Professional Documents
Culture Documents
Bekir BİÇER*
107
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
güçlü bağdır. Dilin şekillerle ifadesi olan yazı ise bilgileri daha kalıcı ve kulla-
nışlı hale getirmiştir.
Bilinen en eski Türk topluluklarından itibaren Türkler, sınırlı bir ölçü-
de bile olsa yazıyı kullanmış ve az da olsa yazılı belgeler bırakmışlardır. İbra-
him Kafesoğlu, Türk devletlerinin kullandığı yazıları, birinci elden kaynaklara
dayanarak tespit etmiştir 5.
Türkçe’nin yazılı ürünleri yanında, sözlü ürünleri de büyük bir öneme
sahiptir. Bunlar; cenaze törenlerinde söylenen sagular, şölenlerde saz eşliğinde
söylenen koşuklar, atasözleri olan savlar, bağımsızlık, vatanın kutsallığı ve kah-
ramanlık konularını işleyen destanlar gibi ürünlerdir. Destanlar, milletlerin ha-
yatlarındaki önemli olayları, olağanüstü nitelikler katarak anlatan edebî ürün-
lerdir. Milletimizin binlerce yıllık tarihi içinde yaşanan savaş, kahramanlık, göç,
kıtlık, felaket gibi olaylar destanlara konu olmuştur. Bu olaylar milletlerin hafı-
zasında ve kültüründe önemli ve derin izler bırakmıştır.
Türk destanlarının en önemlileri, Asya Hunları’na ait olan Oğuz Ka-
ğan Destanı, Sakalar’a ait Alp Er Tunga (Efrasyab) Destanı, Göktürkler’e ait
Ergenekon Destanı, Uygurlar’a ait Göç Destanı ve Kırgızlar’a ait olan Manas
Destanı’dır. Bu destanlar eski Türklerde canlı bir Halk Edebiyatı’nın varlığını
ortaya koymaktadır. Ayrıca, Alp Er Tonga Destanı dahil 6, bu destanlar yazıya
geçirilmiş ve bu destanların tahlilleri yapılmıştır. Türk destanları, Türk tarihinin
kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır. Destanlar, çok ihtiyatlı olmak
kaydıyla tarihe kaynak olarak kullanılabilmektedirler7.
İslâmiyet’ten önce Türk tarih ve edebiyatının en güzel örnekleri, çeşitli
devirlerden kalan kitabelerdir. Bunlar, Türklerin ilk millî alfabesi olan Göktürk
alfabesiyle yazılan Orhun (Göktürk) Kitabeleri’dir. Tarihte ilk defa Göktürk’ler
kendilerini Türk olarak ifade etmişlerdir8. Otuz sekiz harften oluşan bu alfabeye
Orhun Nehri çevresinde bulunan kitabelerde rastlandığı için “Orhun Kitabe-
si”de denilmiştir. Orhun Yazıtları, II. Göktürk hükümdarı Bilge Kağan, kardeşi
Kültigin ve devlet adamı Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. Bu kitabelerde
Türk devlet anlayışı, Türk toplumunun yapısı, devlet adamlarının ve halkın kar-
şılıklı sorumlulukları, vatan sevgisi gibi konular yer almıştır. Bu alfabe X. yüz-
yıla kadar ufak değişikliklerle Kırgızlar, Bulgarlar, Hazarlar ve Peçenekler tara-
fından da kullanılmıştır.
Bir başka Türk devleti olan Uygurlar’ın da kendilerine ait alfabeleri ve
Uygur alfabesiyle yazılmış, dinî, edebî ve siyasî metinleri mevcuttur. Uygur
Türkçesi ile yazılmış eserler daha çok dinî mahiyettedir. Büyük bir kısmı Tur-
fan kazıları sonunda elde edilen bu eserler, Türkçe Mani metinleri ile Bu-
dizm’in esasları, Buda’nın hayatını anlatan “Altun Yaruk” ve “Sekiz Yükmek”
adlı kitaplardır9. Uygurlar’a ait destanlara ise “Merhale-nümâ” ve Hint Desta-
nı’ndan çevrilen “Mahabarata” örnek olarak verilebilir 10. Uygurlar dönemine
ait kazılar sonrası bulunan kalıntı ve bulgular da oldukça fazladır.
108
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
110
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
7-Menâkıbnâmeler ve Velâyetnâmeler
Menâkıbnâme veya Velâyetnâme, tarikat erbabı ve şeyhler etrafında
oluşan, dinî ve efsanevî yönü ağır basan, küçük hikaye ve masallara denir. Bu
tür eserlerde, tarikat pîrinin veya şeyhinin kerametleri ve velâyetleri; tarikat ge-
leneğine göre abartılarak hikaye edilmiştir. İslam’ın yayılma sürecinde, İslam
toplumları arasında, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve Ebu Hanife vb. çevresinde menkı-
beler oluşmaya başlamıştı. Türkler, Müslüman olmaya başlayınca, Müslüman
Türkler arasında ata veya baba lakabıyla şeyhler doğdu ve bu şeyhler etrafında
benzer şekilde menâkıblar oluştu. Hoca Ahmet Yesevî Menâkıb’ı buna en güzel
örnektir23.
