You are on page 1of 114

FENOMENOLOJİ ÜZERİNE

BEŞ DERS

Edmund Husserl

BilgeSu
F e n o m e n o lo ji Ü z e rin e
B e ş D e rs
D ie Id ee d e r P h ä n o m e n o lo g ie
fü n f V o rle su n g e n
Edmund Husserl

giriş ve çeviri
Harun Tepe

ISBN 978-9944-795-23-4
Felsefe: 13

© BiigeSu Yayıncılık

1. Baskı, 2010 (1000 adet)

Binektaşı Sok 2 4/1


Küçü kesat-Anka ra
Tel : 312.425 93 76
Faks : 312.4 25 93 77
e-mail: bilgesu@bilgesuyayincilik.com

Kapak
Ali İmren

Dizgi
Turgut Kaya
Tel: 312 468 36 94

Baskı
Özkan Matbaacılık
Tel: 31 2 .3 9 5 48 91
FENOMENOLOJİ ÜZERİNE
BEŞ DERS

Edmund Husserl

Giriş v e Ç ev iri
H aru n T ep e

BilgeSu
A n k a ra 2 0 1 0
İç in d e k ile r

Giriş VII

D e r s l e r d e İ z l e n e n D ü ş ü n c e Ç i z g i s i ......................
A . F e n o m e n o lo ji k B a k ış ın B ir in c i B a s a m a ğ ı .
B. F e n o m e n o lo ji k B a k ış ın İk in c i B a s a m a ğ ı ... 4
C . F e n o m e n o lo ji k B a k ış ın Ü ç ü n c ü B a s a m a ğ ı 8

B irin c i D ers 13
- Doğal Bakış ve Bilim - Felsefî (refleksiyonlu) Bakış
- Doğal Bakışta Bilgi Refieksiyonunun Çelişkileri - Hakikî
Bilgi Eleştirisinin Çifte Ö devi - Bilgi Fenomenolojisi O larak
Hakikî Bilgi Eleştirisi - Felsefenin Yeni Boyutu; Bilim Karşı­
sında Felsefenin Kendine Ö zgü Yöntem i

İ k i n c i D e r s ....................................................................................................2 3
- B ilgi E le ş tir is in in B a ş la n g ıc ı: H e r tiirlü Bilginin Sor­
gulanm ası - D escartes'm Kuşku Yöntem inden Hareketle
Saltık Kesinlik Temelinin Bulunm ası - Saltık Verilmişlikler
Alanı - T ekrar ve T am am lam a; Bir Bilgi Eleştirisinin Olanak-
lılığına Karşı Çıkan Tanıtlam anın Çürütülm esi -D o ğ a l Bilgi­
nin Bilmecesi: Aşkmlık - İki İçküılik ve Aşkınlık Kavram ının
Ayrılm ası - Bilgi Eleştirisinin İlk Sorunu: Aşkın Bilginin Ola-
naklılığı - Bilgikuram sal İndirgem enin İlkesi

Ü çü n cü D ers ......................................................................................... 3 5
- Bilgikuram sal İndirgemenin Gerçekleştirilmesi: H er tür
Aşkınlığm Bir Y ana Bırakılması - A raştırm anın Konusu: Saf
Fenom enler - Saltık Fenomenlerin "N esnel Geçerliliği" So­
rusu - Tekil Verilmişliklerle Sınırlanm anın O lanaksızlığı; Öz
Bilgisi O larak Fenomenolojik Bilgi - " A p r i o r i " K a v r a m ı­
n ın İki A n la m ı

D ö r d ü n c ü D e r s .........................................................................................4 5
- Y ö n e lim s e llik le A r a ş tır m a A la n ın ın G e n iş le tilm e s i
- G e n e l O la n ın K endi K e n d in e V e r ilm iş liğ i; Ö z Ç ö ­
z ü m le m e s in e İlişk in F e ls e fî Y ö n te m - A p a ç ık lık D u y ­
g u K u ra m ın ın E le ş tiris i; K e n d in d e V e rilm iş lik O la ra k
A p a çık lık -R e e l İçk in lik A la n ıy la S ın ırlı K a lm a m a ;
K on u : T ü m K e n d in d e V e rilm iş lik

B e ş i n c i D e rs 55
- Z a m a n B ilin cin in K u ru lu ş u - Ö zün Apaçık Verilmişliği
Olarak Özün Kavranılm ası; Tekil Ö zlerin ve Genellik Bilin­
cinin Kuruluşu - Kategoriyel Verilm işlikler - Sembolik D ü­
şünülen O larak Varolan - E n G e n iş Ç e r ç e v e s iy le A r a ş ­
tırm a A la n ı: B ilg id e N e s n e n in F a rk lı K ip le rin in K u ­
ru lu ş u ; B ilgi v e B ilgi N e s n e s in in K a rş ılık lı İlişk isi S o ­
ru n u

E k l e r ... 65
E k I .. 65
Ek I I . 67
Ek 111 69
M e tin d e G e ç e n E s k i Y u n a n c a v e
L a tin c e T e rim le rin T ü rk ç e le ri 70
M e tin d e S ık ç a G e ç e n Ö n e m li
K a v r a m l a r a İliş k in A ç ı k l a m a l a r .. 71
H u s s e r l 'i n H u s s e r l i a n a D iz i s in d e
Y a y ı m l a n a n T ü m Y a p ı t l a r ı .............. 75
g ir iş

E d m u n d H u sserl (1 8 5 9 -1 9 3 8 ) hiç şü p h esiz 20 . yü zyılın en


ön em li filozofların d an biri. Fenom enoloji d en ilin ce akla hem en
H u sserl ad ı g elm ek te; F ra n z B ren tan o 'n u n b aşlattığı fen om e-
nolojinin asıl k u ru cu su v e tem silcisi olarak h ep on u n ad ı g e ç­
m ek te. Fen om en oloji y ü zy ılım ızın özellikle ilk y arısın d a çok et­
kili o lm u ş, d ö n em in b irçok ünlü d ü şü n ü rü fenom enolojik ba­
kıştan etk ilen m iş, kim ilerinin y a z ıla rın d a bu bakışın d erin izleri
g ö rü lü rk en , kim ileri çalışm aların ı n itelem ed e "fe n o m e n o lo jik "
sıfatını k u llan m ıştır.1 G ü n ü m ü z d e d e fenom enoloji, y ü z y ılım ı­
zın ikinci y arısın d a çö z ü m le y ici v e p o zitivist felsefenin e g e m e n ­
liğine k arşın , varlığını v e etkinliğini s ü rd ü rm e y i b a şa ra n bir iki
felsefe ak ım ın d an birisi o lm u ştu r.
Fen om en oloji ü zerin e k o n u şm ak ya d a y a z m a k -b u n u H u s­
serl fen om en olojisiyle sm ırla sa k d a - g ü ç bir iştir. H e r fen o m e­
noloji yazısı kim i gü çlü k leri a şm a k z o ru n d a d ır. Bu g ü çlü k ler,
h em fen om en olojin in n e sn e alan ın ın y ap ısın d an h em d e feno­
m enolojik bakışın g e çird iğ i d e ğ işim le rd e n k a y n ak lan m ak tad ır.
Bilen ö zn en in k end isin e y ö n elerek , kendi bilm e ed im lerin i nes­
ne ed in m esin in , ö zn en in kendi s a f bilincini, kendini o lu ştu ra n
bilgi ed im lerin i çö z ü m le m e sin in , bilen ö zn eyi kimi g ü çlü k lerle
karşı k arşıy a b ırak acağ ı açık tır. Ö te y a n d a n H u sserl fen o m e-
nolojisinin, h ep ay n ı kalan b azı y a n la rın a k arşın , ö n em li d e ğ i­
şiklikler g eçird iğ i d e iyi b ilin m ek ted ir. H u sserl'in 19 0 0 - 1 9 0 1 'd e

1 Bunlar arasında Wesen und Formen der Sympathie (Türkçesi Duy­


gudaşlığın Özii ve Biçimi olan bu yapıtın ilk adı Zur Phänomenologie und
Theorie der Sympathiegefiihle und von Liebe und Haß'tır) ve Der Formalis­
mus in der Ethik und materiale Wertethik'in (Etikte Biçimcilik ve İçerikli
Değer Etiği) yazan olan Max Scheler; ilk temel yapıtı Sein und Zeit
(Varlık ve Zam an), Jahrbuch fiir Philosophie und phänomenologische For-
schung'da yayımlanan Heidegger ile alt başlığı Bir Fenomenolojik On­
toloji Denemesi olan L'Etre et le Nennt'm (Varlık ve Hiçlik) yazarı J. P.
Sartre sayılabilir.
VIII Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

y ay ım lan an Logische U n tersu ch u n gen (M an tık A ra ştırm a la rı) adlı


yap ıtın d a o rtay a k o y d u ğ u g ö rü şle rin i, ilk cildi 1913 yılın da y a­
yım lan an Ideen zu ein er reinen Phänomenologie und phänomenolo­
gischen Philosophie (Saf Bir Fen o m en o lo jiy e v e Fen om en olojik
Felsefeye İlişkin D ü şü n celer) ad lı ikinci b üyü k y a p ıtın d a önem li
ö lçü d e d eğ iştird iğ i; bu g ö rü şle rin d e d e y aşam ın ın so n ların a
d o ğ ru önem li d eğişik likler o ld u ğ u , 1936 yılında y a y ım la n a n
Krisis der europäischen W issenschaften und die transzendentale Phä­
nomenologie (A v ru p a B ilim lerinin K rizi ve T ra n sz e n d e n ta l Fe­
n om enoloji) adlı yap ıtın ın bu son d eğişiklikleri y an sıttığ ı g ö rü l­
m ek ted ir. Bunun da ö te sin d e M antık Araştırm aları'nın 1. v e 2.
cildi arasınd a bile kimi g ö rü ş farklılıklarının o ld u ğ u ,2 h atta H u s-
serl'in birçok yap ıtınd a şid d etle eleştirdiği Psikolojizm e, kimi y a ­
zılarında (örneğin Aritmetik Felsefesi ile M antık A raştırm alarının
ikinci cildinde) kendisinin d e d ü ştü ğ ü sö y len eb ilm ektedir. T üm
bu nedenlerle iki H u sserl'd en ya da H usserl'in farklı d ö n e m le rd e
sav u n d u ğ u farklı g ö rü şle rd e n sö z ed ilm ektedir. Bu d u ru m , onun
üzerine yazılan h er yazıyı, şu so ru y la karşı karşıya b ırak m ak ta­
dır: Hangi H usserl su n u m u n m erk ezin d e y e r alacak ya da I-lus-
serl hangi d ön em d ek i g ö rü şleriy le ele alınacak tu ?
Bu y azı kendisini F lu sse rl'e ve fen om en olojiye kısa b ir giriş
yap m ak la sın ırlam a k ta d ır. Bu d a öncelikle fen om en olojin in an a
çizgileriyle o rta y a k o n u lm ası b içim in d e o lacak tır. H u sserl fe-
nom en olojisin in g eçird iğ i d eğ işim in ayrıntılı bir b içim d e tartı­
şılm ası bu yazın ın sın ırların ı a şm a k ta d ır. B un u n la birlik te, FIu s-
serl'i yaln ızca ilk ya d a so n d ö n e m d e k i g ö rü şle rin e d a y a n a ra k
ak tarm an ın d a yanlış o la ca ğ ı d ü şü n ü lerek , o rta bir yol tu tu l­
m u ş, H u sserl'in g ö rü şle ri, ilk tem el yap ıtı olan Logische U ntersu­
ch u n gen 'd e n so n tem el y a p ıtla rı sayılan Krisis v e Cartesianische
M editationen e çizg isel bir b içim d e su n u lm a y a çalışılm ıştır. Bu­
nu y ap ark en , H u sserl fen om en olojisin in tem el k a v ra m la rın ın
d a o k u y u cu y a ak ta rılm a sın a ö zen g ö sterilm iştir.

2 O. Becker, "Die Philosophie Edmund Husserls", Husserl, H. Noack


(Der.), Wissenschaftliche Buchgesellschaft, Darmstadt, 1973, s. 136.
IX

1. H u sse rl: Y a şa m ı ve Y a p ıtla rı

H usserl 8 N isan 185 9 'd a P ro ssn itz'd e d o ğ a r. 1876'd a Leip-


z ig 'd e üniversite eğitim ine başlad ığın d a, felsefe o n un asıl ilgi
alanı d eğild ir; o d ah a çok sağın bilim lere, fizik, m atem atik v e ast­
ron om iye ilgi d u y m a k ta d ır. Felsefe d e o k u d u ğ u disiplinler a ra ­
sın d ad ır. H usserl 1878'd en sonra eğitim ini B erlin'de sü rd ü rü r.
B urada zam an ın ünlü m atem atik çilerin d en olan K ron eck er ve
VVeierstrass'ın öğren cisi olur. 1 8 8 2 /8 3 Kış D ö n em i'n d e v ary as­
yon h esapları ü zerin e yazd ığı d ok tora teziyle V iv an a'd a d o k to ra­
sını verir. Bu onun m atem atik te ilk önem li yapıtıdır. B aşansı ona
VVeierstrass'tan yan ın da çalışm a teklifi alm asını sağlar. Teklifi
kabul ed erek bir sü re B erlin'de çalışırsa d a, m atem atik üzerine
çalışm alarını keserek 1884'te tekrar V iy an a'y a d ö n er. O nu tekrar
V iy an a'ya çeken kişi ise Fran z B ren tan o 'd u r. 1 8 8 4 -1 8 8 6 yılları
arasın d a B ren tan o 'n u n yan ın da kalarak, felsefe bilgilerini gelişti­
rir. Psikoloji ve felsefe, bu d ö n em d e o n u n asıl ilgi alanını oluş­
tu rm ak tad ır. 1 8 8 6 /8 7 'd e H alle'd e "Ü ber den B egriff der Zahl. Psy­
chologische A nalysen” (Sayı K avram ı Ü zerine. Psikolojik Analizler)
adlı doçentlik teziyle C ari S tu m p f'u n y a n m d a d o çen t olur. H u s­
serl H alle'd e 1901 yılına k ad ar çalışır. 1 9 0 0 -1 9 0 1 'd e ilk büyük y a­
pıtı olan iki ciltlik Logische Untersııchııngen'm (M antık A raştırm a­
ları) y ay ım lan m asın d an so n ra, 1901'd e G öttin gen Ü niversitesi'
n d en aldığı teklif ü zerin e bu ü niversiteye gid er. P rofesör k ad ro ­
su nu (O rd in ary ü s Prof.) ise ancak 1 9 0 6 'd a , 4 7 y aşın d ayk en alır.
1907 yılında y azd ığ ı, b u rad a çevirisini su n d u ğ u m u z , Fenomenoloji
Tasarımı. Beş D ers ile 1911 yılında L ogos d erg isin d e yayım lan an
Kesin Bilim Olarak Felsefe1d e fenom enolojik d ü şü n cen in ya da
transzen d en tal fenom enolojinin tem ellerini atar. Fenom enoloji-
nin ve fenom enolojik yön tem in ana u n su rların d an birisi olan fe­
nom enolojik in d irg em e (phänomenologische Reduktion) d ü şü n cesi­
nin tüm açıklığıyla serim len d iği y er ise birinci kitabı 1913 yılında
y ayım lan an S a f Bir Fenomenolojiye ve Fenomenolojik Felsefeye İlişkin
D üşünceler (kısaca Ideen I d iye anılır) olu r. Ideen l H u sserl'in M ü­
nih ve G öttin gen üniversitelerin d en d iğ e r fen o m en o lo g lar -o n u n
X Fenomenoloji Üzerim’ Be? Ders

öğrencisi olan A d olf R einach, M ünihli filozoflar M oritz G eiger,


A lexan d er P fänder ile o sıra la r B erlin'de d ers v e re n M ax Scheier,
H usserl'in ilk asistanı olan Edith Stein, Polonyalı filozof R om an
Ingarden, Ç ekoslavak Jan P atock a, İkinci D ünya S av aşı'n d an
son ra A B D 'd e hocalık y ap an A ro n G u rw itsch ile Alfred Schütz
ilk akla g e le n le rd ir- ile birlikte çık arm ay a başladıkları jahrbııch
fiir Philosophie und phänomenologischen Philosophie dergisinin ilk
sayısında yayım lan ır.3
1916 yılına k ad a r G ö ttin g e n 'd e çalışan H u sserl, 1 9 1 6 'd a Ri-
ck ert'ten b oşalan k a d ro y a a ta n a ra k Freib u rg Ü n iv e rsite si'n d e
çalışm ay a b aşlar. O nun so n çalıştığı y e r d e F reib u rg Ü n iv ersi­
tesi o lu r; 1916 yılın dan k end i isteğiyle em ekli o ld u ğ u 1 9 2 8 y ı­
lına k a d a r o ra d a , k ürsü sahibi p ro fe sö r o larak çalışır. 1 9 2 7 'd e
Encyclopaedia Britannica'nm fenomenoloji m ad d esin i y azar; 1928'
d e E d ith Stein 'ın o n un d e rs ve a ra ştırm a n o tların d a n o lu ş tu r­
d u ğ u ve H eid e g g e r'in y a y ım a h azırlad ığ ı İç Zaman Bilincinin
Eenomenolojisi Ü zerine D ersler, 1 9 2 9 'd a ise Formal ve T ranszenden­
tal Mantık yay ım lan ır. O n u n 1929 yılın da P aris S o rb o n n e Ü ni­
v ersitesi'n d e verd iğ i iki u z u n k onferan sın g eliştirilm esin d en
oluşan Descartesçı Meditasyonlar ö n ce Fran sızca y ay ım lan ır (1 9 3 1 '
d e -b u kitabın A lm a n ca baskısı H u sse rlia n a 'n ın ilk cildi olarak
an cak 1 9 5 0 'd e y ay ım lan ır). Ö lü m ü n d e n ö n ce so n y a y ım la n a n
kitabı ise, o n u n fen om en olojisin d e köklü bir d ö n ü şü m olu p o l­
m ad ığ ı b u g ü n d e tartışılan , B e lg ra d 'd a y a y ım la n a n A vrupa Bi­
limlerinin Krizi ve Transzendental Felsefe (aslın d a y a y ım la n a n bu
kitabın tüm ü d eğil, ilk iki b ö lü m ü d ü r; kitabın tü m ü an cak
1 9 5 4 'te H u sserlian a d izisinin VI. cildi o la ra k y ay ım la n ır) olu r.
H u sserl 2 7 N isan 1 9 3 8 'd e F re ib u rg 'd a ö ld ü ğ ü n d e , k ürsüsü
on u n 1 9 1 9 -1 9 2 3 tarih leri a rasın d a asistanlığın ı y a p m ış olan H ei-
d e g g e r'e verilir. (İlk ön em li kitabını (Sein und Z eit'ı) h ocası H u s-
se rl'e a d a y a n , am a bu a d a m a yazısını 5. baskıd a çık aran ya d a

3 Ideen 1 bir yandan da Husserl ile diğer fenomenöloglar arasındaki yol


ayrımının da başlangıcını oluşturur. Birçokları Husserl'i öznelciliğe ve
idealizme kaymakla suçlayarak ondan uzaklaşırlar.
Giriş XI

çık arılm asın a izin veren-* H eid eg g er'in h o casıy la ilişkileri hep
tartışm a k onu su o lm u ştu r.) H u sserl, h ay atın ın so n y ılların d a
Y ah u d i kökenli o lm asın d an d olayı N azilerin b askılarıyla karşı
k arşıya kalm ış, kendisine y ayın ve d e rs v e rm e y asağ ı k onm uş;
ö lü m ü n d en so n ra d a u n u tu lm ası için çab a g ö sterilm iştir. Bu
n ed en le H u sserl, u zun y ıllar b o y u n ca A lm an y a d ışın d a d ah a
ço k bilinen ve sevilen bir filozof o lm u ştu r. B ugü n d e, H u sse rl'e
olan ilgi esk iye g ö re a rtm ış olsa d a , bu d u ru m u n bir ö lçü d e
sü rd ü ğ ü söylen eb ilir san ırım .
H u sserl ö ld ü ğ ü n d e ark a sın d a çok sa y ıd a (yak laşık 4 5 000
say fa) y a y ım la n m a m ış y azı bırakır. Y aşad ığ ı s ü re ce y a y ım la n a -
bilenler, yazıların ın ço k küçük bir b ö lü m ü n ü o lu ştu rm a k ta d ır.
Ö lü m ü n d en so n ra bu y ay ım la n m a m ış y azıları N azilerin eline
d ü şm ek ten , Belçikalı Fran sisken P a p a z H e rm a n n Leo V an Bre­
d a -m a c e ra lı bir b iç im d e - k u rtarıp , 1 9 3 9 'd a B elçik a'd ak i L o u ­
vain Ü n iv ersitesi'n d e H u sserl A rşiv i'n i k u ra ra k o n ları 1 9 5 0 'd e n
itibaren, d ah a son rak i y ıllard a K ö ln 'd e v e F re ib u rg 'd a kurulan
H u sserl A rşiv leri ile birlikte, H u sserlian a ad ı altın da y a y ım la ­
m ay a b aşlar. Bu y azıların "H u s s e rlia n a " d izisin d e y a y ım la n m a ­
sı b u gü n d e sü rm ek ted ir.

II. M a n tık A r a ş tır m a la r ın d a n (1 9 0 0 -1 9 0 1 ) A v ru p a B ilim le ­


rin in K rizi v e T ra n s z e n d e n ta l F e n o m e n o lo ji'y e (1 9 3 6) H u sse rl
F e n o m e n o lo jisi

1. M a n tık A ra ş tırm a la rı (Logische U n tersu ch u n g en -L U )


H u sserl'in ilk felsefe yap ıtı 1 8 9 1 'd e y ay ım lan an Aritmetik
Felsefesi sayılsa d a , H u sserl'in fen om en olojin in tem ellerini attığı

4 Heidegger ölümünden sonra yayımlanmak koşuluyla Der Spiegel'e


yaptığı açıklamalarda, kitabın yayımlanmasının tehlikeye girmesi, hat­
ta tümüyle yasaklanma tehlikesinin belirmesi üzerine yayıncı Nie-
meyer'in önerisine uyarak bunu yaptığını, ancak yapıtın 38. sayfasında
yer alan bir dipnotta, ithafın nedenini açıklayan, Husserl'e teşekkürle­
rini dile getiren yazının korunması koşuluyla buna izin verdiğini söy­
ler (Profesör Heidegger, 1933’te Neler Oldu, çev. Turhan İlgaz, İstanbul:
Yapı Kredi Yay., 1993, s. 20).
XII Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

ilk ana yap ıtı, y u k a rıd a d a d eğ in ild iğ i gibi, 1 9 0 0 /0 1 y ılların d a


iki cilt olarak y a y ım la n a n Logische U n tersuchungen (L U ) olu r.
D aha 1891'd e y ay ım la n a n ilk felsefe yap ıtı olan Aritm etik Felse-
fe s i'nd e m an tığının v e fen om en olojisin in tem el ilkelerini g eliş­
tirm eye b aşlam ış o lm asın a k arşın, H u sserl'in kendi d ü şü n c e s i­
nin olgu n lu k k azan d ığ ı v e on a ün k azan d ıran yap ıtı LU o lu r.
(Bu yap ıtın y ay ım ın d a n so n ra G ö ttin g e n 'd e o n un öğ ren cileri ile
ark ad aşların d an o lu şa n , "G ö ttin g e n Fen om en oloji O k u lu " d e ­
nilen bir g ru p o lu şu r. B un a koşut o larak M ü n ih 'le d e bir feno­
m enoloji çev resi o lu şu r. H u sserl 191 3 'te M ünihli filozoflar
M oritz G eiger ve A le x a n d e r P fän d er, o s ıra la rd a B erlin 'd e d ers
veren M ax S cheler v e G ö ttin g e n 'd e n öğ ren cisi olan A d o lf Rei-
n ach ile birlikte, fenom enoloji çalışm aların ın top lan d ığı yıllığı,
Jahrbuch fiir Philosophie u n d phänom enologische F o rsch u n g'u y a ­
y ım lam ay a b aşlar. K en d isin in Ideen zıı einer reinen Phänome­
nologie und phänom enologische Philosophie adlı yap ıtın ın birinci
cildi ile M ax S ch eler'in D er Form alismus in der Ethik u n d die
materiale W ertethik'i, M artin H e id e g g e r'in Sein u n d Z eit' 1, je a n -
Paul S artre'ın Varlık ve H içlik'i ile M au rice M e rle ä u -P o n ty 'n in
A lgının Fenomenolojisi ilk k ez bu yıllıkta y ay ım lan ır.)
Sa f M antığa Prolegomena (Prolegomena z u r reinen Logik) başlı­
ğını taşıyan L U 'n u n ilk cild i, b ü y ü k o ra n d a çağ ın etkili d ü şü n ce
ak ım ların d an olan P sikolojizm in eleştirisidir. İlk 10 d e rs te Psi­
kolojizm in eleştirisi y ap ıld ık tan so n ra , an cak 11. d e rste saf bir
m an tık d ü şü n cesi g e liştirilm e y e girişilir. (N e v a r ki H u sserl'in
kendisi de d ah a bu yap ıtının ikinci cild in d e b irinci ciltte şid ­
d etle eleştird iği P sik olojizm e d ü şm e k le su çla n a ca k tır.5) P sik o lo ­
jizm in ya da m an tık sal psik olojizm in eleştirisi, H u sserl için,
y aln ızca bir karşı çıkış d e ğ il, avn ı z a m a n d a yeni bir s a f m an tı­
ğın k u ru lm ası y o lu n d a atılm ası z o ru n lu bir ad ım ı o lu ştu rm a k ­
tayd ı. Bu eleştiriy le, m a n tık v e bilgi k u ram ı arasın d ak i k end in e
ö zg ü b ağlan tı b elirgin leşerek , ikisini yeni b ir te m ellen d irm ed e

5 O. Becker, "Die Philosophie Edmund Husserls", a.g.y., s. 136.


Giriş Xill

birlikte ele alm an ın z o ru n lu lu ğ u o rta y a çık m a k ta y d ı.6


Psik olojizm , d ü şü n ü le n genelin varlığ ın ı, d ü şü n m e n in o lg u ­
sal bilinç ak ışın a in d irg em ek tey d i. B öylece m an tığ ı psikolojik
tem elli ele a la ra k , psikolojiyi d e felsefenin y e rin e k o y arak , onu
tem el bilim o larak g ö rm e k te y d i. Buna karşılık H u sserl, d ü şü n ­
m em ize k uralların ı v eren genel olan ın , o lg u sa l v e d en ey sel o la­
rak k avran ab ilen özn el bilgi d u ru m la rın ın d e ğ işm e le rin d e n ba­
ğım sız o ld u ğ u n u ; " n e s n e l" , "k e n d in d e v a rlığ a " sah ip old u ğ u n u
sö y ler.7 M an tık sal-m atem atik sel v arlığ ın n esnelliği, öznel y a­
şan tılard an b ağım sızlığı v u rg u la n a ra k , m an tık psikolojinin eg e ­
m en liğin d en k u rtarılm a y a çalışılır. D ah a ö n ce Philosophie der
A rithm etik'te kendisinin d e sa v u n d u ğ u , m a te m a tik ve m an tığın
psikoloji tem elli o lm asın a, H u sserl b u ra d a şid d e tle karşı çık ar.
O na gö re, h içb ir m atem atik çi kendi nesnesin i fiziksel o lg u la r
gibi ele ala m a z . S ayılar, s a y m a ed im i ru h sa l o lg u la r gibi z a -
m an sal b elirlen im taşım azlar. O n lar ayn ı z a m a n d a , onları tasa­
rım lay an tasarım lard a n d a fark lıd ırlar.8 "B e ş say ısı, benim ya
d a b aşk a birisinin beşe k a d a r sa y m a sı d e ğ ild ir, benim ya da
başka birisinin beş tasarım ı d a d e ğ ild ir" (Prolegomena, s. 170).9
B öy lece sayı, bir y an d a n zam an sal-p sik o lo jik b ir v arlığ a sah ip
olan sa y m a ed im in d e n ay rılırk en , d iğ e r y a n d a n d a on u n ta sa ­
rım ıyla, id e a l-z a m a n ü stü varlığın ın farklılığı g ö ste rilm e y e çalı­
şılm ak tad ır. S ay ılar ideal n esn eler o lm a la rın a k arşın , on ların
bilinm eleri sa y m a , ap açık y arg ı v e rm e v e id eleştirm e ed im le­
riyle m ü m k ü n o lm ak tad ır.
M antık y arg ıların ın apaçık lığı belli k o şu llara d a y a n m a k ta ­
d ır. Bu koşulların araştırılm ası psikolojinin işidir. Psikoloji ise

6 Elisabeth Ströker, Husserls transzendentale Phänomenologie, s. 16.


7 Klaus Held (Der.), Die phänomenologische Methode, Ausgewählte Texte
I, "Einleitung", s. 20-21.
8 Paul Janssen, Edmund Husserl, s. 35.
9 Husserl'in yapıtlanndan yapılan alıntılarda, aksi belirtilmedikçe alın­
tı Husserliana'dan yapılmış olup, sayfa numaraları da bu basıma göre
verilmiştir.
XIV Fenomenolo/ı Üzerine Beş Ders

yaln ızca "b elirsiz d en ey sel g en ellik ler"i araştırab ilir, "k e sin içe­
rikli bilgiler"i d eğil. A m a bu "p sik o lo jik ", " d ış " , " d e n e y s e l" ko­
şulların tem elin d e d e "id e a l k o ş u lla r"a d ay alı olan "y a rg ı a p a ­
çık lığ ı" y er a lır.10 A p açık lığın iki k o şu lu n d an birincisi (p sik o lo ­
jik k oşul), ru h sal varlık türlerin in k u ru lu şu n a ilişkindir; İkincisi
ise "id eal y a s a " y a ilişkin bir koşul o larak h er olası bilinç için
g eçerlid ir (L U 1, s. 187).
H er türlü bilim in o lan ak lılığm ın en gen el ve biçim sel koşul­
larının bilimi o larak g ö rü le n ya d a k u ru lm ay a çalışılan bilim ,
bu n ed en le psikoloji d e ğ il, sa f m an tık tır. Saf m an tığın y asaları
ve on u n analitik d o ğ ru la n , bilim in olan ak lılığm ın a priori ko­
şu lları ise, o n la r ayn ı z a m a n d a bilginin ideal-nesn el koşulları
olarak d a an laşılab ilirler.11 H u sserl'in o rta y a k o y m ay a çalıştığı,
bilginin nesnel g eçerliliğ in in , on u n tem el ilkelerinden h arek etle
nasıl k av ran ab ileceğ id ir. Başka bir ifadeyle, H u sserl'in y ap tığ ı,
en b aşın d an itibaren saf m a n tığ ın ve bilgi kuram ın ın yeni bir
tem ellen d irilm esid ir. A m a b u, sa f m an tığın y a n m d a b ir d e bilgi
k u ram ın ın tem ellen d irilm esi y a p ılıy o r b içim in d e a n la şılm a m a ­
lıdır. Y a p ılm a y a çalışılan b ütün o larak b ilgiye yeni b ir tem elin
b u lu n m asıd ır; bu, saf m an tığın d a d iğ e r bilim lerin d e d a y a n ­
m ası gerek en tem el o la c a k tır.12

B ilin cin Y ö n e lim s e lliğ i: M antık A ra ştırm a la rın ın ikinci cildi


bu tem elin yapısını o rta y a ç ık a rm a y a girişir. H er türlü b ilm e
ed im inin yap ısın ın açım la n m a sı, bilinç ed im lerin in "y ö n e lim -
sellik "inin ( Intentionalität) çö z ü m le n m e si b un ların b aşın d a gelir.
K en d isin d en an lam lı bir b içim d e sö z ed eb ileceğ im h erşey in
b an a v erilm iş olm ası lazım d ır. A lg ıla m a , d u y u m s a m a , a rz u la ­
m a, sev m e, inanm a e d im le rin d e , bilinç işlem leriyle kend isiyle
b ağ lan tı k u rab ileceğ im şe y b an a bir b içim d e v erilm iş olm alıd ır.
Bu a n la m d a , h er bilinç ed im in d e bir " n e s n e "y le b ağ lan tı ku­

10 O. Becker, a.g.y., s. 138.


11 Ströker, a.g.y., s. 18.
12 Ströker, a.g.y., s. 23.
Giriş XV

ru lm ak tad ır ya d a h er bilinç ed im in in yö n eld iğ i bir "n e s n e "


v a rd ır. H er a lg ıla m a d a alg ılan an bir şey , h e r d u y u m s a m a d a
d u y u m sa n a n bir şey , h er d ü ş ü n m e d e d ü şü n ü le n b ir şey , her
s e v m e d e sevilen bir şey v a rd ır. H er bir ed im in y ö n eld iğ i, b ağ­
lantı k u rd u ğ u "b ir ş e y " v a rd ır. H u sserl bilinç ed im lerin in bu
yapısını h ocası B re n ta n o 'd a n (o n u n d a Skolastik Felsefe'd en )
aldığı bir sö zcü k le, "y ö n e lim se llik " sö z c ü ğ ü y le a d la n d ırır: Bi­
linç "y ö n e lim s e l"d ir, yani o ed im lerin in h er b irind e hep bir şe­
yin b ilin cid ir.11
Bilincin bir şeyin bilinci olab ilm esi için, ön celik le on u n söz
konusu " ş e y i" g ö rü se l o la ra k g ö rü n e b ilir hale getireb ilm e g ü ­
cü n ü n bilincinde olm ası g erek ir. Bilincin bir n e sn e y e yön elim i,
şeyle k urulan d u ra ğ a n bir ilişki d eğ ild ir. Y ö n elim sel bilinç, her
tü rü n d e, d en ey ien en in g ö rü se l b ir b içim d e k end isin e sah ip ol­
m a y a çalışır; ap açık lığa u la ş m a y a çalışır. Bu bilincin a m a cıd ır
(telos). Bu an lam d a h er türlü bilinç y aşan tısı, "te le o lo ji" yasası
altın d a top lan ab ilir.
H u sserl'in bu yön elim sel bilinç k a v ra m ın d a ikinci bir n o k ­
tanın d ah a altının çizilm esi y e rin d e o lu r: Bilinç, d en izin içinde
taşıdığı m ad d eleri bıraktığı boş bir k u m sal gibi, istenilen
h erşeyin k end isin e b ırak ıldığı bir y er, istenilen şe y in d o ld u ru ­
labileceği bir kap d eğ ild ir. T a m ak sin e bilinci o lu ştu ra n çeşitli
tü rd en e d im le rd ir (A kten). E d im le r d e , bilincin k end ilerin e iliş­
kin o ld u ğ u n esn eler o lm aksızın v a r o la m a y a ca k la rın a g ö re , y ö ­
nelim sel bilincin n esn ey le ilişkiyi k en d isin d e taşıdığı sö y le n e ­
b ilir.«

2. K e sin B ilim O la ra k F e ls e fe (Philosophie als strenge


Wissenschaft)

1902-1 9 1 2 yılları a rasın d a H u sserl, Logos d e rg isin d e (1 9 1 1 ,


Cilt 1) y ay ım lan an "K e sin Bilim O larak F e lse fe " yazısı d ışın d a
ö n em li bir şe y y ay ın la m a z . Bu y azın ın b aşlığı, "şe y le rin k en d i­

13 Held, a.g.y., s. 23.


w Held, a.g.y., s. 24-25.
XVI Feııomenoloji Üzerini’ Beş Ders

sin e !" ifadesi gibi H u sserl felsefesini n itelem ek için kullanılan


b ir ifad e olu r. Felsefenin kesin bir bilim olarak y e n id e n y a p ı­
lan d ırılm ası, H u sserl felsefesinin an a erek lerin d en birisi o larak
kalır hep. H u sserl Kesin Bilim Olarak Felsefe başlığını taşıy an bu
y azısın a, tüm b ilim lerin en y ü k se ğ i, en kesini olm ak istey en fel­
sefenin h en ü z bilim bile o la m a d ığ ın ı sö y le y e re k b a şla r. Felsefe­
nin nesnel g eçerli bir b içim d e h içb ir şe y ö ğ re te m e m e si d e b u ­
n un bir kanıtıdır. H u s s e rl'e g ö re K an t'ın "felsefe d eğ il, an cak
felsefe y ap m a k ö ğ re n ile b ilir" sö z ü d e b un u n bir k an ıtıd ır. O na
g ö re bu ifade felsefenin bilim o lm a m a sın ın itiraf ed ilm esin d en
b aşk a b ir şey d eğild ir. Bırakın felsefenin tam bir bilim , en kesin
bilim olm asın ı, felsefe bilim o la ra k h en ü z b a şla m a m ıştır bile;
çü nk ü felsefe b ir p a rça o lsu n nesnel olarak tem ellen d irilebilen
k u ram sal bir içeriğe sah ip d eğ ild ir.
O h ald e felsefe tarih sel "e n yü k sek v e en kesin bilim o lm a "
sav ın a u y g u n bir b içim d e yen id en y ap ılan d ırılm ak d u r u m u n ­
d ad ır. Bu y ap ılan d ırm a ise, d a h a önceki kimi filo zo flard a o ld u ­
ğu gibi, d o ğ a bilim lerini v e m a te m a tiğ i m od el alarak y ap ılab i­
lecek b ir şey d e ğ ild ir H u ss e rl'e g ö re. O n ların bilim old u k ları
kuşku d u y u la m a y a ca k k a d a r açık bir g erçek o lm ak la b irlikte,
on ların d a eksikleri v a rd ır. A y rıc a on ların sah ip o ld u k ları tü r­
d en n esnellik, " s o n u ç la rd a n h arek etle y ap ılacak ç ü rü tm e y e d a ­
yalı bir eleştiriy le " k a z a n ıla m a z ; b u n u n için "te m e lle re v e y ö n ­
tem e ilişkin p o zitif" bir eleştiriy e g erek sin im v a rd ır. Bu ise, h e r
türlü b ilgin in k a y n a ğ ın a , bilen ö z n e y e , bilince g eri g id ilm esin i
g e rek tirm ek ted ir. H er bilginin tem elin in , bilincin an a yap ısın ın
araştırılm ası, H u sserl'in v e rd iğ i ad la "bilin cin fen om en olojik
ç ö z ü m le m e si", y ap ılm ası g e re k e n b u d u r. H u sserl'e g ö re tem el
bilim , bu n ed en le, bilinç fen om en olojisid ir, "bilin ci d o ğ a lla ştı­
r a n " d en eysel psikoloji d eğ il.
"B ilin ç fen o m en o lo jisi" ise ö n ce h e r türlü h a z ır bilginin bir
y a n a b ırak ılm asın ı, fen om en olojik in d irg em ey i g e re k tirm e k te ­
d ir. H u sserl daha M anttk Araştırmaları'n d a "ö n k o şu lsu z lu k
( Voraussetzungslosigkeit) ilk esi"n d en sö z etm ek te (H u sse rlia n a
Giriş XVII

XIX. sayı 1. cilt, s. 2 4 ), yeni bir b aşlan g ıç için h er tiirlti bilginin


bir y an a b ırakılm asını istem ek ted ir. Ç ün k ü felsefe v e bilim ler,
bilm eye ilişkin u y d u rm a k u ram larıy la b ilm enin kendisinin ne
o ld u ğ u n u tan ın m az hale g etirm işlerd ir. Bu n ed en le fen o m en o -
lojinin bir "y a n sız a ra ş tırm a la r a la n ı" o lu ştu rm a sı gerek tiği sö y ­
len m ek ted ir (H u sserlia n a XIX. sa y ı 1. cilt, s. 6). Fenom enoloji bu
tem el tu tu m u y la d iğ e r bilgilerin g e çe rsiz o ld u ğ u n u sa v la m a z ;
y ap ılm ak istenen sa d e ce fenom enolojik çö z ü m le m e d e onları
k u lla n m a m a d ır.15
H u sserl'in "ö n y a rg ısız lık ilk esi", h er tü rlü h a z ır bilginin bir
y an a b ırak ü arak " ş e y le re !" (Z u den Sachen selbst!) d ö n m e çağrısı
y ap ılm ası, k im ilerin ce "n e sn e y e geri d ö n m e ", felsefenin içine
d ü ştü ğ ü özn elcilik ten k u rtu lm ası o larak an laşılm ış, özn elciliğe
karşı çık an bir n esnelcilik akım ının d o ğ m a sın a yol a çm ıştır. N e
v a r ki H u sserl'in psik olojizm e karşı çıkışı bu a n la m d a bir ö zn el­
cilik karşıtlığı o larak a n laşılam az. B un u , o n u n son d ö n em y a ­
pı H arından olan Formalen und transzendentalen Logik'le açıkça
gö reb ileceğ im iz gibi, d ah a ilk d ö n e m in d e M antıksal Araştırm a­
la rın 5. ve 6. B ö lü m le ri'n d e ya d a Ideen'd e d e g ö reb iliriz. G er­
çek ten H u sserl de "ş e y le rin k en d ilerin e" g itm e k te n sö z e d e r,
am a şey ler b ilinçte v a ro la n , yaln ızca "g ö rü s e l k en d in d e veril-
m işliğin öznel y ap ısın d a g ö rü n ü şe g e le n " şe y le rd ir. B u y ap ı ise
insan bilincind e b u lu n m a k ta d ır. B öylece y ü zy ılım ızın b aşın d an
beri saf bilinç H u sserl fenom enolojisinin a ra ştırm a nesnesini
o lu ştu ru r, am a ilk kez Ideen ’d e bir p ro g ra m o larak o rta y a çı­
k a r.16

3. S a f B ir F e n o m e n o lo jiy e ve F e n o m e n o lo jik F e lse fe y e


İlişk in D ü ş ü n c e le r (Ideen zu ein er reinen Phänomenologie
und phänomenologischen P hilosophie)

îlk b ö lü m ü , yeni k u ru lan jahrbuch f ü r Philosophie und phäno­


menologische Forschung d erg isin in ilk sa y ısm d a y ay ım lan an

15 Ströker, a.g.y. s. 29.


16 Held, a.g.y., s. 22.
xviii Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

Ideen zu einer reinen Phänomenologie und phänom enologischen Phi­


losophie (k ısaca Ideen), H u s s e rl’in yaln ızca say fa say ısıy la d eğ il,
içeriğiyle de en k ap sam lı y ap ıtıd ır. D aha ön ceki çeşitli y a z ıla ­
rınd a değin ilen k onu ları, en b aşta d a fenom enolojinin tem el
y ö n tem i olan "fen o m en o lo jik in d irg e m e "n in sistem atik bir su ­
n u m u n u bu k itapta b u lu ru z . A slın d a L U 'n u n y a y ım la n m a sın ­
d an birk aç yıl so n ra filizlen m ey e b aşlay an " s a f v e tra n sz e n ­
d ental fen om en o lo ji" d ü şü n ce si d e bu y a p ıtta tam ifadesini
bulur. Bu y ap ıt, bir a n la m d a , tran szen d en tal fen om en olojin in
işlendiği, tem ellen d irild iği y e rd ir.

