Bunun anâ - babalar, çocuklar 9-10 yama gi-


için terbiyeciler,
rince yataklarm ayrmaldrlar. Böyle tedbir
jtoalan kendilerine
dinen vâcibdir.

• 'r-^ epik tsea^ l^te^, ^aâmlar axmmda dolarken


onl^üMv î^Prâls o^lan avret yearhmr d^lteiü» bakmas da onun cinsel
duygusunu kea>ar&r.

Bunun için terbiyeci, çocuk temyiz çamagirince ona, bakala-


rna bakma, özellikle kadnlarn avret yerlerine bakma konusunu
4dâ% ^ terbiyesiyle, saknca ve zararlaryla öretmelidir. Bu, ona

— Eve televizyon konulup cinsel konular anlatan görüntüler,


ahlâk bozucu filmler açk tutularak çocuun seyretmesine imkân
vermek de onun cinsel ahlâkm bozan, duygusunu tehyîc edem sebep-
'arden biridir.
- ' . ?
Bunun terl^^ciye gereken, eve l^vSz^on so&E^mçIte.
Çünkü onun eve girmesinde büyük tehlikeler, faziletli iahlÂla yk-
c görüntüler söz konusudur.

^ Çocuu kendi haline jarakp istedii çplak fotoraflar edin-


mesi, ahlâk bozucu dergiler almas, cinsel duyguyu tehyîc eden ro-
0mlm fâ^fmsm m tas»^:^ takm bantlar ve plâklar alp din-
fea*

l^ieit de onm efa^ aaOTîatr fcamçlayan ve tehyîc eden sebepler-


de birkaçdr.
Bunun, içm terbiyeciye g^^Mi udur ki : Çocuu okulda neler

— 569 —
SLAM'DA ALE EÛTIM
yaptn, okuduunu, kimlerle arkadalk ettii-
teneffüslerde neler
ni gözetlemek; kimlerin çocuu nasl yönlendirdiini, neler telkine
çaltklarn tesbit etmektir. Çünkü bunlar görüp tesbit etmeden,
çocuu na$U yönlendireceizii, nasl e|;itip harâmdan koruyacaguu
bilemez.

^ ÇoG^ talâz ergenlik çana yakn yalarda iken onu hsm


ve i£xmm kzUu^^ dostluk k^rmada kendi haline l^ra^lmak. ders
b^^esiyle sk mk cmli^la l^y^^B^tea Idâk&n v^*m^ de onun
^tyjgasunu tahrik ve tehyîc edip ârzutomyaa sonu^tra yo

Bunun için terbiyecinin erkek ve kz çocuklarna sahay bo b-


i^kp istedikleri kzlarla ve olanlarla arkadalk ve ilgi kurmalar-
na engel olmaldr. Daha dorusu gerek kzna, gerekse oluna ah-
arkadalar bulup seçmeUdir. Aksi halde kz erkek arka-
lâkl, soylu
dal kurulursa, büyük tehlikeler dogfü^ âft onlan ister isMÜ^
sapiMk ba^û^^ma iter, her eyi mubah sayacak kaâar yozla^rn'.
O halde terbiyeci zekâsn ve en doru bildii irâd metodunu
kullanarak .en isabetli hikmetini ortaya koyarak çocuu bu gibi ey-
lerden uzak tutmaldr, bu dinen ona vâcibdir. Çocuu islâh ve ter-
biye hususunda hiçbir vasta ve vesileyi kaybetmemeli, hiçbir frsa-
t kaçrmamaldr.
Haic} iffo^akftba sorumluluu
Bu da. dahili murakabadan gerek özen, gerek itina ve ihtimam
bakmlarndan geri kalmaz. Çünkü çocuu bozup yozlatran, ahlâ-
kn deitiren vesileler saylmyacak kadar çoktur. Ama bu vesile-
lerinen tehlikelisini senin önüne -ey terbiyeci kardeim!- koymam-
dada herhalde bir saknca yoktur. Böylece terbiyede baarl olur,
çocuu ifsad eden sebepleri görüp,, onu helak çukuruna düüren
âmilleri daha iyi tesbit edersin : '
.

a) Sinama tiyatronun çocukta meydana l^lrâili olumsuz t^-


sirler^

Bu iki sanat eseri de cinsel konular ilemekte, bu açdan seyirci-


lerinin iç yapsmda bir takm cinsel frtnalar koparmakta, ehveti
tehyic edip, fesâd ve ibahilik sergilemektedir.

ö kadar j^, ^^»^^ ki. «k slEMâ, m-


rekse tiyatro» birçok sakncah eyleri muböh saydrma âleti, seks ve

— 570 —
bome^ kiotkr «lb£&k yktc ^alda^ tmline getirilmitir. Daha <âa:

iteri gidîtafE, 1^ ^ nmmm l^t^ âüij^â ve tiyatro yc^la ya-


klmaktadr. Bu sanat eid^M. &mA% jMtaMâ çkm hasis aalk
ktoselerin rzk kaps, yarma alan olmutur. Bunlar Yahudi ve
gayr-i yahudî kimseler olduu gibi, zulüm ve iftira cihetiyle kendi-
ni donatp slâm'a müntesip olanlar da vardr.
b) Açk - saçk, süs yerM darda ^a3l>%ad£Q^lW fi«^gpâi|^
kötülük.
Ergenlik çama yaklaan ya da ergen olan delikanllar bu pes-
paye rezil kadnlarn karsnda cinsel duygudan baka bir ey his-
setmemekteler. Etlerini tehir eden bu kadnlara kar, cinsel duygu-
yu frenlemeyi öyle brakalm, gençler gözlerini bile bunlardan ayr-
makta zorluk çekmektedirler.
Ergen olan veya bu çaa yaklaan
bu gibi mefasid ve çir-
genç,
keflik karsnda ne yapmaldr, Çünkü manzara oldukça çekicidir,
sinirleri azgnlatrmakta, ahlâk ifsad etmektedir. Ayn zamanda
gençleri ciddilikten, iten çevirip seks ile megûl etmektedir.

Moda ad altnda bu gibi çekici,, seksvari süsleri kimler icâd et-

mektedir?
Bunlar bir avuç tüccardr ki çounu Yahudiler oluturmaktadr.
Amaçlar ahlâkszl, seksi her nahiyeye yajrmak, faziletli ahlâk
kökünden koparmak, toplumu temelinden sarsp ahlâksz klmaktr.
Böylece toplum üzerinde istedikleri sultay kuracaklar, dizginleri el-
lerine ^eçir^ istedikleri yöne çek^ götürecekler.

^^^^ U %^x tüccâr taifesi, bizim inancmzdan baka bir inanç


OTtaya koymakta, ahlâkmzda ba9^ lir «ihlâk sergilemekteler. Böy-
lece nefse bakasna uyduluk uurunu alamakta, kendinde bir nok-
sanlk duygusunu ihsas ettirmekteler. Körükörüne bir taklîd bala-
makta ve ister istemez o akjntya kaplp gidilmektedir. îte ülkemiz-
de, kalb kulan açp öüt almayan kadnlar bu yabanc açk > sa-
çk .kadnlar taklide iten, onlarn peinde koturup moda ad altmda
olmadk rezaletleri benimseten faktörler bunlardr. Bütünüyle fitne
çkarmaya; aldatp asl deerlerinden uzaklatrmaya yönelik bir
tuzaktr.

liîr tûrl^ l^^^^m^M^^ ItlMl^an bir kadm ms^l olur 4&


kmM kültürünü atp bunlarn
hasletlerini, deerlerini, asâlet ve
peine taklr; Moda, ve uygarlk ismi altnda nasl ölur da suret de-
itirip Dsndini acâib bir ekle sokar?'

— S71 —
SLAM'DA ALE ETM
Tehlikeyi tecessüm ettiren bir dier husus da, bu açk -
n belU bir snrda dA^EDyKcaas, bakasn durmadan hrslandrmas,
dönüp bakanlar ksa zamanda kendi dorultusunda yönlendirmesi
ve dierlerinde bir beenj duygusunu kamçlamasdr.
Modaclar» durmadan yeni yeni ntodalftr icftd edip fitneyi belir-
f^al^lteeEt^ moâ^ â^S^>^û olaülan aldatp saptrmaktalar. Bu-
mm ^
h^ir vaista ve vesileyi Mss^emekte,
lan nüe g^sUerl% ftc^annudE ve sûslemn^e kapamakta^^an e-
SaMa «^-^
mî ve ^^^nl|pt iMnete uradk^ yeni m@Mffir %^^^mt^ dt£$îk
giysiler çkarm^^ta ve hayvânkrM daîia az örtönHiB dununum
düürmekteler.
Çam kadn, modaclarn, kadm vakanyla alay edenlerin seçip
:©rfi«^B 'koyduu her. ey kansmda ba eip itaat etmekte; uymayan-
lar çan gerisinde kalp medeniyetten uzak bulunduu durmadan
zihinlere ilenmekte ve BU î&âr Wââm Idârniaktatür.

Avrupal veya Amerikah kadn, böylesine gayr-1 ahUk mo-


Bir
dalara uymakta bir saknca görmeyebilir. Onun ruhsal ve sosyal ya-
ps bununla uyum salayp bir eziklik duymadan devam edebilir;
ama Müslüman kadn elbetteki bu aalayc moda dükünli^|imde
saknca görmeli ve bundan kaçnmaldr.

Müslüman kadm, günün modasmn bekârlar nasl aalk yap-


tim ve ohlan sekse nasl sürükleyip götürdüünü görmelidir. Fa-
fTmiS^, moday takip eâi&ik m ona göre
msâ îttiinî görmelidir. Müslüman
kadü Mfhm^-'^e^ym "\
m^
yuvcrlancbklaruu. bulundan serefH ymsm m
11 V0 mm J&mtM fOce ve erefli yerini koratmi^^

Yine Müslüman kadn, moda - demoda arasnda bocalayp du-


ranlarn, medeniyet ad altnda bir sürü ahlâkszl savunanlarn
aile yuvalarnda meydana gelen anlamazhk, kavga, gürültü, dü-
manlk ve boanmalar görüp günün modasmn ne kadar sakncal
bulunduunu tesbit etmeli, bu uurda yeni yeni modalar edinmek
için kendini tatmin etmeye çalan kadnlarm nasl bir aile dramy-
la yüzyüze bulunduuna âhit olmaldr.

Mûslünum^ Wlma ^gf^Epij lOifök W^S^^


abUk Uki&l«rîa^ m ken^ âs^cttine yö^i^ h^m île Menm^lj^.
Aym zamanda toplânuâ ddm yolda btüunmasmt korum^
— 572 —
maletlorfe yat»iwm sm^ume^A T^sUtsBÎkUr. Aynca sergjledigi
tkitm. mw^ ve ölittülöte'îft ^ ^^m^&i n&mm ve hicâb^*
iffet

hk hRD& 1^ ergen olanlara ^nçlere örnek sunmal ve


bu hususta son desene acma duygusu tamaldr.
Aksi halde ö da,
slâm ilkelerinden sapp fisk-u fücur, isyan ve günah bataklna yu-
varlanr; nefsanî arzuya baegip, sapjda râm olur. o ^f
htr^y bit^. V.- ;'v/_-;;;>^'^ :
-r/^ '".v T'rir;:'-
:

AUflh (C.C.Î m güzel buyurmutur : .

