You are on page 1of 76

1

T.C.

HİTİT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

ARKAİK DÖNEM’DE BATI ANADOLU’DA ŞEHİRCİLİK VE

KONUT MİMARİSİ

Hazırlayan
İlker ÇAKMAK

(130190005)

Seminer Ödevi
Danışman

Prof. Dr. Yaşar Erkan ERSOY

Çorum, 2014
2

ÖNSÖZ

Bu çalışmamda Arkaik Dönem’de Batı Anadolu’da Şehircilik ve Konut Mimarisini


irdelemeye çalıştım. Elde ettiğim verilerden yola çıkarak, Arkaik dönemde bize veriler sunan
dört kenti ele aldım. Smyrna, Miletos, Phokaia ve Klazomenai kentlerini el verdiğince
anlatmaya çalıştım.

Hazırladığım seminer ödevimde, ilk olarak ele aldığım kentlerin genel özellikleri
itibariyle şehir düzenine bakmaktı. Daha sonra konut mimarisi ve sur yapılarını inceledim.
Değerlendirme kısmında elde ettiğim verilerden yola çıkarak bir sonuca ulaştım. Böylelikle
seminer ödevimi tamamladım.
3

İÇİNDEKİLER

I.GİRİŞ……………..………………………………………………………………………….I

I.1. Konu ……………..............................................................................................................II

I.2. Amaç ve Yöntem……………..........................................................................................III

I.3. Kısaltmalar………………………………………………………………………..…….IV

I. BÖLÜM

I.1. Antik Çağ’da Şehir ve Şehircilik………………..………….......…………………..…...…8

II. BÖLÜM

II.1. Arkaik Dönem’de Smyrna………………………………… ……….………….……..9-13

II.2. Arkaik Dönem’de Milet ……………………………………………………...……...13-14

III.3. Arkaik Dönem’de Phokaia……………………………………………...………..…14-20

IV.4. Arkaik Dönem’de Klazomenai……………………………………..……………….20-25

III. BÖLÜM

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ………………………………………………………….26

KAYNAKÇA

LEVHALAR LİSTESİ

LEVHALAR
4

GİRİŞ

Arkaik dönem Batı Anadolu için ayrı bir dönem teşkil etmektedir. Karanlık dönem
diye tabir edilen (MÖ. 1200-9. yy) dönem hakkında bilgi sunmaktadır. Özellikle Smyrna ve
Milet kenti konut mimarlığı geleneğinden izler sunmaktadır. Arkaik dönem itibariyle ticaretle
başlayan süreçte Batı Anadolu’da bir canlılık göze çarpmaktadır. Bu canlılık yani ekonomik
gelişkinliğin konut mimarisine yansımasını gözlemlemekteyiz.

İleride açıklamaya çalışacağım kentlerde bunu açıkça anlıyoruz. Çalışmamda kazısı


yapılmış olan kentleri biraz daha erken evreden alarak anlatmaya çalıştım. En çok
zorlandığım kent ise Milet kenti idi. Arkaik dönem ile ilgili çok az veriyle karşılaştım. Oysa
bu kadar önemli olan bir döneme Milet’te üvey evlat gözüyle bakılmış yoğun bir çalışma
yapılmamıştır.
5

KONU

ARKAİK DÖNEM’DE BATI ANADOLU’DA


ŞEHİRCİLİK ve KONUT MİMARİSİ
6

AMAÇ ve YÖNTEM

Bu konuda ki çalışma amacım, Arkaik Dönemde konut mimarlığı hakkında bize bilgi
verecek kentleri araştırmaktı. Bu doğrultuda daha çok kazı yapılan ve bize veri sunan kentleri
irdelemeye çalıştım.

Bu çalışmamda yöntemim ise; daha çok birinci kaynak olan “kazı sonuçları
toplantı”larından yararlandım. Birde konuya yönelik yapılan yüksek lisans ve doktora
tezlerinden yararlandım. Ayrıca bu konularla ilgili yazılmış kitap ve makaleler sonucunda
çalışmamı tamamladım.
7

KISALTMALAR

ÇEV: Çeviren
ÇİZ: Çizim
M.Ö. : Milattan Önce
RES: Resim
S: Sayfa
TTK: Türk Tarih Kurumu
Yy: yüzyıl
8

BİRİNCİ BÖLÜM

I. I. Antik Çağ’da Şehir ve Şehircilik

Hellen halkı için; “şehir” ve “devlet” birbiri içine girmiş birbirine karışmış iki
kavramdı. “Polis” hem şehir hem de devlet demekti. Yunan dilinde şehir anlamına gelen
başka bir kelime daha vardı. Belde olarak şehir “asti” de deniliyordu. Köyler için “kome”
sözü kullanılıyordu. Köyler belirli bir siyasi karakteri olmayan küçük yerleşmelerdi. Açık ya
da surla çevrili olabiliyorlardı. Polis ise çevre köyleri içine alan ve genellikle doğal sınırlara
dayanan, siyasi bir topluluktu 1.

“Şehrin kurulacağı yer, bir yamaç olmalıdır. Bu bulmayı umacağımız bir şeydir.
fakatşu dört noktayı da göz önünde tutmalıyız. Birincisi ve en önemlisi, şehrin konumunun
sağlığa elverişli olmasıdır. Doğuya bakan ve gün doğusundan rüzgâr alan bir yamaç,
sağlıklıdır, öylesi de havanın güzel geçmesini sağlamakla birlikte, kuzey rüzgârından
korunmuş (dulda) bir yamaçtan daha iyidir. Sonra şehrin yeri, bütün toplumsal (sivil) askeri
etkinliklere elverişli bulunmalıdır. Savunma amaçları için, bu konum şehri savunanların
kolaylıkla bir çıkış (huruç) hareketi yapabilecekleri, ama saldıranların zor yaklaşabilecekleri
ve zor kuşatabilecekleri gibi olmalıdır. Su ve özellikle kaynak suyu bol olmalı ve mümkünse,
savaşsırasında hemen denetim altına alınabilmelidir; bu mümkün değilse, yağmur sularını
büyük ve çok sayıda tekneler içinde toplamanın bir yolu bulunmalıdır ki, savaş savunucuları
uzağa gitmekten alıkoyunca yeteri kadar suları olsun 2.”

Antik dönem Hellen kent plancılığının temelleri Arkaik dönemde atılmış ve Klasik
dönemde geliştirilerek şekillenmiştir. Arkaik dönemde ilk örneklerini gördüğümüz Hellen
kentinin oldukça sade bir yapısı vardır. Bu dönemde şehrin ana merkezi olan agora, tüm kamu
yapılarının işlevlerini bünyesinde barındırırdı. Bu nedenle diğer kamu yapıları tam anlamıyla
etkinleşip karakter kazanamamışlardı. Dağınık ve düzensiz bir yapısı olan Arkaik dönem
kenti Klasik dönemde yerini düzenli planlı şehirlere bırakmaya başlamıştır 3.

1
Akarca, 1998, s. 19.
2
Aristoteles, 2002, s. 214-215.
3
Tanaç, 2000, s. 39-40.
9

İKİNCİ BÖLÜM

II. 1. Smyrna

Smyrna antik kentinde ilk olarak, James Cook ve Ekrem Akurgal 1948-1951 yılları
arasında kazı yapmıştır. Daha sonra aralıklarla devam eden kazı çalışmaları 1966 yılına
gelindiğinde Ekrem Akurgal tarafından kesintisiz olarak devam etmiştir. 1993 yılından
itibaren kazı başkanlığını Prof. Dr. Meral Akurgal yürütmektedir.

Eski Ion lehçesinde “Smurne”, Attika lehçesinde ise “Smryna” diye yazılan “Izmir”
kelimesini, bugünkü Yunanlılar “Smirni” biçiminde telaffuz etmektedir. Muhtemelen
Smyrna’dan (Eski Izmir) Ephesos’e giden Amazon kraliçesinin adını yerlestikleri köye de
koydukları düsünülen yerli halkların, Ephesos antik kenti civarında bu adla anılan bir köy
olusturdukları sanılmaktadır. Bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan’daki kaynaklarda da
rastlanılmaktadır 4. Ancak Smyrna sözcügü Yunaca degildir, Ege Bölgesi’ndeki birçok
yerlesim adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö 2. binin başlarına ait Kültepe yerleşiminde ele
geçen bazı tabletlerde “Tismurna” adına rastlanmaktadır. Tismurna’daki “ti” bir ön ek olup,
büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Bundan da Yunanlılar ya da
Bayraklı höyügüne yerleşenler bu ön eki atıp kente “Smurna” demislerdir. Kentin adı
muhtemelen M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1800 yılları arasında “Smurnu” olarak yerini almıştır 5.

Smyrna'da Bayraklı tepesinde yapılan kazılar, M.Ö. VII. ve VI. yy. katlarındaki
evlerin ya kuzey-güney ya da doğu-batı doğrultusunda yöneldiklerini göstermiştir. Böylece
Eski İzmir’in orientalizan dönemde batı-doğu ve kuzey-güney doğrultularında ızgara biçimli
bir kent planı içinde düzenlenmiş olduğu saptanmıştır. Ancak söz konusu ‘ızgara plan’
Hippodamos döneminde ortaya çıkan keskin doğrultulu, gerçek anlamı ile satranç biçimli
geometrik bir düzgünlükte değildir. Bununla beraber genellikle batı-doğu, kuzey-güney doğ
rultuları belirgindir. Böylelikle Yunan mimarlığında “ızgara biçimli” kent planının ilk
aşamasına ulaşılmış bulunuyordu 6.

Ancak Ekrem hocanın yukarıda söz ettiği “ızgara biçimli” kent planlamasına dair her
hangi bir olguya rastlamadığımı belirtmek isterim. Ayrıca bu konu ile ilgili sunumumu

4
Akurgal, 2000, s. 293.
5
Akurgal, 1993, s. 5.
6
Akurgal, 1997, s.40.
10

yaparken bu söyemin doğru olmadığı kanısına vadık. Vardığımız kanı Ekrem hocanın
belirttiği durum ile örtüşmüyordu. Yinede burada Ekrem hocanın bu görüşüne yer vermek
istedim. Ben bu çalışmamda Smyrna’da konut olğusunun daha iyi anlaşılabilmesi için Arkaik
dönemden biraz önceki süreci de ele almaya çalıştım.