T ra n s z e n d e n ta l F e n o m e n o lo ji: Kesin bilim olm ak isteyen


fenom enoloji, d iğ e r d ü n y a y a ilişkin bilim lerd en tü m ü y le başka
bir an la m d a bir "d ü n y a b ilim i" olm ak z o ru n d a y d ı; o, ötek i bi­
lim lerin bilgilerini o n ların y ap ab ileceğ in d en b aşk a türlü v e d a ­
ha d erin tem ellen d irm ek le y etin e m e z d i, o kendisini d e tem el­
len d irm ek v e kendini tem ellen d irm e o la ra k kendini d e eleştirel
bir b içim de d o ğ ru la m a k d u ru m u n d a y d ı. Bu a n la m d a tra n sz e n ­
d en tal fenom enoloji, felsefenin tem el bilim i o lm ak z o ru n d a y ­
d ı.17 Felsefî tem el bilim o la ra k d a tran szen d en tal fen om en oloji,
d iğ er bilim ler gibi yaln ızca soru ların ı o rta y a k oyu p sın ırları çi­
zilm iş, kontrol ed ileb ilir bir y ö n te m le on ları işlem ek le y e tin e ­
m ezd i. O n u n b u n d an d a h a fazlasın a gerek sin im i v a rd ı. T ra n s ­
zen d en tal fen om en olojin in kesinliği, tü m b u n ların ö te sin d e ,
on un d ah a ö tesin e g e çile m e y e n , bu n ed en le saltık so n v erilm iş-
likler y a da -H u s s e rl'in d a h a so n raları sık ça k ullandığı b ir ifa­
d e y le - "saltık b a şla n g ıçla r" d iy e ad lan d ırılan k a y n a k la ra , k ök ­
lere, tem ellere u laşm asın d a y a tıy o rd u .18 Bilim o la ra k fe n o m e n o ­
loji, hakikî b aşlan g ıçların , k öken lerin , rizonıatn pontonların bili­
m idir. R ad ik allere ilişkin bir bilim d e işlem lerin d e rad ik al o l­
m ak z o ru n d a d ır -h e m d e h e r b ak ım d an ("K e s in Bilim O larak
F elsefe", Ijogos cilt 1, s.3 4 0 ).

17 Ströker, a.g.y., s. 56.


18 Ströker, a.g.y., s. 57.
XIX

F e n o m e n o lo jin in T e m e l Y ö n te m i O la ra k F e n o m e n o lo jik
İn d irg e m e : H u sserl bu y ö n tem i biribiriyle kesişen iki tem el a y ­
rım d an yola çık arak a çık la m a y a çalışır: O lgu ( F a ctu m y Ö z (Ei-
dos) v e R eal-Irreal. "S a f v e tran szen d en tal fen o m en o lo ji" ne o l­
g u larla ilgilenir, ne d e real olanla ilgilenir; o, bizim "d o ğ a l b a­
k ışla" karşı k arşıya o ld u ğ u m u z real olg u ları iki açıd a n indirger:
ilkin "t’idt’tik" o larak , ikincileyin "tra n s z e n d e n ta l" o la ra k ; yani o
ilk a şa m a d a onları eidoslar y a p a r, ikinci a ş a m a d a ise " s a f bi­
lin çte " "tra n sz e n d e n ta l fe n o m e n le r".19
Bilgi fenom enolojisi için bilgiye ilişkin g eçerlilik savlarının
an lam ı açık o lm ad ığ ın d a n , bu n ed en le d e h er türlü bilgi s o rg u ­
lam a konusu o ld u ğ u n d a n , fenom enoloji h erh an g i bir h azır bil­
giyle y ola çık a m a z ; fiziksel, psikolojik, to p lu m sal ya da tinsel
verilm işiik lere b a şv u ra m a z . T ü m v a ro lan ların bilgisi o n un için
tartışm alıd ır. Bu n ed en le fenom enolojik bilgi eleştirisi yolu n u
kimi in d irg em elere b a şv u ra ra k a ç m a y a , fenom enoloji için bir
a ra ştırm a alan ı y a ra tm a y a girişir. B un u n için h em bilim lerin
o rtay a k o y d u ğ u h er çeşit bilginin, hem d e felsefenin o rtay a
k o y d u ğ u b oş görü şlerin bir y an a b ırak ılm ası gerek m ek ted ir.
H usserl önce bunu bilgikuram sal indirgem e olarak adlandırır (Fe­
nomenoloji Üzerine Beş Ders, s. 66); d ah a sonraları ise transzendental
fenomenolojik indirgem e, am a aynı zam an d a fenomenolojik in­
dirgem e veya transzendental indirgem e olarak da adlandırır.20
"S a f " o la n a , " ö z le r " e ulaşab ilm ek için ön celik le "d o ğ a l tavır
a lm a "n ın , "d o ğ a l tav ır alm anın genel s a v ı"n m " a y r a ç içine alın­
m a s ı", bir y a n a b ırak ılm ası g erek m ek ted ir. " D o ğ a l ta v ır alm a ­
nın gen el s a v ı" , benim d e içinde y a şa d ığ ım d ü n y a n ın , benim
d ışım d a, benim on a ilişkin sö y led ik lerim d en b ağ ım sız bir g e r­
çeklik olarak v a ro ld u ğ u d u r. İn san lar h ep b ir ç e v re içinde y a ­
şa m a k ta , bu çe v re d e farklı b içim lerd e a lg ılan an çeşitli n esn eler
b u lu n m ak tad ır. "D o ğ a l ta v ır a lm a " bu n esn eleri, etra fım d a y e r
alan şeyleri o ld u ğ u gibi, n aif b ir b içim d e g ö rm e d ir; bu bizi ku-

19 Becker, a.g.y., s. 154-155.


50 Ströker, a.g.y., s. 65.
XX Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

şatan yalın gerçek liğin v arlığın ın dile getirilm esi ise "d o ğ a l ta­
v ır alm anın genel s a v ı" d ır (Ideen I, s. 5 3 ). T ra n sz e n d e n ta l in d ir­
g e m e bu tavır alm an ın "kök lü bir b içim d e " d eğ iştirilm esiy le
gerçek leşir; "d o ğ a l ta v ır alm an ın genel sa v ı"n ın , d ü n y a n ın v a r­
lığının "a y ra ç içine a lın m a sı"y la , "b ir y an a b ırak ılm ası"y la/ d ü n ­
yan ın varlığına ilişkin "y a rg ı verm ek ten geri d u rm a "y la (epok-
/leyle) gerçekleşir. Bu " d ü n y a y a ilişkin her türlü varlık inancının
a y ra ç içine alın m ası", "h e r türlü varlık bildiren yargı v erm ek ten
geri d u rm a "d ır. Y ap tığ ım "d ü n y a n ın varlığının y ad sın m ası d e ­
ğildir, öyle olsaydı Sofist o lu rd u m ; onun varlığın dan kuşku da
d u y m u y o ru m , öyle olsayd ı Şüpheci o lu rd u m ; a m a z a m a n sa l-
u zam sal v aro lan a ilişkin h er türlü yargı v e rm e yolu n u k ap atan
fenom enolojik epokheyı g e rçe k le ştiriy o ru m " (Ideen /, s. 5 4 -5 6 ).

S a f B en: Bu epokhenin b ana sağ lay ab ileceği n ed ir? E ğ e r tü m


d ü n y a , benim kendi d e n e y se l v arlığ ım , kendi d en ey sel B enim
d e içinde olm ak ü z e re , a y ra ç içine alınm ış, bir y a n a b ırak ılm ışsa
g eriy e ne kalır? Bu in d irg e m e d e n g e riy e kalan " a r tık " (Resi­
d u u m ) yen i bir v arlık a la n ıd ır, k endinde " s a f b ilin ç"in o lu ştu r­
d u ğ u bir varlık alan ıd ır. Bu a lan a an cak epokheyle, epokhe g e r ­
çek leştirild ik ten so n ra g irm ek m ü m k ü n o lm a k ta d ır.21 B ö y lece
bilincin, kendi saltık v a rlığ ın d a fenom enolojik a y ra c a a lm a d a n
etk ilen m eyen bir k end in d e v a rlığ a sah ip old u ğu dile getirilm iş
o lm ak tad ır (Ideen l, s. 5 7 -5 9 ). Fenom en olojinin a ra ş tırm a alan ı
işte bu varlık alan ı, yan i " s a f b ilin ç"tir; başka bir d ey işle " s a f
B e n "d ir. "S a f B e n " ise yön elim sellik taşıyan " s a f b ilin ç" y a şa n ­
tıları ak ışın d a, yaşan tı o larak b u lu n an bir şey d eğ ild ir. Ö y le o l­
say d ı yaşan tıların k en d isiyle birlikte o rta y a çıkıp y o k o lu rd u .
"S a f B e n " h er y a şa n a n y a şa n tıd a b u lu n an , h e r d ü şü n en le d ü ş ü ­
n ülen şeye u laşan , h er y a şa n tıd a aynı kalan şey d ir. H içb ir y a ­
şan tın ın zo ru n lu o larak sürekli olm ası g e re k m e z , a m a saf Ben
ilke olarak zo ru n lu o la n d ır; çü n k ü K an t'ın da d ed iğ i gibi, on u n
tüm tasarım lara eşlik ed ebilm esi g erek ir. H er tasarım ın taşjyıcı-

21 Becker, a.g.y., s. 157-158.


Giriş XXI

sı olarak saf Ben, h er tasarım ın z o ru n lu bir ö ğ e sid ir. T asarım ı


olanaklı kılan y a p ı, ta sa rla y a n ö z n e (" s a f B e n ") o lm ak sızın tasa­
rım da o la m a z . B öylece " s a f B e n ", kendine ö zg ü bir aşkınlık,
yaşan tı akışının içkinliği içinde bir aşkınlık g ö ste rir. Bu aşkınlık
"k u ru lm u ş " bir aşkınlık o lm ad ığı gibi, a y ra ç içine d e alın am az
(Ideen I, s. 109-110).
D ü nyan ın "ra s la n tıs a l" olarak v a ro ld u ğ u tezine karşılık, saf
Benin v e Ben yaşan tısın ın tezi, on ların "z o ru n lu o la ra k ", hiç
k uşk u su z v a ro ld u ğ u d u r. H er türlü şeysel v erilm işlik o lm ay ab i­
lir, hiçbir v erilm iş y aşa n tı da v a ro lm a y a b ilir (Ideen I, s. 8 6 ); am a
"ş e y le r d ü n yasın ın y o k ed ilm esiy le bilincin v arlığ ın d a gerçi z o ­
runlu o larak bir değişiklik olsa d a, on u n v a ro lu şu n a d o k u n u l­
m u ş o lm a z " (Ideen I, s. 9 1 ). H içbir real v arlık ... bilincin varlığı
için zo ru n lu d e ğ ild ir. İçkin varlık bu a n la m d a hiç k uşkusuz
saltık v arlık tır.22 "S altık varlık o larak saltık v erilm iş bilinç, d ü n ­
yan ın bir y an a b ırak ılm asın d an so n ra g e riy e kalan artık tır (Re-
siduum ); çü n k ü ilkesel o la ra k nıdla 're' indiget ad existen d u m d u r"
( Ideen /, s. 115).
A m a bir tran szen d e n ta l fenom enoloji bu tek yanlı so n u çla
yetin em ezd i. O n u n bu iddiasını şey lerin v arlığ ın a ilişkin bir
tezle -k e n d isiy le şeylerin bilince göreli kılındığı bir te z le - bir­
leştirm esi g erek m ek te d ir. H u sserl b u n u , "tra n s z e n d e n ta l şeyler
d ü n y asın ın v arlığın ın tü m ü y le bilince, h e m d e m an tık sal bilince
d eğil, ak tü el bilince bağlı o ld u ğ u n u " sö y le y e re k (Ideen /, s. 115)
y a p a r. H u sse rl'e g ö re sa f bilinç alan ın d a objeleştirilen n esneler,
yaşan tı akışının öğeleri o larak b u lu n u rlar; bu y a şa n tı akışında
ve on u n v asıtasıy la verilm işlik halin e g e lirle r; bu yaşan tıd a
varlık ve verilm işlik ö rtü şü rle r. Bu n ed en le, bilince o n a yab ancı
hiçbir şey g e lm e z . Ş eylerin verilm işliğ in d e san ki b ö y le bir şey
o lu y o r gibi g ö rü n m e k te d ir. A m a H u sse rl'e g ö re , d u ru m hiç de
böyle d eğ ild ir; çü n k ü aşkın olan şe y le r y aşan tın ın bağlılaşık
(k orrelatif) ö ğ esi o lara k , b ö y lece d e bilincin saltık alan ın a ait bir

22 Becker, a.g.y., s. 159-160.


XXII Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

şey olarak kendilerini g ö ste rirle r. Bu on ların , yani real v arlık la­
rın kendi b aşların a, bilinç d ışın d a bir v arlık tü rü n e sah ip o lm a ­
d ıkları an lam ın a d a g e lm e k te d ir.2'' H u sserl bunu iki d ü şü n ce y i
birbirine b ağ lay a ra k , on ların bağlantısını so ru n la ştıra ra k a çık ­
lam aya çalışır. O na g ö re bilinç, bir y a n d a n içine h içb ir şeyin g i­
rem ey eceği ve içinden hiçbir şey in çık a m a y a ca ğ ı kendi içinde
k apalı, saltık bir varlık b ağ lan tısıd ır. Ö te y a n d a n , insanın v e in­
san Beninin tek tek gerçek lik ler olarak bağım lı old u k ları tü m
zam a n sa l-u z a m sa l d ü n y a , an lam ı açısın d an y aln ızca y ö n elim sel
v arlık tır; b öyle bir v arlık o larak d a , bilinçte g ö rü n ü şle rle k a v ra -
nabilen, bilinç için yaln ızca ikincil a n la m d a , göreli bir v a rlığ a
sah ip tir ( Ideen I, s. 117). S o n u ç o la ra k , s a f bilinç alan ı y a n ın d a ,
k end isin e ö zg ü varlık tarzın a sah ip olan bir şey sel d ü n y a a la ­
n ın d an sö z ed ilem ez. H u sse rl'd e v a ro la n olarak o rta y a çık ab ile­
cek her şey , varlıksal an lam ım ve geçerliliğini yön elim sel o larak
v arsay ılan bilinç y a şan tısın d an a lır.24 V arlık tan v e g eçerlilik ten
sö z etm enin k aynağını b u ld u ğ u y e r bilinçtir, bilinç y a şa n tıla rı­
dır. Bu an lam d a v arlık tan , y aln ızca bilen, k a v ra y a n bilinçle b a ğ ­
lan tısın d a sö z edilebilir.
Bilinç, şeysel v aro lan ın aşkın varlığın ı k uran ya d a y a p ıla n ­
d ıran (konstituieren) tra n sz e n d e n ta l b ilinçtir. H u sserl s a f bilincin
birim leri o larak y aşan tıları konu e d in e re k , on ları y ap ıları v e iş­
levleri açısın d an çö z ü m le r. H er y a şa n tıd a iki u ç v a rd ır: Y a şa n a n
şe y ya da n esn e ile y a şa y a n ö zn e ya d a Ben k utbu . Y a şa n tıla rın
işlevi ise bilinç nesnelerin i k u rm ak tır. H u sserl, bilinç y a şa n tıla ­
rının an lam lan d ırm a işlevlerini "e n b ü y ü k " s o ru n o larak n iteler
(Ideen /, s. 196). Bu ise bilinç nesnelerinin (Birivußtseinsgegenständ-
lichkeiien) k u ru lm ası so ru n u d u r. Bilinç tek tek y aşan tıların to p ­
lam ı d eğild ir; tam ak sin e tüm y a şa n tıla r y ö n elim selliğ in teleo -
lojik g ü cü y le bilinç akışının b irliğin d e v arlık ların ı s ü rd ü rü rle r.
Y aşan tılar b irb irleriyle işlevsel ilişki içind e b u lu n u rla r v e o n ­
lard an h er biri sen tetik olarak işlevsel birliğe katılır. Ö rn ek o la ­

23 Janssen, a.g.y., s. 74.


24 Janssen, a.g.y., s. 75.
Giriş XXIII

rak bir k ü rsü y ü algılad ığım ızı d ü şü n elim , kürsü, bizim onu kıs­
m î olarak tan ıd ığım ız çeşitli g ö rü n ü şle re a y rılm a z . Bize bu g ö ­
rü n ü ş ço k lu ğ u n d a verilen hep bir ve ayn ı k ü rsü d ü r. K ü rsü , ona
ilişkin verileb ilecek g ö rü n ü şle rin to p lam ın d an d ah a fazladır. O
özn elliğin yap ılan d ırd ığ ı bir o lu şu m d u r. Bu o lu şu m u n o rtaya
çık m asına gelin ce, görü n ü şlerin verilm işliğinde onun kurulm ası
g ere k m e k te d ir.25 Bu n ed en le, n esnenin y ap ılan d ırılm asın ı ele
alan bir a ra ştırm a n ın , "d ü z e n le n m iş ve bir g ö rü n ü şe gelen şe ­
yin birliğine zo ru n lu bir b içim de birlikte ait olan g ö rü n ü ş d iz i­
lerin i" sezg isel olarak se y re tm e si v e k u ram sal olarak k av ram ası
ve d e birlik o larak belirli bir g ö rü n ü şe gelen le belirli sın ırsız g ö ­
rü n ü şler ço k lu ğ u arasın d ak i karşılıklı ilişkinin b aşarısını o rtay a
k oym ası g ere k m e k te d ir (Ideen l, s. 35 1 ).

4. A v ru p a B ilim le rin in K rizi ve T ra n s z e n d e n ta l


F e n o m e n o lo ji ( K risis)

H u sse rl'in u zu n yıllar sü ren su sk u n lu ğ u n d a n so n ra 1 9 3 6 'd a


y ay ım lad ığ ı Die Krisis d er europäischen Wissenschaften und die
transzendentale Phänomenologie adlı yap ıtı on u n fenom enoloji-
sindeki yen i b ir d ö n ü şü m ü n belgesi o larak g ö rü lü r.26 H u sserl'in
bu yap ıtı ile fen om en olojisin e yen i ö ğ e le r kattığı ya d a eskiden
ikincil o lan k av ram la rın m e rk e z e alınd ığı, b un u n la d a fen om e-
n olojisinin so n halini ald ığı sö y len m ek ted ir. Bu öğ elerin başın­
d a ise " y a ş a m d ü n y a s ı" (Lebenswelt) k a v ra m ı g elm ek ted ir. G er­
çek ten yen i olan bir u n su r ise gelen ek v e tarih in , k ısaca kültü­
rü n , h em d e fen om en olojin in kendisinin tem ellen d irilm esin d e
işin içine k atılm asıd ır.27

25 Marx, Die Phänomenologie Edmund Hıtsserls, s. 38.


26 Ströker, a.g.y., s. 186.
27 Önay Sözer tarih ve kültür sorununun Husserl'in o zamana kadarki
çalışmalannda yer almamasını büyük bir eksiklik diye niteleyerek,
Husserl'in "tarih ve kültür sorununu" fenomenolojiye katmasında
Wilhelm Dilthey ile Martin Heidegger'in etkili olduğunu söylemekte­
dir (Edmıınd Husseri, Avrupa insanlığının Krizi ve Felsefe, çev. Ayça
Sabuncuoğlu/Ö nay Sözer, "G iriş", İstanbul: Afa Yay., 1994, s. 19).
XXIV Fenomenolop Üzerine Beş Ders

H usserl için o rtak ç e v re , g ü n lü k y a şam ım ızın g e çtiğ i, içinde


y aşad ığ ım ız d ü n y a olarak y a şa m d ü n y a sı, en b aşın d an bu y an a
on u n çalışm aların ın çıkış noktasın ı o lu ştu rm u ş, a m a bu hiçbir
yayın ın d a ele alınıp işlen m em iştir. H u sserl'in bunu konu e d in ­
m esi yine de b ird en b ire v e d o ğ ru d a n o lm a z . A yn ı b içim d e, bu,
ne H u sserl'in o ana k ad ar g eliştird iğ i fenom enolojik y ö n te m d e n
v azg eçm esi ne de h edefinin d e ğ işm e si an lam ın a gelir. S trö k e r'e
g ö re, bu onun tran szen d en tal fenom enolojik p ro g ra m ın ın ta­
m am lan m asın d a n başka bir şey d e ğ ild ir; y ö n te m se l ç ö z ü m le ­
m enin içerdiği y ö n tem sel o la n a k la rd a n en iyi b içim d e y a ra r­
lan m a ve on ları tü k etm ed ir; ilk ve biricik h ed ef o lan , sıkı bilim ­
sel bir tran szen d en tal fenom enoloji y o lu y la b ilim lerin tem el-
lendirilm esi için son felsefî a çılım d ır.28
" Y a ş a m d ü n y asın ın en alt tab ak ası 'sa f d o ğ a 'd ır " (E U , s. 2 9 ).
H usserl yaşam d ü n y asın ı E rfahrung und U rteil'da (E U ) tü m d o ­
ğan ın saltık taşıyıcısı o la ra k n iteler; o cisim ler e v re n id ir v e o n la­
rın z a m a n v e u zam fo rm ların ı taşır. U z a m sa l-z a m a n sa l tü m
d o ğ a olarak d ü n y a , h içb ir z a m a n tözsel olarak tam a lg ıla n a m a z ;
d oğan ın d en ey im i an cak ö n ce d e n y ap ılm ış tek tek b ed en d e n e ­
yim lerin d e tem elini b ulur.
"S af d o ğ a " veya tü m d o ğ a ve onun form ları olan za m a n ve
u zam , yaşam dün yasın ın en alt tabakasını, tüm d iğerlerinin ü ze­
rinde k u ru ld u ğu tabakayı o lu ştu ru r, a m a o asla tü m y a şa m d ü n ­
yası d eğildir. "H e r türlü gerçek ve olanaklı praksisin o lu ştu r­
d u ğ u ev ren sel ala n " ifadesi, y a şa m dün yasın ın an lam ına en ço k
yak laşan ifade olur. O gü n lü k yap ıp etm elerin , kültü r ü rü n leri­
nin, kullanılan eşyaların , san at yapıtlarının o lu ştu rd u ğ u alan d ır.
Y aşam dünyasının an lam içeriğini, geçm iş nesillerin bilm e ve
eylem elerinin u zun tarihi oluşturm aktadır. "D ü n y a, bizim için,
daha bilgide çok farklı biçim lerde eserini ortaya koym uş olan bir
şey d ir"(E U , s. 26). H usserl'in bu görü şü nü n en önem li yanı b u rad a
dile gelm iştir: Y aşam d ü n yası "y ap ılm ış", olm uş bir d ü n yad ır.

28 Ströker, a.g.y., s. 187.


Giriş XX V

H usserl b urada açıkça bir "d ü n y a tarihi"nden söz etm ektedir.29


Y aşam d ü n y ası, olan ak lı olg u sal y ö n e lim le r (O rientierungen)
içind e en k ü çü k ortak ço k lu k tu r. O insan d ü n y a sıd ır, kültür
d ü n y asıd ır. Y a şa m d ü n y asın a ve on u n d e ğ işm e y e n yap ısın a
geri g itm ey i H u sserl, in d irg em e, y a şa m d ü n y a sın a in d irgem e
d iye a d lan d ırır. Bu g ö rü ş on u n Ideen'd e o rta y a k o y d u ğ u d oğal
tav ır alm a g ö rü şü n d e bir d erin leşm e o larak an laşılabilir. O lgu ­
sal, ö zn el-y ö n elim sel o ry a n ta sy o n u n ilk ve en tem el biçim i ola­
rak y aşam d ü n y a sı, o lg u sal ve an trop olojik bir gerçek lik tir. Bu
şu an lam a g elm ek ted ir: K im öznelliği v e y ö n etim sel 1iği a n la ­
m ak istiy o rsa, on ları in san k ültü rü olarak kökense! açığ a çık­
m aların d a -h e m d e öncelikle en tem el insan k ültürü o larak ,
yani y aşam d ü n y ası o la r a k - k a v ra m a k z o ru n d a d ır.30
B un u n için, h erg ü n içind e b u lu n d u ğ u m u z bizi k u şatan d ü n ­
yan ın genel y ap ısın ın araştırılm ası g e re k m e k te d ir. B öylece fe-
n om en olojinin ö d e v i, tü m yap ısal b ağ lan tıları içinde y a şa m
d ü n y asın ı o lu ştu ra n varlık ların genel ö z ö ğ retisi olarak bir ya­
şam dünyası ontolojisi g eliştirm ek olm ak tad ır (Krisis, s.144, s. 176).
G erçi tüm olan v e olm ası m ü m k ü n olan eylem lerin evren i olarak
y aşam d ü n y ası sürekli değişim içindedir ve kendi içinde y er alan
ö zn eler tarafın d an sürekli d eğişim içinde olan bir alan olarak
k av ran m ak tad ır. A m a yine d e y a şa m d ü n y ası, tüm göreliliklerin
kendisine bağlı o ld u ğ u , kendisi göreli o lm ay an bir genel yapı ta­
şım aktadır. Y aşam d ü n y ası her zam an u z a m v e z a m a n içindeki
d ü n ya, neden sel b ağlantıları içindeki m ad d i şey ler d ü n y asıd ır.31

5. F e n o m e n o lo ji Ü z e rin e B e ş D ers
(Die Idee der Phänomenologie. F ü n f V orlesungen)

H u sserl fen om en olojisin in , y ü zyılın b aşın d a y ay ım lan an


L U 'd a n y aşam ın m son yılların d a (1 9 3 6 'd a ) y a y ım la n a n Krisis'e,

29 Marx, a.g.y., s. 98-99.


30Orth, "Phänomenologie der Vernunft zwischen Szientismus, Lebens­
welt und Intersubjektivität'', Profile der Phänomenologie, s. 79-81.
31 Ströker, a.g.y., s. 207.
XXVI Fenomenolop Üzerine Beş Ders

kimi tem el k av ram ları ç e rç e v e s in d e gelişim in i şö y le bir ö z e tle ­


dikten so n ra, k ısaca b u rad a çevirisin i s u n d u ğ u m u z y a p ıta d e ­
ğin ilm esi, bu yap ıtın H usserl'in d iğ er yapıtları arasınd ak i veri­
nin belirlenm esi y erin d e olacaktır.
Bu kitapta y ay ım la n an y a z ıla r H u sse rl'in 2 6 .4 .1 9 0 7 ile
2 .5 .1 9 0 7 tarihleri a ra sın d a G ö ttin g en Ü n iv e rs ite s in d e v erd iği
beş d erstir. Bu d e rsle r, H u sserl tarafın d an bir " ş e y (D in g) felse-
fesi"n e giriş, özellikle u zam sallık felsefesi için önem li bir g iri­
şim olarak nitelenen , h a fta d a d ö rt saatlik Şey D ersi'n e giriş o la­
rak yapılır. Bu d e rsle rd e H u sserl fen om enolojisinin h em en he­
m en tüm ön em li k a v ra m la rı y e r ald ığı gibi, bu d e rsle r o n un d ü ­
şü n ce çizgisin dek i önem li bir d ö n ü şü m e d e tanıklık e d e rle r. Bi­
rinci nokta çeviri için H u sserl'in bu kitabının seçilm esin d e etkili
o lm u ş, bu zen gin liği n ed en iy le bu kitabın d ilim ize k az a n d ırıl­
m ası k ararlaştırılm ış; ikinci nokta ise bu kitabın H u sserl'in y a ­
pıtları içindeki y erinin b elirleyicisi o lm u ştu r. H u sse rl'in g ö rü ş ­
lerindeki ön em li bir d ö n ü ş ü m ü n (tra n sz e n d e n ta l fen o m en o lo -
jiye ya da tran szen d en tal id ealizm e geçişin) b aşlad ığı y ap ıt,
1913 'te yazılan Ideen'd e n ö n ce bu Beş D ers o lm u ştu n
M antık A raştırm a la rın ın (L U ) y a y ım la n m a sın d a n 6 yıl so n ra
H u sserl h er y ö n ü y le a ğ ır bir kriz y a şa r. Bu d ö n e m d e ilk tem el
y ap ıtm d a o rta y a k o y d u ğ u g ö rü şle rle h e sa p la şm a y a b aşlar. Bu
sırad a y aşad ığ ı bir b aşarısızlık, E ğitim B ak an lığ ı'n m felsefe
ord in ary ü sü olarak a ta n m a sı teklifinin G ö ttin g en Ü n iv ersitesi
tarafın d an red d ed ilm esi, o n d a d erin bir çö k ü n tü y e yol a ç a r. Bu
olay on u n için bir k a d ro y a a ta n a m a m a n ın ö tesin d e bir a n la m
ifade ed er. O n u k en d isin d en , kendi felsefesin d en k uşk u lan ­
m ay a k ad ar g ö tü rü r. K endi filozoflu ğu nu so rg u la m a y a b aşlar.
" E ğ e r k endim i bir filozof o la ra k a d la n d ıra ca k sa m , ilk o la ra k y e ­
rine g etirm em g erek en ö d e v in adını k o y u y o ru m . K astettiğ im
bir akıl eleştirisidir. M an tık sal, p ratik v e d eğ erlen d irici aklın
b ü tü n ü y le eleştirisi. Bir akıl eleştirisinin an lam ı, ö z ü , y ö n te m i
ve an a bakış açısı k o n u su n d a açıklık eld e e tm e d e n , akıl için g e ­
nel bir tasarım d ü şü n ü p , tasa rla y ıp , o rta y a k o y u p tem ellen d ir­
Giriş XXVII

m ed en hakikî v e sam im î bir biçim de y a ş a y a m a m . Belirsizliğin,


bir o y an a bir bu y an a g id ip gelen k uşkunun işkencesini yete­
rin ce tattım . Bir iç d in g in liğ in e u laşm ak z o ru n d a y ım . Bunun
d ah a b ü y ü k lerin , h atta en b üyüklerin işi o ld u ğ u n u b iliyoru m ;
bü yü k ök elerin bu k o n u d a b aşarısız o ld u k larım da b iliyoru m ;
a m a kendim i on larla k arşılaştırm ak istiy o rsa m , d ah a işin en b a­
şın d a b u n d an k u şk u lan m ak d u r u m u n d a y d ım ."32
B u n lar H u sserl'in z a m a n z a m a n g ü n lü k gibi n otlarını y a z ­
dığı n o t d efterin d en (2 5 .9 .1 9 0 6 tarihli y a z ıd a n ) alınm ış olup,
H u sserl'in o d ö n e m içind e b ulu n d u ğ u ru h sal d u ru m u iyi y a n ­
sıtm ak tad ır. Filozof o lacak sa bir genel akıl eleştirisin e girişm ek
z o ru n d a d ır. Bu, felsefeyi kesin bir bilim olarak y en id en y ap ı­
lan d ırm ak isteyen , on a yeni ve sa ğ la m bir tem el, bir çıkış nok­
tası sağ lam ak isteyen H u sserl için k açın ılm az g ö rü n m ek ted ir.
H u sserl'in o sıra la r y o ğ u n o larak gen el bir akıl eleştirisinin m i­
m arı olan K an t'la u ğ ra şm a sı d a bir raslantı d eğild ir. A slında
H u sserl felsefesinin h e r a şa m a sın d a K an t'ın etkisini g ö rm ek
g ü ç d eğ ild ir. A m a bu d ö n e m K an t'a olan y o ğ u n ilgi, o n un daha
son rak i felsefesi için belirleyici olacak yeni b ir d ö n ü şü m ü baş­
latır. Bu ise fen om en olojin in tran szen d en tal fen om en olojiye d ö ­
n ü şm esid ir. H u sserl ilk kez b u ra d a çevirisin i su n d u ğ u m u z Beş
D ers'te tran szen d en tal fenom enoloji g ö rü şü n ü n tem el tezlerini
o rta y a k o y m ak tad ır. Bu d e rsle rd e H u sserl h e m tran szen d en tal
bakışa girişi, "b ilin ç "e geri d ö n ü şü olanaklı kılan "fen o m e n o -
lojik in d irg e m e " d ü şü n ce sin i h em d e fenom enolojisinin tem el
d ü şü n cesi olan v e tran sz e n d e n ta l id ealizm le o n u n d ü şü n cesin in
m erk ezî k avram ı haline gelen "b ilin çte n esnen in y a p ıla n m a sı"
so ru n u n u ele a lm a k ta d ır.33
H u sserl bu Beş D ers'te o rta y a k o y d u ğ u tem el d ü şü n celerin i,
d ah a son rak i y ıllard a da sa v u n m a y ı s ü rd ü rü r. Bu d ö n e m d e n
kalan çeşitli el y az m a la rın d a bunu a çık ça g ö rm e k te y iz . Eylül

32 W. Biemel, "Einleitung", Die Idee der Phänomenologie, Husserliana Cilt


II, Martinus Nijhoff, Haag, 1958, s. VIII.
33 Biemel, a.g.y., s. VIII.
XXVIII Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

1907 tal ihli bu y a z ıların d an birind e H u sserl, M antık Araşttrmala-


r/'yla (L U ) b ağlantısı içind e yeni k on u m u n u şö y le a n la tm a k ta ­
dır: "L U (on d a b ilg ik u ram sal ilgi belirleyici olsa d a ) fen o m e-
nolojiyi betimleyici psikoloji o la ra k g ö rü y o rd u . A m a bu b etim le-
yici psikoloji, hem d e d en ey sel psikoloji o larak an laşılan be­
tim leyici psikoloji transzendental fenom enolojiden ay rılm alıd ır.
L U 'd a b etim leyici fen om en olojik psikoloji olarak nitelenen
şey , asıl içerik lerin e g ö re saf y a şa n tıla r alan ın a karşılık gelir.
Y aşan tılar on ları y a şa y a n Benin y a şa n tıla rıd ır, bu k ad arıy la on­
lar deneysel olarak d o ğ a n esn elerin e ilişkindirler. B ilg ik u ram sal
bir (enom enoloji için, bir a priori bilgi ö z ö ğ retisi için d en ey sel
ilişki d ışarıd a kalır. L U 'd a a n ca k p a rça p a rça y e r alan bir
transzendental fenom enoloji b öyle gelişti.
Bu tran szen d en tal fen om en olojin in a priori o n tolojiyle, for-
mel m antık v e m ate m a tik le , a priori u z a m öğretisi o la ra k g eo ­
m etriyle... h er tü rd en a priori real ontolojiyle h içb ir ilişkisi y o k ­
tur. T ran szen d en ta l fenom enoloji kuran bilincin fen om en olojisi-
d ir; böylece bilinçte y e r a lm a y a n n esn elere ilişkin h içb ir şey
nesnel ak siy o m o larak o n u n içine g ire m e z ....
Bilgikuram sal transzen d en tal ilgi nesnel v arlığa ve nesnel
varlığa ilişkin d o ğ ru ları o rta y a k o y m ay a, so n u çta d a nesnel bi­
lim e yön elm ez. N esn el olan nesnel bilim e aittir ve b u rad a nesnel
bilimin tam olm ası için gereken şey e, işte tam d a bun a u laşm ak tır
on u n işi ve bu yaln ızca on u n işidir. T ran szen d en tal ilgi,
transzendental fenom enolojinin ilgisi d aha çok bilinç olarak bilincedir,
o yalnızca fenom enlere, iki an lam d a fenom enlere gid er: 1. G ö rü ­
n ü şe gelen an lam ın d a, n esne, g ö rü n en şey [an lam ın d a fenom e-
n elere]; 2. g örü n ü şlerd e g ö rü n d ü ğ ü n d e , hem d e 'tran szen d en tal'
olarak g ö rü n d ü ğ ü n d e , h er türlü d en eysel olanı bir y an a bıraktı­
ğım ızda görü len nesne an lam ın d a fenom enlere g id e r." 34
H u sserl'e g ö re , "b ilg i fenom enolojisi iki a n la m d a bilgi feno­
m enlerinin bilim idir: İçlerinde bu ya da şu nesnen in kendini

34 Biemel, a.g.y., s. IX-X. Biemel de bu notları orijinal el yazmalanndan


(Bıı, Bı. 25) aktarmaktadır.
Giriş XX IX

g ö sterd iğ i, bilindiği g ö rü n ü şlerin , g ö ste rm e le rin , bilinç ed im le­


rinin bilim i; d iğ e r y an d a n kendini old u ğu gibi g ö steren nesnele­
rin bilim i. F en o m en sö zcü ğ ü görünen (E rsch ein en ) ile görı'/m j şe\/
(E rsch ein en d em ) arasınd ak i özsel bağlılaşım n eden iyle çift an ­
lam lıdır. Phainomenon aslında g ö rü n ü şe gelen d em ek tir; an cak
öncelikle gö rü n en in kendisi, yani ö zn el fenom en için kullanılır"
(Fenomenoloji Ü zerine Beş D ers, s. 4 2 -4 3 ).35
H u sserl'e g ö re " s a d e c e k arşım ızd a d u ra n v e y aln ızca g ö ­
rü lm eyi bekleyen şey lerd en söz e tm e n in " h içb ir anlam ı yok tu r.
"Ş e y le r" , bir fındık kabuğu veya v azo n u n içind e b ir şeyin bu­
lu n m ası gibi, y aşan tıla rın içinde b u lu n m a z la r; o n lar bu y a şa n ­
tılard a kurulurlar. "Ş ey lerin verilm iş o lm ası, on ların fen o m en ­
lerd e ortaya konulması, ta sa rım la n m a sıd ır" (H u sse rl, a.g.y., s. 4 0 -
4 1 ). V erilm işlik, h er y e rd e bilgi fen om en in d ek i verilm işlik, sö z ­
cü ğ ü n en gen iş an lam ın d a , bir d ü şü n m e fen om en in d ek i veril-
m işliktir.
N esn e d e y a ln ız ca bilgide verilm iştir; n esn en in neliği y a ln ız ­
ca bilgide ap açık g ö rü leb ilir. A m a n esn e, bir torb ad a d u ru r gibi
bilgi içind e b u lu n an bir şe y d eğ ild ir; bilgi içine bir şu bir bu ko­
n u lan , h ep ayn ı kalan boş bir torba d eğ ild ir. T a m ak sin e, veril-
m işlik te d e g ö rd ü ğ ü m ü z gibi, nesne bilgide kurulmaktadır (H u s­
serl, a.g.y., s. 9 7 -9 8 ).
Varlık ve b ilm e arasındaki bağlantıları açıklığa k avuşturm ak ;
ed im (Akt), an lam ve nesne arasındaki karşılıklı ilişkileri araştır­
m ak tran szen d en tal fenom enolojinin (v ey a transzen d en tal felse­
fenin) işidir.36 Fenom enoloji bunu görerek, aydınlatarak, anlam be­
lirleyerek v e anlam ayrımı yaparak yerine getirir. Fenom enoloji kar­
şılaştırır, ayrım y a p a r, bağlar, ilişkiye sok ar, p a rçalara böler. A m a
h er şeyi saf görm eyle y ap ar. K u ram laştırm az, m atem atik leştirm ez;
tüm dengelim li k u ram an lam ınd a bir açık lam ad a hiç b ulunm az.
G örm e ve so n ra d a ideleştirm e yaln ızca bu y ö n tem in , yani feno­
m enolojinin özelliğidir. (H usserl, a.g.y., s. 8 2 -8 3 ).