~- «Allah ve Peygamberi bîr i. bir mesele hakloi^CI hükün ver-


âi^^e» arU M^bh* w0m^
erkee ve ientett Iraa^ jm meiBi^
Btedkleriü se^o^^ v^^S^ olmaz. Kim Alk 'fiB^g#ta#se
imm eÂ^/fi^^^çMea «. a<^ bir sapklkitt tm^mm olur.» (8^)
c) Gizli - açk birçok elence yerlerinin sergiledii fenahk ve

Evet,bu çlgnca ve ölçüsüzce elence yerleri, balarndan gu-


rur, eref ve gayreti atp kiiliini kaybeden erkekler ile, iç ve d
yaplarnda haysiyet, haya, edep, iffet ve terbiye duygularm yitiren
kadnlarla dolup tamakta ve varln sürdürmektedir. Günah tü-
ten bu yerlerde toplanmakta, elerini ksknmyacak kadar domuz-
laen ve aalaan; çiftlemede ye ehevi duygularn tatminde hay-
venlaan bu insanlarla etrafa rezalet saçlmaktadr.
Bu gibi yerler, ciddi elence yeri olmaktan çkp her eyi mubah
sayma ve her kötülüü ileme yuvalan ve sahalar haline gelmitir.
Evet bu yerler, habislik, aalk, çirkeflik yuvalan olmutur. Her
â.n ksa bir süre evlenmek isteyen, çplak bedenlere tâlib olanlarla
dolup tamaktadr. Hiçbir smr tanmayan seks âklar ve cinsel sa-
pvlâan b£tir»C^brmaktad^.
ISLAM DA ALE EGlTlMt

Günümüzde Bat'y taklid edip câhilce onlarn hayatna ^ms-


rek bu yüzden bize bulaan en tehlikeli mikrop ite budur. îin
kabuuna bakp içindeki mâdenin ne olduunu görmeden ithal edi-
d
len parazitlerdir. Bütünüyle lüzumsuz yere vakti öldürmekte ve ky-
metli hayatn zayi' edilmesine yol açmaktadr,
.£;sr böyle deil, hangi ahniil v^sMliâ sapvetûi imun bunun
avret yerlerini görmek, birtatatt günahlar î%\&cnB% saku»] pylarf
helâl saymak ve bir sürü gayr4 ahlâki fiillerde bulmm^tk ÎÖftl |t)|r-
car? Bu iin ba
da sonu da insan ftratyla uyum salam^
deer bu^uftI§^49Srultusuru bulmass.
Sözü edilen çlgmça e|leziG i^^^ isfctr «p% «

bütüni^:te ^ta^t ^u^puyu'r^Uet düzeyiûâ çkanp ^sk hmA


bir kap açmaya yöneliktir. Aym zamanda ^miâ ü^^yi -hiçbir s-
nr tanmadan- siücdürmekten yanadr. Evet bu yerler, pislik âcdu,
çeit çeit mikrop ve günah parazitleri üreten yuvalardr. Bu yerlere
gözatp kendini kaptranlar yularn elinden brakp ,kaybeder, Bab-
bma kar her türlü günah lemekte bir saknca görmez. Yava ya-
va her eyi mubah sayma basamaklarnda yükselir, o kadar ki ken-
di çevresinde yalnz günahkâr yüzleri, çplak, bedenleri, fitne saçan,
güzellikleri görür; baka bir ey göremez.
Alkollü ^^Me^ ^^^msâ^i t^ymrnm mMii^^ hBm^vadd
kapal kaplar açlr, uyumakta oiaa
sanlardan belli bir
J^Mâr ^m^mhr^ l%te@e
kesbn eiddiyetten, istikametti j^^g^îr,
^
risâ-
letgörevini yerine getirmez olurlar. Kendilerini oyuö, e^leliE^, baprâm
ve türlü küçük düüren il^e çevirirler.

I^^âe fs^gs^ ideâ l^dak ver^ msk^'


îleneiî'^ paklklarda ^^imm t^&^s^. 00.
«tmekte^ Mnian doâru fmim.
ayrm^altta, kîilîlderi öldûtnekte, mcd ve serveti amacndan saptmp
y^ma ettörps^rts^.
Bu 6ahnir|& fehlikesî sadece belirtilen snrda kalmaz attklan
imt ȉmU W^ aMs^ ^Slne doru yammt^ Ml 1^ S)Eu:^la al-
âaib&l» w^tm^ tatmin v^fm s^m çekiciliiyle sürüklenen, s^mu^
1^ dert, elem ve aalar izleyecek geçici lezzetlerden yararl#aw
ma hevesine k^tnlan kzlara uzanmaktadr.
M^B^a. ^ terbiyeci ^^i^^îml. k^tetn bu r^g^dM^ gMPdâra
^^et lEala^^na bulap kalmal^^n portrel^^ se-
ifiin ûnûm koyniaJc lâitiyorum. Böylece açk bir görünüme kavurmu
(îluniun :
T»4WSt»î« SÜRUMLULUKLAm

— Lise kinci matematik dersi veren bayan


«mî i^^^^dterüe
^Piltmen konWa mstû^ «plEterken kzlardan birinin aniden bay-
Binlk geçirip yere dütüünü görüyor. Vakit kaybetmeden gerekli
yaplmas için âcil servise naklediliyor. Kz üzerinde
lîllUiahalenin
yaplan ciddi bir muâyene ile zinâdan hâmile oldugru ortaya çkyor.
Bunun üzerine tahkikat derinletiriliyor, ehirde gfesü fuhu
yaptrlan v« o kz gibi be tai^^i cte bal bülunduklaJfi bîr rm-
devuevi ortaya çkarlyor. fi^Rim ctoüannm. ne de öretmen-
Irartoin böyle bir r^6^«^ten haberli yok.

Sonra bu tuhhikatn neticelenmesinde görülüyor ki, bu talebe-


den biri, okuluna girmeden önce randevu evine bir baka kz arka-
dan aldatp göndermek gibi bir görevi de ahlâksz pespaye ran-
devucu kadndan ald emirle yapyormu. Kendine ha metotlany-
la kz arkadalarna cinsel temasta bulunmay bütün çekici yönle-
riyle anlatp yava yava onlan da bu dönüü
elim sonuca ikna edip sûrüklüyormu.

Çocuklarn egitiia ve öretiminden sorumlu olanlar ise. konuyu


ört bas edip, rüsvay
- ohnamak için olayn üzerû^e. W sünger çek-
milerdir. (TJ

Hiç üphe yok ki, bu arkadalarla


gibi bozguncu, ifsad edici fea^

r - neir olmann, fesada kayp aldatlma çukuruna dÛpm^ WMM


oldukça büyüktür.
— Sapk,her eyi mubah sayan bir baba düünün; bunun bir
takm cinsel lezzetler ve ehevi doyumlarn peinde sürüklenmekten
baka biçbir derdi yoktur. Onun bu hayvani duygusu günlerden bir
gün onu gizli bir randevu evine sürükleyip götürdü. çeri girince, pe-
zevenklik yapanlac fahielerin çekilmi boy boy resimlerini getirip
önüne döktüler, hangisini beeneceini sordular. O, bu resimlere göz
gezdirirken anszn gözü kendi resmine iliti. Meer o da bu
kznn
randevu evinin kurbanlarndan biri imi. Olayn karsnda sarsld,
bir bakma- panie kapld, sonra da olayn gerçek olduu bütün
açklyla ortaya çkt. Ve adam, bu ii yürüten pezevenge, kendi
kznn resmim göstererek, «te bu kadn istiyorum!» dedi. îster
pezevenk diyelim, ister kavvad, ona «Tamam, nammam^
: ü
giriniz, az sonra karnzda hazr bulacaksnz.

Adam odaya girdikten scmra kzyla karlat ki en çekici ekil-


de anaya hazrlannus durumdaydK.. Ne var ki kz, karsnda ba-

— 575 —
ÎÛ%AU ÛA ALE BlgtTMl

basn bulunca akl bandan, gitti, müthi to^uya kaplâii fiW^ 4lb
kendini toparlyarak babasn bütün f^h^
kotu. Tabii bu davmn^yla kendini babasmdaa kurtarmak ist^^or-
^amM
Babasna gelince, tepesinden gayret ye gurur teri fkryor; rz
V© namus kam damariarmda kaynyordu. Bu gayretle kznn üzeri-
ne bir aslan gM sMâi ve bomak istiyordu. Ne var ki bir anda in-
sanlar daü^^fât Perde artk dümütü, aa kzm ne olduu,
nasl bir gidice b£t tammâAi^i imsamyosp.
Oaylan iyice lallU edip nüübet netice çkarma <31rayetinde
olanlar diyorlar ki, kzlarn bu saplanp kalmasnn
gibi bataklklara
asl sebebi, kötü ve ahlâksz arkadalardr. Onunla birlikte giden
komu kz, bu er ve fesad yolunu süsleyip önüne koymutur, ma-
sum kz saptran o olmutur. Sonunda onu böylesine bir günah ba-
taklma düürmütür.
Ne yazk ki, aile efradmdan hiçbiri kzlar okuldan dönerken e-

n
ref ve iffetini öldürüp kabre

tu).
tSlnüyordu.
gömen böyle bir randevu evine urad-
(Çünkü kzlan üzerinde ciddi hiçbir kontrolleri yok-
"i

Evei balesine fsts^ vMaikm ve b^ «r^aln, aldat-


ma ve ifsad etmede le'siri çok büyüktür.
— Ihlâs sahibi gayretli müderrislerden güvendiim bir zat ba-
na u olay anlatt ehrin kahvelerinden birine, orada bulunan bir
:

dostuyla konumak üzere girmi, tam bu srada bir çok erkek ve


kz talebenin içeri girip kahvenin üst katma çktklarma görmü. Me-
rak artm ve bunlar niçin buraya geliyorlar, nereye giriyorlar?
diye örenmek istemi. Derken yava yava o da kahvenin üst ka-
tma çkm, ama gördüü korkunç eyden sarslm Erkeklerle kz- :

^ifee^ sarma dola olmular, kimi öpüüyor, kimi dud^ dudaa


vemi, kahkdatar atyorlar ve çlgnca eleniyorlar.
Sonra merak etmi, bunlar birbirlerini nasl buluyor ve bu ilgi-
yi nasl kuruyorlar? Onlar bu gibi gayr-i ahlâki yerlere kimler sü-
rükleyip getirmektedir?

"^ftpjdtlgL jM^m^ V0 Mgitanada.


bu gibi hayaszlklar televiz-
yondan, te}^^ sfesn^âm ^^<^â€m^î^ câ^^ Mmlan i-
îJergÜerdeBpE ^^adktan^ foto romanlardan 'ii- ej^
r^dlkleri, musiki ad altn^ ehveti tahzik edea caz ve sazlann te'-

— 576 —
Mtinde Mchl^Bn «ynm f^sti». «m caddelerinde bu gibi eyleri
ve
ultUckl edip ^@^zca görüntülerin tefsirinde kalp bu yollara sap^
tkfari anlaUnitr.
bütün bu ackl ve elim sonuçjara, bataklk ve fesada ra-
Evet,
men ailenin kendi çocuklan hakknda bir bilgileri olmad gö-ülü-
ytr. Çünkü kontrol ve aratrma yoktur.

Ahlâlt bozucu bu gibi yerlerin, gençleri aldatp ifsad etmekte el-


betteki te'siri çok büyüktür.

^ Sr^âfe 'w& mûdirdMte Öiarecd v& htmmküC'


^im i^^mm* Î^^%â& m^^al Mtmurk^ pos£&^^
mektuplar ge^r^nî ve bmOam^^mn k^ ve eiiN^ tm-
fmdan birbirlerine yazldn, Igâbtt^ sö^, ak ve ilgi
uyandran cümlelerin yer aldn hayröüe görûycarlo:. Talebe Imm
derslerini, hem de çok deerli vakitlerini bu gibi eyler uruma öl-
dürdükleri ac deil midir? Erkek talebe sevdii kza ak ilân etmek-
te, bunun için özenerek çok eyler yazn^akta, kz talebe de ona ,. Bü-

tün bunlar ana - babann ihmalinden ve kontrolsüzlüünden kay-


naklanmakta, okuldaki eitimcilerin ihmalinden domaktadr. Ayn
zamanda kokuan bir toplumun brakt olumsuz te'sirlerin ürün-
leridy:.

^^çuk ist^ e^M:, ister


W m
olsun, ijmm fillik. #üâk
kalM 1^ kdtûlere can^p ^kâdU^ ^m^ eM0i^^^& ^^^^
rar. Onu bu r^sv^ edici giditen ve elim sonuçtan alkoymak o zer
man ^^or &lvm. dununda, olan çoeuk ^terMtmm b^y^
bir mâs^t& itilip sürüM^nkr

Evet, ailâk bozucu yerlerde ahlâk ve din kuraliarm çineyen


kimselerle arkadaln aldanma ve fesâda uramada tesiri çoic^
yüktür.

— Toplum arasnda yan çplak görünümlerinyapt tahribat :

Genç delikanl veya ergenlik çama yaklam bulunan çocuk


cadde ve pazarlarda .umuma ait alanlarda göz gezdirince neler gö-
rür? Sinemalar dolduran çplaklar, sinema afilerini, ahlâk bozucu
bir sürü roman ve dergileri, ve benzeri eyleri görür. Çar ve pa-
zarlarda, mahalle aralarnda, sinema reldâm yapan çrtkanlarn
seslerini iitir.

Yan giyinik çplak kadmlan en göz alc zineîîer içinde ve en fit-


ne dc^^an bir görünümde görür. Zinayftpt^ka çeken bir sürü rezU,

„ 577 Isl&m'da Aile £$iUmi CUt: 1 - F: 37


kaduüonn hic bir er^ ve
sayg de^js^ter^ ve
iffete hiçbir al^k
ölçüsü taumakszu sahmp dolatklanna Abid olur.

Okullarna giderken ve oradan evlerine dönerken kz ve erkek


talebenin tpk birbirine kanat dokunduran kalabalk bir çekirge sü-
rüsü halinde dolatklarn görür. Çok zaman bu talebeden yolda yü-
rürlerken çirkin sözler duyarz, utanma perdesini yrtm bir genç
delikanlnn yine hayâ perdesi yrtlm hir genç kza müstehcen an-
lamda lâf attn iitiriz.