Smyrana da birinci evrenin sonlarına doğru inşa edilen Erken ve Orta geometrik (M.Ö
875-825/750) yıllarına ait olduğu saptanan konutlar (levha 6-7) oval evden farklı olarak
diktörgen planlıdır ve sıra oluşturucak şekilde yan yana dizilmişlerdir. Bu sayede daha yoğun
bir yerleşme dokusunun niteliğine kavuşmuşlardır. M.Ö 7. yüzyıla gelindiğinde konut dokusu
oldukça çesitlilik göstermektedir; yüzyılın ortalarına kadar ayrık nizamda inşa edilen oval ve
diktörgen küçük konutlar dokuda egemenken, ticaretin etkisiyle zenginleşen ve farklı iş
dalları ortaya çıkan Smyranda 7, yüzyılın ikinci yarısı ve sonrasında daha geniş kullanım alanı
olan çok odalı konutlar ortaya çıkmıstır 8.(levha 12)

Büyük gelişmenin ve bolluğun sergilendigi M.Ö. 7. yüzyıl çok zengin ve kentsel


durumda planlı kalkınma gerçekleştirildigi dönemdir. Şehrin eski sınırları kuzey-batı
yönünde, simdiki Bayraklı Köyüne doğru, bitişik sahil boyunca genişlemistir. Yeniden inşa
programına göre düzenlenen yeni evlerin tamamı kuzey-güney ekseni dogrultusunda
kurulmustur. Yeni evler sokaklara dikkatlice kaldırım döşenerek şehir bloklar biçiminde
birlikte gruplandırılmıştır. (levha 13) Yay biçimindeki evler şehrin eski bölümünde
kullanılmış olup, buna rağmen yeni yerleşim alanında ev mimarisi tamamen farklı bir çizgi
takip etmiştir. Sadece biçim olarak değil, evlerin ölçekleri de yeni sahiplerinin begenisi için
değişmiştir. Bu anlamda bir evde, uzun kenarlarda daha çok kapı yer almasına ragmen bir
megaron olarak üç ya da daha fazla sergi boyunda odaları vardı. 9

Tunç Çagı’nda Anadolu’da ortaya çıkan megaron; Yunanlıların Anadolu’ya kalıcı


olarak geldikten sonrada kullandıkları ve Kıta Yunanistandaki konut kültürlerinde de görülen
bu planı geldikleri yerlesimlerede tamamiyle adapte etmişlerdir. Smyrnada ki bu megaronların
pek çoğu bahçeye sahipti ve iki yüzü de sokağa bakıyordu. Antelerin ayırt edilmesine
genellikle koridor yapılarak özen gösterilmistir. Iç bahçeye açılan bütün odalar bazısı belirli
bir gizlilik gerektirdiğinden her zaman bir digerine açılmamakla birlikte, konutların pek çoğu
düz duvarlarla inşa edilmesine karşın tam bir düzen ve simetri gösterilmemiştir. Bazı konutlar
7
Akurgal, 1983, s. 22.
8
Akurgal, 1996, s. 124-130.
9
Esirgemez, 2009, s. 122-123.
11

iki katlıydı ve üst katları pencereliydi. Bu büyük evlerin çatıları düz olmasının sebebi ise;
birincisi geniş bir alanın üzerine kurulmuş tahta yapının teknik zorlukları nedeniyle, ikincisi
birbirine bitişik duran evlerin karmaşık konumu nedeniyle ilgilidir. Bu evlerde yüksek
düzeyde duvarcılık işi uygulanması da, kamu mimarisinde de geçerli bir teknikti10.

Bu özelliklerin çoğunu içeren önemli bir örnek ise şehrin kuzeyinde yer alan ve
Smyrna’daki diğer evler gibi güneye yönlendirilmiş ve her iki yönden caddeyi gören Çifte
Megarondur (levha 10-11) Çifte megaron, Smyrna’da prostas’ın başlangıcı olarak
gösterilmektedir. Çok birimli evlerin ilk aşamasının kurulduğu M.Ö. 7. yüzyılda inşa
edimiştir. Prostaslı konutun kökeni Myken döneminden geometrik döneme kadar sürekli takip
edilen, ön galerisi, ocagı ve çatı açıklığı bulunan megaron planlı konutlarla baglantılıdır.
Anadoluda Troiada, Hitit dönemi ve öncesinde avlulu ve genis odalı yapıların bulunması ve
Anadoluyla sürekli bir ticaret ilişkisi bulunan Yunanlıların bu topraklara kalıcı olarak
geldikten sonrada kendilerinde de var olan bu plan tipini kültürlerine iyice adapte etmeleriyle
prostas tarzı plan tipini ortaya çıkartmıştır. Ayrıca megarondan Klasik Dönemde Prostasa ve
Helenistik Dönemde ise peristyl tarzı plana geçis ise Anadoluya özgüdür 11.

Konut tam dikdörtgen biçimdedir. Fakat bu yapının önemi aslında iki megaronun
birlesmesinden meydana gelmesidir. Böylece Batı Anadolu’da ilk kez Symrna’da tek çatı
altında iki katlı, bes odalı, yanı ve önü avlulu, hayvan ve insan baskınlarına karsı güvenceli
bir konut ortaya çıkmıstır Konut sol tarafında kare seklinde bir odaya (XII a) ve önden kapalı
bir sundurmaya sahiptir, ancak sol taraftaki dikdörtgen şeklindeki bir oda (XIII) ve açık bir
sundurmayla (XIV) daha genistir. Dogu yakasındaki dar bir alan iki tarafı duvarlarla çevrili ve
de açıktır. Evin güneyinde duvarın varlıgı anlaşılmaz ve bu yüzden güney ucundaki evlerin
sınırları belirlenememiştir 12.

Genis olan Oda (XIII), hem büyüklüğü hem de güneydoğu kösesinde bir ocak kalıntısı
nedeniyle ailenin oturma odası olmustur Kazılar da mutfak için hiçbir özel alanı ortaya
çıkmamıştır, bu nedenle aynı oda ve evin doğu bölümü, büyük olasılıkla, yemek pisirmek ve
saklamak amacıyla kullanılmıştır. Açık avlu özellikle ılık/serin günler boyunca yemeklerin
hazırlanması için de kullanılıyordu. Sol megarondaki kare seklindeki oda (XII a) kapalı giriş
sundurma yapılınca önemli bir oda olmuştur. Daha sonra ikinci katta yatak odası olarak

10
Esirgemez, 2009, s. 122-123.
11
Esirgemez, 2009, s. 123.
12
Akurgal, 1996, s. 124-130.- Cook, 1959, s. 1-59.
12

ayrılmıstır. Zemin kat, açık bahçe ve dar alan, çoğunlukla havalar iyi olduğunda zamanın
çoğunu dışarıda geçiren çocuklar ve kadınlarca kullanılmıştır. Ayrıca zemin kat özellikle
güney tarafta duvar olmayınca ev dışı hayata daha fazla açıktı. Bundan dolayı üst kat daha
özeldi ve sokağa bakan tarafında pencere de yoktur.

Evin zemin katındaki duvarın temeli iyi bir poligonal duvar işçiliğine sahiptir. Genel
olarak çift megaron Arkaik Ioina’da bulunan iyi inşa edilmiş birden çok birimli evin ilk
örneğidir. Bu ev biçimi toplumundaki ekonomik gelişmenin buna baglı olarak sosyo-kültürel
yapıdaki degişimin ve nüfusun artması sonucudur. Her şeyden önce burada çözüm pratik bir
çözümlemenin belirtisi ve megaronun yerli kültür bileşimine mükemmel uyumudur. Daha
sonraları megaron kullanımı önce Colophon’da sonra Priene’ daha büyük evlerinde olmak
üzere Batı Anadolu’da tekrar görülür 13.

Eski Smyrna’da M.Ö. 7. yüzyıl konut mimarisinin en çok dikkate değer diğer bir
yapısı da normal bir konutta banyo küvetinin kullanımıdır. Bu M.Ö. 7. yüzyıl gibi erken bir
dönemde, saglıklı ölçü biriminin dikkate alınmasının yanında Smyrna toplumunun hayat
standartlarının yükseldiğini açıkça göstermektedir. Böylece, çok odalı, hatta banyolu
konutları, güçlü surları, düzenli yolları, Athena tapınağı, toplantı salonu, yoğun yerleşim alanı
olarak (levha 10) (levha 13). M.Ö 7 yüzyılda Symrna toplumu kentsel yerleşme olmanın
koşullarını yerine gertimiş ve sosyo ekonomik ve kültürel yapıdaki gelisim ve değisim kent
dokusuna yansıtılmıştır 14.

Poligonal taş işçiliğinde örgülü her iki surun, kentin kuzeydoğu köşesinden batıya,
kentin içine doğru bir giriş yaptığı saptanmıştır. Ancak bu giriş yüksek, yoğun bir dolgu
toprakla kapatılmış idi.(levha 16) İki arkaik sura ait 2 giriş kapısı bulundu. Dolgu kaldırma
çalışmaları sürdürülürken ortaya çıkarılan kentin iki kapılı ana girişinin, Athena Tapınağı
önünden başlayan kentin ana caddesine, Athena Caddesi’ne kadar ulaştığı saptanmıştır. Kent
girişi ele geçirilen verilere göre büyük bir olasılıkla M.Ö. 7. Yüzyıldan itibaren M.Ö. 6. yüzyıl
ortasına kadar kullanılmıştır. Söz konusu tarihten sonra ise bu giriş bütünüyle dolgu ile
kapatılmıştır. Kapatıldığı dönemden günümüze değin in situ gelen dolgunun kaldırılması bu
seneki çalışmalarla sona ermiştir. Kent girişinin tabanı bütünüyle taş plâkalarla (Arnavut
kaldırımı biçimli) kaplıdır. Höyüğün kuzeydoğu köşesindeki kent girişinde arka arkaya iki

13
Cook, 1959, s. 1-49.
14
Cook, 1962, s. 21.
13

kapı ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan 1. Sur’a ait olan içteki kapı tek kanatlı, 2. Sur’a ait dıştaki
kapı iki kanatlıdır. Ayrıca Athena Tapınağı’nın yan girişine dayalı bir kapı daha vardır.
Böylece kente girişte üç adet kapının var olduğu ortaya çıkarılmıştır 15.