Anadolu’nun fethi yıllarında, askerî fetihlerin yanı sıra, manevî fetih
diyebileceğimiz bir başka kültür dairesi içinde, Horasan Erenleri-Gâziyân-ı
Rum- öncülüğünde fetihler yoğunlaşırken, menâkıbnâmeler de oluşmaya baş-
lamıştır. Dine dayalı yeni Türk edebiyatının ilk zincirini, Kitab-ı Dede Korkut
oluştururken, hemen akabinde Ebâ Müslimnâme, Battalnâme, Dânişmendnâme
destanları, Saltuknâme adlı kitaplarla devam etmiştir. Otman Baba
Vilâyetnâmesi’nden sonra, Hacı Bektaş-ı Velî Vilâyetnâmesi, bu eserden sonra
Hacım Sultan, Abdal Mûsa, Elvan Çelebi’nin Menâkıbü’l-Kudsiyye’si; Seyyid
Ali Sultan ve Demir Baba Velayetnâme’leri gibi küçük eserlerle tamamlanmış-
tır24.
Anadolu’da, Türk Edebiyatı’nın ilk mahsûlleri olan bu
menâkıbnâmeler, Selçuklu Devleti’nin istikrar kazanması, askerî hareketlerin
kısmen de olsa durması, ilim ve kültür hayatının canlanması sonucu teşekkül
etmişlerdir25. İslâm edebiyatında kâfirlerin elinde bulunan yerlerin Müslüman
mücahitler tarafından fethini tasvir eden, mücahitlerin kahramanlıkları ve zafer-
leriyle halkı coşturan, halkın hayâl dünyasında derin izler bırakan hep bu halk
hikâyeleridir. Ancak, tarihî roman niteliği taşımalarına rağmen, tarihte yazıldık-
ları dönemi aydınlatacak, tarihe yardımcı kaynak olarak kullanılabilecek değer-
de edebî ve tarihî eserlerdir. Ciddi bilimsel kritiğe tâbi tutulmak kaydıyla bu
destânî rivayetler, tarihin yazılı belgeleri olabilirler 26.
Tarihin pek çok türü, birçok millette olduğu gibi Türkler arasında da
oluşmuştur. Halk toplantılarında günün vak’aları yanında tarih vak’alarının da
büyük yer alarak hikâye edilmesi, köklü bir destan geleneğine sahip bir milletin
tabîî bir zevki ve merâkı netîcesidir27. Bunun sonucu olarak da, Anadolu’da
Selçuklu sultanlarının ve Türkmen Beyleri’nin saraylarında tarihhânlar (tarih
okuyucuları) ve menâkıbnâme okuyan halk şairleri doğmuştur. Gazavatnâme
formundaki tarihî eserlerin, sultanların gururlarını okşamak ve edebî zevklerini
tatmin etmek için yüksek sesle okunmak üzere yazıldıkları bilinmektedir 28.
8-Anadolu Beylikleri Dönemi Tarihçiliği
Anadolu Selçukluları’nın son zamanlarında, özellikle XIII. yüzyılın
sonlarından itibaren, uçlara yerleştirilen bazı Türkmen beylikleri, Selçukluların
zayıflaması üzerine, merkezle bağlarını kopararak bağımsızlıklarını kazandılar.
Anadolu Beylikleri, hükümran olduktan sonra, yerleştikleri bölgelerde fetihler-
111
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
112
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
113
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
114
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
anlatmıştır. Bunun için, Yahşi Fakih’in tarihî bir şahsiyet olduğunu kabul etmek
gerekir. Te’lif ettiği menâkıbın 1389 tarihine kadar geçen vak’aları içerdiği
tahmin edilmektedir. Bu eser şimdiye kadar bulunamamıştır. Aşıkpaşazâde,
mukaddimesinde Yahşi’nin eserinin Bayezit’in cülûsuna kadar yani; 1389’a ka-
dar geçen vekâyi içerdiğini söylemiştir47. Aşıkpaşazâde, Yahşi Fakih
Menâkıb’ını aynen iktibas etmiştir.
c-Hamzavî
Hamzavî, Ahmedî’nin kardeşinin mahlasıdır. O, 24 cüzden oluşan
Hamza-nâme adıyla bir eser yazmıştır. Hz. Peygamber’in amcası Hamza’ya ait
menkıbeyi içermektedir. Ayrıca Hamzavî, Camiül Meknûnat adlı kafiyeli bir
Osmanlı tarihi yazmıştır ki, zikre değer bir eserdir. Bu eserin içeriği, kaynakları
ve değeri hakkında henüz bir şey bilinmemektedir. Bu eser Firdevsî-i Rûmî ta-
rafından görülmüş ve kaynak olarak iktibas edilmiştir48.