Sinemalarn önünde henüz yeni ergen olmu veya olmak üzere


bulunan birçok erkek ve kzlar, aslan sinema afilerini, çplak ve
müstehcen resimleri dakikalarca seyrettikleri göi'ülür. Nice ergen-
lik çama yaklaan erkek ve kzlar, ya anlaarak, ya da tesadüfen
birleerek, seks konulu bir fiira seyretmek için bilet alrlar.

I -

Evet bütün bu manzara ve görünümleri, daha çok hcp^


olmak üzere bulman ya da ergenlik çana girmi planlar «uranda
temaa eder.

— Kötü arkadalk ve fena sohbetlerin yapt tahribat :

Yukarda «Çocuklarn saptmasnn sebepleri» ksmmda da açk-


ladmz gibi. Çocuun doru yoldan atamasna neden olan en bü-
yük âmillerden kötü arkadalar ve ahlâk bozucu, birlemeler-
biri,
dir. Özellikle çocuk geri zekâl, zayf inançl, düük ahlâkl olursa.
Bu durumda ksa sürede din ve ahlâk snrlarn aan arkadalarm
sohbetinin te"siri altnda kalr ve çok sürmez onlardan gn düük
âdetleri edinir, en fena ahlâk ahr. Bununla kalmaz, sür'atli adm-
larla onlara katlp akavet yolunda yürümeye balar; böylece suç
ileme onun tabiatndan bir huy olur. Haktan sapma, doru yoldan
ayrlma deimiyen karakterleri haline gelir. Artk bundan sonra
onu doru caddeye çevirmek çok zor olur; sapklk uçurumundan
onu kurtarmak güçleir.
Terbiyeci kardeimi çlgnca elence yerlerinin çocuklar üzerin-
deki olumsuz te'sir ve tahribat hakkndaki sözlerimizi, ergenlik ça-
na yaklaan çocuklar büyük bir tehlikeye çekip götüren kötü ar-
kadaln, çlgnca yaamann gördün ve anladn. Bu gi-
te'sirlerini
bi arkadalklar çocuklar, bozgunculuk ve çözülme, her eyi mubah
sayma batakhgma nasl sürüklendiini okudun.
a 1

MMte e^ûtll^ (A.S.) Efe^d&ajs %a hususta ti d^pe% im


.
tzei biQytnntc$ttür : «KM. yi^ döstuam dini ûzeredtr. Arfedc ^
— 578 —
TUUllYEClLEBrN SORUMLULUKLARI

den btrlnJz kiminle kaynap dosUak kuruyoüsa «ma dlKIrai eMl.>


(853)

Dier bîr hadiste de, «Kfitû arkadatan sakn; çünkü gerçekten


sen onunla tannrsn...» (854)

Allah, âire rahmet eylesin ne güzel söylemitir 3

^n^^m wmm^ onu, oiM |Mm m^/âi^âm. sor.


Ger^lte her yakm dost, kend^^ dost ^tymt...»

— ki cinsin birbirine karmasnn yapt tahribat :

H£I^ ^myîz çanda bulunan kz ve erkek çocuklann birarada


bulunmas, gerek fazilet ve ahlâk, gerek ilim ve ekonomi, gerekse
beden ve sinir üzerinde ohmsuz büyük te'sirler brakmaktadr.
Kadm - erkek kanm, yani iki cinsin birarada- buhuw^ Mr
bid'a olarak okullarda, bürolar^ m baz tslâmî kurulu
merke^fi^oda ÛB. hmâ^ östramektedir. Buta jO»^ ^«Mleriz îd-

bir b^Jama f0g^^ ve böylece alkanlk dourup âdet bi-


yor.

Daha önce, «Akli Terbiyeyle lgili Sorumluluk» ksmnda, böyle


iddiada bulunanlann delillerini reddeder mahiyette gereken bilgiyi
vermitik. Terbiyeci kardeim! sözünü ettiim ksma müracaat et
de «ki cinsin birarada bulunmasm iddia edenlere kar reddiye^
bahsini oku. Orada kalbe ifâ verecek t^gileri bulursun, inaallah.

îte sözünü ettiimiz hususlar, çocuun ahlâkm temelinden sar-


sp bozan, cinsel duygularn gayr-i meru'a kar kamçlayan fad
vastalar olarak en büyük tahribat yapmaktadr.
s^
düen, ey terbiyeci karde^edml göpii^ murakabe-
Artk
% mâ. m
iii$m^ }mm^ mmâtk lutülmasmda sotumlulu-
muzu kâmU anlamda yerine getlrma^^.
Ancak yalnz murakaba ve kontrol kâfi midir, yoksa bu hususta
gerekli bir takm vesile ve vattalai" da var mdr?
Bana göre, burada gerekl? üç vesile ve vasta vardr ki terbiye-
cm: onlan birer metot olarak kullandklar takdirde çocuk ahlâken

«85^ tba. Asfikir.

— 579 —
SLAM'DA Alt «i^riMi
ehevi duygusu z&pdmmp konttol aXtm& tâmsjt. Böylece ço-
ciife te^îH ve ^MiM ittelek gibi cüm ^F^alrta m ahlâkta bir
peygamber gibi, ruhaniyet ve takvâsnda Üaht bir mürgid gibi olur.
te bu vesile vo vastalar unlardr ;

1- Anlay ve kav^ym. salamak,


â- Sakmdnnanm gere^ni öretmek.
3" Manevî balarla irtibaü klmak.
' Çocuun anlay ve kavrayn salamak ki : kiinin üzerinde
farkl görü onaya koymad gerçeklerden biri de. çocua, henüz
trnaklan yumuakken toplumsal bozukluu, ahlâkî çözüntü ve
çöküntüyü anlayacaJt ekilde telkin edip bu fesâdm hemen her yer-
de slâm topluluklar arasmda da nasü yaygnlatn anlatmak ve
bütün bunîann Yahudilerin, komünistlerin. Haçllarn ve emperya-
listlerin oyunlar olduunu ona yeterince anlatp
ilemektir.
Çünkü bu durumda çocuk büytjlfifto^ 1^1»^^ tfeSm^
dümekten koruyacak ve birçt* fitne ve fesâddan çevirip uzak tu-
tacak parlak bir anlay ve kavray dotacak.
Hiç üphe yok ki, toplumu ifsad etmenin vastalar onlara göre.
ci^î ^tygu, sinema, üyatro, dergi, gazete, televizyon proramlar,
:^resüttiîr, ve kapah yerlerdeki çlgnca elence ve
"
bahislerde, sen terbiyeci kardeim! bunlar

mrum Bna^» b^sâüde bunim^ açMa^nu


ra&^^^EiGâksn.

Ayrca «Aklî Terbiyeyle lgili Sorumluluk» bahsinde de bu gibi


ykc ve bozucu tehlikelere iarette bulunmutuk.

î^îte. kardeim! sözünü ettiim bu iki bahse müracaat


Terbiyeci
et de hastaya ifâ verecek malzeme ve ilâc orada bulaygüksm» ina-
ailah.

Jlma burada da Özetle de olsa Mmm^ açklayp amtmemdo


ffâ^^ e^lm vaÂten tahribatm ^hn çizgileriyle
bs&telim m ^tam li^ad etmede felâm dümanlarmm We
ve desKselerîni, tuzak ve düzenlerini iyice hafzda tU^j^iH :

— Yahudiler ve Masonlar :

Bunlm\ Musevî asll FREUD Si^md'un (1865-19391 sa^a na-

^ 580 —
Tl'.IlHlYKni.KRlK SOftl'Ml DLUKUUI
/ariyesini temel kabul edip görülerini tmn 0/»rMi l>lnH ndiMû
Çünkü Freud, insan davraniijlannda ve dDyüncnlorliKnkl hm r^-yr
cinsel konuya irca' eder; ehvet ve lezzet kdiuturylu bft«lihtlj uld
gunu söyler.

Am^ T^utfil«:% görülerini, birçohlurnn maK vn nlMu»


bozup ykan Kari mm!m mim^
atts| Marksizm'ü iHyatiftnlm^
Oysa Kari, dinleri geçersiz ve anlamsn sa^^f^ Alial ii' V. umm
na ^taam &^ ödetmitir. Niteldm ^rnM^. Allad (C C.) lmn
cnm yerine ne Jçp^biliriz? diye sorulunei, -Uyalra ve benleri oyun
lardir» 4iy© çemp veraitir.

WM H^ÖS^fiSÖ sâima anlamsz sayan


1^ imna ^dnjü^ün çekti^ni yapmasn mubah sayan nazariyesini
t#n^ kabul ed^ gâ:^^^£EaM ^â«miin' ^s^â^ ÜSfiranulardr.
Evet bunlar her yerde ahlâk ntihara sürüklemeye çahmakta-
drlar. bunu da kadn araclyla, yani kullanmak suretiyle, cinsel
konulan ileri sürerek sonuç almaya yönelmilerdir. Onlarn ve Ma-
sonlarn sözlerinden biri de udur -Kadn kazanp bir araç olarak
:

kullanmamz bize çok gereklidir. Hangi gün o elini bize uzatrsa onu
M'&m inancmdan uzak tutup ibâhiyecilik ile tezyin etmeliyiz. Böy-
lece ^B* yardmc olan dindar ordusunu datp perian ederiz.

Emperyalizm ve HaçU Bubu


^E^^M^I^^acin ileri gelen büyüklerinden biri öyle diyor «Bir
)m^k tteâ^ ^ to ^î:^S^% ^^fe^pmd î^ü^^^ datp perim
:

Mctöe ve ^vet ^vgMnde b^iaiuz!»


ngiliz aslU ünlü müsterik ve «slâm Âlemi« adl derginin ya-
zan Zwemer Samuil, Kudüs'te bir toplantda unlar söylemitir :

— «Sizler, sipm ülkelerine ^^fiua]| -â^ere bîr koku hascUi'l^tl)


fierettiniz ki bu koku Allah'a vuslat diye Sonra da bir ey tanunaa.
blâm deminden tam-et^^^^^âerin E^rssuma^ göre bîr koku ya-
ylmaya bttS^tâ ki, bu eay'-u gayrete deer vermez, çahmaya imtina
göstermez; rahat ve tembellii sever, dünyasna kar hiç bir him-
met ve gayretini harcamaz, ancak ehvani eylere kar kuUamr.
Böylece slâm âlemi, bir ey örenirse, ehvet için örenir; bir mal
toplarsa yine ehvet uruna toplar; en yüksek bir mOTkez kurarm^
yine ehvet yoluna kurar...-

— 581 —
.

1 a n v un a l r. r. r m

KOMÜNZM V£ MATERYALZM
Terbiyeci kardeim! ileride, komünistlein neler dediklerini, -Bi-
IB^ H^rozolulu^ babskt^ onkmn gizli vesikalarnda bulacaksn.
Ama konumuzla Igili bulunduu için burada u sözle yetiniyoruz.
KomünstleF ve mmâdedûer ^yatîat M-.
— «Dini temelinden ykan genelgemizde hususlar belirtilmi- u
tir : Dini ykabilmenin en kestirme >^lu unlardr Tiyatrolar, gü- :

nün medeniyeti, modalar - demodaiar, el kâtlar, dergiler, dinsizli-


i benimseten kitaplar, din adamlaryla vo dini konularla alay eden
eserler, eadocc ilme çaran bunun ötesinde ba^ka bir ey tanmayan
fikirler, Tann'y ve ilgili kavramlar efsane sayan görüler...»

îte kabaca çizdiimiz bu sözlerden anlalyor


Yahudiler, ki :

Masonlar, Komünistler, Haçllar, müsterikler, emperyalistler topla-


mp bir dayanma meydana getirmiler, yardmlama sistemi kur-
mular, îslâm âlemini ifsâd edip onlan hayr yolundan ayrmak için
cinsel konulan, tiyatro, dergi, televizyon programlan, radyo, dinsiz-
lik kusan bir sürü kitap ve broür ve ahlâkszl çekici hale getiren
bir sürü romanlar ve hikâyeleri vasta olarak kullanmakalar.

\
amaçlanna kavumu düzeydeler. O ^gdar
^EÛsleri bizim rtagA-ki,

^
mizden, dilleri bizim dilimizde iOan ve kendilerini îslâm' Mitak ta^
tutan veya slâm'a nisbet eden genç erkeklerle genç kzlarn; cinsel
duygularn, ehevî konularn peine taküp gittiklerini, körükörün©
bakalann taklld edip birer uydu haline geldiklerini, seks batakl-
na düüp kaldklarn görüyoruz, O kadar ki, gençlerimizden çou
her gün sabahladnda, rezilet ve ehvet balçna bulamp onunla
yetinmekten baka bir arzu ve gayretlerinin bulunmadm isbat et-
mekteler. Tek megaleleri, cinsel duygularna hitap eden bir film
seyretmektir veya ahlakszca bir tiyatroya gitmek ya da iseksüel
konulan çok çekici ileyen bir temsili görmek, eref, iffet, erkeklik
ve ahsiyetlerini ehvet mezbahasnda boazlyacak konulara me-
rak salmaktr. te dümanlarmz bize böyle yaptlar ve gençlerimi-
zin hali bu noktaya gelip dayanmtr!.

