You are on page 1of 182

'-'

DOGU BATl
D N C E D E R G S

ETK

4
DOGU BATI
AYLIK DNCE DERGS

ISSN:1303-7242 Say: 4
Dou Bat Yaynlar
adna sahibi
ve
GENEL YAYIN YNETMEN: Takn Tak
SORUMLU YAZI LER MDR: Sava Kse
ANKARA TEMSLCS: Sunay Aksoy
D LKLER SoRUMLUsu: Kemal Altunboa
LKLER SoRUMLUsu: Erhan Alpsuyu
HALKLA LKLER: ermin Korkusuz

YAYIN KURULU
Halil nalck, E. Fuat Keyman,
Mehmet Ali Klay, Etyen M'.lhupyan,
Sleyman Seyfi On, Doan zlem,
Ali Yaar Sarbay

DANIMA KURULU
Tlin Bumin, Ufuk Cokun, Nezih Erdoan,
Cem Deveci, Ahmet nam, Hasan Blent
Kahraman, Yusuf Kaplan, Kurtulu Kayal,
Nuray Mert, 1lber Ortayl, mer Naci Soykan,
llhan Tekeli, Mirze Mehmet Zorbay

Dou Bat, ylda drt say olmak zere


Kasm, ubat, Mays ve Austos
aylarnda yaynlanr.
Dou Bat ve yazarn ismi kaynak
gsterilerek alnt yaplabilir.
imla ve noktalamalarda yazarn metni
esas alnmtr.
Dergiye gnderilen yazlarn yaynlanp
yaynlanmamas yayn kurulunun
kararna baldr.

Dou Bat hakemli bir dergidir.

Dou Bat Yaynlar


Selanik Cad: 23/8 Kzlay/ANKARA
Tel: o (312) 425 68 64 / 425 68 65
Fax: o (312) 384 34 37
E-mail: dogubatidergisi@hotmail.com
www.doguhati.com

Kapak Tasarm Uygulama: 3 TASARIM


www .3tasarim.com

Bask: Cantekin Matbaaclk,

I. Bask: 3000 Adet Austos 1998


II. Bask: 2000 Adet Temmuz 1999
III. Bask: 1500 Adet Mays 2004

nceki Saylar ve Abonelik iin:


Tel: o (312) 425 68 65

Kapak Resmi: "Hz. sa'nn Sorgulanmas",


Gerrit van Honthorst, National Gallery.
NDEKLER

ETK AHMET NAM 97


HARUN TEPE 11 Halsiz Kalm

Bir Felsefe Dal Olarak Etik Bir Ahlakn Cehenneminde:


Ahlak Hak Saklasn
Bir Yarim Var inde
ERDAL CENGZ 29
Trebilimde Deer ve lt Sorunu
FKRET BAKAYA 111
Bilim, niversite ve Etik zerine
AFAK URAL 45
Epistemolojik Adan
Deerler ve Ahlak KENZ
TALP KARAKAYA 119

ALi yAAR SARIBAY 55


Martin Heidegger Dncesinde lm

Politik Teori, Modernite ve Etik


ARNOLD 1. DAVIDSON 133
Arkeoloji, Genealoji ve Etik
EFKAN BAHR ESKN 61
Gn Buharlamas: Ethica
THOMAS NAGEL 14 7
Aristoteles'in
ARSLAN TOPAKKAYA 69 Eudaimonia zerine Dnceleri
Kant'n 'Ahlak(ili)in Metafizii'
Adl Yaptnda JACQUES DERRIDA LE.. 157

Etiin Temellendirilmesi Kusura Bakmayn Ama Hibir Zaman


Tam Olarak yle Sylemedim

yASN CEYLAN 79
Din ve Ahlak
CEDEL
DURMU HOCAOCLU 163
OKTAY TAFTALI 87
Descartes Felsefesinde
Yalann Fenomenolojisi Bir Problem Alan Olarak Ahlak

MEHMET AL KILIBAY 93 AHN YENEHRLOCLU 177


Economica'nn Dublr Ethica Ahlak stne
"Kendini Bil"
Apollon Tapna, Delphi
ETK
Mekone' deki ziyafet esnasnda etlerin "iyi" paralarn kendine ayran ve
kemik ksmlarn da sofradakilere datan Promethe'nin yznden insanlar
cezalandrlr. nsanlarn dostu olarak bilinen Promethe cezaya isyan eder,
hepimiz iin szde bir sr zahmete katlanr. Oysa mahvmza sebep olan
belki de Promethe' nin agzll ve ahlaknn zaafyetidir.
Etik, ahlak zerinde dnebilme etkinliidir. Bu konuda Harald Delius:
"Moral (ahlak) ve etik szckleri arasnda gnlk dildeki ok anlamllk,
geililik ve kaypakla ramen, her iki szc birbirinden ayrmak
konusunda yine de bir ltmz vardr. Ahlak (moral)'n olgusal ve tarihsel
olarak yaanan bir ey olmasna karlk, etik, bu olguya ynelen felsefe
disiplininin addr. Bu nedenle, gnlk dilde alkanlkla bir "ahlaksal prob
lem"den sz edildiinde, aslnda bunu "etik'e ait bir problem", bir "etik
problemi" olarak anlamak gerekir. Ama etimoloj ik adan baktmzda, her
iki szck de "tre", "gelenek", "alkanlk'', vb. anlamlarna sahiptir. Bu
nedenle, rnein N. Hartmann, "morallerin (ahlaklarn) okluuna karlk
etiin teklii"nden sz eder. Bununla kastedilen ey, bir felsefe disiplini ola
rak etiin tekliidir ve byle bir disiplin olarak etiin grevi, herhangi trde
bir "moral" (ahlak) gelitirmek ve bu morale (ahlaka) uyulmasn tlemek
deil; tersine ahlaksal (moralisch) bantlarn nitelii zerine bir genel gr
,
elde etmektir.' .

' Delius,Harald, Gnmzde Felsefe Disiplin/eri, (ev. Doan zlem) Ankara, 1997. nklap Yay. s.
336.
yi ve kt hakkndaki inancmz epistemolojik olarak temellendirme
abas etiin en nemli sorunudur. Bu rasyonel temellendirme abas bizi iyi
ve ktnn ne olduu sorusuna gtryor? yi ve kt nedir ki? nsan,
Promethe ile dzene kar isyan edebilecei gibi Promethe'nin dzenine de
isyan edebilir. Burada hangi davran sergileyeceiz? "Doru eylem" nedir?
nsann iradesi dnda gelien zorunlu eylemleri ve kendi iradesini
kullanarak gerekletirdii zgr eylemleri arasnda tercih edebilecei
"eylem" hangisidir? Bu tr farkl deer hkmleri ilikisi ierisinde
seimimiz evrensel bir ahlak yasas olabilir mi? Nesnel gereklie dayanma
yan ahlaki yarglar bir yasaya uyarlamak olanakl mdr?
<l>
Ksaca, etik balkl bu say, ahlaki tutumlarmzn kayna, farkll ve de
eri zerinedir.
Bu alma, insann varolmasyla birlikte tant ilk soruna, yani "ah
laki" kaygsna ithafen hazrlanmtr.

Takn Tak

8
ETK
"hretinin Doruundayken Immanuel Kant" (1798)
BR FELSEFE DALI
LARAK ETK:
"ETK"KAVRAMI '

TARHES VE
GNMZDE ETK
Harun Tepe*

"ETK" KAVRAM
"Etik", be yl ncesine kadar, lkemizde pek bilinen ve kullanlan bir
szck deildi. Bundan on yl nce yaymlanmas iin akademik bir dergiye
gnderdiim "Etik ve Metaetik" balkl yazma, editrn verdii yantta, sa
nrm "etik" szc editre anlamsz grnd iin, "etnik" olarak "d
zeltilmi"ti. Ama son yllarda tm dnyada yaanan evre sorunlar ve tp
etii ile ilgili sorunlardan, lkemizde ise siyasette ve basn yayn kurulula
rnda yaanan kimi etik sorunlardan sonra, "etik" szcn daha sk duyar
olduk. Siyaset adamlarnn seim dnemlerinde verdikleri szleri pek tutma
malar, hatta verdikleri szn tam aksi davranlar sergilemeleri, bunun da
tesinde kimilerinin yolsuzluk ve yaa d etelerle balantlar olduu
konusunda kamuoyunda oluan derin kukular, siyasette etik sorunlardan
daha ok sz edilmesine, bir siyasal "ahliik"a olan gereksinimin daha sk dile
getirilmesine yol at. Ayn ekilde kimi zel televizyon kanallarnda daha

* Do. Dr. Harun Tepe, Hacettepe niversitesi Felsefe Blm.


Dou Bat

fazla izleyici ekebilmek iin "zel yaamn gizlilii" ilkesini aka ihlal
eden yaynlarn yaplmas, daha sk basn-yayn etiinden sz edilmesini,
basn etii konusunda eitli toplantlarn yaplmasn birlikte getirdi.
Ama bu trden sorunlara ilikin tartmalarda "etik" szc kadar "ah
lak" szcnn de getiini, bu iki szcn neredeyse anlamda grle
rek, birbirinin yerine kullanldn gryoruz. Szcn dier kimi Bat
dillerindeki kullanllarnda da durum ayn. rnein ngilizce'de de
"Philosophy of morar' ve "Ethics" ayn anlamda kullanlyor.1 Ama "ahliik"
szcnn farkl balamlarda kullanlarna, farkl eyleri nitelemek iin
kullanldna dikkat edilirse, onu "etik"ten ayrmann yerinde, hatta zorunlu
olduu grlecektir. 2 nk szcn eitli kullanllarna bakldnda3
ahliikn ayr anlamda kullanld, bunlardan ancak birinin tam olarak
etikle rtt, dier iki anlamda kullanlnn, zellikle de ok yaygn
olan bir kullanlnn ise temelde felsefenin bir dal olan etikten ayrld
grlmektedir.
rnein "ahliik bozuldu" diyenlerin, "ahlaka aykr yaynlardan", "milli
ahlak"tan, bir "meslek ahlak"ndan sz edenlerin, bu balamlarda kullan
dklar "ahlak" ile kastettikleri, hep "insanlararas ilikilerde kiilerin uyma
lar beklenen -talep edilen- davranlardr. Yaplmas-yaplmamas gereken
(izin verilen-verilmeyen; tevik edilen-yasaklanan) davranlardr; baka bir
deyile, belirli bir grupta ya da genel olarak iyi saylan-kt saylan davra
nlardr".
Bylece ahlak: Kiiler aras ilikilerde davranlara ilikin geerli (bir
grupta, belirli bir zamanda ya da genel olarak geerli olan, olmas istenen)
eitli deer yarglar sistemleri olarak karmza kyor.
Bu genel deer yarglar ise, kiilerin belirli koullarda baka insanlarla
ilikilerinde yaptklarnn; herbiri tek-esiz ve karmak bir btn olan ey-

1Etik' Yunanca 'ethos' szcnden 'moral' ise Latince 'mos' szcnden gelir. Her iki szck de
gelenek, grenek, alkanlk anlamlarnda kullanlmaktadr. ' Moral 'in karl olarak bizim kullan
dmz 'ahlak' szc de Arapa 'hulk' kknden gelmekte, bu szck de yine gelenek, grenek,
alkanlk vb. anlamlarna gelmektedir. Bu nedenle etimolojik olarak bakldnda ' ethos' (etik) ile
'mos' (moral-ahlak) arasnda bir anlam fark yoktur. Ama szcklerin kullanm balamlarna bakl
dnda, onlarn farkl eyleri nitelemek iin kullanldn gryoruz. 'Ahlakl bir eylem' niteleme
siyle, kii, o eylemin iinde bulunulan grubun deer yarglarna -'bekaret namustur' veya 'byklerin
yannda sigara iilmez' gibi deer yarglarna- uygun den bir eylem olduuna iaret etmi
olabilecei gibi, o eylemin genel olarak kabul gren nomlara -rnein 'yalan sylememek gerekir',
'drst olmak gerekir' gibi nomlara- uygun den bir eylem olduuna veya o eylemin u ya da bu
yerleik ahlakn tesinde ' insann deeri'ni koruyan ya da insan olmay ycelten bir eylem olduuna
da iaret olabilir.
2 Bu ayrm iin bkz. Harun Tepe, Etik ve Metaetik, Trkiye Felsefe Kurumu Yaynlar, 1992, Ankara,
zellikle s. 4-8 aras.
3 Bu yaz, "zgrlk" ve "Kltr" kavramlarna ilikin iki yazyla birlikte Ioanna Kuuradi'nin
Uluda Konumalar (Trkiye Felsefe Kurumu Yaynlan, 1994, Ankara) adl kitabnda yer al
maktadr.

12
Harun Tepe

lemlerimizin deeri konusunda yargda bulunmak iin kullanlyor" (I.


Kuuradi, Uluda Konumalar, s. 20-2 1 ) .

Ahlaktan, genellikle yapld gibi, davranlara ilikin belirli bir yerde ve


zamanda geerli olan deer yarglar sistemleri anlaldnda, farkl grup
larda farkl deer yarglarnn ya da ayn grupta farkl zamanlarda farkl de
er yarglarnn olmas; bylece ayn eylemin, farkl ahlaklar tarafndan
farkl biimlerde deerlendirilmesi, birisinin iyi dedii bir eyleme ya da du
ruma bir dierinin kt demesi ok doaldr.4 Bunun sonucu olarak da ahla
kn, -ama bu arada etik bu anlamda ahlakla e anlaml grldnde- etiin
de greli olduundan sz edilebilir.5
Felsefenin bir alan olan etikten kesinlikle ayrlmas gereken bu birinci
anlam yannda, 'ahlak' szc ikinci bir anlamda, -belirli bir ahlaktan ba
msz olarak- 'ahlakllk' anlamnda da kullanlmaktadr. Bu anlamda ahlftk
ya da ahlakllk, "insanlara, insan olarak eit muamele yapmak gerekir",
"sznde durmak gerekir'', "rk ayrm yapmamak gerekir'', "ikence yap
mamak gerekir" gibi dorudan ya da dolayl olarak "insann deerinin bil
gisi"nden karlan ilkelerin dile getirdii eydir. Bu ilkelerin bir ksm, insa
nn deerinin bilgisinden dorudan doruya yaplan karmlardr: rnein
"insanlara, insan olarak eit muamele yapmak gerekir"; bir ksm ise dolayl
olarak -bu deeri harcayan tarihsel koullar araclyla kardmz ilkeler
dir: "Irk ayrm yapmamak gerekir", "ikence yapmamak gerekir "gibi.
Bu ilkelerin bize syledii udur: bir insan (siz-ben) baka insanlarla ili
kilerinde o ilkenin talep ettii ekilde davranrsa, insann yapsal olanaklar
nn gerekleebilmesini engellememe olasl artar. Baka bir deyile, belirli
bir durumda bir insan doru deerlendirme yapamyorsa ve elinden geldii
kadar insann deerine zarar vermemek istiyorsa; ilgili ilkenin dile getirdii
gibi davranrsa, bu deere zarar vermemesi daha olasdr, demektir bu
(Kuuradi, Uluda Konumalar s. 29-30). Ama eitli rneklerin de bize

4 "Evlilik d cinsel i liki kunnamak gerekir", " aile byklerinin sznden kmamak gerekir" gibi
deer yarglan bu trdendir; bu deer yarglan gruptan gruba (bu arada ayn grupta zamandan za
mana da) deiik olabilecei iin, bu deer yarglanna gre yaplan deerlendinneler de deiik
olacak, bir grubun 'iyi' dediine bir baka grup 'kt' diyebilecek ya da ayn grupta belirli bir
zamanda 'iyi' denilene baka bir zamanda 'kt' denebilecektir, denilmektedir de (Yalnz tm
bunlarn 'deer yarglar'yla yaplan deerlendinnelerle ilgili olduunu, 'deer'lere -bu arada baka
baz bilgilere de- dayal olan deerlendinneler iin geerli olmadn anmsamak gerekir. ' Deer'
'deer yargs' ayrm iin bkz. 1. Kuuradi, nsan ve Deerleri, Trkiye Felsefe Kurumu Yaynlan.
1998, Ankara.
5 "Etik"-"ahliik" ayrm yaplmaynca bu kantnna kanlmazdr. Bunun sonucu olarak bir felsefe
disiplini, bir bilgi alan olan etiin 'doru' ve 'yanl'tan sz etmemesiyle, sz etse de bu doruluun
yanlln greli olduu savyla karlalmaktadr. Oysa bir bilgiden sz ediliyorsa, zaten rtk
olarak doruluk ve yanllktan da sz edilmektedir. Ama sz konusu olan ey -ahlaklarn verdikleri
"deer yarglar"nda olduu gibi- bilgiler deilse, o zaman doal olarak doru ve yanltan da sz
edilemez; doruluun, yanlln greliliinden de.

13
Dou Bat

gsterdii gibi, bu ilkelere uymak kimi zaman insann deerine zarar da ve


rebilmektedir. "nsann deerinin bilgisi"nden de tretilmi olsalar hazr
normlarla deerlendirmelerde bulunmak, deerlendirmede bulunan kiiyi
zaman zaman kmazlarla kar karya brakabilmekte, kii ikisi de bu tr
den olan iki normdan birisini semek zorunda kaldnda ne yapacan be
lirlemekte aresiz kalmaktadr.
Bu nedenle normlar ortaya koymak ya da konulan normlar temellen
dirmek, gnmzde ska yapld gibi, etikle zdeletirilse de, -normlarn
tretildikleri yer ya da normlarn nitelii ne olursa olsun- normlarla yaplan
deerlendirmeler ezbere deerlendirmeler olacak, deerlendirilen eyin 'de
er'ini bize gsteremeyecektir. Bu nedenle ' belirli bir ahlaktan' karlan
normlarla 'insann deerinin bilgisinden' tretilen normlar arasndaki fark
ok nemli olmakla birlikte, norm getirmek felsefenin ii deildir; bu an
lamda etik norm getiren, normlara gre deerlendirmeler neren bir alan hi
deildir. Etiin olsa olsa normlarn temellendirmesiyle ilgisi olabilir, bu da
etik bir etkinlik olmaktan ok bilgikuramsal bir etkinlik -ama etiin iinde
yer alabilecek olan bilgikuramsal bir etkinliktir. Sonu olarak bu ikinci an
lamda "ahlak"n da etik olmadn, etik tarihine bakldnda filozoflarn
etik sorularnn bu trden bir etkinlikle ilgisi olmadn grrz.
Trke'de "ahlak"n nc anlam ise "etik"tir. Burada, bu yazda sz
konusu edilecek olan da bu anlamda "ahlak", yani etiktir. kinci "ahlak"
kavramnn, ama zellikle de belirli bir toplulukta, belirli bir zamanda ya da
genel olarak geerli olmas istenen deer yarglar kmesi olarak karmza
kan birinci anlamda ahlakn mutlaka etikten ayrlmas gerekir. Biraz sonra
rneklerini de vereceimiz gibi, Platon ve Aristoteles'ten 1. Kant'a ve M.
Scheler'e etik sorunlar ele alan filozoflarn yaptklarna baktmzda, ze
rinde konuulan eyin hibir ekilde birinci ve ikinci anlamda "ahlak" olma
dn grrz.
Bu ayrmlardan sonra etie, filozoflarca ortaya konan etik grlere ba
kalm: Bu grler neye ilikindir, bu grlerin konu edindii ana sorun ve
sorunlar nelerdir, ksaca nedir bu etik? Bugn "pratik etik"le ya da "meslek
etikleri"nce uraanlarca zaman zaman unutulsa, unutturulmaya allsa da,
Etik, Mantk ve Ontolojiyle birlikte, felsefenin en eski ve en temel disiplinle
rinden birisidir. nsana ilikin etik sorunlarla ilgili dorulanabilir
yanllanabilir bilgiler ortaya koyan ya da en azndan koymas beklenen bir
felsefe disiplinidir etik; yaplmas gerekeni syleyen ya da normlar koyan bir
etkinlik deil.
Etik soru ve sorunlar, felsefenin balangcndan bu yana filozoflar en ok
megul eden soru ve sorunlar arasnda yer almtr. Filozoflarn Etie olan
ilgisinin derecesinde zaman zaman deiiklikler olsa da, Etik sorunlar hep

14
Harun Tepe

felsefe sorunlar iinde nemli bir yer tutmu; neyin deerli, neyin deersiz
olduu -yaygn dile getiriliiyle neyin erdem olduu neyin erdem olmad-;
hangi trden eylemlerin yaplmasnn doru, hangilerinin yaplmasnn yanl
olduuna ilikin sorular, filozoflarn bir trl sormaktan kendilerini alama
dklar sorular olmutur. Deien tarihsel ve toplumsal koullarla birlikte,
yeni kimi etik sorunlarn ortaya kmasnn sonucu olarak, kimi yeni etik
sorular da ortaya atlm olmasna karn, insann yapsnda temelini bulan
kimi ana sorular ise Antika'dan bu yana sorulagelmi; bu sorulara filozof
larca eitli yantlar da verilmitir.
Aslnda hep olandan, yaanandan yola kan filozoflar, bizim gnlk ya
ammzda srekli karlatmz, yaammzn hemen hemen her annda yz
yze geldiimiz kimi sorunlara felsefe gzyle bakmlar, "belirli bir du
rumda neyin yaplmas dorudur?"dan "doru eylem nedir?" sorusuna, "ben
nasl adil bir kii olurum?" sorusundan "adil kii kimdir?'', "adalet nedir?"
sorularna geerek, bu trden sorular yantlamaya almlardr. Yukarda
birka nemli temsilcisini saydmz filozoflarn metinlerinde hep bunun
rneklerini grrz. Ama etik sorun ve sorular, yalnz filozoflarn deil,
hepimizin hergn karlat, yz yze geldii soru ve sorulardr.6 nk
yaamak eylemde bulunmay, eylemde bulunmak da kararlar vermeyi, de
erlendirmeler yapmay gerektirmektedir. Eylememenin, karar vermemenin
de sonuta bir karar verme olduu, hi bir ey yapmamaya karar veren kii
nin de bir eye karar verdii ve eylemsizlii (bir tutumu) setii dnlrse,
deerlendirme ve doru eylemeyle ilgili sorunlarn hepimizin sorunu olduu
grlr. Doru deerlendirmenin olanaksz olduunu, doru bir eylemin
doru olmayandan ayrlamayacan syleyen kiinin de, kendi yaamnda
hep "doru kararlar" vermeye, "doru eylemler"de bulunmaya altn
grrz hep -tpk "sevgi ld", "drst kii mi kald" diyen kiilerin birer
deer olarak sevgi ve drstl onamalar ve yceltmelerinde, yaamnda
bir kez olsun drst olmam bir kiinin bile, iliki kurarken ya da bir i ya
parken drst kiiler aramasnda grld gibi. Ksaca, ister deerlendir
meyle ister eylemle ilgili olsun "doru"yu aramak, yaammz srdrrken
hibirimizin vazgeemedii bir eydir -"doru"dan vazgemek olsa olsa
kuramsal tartmalarda mmkn olur. Ama "doru"nun ne olduunu belir
lemek, bu yakc nemine karn, pek o kadar kolay deildir -ama glkle
olanakszl birbirine kartrmamak gerekir. Nedir "doru"? "Doru de
erlendirme" nedir? "Doru eylem" nedir? Doru veya deerli bir eylemi
yle olmayandan ayran nedir? Belirli bir durumda doru eylemi, yanl

6Bununla birlikte u da unutulmamaldr ki, belirli bir kiinin yaarken sorduu etik soru -rnein
"bu durumda neyi yapmam doru olur?" sorusu- ile bir fi lozofun ya da felsefecinin belirli bir duru
mun tesinde sorduu soru -rnein "doru eylem nedir?" sorusu- olduka farkl trden sorulardr.

15
Dou Bat

olandan nasl ayrabilirim? Hangi eylemler doru, hangi eylemler yanltr?


Bunu ayrmann belirli bir lt var mdr? Etik byle bir lt verebilir mi
bize?
Ama burada hemen bir ayra aarak, yukarda dile getirdiimiz sorularn
ayn trden sorular olmadn, bu sorular kiinin yaamn srdrrken za
man zaman sorduu sorular olsa da, bu sorularn tmnn felsefenin bir dal
olarak Etiin sorular da olmadn belirtmek gerekir -doal olarak, kimi
sorularn Etik tarafndan yantlanamayacan da. Dier felsefe sorular gibi
Etiin sorular da genellikle olan bitenden, yaanan sorunlardan yola ksa
da deerlerle, eylem ve deerlendirmeyle ilgili olarak sorulan her soru Etiin
sorusu deildir. Etiin sorular "dorudan kendi yaammzda veya kamu
yaamnda kararlar aldmzda ve eylemde bulunduumuzda yz yze gel
diimiz veya grmezlikten geldiimiz etik sorunlarla ilgili" sorulardr
(Kuuradi, Phi/osophical Ethics and Professional 'Ethics, s. 1 ).7 Etik soru
lar, eylem ve deerlendirmeyle ilgili yaanan sorunlara felsefeyle ya da fel
sefi bakla bakmann rn olan sorulardr. Her birimizin yaammzn e
itli anlarnda farkl eyleme olanaklar arasnda bocaladmz, o anda neyi
yapmann doru olacana karar vermede glk ektiimiz olmutur. "Kar
karya bulunduumuz belirli bir anda ne yapmann doru olaca" sorusu,
yalnz o durumu yaayann yantlayabilecei bir soru olup, yantlanmas kimi
olgusal ve felsefi bilgiler gerektirse bile, yantn kendisi hi de felsefe bilgisi
olmayacaktr. Buna karlk, belirli bir durumun tesinde "deerli olann" ya
da "doru veya deerli eylemin ne olduunu soran sorular" etiin sorulardr;
bu sorularn yant da doal olarak felsefe bilgisi olacaktr. nk kiilerin
tek tek durumlarda verdikleri doru kararlarn, belirli durumlarda yaptklar
doru eylemlerin tesine geerek, btn bu balamlarda kullanlan ' doru
deerlendirme'nin, 'doru eylem'in ne olduunu sormak, tm bu eylem ve
deerlendirmelere felsefeyle, felsefece bakmay gerektirir, bunun sonucu da
-eer baarlabilirse- ' doru eylem'in ne olduunun belirlenmesi olacaktr.
Bu da, halis bir felsefe bilgisi rnei olacaktr, ama baarlabilirse. Filozoflar
yzy llardr bu trden sorular yantlayarak, etik bilgiler ortaya koymaktadr
lar. ncesini bir yana brakrsak, Eskia'da Sokrates-Platon ve Aristote
les'le balayan, 1 8 . yzylda 1. Kant, 19. yzylda Schopenhauer, Nietzsche
ve yzylmzda Max Scheler, N. Hartmann ile srp giden etik grlerine
bakarsak, hep ayn abay grrz.

7 27-28 Eyll 1 996'da Trkiye Felsefe Kurumu ile Ankara Alman Kltr Merkezi tarafndan An
kara'da dzenlenen 'Felsefi Etik ve Meslek Etikleri ' konulu uluslaras sempozyumda l. Kuuradi'nin
sunduu henz yaymlanmam bildiriden alnt yaplmtr (Bu sempozyumun bildirileri, Springer
Verlag tarafndan Almanya'da ngilizce ve Trkiye Felsefe Kurumu tarafndan da Trkiye'de Trke
basks yaplmak zere yayma hazrlanmaktadr).

16
Harun Tepe

NMZ ETGNN ARKAPLANI: ETK TARHNDEN


KESTLER
Nedir Sokrates' i ve Platon 'u megul eden soru? Sofistlerle tartmalarnda
Sokrates bize hangi etik bilgiyi ya da bilgileri kazandrmaya alr? Platon
Politeia'da ve dier diyaloglarnda hangi etik sorunlar ele alr? Bunun da
tesinde, Sokrates ve Platon'un yzyllar nce sylediklerinin bizim iin ne
nemi olabilir? Hemen syleyeyim: Sokrates hem konumalaryla ortaya
koyduklaryla hem de yaamyla erdemin ne olduunu, erdemli yaamann
nasl olanakl olduunu gsterir bize. Bilgisiz erdemli olunamayacan,
kendisi de bir erdem olan bilgelik ile dier erdemler arasndaki zorunlu ba
lanty vurgular. ' Kendini bil' buyruunun nemini, kendini bilmenin gl
n ve ayn zamanda olanaklln anmsatr. nsanlarn hep istedikleri,
peinde kotuklar mutluluun, ancak erdemli olmakla, yani ' iyinin bilgisi'ne
sahip olmakla elde edilebileceini, yaamyla ve syledikleriyle bize
gsterir. Savunduu dorulan yadsmakla -ya da onlara aykr yaamakla
lm arasnda seim yapmas gerektiinde de tereddt etmeden ikinciyi
seer. Sokrates'e ve rencisi Platon'a gre herkes iyiyi ister, en azndan iyi
olduunu dnd eyi ister -nk erdem ve bunun sonucu olan mutluluk
yalnz bu yolla gelir8-; birisi iyi diye kt bir ey yapmsa, bunun nedeni
olsa olsa bilgi eksikliidir, bilgisizliktir. Neyi iyi neyin kt olduuna ilikin
bilgisizlik, ksaca erdeme ilikin bilgisizliktir. Onun iin felsefenin ncelikle
'erdem'in ne olduunu aratrmas gerekir onlara gre. Bu aratrma aslnda
siyaset iin de gerekli olan bir aratrmadr. nk siyasetin de amac insan
larn ya da ynetilenlerin mutluluudur. Bu nedenle siyaset iin insanlar
mutlulua gtren eyin, yani erdemin aratrlmas gerekmektedir. Bu ise
erdemin insann hangi yanyla ilgisi olduunun, sonuta insann ne olduu
nun da aratrlmasn zorunlu klmaktadr. nsann ne olduu bilinmeden,
doal olarak, onun nasl erdemli -ve sonuta- nasl mutlu klnabilecei de
bilinemeyecektir. Platon'a gre, insann ya da ruhun yan, bu yana
karlk de erdem vardr: Bilgelik (sophia), cesaret (andreia), lllk
(sophrosyne); ruhun bu yan arasndaki dengeyi salayan ey olan adalet
(dikaiosyne) ise drdnc temel erdem olarak kar karmza. nsandaki
yandan, yani arzular-eilimler yan, bilen yan ile isteyen yanndan, her biri
iini yaparsa ya da arzulayan yan ile bilen yann ekimesi istemeyle (ira
deyle) ne kadar dengelenebilirse -bu dengeleme ancak bilgiyle, hem de
epistemeye sahip olmakla olur-, kii o kadar adil olur. Adalet ancak bu yolla
kiide gerekleir; toplumda gerekle-mesi ise Platon' un kendi iinde yaa-

8 "Kim erdemli ve adil ise mutludur. A dil olmadan mutlu olunamaz" Platon, Gorgias diyalogundan.

17
Dou Bat

d toplumda grd kesimin -y-neticilerin, reticilerin ve


koruyucularn- herbirinin kendisine den devleri yerine getirmesiyle ger
ekleecektir. Ama dier erdemler gibi adalet de an-cak bilgiyle ya da ancak
bilgelikle mmkndr. 9 Platon bu nedenle, nl "ya yneticiler filozof ya da
filozoflar ynetici olmaldr" szn sylemitir.
Hocas Platon 'u izleyen Aristoteles de her sanat ve aratrmann, her ey
lemin, her tercihin bir iyiyi amaladn; bu nedenle, doru olarak, iyinin
btn eylerin amalad ey olarak dnldn; bu 'kendisi iin istenen
ey' in, ' iyi'nin ne olduu konusunda da genel bir uylam olduunu; in
sanlarn kii eylemlerinin (bu arada politikann da) bu ortak ereine
eudaimonia (mutluluk) adn verdikleri saptamasna yaparak 10, kii
eylemlerinin ve politikann bu ortak ereinin ne olduunu sorar.
Aristoteles'e gre mutluluk, 'ruhun tam erdeme gre etkinliidir' . Bunu
izleyen ' insann erdemi nedir?' sorusunu da Aristoteles 'ruhun akla gre
etkinlii ' biiminde yantlar. Bylece erdem, mutluluun temel koulu
olarak grlr. Bu nedenle erdemin ne olduu aratrlr. Grlr ki,
erdemler 'vlen huylardr' . "Erdem, dne dne tercih edilen bir
huydur, bize gre orta olan, akl tarafndan ve uslu kiinin belirleyecei
ekilde belirlenen bir huydur". 1 1 Farkl yollarla -retilerek ya da yapa yapa
elde edilen bu eremlerin bir ksmnn, dnme yetisinin (dianoiann)
erdemleri, bir ksmnn ise karakterin (ethosun) erdemleri olduu grlr.12
Balca entelektel erdemler (ya da dnme yetisinin erdemleri) olarak
sanat (tekhne), "bilimsel" bilgi (episteme), pratik bilgelik (phronesis), felsefi
bilgelik (sophia) ve sezgici akl (nous) anlrken; moral erdemlere (karakter
erdemlerine) rnek olarak da serbestlik ve lmllk verilmektedir. 1 3 Karakter
erdemlerinin temel zellii 'orta olmalar'dr (mesotes). Doru olan eylem
pek azdan da pek oktan da kanan, ortay bulan eylemdir. Ahlaksal
eylemin amac bu ortay bulmaktr. Cesaret, delice atlganlkla korkaklk
arasndaki "doru orta"dr; cmertlik, msriflik ile cimriliin ortasdr.
Bizim "doru orta"y bulmamz salayacak olan yeti ise phronesis, yani
pratik bilgeliktir. Bu ise, yukarda da belirtildii gibi, dnme yetisinin
erdemlerinden birisidir. "Ereklerimizin nasl bir nitelii olduu istencimize
baldr; istencimizin nasl bir nitelii olduu da erdemimize baldr,

9 Bunun iin Platon 'un Menon, Protagoras gibi diyaloglan ile Devlet (Politeia) adl temel yaptna
baklabilir.
o Bkz. Aristoteles, Nikomakhos 'a Etik, 1. Kitap 1 094a.

11 Aristoteles, Nikomakhos 'a Etik, 1 1 06 b.

1 2 1. Kuuradi, "Aristoteles ve Ontolojik Yaklam", an Olaylar Arasnda, iir ve Tiyatro Yay.,


Ankara, s. 1 76- 1 77.
13 Aristoteles, Nikomakhos 'a Etik, 1 1 03a.

18
Harun Tepe

bylece doru gr (pratik bilgelik) de doru olan ortay bularak bu eree


uymay istence retir. Bundan dolay etik erdem ile phronesis karlkl
olarak birbirine baldrlar. Etik erdem istence iyiye giden bir dorultu verir,
doru gr de bize hangi eylemin iyi olduunu bildirir" (B. Akarsu, Ahlak
retileri, s. 1 1 6).
Erdemi bilgiyle balantsnda tanmlayan Aristoteles'in "erdem, yalnzca
doru akla uygun eylem deil, ayn zamanda doru aklla giden bir huydur"
(Nikomakhos 'a Etik 1 1 44 b 26) nitelemesi, erdemle akl arasndaki sk ba
bize gsterir. Ayn ba Stoallar ile Epikouros'ta da grmek mmkndr.
Stoa etiinin temel ilkesinin "yalnz erdem iyidir, mutluluk da yalnz er
demde bulunur" ilkesi olduu sylenir. Erdem dnda hibir ey kendi ba
na iyi deildir. Stoallara gre erdem ise "duygulanmlar karsnda zgr
lktr (apatheia), "doaya, akla uygunluktur". Bu nedenle akll bir varlk
iin 'iyi ' ve 'kt' yalnzca kendi eyleminde, sonuta 'iyi' veya 'kt' olmak
da kiinin kendi elindedir. Byle olunca da 'akla ya da kendi doasna uygun
yaama' insan iin bir dev olmaktadr. Akla uygun yaama erdemli olmann
tek yolu, erdemli yaamak da mutlu olmann tek yoludur. Erdemli olmak iin
gereken eylerin banda ise bilgelik gelmektedir. nk ancak logosa sahip
olan, bilge olan, bu bilgisiyle duygulanmlar karsnda zgr kalabilen kii
erdemli -ve de sonuta mutlu- olacaktr Stoallar'a gre. 1 4
Bilgi ile erdem arasndaki ayn ba Epikouros'ta da grmekteyiz. Hazz
mutlu bir yaamn ba ve sonu olduunu; hazzn insan iin en batan ve
doutan iyilik olduunu; her hazzn, kendi doas gereince bir iyi oldu
unu, buna karn her haz iin uralmaya demeyeceini syler1 5
Epikouros. Ama onun hazdan anlad ey, genellikle haz denilince akla
gelenden biraz farkldr: Haz "beden alannda ac ekmemek, ruh alannda da
hibir huzursuzluk duymamaktr". 1 6 Ksaca haz acszhktr, ac karsnda
zgrlktr, ataraxiadr. Bu da ancak bilgiyle salanabilecek bir eydir.
Salam bir bilgi olmadan doru eylem olmaz ona gre.
Ahlfk daha ok bir duygu sorunu, duygu ahlfk olarak gren, ahlaksal
deer yarglarnda akln paynn fazla olmadn syleyen David Hume'dan
sonra, 17 bilgi ile ahlfkllk (erdem) arasndaki bu ba tekrar, genel bir akl

14 Stoallar ve Epikouros'la ilgili olarak bkz. B. Akarsu, Ah/tik retileri, Remzi Kitabevi.
15 Epikouros, Mektuplar ve Maksimler, s. 36.
6
1 Epikouros, a. g. y. , s. 38.

17 D. Hume da aslnda Shaftesbury ve onun izleyicilerinin grlerinden hareket eder. Shaftesbury ve


okulunun vlecek ve yerilecek eyleri ayrmamz salayan eyin akl deil, duygularmz olduunu,
insann byle zel bir duyguya sahip olduunu savlamasndan ve Hutcheson 'un da bu duyguyu moral
sense diye adlandrmasndan sonra, Hume da ayn duyguyu zmleye giriir ve ona duygu-dalk
(sympathie) der. Bu duyguyla bakalarnn ac ve sevinlerini birlikte yaarz. Ancak bu duy-gu

19
Dou Bat

eletirisi erevesinde ele alan kii ise 1 8. yzyln ya da Aydnlanma'nn


byk filozofu I. Kant olur.
Etik tarihileri, Kant etiinin, o gne kadar etikte egemen olan -daha
dorusu olduu dnlen- mutluluku etiklere son vererek, etikte yeni bir
dnem balattn, bu nedenle onun etikte bir dnm noktas oluturduunu
sylerler. Gnmz etik grlerinin, yererek ya da verek, ama sz
etmeden geemedikleri bir etik grdr bu. Aydnlanma filozofu Kant,
etik alannda akln nasl pratik olabileceini, nasl sentetik a priori yarglar
ortaya koyabileceini, kendi adlandrmasyla bir ahlak metafiziinin, 18 bilim
olarak metafiziin nasl olanakl olduunu gsterir bize. Etik alannda
genelgeer ve zorunlu bir bilginin, ksaca bir yasann varlna iaret eder.
Bu onun "ahlak yasas" adn verdii yasadr.19 'yi'nin ya da ' iyi isteme'nin
ne olduunu belirleyen de bu yasadr. Baka bir deyile, neyin iyi olduuna
ancak bu yasaya gre karar verilebilir, -daha nceki filozoflarn hep
yapmaya altklar gibi- yasadan nce neyin iyi neyin kt olduu
sylenemez. Bir isteme ' iyi' olduu iin yasaya uygun deil, yasaya uygun
olduu iin ' iyi'dir. Etik bu yasay, zgrln yasalarn konu edinen bilgi
daldr, Kant'a gre. "Ahlak yasas, gerekte, zgrlk araclyla
nedenselliin yasasdr, dolaysyla duyularst bir doann olanann
yasasdr"20 ve bu yasa "herkese, hem de tam olarak kendi kendine uymay
buyurur. . . [nk] ahlaklln kesin buyruunu yerine getirmek, her zaman
herkesin elindedir".2 1 Her kii kendinde tad bu olana gerekletirebilir,
eylemlerinin temelinde yatan istemelerinin belirleyicisi, kiinin kendi arzu
ve eilimleri yerine, ahlak yasas olabilir; istemeyi istenen ey yerine, bu
yasa, yasann biimi belirleyebilir. Baka bir deyile, kii her defasnda,
kendi istemesinin temelinde yatan znel ilkenin (maksimin), genel geer bir
yasa olmaya elverili olup olmadn sorabilir, "herkes bu maksime gre
hareket ederse" bu maksim ayakta kalabilir mi?" diye sorabilir.

sayesinde genel iyilii kendi isteklerimizin konusu yapabilir, ancak bu duygu sayesinde toplumun
karlarndan ayrlan, hatta ona kar gelen kiisel karlara kar koyabiliriz.
1 8 Kant'n "metafzik"ten anladnn, mantk-pozitivizmin bir kalt olan gnmzn yaygn
"metafizik" kavramndan ok farkl olduunu; Kant'ta metafiziin gnmzdeki gibi negatif bir
anlam yk tamadn unutmamak gerekir.
19 Kant bu yasann insan iin nemini en ak bir biimde -mezar ta zerinde de yazl olan- u
szcklerle vurgulamaktadr: "i ki ey, zerlerine sk sk eilip srarla dnlrse, insann nhsal
yapsn hep yeni, hep artan bir hayranlk ve korkun saygyla dolduruyor: zerimdeki yldzl gk ve
iimdeki ahlak yasas" (1. Kant, Pratik A kln Eletirisi, ev. 1. Kuuradi, F. Akatl, . Gkberk,
Triye Felsefe Kunmu Yaynlar, 1 994, 2. Basm, Ankara, s. 1 74).
20 1. Kant, Pratik A kln Eletirisi, s. 54.
21 1. Kant, a.g.y., s. 42.

20
Harun Tepe

zgrlk ve ahliikllk arasnda da sk bir ba vardr. "zgr bir isteme


ile ahliik yasalar altnda olan bir isteme ayn eydir.22 Ahlakllk da
"eylemlerin istemenin zerkliiyle, yani maksimleri araclyla olanakl bir
genel yasamayla olan ilikisidir. stemenin zerkliiyle badaabilen eyleme
izin vardr; badamayana ise izin yoktur. Maksimleri zerkliin yasalaryla
zorunlu olarak uyuan isteme, kutsal bir isteme, kaytsz-artsz iyi olan bir
istemedir''.23 Akl sahibi bir varlk olarak insan istemenin zerkliini, yani
istemesinin kendisinin yasa koyabilme olanan kendisinde tar. Bu ise
istemenin znel ilkesinin saf akl tarafndan ya da ahlak yasasnn srf biimi
tarafndan belirlenebilmesini olanakl klar. te bir eylemi ahlakl klan da
budur, yani eylemin temelinde yatan istemenin, herhangi bir ierik tarafndan
deil de, ahlak yasasnn srf biimi tarafndan belirlenmesidir. steminin bu
ilkeye uygun olmasdr: "yle eyle ki, senin istemenin znel ilkesi hep ayn
zamanda genel bir yasa koymann ilkesi olarak geerli olabilsin". Kant, pra
tik akln temel yasas dedii ahlak yasasn byle dile getirir. "Burada kendi
bana pratik olan saf akl dorudan doruya yasa koyucudur. steme, deney
sel koullardan bamsz, dolaysyla saf isteme olarak, yasann srf biimi
tarafndan belirlenmi olarak dnlmektedir ve bu belirleme nedeni btn
maksimlerin en stn koulu olarak grlmektedir".24 Kant bu ahliik yasasn
kesin buyruk olarak da u biimde ifade eder: "Ancak ayn zamanda genel
bir yasa olmasn isteyebilecein znel ilkeye gre eylemde bulun ! " Kiinin -
eyleminin arkasnda yatan- istemesinin znel ilkesi ancak bu nitelikte ise o
eylem ahliikl, zgr bir eylemdir.
Kant'a gre "insan ve genel olarak her akl sahibi varlk, u ya da bu is
teme iin rastgele kullanlacak srf bir ara olarak deil, kendisi ama olarak
vardr; ve gerek kendine gerekse baka akl sahibi varlklara ynelen btn
eylemlerinde hep ayn zamanda ama olarak grlmelidir".25 nsann duyu
lar dnyas varl olmasnn yannda, ayn zamanda akl sahibi bir varlk
olmasndan yola kan Kant, etiinde, bu olanan hem insana genel geer ve
zorunlu bir yasa saladn, hem de kiilere bir ykmllk getirdiini gs
terilmeye allr. Kendisi ama olarak varolan insan -nk "akl sahibi
doa, kendisi ama olarak vardr"26 -kendine ve bakalarna kar eylemle
rinde ama olmay korumak durumundadr. Kant bunu pratik buyrukta yle
dile getirir: "Her defasnda insanla kendi kiinde olduu kadar baka her-

22 1. Kant, Ahlak Metafiziinin Temellendirilmesi, ev. 1. Kuuradi, Trkiye Felsefe Kurumu Yay.
1 995, 2. Bask, Ankara, s. 65.
23 1. Kant, a.g.y., s. 57.
24 1. Kant, Pratik A kln Eletirisi, s. 35
25 22. 1. Kant, Ahlak Metafiziinin Temellendirilmesi, s. 45.
26 1. Kant, a.g.y., s. 46.

21
Dou Bat

kesin kiisinde de srf ara olarak deil, ayn zamanda ama olarak davrana
cak biimde eylemde bulun".27 Ksaca insan, bu arada kendini de hibir
zaman ara olarak grme demektir bu. nsan deerlidir demektir bu. Deerli
dir, nk ahlakl eyleme olanana sahiptir; istemeleri arzu ve
eilimlerince belirlenmeyebilir -akl tarafndan belirlenebilir, belirlenmesi
olanakldr- demektir bu. Kiinin, gerektiinde, doa nedenselliini,
egoizmini krabilecei -tabii gerektiinde krabilecei, her zaman krmas
gerektii deil-, zgr ve ahlftkl eyleyebilecei demektir bu. Kiinin her
zaman mutluluk isteminden vazgemesi olmasa da, dev sz konusu
olduunda mutluluu hi hesaba katmayabilecei28 demektir bu. nsan insan
klan ey olan bu olana gerektiinde ortaya koyabilmesi,
gerekletirebilmesi demektir bu.
Kant'n bu etik grnn dayand yer ise bu grn temelindeki in
san grdr. Hem ahlaklln olanakll, hem de ahlil.kl eyleme zorun
luluu, byle eylemenin her akl sahibi varlk iin -bu olanakl ve yaplmas
gereken bir ey olduu iin- bir dev olmas, ancak bu insan grne daya
nlarak aklanabilir. Kant' n insan hem bir doa varl hem de bir akl
varl olarak grmesi, insann bir yanyla doa yasalarnn belirlenimi al
tnda bulunurken, dier yanyla bu belirlenimin dna kma olanan ta
mas ve bu ikinci yandan -akl yanndan- gelen ikinci bir belirlenime -yani
doa yasas yerine ahlftk yasasna- gre eyleyebilme olanan tamas, daha
sonraki kimi etik ve insan grleri iin de yol ac olmutur.
Ksaca Kant etii istemeyi merkeze alan, bir eylemin ahlakl olup olma
masn, o eylemin arkasndaki istemeye, daha yerinde bir deyile, istemenin
maksiminde (znel ilkesinde) gren bir etik grdr. Eer eylemin teme
linde yer alan istemenin maksimi -yani istemenin dayand znel ilke
genel-geer bir yasa olabilecek nitelikte ise o eylem ahlakl bir eylemdir. Bu
da ancak istemeyi belirleyen eyin istenen ey deil de, yasann biimi
olmas durumunda, yani istemeyi ahlak yasasnn -"yle eyle ki, senin
istemenin znel ilkesi hep ayn zamanda genel bir yasa koymann ilkesi
olarak geerli olabilsin"- belirlemesi durumunda gerekleir. Baka bir
deyile, eylemlerimizin arkasnda yatan istemelerimiz bu nitelikte se o

27 1. Kant, a.g.y., s. 46.


28 Genellikle anlald gibi Kant etii, kiinin arzu ve eilimlerini bastrmasn, mutluluk isteini
sustumasn isteyen asketik bir etik deildir; Kant'n syledii mutluluk ve ahlakllk ilkesinin
birbirinden ayrt edilmesidir, bu ikisinin kar karya konmas deil. Onun ifadesiyle "saf pratik akln
istedii, kiinin mutluluk isteminden vazgemesi deil, yalnzca dev sz konusu olduu zaman,
mutluluu hi hesaba katmamasdr. Hatta bir bakmdan, kiinin mutluluu iin uramas dev
olabilir... Ne var ki, mutluluu gelitinne, dolaysz olarak hibir zaman dev olamaz" (1. Kant, Pratik
Akln Eletirisi, s. 102).

22
Harun Tepe

eylemlerimiz zgr ve ahlakldr. Bylece Kant bize ahlaklln bir ltn


sunar; ama bu lt eyleme deil, eylemin arkasnda yatan istemeye ya da
istence ilikindir. Bu nedenle bize ne yapacamz sylemez, buna karar
vermek her zaman tek tek kiilerin iidir; bu etiin bize syledii ahlftkl bir
eylemin temelinde yatan istemenin maksiminin nasl Olacadr. Ksaca
hakknda konuulan ey eylem deil, istemedir; sz edilen ey eylem ilkesi
deil, isteme ilkesidir.
Kant'tan sonra zellikle ann egemen deerlerini kyasya eletiren ve
herkesi "deerleri yeniden deerlendirmeye", yani deer olarak karlarna
kanlarn deerini sorgulamaya aran F. Nietzsche' yi, insana ilikin antro
poloj ik zmlemeleriyle ve ilk kez etie antropoloji perspektifini sokan A.
Schopenhauer'i ve deer(ler)e ilikin grleriyle Max Scheler ile N. Hart
mann' gnmz etiinin hazrlayclar arasnda sayabiliriz. 29

NMZDE ETK
Kant'n bir bilim olarak etik yapmann olanaklln gstermi olmasna
karn, etiin felsefe iindeki yeri, etik bilginin mmkn olup olmad, etik
nermelerin doruluunun sz konusu olup olamayaca tartmas Kant' la
bitmemitir. Etii temellendirme almalar Kant'tan sonra da srm, etik
bir trl bilgikuramsal temellerine kavuamamtr ya da kavutuu kabul
edilmemitir. Hep yeniden kendi varlk temellerini ortaya koymas beklen
mitir etikten.30 Gnmzn nde gelen etik grlerinden bir olan , J.
Habermas ve Kari O. Apel tarafndan gelitirilen Diskursetik ya da Tartm
Etii de Kant'ta eksik kaldn grdkleri bu "nihai temellendirme"yi ger-

29 phesiz gnmz Etiinin arka pHinn oluturan etik grlerini bu be filozofun gryle
snrlamak mmkn deildir. zellikle G. E. Moore ve J. S. Mill'in etik grleri, kendisi dorudan
Etikle uramamakla birlikte L. Wittgenstein gibi a nemli lde etkileyen filozoflarn grleri
gnmz Etii zerinde olduka etkili olmutur. Faydaclk ve Analitik Etik (ya da Metaetik) gn
mzde, zellikle ABD'de ve ngiltere'de, ama baka birok lkede de, en yaygn etik grler duru
mundadr. Bugn, etii zmleme ve temellendirme etkinlii olarak grenler, benim gibi, etikten bu
zmleme ve temellendirme tesinde bilgi ortaya koymasn bekleyenlerden ok daha fazladr. Ne
var ki, amzda yaanan kimi gelimeler, zellikle teknoloj inin gnmzde ulat gcn yol at
kimi gelimeler, analitik etikle uraanlar g durumda brakmakta; kendilerinin bilgisine
gereksinim duyulduu iin arldklar eitli bilimsel forumlarda, eitli yarglarda bulunmak,
bilgiler ortaya koymak durumunda kalmaktadrlar. Bu da Etiin olmasa da, "meslek etikleri" diye
bileceimiz, "evre etii", "tp etii", "bilim etii" vb. bilgi alanlarnn gelimesine yol amtr. Etik
sorunlarn bilincine gittike daha fazla varlmasnn, Etie olan ilgiyi arttrd da muhakaktr. Etiin
bu sorunlara yantlar ise ya henz pek ak deildir ya da pek iyi bilinmemektedir.
30 Yukarda da belirtildii gibi, yine gnmzn yaygn etik izgilerinden biri olan Metaetik ya da
Analitik Etik, etiin temel etkinliklerinin banda (zmleme yannda) temellendirme etkinliini
grmektedir.

