You are on page 1of 22

SOSYAL HİZMETLERDE GÜNCEL TARTIŞMALAR

Sosyal Hizmet(ler)i Yeniden Düşünmek Konferansları

Derleyenler
NEŞE ŞAHİN-TAŞĞIN
UĞUR TEKİN
YASEMİN AHİ
SOSYAL HİZMETLERDE GÜNCEL TARTIŞMALAR
Sosyal Hizmet(ler)i Yeniden Düşünmek Konferansları
Derleyenler
NEŞE ŞAHİN-TAŞĞIN
UĞUR TEKİN
YASEMİN AHİ

Bu yayın Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.

Nika Yayınevi - 58
1. Baskı: Aralık 2017
ISBN: 978-605-9386-23-4

Yayın Yönetmeni: Bülent Özçelik


Dizi Editörü: Durdu Baran Çiftci
Kapak Tasarım: Leyla Çelik
Sayfa Düzeni: İlhan Ulusoy

Bu kitabın basım, yayın, satış hakları © Fita İnş. Müh. Pet. Mat. Bas. ve Yay. İml. San. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir.
Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, mekanik, elektronik, manyetik ya da
başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz. Nika Yayınevi, Fita İnş. Müh. Pet. Mat. Bas. ve Yay. İml. San.
Tic. Ltd. Şti.’nin markasıdır.

Baskı ve Cilt: Bizim Büro


Sertifika No: 26649
Sanayi 1. Cad. Sedef Sok. No: 6/1 İskitler/Ankara
T: 0 312 229 99 28

Sertifika No: 26357


Yüksel Cad. No: 30/8 Kızılay-Ankara
T: 0312 433 71 15
web: www.nikayayinevi.com e-posta: info@nikayayinevi.com
SOSYAL HİZMETLERDE
GÜNCEL TARTIŞMALAR
Sosyal Hizmet(ler)i Yeniden Düşünmek Konferansları

Derleyenler
NEŞE ŞAHİN-TAŞĞIN
UĞUR TEKİN
YASEMİN AHİ
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek?..............................................7


Yasemin Ahi/Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

Tükiye’nin Taraf Olduğu İnsan Hakları Sözleşmeleri Bağlamında


Sosyal Hizmet Uygulamaları ..........................................................................23
Neşe Şahin-Taşğın

KENT ve SOSYAL HİZMETLER


Türkiye’de Kentsel Yoksullukla Mücadelede Sosyal Yardıma
İndirgenen Sosyal Hizmetler............................................................................55
Songül Sallan Gül

Sosyal Devlet, Sosyal Belediyecilik ve AKP Belediyeciliği...........................71


Hüseyin Gül

Gündelik Hayatın Değişmesi ve Belediyeciliğin Yeni Hizmet


Alanları Üzerine Birkaç Söz ............................................................................89
Mehmet Nuri Gültekin

GÖÇ ve SOSYAL HİZMETLER


Suriye Göçü ve Sonrası....................................................................................111
Sema Erder

Misafirperverlik Kültürü ve Irkçı Şiddet Arasında -


Güncel Göç Politikası......................................................................................119
Juliane Karakayalı

Türkiye’de Göçmen Mücadelesinin İmkân ve Sınırları:


Göçmen Dayanışma Ağı Deneyimi...............................................................125
Fırat Genç

Suriye’deki İnsanlık Krizi ve Mülteci Politikalarının Çöküşü...................143


Volkan Görendağ
Engelli Mülteciler ve Sosyal Hizmet Gereksinimleri;
Gaziantep Özelinde Bir Değerlendirme ......................................................151
Kasım Karataş/Nur İncetahtacı Günal

GÖÇ, EĞİTİM ve SOSYAL HİZMETLER


Eğitim Mekânı mı? Koruma Mekânı mı? Okulda Sosyal
Hizmet İçin Bir Zorluk Olarak Mültecilik....................................................165
Erika Schulze/Susanne Spindler

Göç ve Eğitim: Türkiye’de ve Almanya’da Aile Dili Okul Dilinden


Farklı Olan Çocukların Okullaşması. Çalıştay Sonuç Raporu..................177
Deniz Yükseker/Uğur Tekin

Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Kurumlarında


Karşılaştıkları Sorunlar...................................................................................193
Uğur Tekin/Gamze Ertuş

KADIN ve SOSYAL HİZMETLER


Sosyal Politika Bağlamında Türkiye’de Kadın İstihdamı ve
Çocuk Bakımı....................................................................................................207
Yasemin Ahi

Sosyal Hizmetin Kapsamadıkları: Kağıtsız Göçmen Kadınlar.................217


Emel Coşkun

Yazarlar Hakkında...........................................................................................233
Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek?

Yasemin Ahi /Neşe Şahin Taşğın/Uğur Tekin

“Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek” başlığını görünce belki de pek ço-


ğunuzun aklından şöyle bir soru geçmiştir: “Zaten sosyal hizmeti düşünüyor
muyduk ki de yeniden düşünelim!” Gerçekten de uzun yıllar Türkiye’de sos-
yal haklar, sosyal hizmeti de içeren sosyal çalışmadan bağımsız bir olguymuş
gibi tartışıldı. Bunun bir nedeni tabii ki sosyal çalışmanın ülkemiz için görece
yeni bir alan olmasıydı. Ancak bir diğer nedeni de Türkiye’de sosyal hizme-
tin pek çok ülke için çok eskide kalmış yöntemler kullanılarak uygulanma-
sıdır diyebiliriz. Oysa hak temelli ve sosyal çalışmanın öznesi olan kişilere
ve onların sorunlarına odaklanmayan bir sosyal çalışmanın başarılı olması
günümüzde artık söz konusu bile olamaz. Dilerseniz bunu bir örnekle açma-
ya çalışalım.
Türkiye’de çocuklarla ilgili infial yaratan bir olay meydana geldiğinde;
örneğin bir çocuk anne ya da babası tarafından öldürülmüşse ya da sefalet
içinde (çöplük gibi bir evde) yaşıyorsa veya sokak çocukları söz konusu oldu-
ğunda -ki bunlara yakın zamanlardaki birçok güncel örnek verilebilir- örne-
ğin Almanya’da (sosyal devlet anlayışının oldukça gelişmiş olduğu bir ülke
olarak) önce şu soru sorulur: Sosyal Hizmet Kurumu, daha doğrusu çocuk
ve gençlerden sorumlu olan Gençlik Dairesi (Jugendamt) neredeydi? Neden
duruma müdahale etmedi? Görevini yapmadı mı? Günlerce bu konu tartı-
şılır, yerel düzeyde tüm siyasi sorumlular sorgulanır ve olay biraz daha bü-
yükse federal düzeyde bile konu gündeme gelebilir. Bu bağlamda da kamu-
sal bir tartışma başlar ve bu tartışmaya normal vatandaşından yerel ve ulusal
politikacısına pek çok kişi katılır ve sonuçta olay yeni bir yasal düzenlemeye
kadar gider. Türkiye’de ise genellikle ilk akla gelen aileyi suçlamak olur. Ga-
zeteler canavar anne-baba başlıklarıyla çıkar, herkes başını sallar, birbirine
olayın ne kadar canavarca, inanılmaz vs. olduğunu anlatır ama kimse eski
adıyla SHÇEK ya da şimdiki sorumluluk alanıyla Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’nın ilgili birimi neredeydi? Devlet niye olaya daha öncesinde mü-
dahale etmemiş? Bu ailede çocuk o zamana kadar nasıl yaşamış? Hiç göze
çarpmamış mı? gibi sorular sormaz. Belki en fazla polis niye engellememiş
falan denir, o kadar. Toplumsal tartışma da kısıtlı bir düzeyde acıma ve suç-
lama biçiminde yapılır. Genel anlamda bu tür olayları önlemek için neler
yapılması gerektiği konusunda yaygın bir kamusal tartışma göremeyiz. Şim-
di, tabii ki toplumsal sorunları sadece yasal düzenlemelerle ya da resmi ku-
8 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