Artk sana düen -ey terbiyeci kardeim!- evladmn etrafnda


dönüp cier parenin bilgi ve cmlaylm gelitirmektir. Tâ ki, dü-
maniann onlar için neler yazp çizdiklerini bilip örensinler. Onlann
gönlüne unu atmakta bir saknca olmasa gerek Fesâd balçna bu- :

'
->p yuvarlandklar zaman, her eyi mubah saymann peine tak-

— 582 —
ip küm, blluiok voya bitieyorek Yahudilorin,
gittikleri IlaçlMn.
ve Masonlarla l'npuryulsllmin uydu ve kurban olurlar; Hhlm tup
randa. Müslümanlarn yurdunda kaybolup giderler.

te bu çocuklar ikna' eder de vicdanlarn geliti-


gibi telkinler
rir ve böylece onlar huyaszUk ve haramlardan vazgeçirip uzak tut^
mu bulunuruz.
Sakndrma Vastas :

Benim nazarmda bu vastay, terbiyeciler izleyip âsüt-


«M çoçu^ ^âOtedan ^oymada en
mm m B*§«*fe î)ir âmil t^Mr. Evet bu vâata» çocua,
sel k3DauWa sm^sâ l^^saaada, h&c eyi mu^i^ $^mmik 0n]^icâ
^
ve mlamâa ^o^ 1^ m& ^p^abiiir.
imdi sen Wl^eci kardeimi zinâ. harâma saplanma ve üp-
heli ilgilerden meydana gelen kötülüklerden alkoyup uyarc anlam
tabyan en önemli âmilleri açk ekilde önünüze koyuyorum. Böylece
konuya bakma için iyice geniler de öüt ve sakndrma gibi vecîbe-
yi yerine getirmen kolaylar da bu sayede çocuk hayaszlk, harâm
ve |>«lBnlktan kendini alkoymu 6lwc.
m^mn TehBk^rine Dikkat £mpaM^ f^olar Karmza
CW *

a) Shhi tehlike :

— Aknt hastal.Zina amelyesi sebebiyle geçer. Rahim ve


husyelerde iltihaplanma meydana gelir. Bazen iksrha yol açar. Ay-
n zamanda eklem iltihaplanmasna sebep olur. Bazan de doacak
çocukta olumsuz te'sir yapar da bu yüzden çocuun gözlerinde ilti-
haplanma ve sonra da körelme meydana gelir*
— Zührevî hastalk i

Buna halk arasnda «frengi hastal» da denir. Zinanm çok yay-


gn bulunduu Avrupa'da, daha çok Fransa'da bu tür hastahk gö-
rüldüü ve etrafa yayld için FrenkJere nisbet edilerek «Frengi»
denilmitir.
— Cinsel organlarda bir takm yaralar oluturur.
lloFftm kabul eâU^ cin^ e^s^ ^^&m laaljMr 'fe
ismmteaa.
-R&î^ b^üsunda ölucm ütihabîbalgm mcam m^^^^ fsraA
1ar m^ana g^irir, id^ yeiOaruu Mbgt|^t@âtrr« ^iofsal ^^^str-
na ve çevresinde bh* takm an ve smlam nedeû (dm
— Te&asül cihaznda kzart, yara ve iltihaplanma meydana ge-

— 583 —
.

a.AMUA aile eitimi

Uj?, Zi2ia sebebiyle yapp Snâasül dhazumk sade^


kii kendine kötûlûk
ce yara ve iltihaplanmayla kUmayp ac ve szya da sebep cddu^.
söz konusudur.

^ Cnsd organn devaml akmb yapmas da bu cümledendir.


ÇocKait ergen olmadan, yani tam vakti gelmeden ehvetini
tahrik etmesi, cinsel çalmas sebebiyle tenasül
duygusmu tatmine
alenide akmte ba ga^o^ yüzden bîr talm bei^a^ ^Molik
. ve anorma^^; "bss^ msnoto meyûmm ge^.
Bunlardan baka zinann bir takm hastalklar meydana getir-
dii de dikkatten uzak biuidurulmamaUdu:.

b) Ruhsal ve Ahlâk! tehlike ,

Bazan behimî arzuyu tatmin ederken zinâ ve benzen yollara


sapmak aadaki ha^talklan da dojS^urabiUr :

— Uvoto V» «nMât ^ ikisi d0 zinâ ve benzid lugMtâ


Imm <^g«a t^irtie^ bfer hastal Wr. myJem&^sMsi^ ^M^Al^kar
dmlar da kadnlarlafto^am^a balar. Öflaaümûzde bUfttat^M i^Stot
çok w^gsÛ9mm ^^A^
imspU ta$Hm^^sm M^^m. teierlka.
ngiltere ve i^razeri ülkelerde tehlikeli boyutlara vamuUr. N£W
YO^K'ta bu illete mûbtelâ olanlarm safnnum ^^snm ii^vma ulafo-
söylexbn<ek£eâlr, ^ rakam sadece tes*^ edH^a ve'1^ i^ arktan
aça yapanlarla îlgIKdir. Bir de tesbit edilemiyen, gizliden bu fiili

sürdürenler vardr ki onlarn says herhalde bu rakamn çok üstün-


dedir.

— Cansel hevese kapdp hep onunla megul olma hM^.


Cinsel ibtilâya yakalamp kafasm ona takanlarn bütün vakitle-
seks kcoKulanyla^ bu |M «imdacm luifaUyle ^ec^:'^^ g^nüür.
^Bazan nikâh bazan Öpmek, kucaklamak, çplak resimler» kâ^hU
ile,

c^sel otmûmma resmi bo^, gösteii d^Oda»» gö^rüsleri, ba-


cak ve baldrlar onlann tek megalesi haline gelir. .BakaraiS ki; bu
tipler her eyi brakm, kendilerinde unutkanhk bagöstermi, ça-
hma azimleri krlm, gafletleri artm, uyanklk zaafe uramtr.
Onlan bön ve alkollü veya çok üzgün ve kederli bulursun. Böylece
hu gibi-sahirî ânzalar bedende bir deiiklie, hafzada müthi geri-
Im&ye ve ruhta bur dalgalanmaya, kax»rszha sebep (dur.
— 584 —
-

JlJll IVI<:ll.KHtN SOnUMI.Ur.UKLAHl

Zinann tnsun Loplunlarnclft genel ölçüsüyle tehlikeleri hiçbir


zaniHn kü^üv,cnemez. :

ehvet»^ dalp kendini kaybeden ve eroin ,aifm glhi madde


leie itîahmur hale gelen
— Ruhî çöküntüye urayp cinsel sapklktan dolay bedeni, ak-
lî, ahlâkî ve nefsî hastala yakalanan kuaklar.

— Sinir sistemini bozimmBi ve bu yüzden öldümei yaEina ve


gasb olaylar.
— lîyöüt^ö maddeler ihtilas dourduu sonuçltö".

— ehvet tüccarian, genç kzlann elden ele satlmas, ücretle


tutulan fahieler.

— m^ Wîm ârup doktrIann, sahk persoâ^MM* J^eEPdmler


m kmm kdms^mma sâm se^^^ îtaea ^^aru'^Ir^raaiHB» râ-
desi zayf oanlaarm rüvetle haklan ^nemesi.
'a
— Açktan çplak gezenler, her türlü ahlâk, fazilet, edep, utan-
ma duygularndan uzak kadnlarn cadde ve sokaklarda dolamala-
n.
-— Fahieleri .ahlâkan düyük kadnlar ücret satan karlmda
ve fakat ayn isün altnda elence yerlerini ileten deyyuslarul ço-
almas. .
" -

^ Ml^â^ sem^i edinip geçim ^mmî^B^ ©la*^ kuUan^lfU-.


— Fahielii tevik edici mahiyette caz ad altnda
- saz, musiki
dans ve göbek atmalar; ehveti gcklayan batan sonuna günah ka-
lbnda ilenen tiyatrolar.

Cinsel konulan ileyen kitaplar, çplak cesimleri nereden
dergilen dws, bale ve benzeri oyunlftF*
— Her eyi mubah sayan ve böyteee kendilerini, hftsrvtti^a
bezzeten soysuzlar.
— Boazlarna kadar zina ve fahielie dalanlar.
içki,

— Hiçbir dini smr tanmayp her fazilete uzatan, her rezile


dil
ti mubah gören ve gönlünün istedii ekilde elenip gününü gün
edenler.

Bunlardan baka her eyi mubah sayp ahlâk&jzJk meydannda


at oynatalar v^r ki bunlar saymakla bitîr^neyiz.
— 585 —
SLAM DA ALE EGITJMl

Bu âfetin neticesi olarak Rus Devlet Adam KRUÇEF, 1962 yln-


da, Rusya'nn geleceinin tehlike arzettiini'i Rus gençlerinin gele-
ceklerinin güven verici olmadn, çünkü çounun"*cinse konulara,
ehvet bataklna batp boulduklarn ilân ediyordu.

Yine bu yllarda Amerika Bakan KENNEDY de öyle sesini


yükseltiyordu «Amerika'nn gelecei çok tehlikelidir. Çünkü Aîm-r
:

rika gençlii çözülüp ehvetiere dalmlardr; boyunlarna atlan


sorumulluklar tayacak kudrette- deillerdir. Bu gençlerden yedi
tanesi uskere alnr, ama bunlardan ancak biri ie yarar. Çünkü cin-

üphesiz
gençlerde
...
sel konular, gayr-i meru bir hayat onlarn yeteneklerini temelinden
ykm bedenî ve ruhî yaplarn iyice sarsp ie yaramaz hale ge-
tirmitir.»
,

ki bu her eyi mulm^ sayma zsho^^ ^a^'^


gelitikten scsnra
J^du
yav^ '^tm^- t0â& l^dlMl^m
sirayet etmeye balad. Ne yazk ki, bir de ^SiîMMl^mraa g^ûlc
ki, altnda zina ilenen çatlar, fâhielikten yana tt^^a p' ^pma
lence yerleri, kumarhaneler, seks konularn ileyen tiyatrolar; içki
ve uyuturucu madde yuvalan; dans ve bale gösterileri. scrUmlula-
rm ve hükümet ricalinin gözleri önünde slâm ülkelerinde yaygnla-
p had safhaya gelmi bulunuyor. Kötülüklerden kaçp kurtulma-
mz, iyilik ve ibâdetlere-, ahlâk ve faziletlere yönelmemiz ançak
Allah'n yardm ve inâyetiyle gerçekleebilir.. Söylenecek baka söz
'

bulamyoruz!. •
,

$^mâ& ^âm^$$. mfy!^ için gem öû^ «bnakta. i«fe$ ^« namttö


püteBÎ WW t^tm ticaretini yapanlarn scOz^cte MsMa^
gördük. Bvet bu ha^Iââar.^^£âie^ h^tm ^ ^^mt^
na yaysta^ ^#ette,^ ne yâij^^^an var, his uyaz^ ^Dii^^to mev-
cut...

Böylece gençlerimizin çou bu tür lezzetlere, cinsel konulara,


içki ve benzeri sapklklara yönelmi durumda; karlannda ne so-
ru soran var, ne de kendilerini murakaba eden bir kimse Bütün
bu gerçekleri üst ve alt derecede bulunan her müslüman ve her in-
san bilmektedir. "
.
*

^
Kesin B«auçiu bir gerçektir ki, fahielii babo brakmak, fert

— 586
TRftniYFriI.iaUN SCMIUMLULUKI AKI

ve âileye ayn ülçü<i^ /uvnr vermekte ve genol «okUtlo tpUnm bu


yük tehlike arcotmoktudr.

&i t^Hkelerdea biri, âiîefi )?^^s^fa^ getirmek husufunda tolilld


«l^gMt. CM^ bel]^ mm^ ^^rvant duygulaân harAm tlo ül

mbi cAim^^ ^m idea }&s0a û^ f^, (a ^M^


r6i&m odur.
ne de çocuk ister. Çünkü gebelik :^^el yapsna zarar verir, genç-
liini z^elae. ^moB için hem c^sel yönden kendini tatinJae çalr,
hem de ^aptsu tein*, düüncesi tmdet hâkin^cUr.
telükelerden biri de, doan
çocuklara büyük hakszhk et-
2]^tjbr. Çünkü evlenmekten kaç^s^ toplumlar, gayr-i meru çocuk-
larn dünyaya gelemi^ m^sep '^cteaktalar. Böylece hiçbir ^üs^M ve
kdW&^ Wneslin sesi yükselir, soya ^
Güldar ortalktö.^siikhâ W
durim, çocu^yf
(^smym ço-
cidden bir1^
lümdür hem de mtsû zvûâM .