2- II. Murat Dönemi
a- Gazavatnâme ve Fetihnâmeler
Osmanlı tarih yazıcılığında önemli bir safha, II. Murat dönemi ile baş-
lamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde ilim, kültür ve sanat hayatında kay-
da değer bir hareketlilik görülmüştür. II. Murat’ın kendisi de ilimle özellikle,
şiir ve mûsiki sanatı ile meşgul olmuştur. O, âlim, şâir ve musikîşinasları sara-
yında toplayarak onları himâye ve teşvik etmiş, sarayını adetâ akademik bir
muhit haline getirmiştir. Bu dönemde Arap ve Fars diliyle yazılmış bazı eserler
tercüme edilerek Türk kültürüne kazandırıldığı gibi, Osmanlı tarihi kaynakla-
rından gazavatnâme ve fetihnâme türünden eserler ile saray takvimlerinin ilk
örnekleri ortaya çıkmıştır ki bu Osmanlı tarih yazıcılığının daha sonraki dönem-
lerine model teşkil etmesi bakımından önemli bir gelişmedir 49.
Gazavatnâme, köken olarak gaza kelimesinden doğmuştur. Gaza et-
mek, savaşa gitmek ve savaşmak manasına gelir. “Gâzanâme ya da
Gâzavatnâme” adı altında toplanan eserlerde, tek bir savaş veya savaş silsileleri
tasvir edilmiştir. Bir şehrin veya kalenin alınmasını anlatan eserler ise “Fetih-
nâme” adını alır. Gazavatnâmelerin, Osmanlı tarih yazıcılığında özel bir yeri
vardır. Bu eserler, kafirlere karşı yapılan mücadeleyi anlatmak, halkın manevi-
yatını yükseltmek, barış ve savaş zamanlarında halka anlatarak halka cesaret
vermek üzere kaleme alınmıştır. Gazavatnâmeler, XIV. ve XV. asır, Osmanlı
tarih yazıcılığı ile bir bütünlük teşkil etmekte olup sonraki asırlarda daha olgun-
laşmış bulunan resmî tarihçiliğin yanında, kronik veya dünya tarih yazarlarının
da ilk kaynakları arasında yer almıştır. Bunlar ister manzum ister mensur olsun,
bir padişahın saltanat dönemi veya özel bir savaşına tahsis edilmiş monografiler
olduğu kadar, imparatorlukta siyasî veya askerî alanlarda tanınmış kişilerin ba-
şarıyla neticelenmiş savaşlarını da anlatır 50.
II. Murat döneminde yazılan tarih eserleri gazavatnâmelerle sınırlı kal-
mamıştır. Kendisi de şair olan padişah, Türkçeye ve Türk kültürüne düşkündü.
Bu yüzden kültürel gelişmeleri hızlandırmak için yoğun bir çaba sarfetmiştir. II.
115
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
116
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
yılda bazısı epeyce ayrıntılı, ötekiler ise sadece falanca vâkıa şeklinde yazılan
birçok olay yer alır.
Varlıklarından kaynaklanan değerleri dışında, bu hükümdarlık takvim-
leri ile esasen aynı tarzda nisbî tarihlerde düzenlenmiş popüler takvimlerde ta-
rihçi açısından önemlidir; zira bunlar, genellikle kelimesi kelimesine alınarak,
ara sıra da derleyicinin malzemesini bunlardaki kronoloji ile uyuşturmak için
yeni baştan düzenlenerek daha sonraki edebî kaynaklara dahil edilmişlerdir.
Bunun için bu eserler ihtiyatlı kullanılmalıdır 56.
III. KLASİK OSMANLI TARİHÇİLİĞİNE DOĞRU
A-Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman Geleneği
XV. asır Türkçesiyle yazılan tarihler arasında Tevârîh-î Âl-i Osman
adı verilen fakat; yazarları bilinmeyen bazı tarih kitapları vardır ki birbirlerine
çok benzeyen bu kitaplar, halk arasında okunmak için yazılmış–yazdırılmış des-
tan tipi tarih kitaplarıdır. Çok sâde, samimi ve çekici bir halk Türkçesiyle yazı-
lan bu tarihlere, XIV. asır divan şairi Ahmedî’nin manzum Osmanlı tarihinden
ve daha başka manzum söyleyişlerden de parçalar katılarak anlatım zenginliği
sağlanmıştır 57.
Osmanlı Devleti ve Timur Devleti arasında başlayan rekabet ve üstün-
lük tartışması, meşruiyyet ve menş’e çatışması Osmanlı Devleti’ni tekrar ciddi
bir köken arayışına sevk etti. Ankara Savaşı’nın getirdiği yıkım ve karamsarlığı
izâle etme çabası, kahramanlık kavramını ön plana çıkardı, hatıraları yâd etme,
geleceğe ümit ve güvenle bakma düşüncesini doğurdu. Öte yandan, Anadolu
Türk birliğini sağlama, diğer Türk beylikleri üzerinde hakim olma çabası; Os-
manlıları tarih ve etnik olarak Oğuz-Türk nesline bağlanması ihtiyacını doğurdu
ve bu Tevârîh-î Âl-i Osman’ların yazılmasını hızlandırdı 58.