35 Sayfa num aralan bu kitaba göredir.


36 Biemel, a.g.y., s. X.
XXX Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

Asıl (orijinal) g ö rü y ü izlem ek , y aln ız o n d an h arek etle çık a ­


rım lar y ap m ak v e o n u n kendi sın ırla n içinde g ö ste rd iğ i şeye
sad ık kalm ak , bu her türlü fenom enolojik çalışm an ın ilkesi, bir
an lam d a "ilk elerin ilkesi" say ılm ıştır. Ç ü n k ü an cak g ö rü (özü
gö rm e) ap açık lığ ı sa ğ la r; bu ise nesne o larak bağlan tı kurulan
varolan ın g ö rü d e k en d in d e verilm işlik h aline g elm esiy le o lu r.37
H usserl h ay atın ın son yılların ı fen om en olojik d ü şü n cen in
teıuel ilkelerinin an laşılm ası için ça b a la m a k la g eçirir. O n u n
kendi sa p ta m a sın a g ö re , tra n sz e n d e n ta l fenom enoloji y eterin ce
açık bir b içim de o rtay a k o n u lam ad ığ ı gibi, y a şa n a n tep k ilerden
d e an laşıldığı ü z e re , d o ğ ru d a an laşılam am ıştır. H u sserl'in
1927-28 yılların d a y a y ım la n a n m ak aleleri ile o n u n Ideen in Gib-
son tarafın d an y ap ılan İn gilizce çev irisin e y azd ığ ı ö n sö z b unu
bize açık ça g ö ste rm e k te d ir.38
"B ilim o larak felsefe, cid d i, kesin, h atta ap o d ik tik kesin bi­
lim olarak felsefe - r ü y a son a e rd i" . H u sserl'in 1935 yılında y a z ­
dığı, H u sserlian a 'n ın 1 9 5 3 'te VI. cild in e (Krisis cildi) X XV III. ek
olarak y ay ım lan a n bir m etin d e bu ifad ey e ra stlarız. A m a g e re k
bu n otun y e r ald ığı y a z ıy a , g erek se bu k onu yla ilgili d iğ e r y a ­
zıların a b ak ıld ığ ın d a, H u sse rl'in felsefeyi kesin bir bilim o larak
yen id en k u rm ak tan hiç d e v a z g e ç m e d iğ i g ö rü lü r.39 Bu ifade
daha çok on u n çab aların ın y e te rin ce an laşılıp b en im se n m e m e -
sine bir tepki gibi g ö rü n m e k te d ir. H u sserl için "k esin bilim o la ­
rak felsefe"n in h ep bir a m a ç o larak k ald ığı, fen om en olojin in d e
bu hedefi g e rçek le ştird iğ in e H u sserl'in in an dığı söylen eb ilir.
H u sse rl'd e n s o m a o n u n g ö rü şle ri, bir b içim d e on u n a sis­
tan ların d an olan E u g e n Fink (1 9 0 5 -1 9 7 5 ) ve Ludvvig L a n d g re b e
(1 9 0 2 -1 9 9 1 ) ile d iğ e r kimi fen o m en o lo g ların çab alarıy la s ü rd ü ­
rü lm ey e çalışılm ışsa d a ,40 fenom enolojik d ü şü n ce çe v re sin d e n

37 Janssen, a.g.y., s. 13.


38 Janssen, a.g.y., s. 8-9.
39 Orth, a.g.y., s. 65-67.
40 Husserl sonrası fenomenolojik düşüncenin gelişimi için bkz. Elisa­
beth Ströker-Paul Janssen, Phänomenologische Philosophie (Karl Alber
Verlag, Freiburg/M ünih, 1989).
XXXI

çık an b ü y ü k filozoflar içinde -tra n s z e n d e n ta l fenom enoloji te­


m elin d e kendi çalışm aların ı y a p ıla n d ırırk e n - H u sserl'in g ö s­
terdiği yolu izleyen o lm am ıştır. H e id e g g e r, S ch eler, S a rtre ve
M erleau -P o n ty fenom enoloji ad ın a tran szen d en tal felsefe y a p ­
m ayı d eğil, b aşka tü rd en felsefe y a p m a y ı tercih ettiler. S ad ece
geçici o larak kendi h arek et n ok taların ın fenom enoloji ad ı altına
gireb ileceğ in e in an dılar. H u sserl'in felsefesi gibi, o n ların çalış­
m aların ı tü m ü y le fenom enolojik d iy e a d la n d ırm a k d o ğ ru ol­
m a z .41 H ep si H u sserl fen om en olojisin d en yola çık m ış o lm ala­
rına k arşın, o n d an ay rılm ış, h er biri kendi y o lu n a gitm iştir.

B u G iriş 'te Y a ra rla n ıla n İk in ci El K a y n a k la r

1. B ecker, O sk ar, "D ie P hilosop hie E d m u n d H u sse rls", N o-


ack , H erm an n (d er.), H usserl, W issen sch aftlich e B uchgesellschaft,
D arm stad t, 1973.
2. B iem el, W alth er, "E in le itu n g ", Die Idee d er Phänomenologie,
H u sserlian a C ilt II, M artin u s N ijhoff, H a a g , 1958.

3. B oeh m , R u d olf, "D ie P h ä n o m e n o lo g ie ", Contem poran/ Phi-


losophy-La Philosophie Contemparaine, A S uroey, R. Klibansky
(d er.), F iren ze, La N o u v a Italia, 1969.
4. Fu n ke, G erh ard , "K ritisch e P h ä n o m e n o lo g ie ", G. Funke
(d er.) H usserl Symposion M ainz, F ra n z S tein er V erlag, S tu tg a rt,
1989.
5. H eld , K la u s,"E in le itu n g ", Ed m u n d H usserl. D ie phänom e­
nologische M ethode, Ausgew ählte Texte l, R eclam , S tu ttg a rt, 1990.
6. Jan ssen , Paul, E dm und H usserl. E in fü h ru n g in seine Phäno­
menologie, K arl A lb er V erlag, F r e i b u r g /M ü nih, 1976.
7. M arx, W ern er, Die Phänomenologie E dm und H usserls, W .
Fink V erlag, M ünih, 1987.

41 Janssen, a.g.y., s. 17.


XXXII Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

8. M e n g ü şo ğ lu ,T a k iy e ttin , Fenom enologi ve Nicolai H artm ann,


Ed ebiyat Fakültesi M atb aası, İstanb u l, 1976.
9. O rth , E m s t W o lfg a n g , "P h ä n o m e n o lo g ie d e r V ern u n ft
zw ischen Szientism us, L eb ensw elt und Intersub jek tivität", O rth ,
E. W . (D er.), Profile der Phänomenologie, K ar! A lb er V e rla g , Frei­
b u r g / M ü nih, 1983.
10. S özer, Ö n a y , Ed m u n d H usserl'in Fenomenolojisi ve N esnele­
rin Varlığı, Istanbul Ü n iv ersitesi E d eb iy at Fak ü ltesi Y ay ın ları,
İstanbul, 1976.
11. S ö zer, Ö n a y , " G iriş ", E d m u n d H u sserl, A vrupa İnsanlığı­
nın Krizi ve Felsefe, A fa Y ay ın ları, İstanbul, 1994.
12. S trök er, Elisabeth - Ja n sse n , P au l, Phänomenologische Phi­
losophie, Karl A lb er V e r la g F re ib u rg /M iin ih , 1989.
13. S trök er, E lisabeth, Fiusserls Transzendentale Phänomenolo­
gie, V ittorio K lo sterm an n , F ra n k fu rt am M ain, 1987.
14. Szilasi, W ilh elm , E in fü h ru n g in die Phänomenologie Ed­
m und Flusserls, M ax N ie m e y e r V erlag , T ü b in g en , 1959.
15. T h o m as, M ich ael, E d m u n d H usserl. Z u r Genesis ein er spät­
bürgerlichen Philosophie, A k a d e m ie V erlag, Berlin, 1987.
16. U y g u r, N e rm i, E d m u n d H usserl'de Başkasının Beni S o ru n u ,
İstanbul Ü n iversitesi E d eb iy at Fak ü ltesi Y a y ın la rı, İstanbul,
1972.
Derslerde İzlenen Düşünce Çizgisi

Bilginin olan ak lılığın a ilişkin gü çlü k lerle ilgilen m eyen g ü n ­


lük y a şa m d a k i v e bilim deki doğal diişiiniiş -b ilg in in olanaklılı-
ğın a ilişkin so ru n la ra y ö n elm esiy le ıralan m ış felsefî düşünüş.
Ş eylerin k endisine ulaşan bir bilginin olanaklılığına ilişkin
refleksiyonıın içine d ü ştü ğ ü sıkıntılar: Bilgi, k en d in d e şey ler
o larak v a ro la n la ra u y g u n lu ğ u n d a n nasıl e m in olabilir, o n lara
nasıl "u la ş a b ilir"? K en d in de şey leri, bizim d ü şü n ü şle rim iz ve
on ları d ü zen le y en m antık kuralları ne ilgilen d irir ki? Bu k u ral­
lar, bizim d ü şü n ü şü m ü z ü n y a sa la rıd ır, psikolojik y a sa la rd ır
-b iy o lo jiz m , u y u m yasaları olarak p sikolojiye ilişkin y a sa la r.
S açm alık: Bilgi ü zerin e d ü şü n erek ve b aşarılarıy la birlikte
bilgiyi b ilim lerin d oğal d ü şü n ü ş sistem in e y erleştirerek , ön ce,
h er z a m a n çelişki v e saçm alık larla so n bulan k u ram larla karşı
k arşıya kalınır. -A ç ık Şüp h eciliğe Eğilim .
Bu so ru la ra bilim sel y ak laşm a girişim i bile bilgi k u ram ı d iye
ad lan d ırılab ilir. H er d u ru m d a , b u ra d a sö z k onu su olan g ü ç ­
lükleri o rta d a n k ald ıran , bize bilginin n eliğin e ve o n u n b a şa rı­
larının o lan ağ ın a ilişkin en son , açık, çelişkisiz k av ray ışı sa ğ la ­
y an bir bilim o larak bilgi kuram ı tasarım ı o rta y a çık ar. -B u an­
lam d a bilgi eleştirisi, bir m etafiziğin olan ak lılığın ın k o şu lu d u r.
Bilgi eleştirisin in ı/öntetni fenom enolojik y ö n te m d ir. F e n o m e ­
noloji, bilginin neliğin e ilişkin bilim in için d e y e r ald ığı gen el öz
[nelik] ö ğ retisid ir.
Bu ne tü r y ö n te m d ir? E ğ er bilginin k endisi, a n la m ve b aşarı­
ları açısın d an tartışılıy o rsa, bilgiye ilişkin b ir bilim nasıl k u ru ­
labilir? B u ra d a hangi y ö n te m [bizi] h ed efe u laştırab ilir?

A - F e n o m e n o lo jik B a k ışın B irin ci B a s a m a ğ ı

1) İlk a n d a b öyle bir bilim in genel o larak o lan ak lı o lu p ol­


m ad ığ ın d an kuşku d u y u lab ilir. H e r tü rlü b ilgiyi tartışm a ko­
n u su e d e rse , b öyle bir bilim nasıl b aşlay ab ilir; z ira çıkış n oktası
olarak seçilm iş h er bilgi, bilgi olarak tartışm alıd ır.
2 Fenomenolo // Üzerine Beş Ders

Y ine de bu yaln ız g ö rü n ü ş te bir g ü çlü k tü r. "T a rtışm a k o n u ­


su ed ilm e si"y le bilgi ne yadsınm ış ne d e her an lam d a kuşkulu
b irşevm iş gibi g ö sterilm iş o lu r. S o ru , bilgiden beklenen bazı ba­
şarılara yön elik tir; o y sa g ü çlü k lerin olanaklı her tü r b ilgiyle il­
gili olu p o lm ad ığı bile belli d eğ ild ir. E ğ e r bilgi k u ram ı, bilginin
olanaklılığı ü zerin e eğ ilm ek isterse, bilgi o lan ak ların a ilişkin
şü p h e g ö tü rm e z b ilgilere, hem d e sağ lam lığ ın a u y g u n o larak
kesin an lam d a b ilgilere v e sağ lam lığ ı saltık olarak k uşk u su z
olan " k e n d i" bilgi o lan ağ ın a ilişkin bilgilere sahip o lm ak z o ­
ru n d ad ır. Bilginin sağ lam lığ ın ın nasıl olanaklı o ld u ğ u b elirsiz
ve kuşkulu hale g eld iy se, b öyle bir şey in olanaklı olu p o lm a d ı­
ğın d an kuşku d u y m a e ğ ilim in d e y se k , o z a m a n ön celik le, kendi
bilgi n esn elerin e g e rçe k te n u y an ya d a u y ab ilen , h içb ir kuşku
taşım ayan bilgileri v e y a olanaklı bilgileri g ö z ö n ü n d e b u lu n ­
d u rm ak z o ru n d a y ız . B aşlark en hiçbir bilgiyi bilgi o larak kabul
ed em ey iz, aksi tak d ird e h içb ir olan ak lı y a d a o n u n la ayn ı şey
olan an lam lı h edefim iz o la m a z d ı.
Bu n ok tad a Descartesçı şüphe yöntem i b iz e bir b aşlan g ıç su n ­
m ak tad ır: cogitationun v a rlığ ın d a n , zihinsel yaşan tı sırasın dak i
v e yaşan tı ü zerin e yalın reflek siyon dak i y aşan tın ın v arlığ ın d an
şü p h e ed ilem ez. C ogitationun g ö rü le re k d o la y sız k av ran m ası ve
cogitatioya sah ip olm a d a bir b ilm ed ir; cogitationes ilk m u tlak v e -
rilm işliklerdir.
2) B un u n ard ın d a n d o ğ al o larak ilk bilgikııramsal refleksiyon
gelir: B öyle d u ru m la rd a kesinliğin v e bilgi olm a id d iasın ın sö z
k onu su o ld u ğ u öteki d u ru m la rd a kesin olm am an ın n ed en i n e ­
d ir? N için bazı d u ru m la rd a k u şk u cu lu ğ a ve şu k u şk u cu so ru y a
eğilim v ard ır: Bilgide bir v arlığ a nasıl ulaşılabilir ve cogitationes
söz k onusu o ld u ğ u n d a bu kuşku ve g ü çlü k niçin y o k tu r?
Bu so ru ilkin - e n h a z ır y a n ıtla - içkin olma ve aşkın olma k av­
ram ya da sö zcü k çiftiyle y an ıtlan ır. Cogitntionun g ö re n bilgisi
içkindir, am a nesnel bilim lerin bilgisi, d o ğ a ve tin bilim lerinin
bilgisi, yak ın d an b ak ıld ığ ın d a m a te m a tik bilim lerinin bilgisi d e
aşk ın d ır. N esn el b ilim lerd e aşkınlık so ru n u , yani şu s o ru sö z ko­
Derslerde İzlenen Düşünce Çizgisi 3

n u su d u r: Bilgi, nasıl kendi dışına çıkabilir ve nasıl bilincin için­


d e b u lu n m ay an bir v arlığa ulaşab ilir? İşte bu g ü çlü k , cogita-
fr'onun g ö ren bilgisinde yo k tu r.
3) Ö n celikle, içkin olanı reel içkin şek lin d e y o ru m la m a , hatta
tam am ıy la psikolojik o larak real içkinlik d iy e y o ru m la m a eğilim i
v a rd ır v e bu d o ğ al sayılır: Bilgi yaşan tısın d a y a d a y aşan tın ın
ait o ld u ğ u Ben bilincinde, belirli bir real g erçek lik gibi, bilgi
nesnesi d e y er alır. Bilgi ed im inin kendi bilincinde v e kendi real
şim d isin d e kendi nesnesini bulabilm esi ve on a u laşab ilm esi d o ­
ğal sayılır. A cem i birisi, içkin olan benim içim d e, aşkın olan d ı­
şım d a d iyecek tir.
A m a d ah a y ak ın d an b akıld ığın d a, reel içkin ile apaçıklıkta ken­
dini kuran kendiliğinden verilmiştik anlamındaki içkin birbirinden
ayrılır. Reel içkin, k end in d en başka h içb irşey i g ö ste rm e d iğ i,
kendi "d ış ın d a " hiçbirşeyi "k a s te tm e d iğ i" ve b u ra d a kastedilen
şey d e tam o larak kendi kend in e v erilm iş o ld u ğ u için kuşku
dışı say ılır. Reel içkinliğin kend in d e verilm işliğ in d en başka bir
k end in d e verilm işlik h en ü z ufukta g ö rü lm e m e k te d ir.
4 ) O h ald e şim dilik h içb ir ay rım y a p ılm a y a ca k tır. Şim di
açık lığın ilk b asam ağ ı şu d u r: Reel içkin ya d a aynı şey d em ek
olan tam k en d in d e verilm işlik kuşku d ışıd ır; b en b unu k ullan a­
b ilirim . A şkın olanı (reel içkin o lm ay an ı) ise k u lla n a m a m ; ö y ­
leyse, h er türlü aşkın koyumu dışarıda bırakmam, fenom enolojik in­
dirgem e y ap m a m gerek ir.
N için ? Bilginin, aşkın o la n a , kendi kendine v e rilm e m iş olana
d eğ il, yaln ızca "d ışa rıd a k a ste d ile n "e nasıl u laştığı benim için
açık d eğ ilse, o zam an açıklığa u la şm a m d a h içb ir aşkın bilgi ve
bilim b ana y ard ım ed e m e z . Benim istediğim açıklıktır; ben bu
açık lığa u laşm an ın olanaklı olu p olm ad ığın ı bilm ek istiy o ru m .
A m a b unun an lam ını d ü şü n ü rse k : Ben bu u la şm a olan ağın ın
ö zü n ü g ö rm ek v e onu g ö re re k verilm iş hale g e tirm e k istiyo­
ru m . Bir g ö rm e ta n ıtlan am az. G örm ek isteyen k ö rü n , bilim sel
tan ıtlam alarla g ö rm esi sa ğ la n a m a z . Fizikteki v e fizyolojideki
renk k uram ları, renklerin an lam ına ilişkin g ö rerek edinilen açık­
4 Fenomenolo/ı Üzerine Beş D en

lığı, hiçbir şekilde, g ö re n le rd e o ld u ğ u ö lçü d e v e re m e z . Bu in­


celem enin so n u n d a kesinlik k a z a n a ca ğ ı gibi, bilgi eleştirisi, bil­
ginin bütün biçim lerini v e türlerini a y d ın latm ak isteyen b ir bi­
lim ise, hiçbir doğa biliminden yararlanamaz; on ların so n u çla rın a ,
onların varlık b elirlem elerin e kendini b a ğ la y a m a z ; çü n k ü bu
s o n u çla r o n un için so ru n lu d u r. Bilgi eleştirisi için tü m b ilim ler
yaln ızca bilim fen o m en lerid ir. Bu tü rd en h er bağlan tı h atalı bir
metabasis d em ek tir. Bu d a yan lış, a m a sıkça olm ası olası o lan ,
bilginin bir d o ğ a o lg u su o larak d oğab ilim sel psikolojik açık lan ­
m ası ile bu bilgiyi kendi b aşarıların ın özsel o la n a k la rın a g ö re
açık lam ak a rasm d ak i sorun kayması y o lu y la o rta y a çık a r. Ö y le y ­
se, bu k ay m ad an k açın m ak ve k ararlı bir b içim d e bu o la n a ğ a
ilişkin so ru n u n an lam ın ı h ep h atırd a tu tm ak için fenom enolojik
indirgem e gerek ir.
B un u n an lam ı şu d u r: A şkın olan (içkin olarak b an a v e rilm e ­
yen ) h erşey sıfır sa y ılm alıd ır, yani onun v a ro lu şu v e geçerliliği
aşkın olarak kabul e d ilm e m e lid ir; o en fazla geçerlilik .fenom en i
olarak alınabilir. B ütün b ilim leri, ö n cü ller, h ip o te z le r, h atta be­
nim için h are k e t noktası o larak kullan ılacak g eçerli d o ğ ru la r­
d an o lu şan sistem ler o la rak d eğ il, y aln ızca fen o m en ler olarak
k ullanabilirim -ö r n e ğ in tü m psikolojiyi, tü m d o ğ a bilim ini. A y ­
rıca, ilkenin asıl anlamı, kararlı bir b içim d e, burada bilgi eleştiri­
sin d e tartışılan k o n u lard a k alm a ve buradaki so ru n la rı, ta m a ­
m en farklı olan so ru n larla k a rıştırm am a talebidir. B ilgi o la n a k ­
larının ay d ın latılm ası, nesnel bilim in yolu ü zerin d e y e r alm az.
Bilgiyi, ap açık kendi v erilm işliğ in e g etirm ek v e b ö y lece onun
başarısının ö zü n ü g ö rm e k istem ek, tü m d en g elim , tü m e v a rım ,
h esap lam a vb. y a p m a k a n lam ın a g e lm e z ; bu, ö n ced en v erilm iş
olan d an ya d a v erilm iş say ılan şey le rd e n akıl y ü rü tm e y le yeni
şeyleri ç ık a rm ak d a d eğild ir.

B- F e n o m e n o lo jik B a k ış ın İk in ci B asam a ğ ı

Fen om en olojik a ra ştırm a n ın ö zü n e v e so ru n la rın a d a h a ü st


d ü z e y d e bir açıklık g etirm e k için, yeni bir diişüniiş katmam g e ­
rek m ek ted ir.
Derslerde izlenen Düşünce Çizgisi

1) İlk olarak D escartesçı cogitationun da fenom enolojik in­


d irg e m e y e gerek sin im i v a rd ır. Psikolojik tam algıd ak i ve nes-
n eleştirm ed ek i psikolojik fenom en saltık verilm işlik d eğild ir;
yaln ız saf fen o m en , in d irg en m iş olan saltık verilm işlik tir. Z ih in ­
sel etkinlikte b ulun an Ben, nesne, z a m a n içindeki insan, şey ler
arasın d ak i şey vb. saltık verilm işlik ler d eğ ild ir; yani in san ın y a ­
şantısı olarak yaşan tı d a saltık verilm işlik d eğ ild ir. Biz psikoloji
alanını, betimleı/ici psikolojininkini de, kesin olarak terkediı/oruz. Ve
b öylece, bizi esas h arek ete g eçiren soru da indirgenm iş olur: A r­
tık so ru benim -y a n i bu in sa n ın - y a şa n tıla rım d a , benim d ışım ­
d a, k en d in d e bir v arlığ a nasıl u laşab ileceğim so ru su d eğ ild ir;
şim d i, d ah a b aştan itibaren çok anlam lı olan ve taşıdığı aşkınlık
yü kü y ü z ü n d e n d eğişk en , k arm aşık bir so ru olan bu so ru n u n
yerini şu saf temel soru alır: Saf bilgi fen o m en i, k end isin e içkin
o lm a y a n b irşeye nasıl ulaşab ilir; bilginin saltık kendi kendine
verilm işliğ i, kendi k end in e verilm iş o lm a y a n b irşey e nasıl u la­
şab ilir v e bu u laşm a nasıl k av ran m alıd ır?
A ynı z a m a n d a reel içkin k av ram ı d a in d irg en ir. Bu k a v ram
artık real içkin, insan bilincindeki v e real psişik fen om en d eki
içkin an la m ın d a d eğild ir.
2) E ğ e r görü len fen o m en lerim iz v a rsa , bu d u ru m d a bizim
zaten bir fen om en olojim iz, bu fen om en lere ilişkin bir bilim im iz
v a r gibi g ö rü n m ek ted ir.
A n cak h em en bu n o k tad a bir tü r d a rb o ğ a z la k arşılaşırız: Saf
fen o m en ler alan ın ın , - b u fen o m en ler kendi tekliklerinde alın d ı­
ğ ın d a - bizim yön elim lerim izi k a rşılam ad a y etersiz kald ığı g ö ­
rü lü r. Bize cogitationesin k endinde verilm işliğin i n e k a d a r g ü ­
ven ilir b ir b içim d e sağ la rsa sağ lasın , tek tek g ö rm e le rin bize ne
y a ra rı olab ilir? Bu g ö rm e le re d a y a n a ra k m an tıksal işlem lerin,
k arşılaştırm aların , a y rım la r y a p m a n ın , k a v ra m la r a ltm d a top ­
lam an ın , y arg ılam an ın yap ılab ilm esi ö n ce ço k d o ğ a l g ö rü n ü r;
a m a d ah a so n ra d a o rta y a çıktığı gibi, bun u n ark a sın d a yeni
n esn elerin d u rd u ğ u g ö rü lü r. A n cak , bu k en d iliğin d en an laşılır-
lık kabul ed ilir v e artık d ah a fazla ü zerin d e d ü şü n ü lm e z se , b u ­
6 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

rad a ih tiyacım ız olan , gen el g e çe r sa p ta m ala rın nasıl yap ılab ile­
ceği an laşılam az.
A m a b irşey bize hâlâ y a rd ım ed ebilecek gib id ir: İdeleştiren
soyutlama. O bize açık gen ellik leri, tü rleri, nelikleri v e rir v e b ö y -
lece kurtarıcı sö zcü k d ile getirilm iş g ö rü n m e k te d ir: E v e t, biz
bilginin neliğini g ö ren açıklığı a rıy o ru z . Bilgi, cogitationes a la­
nına aittir, yani biz g ö rm e y le bilginin genel n esn elerin i gen ellik
bilincine yü k seltm eliy iz ki, b ilgiye ilişkin bir nelik ö ğ re tisi o la ­
naklı olsun.
Biz bu ad ım ı, D escartes'ın açık ve seçik algıya ilişkin bakışıyla
bağlantı k u rarak a tıy o ru z . Cogitatio'nun " v a r lığ ı", o n u n kendi
kendine verilmişliği, saf apaçıklıkta kendi kendine v erilm işliğiyle
m ü m k ü n d ü r. Saf a p a çık lığ a , bir n esneyi d o ğ ru d a n v e saf olarak
g ö rm e y e v e k a v ra m a y a sah ip o ld u ğ u m u z h er y e rd e , ayn ı h ak ­
lara v e kesinliğe sah ib izd ir.
Bu ad ım bize, saltık verilm işlik olarak yeni b ir'n e sn e y i, öz
nesneyi sağlar. G örülene d a y a n a n ön erm elerd e kendisini g ö steren
m antıksal ed im ler, en b aşın d an bu y an a fark ed ilm em iş olarak
kaldıkları için, b u rad a aynı z a m a n d a , özlere ilişkin ifadelerin a la ­
nını, yani genel olan, saf g ö rm e d e verilm iş olan nesne d u ru m la­
rına ilişkin ifadeler alanını eld e ed eriz; yani o n lar ilkin tek tek
genel verilm işliklerden ay rılm am ışlard ır.
3) Şim di b u n u n la, bilgi eleştirisi için g e re k sin d iğ im iz şey e
sah ip olm ak için artık h erşey im iz v a r diyeb ilir m iy iz? S ınırları
tam o larak çizilm iş fen om en oiojiye v e açık kend iliğin d en an la-
şılırlığa u laşabildik m i? Ve çö zü lm esi g erek en so ru n la r k o n u ­
su n d a açıklığa sah ip m iy iz?
H ayır. A ttığ ım ız a d ım bizi d ah a ileriye g ö tü rm e k te d ir. Bu
ön celik le reel içkinin (aşk ın ın d a ), daha geniş olaıı, gen el olarak iç-
kinlik k av ram ın ın özel b ir d u ru m u o ld u ğ u k o n u su n d a bizi a y ­
d ın latm ak tad ır. A rtık d a h a ö n ce o ld u ğ u gibi saltık verilmiş ile
reel içkin, öylece ve ta rtışm a sız , aynı şey m iş gibi g ö rü le m e z ;
çü n k ü genel olan , saltık o larak v erilm iştir, a m a reel içkin d e ğ il­
Derslerdi' İzlenen Dnşiirıce Çizgisi 7

d ir. G enelin bilgisi, tekil b irşey d ir, h er bilinç ak ışın d a yer alan
bir ö ğ ed ir; bilinç akışında ap açık verilenm em '//« kendisi ise tekil
birşey d eğil, bir g en e ld ir ve reel an lam d a aşk ın d ır.
S onu ç o larak , fenomenolojik indirgem e k a v ra m ı, d ah a yakın,
d ah a d erin bir belirlenim ve d ah a açık bir an lam k azanır: O, reel
aşkının (p sik o lo jik -d en ey sel an la m d a o ld u ğ u gibi) d ışlan m ası
d eğild ir; o, v a ro la n birşey diye kabul ed ilm esi g erek en şey ola­
rak aşkını d ışlar, yani asıl an lam d a ap açık v erilm iş o lm ay an
herşeyi, saf g ö rm e v e saltık olarak v erilm iş o lm a y a n ı d ışlam ak ­
tad ır. A n cak , tabiî ki b u ra d a sö y led iğ im iz h erşey varlığını s ü r­
d ü rm ek ted ir: Bilim sel tü m ev arım ve tü m d e n g e lim le eld e ed i­
lenler, h ip o tezlerd en , o lg u la rd a n , ak siy o m la rd a n türetilen g e­
çerlilikler, g erçek lik ler vb. bir y a n a b ırak ılm ıştır v e yaln ızca
"fe n o m e n le r" olarak v a ro lm aların a izin v e rilm iştir -a y n ı şekil­
d e, h erh an gi bir "b ilm e " ve "b ilg i"y e d a y a n m a d a: B öylece
a raştırm a sa f görm eye d a y a n m a k z o ru n d a d ır, reel içkine değil:
B u, saf ap açık lık alan ın d a y ap ılan bir a ra ş tırm a d ır, hem de öz
araştırm asıd ır. A ynı z a m a n d a bu ara ştırm a n ın alan ın ın , saltık
kendiliğinden verilmişlikteki a priori o ld u ğ u n u sö y lem iştik .
B öylece bu alan ın özn itelikleri o rta y a k o n m u ş o ld u ; bu alan ,
saltık bilgilerin alan ıd ır; Ben, D ü n ya, T a n rı, m a tem atik sel çok ­
luklar ve bilim sel n esn eler bu alanın d ışın d a tu tu ld u k ların d an ,
bu n esnelere d e bağlı o lm ay an saltık bilgiler -o n la r a karşı ister
k uşkucu o lu n su n ister o lu n m a s ın - g eçerliliğin i a y n e n sü rd ü rü r.
H ep si o ld u ğ u gibi kalır. A n cak h epsin in tem eli, h er anlam lı
şü p h ey i d ışarıd a b ırak an saltık verihnişliğin anlam ını, verilmiş ol­
manın saltık açıklığını, tek bir sö zcü k le, kendi kendini kavrayan, sal­
tık "gören" apaçıklığı kavramaktır. D escartesçı kuşku y ö n tem in in
tarihsel ö n em i, tü m bun ları k eşfetm iş o lm a sın d a y atm ak tad ır.
A n cak , D escartes içm keşfetm ek ve v a z g e çm e k aynı şeyd i. Biz bu
çok eski y ö n elim d e z aten olan şeyi, sa f olarak k a v ra m a k ve tu ­
tarlı bir b içim d e sü rd ü rm e k te n öte b irşey y a p m ıy o ru z . -B u b ağ­
lam d a, ap açık lığa ilişkin psikolojik d u y g u y o ru m la rın ı tartıştık.
8 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

C - F e n o m e n o lo jik B a k ışın Ü çü n cü B a sa m a ğ ı

Bize fenom enolojinin v e fenom enoloji soru n salın ın a n lam ın a


ilişkin d ah a ü st d e re ce d e bir açıklık sa ğ la m a sı için, bir kez d ah a
yeni bir d ü şü n ce b a sa m a ğ ın a gerek sin im v a rd ır.
Kendi kendine verilm işlik n erey e k a d a r g id e r? K endi ken­
d in e verilm işlik, eogifatio'm ın verilm işliğin in v e on u gen elli­
ğin d e k a v ra y a n id eleştirm en in içind e m id ir? K en d in d e veril­
mişlik n ereye k ad ar g id erse, bizim fenom enoloji alan ım ız, saltık
açıklık alanı, hakiki an la m d a içkinlik alanı da o ra y a k ad ar gid er.
Şim di b iraz d a h a d erin e g ö tü rü ld ü k . D erin lerd e k aran lık lar,
karan lık lard a d a s o ru n la r o lu r.
B aşlan gıçta, h e r şey çok b asitm iş v e çok iş g e re k tirm e z m iş
gibiydi. Reel içkin o larak içkinliğe ilişkin ö n y a rg ı, sanki so ru n
içkinlikm iş gibi, fırlatılıp atılabilir; am a yin e d e b aşlan g ıçta - e n
azın d an belli bir a n la m d a - reel içkine bağlı kalınır. İlk b akışta,
özü g ö rm en in , cogitationesteki reel içkini g en elliğ in d e k a v ra m a ­
sı v e özlerd ek i köklü ilişkileri s a p ta m a sı g erek tiğ i san ılır. B u d a
g ö rü n ü şte k olay bir iştir. R efleksiyon y a p m a k ta , kendi ed im le ­
rim ize geri d ö n ü p b a k m a k ta y ız , -a n c a k fenom enolojik in d irg e ­
m e a ltın d a - o n ların reel içeriğini old u ğ u gibi g eçerli sa y m a k ta ­
yız; tek gü çlü k b u y m u ş gibi g ö rü n ü r. G eriy e d e gö rü len i g e n e l­
lik bilincine yü k se ltm e k te n b aşka birşey k alm az.
A n cak verilm işlik lere d a h a y ak ın d an b ak tığ ım ızd a iş d ah a
zo rlaşır. İlkin, yalın verilm işlik ler d iye ald ığ ım ız v e h içb ir g i­
zem li yön ü olm ad ığın ı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z cogitationes farklı tü r­
d en aşkm lıkları içinde g izlem ek ted ir.
Eğer, bir sesin d e n e y im le n m e sin d e o ld u ğ u gibi, g ö rü n ü ş (E r­
sch ein u n g) ile gö rü n en şeyin (E rsch e in e n d e s), fen om en olojik in­
d irg em ed en so n ra bile, nasıl karşı k arşıya d u rd u k la rın a ; s a f ve-
rilmişliğin, yan i hakikî içkinliğin ortasında karşı k arşıy a d u r ­
d u k ların a d ik k at e d e r ve d a h a y a k m d a n b ak arsak , şa şırır kalı­
rız. Ses biraz d e v a m e d e r; biz de sesin açık ça v erilm iş birliğin e
v e onun şim d i v e g e çm iş z a m a n e v releriy le birlikte sü re sin e sa ­
hip olu ru z. Ö te y a n d a n , reflek siyon d a b u lu n d u ğ u m u z d a , k en ­
Derslerde izlenen Düşünce Çizgisi 9

disi z a m an sal bir fenom en olan sesin belli sü re sü rm esi feno­


m eni, kendi şim d i evresi ile g e çm iş evrelerin i kend isin de taşı­
m ak tad ır. Bu fen om en in ele alınan h erh an g i bir şim d i e v re ­
sin d e, y aln ızca nesnel o larak sesin kendisinin şim disi yo k tu r,
aynı z a m a n d a , sesin şim disi ( Tonjetzt) bir ses sü resin d ek i (Ton-
daııer) bir n o k ta d ır sad ece.
Bu kısa d eğ in i, -a y rın tılı çö z ü m le m e le r ilerid e y erin e g etiri­
lecek ö d ev lerim iz içinde y e r a ld ığ ın d a n - yeni bir n o k ta y a dik­
katim izi çek m ek için y eterlid ir: Ses algısı fen o m en i, hem de
ap açık v e in d irgen m iş ses algısı fenom eni, içkinlik içerisin d e,
g ö rü n ü ş ile gö rü n en şey a rasın d a bir ay rım y ap ılm asın ı g e re k tir­
m ek ted ir. B öylece bizim için iki saltık verilm işlik v a rd ır: G ö rü ­
nenin v erilm işliği ve n esnen in v erilm işliğ i; bu içkinliğin için­
deki n esn e ise reel an la m d a içkin d eğ ild ir; n esn e, g ö rü n ü şü n bir
p arçası d e ğ ild ir, y an i sü rm ek te olan sesin g e çm iş ev releri şim di
hâlâ n esn eld ir; am a g ö rü n ü şü n şim d i e v re sin d e reel olarak
içerilm iş d e d eğ ild irler. B ö y lece, b izim genellik bilincinde bul­
m u ş o ld u ğ u m u z şey i, -r e e l o lan d a b u lu n m ay an v e cogitatio ola­
rak b u lu n m ası asla m ü m k ü n o lm a y a n - bir k en d in d e v erilm iş­
liği k uran bir bilincin o ld u ğ u n u , algı fen o m en in d e d e b u lu ru z.
En alt bakış d ü zey in d e , yan i n aif b akışta ap açık lık , ilkin y al­
nız bir g ö rm e y m iş, tinin ö z sü z bir b akışıym ış, d a im a bir v e aynı
olan, kend i için d e b irörnek m iş gibi g ö rü n ü r: G ö rm e sa d e ce
şeyleri g ö rü r, şey ler yalın olarak o ra d a v e bilinçteki hakikî açık
g ö rm e d e d u rm a k ta d ır ve g ö rm e sa d e c e bilinçte b u lu n an şeyleri
g ö rü r. V eya b aşka bir an latım la: "[G ö rm e ] öylesine o ra d a b ulu ­
n an v e o ra d a d u ra n şeyin d o ğ ru d a n k a v ra n m a sı v e y a alınm ası
y a d a o n a işaret ed ilm esid ir. B öylece b ü tü n fark, kendi başına
v aro lan v e k en d ilerin d en d o lay ı farklılık taşıy an ş e y le rd e d ir."
Ş eyleri g ö rm e n in nasıl farklı o ld u ğ u , d ah a yak ın bir çö z ü m ­
lem eyle o rta y a çık m ak tad ır. D ikkat b aşlığı altın d a , b etim lene-
m e z v e fark lılaşm am ış bir k en d in d e g ö rm e y e sıkı sıkı tu tu n sak
bile, y in e d e, sa d e ce o ra d a d u ra n ve y a ln ız ca g ö rü lm e y i bekle­
yen şe y le rd e n sö z etm en in a slın d a h içb ir a n lam ın ın o lm ad ığı
10 Fenomenolojı Üzerim’ Beş Ders

açık tır; tam ak sin e, bu " s a d e c e o ra d a o lm a ", alg ı, d ü şle m , a n ım ­


sa m a , y argı v e rm e gibi k end in e ö z g ü v e d eğ işk en y a p ıd a k i y a ­
şan tılard ır v e şey ler, b ir fındık k ab u ğ u v e y a v a z o n u n içind e
birşeyin b u lu n m ası gibi, bu y aşan tıların içind e d e ğ ild ir, ta m ak ­
sin e on ların içinde b u lu n m ası asla olan ak lı o lm a y a n şe y le r bu
y aşan tılard a k u ru lur. "Ş e y le rin v erilm iş o lm a s ı", o n ların fen o ­
m en lerd e şö y le şö y le ortaya konulm asıdır (ta sa rım la n m ış o lm a ­
sıd ır). A m a b u, şe y le r b ir d e k endileri için v a rd ır v e "k e n d i
tem silcilerini bilince g ö n d e rirle r" d e m e k d e d eğ ild ir. F e n o m e -
nolojik in d irg em e alan ın d a d a b öyle ş e y le r ak lım ıza g e lm e z ; ak ­
sin e, şey ler v a rd ır; g ö rü n ü şte v a rd ır; g ö rü n ü ş s a y e sin d e k en d i­
leri verilir. E ğ e r şe y le r tek bir g ö rü n ü şe (verilm işlik bilincine)
bağlı d eğ illerse, g ö rü n ü şte n b ireysel o larak a y rılab ilecek bi­
çim d e v a rd ırla r v e y a ayrılab ild ik leri d ü şü n ü lü r; a m a e s a s o la­
rak, özü açısın d a n (g ö rü n ü şte n ] a y rıla m a z la r.
B öylece, bilgi fenom eni ile bilgi nesnesi arasın d ak i bu o la ğ a ­
nüstü b ağlılaşım h e r y e rd e kendini g ö ste rir. Ş im d i/fe n o m e n o -
lojinin ö d ev in in y a d a o n u n ö d ev lerin in v e so ru ştu rm a la rın ın
alan ın ın , y aln ızca b ak m a, y a ln ız ca g ö z ü n ü a çm a gibi ö n e m siz
şey ler olm ad ığın ın farkına v a rıy o ru z . D aha ilk v e en b asit d u ­
ru m la rd a , bilginin e n a lt b içim lerin d e, s a f ç ö z ü m le m e le rin v e
ö z in celem elerin in k arşısına b ü y ü k g ü çlü k le r d ikilir; g e n e l ola­
rak b ağlılaşım ü zerin e k o n u şm ak k o lay d ır, a m a bir bilgi n e sn e ­
sin in , kendini b ilgide ne şek ild e k u rd u ğu n u açık lığa k a v u ştu r­
m ak z o rd u r. Ş im di ise ö d e v ş u d u r: S af ap açık lığ ı v e y a kendi
kendine verilm işlik çe rçe v e si içind e bütiin verilmişlik biçimlerini
ve tüm bağlılaşımları araştırmak, so n ra d a hepsi ü z e rin d e a y d ın ­
latıcı b ir çö z ü m le m e y e g irişm ek . Bunu y a p m a k için, elb ette y a l­
n ızca tek tek e d im le r d e ğ il, ay n ı z a m a n d a o n ların b ileşim leri,
o n ların b ağlan tıların ın u y u m lu lu ğ u v e u y u m su z lu ğ u v e o n la r­
da o rta y a çık an e rek ler g ö z ö n ü n e alın m alıd ır. Bu b ağ la n tıla r d a
ra stgele y ığ ın la r d e ğ ild ir; b u n lar, -b ilg i birlikleri o la ra k kendi
tek n esn el b ağ laşık ların a d a sah ip o la n - k en d ilerin e ö z g ü bir
şek ild e birbirine b ağ lan m ış o lan , ayn ı z a m a n d a b irb irlerin e
D erilerde İzlenen Dıişıınce Çizgisi 11

u yan birlikler, bilgi birlikleridir. O h ald e bu b ağlan tılar bilgi


edim lerine aittir ve tü rleri bilgi K irleridir; o n la rd a y e r alan biçim ­
ler ise d ü şü n ce ve g ö rü b içim lerid ir (bu sö z cü k b u rad a K ant'
taki an lam ıyla k u llan ılm am ak tad ır).
Şim di yapılm ası gerek en , her çeşid iyle verilm işlikleri -h ak ik i
v e hakikî o lm ay an , yalın ve bileşik o lan , d e y im y erin d ey se,
kendini bir an d a k uran ve ö zü g ereğ i kendini ad ım ad ım kuran,
saltık o larak geçerli o lan ve bir verilm işlik ile geçerliliği sınırsız
bir ilerlem edeki bilgi sü re cin d e su n an v e rilm işlik le ri- adım
ad ım araştırm ak tır.
N ih ay et bu y olla, s o n u çta , ilk o larak söylen eb ilecek birşey
o larak , aşkın olan real n esn ey e bilgi ed im in d e nasıl ulaşılabildi­
ğini (d o ğ an ın nasıl bilinebildiğini) ve bu sö y len en in an lam ının,
ilerleyen bilgi b ağlan tısın d a (a n la m , yaln ızca d e n e y nesnesi
k u rm ak için g erek en biçim lere sah ip o ld u ğ u k ad arıy la) nasıl
ad ım ad ım g erçek leştiğ in i an lıy o ru z. B öylece d e n e y nesnesinin
sürekli o larak kendini nasıl k u rd u ğ u n u ve k u rm an ın (Konstitu­
tion) bu K irünün o n a nasıl ön ced en kabul ettirild iğ in i, d en ey
n esnesinin d e, ö zü g ereğ i, böyle ad ım a d ım k u ru lm ay ı g erek ­
tirdiğini an lıy o ru z.
Bu yol ü zerin d e, tü m b ilim ler için belirleyici olan v e liim bi­
lim sel verilm işlik ler için k u ru cu olan y ö n te m se l b içim ler yer
alır; yani bilim k u ram ın ın ay d ın latılm ası v e b un u n la birlikte
ö rtü k bir şek ild e b ü tü n bilim lerin ayd ın latılm ası [y e r alır]; am a
y aln ızca ö rtü k o larak , yan i bu d ev ayd ın latıcı ça lışm a b aşarıldı­
ğın d a, bilgi eleştirisi, tek tek bilim leri eleştireb ilecek ve böylece
d e on ların m etafizik d eğ erlen d irm esin i y a p ab ilecek hale gelir.
D em ek ki b u n lar v erilm işliğ e ilişkin so ru n la r, yan i bilgide her
türden nesnenin kurulmasına (Konstituion) ilişkin so ru n la rd ır. Bil­
gi fenom enolojisi iki a n la m d a bilgi fen om en lerin in bilim idir:
İçlerinde bu ya d a şu n esnenin kendini o rta y a k o y d u ğ u , -e d il­
gin ya da etkin o la r a k - bilindiği g ö rü n ü şle rin , g ö sterm elerin ,
bilinç ed im lerin in bilüni; d iğ e r y a n d a n kendini o ld u ğ u gibi g ö s­
teren n esn elerin bilim i. F en o m en s ö z cü ğ ü , gö rü n en (E rsch ein en )
12 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

ile görü nen şey (E rsch e in e n d e m ) arasın d ak i özsel bir b ağlılaşım


n ed en iyle çift an lam lıd ır. Phainomenon aslın d a g ö rü n ü ş e g elen
d em ek tir; an cak öncelikle g ö rü n en in kendisi için, yan i (p sik o lo ­
jinin yan lış a n lam a y a açık olan bu ifadesi k ullanılabilirse) özn el
fenom en için kullanılır.
R eflek siyon da cogitatio, g ö rü n en in kendisi n esn e o lu r; bu da
eşitliğin k u ru lm asm ı k o lay laştırır. Son o larak , bilgi n esnelerin in
ve bilgi kiplerinin ara ştırılm a sın d a n sö z e d iliy o rsa, bu a ra ş tır­
m ay la k asted ilen in -s a ltık verilm işlik alan ın d ak i gen el en son
an lam ı, o lan ağ ı, bilgi nesnesin in v e n esn e bilgisinin ö z ü n ü o r­
taya ç ık a r a n - öz a ra ştırm a sı o ld u ğ u n u tek rar te k ra r v u rg u la ­
m ay a gerek yok tu r.
T abiî ki gen el akıl fenotnenolojisi aynı z a m a n d a , d eğer ve değer­
lendirm e arasın d ak i karşılıklı ilişki gibi koşut so ru n ları d a ç ö z ­
m elidir. Fen om en oloji sö z cü ğ ü n ü n kendi k end in e v erilm işliğ in
h er tü rü n ü n çö zü m len m esin i k ap sa y a ca k k a d a r gen iş k ullanıl­
m asıyla, b ağlan tısız v e rile r b ağ lan tıy a, k av u şacak tır: D u y u sal
verilm işlik lerin farklı tü rlerin e v b .'n e g ö r e çö z ü m le n m e le ri - d o ­
laysız ap açık lık alan ın d ak i ö z çö z ü m le m e le ri y ö n te m in d e o rtak
olan b u d u r.
Birinci Ders
- Doğal Bakış ve Bilim - Felsefî (refleksiyonlu) Bakış
- Doğal Bakışta Bilgi Refleksiyonunun Çelişkileri
- Hakikî Bilgi Eleştirisinin Çifte Ödevi - Bilgi Feno-
menolojisi Olarak Hakikî Bilgi Eleştirisi - Felsefenin
Yeni Boyutu; Bilim Karşısında Felsefenin Kendine Öz­
gü Yöntemi