rumlarla çözmek mümkün değildir, ancak benzer olayların farklı toplumsal


yapılarda nasıl farklılaştığını ve farklı toplumsal kültürlerde olaylara nasıl
yaklaşıldığını anlatmak için bu örneği vermek istedik.
Sosyal hizmet ve sosyal çalışma adını verdiğimiz olgular doğrudan sosyal
devlet olgusu ile bağlantılıdır. Sosyal bir devlet o ülkede yaşayan insanların
(sadece vatandaşların değil!) refahını sağlamakla yükümlüdür, hem de hiç-
bir ayrım yapmadan. Bunu sağlarken de hak temelli yaklaşmak zorundadır.
Araçlarından bir tanesi ise sosyal hizmet, sosyal çalışmadır. Türkiye Cum-
huriyeti de anayasasında kendisini sosyal bir devlet olarak tanımlamıştır. Bu
bağlamda da ülkesinde yaşayan insanların refahını hak temelli olarak sağla-
mak ve sosyal hizmet sunmakla yükümlüdür.
Sosyal hizmetlerin çalışma alanı, toplumdaki eşitsizliklerden dolayı top-
lumsal yaşamın içinde yeterince yer alamayan ya da toplumsal “nimetler-
den” yeterince payını alamayan ya da alması engellenmiş kesimlerdir. Bunu
yaparken bu kesimlerin var olan durumlarının neden kaynaklandığı asla
unutulmamalıdır: Yani toplumun eşitsizlik yaratan yapısını. Kendini koru-
yamayacak durumda olan çocuklar, yaşlılar, güçsüzler gibi kesimler ve ken-
dini korumak için gerekli maddi, fiziksel, manevi kaynakları olmayanlar için
sosyal hizmet vardır.
Sosyal hizmet (çalışma) diğer mesleklere göre daha “yeni”dir ve “moder-
nitenin çocuğu”dur diyebiliriz. 19. Yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Şim-
diye kadar hem sosyal hizmetten hem de sosyal çalışmadan bahsettik. Bunun
biraz açmak gerekiyor. Sosyal çalışma, sosyal pedagoji (sosyal eğitimi içeri-
yor) ve sosyal hizmetin birleşmesinden doğan daha kapsamlı bir alan için
kullanılıyor. Bizim burada bahsedeceğimiz biçimiyle de konu sosyal devlet
ve sosyal çalışma. Sosyal çalışma modernitenin bir ürünüdür dedik ve aslın-
da kapitalizmin de yan ürünü olarak görülebilir çünkü kapitalizmin yarat-
tığı toplumsal sorunların olumsuzluklarının yumuşatılması ya da olumsuz
etkisinin azaltılması gibi bir işlev edinmiştir. Alman yazar Mechthild Seithe
ikinci baskısı 2012 yılında yayımlanan “Schwarzbuch soziale Arbeit (Sosyal
Çalışmanın Kara Kitabı)”1 başlıklı kitabında, sosyal çalışmadan bahsederken
“eine notwendige Begleiterscheinung des Kapitalismus” der yani onu kapi-
talizmin beraberinde getirdiği zorunlu bir alan olarak tanımlar. (Seithe 2012:
19, 28) Kapitalizm öncesi geleneksel kapalı toplumların kendi içinde yarattığı
dayanışma yapıları kapitalizmin gelişimiyle kırılmıştır. Sosyal çalışmanın bir
nevi kapitalizmin yol açtığı sorunları (eşitsizlikleri) tamir etme görevi vardır
ve bu anlamda onu katlanılabilir hale getirmeye çalıştığı için hem sistemi
destekleyen bir yönü vardır hem de eleştirel bir yönü.
19. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan sosyal çalışma alanı, öncelikle
yoksullukla mücadeleye yönelik olmuşsa da 20. Yüzyılda ve yaşadığımız 21.
Yüzyılın başında artık yaşamın hemen her alanında yer alabiliyor. Çocuk ba-

1 Seithe, Mechthild (2012): Schwarzbuch soziale Arbeit, Berlin: Springer Verlag.


Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 9

kımı, gençlik çalışması, okullardaki çalışma, sağlık alanında, ceza infaz ku-
rumlarındaki çalışma, yaşlı ve engelliler, göçmenler, meslek edindirme vs.
gibi pek çok alanda sosyal çalışmaya rastlamak mümkün. Sosyal çalışmanın
biçim ve yöntemleri de zamanla dönüşüme uğruyor tabii ki. Örneğin günü-
müze artık sokak sosyal çalışması (Streetwork), boşanma danışmanlığı, ba-
ğımlılarla çalışma ya da göçmenlere yardım ve danışmanlık gibi çalışmalar
sosyal çalışmanın önemli unsurları haline gelmiştir.
Sosyal çalışma “düzen sağlayıcı” bir çalışma değil “eğitici” (pedagojik) ve
eleştirel bir çalışmadır. Bunu mümkün olduğunca çok vurgulamakta fayda
vardır. Çünkü bu kolaylıkla yanlış anlaşılmaya yol açabilmektedir. Sosyal ça-
lışma insanları ikna etmeye çalışır ve onları kendi yaşamlarını kendi ellerine
almaları için güçlendirir, yetkinleştirir. “Lebensweltorientierte Sozialarbeit”
yani “kişinin kendi yaşam dünyasına odaklı sosyal çalışma” dediğimiz ça-
lışma artık günümüzde standart hale gelmiştir. Bu tarz bir çalışma insanları
kendi yaşamlarının rejisörleri olarak görür ve onları tekrar bunu yapacak du-
ruma getirmeye çalışır. Korumacı, kollamacı sosyal çalışma ile yaşam alanı
odaklı sosyal çalışma arasında büyük fark vardır. Bunun yanında sorunlara
olayların muhataplarıyla birlikte çözüm üretmek çok önemlidir çünkü onlar
kendi yaşamlarının virtüözleridirler.
Bahsedilen bu alanların yaygınlaşması ve konu hakkında tartışmalar
Türkiye’de daha yeni yeni gerçekleşiyor ancak bu hızlı gelişme ve taleple-
rin artması birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Çünkü Türkiye’de sosyal
devlet anlayışı da oldukça yeni bir olgudur. Sosyal hakların talep edilmesi
konusunda toplumda gelişkin bir duyarlılık ne yazık ki henüz oluşmamış
durumdadır. Geleneksel “yardım” anlayışının toplumsal etkileşimde olduğu
gibi toplum-devlet etkileşiminde de hâlâ geçerli anlayış olduğunu söyleye-
biliriz. Oysa modern anlamıyla sosyal çalışma “fakirlere yardım” etmekten
çok farklıdır. Burada etik çok önemlidir. Acıma kaynaklı ve motivasyonlu
yardımla hak temelli yardım arasında büyük fark vardır. Etik olarak bu fark
özellikle önemlidir. Kendini yardıma ihtiyacı olandan üstün görmemek gibi,
yardıma ihtiyacı olan kişinin bu duruma gelmesine neden olan toplumsal
koşulları göz ardı etmemek gibi boyutları vardır. Bu nedenle de Türkiye’deki
kullanımıyla söyleyecek olursak sosyal hizmet uzmanları yani sosyal çalış-
macılar insan odaklı olmalıdır ve insan haklarını temel alan bir perspektiften
çalışmalıdır. Sosyal hizmet uzmanlarının etik ilkeleri evrenseldir çünkü in-
san hakları evrenseldir.
Alanının geniş olması nedeniyle sosyal çalışmacının görevinin yaşamla
başa çıkmak gibi bir görevi olduğundan bahsedebiliriz. Sosyal çalışma her
şeyden sorumlu olmak gibi bir sorunla karşı karşıyadır. Sosyal çalışma des-
teğe ihtiyacı olan insanların kendi güçlerini ortaya çıkarmaya ve kullandırt-
maya yönelik çalışmalıdır. Sosyal çalışma olayları ‘kişiselleştirmez’ insanları
tüm yaşam alanlarını göz önüne alarak destekler. Sosyal çalışma sosyal poli-
tikanın bir parçasıdır ve bu nedenle de politiktir.
10 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