23
Dou Bat

ekletirmeye almaktadr. 3 1 Etik bilgi sorunun ve etikte temellendirme


sorunun bir trl "zlememesinde" etiin sylediklerinin, etiin
nesnesinin yapsal zelliinin, etiin kiiler aras ilikilere, eylemlere ilikin
olmasnn pay byktr. Etik ilikinin ya da eylemin oluturucularnn
eitlilii, eylemde bulunan kii ile eylemin yneldii kii ya da durumlarn
tekliinin yol at glkler, bu alana ilikin bilgilere kukuyla
baklmasnn temel nedenini oluturmakta. Etik ilikiyi nesne edinmenin
glkleri iyi bilinmektedir, ama bu glk olanakszlkla
kartrlmamaldr. Felsefe bu biriciklik zellii gsteren, belirli bir yer ve
zamanda bir kez yaanan etik ilikiyi nesne edinebilir; bunu da kiilerin
baka kiilerle (veya durumlarla ya da kendileriyle) ilikilerinde yaanan
eylemlerine bakarak yapar. Ksaca etik ilikiyi inceleyebileceimiz tek ipucu
eylemlerdir. Tek tek kiilerin yaptklar ya da yapmayp bir tutumla kestikleri
eylemleridir.
Belirli yapdaki bir kiinin, belirli yapdaki bir baka kiiyle ya da en ge
ni anlamda insanlarla kurduu, deer sorunlarnn sz konusu olduu iliki
dir etik iliki. Bu kiiler belli yerde ve zamanda yaayan gerek kiilerdir;
durumlar da belirli bir durum, teklii olan bir durumdur. Etik ilikiyi yaayan
kii ya da kiiler bu ilikiyi btnyle, her eyleriyle yaarlar. 32 Kiinin her
eidiyle nitelikleri, bu arada deer dnyas da bunun iindedir. Bu nedenle
etik ilikinin bir ana zellii de bir deerler, deerlilik-deersizlik ilikisi
olmas ve kii eylemleriyle verilmesidir. nsanlarla ilikilerimizde eylemde
bulunurken ne yapyoruz? Nedir eylem? Ne gibi gelerden olumaktadr?
Eylemin her bir gesinin oluumunda ne gibi imkanlar vardr? Tm bu soru
lar yantlamak etie dmektedir. Yzylmzda -Kant, Nietzsche, Schopen
hauer ve A. Camus'nn katklaryla- etiin ulat bilgi birikimiyle, etiin
bugn geldii son noktadan bakldnda, bu sorular yantlanmaktadr da.
Eylem, genelde sanld gibi, yalnzca bir yapma (ya da yapmama) deil
dir.33 Her kii eylemini oluturan ve yapmadan nce gelen, eylemin iki un
suru daha vardr: Deerlendirme ve ilgili yaant aamalar. Her eylem, ama

31 Diskurseik temellendirmeyi esas alan bir etik gr olarak ortaya km olmakla birlikte, "nihai
temellendirme" sorunu Habermas'tan ok Apel'in urat bir sorundur; ayrca bu konuda her iki
dnr arasnda kimi dnce farkllklar bulunmaktadr.
32 Bu nedenle etik ilikiyi, birer rol ilikisi olan ve yalnz rol ilikisi olan (rnein retmen-renci,
mdr-sekreter ilikisi gibi) toplumsal ilikiyle kartrmamak gerekir. nk bu rolleri oynayan
bireyler de bu rolleri dnda birer kiidirler, her yaptklarnda da ayn zamanda kii olarak (Ahmet ya
da Ayegl olarak) da vardrlar.
33 Kant da "eylemin yalnzca, benim 'yapma' diye adlandrdm gesine bakarak konutuundan,
onun 'iyi istene'ye byle bir nem vermesi doald.
Oysa eyleme etik ilikinin rn olarak baktmzda, yani yapmay onu oluturan btn arka pla
nyla birlikte ele aldmzda, eylem sorunlar konusunda olduu kadar, deer sorunlar konusunda da
yeni sonular ortaya kmaktadr" (1. Kuuradi, Etik, Trkiye Felsefe Kurumu Yaynlar, 1 996, s. iV).

24
Harun Tepe

lrer tek eylem, bu ana unsurun btndr. Her eylem yaln veya karmak
bir deerlendirmeyle balar, bunun yaln veya atmal yaant izler ve ey
lem amal bir yapma ya da yapmama ile biter. Bu nedenle bir eylemi doru
deerlendirebilmek, eylemi tm bu unsurlaryla kavramay -ama baka baz
eyleri de- gerektirir. Bir eylemi doru anlamak, ncelikle eylemin temelinde
yer alan deerlendirmenin ne tr deerlendirme olduunu anlamaya, sonra
da bu deerlendirmeyi yapan kiinin yaantlarn doru kavramaya dayanr.
Her eylem bir deerlendirmeyle balar. Deerlendirilen ey etik ilikinin
trne gre farkllk gsterir. rnein etik iliki bir kii-kii ilikisi ise
eylemde bulunan kiinin deerlendirdii ey karsnda bulunan kiinin bir
eylemi veya bir tutumudur, dolaysyla btn olarak o kiidir. Deerlendiren
kiinin ncelikle ilikide olduu kiinin eylemini veya tutumunu anlamas,
yani o eylemin ya da tutumun nedenini-niinini grmesi gerekir. Bu
deerlendirmenin ilk basaman oluturur. Bundan sonra, eylemin yapld
koullar iinde baka eykm olanaklar bakmndan zelliini, yani o belirli
koullarda doal olarak neleri saladn veya nelere yol atn grmek
gelir.
Bir eylemin yapld koullar iinde baka eylem olanaklar bakmndan
zellii ise onun deeridir. Deerlendirmenin bu iki unsuru, o eylemin dee
rinin bilgisini salar. Bir eylemin deeri ise, ayn zamanda o eylemin etik
deerini belirler: Eylemin deerinin insann deeriyle ilgisi, o eylemin de
erliliini-deersizliini ya da doruluunu-yanlln belirler. Eylemin
etik deeri olan deerliliinin-deersizliinin grlmesi, yani o eylemin
insann deeriyle ilgisinin kurulmas ise bir eylemi deerlendirmenin nc
aamasn oluturur. te ancak bunlar yerine getiren bir deerlendirme,
kiinin eyleminin etik bir eylem, deerli bir eylem olma yolu ona alr (1.
Kuuradi, Etik, s. 1 7).
Byle bir derlendirmenin koullar yerine getirilemiyorsa,
yaplabilecek olan mmkn olduunca deerlendirme yapmaktan kanmak,
susmay bilmektir. ounlukla deerlendirmeye altmz eyi deil de,
onu ezbere deerlendiren bizi ele veren deer bimelerden ve deer
atfetmelerden kanmann tek yolu budur.
Grld gibi doru deerlendirme "keskin bilme yetenekleri ve yaant
olanaklarnn zengin bilgisiyle -ki bunlar etik bir ilikide eylemin anlalma
sn salar-; deer sorunlarna ilikin bilgiyi gerektirir. .. Deere ve deerlere
ilikin (doru) bilgiyle donanm kii, dier koullar yerine gelip karsnda
bulunan eylemi anlad anda, bu eylemin o durumdaki dier eylem olanak
lar arasnda insan iin neyi ifade ettiini -insann deeriyle ve etik de-

25
Do Bat

erlerle ilgisini- de grr; . . . deerini deerlendirir".34 Bu ancak deere ve


deerlere ilikin bilgiyle donanm kiinin yapabilecei bir eydir. Ama
nedir deer dediimiz eyler ya da deer denilen eyleri birer deer yapan
nedir?
"Genellikle 'deer' denen eylere baktmzda, byk bir eitlilikle
kar karya geliriz. Sevgiye-saygya, drstle-dorulua deer dendii
gibi, bilime-felsefeye-sanata da, eitlie-zgrle de 'deer' deniyor -kald
ki, iyiye-gzele-doruya ve insanlarn 'iyi' dedii hemen hemen her eye de
'deer' dendiini gryoruz". Bu da, deerlerin ne olduu sorusunun iinden
klmaz bir soru olduu izlenimini uyandryor.35 Deer olmayan eyler bir
yana, yukarda saylanlarn iki ana grupta toplanabilecei grlr: Bir eyin
bir eit zellii, onun dier eyler arasndaki yeri olan 'deer' ile varolan
imkanlar olan 'deerler' . Bu anlamda hibir zaman oul olarak kullanama
yacak olan, bir eyin "kendisiyle ayn cinsten olan eyler arasndaki zel
yeri"ni dile getiren 'deer' ile "eserlerle veya kiilerin yaptklaryla, yaam
laryla gerekletirilen insan fenomenleri" olan "insann, kiilerce gerekle
tirilen varlk yaps olanaklar"36 olan 'deerler'in birbirinden ayrlmas
gerekmektedir. Ama "gerek deerin (bir eyin deer tamasnn) gerekse
deerlerin srf insanla, dorudan doruya ve dolayl olarak srf insanla ve
anlamla ilgili olduunu" da unutmamak gerekir.
'Deer'-'deerler' ayrmn, 'insann deeri nedir? ' , 'insann deerleri
nedir?' sorularnn yantlaryla aklamaya alalm: 'nsann deeri'ni or
taya koyabilmek, her eyden nce 'insan nedir? ' sorusunu yantlamay ge
rektirir. nsan nedir ki, onun bir deeri olsun ya da insan neye sahiptir ki,
onun deeri olsun. 'nsan nedir?' sorusu, insann yapp ettiklerine ve ortaya
koyduklarna -rnlerine- baklarak, insann doal yapsnn, insann tr
olarak tekliini oluturan zelliklerini serimleyerek yantlanabilir. "nsann
yapsnn zelliini meydana getiren geler arasnda belli bal kategori,
insann etkinlikleri: Bilme, deerlendirme, eylemde bulunma, alma, ya
ratma ve dier etkinlikleri. Kiilerce eitli tarzlarda gerekletirilebilen bu
etkinlikler, bize insann olanaklarn tantrlar. Bu olanaklardan bazlar ise,
tr olarak insana dier varlklar arasnda zel yerini -deerini- salarlar.
Bir etkinlii, etkinlik olmayan benzer oluumlardan ayran, onun amal
ldr.
imdi, insann zelliini meydana getiren etkinlikler belirli bir ekilde, o
etkinlikler olarak amalarnn bilincinde ve ilevleri yerine gelecek ekilde

34 I. Kuuradi, Etik, s. 22-23.


35 l. Kuuradi, a. g. y., s. 1 69.
36 1. Kuuradi, nsan ve Deerleri. s. 56-59.

26
Harun Tepe

kiilerce gerekletirildiinde -szgelii ampul yapan bilim, bilginin ya da


adaletin ne olduunu gstermeye alan felsefe, Calais Burjuvalarn yapan
sanat, ombutsman' getiren hukuk, insan haklarn korumaya ynelik ilkeleri
etkili klmaya alan siyaset olarak karmza ktnda-, insann
deerlerini olutururlar.
te ' insann deerleri' amalarna uygun ekilde gerekletirilen insan
etkinlikleridir. Kiilerce bu ekilde gerekletirilen insann etkinlikleri, bize
insann baz olanaklarnn bilgisini salar.
Demek ki, insann dier varolanlar arasndaki zel yerini ya da deerini
salayan, onun byle etkinlikleri ya da deerleridir. Deerleri -byle etkin
likleridir-, insan deerli klan. Bylece insann deerinin bilgisi, byle et
kinlikleri ve rnleri araclyla edindiimiz, insann bu olanaklarnn bilgi
sinden baka bir ey deildir.
nsann bu olanaklar yokmuasna bunca lmn sald, ikencenin
yapld, eit eit bombalarn atld, bunlarn karsnda da insann dee
rinden ciddi ciddi sz edenlere glmseyerek bakld dnyamzda, insann
bu anlamdaki 'deerini ' inatla gstermekte diretenlerin verebilecei rnekler
oktur.37
nsan insan yapan bu olanaklar grmememizi salayan, bu olanaklar
bize yapp ettikleriyle gsteren de tek tek insanlardr. Bu olanaklar kimin,
hangimizin gerekletirecei nceden bilinemez; ama her insan bu olana
kendisinde tamaktadr. Uygun koullar salandnda bu olanaklar gerek
leme ans bulabileceklerdir. Siyasete den bu koullar salayarak, insann
kendisinde olanak olarak tad 'deerler'i gerekletirmesinin yolunu a
maktr. Bu yaplrsa, bu yolda yryenler olaca gibi, yolu kapatmaya al
anlar, insanca yaama koullarn ortadan kaldrmak isteyenler de olacaktr;
nk insan yapsnda yalnzca ' deerler' ortaya koyma olanan deil,
deersiz eyler, hatta deer ineyen eyler yapma olanan da tamaktadr.
Olsa olsa bu son saylan olanaklarn gereklememesi, bunun yerine insan
olmay, insann deerini ycelten, en azndan koruyan yann daha ok ortaya
kmas iin kimi nlemler alnabilir. Bundan tesi yine kiilere kalmaktadr.
Felsefeye, bu balamda etie den de bilgi ortaya koymak, yolu aydnlat
maktr. Bu yolu yrmek ya da yrmemek, her kiinin kendi verecei bir
karardr. Biz olsa olsa o kiinin yrd yolun, o yolu yrrken yaptklar
nn ' deer' ini, 'insann deer' ini yceltip yceltmediini syleyebiliriz so
nunda.

37 I. Kuuradi, Etik, s. 1 70- 1 7 l .

27
A

c
"deal ve Aktel"
izi m: S ol Steinberg
TREBLMDE DEER VE

LT SORUNU
Erdal Cengiz*

Her bilim, doru olduuna inanlan birtakm evrensel yarglardan oluur, t


rebilim de eer bir bilim olarak anlalacaksa, yalnzca bir insan iin deil
btn insanlar iin ya da bir topluluun insanlar iin doru saylabilecek
deer yarglar olduu savn ileri srmek ve bunu temellendirmek zorunda
dr. Bu savn, trebilimin snrlarn geniletmekte; sorunlarn felsefenin
teki alanlarnn sorunlarna katmakla temellendirebilir. Nitekim, bu yzyln
balarnda, dzgsel trel deerlerin tartld bir felsefe dal olarak grlen
trebilim ierik deiimine urayp trel yaamn temel kavramlarnn daha
genel bir ereveden, metafizik, bilgi kuram, bilim erevelerinden, tanm
lanmasyla ilgili bir uraa yneldi. Onsekizinci yzylda ngiliz deneyci
felsefe gelenei ierisindeki David Hume'un trel yargnn nesnelliiyle
ilgili sorgulamalar, 1 bu tr yarglarn nesnellii tartmasnn sonusuz kala-

Dr. Erdal Cengiz, Ankara niversitesi DTCF Felsefe Blm.


1 Hume'un deer nermeleriyle olgu nermeleri arasndaki aynn; deer nermelerinin olgu ner
melerine indirgenemeyecei sav, trel yarglarn nesnel bir nitelie ilikin olamayaca grnden
tr nem kazanmtr. nk, Hume'a gre trel yaamda kiiler aras trel aynlklar bir eylem
yargs veren duygusal yarglardan kaynaklanmaktadr. Eylem yargsnn kaynann us olmas
dunmunda nesnellikten sz edilebilir. Ancak Hume yine de trel yarglarn basit olgusal nermeler
olduunu syler ve bu yarglarn, eylemler ya da niteliklere ilikin deil insanlarn duygusal olgula
rna ilikin olduunu belirtir. D. Hume. An lnguiry Concerning the Principles of Morals. Essential
Works of David Hume, (der. Ralph Cohen), New York: Bantam Books, 1 968.
Dou Bat

ca dncesi, trebilim alann bir yandan dzgsel deerler alannn yal


nzca trel yarg-eylem ilikisine indirmi, te yandan da trel yarglarn ev
rensel olup olamayaca tartmasna yol amtr. Bu yzylda tartlan
trebilim sorunlar, bir anlamda, Hume'dan miras kalm tartmalar nda
ilerlemi; yine bir ngiliz felsefecisi G. E. Moore'un, trebilimi "yi davran
nedir?" sorusunun yan sra "yi nedir?" sorusuyla da ilgilenmesi gereken bir
alan olarak tanmlamasyla yeniden alevlenmitir. Deneyci gelenek ierisinde
biimlenmi olan deer-olgu ikilemi, Moore'la birlikte deer alannn bir tr
olgular alanna katlmasyla yeniden canlanm; trebilim alann, nesnel ve
evrensel klma abalar yeniden balamtr. Moore'un, trebilimin kavram
larn bir olgusal alann kavramlar olarak tanmlamas; bu alana da doal
olmayan (somut ve grnr olmayan) olgular alan adn vermesi, yirminci
yzyln son yarsnda beliren trebilim tartmalarna kaynak oluturmutur.
Moore'un bu ynelimi, kklerini Antik Yunan dncesinde, Aristippos'ta
bulduumuz, en yksek iyinin haz olduu dncesinin Hobbes ile
Spinoza'nn felsefelerinde ortaya kan yansmasna bir kar ktr aslnda.
Hobbes, Leviathan 'da ' iyi' , 'kt' , ' deersiz' gibi szcklerin her zaman bu
szckleri kullanan kiiyle birlikte dnlebileceini; mutlak olarak byle
tanmlamalarn olamayacan; nesneler dnyasndan ' iyi', 'kt' gibi kav
ramlar karsamakta kullanlabilecek genel bir kuraln bulunmadn dile
getirir. Spinoza da, Ethica 'da bir eyi ' iyi' olduunu dndmzden
tr istemediimizi, yalnzca onu istediimiz, ona yneldiimiz iin onu
'iyi ' olarak nitelendirdiimizi belirtir. Bu durumda, her iki dnr de ' iyi '
kavramn znelci bir yaklam ierisinde 'haz' ile zdeletirmektedirler.
Moore' a gre, ' iyi' kavram dorudan alglanabilecek doal bir niteliin
karl deildir; ' iyi' ile 'haz' niteliklerinin ayn olduunu savunmak bir
yanlmdr, nk haz veren bir eyin ayn zamanda iyi bir ey olduu
sylenemez. 2 "yi" kavramnn doal olmayan bir niteliin karl oldu
unu, nesnel bir nitelii belirttiini dile getiren Moore'un etkisi deiik bi
imlerde ortaya kmtr. Moore'un doalclk yanlm eletirisini temel
alan deneyci felsefe gelenei ierisindeki kimi dnrler trel yarglarn

2 Moore'un, ' iyi' niteliiyle 'haz' niteliinin ayn tutulmasnn doalclk yanlm dedii; trel bir
niteliin doal ya da olgusal bir nitelik saylamayacan, deerlerle ilgili bir nermenin olgularla
ilgili bir nermeden karlamayacan gsteren uslamlamas yledir: Eer haz veren bir eye iyi
olan ey de dersek, hazz ve iyi olan tek ve ayn nitelik saymamz gerekir. Oysa, her ikisi de birer
ayn niteliklerdir; nk bir eylemin iyi olmas onun haz vermesini gerektirmez. Bu durumda, bir
eylemin kendisinin iyilii alglanamaz nk iyilik algladmz eylerin bir niteliidir. i yi kavram,
onu bilmeyen birisine aklayamayacanz yaln bir kavramdr; ayn bir renk nitelii olan sarlk
(sar olma) gibi. Bu yzden iyi tanmlanamaz ve deneyimlenemez bir niteliktir; bir eyin iyi olduunu
sylemek yalnzca o eye doal olmayan bir nitelik yklemektedir. Tersini yapmak, yani 'iyi' niteli
ini haz gibi deneyimlenen doal bir nitelikle tanmlamaya kalkmak doalclk yanlmna dmek
demektir. G. E. Moore, Principia Ethica. Cambridge: Cambridge University Press, 1 986.

30
Erdal Cengiz

bilgi ierii tamadn; bir bilgi ierii tayor grnseler bile gerekte
buyruk ya da beeni bildiren znel ya da saymaca (zneler aras uzlam)
anlatmlar olduunu belirttiler. Bu durumda, onlara gre beeni ya da buyruk
kipinde oluturulmu tmceler doru ya da yanl deerler yklenebilecek
bilgi nermeleri deildir; bu yzden de doruluun lt olan nesnellik bu
alana, en azndan bu alann konusu olan yarglara yklenemez. Bylece, bir
yandan Moore'un 'iyi' ile 'haz' kavram ayrmn kullanarak trel yaamn
yalnzca duygular alannn bir paras olduunu ileri srp trel yaamn
nesnellii olamayacan savunan; te yandan da Moore'un yeni olgucu ola
rak tanmlanabilecek, trel kavramlarn doal olmayan olgular alanna denk
geldii grne kar kp, trel yaamn deerler alan dna karlama
yacan, bylece de bir bilgi ieriine sahip olamayacan syleyen ayn
gelenek ierisinde felsefeciler belirmitir. 3 Bu felsefeciler zmleyici fel
sefe gelenei erevesinde, trebilimle ilgili bilgimizin nesnelliini bilimsel
bilginin nesnelliiyle karlatrp, trel yarglarn bilimsel nermeler gibi
nesnel bir lte vurulamayacan dile getiren bu deneyci yaklamn dei
ik biimleri olmasna karn (stelik bu gelenekten olmayanlar bile, onlarn
varsaymn temel alarak toplumbilimsel bir deer kuram oluturmak aba
sna girip nesnellik anlayn dlama eilimine girdiler)4 , ortak nokta olarak
trel yarglarn bilgi ierii tamad ve anlamlarnn znel bir biimde
belirlenebileceini dile getirdiler. Ancak, trel yarglarla bilimsel yarglar
arasnda bir koutluk olduu ne srlebilir. yle ki, nermelerin doruluk
deerlerini kullanldklar balamdan bamsz dnemezsek bile, eer bir
gereklik varsa ve !:>izim nermelerimiz bu gereklii betimliyorsa, bu du
rumda nermelerimizin doru olma koulu ancak ve ancak betimledikleri
gerekliin gerekten onlarn betimledikleri gibi olmasna baldr. Yani,
gerekilik belirli bir alandaki nermelerin gerek niteliklerle, olgularla ilgili

3 Deneyci gelenek ierisinde szn ettiimiz dnrler ayr gibi grnen ama temelde ayn gr
lere bal iki ayr yaklam sergilemekteler. Duyguculuk ad verilen deneyci yaklam, trel yargla
rnn ilevinin btnyle duygu belirtmek ya da etki yaratmak olduunu; bu yzden de olgusal an
lamlar tamadklarn belirtiyor. Bkz., C. L. Stevenson, Facts and Values. New Haven: Yale
University Press, 1 963; A. J. Ayer, language, Truth and logic. New York: Dover Publishing, 1 952.
br yaklam da trel yarglarn kimi zaman duygu belirten nermeler olduunu ama temel ilevinin
buyruk ve neri kiplerinde, bireylere ne yapmalar gerektii konusunda karar verdirici evrensel
kurallar tamak olduunu savunuyor. Bkz., R. M. Hare, The language of Mora/s. New York;
Oxford University Press, 1 952. Her iki yaklam da trel yarglarn betimleyici kipte nermelerden
olumadklarn; bir bilgi ierii tamadklarn; sonuta nesnellii olan ya da nesnel bir gereklie
denk gelen nermeler olarak adlandrlamayacaklarn savunmaktadr.
4 A. Maclntyre, After Virtue, Notre Dame University Press, 1 98 1 ; S. Toulmin, Reason in Ethics,
Cambridge: Cambridge University Press, 1 964. Her iki dnr de trel terimlerin anlamlarnn
toplumsal yaamda kullanmlaryla ilgili olduunu; bu terimlerin anlamlarnn ancak toplumda i
gren trel kavramlarn gzlemlenmesiyle anlalabileceini; trel deerler karsnda sessiz kaln
mas gerektiini, nk deer atksnn ussal bir biimde aklanamayacan belirtmilerdir.

31
Dou Bat

olduuna ve bu alanla ilgili birtakm doru nermeler olduuna olan inantr.


Ayn anlamda, trebilimin de belirli tr olgulara ilikin olduu; doruluk
deeri tayan kimi nermelerden olutuu; trel nermelerin gerekte birta
km trel olgularn betimledii ileri srlebilir. Buna karlk olarak da,
bireylerin kendi trel yarglaryla, bir btn olarak sahip olunan trebilimsel
grler arasnda bir ayrm olduu; kiinin dzgsel trel deerlerinin du
rumsal olduu, genel trebilimsel ereveden ayr tutulmas gerektii ne
srlebilir. 5 Oysa, byle bir dnce, trel eylemin ardndaki gdy yal
nzca bireysel seimlere dayandrmakta; kiinin trel eylemlerindeki srekli
liini gz ard etmektedir. Trebilimi yalnzca dzgsel deerler dizgesine
indirgemek ya da iki alan bir snrla birbirinden ayrmak, trel yaamn dei
ik yansmalarn gzden karmaya, trel yaamn bir bilgisinin olabilecei
dncesinden uzaklamaya yol amaktadr. Bu nedenle, trebiliminin yeni
den tanmlanmas; alann belirlenmesi ve deerlerin temellendirme biimle
rinin serimlenmesi gerekmektedir.
Trebilim (etik), dzgsel deerler dizgesi (ah/Ck) zerine felsefece sor
gulamalar anlamna gelmekte, trel yaama evrensel ya da en azndan belirli
bir toplum ierisinde herkes iin geerli bir nitelik kazandrmak iin ister
kuramsal ister klgsal olsun bir temellendirme ura olmaktadr. Her ne
kadar Latince olan moresten tremi moral terimi ile Yunanca szck olan
ethostan tremi etik terimi arasnda bir anlam ayrm yokmu gibi grnse
de, gnmzde etik terimi daha kapsayc bir anlam kazanm ve moral fel
sefe anlamnda kullanlmaya balanmtr. Bylece etik ya da trebilim bir
deerler dizgesi ierisinde geen 'iyi ' , 'kt' , 'drst' gibi trel terimlerin;
tek tek trel eylemlerimizde kendini gsteren trel yarglarmzn anlam
boyutu zerine felsefece soruturmalar anlamna gelmektedir. 6 Her dizgesel

5 rnein, R. M. Hare, insann hangi eylemlerin iyi hangilerin ise kt olarak adlandrldn belirle
yen bir bilgiye sahip olmadan yapt eylemin anlamn bilir demektedir. "Geach: Good and Evil,"
Theories of Ethics, (der. P . Foot) London: Oxford U niversity Press. Hare'e gre trel bilgi olmadan
da birey doru bir eyleme ynelebilir ve eyleminin trel yaam ierisindeki yerini belirleyebilir.
Ancak, bireyselcilik savunucusu Mill 'in de dedii gibi, bireyin trel davrannn seimini kendine
dayandrmas olasdr ama yine de bireyin, seimini dnyada bilinen hibir ey yokmu gibi yalnzca
kendi kiiliine ya da isteine dayandrmas dnlemez. Bkz. J. S. Mili, zgrlk stne, (ev.
Alime Ertan). l stanbul: Belge Yaynlar, 1 985. Ksacas, sorun yalnzca bir eylem seimi deil, bir
btnlk ierisinde olan ya da sahip olunan deerler ierisinden yaplan bir seimdir.
6 Yirminci yzyln ortalarnda, Kta Avrupa felsefesinde henz yeniden tartlmaya balanmam
olan trebilim ile dzgsel deerler dizgesi ayrmn Hilmi Ziya lken tarafndan ele alnmas ol
duka ilgi ekicidir. Hilmi Ziya lken'in normatif (dzgsel) ahlak ilmiyle ahlak ilmi arasnda yap
t ayrm, trebilimi ahliik antropoloji olarak tanmlamasyla doalc bir trel yaklama dayanmak
tadr. lken, temel gerekliin -biyolojik, psikolojik, sosyolojik gerekliklerin- birlikteliiyle
insann trel yaamnn olutuunu; trebilim dediimiz alann normatif ahliik ilmi ile materyal
(ierikli) ahlak ilminden olutuunu savunmaktadr. Bkz. H. Z. lken, Ah/tik. stanbul: stanbul
n iversitesi Edebiyat Fakltesi Yaynlar, 1 946. lken'in ahlak antropolojisi adlandrmas, Kant'n
tikel trel yarglarn trebilimden btnyle ayr olan pratik antropolojinin konusu olduu grne

32
Erdal Cengiz

bir ura gibi, kukusuz, trebilim de yalnzca insanlarn davranlaryla


ortaya koyduklar kurallarn tanmlanmasyla yetinemez; hem bu kurallarn
neden geerli kurallar olarak benimsendiini hem de bu kurallar sonucu
olumu ltlerin doruluunu ya da geerliliini sorgulamak zorundadr.
nsann trel eylemini birtakm ltler araclyla yarglarken birok terim
kullanrz. Bir eylemin ' iyi ' , 'kt' , ' doru', 'yanl', ' treli', ya da ' tresiz'
olduunu dile getiren yarglarla eyleme bir deer ykleriz. Yklenen bu de
erin anlam, toplumca benimsenmi deerler dizgesi ierisinde herkese
bilinen apak dorular gibi bilinir. rnein, 'yalan sylemek ktdr', s
znde durmak erdemli bir davrantr' trnden trel yarglar apak dorular
gibi bilinir; trel yaam ierisindeki davran biimlerini yanstan kurallar
olarak ilev grrler. Bu trden trel inanlar bakalaryla birlikte nasl ya
amamz gerektii konusunda da bizi ynlendirip trel bir yaam lt
olutururlar. Birlikte nasl yaamamz gerektii konusunda ortaya kan bir
anlamazlk, dorudan trel deerler zerinde bir tartmaya yol aar. Bu
durumda, hangi davrann trel bir davran olduu sorunu ilk elden kurallar
sorunu gibi ortaya ksa da sonuta trel deerin anlam zerine, yani ' iyi'
kavram zerine bir sorun olacaktr. Bir trel davrann ' iyi' olmas, o trel
davrann benimsenmi bir trel kurala uygun olmas anlamn tamaktadr.
'Trel' olan, kurallandrc bir dizgenin paras olandr; dizgedeki kurallarla
eliik olmayandr. nk, her trel kural kendisine kart olabilecek bir
baka trel kural 'tresizlik', ' dizge d' olma snrnda deerlendirir. Bu
durumda 'trel' olan ayn zamanda 'doru' ya da 'iyi' olandr; 'tresiz' olan
da 'yanl' ya da 'kt' olandr. Bu durumda, sorun yalnzca bir deer sorunu
olmayp ayn zamanda neyin doru neyin yanl olduu, trel terimlerin ne
anlama geldii sorunudur; yani, bilgi kuramsal bir sorundur. Bu da trebili
min alann geniletmekte, deer anlamnda ' iyi davran nedir?' sorusunu
ap ' iyi nedir?' sorusunu da gndeme getirmektedir.
Bilgi kuram asndan ' iyi nedir?' sorusunun yant, ncelikle, birtakm
metafizik sayltlar oluturularak verilebilir. Bu metafizik sayltlar, trel
olgularn varln kabul etmek, bu anlamda da yeni bir gereklik tanm
yapmak biiminde oluturulabilir. Trel gerekilik ad verilebilecek bu tr
bir yaklam, deer kuramlarndan, trel yarglardan bamsz bir trel ger
eklik olduu biiminde anlalabilir. Gereki bir trel deer anlay ' iyi ' ,
' drst' , 'adil', 'zorunlu' gibi trel szcklere karlk gelen gerek nitelikle
rin ve ilikilerin olduunu savunur. Sezgici bir bilgi anlayyla gereki bir
trebilim anlay sergilemi olan Moore, trel olgularnn yalnzca ' iyi' de-

benzemektedir; ancak Kant bu tr trel yarglara trel bir deer yklemeyerek, trebilimi dzgsel
deerler alanndan kesinlikle ayrmaktadr. Bkz. 1. Kant, Ahlak Metafiziinin Temellendirilmesi, ev.
1. Kuuradi. Ankara: Hacettepe niversitesi Yaynlar, 1 982.

33
Dou Bat

diimiz bir trel niteliin trevi olduunu, bu olgularn kendine zg bir tr


olduunu ve bu niteliklerin sezgilerimizle bilinebileceini savunan gereki
bir trebilim anlaym savunmaktadr. 7 Doalc olmayan bu yaklam hem
gereki bir yaklam sergiler hem de trel yarglarnn bilgi ierii olduunu
savunur. Trel bilginin sezgisel bir bilgi olduunu ve btn trel dorularn
bilgisine sezgiyle ulalabileceini savunan bu gr kimi glkler ta
maktadr. Ksaca belirtmek gerekirse, byle bir yaklam trel olgular gi
zemli yapmakta, trel nitelikleri kurgusal nitelikler gibi gstermektedir. Bu
yaklamn nesnel bir deer bilgisi olduu savn belirli tr olgularn var
lna balamas, hem trel olgular gizemli bir tr olgular kmesi yapmakta
hem de bu olgularn sezgisel bilgisinin doruluunu belirlemekte kimi zor
luklar dourmaktadr (szgelimi, kimi trel yarglarmzdaki anlamazlkla
rmzn zmlenmesinde hangi sezginin daha doru olduunun lsnn
yine znel bir l olmas sonucunu; ya da sezgileri doru olan trel, sezgi
leri yanl olan tresiz olarak snflandrmak gerektii gibi elikili bir so
nucu dourmaktadr). Bu yaklamn yan sra, Hume'un temellendirdii,8
Moore'un ad vermeden doalclk yamlm diye eletirdii anlaya dein
mek gerekir. Doalclk, trel olgularn doal olgular ve toplumsal olgular
zerinde ykseldiini, bunlardan trediini ileri sren bir grtr. Bu du
rumda trel olgular, doal olgulardan ve toplumsal olgulardan belirli bir
biimde olumutur. 9 Doal olgular, doa bilimcilerin topladklar, bizlerin
de her an yz yze geldiimiz, evremizdeki fiziksel olgulardr. Toplumsal
olgular da toplumsal ekonomik, psikolojik ve biyolojik olgulardan olumu
bir btnlktr. Bu anlamda, hem doal olgular hem de toplumsal olgular
trel olgular oluturmaktadr. rnein bir sandalye saysz mikrofizik para
cklardan, sava gibi byk toplumsal olaylar daha kk toplumsal olaylar
dan, karmak srelerden; fotosentez gibi biyoloj ik srelerde aralarnda
belirli biimlerde nedensel ilikiler bulunan fiziksel nesnelerden olumutur.
Ayn biimde, trel olgular da hem doal olgularn hem de toplumsal olgula-

7 Moore'un yan sra bu grn teki nl temsi lcileri de H. Sidgwick ( The Methods of Ethics. New
York: Dover Publications, 1 996) ile C. D. Broad'dur (Five Types of Ethical Theory. Boston:
Routledge & Kegan Paul, 1 930). Doalc olmayan bir yaklam benimseyen bu yaklamn temel
sav, trel olgularnn belirli tr olgular olduu ve duyularla alglanamayaca dncesidir. Sezgile
rimizle bilgisine eriebileceimiz bu olgular (aslnda savunucular kimi zaman tek bir trel olgudan,
' iyi'den sz etmektedirler) kendine zg bir nitelik ya da olgu trdrler (sui generis). Neyin trel
anlamda doru, neyin yanl olduunun bilgisi usun zel yetileri sayesinde kazanlr. Bu anlamda da,
bu olgularn bilgisi deneysel deil nseldir. Us, trel niteliklerle ilgili kavramlar uygun deneysel
ortamlarda oluturur.
8 Bkz., 1 . dipnot.
9 Bu konunun geni bir tartmas iin bkz., H. Putnam Reason, Truth and History, Cambridge:
Cambridge University Press, 1 98 1 ; D. Brink, Moral Realism and the Foundations of Ethics,
Cambridge: Cambridge Universty Press, 1 989; G. Sayre-McCord, (der), Essays on Moral Realism,
lthaca: Comell Universty Press, 1 988.

34
Erdal Cengiz

rn oluturduu bir olgular kmesidir. rnein belirli toplumsal ve ekonomik


koullar toplumsal eitsizlie neden olabilir. Bu durumda, eitsizlik, dolay
syla da adaletsizlik toplumsal, ekonomik, hatta kimi doal olgularn yaratt
yetersizlikten kaynaklanabilir ya da bu olgulardan olumutur. Trel olgula
rnn doal olgulardan trediini ve zde olmasalar bile eitli doal ve
toplumsal olgulara dayand gr aslnda metafiziksel gerekilik anlay
nn temel savdr. Bu yaklam znde trebilim alannda zdeki bir ak
lama yapma abasdr. zdekilik, varlk alannda tek tk olgularn ve nite
liklerin olduuna (yani, btn olgularn ve niteliklerin fiziksel nitelikler ol
duu) ynelik aklamas trel olgularn fiziksel olgularn st yaplanmalar
olarak anlalmasna yneltebilir. Ancak, zdekiliin fizikalizm olarak ad
landrlan bu biimi yerine, trel ya da toplumsal olgularn oluumunda fizik
sel olgularn yeri olduu, ama bu olgu trlerinin birbirleriyle zde olmad
sylenebilir (nk, zdelik iki tr olgu arasnda karlkl iermeye daya
nr; yani, fiziksel olgular trel olgular olduu kadar trel olgular da fiziksel
olgulardr biiminde bir zdelik). Ayrca, fiziksel ya da doal olgularla top
lumsal-trel olgular arasnda bire bir karlkllk kurmak her toplumsal ya da
trel olgunun zorunlu olarak fiziksel bir olgu olduunu sylemek demektir.
Bu tr yaklam trel olgularn aklanmasnda ontoloj ik ve epistemoloj ik
birok sorun dourmaktadr (rnein, mutlak bir deer anlay ve tek bir
tr varlk alan olduu gibi zdeki yaklam ierisinde karlanamayacak
sorunlar). Ancak, iki tr olgu arasnda zdelik yerine, bir oluturma ilikisi
olduu; bu yolla da trel olgular oluturan olgularn, fiziksel olgularn ve
niteliklerin st oluumlar olan doal ve toplumsal-bilimsel olgular olduu
sav, doalc bir trebilim yaklamnn temel sav olabilir. Bu durumda,
doalc ve gereki bir trebilim anlay u savlar tar: Trel olgular ve
doru olarak nitelendirilen deer nermeleri vardr; trel yarglarmz bu
olgular betimler ve nermeleri dile getirirler. Bundan tr de deerlerin
nesnelliinden sz edilebilir; nk, trebilim hem bir olgular dnyasyla
urar hem de trel yarglar doru ya da yanl olabilir. Ayrca, bu nesnellik,
yalnzca trebilimin belirli bir olgular kmesiyle uramasndan tr deil,
insanlarn trel anlamyla neyin doru ya da yanl olduuna ilikin inanla
rndan bamsz olarak bulunan olgularla ilgilenmesi anlamnda da bir nes
nellik anlaydr. Byle bir olgu anlayyla birlikte trel yarglarn bilgi
deeri zerine unlar ileri srlebilir. Gndelik yaamda dile getirdiimiz
trel yarglarmzn ou kimi niteliklerin iyi, kimilerininse kt olduunu
betimler. rnein, 'namuslu olmak iyidir' ya da 'hrszlk ktdr' gibi trel
yarglarn ilk bakta doru yarglar olduu aktr. Ya da 'yalan sylemek
kt deildir' ; 'kedileri tekmelemek doru bir davrantr' trnden doal
yarglarn da yanl yarglar olduu aktr. yleyse, en azndan ilk elden

35
Dou Bat

kimi trel yarglarn doru kimilerininse yanl olduu bellidir. Bu durumda,


deer nermelerinin doru ya da yanl yarglar dile getirdii, bu nedenle de
bildirse! tmceler olduu sylenebilir. Doru ya da yanl olarak ayrt edile
bilen nermelerin doruluk deerlerinin belirli bir alandaki olgulara bakla
rak belirlenebilecei kuku gtrmez. Trel yarglarn biimi ve ierii, bu
yarglarn belirli olgulara denk geldiini gstermektedir. rnein, 'Erdal' n
adam ldrmesi yanltr' trnden.bir yargnn doruluu cinayetin yalnzca
Erdal iin olduuna deil, adam ldrmenin yanl olduuna inanr. Bu an
lamda tek tek trel yarglarn daha genel yarglarn genel bir sonucu olduu
ve her trel yargnn bildirme kipinde olduu, dolaysyla da ieriinde bir
bilgi tad sylenebilir. Bu bilginin, gereklii olan bir olguya ilikin ol
duu iin doru ya da yanl olarak deerlendirilebileceinden de sz edile
bilir. Bu durumda, ou trel yargmzn kaynann trel nitelikler, deer
bilgisi, trel olgular olduu aktr. Yine, ' iyilik dl hak eder'; 'hi kimse
yanl olduunu bilmedii eylemlerinden tr sorumlu tutulamaz' ; ' suun
derecesi cezann derecesini de belirler' gibi trel yarglarmzda gnderme
yaptmz trel nitelikler, trel olgular ve bir deer bilgisi vardr. Yani, trel
yarglarmzn biimi ve ierii bir deer bilgisinin olduunu, yarglarmzn
bir bilgi ierii tadn gstermektedir. rnein, 'hkmetin son memur
zamm adaletsizdir' trnden bir yarg hem doru ya da yanl denebilecek
bir bilgi ierii tamakta hem de belirli bir trel nitelii, adaletsizlii bir
kuruma ya da bir kiiye ya da bir siyasal yapya yklemektedir. Burada akla
gelebilecek soru, trel bir yargda bulunan birinin aslnda duygularn ya da
isteklerini dile getirip getirmediidir. Ksaca, bildirme kipinde dile getirilmi
trel yarglarn aslnda biim deitirmi buyruk, kural ya da beeni trnde
tmceler olup olmad sorusudur. Baka bir deyile 'Bunu yapmak yanltr'
trnden bir trel yargnn aslnda 'Bunu yapma' gibi emir kipinde bir buy
ruun ya da 'Bunu yapmaktan sakn' gibi kuralc kipte bir szn biim de
itirmi bir anlatm olduu sylenebilir. Ama byle varsaymlara kar u
gerein altnn izilmesi gerekir: Birisi bir trel yarg dile getirirken, kendi
duygularn dile getirmek isteinde bulunmayabilir ya da bakalarnn davra
nn etkilemek umudunda ya da niyetinde olmayabilir. rnein, benim

deer anlaym sorulduunda, zorunlu olarak beenilerimi dile getirmek ya


da bakalarn etkilemek amac gtmeksizin, belirli trel yarglar syleyerek
kendi deer anlaym anlatabilirim. Sylemek gerekirse, trel yarglarmz
sanki belirli trel olgular varm ve biz de onlara gre davranyormuuz gibi
olutururuz. Bu hem kendimiz asndan hem de bakalaryla olan ilikileri
miz asndan geerlidir. Toplum ierisindeki davranlarmz belirli biim
lere sokan zorunluluklarla sk sk karlarz. Kimi zaman da bir olay kar
snda alacamz tavrn ne olmas gerektii konusunda skntya deriz. Bu

36
Erdal Cengiz

olay karsnda hakl bir davran, doru bir yant olduunu dnrz. Ba
kalaryla anlamazla dtmz kimi trel konularda, ok kararl olmad
mz kimi trel durumlarda, sanki doru bir yant ya da trel bir davran
varm gibi kendi kendimize ya da bakalaryla tartrz. Btn bunlar doru
olarak adlandrlabilecek ya da aranmas gereken doru trel yarglarn oldu
unu; ou deer yarglarmzn bir bilgi deeri tadn gstermektedir.
Trel yarglarn bilgi ieriine sahip olup olmadklar sorununun yan
sra, trel kavramlarn anlamlarnn nasl bir trel lte balanmas gerektii
sorunu da nesnel bir trebilim anlaynn temel konusudur. nk, bir deer
olarak 'iyi nedir?' sorusunun yant ancak bir trel lte bal olarak verile
bilir. Geleneksel ayrma dayanarak 10 devci ile erekselci yaklamlar asn
dan bir trel lt vermek gerekirse; devcilik, ' iyi' kavramn iyiyi iste
mekle tanmlar; iyiyi istemeyi ya da iyi istenci de hibir niteleme ya da s
nrlama olmakszn iyinin kendisi biiminde betimler. Bu anlamda, snrlama
olmakszn yalnzca iyi istenle yaplan eylem de trel anlamda doru bir
eylemdir. te yandan, erekselci yaklam, ' iyi' kavramn eylemin sonucuna
balar; 'iyi' olan sonucu iyi olandr, yani yararl olandr. Yararclk olarak da
adlandrlan erekselci yaklam en eski biimini hazc yaklamda bulmakta,
iyi kavramn haz ve erek kavramlaryla aklamaktadr. Buna gre, sonular
bakmndan yararl olan bir eylem trel anlamda iyi bir eylemdir; erei ba
kmndan yararl sonulara ulatran trel ilkeler de doru ilkeler olarak or
taya kar.
Bu durumda, bir eylemin trel anlamda doru ya da yanl olmas, eyle
min nasl temellendirildiiyle ilgili bir sorun olarak ortaya kmaktadr. Bu
temellendirme sorunu, trebilimde geleneksel iki yaklam, devci yaklam
ile yararc yaklam, bir baka adan da birbirinden ayrmaktadr. Eer
temellendirme sorunu bilgisel bir sorun olarak alnrsa, doruluk ya da yan
llk eylemin sonucunun deeriyle ilgili olacaktr. Eer sorun klgsal bir
sorun olarak dnlrse, trel eylemin doruluu ya da yanll eylemin
kendisine, eylemin dayand ilkeye balanacaktr. 1 1 devci bir gr olan
Kant yaklam, usuluun temsilcisi olarak ne kmakta, temel trel do
rularn nsel bir bilgi tr olduunu ileri srmektedir. Kant'a gre btn t
rel kavramlarn kkleri usun ierisindedir ve trel dorular koulsuz buyruk
temel alnarak yaplan uslamlamalarla nsel olarak bilinebilirler. Bylece,

1 0 Geleneksel bir aynm dememizin nedeni, bu yaklamlardan erekselciliin dizgesel bir biimde
serimlenmesinin Eski Yunan felsefesindeki hazclk ve mutlulukuluk yaklamlannda, devciliin
ise en eski biimiyle kutsal kitaplarda ortaya konulmasndan trdr. Aslnda, bu ayrm ilk kez C.
D. Broad (Five Types ofEthical Theory, Boston: Routledge & Kegan Paul, 1 930) yapmtr.
1
1 John Rawls bu ayrm sezgicilik ile Kantlk arasnda kurmakta; sezgiciliin temellendirme bii

mini bilgi kuramsal, Kant yaklamnkini de klgsal bir sorun olarak grmektedir. Bkz., A Theory
ofJustice, Cambridge: Harvard Universty Press, 1 97 1 .