D aha ön ceki d ersle rim d e doğal ve felsefî bilim [ler]i birbirin­


den ay ırd ım ; ilki d o ğ al tinsel b ak ıştan , İkincisi ise felsefî bakış­
tan kaynak lan ır.
Doğa! tinsel bakış bilgi eleştirisin e karşı ilgisizdir. D oğal tinsel
bakışta, g ö rerek v e d ü şü n e re k , -b ilg i k ay n ağ ın a ve bilgi k atm a­
nına g ö re farklı b içim le rd e ve farklı v arlık ta rz la rın d a d a o ls a -
b ize h er d efasın d a v erilm iş olan v e d o ğ a l o larak verilm iş olan
şeylere yön eliriz. Ö rneğin a lg ıla m a d a , d o ğ a l olarak b irşey g ö z le ­
rim izin ön ü n d e d u ru r; o , can lı v e ca n sız , ruha sah ip o lan ve ol­
m ay an d iğ er şey ler ara sın d a d ır, yan i - t e k tek şey ler gibi kısm en
algılan an , k ısm en d e an ım sa m a b ağ lan tılarıy la verilm iş olan ve
b u rad an çık arak b elirlen m em iş olan a v e bilinm eyene k ad ar
u z a n a n - bir d ü n y an ın o rtasın d a y e r alm a k ta d ır.
Y arg ılarım ız bu d ü n y a y a ilişkindir. Ş ey ler, on ların b ağ lan ­
tıları, d eğişim leri, işlevsel d eğ işim b ağlan tıları ve d eğ işim y a ­
saları ü zerin e kısm en tekil kısm en gen el y a rg ıla rd a b u lu n u ru z.
D o ğru d an d en ey in bize su n d u k ların ı dile g etiririz. D eneyin
sağ lad ığı itilim leri izleyerek , d o ğ ru d a n d o ğ ru y a y aşan an d an
(algılan an d an v e a n ım sa n a n d a n ) y a şa n m a m ışı çık arırız; g en el­
lem e y ap arız, so n ra y en id en g en elleştirilm iş bilgiyi tek tek d u ­
ru m lara u y g u larız v e y a ç ö z ü m se l d ü şü n m e y le genel bilgilerden
yeni genellikler çık arırız. Bilgiler, birbiri ark asın a sıra la n m a bi­
çim in d e birbirini izle m e z le r, b irbiriyle m an tıksal b ağlan tı içine
g irerler, b irb irin den çık a rla r, birb iriyle "u y u ş u rla r ", m antıksal
gü çlerin i âd eta a rtıra ra k , birbirlerini d o ğ ru la rla r.
D iğ er y an d an , b ilgiler çelişm e ve ça tışm a ilişkilerine d e g i­
rerler, birbirine u y g u n d ü ş m e z le r; g ü v en ilir bilgi y o lu y la o rta ­
14 Fenomenotoji Uzertııe Beş Der s

d an k aldırılırlar, sırl bir id d iay a in d irgen irler. Ç elişk iler belki


de sa f yü klem sel b içim lerd en o lu şan y asald ık a la n ın d a n k a y ­
n ak lan m ak tad ır: Ç ok anlam lı s ö z le r sö y led ik , yan lış çık a rım la r
yaptık, yanlış sayd ık v e y a y an lış h esap yap tık . B un u n farkına
varıld ığın d a, biçim sel tu tarlılığı o rta y a atıp , çok an lam lılığı vb.
şeyleri o rtad an k ald ırırız.
V eya çelişm eler, d en ey in su n d u ğ u g ü d ü le m e b ağlan tıların ı
rah atsız ed er: D eneysel tem eller d en ey sel tem ellerle çatışır. Bu
n o k tad a ne yap ab iliriz? Farklı b elirlem e v e a çık lam a o la n a k la rı­
nın tem ellerini g ö z d e n g eçiririz, za y ıfla r g ü çlü lere b o y u n e ğ m e ­
lidir ve g ü çlü ler a y a k ta kald ık ları sü re ce -y a n i d ah a gen iş bir
bilgi alan ın ın getird iği yeni bilgi g ü d ü le rin e karşı b e n z e r bir s a ­
vaşa girm ek z o ru n d a k alm ad ık ları s ü r e c e - geçerlilik lerin i s ü r­
d ü rü rler.
D oğal bilgi b öyle ilerler. D oğal bilgi, b aştan beri d o ğ a l o la ­
rak v aro lan , verilm iş olan ve y aln ızca k ap sam ı, içeriği, ö ğ eleri,
b ağlan tıları, y asaları açısın d an d a h a y ak ın d an in celen m esi g e ­
reken gerçek liği g itg id e a rta n o ra n d a ele g eçirir. Farklı farklı
d o ğ a bilim leri, fiziksel v e psişik d o ğ an ın b ilim i'o larak d o ğ a bi­
lim leri, tin bilim leri, öte y a n d a n m atem atik b ilim leri, say ıların ,
niceliklerin, b ağ lan tıların v b .'n in bilim leri b öyle o rta y a çık a r ve
gelişir. Son anılan bilim ler real gerçek liğ i ele a lm a z , id eal, ken­
d iliğin den g eçerli, a m a aynı z a m a n d a d ah a b aştan kuşku dışı
olan olan ak ları konu ed in irler.
D oğabilim sel bilginin h e r a d ım ın d a kimi g ü çlü k ler o rta y a
çık ar, çö z ü lü r, bu -ş e y le rin k en d ilerin d e b u lu n an , â d e ta talepler
o larak o n lard an çık ar g ö rü n e n , bu verilm işlikleri bilgi y a p a n
d ü şü n m e g ü d ü lerin e v e y a itkilere d ay alı o la r a k - saf mantıksal
olarak vey a nesnelere dayalı olarak olur.
Şim di doğal bakışın, yan i d o ğ a l d ü şü n m e g ü d ü lerin in k arşı­
sına felsefi bakışı k o y u y o ru z .
Bilgi ve n esn e b ağlan tısı ü zerin e yap ılan reflek siy o n u n b aş­
lam asıyla birlikte b ü y ü k g ü çlü k lerle k arşı k arşıya kalırız. D oğal
b akışla çok d oğ al b irşey olan bilgi, b ird en b ire bir giz olarak
Birinci Ders 15

k arşım ızd ad ır. Bunu d ah a açık ifade e tm e liy im . D oğal bakış


için bilginin olanaklı olm ası çok doğaldır. Sürekli verim li ü rü n ler
o rta y a k o y arak , hep yeni b ilim lerd e keşiften keşife koşan d o ğ al
b akışın, gen el olarak bilginin olan ak lılığın a ilişkin so ru y u o r­
taya atm ası için hiçbir seb ep y o k tu r. G erçi d o ğ al bakış için de,
d ü n y ad ak i h erşey gibi, bilgi de belirli bir biçimde so ru n , yani d o ­
ğal bakışın nesnesi o lacak tır. Bilgi bir d o ğ a o lg u su d u r; bilen o r­
gan ik varlık ların bir y aşan tısıd ır; psikolojik bir o lg u d u r. Bilgi,
h er psikolojik fen om en gibi, tü rlerin e v e bağlan tı b içim lerine
g ö re b etim len ip g en etik ilişkileri içinde araştırılab ilir. Ö te y a n ­
d an bilgi, d o ğ ası gereğ i nesnenin bilgisidir ve on a içkin olan ,
kendisi aracılığ ıy la n esn ey le bağlantı kurduğu an lam la bilgi olur.
Bu ilişkiler d e hâlâ d o ğ al d ü şü n m e faaliy etted ir. D oğal d ü şü n ­
m e, an lam ve an lam geçerliliklerinin a priori ilişkilerini, nesne
olarak n esn ey e ait a priori yasalılık ları, b içim sel genellik içind e,
a ra ştırm a k onu su y a p a r; saf bir gra m erin v e y ü k sek bir d ü z e y d e
(yapılabilecek farklı sın ırlan dırm alarla tam bir disiplinler kom p ­
leksi olarak ) sa f bir m an tığın , d ü ş ü n m e sa n a tı v e özellikle bi­
lim sel d ü şü n m e öğretisi olarak bir n o rm a tif v e p ratik m an tığın
d o ğ m asın a yol a ça r.
Bu k ad arıyla biz hâlâ doğal d ü şü n m e a la n ın d a y ız .1
A m a özellikle bilgi psikolojisinin, saf m an tık ve ontolojiden
farklılığının gö sterilm esi için y u k a rıd a d eğ in ilen bilgi yaşan tısı,
an lam ve n esn e arasın d ak i bağlılaşım , en d erin ve en g ü ç s o ­
runların -t e k bir tü m ce y le bilginin nasıl olanaklı o ld u ğ u n a iliş­
kin s o r u n u n - k ayn ağıd ır.
H er tü r biçim iyle bilgi bir psişik y a şa n tıd ır: Bilen özn enin
b ilgisidir. O n u n karşısınd a bilinen n esn eler d u rm a k ta d ır. A m a
bilgi, bilinen n esn eye u y g u n d ü ştü ğ ü n d e n nasıl em in olabilir,
bilgi nasıl kendi d ışına çıkabilir ve g ü v e n ilir b ir b içim d e n esn e­
sine ulaşab ilir? D oğal d ü şü n m e için çok açık olan bilgi n esnesi­
n in bilgid e verilm işliği şim d i bir b ilm ecey e d ö n ü şü r. A lg ıd a al-

» Karş. Ek I.
16 Fenom enoloji Özerine Beş Derş

g ılan an şe y d o la y sız o la ra k v erilm iş o lm alıd ır. Şey, b enim on u


alg ılayan gö zlerim in ö n ü n d e d u rm a k ta d ır; on u g ö rü y o ru m ve
k av rıy o ru m . A m a alg ı, y aln ızca benim y a şa n tım d ır, a lg ılay an
özn en in y aşan tısıd ır. A yn ı şek ild e a n ım sa m a v e beklenti d e,
b unların ü zerin e k urulan v e o n larla d o lay lı bir real v a rlığ ın v e
varlık hakkındaki h e r tü rlü hakikatin o rta y a k o n u ld u ğ u tü m d ü ­
şü n ce ed im leri d e özn el y a şa n tıla rd ır. Bilen ö z n e o la ra k b en,
y aln ızca benim y a şa n tıla rım ın , bu bilgi ed im lerin in v a ro lm a d ı­
ğını, ay n ı z a m a n d a o n ların bilgisini e d in d iğ i şey lerin , h a lta bil­
gi n esnesi o larak k arşıy a k o nu lab ilecek birşeyin v a ro ld u ğ u n u
nasıl bilebilirim , [b u nu ] g ü v e n ilir bir b içim de bilebilir m iy im ?
Ş öyle mi d em eliy im : Y a ln ız ca fen o m en ler bilen ö z n e y e g e r­
çek ten v erilm iştir, bilen ö z n e , kendi yaşan tıların ın d ışın a h içb ir
z a m a n çık a m a z v e asla o n ların d ışın a u z a n a m a z , yan i o n u n
y aln ızca şu n u sö y le m e y e mi hakkı v a rd ır: Ben v a rım , B en -ol-
m ay an h erşey sa d e ce -fe n o m e n a l b a ğ la n tıla rd a ç ö z ü le n - feno­
m en m id ir? T ekb en ci h a re k e t noktasın ı m ı b en im sem eliy im ?
A şırı bir istek. H u m e'u n y o lu n u tu ta ra k h e r tü rlü aşk ın n esn ey i,
psikolojiyle açıklanabilen, a m a u ssal olarak tem ellen d irilem eyen
k u rg u ya mı in d irgem eliyim ? A m a bu d a aşın bir istek. D iğerleri
gibi H u m e'u n psikolojisi d e içkinlik alanını a şm ıy o r m u ? H edefi
ed im sel "izlen im leri" ve "id e le r"i aşan herşeyi k u rg u sa y m a k
olan H u m e'u n psikolojisi d e , alışkanlık, insan d oğası (hurnan m -
ture), d uyu organı, u y a n lm a vb. kavram ları kullanm akla, aşkın (ve
kendi itiraflarına göre d e aşkın) varlıklarla u ğraşm am ış ırudır?
E ğ e r mantığın kendisi soru konusuysa v e so ru n lu o lu y o rs a , ç e ­
lişkilere g ö n d e rm e y a p m a k ne y a ra r s a ğ la r? G erçek ten d e d o ğ a l
b akış için h er türlü k u şk u n u n ö te sin d e olan m a n tık sa l yasalılı-
ğın real an lam ı, şim d i tartışmalı v e kendisi k u şk u lu d u r. B iyolojik
d ü şü n ce dizileri [bizi] z o rla m a k ta d ır. İnsanın kend i v arlığ ı için
v erd iğ i sav aşım la v e d o ğ a l ay ık lam a sü reciy le g eliştiğ in i, in­
san la birlikte insan zih n in in d e v e zihinle birlikte tü m z ih n e
ö z g ü form ların , özellikle m an tık sal fo rm ların d a g eliştiğ in i s ö y ­
leyen m o d e m g e lişm e k u ram ı bize an ım satılm ak ta. B u n a g ö re
Birinci Ders 17

m an tıksal fo rm lar v e m an tıksal y a sa la r, başka türlü d e olm ası


m ü m k ü n olan ve gelecek tek i g elişm e çiz g isin d e d e başka türlü
olabilecek olan , insan tü rü n ü n raslantısal kend in e ö zg ü lü ğ ü n ü
g ö ste rm iy o rla r m ı? Ö y le y se bilgi yaln ız ve yaln ız insanın bilgisi­
d ir, insan zihninin form larına b ağlıd ır; şeylerin kendi d o ğ asın a,
şeylerin k end isin e [ise] u la şa m a z .
A m a b u ra d a h em en bir başka saçm alık kendisini gö sterir:
E ğ e r m an tık y asaları bu liir bir g öreliliğe terked ilirse, bu tü r bir
g ö rü şü n k end ileriyle iş g ö rd ü ğ ü bilgilerin ve en in e b o y u n a ta r­
tıştığı bilgi o lan ak ların ın bir an lam ı kalır m ı? Şu ve şu olan ağın
v aro ld u ğ u h akikati, bir d o ğ ru y la on u n çelişiğin in d eğ illen d iğ i-
ni dile getiren çelişm e ilkesinin saltık g eçerliliğini ö rtü k olarak
ön ced en v a rs a y m a z m ı?
Bu örn ek ler yeterli olsa g erek . Bilginin nasıl olanaklı o ld u ğ u
h er y e rd e b ilm eceye d ö n ü şü r. E ğ er d o ğ a bilim lerine alışm ışsak
v e e ğ er o n lar tam g eliştirilm işlerse h er şeyi açık ve seçik b u lu ­
ru z. G ü ven ilir, n esn ey e g e rçe k te n u laşan y ö n te m le rle tem ellen ­
d irilm iş olarak , nesnel d o ğ ru lu ğ a sah ip o ld u ğ u m u z d a n em in
o lu ru z. A m a reflek siyon y a p a r y a p m a z , y an ılg ı ve kafa karışık­
lıklarıyla karşı k arşıya kalırız. A çık ayk ırılık lara v e h atta çeliş­
kilere d ü şeriz. Sürekli o la ra k k u şk u cu lu ğ a d ü şm e tehlikesiyle
karşı k arşıy a kalırız y a d a d ah a iyi bir ifadeyle: O rtak imi ne
yazık ki h ep bir v e ayn ı (: saçm alık ) olan k u şk u cu lu ğ u n farklı
biçim lerin d en birine d ü şm e tehlikesiyle y ü z y ü z e geliriz.
Bu belirsiz v e çelişki d olu k u ram ların v e ay n ı şek ild e bu­
nu n la bağlantılı o lan son u g elm ey en çatışm aların sah n elen d iği
y e r, bilgi kuram ıdır v e k onu açısın d an o ld u ğ u k ad ar tarihsel ola­
rak d a bilgi k u ram ıy la iç içe olan metafiziktir. Bilgi kuram ın ın
v ey a teorik akıl eleştirisinin ö d ev i, ön celik le eleştirel bir ö d e v ­
d ir. Bilgi k u ram ın ın , bilgi, bilginin an lam ı ve bilgi nesnesi a ra ­
sındaki ilişki ü zerin e d o ğ a l reflek siyon un h e m e n h em en kaçı­
n ılm az bir b içim de içine d ü ştü ğ ü terslikleri g ö ste rm e si, yani
bilginin neliğine ilişkin açık ya d a ö rtü k kuşk u cu k u ram ları,
on ların m an tıksızlığını g ö ste re re k çü rü tm esi g erek ir.
18 lenom enolo/ı Üzerine Beş Ders

Ö te v an d an bilgi k u ram ın ın p ozitif ö d e v i, bilginin neliğini


ara ştıra ra k , bilgi, bilginin an lam ı ve bilgi n esnesin in karşılıklı
ilişkisine ilişkin so ru n ları ç ö z ü m e k a v u ştu rm a k tır. I3u so ru n la r
a ra sın d a , bilinebilir n esnen in v ey a o n u n la aynı şe y d e m e k olan
genel olarak n esn en in ö z se l-a n la m ın ın ; b ilgiye, bilgi v e bilgi
nesnesinin karşılıklı ilişkisi y o lu y la, a prıori (bu özü g e reğ id ir)
olarak k on u lm u ş olan an larm n o rta y a çık arılm ası d a v a rd ır. Bu
d a , d oğal o larak , aynı z a m a n d a bilginin ö z ü aracılığ ıy la belir­
lenm iş olan h er n esn e biçim i için g e çe rlid ir -o n to lo jik fo rm lar,
m etafizik form lar gibi s a v la y ıc ı/b ild iric i fo rm lar için de.
Bu so ru n ların ç ö z ü lm e siy le bilgi k u ram ı, bilgi eleştirisi y a ­
pabilecek hale gelir; d a h a a çık çası, tü m d o ğ a b ilim lerin d e doğal
bilginin eleştirisini y a p ab ilecek hale gelir. Bilgi k u ra m ı, bizi d o ğ a
bilim lerinin v a ro la n a ilişkin so n u çların ı d o ğ ru ve kesin bir bi­
çim d e y o ru m la y a b ile ce k hale g etirir. Ç ü n k ü bilginin nasıl o la­
naklı o ld u ğ u ü zerin e (bilginin n esn esin e - o l a s ı - u laşm ası ü z e ­
rine) d oğal (bilgi k u ram ı ön cesi) reflek siyon un bizi içine d ü ş ü r­
d ü ğ ü b ilgik u ram sal karışıklık, yaln izca bilginin n eliğin e ilişkin
tem elden yan lış g ö rü şle re d eğil, ayn ı z a m a n d a d o ğ a b ilim lerin­
de bilinen v arlığ a ilişkin, kendi içinde çelişki taşıy an ters yo­
rumlara da n ed en olu r. B öylece her reflek siyon un so n u n d a z o ­
runlu olarak gelm esi beklenen y o ru m a g ö re , bir ve aynı d o ğ a
bilimi m atery a list, ru h çu , d u alist, p sik o m o n ist, p o z itiv ist ve d i­
ğ e r a n la m la rd a y o ru m la n a ca k tır. D em ek ki ilk kez b ilg ik u ra m ­
sal reflek siyon , d o ğ a bilim ile felsefe arasın d ak i a y rım ı o rta y a
çık arır. İlk kez o n u n la d o ğ al varlık bilim lerinin n ihaî v arlık bi­
limleri o lm ad ığ ı a çığ a çık ar. Saltık an la m d a bir v arlık bilim ine
gerek sin im v a rd ır. B izim metafizik d iy e ad la n d ırd ığ ım ız bu bi­
lim, tek tek bilim lerin d o ğ a l bilgilerinin "e le ş tiri"s in d e n d o ğ a r;
bu eleştiri, bilgi v e bilgi nesnesinin çeşitli tem el b içim lerin e g ö re
[oluşan ] neliğine ve bilgi ile bilgi nesnesinin çeşitli (tem el) k ar­
şılıklı ilişkilerinin an lam ı hakk ın d a k azan ılm ış b ilgilere d a y a n ır.
Bilgi eleştirisinin m etafizik am açların ı bir y a n a b ırak ıp , k en ­
d im izi sırf bilginin ve bilgi nesnesinin neliğini aydınlatma ö d e v iy le
B irn ıa Ders 19

sın ırlarsak , işte o za m a n bıı bilgi eleştirisi, bilgi ve bilgi nesnesi­


nin fenom enolojisidir ve fenom enolojinin ilk ve tem el öğesini
o lu ştu ru r.
Fen om en oloji: Bu bir bilim i, bilim sel d isiplinlerin bir b ağ­
lantısını g ö ste rir; am a fenom enoloji ayn ı z a m a n d a ve öncelikle
bir y ö n te m e v e d ü şü n m e b içim ine işaret e d e r: Ö zel felsefi bir d ü ­
şünm e biçim ine, özel felsefî yöntem e.
C id d i bilim olm a savı taşıdığı k ad arıy la, ç a ğ d a ş felsefede,
tüm bilim ler ve felsefe için yaln ızca b ir tek o rtak bilgi yön tem i
olab ileceği d ü şü n ce si, b asm ak alıp bir sö z o lm u ştu r. Bu kanı,
felsefenin k u rtu lu şu n u n , onun kesin b ilim leri, öncelikle d e m a ­
tem atik ve m atem atik sel d o ğ a bilim lerini m od el olarak a lm a ­
sına bağlı o ld u ğ u n u sö y ley en 17. yü zyıl felsefesinin (b ü yü k )
g elen eğ in e b ü tü n ü y le u ygu n d ü şm e k te d ir. Felsefe, y ö n tem le
birlikte içerik olarak d a d iğ er bilim lerle eşit tu tu lm ak tad ır. G ü ­
n ü m ü z d e hâlâ geçerli olan d ü şü n ce ş u d u r: Felsefe, d ah a d o ğ ­
ru su en ü st varlık ve bilim ö ğ re tisi, y aln ızca d iğ e r bilim lerle
bağlantılı d eğ ild ir; o yaln ız bilim lerin so n u çla rı ü zerin e k u ru la­
bilir; tıpkı bilim lerin birbiri ü zerin e k u ru lm ası, bir bilim in so ­
n uçların ın d iğ e r b ilim ler için ö n cü l işlevini g ö rm e si gibi. Bilgi
k u ram ın ın , bilgi psikolojisi ve biyolojiyle -k e y if le - y ap ılan te­
m ellen d irm elerin i an ım satm ak isterim . G ü n ü m ü z d e bu v a h im
ö n y arg ılara karşı tepkiler gittik çe a rtıy o r. G erçek ten d e bun lar
ö n y arg ıd ır.
D oğal a ra ştırm a alan ın d a - s ö z k onu su a ra ştırm a alanlarının
yap ısı tarafın d an belirlenen ve sın ırlan d ırılan belirli ö lçü lerd e
d e o ls a - bir bilim , başka b irşey g erek m ek sizin , b aşk a b ir bilim
ü zerin e k u ru lab ilir ve birisi d iğ eri için y ö n te m se l m od el olarak
işe y aray ab ilir. Ama felsefe tüm üyle y en i bir boyutta y er alır. Fel­
sefe, onu h e r türlü " d o ğ a l" b ilim d en ilke olarak a y ıra n , tüm üyle
yeni hareket noktalarına ve tü m ü y le yeni bir y ö n te m e g erek sin im
d u y a r. B ilim d en bilim e farklılık g ö ste re n [bilim lerin] kend ileri­
ne ö z g ü y ö n tem lerin e karşılık, d o ğ a b ilim lerinin birliğini sa ğ la ­
yan m an tık sal yö n tem lerin ilkesel bir birliğe sah ip o lm aların m ;
20 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

buna karşılık felsefenin y ö n te m se l işle m le rin in -ilk e o la ra k yeni


bir b irlik le- on ların k arşısınd a v e r alm asın ın n edeni b u d u r.
Yine saf felsefenin tüm bilgi eleştirisini ve genel o la ra k "e le ş ti­
re l" disip linler içerisindeki d o ğ a bilim lerinin bilgilerinin tü m ü ­
nü ve bilim sel o lm ay an d o ğ a l bilgelik ile bilgileri ta m a m e n bir
yana b ırak m ası ve on ları h içb ir b içim d e k u llan m am ası g erek li­
liği de b u n d an d ır.
D aha iyi bir tem ellen d irm esin i, d a h a so n ra o rta y a k o y a c a ­
ğım ız açık lam alarla y a p a ca ğ ım ız bu g ö rü ş , b irazd an y a p ıla ca k
açık lam alarla d ah a fazla ilginizi çek ecek tir.
B ilgik u ram sal reflek siyon un (bilim sel bilgi eleştirisin d en ö n ­
ce v arolan v e d o ğ al d ü şü n m e tarzın d a kendisini g erçek leştiren
ilk refleksiyonu k a ste d iy o ru m ) k açın ılm az bir b içim d e ü rettiğ i
k uşkucu o rta m d a , h er tü r d o ğ a bilim inin v e h e r tü rlü d o ğ a bi­
lim sel y ö n tem in , eld e h a z ır b u lu n an şe y o la ra k , geçerliliği so n a
erer. Ç ünkü gen el olarak bilginin -n e s n e l o la r a k - n esn esin e u la ­
şab ilm esi, an lam v e olan ak lılığı açısın d an b ilm ecem si, b u n u n
so n u cu d a kuşkulu o lm u ştu r; b u n u n la birlikte, kesin bilim ke­
sin o lm a y a n d a n , bilim sel o la n b ilim -ön cesi o lan d an h iç d e d ah a
a z b ilm ecem si d eğ ild ir. B ilginin olan ak lılığı, d ah a tam b ir sö y ­
leyişle d e , bilginin, k en d in d e n e y se o olan b ir n e sn e y e u laşab il­
m esinin nasıl olanaklı o ld u ğ u tartışm alıd ır. Bunun d a a rk asın d a
şu y a ta r: B ilginin b aşarısı, bilginin g eçerliliğinin v ey a d o ğ ru lu k
savın ın an lam ı, g eçerli o lan ile y aln ızca ö yle g ö rü len arasın d ak i
ayrım ın an lam ı d a so rg u la n m a k ta d ır; ayn ı şek ild e, ister bilinsin
ister b ilinm esin n e y se o o lan v e bilgi nesnesi o larak olan ak lı
bilginin n esnesi o lan ; g e rçe k te h iç b ilinm ese d e , g e lecek te d e
bilinecek o lm asa d a , ilkece bilinebilir, algılanab ilir, ta sa rım la ­
nabilir, y ü k lem lerle olan ak lı b ir y a rg ıd a belirlenebilir vb . olan
bilgi nesnesin in an lam ı d a so rg u la n m a k ta d ır.
B un u n y a n ın d a , d o ğ a l b ilgid en alınm ış v e d o ğ al b ilgid e s ö ­
z ü m o n a "k esin o la ra k tem e lle n d irilm iş" olan v a rsa y ım la rla iş
g ö rm en in , b ilgik u ram sal k u şk u la n g id e rm e d e , bilgieleştirel so ­
ru ları y a n ıtla m a d a bize nasıl y a rd ım cı olab ileceği d e b ilinm e-
Birinci Ders 21

inektedir. E ğ er genel olarak d o ğ a l bilginin an lam ı ve d eğ eri, bü­


tün y ö n tem sel etkinlikleriyle, bütün kesin tem ellen d irm eleriyle
so ru n lu hale gelm işse, bu, aynı z a m a n d a , d o ğ a l bilgiden çıkış
n oktası o la ra k alınm ış h er ö n e rm e v e h er türlü s ö z d e kesin te­
m ellen d irm e y ön tem i için d e g eçerlid ir. B u rad a en kesin bilim
d enilen m atem atiğ in ve m atem atik sel d o ğ a bilim inin, sıra d a n
d en ey in sağ lad ığ ı herh angi bir g erçek ya d a s ö z d e bilgiye en
küçük bir ü stü n lü ğü yok tu r. O h ald e şu açık tır ki, (bilgi eleştiri­
siyle b aşlayan ve h er şekliyle bilgi eleştirisin d e köklenen) felse­
fenin, y ö n te m olarak (v ey a h atta içerik o larak d a) kesin bilim le­
re g ö re o lm ası, on ların y ö n tem in i m od el olarak alm ası, ilke ola­
rak b ü tü n b ilim lerd e aynı olan y ö n te m e g ö re y a p ıla n kesin bi­
lim lerdeki çalışm aları y aln ızca ileriye g ö tü rm e si v e ta m am la ­
m ası asla sö z konusu o lam az. T e k ra r e d iy o ru m , h e r türlü d oğal
b ilgiye karşı, felsefe ı/eni bir boyuttadır v e bu yeni b oyu t - m e ­
cazi an latım d a dile geldiği g ib i- eski b o y u tlarla tem el b ağlan tı­
lara sah ip o lsa d a , yeni, tem eld en yeni bir yöntem , " d o ğ a l" y ö n ­
tem k arşısm d a [yeni] bir y ö n te m d ir. B unu y a d sıy a n , bilgi eleşti­
risine ö zg ü olan tü m soru n tabakasını a n la m a m ış, b ö y lece de
felsefenin aslın d a ne istediğini, ne olm ası g erek tiğ in i; h er türlü
d o ğ al bilgi ve bilim karşısında felsefeye kend in e ö zg ü lü ğ ü n ü ,
kend in e ö zg ü olm a hakkını neyin sağ lad ığ ın ı a n la m a m ış d e ­
m ek tir.
İkinci Ders
- Bilgi Eleştirisinin Başlangıcı: Her türlü Bilginin Sor­
gulanması - Descartes'ın Kuşku Yöntem inden Hare­
ketle Saltık Kesinlik Temelinin Bulunması - Saltık
Verilm işlikler Alanı - Tekrar ve Tam am lam a; Bir Bilgi
Eleştirisinin Olanaklılığına Karşı Çıkan Tanıtlam anın
Ç ü rü tü lm e s i - D oğal B ilg in in B ilm e c e s i: A şk ın -
lık - İki İ ç k in lik ve A ş k ın lık K a v ra m ın ın A y ­
rılm a s ı - B ilg i E le ş tiris in in İlk S o ru n u : A şk ın
B ilg in in O la n a k lılığ ı B ilg ik u ra m s a l İn d irg e m e ­
n in İlk e si