II. Murat devrinde başlayan Tevârîh-î Âl-i Osman geleneği Fatih dev-
rinde de devam etti. Osmanlı tarihçiliği Fatih’ten sonraki dönemde de sürekli
gelişmiş ve II. Bayezit’in ilim adamlarını himaye ve teşvik etmesi sonucunda,
günümüze ulaşan pek çok eser kaleme alınmıştır. Özellikle II. Bayezit devrinde
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan, müellifin bulunduğu zamana kadar gelen,
yalnızca Osmanlı tarihini konu edinen ve bu yüzden Tevârîh-î Âl-i Osman adı
verilen veyahut müellifin adı ile bilinen tarihler yazılmıştır. Yine bu devirde,
nüvesi II. Murat devrinde oluşan ve esas itibariyle birbirine çok benzeyen ano-
nim Tevârîh-î Âl-i Osman’ların sayısında önemli artış olmuştur. Aynı zamanda
Tevârîh-î Âl-i Osman geleneği üzerine temeli atılan Osmanlı tarih yazıcılığı, ar-
tık hızlı bir gelişme sürecine girmiştir 59.
Anonim Tevârîh-î Âl-i Osmanların genel muhtevasına baktığımızda şu
özellikleri görebiliriz: Öncelikle anonim kroniklerinin büyük bir kısmı nesir
olarak kaleme alınmıştır. Fakat bir kısmında metin arasında özellikle
Ahmedî’den alındığı tespit edilen manzum parçalar bulunmaktadır ki bunlar Fa-
tih devrine kadar devam etmiştir. Bazı anonim metinlerde yer yer Arapça şiirle-
re de rastlanmaktadır 60.
117
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
118
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
119
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
şekkül eden Osmanlı tarih yazıcılığı, XVI. yüzyılda olgunlaşma dönemine gir-
miştir 66.
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri saltanat ta-
rihçiliği açısından zengin bir tarih literatürüne sahiptir. Yavuz döneminde diğer
Osmanlı padişahlarına nasip olmayacak kadar çok sayıda Selimnâme adını ta-
şıyan tarihî ve edebî eserler yazılmıştır. Keşfî, İdris-i Bidlisî, Kemalpaşazâde,
Celalzâde Mustafa Çelebi, Hoca Sa’deddin Efendi selimnâme yazan başlıca
müelliflerdir 67.
Kanuni devrinde Osmanlı geleneğinin devamı olarak kuruluş devrin-
den başlamak üzere Kanunnâme-i Âl-i Osmanlar yazılmaya devam etmiştir. İs-
lam tarihinin devamı niteliğindeki eserlere bu dönemde yaratışla başlayan eser-
ler de ilave edilmiştir. Matrakçı Nasuh’un Mecmu’t-tevârih’i, Ramazanzâde
Mehmed’in Tarih-i Nişancı’sı ve Musluhiddin Lâri’nin Mir’atü’l- etvâr’ı örnek
olarak gösterilebilir.
Kanuni’nin siparişi üzerine yazılan ve sayıları yirmi civarında olan
süleymannâmeler ise Osmanlı tarihçiliğine ayrı bir güzellik katmıştır. Kanu-
ni’nin uzun saltanatı boyunca bizzat idare ettiği on dört sefer-i hümayunu, fetih
ve zaferleri, gönderilen fetihnâmeler, imâr faaliyetleri çok sayıda
süleymannâmenin konusu olmuştur68. Celalzâde Mustafa’nın Tabakâtü’l-
Memâlik’i süleyman-nâmelere en güzel örnektir. Başlıca süleymannâme yazar-
ları ise Bostan Çelebi, Celalzâde Salih, Gubâri, Mahremi, Hâki, Eyyubi ve
Senai’dir.
Klasik Osmanlı çağında, Osmanlı tarihçiliği farklı alanlarda çeşitlen-
miş ve yeni eserler ortaya konulmuştur. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
Şehnâmecilik: Kanuni devrinde şehnâmeciliğin ortaya çıkması tarihçi-
liğe yeni bir çeşni getirmiştir. İran’a ait edebî ve tarihî bir tür olan şehnamecilik
Osmanlılarda, resmî tarih yazıcılığı olarak gelişmiş, saray vukuatı, hükümdarla-
rın ve muhitinin faaliyetleri nisbeten edebî ve övgü dolu bir uslûp çerçevesinde
biraz abartılı olarak hikaye edilmiştir. Şehnâmelerde anlatılan olayların genel-
likle çok çarpıcı minyatürlerle tasvir edilmesi ve süslenmesi bu eserlere ayrı bir
önem kazandırmıştır. Bu resimlerde padişah portreleri, savaş meydanları,
önemli olaylar minyatür sanatının özellikleri içinde tasvir edilmiştir. Bu minya-
türler görüntü olarak sıhhatli bir kanaat vermenin yanında, tarihi bilgilerin yerli
yerince anlaşılmasında da önemli bir kaynak niteliğindedir 69.