Zulümdür, diyoruz, çünkü çocuk ana - baba efkatmdan mah-


rûmdur. Kim ona merhamet, efkat ve ilgi gösterecek ki, onun yeri
*
kreler, hastaneler ve yetitirme yurtlandu*.

Zulümdür, çünkü çocuk anlama ve aMetme çana gelince, ziml^


dan doma olduunu idrâk eder ve bu onun için bir âr vesilesi oltr,
ruhen bmun ezikliini duyar .gidii akmlar. Daha çok fert ve
toplum üzerinde birer suç unsuru haline gelirler, hatta ^wdik W
istikran bozacak bir k^aktr tarlar. ' ^ - ^

Hu t^üikel^tta Mrâ âe, erkek ve kadmn ^as^ ve a^gKd-


paralel yûruf. ^^mUm M tâm gerçek alâKMl müüü ve
«lyn ilü
tesurlu bir hayat sistemi bulamzl^' ffi^^U, tan do IsM^^k ta^
i sahibi olamazlar. Evlilik gölgesinde sevgi ve merhamet havas te-
neffüs edemezler. te bütün bu olumlu basamaklarnn evlera^en ,

toplumlarda yok olduunu görürsün. Seks konularna kafasn ta-


kp bundan baka megalesi olmayan milletlerde de gerçek anlam-
da bi^ aile yuva^ k(»usu olmaz. '

Yine Ml^MIdâ^ Hrl de. hsmlk ve ^kmbk ilfiâe^tsia câma-


l^^ttr. QMÜ Ws^f haa&m m
mbfth passas^a^nda ^vetini
fent^- edecek |j»k&nlar bulm% :r^]^^g(m^ dostlamni ^-
^^armeç nefretdt ttMp iîiitr. ^ ^ MSi^ M-
m^Sk ^m^. l^0m^ Uî ortam akrababk ^^Um
nr, aralarca düt^manhk ate] yakar vo birMrlerind sadese Mke
duymakla m^afeyt açarlar.
IStAM UA AJUE ECITMI
le böyle bir ortamda - Allah'a e ^ ortak komaktan sonra- h-
smlk balanmn kopmasndan daha büyük günah var
bîr mdr?
islâm nazarnda, yaknlarla ilgiyi kesmenh ne kadar büyük bir gü-
nah olduunu anlatmaya gerek görmüyoruz.
bunlardan baka daha
Evet, ^ mM
^a^ffite^, zararlar
nusudur ki bunlar hiç de akl ve basiret sâhiptone kapak a&yû'
-

ko-

maz. . .

Ekonomik tehlike :

ki kiinin etmedii gerçeklerden biri de. vakitl^^ te*


ihtilâf
zetler,ehvetler pazarnda geçirenler, meru' evlenmeden uzak
kalanlardr ki, bunlar bütünüyle günah oian fahielik peindeler.
üphesiz ki, bu tipler, milletin ekonomik yapsn
'
sarsar, verimli
olmadklar gibi, her yönleriyle bakasn sömürüp tüketici düzeyih-
dedirler. Aynca ellerine geçeni- har vurup harman savuranlardr.
Böylece iktisadî alanda hep aa^ çlüü% görülür, öyle ki :

— Çalp me^' kazapma kudreti zaafe ugram^lir.


— Balanlan çou ilerde olumlu sonuç alnamamtr.
— Gayr-i meru bir kazanç elde etmenin yoUari zorlanmtir,
Çahma ^ ineru kazanma kudretinin zaafe uramasn^ öyle
«^^^^^da i ^BS- m hayâszln peine taklp giden bekâr kii,
raimstz â^ktjr. bedeni yönden de hasta say-
lr. AhMAÎ ve^rühî ^«mra^îfeînalöl^r.
üphe yokhasta bir kimsenm hastah nüksedince yetenek-
ki,
leri zayflar, bedeni gerilemeye balar, azim ve gayreti dumura
u-
rar. Bu durumda arzulanan mükemmellikte bir sorumlulua kendi-
ni veremez, böyle bir davranta pek bulunamaz ve shh^th ekilde
vâcib olan görüp yerine getiremez.
-1
I

Böyle bir yap ve durumUft olaOar, iktisadi caiîü|; kaybeder-


ler, günün ekonomik grafiini aa düürürle.
lerin hep ksr bir netice vermesi :

Zina sebebiyle elde edilen inal ve servet cin^ taa^E^c^ ^ivi


yollarda £ta|^ gider; iyi bir sonuç atak ^^EÇ^M^ I^MÜL
birdüzeye ulama düüncesiyle harcanmaz. ^^^es^fed^stle ol«m
sapk, iinde samimi deil, sorumluluk duygusundan da oldukça
uzaktr, ona doru pek adun atmaz. Çünkü üzerinde dini engel, kar^-

— .588 —
TKn»lYK(:I.EHN SOnUMLM L KI AR!

$nda ahlAkt mt^eyyide yoktur. Bu da ahlâk bozup yozlatrmakta,


ekonomik yapya agr darbe indirmektedir.
Gayr i meru' kazanç edinmek >

Kendini cinsel konulara verip içinde AUah (C.C.) korkusu bu-


lunmayan, engelleyici mânevi bir müeyyide tamayan ve bu sebep-
le hangi yoldan olursa olsun maddeten tatmin cihetine gidip mal el-
de etmeye çalan; faiz, kumar, eglencp, rüvet, arma. rz ve namus
tüccarl, çplak müstehcen resim ahm - satm; cinsel konulan en
hayaszca anlatan dergiler; aldatp saptrc usta kalemler; /alkollü
ve uyuturucu maddeler alp satmak; fahielii tevik oden kitapl&r
neretmek veya bunlarn ticaretini yapmak gibi vastalarî mubah
gören kimsenin kazanç yollar bunlardr.

Bî)^Wi gibi daha bir sürü gayr-i meru' yollardan mal toplamak
topluma ancak zarar ve felâket getirir; fakirlik vo isizlie sebep
olur. En güzel ahlâk ve faziletleri öldürür. Çünkü bu tür kazançlar,
insanlar olumlu, verimli sonuçlara götüren güç vo azimleri ykar,
merü' kazanç yollarn tatile uratr ve arlk toplum havadan ya-
rarlanp geçinmenin, hrszhk ve soysuzluun esiri haline gelir. Ben-
cilliin zindanna düer; ehvet, lezzet ve havai eylerin kulu ve kö-
lesi durun^una itilmi olur.

BHm hv^r ammtm ûm ^e^ dumura upft£ir. ^nnomik


|lflp^sm saaraaaf v« olömsüz tte^ler VOTifsn© yol açar.

;Mlum dini ve uhrevî| |eltUSç«sl t

Sem
feÜ yaamayan,
^amU da, AUâJjfgS
kendini ehvet v«
mm taldgn eylerden
^e
saknmayp if-
yapkanhgndan koruma^
W^ dört kötü musibete
(A.S.) bendimiz belirtmitir :
u|n:ar ki bunlan ResûJüllah

Efendimiz (A.S.) öyle buyurmutur:


— -Zinadan sakmn! çünkü onda dört (fena) tesir vardr Yüz-
den parlty giderir, nzk keser (bereketsiz klar), Rahmân- öfke-
lendirir. Cehennem âteinde ebedi kalmasna sebep olur.» (855)

XX^&^ ^^li^m gedince ^i^eMs ki zinâ eden kimse, zinâ


^^M^ ki^rtedan syrlr. Nitekim bu hususta Besâiailah
fA-S.) öyle ^^r^mtur :

— 589 —
SLAM'DA AîtM ECITllî
— «Zinâkâr kimâe mû'mln olduu halde zinâ etmez.» (856)

Ayn zamanda zinâkâr. tevbe etmeksizin bu günah üzerinde s-


rar eder de tâ ki ölüm gelip kendisine ularsa. Allah (C.C.) Kyamet
günü onun azâbn kat kat artrr. Nitekim Furkân Sûresi'nde buyu-
ruluyor ki :

-S -

JJ« L^Ui^ * ^ ü*îu 5^ tjlj. Vj ili

— «CteMr 14 baka twnya tapmazlar, hakl


AUia*!» beraber
bir teil^âMt^ haram feld^ cam öldürmezler, zinâ et-
imleâ^ ^Ite IMSU Ifense cezâya çarg^. Ky&met günü se azâb
l^t kat olur ve o azâb içinde JBmSl^i^mmm halde kalr.>
im}
ite ey bu anlattklarmz zinadan ve hayaszhklan
terbiyeciler,
irtikâpdan kaynaklanan tehlikelerdir. Bunlar cidden elem verici teh-
likelerdir.Gördüünüz gibi, saha zarar vermekte, ahlâka zarar
f^Mkte, ruhu tedirgin etmekte akl alt üst edip dengesini boz- -

JMEtâ, aileye zarar verip tedirginlik dourmakta, topluma ve eko-


yapya darbe indirmektedir.

Çocuk henüz trnaklan yumuakken bu gibi tehlikelerden sa-


kndrlr, dourduu ve douraca zararlar ona gösterilirse, o tak-
dirde çocuk mazbut ve iffetJi yeti5pir de her türlü hayâszlk ve ha-
ramdan kendini alkor; günlük hayatnda ve ahlâknda slâm yoluna
uyar; cinsel arzusunu ancak meru yoldan ovlonmek surotiyie gider-
meyi düünür, Peygamber (A SJ Ffondimizin omirlorine imtisalen
helâlini arzular.Çünkü Re.sûlüllah 'A S Klondrni/, .£y çunçlcr
J

topluluu! sizden tim evlenmee güç getirirse evlensin.... 'HüHi

1856) Buhar - Müslim.

l&SBl eI-Cen«â riy&yiM «tmitir.


TKUniYKftl.KBlV SORL'Ml.lM.UKt.AIU

Çocuun tolkin yoluyla, kendi terbiye ve tevcihiyle megul olan-


lardan alaca en lüzumlu sakndrm yoUu bilgiler unlarcUr ;

— Dinden dönmekten saknct^ak.


— 3ile bile inatla Hakk', inkârdan sakndrmak. I

— Bakalarn körûkorüne taklidden saldndrmak.


— Kötü arkada edinmekten sakndrmak. I

— "FmA, ve bozgunculuk ifâde ûm ablâktaa saJfcmtenak.


— Gonel ölçüdo harâmdan sakndrmak.
te kardeim! bütün bu sakmdnnalann açklamasn
terbiyeci
«Sakmdrma Kaidesi» ksmnda bulacaksn ki bu, kitabmzn üçün-
cü bölümünde yer almtr. O bölüme müracaat et de orada gÖSÜ
serinletecek bilgiyi göreceksin.

üphe çocuu dinden dönmekten ve bile bâe tûg&S vo


yok ki,

inattan sakndrmak, onu bataklna dümekten, saplM ^


her eyi mubc^ ^ym» ^asiHla ekiII^BB^eB kuz^tortn

Harâm ölçüdeki oyun ve elenceden çocuu sakndrmak, onun


ehvet balçma, lezzetler çamuruna bulamasn önler.
K«rûkdrûne ^OcMil^
«yakta tutar, eref Baygmhm arimt.
^^^^s^
ço(mgm ^^Hgilü M^i
Kötü arkadalardan sakndrmak, onu ruhî sapmadan, nefsJ a-
knUktan ve aykn bir chlâk sisteminden uzaklatrr^
0tü boa^^i^^U d^orcm a^^O^ra^ satetemak, çocuu re-
amurluuAk. :toyaszUk ve ciisel pî^Üderih tdriktii çöplük*,
te bocatomaktan uzÜEatnr.
Harâm eylerden çocuu sakmdrmak .onu ahlâk bozucu kötü-
lükleri, hastahklan. nefsi âfetleri benimsemekten uzaklatrr, tte
bu sakndirmalarda çocuun isUÜu, inanoim salam
gibi
re oturtulmas, ahiftkmn düzelmesi, beda^ sahkh ^aâsms^ Mlâi"
m& parlaklamas, ahsiyetinin geUip olumas ta^su^.
Artk bu faziletler çin çalmak isteyenler çalsmlar.
Katbto salam ilgt ktarmas : .

Kesin IMUm^n %MitiWl^ WA 4^beti» Mte itikad m^ae^


la bftlar. ^li^ Irflbat küi«r, jtilffîal ve düünceden fsm
— OT —
SLAM'DA ALE EGlTlMl
güzel meydana getirir, tarihi balarn kuvvetlendirir, top-
ilgiler
lumsal balara önem verir ve topluma ahlâk ve faziletle balamr;
nefsi terbiyede iyi irtibatlar salar, yani
bu meziyetlerle terbiye edi-
lirse; akl ermee balad, iyiyi kötüdej ayrd edecek düze gelcUi,
kademe kademe bu ölçüde yükselip gençlik çama ayak bast za-
man, hiç üphesiz ki çocuk imân üzere yotr, takva üzere terbiye
görür; câhiliyyete kar ilâhi akidelerle douatlra olarak yükselip
üstünlük salar, kendi heveslerine kar yardm görür, zafer elde
eder ve^hak ile hidâyet üzere dosdoru bir insan olur.