B öylece bilgi eleştirisinin b aşlan g ıcın d a, b ütün d ü n y a , yani


fiziksel ve ru h sal d ü n y a , so n u n d a bu nesneleri konu edinen
biilün bilim lerle birlikte insanın kendi Beni d e so rg u lan m alıd ır.
O nların v arlığı, geçerliliği bir y an a bırakılm ıştır.
Ö y ley se so ru ş u d u r: Bilgi eleştirisi nasıl kurulacak? Bilginin
bilimsel bir b içim d e kendini anlaşılır kılm ası olarak bilgi eleşti­
risi, e ğ e r g e rçe k a n la m d a bilgi o la ca k sa , bilginin ö z ü n d e n e ol­
d u ğ u n u , on a yü k len en bir n esneyle b ağlan tın ın an lam ını ve
n esn eye ilişkin geçerliliğ in veya u y g u n lu ğ u n an lam ın ı, bilimsel
yolla bilerek v e b ö y lece onu n esn elleştirerek sa p ta m a k d u ru ­
m u n d ad ır. Bilgi eleştirisinin g e rçe k le ştirm e k z o ru n d a old u ğu
epokhm in an lam ı, bilgi eleştirisinin h er b ilgiyi, bu a ra d a kendisi­
n e ilişkin bilgiyi d e so rg u la m a y a y a ln ız ca b aşlam ak la k a lm a m a ­
sın d a, bu eleştiriyi sü rd ü rm e sin d e ve h içb ir verilm işliği, yani
kendisinin sap tad ığı verilm işlikleri d e geçerli kabul etm em esin d e
aran m alıd ır. Bilgi eleştirisi hiçbirşeyi önceden verilmiş olarak v ar-
say am ıy o rsa, başka bir yerd en incelem eksizin alam ay acağı, ilk
kez kendisinin kendine sağladığı bir bilgiyle b aşlam ası gerekir.
Bu ilk bilgi, kesinlikle, bilgiyi b ilm ecem si, so ru n lu kılan hiç­
bir belirsizlik v e şiiphelilik içerm em elid ir; çü n k ü b u n lar, so n u n ­
d a bizi, bilginin başlıbaşına bir so ru n o ld u ğ u n u , an laşılm az,
açık lam a g erek tiren , id d iası gereği şü p h e taşıy an birşey o ld u ­
ğu n u sö y lem ek d u ru m u n d a bırak m ıştı. B aşka bir d eyişle, b e ra ­
24 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

b erin d e bilgieleştirel belirsizlik g e tird iğ i için, hiçbir varlığı ö n ­


ced en verilm iş olarak kabul e d e m iy o rsa k , kendinde olan, buna
karşılık bilgide de bilinir olan bir varlığın ne an lam a geld iğin i
a n lay am ay ız; ö yley se saltık o larak v erilm iş ve şü p h e taşım ak sı­
zın kabul etm ek z o ru n d a o ld u ğ u m u z bir v arlık olsa g erek ; bu
varlık, b u rad an çık a ra k k en d isin d e h e r so ru n u n d o lay sız y a n ı­
tını buldu ğu v e b u lm ak z o ru n d a o ld u ğ u b ir ap açık lığ a sah ip
olacak bir tarzd a v erilm iş olm alıd ır.
Şim di D escartesçı şü p h e d ü şü n ce sin i a n ım sa y a lım . Ç eşitli
h ata ve y an ılm a olasılıklarını d ü şü n e re k , ö y le bir k u şk u cu ç a r e ­
sizlik içine d ü şeb ilirim ki, s o n u n d a h içb irşey d en em in o lm a d ı­
ğım ı, benim için h erşey in kuşk u lu o ld u ğ u n u sö y lerim . A n cak
h erşey d en kuşku d u y a m ıy a c a ğ ım d a ap a çık tır; çünkü ben h e r­
şeyin kuşkulu o ld u ğ u y a rg ısın d a b u lu n u y o rsa m , benim b öyle
b ir y arg ıd a b u lu n d u ğ u m kuşku ta şım a z ; bu n ed en le ev ren sel
bir k uşk u yu sü rd ü rm e k istem ek a n la m sız olacak tır. H er k u ş­
kulanm a d u ru m u n d a k u şk u lan m ak ta o ld u ğ u m , k u şk u su z ke­
sin d ir. A ynı şek ild e h er cogitatio’d a b u . b öyled ir. N asıl a lg ıla ­
m ad a, ta sa rım la m a d a , y a rg ıla m a d a y â d a çık arım d a b u lu n u r­
sam b u lu n ayım , bu e d im le r ister nesneli ister n esn esiz olsu n ,
ister em in o larak ister em in o lm a d a n yap ılsın , alg ılam ay la ilgili
olarak , benim şu n u ya da bunu a lg ılad ığ ım ; y a rg ıy a ilişkin o la­
rak , şu ya d a bu y a rg ıd a b u lu n d u ğ u m m u tlak o la ra k açık v e k e­
sindir.
D escartes bu akıl y ü rü tm e y i b aşka bir a m a ç için o rta y a a t­
m ıştı; am a gerekli d eğişiklikleri y a p a ra k bunu b u rad a k u llan a­
biliriz.
Bilginin n eliğini so rd u ğ u m u z d a , bilginin n esn esin e u y g u n ­
lu ğu na v e b ilgin in k endisine ilişkin şü p h e nasıl o lu rsa o lsu n ,
h erşey d en ö n ce bilginin kendisi -b iz e saltık olarak v erilm esi
m ü m k ü n olan v e a y rın tıla rd a saltık o larak v erilm esi g e re k e n -
çokbiçim li bir varlık alan ın a ilişkin b ir a d d ır [diyeb iliriz]. Z ira
benim h akikaten g e rçek leştird iğ im d ü şü n ce ü rü n leri, o n lar ü z e ­
rine refleksiyonda b u lu n d u ğ u m , on ları sa f görm eyle alg ılad ığ ım
İkinci Ders 25

ve o rla y a k o y d u ğ u m k ad arıyla hana verilm iştir. Belirsiz bir bi­


çim d e b ilgid en , alg ıd an , ta sa rım d a n , d e n e y d e n , y a rg ıd a n , çık a­
rım d an v e b en zerlerin d en sö z ed eb ilirim ; çü nk ü a n ca k reflek-
siy o n d a b u lu n d u ğ u m d a , b elirsiz "b ilg i, d en ey , y a rg ı vb. hak­
kında k on u şm a ve k a s te tm e "y e ilişkin fen om en [b an a] veril­
m iştir, hem d e saltık o larak . Bu belirsizlik fen om en in in kendisi
bile, g en iş an la m d a bilgi başlığı altına g ire n le rd e n birisidir.
A m a ben bir algıyı da fiilî olarak g erçek leştireb ilir v e ona b ak a­
bilirim , bir algıyı d ü şle m im d e ya d a b elleğ im d e y en id en ca n ­
lan d ırab ilir ve onu d ü şlem im d ek i v erilm işlik te göreb ilirim .
B öylece artık boş bir k o n u şm a v ey a boş bir k a ste tm e y le , algı ta­
sarım ıy la d eğil d e, â d e ta bir fiilî verilm işlik v ey a d ü şlem veril-
m işliği o larak gözlerim in ö n ü n d e d u ra n algıyla karşı k arşıya-
yım d ır. H er zihinsel y aşan tı, h er d ü şü n m e ve bilgi o lu şu m u için
de d u ru m ayn ıd ır.
B u rad a g ö ren reflektif alg ıy la h a y a lg ü cü n ü ay n ı şey gibi ele
ald ım . D escartesçı d ü şü n m e izlen sey d i, g elen ek sel bilgi k u ra ­
m ının aslın d a belirsiz bir k av ram ı olan iç algı d en ilen şe y e bir
ö lçü d e u y g u n olarak , öncelikle algının ön p lâ n a çık arılm ası g e ­
rekecekti.
H er zihinsel yaşantı ve her tiir yaşantı, -g e rç e k le ş ir g erçek leş­
m e z - sa f bir görm e ve kavramanın nesnesi yapılabilir ve bu görm ede
yaşantı, saltık verilmişliktir. O , v arlığ ın d an şü p h elen m en in hiçbir
an lam taşım ad ığı, bir v aro la n o la ra k , bir o ra d a -d u ra n olarak
verilm iştir. G erçi ben on u n ne tü r bir v arlık o ld u ğ u v e bu varlık
b içim in in d iğ e r varlık b içim leriyle ilişkisi ü z e rin e d ü şü n eb ili­
rim ; h atta burada verilm işliğin n e ifade ettiğini d e d ü şü n eb ili­
rim ; reflek siyon u sü rd ü re re k , içinde bu v erilm işliğ in , yani bu
v arlık b içim inin k u ru ld u ğ u g ö rm e y i g ö reb ilirim . A m a b ö y lece
h ep saltık tem el ü zerin d e h arek et e tm e k te y im , yan i: Bu algı
v a rd ır ve d e v a m ettiği sü re ce bir saltık [v a ro la n ] o la ra k , o ra d a -
d u ran o larak , k en d in d e ne ise ö yle olan b irşey o larak varlığın
ve verilm işliğin ne an lam a geld iğin i v e b u ra d a ne a n la m a gel­
m esi g erek tiğin i, - e n az ın d a n " b u ra d a -v a r o la n "la örn ek len d i­
26 Feııomcnolojı Üzerine Beş Ders

rilm iş olan varlık ve verilm işlik türü iç in - kend isin de ölçeb ile­
ceğim birşey olarak kalır. Bu d a n e re d e v erilm iş o lu rsa o lsu n ,
tek tek h er d ü şü n ce için g e çe rlid ir -k i bu d ü şü n ce le r d ü şle m ­
deki verilm işlik ler olarak d a v aro lab ilirler, hem " â d e t a " g ö z
ö n ü n d e d u ru y o r, hem de o ra d a fiilî şim dilik ler, fiilî o la ra k g e r ­
çek leştirilm iş alg ılar, y a rg ıla r vb. olarak d u rm u y o r olab ilirler.
Yine d e o n lar belirli bir a n la m d a v erilm işlik ierd ir, görülebilecek
biçim de o rad a d u rm a k ta d ırla r, sa d e ce belirsiz a n la m la n d ırm a ­
larla, boş d ü şü n celerle o n lar hakkında k o n u şm ay ız; on ları g ö rü ­
rü z ve on ları g ö re re k o n ların ö z ü n ü , k u ru lu şu n u , içkin ö z n ite-
liklerini o rtay a ç ık a r ır a ve k o n u şm am ızı, sa f ö lçm e o la ra k , g ö ­
rülene u ygu n o larak tüm açık lığıyla yap ab iliriz. A m a bu d a , öz
k avram ın ın ve öz bilgisinin açık lan m asıy la yap ılacak ek a çık la­
m alar gerek tirecek tir.
Saltık veri İm işliklerden o lu şan bir alan ın gösterileb ileceğ in i,
geçici olarak v a rs a y ıy o ru z ; a m a çla n a n bilgi k u ram ın ın k u ru la ­
bilm esi için bizim gerek sin im d u y d u ğ u m u z alan d a b u d u r. A s­
lında, bilginin an lam ın a v e y a neliğin e ilişkin b elirsizlik, bir bilgi
bilim ini, b ilgiye tenıel bir açıklık k azan d ırm ay ı a m a ç e d in en bir
bilimi g erek tirm ek ted ir. Bu bilim , bilgiyi psikolojik bir olgu o la ­
rak açık lam ay a; bilginin o rta y a çıktığı ve yok o ld u ğ u d o ğ a ko­
şulları ile bilginin o lu şm a sın d a ve d eğ işm esin d e bağlı o ld u ğ u
d o ğ a y asaların ı a ra ş h rm a y a çalışm a z . Bu tür bir a ra ştırm a , ken­
disini d o ğ al bir bilim olarak o rta y a k oyan bilim in, psişik o lg u ­
ları, psişik teklerin y aşad ık ları yaşan tıları in celey en d o ğ ab ilim i-
nin g ö rev id ir. Bilgi k u ram ı ise bilginin neliğini ve o n u n neliğin e
ilişkin geçerlilik savın ı a çık la m a y a , açık k ılm aya, gü n ışığına çı­
k arm ay a çalışır; aslın d a bu d a , bilginin neliğinin d o ğ ru d a n ken­
dinde verilm işliğe kavuşturulm asın d an başka bir an lam a gelm ez.
T e k r a r v e T a m a m la m a . Farklı b ilim lerd e sürekli v e b a şa rıy ­
la gelişen d o ğ al bilgi, n esn elere u y g u n lu ğ u n d a n tam em in d ir;
on un bilginin olanaklılığı ve bilinen n esnen in an lam ı ü z e rin d e
d u rm ası için d e h içb ir seb ep y o k tu r. A m a reflek siyon , bilgi ve
bilgi nesnelerin in karşılıklı ilişkisi ü zerin e (ve bilginin - b i r y a n ­
ikinci Ders 27

dan bilm e ed im iyle ilişkisindeki, d iğ er y a n d a n bilgi nesnesiyle


ilişk isin d ek i- ideal an lam içeriğine) yö n elir y ö n e lm e z , hem en
kimi g ü çlü k ler kendisini g ö ste rm e k te d ir: Ç elişk iler, çelişen ve
g ü y a tem ellen d irilm iş, insanları n esn elere u y g u n lu k açısından
bilginin olanaklılığının bir bilm ece o ld u ğ u n u kabule g ö tü ren
k u ra m la r [kendini g ö ste rm e k te d ir].
B u rad a yeni bir bilim, bu karışıklıkları g id e rm e y i ve bize
bilginin neliğini açık lam ay ı a m a çla y a n bilgi eleştirisi o rta y a çık ­
m ak id d iasın d ad ır. Bir m etafiziğin olan ak lılığı, saltık ve enson
an la m d a bir varlık bilim inin olan ağı d a, belli ki bu bilim in b aşa­
rısına b ağlıd ır. A m a b ilgiye ilişkin bu tü r bir bilim nasıl k u ru la­
bilir? Bir bilim in so rg u la d ığ ı şey i, o, ö n ce d e n v erilm iş tem el ola­
rak k u llan am az. Ö te y a n d a n , bilgi eleştirisi gen el o larak bilgi­
nin olanaklılığını, h em d e n esnelere u y g u n lu ğ u açısın d an bilgi­
nin olan ak lılığm ı, so ru n o larak o rta y a attığı için, tü m bilgi s o r­
g u la n m a k ta d ır. Bir kez b aşlad ığ ın d a, on u n için hiçbir bilgi v e ­
rilm iş bilgi o larak geçerli o la m a z . D em ek ki, bilgi eleştirisi, bi­
lim ö n cesi bilgi alan ların d an d a h erh an g i b irşe y a la m a z ; h er bil­
gi so rg u lan acak tır.
B aşlan gıç olarak alın acak h içb ir bilgi o lm a z s a , gelişecek bilgi
d e o lm az. Bu d u ru m d a bilgi eleştirisi hiç b a şla y a m a z . B öyle bir
bilim d e h içb ir b içim de v a ro la m a z .
B aşlan gıçta h içb ir bilginin incelenm eden g eçerli sa y ıla m ıy a ca -
ğını sö y le d im , bu da çok d o ğ ru d u r. E ğ e r bilgi eleştirisi hiçbir
h azır bilgi ala m a z ise, o z a m a n kendisi k end in e bilgi verm eye
b aşlayab ilir v e tem ellen d irm ed iğ i b ilgiyi -d o ğ a l o la r a k - m antık
y olu yla çık arır, am a bu d a , d a h a ö n ced en v erilm iş o lm ası g e re ­
ken d o lay sız bilgileri g erek tirir; oysak i bilgi eleştirisi, d o lay sız
olarak g ö sterd iğ i ve saltık o larak açık v e şü p h e d e n arın m ış
olan , taşıyabileceği her tü r şü p h ey i d ışa rıd a b ırak an , k uşkucu
karışıklığa yol açab ilecek h erh an g i bir giz ta şım a y a n bilgiye
d ay an m alıd ır. Bu n ed en le ben Descartesçt kuşku yöntem ine ve
saltık v erilm işlik ler alan ın a, yani cogitationun apaçık lığı başlığı
altın a so k u lan saltık b ilgiler alan ın a işaret e tm iştim . Bu [d o lay ­
28 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

sız) bilgi içkinliğinm , kendisini, bilgi kuram ı için k u llan ılm aya
u yg u n bir ilk çıkış noktası y ap tığ ın ın ; bunun da ö tesin d e bu iç-
kinlik vasıtasıyla bilgi eleştirisin in , h er türlü k uşk u cu karışıklı­
ğın k aynağı olan g iz le rd e n k u rtu lm u ş o ld u ğ u n u n ; gen el olarak
içkinliğin, her tür bilgikuramsal bilginin zorunla niteliği o ld u ğ u n u n
v e yaln ız b aşlan gıçta d eğil, genel olarak aşkm lık alan ın d an
b irşeyler ö d ü n ç alm an ın , b aşka bir d ey işle, bilgi k uram ını p si­
kolojiyle v e h erh an g i bir d o ğ a bilim iyle tem ellen d irm en in a n ­
lamsız o ld u ğu n u n d ah a y ak ın d an gö sterilm esi g e re k m e k te d ir.
S öylediklerim i ta m a m la m a k için şu nu da ek ley ey im : S ö zd e
akıl y ü rü tm e şö y led ir: Bilgiyi so rg u la y a n bilgi k u ram ı nasıl b aş­
layabilir, zira b aşlan gıç noktası olarak alın acak h e r bilgi, bilgi
olarak , d iğ erleriy le birlikte so rg u la n m a k ta d ır; bilgi k uram ın a
g ö re h er tür bilgi bir b ilm ece ise, bilgi k uram ın ın kend isiyle
başlad ığı ilk bilgi d e ö y le d ir; ben, bu sö z d e akıl y ü rü tm e n in ,
d oğal olarak , bir sah te akıl y ü rü tm e o ld u ğ u n u sö y lü y o ru m .
Sahtelik konuşm anın belirsiz genelliğinden k aynaklanıyor. "S o r­
g u lan an " genel olarak bilgidir, [am a] bu, (bizi saçm a lığ a g ö tü re ­
cek olan) bilginin v arlığın ın y ad sın d ığ ı an lam ın a g e lm e z ; bilgi
belli bir soru n u içind e taşır: Bilginin kendisine yü klenen n e s­
n eye u laşm a işini nasıl b aşarab ild iğ i [so ru n u n u ]. H atta ben
n esn eye u yg u n lu ğ u n olan ak lı olu p o lm ad ığ ın d an bile kuşku
d u y u y o ru m . G erçi ben k en d im kuşku d u y ab ilirim , - a m a bu tü r
bir kuşkuyu yersiz kılan kesin bilgilerin o ld u ğ u n u n g ö sterilm e ­
s iy le - bu k u şk u n u n o rta d a n k alk m asın a gid en ilk ad ım atılm ış
olu r. A y rıca ben b u n u n la işe b aşlarsam , bilgiyi an la m a m ış o lu ­
ru m , bu an lam am a b elirsiz g en elliğin d e h er bilgiyi içine alır.
A m a b u, benim g e lecek te k arşılaşacağ ım her bilginin h ep a n la ­
şılm am ış kalacağı a n la m ın a g elm ez. H er y e rd e kendini ön e çı­
karan bir bilgi sın ıfın da b ü yü k bir b ilm ece y e r a lıy o r olabilir ve
ben şim d i, b ilm ecen in kim i b ilgilerd e olm ad ığı h em en o rta y a
çık sa d a , gen el olarak bilginin bir bilm ece o ld u ğ u n u sö y lem ek
d u n ım u n d a k alıy o ru m . H ep d u y a ca ğ ım ız gibi, g e rçe k te n de
d u ru m b öyled ir.
İkinci Dı’rs 29

Bilgi eleştirisinin k endileriyle b aşlam ası g erek en b ilgiler, hiç­


bir soru ve kuşku taşım am alıd ırlar; bizi b ilgik u ram sal kafa ka­
rışıklıklarına d ü şü reb ilecek v e tüm bilgi eleştirisini k ö rü k ley e­
cek hiçbirşeyi içlerin d e b a rın d ırm a m a lıd ırla r. B un u n cogitatio
alanı için sö z k onu su o ld u ğ u n u g ö ste rm e m iz g erek iy o r. A m a
bun u n için bize ön em li k a z a n çla r sağ lay ab ilecek olan , d erin e
inen bir reflek siyon a gerek sin im v ard ır.
N eyin bu k a d a r b ilm ecem si o ld u ğ u ve bilginin olanaklılığı
ü zerin e y ap ılacak bir reflek siyon da, bizi neyin g ü ç d u ru m a
sok tu ğu n a yak ın d an b akıld ığın d a, b u n u n , bilginin aşkınlığı o l­
d u ğ u g ö rü lü r. H er tü r d oğal bilgi, bilim ön cesi ve özellikle de
bilim sel bilgi, aşk ın olarak nesnelleştiren b ilg id ir; o, nesneleri
varolan o larak v a rs a y a r, kendisine "g e rç e k a n la m d a v erilm e­
m iş" olan , k en d isin d e "iç k in " olarak b u lu n m a y a n olgu b a ğ la m ­
ların a, on ları bilerek ulaşabildiğini iddia ed er.
Y ak ın d an b ak ıld ığın d a bu aşkm hğm aslın d a iki anlamlı ol­
d u ğ u g ö rü lü r. B un u n la bilgi n esnesin in , b ilm e e d im in d e reel
o larak k ap san m am ış olu şu k asted ilm iş olabilir; bu d u ru m d a
"asıl an lam d a v erilm iş"lik ten v ey a "içk in olarak v erilm iş"lik ten
re e l olarak k ap san m a an laşılırd ı; bilm e ed im i, cogitatio, on u reel
olarak k u ran , reel u n su rla r taşır, a m a cogitaionun k astettiği ve
kendisini algılad ığın ı, an ım sad ığ ın ı vb .'n i san d ığ ı şe y , cogita-
fioda, yaşan tı o larak v a rd ır; reel bir p a rça o la ra k , reel olarak
on u n içinde b u lu n an birşey olarak d eğ il. O h ald e so ru şu d u r:
yaşan tı, d eyim y e rin d e y se , nasıl kendi d ışın a çık ab ilir? O halde
burada içkin, bilgi yaşantısında reel olarak içkin olan anlamındadır.
A m a karşıtı ön cek in d en tü m ü y le başka bir içkin o la n , yani
saltık ve açık verilmiştik, saltık anlamda kendiliğinden verilmiştik
[olan] bir başka aşkınlık d a h a v a rd ır. H e r türlü an lam lı kuşkuyu
d ışlayan , yön elin en n esn en in k endisinin, o ld u ğ u gibi, d o lay sız
b ir b içim de k av ran ılm ası ve g ö rü lm esi olan bu verilm işlik , tam
ap açıklık k av ram ın ı, hem d e d o lay sız ap açık lık o larak an laşılan
ap açıklık k av ram ın ı o lu ştu ru r. A p açık o lm a y a n , n esn ey e y ö n e ­
len veya on u v a rs a y a n , a m a kendisini görem eyen h er Kir bilgi,
30 Feııoıtıenoloji Üzerine Beş Ders

ikinci an lam d a aşk ın d ır. Bu b ilgide, hakikî anlamda verilmiş ola­


nın ü stü n e, doğrudan görülenin ve kavranılalım dışına çık ıy o ru z.
B u rad a soru şu d u r: Bilgi, k en d isin de d o ğ ru d a n ve hakikî olarak
verilm em iş olan b irşeyi nasıl v a ro la n olarak v arsay ab ilir?
B aşlan gıçta, bilgieleştirel in celem e d e rin le ştirilm e d e n ö n ce,
bu her iki içkinlik ve aşkınlık birbirine k arışırlar. Şu ço k açık ki,
kim real aşkınlıkların olan ak lılığın a ilişkin so ru y u o rta y a a ta rsa ,
aslın d a, aynı z a m a n d a , ap açık verilm işlik ler alanını a şa n aşkın-
lığın olanaklılığını so ran ikinci so ru y u da h arek ete g e çirm iş
olu r. A slın d a bu kişi se ssiz ce şu n u v a rsa y a r: G erçek ten tek a n ­
laşılabilir, s o ru n su z , saltık ap açık olan verilm işlik , b ilm e e d i­
m in d e reci olarak içerilmiş olan öğenin verilm işliğ id ir; v e bu n e­
d en le, bilinen bir n esn ed e reel o larak b u lu n m ay a n h e r şe y o ki­
şiy e b ilm ecem si, so ru n lu gelir. B irazd an b u n u n n e d enli v ah im
bir yanılgı o ld u ğ u n u g ö ste re ce ğ im .
Aşkınlık ister b irinci v e y a ikinci an la m d a ister b aşta old u ğ u
gibi ço k an lam lı o la ra k anlaşılsın , o, bilgi eleştirisinin çıkış n o k ­
tasını olu ştu ran ve on u y ö n len d iren so ru n d u r; o, d o ğ a l bilginin
yolu n a çıkan b ilm ece v e yeni ara ştırm a la rın itici g ü cü n ü o lu ştu ­
ran şey d ir. B aşlan g ıçta, bu so ru n u n çö z ü m ü n ü n bilgi eleştirisi­
nin ö d ev i o ld u ğ u söy len eb ilir; gen el olarak bilginin neliği s o ru ­
nunu kendi k onu su s a y m a k y erine, bu şek ild e yeni disiplinin
ilk geçici sın ırları çizileb ilirdi.
Disiplinin ilk k uruluşu ile ilgili olarak, e ğ e r bilm ece, burada
b u lu n u yorsa, neyin ön ced en verilm iş olarak alınam ayacağı kesin
olarak açığa çık m ak tad ır. Buna g ö re, aşkın olan h içb irşey ö n ce­
den verilm iş olan olarak kullanılam az. Bilginin kendisine aŞkın
olan birşeye nasıl u y g u n düşebileceğini an la y a m ıy o rsa m , bilginin
m ü m k ü n olup olmadığını da bilem em . A şkın bir v aro lu şu n bilim­
sel tem ellendirilm esi b an a hiç yard ım cı o lam az. Ç ü n k ü h e r türlü
dolaylı tem ellen d irm e, d olaysız tem ellen d irm eye d ay an ır; d o la y ­
sız olan d a zaten içind e sö z konusu bilm eceyi taşır.
Belki d e şu sö y len ecek tir: "D o lay lı bilgi gibi d o la y sız bilgi­
n in de b ilm ece içerd iğ i kesindir. D olaysız bilginin olduğu saltık
ikinci Ders 31

olarak kesin iken, nasıl old u ğu b ilm ecem sid ir; aklı olan hiç kim­
se d ü n y an ın varlığ ın d an kuşku d u y m a y a ca k tır ve kuşkucu
kendi ey lem iy le kendi yalanını k a n ıtla y a ca k tır." Peki ö yle ol­
su n. Bu savı d ah a gü çlü v e d ah a ileriye gid en bir akıl y ü rü t­
m eyle y an ıtlay a lım . Ç ün k ü bu, yaln ızca bilgi k u ram ın ın başlan­
gıcında d o ğ al ve aşkın olarak n esn eleştiren bilim lerin içerikle­
rine d ay an ılam ıy acağ ın ı d eğ il, bilgi k uram ın ın tüm gelişim inde
de o n lara d ay an ılam ıy a ca ğ ın ı k an ıtlam ak tad ır. O h ald e bu, şu
tem el tezi k an ıtlam ak lad ır: Bilgi kuramı asla ve asla -h a n g i türden
olursa o lsu n - doğal bilim üzerine kurulamaz. D em ek ki şu nu so ru ­
y o ru z : Bize karşı çıkan kişi aşkın bilgisiyle ne y a p m a k istiyor?
N esnel bilim lerin sah ip o ld u ğ u tü m aşkın hakikatleri o n u n e m ­
rine v e riy o ru z ve aşkın bir bilimin nasıl olanaklı o ld u ğ u n a iliş­
kin bilm ecenin o rtay a çık m asıy la, bu bilim lerin h ak ik at d eğ e­
rinden hiçb irşeyin eksilm ediğin i d ü ş ü n ü y o ru z . O h ald e bize
karşı çıkan kişi, h erşeyi k ap say an bilgiyle n e y a p m a k istiyor,
" o la n "d a n (daß) "n a s ıl"a (Wie) g itm eyi nasıl d üşü n eb iliy o r?
O lgu o larak aşkın bilginin gerçek ten o ld u ğ u n a ilişkin bilgisi,
on a, m an tık sal çık arım la, aşkın bilginin olan ak lı o ld u ğ u n u da
garan ti ed er. A m a b ilm ece olan onun nasıl olan ak lı o ld u ğ u d u r.
Bu kişi, kendi d ü şü n d ü ğ ü gibi, tü m b ilim lerin tü m ü y le ya da
[kısm en] aşk ın bir bilgi old u ğu v a rsa y ım ıy la bunu açık layab ilir
m i? Bir d ü şü n elim : O n u n başka n ey e ih tiy acı v a r? Aşkın bilgi­
nin olan ak lılığı on u n için açık tır; yin e, k endisinin de söyled iği
gibi, o n d a aşk ın bilginin o ld u ğ u d a , an alitik o larak , ap açık tır.
O n d a eksik olan ın ne old u ğ u b ellid ir.1 A şk ın olanla ilişki, bil­
giye, b ilm ey e yü klenen "a şk ın bir n esn ey le b u lu ş m a " on u n için
açık d eğild ir. O n u n için açıklık n e re d e ve nasıl o lu r? Bu, an cak
ilişkinin -o n u n b a k a b ile ce ğ i- ö zü ona v e rilm işse o lu r; o, bilgi
ve bilgi nesnesin in birliğini - u y g u n d ü şm e s ö z cü ğ ü n ü n an lat­
tığı b irliğ i- kendi g ö zleriy le g ö reb ilirse v e b ö y lece yaln ız onun
olan ak lılığın a ilişkin b ilgiye d eğ il, bu o la n a ğ a açık verilm işli-

' K arş Ek III.


32 Fenomenolojı Üzerine Beş D eri

ğin d e sah ip olabilirse olu r. O n u n için bu olan ak , bir aşkın v a r ­


olan o larak , bilinen a m a kendisi tarafın d an v erilm em iş olan , g ö ­
rü lem eyen olan ak olarak g eçerlid ir. O n u n d ü şü n cesi açık ça ş u ­
d u r: Bilgi, bilgi n esn esin d en farklı b irşey d ir; bilgi v erilm iştir,
a m a bilgi nesnesi v e rilm e m iştir; a n ca k yin e de bilginin n esn ey le
b ağlantı k u rm ası, on u tan ım ası g e re k m e k te d ir. Ben bu o lan ağ ı
nasıl an lay ab ilirim ? Y an ıt d oğal o la ra k şu d u r: E ğ e r bu b a ğ la n ­
tının g ö rü leb ilecek b irşey o larak verilm esi m ü m k ü n ise. A m a
n esn e aşkın b irşev se ve aşk ın k alacak sa, bilgi v e nesne b irb irin ­
d en gerçek ten ayrı iseler, o z a m a n kişi b u rad a h içb irşey g ö re ­
m ez ve on u n , aşkın v a rs a y ım la rd a n bir so n u ç çık a rm a y la , h e r­
h angi bir b içim de yol b u lm a u m u d u d a açık ça b ir b ud alalık tır.
S onu ç o larak , kişi tutarlı k ala ca k sa , bu d ü şü n celeriy le kendi
h arek et noktasını da terk e tm e k z o ru n d a d ır: Aşkın o lan a ilişkin
bilginin olan ak sız o ld u ğ u n u , buna ilişkin o ld u ğ u n u san d ığ ı bil­
ginin d e bir ö n y arg ı o ld u ğ u n u kabul e tm e k z o ru n d a d ır. Bu d u ­
ru m d a so ru n , aşkın bilginin nasıl olan ak lı old u ğ u d e ğ il, b ilgiye
aşkın bir b aşarı y ü k ley en ö n y arg ın ın nasıl açık lan acağ ıd ır: Bu
tam d a H u m e'u n y o lu d u r.
Bu bakışı b ir y an a b ırak ıy o ru z v e tem el d ü şü n cey i a n la tm a k
için şu n u ek liyo ru z: " N a s ıl" so ru n u (aşkın bilginin nasıl o la ­
naklı o ld u ğ u v e d a h a g en el o la ra k , bilginin kendisinin nasıl
olanaklı o ld u ğ u so ru n u ), asla aşkın olan h akkında ö n ce d e n v e ­
rilm iş olan bilgi, ö n ced en v erilm iş olan tü m celer -b u n la r n e re ­
den alınm ış o lu rsa o lsu n v e isterse kesin b ilim lerden alınm ış o l­
s u n - tem elin d e ç ö z ü le m e z . Şuna b akalım : D o ğ u ştan s a ğ ır olan
biri, sesler o ld u ğ u n u , seslerin a rm o n ile r o lu ştu rd u ğ u n u v e bu
arm o n ilerd en d e şa h a n e sa n a t y ap ıtların ın d o ğ d u ğ u n u bilir;
am a seslerin b un u nasıl yap tığ ın ı, m ü zik y ap ıtların ın nasıl o la ­
naklı o ld u ğ u n u a n la y a m a z . O , bu tür şeyleri tasarlayamaz d a ,
y an i on ları g ö re m e z v e g ö rm e d e k i "n a s ıl"ı k a v ra y a m a z . V a r­
oluş hakk ın d ak i bilgisi o n a [b u nu n için] h içb ir b içim d e y a r ­
d ım cı o lm az; e ğ e r bu bilgisine d a y a n a ra k , o, "n a sıl"ı m ü zik s a ­
n atın d an çık a rm a y a , m ü zik yap ıtının olanağını kendi bilgile­
İkinci Ders 33

rinden çık a rım la r y a p a ra k açık kılm aya çalışsay d ı, bıı saçm a


o lu rd u . Y aln ızca bilinen, a m a g ö rü lm e m iş olan v a ro lu şla rd a n
çık arım lar y a p m a k , işte bu o lm a z . G ö rm ek ta n ıtla m a y a ya da
çık arım y a p m a y a izin v e rm e z . O lanak ları (h em d e d o lay sız
olan ak ları), sezgisel o lm a y a n bir bilgiden m an tık sal tü retim ler
y a p a ra k açık lam a isteği açık ça an lam sızd ır. A şkın d ü n y aların
o ld u ğ u n d an tü m ü y le em in o lsam , bütün d o ğ a bilim lerini tüm
içerikleriyle g eçerli sa y sa m bile, [yine de] o n la rd a n ödünç
b irşey a la m a m . A şkın v a rsa y ım la r v e bilim sel akıl y ü rü tm e ­
lerle, bilgi eleştirisin d e u laşm ak isted iğim y e re -y a n i bilginin
aşkın nesnesin in olan ağın ı g ö r m e y e - u laşm ay ı asla hayal e d e ­
m em . Bu, y aln ızca b aşlan g ıç için d eğ il, bilgi eleştirisi so ru n u -
bilginin nasıl olanaklı o ld u ğ u n u - açık lam a çab asın ı sü rd ü rd ü ğ ü
sü re ce , on u n tü m gelişm esi b oyu n ca d a g eçerlid ir. Bu d a , y a l­
n ızca aşkın n esn e so ru n u için d eğ il, her tü r o la n a ğ a ilişkin a y ­
d ın latm a için g eçerlid ir.
Bilincin d ışına çıkan bir d ü şü n m e ed im in in g erçek leştirild iği
ve buna d ay alı olarak bir yarg ın ın verilm esi g erek tiğ i tüm d u ­
ru m la rd a , aşkın an la m d a y a rg ıd a b u lun m a ile böylelikle ıneta-
basis eis allo genosa d ü şm e (o lağan ü stü g ü çlü ) eğilim ini ilişkiye
so k tu ğ u m u z d a , o z a m a n şu bilgikuramsal ilkenin yeterli v e tam
çık arım ı o rtay a çık ar: H an gi bilgi tü rü n d e o lu rsa o lsu n , her tür
b ilgik u ram sal a ra ştırm a d a b ilg ik u ram sal indirgeme, y ap ılm alı­
d ır; bu d em ek tir ki, b u ra d a sö z k onu su olan h er aşkınlık a y ra ç
içine alınm alı y a d a d ik kate alın m am alı, bilgi k u ram ı açısınd an
sıfır say ılm alıd ır v e v a rs a y m a k isted iğ im ya da islem ed iğ im bu
aşk ınlıkların tü m ü n ü n v arlığ ı, beni b u ra d a h iç ilgilen d irm em e-
lidir; b u rası bu k o n u d a y a rg ıy a v a rıla ca k y er d e ğ ild ir, bu ta m a ­
m en konu d ışın d a k alm alıd ır.
Bilgi k u ram ın d ak i b ütün tem el yan ılg ılar, bu sö zü ed ilen me-
tabasis ile b ağlan tılıd ır; bir y a n d a n p sik olojizm in tem el y an ılg ı­
sı, d iğ er y a n d a n an tro p o lo jizm ile biyolojizm in tem el y an ılgıla­
rı. Soru asıl an lam ıy la hiçbir z am an açıklığa k a v u ştu ru lm a d ığ ı
ve bu metabasiste tü m ü y le yitip gittiği için, bu ço k tehlikeli ol­
34 Benoınenolo/ı Üzerin e Beş D en

m ak tad ır; b unun bir b aşka n edeni d e, bunu kendisi için açıklığa
k av u ştu rm u ş birinin bile, bu açıklığı etkili bir şek ild e ço k z o r
k oru yab ilm esi, hatta ü zerin e şö y le bir d ü ş ü n d ü ğ ü n d e yin e ko­
layca d o ğ al d ü şü n m e v e y a rg ıd a b u lun m a ta rzların ın çek iciliği
ile karşı k arşıya k alm ası, o n lar ü z e rin d e b ü y ü y en y an lış v e a l­
datıcı so ru n lara d alm asıd ır.
Üçüncü Ders
- Bilgikuramsal İndirgemenin Gerçekleştirilmesi: Her
tür Aşkınlığın Bir Yana Bırakılması - Araştırmanın
Konusu: Saf Fenomenler - S a ltı k F e n o m e n l e r i n
" N e s n e l G e ç e r l i l i ğ i " S o ru su - Tekil Verilmişlik-
lerle Sınırlanmanın Olanaksızlığı; Öz Bilgisi Olarak
Fenomenolojik Bilgi - " A p r i o r i " K a v r a m ın ın İki
A n la m ı

Bu açık la m a la rd a n so n ra , bilgi eleştirisinin neyi kullanıp ne­


yi k ııllan am ıyacağı tam ve g ü v e n ilir bir b içim de tem ellen d iril­
m iş o ld u . Bilgi eleştirisi için b ilm ecem si o lan , olanaklılığı a çı­
sın d an aşk m lık sa d a , aşkın şeylerin g erçek liğ i asla v e asla d ü şü ­
n ü lem ez. K ullanılabilir n esneler alanı v ey a g eçerli bilgiler o la­
rak o rta y a çık an v e b ilgik u ram sal a çıd a n sıhrlık ön nitelem esin ­
den k u rtu lab ilen kullanılabilir b ilgiler alan ı, belli ki boş bir alan
d eğild ir. Cogitationes alan ın ı em n iy e te aldık. Cogitationun v arlı­
ğı, d ah ası, bilgi fen om en in in kendisi so ru k onu su d eğ ild ir ve
aşkm lık bilm ecesin in d ışın d ad ır. Bu v a ro la n la r d ah a bilgi s o ru ­
n unun h arek et n ok tasın d a v a rsay ılm ıştır; aşkın şeylerin nasıl
b ilm ey e u laştığı so ru su ise, yaln ız aşk ın olan d eğil bilginin ken­
disi d e b unun içind e d ü şü n ü lü rse , an lam ını yitirir. Yine, Cogi-
tatioııesin saltık içkin bir verilmişlikler alanını o rta y a k o y d u ğ u da
açık tır; bizim anladığımız içkinlik de bu anlamdadır. Saf fenom enin
g ö rü lm e sin d e n esne, bilginin, "b ilin cin " d ışın d a d e ğ ild ir; saf bir
b içim d e g ö rü len in saltık kendi verilm işliği a n la m ın d a aynı z a ­
m an d a v erilm iştir.
A m a b u ra d a , yön tem sel esasın ı, in concreto, ilk kez b u rad a
in celem ek isted iğim iz, bilgikuramsal indirgem eyle sağ la n a ca k bir
g ü v e n ce y e g erek sin im v a rd ır. Cogitationun v arlığın ın ap açık lı­
ğının, benim cogitatiomun, benim d ü şü n erek v a ro ld u ğ u m u n (sum
cogitans) v e b enzerlerinin varlığın ın ap açık lığı ile karışm asını
ö n lem ek için in d irg em e y e g erek sin im im iz v a rd ır. Fenom enoloji
an lam ın d a sa f fenom en ile d o ğ ab ilim sel psikolojinin n esnesinin,
psikolojik fen o m en in k arıştırılm asın d an sak ın ılm alıd ır. D oğal bir
36 Fenomenoloji Üz en ııe Beş Ders

biçim d e, d ü şü n en insan o la ra k o an d a y a şa m a k ta o ld u ğ u m al­


gıy a b a k arsam , d erh al v e h em en h em en tü m ü y le B enim le olan
b ağlan tısın d a onu (la m ) alg ılarım (bu bir o lg u d u r); o , b un u y a ­
şa y a n kişinin yaşan tısı o la ra k , on u n d u ru m u o la ra k , o n u n e d i­
mi olarak , on a içerik o la ra k v erilm iş o la n , d u y u m sa n a n , bilinen
d u y u m içeriği olarak o ra d a ö y le d u rm a k ta d ır ve o kişiyle b ir­
likte kendisi nesnel z a m a n içind e y e r alır. A lgı, genel o la ra k
cogitatio, bu şek ild e tam a lg ıla n d ığ ın d a , psikolojik o lg u d u r. O h al­
d e algı, bunu y a şa y a n B en 'e, d ü n y a d a olan v e z a m an ın ı (d e n e y ­
sel k ıo n o m etrik a ra çla rla ölçü leb ilen bir z a m a n ) g e çire n B en ' e
ait o larak , datum olarak nesnel z a m a n içinde (ta m ) alg ılan ır. Bu
d a , bizim psikoloji o larak a d la n d ırd ığ ım ız d o ğ a bilimi a n la m ın ­
d a fen om en d ir.
Bu a n lam d a fen om en , b izim bilgi eleştirisin d e b o y u n e ğ m e ­
m iz g erek en y a s a y a , her türlü aşk ın olan la ilgili epokhe y asasın a
b ağlıd ır. Kişi o la ra k , d ü n y a d a k i şe y olarak Ben ve bu kişinin
yaşan tısı o larak y a şa n tı -t ü m ü y l e belirsiz d e o ls a - n esn el z a ­
m an içine y erleştirilm iştir: B u n larm hepsi aşk ın d ır v e bilgiku-
ram sal açıd an sıfırdır. İlkin bizim fenomenolojik indirgem e o larak
a d lan d ırm ak istediğim iz in d irg em ey le, artık aşkın o la n d a n h iç-
b irşey taşım ıyan bir saltık verilm işliği eld e e d iy o ru m . Benin,
d ü n yan ın ve Ben yaşan tısın ın v arlığ ın d an k u şk u la n d ığ ım d a ,
sö z konusu olan y aşan tın ın (tam ) algısın da v erilm iş o lan ı, kendi
B enim i y aln ızca sey red en reflek siyon , bu tam algı fen o m en in i v e ­
rir: F en o m en i, "a lg ıy ı b en im alg ım olarak k a v ra y a n " fen om en i.
T abiî ki ben bu fenom eni d e d oğallıkla yen id en kendi B enim le
b ağlan tıya sokabilir, "b u fen o m en e sahibim , bu benim fe n o m e ­
n im " d iy erek , bu Beni d en ey sel an la m d a o rta y a k o y arım . S o n ra
saf fenom eni eld e etm ek için y en id en Benin, ayn ı şek ild e z a m a ­
nın, d ü n y an ın v arlığ ın d an yine kuşku d u y m a m ve b ö y lece bir
saf fen om en i, saf cogitatioyu o rta y a çık a rm a m g erek ird i. A m a
ben alg ılark en , saf g ö rm e y le alg ıy a, o ld u ğ u gibi alg m ın k en d i­
sin e b ak arak B en'le olan ilişkiyi bir y an a b ırakabilirim v e y a bu
ilişkiyi g ö z ard ı ed ebilirim : G ö rm e y le bu biçim de k a v ra n a n ve
Üçiitıeu Ders y?