Symrna’da bu yönde bir megaron yapısının ortaya çıkmasında da bu kültürel


birikiminin ekonomik yönden pekiştirilmesi ve Symrna toplumunun refah seviyesinin
yükselmesiyle ilgilidir. Söz konusu bu Megaronun M.Ö 7. yüzyıl tabanı 9.70m. düzeyinde
olup düzgünce taslarla kaplı idi. M.Ö. 6.yüzyıl tabanı 9.90m düzeyinde idi. Bu konut, yan
yana konmuş iki megarondan olusmaktadır. Sol taraftaki bölüm özgün megaron biçimini
korurken, sagda ki bölüm değisiklige uğrayarak günlük işler için daha elverişli duruma
dönüştürülerek biraz genişletilmiş ve ön odayla portikosu kaldırılıp yerine bir avlu
oluşturulmuştur. Takip eden yüzyılda evler daha geniş alan üzerine kurulmuştur ve üstelik
alanın ortasına dizilmiştir. Diğer taraftan megaronlu yapıda ana oda klasik biçim oldugu gibi,
bazılarında yeniden ortaya çıkmıştır. Geniş bir odaya ve farklı büyüklükte beş odaya sahipti.
Genis olan oda megaronun oturma odasıydı ve diger genis alanı ise yatak odası, Daha
küçükodalı olanı mutfak ve banyosu olan servis odasıydı. 16

II.2. MİLETOS

Miletos ismi mitolojik açıdan Apollon ile ilgilidir. Apollon ile Girit Kralı Minos'un
kızı Akakallis; Akakallis'in üç çocuğundan biri olan “Miletos”a, Minos'un kötülük yapmaması
için onu dağa bırakır. Çocuğa kurtlar bakar. Daha sonra çobanların büyüttüğü Miletos,
Anadolu'ya gelerek Menderes nehrinin kızı "Kyane" ile evlenerek "Miletos" şehrini kurar 17.
Menderes Nehri’nin denize döküldüğü yerde bir yarımada üzerinde kurulmuş olan Miletos
kenti, Arkaik Dönemde Batı Anadolu’nun kuşkusuz en önemli kentidir 18 . Kent, Arkaik
Dönemde Kuzeyde Aslanlar koyundan, güneyde Kalabaktepe’de bulunan akropole kadar
uzanırken, eski kentin merkezi Athena Tapınağı yakınlarında, kentin iki limanı arasına
uzanmaktadır 19. (levha 17)

15
Akurgal, 2011, s. 128-129.
16
Akurgal, 2011, s. 128-129.
17
Yılmaz, 2006, s. 41.
18
Aktüre, 2003, s. 226.
19
Yılmaz, 2006, s. 42.
14

Milet kentinde kazı çalışmaları 1873 yılında Oliver Rayet tarafından başlamıştır. 1976
yılına gelindiğnde ise Wolfgang Müller Wiener Milet kentinde kazı çalışmalarına devam
etmiştir. Ardınan 1990 yılında kazı başkanlığına Wolkmar Von Grave gelmiştir. Milet
kentinde Arkaik dönem yerleşimini irdelemeye başladığımda, bu döneme yönelik verilerin
çoğunlukla Kalabaktepe’den elde edildiğini gözlemledim. Ancak Kalabaktepe ile ilgilide
yeterince kazı çalışması yapılmadığını, çalışmaların daha çok kutsal alanlarda
gerçekleştirildiğini gördüm.

Yapılan sondajlar sayesinde elde edilen yüzey profilinden tepenin bugün ki formunun
doğal olmadığı bilakis 494'deki Pers istilasından sonraki zamanda yapılan teraslamalar
sonucunda oluştuğu ortaya çıkmıştır. Aşağı terasta yapılan sondajlar, burada bu güne kadar
arkaik olarak kabul edilen yerleşmenin ancak 494'deki Pers istilasından sonra suni olarak
düzenlenen alan üzerinde olduğunu ortaya çıkarmıştır 20.

Arkaik Çağ'da canlı bir yapılaşmayı belgeleyen yüksek ev duvarları ortaya


çıkarılmıştır. Varolan temellerin üzerine sürekli yeni yapılar eklenmiştir. Genelde farklı
malzerneler kullanılarak yapılan düzgün olmayarı taşlardan meydana gelmiş duvarlar söz
konusudur. 6. yüzyılın geç dönemlerinden itibaren ev duvarlarının yapımında kireçtaşı
blokların da kullaıuldığı görülmektedir. 7. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkarılan
evlerin yakınından geçen ve şehir duvarlarını izleyen bir duvar yapımı izlenmektedir. Yaşam
mekanları avlularla dönüşümlü olarak kullanılmaktadırlar 21. 7. yüzyıldan kalma surların iç
kesimlerinin de kerpiçten, duvarlarının dışa bakan kesimlerinin iri Gnays bloklarla yapıldığı
anlaşılmaktadır 22. Sur, kesintisiz atkı sistemiyle güneşte kurutulmuş kerpiç tuğlalardan
örülmüştür 23. Kalabak tepe’de devam eden çalışmlarda açığa çıkarılan M.Ö.7. yüzyılda inşaa
edilen evler, 6. Yüzyılda birden fazla onarım ve yenilenme görmüştür. 24

II.3. PHOKAİA

İonia bölgesinin kuzeyden güneye doğru ilk kenti, adını yörede hala yaşayan bir fok
balığı türünden almış olan Phokaia’dır 25. Antik kent, İon’ların Ege sahillerinde kurdukları 12

20
Wıener , 1986, s. 200.
21
Wıener, 1990, s. 81-82.
22
Graeve, 1991, s. 10.
23
Graeve, 1992, s. 55.
24
Graeve, 1996, s. 535.
25
Sevin, 2001, s. 87.
15

İon kenti arasında en önemli merkezlerden biridir. Phokaia, döneminde önemli bir liman ve
deniz gücüne sahipti. Herodotos onların uzun deniz yolculuğuna çıkan ilk Yunanlılar
olduklarını; Adriyatik Denizi, Etruria, İ_beria ve Cadiz yakınındaki Tartessos’a ilk kez bu
kentin insanlarının gittiğini belirtir. En önemli kolonileri arasında, Marmara ve Karadeniz’in
güney kıyılarındaki Miletoslular ile beraberce kurduğu Lampsakos (Lâpseki), Amisos
(Samsun), Kyrnos (Korsika) adasında Alalia, Fransa’da Massalia (Marsilya), İspanya’da
Emporion (Ampurias) ve İtalya’da Elea (Velia) yerleşimleri gösterilebilir 26.

Phokaia antik kentinde ilk kazı çalışmaları 1913-1920 yıllarında Felix Sartiaux sondaj
çalışmaları olarak başlamıştır. Daha sonraki kazı çalışmaları 1952-1955 yıllarında Ekrem
Akurgal ve İzmir Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin tarafından 1970 yılına kadar aralıklarla
sürdürülmüştür. 1992 yıında gelindiğinde Prof. Dr. Ömer Özyiğit kazı başkanlığını devralmış
ve çalışmalara başlamıştır.

Varlığını Herodotos'tan bilinen Foça’daki en eski kent duvarlan, ilk kez 1990 yılı
çalışmalan sırasında saptanmıştır. Çalışmalar Maltepe mevkinde gerçekleştrilmiştir. Burada
yapılan çalışmalar neticesinde kent duvarının uzunluğunun 5 km den daha fazla olduğu
anlaşılmıştır. Buna göre Ionia'nın dünyaya önderlik ettiği ve Batı Uygarlığı'nın temellerinin
atılınış olduğu M.O. 6. yüzyılın ilk yarısında Phokaia'nın en büyük kentlerden biri olduğu
ortaya çıkmaktadır. Bu surlar, üzerinde Athena Tapınağı'nın bulunduğu kayalığın kuzey
yamacında korunan surların en eski evresinin devamıdır; bu nedenle Arkaik dönemde de
yanmada bu surlarla çevrilmiş olmalıdır. kent duvannın tümü düzgün yanda ile
desteklenmesidir. Bu kent duvannın tümü düzgün işlenmiş dikdörtgen biçimindeki tüf
taşlanndan yapılmıştır. Sur duvanndaki taş bloklannın uzunluklan genellikle 110-198 cm
arasında değişmektedir. Taşların yüzeyleri ise bosajlı değildir. Sur duvannın kalınlığı 2.40
cm’dir. Sur duvannın dış yüzeyinde barbakan delikleri bulunmaktadır. 7/8x9/12 cm
ölçülerinde olan bu delikler, duvann dış yüzeyine şaşırtmalı olarak yerleştirilmişlerdir.Yani
barbakan delikleri aynı düşey çizgide bulunmaktadır.