Sosyal eşitsizlikleri yakından izleyen ve bu eşitsizliğe müdahale etmekle


görevli sosyal hizmet, aynı zamanda toplumun verili yapısını analiz etmeyi,
toplumsal haksızlıkları eleştirmeyi ve toplumda yaşayan insanların yaşamla-
rını iyileştirmeyi hedeflemektedir. Toplumda zayıf durumda olan ve sorun
yaşayan kesimlerin yaşam şartlarının düzeltilmesinde ve yeniden düzenlen-
mesinde kendi kendilerine yardım kuruluşlarının, sivil toplum örgütlenme-
lerinin geliştirdikleri yöntemlerin başarılı olduğu genel kabul gören bir yak-
laşımdır.
Türkiye’de sosyal çalışmanın bu bahsedilen çerçevede tartışılması görece
yeni bir olgudur. Bu bağlamda biz bağlı bulunduğumuz kurumlar aracılığıy-
la ve çalışma alanlarımız itibarıyla bundan 6 yıl kadar önce bir araya geldik
ve böylesi bir tartışmaya katkı sunmak amacıyla bir konferans dizisi başlat-
tık. Adını da “Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek” koyduk. Çünkü var
olan algıların dışında girişte bahsettiğimiz anlamda bir yeniden düşünmeye
ihtiyaç olduğunu düşünüyorduk ve hâlâ da bu gerekliliğin sürdüğü bizce
çok açık.
Konferanslar dizisini düzenlerken amacımız neoliberal yaklaşımın belir-
lemeye çalıştığı sosyal politika ve sosyal hizmet çalışmalarının eleştirel ola-
rak, uluslararası deneyimler ışığında değerlendirilmesi ve eleştirel teorinin
kazanımlarıyla sosyal hizmet pratiğinin zenginleştirilmesiydi. Bu yaklaşımı-
mızı şöyle açabiliriz:
• Eşitsizliğin, dışlanmanın yoğun olarak yaşandığı toplumumuzun ku-
rumsal yapısının eleştirisinden hareketle yeni bir sosyal yapılanmanın
gerekliliğini politik ve toplumsal alanda tartışmaya açmak,
• Eşitsizliğin devamından yana olan kesimlerin geliştirdiği yaklaşım-
ların eleştirisi ve toplumsal eşitsizliğin ve buna bağlı olarak yaşanan
sorunların nedenlerine ışık tutmak,
• Sosyal hareketlerin yarattığı dayanışmacı sosyal hizmet pratiklerinin
değerlendirilmesi ve yoksulların, dışlanmışların toplumsal refahını
sağlamaya yönelik yeni yaklaşımları tartışmaya sokmak,
• Belirli çıkar gruplarının istemleri ve eşitsizliğin devamına odaklı uy-
gulamalar yerine, insanları “özne” olarak değerlendirip onların is-
temlerinin ve ihtiyaçlarının sağlanacağı yeni sosyal düzenlemelerin
bugünden hayata geçirilmesini sağlamak,
• Sosyal hizmet teori ve pratiğinin her zaman yeniden düşünülmesi,
yeniden değerlendirilmesi ve eleştirisini temel alan bir tartışma plat-
formu yaratmak.
İlkini 2011 yılında düzenlediğimiz beş konferansta belirli konular
çerçevesinde, sosyal hizmetin çok disiplinli bir alan ve disiplin olmasından
da hareketle farklı çalışma alanlarından akademisyenleri ve uygulayıcıları bir
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 11

araya getirmeyi hedefledik. Sosyal hizmet, sosyal politika, çalışma ekonomi-


si, kamu yönetimi, siyaset bilimi, sosyoloji, psikoloji, felsefe, vb. alanlarında
çalışan akademisyenler ile sosyal hizmet (Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği
SHUDER), sosyoloji (Sosyoloji Mezunları Derneği SOMDER), psikoloji (Top-
lumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği TODAP) bölümlerinden mezun
olan ve sosyal hizmetler alanında çalışan meslek grupları ve bu alanda savu-
nuculuk çalışmaları yapan Sosyal Haklar Derneği konferansın düzenleyicisi
ve destekleyicisi olarak yer aldılar. Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye
Temsilciliği tüm konferanslarda düzenleyici ve sponsor olarak toplantıların
sürekliliğini sağlamada itici güç oldu.
Konferansların tümü, ağırlıklı Almanya olmak üzere, uluslararası ka-
tılımlıydı. Toplantıların hepsinde teorik bir çerçeve, temalar çerçevesinde
sunumlar ve değerlendirme oturumları yapıldı. Başta alanda çalışanlar ve
öğrenciler olmak üzere oldukça geniş bir katılımcı-izleyici yelpazesi edinen
konferanslarımızın sadece sosyal hizmet alanından değil, sosyal bilimlerin
tüm alanlarından beslenen perspektifiyle Türkiye’de bu alanda eksikliği his-
sedilen bir akademik tartışma ortamının da önünü açtığını düşünüyoruz.
İlk toplantımızı 2011 yılında “Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek:
Sosyal Hizmet Örgütlenmesi, Mesleki Etik ve Eğitim” temasıyla 8 - 9 Ni-
san 2011 tarihlerinde düzenledik. Bu konferansta, Almanya ve Türkiye’de-
ki sosyal hizmet yapılanmasının eleştirel bir değerlendirmesinin yapılması,
sosyal hizmet çalışanlarının ve örgütlerinin deneyimlerinden yola çıkarak,
sosyal hizmetlerin toplumda konumlanışındaki aksaklıkların ortaya konul-
ması amaçlandı. Küreselleşme ve neoliberal politikaların belirlediği günü-
müzde sosyal hizmetlerin durumu üzerine tartışmalar ön plandaydı. Kon-
feransın birinci oturumunda Avusturya Alpen-Adrian Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Erol Yıldız’ın “Küreselleşme ve Sosyal Politika” ve Prof. Dr. Mer-
yem Koray’ın da “Küreselleşen Kapitalizm, Neo-liberal Politikalar ve Sos-
yal Politikaların Zavallılığı” başlıklı konuşmaları yer aldı. Böyle bir teorik
girişin arkasında yapılan ikinci oturumda Almanya ve Türkiye’den sosyal
hizmetlerin değişimini belirleyen sorunlar karşılıklı bir değerlendirmeyle
ele alındı. Bu oturumda Düsseldorf Yüksek Okulu’ndan Prof. Dr. Thomas
Münch “Almanya Örneğinde Yerellerde Sosyal Hizmet” konusunda ve Bah-
çeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sema Erder “Göç, Değişen Aile Yapısı ve
Dayanışma İlişkileri” konusunda birer sunum yaptılar. Düsseldorf Yüksek
Okulu’ndan Prof. Dr. Klaus Riekenbrauk ve Galatasaray Üniversitesi’nden
Yrd. Doç. Dr. Şebnem Gökçeoğlu Balcı “Yoksulluk, Sosyal Haklar ve Sosyal
Hizmetin Hukuki Boyutu” konusunu üçüncü oturumda tartışmaya açtılar.
Türkiye’de Sosyal Hizmet uygulamalarının eleştirel bir değerlendirilmesi-
nin yapıldığı ikinci bölümde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Esin Küntay “Sosyoloji – Sosyal Hizmetler Elbirliği İle: Bir Sosyolo-
jik Çözümleme”, Başkent Üniversitesi’nden Dr. Bülent İlik “Tarihsel Gelişim
Sürecinde Türkiye’de Sosyal Hizmetler” ve Maltepe Üniversitesi’nden Prof.
12 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