37
Dou Bat

Kant devci yaklam, trel yarglarn geerliliini btn ussal varlklarn


sahip olduklar yetiyle anlayabilecekleri evrensel yasalara balar. Ayn bi
imde, trel bir davrann seiminde istencin iyiyi semesi nesnel bir ilkeye
dayandrlr. Bu ilke, Kant'n koulsuz buyruk adn verdii; btn eylemle
rimiz iin geerli olan bir ilkedir. Sonuta, bu yaklam, trel eylem ieri
sinde bulunan ve eylemlerini dayandrdklar ilkeleri evrensel yasalar gibi
dnmek zorunda olan ussal varlklar anlayna dayanmaktadr. Bilgi ku
ram yaklamndan tr deneyci yaklamla rten yararc yaklam, haz
ya da ac deneyimleyebilen btn varlklar yarar gzeten olarak tanmla
maktadr. En nl temsilcisi olarak J. S. Mill'i grdmz bu yaklam,
eylemlerin arkasnda yatan gdnn ne olduuna bakmakszn eylemleri
sonularna gre deerlendirir. Bu durumuyla, trel kurallar kendilerinden
beklenen hazlara ya da aclara gre benimsenir; ynelttii eylemin uyandr
d hazza gre kurala uyulur. Herhangi bir ilk ilkenin ya da mutlak kuraln
varlna ilikin bir kant olmadndan, trel eylemin deerini belirleyen ey
ussal deerlendirmedir. Ancak, bu deerlendirme eylemin sonularna ve
genel mutluluu salayacak eylemlerin seimine yneltilmitir. Bu nedenle,
insanlarn trel yaam ierisinde istedikleri eyler, ya ilerindeki tadklar
hazdan tr ya da acy nlediklerinden tr istenilir. Bu anlamda, bir
yararc trel yaklamda, temel trel dorular, kant salayan deneyimler
araclyla bilinebilir. Yararc ile devci yaklamla arasndaki bu ayrm,
daha zelde, bir eylemin tad isel deerin, eylemin sonularlna m yoksa
eylemin kendi doruluuna, iyiliine mi dayand ayrmn gndeme getir
mektedir. Bir trel eylemi deerli ya da doru klan eyin ne olduu, trebi
lim alannn dzgsel ynyle ilgilidir; ancak byle bir dzgsel deer ku
ram, kanlmaz olarak, deer yarglarnn neliiyle ilgili geni bir trebilim
sel ereveye balanmak zorundadr. Her trebilim anlay, ortaya koyduu
deerler dizgesi ierisinde herhangi bir trel eyleme bir deer yklemek
zorundadr. Bu deer, eylemin kendi ierisinde tad bir i deer ile eyle
min sonularnn yaratt bir d deerin toplamndan olumaktadr. Trel
alan, trebilim dzleminde tartlan sorunlarnn yan sra dzgsel deerler
dzleminde tartlan kimi sorunlar da kapsamaktadr. rnein, bir eylemin
deerinin eylemin sonularnn doruluuna m yoksa eylemin kendisinin
trel deerine mi dayand sorusu nmze trebilim dzleminde sorgu
lanmas gereken nesnellik tartmasn getirmektedir. ne srlen her trebi
lim kuramnn hem bilgi kuram ile varlk kuramyla ilgili kimi felsefece
sorunlar gslemesi hem de dzgsel anlamda neyin doru neyin yanl
olduunun hesabn vermesi gerekir. Bir trel eylemin kendi iinde trel bir
deer mi tad yoksa kendi yaratt dsal bir trel deeri mi olduu so
rusu, trel ltn znelliini ya da nesnelliini dile getirir. Buradaki sorun,

38
Erdal Cengiz

trel bir eylemin yaratt ' iyi ' ya da 'kt' trnden bir deer yargsnn
znel mi yoksa nesnel mi olduu sorunudur. Deer yargsnn, eylemi de
erlendiren kiinin kendi isteklerine, kendi seimlerine dayandn savun
mak znel bir deer anlayn simgeler. Deer yargsnn znel seimlerden
ya da zneler aras bir uzlamdan bamsz olarak kendi iinde doruluu ya
da yanll olduunu savunmak da nesnel bir deer anlayn simgeler.
Yani, nesnel bir deer kuram trel davrann deerinin hem kiilerin znel
durumlarndan hem de topluluklarn uygulamalarndan ve bireyler aras
uzlamlardan bamsz olduunu savunur. Katksz bir nesnel deer anla
y yanstan Kant 'gerekirci' trebilim anlay, eylemin yaratt dsal
deeri gz ard etmektedir. Oysa, eylemin hem isel hem de dsal deerini
gz nnde tutan bir deer kuram oluturulabilir. Yararc bir trebilim anla
y ierisinde de dnlebilecek olan nesnel bir deer kuram, hem toplum
daki tek tek bireylerin hem de toplumun btnnn mutluluunu gerekleti
recek tasarlarn, davranlarn doruluunu ierir.
Genel tanmyla, nesnel bir deer kuram, isel olarak deerli bir eyi ki
inin psikoloj ik durumuna balamaz. Bir eyin deerini hem bireyin znel
durumundan hem de topluluun uzlamndan ve davran kalbndan bam
sz tutar. devci yaklam, trel davran biimlerini ussal varlklar olan
insanlara, hibir bireysel kar ya da toplumsal ama gzetmeksizin evrensel
kurallara uymak biiminde ortaya koymaktadr. Oysa, trel bir eylemin kendi
bana iyi olmasn yalnzca dayand ilkenin evrensel bir ilke olmasna
balamak, eylemin sonularnn isel deerini, yani eylemin sonucunun
kendi bana doru ya da yanl olduu gereini gz ard etmeye yol aar.
Szgelimi, birisinin devci bir trel yaklam ierisinde dile getirdii ' ger
ei sylemek iyidir' yargs, dev duygusundan tr gerein sylenmesi
nin belirli bir niyetten tr gerei sylemekten daha iyi bir isel deere
sahip olduu biiminde anlalmaldr. Bu durumda, gerein sylenmesinin
sonularnn deeri yalnzca ilkenin kendi ierisinde tad deere balana
caktr. Byle bir yaklam, trel bir davrann kendi ierisinde tad her
hangi bir gdy ya da sonucunda doacak yarar btnyle darda tut
makta; doruluu yalnzca isel deerle lmektedir. Ancak ' iyi'nin ne ol
duu bir soyutlama deil somut bir gerekliktir. Bir trel eylemi oluturan
ey znel tercihler olduu kadar eylemin sonularndan ortaya kan yarardr
da. Gerei sylemenin doru olduunu ileri srmek, gereken durumda ger
ei sylemenin doru davran olduunu ve bunu yapmann zorunlu bir ey
olduunu da sylemek demektir. Bu nedenle, kimi eylemlerin kendi ilerinde
iyi deerini tadklarn, kimi eylemlerin de sonularnn iyi deeri olduunu
belirtmek gerekmektedir. Yani, bir eylemin deeri hem kiisel hem de kiisel
olmayan paralardan oluur: Kimi eyler, insanlarn yaamlarna katk sala-

39
Dou Bat

<l lde dsal bir deere sahiptir; kimi eyler de insanlarn yaamna bir
deer katmakszn kendi ilerinde bir deere sahiptir. eylerin isel deeri
olduu kadar dsal deeri de olabilir; karma bir deer kuram hem isel hem
de dsal deeri baarl bir biimde birlikte oluturabilir. Byle bir karma
deer kuram, yararc felsefe gelenei ierisinde Moore tarafndan olutu
rulmu; deer bir birlik ierisinde znel ve nesnel unsurlar ieren rgensel
bir btnlk olarak tanmlanmtr. Moore, kuramn nesnel bir gzellik ol
duu anlayndan balatm, irkin bir dnyadansa gzel bir dnyann oldu
unu tasarmlamann insan iin daha ussal bir dnce olduunu ileri sr
mtr. Moore'a gre, gzellik deeri bireylerin znel durumlarndan ve
toplumun ortak uygulamalarndan bamsz bir deerdir; ancak, gzel olan
dan etkilenme ve gzel olana deer verilmesi znel bir deer durumudur. Bu
durumda, Moore'un rgensel btnlk adn verdii gzellik deeri, parala
rnn kendi deerlerinin toplamyla doru orantl bir deer tamayan, isel
deerinin tanmlanamad (nk bir btnlk olarak alglanamayacaktr),
deerlendiricinin sezgisine bal olarak anlalabilecek bir deer olacaktr.
Ancak, bu karma deer kuramnda kimi eksiklikler bulunmaktadr. Eer isel
deeri olan eylerden, hem deneyim ierisinde bilincinde olunan hem de
honutluk yaratan eyler anlalyorsa, bu durumda bilincinde olunan ve
honutluk yaratan ancak isel deeri iyi olmayan eylerin isel deeri iyi
eylerden nasl ayrld bir bilmece gibi durmaktadr. rnein, ktlk
yapmak isel olarak kt bir deer tamaktadr; ancak, eylemde bulunan
kiinin hem bunun bilincinde olmas hem de kt eyleminden honut kalmas
durumu sz konusu olabilir, bu durumda honutluun artmasyla birlikte
ktlk de artacaktr. Yine, gzel bir resmin deneyiminde, her isel deeri
olan btnlk durumunda olduu gibi honutluk belirecektir, ama deneyimle
birlikte artan honutluk derecesinin resme bir rengin biraz daha fazla katl
masyla oluabilecek resim deerine oranla daha fazla bir ey katt
sylenemez. Bu nedenle, isel deerin bilincine varmann deerlendiricinin
deneyimine bal olduunu sylemek, bu deneyimin deerlendiricinin niye
tinin, isteklerinin doyurulmas deneyimi olduunu da kabul etmek demektir.
Bu durumda, isel iyinin insan deerlendirmelerinden bamsz olarak iyi
olan biiminde tanmlanmas olanakl olmayacaktr. Sorun, isel olarak iyi
olan eyleri, insan duyarllndan ayr tutmaktan kaynaklanmaktadr.
Moore'un bu rgensel btnl yerine, bir btnlk olarak kendi bana bir
amac olmayan ancak onu oluturan bireylerin ona bir ama ykledii; par
alarn birbirleriyle skca bal olduu bir baka rgensel btnlk dn
lebilir. rgtl bir toplumsal yaam ierisinde, her bireyin bakalaryla bir
ok deeri, yaam biimini paylatnn bilincinde olmas gerekir. Eer, bi
rey kendisini toplumsal yaamn bir paras olarak grmezse, trel deerler

40
Erdal Cengiz

ve yaam biimi birey zerinde dardan verilmi balayc kurallar olarak


ortaya kacaktr. Bu durumda, trel yaamn toplumun her bir bireyince
oluturulmu oulcu yaam biimi olmas gerekmektedir. Bu yeni btn,
kiilerin ve toplumun kendisinin birlikte oluturduu canl bir yapdr. Kendi
bana bir amac olmadndan, bireylerin kendi amalar ile ortak (toplum
sal) amalar bu btnln amac olarak ileyebilir. Yine de, bu btnlk
ierisinde zgrlk, adalet gibi trel kavramlarn isel deerlerinin, bireyle
rin deneyimlerinin isel deerinin zerinde bir deere sahip olduu sylene
bilir. Moore'un tersine, btnn deerinin paralarnn isel deerlerin top
lamyla orantl olduunu sylemek yanl olmayacaktr. nk, toplumu
rgensel bir btnlk olarak tanmladmzda, bu var olan tek btn olarak
anlalmamaldr; tersine, btnlnn onu oluturan bireylerin var olan
btnlklerinden kurulmu olduu biiminde anlalmaldr. Trel yaam
hem bireysel hem de toplumsal ilikilere ynelikse, bencil ve zgeci yaam
biimlerine de deinmek gerekmektedir. nsann trel yarglar gelitirirken,
doasnda igdsel olarak bulunan birbirinin kart bencil ve zgeci yn
leri, insann doa durumundaki konumuyla ilgili olarak Hobbes ve Rousseau
tarafndan verilmektedir. Hobbes'a gre, doa durumunda olan insan yal
nzca kendi kar peinde koar; insan kendisi gibi agzl ve yrtc dierle
riyle bir arada bir sava durumundadr. Doa durumunda, sanatn, edebiyatn,
toplumun, en kts insann srekli bir korku, lm tehdidi altnda olduu,
insann tek bana, ktlklerle dolu, hayvan gibi bir mr srd durumda,
igdsel bir biimde yalnzca kendi karn gzetir. Bu doa durumunda,
insan btnyle bencil, yalnzca kendi kar peinde koan bir varlktr.
Hobbes 'a gre, bakalarn iyiliini gz ard ederek yalnzca kendi iyilii
peinde koan insan, oluturduu toplum ierisinde kendi karn gzettike
doll durumundaki gibi olacaktr. 1 2 te yandan, Rousseau'ya gre insan
doutan hem zgr hem de iyidir; toplumun dayatt kurumlar, grenekler
gibi sonradan oluturulan kstlayc, balayc unsurlarn olmad ilk doa
durumunda, insan, bar, bakalaryla uyum ierisinde, zgeci, iyi istenli
ve mutlu bir yaam srmtr. Doayla uyum ierisinde olan bu iyi yaam,
acl zamanlarn insanlarn oluturduklar toplumsal szlemelerle yok ol
mutur. Trel eylemleri gdleyen trel deerin insann doasnda olup ol
mad sorunu yantlanmas g bir soru olarak kalsa da, toplumsal yaam
ierisindeki insann hem zgeci hem de bencil davran biimleri setii
aktr. Eylemlere neden olan trel gdleyiciler olarak beliren bencillik ve
zgecilikten, bir trebilim kuramnn davran ltn salarlar. Bencillik,
bireyin devinin kendi iyilii peinde komak olduunu savunan kurama

12 T. Hobbes, Leviathan, New York: Penquin Books, 1 968.

41
Dou Bat

denk gelir. Buna gre, birey bakalarnn iyilii kendi iyilii iin bir ara
olmadka bakalarnn iyiliini dnmez; birey toplumdaki trel yaama,
yalnzca kendi iyiliini gerekletirdii oranda katk salar. Bu kuram, trel
yaamn tek amacnn bireyin iyilii olduu; bireyin, toplum iin deil, ken
disi iin bir ama olduu dncesi oluturmaktadr. Bu kurama kar, insa
nn doal yaam biiminin topluluk ierisinde yaamak olduu; insann kendi
iyiliini bakalarnn yardm olmadan salayamayaca ileri srlebilir.
nk, insan kendi iyiliine ulamakta bakalarnn yardmna gereksinim
duymaktadr; bireyin iyilii kendinin ynlendirdii bir biriciklik ierisinde
dnlemez. Bir bireyin istekleri kendine ait olabilir ve bu istekler kendi
doasndan kaynakland iin kendisinin ynlendirdii istekler olarak gr
lebilir. Ancak insann kimi istekleri, rnein beeni ya da acma, doal ola
rak bakalarna yneliktir; bu tr istekler ynelinen kiinin kendi isteklerin
den farkl istekler de deildir, yani insanlar ortak isteklere sahip olabilirler;
birbirlerine kar ayn istekleri paylaabilirler. zgecilik de insann bakala
rnn iyiliini kendi iyiliinden nde tuttuunu savunan kuramdr. Bencillik,
kendi isteini gerekletirmekse, zgecilik de zverili olmak anlamndadr;
bireylerin 'bakalklar' zerinde durmasyla, kiinin kendi ortak yararn
gzeterek aslnda kendi iyilii peinde olduu biiminde bir kuramdan apayr
der. Bakalarnn iyilii iin insann kendi iyiliinden vazgemesi, zve
ride bulunmas kimi durumlar iin geerli olsa da her zaman geerli bir dav
ran olmayacaktr; nk, zveri bakasnn iyiliinin, kiinin kendi iyili
ine eit ya da fazla olduu durumlarda anlam kazanan bir davran biimi
dir. Ayrca, zveri, trel yaamda deerli olan tek davran kalb da deildir;
zverili davran biimi her zaman doru davran olmayabilir. Hem bireysel
hem de toplumsal mutluluu salayabilecek bir deer kuram belirli kav
ramlar zerine oluturulabilir. rnein iyi kiilik zellikleri, dayanma duy
gusu, adalet, zgrlk gibi deerler hem kiisel hem de toplumsal mutluluu
salayabilecek nesnel deerler olarak gsterilebilir. Bireysel ve toplumsal
ilikilerde yatan trel yaam hem bencil hem de zgeci yaam biimlerini
kapsar. Ama nesnel bir trebilim kuram bencil ve zgeci deer anlaylar
arasnda bir uzlam kurabilir. Bir kiinin mutluluu bakalarnn mutlulu
uyla dorudan ilintilidir; nk bir bireyin kendi mutluluunu salayabile
cek tasarlarn gerekletirebilmesi, bireysel iyiliin toplumsal iyilikle b
tnletii bir toplumsal dayanma sreci ierisinde gerekleebilir. Trel
yaamdaki amacmzn bakalarnn m yoksa kendimizin mi iyilii olduu
sorusunun yant hem kendimizin hem de bakalarnn iyilii olduu bii
mindedir. nk, trel eylemlerin yalnzca bencillikle ya da yalnzca yar
dmseverlikle gdlendirildiini kantlamak olduka zordur. Bu nedenle,

42
Erdal Cengiz

trel davran gdleyen eyin ne yalnzca bencillik ne de yalnzca zgecilik


olduu sylenebilir.
Hem kiisel hem de toplumsal yarar gzeten nesnel bir deer anlay ya
rarc bir trebilim anlay ierisinde oluturulabilir. Geleneksel yararc ku
ramlar, trel eylemin tek amacnn haz ya da mutluluk olduunu savunup bir
eylemin doruluunun yaratt en yksek iyiden olutuunu ileri srmekte;
bylece de toplumsal mutluluk ya da gnenci ya hazla ya isteklerin doyurul
mas kavramlaryla aklamaktadrlar. Ancak, burada gz ard edilen nokta,
bir gnen kuramnn znel ve nesnel paralardan olutuu gereidir; nk
bir trel eylemin deeri, ancak yansz bir bak asndan deerlendirilebilir.
Nesnel bir yararc kuram, insanln gnencinin hem kiisel hem de toplum
sal iyiliin en st derecede salanmas biiminde tanmlanabilir. En yksek
iyinin elde edilmesi bir doruluk ltn gerekli klmaktadr; nesnel bir
yaklam bu lt doru eylem biiminde verebilir. Yararclk iki temel
biimde anlalmaktadr: eylem yararcl ve kural yararcl. Eylem yarar
cl bir trel eylemin deerini yalnzca yarara (kiisel ya da toplumsal)
balarken, kural yararcl deeri trel kural lt olarak belirler. Her iki
yararclk biimi de yarar ilkesini bir eylemin doruluunun tek lt olarak
grmesine karn, ltn eylemin kendisine mi yoksa bir trel kurala m
balanmas konusunda farkllarlar. Geleneksel yararc kuramdan ayrld
nokta, bir eylemin zorunluluunun belirli bir kurala ya da gelecekteki so
nularna balanmas yerine, doru davran insanln gnencine salad
katk oran olarak deerlendirmesidir. Mill'in kuram olan kural yararcl
bir eylemin doruluunu ya da yanlln eylemin sonularyla ortaya kan
haz niteliiyle aklamaktadr. Hazzn nitelii, eer her zaman trel kurama
balanlrsa daha ok iyi elde edileceini dile getiren bir trel ilkeyle belir
lenmektedir. Bu sav, bir trel kuraln amacn en ok iyi olarak tanmlarken,
haz salayaca sz vermeyen kural trel bir kural saymama biiminde bir
dnceye dayanmaktadr. Bu durumda, trel kural bir doruluk lt ol
maktan kp bir karar verme lt durumuna gelmektedir. Oysa, bir trel
eylemin temellendirilmesi bir karar sreci olarak anlalamaz; daha ok bir
doruluk lt olarak, insanln gnencine salad katk lsnde bir
doruluk lt olarak anlalmaldr. nk, kimi durumlarda, rnein yal
nzca bir amacn aralar olarak dnlen ldrme, ac ektirme gibi du
rumlarda, kuraln eylemin stnde olduu savunulamaz. Bu nedenle, yarar
clk, saladklar nesnel gnen miktaryla haklandrlan trel eylemlerin
trel gdlerin doruluk lt olarak anlalmaldr. Bu da ancak eylem
yararcl ierisinde tanmlanabilir. J. Rawls, bir yararc kuramn trel ku
ramlar karar sreleri ya da doruluk lt olarak ayramayaca dnce
siyle, bir adalet kuramnn insanlarn toplumsal kurumlar haklandrrken ve

43
Dou Bat

deerlendirirken hem doruluk lt olarak hem de bir karar sreci olarak


i grebileceini ileri srmektedir. Ancak, bu sav, yararcl insanlarn
mutluluu en st derecede tutmak istedii, yarar gzeten bir kararn her za
man iyiliki bireylerce verildii dncesine dayanmaktadr. Sidgwick'in de
dedii gibi, yararclk, bir karar verme sreci olmadan da bir doruluk lt
olarak anlalabilir; nk, mutlak bir evrensel mutluluk lt evrensel iyi
likiliin tek doru davran lt olmamaldr. Doruluk lt sunan bir
trel eylemin sonucunun, eylemin sonucunda bizim amaladmz sonu
olma zorunluluu yoktur. 1 3 Hibir yararc gd ve kural tamayan eylemle
rin trel deeri ile yararc bir gd ya da kural sonucu olumu trel eylemle
rin deeri, yarar ilkesi zerine kurulmu ayn trel kurallarla
deerlendirilemez. Trel eylem, yararc olmayan gdler zerine oturmu
yararc olmayan biimlerde dnme sonucunda gereklemi olabilir. Nes
nel bir yararc deer kuram, doruluu, eylemin sonucunda gerekleen de
erle tanmlayabilir. Bu da bir eylemin doru olmasn, hem kiisel hem de
toplumsal paralarnn gereklemesini ieren insanlk gnencine yapt
katkyla aklamak anlamndadr. nk, bir insann kendi iyiliinin peinde
komas toplumsal ilikiler yumann bir parasdr; insann kendi kiisel
tasarlarnn peinde komasnn deerli olmas iin, kiisel bir bak asn
dan davransa bile, bakalarnn karlarna da sayg gstermesi gerekmekte
dir. Ayrca, kiisel tasarlarn gerekletirilmesi insanlar arasnda karlkl
ilikiyi iermektedir; nk, neyin doru neyin yanl olduu insanln g
nencine katk salayan eylerle ilgili olgulara dayanr, bu olgular da top
lumda ekonomik, toplumsal, psikolojik ilikiler gibi karmak ilikilere da
yanr. yilik nesnel bir gnen anlayna, doruluk da bu gnencin yksel
tilmesine karlk gelmektedir.

13 H. Sidgwick, The Methods ofEthics, New York: Dover Publications, ine., 1 966.

44
EPiSTEMOLOJK ADAN
DEERLER VE AHLAK
afak Ural *

Deerler ve ahlak, birbiriyle yakn ilgi iinde olan iki kavramdr. Ahlak bir
ynyle deerler dnyasnn parasdr. nk "iyi" ve "kt" bata olmak
zere her trl ahlaki yarg, birer deer olarak karmza kar. te yandan,
mesela "gzel" veya "faydal" gibi deerler de ahlaki adan ele alnabilir.
Szgelimi "neyin faydal olduu" veya "neyin gzel olduu" zerinde ahlaki
adan durulabilir. Dier bir ifadeyle 'deer', kendisine yneldiimiz zel
liktir. Ahlak ise ne tr deerlere ynelinmesi gerektiini belirler. Dolaysyla
ahlftk ve deerler, birok ynyle rten zellikler tarlar; fakat aralarnda
bir zdelikten sz edilemez.
Ahlftk, felsefenin zgn ve ok kkl bir gemie sahip konularndan bi
risidir. Benzeri bir durum, dee.;ler felsefesi iin de geerlidir. Sadece prob
lemlerini sralamak bile sayfalarca srecek her iki alann tarihi gemileri ve
dolaysyla problemleri konumuz dnda braklacaktr.
Gerek deerlerin gerek ahlftkn bizi ilgilendiren yn, ilkin bilgisel ie
riklerinin baz zelliklerini ortaya koymak olacaktr. Ahlftk ve deerler, dil-

Prof. Dr. afak Ural, l stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Felsefe Blm.
Dou Bat

ncelerimizi, toplumsal ve bireysel davranlarmz etkileyen, hatta fizik


nesneler dnyasna bakmzda da rol oynayan zel bir bilgi trdr. Bu son
derece geni alanlarda etkin olan ve kendilerine zg birtakm zellikler
tayan bu bilgilerimizin nce baz zellikleri karakterize edilmeye alla
caktr.
Test edilebilir, obj ektif ve dolaysyla bu ynden en gvenilir bilgilerimi
zin, geleneksel olarak, bilimsel trden olduu kabul edilir. Gerek ahlak
nermeleri gerekse deer ifade eden nermeler iin byle bir zellik sz
konusu deildir. te yandan, ahlftk ve deer ifade eden nermelerin bireyle
rin yaantlar iinde son derece nemli bir yer tuttuu aktr. nk bireyle
rin btn yaantsn dzenler ve onlara yn verirler. Bu zellikleri asndan
bakldnda bu tip nermeler, subjektif nitelikte olsalar bile, -kii iin zaman
zaman mutlak nitelikte- dorular ifade ederler.
ster subjektif zellikler tasn, ister birey iin mutlak dorular ifade et
sin, sonuta bu tip nermelerle ifade edilen dorular, bireylerin sadece top
lumsal yaantlarnda deil, fizik nesnelerle ilikilerinde kendilerini gsterir.
nk birey iin hibir fizik nesne, ona bir deer atfetmeksizin var deildir.
Duyu organlarmzla dolayl ya da zellikle dorudan alglayabildiimiz
btn fizik nesneler, birey iin iyi, gzel, faydal, irkin gibi eitli deerler
asndan mevcuttur; bu gibi deerler asndan anlamlandrlrlar. Dolay
syla deerlerin konusu olabilecek nesneler, insan ve toplumsal objelerden
fizik nesnelere kadar uzanan bir alana yaylm olup, birbirinden ok farkl
zellikler tayabilmektedir.
nsanolu bir canl olarak fizik dnyada, fakat bir insan olarak metafizik
dnyada yaar. nsann iinde yaad bu metafizik dnya ahlak ve deerler
dnyasdr. Etrafmz evreleyen fizik nesnelerin bizden bamsz olarak
mevcut olduklarn ve bizim de bu nesneler dnyas iinde yaadmz teo
rik olarak kabul edebiliriz. Fakat bu tr nesneler bizim iin birtakm deer
. !erle birlikte anlam tarlar. Bu deerler dnyasnn, fizik dnya hakkndaki
bilgilerimizden farkl ve onun dnda zellikler tayaca aktr. Bu an-
lamda "fizik-tesi" yani "meta-fizik" bir dnyadr. Bu sebeple de ' deer'in
zellii, hem insana bal olarak mevcut olmas hem de fizik nesnelerin -
zellikle duyu organlarmzn zerine kurulmu olan- bilgisinden farkl zel
likler tamasdr.
Empirik bilimler fizik nesnelerin objektif, nicel ve dolaysyla llebilir
zelliklerini ve bu ynyle de deerlerden bamsz zelliklerini ortaya
koymaya alr. Byle bir alma fizik nesnelerin rasyonel olarak yeniden
inas, yani mantksal olarak kavranmas demektir. Fakat bu ekilde ina
edilen fizik varlklar, deerler dnyasnn dnda deildir. nk insan fizik
dnyaya, bu nesnelerle ayn zamanda hem fayda, istek, estetik beeni gibi

46
afak Ural

deerler asndan hem de ahlaki kayglarla ynelir. te gerek deerler dn


yas gerek ahlaki yarglar, dolaysyla da metafizik dnya, fizik nesnelerin
dnda insanla varolan, insana zg bir dnyadr; veya ksaca, insann kendi
sidir.
Byle bir metafizik dnyann, yani deerler dnyasnn konusu olabilecek
objeler, sadece tek tek fizik nesneler deildir; davranlar, olgular, sreler,
herhangi bir sz de yine deerlerin ve ahlakn, yani bu metafizik dnyann
konusu olabilir. Deerler olumlu olabildii kadar olumsuz da olabilir: "iyi",
"gzel", "faydal" birer olumlu deerse, "kt", "irkin", "faydasz" olumsuz
deer olarak nitelendirebilir. te kendine has bir bilgi trnn oluturduu
sz konusu metafizik dnyada anlamn bulan bu ynelimler, gerek toplum
sal ve psikoloj ik yaantmza gerek fizik dnyadaki davranlarmza yn
verirler.
Benzeri zelikler 'ahlak' iin de sz konusudur. nk ahlakn konusu da
yine insan, toplum, davranlar, birtakm sreler, hatta fizik nesneler ve
evrenin kendisi olabilir. Ahlak yarglar insann bu tr objelere atfettii de
erlerdir. Dolaysyla ahlak da belirli tr deerler zerine kurulmu, kendine
zg bir bilgi tr olarak dnlebilir. Bu tr bilginin ve dolaysyla de
erlerin zellii, insan ve toplum zerinde bir tr yaptrm gcnn olmas
dr. Ahlaki deerler, neyin yasak olduunu, nelere uyulmas gerektiini, bize
bildirirler. Bu anlamda ynelimlerimizi belirleyen ve yaptrm gc olan bir
bilgi tr olarak karmza karlar.
Gerek deerlerin gerekse ahlaki yarglarn ifade ettii bilgilerin, hem
toplumsal hem de bireysel dayanaklarndan sz edilebilir. Bir toplumun kl
tr, tarihi, sosyal ve ekonomik zellikleri, din ve dier etkenler, deerleri ve
ahlak yarglarn biimlendirirler. Bu zellik, onlarn toplumsal ynn
oluturur. te yandan yine her ikisi iin de bireysel bir boyuttan sz etmek
mmkndr.
Hibir deer ve ahlak yargs toplumdan btnyle bamsz deildir. Bi
rey onlar iinde doduu toplumda hazr bulur, bu anlamda bireylere bal
deildir. te yandan deer ve ahlaki zellik tayan bir yarg, insandan ba
msz dnlemez. nk insan onlar yaatr, gelitirir; bu adan da in
sana baldr. Geri alara ve toplumlara gre 'gzel' olarak kabul edilen
bir deer veya 'ahlaki' olarak nitelenen davranlar deiebilir. Fakat her
insanda bir gzellik duygusu hep vardr. Deerlerin sadece toplumsal deil,
insan tabiatna bal bir ynnden de sz edilebilir. Ahlak iin de benzeri bir
durum sz konusudur. nk ahlak kaynan insanda, ngiliz etikilerin kul
land bir deyimle, insann 'moral sense'inde bulur. Bu arada deerlerin
kayna olarak ahlak gstermek de mmkndr. Ahlak, en genel anlamda,
btn deerlerin belirleyicisi olarak dnlebilir. Fakat aralarnda nasl bir

47
Dou Bat

iliki olursa olsun, gerek ahliik gerek deerlere ilikin bilgilerimizin kayna
nda insan vardr; nk, yukarda da iaret edildii gibi, her ikisi de insanla
birlikte varolan metafizik bir dnya iinde mevcuttur.
Bu bilgiler nasl karakterize edilebilir? Bu bilgilerin kendine zg birta
km zellikler tamas, onlarn dier bilgilerden farkl olmasn gerektirir
mi? Ahliika veya deerlere ilikin nermelerin anlam sorgulanabilir.
Frege'nin tanmnn, bilgi tr ister empirik ister teorik olsun, btn anlaml
yarglar kapsad dikkate alnrsa, ahliik gibi teorik bilgi ieren bir alana da
uygulanmas mmkn olacaktr. Bu noktadan hareketle, gerek bireylerin
gerekse toplumlarn hayat iinde nemli, yer tutan bu bilgi trnn baz
zelliklerinin ortaya konabilmesi iin Frege'nin tanm kullanlabilir.
Frege'nin tanmna gre bir nermenin (veya kavramn) anlamn bilmek,
bu nermenin u iki zelliini: 'neye iaret ettiini ' ve ' doruluk artn'
bilmek demektir. Bir nermenin iaret ettii ey (Bedeutung/ referans/ med
lul veya ynetim) bu ifadeyi dorulayan eydir, yani doruluk deeridir. Bu
durumda, "X iyidir" eklinde bir yargnn, byle bir yargda bulunan kii iin
bir anlam ifade edebilmesi iin, ilkin X'in neye iaret ettiini bilmesi gerekir.
Ayn nerme iin ikinci olarak doruluk artndan sz edilebilir. nk "X
iyidir" gibi bir yargnn herhangi bir kimse iin anlam tayabilmesi iin, bu
kiinin byle bir yargnn ne zaman doru ne zaman yanl olduunu da bil
mesi gereklidir. Dier bir deyile, bir nermenin bir de anlamndan
(Sinn/sense), yani kiinin bu nermenin nasl dorulanacan bilmesi duru
mundan sz etmek gereklidir. Bu ise ayn zamanda nermenin (veya kavra
mn) doruluk artnn bilinmesi demektir. Her iki art yerine geliyorsa bir
kimsenin "X iyidir" yargsnn anlamn bildii sylenebilir.
Dikkat edilirse bu tanm, ' deer nedir?' veya 'ahlak nedir?' gibi sorulara
veya bu sorulara bal olarak ortaya kabilecek ksmen yukarda iaret edil
mi olan problemlere cevap verilmesini veya tam tersi, onlarn bir kenara
braklmasn gerektirmektedir. Gerekten de "X iyidir" eklinde yargda
bulunan bir kimse, problemleri dikkate almak durumunda deildir. Dolay
syla Frege'nin tanm, bir yargnn ne zaman anlaml olabileceini, ne gibi
zellikler dolaysyla bir yargnn anlamndan sz edilebileceini bildirmek
tedir. Bu zellikler ise bir nermenin (veya kavramn) bilgisel ieriinden
bamszdr; onun bu zelliinin dikkate alnmas gerekmemektedir.
Frege'nin tanm ' iyi olan nedir?' veya 'neye iyi denir?' eklindeki soru
lara ne bir cevap getirmekte ne de onlar yasaklamaktadr. Dolaysyla Buna
benzer sorular, ahlak asndan ele alnabilecei gibi, bir deer olarak da
inceleme konusu yaplabilir. Byle bir inceleme ise Frege'nin tanmnn
dnda, ahliik felsefesi veya deerler felsefesinin alan iine girmektedir.

48
afak Ural

'X iyidir' eklinde bir yargda bulunan bir kimsenin anlatmak istedii bir
ey vardr; dier bir deyile bu yarg, o kii iin belli bir anlam ifade etmek
tedir. te Frege'nin tanm bu anlamn ne olduu, nasl aklanabilecei
konusunda bize bilgi vermektedir. ' Kalem masann zerindedir' eklinde bir
yargnn herhangi birisi iin bir anlam tayabilmesi iin, o kiinin bu yar
gyla ne gibi bir fizik nesneye veya olguya iaret edildiini bilmesi gerekir.
Bu iki temel art, 'X iyidir' gibi bir yargnn da anlam kriteri olarak kar
mza kmaktadr.
'X iyidir' gibi herhangi bir yarg iin, ' iyi'nin ne olduunu sorgulamak ve
zelliklerinin tanmlamak dnda, 'bu yargnn anlam nedir?' gibi bir soru
da sorulabilir. Bu durumda da Frege'nin tanmna bavurulmas gerekecektir.
Frege'nin tanmnn bize pratik bir kullanm alan saladn syleyebiliriz.
Bu tanm, deerler veya ahlak ile ilgili bir yargnn anlamn ne ekilde sor
gulayabileceimizi veya sorgulamamz gerektiini verebilmektedir.
Yakn zamanlarda Hintikka ve Kripke tarafndan tanmlanan 'mmkn
dnyalar' ('possible worlds') kavramn, Frege'nin tanmnn geniletilmesi
olarak yorumlayabiliriz. nk mmkn dnyalar kavram da yine bir yarg
nn anlam hakknda aklama yapabilmek olana vermektedir. Bu kavramn
da konumuz asndan bizi ilgilendirecek baz pratik yararlarndan sz edile
bilir.
Konumuz asndan 'mmkn dnyalar' kavram, herhangi bir deer veya
ahlak yargsnn anlamn, bu yarg (veya kavram) ile ifade edilebilecek
mmkn anlamlarn bir toplam olarak tanmlayabiliriz. Bu durumda 'X
iyidir' yargsnn bir kii iin ifade ettii anlam, o kiinin ' iyi' kavramnn
sahip olabilecei eitli anlamlardan birisini semesi demektir.
'Mmkn dnya' , inanlarmz, isteklerimiz, dncelerimiz, kanaatleri
miz veya baka etkenlerle tasarlayabileceimiz bir dnyadr. Mmkn
dnya, bireyin tasarlayabilecei gerekliklerin tamam, bireysel gereklikle
rin aktel olmayan toplam demektir. Aktel dnya tektir ve alglanabilir bir
dnyadr, fakat birey iin bu aktellik mmkn gerelerden sadece birisi
anlamna gelir: Aktel dnya da, bir ey asndan bakldnda, mmkn

dnyalardan sadece birisidir. te yandan aktel dnya mmkn dnya ara


clyla kavranr (Daha geni bilgi iin bkz. M. J. Cresswell, 1 98 8).
Gerek ile mmkn dnya arasndaki ilgin iliki, her ikisinin de bireye
bal olmasdr. Gerek, bireyin o anki yaantsna baldr. Aktel dnyann
varl, bir yaantnn varlndan ve dolaysyla kiilerden bamsz olarak
tanmlanabilir. Bu durumda aktel dnyann objektifliinden sz edebiliriz.
nk duyu organlarmzla herhangi bir zamanda aldmz ve obj ektif oldu
unu syleyebileceimiz fizik dnya, bu zellii dolaysyla aktel bir dn
yadr; fakat o anki ve dolaysyla yaantmza konusu olduu anda da gerek

49
Dou Bat

bir dnya olma zellii tayacaktr. Aktel dnyay belirli bir anda alglayan
bir kii iin bu dnya, ayn zamanda, o an iin kendi dnda bir varlktr ve
dolaysyla da bir gerekliktir. te bu gereklik 'mmkn dnyalar' vasta
syla kavranr ve anlamlandrlr.
Birey iin gereklik alan ve aktel dnya, sadece alglanan tek tek fizik
nesnelerden ibaret deildir. Deerler ve ahlak yarglarnn konusu nesneler
de bu konumda bulunabilirler. Her ikisini de bir davran, bir obje veya bir
sre olarak alglayabiliriz. Bu durumda 'iyi' deeri veya ahlak'n konusu
iine girebilecek bir davran, kii iin 'mmkn dnyalar' araclyla -yani
'iyi' kavram iinde dnlebilecek her ey ile birlikte- bir anlam taya
caktr. Bu anlamlardan bir tanesi, kiinin o anki yaantsna bal olarak ger
eklik kazanacaktr. Aktel olmas ise bu yaantnn bir objede ortaya k
mas, kabilmesi durumudur.
Bu zellik, deerlerin ve ahlakn belirli bir anlamda greceli olmasn
ifade edebilmektedir. Mesela 'X iyidir' gibi bir yargnn belli bir davrana
iaret etmek iin kullanldn dnelim. Bu yargy ileri sren kimse iin
'iyi ' , bir yardmseverlik, fedakarlk, yumuak huylu olmak gibi ok eitli
anlamlardan -mmkn anlamlardan- birisi olabilir. Gzlemledii bir -aktel
davran iin byle bir yargda bulunduunu dnrsek, bu gzlem ayn
zamanda kiinin o anki yaants demektir. Ayn davran gzlemleyen
baka bir kii, ayn yargda bulunmayabilir. nk bu kii iin sz konusu
davran, sahip olduu ' iyi' kavram ile uygunluk iinde bulunmayabilir.
Hatta ayn kii, ayn davranla ilgili olarak farkl zamanlarda ve farkl kiiler
iin ayn yargy ileri srmeyebilir. Btn bu farkllklar, deiik zamanlara,
yerlere ve objelere gre 'iyi' kavramnn mmkn anlamlardan birisinin
seilmesinden -gerek olarak kabul edilmesinden- baka bir ey deildir.
phesiz ' iyi ' , ' gzel' gibi ' deer' ifade eden kavramlarn bireyin ona
verdii anlam asndan tanmlanmas, deerlerin bireylerden bamsz bir
hakikatinin olamayaca, bireyin onu tasarlamasndan, hatrlamasndan veya
dnmesinden bamsz bir varlnn olmayaca anlamna gelmemektedir.
Benzeri durum fizik nesneler iin de geerlidir. Yani fizik nesnelerin de bir
hakikatinden sz edilebilir. 'Mmkn dnyalar' kavramnn zellii sadece,
her iki alanda da, bu tr varsaymlara bavurmadan problemin ele alnabil
mesine imkan vermesidir. Bu arada 'mmkn dnya' konusunun ve bu ko
nuyla ilgili modalitelerin formel bir dil ile ifade edilebilmesinin (bu konuda
bkz. Bradley, R,. Swartz, N., 1 979) bu kavrama nemli bir stnlk kazan
drdn da ayrca belirtmek gerekir.
Bu durumda bir ahlaki yarg veya deer ifade eden 'iyi', ' gzel ' , 'doru'
gibi kavramlarn epistemolojik (veya bilgisel) ieriini, yani bir bakma an
lamn, o bireyin bu kavramlarla ilgili mmkn tasarmlar olarak tanmlaya-

50
afak Ural

biliriz. Birey bu mmkn tasarmlardan birini, bazen de yere ve zamana bal


olarak, dierini kullanr. te semi olduu anlam, o birey iin ' gerek
olan' dr. Dier bir ifadeyle (aktel dnyada) gzlenmi olduu anlama bal
olarak ' gerek olan'a iaret edecektir.
Her birey deerlerin biimsel ieriini, toplumdan, yakn evreden gre
rek, eitimle veya baka bir yolla benimseyerek (veya onun benimsetilme
siyle) oluturulabilir. Hangi yolla benimsenmi olursa olsun, sonuta bilgisel
ierik, yani kabul edilen deerler araclyla davranlara, nesnelere, olgu
lara anlam verecektir. phesiz bu anlam verme srecinde, yani birtakm
deerler aktel olann yorumlanmasnda kullanlrken, birok parametre ie
karabilir. Bu parametreler de, pragmatik gerekelere veya baka etkenlere
bal olabilir. te bu etkenler yuma sonuta bireyin deer dnyasn -bir
mmkn dnyay- biimleyecektir.
Dikkat edilirse 'mmkn dnya' kavram herhangi bir ahlaki yargnn
veya deer ifade eden bir yargnn, mesela "iyi 'nin anlam nedir?" gibi soru
nun olabildiince geni bir ekilde ele alnmasna olanak verecek zellikte
grnmektedir. Bu zellik, Frege' nin tanmnda olduu gibi, sz konusu
trden yarglarn felsefi ynden tartlmasna bir yasak getirmedii gibi,
problemin bu tip tartmalarn dnda aydnlatlmasna imkan verecek nite
likte grnmektedir. Gerekten de ahlakn veya deerlerin kayna ne olursa
olsun, sonuta biz bu tr yarglar bir ekilde kullanrz. Bizim iin onlarn,
btn tartmalarn dnda, bir anlam vardr. Bu anlam, en iyi ekilde
'mmkn dnya' kavram araclyla ele alnabilir.
Buraya kadar yaplm aklamalarn bir zellii, ' deer' kavramnn veya
'ahliik yarglarnn' hem objektif hem de subjektif ynlerinin dikkate alnma
sna olanak vermesidir. Bu durumu ayn zamanda ' ahliik'a veya ' deer'e
mitolojik bir dayanak aramadan, onun bizatihi bir nitelii olarak yorumlama
dan, dilin bir zellii olarak aklamak da mmkndr.
Dili kullanmak (performance), dil yeteneini ( competance) gerektirir.
Konuabilmemiz, bir dil yeteneine sahip olmamzla mmkndr. te dil
yetenei, deerlerin ve ahlakn subjektif ynnn aklanmasnda nemli bir
k noktas oluturabilir. nk dil yetenei ayn zamanda, bir nemenin
(Frege anlamnda) doruluk artlarn tayin edebilme (semantic competance)
zellii demektir. Doruluk artlarn ise ancak mmkn dnyalarn tasarla
nabilmesine balayabiliriz. Bu bak asnn, deer veya ahlak konusunun
yukarda iaret edilen anlamda hakikatinin ele alnmasna engel tekil etme
diini de ayrca belirtmek gerekir.
Deerleri ve ahlak ilgin klan zelliklerden birisi hem son derece
subjektif zellikler tamas; te yandan birey ve toplum zerinde hayret
verici bir etkiye sahip olmas, bu ynyle objektif bir nitelik tamasdr. Bir

51
Dou Bat

toplumu karakterize etmek, toplum ve birey arasndaki ilikiyi anlayp ay


dnlatmak iin, deerleri ve ahlak, onlarn bu subjektif ve obj ektif ynlerini
k noktas almakla salanabilir.
Nitekim, 'devlet', 'toplum' , 'aile', 'kadn', 'erkek' gibi sosyoloj inin veya
baka bir bilim dalnn konusu iine giren kavramlar, ayn zamanda birtakm
deerleri de artrr. Bu ve benzeri kavramlarn hatta bireylerin davran
biimlerinin hem toplum hem de birey tarafndan alglan biimi hep bir
deer sistemi iinde ortaya kar.
Davranlarmzn belirlenmesi, birtakm kurumlarn dolaysyla da de
erlerin oluumu, ekonomik, siyasal, teknolojik ve benzeri etkenlerdeki de
imelerle yakndan ilgilidir. Fakat bu durum, deerlerin tamamen d artla
rn etkisiyle biimlendii anlamna gelmektedir. D artlarn deimesi p
hesiz deerler sisteminin kkten ve dramatik olarak deimesine yol aabilir.
yi ve gzel olan bir anda tam tersi duruma dnebilir. Fakat byle bir dei
imin kendisi de yine toplumdaki mevcut deer sistemiyle ilgili olacaktr.
Dier bir deyile deiim, belirli bir konudaki deerlerin mmkn tasarmlar
iinde gerekleecek; birisinin yerini dieri alacaktr. D evredeki dei
meler, o toplumun kltrel dokusu iinde ve ona uygun olarak, deerlerin
anlamn belirleyen 'mmkn dnya' iindeki elemanlardan birisinin yerine
dierinin gemesini, yani 'aktel ' ve ayn zamanda hem birey hem de toplum
iin 'gerek' hale gelmesini salar.
Deerlerdeki kkl ve dramatik deiim, deerlerin mmkn tasarmlar
iinde, yani 'mmkn dnya' iindeki elemanlar arasnda, sdece birisinin
yerine dierinin gemesi olarak dnmemek herhalde uygun olur. Buradaki
deiim, birok elemann birbirine bal olarak deimesidir. nk deiim
sadece, ' iyi ' deerini anlamlandran elemanlardan birisinin yerine dierinin
gemesinden ibaret deildir. Sonuta 'iyi ' deeri ile birlikte ' faydal',
'nemli', ' gzel' , 'kt' gibi birok deerin anlamnda da deiim olacaktr.
Bu noktada toplumsal kurumlar, sosyal yap ve sonuta toplumsal anlay
deiecektir. Bu durumda, balangta tek bir deerin deitirilmesi hi
umulmadk -iyi veya kt- baka deiimlere yol aabilir. Bu duruma tipik
ve gncel bir rnek olarak feminizm ve 'kadn' kavramnn yani 'kadn ile
ilgili deerlerin' deimesi gsterilebilir. Ekonomik artlarn ve siyasi yap
nn deimesi, kadnn toplum iindeki yerinin ve konumunun yeniden ta
nmlanmasna sebep olabilir. Fakat 'kadn', toplumun, ailenin, ocuun,
devletin, tarihin, kltrn ok nemli bir deer olarak ' fizik zelliklerin' ve
dier deerlerin "mmkn deerlerin" bir toplam olarak vardr. Deien
artlar dolaysyla yaplmak istenen deiiklik, dier deerler dikkate aln
madan gerekleirse, yaplmak istenen iyiletirmenin ok tesine geilip
dier deerlerin de hep olumsuz ynleriyle tanmlanmasna sebep olabilir.

52
afak Ural

Byle bir durumun nne geilmesinin yolu, eer istenmeyen baz sonular
dan kanmak arzulanyorsa, o toplum iindeki 'deerler hiyerarisinin' dik
kate alnmasdr.
Deerler hiyerarisi, deerler arasnda bir tabakalama, yani baz deerle
rin dierlerine gre st gruplar oluturmas eklinde ifade edilebilir. Byle
bir dn, her toplumda bir 'arke deer' den (daha geni bilgi iin bkz. Ural
1 977) sz edilebilmesine olanak vermektedir. Her toplum, tarihi iinde art
lara bal olarak deerlerindeki her trl deimeye ramen, bir veya birka
deeri hep korumu ve bu sayede varln srdrmtr. Elbette her toplum
iin ve kendi toplumumuz iin byle bir ' arke deer'in olup olmad, varsa
bunun ne olduu sorgulanabilir ve sorgulanmaldr. Kanaatimizce Trk top
lumunun en eski dnemlerinden gnmze kadar geerliliini korumu olan
deer 'adalet'tir.

KAYNAKA
Cresswell, M.J., 1 988, Semantical Essays. Possible Worlds and Their Rivals, Kluwer academic Pub.
Bradley, R., Swarz, N., 1 979, Possible World. An lntroduction to Logic and its Philosopy, Hackett
Pub.
Ural, . 1 997, Bireyin Eitimi ve Toplumun Eitimi (Deerler ve Eitim Arasndaki Mantksal iliki),
Trkiye kinci Eitim Felsefesi Kongresi, 1 00. yl niversitesi, Van.

53
BEN KMSEY MEMNUN EDEMEYECEK MYM?

"My Lai Katliam ve Bakan Nixon"

izim: Gerald Scarfe


POLTK TEOR,
MoDERNTE
VE ETK
Ali Yaar Sarbay*

Gnmzn nde gelen sosyologu Zygmunt Bauman, Yahudi soykrmn


analiz ettii Modern ite ve Holocaust ( 1 997) adl kitabnda Holocaust'un
"modernlie zg kltrel eilimlerinin ve teknik baarlarn olutuu ba
lam dnda anlalmayacak karakteristik bir modem fenomen" olduunu ileri
srer ve modem aklc toplumun ve uygarlam olmann bu fenomen ze
rindeki etkilerini sergiler.
Bauman' n Holocaust iin ileri srdkleri, Balkanlar'daki; Ruanda'daki,
hatta daha nce My Lai'daki (Vietnam) katliamlar iin de geerli deil mi
dir? nsanlk sularnn bu kadar yaygnl, moral kntnn bir belirtisi
mi, yoksa modemitenin arasal aklnn insanlk zerindeki bumerang etkisi
midir?
Modemitenin akl ycelterek yaratt olumsuz sonular tarihsel ve gn
cel rneklerle orantldr. Ama, bir nemli almada da vurguland gibi
(idem, 1 997: 233), gene de "aklndan baka modemitenin tarihsel ktl-

Prof. Dr. Ali Yaar Sanbay, Uluda niversitesi ll BF Kamu Ynetimi Blm
Dou Bat

nn stesinden gelebilen yaratc ruhu cesaretlendirecek baka bir g var


m[dr]?"
Akln rnlerini etik bir donanma tabi tutmak, o rnlerin zararn en aza
indirmede ne kadar etkili olabilir?
Toplum hakknda dnlmeye baladndan beri, zellikle
ondokuzuncu ve erken yirminci yzyllarda Marx'tan Durkheim'a
W eber' den Spencer' a kadar birok dnr moral meseleleri hep dikkate
almlardr. phesiz bu dnrlere yn veren, arkalarnda byk bir biri
kimi simgeleyen siyasal felsefe gelenei ve bu gelenee bal olarak hepsinin
kafasnda cevap alan soru, "ideal bir toplumsal (siyasal) dzenin nasl olmas
gerektii" idi. Fakat, sosyal olgularn da dzenli bir karakteri olduu, fiziksel
evreni yneten yasalar eklinde doal yasalara bal bulunduu gibi pozitif
bilimlerden gelen etkiler; genelde sosyal bilimlerin normatif boyutunun gide
rek siliklemesine yol amtr.
zel olarak politik teori bakmndan da durum farkl deildir. Platon 'un
iyi hayat'n, dolaysyla "ideal dzen'in" sadece akl (wisdom) aracl ile
gerekleecei, akln ise felsefe yoluyla kazanlan Doru Bilgi olduuna dair
grleri ile Aristo'nun iyi hayat bunun tek mmkn ortam olan Polis'te
etik bir ama halinde sunduu destekleyici gr ok uzun sre hatrlan
mamtr.
Gerek Platon 'un gerek Aristo'nun zerinde younlat mesele sadece
toplumsal rgtlenmenin ideal eklinin ne olmas gerektii deil, fakat top
lum bireylerinin toplum iinde ne ekilde davranmak zorunda olduklar idi.
Dikkat edilirse, klasik siyasal felsefenin ima ettii, politikay icat edenle
rin deil politikann kendisinin etik bir mesele olarak grlmesidir. Bu, poli
tikann bir ara deil ama, hatta yce bir ama olduuna dair bir uyardr da.
Politikann yce bir ama olduu anlay ada siyaset felsefecisi Leo
Strauss'ta da grlr. Strauss, bir anlamda Platon-Aristo izgisini izleyerek
politikann doasnn iyi ile kt arasndaki alanda grlp anlalabileceini
syler. nk, ona gre siyasal eylemin amac "korumak" ve "deitirmek"
gdleri ile snrldr: Bir eyi korumak istediimizde ise daha iyi olann or
taya kmasn salamak isteriz. Btn bunlar son tahlilde ideal toplum d
zenini (ideal hayat) tesis etmeye ynelik araylardr.
Strauss'a gre, politikann doas ve anlam, ancak bu araya bal ola
rak anlalabilir (Strauss, 1 988: Blm 1).
Grld zere, Strauss, klasik siyasal felsefenin politikaya etik mesele
olarak yaklamn gncelletirmekte ve o dorultuda etik boyuttan yoksun
bir politika incelemesini mmkn grmemektedir.
Politikann kendisinin bir etik mesele olduunun unutulmas, esasen
modemitenin normlar ve deerleri arasal klmas ile vuku bulmutur. Bu

56
Ali Yaar Sarbay

meyanda yazya girerken deinilen Holocaust, Ruanda, Balkanlar, My Lai


kymlar, hep failleri dolaymyla anlalmak istenmi: Onlarn ardnda yatan
bir politika kavramlatrmas veya anlay zerinde pek durulmamtr: Fai
lin ahlakilii zerinde durulmakta ama fiilin ahlakilii meselesi gzard
edilmektedir.
Strauss'un yapt, politikann anlalmasnda normatif kopuu onarmak
tr; filin yani politikann, ilk ve her eyden nce, etik bir mesele olduunu
yeniden hatrlatmak.
1 970'lerde Strauss'un almalar, politik teorinin yeniden doum sanc
larnn belirtilerini vermise: 1 980' lerde John Rawls'un A Theory of Justice
kitabnn yaymlanmas politik teorinin doduunu mj delemitir. Rawls'un
kitab, tam anlamyla, politik teorinin yeniden douunun etik zemin ze
rinde meydana geldiinin simgesidir (Rengger, 1 995: 3).
Burada ama, Rawls'un kitabnn ve grlerinin bir deerlendirmesini
yapmak deildir (Bunun iin bkz. : Hnler, 1 997). zerinde durmak istedii
miz, politik teorinin yeniden douunun politikann anlalmasnda etik bo
yutu ne ekilde formle ettii ve bu formlasyonun modemitenin ortaya
karm olduu meselelerle nasl ilikilendirileceidir.
Rawls'un kitabyla 1 980'lerde Anglo-Amerikan dnyasnda gndeme
gelen politik etikti : Politik ynetimin ideal ekli ve ynetimin ne yapmas
gerektiinin alan ve doasna dair meselelerin youn ekilde tartlmaya
balanmasyd .
Gerekten de Anglo-Amerikan politik teorisinin bu yzyllarda tam da li
beral devletin merkezi sorunlar zerine ciddi bir etkisini gryoruz. Adalet,
eitlik, zgrlk, politik topluluun doas ve kendi dndaki topluluklara
kar ykmllkleri ve sorumluluklar politik teorinin tartma gndemini
oluturmutur. zellikle komnitaryan ve liberal politik gr eksenleri etra
fnda cereyan eden bu tartmalar; bir yandan mevcut politik dzenin etik
boyutunu vurgulam br yandan politik teori ile etik arasndaki ilikinin
tesis edilme zorunluluunun iaretlerini vermitir.
Komnitaryanlar ile liberaller arasndaki tartmann esas ' ortak iyi 'yi '
tesis etmede veya ideal politik dzeni yaratmada politik ve etik deerlerin
belirlenmesinde topluluun mu yoksa bireyin mi esas alnaca meselesine
inhisar eder (Mulhall-Swift, 1 996). phesiz burada bizi ilgilendiren hangi
tarafn hakl olduundan ok, politik meselelerin etik meselelerle beraber
tartlm olmasdr. Komnitaryanlar ile liberaller arasndaki tartmalardan
karabileceimiz teorik bir katk da, modemitenin dnsel arka planndaki,
politik szln adalet, eitlik, zgrlk, hak, topluluk gibi baz nemli kav
ramlarn etik temelde yeniden tanmlanmasdr. Yazmzn snr bunlara sa
dece iaret edip gememizi gerektirmektedir.