sın ırlan an algı, saltık, h er tü r aşkınlıktan sıy rılm ış bir algı, fe-
nom en oloji an lam ın d a sa f fen om en olarak v erilm iştir.
O halde fenomenolojik indirgem e yolunda, her psikolojik yaşan­
tıya, kendi içkin özünü (tek tek alın d ığ ın d a) saltık verilmişlik olarak
ortaya koyan, sa f bir fen o m en karşılık gelir. "İçk in o lm ay an g erçek ­
liğ in ", fen o m en d e d ü şü n ü lm ek le birlikte o n d a içerilm eyen ve
aynı z a m a n d a ikinci a n la m d a v erilm em iş olan bir gerçekliğin
tüm kabulleri bir yan a bırak ılm ıştır, yani ask ıya alınm ıştır.
E ğ er böyle saf fenom enleri a ra ştırm a nesnesi y a p m a olanak­
ları varsa, bizim artık psikolojide, bu d o ğ a l, aşkın nesneleştiren
bilim de k alam ıyacağım ız açıktır. Ç ün k ü artık psikolojik feno­
m en leri, real d en en g erçek liğ e ait belirli olu p bitenleri (bunların
varlığı da tü m ü y le şü ph elid ir) araştırıp , o n lar üzerin e k o n u şm a­
yız; nesnel gerçek lik gibi birşey ister v aro lsu n ister olm asın, bu
tü r aşkıniıkların varsay ılm ası ister haklı Lster haksız olsun, biz
olan v e geçerli olan şeyd en sö z ed iy o ru z. İşte tam da bu tür sal­
tık verilm işlik lerd en söz e d iy o ru z ; bu saltık verilnıişlikler nesnel
gerçeklikle ilintili o lsalar bile, ilintili-olm ak o n lard a h erh angi bir
özn itelik tir, b u n u n la gerçekliğin varolduğu ya da varolmadığı konu­
su n d a hiçbir y arg ıd a b u lu n u lm u ş o lu n m az. B öylece şim diden
fenom enoloji kıyılarına d em ir atm ış b u lu n u y o ru z; bilimin a ra ş­
tırm a alanını v arsay m a sı gibi, fenom enolojide d e nesnelerin
v aro ld u ğ u varsayılm ış, a m a bu n esn eler bir Ben'in içinde, bir z a ­
m anlı d ü n y a içinde v a rsa y ılm a m ış, yaln ız saf içkin bakışla k av­
ran an saltık verilm işlik ler [olarak] v arsay ılm ışlard ır: Saf içkin
olan b u ra d a , öncelikle, fenomenolojik indirgem eyle belirlenm elidir:
Ben b u n u n la, aşkın olarak kastedileni d eğil, k endinde verilm iş
olanı v e o ld u ğ u gibi verilm iş olanı k a sted iy o ru m . A slında tüm
bu tü r k o n u şm alar, b u rad a g ö rü lm esi g erek en ilk şeyi, yani aş­
kın n esnelerin sö zd e-v erilm işlik leri ile fen o m en in kendisinin
saltık verilm işliği arasınd ak i farkı g ö rm e d e bir yol, bir ça re bul­
m a y a yöneliktir.
A m a şim d i yen i ü lkede sa ğ la m ad ım atab ilm em iz ve so­
n u n d a o n u n kıyısında k a ra y a o tu rm a m a m ız için yeni ad ım lar,
38 Fı’iıo m ’iıolojı Üzerine Beş Ders

veni d ü şü n ce le r gerek lid ir. Ç ü n k ü bu kıyı k ayalık tır v e ü zerin ­


d e, bizi k uşk u cu lu ğ u n fırtınasıyla tehdit ed e n belirsizlik b u lu t­
ları d o laşm ak ta d ır. B izim şim d iy e k a d a r sö y le d ik le rim iz tü m
fen om en ler için g e çe rlid ir, fak at akıl eleştirisi için biz d o ğ a l o la ­
rak yaln ızca bilgi fen o m en leriy le ilgilen iy o ru z. A m a bizim bu­
rad a o rtay a k o y a ca ğ ım ız so n u çla r, tüm fen o m en lere u y g u la n a ­
bilir, çü n k ü bu mııtatis m utandis tü m fen o m en ler için g e çe rlid ir.
Bilgi eleştirisi y a p m a k istem em iz, bizi b ir b aşlan g ıç n o k ta ­
sın a, sah ip olab ileceğim iz v e ö n celik le g erek sin im d u y a ca ğ ım ız
verilm işlik lerd en o lu şa n bir sa ğ la m z e m in e g ö tü rü r: Bilginin
özü n ü o rtay a çık arm a k için, d o ğ a l o la ra k , tü m kuşk u lu b içim le­
rind e d ah i b ilgiye verilmiştik olarak sah ip o lm alıy ım v e on a ö y le
bir b içim de sah ip o lm alıy ım ki, bu v erilm işlik , veri İm işlikler
sağ lıy o r gibi g ö rü n e n d iğ e r bilgilerin taşıdığı h içb ir so ru n lu y a ­
nı taşım asın.
Saf bilgi alanının v a rlığ ın d a n em in iz, şim d i o n u in celeyeb ili­
riz ve saf fen om en lere ilişkin bir bilim i, bir fenom enolojiyı k u ra­
biliriz. B un u n bizi h a rek ete g eçiren so ru n ların çö z ü m ü için bir
tem el o lu ştu rm ası g erek tiğ i açık d eğil m id ir? Şu açık tır ki, e ğ e r
bilgiyi kendim g ö rü rse m , ve o b ana g ö rm e d e , n asılsa ö y le v e ­
rilm işse, ben an cak o z a m a n bilginin ö zü n ü açık lığa k a v u ştu ra -
bilirim . Bilgiyi içkin olarak v e saf g ö rm e y le saf fen o m en için d e,
" s a f b ilin ç"te in celem ek z o ru n d a y ım : Bilindiği gibi on u n a şk m -
lığı tartışm alıd ır; bilginin yön eld iği n esn en in v arlığ ı, bilgi n es­
nesi aşkın o ld u ğ u için, b a n a v erilm e m iştir v e b u n a karşın bilgi­
nin yine d e nasıl v a rsa v ıld ığ ı, hangi a n la m a - e ğ e r bu tü r v a rs a ­
yım o la n a k lıy s a - sa h ip o ld u ğ u v e sah ip olab ileceği, özellikle bu
tartışm alıd ır. D iğ er y a n d a n , aşkının varlığın ı v e o n a u laşab il­
m eyi so rg u la sa m d a , aşk ın olan la k u ru lan bu bilgi ilişkisi yine
d e sa f fen om en d e k av ran ab ilen b irşey e sah ip tir. A şk ın olan la
bağlantılı o lm ak , h an g i a n la m d a an laşılırsa an laşılsın, fen o m e­
nin b ir iç ö zn iteliğ id ir. Sanki tü m ü y le saltık cogitationes'te n o lu ­
şan bir bilim sö z k o n u su y m u ş gibi g ö rü n m e k te d ir. S ö z k o n u su
ed ilen aşk ın lığm ö n ced en verilm işliğini bir y an a b ırak m ak z o ­
Üçuııcii Ders 39

ru n da old u ğ u m d an , bu kendini aşan yönelm enin anlamım ve a y ­


nı z a m a n d a , bu an lam la birlikte onun olanaklı geçerliliğini veya
geçerliliğin anlam ını başka n ered e inceleyebilirdim ? Bunu an la­
mın saltık olarak verildiği y erd e ve ilişki, o n ay lam a, d o ğ ru lam a
saf fenom eninde, geçerliliğin anlam ının kendisinin saltık veril-
m işliğe ulaştığı y erd e değil de, başka n ered e inceleyebilirdim ?
B urada içinizi hem en bir kuşku kaplar: Birşeyin d ah a işe ka­
rışm ası, geçerli aşkııılık gibi birşey v a rsa , geçerliliğin verilm işliği-
nın, cogitationun verilm işliği o lam ay acak olan nesnenin verilm iş-
liğini de b erab erin d e g etirm esi g erek m ez m i? A m a yine d e, hep
cogitationes olarak anlaşılan saltık fenom enlerin bilimi, gerekli
olan ilk şey d ir ve bun u n , en azın d an so ru n u n çö zü m ü n ü n ana
ö ğelerind en birini olu ştu rm ası gerekecektir.
B ö ylece b u rad a fetıom enoloji, sa f bilgi fen om en lerin in ö z ö ğ ­
retisi o larak bilgi fenom enolojisi a m a çla n m a k ta d ır. Bu a m a ç g ü ­
zeld ir. A m a fenom enoloji nasıl b aşlam alıd ır; nasıl olan ak lıd ır?
Y arg ıd a b u lu n m am g e re k iy o r, hem d e nesnel geçerli y a rg ıd a
b u lu n m am , sa f fenom enleri bilim sel o la ra k tan ım am g erek iy o r.
A m a her tiirlii bilim, kendi başına varolan nesneleri ve bununla da aş­
kın olanı bulgulamaya götürm üyor m u ? Bilim sel olarak b u lg u la­
n an kendi başın a [v a rd ır], onu ister (s a p ta y a ra k ) v a ro la n olarak
kabul e d ey im ister e tm e y e y im , en az ın d a n kendi başına m u tlak
olarak v a rd ır. Bilim le sa p ta n a n , bilim sel olarak tem ellen d irilm iş
olan şeyin n esnelliği, bilimi ta m a m la y a n bir ö ğ e olarak bilimin
ö zü n e a it değil m id ir? Bilimsel olarak tem ellen d irilen şe y d e
g en e lg e çe r d eğil m id ir? Peki b u rad a d u ru m n ed ir? Biz saf fe­
n o m e n ler alan ı içind e h arek et e tm e k te y iz . Ben n ed en alan d iy o ­
ru m ki: Bu d ah a çok Herakleitosça bir eb edi fen o m en ler e;/aşıdır.
B u ra d a ne söy leyeb ilirim ? G örerek şu n u sö y ley eb ilirim : İşte b u ­
rad ak i. O v a rd ır, o ld u ğ u n a h iç şü p h e y o k . Belki b unun d a ö te­
sin d e, bu fen om en in birşeyi öğ e o larak içerdiğin i v e y a b irşeye
ek len d iğin i, b irşeye ak arak g eçtiğin i v b .'n i söyleyeb ilirim .
A m a belli ki bu y a rg ıların "nesnel" geçerliliğine ilişkm hiçbir-
şey y o k tu r, on ların hiçbir " nesnel anlam"\ y o k tu r, bu y a rg ıla r
40 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

yaln ızca "öznel" doğruluk taşım ak tad ır. Bu y a rg ıla r " ö z n e l" o la ­
rak d oğru olm a savı taşıd ık ların a g ö re , bir a n la m d a , o n ların da
nesnelliğe sah ip olu p o lm ad ık ların ın araştırılm asın a biz b u rad a
girm ek istem iy o ru z . A m a y ü zey sel bir bakışla bile açık ça g ö ­
rü lü r ki, bilim ön cesi d o ğ a l y a rg ıların -d e y im y e rin d e y s e - sa h ­
neye k oydu k ları ve kesin b ilim lerin geçerli v arg ıların ın o ld u k ça
yüksek bir tam lık d e re ce sin e u laştırd ık ları o y ü ce n esnellik bu­
rad a hiç yok tu r. Saf g ö rm e y le verilen "işte o r a d a " vb. tü rü n d en
yargılara özel bir d e ğ e r y ü k le m e y e ce ğ iz .
Bunun da ö tesin d e, b u ra d a K an t'ın ünlü algı yargılar ı-deney
yargıları ayrım ın ı an ım say acak sın ız. Benzerlik çok açık tır. Ö te
y an d an , k en d isin de fenom enoloji ve fenom enolojik in d irg em e
k avram ı eksik o ld u ğ u ve kendisini p sikolojizm ile a n tro p o io -
jizm den tü m ü y le k u rta ra m a d ığ ı için K ant, b u ra d a y ap ılm a sı g e ­
reken ayrım ın en so n n o k tasın a u laşam am ıştır. E lb ette, bizim
için sö z konusu o lan , geçerlilik leri d en eysel ö zn ey le sın ırlan m ış
olan sırf öznel g eçerli y a rg ıla r d eğ il; nesnel g eçerli y a rg ıla rd ır,
yani genel o larak h er ö z n e için g eçerli olan y a rg ıla rd ır: D en ey ­
sel özneyi tü m ü y le bir y an a b ırak m ıştık ; tran szen d en tal tam -
algı, genel o larak bilinç ise, b izim için y ak ın d a h em en tü m ü y le
farklı ve hiç d e gizem li o lm a y a n bir an lam k azan acak tır.
T ek rar tartışm am ızın an a k on u su n a geri d ö n elim . Tekil y a r ­
gılar olarak fen om en olojik y arg ıların bize ö ğ re te ce k le ri pek bir-
şey yok tu r. A m a y a rg ıla r, özellikle d e bilim sel o larak geçerli
y arg ılar nasıl eld e ed ilecek tir? A y rıca bilimsel sö z c ü ğ ü bizi h e­
m en sıkıntıya d ü ş ü rü r. N esnellikle birlikte aşkmlık v e bu aşk ın -
lıkla d a on u n ne a n la m a g eld iğ i, olanaklı o lu p o lm ad ığ ı v e nasıl
olanaklı o ld u ğ u k uşkusu o rta y a çık m ıy o r m u ? Bilgikuramsal in­
dirgem e yolu yla aşkın ön kabulleri bir yan a b ırak ıy o ru z; çü n k ü
aşkm lık, olanaklı g eçerliğ i v e an lam ı açısın d an tartışm alıd ır.
Peki am a bilim sel s a p ta m a la r, bilgi k u ram ın ın fen om en olojik
sap tam aları h âlâ olanaklı m ı? A şkm lığın olan ağ ın ın tem ellen d i-
ıilm esin d en ö n ce bilgi k u ram ın ın h içb ir aşkın so n u cu n u n m e ş­
ru o lam ıy acağ ı ap açık d eğil m i? B ilgikuram sal epokhe, olanaklı
Üçiincii Ders -11

old u ğu tem ellen d irilm ed en h içb ir aşkınlığı geçerli sa y m a m a y ı


g erek tird iğ in e v e aşkınlığın olanaklılığının tem ellen d irilm esin in
kendisi, nesnel tem ellen d irm e biçim in de, aşkın kabulleri g e ­
rek tird iğ in e g ö re, bu d u ru m d a b u ra d a , fenom enoloji ve bilgi
k uram ın ı olan ak sız kılan bir kısırdön gü y e r a lm a k la d ır; ö y ley se
şu an a k a d a r ki sev d a boşa g itm iş d em ek tir.
Bir fenom enolojinin ve b u ra d a açık ça on un la bağlantılı olan
bir bilgi eleştirisinin o lan ak lılığ m d an h em en kuşk u ya d ü şm e ­
y e ceğ iz. Şim di bizi bu yanıltıcı k ısırd ö n g ü d en çık a ra ca k bir
ad ım a ih tiyacım ız v a r. A slm d a biz b u n u , iki an la m d a aşkın ve
içkin ay rım ın ı y ap a ra k ço k tan b aşarm ış b u lu n u y o ru z . A n ım sa ­
y acağ ın ız gibi, D escartes cogffahonun apaçık lığını (v ey a d ah a
z iy a d e , b izim kabul etm e d iğ im iz cogito ergo sum un apaçıklığını)
sa p tad ık tan so n ra , şu nu so ru y o rd u : Bu temel verilmişlikte beni
emin kılan nedir? Y anıt clara et distiııcta perceptiodur. İşte bu n ok ­
tad an çık arak [yola] d e v a m ed ebiliriz. B u rad a konuyu D escar-
tes'tan d ah a açık ve d erin bir b içim d e k av rad ığ ım ızı v e b ununla
d a ap açık lığın , clara et distincta perceptionun, bizim tarafım ızd an
sa f an la m d a k avran ıp anlaşıldığını sö y le m e m e gerek yo k tu r.
D escartes ile birlikte d ah a ileri bir a d ım (mutatis mutandis) a ta ­
biliriz: H er tekil cogitatio gibi, h e r z a m a n clara et distincta per-
ceptio y olu yla verilm iş olan şeyi d e sah ip len eb ilirim . D escar-
tes'ın 3. v e 4 . M ed itasy o n lar'ın ı, tanrı isp atların ı, veracitas d eiye
geri gid işlerin i vb .'n i a n ım sarsak , bizi kötü şey ler b ek lem ek te­
dir. Y ine d e siz (çok) kuşkucu ya da d ah a ziy a d e eleştirel olu n uz.
Biz saf cogitatio'nun verilm işliğini saltık verilm işlik olarak
kabul ettik, dış alg ıd a dış n esn elerin v erilm işliğin i -b u , şeylerin
kendi v arlığın ı verd iği id d iasın d a o lsa d a - d eğil. Şeylerin a ş-
km lığı on ları so rg u lam a m ız ı g erek tirm ek te. A lgının nasıl aşkın
olan a u y g u n d üşeb ileceğin i a n la m ıy o ru z ; a m a algın ın , reflektif
v e saf in d irg em ey e u ğ ra m ış içkin algı fo rm u n d a , içkin olana
u y g u n d ü şeb ileceğin i an lıy o ru z. Peki b un u n ed en a n lıy o ru z ?
Ç ün k ü g ö rm e v e k av ra m a y la k astettiğ im izi d o ğ ru d a n g ö rü y o ­
ru z ve d o ğ ru d a n k av rıy o ru z . K endisi o n d a v erilm em iş o ld u ğ u
42 Fenom enoloji Üzerim’ Keş Ders

birşeyi kasted en ve o lu p o lm a d ığ ın d a n , o ld u ğ u n u n nasıl a n la ­


şılm ası g erek tiğ in d en kuşku d u y u la n bir g ö rü n ü şe g ö z ö n ü n d e
sah ip olm anın bir an lam ı v a rd ır. A m a g ö rm e k v e g ö rm e y le
k avran an d ışında başka h içb ir şeyi k a stetm em ek ve hâlâ soru
so rm ak ve kuşku d u y m a k , işte bu an la m sız d ır. T e m e ld e b u,
şu n d an başka b irşey ifad e e tm e z : G ö rm ek , kendini v eren i k av ­
ram ak ; hakikî g ö rm e , hakikî k en d in d e verilm işlik kesin a n ­
lam d a söz konusu o ld u ğ u n d a v e bir v erilm em iş olanı k asted en
başka bir verilm işlik o lm a d ığ ın d a , bu en so n şey d ir. Bu saltık
apaçıklıktır; aşkın olan bir k a ste tm e d e , yani k a ste tm e d e , inan­
m a d a , h atta bir v erilm em iş olan ın d o lam b açlı tem ellen d irilm e­
sin d e, ap açık o lm a y a n , so ru n lu o lan , h atta tam am en b ilinm e­
yen birşey y e r alır; a m a b u rad a bir saltık v erilm işliğ in , k astet­
m enin, in an m an ın kendi verilm işliğin in d e sa p ta n a b ilir olm ası
bize y ard ım cı o lm a z : Bizim sa d e ce reflek siyon y a p m a m ız g e re ­
kiyor, son ra on u ö n ü m ü z d e b u lu ru z . A n cak b u ra d a v erilm iş
olan kasted ilen şe y d eğ ild ir.
A m a saltık ap açık lık , g ö rm e d e k i k end in i-verm işlik y aln ızca
tek tek y a şa n tıla rd a ve yaşan tın ın ö ğ e ve p a rçaların d a mı bulu ­
n u r, yani o işte şurada duranın g ö rm e y le o rta y a k o n m asın d a -
m ıd ır? Saltık verilm işlik ler olarak d iğ e r verilm işlik lerin g ö r­
m eyle k av ran m ası o la m a z m ı, ö m e ğ in gen ellik lerin , g ö rü le re k
ap açık verilm işliğe k a v u şa ca ğ ı, on u n h akk ın d ak i h e rh a n g i bir
kuşk u n un an la m sız o lacağ ı b ir gen elin .
K en d im izi, cogitatio'nun fen om en olojik olarak tek tek veril-
m işlikleriyle sın ırlam an ın ne k a d a r tu h af o la ca ğ ı, b izim D es-
ca rte s'ta n ö d ü n ç a la ra k o rta y a attığ ım ız, saltık açıklık v e d o ğ a l­
lıkla ayd ın latılm ış olan tüm ap açık lık d ü şü n cesin in geçerliğin i
yitirm esin d en d e an laşılacak tır. Z ira tek bir cogitatio d u ru m u n ­
d a , ö rn eğ in o a n d a y a şa n a n bir d u y g u d u ru m u n d a şu n u sö y le­
yebiliriz: Bu v erilm iştir, a m a asla en genel tü m cey i s ö y le m e y e
cesaret e d em e z d ik : İndirgem eye uğratılmış bir fenom enin verilmiş­
liği, saltık ve kuşku taşımayan bir verilm işliktir.
Ş üp h esiz bu y a ln ız ca siz e yolu g ö ste rm e k içindir. B ir bilgi
eleştirisinin olan ak lılığın ın , in d irg e m e y e u ğ ratılm ış cogitatio'lar-
Üçüncü Ders 43

d an başka d iğer saltık verilm işlik lerin tan ıtlam asın a d ay an m ası
gerek tiği an laşılm ak tad ır. D aha y ak ın d an b ak arsak , o n lar h ak ­
kında v erd iğ im iz ö zn e-v ü k lem y a rg ılarıy la ve şıınıı söylem ek le
biz zaten onları a şıv o ru z : Bu yargı fen om en in in tem elin d e şu ve
şu tasarım fen om en i; bu algı fenom eninin tem elin d e şu ve şu
öğ eler, renk içeriği vb . y a tm a k ta d ır d e rse k ; v e bu ö n erm eleri,
v arsay ıld ığ ı gibi, cogitationun verilm işliği ile en saf şekilde ku­
rarsak , p ek âlâ, kendisini dilsel ifad elerd e d e serg iley en m an tık ­
sal b içim ler yolu yla cogitationesin ötesin e g e çm iş o lu ru z . Bu,
yen i cogitationesin sa d e ce raslgele b ira ra v a g elm esiy le o lu şm a ­
yan b ir s ü p e r artıd ır. B izim h akkında ifad eler o rta y a k o y d u ğ u ­
m u z cogitationese yüklem li d ü şü n m e y le y en ileri katılabilir; yin e
de b u n lar, ifadenin nesnesin i, yiiklem sel içeriğ in i olu ştu ran co­
gitationes' ler değild ir.
K av ran m ası -e n az ın d a n kendisini saf g ö rm e d u ru m u n a so ­
kan ye tü m d o ğ al ö n y a rg ıla rı kend in d en u z a k tu tan birisi için—
d ah a k olay olan , yaln ızca tekliklerin d eğil, ayn ı z a m a n d a gen el­
liklerin, gen el nesnelerin ve gen el nesne d u ru m la rın ın, saltık kendinde
verilm işliğe ulaşabileceği bilgisidir. Bu bilgi, bir fenom enolojinin
olanaklılığı için h ay a tî ö n e m d e d ir. Ç ü n k ü fenom enolojinin saf
g ö rm e y le y ap ılan d ü şü n m e (çe rçe v e sin d e ) v e saltık verilm işlik
çe rçe v e sin d e öz çö z ü m le m e si v e öz a ra ştırm a sı olm ası, ona
özgü bir niteliktir. Bu zo ru n lu olarak on u n ö zn iteliğ id ir; çünkü
fen om en oloji, o lan ak ları, bilginin olan ak ların ı, d e ğ e rle n d irm e
o lan ak ların ı a y d ın la ta n , on ları tem ellerin d en h arek etle a y d ın ­
latan bilim v e y ö n te m olm ak ister; bu o la n a k la r genel olarak
tartışm alı o lan ak lard ır ve d o lay ısıy la o n ların araştırılm ası da
genel ö z ara ştırm a sıd ır. Ö z çö z ü m le m e le ri, eo ipso, genel ç ö ­
z ü m le m e le rd ir; öz bilgisi, ö z , nelik ü z e rin e , g en el n esn elere y ö ­
n elm iş b ilgid ir. B urası ise a p rio rid en sö z e tm e n in m eşru old u ğ u
y e rd ir. En azın d an d en ey sel olarak çarp ıtılm ış a priori k a v ra m ­
larını bir y a n a b ırak ırsak, a priori bilgi, s a f o la ra k g en el ö zlere
y ö n elen , geçerliliğini sırf ö z d e n alan bilgi a n lam ın a g elm ez m i?
44 Fenomenotoji Üzerine Beş Ders

Bu, h er d u ru m d a y e rin d e bir a priori k av ram ıd ır, e ğ e r kate­


go riler olarak belirli bir a n la m d a ilkesel an lam a sah ip olan tü m
k av ram ları ve bun u n da ö tesin d e, bu k a v ra m la ra d a y a n a n öz
yasaların ı, a priori k av ram ı altın a alırsak , yeni bir a priori kav­
ram ı o rtaya çık ar.
B u rad a ilk a priori k a v ra m ın d a kalırsak, bu d u ru m d a feno-
m enoloji, köken ler alan ın d ak i, saltık verilm işlik ler alan ın d ak i, a
prioriyle genel bakışla k a v ra n ıla n tü rlerle v e bu türleri d o ğ ru ­
d an göreb ilen b içim d e ay n ı tem el ü z e rin d e k u ru lan a priori
n esne d u ru m la rıy la ilgilen m ek d u ru m u n d a d ır. B ir akıl eleştiri­
sine, y aln ız teorik akıl d eğ il, ayn ı z a m a n d a p ratik akıl ve h er tür
akıl eleştirisine g id e n y o lla rd a , an a h ed ef ikinci a n la m d a k i a
prioridir; an a h edef, kendi kendini v eren ilkesel fo rm ları ve
nesne d u ru m ların ı sa p ta m a k v e bu k end in d e verilm işlik ler y o ­
lu yla da ilkesel a n la m id d iasıy la o rta y a çıkan m an tığ ın , etiğin
ve d e ğ e r felsefesinin k a v ra m v e y asaların ı g e rçe k le ştirm e k , d e­
ğerlen d irm ek v e v a rıla n s o n u ç la n g ö z d e n g e çirm e k tir.
Dördüncü Ders
- Y ö n e t i m s e l l i k l e A r a ş tır m a A l a n ı n ı n G e n i ş l e ­
ti lm e s i - G e n e l O l a n ı n K en d i K e n d in e Veril-
m i ş l i ğ i ; Öz Ç ö z ü m l e m e s i n e İliş k in F e l s e f î Y ö n ­
tem - A p a ç ık l ık D u y g u K u r a m ı n ı n E le ş t iris i ;
K e n d in d e V e r ilm iş lik O l a r a k A p a ç ık l ık - Reel
İ ç k in li k A l a n ıy la S ın ırlı K a l m a m a ; K o n u : Tüm
K e n d in d e V e r ilm iş lik

K endim izi y aln ızca bilgi fen om en olojisiyle sın ırlarsak , bu­
rad a sö z konusu olan , d o ğ ru d a n g ö rm e y le o rta y a çıkarılabilen
bilginin öziid ü r, yani -ço k a n la m lı "b ilg i" başlığının hepsini al­
tında to p la d ığ ı- fen om en lere ilişkin çok farklı bilgi tü rlerinin,
fenom enolojik in d irg em e ve kendi kendine verilm işlik ç e rç e v e ­
sin d e g erçek leşen g ö rm e y le o rta y a çık arılm ası ve çö z ü m se l a y ­
rım ıd ır. O h ald e so ru , bu fen o m en lerd e özsel olarak bulunanın
ve kurulanın ne o ld u ğ u ; on ların hangi fak tö rlerd en olu ştu k ları;
on ların , özsel ve saf içkin o larak , hangi bileşim o lan ak larını te­
m ellen dird ik leri ve b u ra d a n h an g i genel b ağ lan tıların o rta y a
çık tığıd ır.
Yine sö z k onusu olan y aln ızca reel içkin olan d eğil, aynı z a ­
m an d a yönetimsel anlamda içkin olandır. Bilgi y a şan tıları, -ö z le ri
g e r e ğ i- bir yönelim (in ten lio) taşırlar, b irşeyi k a ste d e rle r, şu v e ­
ya bu türd ek i bir n esneyle b ağlan tı k u rarlar. N esn e bilgi y a ş a n ­
tılarına ait o lm asa bile, bir n esn ey e y ö n elm ek , bilgi y aşa n tıla rı­
nın bir özelliğid ir. N esn e olan ise, ne reel o la ra k bilgi fen o m e­
nin de ne d e h erh an gi bir b içim d e cogitatio o larak b u lu n m a m a ­
sın a karşın g örü n eb ilir, g ö rü n ü şte bir tü r v erilm işliğ e sah ip ola­
bilir. B ilginin ö zü n ü açık lam ak ve b ilgiye ait o lan özsel b ağ lan ­
tıların k end in d e verilm işliğin i sa ğ la m a k ; bu iki yan ı d a a ra ştır­
m ak , bilginin ö zü n e ait olan bu ilişkiyi so ru ştu rm a k d em ek tir.
B ilm eceler, gizem li şey ler, bilgi n esnesinin en so n an lam ın a iliş­
kin so ru n la r, b un larla birlikte, şa y et bilgi y a rg ı v e re n bilgi ise,
bilginin kesinliği ya d a k uşk u lu olu şu ile ilgili so ru n la r v e bilgi
açık bilgi ise, bilginin n esn esin e u y g u n lu ğ u ile ilgili so ru n la r,
46 Fenomenolojı Üzerim■B ej Ders

b u rad a y er alm ak lad ır.


A slında Uim bu öz a ra ştırm a sı, h er d u ru m d a , açık ça gen ele
ilişkin ara ştırm a d ır. Bilinç ak ışın d a o rta y a çıkıp yok olan tekil
bilgi fen om en i, fen om en olojik sa p ta m a la rın n esnesi d eğ ild ir.
"B ilgin in k a y n a ğ ı"n a , gen el o la ra k bakılan köken lere, -k e n d ile ­
rind e karışık d ü şü n m e n in tüm an lam ını ve b u n u n so n u cu o la ­
rak da [v aro lm a ] hakkını g ö z d e n g eçirm ek ve d ü şü n m e n in ken­
di n esn esin d e sergiled iği tüm b ilm eceyi çö zeb ilm ek için g e re ­
ken genel ölçü tleri s e rim le y e n - genel saltık v erilm işlik lere y ö -
nelinm iştir.
Peki genellik, genel ö z le r ve bu ö zlere ait olan n esn e d u r u m ­
ları, b u n lar bir cogitatio gibi, aynı an la m d a k en d in d e verilm iş-
liğe gerçek ten erişeb ilirler m i? G enel olan, gen el olan olarak bilgiyi
aşmaz m ı? Saltık fen o m en o larak genel bilgi, elb ette v erilm iştir;
am a biz o n d a b o şu n a -s a y ıs ız olanaklı b ilgide, aynı içkin içe­
rikle, en kesin a n la m d a , ayn ı k alm ası g e re k e n - gen el olanı a rı­
yo ru z.
S o ru y u , d o ğ a l o la ra k , d a h a ö n ce y an ıtlad ığ ım ız gibi y an ıtlı­
y o ru z: Bu aşkınlık, d o ğ a l o la ra k , genel o lan a sah ip tir. Bilgi fe­
n om en in in , bu fen om en olojik tekliklerin h er reel p a rça sı yine
b ir tektir v e b ö y lece, hiç d e tek o lm ay an genel o lan , reel o larak
genellik bilincinde içerilm iş o la m a z . A m a bu aşk ın lığa itiraz
etm ek bir ö n y a rg ıd a n başka b irşey d eğ ild ir; b u , y an lış v e bilgi­
nin kendi k ay n a ğ ın d a n çık m a y a n bir bilgi an layışın ın s o n u c u ­
d u r. İşte, açıklık k azan d ırılm ası g erek en d e m u tlak fen om en in ,
yani in d irg em e y e u ğ ra tılm ış cogitatio'nun, tekil o ld u ğ u n d a n d e ­
ğil, fenom enolojik in d irg e m e d e n son rak i s a f g ö rm e d e kendini
saltık bir verilmişlik o la ra k o rta y a k o y d u ğ u n d an , bizim için bir
m u tlak k en d in d e v erilm işlik o ld u ğ u d u r. Saf g ö rm e y le işte bu
tür saltık verilm işlikleri v e d eğeri b u n lard an a z o lm a y a n g e n e l­
liği b u lu ru z.
G erçek ten d e d u ru m b öyle m id ir? G enel olan ın v erilm iş o l­
d u ğ u d u ru m la ra , yani g ö rü lm ü ş ve kend in d e v erilm iş bir tek
tem elin d e sa f bir içkin genellik bilincinin o lu ştu ğ u d u ru m la ra
Dördüncü Ders 47

bir g ö z atalım . K ırm ızıya ilişkin tek bir g ö rü y e veya birçok tek
g ö riiy e sah ib im , saf içkinliği elim d e tu tu y o ru m , fenom enolojik
in d irg em e y a p ıy o ru m . K ırm ızılığın, m asam ın ü zerin d ek i bir
k u ru lm a k ağıdının kırm ızılığındaki gibi, aşkın bir şey olarak
tam alg ılan ab ilecek başka an lam ların ı bir y an a b ırak ıy o ru m ve
saf g ö rm e y le kırm ızı d ü şü n cesin in an lam ın ı, in specie olarak
k ırm ızıyı, şu ve bu g ö rm e d e kendisiyle özdeş geneli k av rıy o ru m ;
artık tekler, şu veya bu k asted ilm iy o r, kasted ilen kırm ızının
k endisidir. Bunu g erçe k te n d e saf g ö rm e y le y a p sa k d a , hâlâ
kırm ızının kendisinin ne o ld u ğ u n d a n , b un u n la ne k asted ild i­
ğ in d en , o n un özü gereğ i ne o ld u ğ u n d a n kuşku d u y ab ilir m i­
yiz? O nu pekâlâ g ö rü y o ru z , işte o ra d a , bizim k astettiğ im iz şey,
bu kırm ızı çeşid i. Bir tan rı, sın ırsız b ir bilm e yetisi, kırm ızının
neliğine ilişkin on a genel olarak b akan kişiden d ah a fazlasını
bilebilir m i?
A y rıca e ğ e r bize iki çe şit kırm ızı, kırm ızının iki ay rı tonu v e ­
rilm iş o lsay d ı, şu n u n ve bun u n d iğ e rin e b en zer o ld u ğ u n u , bu
belirli tek tek kırm ızı fen om en lerin d e ğ il, a m a tü rlerin , tonların
b en zer o ld u ğ u n u sö y le y e m e z m iy iz; bu benzerlik ilişkisi b u ra ­
d a genel saltık bir verilm işlik d eğil m id ir?
O h ald e bu verilm işlik d e saf içk in d ir, a m a yan lış an la m d a ,
yani kendisi bireyin bilinç a lan ın d a b u lu n an a n la m ın d a içkin
değil. B u rad a psikolojik ö zn edek i s o y u tla m a ed im le rin d e n ve
bu ed im lerin içinde g erçek leştiği psikolojik k o şu llard an söz
ed ilm em ek ted ir. B u rad a sö z k o n u su olan , k ırm ızın ın genel
neliği v ey a an lam ı ve o n u n gen el g ö rm e d e k i verilm işliğ id ir.
K ırm ızıyı g ö rerek v e onu k end in e ö z g ü d o ğ ası içinde k a v ra ­
y arak , kırm ızı sö z cü ğ ü y le tam d a k a v ra n a n ı ve görü len i k astet­
tiğim izd e, h âlâ kırm ızının neliğinin v e y a k ırm ızın ın an lam ının
ne o ld u ğ u n u so rm ak v e b u n d an k uşk u d u y m a k nasıl an lam sız
ise, aynı b içim d e, bilginin neliği ve bilginin an a yap ısın a ilişkin
o larak , e ğ e r sa f g ö rm e v e ideleştirici bakışla fenom enolojik in­
d irg em e alanı içerisin d e ilgili ö rn ek fe n o m e n le r g ö z ön ü n d e ise
v e ilgili tür verilm işse, on u n [bilginin] a n lam ın ın ne o ld u ğ u n ­
48 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

d an hâlâ kuşkıı d u y m a k da a n la m sız d ır. A m a bilgi kırm ızı gibi


basit bir şey d eğ ild ir, on u n ço k farklı biçim ve tü rlerin in birbi­
rinden ayrılm ası g e re k ir; y a ln ız ca bu da d eğ il, bilgilerin birbir-
leriyle olan öz b ağlan tıları da araştırılm ak z o ru n d a d ır. Ç ü n k ü
bilgiyi an lam ak , bilginin -z ih in s e l b içim lere ilişkin farklı ö z tip­
lerinin belirli ö z ilişkileriyle s o n u ç la n d ığ ı- teleolojik bağlantıla­
rına genel açıklık k az a n d ırm a k d em ek tir. Bilim sel nesnelliğin
olanaklılığının ideal k o şu llan o larak her türlü d en ey sel girişim i
n orm olarak d ü z e n le y e n ilkelerin n ih aî ay d ın latılm ası d a bu­
nun içindedir. İlkelerin ay d ın latılm asın a ilişkin tü m a ra ştırm a ,
b ü tü n ü yle fen om en olojik in d irg em en in tekil fen om en lerin in z e ­
m inind e o lu şan ö z alan ın d a iş g ö rü r.
Bu çö zü m le m e , her a d ım ın d a , ö z çö z ü m le m e si v e d o la y sız
sezg id e k u ru lan genel n esn e d u ru m la rın ın ara ştırılm a sıd ır.
B öylece tü m a ra ştırm a a priori bir a ra ştırm a d ır; elb ette m a te m a ­
tiksel tü m d en g elim a n la m ın d a a priori d eğil. Bu a ra ştırm a y ı
nesneleştirici a priori b ilim lerd en a y ıra n , o n un y ö n tem i v e h e d e ­
fidir. Fenomenoloji görerek, aydınlatarak, anlam belirleyerek ve anlam
ayrımı yaparak yol alır. Fen om en oloji k arşılaştırır, a y rım y a p a r,
b ağlar, ilişkiye so k ar, p a rça la ra b öler, öğelerin e ay ırır. A m a h e r-
şeyi saf g ö rm e y le y a p a r. K u ra m la ştırm a z , m a te m a tik leştirm e z ;
z ira , tü m d en geîim li k u ram a n lam ın d a h içb ir açık la m a d a b u lu n ­
m az. İlkeler olarak n esneleştirici bilim in o lan ak lılığ m a eg em en
olan tem el k av ra m ve ilkeleri açık lay an (am a so n u çta kendi te­
m el k av ram ların ı v e tem el ilkelerini reflektif a y d ın la tm a n ın
nesnesi y ap an ) fen om en oloji, n esneleştirici bilim in b a şla d ığ ı
yerd e biter. Y ani fenom enoloji tam am en başka bir a n la m d a ve
tam am en başka ö d e v le ri, ta m a m e n başka yö n tem leri olan bir
b ilim dir. En sıkı fenom enolojik indirgem enin sınırları içinde görm e
ve ideleştirme işlemi, s ır f onu n özelliğidir; bu, yöntem olarak, esasen
bilgi eleştirisinin anlamına ve böylece her akıl eleştirisine (yan i aynı
za m a n d a d eğ erlen d irici v e p ratik akla) ait olduğu kadarıyla, fe-
nomenolojinin kendisine özgü felsefî yöntem dir. A m a akıl eleştirisi
y an ın d a, an cak şu n a asıl a n la m d a felsefe denebilir: D o ğ a m e ta ­
Dördünciı Ders 49

fiziğine v e tüm tinsel y a ş a m a ilişkin m etafiziğ e v e böylelikle de


en gen iş an la m d a m etafiziğin kendisine.
Bu tiir g ö rm e d u ru m la rın d a apaçıklıktan sö z ed ilir ve aslında
anlam lı ap açık lık k avram ın ı tan ıy an lar, onu ö z ü n d e k a v ra y a n ­
lar, bu tü r o lu p bitenleri g ö z ö n ü n d e tu ta rlar. E sas o lan , bir y a ­
n a b ırak ılam ıyacak olan , apaçık lığın g erçek ten g ö re n , d o ğ ru d a n
ve tam u y g u n olarak k av ray an bilinç o ld u ğ u , b unun d a tam
olarak k end in d e verilm işlikten başka bir şey ifade etm ed iğid ir.
Köken ara ştırm asın ın d eğ erin d en ço k sö z e d e n , bun u n so n u ­
cu n d a d a aşırı u sçu la r gibi asıl k ö k en lerden u zak d ü şen d eneyci
bilgi k u ram cıları, ap açık y a rg ılar ile ap açık o lm ay an y a rg ıla r
arasın d ak i tü m farklılığın, ap açık y arg ıların kendilerini g ö s te r­
dikleri belirli b ir d u y g u d a n g eld iğ in e bizi in an d ırm a y a çalışı­
y o rlar. A m a b u rad a bir d u y g u neyi açık lay ab ilir? Bir d u y g u ne
sağ lay ab ilir? O nun bize şö y le seslen m esi mi beklenecektir: D ur!
İşte h akikat! A m a n ed en bu d u y g u y a in an alım , bu inancın da
yin e b aşk a bir d u y g u tem eli mi o lm ası g erek ir? V e niçin 2 x 2 = 5
y arg ısın d a bu d u y g u tem eli y o k tu r? N e d e n on u n bu d u y g u te­
m eli o la m a z ? A slın d a bu d u y g u yü k lü tem el ö ğ retisin e nasıl
gelin ir? H em en şu sö y len ecek tir: M an tık ça k o n u şu lu rsa, aynı
y arg ı, ö rn eğ in 2 x 2 = 4 y arg ısı bana bir kez ap açık gelebilir, başka
b ir z a m a n s a g elm eyeb ilir; aynı 4 k av ram ı bir k eresin d e bana
sezgisel olarak apaçıklıkla v erilm iş olab ilir, başka bir k eresinde
ise y aln ız sem b olik ta sarım d a v erilm iş olabilir. B öylece içerik
o larak h er iki taraftan aynı fen o m en d ir, a m a bir y a n d a bir d e ğ e r
ü stü n lü ğ ü , d e ğ e r sa ğ la y a n b ir özn itelik, kendisini g ö steren bir
d u y g u [sö z k o n u su d u r]. A m a ben g e rçe k te h er iki y an d an ayn ı,
a m a biri d u y g u y la birlikte, d iğeri o n su z v erilm iş olan ayn ı şeye
m i sah ib im ? Fen o m en lere bakılırsa, h em en fark ed ilecek tir ki,
gerçek lik te h er iki d u ru m d a ayn ı fen o m en y er alm a m a k ta d ır;
bir o rtak y an a sahip olan iki ö z d e farklı fen o m en sö z k onu su ­
d u r. 2 x 2 'n in 4 o ld u ğ u n u g ö rü y o rsa m ve on u belirsiz sem bolik
y arg ıy la d ile g e tiriy o rsa m , b öylece ben bir eşitliği kastetm iş
o lu ru m , am a bir eşitliği k astetm ek , ay n ı fen o m en e sah ip olm ak
50 Fenomenolojı Üzerine Beş Ders