Arkaik döneme ait bu kent duvarı, arkaya doğru biraz eğilmiş durumdadır. Bu durum
bir deprem sonucunda olmamışsa, Hellenistik döneme ait tümülüs dokusunun büyük
ağırlığından ileri gelmiş olmalıdır; fakat arkasındaki Arkaik dönemde yapılmış olan dolgu
nedeniyle sur duvarı tümden geriye yatmamış ve kapı tarafında yaklaşık 13 derece eğilmiştir.
Bu eğiklik, kapı yönünde biraz daha fazladır; Çünkü kapı surun gövdesine göre daha zayıf bir

26
Sevin, y.a.g.e., s.88.
16

konumdadır. Kapı içerisindeki en iyi tarihleyici malzeme amphora ile olpedir. Bunların tarihi
M.Ö. 6. yüzyılın ortaları civarında olmalıdır. Kapının tahrip edilişi Pers saldınsı ile ilgilidir.
Herodotos, Persler'in M.O. 546 yılında Sardes'i aldıktan sonra lonia'da ilk vurdukları yerin
Phokaia olduğunu yazmakta ve Pers ordusunun komutanı General Harpagos'un bu tarihte
(M.Ö. 546) Phokaia'yı kuşattığından, kuşattığı kentin duvarlarının önüne toprak yığdırarak
askerlerinin kentin içerisine girmesini sağladığından söz etmektedir. Kent kapısı içerisindeki
buluntuların tarihi, Persler'in Phokaia'yı alış tarihine uygun düşmektedir; bu nedenle kapının
M.O. 546 yılında Persler tarafından tahrip edildiğini sanılmaktadır. Kent kapısı bu tarihte
tahrip edilmiş olan kent duvarlarının da daha önce yapılmış olacağı düşünülmektedir.
Yukarıda da anlatıldığı gibi bu surların, Persler'in gitgide güçlenmeleri karşısında Tartessos
kralı tarafından verilen paralarla yaptırılmış olduğunu Herodot’tan öğreniyoruz. Buna göre bu
kent duvarlannın, Phokaialılar'ın Akdeniz'in batı ucuna gjrtikleri yıllardan (M.Ö. 600) sonra,
beliren Pers tehlikesi nedeniyle M.O. 6. yüzyılın ortalarına doğru, olasılıkla M.O. 590-580
yılları civarında yapılmış olduğunu düşünülmektedir.

Kent duvarı taşlarının dış yüzeyindeki işçilik ve stil, Bayraklı'daki Athena


Tapınağı'nın Arkaik dönem podiumunun taş işçiliğine çok büyük benzerlik göstermektir. Her
ikisi de düzgün dikdörtgen taşlardan yapılmıştır; ancak Bayraklı duvarındaki taşların boyutları
daha küçüktür. Bu ayrım, Bayraklı'daki duvarın kent duvarı olmaması nedeniyle doğaldır 27.

A. Arkaik Dönem sur kabntıları (M.Ö. 590-580)


B. B. Arkaik Döuem surlarının kayalara oyulmuş yatak izleri (M.Ö.590-580)
C. C. Arkaik: Dönemsurunun olası geçtiği yerler
D. D. Arkaik Dönemsuruna aitkuleler 28. (levha 26)

İ,ö 7.yüzyılın sonlarına doğru oluşturulmuş olan megaronun, yaklaşık 100 yıl
yaşayarak İ.Ö.5.yüzyılın başlarına kadar devam ettiği anlaşılmıştır. Doğu-batı doğrultusunda
uzanan megaronun batıya bakan bölümünde iki sütunlu bir pronaosu bulunmaktadır.
Pronaosun arkasında asıl yaşama mekanı bulunmaktadır. Bu yaşama mekanının pronaostan
girilen bölümü ince bir duvarla ayrılarak dar bir ara bölüm yaratılmıştır. Bu bölüm asıl oturma
mekanını kapıdan gelen soğuktan daha iyi korumaktaydı. Megaronun kuzeyinde ise taş döşeli
bir bahçenin var olduğu anlaşılmıştır. Bu tür yan bahçeyi, yine çağdaşi olan Bayraklı

27
Özyiğit, 1993, s. 12-19.
28
Özyiğit, 1994, s. 440.
17

kazılarında ele geçmiş bir megaronda görmekteyiz. Megaronun dış duvarları 80 cm


kalınlığındadır. Dış duvarlarda temelin hemen üstünde 92 cm uzunluğunda, 48 cm
genişliğinde, 23 cm kalınlığında orthostat biçiminde büyük blok taşlar bulunmaktaydı. Bu
duvarların iç örgüleri ise daha küçük taşlardan oluşturulmuştu. Taşlar toprak harçla
birleştirilmiştir (levha 30)..

Girişi batıda olan megaronun planı, templum in antis biçimindedir. Megaronun


uzunluğu 12,45 m, genişliği ise 6,45 m olarak saptanmıştır. Yaklaşık 80 m" lik bir alana
sahiptir. Megaronun genişliğinin uzunluğuna oranı, 1/2 dir. Biz bu oranı çağdaşlarında da
bulmaktayız. Örneğin Bayraklı'daki Çifte Megaton'un batıdaki uzunluğu 10.75 m genişliği ise
5.25 m'dir. Ayrıca yine bu Çifte Megaron'un hemen güneyinde ele geçen diğer bir megaron
ise, tek sıra korunmuş taş duvarı ile Smyrna Athena Tapınağı'nın cellasının taş işçiliğine
büyük benzerlik göstermektedi. Yani bu megaron Athena Tapınağı cellası ile aynı tarihten
olmalıdır. Bu megaronun uzunluğu 12 m, genişliği ise 6 m civarındadır. Bayraklı megaronları,
Phokaia örneğinden farklı olarak kuzey-güney doğrultusunda olup', güneye bakmaktadır. 112
oranına sahip bu üç megaron çağdaştır. 1.0.7.yüzyllın ikinci yarısında Bayraklı ve Phokaia
örnekleri ışığı altında megaron formunda 112 oranını görmekteyiz; ancak bu oran tapınak
mimarlığında değil daha çok sivil mirnarlıkda karşımıza çıkmaktadır; çünkü megaron
formundaki tapınaklar bu zamanda ince uzundur.

Megaronun kuzeyinde tüf taşından yapılmış, büyük taş plakalarla döşenmiş ve çok az
korunmuş bir döşemeye rastlanılmıştır.Bu taş döşeme büyük olasılıkla megaronun yanındaki
bir bahçeyi oluşturmaktaydı. Taş plaka döşeli bu taban, doğudan batıya doğru hafifçe
genişlemektedir. Aynı duruma, Bayraklı'daki Çifte megaron'un . yanındaki avlusunda da.
rastlarnaktayız. Phokaia megaronunun bu avlu alanı doğuda bir duvarla sınırlanmaktadır.
Avlunun taş döşemesinin altında işe M.Ö.7.yüzyılın sonundan önceye giden malzeme ele
geçirilmiştir. Örneğin bu buluntular içerisinde pişmiş topraktan, içi dolu olarak elle yapılmış
bir erkek heykelciği bulunmuştur (levha 32)". Megaronun altından ve çevresinden daha alt
düzeylerde ele geçen seramik malzeme, M.Ö.7.yüzyılın ikinci yarısından daha geçe
gitmemektedir; bu nedenle bu megaron, M.Ö.7.yüzyllın sonlarında yapılmıştır. Megaron
büyük olasılıkla kiremitli bir beşik çatı ile örtülmekteydi; bu nedenle çatının iki dar tarafında
yani, doğu ve batıda birer alınlık olmalıydı. Megaronun kiremitleri son derece az sayıda ele
geçirilmiştir. Kalypterleri yarım yuvarlak profile sahiptir. Mahya kiremitleri de yarım
yuvarlak profile sahiptir. Bu formdaki kalypter ve mahyalar, I.0.6.yüzyılın başlarından önceye
18

aittir. Çatı kiremitlerinin bu biçime sahip olmaları megaronun oluşturulma tarihini de


I.O.6.yüzylldan daha geriye götürmektedir. Bu kiremit parçaları Phokaia'da elimize geçmiş en
eski kiremit parçalarıdır. Bu parçalardan ve plandan yola çıkarak, megaronun ve çatısının eski
durumu hakkında bilgi edinebilmekteyiz. 29

Megaronun batı bölümü (C 1, D1-2 plan kareleri), dördüncü Dönem'de önce kiremit,
daha sonra seramik üreten bir atölyenin çöplüğü olarak kullanılmıştır 30. C 1, DI ve D2
açmalarında büyük bir çöplük ele geçmiştir. Bu çöplüğürı Arkaik Dönem megaronunun
güneybatı köşesini tahrip etmiş olduğu saptanmıştır.İ.Ö.5. yüzyılda megaron alanının
nekropolis olarak kullanılmasından sonra, İ.Ö.420 yıllarından itibaren kiremit ve seramik
atölyesi tarafından kullanılmış olduğu anlaşılmıştır. Büyük Megaron: Bu yapılardan doğuda
kalanının planı oldukça iyi ortaya konulmuştur. III, IV, VI ve IX No.lu açmalarda ele geçen
ve megaron olduğu açıkça belli olan bu yapı, kuzey-güney doğrultusunda uzanmakta ve
güneye bakmaktadır. Önünde bir pronaosu bulunmaktaydı; ancak yapılan kazılarda bu ön
odanın az bir bölümü ortaya konulabilmiştir. 31

Küçük Megaron: Bu yapı da büyük megaronla aynı düzeyde olup, onun çağdaşıdır.
Onun gibi kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır; ancak diğeri kadar iyi korunrnamıştır.
Büyük megaranla arasında 1,5 m. uzaklık vardır. Her iki megaronun duvarları da birbirine
paraleldir. Olasılıkla bu iki duvar arası megaranların kullanıldığı zamanda bir sokak idi; ancak
bu sokak bir taş döşeme ile kaplı olmayıp, toprak döşemeye sahipti. Duvarlarm Tekniği: İki
megarondan büyük olanı, daha iyi korunmuş olduğu için duvarlar üzerine daha çok bilgi
vermektedir. Duvarların dış yüzeyinde daha büyük taşlar kullanılmıştır. Bu taşlar da çok
kenarlı olup, bazen düz bazen de yuvarlak biçimlidir, Aralarında ise küçük taşlar
kullanılmıştır. Duvarların iç yüzeyi ise daha küçük taşlarla oluşturulmuştur. Yine aralarındaki
boşluklar daha da ufak taşlarla giderilmeye çalışılmıştır. Özellikle duvarların iç örgü sistemi,
Foça'nın kuzeyinde ele geçen megaranun duvarlarının tekniğine çok benzemektedir". Her iki
megaronun da tarihleri yaklaşık olarak aynıdır. Her ikisinde de taşlar birbirine toprak harcıyla
tutturulmuştur. 32