57
Dou Bat

te yandan, politik teorinin yeniden kazanmas gereken etik boyutu niin


kazanmas gerektii meselesine gelince . . . Bunu, aslnda Rengger'in ( 1 995:
28-9) belirttii gibi, politik teori(ler)in imdiye kadar cevap arayageldii u
iki temel soruya bakarak anlayabiliriz: "Ne yapmam gerekir (what should I
do)?" ve "Ben kimim (who am I)?".
Birinci soru dorudan etikle ilgili bir sorudur, nk ne yaplmasna ge
rektiine dair politik eylemin kurallar zerinde dnmeyi zorunlu klar:
Mevcut inan ve kanaatlerimizin sorgulamay, yeni tutum ve davranlar
mz ayarlamay gerektirir. phesiz bu tr sorgulama ve ayarlama ikinci
soruya, yani "ben kimim?" sorusuna verilmi cevapla balantldr: Kendimi
"demokrat", "yurtsever", "sosyalist", "milliyeti" . . . addederek nasl dav
ranmam gerektiini nceden kestirebilirim.
Fakat, etikle ilgili asl mesele "Ben kimim?" ile ilgili cevabn "Ne yap
malym?" sorusuna verilecek cevapla yetersiz kalma olasldr. nki,i, her
eyden nce, "Ben kimim?" sorusunun tek bir unsuru esas alan cevab yok
tur: Bir insan ayn zamanda "demokrat" ya da "yurtsever" de olabilir. Fakat,
bunlardan hangisinin "Ne yapmalym?" sorusuna verilecek cevapta n plana
kmas gerektii bir probleme dnebilir. O zaman yaplacak olan, insann
kendisini Rengger'in belirttii gibi "Ben kim olmalym (what should I be)?"
sorusu erevesinde dnmesidir.
"Ben kim olmalym?" eklinde bir dn, mensup olunan topluluktan
gelmesi muhtemel politik ve etik dayatmalar en aza indirme ynnde bir
olanak da salayabilir: Kendi bireysellii dorultusunda davranarak daha
zerk bir konum kazanma ans belirleyebilir. Bylece insan bir topluluk
mensubu olarak verili etik ve politik kodlar sorgulama, dzeltme, deitirme
gcn hissedebilir; 'ortak iyi'nin 'kt' yanlarn grmeye balayabilir.
Modemitenin politik-etik bir mesele olarak sorunsallamas da esasen tam
bu noktaya iki sebeple inhisar etmektedir. Birincisi politik teorinin yukarda
belirttiimiz temel iki sorusuna verilecek cevaplar modemitenin
ngerekleriyle sabitlenmi cevaplardr. Bu meyanda "Ne yapmalym?" soru
sunun tartlmaz bata gelen cevab, "rasyonel davranmalym"dr. "Ben ki
mim?" sorusunun cevab ise ayn ekilde aikardr: Rasyonel ve ilerleyici
yim! ' Ortak iyi ' , 'modem' mahiyette olmas gerektii iin, etik kodlar da an
cak o mahiyette uygun ve onun iin ilevsel olabilir. nk her ey artk
Giddens'n deyimiyle 'yerinden edilmi'tir ve gidiat hep ileriye dorudur.
Ne var ki, modemite ileriye dnk bakn etik meseleler zerine ok e
virmemi, onlar mevcut durumda snrl, o duruma zg meseleler olarak
telakki etmitir.
Oysa, Ulrich Beck'in ( 1 996) hakl olarak belirttii gibi; 'risk top
lum 'unda, yani retim ve datmla ilikili olarak bilimsel teknik bilgiye

58
Ali Yaar Sarbay

ekonomiyi totalletirerek ve globalletirerek evresel etki yaratan mahiyette


deien bir toplumda yayorsak; etik meselelerin vuku bulmam, daha ok
vuku bulmas muhtemel meseleler olarak alglanmas gerekir.
Hal byle olunca, politik teorinin belirtilen iki temel sorusu birletirilip
daha somut olarak u ekilde sorulabilir: "Risk toplumunda yapmam gereken
nedir ve bu gereklilik dorultusunda nasl biri olmalym?"
Risk toplumu, esasen fiilin mahiyetine gre failin kazanaca konumu
deil, failin edindii konuma gre fiilin yapaca ynn nemsenmesini ge
rektirir.
Dolaysyla byle bir toplumda politik, etik olan deil; etik, politik olan
nceler. O halde modemitenin kazand yeni mahiyet asndan, temel soru
etik bir sorudur ve bu soru znenin nasl olmas gerektiine ilikindir.
Bu sorunun cevab Levinas' n dncelerinden karlabilir: tekine kar
sorumluluk duymak. Levinas'a gre, sorumluluk zne olmann en bata ge
len zelliidir. tekine kar sorumlu olmak, kendi eylemim olmayan, hatta
benim iin nemli grnmeyen eylere kar da sorumluluk hissetmektir. Bu
anlamda sorumluluk, zorlayc bir stn gce gre (korku, ahlak kural, yasa
buyruu) belirmez ve bir yk halini almaz. nsann kendisini bir zne olarak
ina etmesi, zaten sorumlu hale gelmesi demektir; veya tersi: Sorumlu hale
gelmek, insann kendisini zne olarak ina etmesidir.
Levinas bakla sorumluluk mtekabiliyete dayanmaz: tekine karlk
beklemeden sorumluluk hissederim; karlk vermek ise onun sorunudur
(Hand, 1 989: Ksm 1).
O halde, risk toplumunun bireyi "nasl olmam gerekir?" gibi bir soruya
"tekine kar sorumlu" eklinde cevap veren bireydir. Byle bir birey, p
hesiz, hem bir arada yaamay kolaylatracak, hem daha demokratik klacak,
nihayet sadece olana deil, olmas muhtemel olaylara kar da duyarllk arz
edecek bir profil izer.
phesiz bu profil modemitenin balangta ngrdnden ok farkldr.
nk, modemitenin temel varsaymlarndan biri, rasyonel olann dier ras
yonel olan tanyaca ve ortak payda olan "rasyonel"in bir araya gelii sa
layaca ve devam ettirecei idi.
te yandan "modem" eylem biimi, en azndan Weberci anlamda, rasyo
nel fiili sonular amalanana gre deerlendirmeyi esas almaktayd : Fiilin
faili ncelemesi . Oysa, risk toplumuna doru deiim, amalanmayan he
saba katmay, dolaysyla amalamam bir sabite olmaktan karmay gerekli
klmaktadr. Bu adan, politik teorinin etik boyutu sadece ideal dzen veya
ortak iyi tesis etmenin tesindeki meselelere ilikin bir hal almak durumun
dadr: Gndelik hayatn meselelerinde neyin iyi/kt doru/yanl olduuna

59
Dou Bat

dair k tutmak; bunu yaparken zneler aras sorumluluu salayc veya


nleyici etkenleri aydnlatmak politik teorinin birincil grevi olmaldr.
Bu anlamda, politik teorinin grevi, politik felsefeninkinden farkldr:
Politik teori, gndelik hayattaki politik eylemi ve bu eylemi gdleyen etik
etkenleri aklar, zm nerir. Politik felsefe ise 'politik' olan her mesele
hakknda aklayc fikirler yrtr, buradan ideal olan kurmaya ynelir. Bir
baka deyile, Amold Brecht'in ( 1 963 : 1 5) iaret ettii anlamda, teorik ve
felsefi olann her ikisinde de 'aklama' (explain) esastr; ama teori baz
eyleri, felsefe her eyi aklamaya gayretlidir. Ayn ekilde, politik eyleme
dair, politik teorinin ksmi, felsefenin total bir aklama isteinden sz edile
bilir. Fakat, politik teori etik boyut kazanmak durumundaysa, ister istemez
felsefi olan iine almak, o dorultuda aklamalar ksmilikten kurtarp, ge
niletmek zorundadr. stelik, risk toplumunun zellikleri dikkate alnd
nda, bu zorunluluk kendini daha ok hissettirir.
Modemite balamnda dnldnde, politik teorinin ksmi kalmamas
gerektiinin nemli bir gerekesi daha belirir: Akln "hesaplayc ve yasa ko
yucu abalaryla ahlaki meselelerin zlemeyecei, insanln ahlaki yaa
mnn garanti altna alnamayaca" (Bauman, 1 998: 298). Dolaysyla, poli
tik teori gndelik hayatn ayrntlarna inerek birey dzeyinde akln hesapla
yc ve yasa koyucu yanlarnn tesine uzanmak; br yandan insanl top
lum dzeyinde ahlaki (etik) meselelerinin nasl zlmesi gerektiine ynel
mekte ykml grnmektedir.
Modemite, toplumsal (politik) dzenin yasalarnn akl yoluyla kefedile
bilir olduuna dair bir iddiay yanstmaktayd. Akla tannan bu arasallk,
son tahlilde zneyi dlayc bir ynde alt ve neredeyse sosyo-politik fe
nomenleri insanszlatrd. Bu adan, politik ile etik olann birlemesi, sa
dece sz konusu insanszlatrmay geriye dndrmeyecek, akl da arasal
lktan kurtarp, asli fonksiyonuna kavuturacaktr.

KAYNAKA
Z. Bauman ( 1 997): Modenite ve Holocaust, ev. S. Sertsabibolu, stanbul.
Z. Bauman ( 1 998): Postnodern Etik, ev. A. Trker, stanbul.
U. Beck ( 1 996): Risk Society. London, reprinted.
A. Brecht ( 1 963): Politica/ Theory, New Jersey, Third Printing.
A. idem ( 1 997): Bir nkfn Olarak Modernie, stanbul.
S. Had ( 1 996): The levinas Reader, Oxford.
S. Z. Hnler ( 1 997): ki Adalet Arasnda, Ankara.
J. Mulhall-A. Swift ( 1 996): liberals and Comnunitarians, Oxford, Second Edition.
Z. Rengger ( 1 995): Political Theory, Modernity and Postmodernity. Oxford.
L. Strauss ( 1 988): What is Political Philosophy?, Chicago.

60
GN BUHARLAMASI:
ETHICA
Efkan Bahri Eskin

Descartes'n, Yaratcnn varlna ilikin getirdii kantlar bizatihi kendini


de yeterince tatmin etmemi olmal ki o "Bir nkarc Yaratcy inkar edecek
olursa bilmeli ki kuusuna nesne olabilecek daha ncelikli olgular bulun
maktadr" diyerek inkarcnn ontoloj ik gvenlik duygusunu tehlikeye d
rp, ayaklarn yerden kesmek ister: "Son olarak eer ortaya koyduum ne
denler tarafndan Tanr'nn ve ruhlarnn var oluu konusunda inandrlm
olmayanlar varsa, belki de kendilerine onlar konusunda inanca verilen tm
baka eylerin -rnein bir bedenleri olduunun, ya da yldzlarn ve bir dn
yann varolduunun- daha az pekin olduklarn bilmeleri gerekir. nk,
geri bu tr eyler konusunda onlardan kuku duymay bizim iin bir tr a
rlk olarak gsterecek moral (Klgsal) bir inancmz olsa da, gene de, meta
fiziksel (kuramsal) bir pekinlik sz konusu olduu zaman uykudayken ayn
yolda bir baka bedenimizin olduunu imgeleyebileceimiz ve ortada yle
eyler yokken baka yldzlar ve bir baka dnyay grebildiimiz gibi bir
gzlem varken tam bir inancmzn olmamas iin yeterince neden olduunu
batan yoksun olmadka hi kimse yadsyamaz. nk dlerdeki dnce
ler sk sk tanklk durumundakilerden daha az ve diri ve kesin deilken,
ikincilerin deil de onlarn yanl olduklarn nasl biliriz? Ve geri en iyi
kafalar bir sorunu diledikleri denli inceleyebilecek olsalar da, Tanr 'nn va-
Dou Bat

roluunu varsaymadklan srece bu kukuyu giderecek yeterli bir neden


bulabileceklerine inanmyorum." 1
Bu noktadan hareketle Descartes yorumcular, Tanr ' nn varln kabul
ederek Descartes'n solipsist olmaktan kurtulduunu belirtirler. Tanr d
dnyann ve onun salam bilgisinin gvencesidir. Tanr 'nn varl Descartes
felsefesinin temeli olup kaldrldnda sistem tamamen ker, denmitir. 2
Btn bu yorumlar doru olmakla beraber bu felsefeyi dnyeviletik
teolojik bahislerin savunusunda belirgin bir utangala sahip olan Kant' n
felsefesini dnyeviletirmekten kimi ynleri gz nne aldnda daha ko
laydr. nk dnyann varlnn ontolojik srekliliini gvenceleyen olas
kimi kantlar ortaya atmak ve btn bunlar yaparken dnyada kalmak mm
knken, Kant'n Hristiyan metafizik geleneine bal numen ve ona dayanan
zgrlk dncesini ve fenomenleri kalplayan zel (nesnel) kategoriler
anlayn iddia edebilmek iin Tanrsal gvenceden baka hibir dayanak
yoktlr. Kant' n ahlak anlayndan her ne kadar sekler bir etik dizge geliti
rilebilecei dnlse de bu imkanszdr. nk Kant'n kategorik imperatifi
Hristiyan ahlakndan soyutlanm formdan baka bir ey deildir.
Descartes'tan Kant'a idealist izgi, byk lde akli olarak temellendir
me abas iinde olduu gelenek tarafndan temellendirilmi olsa bile hibir
ekilde ilkel bir materyalizmle kyaslanamaz. Bu kyaslanamazln akl
ndan doan bilintir ki, daha sonra gelen materyalist kkenli filozoflarn
temkinliliine yol amtr. R. Garaudy'nin deyimiyle, "Marksist maddecili
in asl deeri, maddecilii, sanki Kant, Fichte, Hegel yaamamlar gibi ele
almamasndadr. "3
Marx'a gre gerekiliin anlam, incelikli idealist izgiyle kartlamak
deil onun sylediini temellk ederek onu amaktr. Marx'ta, Feuerbach
etkisiyle, Descartes Tanr dncesi yerine ikame edilen "insan'',
Gramsci'nin ii ileri gtrp tpk Descartes felsefedeki gibi dnyevi varl
n ve bilginin teminat olan Yaratcnn yerine geirilmi tanrlam insan
deildir. Marx iin, dnya insan olmadan da dnyadr, ham, ilenmemi
yapsndan bir ey kaybetmez ve varl konusunda kanta ihtiyac yokmu
gibi grnr: "Nesnel hakikatin, insan dncesine atfedilip atfedilemeyece
i sorunu, bir teori sorunu deil, pratik bir sorundur. nsan hakikati, yani
dncesinin gerekliini ve gcn, bu dnyaya aitliini (Disseitigkeit) pra-

1 R. Descartes, Sylem Kurallar Meditasyon/ar, i dea Yay. ev. Aziz Yardml, stanbul 1 996, s. 35-

36.
2 Necati ner, insan Hrrriyei, Vadi Yay. Ankara 1 995, s. 36.
3 R. Garaudy, Marks in Anahtar, Bilgi Yay. ev. Ahmet Taner Klal, stanbul 1 975, s. 94.

62
Efkan Bahri Eskin

tikte kantlamaldr. Pratikten yaltlm bir dncenin gereklii ya da ger


eksizlii konusundaki tartma, tamamyla skolastik bir sorundur.'.4
Gramsci ise byk lde idealist izginin etkisi altnda, Marx 'tan farkl
olarak insan kavramn Descartes felsefedeki sreklilie ve nesnellie im
kan veren Yaratc yerine hibir deiiklik yapmadan olduu gibi koydu.
"Metafizik materyalizmdeki nesnel kavramyla, insann dnda bir nesnelli
in varl anlatlmak istenir gibidir; fakat insan olmasa da bir gerekliin
var olacan ileri srmekle ya bir mecaz yaplmakta ya da bir eit mistik
lie dlmektedir. Biz gereklii insana oranla bilmekteyiz: nsan olu ha
linde, bilin ve gereklikte olu ha!inde olduuna gre, nesnelliin kendisi de
bir olutur."5 Ve Gramsci yle devam eder: "Bu arada Bertrand Russell'n
kk bir kitabndaki (Felsefe Sorunlar) rnei de hatrlamak gerekir.
Russell, aa yukar yle demektedir: "nsann yeryzndeki varl olmak
szn Londra ve Edinburgh'un varolduklarn dnemeyiz: ama bugn biri
kuzeyde, teki gneyde olmak zere, Londra ile Edinburgh'un bulunduu
uzaydaki iki noktay dnebiliriz." Buna yle kar klabilir: "nsann
varl dnlmeden dnmek diye bir ey olduu dnlemeyecei gibi,
genel olarak herhangi bir olay ya da bir ilikiyi ancak insann varolmas
lsnde dnebiliriz. nsan olmazsa Kuzey, Gney, Dou, Bat ne ifade
eder?"6
Gramsci'nin bu Russell eletirisi, doru ve/veya kendi dnya gr a
sndan doru olduunu deil, sadece Russell'n inanlmaz samalkta rnek
ler verdiini kantlar. Daha ortodoks eski bir Marx, eski yorumlarndan
birinde bu sylenenlerin birer arptma olduunu hakl olarak bildirir: "Bu
davran, sonunda, kart terime varmak iin insandan (insann bilgisinden ya
da aksiyonundan) hareket etmekten baka bir ey deildir. Bylece madd'ilik
ancak zihne ballnda gereklik kazanabiliyor. Buradaki btn kurnazlk,
tecrbe kelimesinin ak olmayan bir anlamda kullanlm olmasndan do
maktadr.
"Madde insan tecrbesine hibir yerde bulunmuyor demek ya da bir
bedahat tekrarlamak ya da sama bir dnce ileri srmektir.
"Maddenin bilgisi sz konusuysa bir bedahat, maddenin varl sz
konusuysa bir samadr bu.
"Marx' n, bence, fikirler dnyas insan zihninde eviriye uram ve
transpoze edilmi maddi dnyadan baka bir ey deildir" szne Sartre u
aklamay veriyor: "Ve maddi dnya, insan praxis'ini kendi z dilinde yani
atalet terimleri iinde eviriye uratm ve bakalatrmtr diye eklemek

4 K. Marx F. Engels, Alman deolojisi, Sol Yay. ev. Sevim Belli, Ankara 1 992, s. 24.
5 Gramsci, Hapishane Defterleri, Belge Yay. ev. Adnan Cemgil, stanbul 1 986, s. 1 68.
6 Gramsci, a.g.e. s. 1 6.

63
Dou Bat

artyla ' Marx' n yukardaki dncesine katlrz." Daha ilerde dncesini


yle belirtiyor, "Toplumsal olgular, btn eyann toplumsal olgu olduu
lde eyadr". Ksacas Sartre, maddelemi pratikten baka ey olmayan
ilenmi maddeden istekle sz ayor. Ama insan aksiyonu dememi mad
deye gelince, onun hibir gereklii yoktur. Bu madde, gerekleecek fiillere
bir postulat hizmeti grr." 7
phesiz yukardaki Garaudy'nin Sartre ve Gramsci gibi varl bilgiye,
bilgiyi de zneye eken idealist eilimli filozoflara ynelttii eletiri tart
labilir. Ama ancak sz konusu olan Marx'n doru okunmas ise Gramsci'nin
bile bile Marx ' yanl okuduu kesindir. Bununla beraber, zgr tutumun
dan kaynaklanan, kimi ilgin dnceleri dile getirebilmitir. Ona gre d
dnyann varlnn, halkn bilin dzeyinde kabul grmesinin nedeni aslnda
dindir: "Halk tabakalarndan gelen okuyucular, d dnyann nesnel olarak
varl sorunu diye bir problemin ciddi olarak ortaya konabileceine inan
mazlar. Sorunun bu biimde ortaya konulmas Gargantua'ya yakr kahka
halarn kopmasna yol aar ve bu kahkaha frtnasn dindirmekte mmkn
olmaz. Halk d dnyann nesnel olarak gerek olduuna inanr ve problemde
bu noktada ortaya kmaktadr: Bu inancn kkeni nedir ve nesnel olarak
bunun bir eletirel deeri var mdr? Bu inanc benimseyenler dine kar ka
ytsz olsalar bile aslnda bu inancn kkeni dindedir. nk btn dinlere
gre Tanr insandan nce dnyay, doay, evreni yaratmtr ve bundan
tr de insan, dnY,fY hazr ve deimez biimde tamamlanm, tescil
edilmi olarak bulur. Bu inan kamusal dnn sarslmaz bir verisi haline
gelerek, din duygusu snm ya da olsa bile ayn kuvvette yaamaya devam
eder."8
Gramsci'nin bu sylediklerinde apak bir eliki vardr ve o da udur:
Felsefeye yabanc bilin dzeylerini temsil eden halk, hem dnyann varl
sorununu gln bulmakta, hem de balangta sanki Pascal, Decartes ya da
Gazali gibi kukucu bir ekilde, varl ve sreklilii Akn Yaratcyla
gvencelenmi bir evrende yaadna inanmaktadr. Oysa ak ki halkn
dnya anlay naif realizme dayanr ve sradan Hristiyan bilinci ne kadar
sofu olursa olsun Descartes'n felsef/teolojik anlayn inandrc bulmad
gibi kendi tutumundan ok daha dindarca olan bu yaklama bir anlam bile
veremeyebilir. Bu bakmdan halkn d dnya sorunu diye bir sorunu yoktur,
d dnyann varl kendiliinden ak bir olgudur, dinle deil halksal sa
duyuyla temellendirilir. Szgelimi misket oynayan ocuklar misketlerin
kendi varlklarndan bamsz nesnel olarak varolduunu pekala bilirler. Bu

7 R.Garaudy, Jean Paul Sartre ve Marxisme, Sosyal Yay. ev. Selahattin Hilav, stanbul 1 962, s. 22-
23-24.
8 Gramsci, a.g.e. s. 1 6.

64
Efkan Bahri Eskin

bilgi dini inanca, felsefi gre dayanmaz, bu dzeyde ocuklar dpedz


materyalisttirler. Bu, gerekliin Marx' n deyimiyle sezgiyle (Anschauung)
kavranma biimidir.
Gramsci 'nin dnceleri yanl olmakla beraber kimi doru dnceleri
artrmaktadr. Bu doru dnce, dini nesnelliin tarihi alanda, toplumsal
ruhsall yaplandran varln iaret eder. Dinle, nesnellik arasndaki bu
iliki, kamusal bilinte, d dnya ve onun matematiksel fiziin yntemiyle
elde edilen pozitif bilgisi alannda deildir. nk bu bilgi metafizik temele
sahip olmadan da ksmen de olsa doru olduunu pratiiyle kantlamaktadr.
Hegel'in "akli olann gerek" olduunu sylemesi, erken dnemlerde tasa
rmlanan bir teknolojik varln, nesnelerin ve nesne bantlarnn i mant
na nfuz ederek, gelecekte olabilecei dncesini kapsar ve bu alanda
sekler olarak kavranabilir. Asl sorun bu deildir. Asl sorun ahlaki olann
Tanrsz bir dnyada teorik olarak kavranamazlndan ve pratik olarak
tutunamazlndan domaktadr.
D dnya sorunu, filozofun masasnn varolup olmamas sorunu, odadan
dar tap, teki insanlarn ilgili alanna ulaamazken, ahlakn dnyas byle
deildir. Ahlakn dnyas tedirgin, buharlap yok olmaya eilimlidir. Hatta
tepeden trnaa aknla gmlm bir tanr krallnda bile, insan tek ken
disiyle babaa kaldnda etik olan reddetme imkanna sahip olabilecektir.
Onun varln reddedebilecei gibi, varln kabul edip reddedebilir de.
Etikle, Tanr ilikisi ikisinin de ayn blgede durmasndan doar. Biri iin
akl yrtme ne ise teki iin de yledir. Biri iin kantlar, kantmslar varsa,
dieri iin de vardr. Birinin seimi zgrlkse, tekinin de yledir.
Hristiyan din dili, Bat dnyasnda sa'dan sonra dile sirayet etmi by
lece onun ahlaki/insani boyutunu yaplandrmtr. Dnyeviletirilme denen
sre, din dilinin dilden giderek daha fazla sklmesiyle, kltrde olutur
duu, kavramsal ilikiler zincirinin zlmesi ve meruiyetin tedrici olarak,
farkl dnyevi kavramsal ilikilere akmasdr. Mesih'in "size hakikati syle
yeceim ve hakikat sizi zgrletirecektir" dediinde zgrlk, retinin
iaret ettii varlk bilimsel, ahlaksal ve metafizik hakikat dncesine bal
lkla kazanlan zel bir zgrlktr. Hegel zgrlkten bahsettiinde Hristi
yan arka plan devrededir. "Tinin tz zgrlktr. Tinin tarih srecindeki
erei bylece sylenmi oluyor: znenin sonsuz deer kazanmasn ve bu
sonsuzluun bilincine varsaymasn salayacak genel ereklere sahip olmas
dr. "9
Dnyevi/rasyonel olarak ahlak temellendirme giriiminin temel sorunu
udur: Ahlakn geometrik bir ekilde ortaya konabileceini varsaydmzda,

9 F. Hegel, Tarihte Akl, Kabalc Yay. ev. nay Szer, stanbul 1 995, s. 66.

65
Dou Bat

bu geometrik anlayn dna tamadan, eer bu ahlak kabul edersek asla


ahlakl bir ey yapm olmayz. Aknlk budur. Aknlk, ahlak hem tuhaf
bir ekilde evrensel logos olarak kavrayan rasyonalizmin hem de tmevarm
sal menfaat temellendirmesine giden empirisizmin tesinde aramaktadr.
Modem dnyann balang evrelerinden gnmze geliimi dnld
nde, insana ilikin temel deiimi, ". . . kimi tarihiler insan bilincinin
"theoria"dan "praxis'e, "sciennia comtemplativa"dan "scientia activa et ope
rative" ya dndrlmesi, bunun insan doa karsndaki bir seyirci olmaktan
karp doann efendisine dntrmesi" 10 olarak betimlemilerdir. Episte
moloji, eer kltrn hem bilinalt 1 1 hem de gitgide kendi bilincine varan
eilimi olarak anlalrsa, o zaman modem Bat tarihinde ana gvdeyi poziti
vizmin oluturduu grlecektir. Kimilerinin inand gibi olgucu anlayn
gitgide daha fazla eletirilmesi onun ld ya da ecelinin yakn olduu an
lamna gelmez. Tam aksine dnyann znesizletirilmesi onun baarya ula
tn kantlar. "Niin" sorusunu sormaya yanamamas, pozitivizmin znesiz
bir dnya arzusu nedeniyledir. "Nasl" nesnelerin i mantna ynelik bir
soru kipidir, bununla o etik olann alanna girer ve onu zer. Dnyay tasa
rmladnda tek boyutlu olarak kavrar. "nsan", "yce" ya da "kutsal" ola
nn bu soylu igd karsnda ayrcal yoktur.
A. J. Ayer yle yazar: "Trel deney grnglerini ve bunlarn nedenle
rini betimleyen nermelerin, ruhbilim ya da toplumbilime verilmeleri gere
kir. Trel erdem tleri nerme deildir, bunlar, okuyucuyu belli trde
eylemde bulunmaya zendirmeyi amalayan nlem ya da buyruklardr." 1 2
Ve Reichenbach: "Psikolojik adan baklnca, ahlaki buyruu, kendimiz
iin olduu kadar bakalar iin geerli bir dev duygusuna bal istensel bir
eylem diye niteleyebiliriz. rnein muhta kimselere yardm etmeyi hem
kendimizin hem de bakalarnn devi saymaktayz. Ahlaki olmayan baka
istensel amalar sz konusu olduunda bylesine bir dev duygusuna tank
olmamaktayz. Bir kimse mhendis olmak istiyorsa, bu amac bakmndan,
ne onun kendisinin, ne de bakalarnn byle bir dev duygusu altnda ol
duu ya da olmas gerektii sylenebilir. Moral buyruklar tm dierlerinden
genel dev duygusu ayrr.
"Moral istenlerin bize ikinci dereceden istenler, dev duygusunun ifa
desi olarak grnmelerini nasl aklayabiliriz? Bana kalrsa bunun akla
mas udur: Bu istenler, iinde yaadmz toplumca bize yklenmektedir;
baka bir deyile, bunlar aslnda toplum istenleridir. Onlarn kiiler st

1 0 Alexandre Koyre, Kapal Dnyadan Sonsuz Evrene, dea Yay. ev. Aziz Yardml, stanbul, 1 998,
s. 5 .
11
M. A. el-Cabiri, Arap Aklnn Oluumu, z Yay. ev. brahim Akbaba, l st. 1 997. s .52.
12
A. J . Ayer, Dil, Doruluk ve Mantk, Metis Yay. ev. V. Hackadirolu, stanbul 1 984, s. 97.

66
Efkan Bahri Eskin

onuru da bu kkenden kaynaklanmaktadr. Moral karar verirken kendimizi


bizi aan bir eye baml duymamzn da nedeni budur. Psikoloj ik olarak bu
kkeni doal saymamz gerekir. almay, ldrmeyi, vb. eylemleri yasakla
yan kurallarn konmas, toplumun sreklilii iin zorunluydu. Kuaklar gelip
getike bireyler bu kurallara koullanmaktayd; stelik eitim kurumlar bu
koullanmay, zellikle pekitirme yolunda etkinlik gstermitir. Moral buy
ruklara kendimizi muhatap saymamzda bu nedenle alacak bir neden yok
tur. dev duygusu moral amalarn bir zellii saylyorsa, bu gr, moral
amalarn bir otorite eliyle (bu otorite baba, retmen ya da dpedz toplum
sal bask olabilir) bize aland gereini yanstmaktadr." 1 3
Descartes'tan beri gelen ikicilii en radikal aamaya tayan Wittgenstein,
Tractatus 'unda etik olana gelinceye dek szcn gerek anlamyla bir ma
kine olarak alr. Resim kuramnda tpk bir kamerann ektii vahetten,
insan gibi dehete kaplmasnn beklenemeyeceini, bu beklentinin sama
olduunu bildirircesine olgucu izgide ilerler. Bu dzeye dek makine, insani
olann ayrdnda deildir ve sulamalar alglayamayacaktr bile. Etik olana
gelindiinde artk alg kutusu insanlamaya balar ve dnyay kendi rengine
boyar. Wittgenstein eer makinelie devam eder, etii akn olarak
kavramazsa insan olamayacan dnr. nsani olan etik bir ve ayn eydir.
Ve eer etik aknlyla deil ama olgusal tabanda kavranrsa makine o
zaman hibir ekilde insanlaamayacaktr. Ayer ve Reichenbach gibi anali
tikiler bunun farknda olamadlar. Onlar pratik yaamlarnda insandlar ama
teorilerinin mantksal varglarna tandklarnda birer makinaydlar. Olgu
culuk insann makinalatrlmasdr dendiinde bu .yarg asla benzetme deil
dir. Ancak fiili durumda kimse tamamen makine deildir ve bu yzden hi
kimse pozitivist deildir.
Aknlk bulutunun dnyay terk etmesinden ve aralarndaki mesafenin
iki gezegen gibi almasndan, plak dnyayla giderek daha fazla babaa
kalmamzdan beri, tuhaf bir ekilde aknln bilincine varabilme imkan da
domaktadr.
Wittgenstein bunun farknda olan bir dnyalyd dnyada kalmasna ra
men. O yle der. "Betimlediim her yer dnyann iindedir. Tam dnya
betimlemesinde asla bir etik cmle bulunmaz. Bir kanl katili betimlesem de
etik olan hibir ey durumudur."
Schlich, teoloj ik etikte iyinin z hakknda iki kavray olduunu
sylyor. Daha yzeysel anlam vermeye gre iyi, Tanr onu istedii iin
iyidir; daha derin anlam vermeye gre iyi, iyi olduu iin Tanr iyiyi ister.

13 H. Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Douu, Remzi Kitabevi, ev. Cemal Yldrm, stanbul
1 993. s. 1 90.

67
Dou Bat

Bana kalrsa birinci kavray daha derin kavraytr. Tanr 'nn buyruu iyidir.
nk bu kavray, o "niin" iyidir'in her bir aklama yolunu kesiyor; tam
yzeysel, rasyonalist kavray olan ikinci kavrayn iyi olan eyi bir de
"sanki" temellendirebilirmi gibi yapmasna karn.
"Birinci kavray, iyinin znn olaylarla hibir iliii olmadn ve
buna gre hibir cmle ile aklanamayacan aka sylyor. Eer anlat
mak istediin eyi tamamen dile getiren bir cmle varsa, o cmle udur:
Tanr 'nn buyruu iyidir." 1 4

14 Akt. mer Naci Soykan, Felsefe ve Dil, Kabalc Yay. stanbul, 1 995, s. 387.

68
KANT'IN AHLAK(LG)N
METAFZG ADLI yAPITINDA
ETN TEMELLENDRLMES
Arslan Topakkaya

Kant etiinin ana hatlarn ve temellendirilmesini incelemeye alacamz


bu kk incelemede kendimizi Kant' n ahlfk felsefesini gelitirdii temel
yapt olan 'Ahlfk(ili)in (tre'nin) Metafizii' (Die Metaphysik der Sitten)
ile snrl tutmaya alacaz. Kant ahlak felsefesini gelitirirken kendisini
sadece bu yaptla snrlamaz, bu konuyla ilgili dncelerini genel bir ahlaki
ilke kurmaya alt Grundlegung zur Metaphysik der Sitten adl yaptta,
pratik ve teorik akl arasndaki ilikiyi inceledii Pratik Akln Eletirisi'nde
(Kritik der praktischen Vemunft)'', ayrca akl ile inanmay konu alan Saf
Akln Snrlar erisinde Din (Die Religion innerhalb der Grenzen der
blossen Vemunft) adl yaptlarnda da ilemektedir. Fakat dierlerinde ele
anlan ahlak felsefesi ile ilgili konular inceleyeceimiz kitaptaki dncelerin
tekrardr.
Kant'ta ahlfkilii temellendiri:e abas ahlfk felsefesinin temel sorusu
olan ' yi'nin nasl belirlenecei problemi ile balar. Kant' a gre yeryznde
ve evrende mutlak anlamda bir ' iyi istek' ya da ' iyiyi isteme' sz konusu
dur. 1 Kant'n ahlfk felsefesinde iyinin ne olduu sorusu mutlak anlamda

' Arslan Topakkaya, Freiburg niversitesi Felsefe Blm.


1 Bkz. !. Kant: Schrifien zur Ethik und Religionsphilosophie. Werke. Cilt 6. (yaymlayan:W.
Weischedel), Darmstadt 1 966, s. 1 8.
Dou Bat

iyiyi kapsamakta, iyinin insanlar arasndaki ilikilerde geerli olan izafi de


eri kastedilmemektedir. "Akl, aka, hkm karma yetenei ve ruhun
cesaret, kararllk ve srarclk gibi sempatik zellikleri phesiz baz bak
alarna gre iyi ve istenilen bir eydir; fakat bunlar iyi istek (niyet)-gute
Wille- olmad taktirde ayn derecede zararl ve kt olabilirler."2 Bu
cmlelerden hareketle Kant u tespitte bulunur: "yi istek bir eyi etkiledi
inden veya herhangi bir amacn gereklemesine yardmc olduundan do
lay deil, bizzat istemeden dolay yani kendiliinden iyidir."3 Burada
aklanmas gereken ve problem olarak karmzda duran ey, iyi istemenin
niteliinin ve yapsnn ne olduudur. Kant'a gre iyi isteme, bireyin kendi
isteklerinin arkasndaki maksimi genel geer bir kanun yapma arzusunun
olduu her yerde mevcuttur.4 Genel geer kanun insan isteklerinden bamsz
olan metafizik! bir alemde olmayp tersine burada yaayan ve burada olan
bireyin dncelerine gre ekillenmektedir. Bu anlamda kategorik imperatif
iyi istemin tanmlanmas olarak anlalabilir.
Kant, istemenin bamszln ahlakiliin (Sittlichkeit) ilkesi olarak g
rr. 5 Kant ahlak kanununun geerliliine dair bir kant sunmad gibi; onun
geerliliini ispat etmeyi de denemez. "Ahlak kanununun objektif geerlilii
ne tmdengelimle, ne teorik uralarla ne de ampirik adan desteklenmi
aklla ispat edilebilir."6 O kendi geerliliini bizzat kendi iinde tar.
yi isteme dorudan doruya insan zgrl ile ilgilidir ve onlar kar
lkl olarak birbirlerini tamamlarlar. Ancak zgr olan insan iyi isteme sahip
olabilir. zgrlk kavram sayesinde insan kendisini tamamen farkl bir
dzen ve ilikiler yuma ierisinde grr. zgrlk dncesi insan sadece
istekler ve meyiller peinde koan varlk olma durumundan kurtarmaktadr.
Kant' a gre zgrlk dncesi istee bal olarak kabul edilmi olmayp
insan olmann bir zorunluluudur. Saf akln eletirisinde Kant zgrlkten
postulat yani pratik anlamda bir gereklilik olarak sz eder. nsann ahlaki
dnmesi ve ahlaki davranmas zgrln pratik anlamda bir zorunluluk
olarak ortaya kmasna sebep olmaktadr. nk ahlakiliin mmkn olma
snn tek art zgrlktr. Fakat zgrln kendisinin nasl mmkn ol
duu sorusunun cevab yoktur. "Akl zgrln nasl mmkn olduu soru
suna cevap aramaya baladnda kendi snrlarn oktan am durumda
dr."7 zgrlk ispat edilemez, o daha ok savunulmak zorundadr. 8 zgr-

2 A.g.e. s. 1 8.
3 A.g.e. s. 19.
4 Bkz. a.g.e. s. 28.
5 Bkz. a.g.e. s. 74.
6 A.g.e. s. 1 6 1 .
7 A.g.e. s. 96.
8 Kr. a.g.e. s. 96.

70
Arslan Topakkaya

lk dncesi bu anlamda keyfi bir kabul olmayp ahlaki adan


temellendirilmi bir kabuldr. Negatif anlamda zgrlk doal zorunluluk
lardan bamsz olmaktr. Bu doal zorunluluklar yle zorunluluklardr ki;
onlardan her biri kendilerini oluturan sebeplerce tekrar irca edilebilir. Me
sela eilimler doal zorunluluklardan biridir, bunlar d nesneler tarafndan
harekete geirilir ve bir anlam kazanrlar. Tutku, korku ve ak temelde bire
yin ocukluundan beri sahip olageldii dier insanlarla ilikilerinin bir so
nucudur. Pozitif anlamda zgrlk ise insann kendisini kendi yasa anlay
na gre belirleyebilmesidir. Bamszlk bu anlamda bireyin keyfi bir e
kilde kendi kendisine sahip olmas deil, aksine kaynan genel kanundan
ve ilkelerden alan akln birey zerindeki egemenliidir.
stemenin (Wille) zerklii ahlakiliin temel ilkesidir. Bu ilke imperatif
karaktere sahiptir nk insan her zaman zorunlu olarak iyiyi istemez. Kant
bundan dolay kategorik imperatiften sz etmektedir. Ahlakiliin belirlen
mesi ve temellendirilmesinin tek yolu kategorik imperatiften kaynaklanan iyi
istemedir. Etik asndan burada nemli olan bireyin iyi isteme devinin
ortaya kmasdr. dev kavram gnmzde daha ok zorlama, otorite,
bask altna alma ile .ilgili dnceleri akla getirmesine karn; bu kavramn
geleneine bakldnda tamamen farkl bir anlam ile karlalmaktadr.
Byle bir gelenekte dev daha ok bireyin kendi kendini sorumlu klmas
anlamna gelmektedir ve Kant'n da bu kavramdan (Pflicht) kastettii budur.
"dev (vazife) -Pflicht- insann ahlaki-manevi bir dzende yaamasn ve
kendi zgrln gerekletirebilmesini mmkn klan bir insani tavr ola
rak anlalmaktadr."9 Bireyin kendi davranlarn iyi istence gre dzen
leme isteinin olmad bir yerde ahlakilikten sz etmek mmkn deildir.
Pratik anlamda zgrlnn farkna negatif zgrlk sayesinde, yani isel
eilimlerin ve doal zorlamalarn etkisinde kalmayarak varan bir insan kate
gorik imperatifn aracsz olarak bilincindedir. Bu dorudan sahip olu, d
ardan hibir zorlama olmadan insann kendi kendisine koyduu zorunluluk
da (Sollen) insann kendisini zgrlk kavramyla ilikilendirmesinden kay
naklanmaktadr. Kant zgrl ahlak kanununun varlk temeli (ratio
essendi) olarak grrken; ahlak kanunu da zgrln bilgi temeli (ratio
cognosendi) olarak grr. 1 0 nsann ahlak kanununa boyun emesi onu kanu
nun tebaas snfna sokmasna karn; insan kendi deerinden bir ey
kaybetmez nk bu kanunun asl sahibi ve onu ortaya karan da kendisidir.
nsann bir ahlak kanununa tabi olmas onu bir kle yapmayaca gibi o ka
nunun birey tarafndan kabul edilip uygulanmas onu efendi yapmaz. "nsan

9 Schwartliinder, J.: Verantwortung. Handbuch philosophischer Grundbegriffe, (yaymlayan. Yon


Hermann Krings). Studienausgabe Cilt 6. Mnchen 1 974, s. 1 578.
10
Bkz. Kant, a.g.e. s. 1 08.

71
Dou Bat

her iki durumun birlemesiyle insandr. nsan ve ahlaki davranan bir varlk
olarak ben ne bir kle ne de bir efendiyimdir. nsan kendi kiiliinde her iki
sinden de izler tar."1 1 Bu anlamda pratik zgrlk yaln soyut bir ey deil
dir. nk ahlaki eylemi mmkn klan bu pratik zgrlktr.
Kant'n ahlak felsefesinin temelini kategorik imperatif oluturmaktadr.
nk o ahlakiliin temel prensibidir. Kant'a gre kategorik imperatifri iki
grevi vardr. Onun fonksiyonlarndan birisi ahlaki hkm ve karmlarda
(Dijudikation Prensibi) bulunmayla ilgilidir. kinci fonksiyon bireyi ahlaki
davranmaya iten kanunun, o ahlaki eylemin temel sebebi olarak grlmesi
dir. Kant yorumcular 1 2 bu kanunun bizzat kendisinin deil kanun bilincinin
ahlaki eylemin sebebi olduu grn hakl olarak dile getirmektedirler.
Kant bilindii zere kategorik imperatif hipotetik imperatiften ayrr. Hi
potetik imperatif, yetenekliliin artlar, nceden belirlenen amalara ula
maya yarayan teknik emirler ile insan mutlulua gtrecek pragmatik emir
ler ve akllla dair tavsiyeler olmak zere ikiye ayrlr. 1 3 Hipotetik mperatif
tam olarak gnmzde arasal akl diye nitelediimiz kavrama karlk gel
mektedir.
Kant davranlar insann o davrann sonunda herhangi bir pratik ama
gdp gtmediine gre 'greve uydurulan eylem' ve ' grevden doan ey
lemler' olmak zere ikiye ayrr. 1 4 Bir eylem ancak kendi znde tad
doruluun ama edinilmesi sayesinde ahlakilik vasfn kazanabilir. Buna
karn pragmatik kayglarn kiisel karn n planda olduu eylem ahlakilik
niteliini kazanamaz. Birtakm yaptrmlara maruz kalma korkusuyla ortaya
kan eylemler de ayn ekilde ahlaki saylamazlar. Kategorik imperatifin
sosyal fonksiyonu insanlarn birlikte yaamalarn mmkn klmak ve bunu
olduunca optimal hale getirmektir. Bu anlam daha da ak hale getirmek ve
anlalr klmak iin Kant kategorik imperatifi ayr formlle ifade etmeye
alr. Bu formller pratik-objektif olmaktan ziyade subjektiftirler. 1 5 Kate
gorik imperatifin temel formln Kant yle dile getirir: "yle bir maksime
gre davran ki, senin bu davrannn altnda yatan ilke ayn zamanda genel
bir yasa (ilke) olsun."1 6 Bu temel forml tekrar alt formlle ifade edilir.
Bunlardan birincisi Kant tarafndan yle dile getirilir: "yle davran ki dav
rann arkasndaki maksim genel tabiat kanunu olsun." 1 7 Burada kastedilen

11 Liebruck5, B. Erkenntnis und Dialektik, Den Haag 1 972, 5. 365 vd.


12 ' '
Bkz. Beck, L. W. Kant5 Kritik der prakti5chen Vernunft , Mnchen 1 974, 5. 208 ve Funke, G.:
Achtung firs morali5che Ge5etzt', Kant-Studien 65 ( 1 974), 5. 54.
1 3 Kr. Kant. a.g.e. 5. 49 vd.
1 4 Bkz. a.g.e. 5. 22 vd.
s Bkz. Ludwig, R.: Kategorische Jmperativ und Metaphysik der Siten. Frankfurt, 1 992, 5. 79.
1 6 Kant. a.g.e. 5. 5 1 .
1 A.g.e.

72
Arslan Topakkaya

doa kanunu ontolojik bir dzeni ifade etmeyip sadece maksimin genelle
mesi iin gerekli olan katl ifade etmektedir. kinci forml temel ama
formldr ve yle ifade edilir: "yle davran ki davranlarnda insanl
hem kendi ahsnda hem de bakalarnn ahsnda hi bir zaman bir ara
olarak kullanma, o devaml amacn kendisi olsun." 1 8 nc forml insan
otonomisi ve onun bizzat kendisinin ama olmas (Zweck an sich) ile ilgili
dir. "Her trl gayenin subj esi bizzat kendisi ama olan akl sahibi varlk
tr."1 9 Bu nc forml ikinci formlde dile getirilen genel ilkenin iinin her
bir insann bizzat kendi balarna bir ama olduu tespitiyle doldurulmasdr.
nsann bizzat amacn kendisi olmas ve onun zerklii gr Kant'a gre
ahlakiliin en yksek ilkesitii oluturmaktadr. 2 Kant'n ortaya koyduu bu
genel ilkeler sk sk yanl anlalmalara meydan vermi ve bu ilkeler yaln
formalite olarak grlm ve tenkit edilmitir. 2 1 Buna karn kategorik
im_ eratifin temel forml ahlaki bir prensip olarak insana bir hareket noktas
kazandrmaktadr. Bu durum zellikle nsann kendi eylem ve davranla
rnda kencf,ini bizzat ama olarak belirlemesinde daha da ak bir ekilde
g0zkmektedir.
Kant bu aklamalardan sonra u sonuca ular: Ahlakilik insani deer
ve kymetin temel artdr. 22 nsan sadece ahlfkilii sayesinde kendisini
bamsz olarak belirleyebilir ve kendi nem ve kymetini bu sayede anlaya
bilir. Geri insan bu deerinden bazen sapmalar gsterebilir fakat hibir za
man bu deeri tamamen kaybetmez nk ilke olarak insana tekrar bu dee
rine kavuabilme yetenei verilmitir. 23
Eylemler kendi ahlaki deerlerini kendi temellerini oluturan maksimler
den aldklarndan dolay; herhangi bir ahsn hangi maksime gre hareket
ettii dier insanlara, dier insanlarn hangi maksimlere gre hareket ettii
de zneye gizli kalacaktr. nsann yapp etmesi olumlu ya da olumsuz bir
ekilde deerlendirilebilir; fakat insann insan olmas asndan, yani insan
l ahsnda temsil eden bir birey olmas bakmndan yarglamak mmkn
deildir. Acaba bu hkm akli dnebilme yeteneine sahip olmayanlar
mesela ruh hastalar veya akl hastas olan insanlar iin de geerli midir?
Kant bu tr insanlarn insani deer ve kymet tamadklar inancndadr.
nk onlar ahlaki davranma yeteneine sahip deildir. Byle bir tespite
tamamen katlmak zor olsa da onu tamamen geersiz saymak da mmkn
deildir. Hibir insan dierinin insani kymetini alma ya da ona bu kymeti

18
A.g.e. s. 6 1 .
19
Bkz. a.g.e. s. 63.
20 Bkz. a.g.e. s. 74.
2 1 Bkz. Pannenberg, W.: Theo/ogie und Reich Gottes, Gtersloch 1 97 1 , s. 64.
22 Kant, a.g.e. s. 68.
23 A.g.e. s. 60 1 .

73
Dou Bat

verme yetkisine sahip deildir. Gnlk yaantmzda ve ahliikl eylemleri


mizde bizim hareket noktamz her insann insani deer ve haysiyete sahip
olduu inanc olmaldr. "nsanla iimizin olduu her yerde onun sahip ol
duu benlikte zgrln bir deer olarak saklandn
.
hatrda tutmamz
M
gerekmektedir."
Yukarda ksaca belirttiimiz gibi kategorik imperatifin gerek temel for
ml gerekse ondan kartlan dier yan formller tamamen formel ilkeler.
Buna karn Kant' n ahlak felsefesi bazlar tarafndan iddia edildii gibi
tamamen yaln bir formalizmi iermez. 25 nk kategorik imperatifin genel
ilkelerinin ne relativist ahlak felsefesini ne de ahlakn tarihselciliini savu
nanlar tarafndan geersiz kabul edilmeleri mmkn deildir. nk bu il
keler Kant'a gre zaman ve mekana gre deimeyecek olan temel ve mutlak
6
ilkelerdir. 2 Bu maksimlerin nasl anlalmas gerektii yani bunlar normal
bir davrantan nasl ayrmamz gerektii nemli bir husustur. Kant bu me
sele zerinde durur ve maksimleri subjektif geerlilie sahip pratik temel
ilkeler olarak tanmlar. Maksimler ayn zamanda bireyin hayat karsnda
oluturduu yaama tarzn da iine alan bir kavramdr. Onlar ahlfkl eylem
lerin temelinde yatan itkiyi ifade ederler. Kant'a gre yaln, subj ektif, mesela
'ben doru olmak istiyorum' gibi ilkeler bana faydas dokunduu srece
bireysel maksim olarak kabul edilebilirler; fakat ahlfklliin gerektirdii art
gerekletiremezler. nk Kant ahlaki maksimleri genel-geer olma zel
liinden dolay ayn zamanda pratik kanunlar olarak grmektedir. Meself
bakalarna iyilik etmenin faziletine inanan bunu kendisine maksim olarak
kabul eden birisi sadece arkadalarna iyilik edip tanmad insanlara kt
lk ettii takdirde, Kant'a gre bu maksim ahlaki bir maksim olmamaktadr.
Bunun ahlfkl olabilmesi iin o bireyin bu maksimi btn insanlara uygula
mas gerekmektedir.
Kant ahlakiliin metafiziindeki metafizik kavramnn, yanl anlalma
mas gerektiini onun ontoloj ik anlamdan ziyade rasyonel metodik bir
refleksiyonu ifade ettiini srarla belirtir. Bu anlamda metafizik kendisini
tabiat ve ahlakla da ilikilendirebilir. Kant Metaphysik der Sitten adl yaptn
hukuk ve fazilet retisi olmak zere ikiye ayrr. Kant fazilet retisini ger
ek etik olarak nitelendirir. Buradaki etik kavramndan da Kant hukuk ve
moral normlar zerine refleksiyonu anlamaktadr. 27 Kant, meruluu bir

24 Spaemann, R.: ' ber den Begriff der Menschenwrde, Scheidewege ' , Jahresschrfi fiir skeptisches
Denken 1 5 ( l 985-86), s. 29.
25 Bu sulamay yapan isimlerden en nls Hegel'dir. Bilgi iin bkz. Hegel Werke Theorie Ausgab
cilt. 20, Frankfurt l 97 1 , s. 368.
26 Bkz. Wagner, H . : Mora/itiit und Re/igion bei Kant, ZphF. 29 ( 1 975), s. 523.
27 Bkz. Hffe, O. Recht und Moral, NHP 1 7( 1 979), s. 7

74
Arslan Topakkaya

eylemin onu harekete geiren etkenlerine bakmakszn kanunla uyumas ola


rak tarif eder. Moralite de aslnda eylem ile kanun arasndaki bu uyumadan
baka bir ey deildir. 28 Hukuk ve moral arasndaki iliki temelde bireyin
kendisini herhangi bir hukuk sistemine bal hissetmesiyle balamaktadr.
Verilen herhangi bir sz kanuni bir mecburiyetten dolay tuttuum takdirde
bu ahlaki bir davran saylmamaktadr. Hibir beklenti ve menfaat kaygs
duymadan verdiim sz tutuyorsam yani genel ilke benim davranmn
saiki ise bu eylem ahlaki eylemdir. Kant hukuki dev ve grevlerin fazilete
dair dev ve grevlere gre daha az balayc olduu grndedir. nk
hukuki dev ve grevler sadece eylemin kendisiyle ilgiliyken ikincisi eyle
min arkasndaki nedenle ilgilenmektedir. Hukuk ve morali daha anlalr bir
ekilde yle karlatrabiliriz:

Hukuk Moral
Yasann dtan konmas Yasann iten konmas
Eylem Eylemin maksimi
Dar mkellefiyet Geni mkellefiyet
D zorlama zorlama

Kant' a gre hukukta temel olan eylem zgrldr. Fakat bu zgrlk di


er insanlarn eylem zgrlkleriyle birlikte olmak zorundadr. Bu hak zaten
insan olmann bir gereidir. 29 Kant'a gre moral ve hukuk birbirleriyle eli
en iki alan olmayp aksine moral hukuktan daha fazla ey sunan ve isteyen
bir alandr. Hukuk, ahlakiliin minimum art olarak anlalabilir. Fakat bu
hukuk ilkelerinin kategorik imperatifin bir alt formu olarak anlalmas de
mek deildir. Hukuk ayn zamanda basit ve keyfi bir kural koyma da deil
dir, o kendisini toplum szlemesinde temellendirir. Hukuksal zgrlk ken
disini bamsz istemde deil insan ortak eylemlerinin evrensellemesinde
gstermektedir. Hukuk dzeni ontolojik olarak kurulamaz, byle bir dzen
insanlar tarafndan gelitirilmek zorundadr. Ahlaki bir kavram olarak huku
kun ayn zamanda kanuni davranmayanlara yaptrm uygulama zellii de
vardr; nk bireysel haklar ancak bu ekilde garanti altna alnabilir.
Hukuki dev ve vazifelerde maksimler nemli bir role sahip deillerken
fazilete dair dev ve vazifelerde temel bir noktadrlar. Ahlaki eylem aslnda
iyi istemenin bir manifestosu olarak da alglanabilir. yi isteme yaln bir istek
deildir, nk kendisini devaml eylemlerde gstermek zorunda ve bu an
lamda bir gayeye sahip olmak durumundadr. yi stemin iyilii, amacn

28
Kant. a.g.e. s. 324.
29 Kant. a.g.e. s. 345.

75
Dou Bat

iyiliinden karlamaz. steme kendi deerini yneldii amatan almamak


tadr. 30 Fakat insanlar her zaman doal olarak iyi eylemde bulunmazlar.
nsanlar kendi eilim ve isteklerini bask altna alarak onlarn stesinden
gelerek iyi eylemde bulunmak durumundadrlar. Bundan dolay iyi eylem
insanlara bir grev, olarak gzkmektedir.3 1 Kant bu tespitler nda fazilet
retisinin temel ilkesini yle belirler: "yle bir maksime gre hareket et
ki; bu maksim dier insanlarn da kabul edecei bir maksim olsun". 3 2 nsann
kendisini eylemlerinde ama olarak ortaya koymas Kant'a gre insan olma
nn temel karakteristiidir. 33 nsan Kant'a gre herhangi bir davran sergile
meye zorlanabilir fakat onun her eyden bamsz olarak kendi amacn ken
disinin belirleme zgrl vardr. "Ama insan isteminin objesidir, onun
dnlmesi sayesinde eylemin kendisi ortaya kmaktadr."34 Kant'n bu
rada kastettii deer belirleme olarak anlalabilir; burada ama kavram de
er kavramyla rtmektedir. Ayn zamanda grev olan ama, pratik akla
iaret eder.
Fazilet retisi hukukun aksine daha ok ama -ki bunlar ayn zamanda
vazife olarak alglanmaktadrlar- ya da eylemin maksimleriyle ilgilidir. Kant
fazileti yksek tesirli, salam ve kendisini devaml amlayan fakat uygu
lama ile kazanlan temel ilke olarak tarif eder. 35 Kant' a gre hayata dair te
mel davran kalplar ve maksimler fazilet retisinin nemli bir parasn
oluturmalarna karn henz fazilet olarak deerlendirilemezler. Faziletler
uygulama ile kazanlan bu temel davran kalplar ve maksimlerin etkisi so
nucu oluurlar. zet olarak Faziletler bireyin temel tutumlardrlar. Kant
faziletlerin kendi ideal tanmlarndan hareketle aslnda insann faziletlere
deil faziletlerin insana sahipmi gibi grnd iddiasndadr. nk
Kant' n fazilet olarak belirledii eyler ilke olarak genel-geer olan ahlaki
ilkelerdir. Burada etiksel zorunluluun artsz karakteri kendisini gster
mektedir. Kant, faziletleri, bireyin normlar ve deerler sistemine uygun bir
biimde devaml yapageldii ahlaki bir hayat tarzna dair temel tutum ve
yetenekleri olarak anlamaktadr. Bu anlamda fazilet kavram mkemmellie
ulama eilimi ve bakalarnn mutluluuna yardmc olma zelliini de
.
ermekte d'r. 3 6
Kant'ta genel anlamda ahlak zel anlamda fazilet retisi insani duygu
larla yakndan ilgilidir. Kant meyilleri (Neigungen) d etkiler aracl ile

30 Paton, H . J. Der kategorische mperativ, Berlin 1 962, s. 35.


31 Kant. a.g.e. s. 22.
32 A.g.e. s. 526.
33 A.g.e. s. 52 1 .
34 A.g.e. s. 5 1 O.
35 A.g.e. s. 528.
36 Kant, a.g.e., s. 5 1 5.