Fatih devrinde başlayan yarı resmi şehnamevüslik Kanuni devrinde ku-
rumlaşmıştır. Fethullah Arifi ve Eflatun Şirvani gibi şehnâmeciler bu türün
Farsça güzel örneklerini vermişlerdir. II. Selim devrinin en önemli siyasî ve as-
kerî hadisesi olan Kıbrıs’ın fethiyle ilgili Vusûlî, Usûlî, Şerîfî, Pîrî ve Zîrekî’nin
gazânâme türü eserleri ise ayrı bir grup oluşturacak kadar fazladır.
XVI. yüzyılın asıl büyük tarihleri bu asrın sonlarında yazılmıştır.
Cenâbî’nin Arapça el-Aylemü’z-zâhir’i, Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Künhü’l-
ahbâr’ı dünya tarihinin; Hoca Sadeddin Efendi’nin Tâcü’t-tevârîh’i ile
120
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
ğalmaya başlamıştır. Pirî Reis’in Kitab-ı Bahriyesi, Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-
memalik’i, Katip Çelebi’nin Cihannüma’sı, Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’si
bu sahadaki en önemli eserlerdir74.
Değişme ve Yenileşme Dönemi
XVIII. yüzyıl Osmanlı toplum hayatında bazı yeniliklerin yaşandığı ve
gözlendiği bir dönemin başlangıcıdır. Bu değişim tarihçilikte de gözlenmekte-
dir. Tarihçilik alanındaki en önemli gelişme Divan-ı Hümayun’a bağlı
vekayinüvisliğin teşkilidir. Vekayinüvisler kendilerinden önceki dönemin olay-
larını toplayarak ve kendi dönemlerindeki hâdiseleri ise bizzat kaleme alarak
kesintisiz bir tarih kaynağı sundular. XVII. yüzyıl sonlarında teşkil edilen bu
kurum, yirminci yüzyıl başlarına kadar fasılasız devam etmiştir.
XVIII. yüzyılın ikinci çeyreğinde İbrahim Müteferrika’nın gayretleriy-
le matbaanın kurulması ve birçok tarih kitabının basılması önemli bir gelişme
olmuştur. Ayrıca Damat İbrahim Paşa’nın gayretleriyle teşkil edilen tercüme
heyetinin çabalarıyla Arapça ve Farsça’dan çok sayıda tarih kitabı Türkçeye
çevrilmiştir.
XVIII. yüzyılın sonuna doğru 1793’te Avrupa’da daimi ikamet elçilik-
lerinin açılması yeni bir tarih kaynağının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Os-
manlı sefirlerinin Avrupa sosyal hayatına dair yazdıkları eserlerle zengin bir se-
faretname literatürü ortaya çıkmıştır75.
SONUÇ
Türkler tarihin erken dönemlerinden itibaren yaptıkları siyasî, ekono-
mik ve sosyal faaliyetlerine dair bilgileri millî alfabeleriyle yazılı kayda geçir-
mişlerdir. Türkler, Müslüman olduktan sonra din ve alfabe değişikliği yapmala-
rına rağmen Türkçe, Arapça ve Farsça tarih kitapları yazmışlardır. Türk tarihçi-
liği, Selçuklular döneminden itibaren Selçuk-nâme, Danişmend-nâme ve
Gazavat-nâme adlarıyla tarihî destanlarla zenginleşmiş, tarihi eserlere yeni mal-
zemeler eklenmiştir. Osmanlılar, Selçuklulardan Türkçe tarih kitapları,
menakıb-nâmeler, tarihi destanlar, Arap ve Fars diliyle yazılmış tarih kitapla-
rından oluşan zengin bir tarih hazinesi devralmışlardır. Osmanlı Devleti kuruluş
döneminden itibaren, siyasi, askeri ve coğrafi alanda büyümesine paralel olarak
kültürel alanda da gelişmiş, Osmanlı tarihçiliği denilebilecek düzeyde farklı bir
tarihi seyir takip etmiştir. Klasik Osmanlı çağında, devlet adamlarının emir ve
iradesi ile Osmanlı tarihçiliği olgunlaşma dönemine girmiştir. Osmanlı tarihçi-
liği de XVIIİ. yüz yılda devletin bütün kurumlarında olduğu gibi yenileşme sü-
recine girmiştir. Bugün Osmanlı tarihsel belgeleri modern tarihçiliğin çalışma-
larına hazır hale gelmiştir.
122
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
2
Z. Velidi Togan, Türk İli-Türkistan Tarihi, İstanbul 1947, s. 7; a.yz., Umûmî
Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981, s. 7-8; L. Ligeti, Bilinmeyen İç Asya (Çev. S. Kara-
tay), Ankara 1986, s. 14-23; Laszlo Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara 1993, s. I; Meh-
met Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara 1999, s. 3; V. V. Barthold, Mogol
İstilasına Kadar Türkistan (Çev. H. Dursun Yıldız), Ankara 1990, s. 67; Zekeriya Ki-
tapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, İstanbul 1986, s. 34.