Dr. Sevil Atauz “Türkiye’de Sosyal Hizmet Eğitimi” başlıklı konuşmalarını


yaptılar. Diğer bir oturumda ise Sosyoloji Mezunları Derneğinden Pınar
Akkuş “Sosyal Hizmet Alanında Çalışanların Sorunları Üzerine”, Almanya
Trier Üniversitesi’nden Dr. Muharrem Açıkgöz “Felsefi Kavramlar Bağla-
mında Sosyal Hizmet” ve Sosyoloji Mezunları Derneği’nden Özgür Aktükün
“Kamu Hizmetlerinde Etik Tartışmalar: Sosyal Hizmetlere Yurttaşlık Hakkı
Çerçevesinden Kısa Bir Bakış” başlıklı sunumlarını yaptılar. Konferansın so-
nuç bölümünde konferansta ele alınan konuların değerlendirildiği genel bir
oturum yapıldı. Bu oturumda mevcut kurumların yeniden yapılandırılması
tartışmalarının yanı sıra; yaşam alanlarında etkinliği olan, sorunları minimal
bürokratik yapılarla çözebilen yeni kurumların oluşturulması üzerine tartış-
malar yapıldı. Konferansta ayrıca sosyal hizmetin çalışma yöntemleri, mesle-
ki ilke ve etik değerler üzerine yeni yaklaşımlar ele alındı.
İlk konferansı yaptığımız 2011 yılının Haziran ayında, Bakanlar
Kurulu’nun 3 Haziran 2011 tarihinde aldığı kararla Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararna-
me, 8 Haziran 2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlandı ve Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) kapatılarak Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı (ASPB) kuruldu. Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylık sü-
recindeki yasal ve idari değişikliklere bağlı olarak, başta insan hakları, çocuk
hakları ve kadın haklarıyla ilgili temel sözleşmelerin kabul edilerek iç hukuk-
ta bağlayıcı hale gelmesiyle birlikte mevcut sosyal hizmet kurum ve kuru-
luşlarının da bu çerçevede yapılandırılması, yeni kuruluş ve müdahalelerin
geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştı. Bunun sosyal hizmetler alanında bir
bakanlık çatısı altında yapılması gerektiği uzun süredir önerilmekteydi. An-
cak Bakanlık, kamuoyunda tartışılmadan ve ilgili kesimlerin görüşleri alın-
madan “hızla” çıkarılmıştı. Sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar alanındaki
dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve daha etkin hizmet sunmak iddiasıyla
kurulan ASPB’nin nasıl yapılanacağıyla belirsizdi. Sosyal hizmetlerin kamu-
sal sunumundan uzaklaşan ve bu alanda aileyi (ailede de kadını), hayırsever-
liği, sivil toplumu ve piyasa koşullarında hizmet sunumunu öne çıkaran bir
anlayış gelişmekteydi ve yeni kurulan Bakanlığın teşkilat kanununda da bu
anlayışı pekiştiren yaklaşımlar bulunmaktaydı.
Türkiye’de sosyal hizmetlerin bir yeniden yapılandırma sürecinde oldu-
ğu, bu amaçla kurulan Bakanlığın nasıl şekilleneceğinin daha netleşmediği
bir dönemde, 23 - 24 Mart 2012 tarihinde ikincisini düzenlediğimiz konferan-
sımızın temasını “Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek II - İnsan Hakları ve
Sosyal Hizmet(ler)” olarak belirledik. Amacımız, sosyal hizmetlerin yeniden
yapılandırılması sürecine müdahil olabilmek ve bu süreci etkileyebilmek için
ortak hareket etmek ve sosyal hizmetlerin aile, piyasa ya da hayırseverlik
temelinde örgütlenmiş sivil toplum örgütleri (!) tarafından sunulmasının teş-
vikinin yaratacağı sorunlara dikkat çekmekti. Konferansta sosyal hizmetlerin
sunumu ve sosyal hizmetlere erişimin hak temelli bir yasal çerçevede güven-
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 13

ce altına alınması gerektiğine vurgu yapıldı. Konferansın birinci oturumunda


Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. İsmail Demirdöven “Sosyal Hizmetler,
Sosyal Çalışma Mesleği ve İnsan Hakları”, Almanya Darmstadt Uygulamalı
Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rolf Keim “Sosyal Hizmetler Tarihi” ve
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Türkay “Sürdürülebilir Yok-
sulluk Anlayışı ve Türkiye’de Sosyal Politikalar” başlıklı sunumlar yaptılar.
Sosyal hizmetlerin hak temelli karakterine vurgu yapılan ikinci oturumda
Düsseldorf Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Dr. Klaus Riekenb-
rauk “İnsan Hakları ve Sosyal Haklar”, Hak Temelli Politikalar İçin Hüma-
nist Grup Derneği’nden Avukat Seda Akço “Uluslararası ve Ulusal Hukukta
Sosyal Hizmetler” ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nden Dr. Neşe Şahin
“Türkiye’de Sosyal Hizmet(ler): İnsan Hakları Bakımından Bir Değerlendir-
me” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler. Sosyal hizmetlerin farklı toplum-
larda kurumsal yapılaşması ve uygulamalarının tartışıldığı üçüncü oturumda
Almanya Darmstadt Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Dr. Susan-
ne Spindler “Almanya Örneğinde İnsan Hakları ve Sosyal Hizmetler”, Köln
Üniversitesi’nden Dr. Hıdır Çelik “Almanya’da Çokkültürlülük ve Sosyal
Hizmet – Sosyal Hizmette Perspektif Değişimi” ve Başkent Üniversitesi’nden
Dr. Bülent İlik “Türkiye’de Sosyal Hizmet Alanlarında Uygulamaya İlişkin
Değerlendirmeler” konulu sunumlarını yaptılar. Konferansın bundan son-
raki bölümünde sosyal hizmetlerin, insan haklarının korunması ve güven-
ce altına alınması bakımından temel bir işlevi olduğu tespitinden hareketle
alternatif sosyal hizmet sunum tarzları ve sosyal hizmetin “savunuculuk”
rolü üzerinde duruldu. Dördüncü oturumda Sosyoloji Mezunları Derneğin-
den Özgür Aktükün “Sosyal Hizmet Alanında Güvencesizleştirmeye Karşı
Sendikal Mücadele ve Dev-Sağlık İş Deneyimi”, Bir Umut Derneği’nden Er-
bay Bucak “Militan – Gönüllü Sosyal Hizmet” ve Mor Çatı Kadın Sığınağı
Vakfı’nın temsilcisi “Feminist Bakış Açısıyla Kadın ve Güçlenme ve Sosyal
Hizmetin Rolü” konulu sunumlarını tartışmaya açtılar. Farklı kuruluşların
gerçekleştirdiği sosyal hizmet sunumlarının değerlendirildiği beşinci otu-
rumda Çekmeköy Belediyesi’nden Mehmet Şeref Aslan “Yerellerde Sosyal
Yardım ve Sosyal Hizmet Uygulamaları”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Laden Yurttagüler “Hizmet Sağlayan STK’lara Eleştirel Bir Bakış: Sos-
yal Hizmet ve Gönüllülük İlişkisi” ve Gündem Çocuk Derneği’nden Emrah Kı-
rımsoy “Bir Savunuculuk Örneği Olarak Gündem Çocuk Derneği Çalışmaları
Deneyimi” konulu sunumları yaptılar. Sosyal hizmetleri ilgilendiren güncel
değişimlerin tartışıldığı altıncı oturumda Göçmen Dayanışma Ağı’ndan Ayşe
Akalın “İnsan Hakları ve Yurttaşlık Hakları Çerçevesinde İltica ve Göç”, İstan-
bul Üniversitesi’nden Doç. Dr. İnci Özkan Kerestecioğlu “Sosyal Politikalara
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bakmak” ve Türk Ceza Hukuku Derneği
Başkanı Avukat Fikret İlkiz “Kişisel Verilerin Gizliliği ve Korunması” konulu
sunumlarını tartışmaya açtılar. Toplantının son bölümünde sosyal hizmetle-
rin şekillendiği hukuksal yapı, sosyal hizmet sunumunun farklı örgütlenme
tarzları, sosyal hizmetlerin önündeki sorunlar ve bu sorunları aşma stratejileri
14 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