76
Arslan Topakkaya

alnm zevke ya da skntya dair subjektif duygulanmlar olarak tanmlar.


Kant insani duygulanmlardan ve 'duygular tarafndan kuatlmaktan' ska
sz etmektedir. Kant 'duygularnn patolojisi' deyimini kullanr ve 'pathos'
kavram (Yunanca: Ac) zerinde nemle durur. Fakat bu kelimeden tretilen
Pathologie kavram Kant'a gre hastalk sebeplerinin bilimsel adan ince
lenmesi ile ilgili olmayp daha ok duygu younlamas ile ilgilidir. Meyiller
ahlakn genel prensibi ya da ls olamazlar; nk onlar subjektif ve pasif
karaktere sahiptirler. Meyillere dayal eylemler temel ahlaki isteme ters d
medike ahlaki ya da gayri ahlaki olarak deerlendirilemezler. Ahlaki eylem
bireyin herhangi bir davrana kar eiliminin olumamas durumunda ken
disini ortaya kayabilir. Yani bireysel arzu ve istekleri tatmine ynelik meyil
ler sayesinde oluan eylem ahlaki eylem saylamaz. Ahlakilik idesinin dik
kate alnmas bizim eylemlerimizin motivasyonu olmaldr. Kant dikkate
alma, gzetme duygusuna zel nem vermektedir, nk bu duygu kendisini
akl szgecinden geirmi ayn zamanda kendi kendisini denetleyen bir duy
gudur. Bu gz nnde tutma duygusu meyilleri motive eden gce engel ol
makta ve eyleme ket vurmaktadr. Bu anlamda bu duygunun meyillere ve
tabii duygulara olumsuz bir etkisinin olduu aikardr. Biz eylemlerde ahla
kilii gz nnde bulundurma duygusunu mkemmel ve paralanmam bir
kalbin saf temizlii olarak da anlayabiliriz.
Kant moralitenin ls olarak her trl anlamlandrmann darda bra
kld yaln akl gsterir. Sadece akl szgecinden geirilmi duygular
Kant'a gre yaln aklla sosyal yaam arasnda kpr vazifesi grebilirler. Bu
tespit yukarda fazilet retisinin karakteri ile ilgili yaplan aklamalarla
uyumaktadr. Yukarda fazilet, ahlaki bir hayat srmek zere bireyin temel
tarz haline gelen duygusal kabiliyetlerin ynlendirilmesi olarak tanmlan
mt. Fazilete dair vazifelerin amac dierlerinin aksine nihai nokta da insan
mutluluudur. Mutluluu Kant, btn meyillerin tatmin edilmesi olarak
7
grmektedir. 3 Faziletle ilgili vazifelere dierlerinin aksine ihtimam ve sevgi
duygular elik etmek durumundadr. nk bu duygular olmadan faziletin
ne olduu anlalamaz.
Bakalarnn mutluluunu istemek yukarda belirttiimiz gibi fazilete dair
bir grevdir. Buna karn Kant nsann kendi mutluluunu istemesini dolayl
bir grev olarak belirler. Fakat Kant burada bir muhtemel tehlikeye de iaret
eder; insann devaml surette kendi istek ve ihtiyalarndan vazgemesi in
sanda isel bir memnuniyetsizlii ortaya karr. Bu memnuniyetsizlik ahlak
asndan nemli bir tehlike dourur. 38 Bakalar adna devaml surette insa-

37 Kant, 1. Kritik der reinen Vernunft. (yaymlayan.W. Weischedel). C. 2. Dannstadt 1 956, s. 677.
38 Kant, Schriften zur Ethik und Religion, s. 25.

77
Dou Bat

nn kendi arzu ve isteklerinden vazgemek zorunda kalmas Kant'a gre


ahlaki de deildir. "nsann kendi durumuna gre gerek ihtiyacnn ne ol
duu ve onun nasl belirlenecei bireyin kendisine braklmaldr. nk
insann kendi mutluluunu bakalarn mutlu etmek adna feda etmesi
istenemez. Byle kendi iinde kendisiyle elien bir maksim dn
lemez. "39 Bu anlamda bir dervi ahliik Kant tarafndan olumlanmamakta
dr. 40 Kant ahliiki vazife ve grevleri rasyonalist bir bak asyla ele almaz
ve bireyin kendisini ahliikilik adna feda etmesini beklemez.
Kant'a gre etik btn insanlar iin geerli olduu iddia edilen "Tanr 'nn
istei" ilkesi ile temellendirilemez. Ahlaki dzen daha ok ' insani istek' ilke
sinden hareketle kurulabilir. nsann ahliiki dnme ve davranma kabiliye
tine sahip olmas kendisine zgrln kapsn amaktadr. Bu anlamda
Kant' n ahliik anlay dinsel ahlak anlayndan tamamen farkl bir karakter
sergilemektedir. Kant ahliik felsefesini temellendirmede temel ilke olarak
Tanr 'y almak yerine, kendisinde ' iyi istemenin' bulunduu davranlarn
kategorik imperatiften kaynaklanan genel ahlaki ilkelere gre ayarlayan in
san temel alr.

39 A.g.e. s. 524.
40 Bkz. a.g.e. s. 626.

78
DiN vE AHLAK

*
Yasn Ceylan

Ortaa kltrlerinde dnya grlerini oluturan unsurlarn hemen hepsine


din egemendi . Bilim, felsefe, sosyal teoriler dinsel dogmalarla i ieydi. Fel
sefenin kendisi bir ok doa bilimlerini kapsad gibi, felsefe ad altnda
fizik ve metafizik nermeler ayn dzeyde tartlrd. Modem ada birok
bilim dal dinin emsiyesinden kt. Ayn blnme felsefede de olmutur.
Antika' dan beri bir ok disiplin felsefenin ana blmleri olarak felsefe
kitaplarnda yer alrken, onyedinci asrdan sonra bu disiplinler ya bamsz
birer doa bilimi (fizik, biyoloji gibi) veya farkl sosyal bilim (hukuk, sos
yoloji gibi) dallar olarak felsefeden koptular.
nsan davranlarnn iyi veya kt nitelikleri asndan incelenmesi
(ethics) ve bu davranlarn belli yasalara balanmas konusu, tek-tanrl
dinlerin bel kemiini oluturur. Ahliik iermeyen ve ahlakl davran ile bir
dine aidiyeti birarada deerlendirmeyen bir din hemen hemen yoktur. Ancak
modem ada bilim anlaynn ok radikal bir biimde deimesi sonucu
bilimlerin ayrmas sreci, ahliik konusunu da etkilemitir. Ahlaki erdemler,
acaba, iliihl bilgiye dayanan kutsal kitaplarn iddia ettikleri gibi, dinin zel
alanna m giriyordu, yoksa dine bavurmadan srf insan aklna dayanarak bir
ahliik sistemi kurmak mmkn myd? 1 8. asr byk Alman filozofu
Immanuel Kant'a ( 1 724- 1 804) gre, tamamen akla dayanan, dinden bam
sz bir ahlak dzeni kurmak mmknd. "Salt Akln Snrlar erisinde

' Prof. Dr. Yasin Ceylan, Orta Dou Teknik niversitesi Felsefe Blm.
Dou Bat

Kalarak Din" adl eseriyle byle bir iddiay kantlamaya almtr. 1 Ahlak
konusu kendi tekelinden alnnca dinde geriye ne kalr veya dinin metafizik
dogmalarndan koparlm bir ahlak dzeni ayakta kalabilir mi? Bu incele
memiz, bu sorulara ksmi cevap bulma teebbsdr.
Tek-tanrl dinlerin tarihteki seyrine baktmzda, bu dinlerin, insann
tecrbe ve speklatif aklla zemedii baz metafizik sorulara cevap
vererek, sadece metafizik sistemler kurmakla yetinmedikleri, insann hem
bireysel hem de toplumsal yaamna el attklar, bunun tesinde, insann her
tr dnce -ve eylemine egemen olan bir dnya gr oluturduklarn
grrz. Byle bir dnya gr iinde ahlak, ok ncelikli olmakla birlikte
sadece bir blmdr. Buna gre din ve ahlak, eit ierikli kavramlar deiller
dir. O zaman ahlak deiik alardan incelenebilir: Ahlakn (dini olan) dinin
tm iindeki yeri; akli ahlakn dini ahlakla karlatrlmas; akli ahlakn
dinin tmne kar konumu ve bunun deerlendirilmesi.
Akla dayanan ahlakn, dinle byle farkl alardan ilikilendirilmesinin
nedeni ahlakn, insanlar kendilerine ve dier insanlara zarar veya fayda
verme ynnden ilgilendiren veya iyi-kt deerlendirmelerine msait
davranlarn konu edinmesidir. Bu ynyle ahlak, bir dnya gr olu
turamaz. Ancak bir dnya grnn nemli bir paras olabilir. Bu dnya
gr bir dinin koyduu bir dnya gr olabildii gibi, dine dayanmayan
bir kltrn ortaya kard bir dnya gr de olabilir.
Tanr inancn iermeyen farkl ahlak anlaylar dnce tarihi boyunca
var olmulardr. Farkllklar "iyi" kavramnn nasl alglandna bal olarak
ortaya kmtr. Kimi dnrler "iyi"yi zevk ve haz olarak tanmlam,
kimisi erdemdir demi, kimisi de kolektif yarar biiminde anlamtr. Tabii
"iyi"nin tanmna gre de ahlak dzenleri farkl biimde gelimitir. yi
kavramnn bu ekilde kltrden kltre ve hatta insandan insana deimesi
baz ahlak teorisyenlerini ahlakn tamamen subj ektif bir alan olduunu ve
rasyonel standartlara indirgenemeyecei iddiasna srklemitir. Bu
dnceye gre her ahlaki eylem kendi ierisinde ntrdr, iyi-kt gibi nite
likler tamaz. Bu nitelikleri bu olaylara biz insanlar yaktrrz. Bertrand
Russell ( 1 872- 1 970) bunlardan biridir. 2 Bunu yaparken de, sadece olay
gzlemlememiz sebebiyle etki altnda kalan duygularmz dile getiririz.
Duygularn da mant olmadndan ahlak kavramlarn ve kurallarn bir
sistem haline getirmek mmkn deildir.

1Kant, lmmanuel, Religion within Limits ofReason Alone, New York 1 960.
2Satris, Stephen, Taking Sides. C/ashing Views on Controversial Moral lssues, Guilford 1 992, s. 42-
47

80
Yasin Ceylan

Ahlaksal olgunun objektif olduunu savunanlar, ahlaksal bir eylemin biz


zat kendisinde iyi ve kt gibi niteliklerin var olduunu ve bunun bizim nite
lik yklememizden bamsz olduunu ifade ederler. Veya pratik akln,
kendisinde mevcut olan baz kurallara uymak durumunda kalmasn ve
bunun tm insanlarda ayn ekilde ortaya kmasn, ahlakn baz obj ektif
deerlere sahip olduuna kant olarak gsterirler. 3
Din d ahlak subjektif midir yoksa objektif midir? Ahlaki davran
hangi iyiyi elde etmeye alr? Zevki mi, erdemi mi, yoksa toplumsal yarar
m? Bu konularda bir uzlama olmamakla beraber, bu tr ahlak anlaylar
Tanr inancna bavurmadan veya bir dinin salad bir dnya grnn
emsiyesi altna girmeden bir sistem haline girebilirler ve insana baz
yararlar da salayabilirler. Ancak ahlaki yaam, yalnz bana bir dnya
gr oluturamayacandan dini olsun ladini olsun mevcut bir dnya
grnn zemini iinde kalmaya mahkumdur. yleyse ahlaki yaam ile
dnya gr ve bu dnya grnn izdii "ideal tip" arasnda ok canl
bir iliki, kanlmaz bir durumdur. Ahlaksal davran iindeki insann amac
bu davranla hem hedefteki iyilii yakalamak hem de bu 'ideal tip'e
yaklamaktr. Bireyi ahlaksal davranlara srkleyen en nemli faktrlerden
biri de bu "ideal tip" mitidir. Kii en erdemli davranlarnda bile bir "ideal
tip" hedefine ulaamayacak ve her zaman bir eksikliin farkna varacaktr.
Bu durum, ayn zamanda onu btnle ve mkemmele doru bir sre
ierisine sokacaktr. Byle dinamik bir ahliik anlaynn gereklemesi ve
"ideal tip" kavramnn olumas iin, belli bir dnya grnn, ahlakla ilgili
hususlarda, yksek inan seviyesinde, baz emir ve yasaklar iermesi ve
"ideal tip"in kutsallk kavramyla desteklenmesi gerekmektedir. Byle
olunca bireyin devaml eksik kalan ahlaki durumuyla zihnindeki mkemmel
model arasnda canl bir iliki kurulacak ve bu iliki hayat boyunca devam
edecektir. Kant'a gre bu mkemmel ve ayn zamanda kutsal olan ideal
modele ulamak dnya hayatnda mmkn olmadndan, bedenin
lmnden sonra ruhun yaamaya devam etmesi gerekir, ki bu proje .
gerekleebilsin. Hatta bu projenin garantiye alnmas iin ve bu uurda
kaybolan mutluluklarn temini iin hem "salt iyi"nin kayna ve hem de hak
edilen mutluluun dayana olan bir Tanr 'nn varlnn da postulat olarak
kabul edilmesi gerektiini syler. 4
Ahliiki yaamn ancak baz dogmalarla btnlk kazanabileceini sa
vunanlar, dinden kopuk tm ahliik sistemlerinin pragmatik ve insani fayda
snrlarn geemeyeceini ileri srerler. Mesela insann baz durumlarda

3 Cengiz, Erdal, A Realistic Conception ofMorality, baslmam doktora tezi, ODT 1 996, s. 1 3-23
4 Kant, lmmanuel, Critique of Practica/ Reason, 1 22- 1 34

81
Dou Bat

erdemleri korumak uruna hayatn bile feda etmesi, ancak yerine getirilen
grevin bir Tanr buyruu olarak alglanmasyla mmkndr. Transendental
bir kaynaa inanmayan bir kimsenin byle fevkalade davranlar sergilemesi
mmkn deildir.
Ancak dinsel tez bu ekilde gl grnmekle birlikte baz zaaflar da
barndrmaktadr. Semavi dinlerin hemen hepsinde iyi fiiller lm-sonras
hayattaki dllerle tevik edilmekte, kt fiiller de verilecek cezalarla cay
dnlmaktadr. Kant'a gre, byle bir yaklam ahlakn deerini alaltmakta
ve ahlaksal davran, sonucuna gre deerlendirmek gibi faydac bir ilkeye
dayanmaktadr. Bu da ahlakn temel prensibi olan lke ahlakna aykr der.
"lke ahlak" bir ahlaki grevi srf grev bilinciyle yerine getirmektir.
Sonucu ne olur, olumlu mu olumsuz mu, hesaba katmadan o fiili yerine
getirmektir.5 Geri dinsel tezde de buna benzer bir yaklam vardr. O da bir
eylemi "Tanr 'nn emridir" gerekesiyle yerine getirmektir. Yani Tanr
emretmise iyidir, yasaklamsa ktdr. Fiillerin kendileri iyi midir, kt
mdr durumuna baklmakszn. Ancak bu bahsettiimiz anlay dinlerde
egemen olan yaklam deildir, dier mevcut yaklamlardan sadece bir
tanesidir ve mezhepler arasnda ihtilaf konusudur.
Dinlerdeki 'Tanr'nn emri' veya 'Allah rzas iin yapmak' ilkesi Kant'n
"Ahlaki eylem srf bir grev olduu iin yaplr, sonularna baklmaz" ilke
sine benzemekle birlikte, aralarnda yine nemli bir fark vardr. O da
dinlerde ahlakn temel kurallarnn kayna Tanr iken, Kant ahlaknda bu
kaynak insann kendisidir. 6 Baka bir deyile, insann pratik akldr. Kant d
kaynakl bir ahlak kabul etmez. Ne var ki Kant "salt iyi"ye bir kaynak
ararken ve ahlaksal bir yaam sebebiyle mutluluklardan yoksun kalm er
demli insanlara bir dayanak ararken, Tanr'nn varlna inanmann bir
zorunluluk olduunu ifade eder. Pratik akln ahlaki ilevi sonucu ortaya
kan bu sonu, sadece bir postulat olarak kabul edilebilir. Teorik olarak byle
bir karm zaten zorunlu deildir. Yani teorik akln tm speklatif fonksi
yonlaryla Tanr 'nn varl sonucuna varmak mmkn deildir. 7 Halbuki tek
Tanrl dinler Tanr 'nn varln teorik olarak ispatlamann mmkn
olduunu iddia ederler, yani bunu bilgi seviyesinde elde edebiliriz derler.
imdi burada dini ahlak ile Kant ahlak arasnda benzer unsurlar grmek
teyiz: "dev bilinciyle ahlaki eylem" ile "Allah rzas iin yapmak" gibi.
Ancak yukarda da belirttiimiz gibi bu ve benzeri unsurlarn gerekeleri
farkldr. Kant sisteminde ahlakn kayna insandr. Tanr'nn varlna da

s Kant, Immanuel, lectures on Ethics, New York, 1 963. s. 85-90


6 Kant, Immanuel, Critique ofPractical Reason, 1 32
7 a.g.e. s. 1 34

82
Yasin Ceylan

ancak ahlaktan gidilebilir. nce Tanr sonra ahlak deil. Yine Kant'a gre
Tanr 'nn varl inan seviyesinden bilgi seviyesine getirilemez.
Dinin grev ahlakna aykr tutumlarndan biri yukarda bahsedildii gibi
yarar ve zarar kavramlaryla hareket ederek kiiyi ahlaki eylemlere sevket
mesidir. Buna cennet sevgisi ve cehennem korkusuyla iyi davranlar be
endirme yntemi de dahildir. Burada saf pratik akln ilevini duygulara
brakmak suretiyle, kiinin akla uymakla elde edecei zgrlk, eilimlere
teslim olmak yznden kaybedilmitir. 8 Ancak Kant'n gznden kaan ok
nemli bir nokta var: lmden sonraki hayatn varlna inanarak dnya
yaamndaki ahlaki eylemlerini dzene sokan kii yine pragmatist midir?
Yani, lmszle ve Tanr 'ya inanarak eylemlerinin sonularn, bu dnya
yaamnn snrlar tesine tayan kii ile bu snrlar amayan, yani yalnz
dnyadaki getirileriyle hareket eden kii ayn ahlak anlayn m paylayor
lar? Aralarnda mutlaka bir fark olmaldr. nk dnya yaamyla snrl
pragmatist, Kant etiine ok uzak derken, dnya tesi sonulara gre
davranan kii Kant'a yaklamaktadr. Kant etiiyle hareket eden kii ahlaki
vecibelerini yerine getirirken, bunun kendine mutluluk getirecei umuduyla
yapmaz. Ahlaken mazbut olan bir kimse, bu dnyada hakettii mutluluu
elde etmeyebilir. ou zamanda etmez. Teselli olarak ruhsal bir tatmini
tecrbe eder. Ayn zamanda bir umut olan bu tatmin, ruhun lmszl
gerekesiyle Tanr tarafndan mutluluk olarak kendisine iade edilecektir. Bu
durumda etik yaamndan dolay hakedip bu dnyada elde edemedii mutlu
luu herhangi bir ekilde uurunda umut olarak bulunduran Kant bir kimse
ile dini inanlardan hareket edip erdemli davranlarnn sonularn br
dnyaya erteleyen dindar biri birbirlerine yaklamaktadrlar.
Fakat Kant' n asl vurgulamak istedii ey, insann kendi doasndaki
potansiyel kurallar ileterek ve kendini icra ederek transendental alana
gemesidir. Yani insann kendisinden balayp Tanr 'ya doru yol almasdr.
Tanr 'nn emirleri diye bir mevcut plandan hareket ederse, o zaman kendi
yetilerini gelitirmesine bir gereke kalmaz ve "ilahi dzen" diye kendisine
sunulan bilgi ve emirleri hakkyla deerlendiremez. O zaman hangi kltrde
ve hangi dnya grnde olursa olsun her insan ahlakl davranmak iin,
akl sahibi bir varl k olarak, kendi znde baz kurallara sahiptir. Tpk
doay anlamas iin epistemik kurallara, gzeli ve irkini ayrt edebilmesi
iin estetik ltlere sahip olduu gibi. Epistemik ve .estetik kurallar alannda
hatalar yaplrsa sonular etik alandaki hatalar kadar ciddi olmayacandan,
bu alanlardaki ltlere dinler pek karmazlar. Yani bir bakma bu alandaki

8 Kant, Immanuel, Lectures on Ethics, s. 52-57

83
Dou Bat

kural koyma hakkn akla tanrlar. Ama etik davranlarn ltlerine gelince,
sanki akl, bu alandaki kurallar koymaya yetkin deilmi gibi, bir d kay
naktan destek alma gerei ortaya kmtr. Halbuki epistemik ve estetik
kriterlerin koyucusu olan akl, pratik ileviyle etiin de kriterlerini koymaya
yetkindir. Ne var ki etik davran ve bundan nce gelen karar safhas, doas
icab ok karmaktr. Etik bir davrann gerisinde saf pratik akln yerine
duygular, eilimler, ihtiraslar ilev grebilirler. Bu unsurlar etik eylemin
iinde grmek ve onlar temizlemek ok zordur. Hem her insan bir eyleme
karar verirken bunlarn etkisinden kolay kolay kurtulamaz. Bu sebeple in
sann doasnda etik eylemi engelleyen ok etkin gler vardr. Ve bunlar saf
pratik akln hkmlerini ya engellerler ya da onlara glge drrler. Hal
buki meself epistemik srete, doru bilgiye ulamada bunu engelleyen psi
kolojik ve kltrel (nyarglar gibi) bir ok olumsuz faktr olmasna ramen
bunlar tasfiye etmek daha kolaydr. Bu alandaki yanllara katlanmak pratik
akl alanndaki yanllara oranla daha az hasarldr.
Dinsel ahlfk ile akli. ahlak arasndaki bir fark da dinsel yaamn gerei
dindar kiinin icra ettii riteller ve ayinlerin ahlaksal davranla kartrl
masdr. Meself bir mslmana gre ibadet etmek ile bir fakire sadaka ver
mek "salih amel"e girer. kisi de gereklidir, hatta ibadet etmek (meself na
maz klmak) daha nemlidir. Akil ahlfkta, mesela Kant'a gre, ibadet sadece
ahlaki davrantan ibarettir. Ahlfki davran dnda Tanr 'y honut klmak
iin yaplan fiiller ahlfki bir deer tamazlar.9 Belki ahlfki davranlarn
nemini vurgulamak iin Tanr huzurunda verilen bir taahhttr, ancak bu
taahhdn asl icras ahlaki eylemin kendisidir ve ibadetten daha stndr;
nk amacn kendisidir. Aslnda Kant' hakl gsterecek baz durumlar
vardr. Mesela slfm'da gerek yl ve gerekse gnlk zaman birimleri
ierisinde mminin ibadet grevi o kadar youndur ki, dindar kii be vakit
namaz gibi bir vecibeyi yerine getirirken, dine ve Tanr 'ya kar temel
grevini yerine getirdiini sanar. badet dndaki eylemlerini hafife alr,
nk asl art yerine getirmitir, ve Tanr affedicidir. Bu yzden mslman
toplumun her seviyesinde ibadetleri yerine getirip ahlfkl sorumluluktan ve
incelikten uzak davranlar sergileyen birok dindar grmek mmkndr.
Kendilerine fayda salayacaksa doruya sahip kan, bu fayda ortada grn
myorsa doruyu savsaklamann, mmine verilen meru bir hak olduuna
zmnen inanan mslmanlar vardr. Bundan baka insanlar "bizden olanlar"
ve "bizden olmayanlar" diye ikiye ayrp "bizden olmayanlar"a kendileri iin
uygun grmedikleri davranlar reva grdkleri ve bunu bir marifet sandk
lar da vakidir. Ancak bu suu ilemeyen ince mslmanlar tenzih ederim.

a.g.e. s. 1 34

84
Yasin Ceylan

Halbuki akil ahlakta, ahlaki davran her eyden nce gelir ve ibadet, ama
olan ahlaka gtrmyorsa hibir deer kazanmaz. Ahlfkl davran ve
sorumluluk ise, dini ve mezhebi ne olursa olsun her insana kar icra
edilmesi gereken bir temel grevdir.
Bundan da anlalyor ki, ahlaksal eylem ve bu eylem iin gerekli inanca
dayal ilkeler, din emsiyesi ierisinde dinin dier alanlarndaki metafizik
inanlar ve pratiklerle bazen daha da glenmekte bazen de bir karkla
sebep olduu iin bundan zarar grmektedir.
Durum byleyken ahlfksal eylemin hangi ilkelere dayand ve bu
ilkelerin bamsz olup olmad ve bir dine inanmann ahlaksal eyleme zarar
vermemesi iin ne yapmak gerektii zerinde durmak lazmdr.
nsann ahlak ilgilendiren eylemlerini iyi ve kt diye ayran ve erdemli
insanlar yetitirmek iin kural koyan her sistemin, zorunlu olarak insann en
azndan ahlaki eylemlerinde zgr olduunu kabul etmesi gereklidir. Geri
bu zgrlk, varoluu filozoflarn iddia ettikleri gibi "kendi kiiliini tm
ynleriyle yaratacak" kadar kapsam geni bir zgrlk olmayabilir. Ama
Hristiyanlk ve slfm'da olduu gibi bir taraftan insann fiillerinde zgur
olduunu ifade eden hkmler, dier taraftan insann hibir gce sahip ol
mad, her eyin Tanr 'dan geldiini belirten aklamalar bu dinlerin bu
sorunla ilgili kesin tavrlarnn ne olduu konusunda kuku uyandrmaktadr.
Bu konuda teoloj ik mezheplerin birbirine tamamen zt tezler gelitirmeleri,
bu kapalln bir kantdr.
Ancak hem H ristiyanlk hem de slamiyet, insanlarn amellerinden
dolay hesaba ekileceklerini gl bir ekilde savunduklarndan ve iyi
fiillerin dllendirileceini ve ktlerin de cezalandrlacan bir inan
ilkesi olarak ortaya koyduklarndan, doal olarak insan zgrlne inanm
olmalar gerekir. Yoksa hem insann sorumlu olduunu iddia edip hem de
"acaba zgr m?"demek bir elikidir.
Dier taraftan bu dinlerde mevcut olup, akla dayanan ahlak sistemlerinde
olmayan nemli bir konu vardr. O da tvbe kavramdr. nsanlarn ahlaka
uymayan hareketlerinden dolay piman olup, bundan byle daha drst
davranacaklarna azmetmeleri; onlara, ahlaki davranlarnda, mkemmele
doru bir dinamizm ve mit kazandrr. nk mkemmel davranmak zaten
mmkn olmadndan ve her seferinde bir ncekinden daha stn bir ey
lemde bulunmak olas olduundan, kiinin eksiklerini grp Tanr 'dan af
dilemesi ve yeni bir balang yapmas bireyin ahlaksal yolculuunda pek
anlaml bir durumdur.
Din ahlfk ilikisi konusunda belirtmek istediimiz son bir husus da
udur: Ahlfksal eylemi etkileyen farkl kltrler ahlakn d
kaynaklarndandr. Bu kaynak toplumdan topluma, kltrden kltre

85
Dou Bat

deiir. Ancak insann doasna dayanan ahlak, i kaynakldr. Bu kaynak


kltr ve rk farkna baklmakszn, akl sahibi olmalar sebebiyle tm
insanlarda ayndr. kaynan ilkeleri hibir kltrn veya dinin tekelinde
deildir. Bu yzdendir ki her toplumda erdemli davran ve erdemli insan
grmek mmkndr. Buna "doal ahlak" diyebiliriz. Doal ahlak
gelitirmek iin bir dine girmek veya metafizik bir inan sistemine
balanmak ve hatta Tanr 'nn varlna inanmak gerekmez. nk "her
zaman doruyu syle," "iyilik yap, ktlk yapma," "insanlar ara olarak
kullanma" gibi ahlaksal ilkeler herhangi bir kltr veya dnya grnn
zel olarak kefettikleri kurallar deildir. Bunlar bilmek iin insan olmak
yeter. Bunlar bamszdr. Karmak metafizik sistemlerin bnyesinde ortaya
kmaz. Ancak bu sistemler ierisinde bir yere konur. Speklatif akl ile bir
kuram olmaya aday olmayacak kadar sadedir ve insan olan herkesin ortak
maldr. Doal ahlakn ilkelerine sahip olma ve erdemlerine ulama imkan,
dindar-dinsiz, teist-ateist herkes iin ayn seviyededir. Daha nce de
belirttiimiz gibi, bu doal ahlak ilkeleri, bir dindeki metafizik inan
sistemiyle veya dinden bamsz bir metafizik plan ile desteklenirse ahlaksal
eylemin hadefleri ve bunu icra eden insann erdemi sonsuza kadar uzanan ve
"mutlak"ta son bulan bir karakter kazanr. Ne var ki, doal ahlak gelitirip
kemale erdirmeden dinsel veya metafizik inanlarn bir faydas olmaz. St.
Thomas Aquinas' n ( 1 225-74) "ilahi k" ve "teolojik aydnlanma" dedii,
ahlakn ikinci safhasdr ve etkin olabilmesi doal ahlakn icras artna
baldr. 1 0
Acaba bu yazdklarmz, erdemleri yakalayamam bir dindarn durumu
ile erdemli olup ilahi ktan yoksun kalm dinsizlerin durumuna bir ak
lama getiriyor mu?

1 Copleston, Frederick S. J., A Histoy ofPhilosophy, New York, 1 985, C. il, s. 398- 4 1 1

86
YALANIN
FENOMENOLOJS
Oktay Taftal

Gerek gndelik yaama ilikin ifadelerde, gerekse tarihsel, siyasal, ekonomik


vb. ifadelerde ortaya kan yalan fenomeni, neredeyse toplumlarn ve birey
lerin tarihine kout bir olgudur. Yalanlarla dolu bir tarihten, su ier gibi ra
hata yalan syleyen siyasetilerden, yalan syleyen arklardan, yalan nede
niyle ken kurumlardan ska sz edildiine tank oluruz. Bu saptamalara
yer yer atldmz gibi, bizler de yaammzda bilerek veya bilmeyerek,
isteyerek veya istemimiz dnda yalan sylerizlsylemiizdir.
"Yalan sylemek'', genelde ahlftk alanna ilikin bir veri olmasnn
yansra, dilde gerekletirilen bir insan eylemidir. Kanksanm anlamyla
yalann oluturulduu ve ifade edildii alan dildir (Aldatc davran biim
lerinin, beden dili vb. 'nin de en son szel dile tabi olduklarn dnebiliriz).
Bu dorultuda dile getirilmemek kouluyla, yalan bir ifade oluturmak ola
nakszdr. TDK szl yalan yle tanmlyor: "Geree aykr olup aldat
mak erei gdlerek sylenen" (sz). Demek ki, yalann yalan olabilmesi
iin: a) Dile getirilip sylenmesinin yansra, b) geree aykr olmas, c) ve
aldatma erei gtmesi gerekmektedir. Buna gre yalan ncelikli olarak dile
getirip ifade eden bir 'ben' vardr. Yalann, yalan olabilmesi iin bu 'ben'in
yalan tasarlamasna bir gereklik ve bu gerekliin, kendisine farkl/yanJt
biimde yanstlmas zorunlu olan teki bir 'ben'in mevcudiyeti de gerek
mektedir. yleyse 'ben', ' teki ben' ve gereklik lemesi balamnda olu-
Dou Bat

turulacak yalan, ancak dilde ifadesini bulacana gre, dil bir anlamda 'ben'i,
' teki ben'i ve gereklii kapsamak durumundadr. yleyse nasl oluyor da
gereklii kapsayan dil, yine gereklie aykr (yalan) bir ifadeye olanak
salyor? te bu sorunun iaret ettii krlma noktas, dil ve gereklik ilikisi
zerine bize dndrc bir ipucu veriyor: nsan bilincinin gereklik
zerindeki etkisi ve gereklie katlm. . . Aslnda TDK szlndeki tanm
nn ierdii gereklik kavram yerine hakikat kavramnn kullanlmas bu
balamda daha yerinde olurdu. Sonuta gereklik (reality/Realitaet) nesnel
bir veridir, oysa hakikat (truth/Wahrheit) kavram doruluk, yanllk gibi
mantk deerlerle ilgisi bakmndan, yalan tanmna daha geni bir alm

salayabilirdi. Bu ayr bir tartma konusudur.


Dil, felsefenin temel aratrma alanlarndan birisi olarak -dtan ie
doru- d dnya gerekliinin, insan bilincindeki bir yansmas olmasnn
yan sra, akln -iten da- bir alm, akla yapk, onunla birlikte ileyen,
anlayan, anlamlandran ve ifade eden bir unsur olarak kendisini gsteriyor.
Buna gre: . . . akl aklama ve benzeri baarsn, daha niceleri gibi, dile
"

borludur. yle ki, Bat kltr erevesinde, dilsiz akl tasarlanamaz, de


nilebilir. Nitekim, akln ilk kez Bat 'da prl prl grnd Eski Yunan a
nda, 'akl ' anlamna gelen 'Logos ', szcn olanca kuatmyla, ayn
zamanda 'dil ' anlamna gelir. "1 Bylece dil ve akl birliktelii yalann bir
akl verisi olduunun da altn iziyor. yleyse her yalan, gereklii kapsa
yan dili, gereklikten kopartmaya alan insan aklnn bir etkinlii biiminde
anlalabilir. Peki ama, dilin gereklikten koparlmas nasl anlalmaldr?

YASALI GEREKLK VE YALAN


Yukardaki sorunun yantn aramaya alalm: Eer geleneksel maddeci
pozitivist bir bak asyla, bizim bilincimizden bamsz bir d dnya ger
ekliinin varlndan sz ediyor ve bu gerekliin kendi iinde bir yasall
olduunu varsayyorsak, dilde ifade edilen bir yalann inandrcl, onu,
gerekliin yasalarna uydurabilmemizle; yalann bu yasalara kout olmasn
salayabilmemizle ilgilidir. Diyelim ki d gereklie neden-sonu/neden
etki yasalar egemendir. O halde yalan tasarlayan 'ben'in, dile getirecei
ifadenin de kendi iinde aynen bu yasalla kout olmas gerekir. Bu ba
lamda "baarl bir yalan" d gereklie egemen olan yasalar kendi iinde
de barndran ve o yasalar dardaki ileyilerine kout olarak, dil alannda
da iletebilen bir yalan olabilir. Ancak 'ben'in bilinci, d gerekliin yasala
rn ne denli tanyor ve bu yasalarn ileyii hakknda ne dzeyde fikir yr-

1 Nermi Uygur. i Dyla Bat 'nn Kltr Dnyas. s. 54, stanbul 1 992.

88
Oktay Taftal

tebiliyorsa tasarlad ve dile getirdii yalana da, bu yasalar ancak o dzeyde


uygulayabilecektir. Ve burada belirtmek gerekir ki, hibir lml insan bi
linci, d gerekliin yasalarn sonsuza dek dilde yanslama-yanstma yeti ve
imkanna sahip deildir. Sonsuz sayda i ie gemi spiraller halinde, yatay
ve ileriye doru bir olu iindeki diyalektik sreleri, aralarndaki sonsuz
ilikiler temelinde ayrmsayacak ve bunlara kout yalanlar tasarlayacak bir
lml akln varl, olduka uzak ihtimaldir. Halk arasnda yaygn olarak
kullanlan "yalancnn mumu yatsya kadar yanar" veya "yanl hesap Ba
dat'tan dner" trnden zdeyilerin de iaret etmek istedikleri ana fikir as
lnda budur. Buradaki 'yats ' veya ' Badat' ltleri az nce yukarda dei
nilen, dilin gereklikten veya onun yasalarndan kopma noktasn belirt
mektedir. Ve ounlukla, polisiye filmlerdeki apraz sorgu sahnelerinde su
unu gizlemeye alan sann ifadesinde bu kopma noktasnn yakalanmaya
alld dikkatimizi eker.
Demek oluyor ki, 'ben'im d gereklik ve onun yasalar hakkndaki epis
temolojik yetim, ayn zamanda yalanmn da yetkinliini ve inandrcln
belirleyecektir.

YASALARI OLMAYAN GEREKLK VE YALAN


Sorunun bir baka bak asndan nasl irdelenebilecei zerine de dne
lim: Eer d gereklie herhangi bir yasalln egemen olmad kan
sndaysak . . . Bu durumda yalann, bizim bildiimiz yalan olarak imkanszl
ndan sz etmemiz gerekir. nk d gereklikte yasa yoksa, d gerekliin
bir unsuru olan dilde ve ifadede de bir yasallktan sz etmek anlamszdr. Bu
durumda her ifade, hem yalan, hem doru, hem anlaml, hem de anlamsz
olacaktr. Ancak gereklie yasalarn egemen olmadn ngrdmz bir
durumda, yukardaki sorunsaln zm de kendiliinden ortaya kar:
Gereklie ilikin herhangi bir yasallktan 'gereklik' , 'dil' ve 'ben'in bilin
ci arasnda da bir ilgi yasas olduundan sz etmemiz anlamszdr. Yani ger
eklie yasalar egemen deilse dile ve bilince de yasalar egemen olmad
gibi bu fenomenler arasnda da yasal bir ilgiden sz edemeyiz. Dolaysyla
dili, ben 'in bilincini ve gereklii birbirinden ayr ve her trl yasallktan
bamsz olarak ele aldmzda sorun zlmektedir. Bu durumda gele
neksel analitik felsefenin o bilinen, nl nermesine kolayca ulaabiliriz.
"anlamlyla-anlamsz ussal deil, dilseldir. Tam da bu noktada bir ap
"

horia 'ya ulaarak, yukarda deindiimizin tersine yalann da ussal deil


dilsel olduunu syleyebiliriz. Bu durumda ben'in usunda baka bir ey, di
linde baka bir ey ve gereklikte ise bambaka bir ey sz konusudur. Ve
tm bunlardan ' teki ben'de bambaka bir ey anlayacaktr kukusuz. yley-

89
Dou Bat

se "bir ey yoktur, varsa da bilemeyiz, bilsek de bildiremeyiz. " nermesiyle


sofist Gorgias hakl gibidir.
Biz Analitik Okul'un nermesini cesurca yrttmzde Gorgias'n teh
likeli savna ulamakta pek bir saknca grmyoruz. Ancak analitik poziti
vizm bu tehlikenin farkndadr. Bu nedenle yasallk tartmalarna fazlaca
girmeksizin, soruna bambaka bir yn kazandrarak tehlikeden ustaca kurtul
maya alr.
Buna gre: Gndelik dilde ilkesel olarak arptlabilen ve arptlamayan
ifadeler arasndaki ayrm, 'cognitiv' olarak 'anlaml ' ile ' anlamsz' arasnda
ki fark belirgin klabilecek bir lt olmaktan hayli uzaktr. yleyse 'cog
nitiv' olan bir yana brakp gndelik dili analiz ederek ie balamak gerekir.
Bylece dile ilikin bir sorunu (bizim rneimizde 'yalan') ontolojik
yasallk vb. alanlardan yola karak irdelemek yerine, dorudan gndelik
dilin kendisi esas alnarak zm arayna ynelmek, analitik pozitivizm ve
Wittgenstein asndan daha ilevsel ve sonu alc bir eilim olmutur.
imdi, ileriki satrlarda yine ' yalan'a geri dnmek zere buradan yol al
maya alalm: Gndelik dil ok eitli kullanm ilgileri ierisinde saysz
ilevler grmekte ve bu sayede bir kullanm gelenei, biimi ve alkanl
oluturmaktadr. Bu balamda, anlam ve anlamszlk ayrm iin, szcklerin
ve cmlelerin salt ieriklerinden ziyade, alageldik kullanmlarn gz nne
almak nem kazanmaktadr.Yani dilsel ifade, allagelen kullanm biimleri
iinde da vuruluyorsa anlamldr. Eer ifade iinde allageldik dil kulla-
. nmnn dna taan bir krlma varsa, bu durumda, ortaya anlamszlk ka
caktr. Bir ifadenin allageldik kullanm iinde evetlenebilir veya hayr
lanabilir olmas anlamllnn ltdr. Btn Anglo-amerikan pozitivist
okul Wittgenstein'n yazlarndan zetle yukardaki esinlenmeyi alarak yolu
na devam eder. Ancak tm bunlardan kast giderek zel bir dilin, rnein
Rudolf Carnap'n bir dnem denedii gibi 'doabilimsel bir dilin' veya
mantk atomculuun ngrd gibi gereklie birebir akan bir dilin
'hakiki dil ' olarak esas alnmasna giden yolun zorlanmas deildir. Tam

tersine, yinelemek gerekirse, yalnzca gndelik dilin analizi ve gndelik dilin
esas alnmasyla snrl bir alandan sz etmek gerekir.
Szcklerin ve cmlelerin saysz eitlilikte ilevlere sahip olduuna de
inmitik. rnein 'bir dzine gl yars krmz, yars beyaz' cmlesi, sev
gilisine iek hediye etmek iin, bir ieki tezgah nnde duran ahs a
sndan belli bir anlam ifade dereken, matematik dersindeki bir ilkokul ren
cisi iin bambaka bir anlam ifade edecektir. Tpk bir zarn barbut oyununda
baka, tavla oyununda baka bir ilev grmesi gibi. Her iki oyunun da ken
dine zg ve farkl kurallar, koullar vardr. Ve zarn ilevi de bu farkllk
lar dolaysyla farkl olmak zorundadr. Ancak burada ilgiye deer olan: Za-

90
Oktay Taftal

rn gerekte oynanlabilir bir oyun iin kullanlmasdr. Yani sz konusu dil


olduunda, dilin bir gereklii ifade ediyor olmas, onun ifade edilebilir ve
konuulabilir olmasn salayacaktr. Gereklii dile getirmeyen bir ifade
yalnzca anlamsz ifade ediyor demektir. Ve szgelimi, bu durumda Witt
genstein' a gre konumamak gerekir: "Kendisini ifade ettiren ey, aka
ifade ettirir; ve ifade edilemeyen bir ey zerine ise susmak gerekir. "2 Bu
nermeden yola karsak, ifade edilemeyecek bir eyi ifade etme abasnn
da yalana dnk bir yz olduunu syleyebiliriz.
fade edilemeyen bir ey zerine susmak, bize 'anlaml'y lt alma a
sndan dilin snrlarn gsterir. Ancak dilin snr, dncenin snr anlamna
gelmez. nk dnce yalan tasarlad anda anlamsz da (Wittgenstein
balamnda) tasarlam demektir. Yalan, ifade edildii anda, dilin snrn
gsterdii oranda, bir bakma dncenin de snrszln gstermektedir.
Yukarda deindiimiz gibi, analitikiler asndan dilsel ifade allagel
dii gibi kullanlrsa anlamldr, dilin allagelmi kullanmnda bir krlma
olursa anlamszlk ortaya kacaktr. rnein 'yeil yaprak' anlamldr ama
'yeil ak' anlamszdr. ' Yeil yaprak' gerek kullanm alkanl, gerek duyu
verileri bakmndan bilinen yerleik ve anlaml bir ifade olmasna karn,
'yeil ak' ne gren, ne de bilen vardr. Ancak dnce yalnzca dilin snrla
ryla kstl olmad ve sar ve dilsizler zerine nl polemikten anmsana
ca gibi: nsan ayn zamanda imgelerle de dnen bir varlk olduundan
'yeil ak' pekala dncenin snrlarnda yer alabilmekte, ancak dilin snr
lar dna tamaktadr. Beri yandan 'ak yeildir' nermesini sunturlu bir
yalan olarak kabul edebiliriz. Mitolojideki 'kanatl at', 'ylan sal kadn ' vb.
de birer sunturlu yalandr aslnda.
Buradan u sonuca ulamak mmkn grnyor: Demek ki, dnlebi
lir, tasarlanabilir olmak baka, ifade edilebilir olmak baka, anlaml ifade
edilebilir olmak ise bambaka bir eydir.
Yine Wittgenstein'a dnyoruz: Btn geleneksel felsefe yapma tarzna
kar adeta protesto ieren Wittgenstein'n u nermesi ilgimizi ekiyor:
"Durum neyse, dnya btnyle odur."3 Yani dnya ontolj ik ve kategorik
dnmenin ngrdnn tersine durum'un kendisidir. Ancak yleyse du
rum nedir? diye sorduumuzda u nermeyle karlayoruz: "Dnya, nes
nelerin deil, olgularn toplamdr. "4 "durum, olgular, nesnelerin nitelik ilgi
lerinin oluumu ve oluturulu/ardr. "5 Aslnda yalann olanakll asn-

2 Ludwig Wittgenstein. Tractatus logico-Philosophicus. logiscl-Philosophische Abhandlung, 5-7,


Frankfurt/Main 1 977.
3 Ludwig Wittgenstein, age. s. 1 1 .
4 Ludwg Wittgenstein, age. s. 1 1 .
5 Ludwig Wittgenstein, age. s. 1 1 .

91
Dou Bat

dan dnyann: Olgularn veya nesnelerin toplam olarak ele alnmas bizce
pek bir ey ifade etmez. Bize gre verili bir olgunun yerine, verili olmayan
bir olguyu veya nesnelerin verili nitel ilgileri yerine, verili olmayan bir ilgiyi
dilde ' ikame' ettiimizde ve veya bu ilgilerden bir veya birkan yine dilde
arpttmzda yalan oluturmak olasdr. Ancak kuku yok ki, bu durumda
bizim yalan dediimiz ifade Wittgenstein asndan yanl veya anlamsz
olacaktr. Dolaysyla tam da bu noktada anlamsz ifade etmek yerine sus
mak, hem mantk bilimi asndan, hem de etik asndan doru olacaktr.
Ancak Wittgenstein'da anlamsz'la yanl (yalan) arasnda elbette bir ay
rm vardr: "Gereklik evet veya hayr cmlesiyle saptanabilir olmak zorun
dadr. "6 Burada sorun, bir ifadenin empirik anlamda gerek veya yalan ol
mas deildir. Sorun, bir ifadenin geree, mantk olarak uygun olmasdr.
rnein: Kendisine 'bugn iyi misiniz?' diye sorulan birisi, iyi olduu halde
' hayr hastaym' yantn veriyorsa yanl (yalan) sylemektedir. Ama bu ya
nt manta uygun olmas dolaysyla ' evet iyiyim' yant kadar anlamldr.
Burada heyecan verici bir durumla karlayoruz. Ayn soru ve ayn durum
karsnda ahs ' evet su terazisiyim' veya 'hayr zntmden dans ediyo
rum' diye yant verirse bu ifadeleri yalnzca anlamsz olarak m deerlendir
mek gerekir? Bize gre (Wittgenstein mantnn tesinde) bu ifadeler an
lamsz olduu kadar, yalan, yanl, ilgin, irkin, gzel, vb. olarak da nitele
nebilirler.
Sonu olarak, dnya ister nesnelerin, isterse nesnelerin nitelikleri arasn
daki ilgiler sonucu ortaya kan olgularn, isterse de btn bunlardan oluan
verili durumun kendisi veya bambaka bir ey olarak tanmlansn, yalan, her
koulda kendisini dayatma olanana sahip grnmektedir. Bize gre btn
tanmlama abalarnn tesinde gerek dnya, gerekse dil, ne olduklar bilin
mese bile olmadklar bir ey, durum ve nitelikten, yine olmadklar bir eye,
duruma ve nitelie dntrlebilme olanan ierirler. Bu nedenle, kanatl
bir at, ate kusan bir canavar, armha gerildikten sonra ge ykselen bir
insan (veya nce lp, sonra dirilen bir tanr) vb. 'den sz edilebilmektedir.
Belki de, dilde ve dncede geree ve hakikate ters olan ifadelerin snrla
rn, yine dilde aramak yerine, bu snrlarn belirlenimi konusunda etik'ten
yardm almak doru olacaktr.