Acaba inanç, ciüüoce ve ruh irtibatuuüfm daha b%âk bfe rö-


va* rmdar?

MMk yCXl> lir müridin sohbetinden daha üstün Wt mh-


^t btdunur mu?
Peygamberler, ahabeler ve selef-i sâiihinin gittii yoldan da-
ha erefli ve aziz bir yol var nudu?
O halde terbiyecilere gereken, t^^a. iimm\mSMW^ 1SB#Btr
mak, bâdetle balantsn s^^bRUk^ mib^id iie ilgisini sürdürmek,
sâlihlerin sohbetiyle irtibatm g^^^cim^ ÜB^k'a, dâvet ve ona dâ-
vetçilerle ilgisini pekitirmek cami. zikir, murakabe, Ku*'ân~ Ke-
:

rim ile irtibatn gelitirmek; tarihine balamak, atalannn fazilet


yanstan taraflanyla ilgisini kurmak. Peygamber ve Ashabnm, sâ-
lih kiilerin hayat biyorafisiyle ciddi biçimde ilgilenmesini sal-
maktr,
'^S^M' ta^^im! bütün bu ^^Eg^m m m^S^mBam^ H^fö^ûy-
le ayakto t^^o^ i^mm^k MüMte
te* iptaomn
M
4rtibat kurah» I^Mpedlfe %önjba ksmîla oku. Orada seni ön sat-

^UMbm M^ye
IM^^^^ taslar ve masmmm^ b2h^, i^sc»^ Mtn
etme. ahlftk yönünden hazrlama metodunu görür-
sün: iûaallah.

Senin dikkatini bu lu:.u.sa çekmemin sebebi, imân terbiyesinin,


çocuun Islâh konusunda büyük to'siri olduundandr. Ahlâknn
sapasalam oJuîjmas vc günlük hayalnn düzen bulmas da ancak
bu terbiyeylo mümkündür. Çünkü çocuk Allah'a imân etme, gizU -
af;k ilâhî murakuba ujtnda bulunduu; dönüp düla.^tt vo oylotiî
h'sr yordo Allfih'tan îit*yfîi ilo korktuu juuru üzorino lerbiyy edildi-
i ma^^j^i mm^m mm& ^îMn^ ^^mm, ^km^- .tmi kms^m
kul VI kmi trfiJnömiisc liöyi« tUmlni^m b«r mmM^ Mim*wm
t^tui tAurttk. Ha.M\yjr. 1$^$iMi mm riit^nhlhi d^

5ÖZ
iBniTi.v..r,nifM aunuMi.ui.iJivi.Ani

ulüniaz. Nofö l unnAo'un vosvososi uiîun igiuio çalkant meydana


güliromez. yayoL kumiiMin .soylu gü/.oJ bir kmln cmsel Icmasa ça-
racak olursa, onu voocog cevap §u olur «Dug usu ben, âlemlerin
Rabb Allah'tan korkarm...»
eytanibu yolda bir vesvese sinyali yolluymca. ona da ceval^ u
verir : «Senin benim üzerimde bir sultan yoktur.» Arkadalar ona
hayaszlk, cinsel sapklk yollarm çekici gostürmcye çaltklarnda,
onlara da verecei cevap olur u
«Câhillerle arltadaik etmeyi hiç
;

arzulamam, onlardan biri ohn^ istemem.»


te iölâh ve terbiyede îslâm'ft m^üj olduu
dur. Çünkü îslâm önce ferdi, insan^ â^mdeay tf SltöUÖe gû^î^fe
w me^
lai*

slaha çalr dnda dönüp dolamaz. ÖSipe lebini ve vicda^s^ te»-


mizleyip arndrmakla terbiyeye balar; uurunu berraklatrmakla
adm atar; gizli ve açk hallerde Aüal'm murakabas altnda bulun-
duunu kademe kademe onun ruhuna iler. Kalbinin derinliine,
«Allah insanla beraberdir ve her ân onu denetler ve görür» inancm
alar. Allah'n onun gizlediini de, aça vurduunu da bildiini,
hâin gözeleri de. kaiblerin gizlendiimde ve bildiini öretir ve inan-
drr. I

çomâ^ t^l^esdne, Terbiyedlef^ alalar ve babalar bu açdan


bâ^lainaU ve bu sonucu almak isteyenler böyle <^v-
F^3Jtia3drlar.

Yukarda anlattklarmz özetliyecek olursak :

Analar, babalar, öretmenler, slahatçlar ve dierlerinden mey-


dana gelen terbiyeciler, lslâm*m bu müsbet metodunu ele aldklar,
çocuun anlay ve inanna hitab edip onu kötülüklerden sakmdr-
dklan ve birçok faziletlerle irtibatlarm saladklar zaman, çocuk
cinsel tehyicde bulunan her eyden uzaklar, ahlâk bozucu her ey-
den çekinir ve ilgisini keser; kayma ve bozguna urama sebeplerin-
den uzaklar; saptran, seks bataklna düüren âmillerden ilgisi-
ni keser. Böylece çocuk toplum içinde doru yol aydnlatan bir ay,
yeryüzünde yürüyen bir olur. Nelsindeki anlk ve duruluk,
melek
kalbindeki paklk ve temizlik, güzel ve erefli ahlâk, soylu güzel mu-
amele, iyi münasebet ve takvaya mazhariyet onu bu düzeye getirir.,

Allahm! çocuk terbiyesinde Islâm'm S03m$ KlM^ fÜÖS fÜt1X-


meleri için terbiyecileri baarh kl; tâ ki, mal vö #^e^âl fa^ia vm>
medii Kyamet gününde senin yüce huzurunda sorumluluk imtiha-
nn vKTip kurtulsunlar. Müslüman kuaklarn slâm' tpatp uygu-

— 593 — slâm'da Aile £&itimiCUtîl -F: 30


lamakta çok yönlü irtibat kurduklar görülsün; Kur' an ilkelerini be-
nimseyip lüzumlu gelmekte kemal mertebesine yükselinsin; AlUi?
(CC.) yolunda kutsal savalar devamblk arzetsin; izzet ve erefde
hâlî^ nushlîslikler sürüp glt^ Jtte o gün ma'minler seiaeGed^»
Allah*^ fstr^ok ve za£eri|t8 nee ve huzur ûafmsekktBr*,.

BtBÎNC CLDtN SONU

— 594 —
— - ,
- .
-

<;KVMt:NtN OnsO/O 7
I lUNC MASKININ ONSO/D 11

U^ryu Isljlm'n I M/larut ^«»hdot üLmcktechr ,


13
Çov\}k lorhiyml mulir? ™ < B3
(.'utlt lorbiycfiiylü KH ks^ular »- • 24
ryh Vehbi'nin tukdim ya^M * - 27
tKmci basknn önsözü ... 29
Üçüncü basknn önsözü - — 33

%tnin.0t KISIM

CUmm. EVLUN JERStyEYLE (SJM *« p'' t^-- •

insanda ftri bir durgudur ... vt* a* 4 <*t •>« >•>

Evlilik sosyal bir H^^^H^ir 40


Nesli korumak 41
Tüplümün ahlâki çöküntüden kurtanimas - 41
Toplumu t>ir takm hastalklardan korumak ...

Hu^d 've ^Ofriiîâ sükûnete ICftTugmok * 42


Elerin çocuk terbiyesinde yardimtentöffl *» 42
Babalk ve analk efkati 43
Evlilik bir beenme ve seçme konusudur 44
Halife' (K-A,) ile söylei m-
Kadmn dört Özelli^ — • • 46
Asâlet ve eref
Nutfeleriniz için aratrn hadisi "

Biyolojik ve genetik olaylar


yabanc kadm seçmek
Evlilikte
Te&^ l^^râa^^ w^^t^S^
kzlar tercih etmek
Evlilikte bakire
PolrurgaR KaduUa evlenmeyi te^ib etmek - — 54

iKtNC SÖLtShA
EVtABÖiAlî YANA DERÛN DUYGU ÎI^ - ^. ... - ^
Ana - baba, çööuft fSPSt^^^Eilardr • 57
Çocuklara merhamet ÜM
UüHO^atâsa. biridir ... ^. ;™ — 59
Kz çocuklarndan tiksinmek c&hiliyye Adetidir
lgili rivâyetler ve hadisler ^
Çocuun ölümüne kar dayanma gücü göstermek ... f-* •-• ^
Çocak mvgUüTâ» IsUsa'm Oâtûû maslâhat -
Çocuu 'eitmede ceza uygulama
Çocuklara namaz klmalar içia telkin
brahim Peygamber ve babas ...

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÇcKîuiun döiumnâa terbiyeci ne^ yapar? ®^


t ç t KD E K 1 1 E R Sayra sa*
,^
DogHn çocuktan dolay kutlamada bulunmak
Çocukun kuîagna ezan okunmas .„ „. 84
Çocuk dounca azna tatl bri madde dokundurmak ... 65
Tuhnik (çinenen hurmay çocuun agzma dokundurmak)
... 85
•tfft • a • ttm d** ao Ba
lîunun shhi sebebi ,^
„ 87
Bam bir ksmnn tra edilmesinin uygun olup olmacb „. ... SB
Tt-a konusunda baka bir hikmet daha var ... 88
ÇOCUA AD KOYMAK , ^. 01
Çocua ne zaman ad konur? '.
91
Ilgîü hadîsler
Çirkinlik ve kabalk ifâde eden adlar „, 92
Çocuklar künyelendirmek srai@^^ ™ ™ 98
Çirkin kaçnmak
lâkablardan , ^, 100
Çocuun adm Muharomed koymakta sflS^e^ var imdir? 101
^^Ni^dM Mr^M lmmât üMi^
ÇOCUA AldKA KESMEK ye iLGlU HÜKÜMLER
... ... ... m
105
,

Akiks'nn meruiyet '

Bu konuda Hanefî imamlarnn delili ... ; 106


Akika kesmenin müstehab vakti 109
Ak'ka konusunda erkek çocukla kz çocuu arasnda fark 110
M *A« 111
AKKA Mbanuun kemi^ krmalc meialihtur 11»
Akika ve ilgili genel hükümler 114
Akika hani hayvanlardan kesilir ... , 114
Akika etini piirip sof a hazrlayp yaknlar çarmak 115
A&îfeft'fflBi tf^Mt; ... - .„ ... 116
krâm Goîit^m çesiöî ^6^$^
GoçijüusmmTmtLMmtvnnxmHmmMm
Ügiii hadisler ,
...

... .„ „. ...
n
320
brahim Peygamber'in 80 yanda sünnet olmas .,. ^ ... 122
Kadnn sünnet olmas gerekir mi? 124
m&sm ^^mk m stattan vftdbdir? , m* > 125
Sünnet'n hikmeti nelerdir? „ ..^ ...

Süanet'in shhi yararlan laö

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
I

Baz evlerin üaas^Ss çöken fakirlik ; 129


Kan koca arasndaki geçimsizlik
-
,^ 130
Boama ve beraberinde getirdii fakirlik » 131
Kan m&oca'nm birbirleri üzerindeki haklan
Bu k^i^fc fl#U hadîsler
M
133
Eler uyum salayamad takdirde ... 134
Geçimsizlii gideiTOek için HAKENTe bavurmak 135
Kocann nafaka ödemesi 137
Ws^^ â^d^^â^ baka da &kîrierm hakk vardr im
Eüçük çocuklara hükmeden bo vakitler ... ... ... ... 133

— 596 —
Konu I Ç I N I> E K t L \ ÎT S^fa n».