d em ek d eğ ild ir. H er ikisinin d e içeriği farklıdır, birinde ben g ö ­


rü y o ru m ve g ö rm e d e n esn e d u ru m u kendisi v erilm iştir; d iğ e ­
rinde ise sem bolik kanıya sah ib im d ir. B irinde s e z g iy e sah ib im ,
d iğ erin d e boş yön elim e.
Ö y ley se fark, h er iki tarafta d a o rtak olan b ir şeyin o lm a ­
sın d a m ı, yok sa aynı " a n la m ın " b irind e d u y g u tem eliyle, d iğ e ­
rind e on su z olm asın d a m ıd ır? Y u k arıd an fen o m en ler ü zerin e
k on u şm ak ve on ları k u rm ak y erin e y aln ızca o n ların kendisine
bakalım . D aha da basil bir ö rn ek v erelim : Ben e ğ e r b irind e canlı
g ö rü d e kırm ızıya s a h ip se m , d iğ e rin d e sem b olik boş y ö n elim le
kırm ızıyı d ü şü n ü y o rs a m , bu d u ru m d a reel o larak k arşım d a d u ­
ran her ikisinde d e aynı kırm ızı fen om en i m id ir -b irin d e d u y ­
g u y la d iğ erin d e d u y g u olm ak sızın ?
D em ek ki kişinin y aln ızca fen o m en lere b ak m ası v e on ların
tü m ü yle farklı o ld u kların ı, y a ln ız ca bizim an lam d iy e a d la n d ır­
d ığım ız h er iki tarafı ö z d e şle ştire n şe y v asıtasıy la b irleşm iş ol­
duklarını k avram ası g erek m ek ted ir. A m a farklılık, fenom enlerin
k en d isin d eyse, bu d u ru m d a a y rım için d u y g u gibi bir ş e y e g e ­
reksinim v a r m ıd ır? Bu farklılık, b irind e k ırm ızının k end in d e
verilm işliğin in , sayıların v e gen el sayısal eşitliklerin kendinde
verilm işliğinin b u lu n m asın d a v ey a özn el dile g etirilişiyle, bu
şeyleri tam u y g u n b içim d e g ö re n k a v ram a ile bu şey lere sah ip
olm an ın g erçek le şm e sin d e , d iğ e rin d e ise şey lerin yaln ızca kas­
ted ilm iş o lm asın d a m ıd ır? Bu d u y g u yüklü ap açık lığ a sem p ati
ile b ak am ay ız. Bu ap açık lık an cak kendisini sa f g ö rm e d e k anıt­
larsa v e a n cak saf gö rm e tam da bizim on a y ü k led iğ im iz ve
on u n la çelişen şey a n lam ın a gelirse, ap açık lık an cak o z a m a n
haklı çık ar.
A p açık lık k av ram ın ı k u llan arak şim d i şu n u d a sö y ley eb ili­
riz: cogitationun v arlığ ın a ilişkin ap açık lığ a sah ib iz v e ap açık lığa
sah ip o ld u ğ u m u z için, h içb ir bilm ece k a lm a z , yani aşkınlık bil­
m ecesi d e k alm az, ap açık lık artık bizim s o rg u su z su alsiz sah ip
olab ileceğim iz b irşey o larak g eçerlid ir. G enel ap açık lığ a d a d a ­
h a a z sah ip d eğ iliz, gen el nesneler v e nesne durum ları b iz d e ken­
Dördüncü Ders 51

d in d e veriim işlik ler haline g e liy o rla r, yani o n la r da ayn ı a n ­


lam d a k u şk u su z verilm iştir; tam da en kesin an lam d a, lam u y ­
gu n olarak kendi kendilerini verm işlerdir.
B una g ö re , fenom enolojik in d irg em e hiç de a ra ştırm a y ı reel
içkinlik alan ıy la, reel olarak sın ırlan m ış cogitationun saltık a la­
nıyla sın ırlam a an lam ın a g e lm e z ; fenom enolojik in d irg em e asla
cogitatio alanı ile sın ırlan m a an lam ın a g e lm e z , tam ak sin e saf
verilm işlik alan ıyla sın ırla n m a d ır; ü z e rin e y a ln ız ca k om ışu la-
m ay an ve yaln ızca k asted ilem iyen şe y le r ile alg ılan an şey ler
alan ıyla sın ırlan m a d eğ il, tam da kasted ild iği a n la m d a verilm iş
olanın ve k asted ilm iş olan şeylerin v erilm iş olm ad ığı, kesin a n ­
lam d a kendisi verilm iş olan ş e y le r alan ıyla sın ırla n m a d ır. Bir
tek sö zcü k le, sa f ap açık lık alan ıy la sın ırla n m a d ır, a m a s ö z cü ğ ü ,
d a r an lam ın d a, "d o la y lı ap açık lık ") ve h e rşe y d e n ö n ce d e geniş
an lam ıyla kesin o lm ay an an lam ın d ak i h er apaçık lığı d ışarıd a
b ırak acak b içim d e an lam ak k oşuluyla.
Saltık verilm işlik en son şe y d ir. G erçek te öyle o lm ad ığı hal­
d e, kişi k olayca birşeyin saltık olarak v erilm iş o ld u ğ u n u sö y le­
yip iddia ed ebilir. Saltık verilm işlik d e b elirsiz b ir b içim d e dile
g elm iş ve saltık verilm işlik te v erilm iş olabilir. Bir kırm ızı fen o­
m enini gö reb ileceğ im ve g ö rm ek sizin on u n ü z e rin e konu şab ile­
ceğ im gibi, aynı b içim d e kırm ızının g ö rü lm e si ü zerin e d e k on u ­
şab ilir ve kırm ızının g ö rü lm e sin e b akab ilirim , b öylece kırm ızı­
nın kendisinin g ö rü lm esin i g ö rm e y le k av ray ab ilirim . D iğer
y a n d a n , gen el olarak k en d in d e v erilm işliği y a d sım a k , tüm son
n o rm ları, b ilg iye an lam katan tü m tem el ö lçü tleri y a d sım a k a n ­
lam ın a gelir. A m a bu d u ru m d a h e rşe y in k u ru n tu old u ğ u n u
sö y lem ek v e an lam sız bir b içim d e bu tü r k u ru n tu n u n da ku­
ru n tu o ld u ğ u n u sö y lem ek v e b ö y lece gen el o larak k endim izi
k u şk u cu lu ğ u n an lam sızlığ ın a b ırak m ak g erek ird i. Ç o k d o ğ a ld ır
ki, bu şek ild e, y aln ızca tem elleri gö ren , g ö rm e y e , b a k m a y a , a p a ­
çıklığa an lam katan kişi, k u şk u cu y a karşı çıkabilir. G ö rm ey en
v e y a g ö rm e k istem ey en , k onu şan v e kendisi tartışan , a m a tüm
çelişkileri h em kabul ed en h em d e y a d sıy a n kişiyle h içb ir şe y
52 Fenomenolop ü zerin e Beş Ders

y a p ıla m a /- Şöyle vam t v e re m e y iz : "A p a çık "Iık gibi bir şeyin


o ld u ğ u n u , o, "a p a ç ık " y a d sım a k ta d ır; bunu şö y le y a p m a k ta d ır:
Tıpkı bir körün g ö rm e y i y a d sım a k istem esi gibi; v e y a d a h a iyi
bir örnekle, gö ren birinin, kendisinin g ö rd ü ğ ü n ü ve g ö rm e d iy e
birşeyin o ld u ğ u n u y a d sım a k istem esi gibi. Başka bir d u y u y a
sah ip olm adığını v a rs a y a rs a k , onu nasıl ikna ed eb ilird ik ?
Tek tek reel şe y le r, ö rn e ğ in cogitationun saltık tekleri o lm a ­
dığını artık b ildiğim iz saltık k end in d e v erilm işliğe sarılıp k alır­
sak, o za m a n , saltık verilm işliğin n erey e k a d a r u z a n d ığ ın a ve
kendini n ereye k a d a r y a d a h an g i an la m d a cogitationes v e onları
gen elleştiren genellik lerin alan ın a b ağ lad ığ ın a ilişkin so ru y u
so rm ak gerek ir. Tek saltık verilm işliği tekil cogitatioda v e reel
içkinlik alan ın d a g ö re n ilk v e en yak ın ö n y arg ı bir kez atıld ık ­
tan so n ra, aynı z a m a n d a o n d a n so n ra gelen v e h iç d e ö b ü rü n ­
den d ah a u zak bir ö n y a rg ı o lm a y a n , yaln ızca bu a la n d a n alın ­
m ış genel sezg iler içinde yen i k en d in d e v erilm iş n esn elerin g e ­
lişebileceği ö n y arg ısın ın d a terked iim esi gerek ir.
"R eflek tif alg ıd a, kendilerini bilinçli bir b içim d e y a şa d ığ ım ız
cogitationes saltık olarak bize v e rilm iştir"; sö z e b öyle b aşlan m ak
istenir; ve d ah a so n ra o n la rd a v e onların reel ö ğ e le rin d e teklere
ayrılan gen el olanı g ö reb ilir, g ö re n s o y u tla m a d a genellikleri
k avrayab ilir, saf olarak bu g en ellik lerd e tem el b ulan ö z b a ğ la n ­
tılarını, kend iliğin d en v erilm iş n esn e d u ru m la rı o la ra k , g ö re -
rek -b ağlan tı-k u ran d ü ş ü n m e d e bilebiliriz. H epsi b u d u r.
B ununla birlikte, k ök en lerin , saltık verilm işlik lerin g ö re n bil­
gisi için hiçbir eğ ilim , ço k d ü şü n m ek ten ve bu d ü ş ü n c e y le y a ­
pılan reflek siy o n d an s ö z d e ap açık lık lar y a ra tm a k ta n d a h a teh­
likeli d eğild ir. K en d in d e ap açık lık lar, ço ğu n lu k la asla açık ça
form ü le ed ilm ey en v e bu n ed en le d e g ö re n eleştiriy e konu
ed ilm eyen , d ah a ço k dile getirilm eksizin a ra ştırm a n ın y ö n ü n ü
belirleyen ve m eşru o lm a y a n bir biçim de sın ırlay an şey lerd ir.
Gören bilgi, anlama yetisini akla dönüştürm e peşinde olan akddır.
A n lam a yetisi b u ra d a s ö z e k arışm am alı, ö d e n m e m iş sen etlerin i
öd en m iş sen etlerin in a ra ş m a k arıştırm am alıd ır; o n u n , y aln ızca
Dördiincii Ders 53

h azin e kefaletine d a y a n a n b o z d u rm a v e h esap lam a y ö n tem i,


b u rad a h içb ir su retle so rg u la n m a m ıştır.
O h ald e m ü m k ü n o ld u ğ u n ca az an lam a yetisi, am a m ü m ­
kün o ld u ğ u n ca ço k saf sezgi (intuitio sine coıtıprehensione); bu bi­
z e g erçek ten d e, an la m a yetisinin bilgisi o lm a y a n zihinsel g ö r­
m ey i b etim leyen m istiklerin k onu şm asın ı h a tırlatm ak ta. A y rıca
asıl ustalık, sö zü saf olarak g ö re n g ö ze [b ırak m ak ta]; g ö rm e y le
sıkı b ağlantılı o lan aşkın k astetm ey i, s ö z d e birlikte v erilm iş ol­
m ayı, birlikte d ü şü n ü lm ü ş olanı ve buna eşlik e d e n refleksiyon
y o lu y la içine an lam katılm ış olanı d ışarıd a b ırak m ak tad ır. B u­
rad a h ep so ru lan soru şu d u r: Bu old u ğ u d ü şü n ü len , g e rçe k an­
lam d a v erilm iş m id ir, kesin an lam d a g ö rü lm ü ş v e k av ran m ış
m ıd ır v ey a o ld u ğ u v arsay ılan ın ötesine g itm e k te m id ir?
Bu kabul ed ild iğ in d e, gören ara ştırm a n ın iç algı d en en alan
içerisin d e v e b un u n ü z e rin e kurulan saf içkin, fen om en lerin i ve
fen o m en d u ru m ların ı id eleştiren bir so y u tla m a içerisin d e d e ­
vin diğini san m an ın bir kurgu olacağın ı h e m e n k av rard ık . N es­
nenin ço k farklı kipleri v a r ve b unlarla birlikte d e p ek çok ve-
rilm işlik kipi v e belki d e " iç a lg ı" d en en şe y a n lam ın d a v a r­
olan ların verilm işliği ile d oğal v e n esneleştirici b ilim lerin v a r­
olan ların ın v erilm işliğ i, b u n lard an yaln ızca b irisid ir; bun a kar­
şılık, v aro lan olarak n itelen m ey en d iğerleri d e, y aln ızca d iğ er
tü rlerin k arşısına k onu lab ild ik leri ve apaçıklıkta o n lard an ayrı-
labiidikleri için, pekâlâ verilm işliklerdir.
Beşinci Ders
- Z a m a n B ilin c in in K u ru lu ş u - Özün Apaçık Ve­
rilmişliği Olarak Özün Kavranılması; Tekil Özlerin ve
Genellik Bilincinin Kuruluşu - Kategoriyel Verilmiş-
likler - Sembolik Düşünülen Olarak Varolan —En Ge­
niş Çerçevesiyle Araştırma Alanı: Bilgide Nesnenin
Farklı Kiplerinin Kuruluşu; Bilgi ve Bilgi Nesnesinin
Karşılıklı İlişkisi Sorunu

Cogitationun ap açıklığını sa p ta y ıp , bunıı izleyen ad ım olan


genel olanın ap açık verilm işliğini kabul etm işsek , bu bizi d erh al
yeni a d ım la r a tm a y a g ö tü rü r.
Rengi alg ıla y a ra k v e in d irg em e y a p a ra k saf fen om en i, rengi
eld e e d e rim . S onra sa f so y u tla m a y ı g e rçe k le ştirirse m , "fe n o m e -
nolojik ren k "in k endisine, ö z e ulaşırım . A m a açık bir d ü şle m d e
d e, ayn ı b içim d e tam o larak bu ö ze sah ip o lm a z m ıyım ?
Anım sam aya gelin ce, bu d a hiç basit bir şey d eğ ild ir; bize
farklı n esn e biçim leri ile birbirine g e çm iş v erilm işlik b içim leri
su n m a k ta d ır. B ö ylece birincil d en en anımsanın ile h er algıyla z o ­
ru n lu o larak içiçe g e çm iş olan akılda tutmaı/a işaret edilebilir. Bi­
zim şim d i y aşad ığ ım ız bir yaşan tı, d o la y sız rel’lek siyon d a bize
nesn e o lu r ve bu y a şa n tıd a hep aynı n esn ey i g ö sterir: B iraz
ön ce y aşan an şey o la ra k v a ro la n ses, -g e ç m iş e g id erek ve o ra d a
da ayn ı nesnel anı k u r a ra k - hep ayn ı sestir. Ses k esilm ez d e sü ­
rerse v e sü rm esi esn asın d a aynı içerikle v e y a d eğişk en içerikle
kendini o rta y a k o y a rsa , o n un a y n e n sü rm e si v e y a d eğ işm esi
ap açık lık la (kesin sın ırlar içinde) k a v ra n a m a z m ı? Bu d a g ö r­
m enin saf şim d in in dışına çıkması ve artık şu a n d a v a ro lm a y a n
şey i, yeni şim d id e yön elim sel o larak k a v ra m a sı ve g e çm işe ait
belirli bir zam an sü resi h akk ın d a -a p a ç ık v e rilm işlik le - em in
o lu n m ası an lam ın a g e lm e z m i? Y in e b u ra d a , bir y a n d a n şim di
v aro lan v e ö n ce d e n v a ro lm u ş o lan , d e v a m ed en v e d eğişen
n esn e (olan ) farklılaşır; d iğ er y a n d a n d a şim d i ve g e çm iş fen o­
m en i, h er an ın d a bir şim di olan s ü rm e ve -iç in d e taşıdığı fark ­
lılaşm alar v e g eçird iğ i sürekli d e ğ işm e le rle , zamansal varlığı g ö -
56 Fenomenolo/t ü zerin e Beş Ders

riinüşe getirip b e tim le y e n - d e ğ işm e fenom eni farklılaşır. N esn e


olan (das Gegenständliche), h iç d e fen om en in reel bir p a rça sı d e ­
ğild ir; z a m an sallığ m d a n e sn e (o lan ), fe n o m e n d e asla b u lu n m a ­
y an ve fen om en d e yok o lu p g itm e y e n bir şe y taşır v e yin e d e
kendini fen om en d e k u rar. N esn e (o lan ) kendisini fen o m en d e
g ö sterir ve fen om en d e " v a ro la n " olarak ap açık verilm iştir.
Ö z verilm işliğin e g e lin ce , o y a ln ız ca , algı v e alg ıy la içiçe g e ­
çen ak ıld a tu tm a y a d a y a n a ra k , fen om en in k end isin den bir g e­
nel olanı -d e y im y e rin d e y s e - çık a rm a sıy la o lu şm a z ; tam ak si­
ne, o g ö rü n ü şe g elen n esn ey i genelleştirerek, n e sn e y e b ak arak
genellik verm esiy le o lu şu r: Ö rn eğ in gen el olarak z a m a n ı, genel
olarak sü rey i, genel o larak d e ğ işm e y i [o rta y a k o y a ra k o lu şu r].
A y rıca d ü şlem v e a n ım sa m a d a ö z verilm işliğin e tem el o lu ştu ­
rarak h izm et ed eb ilirler, o kendisi d e s a f o larak k av ran ab ilecek
o lan ak lar sa ğ la r; ayn ı a n la m d a , ö z verilm işliği bu e d im le rd e n ,
o n lard a reel o larak içerilm ey en g en ellik ler d e çık arır.
T am o larak a p a çık bir ö z k av ray ışın ın -k e n d is in i k u rm ak
için d a y an m ak z o ru n d a o ld u ğ u - tek tek g ö rü le re g e ri gittiği
açık tır; an cak tek tek g ö rü le re geri g itm ek , ö rn e k alın an teki,
şim di reel k arşıd a d u ra n o la ra k v e rm iş olan tek tek algılara geri
gitm ek d eğild ir. Ses niteliğin in , ses y o ğ u n lu ğ u n u n , renk ton la­
rının, ayd ın lığın ve b en zerlerin in fenom enolojik özleri kendili­
ğinden verilm iştir; ayn ı şek ild e, ideleştiren s o y u tla m a etkinliği,
ister alg ıy a d ayalı o larak , ister d ü şlem leri g ö z ö n ü n e getirerek
kendini g erçek leştirsin bu b ö y led ir; g erçek ya d a b aşk a tü rd en
her varolma savın m h e r iki d u ru m d a d a bir önem i yoktur. A ynı
şey y argı, ev etle m e , d eğ illem e, a lg ılam a, çık a rım d a b ulun m a
gibi g erçek an la m d a psişik veri tü rlerin e ilişkin ö z k av ray ışları
için de g eçerlid ir. D o ğ al o la ra k , ay n ı şe y bu tiir gen ellik lere ait
olan genel n esn e d u ru m la rı için d e g eçerlid ir. İki ses tü rü n d en
birinin d ah a alçak , d iğ erin in d a h a yü ksek olm ası v e bu ilişkinin
tersine çev rilem e y e n bir ilişki olm ası d ü şü n cesi g ö rm e d e o lu ­
şu r. Ö rn ek ler g ö z ö n ü n d e b u lu n m alıd ır, a m a algı n esnelerinin
v aro lm a tarzın d a d eğ il. A lgı v e d ü şle m ta sa rım la n öz in celem e­
Beşinci Ders 57

sin e tü m ü y le aynı m e sa fe d e d ir; h er ikisinde d e aynı ö z aynı bi­


çim d e görü leb ilir v ey a o n la rd a n so y u tlan ab ilir; v a ro lm a sa v la ­
rının bir ön em i yo k tu r. A lgılan an sesin y o ğ u n lu ğ u , niteliği vb.
şeylerle birlikte bir a n la m d a varolduğu, d ü şlem len m iş sesin, y a ­
ni tasarlan m ış sesin ise varolmadığı, birisinin ap açık bir b içim de
reel olarak algılan d ığı, d iğerinin ise a lg ıla n m a d ığ ı, aksine tek rar
an ım sam a d u ru m u n d a şim di o lm a y erin e g eçm işte o lm u ş o la­
rak k on u ld u ğu ve şim di de sa d e ce an ım san d ığ ı başka bir ince­
lem enin k o n u su d u r, öz ara ştırm a sı için ö n em li d eğ ild ir; bu a n ­
cak , öz araştırm ası işte tam bu ay rım ları -k i b u n lar d a verilm iş-
liğe s a h ip tir le r- g ö ste rm e k v e b u n lar h akkında genel d ü şü n ce ­
leri sa p ta m a k isterse sö z k o n u su d u r.
Bunun ötesinde şu g ay et açıktır ki, tem el alm an örnekler algı­
larla verilm iş o lsalar bile, algı verilm işliğine ayırded ici özelliğini
kazand ıran şey, yani varolu ş, g ö z ön ün e alın m az. A m a düşlem ,
algı gibi yalnızca öz incelem esi için iş g ö rm e z , o, ayrıca kendi
içinde tekil verilmişlikler d e barındırır görü n m ek ted ir, hem de g er­
çek olarak ap açık olan verilmişlikleri.
A n ım sa m a y a d ay a n a n a n b elirlem eler o lm aksızın s ırf düşlemi
ele alalım . D ü şlem len m iş bir renk, d u y u m la n m ış bir ren k a n la ­
m ın d a bir ren k d eğild ir. D ü şlem lenm iş bir ren gi, bu rengi d ü ş-
lem leyen b ir y aşan tıd an a y ırıy o ru z . (K a b a ca ifad e edilirse) ren ­
gin g ö z ü m ü n ön ü n d e b u lu n m ası bir " ş im d i" d ir, bir şim di v a r­
olan coğitatiodur; am a rengin kendisi şim d i v a ro la n bir renk d e ­
ğild ir, o d u y u m la n m a m ıştır. D iğ er y a n d a n o belli bir biçim de
verilm iştir d e, g ö zü m ü n ö n ü n d e d u rm a k ta d ır. T ü m aşkın a n ­
lam ların ı bir y an a b ırak arak , d u y u m la n a n renk gibi o d a in d ir­
gen ebilir; yan i o benim için artık k ağıd ın re n g i, ev in rengi,
b irşeyin ren gi an lam ın a gelm ez. H e r türlü d en ey sel v arlık savı
ask ıy a alınab ilir; b ö y lece onu " g ö r d ü ğ ü m " gibi, sanki "y a ş ı-
y o rm u ş u m " gibi alırım . A m a yine d e o , d ü şle m yaşan tısının
reel b ir p arçası d eğ ild ir, o, şim di g ö z ö n ü n d e b ulun an bir şey
d eğ il, g ö z ön ü n e g etirilen , ca n la n d ırıla n ren k tir; o â d e ta göz
ö n ü n d e d u rm a k ta d ır, am a reel bir k arşıd a d u rm a olarak değil.
kenom enoloji Üzerine Bet üer$

Fakat h erşeve rağ m en o g ö rü lm ü ş tü r ve g ö rü lm ü ş birşey o larak


bir an lam d a verilm iştir. B ö y lece ben on u fiziksel ya d a psişik
vnrolnıı olarak o rta y a k o y m a m ; o n u , hakikî bir cogitatio(da b u ­
lu n m a) an lam ın d a, v a ro la n o la ra k d a a lm a m ; çü n k ü b u, reel bir
şim d i, apaçıklıkla şim di v erilm iş olan olarak ıralan m ış bir ve-
rilm işliktir. D ü şlem lenm iş ren gin şu v ey a bu a n la m d a v e rilm e ­
m iş olm ası, on u n h içb ir b içim d e v erilm em iş olm ası an lam ın a
gelm ez. D ü şlem lenm iş renk g ö rü n ü r, üstelik kendisi g ö rü n ü r,
kendisini o rtay a k o y ar; onu g ö z ö n ü n e g e tirm e y le g ö re re k ,
on u n h ak k ın d a, onu o lu ştu ra n ö ğ e le r v e bu ö ğelerin b ağ la n tı­
ları h akkında y a rg ıd a b ulun ab ilirim . D oğal o larak b u n lar da
avnı an lam d a verilm iştir v e ayn ı a n la m d a genel d ü şlem y a ş a n ­
tısında "g e rç e k te n " v a ro la ra k -r e e l olarak k arşıd a d u ra n olarak
d e ğ il- yaln ızca "ta s a rım la n m ış " o larak v erilm iştir. G ö rü n ü şe
gelenin tekil ö zü n ü dile g etiren saf d ü şlem y arg ısı sırf içeriği
ifade edebilir: G erçek z a m a n d a k i g e rçe k varlığın v a ro lu şu , şim ­
d i, g eçm iş v e gelecek o lm a h ak k ın d a h içb ir bir y a rg ıy a v a rm a ­
d an şu n u söyleyeb ilir: Bu şu tü rd e n d ir,, şu ö ğ e le re sa h ip tir,
şöy le şöyle d eğ işm e k te d ir. O h ald e, v a ro la n hakk ın d a d eğ il, bi­
reysel öz hakkında y a rg ıd a b ulu n u ld u ğu n u söyleyebiliriz. İşte bu­
n un için, bizim gen eld e öz yargısı d iye n itelendirdiğim iz genel
öz yargısı, algı v e d ü şlem ay rım ın a bağım lı değildir. Algı varolu­
şu o rtaya koyar, a m a aynı z a m a n d a bir öze d e sah ip tir, v aro lan
olarak o rtay a koyulan içerik, g ö z le r ö n ü n e getirilenle aynıdır.
Varoluş ve özün karşı k arşıy a g etirilm esi, b u ra d a iki v a ro lm a
tarzın ın kendilerini iki v erilm işlik k ipinde g ö ste rm e sin d e n ve
bun ların b irb irin d en ay rılm ası g erek tiğ in d en b aşk a bir şey an ­
latm az. Bir ren gin sırf d ü şle m le n m e sin d e -r e n g i z a m a n d a b u ­
lu n an bir gerçek lik o larak o rta y a k o y a n - v aro lu ş sö z k onusu
d eğ ild ir; buna ilişkin h içb ir y a rg ıd a b u lu n u lm am ış ve d ü şlem in
içeriğin d e de bun a ilişkin h içb ir şey v erilm em iştir. A m a bu renk
g ö rü n m e k te d ir, o ra d a d u rm a k ta d ır, bir yargın ın - v e a p a çık bir
y a rg ın ın - özn esi o lab ilecek olan bir " ş u " d u r (bir v a ro la n d ır).
D em ek ki d ü şlem g ö rü le rin d e v e bu g ö rü le rd e tem el b ulan
Beşim i Ders 59

ap açık y a rg ıla rd a bir verilm işlik kipi kendini g ö sterm ek ted ir.
Tabii ki, k endim izi bireysel tekler a lan ın d a tu tarsak , bıı tü r y a r­
gılarla pek birşey y a p ıla m a z. Y aln ızca gen el öz yarg ıları k u rar­
sak , bilimin g erek tird iğ i tü rd en sağ lam nesnelliği eld e ed eriz.
A m a b u rad a m esele bu d eğ ild ir. B un u n la biz gü zel bir gird ab a
k apılm ış gib iyiz.
B aşlan gıç cogitationun apaçıklığı idi. Ç ü n k ü b u rad a sağ lam
bir tem eli, halis sa f varlığı b u lm u şu z gibi gelm işti. Sanki y al­
nızca u zan m ak v e g ö rm ek g e re k iy o rd u . Bu verilm işlikleri kar­
şılaştırıp a y rım la r y ap ılab ileceğ in e, b u ra d a özel gen ellik ler o r ­
taya çık arılab ileceğin e ve böylece ö ze ilişkin y a rg ıla r eld e ed ile­
b ileceğine, b ütün bun ların y ap ılab ileceğ in e insanın k o lay ca ev et
d iyesi g e liy o rd u . A m a şim d i, cogitationun s a f varlığın ın sıkı bir
in celem ede [bile] kendisini bu k a d a r basit b ir şey olarak o rtay a
k o y m ad ığ ı; D escarlesçı a lan d a bile farklı nesnelerin "k u ru l­
d u ğ u " g ö rü lm e k te d ir; k u rm a, içkin v erilm işlik lerin , ilk başta
g ö rü n d ü k leri gib i, bilinçte bir kutun u n için d e d u ru r gibi yalın
bir h ald e d u rm ad ık ların ı, kendilerini "g ö rü n ü ş le r " gibi o rta y a
k oyd u k ların ı g ö ste rm e k te d ir. D eğişken v e ço k tu h af yap ılarıyla
bu g ö rü n ü şler, k endileri n esn eler o lm a y a n v e nesneleri reel o la­
rak içerm eyen g ö rü n ü şle rd e -" v e r ilm iş lik " d enilen şeyin ö n ü ­
m ü zd e d u rm a sı için bu tü r v e y a p ıd a g ö rü n ü şle rin b u n lara d a ­
hil olm ası k o ş u lu y la - Ben için â d e ta n esn eler y a ra tırla r.
Birincil zaman nesnesi an ım sa m a y la birlikte alg ıd a k u ru lu r,
z a m a n yaln ızca b ö y le bir bilinçte v erilm iş olabilir. G enel o lan ,
algı v ey a d ü şlem ü zerin e k u ru lm u ş o lan genellik b ilincinde ken­
disini b ö y le k u rar; d ü şle m d e , a m a ay n ı z a m a n d a alg ıd a d a
v aro lu ş sa v ın d a n v a z g e çile re k , tekil öz a n la m ın d a , g ö rü içeriği
kendini k u rar. H em en a n ım sa n a ca ğ ı gibi, b u ra d a h e r ap açık
ö n erm en in ön k oşu lu o lan , k aleg o riy el e d im le r d e bun a eklenir.
B u rad a o rta y a çıkan vardır v ey a değil, aynı v e y a farklı, bir tek
v e y a çok sayıda, ve ya da veya gibi sö z cü k le rle yü k lem ve sıfat
vb. olarak ifade ed ilen k ategoriyel b içim ler, d ü şü n m e b içim le­
rine işaret e d e rle r; an cak bu d ü şü n m e b içim leriyle, e ğ e r o n lar
60 Fenmnenoloy Üzerine Beş Ders

u ygu n b içim de k u ru lm u şsa , sen tetik olarak d ü ğ ü m le n m iş an a


e d im le r tem elinde verilm işlik lerin -:ş u v ey a bu ontolojik biçi­
min n esne d u ru m la rın ın - bilincine v arılır. B u rad a d a sö z ko­
nusu nesnenin kendini " k u rm a s ı" , şö y le ya da b öyle b içim len ­
m iş d ü şü n m e ed im leri için d e g erçek leşir; k en d isin de hem v e ­
rilm iş o lm an ın , hem d e şeylerin saf olarak gö rü lm esin in g e r­
çekleştiği bilinç d e, içinde bu verilm işlik lerin ö y lesin e b u lu n ­
d uk ları boş bir kutu gibi bir şey d e ğ ild ir; ak sin e bilinç, gö ren bi­
linçtir, b u n lar -d ik k a t eld en b ıra k ılırsa - şöyle şöyle biçimlendirmiş
d ü şü n m e e d im lerid ir; d ü şü n m e ed im leri o lm a y a n , a m a d ü şü n ­
m e ed im lerin d e k u ru lm u ş olan şe y le r, bu ed im le rd e verilm iş-
liğe u laşırlar; ve aslın d a an cak böyle k u ru lm u ş o larak , k end ile­
rini nasıl iseler ö y le g ö ste rirle r.
A m a b u n lar m u ciz e d eğil m id ir? Bu n esn e-k u rıılm ası n ered e
b aşlar, n ered e b iter? B u rad a g e rçe k sın ırlar v a r m ıd ır? H er ta sa ­
rım lam ad a ve y a rg ıla m a d a , bir a n la m d a , bir verilm iştik g e r ­
çek leşm ez m i; şu v e y a bu şek ild e g ö rü le n (e n ), tasarım lan an ,
d ü şü n ü len h er bilgi n esn esi, bir verilm işlik ve bir ap a çık v eril-
m işlik d eğil m id ir? Bir dış cism in a lg ılan m asın d a cisim , diyelim
ki g ö z ü m ü z ü n ön ü n d ek i bir e v , alg ılan m ıştır d enir. Bu ev bir
aşk m lıktır v e fen om en olojik in d irg em ed en so n ra v a ro lu şu g e ­
çerliliğini yitirir. G erçekten ap a çık olarak v erilm iş o lan -b ilin ç
ak ışın d a o rta y a çık arak ve g eçip g id e re k - evin g ö rü n ü ş ü d ü r, bu
cogitatiodur. Bu ev fen om en in d e biz bir kırm ızı fen om en in i, bir
y e r k ap lam a fen om en in i vb .'n i b u lu ru z. B un lar ap açık v eril-
m işlik lerd ir. A m a bu ev fen o m en in d e bir ev in g ö rü n ü şe g eld iğ i,
tam da bu n ed en le algının bir ev algısı d iy e ad lan d ırıld ığ ı da
ap açık d eğil m id ir?; a y rıca gen el olarak ev d eğ il, özellikle bu e v ,
şu şu b içim d e b elirlen m iş v e bu belirlenm işlik içinde g ö rü n ü şe
gelen ev d ir. Ben ap açık y a rg ıd a b ulu n arak , "g ö rü n ü ş e g ö re
v eya bu algı an la m ın d a , ev şö y le şö y le d ir, a rd a v u z çatılı, tu ğla
bir b in a d ır" vb . d iy e m e z m iy im ?
A y rıca e ğ e r d ü şlem le A ziz G eo rg e adlı bir şö v a ly e n in bir ej­
d erh ay ı ö ld ü rd ü ğ ü gibi b ir k u rg u d a b u lu n u rsam , d ü şlem fe­
Beşinci Ders 61

nom en in in tam da A ziz G eo rg e'u g ö ste rd iğ i ve A ziz G eorge'ıı


şöyle şö y le b etim len m iş olarak tasarım lad ığ ı, hem de "aşkın bir
ş e y i" g ö sterd iğ i açık değil m id ir? B u rad a d ü şlem g ö rü n ü şü n ü n
reel içeriği hakk ın d a d eğ il, g ö rü n e n şeyin d u ru m u hakkında
ap açıklıkla y a rg ıd a b u lu n am az m ıy ım ? G ö z ö n ü n e g etirm ey le
nesnenin y aln ızca bir yanı, b azen şu b azen bu yan ı o rta y a çık ar;
am a n esn e ne olu rsa olsu n , şö v a ly e A ziz G e o rg e 'u n vb .'n in g ö ­
rü n ü şte y e r aldığı ve g ö rü n ü şte , g ö rü n ü ş ö lçü sü n d e , "v e rilm iş-
lik o la ra k " kendini g ö sterd iğ i ap açık tır.
Son olarak sembolik d ü şü n m e d en en şey . 2 x 2 'n in 4 o ld u ğun u
h erh angi bir sezgi o lm aksızın d ü şü n ü rü m . Bu m a te m a tik ö n e r­
m esini d ü şü n d ü ğ ü m d e n ve d ü şü n ü len in b u g ü n k ü h av ay la bir
ilgisi o lm ad ığın d an kuşku d u y ab ilir m iy im ? B u rad a ap açık lığa,
yani verilm işlik gibi b irşey e sah ip değil m iy im ? D aha da ileri
g ittiğ im izd e, hiçbir şeyin bize fayd ası o lm a z , belirli bir b içim de
çelişkili olanın d a , tü m ü y le an lam sız olanın d a " v e rilm iş " o ld u ­
ğu nu kabul etm ek d u ru m u n d a kalırız. Y u v a rla k bir d ö rtg en
-e jd e rh a y ı ö ld ü ren kişide o ld u ğ u g ib i- ne d ü şle m d e , ne de h er­
hangi bir d ış n esne gibi alg ıd a g ö rü n ü r; a m a pekâlâ yönelim sel
bir n esne o larak ap açık o ra d a d ır. Ben " y u v a r la k bir d ö rtg e n d ü ­
şü n m e " fen om en in i reel içeriğin e g ö re b etim leyeb ilirim ; am a
y u v arlak d ö rtg en o n un içinde b u lu n m a z ; fak at on u n d ü şü n ü l­
d ü ğ ü v e bu şek ild e d ü şü n ü le n e bu tü r yu v arlak lık v e d örtk ö-
şeliliğin y ü k len d iğ i v ey a bu d ü şü n m e n in n esn esin in y u v arlak
ve ayn ı z a m a n d a d ö rt köşeli o ld u ğ u ap açık tır.
Bu en so n sırad a o rta y a k o n an v erilm işlik lerin , hakikî an ­
lam d a asıl v erilm işlik ler o ld u ğ u n u n sö y len d iğ i san ılm asın ; b ö y ­
le o lsay d ı h er algılan an , ta sa n m la n a n , u y d u ru la n , sem b olik ola­
rak tasarım lan an her tü rlü k u rg u ve sa çm a lık "a p a ç ık v e rilm iş"
o lu rd u ; b u ra d a büyük güçlüklerin olduğuna dik kat çekilm iş ol­
su n. İlke olarak bu g ü çlü k le r bizim on ları a çık la m a d a n , gerçek
apaçıklık ne kadarsa, verilmişlik d e o kadardır d e m e m iz i en g elley e­
m ez. Fak at esas b ü yü k so ru n , apaçık lığın gerçek leştirilm esin d e,
apaçıklık içinde gerçek ten v erilm iş olan ile v erilm iş o lm ay an ın ;
62 I rııom enoloji Üzerim’ Beş O n s

hakikî o lm ay an bir d ü şü n m e n in b u rad a ap açık lığ a ne kattığının


ve b unun içine verilm işlik tem eli o lm aksızın neyi so k tu ğ u n u n
sal olarak sap ta n m a sı o lacak tır.
B u rad a y ap ılm ay a çalışılan , ra sg e le g ö rü n ü şle ri v erilm iş o la­
rak sa p ta m a k d eğ il, verilm işliğin ö zü n ü ve farklı n esn e kipleri­
nin k urulm aların ı gü n ışığına çık arm ak tır. H er fen om en in ken­
di n esne ilişkilerinin o ld u ğ u ve h er fen o m en in , -b u bir ilk öz
a n la y ışıd ır- reei an la m d a b iraray a g etird iğ i ö ğelerin toplam ı
olan , kendi reel içeriği o ld u ğ u k esindir; d iğ e r y a n d a n fen o m e­
nin yön elim sel nesnesi, ö z ü n ü n tü rü n e g ö re şö y le ya da böyle
k u ru ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü b ir nesnesi v a rd ır.
Bu konu gerçek ten ap açık lığ a k avu şlu ru lab ilirse, o z a m a n
bu apaçık lığın bize gerekli olan h erşeyi ö ğ retm esi g erek ir; bu
ap açık lık ta, bu "y ö n e lim se l içte o lm a m a "n ın esasen ne an lam a
geldiğinin v e o n un d ü şü n m e fen om en in in asıl içeriğiyle ne iliş­
kisi o ld u ğ u n u n açık lığa k a v u şm a sı g erek m ek ted ir. O n u n hangi
b ağlam d a g erçe k ve hakikî ap açık lık olarak o rta y a çıktığını ve
bu b ağ lam d a g erçek v e hakikî verilm işliğin ne o ld u ğ u n u g ö r­
m eliyiz. O n d an so n ra ö n em li o lan , hakikî verilmişliğin farklı kiple­
rinin, d ah a d o ğ ru s u , nesnenin farklı kiplerinin k uruluşu ve onların
birbiriyle ilişkilerinin ortaya çıkarılması olacak tır: cogitatio'nun ve-
rilm işliğinin, taze an ım sam ay la canlılığını sü rd ü re n cogitatio'nun
verilm işliğin in , fen om en al ak ışta sü ren g ö rü n ü ş birliğinin veril-
m işliğinın, ay n ı şey in değişm esinin verilm işliğin in , " d ı ş " a lg ıd a ­
ki şeyin verilm işliğin in , d ü şle m ve tek rar an ım sa m a n ın farklı
b içim lerin in , ayn ı b içim d e, sen tetik o la ra k b irleşen birçok algı
ve d iğ e r tasarımların tu tarlı bağlan tıların ın v erilm işliğin in . E l­
b ette mantıksal verilm işliklenn, genelliklerin, yüklem lerin, nesne
durum larının vb .'n in v erilm işliğin in d e; ayn ı z a m a n d a b ir saç­
malığın, bir çelişkinin, bir varolmamanın v b .'n in verilm işlik lerin in
de. H e r y e rd e verilm işlik v a rd ır, on d a ister y aln ız ta sa rım la n ­
m ış olan v e y a hakiki v a ro la n , ister real v e y a ideal v a ro la n , is­
terse olanaklı o lan v e y a o lan ak sız olan kendisini g ö ste rsin , v e ­
rilm işlik h er y e rd e bilgi fenom enindeki verilmişlik, k elim enin en
Beşinci Ders

gen iş an la m ın d a , bir d ü şü n m e fen om en in d eki verilm işlik tir; ve


öz incelemesinde öncelikle bu mükemmel karşılıklı ilişki araştırılmalıdır.
G enel olarak nesnenin ö z ü , yaln ızca bilgide, tüm tem el bi­
çim lerin e g ö re in celen eb ilir; o y aln ızca bilgide verilm iştir, y al­
nızca bilgide ap açık görü leb ilir. A slın d a bu apaçık gö rm en in ken­
disi, en kesin anlamda bilgidir; n esn e de bir to rb ad a d u ru r gibi
bilginin için d e d u ra n bir şe y d e ğ ild ir; bilgi, her y erd e tü m ü y le
boş bir b içim m iş gibi, içine bir şu bir bu şey konulan, hep aynı
kalan boş [bir] torba d eğ ild ir. T am ak sin e, v erilm işlik te g ö rü y o ­
ru z ki, nesne bilgide kurulmaktadır, n esnen in ço k farklı tem el bi­
çim lerin in , v e rici bilgi ed im leri v e g ru p la rın ın , bilgi edim leri
arasın d ak i b ağlan tıların farklı tem el b içim lerinin de b irbirlerin­
den ay rılm ası g erek m ek ted ir. Bilgi e d im le ri, d ah a gen iş ele alın­
d ığ ın d a, g en el olarak d ü şü n m e ed im leri, bilinç ak ışın d a o rtay a
çıkıp so n ra k aybolan, b ağ lan tıların d an kopuk tek tek şey ler d e ­
ğild ir. Bilgi ed im leri, esas olarak b irb irleriyle bağlantılı bir bi­
çim d e , teleolojik birliktelikler ve y e rin e g e tirm e , g ü çle n d irm e ,
o n a y la m a v e bun ların k arşıtların a ilişkin b ağ lan tılar o rta y a
k o y m ak tad ır. A n lam a yetisin e u y g u n bir birlik serg iley en bu
bağlantılar ço k ö n em lid ir. N esn eyi k uran b u n lard ır; b un lar asıl
an lam d a v eren v e v e rm e y e n ed im leri, sırf ta sarım lam a v ey a
d ah a çok sırf in an m a ve a n la m a ed im lerin i m an tıksal olarak
b irb irlerin e b ağlar ve ister g ö rü y e d ay alı d ü şü n m en in olsun,
isler g ö rü y e d a y a n m a y a n d ü şü n m en in o lsu n , aynı n esn ey e iliş­
kin ed im lerin in çeşitliliğinin birliğini sa ğ la rla r.
İlk defa bu b ağ lan tılard a, bir h a m led e d eğ il, y a v a ş y a v a ş g e ­
lişen bir sü re çte , nesnel bilimin n esnesi, ö n celik le de real z a-
m a n sal-u zam sal gerçek liğin nesnesi k u ru lu r.
Bilginin ö zü n e ve bilgi ile bilgi nesnesinin karşılıklı ilişkisinin
an lam ın a ilişkin b ü yü k so ru n ları a y d ın la tm a k için, tüm b un lar
in celen m eli, saf ap açıklık alanı içinde in celen m elid ir. B aşlan ­
gıçtak i so ru n , öznel olan psikolojik yaşantı ile bu yaşantıda kavranan
kendinde gerçeklik - ö n c e real gerçek lik ve d a h a so n ra m a te m a tik ­
sel ve d iğ e r ideal g e rç e k lik le r- arasındaki ilişki idi. Ö ncelikle g ö ­
64 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

rülm esi g erek en , köklü s o ru n u n bilgi ile n esn e a ra sın d a k i iliş­


kiye k ad ar geri gitm esi g e re k tiğ id ir -a m a bu in d irg e m ey e u ğ ­
ratılm ış an lam ın d a o lm a lıd ır-; buna g ö re sö z k onu su o lan , in­
san bilgisi d eğ il, ister d en ey sel B en'e ister bir real d ü n y a y a iliş­
kin olsu n , herh angi bir v a ro lu ş savı o lm ak sızın , g en el olarak
bilgidir. Ö n ce an laşılm ası g erek en , g e rçe k te n ön em li s o ru n , bil­
ginin enson anlamlandırılması s o ru n u d u r v e b u n u n la birlikte,
olanaklı bilgiyle karşılıklı ilişkisinde n eyse o olan n esn e s o ru ­
n u d u r. Bunun da ötesin d e an laşılm ası g erek en , bu so ru n u n y al­
nız saf ap açıklık ala n ın d a , en so n n o rm la r alan ın d a - o n l a r saltık
verilm işlik ler o ld u ğ u n d a n - çö z ü lm e si g erek tiğ id ir. H erşey i a y ­
d ın latan tüm b ağlılaşım ların an lam ın ı b elirlem ek için, tek er te­
ker tüm tem el bilgi b içim lerin in v e b ilm ed e tü m ü y le ya d a kıs­
m en verilm işlik k azan an n esnelerin tem el b içim lerin in g ö rm e
y ön tem iy le ayd ın latılm ası g e rek m ek ted ir.
EKLER