üzerine bir tartışma yapıldı. Bu tartışmadan ve konferansın genel değerlendi-


rilmesinden elde edilen sonuçlar konferansa davet edilen parlamentoda tem-
silcisi bulunan partilerin temsilcileriyle paylaşıldı.
Üçüncü toplantımızı “Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek III - Yerel
Yönetimler ve Sosyal Hizmetler” temasıyla 10 - 11 Mayıs 2013 tarihinde dü-
zenledik. Türkiye’de sosyal hizmetlerin yeniden yapılandırılması tartışma-
larının devam ettiği, ASPB’nın planlayan ve koordine eden bir yapı olarak
kurgulanarak sosyal hizmetlerin yerelden sunumunun dillendirildiği bir
dönemde konumuzu “Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmetler” olarak be-
lirdik. Konferansta, sosyal belediyecilik ve sosyal hizmetlere erişimin hak
temelli bir çerçevede yasal güvence altına alınmasına vurgu yapıldı. Şehir
rantlarının büyümesine paralel olarak zenginleşen belediyelerin sosyal ala-
na müdahalesi çeşitli boyutlarıyla tartışıldı ve iyi uygulama örnekleri pay-
laşıldı. Konferansın birinci oturumunda İstanbul Üniversitesi’nden Prof.
Dr. Meryem Koray “Sosyal Devletten Sosyal Hizmete, Haklardan Bölüşü-
me”, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adalet Alada “Sosyal Belediyecilik
ve Türkiye Deneyimi Üzerine” ve Almanya Sosyal Pedagojik Araştırmalar
Enstitüsü’nden Prof. Dr. Werner Nell “Almanya’da Değişen Sosyal Politi-
kalar ve Sosyal Hizmetlerin Görevleri” başlıklı konuşmalarını yaptılar. Bu
oturumda sosyal hizmetlerin farklı ülkelerde sunum sistemlerinin durumu
ve olası gelişimi üzerine teorik bir çerçeve çizildi. Barınma hakkı, kentsel
dönüşüm ve sosyal belediyecilik üst başlığında yapılan ikinci oturumda
Atılım Üniversitesi’nden Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin “Sosyal Belediyecilik
Bağlamında Kentsel Dönüşümü Eksenine Oturtmak: Yaşanabilir Kentler İçin
Kentsel Dönüşüm”, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hatice Kurtuluş
“Barınağı Ev ya da Mülk Yapan Nedir? Sosyal Belediyecilik, Yerel Aidiyet
ve Kimlik Üzerine Bir Tartışma”, Marmara Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr.
Aylin Akpınar “İsveç’te Sosyal Hizmetlerin Yerellerde Örgütlenmesi” ve İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden Aslı Odman “İstihdam ve Barınmada
Güvencesizlik Çemberi Genişlerken Çalışanların Sağlığı Nereye Gidiyor?”
başlıklı sunumlarını yaptılar. Kent rantlarının gelişimi, bunun barınma me-
kanları ve kent mekanlarının yeniden düzenlenmesine etkilerinin yanı sıra
yerel yönetim gelirlerinin artması ve yerel yönetimlerin sosyal alanlara mü-
dahaleleri ve günümüzde iş güvenliği ve işçi sağlığı sorunları bu toplantı-
da tartışmaların odaklandığı konular oldu. Sosyal belediyeciliğin önemli
unsurlarından biri olan yoksullukla mücadelede yerel yönetimlerin çalışma
alanları ve sınırlılıkları üzerine yapılan üçüncü oturumda Almanya Darm-
stadt Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’ndan Prof. Dr. Rolf Keim “Yoksul-
lukla Mücadelede Sosyal Hizmetlerin Yeri”, Başkent Üniversitesi’nden Dr.
Bülent İlik “Türkiye’de Sosyal Yardımların Görünümü” ve Süleyman Demi-
rel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Gül “ Türkiye’de Yoksullukla Mü-
cadelede Sosyal Belediyeciliğin Ayrışan Yönleri” başlıklı sunumlarını yap-
tılar. Konferansın dördüncü oturumunda İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden
Volkan Yılmaz “LGBT Eşitliği İçin Yerel Yönetim Uygulamaları”, Hacettepe
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 15

Üniversitesi’nden Arş. Gör. Sedat Yağcıoğlu “Çocuk Hakları Temelli Sosyal


Çalışma ve Çocuklar Nasıl Bir Belediye İster”, ve İstanbul Üniversitesi’nden
Arş. Gör. Özgün Akduran “Yerel Yönetimlerde Cinsiyet Eşitliği Politikaları
ve Bütçeleme” başlıklı sunumlarını yaptılar. Bu toplantıda toplumda daha
kırılgan durumda bulunan kesimlere yönelik yapılacak hak temelli ve bütün
vatandaşları kapsayan sosyal hizmet çalışmaları üzerine bir tartışma yapıl-
dı. Konferansın beşinci oturumunun ana konusunu sosyal belediyecilik için-
de ruh sağlığı hizmetlerinin yeri ve önemi olarak saptanmıştı. Cumhuriyet
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu “Belediye Hizmetleri
İçin Psikoloji Neden Gereklidir?”, Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh
Sağlığı Merkezi’nden Uzman Psikolog Ayten Deniz Tepeli ve Psikolog Eren
Olgun “Belediyede Koruyucu Ruh Sağlığı Hizmetleri”, Toplumsal Dayanış-
ma İçin Psikologlar Derneği’nden Uzman Psikolog İpek Demirok “Eleşirel
Psikoloji Perspektifinden Psikolojik Hizmetlerin Sunumu” başlıklı sunumları
yaptılar. Türkiye’de sosyal belediyecilik konusunu tartışmak üzere Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Dr. Jale Nur Süllü, Di-
yarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Semra Kıratlı
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanı
Dr. Muzaffer Saraç konferansın sonuç toplantısına katıldılar. Bu konferansta
öne çıkan konuları saptayarak protokol tutan Ankara Üniversitesi’nden Prof.
Dr. Veli Duyan, Başkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Işıl Bulut, Hacettepe
Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlhan Tomanbay ve Prof. Dr. Kasım Karataş tar-
tışmacı olarak bu oturuma katıldılar. Konferansta ele alınan konular kapsa-
mında alandan sorumlu belediye temsilcilerine sorular yöneltilerek Türkiye
uygulamaları değerlendirildi.
Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek Konferanslarımızın üçü de
İstanbul’da yapılmıştı. Sosyal hizmetler alanında çalışanlar, eğitim alan öğ-
renciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, politikacılar gibi çok geniş
bir yelpazeye yayılan katılımcı-izleyicileri olan konferanslarımızın, İstanbul
dışında, özellikle de bu tür toplantıların görece daha az yapıldığı illerde dü-
zenlenmesi önerileri doğrultusunda, dördüncü toplantımızı Diyarbakır’da
yapmaya karar verdik.
“Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek IV - Nasıl Bir Kent: Kent Hakkı
ve Sahipleri” temalı konferansı 10 - 11 Ekim 2014 tarihlerinde Diyarbakır’da
yapmayı planladık. Ancak o tarihlerde yaşanan olaylar nedeniyle konferansı
bir hafta ertelemeyle yine İstanbul’da gerçekleştirmek zorunda kaldık. Kon-
feransta, disiplinler arası bir alan olan sosyal hizmetin, sosyal devlet/refah
devleti, sosyal politika, yoksulluk gibi geniş tabanlı tartışmaların, insan hak-
ları ve sosyal adalet gibi evrensel ilkelerin, toplumsal kesimlerin ürettikleri
taleplerin ve bu kesimlerin mücadeleleriyle hayata geçirdikleri toplumsal
dayanışma odaklarının kesişme noktasında bulunduğu tespiti yapıldı. Kent-
sel yaşam pratikleri ve kentsel mekânların kullanımı üzerine yürüyen tar-
tışmaların sosyal hizmet yaklaşımları üzerine etkileri ve sosyal hizmetin bu
16 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

alana müdahalesinin yöntemleri tartışıldı. Kentin yeni katılımcıları olan göç-


men/mültecilerin toplumda konumlanışı ve yaşam pratikleri de konferansta
ele alınan konular arasındaydı. Konferansın birinci oturumunda Marmara
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa, Prof. Dr. Sema Erder ve Süley-
man Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Gül “Yerel Yönetimler ve
Sosyal Politika” ana konusu kapsamında konuşmalarını yaptılar. Sosyal be-
lediyecilik anlayışı kapsamında yerel yönetimlerin sosyal politika alanında
üstlendiği çalışmalar ve bunların topluma etkileri üzerine tartışmalar ger-
çekleştirildi. İkinci oturumda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden
Doç. Dr. Yıldırım Şentürk ve Doç. Dr. Şükrü Aslan “Kent Hakkı, Kentsel Mu-
halefet” üzerine sunum yaptılar. Üçüncü oturumda kentin düzenlenmesinde
ve toplumun inşasında etken olma taleplerinin dile getirildiği Gezi Olayları
değerlendirilmesinden yola çıkarak “Kentsel Yeniden Yapılanma ve Kent
Meydanlarının Önemi” ana başlığı altında Başlangıç Dergisi’nden Foti Ben-
lisoy, Taksim Dayanışma’dan Can Atalay, Sosyal Haklar Derneği’nden Nazır
Kapusuz sunumlarını yaptılar. 4. oturumun ana konusunu kent yoksullu-
ğu ve kentte görünür olan mülteciler oluşturuyordu. Bu toplantıda Maltepe
Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Neşe Şahin Taşğın, Sosyal Hizmet Uzmanları
Derneği Diyarbakır Şubesi’nden Mehmet Alan Akyüz, Ümit Çetiner, Hamiş
Suriye Kültür Evi’nden Şenay Özden, Hayata Destek Derneği’nden Öznur
Acicbe, Burçak Ankan ve Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Arş. Gör. Dr. Zer-
rin Arslan “Kent Yoksulluğu ve Kentin Yeni Paryaları (Mülteci-Göçmenler)”
ana başlığı kapsamında alan deneyimlerini ve yaptıkları çalışmaları paylaş-
tılar. Konferansın sonuç bölümünde İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. İnci
Kerestecioğlu, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlhan Tomanbay, Prof.
Dr. Kasım Karataş, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Songül
Sallan Gül ve Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Veli Duyan’ın katılımlarıyla
toplantının genel değerlendirilmesi ve sosyal hizmetlerin bu alanda etkinliği
ve gelecek örgütlenmesine yönelik stratejileri tartışıldı.
2014 yılında başlayan ve şiddeti giderek artan Suriye Savaşı nedeniyle
ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin sayısının giderek arttığı ve
konunun uluslararası bir insani krize dönüştüğü dönemde beşinci toplantı-
mızı, “Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek V - Değişen Göç ve Göçmenlik
Politikaları” temasıyla 11 - 12 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirdik. Değişen
göçmen politikalarına ilişkin Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de başlayan
kampanyalara ve aktivistlerin çalışmalarına yer verilen Konferansta, ele alı-
nan diğer konular, Türkiye’de bu alanda çalışan önde gelen sivil toplum ör-
gütlerinin çalışmaları ve göç göçmenlik politikalarındaki değişimin sosyal
hizmet uygulamaları ve eğitimine etkisi oldu.
Konferansın birinci oturumunda Berlin Uygulamalı Bilimler Protestan
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Juliane Karakayalı, Marmara Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Sema Erder ve Almanya Göttingen Üniversitesi’nden Dr. Gerda
Heck’in son yıllarda Avrupa’ya yönelen göçmenler, ilticacılar ve savaş ne-
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 17