Ç^^^|1(|îf ymll yavu ^^Inncn Yi»^tBÂ Uu ftmnHlUlliP ti- ^


^"^^

Çocuklar Iv^n n/! uyun ycrlfjri ... , . , 1-11

Namu/, üü4Qn;oyi djsjpline odor m« 141


Çocuj^u stplnu kulu Uf1t&dliE{h ... ». m tt) ' 143
Çocuklar mult^bunn Ûnemi ... m< m h> - 143
Kötü dosttan saknmak tu m 144
Ana " babann çocuuna kötü muamoludo tnjlunmHI m 145
Konuyia ilgili âyetler ve hadisler n, ... 140
Dtltante iEfin l»al» U, Onur (ÜAl ut t.. ... 147
Çocukia^ ttjrM! rillmltr MVivln 14^
islâm'da zarar verme ve zarara kar mrtkti^ hiffl kutfaiil V'Mur 150
Toplumda isizljgin ve isizlerin yayK^nlüimilRI - t » ^50
îsl&m'n isizlie çaro bulmas ,„ ,„ ™ut - ^-
"ig^^tOEteaf ^â^l^ j^ük ... ... m m > - ^
isizliin sebepleri - 153
Ana - babalann çocuklannn. tjrblyeslylt tlflMlIltlvri »
154
Annenin sonmluluu m
AUo reisinin sorumlululru ...
,

... ..
»m
mi m
>

^ ^
15-^

tmam sniü^dieti
Koztcyla ilgili 6yet ve hadlstor i... m. ... m m .. < * 19S

KtNCt KIM
Terbiyecilerin sorumluluklar ... ... tu 161
Konuyla ilgili hadîsler ... .,
^^GK^^^ Fe^^affiâ)^^ I^^Biid^ MI MI > > -
Çocuklanm terbiyeciye teslim ederken ntUtf li^^jMttJbnt .

bn Sinâ'nm çocuk hakkndaki tavsiyeltrt ... — 163


Hz. Ömer'in em
halkma gönderdii fBBfnflnM m • - t-^ l^B
lE^biyoylo ilgll£ We&^a^^ili&Wr

BRNC löLÜM
imân terbiyesi <^ ^> t*'
•^^ ^ ^''^^

mân terbiyesinin sr ve hikmeti 172


Çocuk anasmdan suçsuz olarak doar i 172
j^umüB â!3^nini sa£rtr«r^ 1^1^^ 178
Çocuu önce Allah'a im&na râd etmtitri |MNMf •!> «t- ^79
Çocua kulluun anlamm belletmek „, ... ^^.^ ... 81
Çocultîan murakaba altnda tutmcÜC ...
ilâhi 184
Ünlü Veli Sehl b, Abdülah Tusteri'nin neflt blf Mlll 183
Bath ilim fiâwnlannm gfir^eri m> ut -

Dr. Henrî Lük ve Filozof Kant'n görüflfll «m mi — 187


Çocuklar için tavsiye edilecek kitaplar lu ^ ^- «-^ 190
Yardmc kitaplar „ ^ ^ ... 190

düNÇt 101.0u
J^jr* 4tJ -fU »ti >k« X. P*^ * . J^^L

MI m »r« «-t

— 5W —
Kmm --
t Ç1NPEKit S#aîfe.
|- . .

3iritanya hâJdmlerinden Dinene diycHT Il — 1^


Ahlâk terbiyesiyle ilgili hadîsler >^ - — * Iö7

Yedinci gününde AKKA


kesmek 7. ^.
197
Zina ve yalann kötü sonuçlar « - **• WÖ
SeleM Salihin'in ço&Mimm «pmelerütdekl baçanlan ..^ * 301
Açktan hrszlk «* -t* «- - — . ^ ^ —
Dikkat çekici bir olay **• •« - •

Hz. Ömer ve yoldaki' çoban - •** *»r

Açkça sövmek, dil uzatmak i — '«^

KfitÛ arkada edinntök ... .« ^«^^ — ^ 205


l^gasl Abdilmelik ve gelw teypler «i * • • 206

iC^^pEica elence yerleri


Yalanclardan alacamz, ^eyler — V 200
Haram olan eyler »t» «- ... — -e^*- r-i- - ^^^
I>âyâ^tSa 'wbs^ olaaaJt *- .•^ •** —
tslAm'da Televizyon Edinmenin lSi63^BE& **• •** *f- 211
Televizyon ikiyüzli bir silahtr 212
Televizyon proramlannda arlk hangi konulardr? 213
Kadnlara benzemeye özenmek ™ —
M *•* ^*H»« - B*W
Kadmlann örtünmesi hakknda lim artmnTarmn görüleri ™
Konuyla ilgili dier rivâyetler 217
Kadmm yüzünün açk kalmasnn câiz olduunu söyleyenler 218
Bununla rivâyetler ve deUlOT *u m* *"

K^mn
lgili
kanti^sk ac&«^ çkmas ^
Bu konudaki dier hadîslef r ^* "*
Yabanc kadna bakmann haram olduuna dair belgeler l. 221
CARREL'in cinsel duygu ile ilgili görüü 224
Dr. Alexis
Talebenin % 60 oranmdaki baanszlklon

*^ ^
^
Çocuun ahlâkm bc^an s^fiC^^fi^ — -» - —
Ahlâkî ilkelerden biri ,1, — r-* «
Konuyla ilgili hadîsler ^ 228
Babalara sesleniliyor - .* ; 229

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM -

Beden terbiyesiyle ilgili sorumluluk * 231


Salk kurallarna uymak * «. «- — — — MS
Bulac hustfllklardai koronc^E^ mkniTiak 2^
Hastay ilâçlarla tedavi etmek • 234
Çocuu jimnastie devaim ettirmek ve binicUîk öretmek .« 238
slâm'a göre yüzücülük ve binicilik *- 237
Çocuu ciddiyet ve erkeklik isteyen hayata aitrmak ... .
238
240
Sigara ibtilâs ... .» * - » 240
Sigara içenlerde ölüm oram ^ 241
slâm'n sigara hakkndaki hükmü .-- ^ 243
Slgaunm lâF'Ûll^ zaran „ « ... ... ... ,« ... — *

'
^S^l^ ^^^^^^^^'jlt ^^^^lA^ i^^^^ gffi^^f - , ^« ... ...
t^NDEKLE
1 » ti 4 ' i J4n

Kendi kendini Utmn = lnU^ssA ti-- *•* . , '

Islimnanm zararlan • 1 • 1 • f

IsUinnâ konusunda slâm'n b^âCfl^ *• ... leiH

tstimn&'nm bedeni, akü ve c^sel zmOttU ... •f >>• «t t M »M tt

Bu konudaki güzel bir soru m M*' ' '


i
M\t
Istimnâ'dan kurtulmann çaresi ... f 1 I ( a itm

Cinsel duygu tahrik eden macunlardan kaçrunak •>• 1 4


t I 1 4 . '

Bo vakitleri yararl eylerle degerlendhm^ T 1 H

is^da soçmek
K
îyl Iluylü ^, ' i 1

yakn dostunun dini ü'/eredir 1.. - ... ... ... ... unu
Koruyucu hekimlimi ügrcLmek .„ *•* ... ... % - HM
Alkollü ve Uyuturucu maddeler IH* M» m:' $m
l^^lM ^JTAFf^ » ttf MTM
uyuturucu maddelerin ruh ve aMUE tkzfi
içkinin ve >^ 1 H Wt
Uyuturucu mukiolorla haram klumas • # — . a ... a 1 HAD

Hamr *" B60


lâçlara
tabiri
kantnlan kudeinli maddeler

w
•*• *

***
• 1

¥<i
i • B

m
m
Nb^ %a l«u^
l^etUere etanek var »1 f a

çki ve uyuturucu maddeleri ol^turaa üi^ ttl mâl »na


...
Zinâ ve Lfvata *^ * mtm

Frengi hastalft ' A •• t wm • ** * •• *I a a 1 »1 1

Bulac hastalklarn bu yüzden yaylmas .» •* M* f*n les


ana ve lVRttfHiff 4^uçBW S5f^ ... t • • > P a4• «a • flfHI

^nft iFQ ttvftta Hnkkndi tsUml lûkûder ... M ni» T»** BOT
Recim cezas ..^ -t*- -^^ *•
< h ' ' * * " a * a 1 1 H 1

&71)
Livata cezâs * 1 # a f t

Bu çirkin fiillerin önüne geçmenin çareleri „. ±** « un


Çocukim koruyu|î efeîybm azaltmak ** • •— • •• «> m
do^unÂHlen f^Üffp ^- ^ >-4 « - q- «.1

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Akh terbiyenin norurtMîl^ - <^

OretU^n gerofti -* -
*

Düünceyi gollUrmok ... «.v. •** -

J*'**
Konuyla ilgili hadlslf^r
Müsterik erlylutl nln islâm hakkmdaki tUnf — • — M»
Llyon Bol ve Blrlyrult'un itSâflan .-t MI
J^ov ve Ibrel dty>Hur ki : « * -r*
8W
Illm tahsilinin Ûnoml ve tslâm m*
MB
Ibn Vehb'den nofln bir an
Ücretle okutmak — *- ***
'JJ
Wha*y ifA niyetiyle okuyup karlAte fcmcHta l^^^ verile satiabl AM
îm& tmmt «yn vo fnr/-i kîf âye obnâk t^iMt (klsfft I8?î^ — ^
*W
Temyiz çandaki çocugra öretim 261
Müslüman bir Dodnvl kadnn çocuunda görülen terbiye 2M
islâm büyüklerinin görüleri m* «i m. —
— 9B9
.

Kadnn örenme pay n^lr? 291


Batl filozoüann karimin «viiiL d^mte baz l^barL? uj^s^aii«a hftklrinftoJri
görüleri 296
tngUiz sekreter kz diyor ki : 297
KXB çoeatom büjrttttm hakkmda hadf<ler .» ... — 298
Balezurî'nin naklettii bir gerçek «. .« ... 2ö9
slâm'da yetien kâtibeler ve gâireler ... 300
Kzlarla olanlann bir arada okutulmas .t*^' 301
^tt^ - erkek ihtil&tan mubah gör«Steâ? ,
Amerika talebe yurtlarnda kzlarla ffl1c6k3ei%a~ âimnâtU -w 305
Batl yazarlardan birkaçnn itiraf 306
Yeni Neslin Bag Kaldrmaa'yla ilgili bir ycz 3ÛÖ
Baz Batya gîdett MâsTûataii gem^e^ $0e^mt
gazetelerde.
ikago Gizli Polis Tekllat'nm raporu — 309
Osmanl Devletinin bir elçisinin nefis cevab — 310
Günümüzde kadn - erkek ihtüatmn dourduu elim sonuçlar 310
Batl protokola dahil ileri gelenlerin görüü 311
ÇootdN' ^nferen gelitirracârtefld' sorumlululc
ÎBftm'm gölgesinde yaplan fetihler 314
bn Haldun'un çocuk terbiyesi hakkndaki görüü ^ ^-k. 315
Fikri gelimeye kulak vermenin yolu ve yöntemi 315
Isl&m bir bütündür, bölünmeyi kabul etmez 3X7
ütoû msam Sââa »ma^mk Uasum
Anlayl arkadagm önemi ve yeri
^- ym ^
320
Kii yakm arkacj^nin öjpi Ozaredir „. ... 321
yvkl sal •h ... •*« .-^ •«« 3023
nsan bu meçhul... adl kitapta ilgili bölüm «. ...

B£NCt BÖLÜM
Nefsi terbiyeyle
Belirgin utangaçlk
ilgili soroialutul^ — - » » ^ ^
328
tbn Abbas'm ilimdeki yeri ve deeri r. 329
Onter bL A^â]ai£l2 ve zeki çociâc

Edepten gelen cesaret ...


...

Halîfe Hiam ve Badiye'den'gekn ha^ cevc^p çocuk


^
...

-
* ^
339
Hayâ ile utangetçhk arasnda fark 333
Belirgin korku 334
335
Pedagoglarn en çok üzerinde durdu^ husus .» , 336
Ashab- Kirâm'n çocuklar 337
Nadir kahramanlklardan biri 339
Uhud Savanda bir kadnn örnek hareketi 339
Klca ^^âra ffS^ibma l^o^nr
^ «. , .mt
Noksanl idrâk , ..^ S4â
Çocuu küçümseyip hor görme >»« »h* ««- «•« -*> 343
Olundan ikâyetçi olan baba „ ^ 344
Doru ve sbhatU çare 345
Konu JÇtNDEKtLER Snyfa No.

