Professional Documents
Culture Documents
Sayfa
SUNUŞ 7
Dil Gücü Ulus Gücü 12
Dillerini Kaybeden Uluslar 12
Türk Dilinin Gücü 13
Türkçeyi Savunanların En Büyüğü 13
Atatürk'ten Önce Türk Dili İçin Çalışanlar 15
Yabancı Sözcüklere Karşı İlk Tepki 15
Sadeleşme Yeterli miydi 1 18
Sadeleşme Düğümü 18
Kültür Savaşı 20
Dil Devrimi Başlıyor 20
Öğretimde Birlik 21
Arapça, Farsça Orta Öğretimden Kaldırılıyor 22
Takvim ve Saat 23
Ticarette Türkçe 23
Sokak Adları Türkçeleştiriliyor 24
Rakamlar Değişiyor 24
Harf Devrimi 25
Tarihin Dil Devrimine Yön Verişi 27
Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin Kuruluşu 29
Türk Dili Tetkik Cemiyetinin Kuruluşu 30
Ezanın Türkçe Okunuşu 32
Bfrinci Türk Dil Kurultayı 32
Kurultaylarin Önemi 33
Atatürk'ün Sözcüleri 34
Dilin Kökeni 35
Türk Dilinin Eskiliği 36
Türk Dilinin Zenginliği 36
Türk Dilinin Yaygınlığı 37
Türk Dilinin Gelişmesi 36
Kişilerin Dilin Gidişine Karışması 36
Doğu Lehçelerine Baş Vurma Yolu 39
İÇİNDEKİLER
Sayfa
Sadeleşme Düğümü
Sadeleşme gerekliydi, yararlıydı ama, Türkçeyi bir
başka yönden daraltıyor, düğümlüyordu. Sadeleşme ile
sorun bitmiyordu.
Tanzimatçılardan bu yana, Serveti Fünuncuların,
Milli Edebiyatçıların beğendiği, güvendiği, büyük ozan,
"şairi azam" Abdülhak Hamit (Tarhan) bile bütün gücüyle,
yetkisiyle yeni düşünceleri, yeni duyguları için yeni sözcük
ler, yeni anlatım biçimi aradığı zaman ancak ve ancak Arap
ça ya da Farsça yeni sözcükler yaratıyorduı.
Türk aydınları için, Arapça, Farsça sözlükler, son sayfa
larına kadar açıktı. Bu yabancı sözlüklerin bütün sözleri,
kenarda, köşede kalmışlarına kadar Türkçede kullanılabilir-
ı) Abdülhak Hamit (Tarhan), kullandığı, daha doğrusu yarattığı
"Arapça veya Farsça kelimelerin aslında mevcut olmadıklarını" söyleyen
lere karşı, gerçek bir soğukkanlılıkla "Vaktiyle Hançeri veyahut Biyanhi
lügatlerinde gördüğünü" söylermiş (bkz. Türk Dili ve Edebiyatı dergisi,
cilt: XV, 1. VII. 1967 tarihli sayı, s. 2, Istanbul Edebiyat Fakültesi Basımevi).
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK 19
Kültür Savaşı
Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kültür savaşına
başladı. Kurtuluş Savaşı'nın zaferlerini perçinleyebilmek,
cephelerdeki başarılarını ebedileştirmek için, Atatürk,
kültür kuruluşlarıyle de uğraşmak zorundaydı. Kurtuluş
Savaşı gibi, kültür savaşı da büyük bir hesap işiydi. Sorun
lar, durumlar, inceden inceye hesap edilmeli, etraflı, ay
rıntılı düşünülmeliydi. Ülkedeki bütün kültür kuruluşları
eskimişti, yıpranmıştı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nda oldu
ğu gibi kültür savaşını da bilimsel verilere, incelemelere
dayandırıyor, ilerlemeleri bilimsel görüşlere uygun bir sıra
ile gerçekleştiriyordu.
Önce, topluca kalkınmayı sağlamak için düzeni değiş
tirdi, Cumhuriyeti ilan etti (29 Ekim 1923).
İkinci aşamada Hilafet'i kaldırdı (3 Mart 1924). Başarı
larını geleceğe uzatabilmek ve sürekliliğini sağlamak için
öğretime yöneldi. Başardığı işlerin en önemlilerinden biri
de öğretim birliği'dir.
Öğretimde Birlik
Cumhuriyetin kabulünden hemen sonra "Tevhid-i
Tedrisat" kanunu kabul edildi (5 Mart 1 924). "Öğretim
Birliği" demek olan bu kanunla, bütün okullar Maarif
Vekaleti'ne bağlanıyordu.