3
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1986, s. 41; Ahmet Caferoğlu,
Türk Kavimleri, İstanbul 1988, s. 22-44.
4
Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 2003, s. 52, 53.
5
İbrahim Kafesoğlu, “Asya Hun’ları arasında yazı oldukça yaygın görünüyor.
Çin yıllıklarında şöyle haberler vardı: Uygurların ataları Kao-kü’ler Çin’ce yazarlar; fa-
kat Hunca da yazarlardı. Akhunların yazıları Göktürkler’inki gibi idi. Bizanslı tarihçi
Prikopios’a göre (6.asır) Ogur boyları kendi yazılarını kullanırdı. İstemi Yapgu’nun 568
yılında Bizans İmparatoruna yolladığı mektup İskit yazısı ile yazılmıştı” Bak, a. g. e. ,
s. 322.
6
Alp Er Tunga Destanı’nın Firdevsi-i Rumi tarafından derlenen versiyonu,
Hamdi Güleç tarafından transkribe edilerek yayınlanmıştır. Hamdi Güleç, Firdevsî-i
Rûmî’nin Süleyman-nâmesi - 42. cilt,-Dâsitân-ı Ceng-i Aheng-i Efrâsiyâb-ı Türk- Üze-
rinde Bir Metin İncelemesi (Doktora Tezi, 1994).
7
Zeki Velidi Togan, Tarihte Usül, İstanbul 1985, s. 43, 44; Bahaeddin Ögel,
Türk Mitolojisi, c. I, Ankara 1998, s. 2-61-235-373-381; Zeki Velidi Togan, Oğuz Des-
tanı-Reşideddin Oğuz-nâmesi Tercüme ve Tahlili, Ankara 1982, s. 122-126; R. Rahmeti
Arat, Eski Türk Şiiri, Ankara 1991, s. 3, 4.
8
V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler (Ter. K.Yaşar
Kopraman-İsmail Aka), Ankara 1975, s. 5; İbrahim Kafesoğlu, a.g.e., s. 321; M. Fuad
Köprülü, Edebiyat Araştırmaları, Ankara 1989, s. 89-94; TTK, Komisyon, Tarih I, s.
41-45.
9
Ceval Kaya, Uygurca Altun Yaruk, Ankara 1993.
10
M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 62; Faruk K. Timurtaş, Tarih
İçinde Türk Edebiyatı, İstanbul 1999, s. 5-6; Saadettin Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve
Kültürü, Ankara 1997, s. 79.
11
Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 121.
12
V.V. Barthold, a.g.e. , s. 19; M.Grenard, Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Ta-
rih, (Çev. Osman Turan), Selçuklular ve İslamiyet, İstanbul 1980, s. 245-308.
13
M. Şemseddin Günaltay, İslam Tarihinin Kaynakları, İstanbul 1991, s. 122-
126; V.V. Barthold, a.g.e. , s. 20-26; Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam
Medeniyeti, s. 19-24; Claude Cahen, “Selçuklu Devri Tarih Yazıcılığı” (Çev. N. Kay-
maz), Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 7, sy. 12-13, Ankara 1973, s. 203.
14
İbrahim Kafesoğlu, Harzemşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1992, s. 6-15; Yu-
suf Ziya Yörükan, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Orta Çağda Türkler, İstanbul
2004, s. 92-144.
15
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İstanbul 1997, s.
19-25; Claude Cahen, a.g.e. , s. 196-210; Zeki Velidi Togan, Tarihte Usül, s. 188-1918;
Şemseddin Günaltay, a.g.e. , s. 126-219; V.V.Barthold, a.g.e. , s. 26-34.
16
Yusuf Has Hâcip, Kutadgu Bilig, (Çev. R. Rahmeti Arat), Ankara 1979.
17
Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lugat et-Türk (çev. B. Atalay), Ankara 1986.
18
Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet (Haz. Kemal Eraslan), Ankara 1991; M.
Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 2003.
123
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
19
Edib Ahmed Yükneki, Atebetü’l Hakâyık, (Çev. R. Rahmeti Arat), İstanbul
1951.
20
Şemseddin Günaltay, a.g. e. , s. 416-419; M. Fuad Köprülü, “Anadolu Sel-
çuklularının Yerli Kaynakları”, Belleten, c. VII, 1942, s. 379-457; Z. Velidi Togan, Ta-
rihte Usül, s. 190.
21
İlhan Erdem, Türkiye Selçukluları-İlhanlı İlişkileri: 1258-1308, (Doktora Te-
zi, 1995), s. 437-438.
22
Yazıcıoğlu Ali, Selçuk-nâme, Revan Köşkü nr. 1390; Şemseddin Günaltay,
a.g.e. , s. 416-419; M. Fuad Köprülü, Anadolu Selçuklularının Yerli Kaynakları, s.