Yumuak tabiatl vo ^crkttl olmakla ilgili tavsiyeler


Çocuu ü^\rx na/J, içine donuk yetitirmemek ÎM7
Ka/,a ve bader inancnn Icflilt^ere yorletirilmesl * ^9
Turbiyenn edebi cesaret ü?ere gelitirilmMi ... 35f)

Çocuklar arasnda farkllk gözetmek ^- <i55

Çocuklar arasnda âdil davranmakla ilgili hadisler "


-rt 355
Kz olarak doan çocuun günah ne? * 3BT
Bedene ftftaS ^Efiöt iSöKöaaliaaar ... ... 358
Konuyla lgili ^^UEsler — < 358
bn Sina'nn görüü — ™ 361
Yetimliin ruh üzerindeki te'siri 362
Fakirliin ruh üzerindeki te'siri - 3Ö4
îtie^'^M z^ai^ ^^^m V^tfSlfg ^y^^ ^* - ^* .w 365
dayanma ortamnn
Sosyol fakirlere hazidanmasi 366
Çalma yollarnn açlmas ilkesi .., --^ 367
îslâm'da çocuklu âileye devlet yardm 368
Sosyal dayanma konusunda güzel örnekler — ^ 369
Beli^ft k^hMaü^k ... ... ... • — 370
Çocua sevildiini bildirme * 3*^1

Bu hususta baz misalîer 372


Çocuklar arasnda adâleti gerçekletirmek 373
Kskançla yol açan sebepleri gidermek ^4
dtys^usu i* ... >...^. » * 376
Sosyölb^rve pedagoglara gûre Öffco > 377
Konuyla ilgili hadisler "
<-> - 3TO
Öfkelendiinde ab,dest almak 382
Çocuklarn kurtarlmas gereken hususlar 384
ALTINCI BÖLÜM
Sosyal terbiyeyle ügili sorumluluklar ... .--^ 3B5
"^rûmuâirm^ usûlün yerletirilmesi 388^
Takvâ ' 387
Takva buradadr, hadijgay teu'lrt » ^ 388
Kardelik * v 389
Konuyla ilgili birkaç misâl , ^
331
Hz. Osman'n fll;A.) fökîfM üâî^mfl» ... 392
Merhametli olmak ^ 393
slâm topluluunda mhmet €^ierö4en b«x) Oraoklu? , . 394
Kuruan vakflar 395
Bakasn kendine tercih ' ... 395
ilgili baz ^^1^ .i, <m ^ . - ...^ ..w ... ...
'
396
^S^IS^BStk. II. > . 390
^j^CNSliyla ilgili âyet ve hadisler ^ — ^ -r.-
399
Halîfe Me'mun ve hizmotçis: ... 400
Zeynelâbidîn ve hizmetçisi 400
Ebûbekir vft pakn Mist^
Gesa^ VB leahtasBt^lik ., , , .. 4iM
Ebûbekir ve Usame ordusu « ... - *103

Ebûbekir Sddik m cesaret ve celâdeti 404


Msr Sultan Nesmettin Eyyüb'u uyann llin «dmn 406
Ebû HAz mve Halife Süleyman % AbdlTMlk >•- »••^ •• ^
K<mu l^lM^tKLi^ll S^a No.
Bsl^annm hsLklanna lâgret ... , 40d
Alla • baba hakk
Allah'n nzas» ana - babann nzasmdadr .„ 410
Ana - babaya hizmet cihaddr 411
lymk ve Ilg^ «nnoTe ^Kieidi^ tsosEmâfi
^fikm. 413
tslAm'm anneye öncelik tanmasnn iki sebebi - 414
Anne ftrat itibariyle daha efkatlidir 414
Ana - babaya iyilik ve itaâtn adÂb 418
Adftbm yedi maddesi — 416
Bibte^a
Ana ' babay
ffiHL Mo^t^
incitmekten SjJcmmak
W ,

' »-
...

-^^
:

:
4U
419
Konuyla ilgili hadîsler , -.^ 420
Anâ - babaya itaâ-t gerektiren husuâla^ 420
-'9 ^^UÜ
l^â^^ ^^ilito Mm^^ lgili
'«>* Jb-B

&yeâw , 426
Hsmlara iyilikte bulimtndltla ilipüii hadisle ... 427
Komu hakk „, „, 429
Komu hakk dört esasa göre deer kazanr 430
Komuya eziyet etmemek 430
IttâoâaNi «Htâ^te 43â
Komuya iyilikte bulunmak - 433
Konuyla ilgili hadîsler „. 434
Komunun eziyetine katlanmak ... „ 435
Konuyla ilgili ladisler 436
©^etflrandn' hakk 438
Konuyla ilgili hadîsler „ ... 430
Bu konuda güzel örnekler ... . 440
Hz. Ali'nin (R.A.) hocann talebesi üzerindeki hakkyla ilgili açklama ve
Um^t^fmk 443
Mc^?» sam fceHE6*««ftj. «^E^ ^mMmf ...

öretmenin ykc t^Ükid^^ fcâr ^ntak .^^


... ..^

... ... ...


^
447
Arkada hakk ^ j^^. „^ 448
Bununla ilgili hadisler ^- 449
Arkada hakletnyla ilgili sekiz madde
Konuyla ilgili %üjUUir -„ ^
Allah için ziyaret etm^ — • » 4JS0
lgili hadstei" i^**' • m. 451
Hediyelemek 452
Peygamber (A.S I düz çubuu arkadana verdi, eri olan kendine
alkoydu ... 453
B^rlEfâfii^ hOtk ... w. ... ... ... 1.. „. ... 454
had ist&r
llfTili ... , . , ... «*, «< -» .< 45S
Konuyla ilgili tarihî misaller
Edep ve utanmak duygusu
tçeri giren kimseyi ayakta karlamak „ ; 458
Büyüklerin elini öpmek -« ™ — 460
Konuyla ilgili hadisler , „^ ^ 460
TOPLUMSAL ADÂB VE TERBYENN LÜZUMU - .„ ^ 463
Konu t ^0 I KPB K t L E B

Yeme ve içme adâb 4M


Bununla ilgili hadisler ... ^ ... w |t
Yemek yerken komi^iak müstehabdr ... 46S
Nimet küçümsenemez' 466
Su içmenin adab , 4Ö6
Konuyla ilgili hadisler 466
SELÂM ADABI 463

Selâm'm nasl verileceini öretmek 469


Selâm adâbm öretmek 470
Bu komââ 1^ ^m^e/t ...

Kimlere selâm verilmez ... ... ... -v, —


ZN STEMENN ADÂBI ... ^» . 472
Bakasmm kapsm çalarken .^MüHKafeket edilir? * - 474
Kapy iddetle çalmamak ^
475
Ev sâhibi -geri dön!* deyînce dönmek 476
MECLS ADÂBI 476
Konuyla ilgili hadisler * 477
Müfl^m^ e^^ae^ iki kii ffi^itiiut ö^raa^)^ ... ... ... , * 478
Meclisten ayrlmak istericen izin stemek s- f 46Û
Meclisle ilgili keffaret duâs -
* ... 480
Dü/gün konumaya almak 480
Anlalr ölçüde hitapta bulunmak 462
bzmayacak ve bkkmhk venntyecek d^d^ Itonumak .„
liIriâE^iâi
^^c^aB I^RiBejâ. ^Moü bdlmAm cOâem^ffa^pmfc ... ... >
Konuurken mûtell^aB), br yöz ^gdstemMk ... ••
... ^
4SS
MÎZAH ADÂBI
Mizahta ifrata gitmemi 487
Konuyla ilgilihadîsler 488
Uydurma sözlerden kaçnmak 488

401
Konuyla ilgili hadisler -iy fili- 1%-'^ ']H «M i*. 492
Kutlamada bulunurken sevinç izhar etmdc ^ ... 492
Çocuu dünyaya geleni kutlaniAk 493
Seferden döneni kutlamak 493
Savaktan gazi olarak döneni kutlamak 494
rr-t Mr,« "W* 'i". "M* ^Sf#i M* t..

44» *At «M -^-Ai^ >4« .fMR

Bayram kutlamas ...

I^^te bulunan kimseçi Jotbaale ... ». 49$


KuWHqri& Mâie» ifiG^l^^p^ m
HASTAYI WCiB3iAA ADAK ... .» ...... 4^

H^alûrama». v^I^bü âze^liKe balda b«gftlr , ..^ ... 498
to femuâa PevgAmbaimiteln teblrat ... 490

— 603 —
tÇNDEKLER Sayfa No.

Hasta sormay ksa tutmak • — - • — - < --^

Hasta için duâ etmek 500


Hastann baucunda oturmak SÖO
Hasta ölmek üzere Sa# KeUme-i TeviM tselkla tftn^ ^
SQZ

TA'ZÎYE ADABI ... V*- i - " ^


^^6^t!fi^fân ^
takm aclâb vardr
Ölenin ev halkna yem^ jazramak -
S03
503
Tarziyede bulunana kar sabu* göstermek 504
Konuyla ilgili hadisler ... •

AKSIRMA VE ESNEME ADABI 507

Temit en çok üç defaya kadardr -

Yabanc ^enç kadna teç«^«« 'bHiîMirtl&fc ...

G^r4 m-aslim olana tegmltte îjulumnak câiz mlcür? ... ... -^^ -.-r
509

tmkân esnememeye çalmak


nisbetinde , — ^i- -r* 509
Esnerken ses çkarmak mekrûktur 510
Sosyal adâb konusuna dikkat etmek - • 511

CTMAÎ MURAKABA VE DENETLEME 512


Umumun müsbet gOruünü korumak ... -« — «4
lgili hacfisâer • m — - - SIS
Toplumu gözetip korumada zlenecek metot 519
îyilîkG emretmekte izlenecek yol 520
Kötülüü gidermede kademeli bir metot uygulamak , ^ — 522
Kötülüü men'eden kiinin zarif olmas gerekir t«

Kîmtyla £^hadisler -» ^ — ^2
Peygamberimizin un£(AiEi metot « — — 523
Hakk'a dâvetçinin eza ve Ncefalara ka;^ sabirU oloftffsr ffiCÇÜr 524
Konuyla llgiii âyetler ^ .
525
Selef i Sâlihin'in bu husustaki tutumu S^:
Tftrîhî misaller ... ~ — — - ^
528
Sel^^ braktklar anlar çoktur
lâa husustaki bize ,

Toplumu denetlemede islâm'n koyçlu^ temel unsurter ....^ 535


slâm sadece ibâdet dini deildir ... — —
>
537

YEDtKCt BÖLÜM
CNSEL TERBYEYLE LGL SORUMLULUK -„ ... 58»

zin isteme ad&b *- — -"r >>'

Bt^cas^dia b^cnut adAb » ... 542


Maharim tabi ri * < »»^^ • m
Nesep ve rcda' cihetiyte haram olanlar 543
Evlenmek istedii kza bakmanm adâb ^ 545
Konuyla ilgili hadisler ve rivâyetler - — S45
ÜoBâi &}le baknumm aâ&b » S47
Yabanc kadna bakmanm adâb ... ,m -*# **. 547
Konuyla ilgili âyetler ve hadîsler - 548
Erkein erkee bakma adâb ...

Göbekle diz aras avrettir i- --- ».^^ ^i-

NâEisftSâf ^ t»^^ nisbetle avret ^^ii^e9^ ... 5E@


Konu t c I N D r K I L E n Snyfu No.

Kadmm kadna bakma adûb J>-'>'i

Bu konudaki nasslardan çkarlan hükümler fjöû

Kâfire kadnn Müslüman kadna bakma ad&b ^

HeAüz sftl^ itmedik gençlere feüâ^ann adAb ... "^58

Küdmn yabam erkeklere bnkma adnbr ..^ ,v — -^i •^-^

Küçük çocuun avretine bakma adâb 5ül


Zaruri hallerde bakmann mubah saylmas 581
Evlenme maksadiyle bakmak S0l
^^^»tffîö sîmkBadiyle bakmak #

Tedâvî maksadyla bakmak .„ • -^-.^ ^ 562


Muhakeme ve ahitUk maksadyla bakmak 563
ÇOCUU CNSEL HEYECAN UYANDIHACAK EYLERDEN UZAK
TIBIÖBÎK ^ — ^

^
Nassdan çkarlan üç hüküm ... 567
Evde Televizyon bulunduranlarm uyanbnasi 568
Dahin murakaba sorumluluu _
• ... ... 569
Harici murakaba sorumluluu * ^TO
Siis^m^ ^^;t^ ve Modam yat t^u*ib^ ... ... ... .r. , 5^
Modaclar durmadan yeni modalar icad ^mektat^
Allah ne güzel buyurmutur! 573
Gizli - açk birçok elence yerlerinin sergiledii fenalklar - 573
Çlgnca elence yerleri S73
S&pik ^ M^K^t dramuttik l&&yesi
OkulliîE^^aki baan oran _
5?s
576
Toplum arasnda yan çplak gezenlerin yapt tahribat — 577
Kütü arkadalk ve fena sohbetlerin yapt tahribat 579
Üç önemli \asUa ve metot ...
^tm -<r*'* -»J • «M '^'M J

Freud Sigmund 560


Kari Marx i^*^ f*. 581
Emperyalizm ve Haçl Ruhu «* 581
^
-

KOMNZM VE MATERYALZM »
FahîengUt #â^H^^ löflm^ .„ w- - -.^ — S83
Zührevî hastahklar 583
Ruhsal ve ahlâkî tehlikefeff Ck)£li:ma$l — — — ^Ö"*

Cinset hGvesG kaplanlar 564


Zinann lohlumda meydana getirdii tehlikeler 585
586

5j]erin hop ksr


^onuç vermesi ™ BB8
Gayr mc^ru' ku/anç cdinm*.'k
1 -
Zifianm dini vu Uhruvi tr;t*hko4jri ^ffl

ÇfK-ufiu rnstonlnn rifikndrmuk K'^njRi^ ..^ -<* ™ 1,^ 5Ö1


Kctlii^ ^t^^Nb^ tl« curfniifj , ^ 591
583

KîNCl cl/rfc vakinoa cikacak


pr;K

Mücnîfl/ fJl^cr kymn tNrrInrIndn ynynlunmz arasnd& çtHocak

005

You might also like