29
Özyiğit, 1996, s. 1-8.
30
Özyiğit, 1996, s. 1-8.
31
Özyiğit, 1996, s. 1-8.
32
Özyiğit, 1996, s. 1-8.
19

Megaronların Tarihlenmesi: Gerek Büyük Megaron, gerekse Küçük Megaron


birbirlerine paralel olup, aynı düzeyde ele geçmiştirler. Hem bu nedenle, hem de duvarlarının
göstermiş olduğu teknik özelliklerden çağdaştırlar. Büyük Megaran'un sağlam olarak ele
geçmiş deniz düzeyinden 5.67m. yüksekliğindeki toprak tabanı tarihleme için önemli
kriterleri vermektedir. Bu tabanın üzerinde genellikle tÖ.6. yüzyıl ve daha üst düzeylerde ise
daha geç döneme ait seramikler ele geçmiştir. Asıl tarihleyici malzeme ise, bu taban
düzeyinin altında bulunmaktaydı. Altından ele geçen seramikler, m.ö 7. yüzyılın ilk yarısı ve
öncesine aittir. Buna göre bu megaronlar, m.ö.7.yüzyılın son çeyreğinden olmalıdırlar. Öte
yandan duvarların tekniklerinin göstermiş olduğu stil de yine aynı zamana tarihlenen ve 1995
yılı kazılarında ilk kez ortaya çıkarılan Phokaia'nın kuzey bölümünde yer alan megaronun
duvarlarının stiline çok benzemektedir. 33

Koruma Duvarı: Sur duvarı niteliğinde olan "Koruma Duvarı" adını verilen bu duvar,
I,II,VII ve VIII No.lu açmalarda bulunmuştur. Tüm yapıların batısında kalmaktadır. Yaklaşık
kuzey-güney doğrultusunda ele geçmiştir. Yapılma amacı doğu tarafında kalan yapıların
korunması olmalıdır; ancak 1.65 m. kalınlığı nedeniyle sur duvarı niteliğine tam sahip
değildir. Kazılan açmalar içerisinde 18 m.lik bölümü ele geçmiştir. Batı yönünde dış yüzeyini
oluşturan taşlar büyük boyutlu olup, araları daha küçük taşlarla doldurulmuştur. Duvarın arka
yüzünü oluşturan duvar ise, daha küçük boyutlu taşlardan yapılmıştır. İç ve dış yüzeyi
oluşturan bir birine paralel iki duvarın arası ise, taş ve toprakla doldurulmuştur. 34

Bu koruma duvarı, I ve II No.lu açmalarda küçük megaronun arka tarafı olan kuzey
bölümünü tahrip etmiş olduğu için ondan sonra yapılmış olmalıdır. Diğer bir değişle koruma
duvarının yapıldığı tarihte bu Küçük Megaron artık kullanılmıyordu. Koruma duvarının
büyük taşlarla oluşturulmuş dış sırası arka duvarından daha iyi korunmuş olup, denizden 5.93-
6.43 m. düzeyinde ele geçmiştir. Koruma duvarının arka duvarı ise VII ve VIII No.lu
açmalarda 5.98-6.07 m. düzeylerinde bulunmuştur. Bu duvar, bu parseldeki en geç mimarlık
örneğinin temsilcisidir. VII ve VIII No.lu parsellerdeki Geometrik Dönem duvarı da koruma
duvarının altına girmektedir. Koruma Duvarının Tarihlenmesi: Bu duvar mimari katman
olarak VII ve VIII No.lu açmalarda bulunan Geometrik Dönem duvarının üzerinde bulunduğu
için ondan daha geç tarihli olmalıdır. 35 Öte yandan İ.Ö. 7.yüzyll sonlarına tarihlediğimiz I-II

33
Özyiğit, 1998, s. 770-777
34
Özyiğit, 1998, s. 770-777
35
Özyiğit, 1998, s. 770-777
20

No.lu açmalarda bulunan Küçük Megaron'un da bir bölümünü tahrip etmiş olduğu için bu
yapılardan daha sonra oluşturulmuş olması gerekir. Diğer bir değişle küçük megaronun yapım
tarihi duvar için terminus post quem' dir 36.

Yapılan kazılarda ele geçen çanak çömlekler de koruma duvarının tarihlenmesi


konusunda bize oldukça iyi bilgi vermektedir. Özellikle VII ve VIII No.lu açmalarda koruma
duvarının özgün dolgusu içinden gelen çanak çömlekler türdeş nitelikte Arkaik Dönem
seramiği olup, İ.Ö. VII. yüzyıl ve İ.Ö. VI. yüzyılın ilk yarısına ait olmalıdır; bu nedenle bu
koruma duvarının İ.Ö. VI. yüzyılın ikinci yarısında oluşturulduğunu sanıyoruz.

Phokaia'nın ana yerleşimi İ.Ö. 590-580 yıllarında Herodotos'un sözünü ettiği görkemli
duvarlarla çevrilmişti. Her ne kadar bu görkemli surlar, çok büyük bir alanı çevirmekte ise de
buradaki yerleşimi uzak olması nedeniyle dışta tutmuştur. Buradaki eski yerleşim de büyük
sur duvarla rının yapılmasından belki bir yarım yüzyıl sonra bir koruma duvarı ile çevrilmiş
olmalıdır; ancak üst yüzeylerde ele geçen Klasik Dönem seramiğinin azalarak devam
etmesinden bu yerleşirnin Klasik Dönem içerisine kadar devam ettiğini, sonra terk edildiğini
sanıyoruz 37.

II.4. KLAZOMENAİ

Oniki İon kenti arasında anılan Klazomenai, Urla-Çeşme yarımadasının kuzey


kıyısında, İzmir Körfezi'nin ortalarında yer almaktadır. Ephesos, Kolophon, Lebedos, Teos,
Phokaia ve Klazomenai kentlerinde, diğer Ionlardan farklı, ortak bir dil konuşulduğunu,
böylece de bu kentlerin dil açısından bir bölge oluşturduklarını antik yazar Herodotos
kitabında bildirmektedir. Herodotos'un dile dayanarak belirlediği bu bölgesel özellik, maddi
kültür ürünlerinde de kimi zaman kendisini belli etmektedir 38. Pausanias kentin kuruluşunu
Ion göçünden sonraya yerleştirir, fakat ilk iskânın M.Ö. III. binyılın başlarına yani ilk tunç
çağına değin uzandığı bilinmektedir. Attika-Delos birliğinin ilk üyelerinden olan kent, M.Ö.
V. yüzyıldan Büyük İskender zamanına kadar yaşamını Karantina adası üzerinde
sürdürmüştür 39 (levha 36).

36
Özyiğit, 1998, s. 770-777.
37
Özyiğit, 1998, s. 770-777.
38
Toramanoğlu, 2006, s. 63.
39
Sevin, 2001, s. 90.
21

İlk bilimsel kazı 1921-1922 Yunan Arkeolog G.P. Oikonomos tarafından


gerçekleştirilmiştir. Daha sonra 1979-1980 yıllarında Kültür Bakanlığı çalışma yapmıştır.
Ardından 1981’den sonra Prof. Dr. Güven Bakır’ın kazı başkanlında 2007 yılına kadar
kazılar sürdürülmüştür. 2007 yılından sonra Prof. Dr. Yaşar Erkan Ersoy kazı başkanlığını
devarlmş ve kazılar günümüzde Yaşar Hoca’nın başkanlığında devam etmektedir. Yapılan
çalışmalarda Arkaik Dönem yerleşimi Akropolün güney batısında yer almaktadır. Çalşmalar
MGT ve FGT sektörlerinde gerçekleştirilmiş. 40

F ve J yapılarının daha önceki yıllarda, yine bu sektörde açığa çıkarılan H ve D


yapıları gibi apsidal planlı yapılar oldukları görülmüştür. Kısmen daha geniş bir alanda
kazılan F yapısının batı ve güney duvarları açığa çıkarılmıştır. Güneybatı köşesinde belirgin
bir kavise sahip olan ve güney uzun kenarı ile organik bir şekilde kaynaşarak devam eden batı
duvarı, sözü edilen F yapısının apsidal plana sahip olduğunu göstermektedir. F yapısı
içerisinde yürütülen çalışmalar, yapının iki kullanım evresine sahip olduğunu göstermektedir.
Yapıya ait avluda da benzer evreler ile karşılaşılmıştır. Ele geçen Subgeometrik karaktere
sahip kuşlu kase parçaları ve bir kuşlu oinokhoe parçasından yola çıkarak, F yapısı kuruluş
evresinin M.O. 670-650 yıllarına ait olduğu düşünülmektedir. 41

Uç ayrı evrede de plaka taşlarla döşendiği anlaşılan E avlusunun en alt tabakası, F


yapısının kuruluş evresiyle çağdaş olmalıdır. F yapısının ikinci evresi balık pulu motifi ile
bezeli sivri dipli Korinth üretimi bir aryballos yardımıyla M.Ö. 630-600 yıllarına
tarihlenmektedir. E avlusunun orta tabakası F yapısının son evresiyle çağdaştır. Bu evrede
yapı içinde oluşturulan bir seki ile güney duvarı desteklenmiştir. F yapısının kullanımdan
çıkmasından sonra, üzerine inşa edilen dikdörtgen plan Iı C yapısında ise çok sayıda tezgah
ağırlığı ve parçalar halinde M.Ö. geç,? - erken 6. yüzyıla ait beyaz astarlı Khios amphorası, üç
nokta rozetli kase, erken tip lonia kasesi Meanderli küçük pyksis parçaları ele geçmiştir. 42

Feride Gül ve Mehmet Gül sektörlerinde yürütülen kazılar da dikkate alınpığında


Klazomenai'da M.Ö. 7. yüzyıl evlerinde sıklıkla apsidal planın kullanıldığı, M.Ö yüzyıl
sonlarından itibaren dikdörtgen ev planının yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. M.Ö. 6. yüzyılın
sonlarında ise apsidal ev planı tekrar canlanmış ve dikdörtgen ev planı ile birlikte yeniden

40
Bakır, 1999, s. 50.
41
Bakır, 1999, s. 50.
42
Bakır, 1999, s. 50.
22

kullanılmıştır 43.