deniyle ülkesini terk ederek Türkiye’ye gelen Suriyelilerin durumu üzerine


sunumları tartışıldı. İkinci oturuma katılan Avrupa’nın bir dizi ülkesinde
örgütlenen Göçmenler Hoşgeldi İnsiyatifi Berlin temsilcisi Sarah Schlack,
denizde boğulma tehlikesi geçiren mültecilere yardım amacıyla kuru-
lu Alarm Telefonu İzleme Ağının Yunanistan Bürosu’ndan Sally Stroux,
Atina Göçmen ve Sığınmacılarla Dayanışma Ağı’ndan Georgos Maniatis,
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nden Volkan Görendağ mültecilere
yardım kuruluşlarının etkinlikleri ve bu sivil toplum kuruluşlarının dene-
yimlerini aktardılar. Göç ve mülteciler alanında uzun süre çalışma yapmış
olan İstanbul Teknik Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Ayşe Akalın Türki-
ye’deki mültecilerin durumunu ve toplumda konumlanışları üzerine bil-
gi verdi. Bielefeld Uygulamalı Yüksek Okuldan Prof. Dr. Erika Schulze ve
Darmstadt Yüksek Okulu’ndan Prof. Dr. Susanne Spindler ise Almanya’da
mülteci çocukların toplumda konumlanışı ve özellikle kurumsal yapılarla
ilişkileri alanında yaşadıkları sorunlar üzerine açıklamalarda bulundu. Kon-
feransın ikinci gününde göçmen ve mülteciler alanında çalışan Türkiyeli si-
vil toplum kuruluşlarının alan deneyimleri paylaşıldı. Helsinki Yurttaşlar
Derneği’nden Hakan Ataman, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Vakfı’ndan
Dr. Muhtar Çokar, Kırkayak Sanat Merkezi’nden Kemal Vural Tarlan, Sos-
yal Hizmet Uzmanları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin yürüttüğü Ezidi Mül-
teciler Projesinden Ümit Çetiner ve Serkan Delidere ve Sınır Tanımayan
Kadınlar’dan Yrd. Doç. Dr. Emel Çoşkun hem Türkiye’ye sığınan mültecilere
yönelik yapılan çalışmaların eleştirel bir değerlendirmesini yaptılar hem de
bu alanda kendilerinin yürüttükleri çalışmaları ve karşılaştıkları sorunları
tartışmaya açtılar. Toplantının son oturumunda Başkent Üniversitesi’nden
Dr. Bülent İlik, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Veli Duyan, Hacette
Üniversitesi’nden Sema Buz, Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hakan
Acar ve Üsküdar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Abdullah Karatay’ın katılımıyla
Türkiye’de son yıllarda bu düzeyde görülmemiş mülteci sorununa sosyal
hizmetlerin geliştireceği projeler, uygulamalar ve stratejiler üzerine tartışma
yapıldı. Bu tartışmanın önemli odak noktalarından birini de sosyal hizmet
eğitimi veren üniversitelerin göç ve mülteci sorunsalına nasıl yaklaştıkları ve
bundan sonra neler yapmalarının gerekliliğiydi.
Elinizdeki kitapta yer alan makalelerin önemli bir kısmı yukarıda ele al-
dığımız konferanslarda yapılan sunumlardan üretilmiştir. Neşe Şahin Taş-
ğın makalesinde, sosyal hizmetlerin temel dayanaklarının en önemlisi olan
ve Türkiye’de özellikle 2000’li yıllarda toplum yaşamını şekillendiren insan
hakları sözleşmelerinin, sosyal hizmetler alanında etkilerini eleştirel bir yak-
laşımla değerlendirmektedir. İnsan haklarının hayata geçirilmesi kapsamın-
da Türkiye’nin onayladığı ve iç hukukun şekillenmesinde yönlendirici olan
Çocuk Haklarına dair Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Ekonomik,
Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı ve Gözden Ge-
çirilmiş Avrupa Sosyal Şartı sözleşmelerinin sosyal hizmet alanında etkileri-
18 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

ni sözleşmeleri denetleyen komite raporları kapsamında değerlendirmekte-


dir. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler ile hakların koruması bağlamında
“önemli gelişme ve ilerlemeler” sağlandığını belirten yazar, hem yasal hem
de kurumsal yapılanmalarda önemli eksikliklerin olduğunu da vurgulamak-
tadır. Türkiye’de “kapsayıcı, erişilebilir ve nitelikli bir sosyal hizmet siste-
minin” eksikliği, neo-liberal ekonomik politikanın yansıması olan sosyal
hizmetleri hedef alan kısıtlama tedbirlerinin, sosyal hizmetlerin toplumda
konumlanışında en önemli etkenler olduğu saptamasını yapan yazar, sosyal
hizmetin değersizleştirilerek “herkesin yapabileceği bir işe dönüştürülme-
si politikalarına karşı” Avrupa Sosyal Şartı’nın görünürlük ve bilinirliğinin
arttırılmasının sosyal hizmetlerin gelişiminde önemli bir araç olabileceği
önerisini getirmektedir.
Kent ve Sosyal Hizmetler bölümünde Songül Sallan Gül, geleneksel sos-
yal dayanışma ağlarını etkisizleştiren kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni
yoksulluk biçimlerini ve yoksulluğa karşı geliştirilen programları, tarihsel
bir perspektifle ele almaktadır. Kent yoksulluğunun günümüzdeki hem ni-
celiksel/niteliksel hem de mekansal görünümleri üzerine değerlendirmeler
yapan yazar Türkiye’de sosyal hizmetlerin kamuda yapılandırılmasının özel-
liklerine değinmektedir. Çağımızda uygulanan ekonomik politikalara bağlı
olarak bozulan gelir dağılımı, büyüyen yoksulluğa karşı geliştirilen sistem-
lerin toplumda etkisinin zayıf yönlerine değinen yazar, bu durumu yaratan
politikalar üzerine bir tartışma yürütmektedir. Ülkemizde kamusal sosyal
hizmette en önemli değişimin, devletin sosyal hizmet alanından çekilmesi
ve özel alanda etkin olan sosyal yardım yaklaşımlarının sadaka kültürünü
geliştirerek, sosyal devletin temel prensibi olan hak temelli sosyal yardım
anlayışından uzaklaşması olarak saptanmaktadır. Makalede ön plana çıkan
diğer bir yaklaşım ise uygulanan sosyal yardım programları ile toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin güçlendirildiği ve “ataerkil, cinsiyetçi ve muhafazakâr
aile modeli”nin topluma dayatıldığı yönündeki değerlendirmelerdir.
Kent ve Sosyal Hizmetler bölümündeki bir diğer makalede Hüseyin Gül,
günümüzde sosyal devlet üzerine geliştirilen yeni yaklaşımlar ve sosyal dev-
let yapısında gözlenen yeni uygulamaları ön plana çıkarmakta ve artık “kla-
sik, merkeziyetçi ve pasif hak temelli kurumsal sosyal devlet anlayışı yavaş
yavaş yerini daha karma bir refah modeline bırakmıştır” saptaması yapmak-
tadır. Yazıda belediyelerin sosyal devlet uygulamalarının önemli bir kısmını
üstlenmesinin, sosyal hizmetlerin kamu yerine özel ve sivil sektörler tara-
fından yürütülmesiyle paralel olarak gelişmesi ele alınmaktadır. 1970’li yıl-
larda bazı belediyelerde geliştirilen kent yoksulluğuna, gelir dengesizliğine
müdahale eden, kentsel rantların tekrar topluma kazandırılmasını hedefle-
yen belediyecilik yerine; yeni belediye yasası, büyük şehir belediyesi yasaları
gibi yasaların yerel yönetimleri sosyal hizmet ve sosyal yardımların sunum-
larında önemli bir aktör haline getirmesinin yanı sıra, sosyal alandan çekilen
kamunun yerine piyasa aktörlerine etkinlik kazandırdığı vurgulanmaktadır.
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 19