Ek I1
Bilgide d o ğ a verilm iştir, a m a ayn ı z a m a n d a k u ru m la n ve
k ültü r eserleri içinde insanlık d a v erilm iştir. B unların hepsi bili­
nir. A m a d e ğ e rle r ile istem ler d e, n esnen in an lam ını kuran
ed im o larak , kültür bilgisi içind e y e r alırlar.
Bilgi, B enin d eğ işen y a şa n tıla rın a , d eğişen etkilenim v e e y ­
lem lerin e g ö re d eğişen a n la m la , n esn ey e ilişkindir.
Form el mantıksal an lam ö ğ retisi v e geçerli a n la m la r olarak
d o ğ ru tü m celer öğretisin in y an ısıra, d oğal tavır içinde başka do­
ğal, bilimsel araştırmalar da v a rd ır: A n a n esne türlerini sap tıy o ­
ru z v e örn eğ in saf fiziksel d o ğ a y a , ilkece gen el o larak on a, (h em
k en d isin de hem d e d o ğ a nesneleri olarak d iğ erleriy le ilişki­
sin d e) d o ğ a n esn esin e o rta d a n k a ld ırıla m a y a ca k b içim de ne
aittir d iye d ü şü n ü y o ru z . D oğa ontolojisi y a p ıy o ru z . Bunu y a ­
p ark en an lam ı, yani d o ğ a bilgisinin nesnesi olarak bir d o ğ a
nesnesin in geçerli an lam ın ı, bu bilgide o ld u ğ u d ü şü n ü le n nes­
nenin an lam ı o larak ele alıy o ru z: O n su z olanaklı bir d o ğ a n e s­
nesi -k i bu olanaklı bir dış d o ğ a d en ey in in n e s n e s id ir- d ü şü ­
n ü lem ez. O h ald e biz dış d eneyin anlam ını (n esn e sayılanı), h em
d e on un hakikatindeki an lam ı, yok ed ilem ez (dilsel) öğelere göre
onun hakikî y a d a geçerli v arolm asın dak i anlam ı tartışıyoruz.
A y n ı şek ild e bir sanat yapıtının sanat yapıtı olarak hakikî anla­
mını v e belirli bir sa n a t yap ıtın ın kend in e ö z g ü an lam ını ele alı­
y o ru z. İlk d u ru m d a bir sa n a t yap ıtının " ö z ü " n ü saf genelli­
ğ in d e; İkincisinde ise g erçek ten v erilm iş olan san at yap ıtın ın
g erçek içeriğin i, y an i belirli bir nesnen in (hakikî v a ro la n o larak ,
hakikî b elirlen im lerin e g ö re ), ö rn eğ in B e e th o v e n 'in b ir senfonisi
gibi, b ilinm esiyle aynı olan şeyi in celiy o ru z. A yn ı şek ild e, genel
olarak bir d ev letin ö zü n ü v e y a d en ey sel o la ra k , g en el özellik­
lere v e y a tü m ü y le bireysel olan b elirlen im lere g ö re , belirli bir

1 Bu daha sonraları yapılmış bir ektir (1816?). s. 47'ye ek.


66 Fenomenoloıı Üzerine Beş Der s

çağ d ak i A lm an d ev letin in ö z ü n ü , yani "A lm a n D ev leli"n i, bu


tek, nesne ed in ilen varlığı in celiy o ru z. B un u n k o şu tu , örn eğin
lek nesne o larak y e ry ü z ü n ü n d o ğ al b elirlen im id ir. O h ald e d e ­
n eysel a ra ştırm a la r, d en ey sel y asalılık lar v e tek ler y an ın d a,
yalnız biçim sel gen ellik te d eğ il, içerikli o lan , hakikî geçerliliği
olan ontolojik a ra ştırm a la rım ız d a v ar.
Saf öz ara ştırm a la rı ya h içb ir z a m a n ya d a pek istisn aî olarak
tam bir saflıkla y ap ılm ışla rd ır. En azın d an kimi bilim sel a ra ş ­
tırm a g ru p la n bu y ö n d e g itm e k te d irle r; hem d e kendilerini d o ­
ğal zem in d e tu tarak . B una ek o la ra k , gene) v e y a ilgili nesne
alanıyla bağlantı içinde bilgi y aşan tıların a v e B en-etkinliklerine
yön elen psikolojik a ra ş tırm a : Ö zn el y o lla ra , bu tü r nesnelerin
bize nasıl u laştığ ın a, ö zn en in bu n esn elerle nasıl bir ilişki içinde
o ld u ğ u n a , bu n esn elerd en nasıl böyle " ta s a rım la r" k u rd u ğ u ­
m u za, b u rad a hangi özel e d im v e (d e ğ e rle r v e re n v e istençli)
yaşan tı türlerinin rol o y n a d ığ ın a yön elen psikolojik a ra ştırm a .
D evam edelim :
N esn elerin kendi v arlığ ın a u laşm a o lan ağı so ru n u , ilkin y al­
n ızca d o ğ a açısın d an h assastır. D oğanın biz on u bilerek birlikte
olalım ya d a o lm a y a lım kendi başına o ld u ğ u , kendi y o lu n d a
v ü rü d ü ğ ü söylen ir. Biz in san ları, bedenleri (b ed en sel ifadeleri)
y o lu y la, yan i fiziksel n esn elerin d e tan ıy o ru z; ayn ı şek ild e san at
y ap ıtların ı v e d iğ e r k ü ltü r nesnelerin i ve de to p lu m sallık ları ta­
n ıy o ru z. Ö ncelikle ö yle g ö rü n ü y o r ki, e ğ e r d o ğ a bilgisinin nasıl
olanaklı o ld u ğ u n u bir an lay ab ilsey d ik , tü m d iğ e r b ilgilerin ola-
naklılığı d a psikoloji v asıtasıy la an laşılır olab ilird i. A m a bilen
kişi kendi ru h sal yaşan tısın ı d o ğ ru d a n , d iğerlerin i d e b en ze-
şim lere g ö re "ö z d e ş le y im "le ö ğ re n d iğ in d e n , psikoloji ay rıca
g ü çlü k çık arm a z . Bilgi k u ram ın ın yak ın z a m a n a k a d a r y ap tığ ı
gibi, biz d e k endim izi d o ğ a bilgisi k uram ıyla sın ırlay alım .
Ekler 67

Ek II 1
Bir d e ğ iştirm e v e ta m a m la m a girişim i: Benim [şim di] nasıl­
sam öyle o ld u ğ u m u , g eçm işte n asılsam ö y le o lm u ş o ld u ğ u m u
ve gelecek te nasıl o lacak sam ö yle o lacağ ım ı v a rsa y a lım ; bu­
n un la birlikte g ö rm e , d o k u n m a ve tüm d iğ e r algılarım d an hiç­
birinin eksik olm ad ığın ı v a rsa y a lım ; bilerek algılayıcı sü re çle ­
rim d en , k av ram sal d ü şü n ce le rim d e n , tasarım ve d ü şü n ce y a ­
şan tılarım d an ve y a şan tılarım d an hiçbirinin eksik olm adığını
v a rsa y a lım , on ların hepsini kendi s o m u t b ü tün lük leri, belirli
d ü zen v e b ağlan tıları içinde v a rsa y a lım ; b u n u n y an ın d a hiçli­
ğin, m u tlak an la m d a hiçliğin v a ro lm a sın a ne engel olabilirdi?
H erşeye g ü cü yeten bir tanrı v e y a şey tan benim ru h u m u öyle
y a ra tm ış v e içini öyle içeriklerle d o ld u rm u ş olab ilir ki, ru h ta
o ld u k ları v arsay ılan n esn eler ru h un içine d ışarıd an gelm iş o la ­
bilir, n esnelerin hiçbiri aslınd a v a r olm ay ab ilir. Belki benim d ı­
şım d a şe y le r v a rd ır, a m a benim g e rçe k sa y d ık la rım d a n hiçbiri
benim d ışım d a d eğild ir. Belki d e kesinlikle hiçbir şey benim d ı­
şım d a d eğild ir.
A n cak ben g erçek şeyleri, benim d ışım d ak i şey leri, hangi
g ü v e n ce y e d a y a n a ra k v a rsa y ıy o ru m ? D ış algının sağ lad ığ ı g ü ­
v en ce y e d a y a n a ra k m ı? En basil bakış bile, en yüksekteki gök
cisim leri ev re n in e k a d a r, beni sa ra n çe v re y i k av rar. A m a belki
b unların h ep si rü y a d ır, d u y u y an ılm asıd ır. Bu v e şu görü leb ilen
içerik ler, bu ve şu tam alg ılay ım (apperzeption), bu ve şu y arg ılar,
v erilm iş olan b u d u r; hakikî a n la m d a tek v erilm iş olan b u d u r.
Bu aşm an ın b aşarılm ası için alg ıd a bir apaçıklık m ı v a rd ır? A m a
bir ap açık lık belirli b ir psikolojik özn itelik ten b aşka bir şe y d e ­
ğild ir. A lgı ve ap açıklık özn ileliği, işte v erilm iş olan b u d u r ve
bu k o m p lek se niçin bir şeyin u y g u n d ü şm esi g erek tiğ in in açık ­
lan m ası g ü çtü r. O h ald e şu nu sö y ley eb ilirim san ırım : A şkın
olanı çık a rıy o ru z , çık arım larla d o lay sız o la ra k v erilm iş olanı
a şıy o ru z ; verilm iş olanla v erilm em iş-o lan ı tem ellen d irm ek ,

1 47. sayfaya ek.


68 Fenomenoloji Üzerine Beş Ders

|işte] bu tü m ü y le çık arım ların b aşarısıdır. T em ellen d irm en in


böyle bir şeyi nasıl yap ab ild iği so ru su n u bir y an a b ırak ırsak,
so ru y u pekâlâ y an ıtlay ab iliriz: Ç ö z ü m se l çık arım ların h içb ir
y ard ım ı o lam az , [çünkü] içkin olan aşkın olanı k a p sa m a z . A m a
bireşim sel çık arım lar, d e n e y çık arım ların d an başka ne olab ilir­
lerdi. D eneyle ed in ilen , d en ey in d ay an ak ların ı su n a r, o şu d u r:
Akılsal olasılık d a y a n a k la rı, d en ey i edinilen için d eğ ild ir, a m a
pekâlâ y aln ızca d eneyi ed in ileb ilecek olan içindir. A m a ilke o la­
rak, aşkın olanın d en ey i e d in ilem ez.
Ekler 69

Ek III1
A çık o lm a y a n , bilginin aşkın olanla ilişkisidir. A çıklığa ne z a ­
m an , n ered e sah ip olab ilird ik ? Onıı g ö reb ileceğ im iz şekilde bu
ilişkinin özü bir y erd e ve z a m a n d a v erilm iş o lsay d ı, o z a m a n
(söz konusu bilgi tü rü n ü n b aşarıldığı y e rd e ) bilginin nasıl
m ü m k ü n o ld u ğ u n u k avrard ık . D oğal o la ra k , bu talep d ah a
b aştan tü m aşkın bilgi için yerine getirilem ez v e b öylece aşkın
bilgi de olanaksız gibi g ö rü n m e k te d ir.
Z ira kuşkucu şöyle d er: Bilgi, bilinen n esn ed en farklıdır. Bilgi
verilm iştir, bilinen nesne v erilm em iştir; hele ki aşkın denilen
n esn eler alan ın d a hiç v erilm em iştir. Buna karşın bilgiden n es­
n eyle b ağlan tı kurm ası ve onu bilm esi b ek len m ek ted ir; bu nasıl
açık lan ab ilir?
Bir im gen in bir şe y e nasıl u y g u n d ü ştü ğ ü n ü an lad ığ ım ıza
inanırız. A m a onun im ge o ld u ğ u n u , an cak şey lerin d e bize im ­
geler gibi verildiği d u ru m ların o lm a sıy la , birisini d iğ erleriy le
k arşılaştırarak biliriz.
A m a bilgi, nasıl o lu r da kendi d ışın d a bu n esn ey e u laşabilir
ve bu ilişkiden hiç şü p h e y e d ü şm ek sizin em in olab ilir? Bilginin
içkinliğini yitirm ek sizin y aln ızca d o ğ ru y u d eğ il, aynı z a m a n d a
bu d o ğ ru lu ğ u da kanıtlayab ileceği nasıl a n laşılm alıd ır? Bu v a r­
lık, bu k anıtlam a olan ağ ı, benim sö z k onusu bir küm enin bilgi­
sin d e, bilginin neyi b aşard ığ ın ı, b u ra d a on u n neyi g ere k tird i­
ğini g ö reb ilm em i şa rt k oşar. E ğ e r d u ru m b ö y ley se, bilginin ola-
naklılığını an layab iliriz. A m a aşkm lık kimi bilgi n esnelerinin
ana özelliği ise, o z a m a n şeylerin d u ru m u n e o lacak tır?
O h ald e bu bakış, aşkınlığın belirli n esn elerin an a özelliği o l­
d u ğ u n u , aynı tü rd en bilgi nesnelerin in h içb ir z a m a n içkin o la ­
rak verilm ed iğin i v e verilem iy eceğ in i v a rs a y m a k ta d ır. Ve tüm
bu an lay ış, içkin olanın kendisinin so ru k onu su o lm ad ığın ı ön
koşul o larak alm ak tad ır. İçkin olan ın nasıl bilinebileceği an laşı­
lır b irşey d ir; am a aşkın olanın nasıl bilindiği an laşılır b irşey d e ­
ğildir.

1 63. sayfaya ek.


70 Fenomenolojt Üzerine Beş Ders

M e tin d e G eçen L a tin ce ve


E sk i Y u n a n ca T e rim le rin T ü rk çe le ri

c la ra e t d is tin c ta p e r c e p tio (s. 7 3 ): açık ve seçik algı.


co g ita tio (s. 34): d ü şü n m e , d ü şü n ce .
c o g ita tio n e s (s. 34): d ü şü n m ele r, d ü şü n celer.
c o g ito e rg o su m (s. 7 3 ): d ü ş ü n ü y o ru m , d em ek ki v arım .
d a tu m (s. 68): v eri, verili şey.
e o ip so (s. 75): k end iliğin d en, b iz z a t o n un la.
e p o k h e (s. 55): yargı v erm e k te n k açın m a. B u rad a "d ü n y a n ın
varlık savın ın a y ra ç içine a lın m a s ı" a n lam ın d a kullanılıyor.
in co n cre to (s. 67): so m u t o la ra k .
in sp e cie (s. 78): tek liğin de, tek o larak .
in te n tio (s. 77): yön elim .
in tu itio sin e c o m p re h e n s io n e (s. 84): an lam a o lm aksızın sezg i,
m e ta b a sis (s.36): ö te y e g e çm e , ö tey e y ö n e lm e , a şm a,
m e ta b a sis eis allo g e n o s (s.6 5 ): başka bir alan a atla m a (g e çm e ),
m u ta tis m u ta n d is (s. 7 0 ): gerek li d eğişikliklerle, gerekli d eğ işik ­
likler yap ıld ık tan so n ra.
n u lla 'r a ' in d ig e t ad e x is te n d u m (s. X X I): v a ro lm a k için başka
hiçbir şey e gerek sin im d u y m a y a n .
p h a in o m e n o n (s. 4 4 ): fen o m en , "g ö rü n ü ş e g e le n ".
real (s. 35): gerçek .
reel (s. 3 5 ) : asıl, hakiki.
su m co g ita n s (s. 6 7): ben d ü şü n erek v arım .
v e ra cita s d ei (s. 7 3): tanrının hakikati.
Ekler 71

M e tin d e S ık ça G eçe n K im i Ö n e m li
K a v ra m la ra İlişk in A ç ık la m a la r

A p açık lık (Evidenz): Apaçıklık soru n u H usserl'in tüm y ap ıtla­


rında ele aldığı bir konu olup, "a p a çık lık " k av ram ı "y ö n elim sel-
lik" yan ın da H usserl'in ikinci temel k avram ıd ır. H u sserl'e g ö re
apaçıklık raslantısal, bazı y arg ılara eşlik ed en ilineksel bir d uygu
değildir. D oğru yargılara iliştirilebilecek bir psikolojik nitelik de
d eğildir. A paçıklık, d o ğ ru lu ğ u n yaşan tısınd an başka birşey d e­
ğildir. D oğru lu ğu n yaşantısı ise, bir ideal varolan ın gerçek bir
ed im d e yaşan m asın d an başka bir an lam a gelm ez (L U , 1. cilt,
s.1 9 1 -1 9 2 ). H usserl "so n tem elde her hakikî ve bilim sel bilginin
apaçıklığa d ayan d ığın ı, an cak y eterin ce apaçıklığın sağlandığı
d u ru m d a bilginin m ü m k ü n o ld u ğ u n u " sö y ler (C M , s. 29). Eğer
ben bir m asayı, buradak i m asayı g ö rü y o rsa m , benim onu g ö rd ü ­
ğ ü m , onun orad a d u rd u ğ u apaçıktır. "B ir şeyi g ö rü y o ru m , onu
algılıyoru m . Ben şeyi g ö rü y o ru m , on u n varlığını değil. A m a şe­
yin v aro ld u ğ u n a ilişkin apaçıklığa sa h ib im " (H usserlian a 3 , Ek
XXVI11, s. 417). Kısaca her orijinal algı ap açık tır; kendilerinde söz
konusu şeylerin oldukları gibi o rta y a konuldukları tü m yargılar
ap açık tır (W ilhelm Szilasi, E in fü h ru n g in die Phänomenologie Ed­
m und H usserls, T üb in gen : M ax N ie m e y e r V erla g , 1959, s. 53).

a p rio ri, a p o ste rio ri: "Ö n s e l" ve " s o n s a l" o larak çev ril m ey ip,
d iğ e r birçok d ild e y ap ıld ığ ı gibi, a y n e n b ırakıldılar.

A şk ın (Transzendenz): Bilincin sın ırların ı aşa n . (H u sserl b unun


y an ın d a ikinci bir aşk ın lık tan d a h a sö z etm e k te d ir. Bu, "saltık
ve açık verilm iştik, saltık k end iliğin d en v erilm işlik " an lam ın ­
d ak i içkinliğin karşıtı olan aşkınlıktır. H u sse rl'e g ö re , "a p a ç ık
o lm a y a n , n esn eye yön elen v e y a on u v a rs a y a n , a m a kendisini
g ö re m e y e n h er tür bilgi bu an la m d a aşk ın d ır.)

B a ğ lıla şım (Korrelation): Karşılıklı ilişki, k o rrelasy o n .

d a tu m : "V e ri" olarak çe v rilm e y ip a y n e n bırakıldı.

e p o k h e : " Y a r g ı verm ek ten k a çın m a " an lam ın a g elen bu sö zcü k


d e çev rilm ed en ay n e n bırakıldı. " E p o k h e " b u ra d a , "d o ğ a l d ü n ­
72 Fenomenolojt Üzerine Beş Ders

yanın v a ro ld u ğ u n u , hem d e benim on u d u y u la rım la alg ıla d ı­


ğım gibi v a ro ld u ğ u n u " sa v la y a n "d o ğ a l tav ır a lm a n ın " genel
varlık savın ın a y ra ç içine alınm ası a n lam ın d a k u llan ılm ak tad ır.

F a n te z i (Phantasie): D ü şlem , h ay alg ü cii.

G örü (A nschauung): Bu sö z cü k , "g ö rm e k , se y re tm e k , b a k m a k "


(sch au en ) kökü yle olan bağlan tıyı d a açık ça g ö ste rd iğ in d e n ,
d ah a önceki kimi çe v irile rd e yap ıld ığı gibi " g ö r ü " v le k arşı­
landı.

İçk in (Im m anent): Bilincin sın ırları içinde kalan, aşkın o lm a y a n .


(H u sserl b unun y an ın d a ikinci bir içkinlik k a v ra m ın d a n d a h a
sö z etm ek ted ir. Bu, "sa ltık v e açık verilm işlik , saltık kend iliğin ­
den v erilm işlik " an lam ın d a içkinliktir.)

İn d irg e m e ( Reduktion): B u rad a, sö z cü ğ ü n kullan ılagelen a n la ­


m ın d a bir in d irg e m e ya da az a ltm a sö z k onu su d eğ ild ir;
H u sserl bu sö zcü k le "tra n sz e n d e n ta l b en 'in d ü n y a y ı yen i baş­
tan k uran bilinç ed im le rin e , 'co g ito 'la rm a geri g itm ey i, bunu
y ap ark en d e tran szen d en tal-fen o m en o lo jik o lm a y a n h erşey d en
a rm m a "y ı an latır. " İn d irg e m e " 'sa l b en 'e g itm e , 's a f b e n 'e ait
o lm ay an h erşeyi bir y an a bırak m ak tır.

N esn e (Gegenständlichkeit): "N e sn e llik " d iy e çe v rilm e si h e m o-


n un tam karşılığını o lu ştu rd u ğ u h em d e onun " G e g e n s ta n d "
sö zcü ğ ü n d en ay rılm asın ı sa ğ la m a k için d ah a u y g u n o lu rd u ;
a m a H u sserl'in sö z c ü ğ e yü klediği an lam ı d a d ü şü n e re k onu
" n e s n e " o larak ç e v ird im . B uradak i "n e s n e "n in , ş e y , kendi ba­
şına bilinç d ışın d a v a ro la n an lam ın d a kullanılan " n e s n e " s ö z ­
cü ğ ü y le d e k arıştırılm am ası g erek iy o r. H u sse rl'd e " n e s n e " h ep
k u ru lan , bilen ö zn e tarafın d an bilinçte k u ru lan bir v a ro la n d ır;
y an i bir bilinç v arlığ ıd ır.

Ö z, n elik (W esen, Essenz): H u sserl çev irisin i g ü çleştiren sö z cü k ­


lerin b aşın d a bu sö z cü k g eliy o r. G enellikle " ö z " d iy e T ü rk çeleş-
tirilen bu sö z cü ğ ü , - " ö z " sö z cü ğ ü n ü n içerdiği an lam b elirsiz­
liklerinin fark ın d a o lm a m a v e b u n d an rah atsızlık d u y m a m a
r a ğ m e n - ben d e ço ğ u y e rd e " ö z " olarak çe v ird im . A m a bazı
Ekler 73

y e rle rd e "n e lik " d iy e k arşılam an ın d a h a u y g u n old u ğ u n u d ü ­


şü n erek on u "n e lik "le k arşılad ım .

Ö z g ö rü ( W esensschau, Idealion): G ö rm e , özü g ö rm e , özü s e y re t­


m e, belirli bir a n la m d a , saf iııtuition an lam ın d a " s e z g i". H us-
serl'e g ö re "ö z ü g ö rm e " alg ıd an ne d a h a z o rd u r, ne d e on dan
d ah a fazla "m istik g iz le r" taşır. E ğ er biz "re n k "i sezgisel olarak
tam açık lığa, lam v erilm işliğe g etirirsek , bu d u ru m d a verilm iş-
lik bir " ö z " d ü r . A vnı b içim d e, biz sa f g ö rü d e , alg ıd an algıya gi­
d erek , alg ılara b ak arak , algının k end in d e ne o ld u ğ u n u veril­
m işliğe g etirirsek , b öylece algıyı, ö z olarak algıyı g ö rerek k av­
ram ış o lu ru z. Sezgi (Intuition), görü sel bilincine v arm a nereye
k ad ar gid erse, "ö zü g ö rm e " v ey a ldeation d a oray a k ad ar gider.
G örm e özü öz varlığı olarak k av rar, v aro lan (Dasein) olarak değil.

S ezg i (Intuition): B uradak i se z g in in , sö z cü ğ ü n genel kullanı­


m ındaki an lam ın a u y g u n d ü şm e se d e, bunu yin e d e " s e z g i"
sö z cü ğ ü y le k arşılam ay ı u y g u n b u ld u m . "S e z g i" felsefe d ilinde
bu yükü d e k aldıran bir sö z cü k , en a z ın d a n b ana ö yle g eliyor.

T a m a lg ı (apperzeption): A lgının algısı a n la m ın d a kullanılan bu


sö z cü ğ ü , "bilin çli a lg ı" d iy e çe v irm e k belki d a h a u y g u n o lu rd u ;
a m a felsefe dilind e kulian ılageldiği gibi " ta m a lg ı" o larak ç e v ­
rildi.

V e rilm iş lik (G egebenheit): H u sserl'in en sık k ullandığı ve en te­


m el k av ram la rın d an olan bu k av ram ı d a , d a h a ö n ce y ap ılan
k arşılam alara u yarak , "v e rilm işlik " d iy e çe v ird im . H usserl bi­
linçten, bilen özn ed en ayrı bir v a ro la n d a n sö z ed ilem iy eceğ i
için, " v a r o la n " sö z cü ğ ü y erin e "v e rilm iş lik " sö z cü ğ ü n ü kulla­
nır. V a r d ed ik lerim iz olsa olsa kimi v erilm işlik lerd ir, özn ey e,
bilinç ed im lerin e v erilen lerd ir. B un u n ö te sin d e bir "v a ro -
la n "d a n d a sö z ed ilem ez.

Y ö n e lim s e llik (Intentionalität): H u sse rl'in B re n ta n o 'd a n (on u n


da sk olastik felsefed en) ö d ü n ç ald ığı bu sö z cü k le H u sserl, bilinç
yaşan tıların ın ya d a bilinç ed im lerin in an a yapısını o rta y a k o y ­
m ay a çalışır. H u sserl bu s ö z cü ğ ü , fen o m en lerin yap ıları g ereğ i
74 Fenomenolojı Üzerine Beş Der s

hep "b irşey in bilinci" o lm a la rın ı, h ep b irşeye g ö n d e rm e y a p ­


m alarını an latm ak için k ullan ır. H er bilinç yaşan tısı bir nesneyi
içerir; her bilinç yaşan tısı "b irşey in b ilincidir", bütün bilinç yö-
nelim seldir.
Ekler 75

H u sse rl'in H u s s e rlia n a D iz isin d e


Y a y ım la n a n T ü m Y a p ıtla rı

C ilt I. Cartesianische M editationen und Pariser Vorträge (D es-


carte sçı M ed itasy o n la r v e P aris K o n feran sları). Y a y ım la y a n S.
S trasser, 1950.

C ilt II. Die Idee d er Phänomenologie. F ü n f V orlesungen (F en o m e-


noloji T asarım ı. Beş D ers). Y a y ım la y a n W . Biem el, 1950.

C iltI II. Ideen zu einer reinen Phänomenologie und phänomenologi­


schen Philosophie. Erstes Buch. A llgeim ene E in fü h ru ng in die reine
Phänomenologie (Saf Bir Fenom enoloji ve Fen om en oiojik Felse­
feye İlişkin D ü şü n celer. Birinci K itap. Saf Fen om en olojive Gi­
riş). Y ay ım lay an W . B iem el, 1950.

C ilt IV . Ideen zu einer reinen Phänomenologie und phänomenologi­


schen Philosophie. Zweites Buch. Phänomenologische U ntersuchun­
g en zu r Konstituion (Saf Bir Fenom enoloji ve Fenom enoiojik Fel­
sefeye İlişkin D ü şü n celer. İkinci K itap. K u rm a y a İlişkin
Fen om en oiojik A ra ş tırm a la r). Y a y ım la y a n W . Biem el, 1952.

C ilt V . Ideen zu ein er reinen Phänomenologie und phänomenologi­


schen Philosophie. Drittes Buch. D ie Phänomenologie und Funda­
m ente der Wissenschaften (Saf Bir Fen om en oloji v e Fenom enoiojik
Felsefeye İlişkin D ü şü n celer. Ü çü n cü K itap. Fenom enoloji ve
Bilim lerin T em elleri). Y a y ım la y a n W . Biem el, 1952.

C ilt V I. Die Krisis der europäischen Wissenschaften und die trans­


zendentale Phänomenologie. Eine Einleitung in die phänomenologi­
sche Philosophie (A v ru p a Bilim lerinin Krizi ve T ran szen d en tal
Fen om en oloji. Fen om en oiojik Felsefeye G iriş). Y ay ım lay an W .
B iem el, 1954.

C ilt V II. Erste Philosophie (1 9 2 3 /2 4 ). Erster Teil. Kritische Ideenge­


schichte (İlk Felsefe. Birinci K ısım . E leştirel D ü şü n ce T arih i). Y a ­
y ım lay an R. B oeh m , 1959.
76 Fenomenolop Üzerine Beş D en

C ilt V III. Erste Philosophie (1 9 2 3 /2 4 ). Zw eiter Teil. Theorie d er


phänomenologischen Reduktion (İlk Felsefe. İkinci K ısım . Fen o-
m enolojik İn d irg em e K u ram ı). Y a y ım la y a n R. B o eh m , 1959.

C ilt IX. Phänomenologische Psychologie. Vorlesungen Som m ersem es­


ter 1925 (Fenom en olojik Psikoloji. 1925 Y az D önem i D ersleri).
Y ay ım layan W . Biem el, 1962.

C ilt X. Z u r Phänomenologie des inneren Zeitbew ußtseins (1 8 9 3 -


1917) (İçsel Z a m a n Bilincinin Fen om en olojisi). Y a y ım la y a n R.
Boehm , 1966.

C ilt X I. Analysen z u r passiven Synthesis. A u s Vorlesungs- und


Forschungsm anuskripten 1 9 1 8 -1 9 2 6 (E d ilgin B ireşim e İlişkin Ç ö ­
z ü m lem eler. 1 9 1 8 -1 9 2 6 Y ılların d an K alan D ers v e A ra ştırm a
N otları). Y ay ım la y a n M. Fleisch er, 1966.

C ilt XII. Philosophie der Arithmetik. M it ergänzenden Texten (1890-


1901) (A ritm etik Felsefesi. Ek M etinlerle). Y ayım layan L. Eley,
1970.

C ilt X III. Z u r Phänomenologie d er Intersubjektivität. Texte aus dem


Nachlaß. Erster Teil: 1 9 0 5 -1 9 2 0 (Ö zn elerarasih k Fenom enolojisi
Ü zerin e. G eriye K alan Y a z ıla rın d a n M etinler. Birinci K ısım :
1 9 0 5 -1 9 2 0 ).,Y ay ım la y a n 1. K e m , 1973.

C ilt X IV . Z u r Phänomenologie d er Intersubjektivität. Texte aus dem


Nachlaß. Zweiter Teil: 1 9 2 1 -1 9 2 8 (Ö zn elerarasih k Fenom enolojisi
Ü zerin e. G eriye K alan Y a z ıla rın d a n M etinler. İkinci K ısım :
1 921-1928). Y ay ım la y a n I. K e m , 1973.

C ilt X V . Z u r Phänomenologie der Intersubjektivitat. Texte aus dem


Nachlaß. D ritter Teil: 1 9 2 9 -1 9 3 5 (Ö zn elerarasih k Fenom enolojisi
Ü zerin e. G eriye K alan Y a z ıla rın d a n M etinler. Ü çü n cü K ısım :
192 9 -1 9 3 5 ). Y a y ım la y a n l. K e m , 1973.

C ilt X V I. D in g und Raum. V orlesungen 1 9 0 7 (Şey v e U z a m . 1 9 0 7


D ersleri). Y a y ım la y a n U . C la e sg e s, 1973.

C ilt X V II. Formale u n d transzendentale Logik. Versuch ein er Kritik


der logischen V ern u n ft (B içim sel v e T ra n sz e n d e n ta l M an tık . Bir
Ekler 77

M antıksal Akı! Eleştirisi D en em esi). Y ay ım lay an P. Jan ssen ,


1974.

C ilt X V III. Logische U ntersuchungen. Erster Band: Prolegomena


zu r reinen Logik (M an tık A ra ştırm a la rı. Birinci C ilt: Saf M antığa
P ro leg o m en a). Y ay ım la y a n E. H olenstein , 1975.
C iltX I X ,l. Logische U ntersuchungen. Zweiter Band: U ntersuchungen
zur Phänomenologie und Theorie der Erkenntnis. Erster Teil. (M antık
A raştırm aları. İkinci Cilt: Fenom enoloji ve Bilgi K u ram ın a İlişkin
S o ru ştu rm alar. Birinci Kısım ). Y ay ım lay an U. P anzer, 1984.

C ilt X IX ,2. Logische U ntersuchungen. Zw eiter Band: U ntersuchun­


gen z u r Phänomenologie und Theorie d er Erkenntnis. Zw eiter Teil.
(M an tık A raştırm a la rı. İkinci C ilt: Fen om en oloji ve Bilgi K u ra­
m ına İlişkin S o ru ştu rm a la r. İkinci K ısım ). Y a y ım la y a n U . P an ­
z e r, 1984.

C ilt X X I S tu d im z u r Arithm etik und Geometrie. Texte aus dem


Nachlaß (1 8 8 6 -1 9 0 1 ) (A ritm etik v e G e o m e triy e İlişkin İn celem e­
ler. 1886-1901 Y ılların d an K alan M etin ler). Y a y ım la y a n I. S tro h -
m e y e r, 1983.

C ilt X X II. A ufsätze und Rezensionen (1 8 9 0 -1 9 1 0 ) (1 8 9 0 -1 9 1 0 Y ılla­


rından K alan Y azılar ve Eleştiriler). Y ay ım lay an B. R ang, 1979.

C ilt X X III. Phantasie, Bildbewußtsein, E rin n eru n g. Z u r Phänome­


nologie d er anschaulichen V ergegenw ärtigung. Texte aus dem N ach­
laß (1 8 9 8 -1 9 2 5 ) (H a y a lg ü cü , T asarım Bilinci, A n ım sa m a . G örii-
sel Ş im d ileştirm e Fen om en olojisi Ü zerin e. 1 8 9 8 -1 9 2 5 Y ılların ­
d an K alan M etinler). Y a y ım la y a n E . M arb ach , 1980.

C ilt X X IV . Einleitung in die Logik und Erkenntnistheorie. Vorlesun-


g m 1 9 0 6 /1 9 0 7 (M an tık ve B ilg ik u ram m a Giriş. 1 9 0 6 -1 9 0 7 D ers­
leri). Y ay ım lay an U . M elle, 1984.

C ilt X X V . A u ß ä tze und Vorträge (1 9 1 1 -1 9 2 1 ) (Y a z ıla r v e K onfe­


ran slar - 191 1 -1 9 2 1 ). Y a y ım la y a n T . N en o n v e H. R. S ep p , 1986.
78 Fem m em ıloji Üzerine Beş Ders

C ilt X X V I. V orlesungen über B edeutungslehre Som m ersem ester


1908 (A n lam Ö ğ retisi Ü stü n e D ersler - 1908 Y az D ön em i). Y a­
yım layan U. P an zer, 1986.

C ilt X X V II. Aufsätze u n d Vorträge (1 9 2 2 -1 9 3 7 ) (Y a z ıla r ve K onfe­


r a n s la r - 1922 -1 9 3 7 ). Y a y ım la y a n T. N en o n , U .R . S ep p , 1989.

C ilt X X V III. Vorlesungen über Ethik und W ertlehre (1 9 0 8 -1 9 1 4 )


(Etik ve D eğer Ö ğ retisi Ü stü n e D ersler - 1 9 0 8 -1 9 1 4 ). Y a y ım la ­
yan U. M eile, 1988.

C iltX X IX . Die Krisis d er europäischen Wissenschaften u n d die trans­


zendentale Phänomenologie (A v ru p a Bilim lerinin Krizi ve T ran s­
zen d en tal Fen on ıen oloji). Y a y ım la y a n R. N . S m id , 1993.

C ilt X X X . Logik und allgem eine Wissenschaftstheorie (M an tık ve


Genel Bilgi K u ram ı). Y a y ım la y a n U. P a n z e r, 1996.

C ilt X X X I. Aktive Synthesen: A us d er Vorlesung 'transzendentale


Logik’ 1920/21 (Etkin B ireşim : "T ra n sz e n d e n ta l M a n tık " D ersleri
- 1 9 2 0 /2 1 ) . Y a y ım la y a n R. B reeu r, 2 0 0 0 .

C ilt X X X II. N atur und Geist (D o ğ a ve T in ). Y a y ım la y a n M.


W eiler, 2 0 0 1 .

C ilt X X X III. Die 'B ernauer M anuskripte' über das Zeitbewußtsein


(1917/18) (Z am an Bilinci Ü stü n e "B e rn a u e r N otlan"-*- 1 9 1 7 /1 8 ).
Y ay ım lay an R. B ern et v e D. L o h m a r, 2 0 0 1 .

C ilt X X X IV . Z u r phänomenologischen Reduktion (Fen om en olojik


İn d irg em e Ü stü n e). Y a y ım la y a n S. Luft, 2 0 0 2 .

C ilt X X X V . Einleitung in die Philosophie (F elsefey e G iriş). Y a ­


y ım lay an B. G o o ssen s, 2 0 0 2 .
C ilt X X X V I. Transzendentaler Idealismus. Texte aus dem Nachlass
(1 9 0 8 -1 9 2 1 ) (T ra n sz e n d e n ta l İd alizm 1 9 0 8-1921 Y ılların d an G e­
riye K alan M etinler). Y a y ım la y a n R. D. R ollinger, 2 0 0 4 .
C ilt X X X V II. Einleitung in die Ethik (E tiğ e G iriş 1 9 2 0 -1 9 2 4 Y az
D önem i D ersleri). Y a y ım la y a n P. H en n in g , 2 0 0 4 .
C ilt X X X V III. W ahrnehm ung und Aııfinarksamkeit. Texte aus dem
Nachlass (1 8 9 3 -1 9 1 2 ) (A lgı v e D ikkat 1 8 9 3 -1 9 1 2 Y ılların d an G e-
Ekler 79

riye K alan M etinler). Y ay ım a H a z ırla y a n la r T. V o n g eh r v e R.


G iulian i, 2 0 0 4 .
C ilt X X X IX . D ie Lebensıvelt A u slegu n gen d er vorgegebernen Well
un d ihrer Konstitution (Y a şa m D ü n y ası. V erilm iş D ünyanın
Y o ru m ları v e D ü nyan ın Y ap ısı). Y a y ım la y a n R. Sovva, 2008.
C ilt X L . U nterschungen z u r Urteilstheorie Text aus dem Nachlass
<1893-1918) (Y argı K u ram ın a İlişkin S o ru ştu rm a la r 1893-1918
Y ılların d an G eriy e K alan M etinler) Y a y ım la y a n D. R. Rollinger,
2009.
E rfahrung und Urteil. U n tersuchungen z u r Genealogie der Logik'
(D en ey ve Y argı. M antığın K ökenine İlişkin A ra ştırm a la r). Y a ­
y ım lay an L. L an d g reb e, M ein er V erlag , 1999.

‘ Bu kitap henüz Husserliana dizisinde yayımlanmamıştır.

You might also like