"J" mekanının erken evresinde apsidal bir plana sahip olduğu, geç evrede ise,
dikdörtgen plan şekline dönüştürüldüğü anlaşılmıştır. Apsis planlı olarak inşa edilen "J"
mekanının son kullanım evresindeki tadilatla dörtgen plana dönüştürüldüğü anlaşılmıştır.
Doğusundaki çağdaş "C" mekanı da dört gen planlı olarak inşa edilmiştir. "J" mekanının
dörtgen planlı yapı katı iki alt evre içermektedir. M.Ö. 4. yüzyılda büyük ölçüde tahrip
edilmiş olan üst evre tabanının altında ki dolguda ele geçirilen en geç malzeme yaklaşık M.Ö.
600 yıllarına tarihlenmektedir. Bundan dolayı üst evre tabanını M.Ö. 600 yıllarına tarihlemek
yerinde olacaktır. 44

Küçük yonga taşlarla desteklenmiş ve yer yer kerpiç sıvalı olarak gözlenen alt evre
tabanı üzerinde ele geçirilen yatar durumdaki seramikler M.Ö. 630/20-600 yıllarına
tarihlenmektedir ve yapının plan değişikliğinin ne zaman gerçekleştiğini gösterir. Dörtgen
planlı yapı katı öncesinde alttaki yapının tesviye edilerek üstünün bir marn tabakasıyla sı
vandığı gözlenmiştir. Ancak yapının duvarları tadilatlarla kısmen kullanılmıştır. "J"
mekanının orijinal yapım evresi apsis planlıdır. Bu yapı katı da iki alt evre içermektedir.
Apsisplanlı mekanın üst evre tabanı üzerinden ele gecirilen yatar durum daki seramikler M.Ö.
650-630/20 tarihlerine aittir. Seramikler arasında erken tip bantlı kaseler. kuşlu kaseler ve tek
kuIplu kaseler bulunmaktadır. Mekanın alt evre tabanı üzerinde gözlenen yoğun karbon ve yer
yer yanmış kerpiç döküntüleri bir yangına işaret eder. Bu tabandan ele geçirilen M.O. 670-
650 tarihlerine ait seramik buluntuları yapının kuruluş tarihine dayanak oluşturur 45.

Kaya Elmalı Sektörü Çalışmaları

Alanın batısında yapılan derinleşme çalışmaları sırasında ise üç farklı Arkaik Dönem
yapısı ile karşılaşılmıştır. Bunlardan en geç tarihli olan ve A2 olarak isimlendirilen örnek
apsidal plânlıdır. Bu birimin tek bir taş sırasından oluşan temeli, kendisinden daha erken
tarihli bir başka yapının duvarları üzerine oturur. Yapının taban düzleminden elde edilen
sınırlı seramik buluntular tarih olarak M.Ö. 6. yüzyılın ikinci çeyreğini işaret eder. A3 olarak
isimlendirilen ikinci Arkaik Dönem yapısı, daha derin kodlarda olup A2’nin altında yer alır.
M.Ö. 4. yüzyılda yoğun tahribata uğrayan bu yapının duvarları düzensiz taşlardan inşa

43
Bakır, 1999, s. 50.
44
Bakır, 2001, s. 44-49.
45
Bakır, 2001, s. 44-49.
23

edilmiştir. Çok küçük bir bölümü izlenen ve orta büyüklükteki plâka taşlardan oluşan düzenek
muhtemelen bir döşemeye ait olmalıdır. Bu döşeme üzerinde, ince bir kum tabakası içinde
çeşitli seramik parçaları elde edilmiştir. Aralarında da tek kulplu bir kadeh ve kuşlu kâse
örneklerinin bulunduğu bu malzeme sayesinde A3 yapısı, M.Ö. 7. yüzyılın sonu-6. yüzyılın
başına tarihlenebilir. A3 ile A4 arasında sokak izlenimi veren ve1.65 m. genişliğe sahip olan
bir taş döşeme bulunur. Orta büyük lükteki kayrak taşlarından yapılan bu döşeme, her iki
mekân ile organik bir ilişki içerisindedir. Taş döşemenin üzerindeki sıkıştırılmış kil zeminden
dağınık olarak elde edilen ve M.Ö. 6. yüzyılın başlarına tarihlenen Khios kadehi parçaları,
hem bu sokağın hem de sokağı bağlayan yapıların M.Ö. geç 7.erken 6. yüzyıla tarihlenmesini
sağlar 46.

Klazomenai’de Mehmet Gül Tarlası ve Feride Gül Tarlası sektörlerinde yapılan


kazılar M.Ö.6. yüzyılın sonlarında apsis planlı evlerin kulanılmakta olduğunu göstermiştir.
Ege dünyasında bu Dönemde tek mekânlı apsis planlı evler artık kullanılmamaktadır.
Klazomenai’in M.Ö.546’daki birinci Pers istilâsı ile terk edilmesi ve arkasından bir nesil
sonra halkın kentlerine geri dönmesi ile birlikte, bu Dönem için ilkel saylabilecek olan apsis
planlı evlerin inşa edildiği görülmektedir. Bunun sebebi Pers istilâsı sonrasında halkın hâlâ
kendisini güvende hissetmemesi, inşası daha kolay olan basit planlı apsisli evlerle barınma
ihtiyacını karşılama isteğidir. Nitekim daha sonra tek odalı bu apsisli evler yerlerini çok odalı
dörtgen planlı evlere bırakmıştır. Kaya Elmalı Tarlası’nda ortaya çıkarılan bu yeni yapılar,
Geç Arkaik Dönem kentinin konut alanlarının Protogeometrik Dönem yerleşmesinin
bulunduğu alanlarda yoğunlaştığını göstermektedir. Limantepe Höyüğü üzerinde yapılan
kazılarda da bu Döneme ait çok sayıda su kuyusu ortaya çıkarılmıştır. Prehistorik höyüğün
üzerinde Arkaik Dönemde dinî yapıların bulunabileceği gerçeği göz ardı edilmese de, hemen
çevresinin konut alanı olarak ayrıldığı görülmektedir 47.

HBT sektöründe sur; ana gövdesinin 3.41 m. kalınlığında olduğu, girişin iç kısımda
doğuya doğru girinti yaptıktan sonra açılarak devam ettiği ve girişin doğu ucunda
muhtemelen kapı ile ilişkili bir düzeneğin yer aldığı anlaşılmıştır. Surun batı yüzünde ve
girişin iç yüzüne ait bütün duvarlarda masif, sert kalker taşından çok itina ile işlenmiş taş
bloklar yer almakta, duvarların dışa bakan yüzlerinin işçiliğinde titiz bir çalışma
görülmektedir: Dikdörtgen formlu taş bloklar derzler arasında boşluk kalmayacak şekilde

46
Bakır, 2004, s. 2-3.
47
Bakır, 2005, s. 365.
24

yerleştirilmiştir. Duvarın iç kısmı ise araları kısmen marn benzeri bir harç ile doldurulmuş irili
ufaklı taşlardan oluşur. Taş bloklarının dış yüzleri düzensiz derin oyuklardan oluşan ışık-
gölge oyunlarına müsait girintili bir işçilik göstermekte, derz kenarları ise tarak şeklindeki
ince bir keski ile yapılmış sığ çentiklerle çerçevelenmektedir. Duvar işçiliğinin çok kaliteli
olmasının yanı sıra, duvarda uygulanan pseudoisodomik örgü sistemi, tabana yakın alt
blokların pah yaparak hafi f dışarıda tutulması ve en alt duvar sırasının dışa doğru topuk
şeklinde büyük bir çıkıntı yapan gri-yeşil renkli taş bloğun üzerine oturması duvara anıtsallık
kazandırmaktadır.

Dolgu içinde yoğun şekilde karşılaştığımız ve dağılan kerpiç bloklarına ait olduğunu
anladığımız homojen şekilde yayılmış, sarı renkli, killi ve gevşek tabakanın surun üst
örgüsüne ait olduğu düşünülmektedir. Bu bilgiden hareketle, sur gövdesinde su basman
seviyesinin bitimine kadar bir taş duvar, bunun üzerinde ise kerpiç duvarın örülü olduğu
düşünülmektedir. Sur gövdesinin iç dolgusu düzgün olmayan, yumru şeklinde koyu renkli
andezit veya marn taşı parçaları ile yapılmıştır 48. Sur dolgusu doğu ve batıdan taş örgü
duvarlarla desteklenmiştir. Sur gövdesinin batı yüzüne ait duvar sıraları belirgin bir sistemle
örülmesine karşın, doğu yüzünde sadece yoğun kerpiç bloklarına rastlanması surun iç
yüzünün kerpiç bir duvar ile tahkim edilmiş olabileceğine işaret eder.

Kapı düzeneği için sur gövdesine doğudan yaslanmış iki uzun duvar inşaedilmiş, eşik
taşının da gösterdiği üzere kent kapısı bu duvarların bitim noktasına yerleştirilmiştir. Simetrik
ve derin avlusu olan kapı düzeneği plan özelliği ile Kıta Yunanistan ve Anadolu’dan bilinen
derin avlulu ve dışta savunma kuleleri ile desteklenmiş sur kapılarına benzer. Bu bakımdan,
Klazomenai - HBT sektöründe ortaya çıkarılmaya başlanan sur sistemi ile ilişkin kapıyı
Arkaik Dönemden itibaren görülen, Klasik ve Hellenistik Dönemde birçok örneğine rastlanan
Miletos, Assos, Atina’daki kutsal kapı, Kerameikos’taki Dipylon’un ilk planı, Pire-Asty
Kapısı, Korinth-İsthmia kapısı ve Halieis’in kuleli kapıları ile karşılaştırmak mümkündür.