6 Ludwig Wittgenstein, age. s. 35.

92
EcoNOMICA'NIN
DUBLR ETHICA
Mehmet Ali Klbay

Btn toplumlarn ilk kaygs, nasl olursa olsun, herhangi bir ekilde meyda
na gelen toplumsal haslay bltrmektir. Bu bltrme ou zamari, top
lumun byk bir blmnn geimlik dzeyde kalmas ve artn siyaseten
paylalmas anlamna gelmektedir. Blmn biimi, toplumun temel yap
sn belirler ve dier toplumsallklar (siyaset de dahil) bunun zerine oturur.
retimin insanlk!? yat olmasna ve blmn de her zaman her top
lumun ana sorununu oluturmasna ramen, iktisat yenidir. ktisadn belirme
sine kadarki srede, bu grevi ahlak stlenmitir, yani bu adan ethica,
economica 'nm tarih ncesidir.
Bu ilk bakta artc akrabal aklamak zorunda olduumu biliyo
rum. nsan, doann kaprislerinden birinin sonucu olarak, canllarn beslenme
zincirinin dna knca, yani insanln hayvanln (doalln) kaybetme
pahasna retmeye balaynca, btn kariyerini belirleyecek reticilie
soyunmak zorunda kalmtr. Homo faber, insan rerim araclyla ina
etmitir. Faber olan, ama economicus olmayan insan, eitsizlikleri aklamak
zere ahlak oluturmaya giriecektir. Ahlak, yani gelenek.
retim, yani doann verdikleriyle yetinmeme, paralel bir doa yaratma
ve buradan da, nerede duraca henz belli olmayan bir "retilmi doa"
yaratma sreci. nsann "doal doa"nn yerine kendi "retilmi doa"sn
ikame etme sreci olarak okunabilecek bir tarihsel akn iinde kendini her
zaman yeni batan yaratmaya mahkumiyeti, "doann yasalar"nn yerine
insann kurallarnn konulmasn zorunlu klmtr. Bu yol atalldr. Bir kolu
hukuka, insan haklarna, demokrasiye vb. gidecek; dieri de rfler, adetler,
Dou Bat

"bu, eskiden byle yaplrd"lar halinde kalplamaya, "adeta doallk" ka


zanmaya alacaktr.
Eski Yunanllar; tre, gelenek gibi adlar tayan toplumsal kalplara ethos
demilerdir. Etika kavramnn kkeni buradadr. Latinler ise ethos'u mores
kelimesiyle karlamlardr. Bu da moral, yani ahlak kelimesinin kkenini
meydana getirmektedir. Akas, gerek etik, gerek moral ve gerekse ahlak,
gelenee, treye balanmaktadr. Gelenek ve tre ise, retim ve blme.
Bylece ethica'nn economica 'nn tarihncesi olduu kap aralndan gr
lr hale gelmektedir.
Alexandre Dumas Pere' in, hemen her ocua ve gence oka hayal
kurduran nl roman Silahorlar'daki tuhaf adl kahraman, Athos,
Porthos ve Aramis, yazarn byle bir amac var myd bilinmez ama, ethos'u
temsil etmektedir. Onlara sonradan katlan ve hemen romann srkleyici
kiisi haline gelen d' Artagnan ise, onlardan daha fazla gelenek cephesinde
yer almaktadr. 1 7. yzyln ortalarna doru kraln tfekli muhafzlar ala
ynda yer alan bu esrarengiz drt kii, burjuvazinin ilk demokratik ta
leplerini, yani blme ynelik itirazlarn dile getiren La Fronde i sava
srasnda krall desteklemitir. nk ethica 'nn economica'ya dnmekte
olduunu kavrayamamlardr. Athos ve Porthos, ba aa yuvarlanan kk
soylulua, Aramis ise ruhbana mensuptur. d'Artagnan'a gelince, B eaml bu
kk aristokrat ocuuna, babasndan uyuz bir atla bir kltan baka bir ey
kalmamtr. O halde, reten burjuvalardan, kyllerden nefret edecekler,
emekilerin retiminden hak ettiklerini almalarn bir trl kavrayamaya
caklar ve blm mekanizmalarn elinde tutan kraln bu stnln kay
betmemesi iin onun yannda yer alacaklardr. Eer blm kral deil de
piyasa yaparsa; yani economica ethica'ya galebe alarsa, onlara yer kalma
yacaktr. Kralienin Buckingham adl ngiliz dkyle olan gizli ak macera
snn ayi olmasn nleyen d' Artagnan'a kralienin deerli bir elmas yzk
hediye etmesi, piyasal bir sistemde mmkn olmayacaktr. O halde, silah
orlarn kahramanlk anlay, hak isteyen halka kl vurmak olacaktr. B
tn bunlarn deiik ortamdaki bir baka versiyonunu nl Japon filmi Yedi
Samuray 'da da izlemek mmkndr. Ama bu sz uzatmann gerei yok.
Ethica'nn pribum mobile 'sine geri dnmek zere, hibir ey, hibir hare
ket, davran, dnce vb. kendiliinden iyi veya doru deildir, olamaz,
nk bunlar nominal kabullerdir; nesnelerin kendiliklerinden sahip olduk
lar nitelikler deil, doas gerei znel bir nesnenin durduu yerden/yere
gre bitii sfatlardr. Demek ki bu sfatlarn tanabilmeleri iin tayanlarn
yle tanmlanmalar gerekmektedir. Bu tanm da zorunlu bir tasnife yol aar
ve zincirleme iyi veya doru reaksiyonlarn meydana getirir. yi/doru,
iyi/doru'dan itibaren tanmlanr, ama arketip iyi/doru da bir ilk tanmn

94
Mehmet Ali Klbay

rndr. Bu arkeiyi/arkedoru, zorunlu bir aksiyomdan itibaren retildii


iin, kanlmaz olarak dogmatiktir.
Ahlfkn yalnzca insana zg bir durum olmasn, ahlfkn, buradan da
etikann kkenine yerletirmek ve ahlak insan insan yapan unsurlardan biri
saymak; ite bunlar bu aksiyomatik kavrayn zn oluturmaktadrlar.
Yani insan insan olduu iin ahlfkldr/ahlfkl olmak zorundadr trnden
nermeler; ahlfk akn, ebedi ve ezeli bir noktaya koymakta ve 1 8. yzyl
felsefesinin egemenliini srd hermetik bir konumun iine sokmaktadr.
Biraz daha netlemek zere, ahlfkn insann dnda ve zamanar bir mut
laklk iinde varolduu sylenmekte, insana yalnzca bu kurallan kefetme
ve uygulama rol biilmektedir. Dier baz tutum sahipleri ise, ahlfkn insan
lara zaman zaman tebli edilen, evrensel, mutlak, zamand, deimez,
transhistorik bir kurallar manzumesi olduunu dnmekte/buna iman et
mekte/bunu tebli etmektedirler.
nsan btn dier canllardan ayran zellii, ne dili, ne dnebilmesi,
ne akl, ne de ahlfkdr. nsan, retici olduu iin btn dier canllardan
farkldr/farkllamtr. Dilinin hayvanlarnkine nazaran daha ok imge ier
mesi, daha derin ve soyut dnebilmesi, ahlak diye bir sorununun olmas
vb. btn bunlar, doann doallnn yannda, sonra ona zt ve onu yok
eden bir retilmi doa kurmak zorunda kalmasndan kaynaklanmtr.
retim sayesinde insanlaan; blm sayesinde siyasallaan insan, ikti
sad oluturmakta geciktii lde ahlak soyutlatrarak bir doktrin haline
getirmitir. Binlerce yllk bir inceltme yle bir boyuttadr ki, kkeninde ikti
sadn palyatif bir blm ideoloj isi bulunduunu ayklamak son derece
glemitir.
lkel anlam iindeki, yani geleneklere uyma olarak ahlak, hem tarihin
tortusu olarak, retimle paylamn genelde akmamasnn, hem de ak
trdnda meydana gelen kesime teriminin kk olmasnn bir rndr.
retenle, retimden pay alan arasndaki akln artmas lsnde ahlfkn
katlamas dorultusunda yaplacak bir tarih okumas, iktisadn belirlemekte
neden bu kadar geciktiinin ve iktisadn neden half ou yeri itibariyle ah
laki geler tadnn ipularn verecektir.
Ama artk iyi ve kt, az veya ok, eksik veya daha az eksik olsa da, ikti
sat var ve geliiyor, anlalmaya balyor, kendine yer ediniyor (demokrasiy
le, laisiteyle, insan haklaryla birlikte). O halde ahlfkn da blmle ilgili
eski dzenleyici ilevi giderek sona eriyor.
yleyse yeni bir etika m? Evet. Zaten bu etika da, iktisadn 1 6. yzylda
balayan doum sanclanyla birlikte boy vermeye balam durumda. Bu
yeni etika, merkezi, kastlardan bireye kaydrmaya yneliktir. Ahlfk ancak
bireysel olabilir ve blm de iktisadn ve siyasetin sorunudur, ite yeni
etika buralarda bir yerde oluuyor.

95
"Due Mussolini ve sevgilisi Clara Petacci'nin
cesetlerinin talyan Partizanlarnca Tehiri"
29 Nisan 1 945, Milano
HALSZ KALMI BR
AHLAKIN CEHENNEMNDE:
AHLAKI HAK SAKLASIN BR

YARiM vAR iNDE


Ahmet nam

DNLEN VE yAANAN AHLAK


Anglo-Amerikan kltrnn iindeki felsefe alanlar, yaadmz dnya
iindeki ahlak (morality) ile bu ahlak zerine oluturulan dnceleri, ku
ramlar (ethics) birbirlerinden ayryorlar. Ethic ahlak felsefesidir; ahlaksa,
toplum iinde bir arada yaama sorunlarn dzenleyen kurallardan, deerler
den, haklardan, grevlerden... oluur. Buna benzer, ama bir bakma, kaygca
ayr bir ayrm, yaadmz dnyay ahlak asndan anlamada, yapmamz
gerektiini dnyorum. Dnlen ahlakla, yaanan ahlak. Bu ayrmmz,
"morality-ethics" ayrmndan farkl, Ahlak kurallar (morality), dnlen
ve yaanan ahlakta ayr ayn olabilir. Yine, ahlak kuram dnlen ve yaa
nan ahlakta ayr ayr yaanabilir. yleyse, dnlen ve yaanan ahlak, hem
moral hayatn (morality), trelerin hem de onlar zerine gelitirilen grle-

' Prof. Dr. Ahmet inam, Orta Dou Teknik niversitesi Felsefe Blm.
Dou Bat

rin, dncelerin yaantlarna ilikin zelliklerdir. Gerek ahlakn gerekse


ahlak felsefesinin dnlen ahlak olmadan, yaanan ahlakla ele alnmas sz
konusudur. Dnlen ahlak, kayg duyulan, sorgulanan ahlaktr. Yaad
mz ahlak konusunda herkesin bir kans, gr, izlenimi olabilir. Dn
len ahlak bu deildir. Meta-etik de deildir. Meta-etik, ahlak felsefesinin
felsefesi olarak anlalrsa, pekala kopya ekilerek, otoritelere bal kalnarak
yaanabilir. lkemizde, ahlakn ve .ahlak felsefesinin dnlen boyutu,
dnlen ahlak zayftr. Sokrates, rnein, hem hayatn hem felsefesini
yayor ve dnyordu. Dnlen ahlak ve yaanan ahlak onda bir btn
lk oluturuyordu.
Dnlp de yaanamayan, yaanp da dnlemeyen ahlak ya da iki
sinin birbirinden kopukluu (ahlak izofrenisi!) amz insannda gzlemle
yebileceimiz ahlak yaantlardr. "mamn dediini yap, yaptn yapma"
deyii, bu kopukluun bizim kltrmzden bir rneidir. Ahlak adna nutuk
atarlar, ahlak grleri zerine yeterli dnceler gelitirememilerdir, de
dikleri gibi yaamyorlardr. Kopya Ahlak diyorum buna, ya da papaan
ahlak. Akademisyenlerin bir bl byledir. Kendilerini manevi bir gr
n szcs sananlar da, benzeri belirtiler tayabilirler ahlak yaantlarnda.
Ahlak yaantlar, her insann kendisiyle, kendisinden farkl olan teki in
sanlarla bir arada yaamann karmza kard eitli durumlarda yaanr.
Bu yaantlar bamzdan geer. Her yaantlanan, bamzdan geen, yaa
nyor demek deildir. Sr de yaantlama vardr ama yaama yoktur. Ya
ama, o yaantnn bir btn iinde konulmas, iimize sindirilmesi, insan
olarak bizim varlmzla btnlemesiyle ilgilidir. Taklit, yaantdr, yaama
deildir. Farkndal yoktr ya da zayftr. yleyse insan, iine dt
ahlak durumlarn, ne yaanlan ne de dnlen ahlakla yaamyor olabilir
ler. Bir adam ldrmtr, diyelim ki, kan davasndan; ama ne kan davasnn
anlamnn farkndadr, ne de bunu bir vicdan konusu yapp, sorgulamtr. Ya
da bir insana "iyilik" ettiini sanmaktadr; diyelim ki, bir yoksula para yar
dm yapmtr. Herkes yapyor diye yapmtr. Cennete gireyim diye, bana
iyi insan desinler diye. Bu gerekeler, onun hayatnda bir btnlk
olutrmuyorsa, onun ahlak karakterini meydana getiren geler iinde bir
yere oturmuyorsa (bu, kendi abas iin olacaktr); sadece bir zentidir, kop
yadr, taklittir, "Benzeme" abasdr. Bu adan bakldnda, her ahlak du
rumu, o durumda eyleyenler iin ahlak yaantlar ierir. Ama, bu yaantla
rn ahlak yaay, olmas iin, yaantlayanlarn o ahlak durumu iindeki
halleri ve biraz nce sylediim gibi ahlak karakterlerini gz nne almak
gerekir. Ahlak durumunu yaayan eyleyicilerin belli bir ahlaksal hal iinde
bulunduklarna, bu halin onlarn ahlak karakterleriyle ilgili olduuna dikkat
edelim. Ahlak hali ya da ahlaksal hal dediimiz zellik, iinde bulunduu-

98
Ahmet inam

muz ahlak durumunu nasl yaadmz gsterir. Hal, yalnzca ruh halimizi,
bedensel durumumuzu, dnce iklimimizi gstermez; bizim dnyayla, ev
reyle, evrenle olan bamzdan da etkilenir. te, halimiz ve karakterimiz
yaantlanan ahlak durumunun, yaanan ahlak durumu olup olmadn be
lirler. (Bu kavramlar daha da amaya alacam, birazdan!)
Bu ayrmlar, amzda yaanan ahlak durumlarnn yapsna ilikin de
erlendirmemize katkda bulunabilir. Yaantlanan, yaanan, dnlen du
rumlar gz nne alabiliriz. amz insan ahlak tecrbesini, yaantsn
geiriyor ama, yaayamyor, dnemiyor. Salt yaantlanp yaanamayan ve
dnlmeyen ahlak konusunda birka gzlem gerekebilir.

AGIMIZ AHLARI STNE GZLEMLER


amz insan, yaayn gemiten gelen alkanlklarn, teknolojinin,
bilimin, sosyo-ekonomik hareketliliin itmesiyle birletirerek dzenlemek
istiyor. Bu dzenleme abas, gelenekten gelenle yeni sorunlarn zmle
meyii ekseninde dnyor. ine dlen ahlak durumlarna eylemlerimizi
dayandracamz ilkeler temellerini nereden alacaktr? "Gemiten, gele
nekten" yant yetmiyor. Hangi gelenek? Gelenek nasl tanacak ahlak du
rumlarna? Gelenei tamamak olanakl m? Deyim yerindeyse, "Kartezyen
Bir Ahlak" nasl olanakldr? "Dnyorum, o halde vanm"a benzeyen bir
biimde, kendisinden hareket eden eyleyici, iinde bulunduu ahlak duru
munda, "eyliyorum, o halde ahlaklym" diyebilir mi? Destei akldan alyo
rum, ahlakl eylemeyi bana reten akldan. Belki Aristocu anlamnda bir
Phoronesis, belki Kant anlamyla bir Pratik Akl bize ahlak yaantmzda
yol gsterici olabilir mi?
Ahlak durumlarnda dayanlan ilkelerin "kuram", felsefesi olamaz diyen,
kuram kart grler var amzda. Etik (Ahlak Felsefesi) olanakl deil
dir, diyen, felsefe neye dayanarak bize yol gsterecektir? Olanakl btn
ahlak kuramlarnn yklabilecei sav, mantk ya da ondan her ne anlal
yorsa akl dzeyinde anlaml olabilir. Belki de Levinas' n iddia ettii gibi,
ahlak, bilim yapan akldan, bilgiden yola karak ulalacak, anlalacak bir
alan deildir.
Yine de amz insan sorunlarn "pragmatik" dzeyde zmeye al
yor. "Etik Kodlar" aryor, kendine. Meslek odalar, doktorlar, mhendisler, i
adanlan byle kurallara acil olarak ihtiya duyuyorlar. ine dtkleri du
rumlarda yaptklarn yarglayacak kurallar olsun istiyorlar. rnein tpta,
gen mhendisliinde, organ naklinde, tenazide, psikiyatride kurallar belir
lemek istiyorlar. Bilgisayar alannda, nternet kullanmnda, enformasyon
teknoloj isinde, irketlerin rekabet alannda (belki yaptklarn merulatrmak
amacyla) ne ahlaka uygun ne deil bilmek arzusuyla yanyorlar. Sorun bu

99
Dou Bat

kadarla bitmiyor. evre kirliliinin, doadaki yaam dengesinin bozulmas


nn yol at sorunlar karsnda, evre ahlak, "geo-etik", hayvan ahlak,
bitki ahlak, toprak ahlak, deniz ahlak sorunlar gndeme geliyor. Kadnla
rn ezilmesini engelleyecek bir cinsellik ahlak, rkln yaatt zulm
nlemeye ynelik rk ahlak, dnyadaki al gidermeye, yoksulluu kal
drmaya ynelik ahlak araylar gndemin nnde. Aynca, ahlak kuramla
rndaki grecelik sorunu, ahlak alannda egoizmle ilgili kmazlar, yararclk
(utilitarianism), din-ahlak ba, amzda tartlan sorunlarn bir dier b
lmn meydana getiriyor. Btn bu giderek karmaklaan sorunlardan
k, yalnzca duygularmza dayal ahlakla olanakl mdr? Emotivism adn
verebileceimiz (A. Maclntyre ! ) bu zmde, salt "yle istediimiz iin" mi
eylemde bulunmalyz?
amzda yceltilen deerler var. "nsan Haklan", "demokrasi", "oul
culuk", "eitlik" gibi . . . Bu, savunuluyor gibi grnen deerlerin "ardnda" ne
gibi niyetlerin, rtme, gizleme abalarnn, iki yzllklerin bulunduunu
bilmiyorum. Ama, srekli olarak, bu kavramlar savunduunu syleyen l
kelerin, kurulularn bu kavramlarn ardna snabildiini gzlemleyebiliyo
ruz. "Ahlakn ard alan", ard niyetlerin, iten olmayan tutumlarn alandr.
Ahlak durumlarnn yaantlanmasnda, zellikle amz insan iin ard
alann ie karmas, belki kanlmazdr. nk, bildiimizi, farkna vard
mz sandmz ynelilerimizin ardnda Hegel, Schopenhauer, Freud'dan
sonra ne olduunu bilebilme gl ile (bilin d gler. . . ) kar karya
yz. Ayn ahlak durumunu yaayan, hayat paylaan, bir arada yaama so
runlarn bir trl zememi insann, ard alann fark edebildiince fark
edip bunu letii ahlak durumundaki insanlara sylemesi gerekir. Ancak
bylesi iten ahlakl, samimi ahlak tayan insanlar, peinde kotuklar de
erlere yakabilirler.
Ahlak durumlarnn yaantsndan onlarn yaamasna geebilme koulla
rndan biri itenlik. tenlik ak olmay da gerektiriyor. Savunduumuz
grlerin, dncelerin, niyetlerimizin anlam asndan kaypak, belirsiz
olmas, hele hele bu kaypaklk ve belirsizlikten yararlanp ahlak durumla
rnda "kvrtan", "yanar dner" biri olmamza olanak salyorsa ok tehlike
lidir. Bize bu adan benzer lkelerde, ynetimde bulunan ya da ynetime
talip olan insanlarda bu itensizlik, kaypaklk zellii, ahlakn ard alannn
srekli i banda olduunun gstergelerinden biridir. ten ve ak olan in
sann yaad ahlak durumlarnda "sorumluluk" tamamas pek olas
grnmyor. "tenlik ve aklkla" hibir sorumluluk tamak istemedii
mizi syleyebilmek bile, kar tarafn sizden beklentilerindeki yanlmay
engellemesi asndan, bir bakma sorumluluktur.

1 00
Ahmet inan

te, amz insan, ard bahesi srekli nnde yayor; girdii ahlak du
rumlarnda kar taraf "ikna etme" ("kandrma" m demeli?) amacyla "reto
rik" teknikleri kullanmaya alyor. Satcdr o, yarmac bir satc, kendi
sini, bilgisini, maln satmak isteyen bir satc. irketler var, ahliikn ard ala
nnda, kyasya bir kavga var. Yksek deerlerin peinde olduunu, dini
btn bir mmin olduunu sanan bir yn karc, srekli aldatyor; kendini
ve ahlakdalarn. (Ahlakda: Ayn ahlak durumlarn paylaan insanlar!)
Manevi boyutu hilenmi, kalmam bir irket ynetimi ahlakyla kar kar
yayz. Salt ayakta kalmak, lmemek iin tutunuyor ahlakdalarm, ahlak
ilkelerine. Belki birok irket ahliik tayan insanlar iin ilke, ilkesizliktir.
Belki de ilke ok basittir: Yklma, diren, baar, kar et.
amzda, ahlak durumlar, ahlakn ard alan ile kapl; ilkeler karakter,
hal gibi temel ahlak gesi, etkisini, nemini yitirmi. Eylemler, eylemlerle
kazanlan baarlar n pliina karlm. imdi, genel izgilerle, amzdaki
sorunlar anlamak amacyla, ahlak durumunun yapsn yeniden inceleyelim.

AHLAK DURUMU VE BLEENLER


Ahlak durumlar, yaama biimlerini paylaanlarn birlikte bulunduklar
durumlardr. Dnyann ok uzak bir kesinde ya da uzayda belli bir geze
gendeki varlklarla paylatm dndm hayat, onlarla belli bir ahlak
durumunu paylayor olmam demektir. Sorumluluunu duyduum ya da
bana karlk sorumluluk duyanlarla paylatm ahliik durumlar olabilir.
Ahliik durumlarnn olumas iin tek, "bir tarafn" bile "te tarafa" ahlaki
ynelimi yeter. nsan kendisiyle ilikiye geebildiinde, kendisiyle bir ahliik
durumu yaantlayabilir. Kendimizle ilikiye geebilmemiz ne demek? i
mizde olup biten syleinin sesini duyabilmek demek, kendimize ahliik kay
glaryla ynetebilmek demek.
Her insan, kendi evresinde bir ahlak alan oluturur (Sanki, elektrik y
knn evresinde oluan elektro-magnetik alan gibi!). Kendi evresindeki
ahlak alanna ynelen birey, kendisiyle ahlak diyalouna girebilen, kendisini
ahlak asndan yarglamaya balayan kii, ahlak alann, ahlak durumuna
dntrr. En az iki kiinin ahlak alanlarnn rtmesi de ahlak durumlarn
oluturur. Biraz nce sylediim gibi evremdeki ahlak alan, dmda bu
alandan habersiz kiilerin ahlak kayglarn tamaya balarsa, onlarla arala
rnda ahlak durumu ortaya km olur. Tek bana, tekil alanlardan kalkla
rak ulalan ahlak durumlarnn yannda bir arada ortak yaamalardan kan
ahliik durumlar sz konusudur. Ne ahlak durumlar dndadr? Ahlak insan
alan iinde dnme alkanl iindeyiz. Bir karnca da evresinde byle
bir ahliik alan yaratyor mu? Biz insanlarn yaratt alan iine girdiinde,
ahlak alanmzn yapsna gre karncayla bir ahlak durumu iinde olabiliyo-

101
Dou Bat

ruz. Ayn ey, aala, kula, bulutla, toprakla, ilikimizde de sz konusudur.


"Ben ahlak alanna giren her insan ve farkna vardm her varlktan
sorumluyum" derseniz, ahlak durumunuzu son derece geniletmi olursunuz.
Ahlak durumu iinde, genellikle eylemde bulunan insanlar tar. Bu in
sanlara eyleyici/er diyebiliriz. Eyleyiciler, eyleyen, eylemde bulunan insan
lardr; eylem bir ahlak durumu rndr; onun sre alann bir yana brakr
sak. Ahlak durumu, eyleyicilerin eyleme ortamdr, eyleme, bir ahlaksal
etkileme biimidir; eyleyicilerin eylemleriyle birbirleriyle etkileim kurma
lar, birbirlerini etkilemeleri, etkilemeye almalardr.
Eylem eyleyiciye nce niyetle baldr; ahlaki ynelme, niyetimizle ba
lar; niyetimiz bizi, semeye, sememiz de karara gtrr; karar, eyleme.
Eylemimizin zgrl sorunu, niyetimizle eylemimiz arasndaki bir zincir
iinde tartlabilir. Niyetimiz ne kadar zgrdr? Niyetimizle kararmz ara
snda ba kurma, karan uygulamaya, eyleme geirebilme gcmz ne ka
dardr? Ne kadar btnsel bir eyleyiciyiz biz? u anlamda: Niyetimiz, se
melerimiz, kararlarmz, eylemlerimiz arasndaki btnl salayabiliyor
muyuz? Kararlarmz, niyetlerimizden kopuk, yaptmz semeler kararlar
mzn bir sonucu ya da kararlarmz semelerimizin bir sonucu deilse; ka
rarlarmzla eylemlerimiz arasnda kpr yklmsa; byle bir eyleyici isek,
darmadan, parampara bir eylemciyiz demektir. amz insan bir param
paral yaayan insandr. Niyetten eyleme uzanan yollarda yitmekte, niyet
karara ulamamakta, karar eyleme eriememekte; eylem niyeti, niyet eylemi
besleyememekte. Eylemcinin ahlak durumlarn yaayamamasnda eylemsel
btnl, niyet-eylem ban kuramaynn etkisi de vardr. Eyleyici olu
turduu ahlak alanyla teki insanlarla ahlak durumlar iine girdiinde, bu
paramparal yznden, yalnzca ahlak durumlarn, ahlak yaayamamakla
kalmyor; aynca bu durumunu fark edemiyor, dnemiyor. Ne yaanan
ahlak kalyor ortada ne de dnlen ahlak. Ahlak alanlan ard niyetleriyle
ykl; ahlak alanlan "ard alanlarla kapl" insanlara dnyoruz.
Eylemler, niyet-karar balantlar ya da kopukluklar tayarak, boluktan
ortaya kmazlar, ahlak durumunun bir dier bileeni ile balar sz konusu
dur: lkelerle. Ahlak ilkeleriyle, ahlak kuramlaryla, ahlak kurallaryla, gele
nekle, trelerle, deerlerle u ya da bu biimde ilintilidirler. Ahlakta eylemi
hedef alan dncelere, kurallara, ister bu dnceler felsefi kaynakl olsun
isterse inan sistemlerinden, gelenekten gelsin tmne ilkeler diyorum. lke
ler nnde mi gidiyor eylemlerin, ardnda m? lkelere gre mi eyliyoruz,
yoksa eyledikten sonra onlara ilkelerden kulplar m takyoruz eylemlerimize?
amz insan, hedefi olan, sonu aldrc, etkisi olan, ileyen ilkelerden
yana. Gelenekten devrald, eitimle rendii ilkelerden bir bln ey
lemlerinin dna atyor; onlara dayandn sylese de, onlar eylemlerine

1 02
Ahmet nam

uyduruyor, bir bln yadsyor; genellikle sonularna nem veriyor, il


kelerin kendisi pek dikkatini ekmiyor. Dnlen ahlakn ortada olmay
nn gerekelerinden biri de bu; sonularla, karlarn korumaya alyor;
amz insan ayakta durmaya abalayan bir insandr; hayatta kalmaya al
an. Yoksulluk iinde ezilenler elbette bylesi bir aba iinde olacaklar; di
yebilirsiniz. Varsl (zengin) olanlar da byle davranacaklar. Hayatn tadn
karanlar ahlak durumlarn yaantlayp, yaayamadklar iin (ilkelerin
farkna varmadklar, itenlik, aklk baarsna eriemedikleri, bundan do
lay ahlak alanlar ard alanyla kapland iin ... ) yaanan ahlakn uzanda
lar. Hayatta kalma ahlak, daha nce szn ettiim irket ahlak, bu ilkelerle
ilikiye, iletiime geememe zrlerinden douyor.
Neden ilkeler yaanamyor? evrecilerin, feministlerin, dindar insanlarn,
ideoloj i yanllarnn ilkeleri yok mu? "Ahlak kod"lan var! Olmayan alan
larda da (teknoloj i kullanm, iyi lm-tenazi-iletiim, rekabet alanlan gibi)
kodlar bulunmaya allyor. Birtakm kurallar yazl hale getirilirse, ahlakn
oluturulabilecei dnlyor. Hukukla ilikimizde de bu sorunun bir ya
nn gryoruz. Hukuk kurallarn karlarmz dorultusunda eip, bkmek
istiyoruz. Kurallar "delmek", kaamak noktalar bulmada "hile ahlak",
"kurnazlk ahlak'', "hinlik ahlak" gelitirebiliyoruz.
yle bir baknca insann "ahlak oktan elimizden gitmi de haberimiz
yok" diyesi geliyor.
Dikkat edilirse burada ahlak kavramn ok farkl anlamlarda kullanyo
rum. Ondaki belirsizlii de anlaml buluyorum. Bu belirsizliin olumsuz bir
grnt yarattn grsem de bu olumsuzluktan, yeni ahlak yorumlar yap
labileceini dnerek yararlanmak istiyorum. Bilmem bu isteimle bir ah
lakszlk m yapm oluyorum?
lkelerin eylem sreciyle btnlenebilmesi asndan, eyleyicinin ahliiki
varl ok nemlidir. Eyleyicinin ahlaki varl yaad ya da yaantlad
hallerle, ahliikl karakterinde ortaya kar. Ahlaki hal, eyleyicinin yaantla
rna zemin oluturan, yaantlarnn, deyim yerindeyse, rengini belirleyen,
onu iinde bulunduu ahlak durumunun ontolojik boyutuyla ilikiye sokan,
kendisini yine yaantyla veren, yaantlanan ya da yaanandr. Salt psikolo
jik sre deildir, bir "zihin sreci"de (rnein dnme gibi ... ) deildir.
Ahlak hali, kainatta kendimize verdiimiz (bitiimiz) yerle ilgilidir. fkeli,
zntl, sevinli olma psikolojik srelerdir; kafamzn dncelerle me
guliyeti, kavramsal dnme abamz zihin srecidir; hal, btn bu sreleri
zelliine gre iinde tayabilir ama onlardan farkldr. Niyetimize, kararla
rmza, semelerimize dek uzanr, onlar btnler. Bir insann sorunlarna
dosta ilgi gstermenizin ncelikle bir "grn" var. Sizin eyleminiz yle
grnyor olabilir, durum iindekilere. Bu dosta ilgiyi hangi "hal" iinde

1 03
Dou Bat

yaptmz, hangi hali yaayarak ortaya koyduumuz, sizin yaantlayaca


nz bir eydir. "Niyet" bu halin bir parasdr; niyetimiz de eylemimiz de
grnd gibi "dosta" mdr? Dostalk hali, gelip geici niyetlerle, psi
koloj ik ya da zihinsel srelerle aklanamaz tmyle; bu hal dnyaya, in
sana, kainata, varolua, inanlarmza yklediimiz anlamlardan kaynakla
nan bir ynelitir. Almanca'daki karlndan (stimmung) yapabileceimiz
arml bir titreimdir, iimizdeki, titreimler adr, dosta olma hali u
ya da bu kiiyle ilgili deildir; haller zel durumlara, tek tek, ayr ayn du
rumlara gre belirlenemezler. Dosta olma halim, benim gemiteki ahlak
durumlarndan yaaya yaaya rendiim, edindiim, kazandm bir haldir.
Tek tek ahlak durumlarna bu halle girerim; bu halimi, belli bir psikolojik
srele yaamam gerekmez. fkeyle de dosta olma hali yaanabilir; zn
tyle de. Kzarsnz ama dostluk kzdr bu; tpk sevginin "dmanca
sevgi" olabilecei gibi. Bu durum yalnzca niyetle aklanamaz, nk niyet,
tek tek durumlarda ortaya kar. Dosta niyetli olmay isteyebilirsiniz ama o
hali yaayamayabilirsiniz. "Rol yapma", halsizlik ( ! ) halidir. nsanlar modem
dnyada hallerini yaayamyorlar, onlar fark edemiyorlar; oluumlarna
katkda bulunamyorlar. rnein, dnyaya dosta olma hali, tm psikolojik
sreleri aar, ama onlarn dzeniyle ilikili; bu hal dostluk eylemlerimizle
btnleirse, o eylemin bir dostluk eylemi olabileceinden sz edebiliriz;
arkasnda dostluk niyeti olsa bile, "rol" hali ile gerekletirilen eylemin ahlak
asndan dostluu yanstmayacan syleyebiliriz.
Ac ekmek psikoloj iktir. inde dnceleri de tayorsa zihinseldir; ama
acy nasl ektiimiz, acy hangi tavrla yaadmz haldir. rnein umutla
(bir gn bitecek, kurtulacam!) ekilen acyla, acnn anlamn sorgulayan,
arayan, aratrarak ekilen acda iki ayn hal sz konusudur (Burada halin bir
"mod" olabileceini dnenler olabilir!). Hayattaki zorluklara direnme bir
haldir; teslimiyet (rnein Heidegger' in Gelassenheit' anlamnda) bir haldir.
Yaantlarmza bir renk veren, anlam katan bir yaantdr, hal ! )
Olumlu anlamyla hal gelitirmek, oluturmak bir karakter eitimi iidir.
bitiricilik haliyle yaplan yardm, karclk haliyle gsterilen ilgi, hallerle
eylemlerin btnleemedii bir dnyada iki ilgin rnektir. deoloj ilerin,
eitim dzeninin, kltre zg yaam biiminin insanlarda hallerin oluma
sna katklan vardr. Ahlak asndan bakldnda, amz, halleriyle ey
lemleri birbirini tutmayanlarn a.
Hal dncesi, tasavvufta da bir anlamda yeri ve nemi olan,
Heidegger'den edindiim, ama kendi araylarm iinde deitirdiim bir
dnce. Bu dnceyi amay ilerideki yazlarma brakyorum.
Olumlu anlamda hal oluturma karakter eitimiyle ilgilidir demitim.
"Karakter", "ahlak karakteri" anlamyla, ahlak durumlarn oluturan dier

1 04
Ahmet lnam

nemli bir bileen. Eyleyiciye ait bir zellik. zellikle Aristo'dan bu yana
erdem ahlakndan sz edilir; erdemler (cesaret, lllk, bilgelik. . . gibi)
olumlu anlamlaryla ahlak karakterimizin zellikleridir; erdemlerimiz ve
erdemsizliklerimiz bizim ahlak karakterimizi oluturur ("Karakter", psiko
sosyal bir zellik tayan kiilikle kartrmamak gerek). te, ahlak anlamn
da "kimsin sen?" sorusu, "ahlaki karakterin ne?" sorusuna gtrr bizi.
O zaman, kltrel, toplumsal, ruhsal, ekonomik etkiler altndaki ahlak du
rumlar iinde, bu durumlar belirleyen, eylemlerimiz, ilkelerimiz, hallerimi
zin yannda, ahlaki kimliimizin de, ahlak karakterimizin de gz nne aln
mas gerekiyor. Bir insann salt eylemlerine bakarak, onu ahlak asndan
deerlendirmeye kalkmamz hem yanl hem de eksiktir; ilkelerini, yaad
(ya da yaantlad) ahlak halini ve bu halleri btnleyen ahlak kimliini de
gz nne almamz gerekir. amzda "ahlak kimlii" ya da "ahlaki karak
ter" gibi bir szn ok da anlaml olmadn, byle bir karakterin gereksiz
bir "uydurma"dan ibaret olduunu syleyen dnrlere kar, ahlaki kayg
lar sonucu, belki de bir "uydurma" olan karakter dncesine gereksinim
duyduumu syleyebilirim.
Ahlak karakteri, niyet-karar-hal-eylem ilikilerinin belli bir dzenidir; bu
dzen zaman iinde kendini belli eder; bu dzen ak kalan bir bitmemilik
gsterir. nsan ancak ldkten sonra dzen tamamlanm olur (Aristo'nun
benzeri bir balamda syledii gibi!). Bu bitmilik elbette yorumlara bal
dr, kltrel, ideoloj ik baklarla deiiklie urar (Merhumu hep "iyi" bildi
imiz gibi !). B irbirimizi ahlak durumlarnda deerlendirmelerimiz, bu deer
lendirmelerimize bal olarak birbirimize gvenmemiz, birbirimizden kuku
duymamz, ahlak karakterimizin yaamdaki nemini gsterir.
Ahliik karakteri, amzda paralanm ahlak durumlarn, btnlemede,
ilkeler, niyetler, eylemler, arasndaki balarn salamlatrlmasnda gerekli.
nsanlar, kendilerini bir lde ina edebilecek karakterleri sorulmas, d
nlmesi gerekli sorular sormaldr. Ahlak, bir arada yaamay baarmaya
alan insanlarn yalnzca siyasal, hukuksal, toplumbilimsel, ruhbilimsel
baklarla sorunlarn zemeyeceklerini bir gn anladklarnda, zerinde da
ha nemle dnecekleri bir alan olacak.

AHLAKI yAAMADA BR "HAL" HATIRLATMASI:


HAKKIN SAKLADIGI YAR
Her kltrn, her yaama biiminin bireylere telkin ettii, alamaya alt
haller var. Yukarda anlattklarm tekrar ederek, deiik betimlemeler yap
maya alacam. Hal bir yaantdr ve ahlakidir. Ontolojiktir. Ahlakidir,
nk, dnyaya kar ynelmilii, tutumu tar. Birlikte yaadmz insan-

1 05
Dou Bat

larla, toplumla, doayla, varolanla ilgilidir. Bu hal, ahlak karakterimizin bir


belirleyicisidir, sorumlusu olduumuz bir eydir. Ontolojiktir, varoluumuzla
ilgilidir; ahlak durumuyla eyleyici arasndaki bir badr. Hal, deyim
yerindeyse, "insan sahicilii"dir; olduu gibi grnme yaantsdr; grn
d gibi olma. Dnyay isyanla anlama yaants bir haldir; isyann ardnda
durduu eylem hazrl yaants bir haldir; teslimiyet bir haldir; dnyaya
Hayyamvari bakabilme bir haldir, carpe diem (gn yakala) bir haldir; tedir
ginlik, korku ve umutsuzluun birletii alglama iklimi bir haldir; hal bir
tavr, bir duru deildir yalnzca, bunlarn yaantsdr; gelip geici, belli
belirsiz, uup gidici "psikolojik sreler"le ilgisi yoktur; hal bir sre iin bile
olsa bir kararllktr; gemiimizdeki yaantlarmza verdiimiz anlamlarn
ve iinde bulunduumuz durum ya da durumlarn bilekesidir. Bilim ak,
hakikat akyla yanan bir bilim adamn hakikate uzanan kprde tutan bu
halidir; burada bir "rol", bir "kar" sz konusu deildir, bunlar zaman za
man bu aratrma halini etkiliyormu, belirliyormu gibi grnse de, tpk
arayn iindeki ku'kular, umutsuzluklar gibi, halin btnlnn yaanma
snda nemli deildir.
Hal, eylemin ardnda duran insan sahiciliidir, bu sahiciliin insan tara
fndan yaanmasdr. Frnda Yahudileri yakan Nazi onbasnn hali ile ey
lemi arasndaki iliki neydi? Haller eylemleri btnlerler, insan, yaayan
insan gsterirler; amz o nedenle halleri anlamakta zorlanacaktr; nk
"istendik davranlar" gsterildiinde, eitimin amacna varlm olduu
dnlr; her eme yaptran erdemli, her sadaka veren hayrseverdir. Ey
lemin ardnda duran insann hali, bu hallerin belirledii ahlaki karakter gz
nne alnmaz; yalnzca sonuca baklr. Bu da, "hali kalmam" "halsiz"
ahlakn ortaya kmasna yol aar. Ahlak izofrenisi alr ban gider; genle
rine girer insann bu halsizlik, yle sorar rnein:
"Kurtarabilir mi acep beni
Gen/erimdeki izofreni"
nsanlarn yaad ahlak hallerinin itenlikle yaanmas sanatta, edebiyatta
dile getirilmitir. Felsefede, rnein varoluuluk, bir halsizlik hallerini "bo
untu", "kayg", "korku" gibi terimlerle ortaya koymu byk varolu sorun
larn betimlemeye abalamtr. Yine insann varolan tutmaya abalayan eli,
"sorge" haliyle anlatlmaya allmtr.
Anlama ile hal iinde olma arasndaki derin bant, yine modem insann
kavrayamad nemli bir ilikidir. Anlayabilmek hal iine girmeyi, "dn
meyi'', "deimeyi" gerektirir. Yaamda yle kavramlar, sorunlar, durumlar,
haller vardr ki, bunlarn ne denli ince betimlemesini yapmaya alrsanz
aln, onlar anlamak iin uygun hale girmeyene anlatamazsnz. Kar

1 06
Ahmet lnam

taraf, amzn birok "kurnaz" rencisinin yapt gibi varln btnl


ne katarak deil de hal deiikliini yaamadan kendisiyle renecei
konusu arasna mesafe koyarak kendi varln iin iine katmadan yalnzca
zekasyla anlar. Dnmeden, deimeden "istendik" davranlar yapvere
rek anladn gstermeye alr. Eylemde de, anlamada olduu gibi dn
mek gerekir. Anlamann gereklemesi iin gerekli olan hal deiiklii, ey
lemin gereklemesi iin de gereklidir. Halsiz eylemler adr, am. n
sanlarn halleriyle uraacak halleri kalmamtr, artk! Bulamadklar, edi
nemedikleri halleri, kuru eylemleriyle kapamak istemekteler; halleri arayan
larsa, eylemi becerememektdirler; eylemsiz hal dnm, hal dnmsz
eylem eksiktir.
Belki hal-eylem uurumunun kapanmasnda etkili olabilecek, insanlarn
bu ada neredeyse unuttuklar bir hali ksaca dile getirmek istiyorum. Bu
hal yle bir trkde (buna benzer deiik trk szleri vardr! ) dile getirile
bilir.
Dersim drt da iinde
Glm barda iinde
Dersim 'i hak saklasn
Bir yarim var iinde
Ben bu trk sznden esinlenerek yazlar yazdm. Biri "Urfa'y Hak Sakla
sn" szyle ilgiliydi. Bu anlay "ilim" iin sylemeye alalm:
lim diyar iinde
lim esrar iinde
limi hak saklasn
Bir yarim var iinde
Ayn hali ahlak iin de yaayabiliriz:
Ahlak zarar iinde
Ahlak karar iinrje
Ahlak hak saklasn
Bir yarim var iinde
Ahlaka gsterdiim kaygm, yarimle ilgilidir, yaayan, canl, somut sevgiyle;
son iki dizeye yle de diyebilirdik.
frimi hak saklasn
Bir ahlak var iinde
"Hak saklasn"dan ne anlyorum? Bir istek insan, insan st gle, lm
szlkle ilikiye sokmaktadr. Ahlak, insan aan glerle, gkyzyle iliki
ye gemelidir. nsanlarla ilgilidir; insanlarn yaaylarn belirlemektedir.

1 07
Dou Bat

"Hak saklasn" bir dilektir; gelecee uzanan, zamann geleceine gitmek


isteyen; korumak, zen gstermek, yaamak, yaantlamak sevgisiyle dolu
dur. "Yarimi hak saklasn"la, "ahlak hak saklasn" ahlakla ba kuran halimi
gsteriyor. Yarim ahlak, ahlakm yarim iin gereklidir. Ahlakn kkenlerine,
insann dnya gezegeninde yzyllarca srm serveninden karak "doa
y", "toplum"u hilii ya da Tanr'y koyabilirsiniz. Benim amdan, yarim
arada olduu iin hibir fark yoktur, bu konumlarn ya da inanlarn "Hak" -
ka, ister Tanr deyin, isterseniz toplumsal dzen; isterseniz varolusal anla
myla "yazg". Hak benim insanlarla ilikimi, insanla insan arasndaki ilikiyi
koruyacaktr, korumasn istiyorum. Bunu ilahi dzen adna ya da kozmik
dzen adna ya da kaotik dzen adna isteyebilirim; hak dncesi, hayattan
beklentim, benim varolana uzanmam ona tutunmamdr, ona ynelmemdir.
"Ahlak hak saklasn" derken, "ben karmyorum, hak ya da Hak ya da
haklk (adalet) bunu sana brakyorum demek deildir. Kendimi ortaya
koyuumdur. "Ben saklanlann ardndaym" demektir. "Saklama sorumlulu
unu tayorum" demektir. "Ahlakn varln omuzlarmda tamaya haz
rm" demektir.
Peki ya yarim? Yarim neden ahlak iinde? Ahlak neden yarimin iinde?
Kim bu yarim? Ne aryor ahlak iinde?
Ahlaka, yari katarak ahlak sulandrm olmuyor muyuz? Ahlak, Pla
ton'un idealar lkesinde yansz ve souk tavrn korumak zorunda deil mi
dir? Bu ne laubalilik byle? Bu sulandrma, ahlakszla yol amaz m?
Yllar nce bir kitabmn (Glden ile Hoca) bir yerinde bir sz sylemi
tim, bir trkden esinlenerek.

Ney/eyim yarsz gerei?


Ben yarsz gerekten yana deilim, yarsz ahlaktan da. Yarin ie katld
yerde, laubaliliin, hani zenti felsefe deyimiyle, "znelliin'', "taraflln",
olduunu nereden karyorsunuz ki? Yare bir "sululuk" olarak bakma sayg
szl nasl bir ahlaki halin sonucudur? Kafamzda ulu nesnellik, souk nes
nellik, hayatmzn scaklna inip bize ulaamyor. O yzden nesnellii
smryor, onun ardna saklanyor; irkinliklerimize, kaprislerimize, bilgi
sizliklerimize klf olarak hazrlyoruz onu, kalkan olarak kullanyoruz. Nes
nellik dangalaklarnn yarlaryla hep sorunlar vardr. "Kimin yoktur ki?"
diyebilirsiniz. Ama onlar, saklarlar, bu yanlarndan utanrlar; nesnellik bay
raktarl yaparlar. Byle bir tutuma kar olmak nesnellie saygszlk deil
dir; aksine saygnn bir sonucudur. Nesnellik itenlik ister soukluk deil!
Yar, gerekteki yar, elbette bir metafordur; yarim olan bir metafor, scak
olan. Korku ve endielerimin, insanlardan rkntlerimin, bana ac veren
tiksintilerimin rd halimle yaantlamaya altm anlak.ta yarim yoktur.

1 08
Ahmet nam

Yarim itenliimdir. ten pazarlkl hallerle ahlak yaanamaz. ten pazar


lkl hallerle ahlak karakteri olumaz (Oluan karakter olumsuzdur!). ten
pazarlkl halle geree bakann yari olamaz. Nerede? Gerekte ve ahlakta
olduunu sylyorsa, o yarin iinde ahlak yoktur.
Bu hal iinde ynelinen gerek "hak" olan gerek, hakl gerektir. Yar
iinde olduu iin yarl gerektir. Yerli gerektir. Yersiz deil.
te, ahlakn yaanp dnlmesinde eksik grdm, birka zellii ile
ipularn vermeye altm bu ahlaki hale "hak-saklasn-yarim-iinde" hali
diyebiliriz.
yleyse, halsiz kalm bir ahlakn cehenneminde, hep birlikte syleyelim
bu trky: "Ahlak hak saklasn bir yarim var iinde, yarimi hak saklasn
ahlak var iinde . . .
"

1 09
izim: William Hogarth

BiLM, UNiVERSTE VE

ETK uZERNE
Fikret Bakaya

Bir yerde bir kavramn, bir kelimenin kullanlyor olmas, orda o kavrama
veya kelimeye uygun den bir 'gerekliin' varolduu anlamna gelmiyor.
Ekseri kavramlar ve kelimeler yalan sylemek, ideoloj ik bulanklk yaratmak
amacyla kullanlyor. Bu yzden, bilmek eylemi 'bilimle' zde deildir.
Baka bir ifade ile, her bilgi 'bilim' tanmna dahil edilemeyecei gibi, her
'bilgi sahibi' de bilim adam deildir. Etimoloj ik kken itibari ile bizim im
dilerde 'bilim' dediimiz "ilm", Arapa ulum'dan tremektedir ve "bir eyin
dorusunu bilme", "gerein bilgisi" anlamndadr. Buradan iki sonu k
yor: Birincisi, bilginin "bilimsel bilgi" saylabilmesi iin gerekle, gerei
ortaya karmakla ilgili bir abann eseri olmaldr; ikincisi de bilgiye belirli
kurallarla, yntemlerle, prosedrlere uygun olarak ulalm olmasdr.
yleyse bilimi: "belirli yntemlere uygun olarak retilmi gerein bilgisi"
olarak tanmlamak mmkndr.
Demek ki bilim adamnn, bilim adam sfatn hak edebilmesi iin, ger
ein peine dmesi gerekiyor. Bilim adam misyonu "gerein stn
rten perdeyi kaldrmak" olan biridir. Oysa gerek dnyada ekseri tam tersi
sz konusudur. Bilim adam denilen taife, genellikle gerein stn rme
misyonuna koulmu durumdadr. Burada hemen teorik bir sorunla, bilim
Dou Bat

adamnn "tarafszl sorunuyla" karlalr . . . Bilimin bilim olabilmesi iin


onun gerisindeki bilim adamnn tarafsz olmas gerektii sylenir. Oysa,
burada sz konusu olan, kelimenin gerek anlamndaki retorikt.ir. B ilindii
gibi Trke'deki karl "sylem" olan rhetorique, Greke rhetorikeden
geliyor. Balangtaki anlam "ikna sanat" olsa da, giderek kelime oyunla
ryla ssl szlerle gerei gizleme, iin zn, asl olann veya olmas gere
kenin gzden uzaklatrld durumu ifade ediyor. Sonu olarak kelimeler,
kavramlar araclyla "bir dnce kabullendiriliyor, bir eit konsenss
oluturuluyor". 1 Demek ki bilimin ve bilim adamnn misyonu retorikle rea
lite (sylemle gerek) arasndaki uyumsuzluu ortaya karmaktr. Bugn
bilim denilen ey artk bu tr kayglarn neredeyse tamamyla uzana d
m bulunuyor. Bu sorun zerinde ileride duracaz, burada bilim adamnn
"tarafszl" sorununa aklk getirmemiz gerekiyor.
retilen bilgi, doas gerei onu retenin niyetinden, kayglarndan, du
yarlndan vb. bamsz olmayacana gre bilgiyi retenin amac byk
nem tar. Ve bilim adam denilen de ya mevcut durumu korumak, en niha
yet kimi reformlar ve rtularla srdrmek, ya da varolan ama perspektifi
ve kaygsyla hareket edecektir. Bunlardan birincisi, bilim tanmna dahil
edilemez zira mevcut olan smr, egemenlik, hiyerari, bask vb. ilikileri
nin srmesinden yanadr. Kurulu dzenin, smr ve egemenlik ilikilerinin
devam, gerein gizlenmesini, stnn rtlmesini gerektirir. Eletirel ol
mayan "bilgi" gerek anlamda bilim kavramnn kart zeminine der ve
bilimin inkardr. Eer varolan durumu ama perspektifi ile hareket edili
yorsa, bilimsel faaliyet eletireldir, bu niteliinden ve znden dolay da
devrimcidir. O halde nasl oluyor da mevcut olan srdrmek iin aba har
cayanlar, "dzenin adamlar" bilim adam saylp dllendiriliyor? Bu arada
eitimin ve bilginin ideolojik ilevi karmza kyor. Bir adamn-kadnn bir
akademi ats altnda faaliyet gstermesi, bir dizi sfatlar-unvanlar tamas,
onun bilim adam saylmasnn kant deildir. Snfl toplumlarda ve bu
arada burjuva toplumunda diplomann ve bilimsel saylan nvanlarn ilevi
ideolojiktir. Dolaysyla bilime ve bilimsellie gnderme yapmalar gerek
miyor. Burjuva toplumunda insanlara bir eyler bildikleri iin diploma
verilmez. Diplomaya sahip olduklar iin bir eyler bildikleri saylr. liki
ters ynldr. Adam eer bir diplomaya sahipse, o diplomann "iaret ettii"
konuda bir uzmanl olduu inanc yaylr. . . Oysa diploma bilgiyle "ba
lantl" olmad gibi, aslolan bizzat diplomadr. Bir adamn isminin nnde
dr. doent, profesr, ord. profesr, gibi unvanlar geldi diye sz konusu kii

1 Gilbert, Rist, Fabrizola, Sabelli, il Etait Une Fois le Developpement ... Editions d'en bas, Lausanne,
1 986.

1 12
Fikret Bakaya

bilim adam olmaz ama bu tr unvanlara sahip kiiler smr dzeni tarafn
dan "bilgili" olduklar, iin zn bildikleri gerekesi ile kullanlr. Bir ya
lan sradan birine syletirseniz, insanlarn buna inanmas mmkn deildir.
Ama, ayn yalan adnn nnde bir dizi nvan bulunan "ok eitilmi" biri
sylediinde tartmasz "gerek" saylr ve itiraz eden pek kmaz. "Oto
rite"lere yalan syletmek ekseriyetle bavurulan bir eydir. Bu yzden La
tince bir deyim, Amicus Plato, sed magis, amica veritas . . . (Eflatun 'u severim
ama gerei daha ok severim . . . ) der. Bu deyimle kastedilen: "Bir adamn
' otorite' saylmas, onun gerein tapusuna sahip olduu anlamna gelmez"
demeye geliyor . . .
"Bilim adam tarafsz olmaldr"dan kimin neyi kastettiine aklk getir
mek nemlidir. yleyse bilim adam tarafsz olabilir mi? Bilim adamnn
tarafszl arzulanr bir ey midir ve hangi koulda? Eer bilim adam keli
menin gerek anlamnda bilim adamysa, gerein peine dyorsa, yalan
mahkum etme kaygsyla hareket ediyorsa, ister istemez 'tarafldr' . Gerein
stnn rtlmesinde kan olanlar tarafndan 'zndk', "ie ideoloj i kart
ran", "ykc", "blc'', vb. saylp mahkum edilir. Asla bilim adam da
saylmaz. Doa bilimleri alannda Gallei Galileo ve Bruno, sosyal bilimler
alannda da _Karl Marx bu konudaki tipik rneklerdir. Bizde bu tr tavr ko
yanlarn en saygdeer rneklerinin banda smail Beiki gelir. Gerekten
bilim adamnn tarafszl sorunu, matematikten doa bilimlerine, oradan da
sosyal bilimlere gidildike nemli bir sorun haline gelir. 2 Kurulu dzeni
eletiren, gerek anlamda bilimsel bir aba iine giren bu tr insanlar egemen
dzenin adamlar tarafndan mahkum edilegelmilerdir. Buradan gerek
bilim adamnn, sanatnn ve aydnn kurulu dzenle 'arasnn bozuk ol
duu' sonucunu karabilirsiniz. Bilim adamnn tarafszl ile ilgili olarak
unlar sylenebilir: 1 . Bilim adam zellikle sosyal bilimler alannda ' zne
nesne' diyalektiinden tr istese de tarafsz olamaz. Bir kere u ya da bu
snftandr, u ya da bu toplumun snfna veya grubuna kar daha azJdaha
ok sempati duyar veya duymaz, tad bilin yaad toplumsal ortamn
rndr. Btn bunlar bilimle ilgili kiinin toplumsal sorunlara tarafsz
yaklamasn engeller. Demek ki toplum snflara ayrlm olarak kaldka
bilim adamnn 'tarafszl' sadece bir retorik ya da 'niyet' olarak mevcut
olabilir; 2. Uzlamaz snfsal elikiler ve atmalar temeli zerinde duran
bir toplumda, bilim adamnn 'tarafsz' kalmas etik bakmdan kabul edilebi
lir, arzulanr bir ey olmal mdr? Nfusu yaklak 8 milyon olan svire'nin
GSMH's nfusu 500 milyon olan tm Afrika Ktas 'nn GSMH' sna eit.