Yerellere kaynak aktarımının bir sonucu olarak ortaya çıkan sosyal belediye-
cilik yaklaşımı üzerine değerlendirmeler yapan yazar, bu yaklaşımın giderek
seçimlerde başarıya odaklanan sosyal rant sağlamak amacıyla kullanıldığı
tespitini yapmaktadır.
Mehmet Nuri Gültekin yazısında iç göçe bağlı olarak toplumda yaşanan
değişimlere ve bunların kültürel yapılarda yarattığı etkiler üzerine yoğun-
laşmaktadır. Gaziantep belediyesi örnekleminden hareketle yerel yöne-
timlerin bu sürece müdahalesinde hangi yöntemler geliştirdiği üzerine bir
değerlendirme yapmaktadır. Yazar belediyenin yas/taziye durumunda ve
meslek eğitimi alanında etkinliklerini ele alarak belediyelerin kalabalıklaşan
kentli nüfusuna hizmet sunmada geliştirdiği “dil, araç ve imkanları” değer-
lendirmektedir. Belediye yas ve taziye çadırları kurarak ölüm ve cenazenin
kamusal alanda görünür kılınmasında aktör olmakta veya kentsel durumlara
“mesleksiz kitlelere, kendi politik amaç ve argümanlarını zerk etmenin son-
suz fırsatlarını da çok isabetli kullanıp meslek öğreterek” müdahale etmekte-
dir. Bu hizmetleri veren belediye bu etkinliği kamusal bir görev olarak değil,
bir lütuf ve imtiyaz olarak topluma yansıtmaktadır. Yazar, merkezi devletin
yönlendiremediği kamusal faaliyetleri belediyelerin üstlenerek, kendilerini
destekleyen kesimler yaratmak için kullanacakları etkinliklere dönüştürmek-
te olduğu saptaması yapmaktadır.
Göç ve sosyal çalışma ilişkisinin ele alındığı göç ve sosyal hizmetler bö-
lümünün ilk yazısında Sema Erder düzensiz göçü irdelemekte ve bir yandan
güçlü devletlerin tetiklediği bölgesel savaşlar, iç savaşlar diğer yandan dün-
ya yoksullarının eşitsizliği ve zenginliği daha kolay izler hale gelmesi gibi
nedenlerle, insan hareketlenmesinin şimdiye kadar olanın çok üstünde ger-
çekleştiğine değinmektedir. Düzensiz göçe katılanların korunmasına yönelik
uluslararası hukukun, uluslararası kuruluşların ve BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği gibi sığınmacıları korumakla görevli uluslararası kurumların
etkisizliğini vurgulamaktadır. Makalede günümüzde göç ve göçmenlerin
toplumlarda konumlanmasına yönelik geliştirilen politikalara bağlı olarak,
ülkelerde seçmen davranışlarının yönlendirilebildiğine vurgu yapılmaktadır.
Çevre ülkelerdeki siyasal değişimlere bağlı olarak düzensiz göçün hedefi
ülkelerden biri haline gelen Türkiye Suriye’de iç savaşla da çok yüksek sayıda
Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Bu durum sosyal hizmet
uzmanlarına yeni görevler yüklemektedir. Göçmenlerle çalışmanın ve bu
alanda elde edilen deneyimlerin eleştirel değerlendirilmesi, paylaşılması ve
yeni önerilerin geliştirilmesinin gerekliliğine vurgu yapan yazar, günümüz-
de sosyal hizmetlerin her alanında ön plana çıkan, hayırseverlik üzerinden
bir sosyal hizmet yapılandırılmasına karşı, insan hakları perspektifinden
göçmenlerin sorunlarına eğilmeyi ve hak temelli sosyal hizmet yaklaşımının
tartışmaya sokulmasını önermektedir.
Juliane Karakayalı ise yazısında Almanya ve Avrupa’da mülteciler üzerine
tartışmaları ve mülteciler ile ilgili üretilen farklı politikaları ele almaktadır.
20 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

Mültecilerin ilk geldikleri Avrupa ülkesinde sığınmaya başvurarak burada


kalmaları üzerine kurulu politikanın, özellikle Yunanistan’a gelen mültecile-
rin sayısının artması nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini ve her Avrupa Birliği
ülkesinin kendi göç politikasını uygulamaya soktuğuna değinmektedir. AB
sınır kontrollerinin güçlendirilmesine bağlı olarak, göç sürecinde ölen insan
sayısının artması bir yandan, AB içindeki mültecilere yönelik dışlayıcı söyle-
mi güçlendiren aşırı sağcı partilerin güçlenmesi diğer yandan, gündemi be-
lirlemektedir. Yazar göçün, göçmenlerin göç sürecinde ulus devletlerle mü-
cadele sürecinde geliştirdikleri yöntemler ve göçmen, ulus devlet arası bir
toplumsal çatışma ilişkisi temelinde ele alınması gerektiğini ileri sürmekte-
dir. “Göç özerkliği” olarak tanımladığı bu yaklaşımın göçü göçmenlerin bakış
açısından görme imkanı verdiğini belirtmektedir. Göçmenleri, ucuz kalifiye
iş gücü, insan ticareti mağdurları, yardıma muhtaç veya suç işlemeye yatkın
bireyler olarak tanımlamaya karşı, hakları olan ve bu hakları için mücadele
eden insanlar olarak değerlendirmeyi önermektedir. Göçün toplumlarda ge-
riye dönülemez etkilerini değerlendiren “göç sonrası” toplum yaklaşımının
da tartışmaya önemli açılımlar getirdiğine değinen yazar Almanya’da yaşa-
yan her beş kişiden birinin göç geçmişi olduğunu vurgulamaktadır.
Fırat Genç makalesinde Göçmen Dayanışma Ağı (GDA) deneyiminden
hareketle son yıllarda “küresel ölçekli göç hareketlerinin ana sahalarından
biri haline gelen Türkiye’de” siyasi bir çatışma alanı olarak tanımladığı göç-
menliği ve göçmenlerle dayanışma eylemliliğini ele almaktadır. Türkiye‘ye
yönelen göç tarihsel süreç içinde önemli değişimler geçirmiştir ancak 2000’li
yıllardaki değişim önemli bir çeşitlenme olarak tanımlanmaktadır ve devle-
tin bu alana müdahalesi “ağır aksak ve yer yer tutarsız adımlarla da olsa”
kurumsallaşmaktadır. Yeni bir göç rejimi olan bu kurumsallaşmayı etkileyen
en önemli unsur Avrupa Birliği ile yapılan ikili anlaşmalar olmuştur. Yeni
göç rejimiyle göçmenler yasal açıdan güvencesiz ve geleceksiz bir duruma
itilmişlerdir. GDA’nın temel faaliyet alanı göçmenlerin yaşadığı bu belirsiz-
lik, güvencesizlik ve geleceksizlik durumuna karşı bir dayanışma ağı kurmak
olmuştur. Yazıda bir ağ örgütlenmesi olan GDA eylemliliklerinin yapısı, ör-
gütlenme tarzı, aktivist profili, yürüttüğü kampanyalar üzerine detaylı de-
ğerlendirmeler yer almaktadır. Suriyeli göçmenlerin gelişiyle ağ içi yapılan
tartışmalar ve yapısal değişim ele alınarak yeni girişimler değerlendirilmek-
tedir.
Volkan Görendağ makalesinde Mart 2011 yılında başlayan Suriye iç sava-
şına bağlı olarak Türkiye’ye yönelen Suriyeli göç hareketinin Türkiye’nin
göç politikalarına etkisi üzerine bir tartışma yapmaktadır. Toplumda Suri-
yeli göçmenlere yönelik gelişen gerçek bilgilere dayanmayan dışlayıcı söy-
lem, Avrupa ülkelerine yönelen göçmenleri engelleyici uygulamalar, savaş
nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriyeli göçmenlerin gelecek
perspektifleri bir yana, günlük hayatlarını devam ettirmekte dahi sorunlar
yaşadıkları vurgulanan makalede Avrupa’ya yönelen göçmenlerin yaşadığı
Giriş - Neden Sosyal Hizmetleri Yeniden Düşünmek? 21