Kent suru ve kapısıyla ilgili bu alanda yürütülen çalışmalarda alt tabakalarda ele
geçirilen Geç Geometrik Döneme ait buluntular sur bedeninin muhtemelen M.Ö. 7. yüzyılın
ilk çeyreğinde yapıldığını ve avlulu girişin ise M.Ö. 525-500 yıllarında yenilendiğini ya da

48
Bakır, 2006, s. 189-190.
25

buraya yeni bir kapı açıldığını gösterir 49.Kalın kaplama bloklarının oturduğu uzun kaide
blokları bir kuleden ziyade sur gövdesine batıdan yaslanan bir eğik yığma duvara işaret eder.
Bu arada girişin her iki kanadında rastlanan taş ve toprak yığıntılar ise eğik yığma duvarın iç
dolgusuna ait olmalıdır. Bu türde, savunma duvarları önündeki taş levhalar ile kaplı olan eğik
duvarlara Hitit ve Kuzey Suriye kalelerinde sıklıkla rastlanmaktadır. Ayrıca, karşılaştırma için
Sardis’in ve Phokaia’nın Arkaik Döneme tarihlendirilen savunma duvarları önüne inşa edilen
eğik duvarlar da göz önünde tutulmalıdır. Eğik duvarın savunma duvarının kuruluş evresi olan
M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında inşa edildiğini ve M.Ö. geç 6. Yüzyıldan sonra da kullanımdan
çıktığını göstermiştir 50. Eğik duvara ait kaplama bloklarının hemen altında başlayan tabakada
ele geçirilen seramik parçaları savunma sisteminin M.Ö. 7. yüzyılın ortalarında ya da hemen
sonrasında inşa edildiğini gösterir 51.

Kuzey – güney aksında uzanan sur bedenine batıdan yaslanan ve iri, şekilsiz
bloklardan inşa edilen kalın duvar, M.Ö.7. yüzyıl savunma sistemini mimarîsinin bir
parçasıdır. Demir Çağına ait tabakanın hemen üstünde yeralan kuru duvar tekniğiyle örülmüş
kuzey-güney doğrultulu bu düzenek, güneye doğru hafif bir kavis yaparken batıy doğru
alçalan bir eğim gösterir. MÖ 7. yüzyılda inşa edildiği tespit edilen savunma sisteminin
Arkaik Dönemde yapılan eklemeler tekrar kullanıldığını vurgulayan en önemli verilerden
biri, bu savunma duvarına açılan derin koridorlu giriş ve arkasındaki kapıdır. Geç 6. yüzyıla
tarihlenen derin giriş, prehistorik dönem savunma sisteminin kısmen üzerine inşa edilmiştir.
M.Ö.7. yüzyılın ortalarına ait savunma sisteminin özellikle M.Ö.4. yüzyılda tamamen bir
yıkıntıya dönüştüğü, bu alana Geç Antik Çağda yerleşilmesi ile tahrip sürecinin devam ettiği
açıklık kazanmaktadır 52

49
Bakır, 2007, s.318-320.
50
Ersoy, 2009, s. 187-192.
51
Ersoy, 2010, s. 173.
52
Ersoy, 2012, s. 191-193.
26

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

III. 1. Değerlendirme ve Sonuç

Hellen kent plancılığının temelleri Arkaik dönemde atılmış ve M.Ö. VIII. yy.’ın
başlarında, Smyrna ve Miletos kentlerinde yeni bir kent planlama tarzına ilişkin bulgular elde
edilmiştir.Antik çağda Anadolu kent plancılığı bölgelere ayrılarak incelendiğinde, bazı bölge
kentlerinin doğal olarak öne çıktığı görülmüştür. Batı Anadolu kıyısındaki kentler, coğrafi
konumları nedeniyle kent devleti kavramının gelişmesine uygun zemin hazırlamışlardır. Bu
kıyı kentleri, iyi korunmuş liman ve koylara sahiptirler.

Ticaret ve gelişen ekomomi sayesinde ulaşılan refah sosyal hayata yansımıştır. Arkaik
dönem kent mimarisine ilişkin kazı sonuçlarında yayınlanan tüm bilgileri derleyip aktarmaya
çalıştım. Batı Anadolu’da M.Ö. 8-7. yy da konut topluluklarına genel olarak bakıldığında;
Daha önceki dönemlerde dörtgen yapıların yanında görülen oval ya da apsisli evlerin artık
ortadan kalkmış oldukları görülmektedir. Bu dönemde Anadolu’da megaron ve benzeri uzun
bir yapı teşkil eden konutların egemenliği söz konusudur. Batı Anadolu’da ilk kez çatı altında
iki katlı, beş odalı, yanı ve önü avlulu bir konut yapısı ortaya çıkmıştır. Bu tarz yapılar aynı
dönem içinde Miletos, Phokaiada da görülmektedir.Ekonomik gelişmeye bağlı olarak Arkaik
Dönemde (650-600) oval veya apsisli evler yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar
27

KAYNAKÇA

AKARCA, A.; Şehir ve Savunması, Ankara, TTK Yayınları, 1998.

ARİSTOTALES, Politika, (çev. Mete Tuncay) İstanbul, 2002.

TANAÇ, M.; Batı Anadolu Antik Yerleşmelerinde Kentsel Mekan Kurgusu Araştırması,
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, 2000.

SMYRNA KENTİ İÇİN KAYNAKÇA

AKURGAL, E.; “Bayraklı Kazısı Ön Raporu”, A.Ü.D.T.C.F Dergisi, Sayı 8,1950. s. 1-51.

AKURGAL, E.; “Batı Anadolu’da Konut, Yerleşme ve Kent Planlaması”, Tarihten


Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, İstanbul, 1996, s. 122-143.

AKURGAL, E.; Eski İzmir I. Yerleşim Katları ve Athena Tapınağı, Ankara, TTK Basımevi,
1997.

AKURGAL, E.; Batı Uygarlığının Doğduğu Yer İzmir, İzmir, İzmir Yayıncılık A.Ş., 2000.

AKURGAL, M.; 1997 Yılı Smyrna Kazı Çalımalaları XX. Kazı Sonuçları Toplantısı Tarsus,
25-29, Mayıs, 1998, c.2, s. 33-48.

COOK, James; “Old Smyrna”, BSA, cilt.53-54, 1959, s. 1-34.


28

ESİRGEMEZ, E. Ç.; Batı Anadolu Yunan Mimarisi ve Sosyal Kültürel Açıdan


Değerlendirilmesi (Arkaik-Klasik-Helenistik dönem), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara, 2009.

GÖNÜL, H., Batı Anadolu’daki Yunan Konutu Araştırmalarında Başlıca Konu ve Sorunlar,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2008.

GÜL, Yusuf; Antik Kentler, İstanbul, Pandora Yayın evi, 1998.

GÜRLER, Binnur; “Passing To The Prostas Type House İn West Anatolia And The Location
Of This Type İn The City Planning”, Çağlar Boyunca Anadolu’da Yerleşim Ve Konut
Uluslararası Sempozyumu, Eski Çağ Bilimleri Yayınları, 1996, s. 231-240.

TANAÇ, M.; Batı Anadolu Antik Yerleşmelerinde Kentsel Mekan Kurgusu Araştırması,
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, 2000.

TORAMANOĞLU, S.; Anadolu’da Antik Çağ Şehir Planları, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, İzmir, 2006.

YILMAZ, N.; Izgara Tasarlı Kent Gelişimi ve Anadolu örnekleri, Yüksek Lisans Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2006.

MİLET KENTİ İÇİN KAYNAKÇA

ESİRGEMEZ, E. Ç.; Batı Anadolu Yunan Mimarisi ve Sosyal Kültürel Açıdan


Değerlendirilmesi (Arkaik-Klasik-Helenistik dönem), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara, 2009.

GÖNÜL, H., Batı Anadolu’daki Yunan Konutu Araştırmalarında Başlıca Konu ve Sorunlar,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2008.
29

WIENER, W.; 1985 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara, 26-
30, Mayıs, 1986, c.2, s. 199-207.

WIENER, W.; 1989 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
28Mayıs-1 Haziran, 1990, c.2, s. 81-93.

GRAVE,V.V., 1990 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, XIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Çanakkale,
27-31, Mayıs, 1991, c.2, s. 9-20.

GRAVE,V.V., 1991 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, XIV. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara, 25-
29, Mayıs, 1992, c.2, s. 53-77.

GRAVE,V.V.,1994/ 1995 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, XVIII. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Ankara, 27-31, Mayıs, 1996, c.1, s. 529-533.

GRAVE,V.V., 2006 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, 29. Kazı Sonuçları Toplantısı, Kocaeli, 28
Mayıs- 1 Haziran, 2007, c.3, s. 343-360.

TANAÇ, M.; Batı Anadolu Antik Yerleşmelerinde Kentsel Mekan Kurgusu Araştırması,
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, 2000.

TORAMANOĞLU, S.; Anadolu’da Antik Çağ Şehir Planları, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, İzmir, 2006.

WİENER, W.M., 1982 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, V. Kazı Sonuçları Toplantısı, İstanbul,
23-27, Mayıs, 1981,s. 47-50.

WİENER, W.M., 1985 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
26-30, Mayıs, 1986, c.2, s. 199-207.
30

WİENER, W.M., 1989 Yılı Milet Kazı Çalışmaları, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
28 Mayıs- 1 Haziran, 1990, c.2, s. 81-93.

YILMAZ, N.; Izgara Tasarlı Kent Gelişimi ve Anadolu örnekleri, Yüksek Lisans Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2006.

PHOKAİA KENTİ İÇİN KAYNAKÇA

ESİRGEMEZ, E. Ç.; Batı Anadolu Yunan Mimarisi ve Sosyal Kültürel Açıdan


Değerlendirilmesi (Arkaik-Klasik-Helenistik dönem), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara, 2009.

GÖNÜL, H., Batı Anadolu’daki Yunan Konutu Araştırmalarında Başlıca Konu ve Sorunlar,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2008.

ÖZYİĞİT, Ö., 1990 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XIII. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Çanakkale, 27-31, Mayıs, 1991, c.2, s. 99-122.