2 Michel Lowy, "Objcctivite et point de vue de classe dans les sciences sociales'', Critiques de
l 'Economie Politique, no: 9, October, December 1 972, Paris.

1 13
Dou Bat

Bilim adam byle bir 'manzara' karsnda nasl tavr alacak? 358 dolar
milyarderin serveti dnya nfusunun yoksul % 45'inin (ki bu yaklak 2.5
milyar insan demek) yllk gelirine eit. Bilim adam bu tablo karsnda
nerede duracak veya nereden bakacak? Dolar milyarderleri tarafndan m
yoksa o zenginlii reten yoksul emeki ounluk tarafndan m?
O halde bu sorun nasl zmlenebilir? Bir kere toplum snflara bln
m olarak kalmaya devam ettike 'tarafszlk' mmkn deildir. O zaman
bilim adamnn bu sorunun yaratt olumsuzluklardan kurtulmasnn kesin
olmayan zm, her tarihsel dnemde ikircikli olmayan bir tarzda ezilen,
smrlen, bask altnda tutulan snfn tarafnda saf tutmaktadr. Zira, ezi
len-smrlen snflarn kan, gerein aa karlmasndan, gerein
stn rten perdenin kaldrlmasndan, ideolojik bulankln almasndan
yanadr. Egemen bloun kan da yalann, ideolojik kleliin srmesini ge
rektirir. Bilim adam gerein safnda yer almakla en azndan bir yntem
stnl kazanr ama bu mutlak deildir. Ezilen snfn, bask altndaki
halkn safnda yer alan iin bu, geree ulamann gvencesi deildir. 3 Bilim
adam olmann gereini yapmas, asgari yetkinlik-yetikinlii yakalamas da
gereklidir. Nasl bir estetik adamnn sanat sfatn hak edebilmesi iin es
tetik gelerin diyalektik btnln yakalamas gerekiyorsa, bilim adam
nn da 'bilimselliin' gerektirdii ykseklie kabilmesi gerekir. Demek ki,
bilim adam olmak iin sadece bir eyler bilmek ya da kimi "bilimsellie
gnderme yapan" unvanlar tamak yeterli deildir. Belirli bir yetikinlii
yakalamsa, bilimsel yntemleri ustalkla kullanabiliyorsa, toplumsal olaylar
ve sorunlar karsnda etik bir tavr ortaya koyabiliyorsa gerek anlamda
bilim adam tanmna dahil edilebilir.
yleyse "bilim adam tarafsz olmaldr"n ne anlam var? Egemen snfn
adamlar bununla: "Bizim istemediimiz eyleri tartmaya kalkarsanz bu
bilimselliin dna kmak, ie ideoloj i kartrmak olur" denmek isteniyor.
"Okullara, niversiteye, cami ve klaya politika sokulmayacak" dendiinde,
"benim politikam dndakiler yasaktr" denmek istenir. Zira, hibir kurum
younluu ve modalitesi farkl olsa da politikann dnda deildir. Dikkat
edilirse burada kurnazca bir maniplasyon sz konusu: Egemen snf
blokunun szcleri, sorunlara eletire!' yaklaanlar bir kere "ideolojik alana
girdikleri, bilimsellikten uzaklatklar" gerekesi ile mahkum edince, mev
cut olan koruma ve srdrme misyonuna koulmu kendi adamlarn da
"gerek bilim adamlar" olarak sunmay baaryorlar.
Toplumda eitim, eitilmi insan, niversite vb. konusunda da yaygn bir
kafa karkl geerlidir. Bir kere mevcut eitim kurumlan, kurulu dzeni

3 Michel Lowy, a.g.e.

1 14
Fikret Bakaya

koruyup srdrecek adamlar yetitirir. Bu bakmdan, bu kurumlardan "ile


rici" sonular beklemek bir kuruntudur. te yandan niversitelerinde her
eyin snrsz bir biimde tartlabildii, evrensel bilim reten kurumlar
olduu yanlsamas yaygndr. Bir kere niversiteler sorunlarn tartlmas
iin deil, tartlmamas iin kurulmulardr; ikincisi evrensel bilim diye bir
ey yoktur. Avrupa merkezli ideoloj i ve kapitalist kltr "evrensel bilim"
olarak sunuluyor. , kapsnda niversite yazan kurumlarn misyonu bu
egemen ideoloj iyi insanlarn kafasna sokmak ve sistemin arklarn evire
cek "memurlar", "uzmanlar" yetitirmekten ibarettir. Fakat Trkiye'dekiler
"normal niversitelerin" birer karikatr durumundadrlar. Bir kere niver
sitelerin niversite tanmn hak edebilmesi iin zerk olmas, kendi kendini
ynetebilmesi, kendini savunabilmesi, hepsinden nemlisi de niversitede
yaplanlarn toplumdaki zgrleme abasyla rtmesi gerekir. Trkiye'de
bu asgari kriterlerin hi b iri mevcut deildir. niversiteden ok bir eit
"toplama kamp" ya da "sivil elbiseyle askerlik yaplan klalar" konumun
dadrlar. Kurulu dzen byle bir niversite istiyor ve bu sistemin merebine
de uyuyor.
niversiteler her zaman egemenliin yeniden retilmesi ve srdrlmesi
ilevine koulmulardr. Bir kere, balarda dine dayal ideoloj iyi, kapitaliz
min egemen olmasyla da kapitalizmin ideoloj isi olan rasyonalizmi kafalara
sokma ilevinin kurumlar oldular. kinci olarak da sistemin ihtiyac olan
adamlarn ve igcnn yetitirdii kurumlar oldular. Son dnemde de ni
versiteler nc bir ileve daha koulmu grnyorlar: Bilgi ticareti. zel
likle eitimin zelletirilmesi dalgasyla kapsnda niversite yazan kurumlar
birer bilgi ticarethanesine, bilim adam saylan taife de bilgi sat personeline
dnyor.
Her eyin metalat, eyletii , parallat, "kresel kapitalizm" a
nda, bu anlalabilir bir eydir ama kabul edilebilir bir ey olmamaldr.
zellikle ok uluslu irketlerin etkinliinin tarihte grlmemi dzeyde art
t, ulus devletinin and ve teknik bilimin de btnyle "denetimden
kt" bir tarihsel dnemde etik, hayati nem tayan kritik bir sorun haline
gelmi bulunuyor. Dnyadaki ilk 1 00 ekonomiden 50'sini devletler deil ok
uluslu irketler oluturuyor. General Motors'un yllk 1 78 milyar dolarlk
cirosu Danimarka'nn GSMH' sndan fazla.4 B irlemi Milletler rgt' nn
1 997 verilerine gre dnyada 44.508 ok uluslu iletme var ve bunlar
276.660 ' a varan ubeleriyle dnyay bir rmcek a gibi sarm durumda
lar. 5 Artk bu irketler kresel ahlakszlk, rme ve kokuma ortamnda

4 Bkz. F ikret Bakaya, "Sermayenin Kresellemesi veya Neoliberalizmin Vaheti", zgr


niversite Forumu, Yl 1 , Say 1 . Ankara. 1 997.
5 Jean Louis Mucchelli, Multinationales et Mondialisation, Editions du Seuil, Paris. 1 998.

1 15
Dou Bat

devletleri, siyasi partileri, medyay, sendikalar, niversiteyi, "bilim adam


denilen taifeyi", mafyay velhasl her eyi satn alabilir duruma geliyorlar.
Aslnda Marx' n bundan 1 50 yl kadar nce Felsefenin Sefaleti adl eserinde
syledikleri gereklemi gibi grnyor ve bu insanlk iin utan vericidir:

En sonunda, insann ayrlmaz paras olan her eyin alveri ve pazarlk


konusu olduu zaman gelip att. Bu, o zamana kadar el deitiren fakat
ticaret konusu olmayan erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilin gibi eylerin
de ticaret konusu olduu bir zamand. Tek kelime ile her ey ticaret ko
nusu oldu. Bu genel kokuma ve evrensel lekli al-veri dnemidir.
Eer, ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsun, manevi
olsun, her eyi gerek deerinin saptanmas iin pazarla getirildii bir
dnemdir.
Bylesi bir tarihsel dnemde bilimi gerek zemine ekmek, byk nem
tayor. Bu amala da mevcut olann, bilim ve bilim adam diye sunulann
radikal bir eletirisi ile ie balamamz gerekiyor. Zira etik kayglar tama
yan bir bilim olamayaca gibi, asgari etik kayglara yabanclam birinin
bilim adam saylmas da mmkn deildir. Kapitalizmin bir etii yoktu,
olmas da mmkn deildi. Kendinden nceki retim tarzlarnn, uygarlkla
rn rettii antropoloj ik ahlak kulland ve tketti.6 yleyse kresel ahlaksz
lk ann almas kapitalizmin almasyla mmkn olabilir. Eer r
dke her eyi rten kapitalist retimin ortaya kard tahribat vakitlice
durdurulamazsa, geriye kurtarlacak pek bir ey kalmayabilir.

6 Bu konuda ilgin bir makale iin bkz.: "Mondialisation cantre / 'ethique" in AGONE, no: 1 6, Mar
silya. 1 996.

1 16
KENZ
Martin Heidegger
MARTIN HEIDEGGER
DNCESNDE

LM
Talip Karakaya *

20. yzyln balarnda ortaya kan La Lebensphilosophie 1 pek ok yeni


dnce akmlarnn da domasna sebep olmutur. Bu felsefe tarznn ele
ald en nemli fenomenlerden biri olan lm, varoluu dnrlerin de
nemle zerinde durduklar konudur. Gerek Hristiyan gerek ateist varolu
ularn en ateli ekilde ele aldklar lm fenomenini Martin Heidegger
dncesinde ele alacaz.
Martin Heidegger ' in felsefesinde lm problemi sz konusu olduunda
doal olarak varlk'tan, bunun da tesinde Dasein'den mutlaka bahsetmek
gerekmektedir. lm probleminin Heidegger boyutunu analiz etmeden nce
varlk hakknda grn ana hatlaryla belirtmek zorundayz. lm konu
sunun varlkla olan balants, bunun nemini ve yapsn anlamamzda biz-

'
Yrd. Do. Dr. Talip Karakaya, Sleyman Demirel niversitesi, lahiyat Fakltesi Felsefe ve Din
Bilimleri Blm.
1 Jacques Choron, La Mort et la Pensee Occidentale (lm ve Bat Dncesi), Paris : Payot, 1 969,

s. 1 93 .
Dou Bat

!ere byk lde yardmc olacaktr. Felsefe tarihinde hibir filozofun gz


ard edemedii bu konu amz dnrlerinde nemli bir yer tutmaktadr.
Varlk konusunda Heidegger'in eletirici bir tutum ergilediini grmek
teyiz. O varlk sorusunun ilkaa oranla gnmzde unutulduunu2 belir
terek yeniden ele alnmas ve yorumlanmas gerektiini savunur. Bu kavram
kendine zg anlam, evrensel oluuyla dierlerinden ayrlmakta ve yine
kendine zg bir fenomen olarak karmza kmaktadr. Dolaysyla
Heidegger, varln anlalmas iin varlklarla balant ve iliki iinde ol
mamzn zorunluluunu vurgular.

LM-N-VARLIK VE VARLIGIN ANLAMI SORUNU


Martin Heidegger'in lmle ilgili dncelerini varlk felsefesine paralel
olarak ele aldn grmekteyiz. Dier bir anlatmla onun lmle ilgili gr
leri varlk dncesiyle i iedir. nk varlk onun felsefesinin en temel ve
en nemli geleri arasnda yer almaktadr. 3
Onun lm hakknda grlerine aklk getirmek iin ncelikle temel
kavramlar aklamamz gerekmektedir. Bu balamda ele alacamz ilk
kavram varolmak'tr. Bu, Heidegger'in dncesinde bir taraftan bilince
dier taraftan varla dayanmaktadr. Yine buradan hareketle dnya kavra
mn anlamamz da kendimizi anlamamza baldr. Bu balamda varolma
nn zellikleri nelerdir? sorusuyla da karlaabiliriz. Bu soruya verilecek ilk
yant onun herkes iin zel olduudur. Dier bir deyile varolmann tek ve
kiisel olduudur. Nasl Jean Paul Sartre'a gre varolu zden nce geli
yorsa4 , Heidegger'e gre varoluun z de kendinde sakldr.5 Dolaysyla o
basit olarak ne burada ne de bakasndadr. O varlklara bal olarak buradan
uzak kendi varlnda bulunmaktadr.
Bunlara paralel olarak Heidegger'in anlad anlamda dnya, doa ile
ayn anlam iermemektedir. Ona gre doa dnyada olan ve oluu kapsar.
Bu ise deiik boyutlar ve konumlar olan olgudur. Yine bu balamda doa
dnyann iinde yer almakta, varolu ise dnyada varlk alarak burada bu
lunmaktadr. 6 Heidegger'in dnya kavramndan anlad, yaadmz bu
ortak ve zorunlu dnyadr. nk Heidegger ayn zamanda varl, obje (das
7
zeug), olabilir/ilik (zuhandenheit) ve burada-varlk (vorhandensein) olarak

2 Martin Heidegger. L 'Etre et Le Temps (Varlk ve Zaman), Trad. de I' Allemand par Franois Vezin,
Paris : Eds. Gallimard, 1 996, s. 25.
3 Martin Heidegger, a. g. e.. s. 2.
4 Jean Paul Sartre, L 'existentialisme esi un humanisme (Varoluuluk Bir Hmanizmdir) Paris: Eds.
Nagel, 1 946, s. 1 7.
5 Martin Heidegger, a. g. e., s. 42.
6 Martin Heidegger, a. g. e., s. 63.
7 Martin Heidegger, a. g. e., s. 72.

1 20
Talip Karakaya

kabul eder. Bu aklamalara paralel olarak lm-iin-varlk konusunu imdi


daha ayrntl ele alabiliriz.
Heidegger'e gre lm, varln en belirgin zellii olduundan onun
kendisine doru yneliini durdurur ve bunlar birbirinden ayrt eder. Dolay
syla lm kendisinden ayrlmayan bir zellii ierdiinden, kendisinin et
kinlii ve ncelii olduundan, buradaki varl yani insan bir btn ve tam
olarak ele alr. nsann dier tm zellikleri bundan sonra gelir. Onun felse
fesinde lm, dnyada varln sonu olduunu bizlere bir kez daha gster
mektedir. Bu durum ayn zamanda lm korku olarak da tantmaktadr.
8
nk o ksmen buradaki varln ykmndan baka bir ey deildir. Daha
ak olarak Heidegger'e gre lm, ortaya koyma veya geree dn olma
yp aksine gerein tamamen yokluudur. lmn varla ballndan
baka herhangi bir ilikisi de yoktur. Yukarda asl vurgulanmak istenen
lmn bir hi ve olumsuzluk olduu ve zellikle dier varlklar gibi bir
nesne olmadnn9 belirtilmesidir.
Dier taraftan lm olaynn Heidegger felsefesinde baka bir boyutunu
da bilmemiz gerekir. Ona gre varoluun tm olanaklarn kuatan lm, bu
olanaklarn yaamasn snrlandrr ve nne bir engel koyar. Bu balamda
lm yukarda belirttiimiz gibi varoluun basit olumsuzluundan bakas
deildir. Dolaysyla Martin Heidegger, l bir insann yaamn bir btn
olarak kavrayabilmek ve anlamak iin insann lmnn veya lm olmas
nn ontoloj ik anlamn kavramamz gerektiini ' 0 vurgular. nk burada sz
konusu olan insann yani Dasein'n yaamnn btnldr.
Heidegger, varlk her zaman bir varolann varldr ' 1 tezini ileri srer.
Buna varlk konusunda tm dncelerini ekler. Baz dnrler bu gre
kar km olsalar bile onlara gre bu dnce, tanm eksikliini, felsefi
dnn yetersizliini iermekte ve bunun da tesinde varlk konusunda
yeterli dnceye sahip olamamann yansmasn ortaya koymaktadr. Ona
gre felsefenin en nemli sorunu, varl ve deiik anlamlarn sorgulamak
tr. 1 2 Bu sorgulama varla gerek kimliini kazandrr. Heidegger'e gre
felsefenin asl amac, temel ontolojiyi 1 3 ortaya koyarak daha nceki gelenek
sel felsefelere ve metafizie zt grler ileri srmektir. Bu balamda varl
n ne olduu ve gerek anlamnn ne olmas gerektii belirtilmitir. nk

8 Emmanuel Levinas, la Mort et le Temps (lm ve Zaman), Paris: Eds. De l'Herne, 1 99 1 , s. 6 1 ve


63.
9 Vladimir Jankelevitch, la Mort (lm), Paris: Flammorion, 1 997, s. 40.
10 Martin Heidegger, Was isi Metaphysik (Metafizik Nedir?), 8. Ed., Francfort, 1 960, s. 25 1 .
11
Martin Heidegger, l 'Etre et le Temps, Paris: Eds. Gallimard, 1 996, s. 1 4 1 .
1 2 Gerard Granel, Remarques sur / 'acces i la pensee de Martin Heidegger: Sein und Zeil in la
Phi/osophie au XXe Siec/e, T. 4, Paris : Libr. Hachette, 1 973, s. 1 79.
13 Doan zlem, Gnmzde Felsefe Disiplin/eri, l stanbul: i nklap Kitabevi, 1 997, s. 224.

121
Dou Bat

bu geleneksel felsefenin yalnzlktan kurtarlmasn ve yeniden ilk konumuna


getirilmesini salar. Bununla Heidegger'in varlk hakknda dncelerini,
onu niin yeniden ele aldn ve yorumladn ok daha iyi anlam oluyo
ruz.
Martin Heidegger varl kendi sahasnda boyutta; Dasein, Le
Zuhanden ve Le Vorhanden 14 ls olarak ele alrken varlk sorununun
felsefe tarihinde yaplan yanllklarn da belirtmektedir. O burada varln
her trl nesnelerden ayrlmas gerektiinin 1 5 altn zellikle izer. Otantik
olmann olmak edimiyle aklanamayacan savunarak bunun yalnz ontolo
jik boyutta ortaya koyulabileceini belirtir. Bir baka anlatmla varlk, ne bir
eyin ne de bir nesnenin bir paras ne de ondan bir eydir. Fakat buna karn
varlk, her trl nesneyi kapsad gibi her trl nesnenin tm zelliklerinin .
dnda ve tesindedir. 1 6
Heidegger varln, ne olduunu, ne anlama geldiini, soyut bir kavram
olmadn veya olamayacan bir baka eserinde1 7 belirtir. Bunu biraz daha
ileri gtrerek varln ne Tanrsal ne de evrensel bir yapya sahip olduunu
dolaysyla Tanr ile de ayn kabul edilemeyeceini syler. Fakat buna karn
o felsefe tarihinde varln anlam ve ne olduu sorusunun unutulduunu,
bunun baka kavramlarla aklanmaya alldn dolaysyla yanl yorum
ve aklamalara yol atn 1 8 bildirir.
Yukarda belirttiimiz gibi varl boyutta ele alan Heidegger, gerek
varln anlamn gerekse Dasein'le olan ilikisini belirlemede ncelii p
hesiz Dasein'e vermitir. nk Dasein, varl anlamada en nemli l ve
gedir. Heidegger'in bu kavrama dorudan niin insan varl deil de bu
rada-olmak 19 anlamn verdiini ve bunu niin setiini unutmamak gerekir.
Bu balamda Dasein, varln kendisi iin bir ilgi ya da konu olduu gibi
dier taraftan ontoloj inin de temelini oluturur.20 nk Dasein'n varl,
dier varlklar iin kullanlan kavramlarla aklanamayacandan, kendisi
iin yaamn ne olduu, kendine zg sahip olmann bilinci ile ortaya koyu
lur. Dier bir anlatmla, Dasein 'n znde kendini tanmlama ve yorum-

14
Jean Wahl, lntroduction a la pensee de Heidegger (Heidegger'in Felsefesine Giri), Paris: Libr.
Gen. Franaise, 1 998, ss. 23 1 -232.
1 5 Otto Pggeler, La pensee de Martin Heidegger (Martin Heidegger'in Dncesi), Paris: Ed. A.
Montaigne, 1 967, s. 7 1 .
16
Martin Heidegger, a. g. e., s. 67.
1 7 Martin Heidegger, Lettres sur / 'humanisme (Hmanizm zerine Yazlar), Trad. de I ' Allemand par
Jean Beaufret, Franois Fectier, Roger Munier vb., Paris: A. Montaigne, 1 983, s. 2 1 6.
8
1 Martin Heidegger, Questions il! (Sorular), Trad. de l'Allemand par Jean Beaufret, Franois Fe
dier, Roger Munier vb., Paris: Eds. Gallimard, 1 990, ss. 67-68.
19 Martin Heidegger, a. g. e., s. 84.
20
Martin Heidegger, L 'Etre et Le Temps, Paris: Eds. Gallimard, 1 986, s. 32.

1 22
Talip Kara/caya

lama2 1 yeteneinin bulunduunu unutmamak gerekiyor. Bu, Dasein iin


varolmaktan 22 baka ey olmayp ayn zamanda kendi varlna ilikin bir
anlay ortaya koymak ve sergilemektir. Dolaysyla Dasein'n karmza o
lay, varoluu ve eksilme zelliiyle23 ktn grmekteyiz.
Martin Heidegger'e gre Dasein, ayn zamanda kendisi olarak ve kendisi
iin olanaklarna doru giden bir varlktr. 24 Bu, Dnya-iinde-varik25 olma
zelliini de beraberinde tar. te Dasein' n tm bu ve dier zelliklerini
elinden alan, onu tam olmasn engelleyen, btnln paralayan ve ayni
zamanda yokluunu ieren lm fenomeniyle karlayoruz. Heidegger'e
gre Dasein'n en belirgin zellii, lml ve kendisi iin burada-varlk ol
masdr. Bu balamda lm fenomeni ontoloj ik-existential boyutta26 ele
alnmal ve yle yorumlanmaldr.
Burada ncel ikle lm-iin-varln zsel korku olduunu belirtmemiz
gerekiyor. Bu korku sebebiyle biz hi' le kar karya geliriz. Korkunun en
byk zellii, hi 'i ortaya karmas ve var olmann hi' in iine braklma
dr. 27 Heidegger, varolmak iin srekli korku iinde sarslmak zorunda olma
dmzn da altn izmektedir. Korku hep vardr, uyumaktadr ve yalnzca
varolma sesini duyduunda uyanr. Fakat bizler hep bu korkudan yani lm
den kaarz. Oysa lm, benim iin hi kimsenin bir ey yapamayaca bir
gerek ve asla inkar edemeyecei bir fenomendir. nk lmle tek bana
yzlemesi gerektiinin bilincine varan insan, aslnda kendi bireysell iini
deneyimler ve onu aa karr. Heidegger, Dasein' n ontolojik bir zorunlu
lukla bireysel olduunda srar etmesine ramen, lmn bireysel bir fenomen
olduu dncesine temel oluturmaya almaktadr.
Dia taraftan Hcidegger, lm dnyaya ait bir olgu olarak ele al:r ve
inceler. nk ona gre lm, insann balunduu yerde varln bir sna
olarak28 karmza kmaktadr. O ayri zamanda hi 'liin kalesi ve Dasein'n
deimez mekandr. Bu bnlamda onu yaamn ;nac gibi ele almamz ge
rekir. Dier boyutuyla o, Dasein'e gerek kimliini kazandran ve bizfere
varoluumuzu hatrlatan bir fenomendir. Heidegger'e gre bu fenomen
Dascin'n yalnz varl deil ayn zamanda onun sonudur.

21 Martin Heidegger, Questions Ill, Paris: Eds. Gallimard, 1 990, s. 85.


21 Mar tin Heidegger, a. g. e., s. 87.
23 Frank N. Magill, Egzistanialist Felsefenin Be Klasii, ev. V. Muta!, stanbul: Dergah Yay . 2.
.

Bask, 1 992, ss. 55-57.


24 Martin Heidegger, L 'Etre et Le Temps, Paris: Ed. Gallimard, 1 996, s. 1 55.
25 Martin Hcidcggcr, a. g. e. s. 86.
16
Martin Heidcggcr, a.g.c., ss. 3 1 0-3 1 5.
27 . Naci Soykan, Varolu Yolunun A:a Kava;ndtJ ", Do-Bat Dergisi, Yl 1 999, S>y: 6, s. 49.
"

28 R. Schercr, A. L., Kel kel, Heideggr. Par is: Ed5. Seghers, 1 973, ss. 60-6 1 .

123
Dou Bat

Martin Heidegger Post-Kant Alman idealizmine kar sava aarken fel


sefenin temelinin varlk, bunun en nemli konularndan birinin de lm ol
duunu vurgular. Dasein'n tamamen bitiini duyuran lm ayn zamanda
onun yokluunu da ortaya karmaktadr. nk Dasein, hem gelecek hem
de lm tarafndan kuatlm ve snrlandrlmtr. Yani Dasein, dnyaya
atlm-varlk'tan bakas deildir. nk varolu, Dasein' e giydirilmitir. O
bu durumu ne kendisi semi ne de bunu brakmtr. Domak ve lmek
9
Dasein'n varlnda bulunur. 2 Bu balamda Heidegger'e gre Dasein'n
temeli dnyadr. nk dnya ile Dasein, i iedir ve birbirlerine skca ba
ldrlar. Dolaysyla Dasein' sz dnyada varolanlardan bahsedemeyiz. Hei
degger'e gre dnya, nesnel olmad gibi znel de deildir. Bu anlamda
dnyann akn zne tarafndan kuatldndan da bahsedemeyiz. nk
dnya a priori formlar tarafndan ne yarat lm ne de oluturulmutur. So
nuta dnya dier varolanlar gibi varln bizzat kendisidir. 30
Gerek ontolojik gerek gnoseolojik boyutta Husserlci3 1 bir yaklam sergi
leyen Heidegger'in felsefesini en iyi analiz edenlerden biri de John Sallis'tir.
Onun da belirttii gibi Heidegger'e gre lm, imdiki zamann bizzat ken
disidir. 3 2 Bu balamda lm; Dasein' n znelliini, kimliini ve bizzat kendi
varln kaybeder. Dasein'n mutlak olanakszlnn gereklemesi ancak
lmle olur. Bu ise Hcidegger'e gre Dasein'n, mutlak olarak varlk duru
mundan km olmasdr. 33 Dasein 'n sonunu ortaya koyan lm, ayn za
manda onun olanaklarn snrlar ve belirler. Bu birliktelik ayn zamanda
Dasein'n orada-varlk olma zeiliini de ortadan kaldrm olur. Bu bulu
may gerekletiren lm, her zaman ve her durumda bizzat ben'e aittir. Do
laysyla bu zellii ile lm, Heidegger'e gre her zaman ontolojik
cxistential 34 konumda ele alnmal ve yorumlanmaldr.
Hubert Dreyfus'un3 5 da vurgulad gibi amzn ve zellikle Alman
felsefesinin en byk dnrlerinden biri olan Martin Heidegger, Jean-Paul
Sartre gibi varl ontolojik-existential boyutta ele alm ve incelemitir. Bu
Dasein'n otantik olup olmamasn da kapsar. nk Dasein'n konumu

29 Michel Corvez, la philosoplie de Heidegger (Heidcgger'in Felsefesi), Paris: P.U.F . . 1 96 1 , ss.


1 09-1 1 1 .
30 B . Rioux, l 'etre et La erite ehe:: Heidegger et St. Tlonas D 'A quin (Heideggcr ve Thomas
D' Aquin de Varlk ve Hakikat), Paris: P.U.F., 1 963, ss. 47- 48.
3 1 Jrgen Habermas, le Dcours plilosophiiue de la Modernite (adaln Felsefi Tartmas)
Paris: Eds. Galli mard, 1 988, s. 1 65.
32 John Sallis, La Mortalite et L 'imagination ( lm ve Hayal), le Ca/ ier Paris: Eds. Osiris, s. 7 1 .
,

33 Jose Echcvcrria, la Mort et Le Probleme du suj.:tt (zne Sorunu ve lm), Paris: Ed. J . Vrin,
1 957, s. 1 8 1 .
14 Martin Heidegger, l 'Ere et le Temps. Paris: Ed. Gallimard, 1 996, s. 304.
'5 Georgcs Gurvtch, les Tendances Actue:les de la piilosophie Allemande (Alman Felsefesinin
ada Eilimleri), Paris: Libr. J. Vrin, 1 949. s. 23 1 .

1 24
Talip Karakaya

otantik olmayan bir varolu durumundan otantik varolu tarzna doru geii
salar. Bu Dasein'n her zaman ve srekli otantikliini garanti altna almaz.
Her iki durum yani gerek otantik olma gerekse olmama iki gerek varlk
tarzdr. Dolaysyla bunlarn her ikisi de Dasein'n varlnn gereklie
dnmesidir. lmn gereklii veya ontoloj ik konumu otantik varoluun
ok ak ekilde ortaya karlmasndan baka ey deildir. 36
Buraya kadar Heidegger'de lmn nasl ele alndn ve nasl aklan
dn belirtmeye altk. Onun Varlk ve Zaman adl eserinde bu konu ze
rinde zellikle ontoloj ik-existential boyutta yeterince durduunu bir kez daha
belirtmemiz gerekiyor. O lm fenomenini, Dasein'n varlk bantsnda ele
alnmasna ve ona gre bu fenomenin Dasein'n gerekliinin zn olu
turmasna karn, Hegel de onu Heidegger'den daha deiik boyutta ele alp
7
bunun bir irrealite-gerekd3 olduunu vurgulamtr. Her iki dnrn
lm konusunda deiik dnceleri zellikle Hegel' in felsefesinde, yaamn
lm kuattn ve lmde yer aldn aka belirleyiinde kendini gs
termektedir. Oysa Heidegger'de gerek bir fenomen olan lm, bu gerekli
ini Dasein ile birlikte srdrmektedir. Ayn zamanda gerek kavramnn
Heidegger'de dier bir anlam, dnya-iinde-varlk3 8 olmasdr.
lm fenomeni, Heidegger'in dncesinde d etkenler sebebiyle var
oluun kesintiye uramas gibi etkileime urar. Varolu olarak adlandrlan
bu iliki, herhangi birisinin lmn gzlemekten ve lm korkusundan ba
kas deildir. Eer bir ben varsa bu bakasnn lmnden baka ey deilse
bizzat kendinde ben buradadr ve zorunlu olarak varlk-lmek'tir. 39

HEIDEGGER'DE LM VE LMSZLK
40
Martin Heidegger'in L 'Etre et Le Temps adl yaptnda ele ald en nemli
konulardan biri de lm fenomenidir. Ona gre lm, insan varlnn en
belirgin bir zellii olduu gibi ayn zamanda Dasein 'n varoluunun sonunu
hazrlayan ve bitiren bir olgudur. Dier bir anlatmla hibir Dasein bizzat
kendi lmn deneyimleme olanana sahip olmadndan bir btn olarak
da kendi varoluunu kavrayamayacann altn bir kez daha izmemiz gere
kiyor. Jacques Choron'un4 1 vurgulad gibi Heidegger'de kelimenin tam

36 H. Dreyfus, Heidegger and modern philosophie (Heidegger ve Modem Felsefe), Critical Essays,
Edited by. Michael Murray, New Haven and London, Yale University Press, 1 978, ss. 222-238.
37 A. de Waelhense, la philosophie de Martin Heidegger (Martin Heidegger'in Felsefesi), Louvain:
Eds. De L ' lnstitut Superieur de philosophie, s. 1 46.
38 Michel Haar, Heidegger et / 'essence de / 'homme (Heidegger ve i nsann z), Grenoble: Eds. J.
Million, 1 990, ss. 29-3 1 .
39 Jean Wahl, a. g. e., s. 1 6 1 .
" Martin Heidegger, l 'Etre et le Temps, Paris: Gallimard, 1 986, s. 240.
41 Jacques Choron, , a. g. e., s. 204.

1 25
Dou Bat

anlamyla lm, canl bir olgudur. Bu balamda Dasein' n yaamnn sonu


olan lm, hibir durumda ortadan kaldrlamaz ve yok edilemez. nk o
Dasein'm ayrlmaz bir parasdr.
lmn gerek bir olgu olmas, bir hayvann lmle olan ilikisiyle bir
insann yani Dasein'n lmle olan ilikisi arasndaki ayrlk gibi olup, hay
vann varoluuyla insann varoluu arasndaki ayrm kadar byk ve dei
iktir. 42 Heidegger bu ayrmyla hayvann lmesine telef olma derken
Dasein' inkine vefat etme der. nk Dasein'n vefat yani lm, insann
dndaki canllarn lmnden ayrdr. Dolaysyla Dasein, biyolojik yap
syla ve ok daha nemlisi bilince sahip olma zelliiyle kendi varln va
rolusal zelliklerle biimlendirir ve ekillendirir. Bu balamda Heidegger' e
gre lm anlamak; varolusal boyutta Dasein'n lmle olan ilikisini
yaanan, bilinen ve alglanan bir iliki olarak anlamak demektir. Dasein iin
lm bir olu biimidir. O bir olay olmayp olanakszln olanadr. Yani
Dasein'n burada olmamasdr.43
Dier taraftan yine Heidegger'e gre Dasein'n veya dier canllarn
lml olmas, sonunda lm bulunan snrl bir yaam srecine sahip olmas
demek, deildir. Bu hibir durumda yaam tarznn lm olasln ortadan
kaldrmaz. nk biz ne kadar zenli ve dikkatli olursak olalm lm ya
ammzdan karp atamayz. Dasein, iinde bulunduu her ann son olmas
olasl iine frlatlm ve atlm44 bir varlktr. Bu balamda Dasein'n
varl lme-doru-olu'tur. Dnyaya-atlm-varlk olmann dier bir an
lam lml-varlk yani lm-iin-varlk demektir. lm-iin-varln dier
anlam kaygdr. lm, varoluun varl olarak nitelenen kayg zerine ku
rulmutur. Bundan dolay lm-iin-varlk, varolutan ayrlamayan bir par
adr. 45 lmn varolu bakmndan yorumlanmas Dasein'n gerek isteyerek
gerekse bilerek boyun emesini salar. Bunun dier bir anlam ise gerek
skntnn lm-iin-zgrle dnmesidir.
Heidegger felsefesinde kayg olarak vurgulamak istedii, varln yannda
olduu gibi bir-dnyada-daha-nceden-varln-iinde-kendinde-olmaktr.46
Bunun dier anlam Dasein'n d ve kaygl olmasdr. lm korkusu di
er adyla lm kaygs, Dasein'de vefat korkusunu kapsamaz. Bu Dasein'n
zayflnn veya acizliinin bir yansmas da deildir. nk kayg, varolu
un temeli ve en nemli esidir. Kendinden-nce-olmak; olanaklara atlmak

42 A. Kadir en. Heidegger 'de Varlk ve Zaman, Bursa: Asa Kitabevi, 1 997, s. 63.
43 A. Kadir en, a. g. e., s. 1 24.
4 4 Talip Karakaya, "Martin Heidegger'de nsan Realitesinin Atlm Varlk Olmas ", S.D. . lahiyat
Fakltesi Dergisi, Yl 1 997, Say: 4, Isparta 1 999, ss. 1 73 - 1 83 .
4 5 Nejat Bozkurt, 20. Yzyl Dnce Akmlar, 2. b . , stanbul: Sarmal Yay., 1 998, s. 306.
46 Martin Heidegger, a. g. e., s. 306.

1 26
Talip Karakaya

ve dnyada olmaktr. Kaygnn genel olarak anlam ac, korku, phe ifade
etmesine karn Heidegger' de ok daha zel anlam ifade ettiini unutma
mak47 gerekir. Dasein'n varlnn tamln lm ve olanaklar asndan ele
aldmzda kaygnn nemi daha da artmaktadr.
Martin Heidegger'e gre lm-iin-varlk dncesi bizi bilinlendir
mekte, ynlendirmekte bunun tesinde yeni bir yaama itmektedir. nk
lml-varlk veya lmle yzleme dncesi ve kaygs, Dasein'n dnya
iinde-varlk olmasn salar. Varolusal olanaklar bakmndan lm kaygda
kendini bulur ve temellenir. Kendisi alamaz bir fenomen olan lmn ken
disiyle tm olanaklar biter. Dolaysyla Dasein'n burada oluunun her an,
her dakikas lmle biimlenir ve ekillenir. nk lm, yaam birlik ve
btnlk konumuna getirmekte, yaama anlam vererek etkinliini ve ne
mini daha da pekitirmektedir. Dasein lm korkusunu, gnlk iler ve pro
jeleriyle uzaklatrmak istese de ondan uzaklaamayacaktr.48 Bu insann
sadece kendi lm karsnda korkmas ve kamasdr. O lml-varlk
bilinciyle kendi varoluuna ular.
Heidegger'e gre lml olma veya lmlln saf fenomeni karsna
bizi yerletirme dncesi, yaama bir snr koymaktan ve Dasein'n bizzat
kendi lmn anlamasndan baka ey deildir. nk Dasein kendi l
mn dnen ve lmle i ie olan bir varlktr. Heidegger'e gre her
Dasein daha nce de vurguladmz gibi kiinin lm konusunda srekli ve
zorunlu olarak kendi kendini kuatr. lm bizzat kendisi iindir. Ona gre
Dasein'n veya varln genel z olmadndan lmn de genel z yoktur.
Bir baka deyile lmn ve varoluun, bakasna gemeyen, devredileme
yen ve yanstlamayan zellii vardr.
Konumuzu bir baka boyuttan ele aldmzda Heidegger' e gre varolu
un lml varlk olma dncesinde lm fenomenin d etkenler sebebiyle
kesintiye urad gibi etkileime uradn grrz. Ona gre varolu ola
rak adlandrlan bant herhangi birisinin lmn gzlemekten baka bir
durum olmad gibi kendi lm korkusundan bakas49 da deildir. Burada
vurgulanmak istenen balantnn ve ilikinin saptanmasdr. Ben, bakasnn
lmnden ayr hissedilen bir olgu olarak bireyden baka ey olmayp bizzat
kendindedir ve zorunlu bir iliki iinde varlk lmektir.
Heidegger'e gre lm, yaamn bir ksmn oluturan geni anlaml bir
fenomendir. rnein, Dasein biyoloji biliminin obj esi olarak bir canl gibi de
incelenebilir. nk bu konuda bilimsel aratrmalar yapldndan lm
konusunda alan herhangi bir aratrmacnn aklamalarnn ortaya tamam

47 Jean-Michel Salanskis, Heidegger, Paris: Eds. Les Belles Lettres, 1 997, ss. 32-39.
48 Bedia Akarsu, ada Felsefe, 3. b., stanbul: nkiliip Kitabevi, 1 994, s. 224.
49 Martin Heidegger, a. g. e., 240.

1 27
Dou Bat

bu perspektiften ele alnmaldr. Bu, Dasein'n lmszln kendi kendine


bilip dnyada bir yere sahip olan nesnel bir gerein nemini kavramaktr.
Heidegger'e gre Dasein'n lm, bakasnn lm gibi dnyann bir ger
eidir. Yaamn dna kma olan bu olay, dostlardan ayrlma anlamnda
vefat etmektir. Herhangi bir canl iin sona ulamay ifade eden kavram veya
sylenen, Dasein iin sz konusu olamaz. Zira bu Dasein'n vefat etmesine
karn tamamen saf ve doal olmayan kendi lmn ortaya koymak ve
incelemekten baka ey deildir. Yani kendi lmne bal ve lml varlk
olarak yaamn dna kmaktr. Bu anlamda lmek, insan yaamnn bitii
dir. Daha zgn anlamda lm veya lmde-varolmay bilmektir. Ksaca
insanlar lmldr. nk yalnz bizler bu balanty kurar ve kendimizi
lml bir varlk olarak biliriz.
Burada Heidegger'in lmden amac, Dasein'e ait olan zellii ve ola
na belirtmi olmasdr. Dasein' kuatan, yok etmekle korkutan lm ayn
zamanda varoluu da ortaya koyar. Bu balant ve ok yakn iliki sebebiyle
varolu Dasein iin nemli konuma50 gelmektedir. lm fenomeni yalnz
kiiyi deil dierlerini de ilgilendirir. lm kiinin dierleriyle olan tm
balantlarn ve ilikilerini ortadan kaldrr. Dasein' lmden, lm de
Dasein' den uzaklatrmak olanakl deildir.
Martin Heidegger'in felsefesinin temel ve sihirli kavram olan Dasein'n
konumuzla balantl olarak baz zelliklerini sergilememiz gerekiyor. Bun
lardan birincisi Dasein olay zellii5 1 olarak karmza kmaktadr. Bu du
rum, insann atlmlm, yalnzln ve Gabriel Marcel'in de belirttii gibi
dnyaya indirilmiliini52 ierir. nk Dasein, kendisine sorulmadan ve
gr alnmadan buraya atlm olduundan dnyada-varlk'tr. O, zaman
kavramyla kendisinin daha nceden dnya-iinde-varlk53 olduunu bilir.
Dasein 'n ontolojik boyutta ikinci zellii varoluu yapya54 sahip olma
sdr. Yani insan yaptklarndan, ortaya koyduklarndan bakas deildir ve
olamaz. Sorumluluk, zgrlk, kayg, znellik55 gibi misyonu olan insan
bunlarla kendi varoluunu oluturur. Ayn zamanda bunlar varoluuluun
yap talan ve temel unsurlardrlar.

so
Martin Heidegger, a. g. e., s. 247.
s S. Mulhall , Heidegger ve Varlk- Zaman, ev. Kaan ktem, stanbul: Sarmal Yayn, 1 998, s. 1 65.
52 Frank Magill, Egzistansiyalist Felsefenin Be Klasii, ev. Vahap Muta!, 2. b., stanbul: Dergah
Yayn, 1 992, s. 55.
SJ Jean-Michel Besnier, Histoire de la Philosophie Moderne et Contemporaine-2 (ada ve Modem
Felsefe Tarihi), Paris: Eds. Grasset I Fasquelle, 1 993, s. 756.
54 Martin Heidegger, a. g. e., s. 86 vd.
s Frank Magi ll, a. g. e.. s. 55.

1 28
Talip Karakaya

Dasein'n dier bir zellii eksilmedir.56 Eksilme, gelecein kiisel ola


naklarndan insann kendini uzaklatrp unutturarak gnlk yaamn ilgileri
iinde kaybolmasdr. Eksik insan gemiinden ve geleceinden koparak
sadece bugn yaayan ve ayn zamanda ben'liinin dna km insandr.
Bu zelliklere sahip olan Dasein, dnya iinde-varlk olarak lmle kendi
yaamna bir dzen ve sorumluluk getirmek zorundadr. Heidegger, lme
doru-varlk dncesiyle Dasein'n znelliini ve bu znellikle i ie bulu
nan lm denemesini anlatr.

LME DOGRU OLU


Martin Heidegger'in dncesinde lm olay Dasein 'n kendisiyle birlikte
bulunmasna baldr. Dier bir anlatmla lm, Dasein'n kendine bal ol
duu bir varlktr. Buna paralel olarak da Dasein lmle, kendine en fazla ait
olan zellik olarak yz yze gelir. Dasein'n lme-doru-oluun dier bir
anlam, kendi lmllnn bilincinde olarak varlk-olusa! bir olaslk
zerine tm olanaklarn seferber etmesi ve ortaya koymasdr. Yani bunun
anlam lml-bir-varlk olduu bilincine varp ayn zamanda bir endieyi de
zerinde tamasdr. Dasein bu endieyle birlikte kendi varlndan isteme
yerek ortaya kp kendi varoluunun hi 'lii karsnda varlk-olusa! sei
mini yapar. lme-doru-varln dier bir anlam, lmll kabul etmek
ve Dasein'n kendi varoluunu bizzat benimsemesi demektir.
Dasein, lm gibi hibir eyin denemedii lml-bir-varlk veya lme
doru-bir-varlk olma zelliini koruyacaktr. Bu, ancak bakalarna ait olan
ilgimizden ve ilikilerimizden dolay ortaya km bir durumu ierir. Bu
balamda lm, bakalarnn arasnda bulunan olanak, kiinin en doal zel
lii ve bakalarna devredilemeyen en ak zelliidir. Heidegger'e gre
lm, var olmayan varln olasl gibi olanakl olan her eyin yokluunun
da olasldr. Yani o, Dasein 'n basit ve saf olanakszlnn sonucudur. 57
Heidegger'in lm hakknda grlerini burada bitirmeden nce unu bir
kez daha vurgulamamz gerekiyor. O Dasein', lm yaratan bir varlk ola
rak5 8 kabul etmektedir. Bu ayn zamanda aknln dier bir boyutudur.
Aknlk, Dasein'n kendini geebilmesi ve var olmasdr. Kendi kendinin
varl iinde en nde olmak, lm ortaya koyan olasln bu zelliini
vurgulayan varolmay anlamaktr.

56 Jean-Paul Sartre, / 'Existentialisme esi un humanisme (Varoluuluk Bir Hmanizmdir), Paris:


Nagel, 1 946, s. 1 7, 24 vd.
57 Frank Magill, a. g. e., ss. 56-57.
58 Laurent Jaffro, et Labrune, Monique. Gradus Philosophique. Paris: Eds. GF-Flammarion, 1 994. s.
29 1 .

1 29
Dou Bat

Martin Heidegger, Dasein ' aratrmaya insann varoluunun ontolojik


boyutunu analiz ederek balamaktadr. Ona gre insann ne olduu deil
nasl yaad ve varolduunu ortaya koymas nemlidir. 59 nsan kendisini
dier varlklarn belli oluumla ve dzenleme ile belirledii bir dnyada
bulur. O dier varlklar ve insanlarla dnyada olup ayn zamanda dnyaya
atlm-bir-varlk'tr. 60 nk insan, dnyay varlklarn amalarn ve ba
ntlarn aklayarak bunlarn ne olduklarn belirler. Genelde o, bu olu
umda kaybolarak dier insanlarn yaad gibi yaar. Gnlk olaylar, endi
eler, skntlar insan edimlerinin oluumunda nemli etkendirler. Bunlarn
arasnda yer alan varlk olma sorusu insan iin nemli deildir. nsan bu
soru ile lm geldiinde karlar. Bu karlamada lme bal olarak or
taya kan varlk olma sorusu insann doal yapsn anlamak iin gereklidir.
Genelde insan lm gelmeden nce kendisini gnlk yaamn kaytszl ve
ilgisizlii iine brakr.

SONU
Heidegger'e gre bizler ne tr varlk veya kim olduumuzu anlamaktan ka
ndmz gibi gerekten de kaarz. Dolaysyla bu durum, bizlerin metafi
zii ve varln zamanla olan bantsn anlamamz gz ard etmemizi de
belirler. Heidegger'e gre lmle karlama her eyi sorgulayan kaygy
ortaya karr. Dier taraftan ona gre lm, bizleri varlmz sorgulamaya
srkler ve yaamn amacn bulmamz salar. Bizler kararl bir ekilde bu
ama dorultusunda gelecee sarlrz. Bylece gerek gemi gerekse imdiki
amacmzn ne olduunu anlarz. Bundan dolay etrafmz kuatan dnyann
gereklerine ve gemiin doru deerlerine ularz.
Ksaca Heidegger'e gre lm olay, bizim iin olaslklar aklayan
dnyann gereidir. Olaslklar etrafmzdaki dier varlklara ve dnyaya
baldr. Bu oluum kendi kendimizi ve kim olduumuzu anlamamza yar
dm eden nemli bir etkendir.

YNAKA
Akarsu, Bedia. ada Felsefe, 3. b., stanbul, nkilap Kitabevi, 1 994.
Besnier, Jean-Michel. Histoire de la Philosophie Moderne et Contemporaine. T. 2, Paris: Eds.
Grasset-Fasquelle, 1 993.
Bozkurt, Nejat. 20. Yzyl Dnce Akmlar. 2. b., stanbul: Sarmal Yaynlar, 1 998.
Choron, Jacques. La Mor/ et La Pensee Occidentale, Paris : Payot, 1 969.
Corvez, Michel. La Philosophie de Heidegger, Paris, P.U.F., 1 96 1 .

59Talip Karakaya, ada Felsefi Dnceler, Isparta: Faklte Kitabevi Yayn, 2000, s . 17.
60Jean Wahl, "Martin Heidegger'de nsan Realitesinin Atlm Varlk Olmas '', ev. Talip Karakaya,
S.D. . lahiyat Fakltesi Dergisi, Yl 1 997, Say: 4, Isparta 1 999, ss. 1 74-1 75.