379-457; Z.Velidi Togan, Tarihte Usül, s. 190.
23
A.Yaşar Ocak, Menâkıb-nâmeler, Ankara 1997, s. 32; Ali Öztürk, Türk Ano-
nim Edebiyatı, İstanbul 1985, s. 2, 3; Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, c. 2, İstanbul
1994, s. 166-169; M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 85-106.
24
Abdülbaki Gölpınarlı, Vilâyetnâme, İstanbul 1964, s. 1; Ali Öztürk, a. g. e. ,
s. 3; Cemal Kafadar, Between Two Worlds-The Construction of the Ottoman State,
London 1995, s. 67.
25
A.Yaşar Ocak, a.g.e., s. 49.
26
Köprülü, Anadolu Selçuklularının Yerli Kaynakları, s. 42.
27
N. Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1971, s. 497.
28
Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihçiliğinin Doğuşu”, Söğütten İstanbul’a, İstanbul
2000, s. 110,111.
29
İ. Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Ankara 1988, s. XII; Paul Wittek,
Menteşe Beyliği (Çev. O.Şaik Gökyay), Ankara 1986, s. 4; Yaşar Yücel, Anadolu Bey-
likleri Hakkında Araştırmalar, Ankara 1988, s. 3-5.
30
Şehabettin Tekindağ, “Osmanlı Tarih Yazıcılığı”, Belleten, c. 35, S. 140, An-
kara 1971, s. 656.
31
Enverî, Düstûr-nâme, (Neş. Mükremin Halil), İstanbul 1928; Düstûr-nâme-i
Enverî, (Haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2003, s. XXXV.
32
Ahmedî, İskender-nâme, (Neş. M.Halil Yinanç), İstanbul 1964; Yaşar Akdo-
ğan, İskender-nâme’den Seçmeler, Ankara 1988.
33
Şikârî, Karaman Oğulları Tarih (Haz. M. Mesud Koman), Konya 1946.
34
M. Fuad Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Ankara 1988, s. 57-57-79.
35
Amil Çelebioğlu, Muhammediye, İstanbul 1996, s. 43.
36
İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1983, s. 67-96; Mehmet Neşrî,
Neşrî Tarihi (Haz. M.Altay Köymen), Ankara 1988, s. 46-137; Halil İnalcık, “Osmanlı
Devletinin Kuruluşu”, Türkler, c. 9, Ankara 2000, s. 66-68; Zeki Velidi Togan, Umûmî
Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981, s. 337-351.
37
Banarlı, a. g. e. , c. 2, s. 497.
38
Banarlı, a.g.e. , s. 497; Mehmet İpşirli, “Osmanlı Tarih Yazıcılığı”, Osmanlı,
c. 8, Ankara 1999, s. 247.
39
İnalcık, Osmanlı Tarihçiliğinin Doğuşu, s. 101-102.
40
Hasan Hüseyin Adalıoğlu, “Osmanlı Tarih Yazıcılığında Anonim Tevârihî Al-
î Osman Geleneği”, Osmanlı, c. 8, Ankara 1999, s. 286.
41
Paul Wittek, Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Çev. F. Berktay), Ankara
1985, s. 16, 17; İnalcık, a.g. e. , s. 99.
42
Wittek, a.g.e. , s. 16, 17; İpşirli, a.g.e. , s. 247.
43
Taner Timur, Osmanlı Kimliği, İstanbul 1986, s. 73.
124
Journal
of Academic
Studies
Bekir Biçer Yıl: 12, Sayı: 46 Ağustos 2010 - Ekim 2010
44
Necdet Öztürk, “Osmanlılarda Tarih Yazıcılığı Üzerine”, Osmanlı, c. 8, An-
kara 2002, s. 257; Necdet Öztürk, “XV.yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri”, TDTD,
sy. 24, s. 42; Fahamettin Başar, “XV. Asır Osmanlı Müverrihleri ve Eserleri”, Tarih ve
Medeniyet Dergisi, S. 37, s. 37; Franz Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları (Çev. Coşkun
Üçok), Ankara 1992, s. 12-13.
45
Necdet Öztürk, “XV. yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri”, TDTD, sy. 24,
s. 47.
46
Yaşar Akdoğan, İskender-nâmeden Seçmeler, Ankara 1988, s. 61
47
Öztürk, “Osmanlılarda Tarih Yazıcılığı Üzerine”, Osmanlı, c. 8, s. 25; İnalcık,
Osmanlı Tarihçiliğinin Doğuşu, s. 95-117; Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Haz. Nihal Atsız),
Ankara 1985, s. 95; Colin İmber, “İlk Dönem Osmanlı Tarihinin Kaynakları” (Çev. Ok-
tay Özel), Söğütten İstanbul’a, İstanbul 2000, s. 4.
48
Bekir Biçer, Firdevsî-i Rûmî ve Tarihçiliği, Konya 2006 s. 90; Franz
Babinger, a.g.e. , s. 14, 15.