ÖZYİĞİT, Ö., 1992 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XV. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
24-28, Mayıs, 1993, c.2, s. 11-36.

ÖZYİĞİT, Ö., 1993 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XVI. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
30 Mayıs-3 Haziran 1994, c.1, s. 425-454.

ÖZYİĞİT, Ö., 1994 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XVII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
29, Mayıs-2 Haziran, 1995, c.2, s. 1-26.

ÖZYİĞİT, Ö., 1995 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XVIII. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
27-31, Mayıs, 1996, c.2, s. 1-26.
31

ÖZYİĞİT, Ö., 1996 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XIX. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
1998, c.1, s. 763-793.

ÖZYİĞİT, Ö., 1997 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, XX. Kazı Sonuçları Toplantısı, Tarsus,
25-29 Mayıs, 1998, c.2, s. 49-65.

ÖZYİĞİT, Ö., 2001 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, 24. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
27-31 Mayıs, 2002, c.2, s. 333-350.

ÖZYİĞİT, Ö., 2002 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, 25. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
26-31 Mayıs, 2003, c.1, s. 441-452.

ÖZYİĞİT, Ö., 2003 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, 26. Kazı Sonuçları Toplantısı, Konya, 24-
28 Mayıs, 2004, c.2, s. 43-50.

ÖZYİĞİT, Ö., 2004 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, 27. Kazı Sonuçları Toplantısı, Antalya, 30
Mayıs- 3 Haziran, 2005, c.2, s. 73-88.

ÖZYİĞİT, Ö., 2011 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları, 34. Kazı Sonuçları Toplantısı, Çorum, ,
28Mayıs-1 Haziran, 2012, c.2, s. 173-190.

TANAÇ, M.; Batı Anadolu Antik Yerleşmelerinde Kentsel Mekan Kurgusu Araştırması,
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, 2000.

TORAMANOĞLU, S.; Anadolu’da Antik Çağ Şehir Planları, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, İzmir, 2006.

YILMAZ, N.; Izgara Tasarlı Kent Gelişimi ve Anadolu örnekleri, Yüksek Lisans Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2006.
32

KLAZOMENAİ KENTİ İÇİN KAYNAKÇA

ESİRGEMEZ, E. Ç.; Batı Anadolu Yunan Mimarisi ve Sosyal Kültürel Açıdan


Değerlendirilmesi (Arkaik-Klasik-Helenistik dönem), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara, 2009.

GÖNÜL, H., Batı Anadolu’daki Yunan Konutu Araştırmalarında Başlıca Konu ve Sorunlar,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2008.

BAKIR, G., 1997 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, XX. Kazı Sonuçları Toplantısı, Tarsus,
25-29 Mayıs, 1998, c.2, s. 67-76.

BAKIR, G., 1998 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 21. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
24-28 Mayıs, 1999, c.2, s. 47-56.

BAKIR, G., 2000 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 23. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara,
28 Mayıs-1 Haziran, 2001, c.1, s. 41-54.

BAKIR, G., 2003 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 26. Kazı Sonuçları Toplantısı, Konya,
24-28 Mayıs, 2004, c.1, s. 1-12.

BAKIR, G., 2004 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 27. Kazı Sonuçları Toplantısı, Antalya,
30 Mayıs- 3 Haziran, 2005, c.2, s. 363-372.

BAKIR, G., 2005 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 28. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Çanakkale, 39 Mayıs- 2 Haziran, 2006, c.2, s. 185-202.

BAKIR, G., 2006 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 29. Kazı Sonuçları Toplantısı, Kocaeli,
28 Mayıs- 1 Haziran, 2007, c.3, s. 313-332.

ERSOY, Y.E.; Clazomenai: The Archaic Settlement, 1993.


33

ERSOY, Y. E.; 2007 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 30. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Ankara, 26-30 Mayıs, 2008, c.3, s. 233-253.

ERSOY, Y. E.; 2008 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 31. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Denizli, 25-29 Mayıs, 2009, c.1, s. 185-204.

ERSOY, Y. E.; 2009 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 32. Kazı Sonuçları Toplantısı,
İstanbul, 24-28 Mayıs, 2010, c.4, s. 169-182.

ERSOY, Y. E.; 2010 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 33. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Malatya, 23-28 Mayıs, 2011, c.3, s. 127-145.

ERSOY, Y.E.; 2011 Yılı Klazomenai Kazı Çalışmaları, 34. Kazı Sonuçları Toplantısı,
Çorum, 28Mayıs-1 Haziran, 2012, c.2, s. 191-210.

TANAÇ, M.; Batı Anadolu Antik Yerleşmelerinde Kentsel Mekan Kurgusu Araştırması,
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, 2000.

TORAMANOĞLU, S.; Anadolu’da Antik Çağ Şehir Planları, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, İzmir, 2006.

YILMAZ, N.; Izgara Tasarlı Kent Gelişimi ve Anadolu örnekleri, Yüksek Lisans Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2006.
34

LEVHA LİSTESİ

1. İonia Bölgesi Genel Görünümü


2. Batı Anadolu Haritası
3. Arkaik Dönem’de Smyrna
4. Smyrna M.Ö.7. Yüzyıl Kent Planı
5. Smyrna’da çok odalı konut ( Sağ üst köşedeki taralı kısım megaron tipli konuttur.)
6. Symrna da M.Ö 875-825/750 Yıılarına Tarihlenen Erken Geometrik Yapı Evresi
7. Symrna da M.Ö 875-825/750 Yıllarına Tarihlenen Orta Geometrik Yapı Evresi
8. Symrna H Açması, Ortası Avlulu Büyük Yapı Kompleksi Geç Geometrik Dönem,
Birinci Süreç. M.Ö 750-700
9. Symrna H Açması Geç Geometrik Dönem Ikinci Süreç Yerlesme Katı M.Ö 675-640
10. Symrna H Açması Çifte Megaron M.Ö 640-600
11. Çifte Megaronun Rekonstrüksiyonu
12. Symrana Konutların Zaman Içinde ki Degisimi
13. Smyrna M.Ö 7.ve 6. Yüzyıl Yerlesim Alaanı
14. Smyrna Kent suru M.Ö. 7.yy
15. Smyrna Kent suru M.Ö. 7.yy duvardan ayrıntı.
16. Smyrna Kent suru M.Ö. 7.yy ilk çalışmalar
17. Günümüzde Miletos ve Yakın Çevresindeki Yerleşimler
18. Arkaik Dönem’de Miletos’un 3 Boyutlu Planı
19. M.Ö.7.Yüzyılda Miletos’un Yerleşim Alanı
20. Miletos Genel Plan
21. Kalabaktepe Arkaik dönem Bina temellerinin gösterildiği Plan
22. Kalabaktepe'deki ev. 7. yüzyıl M.Ö.1.yarısı
23. Kalabaktepe'deki ev, 7, yüzyıl M,Ö, 2, yarısı
24. Kalabaktepe'deki ev, 7, yy. M.Ö. son
25. Kalabaktepe'deki ev. 6. yüzyıl M.Ö.
26. Arkaik dönem Phokaia
27. Arakik dönem kent duvarının cephe çizimi
28. Phokai arkaik dönem kent duvarı m.ö. 590-580 yılları (kapı)
29. Foça ilçesi, İsmetpaşa Mahallesi, 19 pafta, 102 ada, 23 nolu parselde ortaya
çıkarılan kalıntılarm planı (Çizen M. Acar).
30. M.ö 590-580 yıllarına tarihlenen kent surunun görünümü
31. Arkaik Dönem megaronunu
32. Arkaik Dönem megaronunu planını tamamlama önerisi, m.ö. 7. yüzyıl sonları
33. Arkaik dönem megarounnun restitüsyonu, i.Ö.7. yüzyıl sonları
34. Pkoaia’da konutların gelişim süreci
35. Klazomenai antik kenti görünümü
36. Klazomenai genel konumu
37. M.Ö. 4. yy Yapılarının altındaki Arkaik yapıların planı
38. F.G.T. M.Ö. 7 yy. apsisli plan yapısı İkinci kullanım
39. Aynı yapının ayrıntısı
40. C ve J yapısı
41. K.E.T. Arkaik Dönem ev planları
42. M.G.T. Sektörü Arkaik Dönem 1. Evre
43. M.G.T. Sektörü Arkaik Dönem II. Evre erken
44. M.G.T. Sektörü Arkaik Dönem II. Evre geç
35

45. M.G.T. Sektörü Arkaik Dönem III. Evre


46. K,J,M yapıları
47. H.B.T. Sektörü sur yapısı
48. Sur gövdesi taş örgüsü
49. Sur gövdesi taş örgüsü ayrıntı
50. Kent Kapısının havadan görünümü (sol). Kapı tesisi dolgu malzemesi m.ö. 6 yy
(sağ)
51. Kent girişi, Savunma sistemi avlulu giriş görünümü
52. Savunma sistemi genel görünümü
53. Savunma sistemi genel görünümü
36

Levha: 1
37

Levha: 2
38

Levha: 3
39

Levha: 4
40

Levha: 5
41

Levha: 6
42

Levha: 7
43

Levha: 8
44

Levha: 9
45

Levha: 10
46

Levha: 11
47

Levha: 12
48

Levha: 13
49

Levha: 14

Levha: 15
50

Levha: 16

Levha: 17
51

Levha: 18
52

Levha: 19
53

Levha: 20
54

Levha: 21
55

Levha: 22
56

Levha: 23
57

Levha: 24
58

Levha: 25

Levha: 26
59

Levha: 27
60

Levha: 28
61

Levha: 29
62

Levha: 30
63

Levha: 31
64

Levha: 32
65

Levha: 33

Levha:34
66

Levha : 35

Levha: 36
67

Levha: 37

Levha: 38
68

Levha: 39

Levha: 40
69

Levha: 41

Levha: 42
70

Levha: 43

Levha: 44
71

Levha: 45

Levha: 46
72

Levha: 47

Levha: 48
73

Levha: 49
74

Levha: 50

Levha: 51
75

Levha: 52
76

Levha: 53

You might also like