Atatürk 1 9 1 6'da Türkçedeki Arapça, Farsça sözcük
lerden yalcııiifl<t�rt TütkÇefilri geleceğini dü.şiln-iiyor, öğre
tim birliğini sağladıktan sonra okullardakr- dil ôğretimine
yönelmek gerektiğini düşünüyordu.
Atatürk, öğretim birliğini başarmakla, batıya dönük,
kalkınmaya istekli, kendi düşüncelerine, yapacağı devrim
lere, yurduna bağlı genç bir kuşak yetiştirmek istiyorduı .
Bu, ancak kökten devrimlerle başarılabilirdi.
Öğretim birliği kanunundan sonra, okullarda öğreti
lecek dersler gözden geçiriliyor, eskimiş , değişmiş, görüş
ler kitaplardan kaldırılıyor, yerlerine yeni durumun getir
diği bilgiler Maarif Vekaleti'nce programlara, kitaplara
işleniyor, öğretmenlere, öğrencilere, okullara tek kitap
yöntemiyle bir elden gönderiliyordu.
Daha önceleri öğretim karmakarışıktı. "Mahalle Mek
tepleri, İdadiler, Rüştiyeler, Sultaniler, Askeri Mektepler"
vardı. Bunlar bilim bakımından yetersiz olduğu gi bi, daha
kötüsü, bunların aralarında öğretim ve görüş birliği yoktu.
1) Daha sonra, 1 938'de, bugünkü Stad Oteli'nin bulunduğu yere,
önemli bir atılımı gösteren şu levha konulmuştu: "Atatürk Evi Yapısı".
Atatürk'ün bu arsaya yaptıracağı binanın büyük salonları olacağı, bütün
taşra gençlerini bölge bölge buraya çağırıp kendileriyle görüşeceği, sorunları
tartışarak gençliği yeni görüşlere göre yetiştireceği söyleniyordu.
22 VECİHE HATİBOGL u
Takvim ve Saat
Kültür birliğini sağlamak için, takvim ve saatın da
değiştirilmesi gerekti. Eskiden Türklerde "Koyun yılı,
domuz yılı" gibi adlar kullanılırdı, İslamiyetin etkisiyle
takvim değiştirilmişti, yine de değiştirilebilirdi.
Takvim ve saatın değişmesi, öğretim birliğine, dil
devrimine de yardımcı olacaktı ve batılılaşmada önemli
bir adım atılmış sayılırdı.
Harf_ğ�'(r°iminden önce, uluslararası takvim ve saatı
kabured�n kanun uygulama alanına çl.karıldı (26 Aralık
1925): ·Artık Hicri 1300'ler; Miladi 190b'lere çevrilmiş,
Efrenci'ler tarihe karışmıştı.
Ticarette Türkçe
1926 yılında çıkarılan bir kanunla ticarette Türkçe
kullanılması isteniyordu. Ticaretin yabancı sözcüklerle
dolu olması amacı engelliyor, yararı önlüyordu. Ticaretin
sağlam temellere dayanması için, açık bir dille, Türkçe ile
yapılması, uygulanması gerekirdi.
Ticaret alanında iktisat bakımından, engellere, aksa
malara yol açıyor gerekçesiyle, cuma günü uygulanan tatil
de pazar gününe çevrilmişti.
24 VECİHE HATİBOGLU
Harf Devrimi
Kurultayların Önemi
Atatürk, inceleyip 9lgunlaştırdığı düşüncelerini, dev
rimlerini Türk milletine ve dünyaya kurultaylarla yayı
yordu. Kurultaylardaki sözcüleri kendisinin düşüncelerini,
aykırı düşünenlere karşı savunurlar, iki düşünce arasında,
sınırda duranları kendi yönlerine çekerler, çoğunluğa, Ata
türk'ün işaret ettiği doğru yolu gösterirlerdi. Atatürk,
aralıksız her oturumunda bulunduğu Kurultaylarda,
kendi düşüncelerine aykırı düşüncede olanlar az da olsa,
bütün millete i nanç ve güvenç vermek için, sözcülerini ,
karşı düşünenlerle çatıştırır, kendi görüşlerini n sağlam
lığını dener ve böylece toplumun düşüncelerini de bir defa
daha eğitimden geçirir, kuşkuları giderirdi.
Bu görüşlerle Birinci Türk Dil Kurultayı toplanmıştı.