hak ihlallerine karşı örgütlenen sivil toplum inisiyatiflerinden de örnekler


verilmektedir.
Nur İncetahtacı ve Kasım Karataş’ın makalesi, 900 Suriyeli engelli göçmen
kapsamında yapılan alan çalışmasından elde edilen verilerin yorumlan-
masına dayanmaktadır. 2016 yılında Gaziantep’te yapılan bu alan araş-
tırması, engelli mültecilerin sosyal hizmet gereksinimleriyle mültecilerin
sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamda, eğitim ve sağlık hizmetlerine
erişimlerinde karşılaştıkları sorunları saptamayı ve bu sorunlara çözüm
üretmeyi amaçlamaktadır. Engelli mülteciler, hem engelli olmaları nedeniyle
yaşamlarını devam ettirmede hem de mülteci olarak tanımadıkları bir sistem
içinde yaşamaları nedeniyle sorunlar yaşamaktadırlar. Ayrıca önemli sayıda
mülteci savaşın tahribatlarını da kendi vücutlarında taşımaktadırlar. Sosyal
hizmetlerin bu alanda çalışmasında geliştireceği yöntemlerin önemi çok daha
belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Göç, Eğitim ve Sosyal Hizmetler bölümünün ilk yazısında Erika Schulze
ve Susanne Spindler, okulun göçmen çocuklar için önemi üzerinde durmakta-
dırlar. Okulu “güvenli mekan” olarak tanımlayan yazarlar, okulun göçmen
çocuklar için sadece bir eğitim mekanı değil, ayni zamanda toplumdaki dışla-
maya karşı duran, göçmen çocukların diğer öğrencilerle eşit olarak tanımlan-
dığı, yaşam koşullarının farklılığına rağmen bir birey olarak değer verildiği
bir mekan olarak tanımlamaktadırlar. Göçmen çocuk ve gençlerle görüşmele-
rinin yanı sıra uzmanlarla (eğitimci, sosyal çalışmacı) yapılan görüşmelerden
elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle bu makale oluşturulmuştur. Okul-
da sosyal hizmetin göçmen çocuklar açısından önemi üzerine detaylı bilgiler
içeren bu metin, pedagojik çalışmanın sınırlılıkları ve sosyal hizmetin karşı-
laştığı sorunlar konusunu ele almaktadır ve Türkiye’de son yıllarda yoğunla-
şan okul sosyal hizmeti üzerine tartışmalara da bir açılım sağlayabilecektir.
Yine göç ve eğitim alanında Deniz Yükseker ve Uğur Tekin tarafından hazır-
lanan metin, ana dili okul dilinden farklı olan çocukların eğitimi üzerine üç
farklı alanda yapılan araştırmaların değerlendirildiği, bu yılın Mart ayında
yapılan bir çalıştayın sonuç raporudur. Suriyeli mülteci çocukların, ana dili
Türkçe olmayan Kürt çocukların ve Almanya’da yaşayan ana dili Almanca
olmayan Türk göçmen ve mülteci çocukların eğitimi konusunda geliştirilen
modeller üzerine bir tartışma bu raporda yer almaktadır. Çalıştaya yukarı-
da tanımlanan alanlarda araştırma yapmış veya çalışma yürütmekte olan
bilim insanlarının yanı sıra alanda çalışan uzmanlar da katılmışlardır. Türk
ve Alman eğitim sistemlerinin yapısı, farklı dillerin müfredatta yeri, öğret-
menlerin bu alanda karşılaştıkları sorunlar ve sorunu aşma stratejileri, ana
dili farklı öğrencilerin yaşadıkları dışlanma çalıştay raporunun köşe taşlarını
oluşturmaktadır.
Uğur Tekin ve Gamze Ertuş’un hazırladığı makale, Suriyeli çocukların
Türkiye’de okullaşmasında yaşanan sorunlar üzerinedir. Türkiye okulla-
22 Yasemin Ahi /Neşe Şahin-Taşğın/Uğur Tekin

rındaki öğretmenlerle yapılan görüşmelerden hareketle Suriyeli öğrencile-


rin, Suriyeli ailelerin okullarda karşılaştığı sorunların değerlendirilmesinin
yanı sıra Suriyeli öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu sınıflarda ders veren
öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar da ele alınmıştır. Makalenin sonuç bölü-
münde Suriyeli çocukların Türkiye’de okullarda yaşadıkları sorunların çözü-
müne yönelik öneriler üretilmiştir.
Kadın ve sosyal hizmetler başlıklı bölümün ilk makalesinde Yasemin Ahi,
kadınların formel çalışma yaşamına katılımının önündeki engelleri ve özel-
likle çocuklu kadınların sorunlarını ele almaktadır. Ev içi emeğin olduğu gibi
çocuk bakımının da kadının görevi olarak tanımlanmasının, sosyal devlet
anlayışına aykırı olduğuna değinen yazar, sosyal devlet anlayışında politika-
nın görevini, modernizm öncesi yerleşik toplumsal normları dönüştürmeyi
hedeflemek ve toplumun bütünü için refah üretmek olarak tanımlamaktadır.
Kadının çalışma yaşamına erişiminin önündeki engelleri aşmada önemli bir
sistem olan erken çocuk bakımı hizmetlerinin Türkiye’de durumu üzerine
detaylı bilgi veren yazar, bu sistemin doğru ve etken olarak kurulmasının
çocuklar için de önemine vurgu yapmaktadır.
Emel Coşkun ise makalesinde, göç alanında toplumsal cinsiyetin önemi-
ni sadece erkek ve kadınların yaşamında göçün anlamının farklılığı olarak
ele almanın yetmezliğine değinerek “göç süreçlerinin toplumsal cinsiyete
özgü doğasına” vurgu yapmaktadır. Yazar, toplumsal cinsiyet temelinde
şekillenmiş olan iş piyasasında, kağıtsız olarak çalışan kadın göçmenlerin
karşılaştıkları sorunların, erkek egemen toplumda çok daha çarpıcı biçimde
aynı şartlarda çalışan erkeklerden farklılık gösterdiğine dikkat çekmektedir.
Kadın olarak, göçmen olarak, emeğiyle yaşamak zorunda olmak gibi çoklu
eşitsizlikte yaşayan kadınların, “kağıtsızlıkla” ek olarak çok daha kırılgan bir
konumda bulunduklarına yazar tarafından vurgu yapılmaktadır. Makale-
de, Türkiye’de göçmenlere yönelik sosyal hizmetlerin yetersizliği ve kağıtsız
kadın göçmenlerin hukuki durumları nedeniyle, sosyal hizmetlerin etkinlik
alanının dışına itildikleri saptaması yapılmaktadır.
Bu kitabı yayımlamaya karar verdiğimizde yıl 2015’ti ve Türkiye yine bü-
yük boyutlu dönüşümlerin eşiğindeydi. Bu tür tartışmaların ülkenin demok-
ratikleşme sürecine katkı sunacağını düşünerek de hareket ediyorduk. An-
cak ülkede süreç giderek daha da sorunlu bir yöne doğru evrilmeye başladı
ve aslında biz de bu yayının böylesi bir ortamda ne işe yarayacağı konusunda
pek emin değiliz. Yayın kararı ile yayının gerçekleşmesi arasındaki iki yıllık
dönem bu nedenle bizler açısından gel-git’lerle dolu bir süreç oldu. Yine de
bu kitabın yeni tartışmalara ve düşünmelere vesile olacağını umuyor ve iyi
okumalar diliyoruz.

Yasemin Ahi, Neşe Şahin-Taşğın, Uğur Tekin


İstanbul, 5 Kasım 2017

You might also like