49
Öztürk, “Osmanlılarda Tarih Yazıcılığı”, Osmanlı, c. 8, s. 257.
50
Aldo Gallotta, “Seyyid Murad’ın Gazavât-ı Hayreddin Paşa’sı”, (Çev. Mah-
mut Şakiroğlu), Erdem Dergisi, Ocak 1988, c. 4, S.10, s. 127-128; Chrıstıne
Woodhead, “Osmanlı Gazavat-nâmesi ve Gazavat-nâmeler”, Osmanlı, c. 7, Ankara
2000, s. 128; A. Sırrı Levent, Gazavat-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavat-
nâmesi, Ankara 1956; Halil İnalcık-M.Oğuz, Gazavât-ı Sultan Murad b. Mehmed Han
(İzladi ve Varna Savaşları Üzerine Anonim Gazavat-nâme), Ankara 1978.
51
Faruk K. Timurtaş, a. g. e. , s. 86.
52
Victor L. Menage, “Osmanlı Tarihçiliğinin İlk Dönemleri”, (Çev. Mehmet
Öz), Söğütten İstanbul’a, Ankara 2000, s. 77-81.
53
Fahamettin Başar, a. g.e. s. 37.
54
Victor L. Menage, a.g.e. s. 77; a.yz, “Sultan II. Murad’ın Yıllıkları”, İ.Ü.
Edebiyat Fak. Tarih Dergisi, sy. 33, İstanbul 1982, s.78-98; Bu Saray Takvimleri Os-
man Turan tarafından yayınlanmıştır. Osman Turan, İstanbul’un Fethinden Önce Yazıl-
mış Tarihi Takvimler, Ankara 1954.
55
Nihal Atsız, Osmanlı Tarihine Ait Takvimler, (1444/5 ve 1146/7), İstanbul
1961; Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, Ankara 1954; Tarihi
takvimler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda, toplam beş tane takvim tespit edilmiş-
tir. Nuruosmaniye’de 858 tarihine ait ve metin olarak Bagdat Köşkü takvimiyle yakın-
dan ilişkili 3080 numaralı bir yazma vardır. Victor L. Menage, a.g.e., s. 77.
56
Victor L. Menage, a.g.e. , s. 78; Necdet Öztürk, Düstûr-nâme-i Enverî, s.
XXIV.
57
Aldo Gallotta, Oğuz Efsanesi ve Osmanlı Devletinin Kökenleri, (Çev. İ.
Yerguz), İstanbul 2000, s. 43; Paul Wittek, a.g.e. , s. 17-21.
58
Aldo Gallotta, a.g.e. , s. 43.
59
Şefaettin Severcan, Tevârîh-i Al-î Osman XI. Defter, Kemal Paşa-zâde, Anka-
ra 1996, s. 38.
60
Hasan Hüseyin Adalıoğlu, a.g.e., s. 287.
61
F. Giese, Anonim Tevârîh-î Âl-i Osman, (Haz. Nihat Azamat), İstanbul 1992,
s. XXII.
62
Hasan Hüseyin Adalıoğlu, a.g.e., s. 291.
63
Öztürk, Selâtîn-nâme, s. XXII.
64
İpşirli, “Osmanlı Tarih Yazıcılığı”, Osmanlı, c. 8, Ankara 1999, s. 247-248;
Öztürk, Selâtîn-nâme, s. XXIII-XXVII.
125
Akademik
Araştırmalar
Dergisi
Türk Tarih Yazıcılığının Tarihsel Gelişimi
65
Şefaettin Severcan, “Süleyman-nâmeler”, Osmanlı, c. 8, Ankara 2002, s. 302.
66
İnalcık, Osmanlı Tarihçiliğinin Doğuşu, s. 117; Öztürk, XV. yüzyıl Osmanlı
Tarihçileri ve Eserleri, s. 32; Şehabettin Tekindağ, “Osmanlı Tarih Yazıcılığı”, Belle-
ten, c. 35, Yıl 1971, S. 140, s. 658.
67
İpşirli, a. g.e. , s. 248, 249.
68
Şefaettin Severcan, Süleyman-nâmeler, s. 302, 303.
69
İpşirli, a. g.e. , s. 249; Şehabettin Tekindağ, a. g. e. , s. 659.
70
Abdulkadir Özcan, “Kanuni Sultan Süleyman Devri Tarih Yazıcılığı ve Lite-
ratürü”, Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 2006, s. 113-154.
71
İpşirli, a. g.e. , s. 249;
72
İpşirli, a. g.e. , s. 249,
73
Tekindağ, a. g. e., s. 660.
74
Cahit Yalçın Bilim, “XVIII ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı Sefaretnameleri”,
Osmanlı, c. 7, Ankara 1999, s. 205-211; Mehmet İpşirli, a. g.e. , s. 251; Şehabettin
Tekindağ, a. g. e. , s. 661.
75
İpşirli, a. g.e. , s. 251
Abstract
126
Journal
of Academic
Studies