Bu kurultaya, ülkenin ileri gelen bütün aydınları ça
ğırılmıştı. Birinci Türk Dil Kurultayı'nın çalışma progra
mına bakılacak olursa, dilin menşeinden başlayarak, bu
günkü, yarınki gelişmeleri için, Atatürk'ün Dil Devrimi
bakımından yapmak ve yaptırmak istediği araştırmaların
esasları görül ür. Nitekim Türk Dili Tetkik Cemiyeti 'nin
ilk Genel Yazmanı Ruşen Eşref (Ünaydın) Kurultay'daki
konuşmasında, çalışma programının hazırlayıcısı hakkın
daki sırrı övünçle açıklıyor :
"Bu program da odur. Bu program Mustafa Kemal'in
bu meseleyi nasıl düşündüğü nün grafiğinden başka nedir ?
Bir davayı bütün gerçekliği ile göz ö nüne koymak, o nu
zaman ve mekan içindeki yerine ve sırasına koymak, bey
nin laboratuvarında i nceden inceye elenip dokunmuş olan
34 VECİHE HATİBOGLU
Dilin Kökeni
Unvanlar Değiştiriliyor
Güneş-Dil Teorisi
Güneş-Dil Teorisi Türkçenin eskiliğini ispat etmek, hiç
olmazsa ileri sürmek amacıyle ortaya atılmıştı. Sonradan
bazı çevrelerin ortaya attığı gibi asla bir dönüş yolu değildi.
Nitekim, Atatürk, ölüm üne kadar yeni Türkçe sözcükler,
terimler yarattı. Halbuki Güneş-Dil Teorisi 1935'te hazır
lanmış, 1936'da kamuya açıklanmıştı. Atatürk ise 1937,
193 8 yıllarında Türkçe kök ve eklerden öz Türkçe terim
ler türetmeye devam etmişti. Bu durum nasıl olur da Ata
türk' ün öz Türkçeden döndüğü biçiminde yorumlanabilirdi.
Öte yandan, G üneş-Dil Teorisi Türkçe ile batı dilleri
arasında ortak bir kaynak bulunduğuna da dikkati çeki
yordu. Bu bakımdan, Güneş-Dil Teorisi, batıdan gelen
sözcüklere karşılık bulmada, bir esneklik getiriyordu.
Her sözcüğün Türkçesi aranacak, her yeni terim, Türkçe
köklerden Türkçe eklerle kurulacaktı.
Yalnız dilimizdeki "lamba, masa, elektrik" 1 gibi batı
kaynaklı eski yabancı sözcüklerin durumu ne olacaktı ?
Bunları değiştirmekle Türk dilinde bir karışıklık, bir yok
sulluk yaratılmaz mıydı ?
Atatürk, sorundaki etkenlerin bir değil bin olduğunu,
çözüm ün de çeşitli yollardan gidilerek sonuçlandırılması
gerektiğini biliyordu.
Bazı yabancı sözcükler elbetteki dilimizde kalacaktı
ama bunların oranı, Türkçeyi bastıracak, boğacak ölçüde
olmayacaktı. Türkçenin gelişmesi için Atatürk, kök ve
ek bakımından gerekli yolları göstermiş, örneklerini ver
mişti. Güneş-Dil Teorisi ile de dildeki bazı yabancı söz
cüklerin Türkçe ile ortak olan kaynakları açıklanıyordu.
Dilin kökeni hakkındaki teoriler, çok iyi bilinenle hiç
bilinmeyen arasında köprü kurmaktan ibaretti. Bu köp-
1) O sıralarda "elektrik" sözcüğünü Türkçe "yaltırık" sözcüğü ile
birleştiren yazılar yayınlanıyordu (bkz. Türk Dili "Belleten", ağustos 1936,
Sayı : 19, s. 47).
56 VECİHE HATİBOGLU
"Denizbank" Tartışması
Dil devriminin hızına ayak uyduramayanlar eleştiri
lere başlamışlardı.
Atatürk, Türk dilinin gelişmesi için bütün olanakları
zorluyor, eski kitaplara, eski ve yeni lehçelere baş vuruyor,
Anadolu ağızlarından sözcükler topluyor, bazı yabancı
sözcükler için de Güneş-Dil Teorisi ile, dillerin aynı eski
ana kaynaktan birlikte yararlandıklarını açıklıyordu.
Bu kadar çaba, bu kadar az zamana sığdırılan olay
ların hızı arasında başları dönenler fırsat kolluyorlardı.
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK 59
Atatürk'ün Terimleri
�
...
=
l".I
=
�
;·
o
�
el
Bu resim, Atatürk'ün tahta başında geometri terimleri için ilk defa açıklama yaptığı Sıvas
Lisesi 9. sınıfta o z;ıman öğrenci olarak bulunan ve olaya tanık olan Uzunköprü Gazi Turhan
Bey Ô�okulJ} öğre trılenlerinden sayın Mehmet Özgüren tarafından gönderilmiştir.
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK 67
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK
ve
DİL DEVRİMİ