1 30
Talip Karakaya

en, A. Kadir. Heidegger 'de Varlk ve Zaman, Bursa: Asa Kitabevi, 1 997.
Dastur, Franoise. la Mort, Paris: Ed. Hatier, 1 994.
Dreyfus, H., Heidegger And Modern Philosophie, Critical Essays, Edited By. Michael Murray, New
Haven And London, Yale University Press, 1 978.
Echeverria, Jose. la Mort et le Probleme du Sujet, Paris : Ed. J. Vin, 1 957.
Granel, Gerard. Remarques sur l 'acces a la Pensee de Martin Heidegger : Sein Und Zeit in la
Philosophie Au Xxe Siecle, T. 4, Paris : Libr. Hachette, 1 973.
Gurvitch, Georges. les Tendances Actuelles de la Philosophie Allemande, Pais : Libr. J. Vin, 1 949.
Haar, Michel. Heidegger et l 'essence de l 'homme, Grenoble: Eds. J. Million, 1 990.
Haberrnas, Jrgen. le Discours Philosophique de la Modernite, Paris : Eds. Gallimard, 1 988.
Heidegger, Martin. l 'Etre et le Temps, Trad. de I' Allemand par Franois Vezin, Paris: Eds.
Gallimard, 1 996.
- Was Is Metaphysik, 8. Ed., Francfort, 1 960.
-leres Sur l 'humanisme. Pais : A. Montaigne, 1 983.
-Questions lif, Trad. de L' Allemand par Jean Beaufret, Franois Fedier, Goger Munier vb.,
Pais: Eds. Gallimard, 1 990.
Jaffro. Laurent et Labrune, Monique. Gradus Philosophique, Paris: Eds. GF-Flammoion, 1 994.
Jankelevitch, Vladimir. la Mort, Paris : Flammoion, 1 997.
Karakaya, Talip. ada Felsefi Dnceler, Isparta: Faklte Kitabevi Yaynlar, 2000.
Levinas, Emmanuel. la Mort et le Temps, Paris : Eds. De l ' Herne, 1 99 1 .
Magill, Frank. Egzistantialist Felsefenin Be Klasii, ev. Vahap Muta), 2 . B., stanbul, Dergah
Yaynlar, 1 992.
Mulhall, Stephen. Heidegger ve Varlk. ev. Kaan ktem, stanbul: Sarmal Yaynlan, 1 998.
zlem, Doan. Gnmzde Felsefe Disiplinleri. stanbul: nklap Kitabevi, 1 997.

Pggeler, Otto. la Pensee de Martin Heidegger, Paris: Ed. A. Montaigne, 1 967.


Rioux, B., l 'Etre et la Verile Chez Heidegger et St. Thomas D 'Aquin, Paris: P.U.F., 1 963.
Salanskis, Jean-Michel. Heidegger, Pais: Eds. Les Belles Lettres, 1 997.
Sallis, John. La Mortalite Et L'imagination in le Cahier, Paris : Eds. Osiis.
Sartre, Jean-Paul. l 'existentialisme esi un humanisme, Pais: Eds. Nagel, 1 946.
Scherer R., Kelkel A. L., Heidegger, Pais: Eds. Seghers, 1 973.
Soykan . Naci. "Varolu Yolunun Ana Kavanda ", Dou-Bat Dergisi, Yl 1 999, Say: 6, ss. 35-
53.
Waelhense, A. De. la Philosophie de Martin Heidegger, Louvain : Eds. De L' Institut Superieur de
Philosophie.
Wahl, Jean. Introduction a la Pensee de Heidegger, Paris: Libr. Gen. Franaise, 1 998.
Martin Heidegger 'de insan Realitesinin Atlm Varlk Olmas, ev. Talip Karakaya, S.D. . lahiyat
.

Fakltesi Dergisi, Yl 1 997, Say: 4, Isparta 1 999, s. 1 73 - 1 83.

131
"Mezar Kazclar Kumpanyas"

Williarn Hogarth
ARKEOLOJ, ENEALOJ,
ETiK*
Arnold 1. Davidson

Michel Foucault'nun almasnda byk zmleme alan birbirinden


ayrt edilebilir: bilgi sistemleri, iktidar biimleri ve kendi kendisiyle iliki.
Bu alanlarn her birinde, Foucault, her birisine arkeoloji, genealoji ve etik
adn verdii, ok zel zmleme biimlerine bavurdu. Arkeoloji ve ge
neaoloji onun metodoloj isinin en tannm iki anahtar szcdr. Bu iki
terime, onun verdii anlam tam olarak yakalayabilmek iin, kukusuz,
yetmili yllarn sonuna doru kendisiyle yaplm bir mlakat olan "Doru
luk ve ktidar"n sonunda verdii iki tanm burada sz konusu etmek en iyi
yoldur: ' doruluk' ile ifadelerin meydana gelii, kural, snflandnl, ne
srl ve ileyii iin dzenlenmi olan yarg biimlerinin btnn anla
mak gerekir... ' Doruluk', dairesel olarak, hem kendini meydana getiren ve
destekleyen iktidar sistemlerine, hem de kendisinden sonu olarak kan ve
kendisini devam ettiren iktidar etkilerine baldr. Doruluun ' dzeni ' . 1
Genellikle, Foucault'nun kendisi bu dzenin en iyi yorumcusudur ve ilk
cmle, birka kelimede ve aklkla, onun arkeoloj ik yntemi hakkndaki

* eviri: Veli Urhan


Michel Foucault Lectures Critiques (Traduit de l ' anglais par Jacques Colson), De Boeck Universite,
1 989 Paris, s. 243-255
1 M. Foucault, "Verite et pouvoir" dans L 'Arc 70 (Aix-en-Provence, 1 977), p. 26.
Dou Bat

kendi yorumunu dile getirirken ikinci fikir de ksa ve zl olarak, onun gene
alojik yntemi hakkndaki yorumunu ortaya koymaktadr. lk olarak arkeolo
jik yntemi ele alalm.
Hipotez olarak, eer arkeoloji, doruluk ile, ifadelerin meydana gelii,
kural, snflandrl, ne srl ve ileyii iin dzenlenmi olan yarg
biimlerinin btnn gsteriyorsa, Foucault'nun doruluun statsn
belirleyen ifadelerin bu dzenlenmi yarg biimlerinin bir tarihini yazmaya
girimesine armamak gerekir. Bu tarihe balamak iin, "bir nesneler
alannn snrlanmasyla belirginleecek olan baz karsamac uygulama -
ifade retici uygulama- tiplerini bilgi iin meru olan bir bak asnn
tanmndan ve, kavramlarn ve terimlerin retilmesi iin gerekli ilkelerin
tespitinden ayrmak gerekir. Bylece, her karsamac uygulama, onun
darda tutmalarn ve tercihlerini gsteren bir kurallar oyununu ierir."2
Foucault, karsamac uygulamalarn bir arkeolojisi asndan,3 lan Hack
ing'in olgunlamam bilimler -Foucault'nun ifadesiyle, "tarihlerinin dzen
sizlikten baka bir ey olduunun varsaylabilmesi iin, emprizmin ar
renklilii, raslantnn ya da hayal gcnn, eski geleneklerin ve d olaylarn
fantezilerine ar ballklarn kendilerine atfedildii bu bilimler"4- adn
verdii eylerin tarihini yazmak (Kelimeler ve eyler'in ngilizce basksna
yazd nszde bunu syleyen kendisidir) projesine kendini adamt. Fou
cault, emprik bilginin bu tipinin ok iyi kurulmu bir dzene sahip olduunu,
bu bilginin tarihinin farkl ifade tiplerini mmkn klan sistematik kurallar
ve bu kurallarn dnmlerini varsaydn ilk defa aklad zaman, belki
bugn iin nemsiz ama cesur hatta radikal bulunan hipotezi ortaya att.
Bununla birlikte, bu kurallar, asla, bu karsamac uygulamalara katlan bi
reyler tarafndan kaleme alnmamtr; onlar bireylerin bilinlerinde mevcut
deildir, ama Foucault'nun "bilginin pozitif bilinsizlii"5 dedii eyi
olutururlar. Eer bu kurallar greli olarak hem otonom hem anonim iseler,
eer onlar bireylere doruladklar zaman doruladklar eyi dorulama
olanan veriyorlarsa, onlarn tarihleri ve bu bilginin tarihi bildiimiz tarih
tipine benzemeyecektir. Bu tarih tipi, rnein, belirli eserlerin ya da
melliflerin, belirli dzenlerin evresinde yeniden kmelenmeye yol
amayacak; bizim iin bir bilim ya da bir disiplin olan eyin allm

2 M.Foucault, "History of Systems of Thought" dans language, Counter-Memory, Practice ( lthaca:


Comell University Press, 1 977), p. 1 99.
3 Foucault, The Order of Things (New York: Random House, 1 970), p. ix (Kelimeler ve ey/er 'in
ngilizce basksna Foucault'nun nsz).
4 "Michel Foucault's Immature Science", Nous, vol. 1 3 ( 1 979). Bu ciltte Hacking'in metnine de
baknz, "Foucault'nun Arkeolojisi".
5 The Order ofThings, p. xi.

1 34
Arnold !. Davidson

snrlaryla da yetinmeyecektir. Tam tersine, o ifadelerin ve uygulamalarn,


"ilk frsatta, yeni bir birlik halinde"6 yeniden bir araya getirilmesini
isteyecektir. Kelimeler ve eyler'de, Foucault, sonu olarak, doann tarihi,
ekonomi ve dilbilgisi gibi grnte ortak noktas bulunmayan bilimlerdeki
ortak olu kurallarnn varln kantlamak istiyor ve bazen klasik an
epistemesi adn verdii bu olu kurallarnn, kendilerinden nce gelmi ve
kendilerini izlemi bulunan kural-lardan tamamiyle farkl olduklarn da
gstermek istiyordu.
Bu arkeoloj i kavramndan dolay, tarihsel zmlemenin konusunun, ka
nlmaz bir biimde, belirli teorik problemleri ortaya koymas gerekiyordu.
Foucault'nun eseri nceden verilmi, genel olarak kabul edilmi ya da tarihi
belirlenmi "olaylar"a balanan ve olgular ile olaylar birbirine balayan
sebeplilik, kartlk ya da aklama ilikilerini tanmlamay kendine i edinen
bu tarih tipinin tersini savunmaktadr. Aklanmas sz konusu olan olaylar
serisi artk bir veri olarak grlemez, bundan dolay da, Foucault artk kendi
ni bir serinin verilmi her elemannn teki elemanlara gre yerini tespit
etmekle snrlayamaz. Onun Bilginin Arkeolojisi'nde yazd gibi, "sorun
birlikleri oluturmak"7, bir birlie ait olan elemanlar tanmlamak, bir
birliin balad ve bittii yeri gstermek, bu birliklerin yasalarn aka
belirtmek, ve farkl birlikler arasndaki ilikileri tasvir etmektir. Bu,
Foucault'nun orada Analler Ekol'yle paylat bir amatr, fakat onun
serilerin kuruluu konusundaki bak as, ifadelerin kuruluu ve meydana
gelii hakkndaki kurallar yoluyla, zmlemenin zgnln
belirlemektedir.
Foucault, arkeoloj ik yntemini tasarlad kitaplarda, tasvir etmekten
baka bir ama gtmyordu. O kendini ne tasvir ettii deimeleri ak
lamak, ne de epistemik deime hakknda genel bir teori ne srmek iiyle
snrlamyor, fakat akledilebilir ve doru aklama kavramn yeniden tanm
ladktan sonra, olgunlamam bilimlerin bir tarihini bizim gzlerimizin
nne sermek iiyle snrlyordu. Onun tasvir etme tasars her aklamadan
nce gelen bir kouldur, zira ne srlen tasvirin zellikleri aklanacak olan
eyi kesin bir biimde belirleyecektir. Eer Foucault'nun ele alnm episte
meler hakknda Kelimeler ve eyler' de sunduu tasvir byle kabul edilirse, o
zaman, aklanacak "nesneler" hakkndaki baka tasvirlerin gerektirdii
aklamalardan ok farkl bir biimde olan aklamalar aranacaktr. Genel
likle denilmek istenir ki, onun kitaplar bilimlerde baz kesin deimelere

6 "History of Systems of Tought", p. 200.


7 Foucault, L 'Archeologie du savoir (Paris: Gallimard, 1 969), p. 1 5.

1 35
Dou Bat

sebep olan eyi anlamaya olanak vermez, hatta engel olur, fakat bu itiraz
onun niyetine o kadar yabancdr ki, Foucault'nun buna cevap vermek ihtiya
cn bile duymam olmasna arlmamaldr.
Bundan dolaydr ki, Foucault baz temel eserlerinde sreksizlik temas
nn egemen olduu arkeoloj ik bak asnn karmsal uygulamalarn tasvir
etmek istiyordu. Bilgi sistemleri arasndaki kopukluklarn dzene sokuluu
onun ynteminin bir ilkesi deildir; bu onun ynteminin bir sonucudur.
Bilimlerin tarihsel yn, eer, ifadelerin kuruluu ve meydana gelii ile ilgili
ortak kurallara bal olarak tasvir edilirse, bir baka grnm iinde kendini
srekli olarak ortaya koyan ey, pekala ok ak bir biimde ayn grnm
iinde sreksiz olarak da grnebilir. Arkeoloj ik yntem dnemlere ayrl
may ve farkl alanlarn birliini hemen hemen tmyle deitirir. rnein,
yalnzca bilimsel bilgiye ilave ediliyor gibi grnen yeni ifade tipleri eer
mmkn ise, bunun, gerekte, ancak karsamac oluumun altnda bulunan
kurallarn, dikkate deer bir biimde, deimesi sebebiyle olduunu tespit
ederiz. Buna karlk, arkeolojik yntem, sreksizliin bir grnn ser
giledikleri iin ihmal edilmi olan yeni srekliliklerin kefedilmesine de
olanak verir. Arkeoloji, bilginin tarihi ierisinde, sreksizin srekli zerinde
egemen olduunu ne srmez, fakat, zmlemenin bu dzeyinde, doal
gruplar oluturuyor gibi grnen eyin, kendini ok daha az doal olarak
ortaya koyma ansna sahip olduunu ne srer.
Foucault'nun, son eserlerinde en fazla kulland genealoji arkeoloj iden
daha geni erevelidir. O, zellikle nesne iin, doruluk sistemleriyle
iktidar biimleri arasnda karlkl ilikilere, doruluun meydana geliinin
"siyasal rejim"ine sahiptir. Nietzsche'den alp kulland bu genealoj ik yol,
onu doruluk ile ilgili baz iddialarn, zellikle ifadeler, kavramlar ve insan
bilimlerinin ilkeleri hakkndaki iddialarn kayna ile ilgilenmeye gtrd.
Fakat genealojiye zg olan ey, onun balanglara olan ilgisi deildir; bu
ilginin biimi, ve zmlemek iin ayrt ettii balang tipidir. Genealoj i,
eylerin zn yakalamak iin, ya da tarihin ak iinde geliecek olan bir
"sabit biim"i aratrmak iin balanglara balanmaz; genealojinin
zd sr, kefedilecek bir zn ya da orij inal birliin bulunmaddr.
Genealoj i balanglar inceledii zaman arazlar, raslanty, tutkuyu, kk
ktlkleri, srprizleri, ar alkanty, istikrarsz baarlar ve iktidar
grmek ister. Foucault, Nietzsche zerine olan denemesinde, kendi
dncesini anlamak iin temel bir metin yazar: "Tarihsel balang alak
seslidir. Gvercinin adm gibi alak gnll ya da ll anlamnda deil,
fakat btn ar tutkunluklar bozmaya zg olan istihzal, alayc

1 36
Arnold /. Davidson

anlamnda."8 Burada, dolaysz bir biimde, Gzetlemek ve Cezalandrmak'n


bir parasn dnebiliriz. Bu parann tasvirinden, uyumlu ve disiplinli
varlklarn varedicisi "yetkin dzen" hakkndaki yeni yollar elde edilir, ve
sonular bakmndan o olaanstdr:
. . . iaretleme, kaydetme, dosyalama, bizimle ili-dl olan ama birey hak
kndaki bilgilerin bilgikuramsal zmlemesine olanak veren diziler ve
tablolar haline koyma ile ilgili bu kk tekniklerin, sonu olarak, nemi
apak ortada. phe yok ki, Aristoteles 'in problemini ortaya koymakta
haklyz: birey hakkndaki bilgi mmkn mdr? ve meru mudur? Byk
probleme, byk zm belki. Fakat, 18. yzyln sonuna doru, "klinik "
bilimler ksaltmas altna yerletirilebilecek olan eylerin su yzne
knn kk tarihsel problemi; bilginin alan ierisine (trn deil de)
bireyin girii problemi; bilimsel sylemin genel ileyiinin iine tekil
tasvirin, sorgulamann, hastalk yksnn, "dosya "nn girii problemi
var. Gerekten bu basit soruya, phesiz, mtevazi bir cevap vermek
gerekir: yazmaya ve kaydetmeye bu ilemler ynnden bakmak gerekir,
aratrma mekanizmalar ynnden, disiplinle ilgili dzenlemelerin
kuruluu ve bedenler zerinde etkin olan yeni bir iktidar tipinin meydana
gelii ynnden bakmak gerekir. Ya insan bilimlerinin douu? Bu
bilimin, yle grnyor ki, bedenlerin, jestlerin, davranlarn zerinde
bulunan zorlamalarn modern oyununun oynand pek nl olmayan bu
arivlerde aranmas gerekmektedir.9
Bu para, allm fesefi bir problemi (bireyin bilgisi nasl oluur?) zmeye
girimek, onun basit, genealoj ik (yazma ve kaydetme davranlar, aratrma
mekanizmalar, jestlere ve davrana uygulanan disiplinle ilgili
dzenlemeler) balanglarn gz nne almak, ve bu yolla da, probleme
yaklama tarzn deitirmek konusunda Foucault'nun sahip olduu artc
yetiyi ok iyi ortaya koyuyor. Bu yeti Nietzsche'nin ok sevdii u "pek
nl olmayan"dr. Genealoji yksek bilgikuramsal temeller kurmay
hedeflemiyor. Foucault'nun her okuyucusunun rendii gibi genealoji, tam
ersine, doruluun taycs olan aklmzla dndmz eylerin
balangcnn egemenliin, bamszln -tek kelimeyle- iktidardaki g
ilikilerinin iine kk saldn gsterir.

8 Foucault, "Nietzsche, la genealogie, l 'histoire", dans Horr.mage i Jean Hyppolite (Paris: Presses
Universitaires de France, 1 97 1 ), p. 1 49.
9 Foucault, Surveiller et punir, (Paris: Gallimard, 1 975), pp. 1 92- 1 93.

1 37
Dou Bat

Bir gelime sreci ierisinde "insanda lmsz olduuna inandmz her


eyi" kurduu konusunda genealoji arkeoloj iyle benzerlik gstermektedir. o
O , hareketsiz diye dndmz eyi harekete geirir, btn olduuna
inandmz eyi paralar ve tekdze olduklarna hkmettiimiz eylerin
benzemezliini gsterir: "Duygularn srekliliine inanyor muyuz? Fakat,
hepsinin ve zellikle bize en yce ve en ilgisiz grnenlerinin bir tarihi
vardr. . . "gerek" tarih, hibir sreklilie dayanmama konusunda, tarihilerin
tarihinden ayrlr: insandaki hibir ey -bedeni bile- teki insanlar anlamak
ve onlarda kendini tanmak iin yeterince tespit edilmi deildir.''1 1 Kurulu
hakkndaki yeni kurallara bal iktidarn yeni biimleri "kendimizi yeniden
kefetmeye" almamz yasaklyor. 1 2 Bunlar Foucault'ya, ok orijinal bir
biimde, deliliin, hayatn, bedenin ve cinselliin tarihini yazma olanan
veren bu tp hakkndaki yarg evreleridir. Onun metodoloj isinin verim
liliinin hangi noktada ortaya ktn grmek iin, bakalarnn yazmaya
kalkt bedenin tarihini onunkiyle kyaslamak yeterlidir.
Foucault'nun genealojiye olan ilgisinin temel etkisi, hi phe yok ki,
gerekten yeni bir iktidar teorisi tekil etmeyen, fakat modem toplumlarda
ortaya kard problemlere yeni bir yaklama biimini gndeme getiren,
iktidarn incelenmesi iin baz genel kurallar ifade etmeye onu gtrmek
oldu. Gzetleme ve Cezalandrma'da ve 1 976'da verilmi iki derste enine
boyuna ele alnm en nemli kurallar arasndan burada unlar zikretmek
gerekir: her eyden nce, basit bir bastrma ya da yasaklama biimini ikti
darn iinde grmeyiniz, fakat olumlu etkileri, meydana getirdii sonular
onda araynz; iktidar ve onun tekniklerini kendi zelliklerine gre zm
leyiniz, onu yasamann ve sosyal yapnn basit bir etkisi haline getirmeyiniz;
bu ikinci te ek olarak, Foucault bizi iktidarn ykselerek giden bir
zmlemesini gerekletirmeye, yani, sonunda "onun sonsuz kk
mekanizmalar"nn gittike genelleen mekanizmalar tarafndan nasl kua
tldklarn (ve kuatlmaya devam ettiklerini), smrgeletiklerini, kul
lanldklarn, gelitiklerini, deitiklerini, yerlerinden edildiklerini, yay
ldklarn vs.'' 1 3 grmek iin, kendi tarihlerine, kendi yrngelerine, kendi
teknik ve taktiklerine sahip olan btn bu mekanizmalarla balamaya davet
ediyor; bir baka deyile, iktidarn bir mikrofziini yapnz; bu sizi, ikti
darda, baz gruplarn, baz snflarn dier gruplar ve snflar zerindeki tek
dze egemenliini deil, fakat yaylan a biimindeki bir tekilat grmeye

1 O Foucault, "Nietzsche, la genealogie, 1 'histoire", p. 1 59.


1 1 lbid., p. 1 59-60.
1 2 bid., p. 1 60.
1 3 Foucault, "Two Lectures" dans Power/Knowledge (New York: Pantheon, 1 980), p. 99.

138
Arnold !. Davidson

gtrecektir; nihayet iktidar "niyet ya da bilinli karar" dzeyinde zmle


mekten kanmak gerekir, bazlarnn arad eyi ve niin bakalarna ege
men olmak istediklerini kendi kendine sormamak gerekir: daha ziyade,
"srekli kleleme dzeyinde, bedenlerimizi baml hale getiren, davran
larmz yneten, ynmz tayin eden vs., bu devaml ve kesintisiz sreler,
bizi zneler halinde oluturan sreler dzeyinde hangi mekanizmann ilev
grdn kendi kendimize sormamz gerekir" 14. ktidarn incelenmesi
konusunda Foucault'nun bize salk verdii bu kurallar, iktidarn hukuksal ve
Marksist kavramlar hakndaki onun eletirisini st rtk bir biimde dile
getiriyor. Ne bireyin kendi haklarn kullanmak suretiyle mutlak iktidara
snrlar koyduu, yce olann ve onun znelerinin hukuksal modeli, ne de alt
ve st yapy ne sren ve sonu olarak ekonominin nceliini ilke olarak
ortaya atan marksist model, ona gre, modem toplumlardaki iktidarn ileyii
hakknda tam bir bilgi vermektedir. Bu iki model srekli klelik dzeyinde
iktidarn ilevini gzden karan ya da kartan iktidarn incelenmesi iin
baz direktifler ierir. Genealoji doruluk sistemlerini ve iktidar biimlerini
birbirine balar, fakat o, ayn zamanda, iktidar biimi kavramnn kendisi
hakknda, toplumsal ilikilerin incelenmesine yeni bir boyut ekleyen bir
anlayn nasl oluturulacan da gsterir.
Cinsellik hakkndaki bir zmlemede, rnein, arkeoloj i, 1 9. yzyln
ortalarnda, sylemin meydana geli kurallarndaki bir deiimin ilk defa
olarak sadece cinsiyetten deil cinsellikten de sz etmek olanan verdiini
gstermeye alyordu. Bu ayn kurallar, doktorlara cinsellikle ilgili
hastalklar ayr patolojik kendilikler olarak ayrt etmek olanan veren ve
sapklk konusunda esiz bir syleme yol aan bu hastalklar hakknda yeni
bir yaklama yer verdiler. Genealojik ifadelerle, "iktidardan daha fazla, ve
uzaktan, iktidarn pozitif bir rn olmu olan "cinsellik", cinselliin basks
olmamtr". 1 5 Genealoji iin, ocukluktaki cinsellik, rnein, basknn
devam halinde doal bir fenomen deildi. Tam tersine, gece yars yalnzl
aktivitelerinin kantn bulmak iin, ebeveynlere, ocuklarnn araflarn
denetlemeyi salk veren tbbi el kitaplarnn bu tleri gibi, o gzlemleme
ve inceleme tekniklerinin etkisi altnda ekillendi. 1 6
Arkeoloji karsamac uygulamalarn dzeyini tespit etmeye ve bu uygu
lamalarn gerekleme ve deimeleri ile ilgili kurallar ortaya koymaya al
r. Genealoji, kendi payna, karsamac uygulamalara uygun olan iktidar

1 4 bid, p. 97.
l 5 P. Robinow ( ed. ), The Foucault Reader, p. 62.
1 6Raritan'da yaymlanacak olan "Sex and the Emergence of Sexuality"de cinselliin bir arkeolojisi
hakkndaki proje tarafndan ortaya atlm sorulara yaklayorum.

1 39
Dou Bat

glerine ve ilikilerine balanr; o sylemin meydana geli kurallarndan ve


iktidar ilikilerinden ayrlmak istemez. Genealoj inin yapt ey, arkeolojinin
yerini almaktan ok sz konusu zmleme tipini geniletmektir. Son metin
lerinde Foucault'nun dedii gibi, "greli nemi . . . tecrbenin btn biimleri
iin hep ayn olmayan" 1 7 farkl eksenler sz konusudur. Bu zmleme ek
senleri birbirleri;in karsnda yer almazlar fakat birbirlerini tamamlarlar.
ktidar biimleri hakkndaki hibir zmleme, istedii kadar ayrntl olsun,
rnein 1 8. ve 1 9. yzyl tbbnn syleminin meydana geli kurallarn ak
layamayacaktr. Bu kurallarn pek ou, onlarn deimeleri gibi, ancak bir
i nokta-i nazar hakknda akledilebilir olacaktr. karsamac uygulamalarn
dzeyi, iktidar teknikleri ve gleriyle olan karmak ilikilerinin de gsteril
mesi gerekli olduu halde, teorik bamszln korumak zorundadr. Fou
cault, bilimsel bilginin dtan gelen belirlemeleri "karsamac uygulama
olarak yapsn aklayamayaca kendi kurallaryla zenginletiini" l 8 asla
inkar etmedi, o bunu Cinselliin Tarihi'nin ikinci cildindeki nszde hatr
latr. Arkeoloji, baz eletirilerin ne srd gibi, gerek bir yntemsel
zayfln skntsn ekmez. Gerek u ki, o, anlamnn ok doal olarak
baz deimelere maruz kald daha geni bir erevenin iine yerlemi
bulunur. Foucault'nun, arkeolojik yntemini oktan terk ettii, herhalde, bir
yanl inan olacaktr, ve bilgikuramsal adan da, o onu terketmediinden
dolay mutludur, nk arkeolojik dzey, terk edilmesi kanlmaz bir
biimde baz uyumsuzluklara yol aacak olan zorunlu ve ayr bir zmleme
dzeyidir.
zmlemelerinin nc eksenini gstermek iin, Foucault "etik"ten
sz ediyor (etiin gelimesi Cinselliin Tarihi'nin ikinci ve nc ciltlerin
de, lmnden nce yaymlanmam olan drdnc ciltte, ve The Foucault
Reader'de yaymlanm olan "On the Genealogy of Ethics"te izlenebilir).
Foucault'da etik kendi kendisiyle ilikinin incelenmesidir ve bu pek ok n
giliz-Amerikan filozofunun son derece orij inal bulaca bir kavramdr. Fou
cault, yle sanyorum ki, etiinin teki dnrlerin etiinden hangi noktada
farkl olduunu biliyordu, ve onun niyeti -nceki eserlerinde ortaya koyuyor
teki dnrler tarafndan genellikle ihmal edilmi olan ayr bir zmleme
dzeyini tespit etmek idi. Etik onun iin ahlak hakkndaki incelemenin bir
parasn ifade ediyor. Etikten baka, ahlak bireylerin gerek davrann,
yani onlarn ahlak bakmndan doru eylemlerini ve onlara empoze edilen
ahlak kanununu ihtiva eder. Ahlak kanununa gelince, o Foucault'ya gre,
rnein, hangi davranlarn yasak, serbest ya da zorunlu olduunu

17 Hubert L. Dreyfus et P. Rabinow (ed.), The Foucau/ Reader, p. 337.


1 8 lbid., p. 337.

1 40
Arnold /. Davidson

belirleyen kurallar, u halde mmkn farkl davranlara olumlu ya da


olumsuz farkl deerler atfeden kanunun bu vehesini gsterir. Alld
zere, bireylerin gerek ahliiksal davrannn incelenmesi ahliik so
syolojisinin alann meydana getirir, halbuki ahlak felsefesi yapsn savun
duu doru bir ahlak kanunu hazrlamaya zen gsterir. Foucault yine de,
ahliik kanununun ya da bireylerin gerek davrannn nemini inkar etmek
sizin, vurguyu "eylemlerinin ahlaksal znesinde bireyin kendi kendisini kur
duu tarza"l 9 doru kaydrmak istiyordu.
Foucault'nun etik adn verdii kendisiyle ilikinin drt nemli vehesi
vardr. Etik cevher olan ilki, etik yargnn uygulama alann oluturacak olan
bizzat kendimizin ya da davranmzn bu yann gsterir. Etik yarglar
heyecanlara, niyetlere, arzuya m yneliktirler? Hangi yanmzn cevheri,
etiin konusunu meydana getirir? Foucault iin Grek-Roma etiindeki etik
cevher Hristiyan ve modem kategorilerden ok farkl idi ve bu farklar
Cinselliin Tarihi 'nin ikinci cildinin nemli bir konusunu tekil eder. Etik
cevherimiz ahliik kanununun ifade edilmesinde hangi yanmzn hesaba
katlmas gerektiini belirleyecektir.
Etiin ikinci nemli vehesi klelik kanunu tarafndan tekil edilir. Bu
vehe "kendilerine empoze edilen ahlaksal devleri bireylerin kendisine gre
bilmek zorunda olduklar biimi"20 gsterir. Ahliiksal devlerde ilahi
kanunun bir alm, akln isteklerinin tm, uzlamalara sayg, ya da, Fou
cault'nun en ilgin rneklerinden birini hatrlamak gerekirse, "va
rolu(umuz)a mmkn olan en gzel biimi vermek"2 1 iradesi grlebilir.
Foucault bize farkl bireylerin ve farkl tarihsel dnemlerin ayn kurallara
fakat farkl biimlerde boyun emi olabileceini gstermek istiyordu.
Bylece, elerin birbirine olan ball akln gerei olarak ya da varoluun
bir estetik gereinin koulu olarak empoze edilebilir. Klelik kipi ahliik
kanununu ve bireyi birbirine balar ve ona bu kanunun nasl empoze
edildiini belirler.
Etiin nc vehesi, deimeleri kendileri yoluyla ilke olarak benim
sediimiz, bizi etik zneler haline getirecek olan bir ii kendileri araclyla
kendimizde gerekletirdiimiz yollarla ilgilidir. Bu, kendilik hakkndaki
pratiimiz, geni anlamda "ilekeliimiz"dir. Hristiyanlkta, rnein,
vicdan muhasebesi kendilik hakknda bir zmleme biimini alr ve ahliik
sal olarak davranmaya yetili olma biimini kendilik haline getirmeye olanak

1 9 M. Foucault, "propos de la genealogie de l'ethique: un apercu du travail en cours" in H. Dreyfus et


P. Rabinow, Michel Foucault: Un parcours phi/osophique, op. cit., p. 333.
20 lbid.
2 1 lbid, p. 330.

141
Dou Bat

veren tekniklerin bir toplamna yer verir. ilenin rehberleri, 1 9. ve 20.


yzyllarda kiisel gelimeyle ilgili bu saysz ura olarak, kendilik hakkn
daki pratiin mkemmel bir kaynan olutururlar. Foucault'nun ' kali
fomien kendilik klt' adn verdii eye gelince, o bireyin ahlilksal
davrannn, en azndan Kalifomi'de gerekli art olan gerek kendilii
uyandrmak olanan veren tekniklerin, hemen hemen akla
kavumasyla tamamlanr.
Etiin son vehesi, telos, ahlaksal davranmzda kendisine can attmz
var olma biimine geri gtrr. "Saf, lmsz, zgr, ya da kendimizin
efendisi vs. olmak istiyor muyuz?"22 O kendilik hakkndaki pratii hangi
amaca doru yneltiyor? Foucault'daki ahlilk kavram o halde aadaki e
maya gre ortaya konabilir:

Ahlilk

Edimsel davran Ahlilk kanunu Etik (Kendisiyle iliki)

Etik cevher Klelik biimi Kendilik pratii Telos

Foucault'ya gre, etiin drt vehesi arasnda baz ilikiler bulunmakla bir
likte, onun iin, "bunlar arasnda belirli bir bamszlk"23 da vardr. Etiin
telosu Hristiyanln ortaya kmas ve yerlemesiyle birlikte deitii,
saflk ve lmszlk ama olarak tespit edildii zaman, etiin drt vehesi
ayn zamanda deiiklie uradlar. Fakat Grek kltrnde, rnein, klelik
biimi kademeli olarak deitii halde etik cevher ayn kald. Onun Cinsel
liin Tarihi nin ikinci ve nc ciltleri Grek ve Roma toplumlarndaki
'

etiin bu drt vehesi arasndaki bamllk ve bamszlk ilikilerinin bir


incelemesi olarak okunabilir.

22 lbid., p. 334.
23 Ibid., p. 33 5 .

1 42
Arnold /. Davidson

Balangta, Foucault, esas olarak 1 8. ve 1 9 . yzyllara dayanmas ve


baz ciltlerde kadnlara, ocuklara, sapklara yer vermesi gereken cinselliin
tarihi konusunda alt ciltlik bir inceleme tasarlam idi. Yaymlanm ciltler
ile hala yaymlanmas gereken drdnc cilt Antikiteye doru nemli bir
kronoloj ik yer deitirme olan en belirgin fark, onun balangtaki
tasarsndan dikkatli bir biimde ayrrlar. Bu yeniden dzenlemenin
sebeplerinden birisi, 1 8. ve 1 9 . yzyllardaki cinselliin biyoloji, tp ve
psikiyatri zerine kurulmu bilgi sistemleriyle ve dierleri arasnda, retime
ve hukuka dayanan normatif g sistemlerinin cinsel davranta stste
yerletirilmesiyle ak bir biimde ortaya konulmu olmasdr. Koullarn bu
bir araya gelii:
Bu tecrbenin kuruluunun zel elemanlar olarak u kendi kendisiyle
ilikinin biimi ve etkileri arasnda bir ayrm yapmay zorlatrd . . . Hem
bilimsel bilginin etkisinin ve normatifsistemlerin karmaklnn daha az
bulunduu dnemlere yaklamak, hem de cinsellik tecrbesini belir
ginletiren eylerden farkl olan kendi kendisiyle iliki tiplerini sonunda
ortaya koymak iin, balangta bal bulunduum kronolojik
ynelimden giderek beni uzaklatran dnemlerin stn rtmeye
baladm. Ve eserde, sadece hareket noktas ya da tarihsel ereve
olmas gereken ey zerinde yava yava nemle durmaya balamam
byle olmutur. 24 ..

Foucault burada bize zmleme alannn srekli genilemesi hakknda ek


bir rnek sunmaktadr. Etik genealojinin ve arkeolojinin yerini almad gibi
onlara nemlerinden bir ey de kaybettirmez, fakat onlarn en son yntemsel
sonularn deiiklie uratr. ktidarn genealojik incelemesinden ve
bilginin arkeoloj ik incelemesinden onu mmkn olduu kadar net bir
biimde ayrt etmek amacyla etik hakkndaki incelemenin nasl gereklee
bileceini gstermek iin, Foucault kafasnda iki bin yl geriye gitti. Eer
modem cinsellik incelenmek istenseydi, kendi kendisiyle iliki, iktidar ve
bilgiden ibaret olan zmleme ekseni dzenlemek gerekecekti, bu da
Foucault'nun balangta tasarlam olduu alt ciltten ok daha fazlasn
dolduracakt.
Foucault'nun son eserinden zellikle nemli bir ders karlabilir: bu da,
etik hakkndaki incelemenin, incelenmi ahlak kanunlarnn ancak pek az
gsterdii zaman bile, aksi halde deime olmaz, verimli olabileceidir. Ona
gre, daha geleneki tarihilerin pek ou da ayn fikri savundu, Grek ve
Hristiyan ahlak kanunlar arasnda byk ahlaksal kopukluk olmad. nemli

24 Hubert Dreyfus et P. Rabinow (ed.), ibid., p. 339.

1 43
Dou Bat

yasaklarn ou deimedi ve nemli deimelerin olduu yerde bile, konu


lar birbirine ok benzer kalmaktadr. Bu bana, Hristiyan ahlak kanununun
kendisinden nceki payen kanunlara gre byk bir yenilemeyi temsil et
mediini ortaya koyduunda, ilk Hristiyanlarn ahlak zerine sylenecek
olan bir eyi sylemi olmay uman Britanyal nl bir teoloun bir
konferansn hatrlyor. Foucault'nun ifade ettii gibi, ahlak Hristiyan
etiinin douunun kendilerine yer verdii deer deiikliklerini belirli yer
ve zamanlara yerletirme olanan bize verir. te yandan, ayr bir bileeni
haline getirdii kendi kendisiyle ilikiyi etikten ayrmak suretiyle, ahlak
kanunlarnn byk kargaalara maruz kaldklar zamanlardaki kadar greli
olarak statikletikleri zaman bile o verimli bir zmleme alan at.
Bu zel bak as ona, tm kitaplarda yer almas gerekecek olan
grkemli fikirlerin dna kma olanan verir. rnein, cinsel davrann
kutbunun fiil, zevk ve arzu olduunu ne srdnde, o aadaki emay
ortaya koymaktadr. Her eyden nce, Grek "forml"ne sahibiz ki orada
"zevk ve arzu ikinci derecede kald halde en nemli eleman oluturan
'fiil'dir; in formlnde "ikinci derecede kalan fiildir, nk zevke en uzun
olan bir sreyi ve en iddetli olan bir younluu salamak gerekir";
Hristiyan forml "arzu zerinde srarla durur ve onu ortadan kaldrmaya
alr. Fiil ntr bir ey olmutur; fiil cinsellikte sadece ocuk retmek ya da
eler arasndaki devin gereklemesi iin bulunabilir, Zevke gelince, o te
oride olduu kadar pratikte de darda tutulur. . . Arzu pratikte darda tutulur
-fakat teoride ok nemlidir"; nihayet modem formlde, Foucault iin, "te
oride nemli olan ve pratikte kabul edilecek olan arzudur, nk onun ar
zusuna zgr bir ak kazandrmak gerekir. Fiil ok nemli deildir ve -hi
kimsenin olduundan daha fazlasn bilmedii- zevk de yle! ".25 Onun bu
rada bize sunduu ey, etik cevherle mukayese edilmi her tarihin
kendilerine dayanmak zorunda olduu ncllerdir ve bu da onun bu tarihe
olanak verecek olan etik hakkndaki yeni kkl anlaydr.
Genelde, ada ngiliz-Amerikan ahlak felsefesi sadece ahlak kanununa
balanr. Bu felsefe kendi kendisiyle ilikinin ahlak iin pratik bakmdan
yararsz olduunu dnr ve kendi kendisiyle iliki sz konusu olduu za
man, eer kendilie kar devler bulunuyorsa, o daima bilgi problemiyle
iliki halindedir. Ahlak kendisini bir ahlak kanununun kuruluu ve doru
lan olarak ortaya koyduunda kendilik ilikisinin igal edebilecei tek yer
tm kanuna dnmek arzusu tarafndan, eer kendilie kar ak devlere
sahip olunursa bilmek arzusu tarafndan tespit edilir. Foucault iin, felsefe
asndan sz konusu edildiinde, Kant'n miraslar gibi, kendimize kar

25 lbid p.
. 3 59 .

1 44
Arnold /. Davidson

devlerimizin bulunduunu zanneden dnrlerle, Schopenhauer'n


takipileri gibi byle devlerimizin bulunmadna inanan dnrler aras
nda ok az fark vardr. kinciler gibi birinciler de gerek anlamyla ahlakn
alann, ahlak kanunun yapsndan bamsz olarak anlalm kendilik
ilikisini bilmiyorlar. Ve eer bir filozof kendimize kar devlerimizin
bulunduuna inanyorsa, onun buna tahsis ettii gelimeler, genel olarak bir
ahlak incelemesinde bir ka sayfadan daha fazla bir yer igal etmez, nk
bakalarna kar olan devlerimizin say bakmndan, karmaklk bakmn
dan ve hatta yarar bakmndan kendimize kar olan devlerimizin ok
stnde olduu anlalmaktadr.
The Theory of Morality Alan Donagan'n kendimize kar devlerimizi
gzden geirdii olduka yeni ve nemli bir eseridir. O bize, zihinsel ve be
densel yetilerimizi gelitirmemize olanak veren tutarl bir hayat plann
benimsemek zorunluluu gibi, intihara, kendimizi sakat brakmaya,
salmza verebileceimiz zararlara kar olan yasaklarn tamamiyle klasik
bir listesini de sunuyor. Alan Donagan bu devlerin kesinlik derecesini, istis
nalarn serbest olduu durumlar ve onlarn alabildii biimi -baka bir ifa
deyle, kendilie kar olan devlere gre ahlak kanununun yapsn- belirle
meye alr. Fakat aklamasnn balangcnda u ilkeyi ne srer: "gre
ceimiz gibi, insan varlklarnn birbirleriyle sahip olabilecekleri ilikiler
kendileriyle sahip olabilecekleri ilikilerden daha karmaktr".26 Fou
cault'dan sonra, bu ilkenin kabul edilmesi kesinlikle olanakszdr.
Bakalarna kar olan devlerimiz kendimize kar olan devJerimizden
daha karmak bile olsa, kendimizle olan ilikimiz umabileceimiz ya da
korkabileceimiz btn karmakla sahiptir. Ahlaksal akledilebilirlik
kafesi iinde kendilik ilikisini nasl kurabileceimizi bize gsterirken,
Foucault bu iliki tipinin gerek bir biimde somutlatrd karmaklk
tipini yakalamamza olanak verdi. Eer ahlak felsefesi onun ahlak kanunlar
hakkndaki incelemelerinin iine "Foucault'ya ait" bir etii dahil etmezse,
incelemelerimiz faydasz ve verimsiz bir darlktan dolay eletirildii
takdirde biz mazur olacaz.

26 Alan Donagan, The Theory ofMorality (University of Chicago Press, 1 977), p. 7 .


6

1 45
k
izim: Marjan Mance
ARiSTOTELES 'N

EunAiMONiA UZERNE
DNCELERi*
Thomas Nagel

Nikomakhos'a Etik, eudaimonia (mutluluk) hakknda iki farkl anlaya ili


kin bir kararszl sergiler. Bu iki anlay kapsayc (comprehensive) ve
aklsalc (intellectualist) olarak nitelendirilmektedir. Ak/salc eudaimonia
yaklamna gre, ki bu Nikomakhos'a Etik'in 1 0. kitabnn 7. blmnde
ifadesini bulur, eudaimonia insann sahip olmu olduu en fazla tanrsal olan
eyin eyleminde gerekleir. Bu ise zaten insanda en fazla tanrsal olan e
yin, yani akln kendisine en fazla uygun olan mkemmelliidir. Kapsayc
yaklama gre, ki bu, 1 1 7 8 a 9'da Aristoteles tarafndan ikincil olarak
deerlendirilmitir, esas olarak yalnzca akln teorik aktivitelerini iermez.
Eudai-monia, btn insan yaamn ve eylemlerini kapsar ki bu ayn
zamanda ahlftksal erdemleri ve pratik bilgelii de ierir. Kapsayc anlay
eudaimonia kavramn insann doasnn bir btnlk tadna gnderimde
bulunur. Bu ise, akl, duygu, alg ve eylemin karlkl etkileiminin ruha
sahip bedendeki ifadesini ierir.

eviri: Y. Do. Dr. Hatice Nur Erkzan


' "Aristotle on Eudaimonia" Essays on Aristotle 's Ethics (Edited by; Amelie Oksenberg Rorty,
University of California Press, 1 980).
Dou Bat

Eudemian Etik ise eudaimonia hakknda birbirinden farkl iki anlayn


sergilendii Nikomakhos'a Etik'tekine, benzer bir kararszl daha genel bir
biimde sergiler. Ancak, Eudemian Etik temelinde kapsayc eudaimonia
anlayn destekleyen u pasaj da ierir.
Dolaysyla doalar gerei iyi olan eyler, hangi biim seilerek elde
edilirse edilsinler -bedenin iyilikleri veya zenginlik veya dostlar veya
baka iyi eyler- bunlarn hepsi ancak ve ancak Tanr 'nn dnlmesine
yardm eder ki, bu en iyi biimdir ve bu kriter en mkemmeldir. te yan
dan herhangi bir seim, elde etme tarz ki, bu eksiklik veya fazlalk sebe
biyle bizi Tanr ya hizmet etmekten ve dnmekten alkoyar, ite bu kt
olandr. Yukarda ifade edilenler ruhun aktivitesini ve onun iin en m
kemmel olan eyin kendisini tanmlar. Ruh mmkn olduunca akl d
olan ynn varla getirmemelidir ( 1 249b 1 7-24).
Bu pasaj genel olarak Eudemian Etik'in btnsel sylemine aykr den bir
kant olarak kabul edilerek Aristoteles'in yaamn amacna ilikin olarak
ak/salc eudaimonia anlayrna kar somut bir eilimin ifadesi olarak de
erlendirilir. Gerekten de Nikomakhos'a Etik'in sonunda ( 1 1 78 b 7-33)
tanrsal elementin insan doasndaki varlnn vurgulanmas, Eudemian
Ethics'in sonunda da Tanr'nn tekrar insann mutluluu balamnda sz
konusu edilmesi Aristoteles'in ak/salc eudaimonia eilimini kantlar gibi
dir. Bu sebepledir ki, Augustineci duyarllk iin intellectualist kavram fazla
kuru bir terim olabilir; nk her iki almada da yani Nikomakhos ve
Eudemian Etik'te Augustineci duyarlln izlerini grmek mmkndr.
Eudaimonia hakkndaki Kapsayc ve Aklsalc felsefi yaklamlara
bizzat Nikomakhos'a Etik'in izin verdii sylenebilir ki, ite ben bu konuyu
bu ereve iinde ele alacam. Ayn zamanda eudaimonia hakknda
yukarda sz edilen her iki yaklamn De Anima 'nn psikolojisi ile olan
balants zerinde de duracam.
Aristoteles'in nous (akl) ve ruhun geri kalan blmleri arasndaki ba
lantya ilikin grleri ile Nikomakhos ve Eudemian Etik'te aklsalc ei
limler arasnda bir iliki sz konusudur. Ancak bana yle grnyor ki, Aris
toteles ' in nous ve ruhun geri kalan blmleri arasndaki balantya ilikin
dnceleri ile aklsalc eilimleri bir kesinlik ifade etmiyor. Bunun sebebi
udur ki, Aristoteles'in bizzat kendisi insann ne olup olmad konusunda
kesin bir yargya sahip deildir ve Aristoteles yine bu sebepledir ki, insann
mutluluunun ne olduu ve neyi ierdii, mutluluu oluturan eyleri ve o
nun zorunlu koullan hakknda bir ey sylemeyi ok zor bulur. Bununla bir
likte ak/salc eudaimonia anlaynn ok salam temelleri olduunu ve bu

1 48
Thomas Nagel

anlayn insanda iki tzn bulunduunu kabul etmeyi gerektirmediini de


izah etmeye alacam.
Aristoteles'in program youn bir biimde Etik'in 1 . kitap ve 7. bl
mnde ( l 097 b 22) sergilenmitir. Eer herkes tarafndan bilinen bir gerek
olan u dnceyi yani insann nihai iyisinin eudaimonia olduunu kabul
ettiimizde, aratrmamz gereken ey insann ergon 'un ne olduu olacaktr.
nk, eer bir ey bir ergon'a sahip ise, bu bir eyin iyisi de yine bu bir
eyin ergon'unun aktivitesi olacaktr. Bir eyin ergon'u, genel olarak, o eyin
ne yaptdr ki, bu ayn zamanda o eyin ne olduunu da tanmlar. Her eyin
bir ergon' a sahip olduu doru deildir, nk yle eyler vardr ki, o eyle
rin varolmalar hi bir ey yapmamalardr. Ama eer bir ey bir ergon'a sa
hip ise, o eyin iyisi, o eyin ergon'u tarafndan belirlenir. nsann doal er
gon'u ise insani mkemmellii ifade eder. Baka bir ifade eile insann er
gon 'u yle bir eydir ki, insan baka ey olmaktan kurtararak insan insan
yapar. nsanlar ok byk eyler yaparlar, ama baz eyler vardr ki, bu baz
eyler eit mkemmellikte ve hatta daha da iyi olarak bitkiler, balklar, hay
vanlar tarafndan yaplr. Ancak, bu eyler ne gariptir ki, yine de insan insan
yapan eyler arasnda yer almazlar.
Bu bizi hemen her zorluun eiine getirip brakr; nk bu karm pek
salam grnmemektedir. Eer insana zg yaamn zellikleri baz zellik
lerin yokluunda varolabiliyorsa, ki, bu baz zellikleri insan yarasalarla da
ayn ekilde paylayor, sonu bir insan olmayacak ama baka bir ey ola
caktr. Ve ayrca neden biz eine az rastlanr bir insann en yksek iyisini bi
zim gibi kompleks ve apulcu birisi kendisine yaamnn en yksek amac
olarak alsn? Biri en azndan unu bekler: levler arasndaki etkileim ki, bu
bizi hayvanlardan ayrr ve ilevler ki, biz bunlar hayvanlarla paylarz eu
daimonia 'nn tanmnda bir rol oynasn. Bunun anlam ise rasyonel blmn
bizzat akln pratik ve teorik eylemlerini iermesidir. Biz bu eletirel dnce
izgisini daha da ileri gtrerek u soruyu soralm: nsann akln dnda
kalan dier baz etkinliklerini de insann ergon'unun tanm iine ve insann
iyisi iine dahil etmeli miyiz, etmemeli miyiz? Bu soruya u karlk
verilebilir. Her eyi insann ergon'una dahil etmek, o her eyin insann er
gon'una dahil edilme artn yerine getirmekte baarsz olacadr ki, bu da
zgrlk artdr ve buna gre insan iyisini oluturan temel elementin bir
ans eseri olamayacadr. rnein salk, insann bizzat kendi abasnn bir
sonucu olmaktan ziyade, o btnyle iyi bir talihin sonucu da olabilir.
Ancak yukarda ne srlen bu itirazn temeli yoklanmak zorundadr. O
muhtemelen undan kaynaklanmaktadr; iyi bir eyin ilevi o eyin
ergon 'una baldr ve bir eyin herhangi bir etkiye maruz kalmas ki bu bir
insan veya bitki olabilir, o eyin ilevinin bir rnei, daha da tesi o eyin iyi

1 49
Dou Bat

veya kt ileyiinin bir rnei olamaz. Dolaysyla eer ben koleraya


yakalanrsam, dman basilinin bedenime girii bir felakettir, ama bu benim
insan olmama ilikin kt bir ileyi deildir. Bu nedenledir ki, bu olayn
kendisi benim eudaimon (mutlu) olmamda tek bama herhangi bir nemi
haiz deildir. Ancak, kolerann benim zerimdeki etkisi kesin olarak kt bir
ileyitir. te bu salt fiziksel kt ileyi neden bal bana benim insani
iyiliimden, iyi varolmamdan bir ayrlma olmasn? (Kolerann akln yaam
zerine olan ykc etkisindense) Eer koleraya yakalanma bana ilikin
olmaktan ayr bir ey olarak dnlrse ayn terleme, karma, atele
titreme gibi, o zaman sorular kanlmaz olur. nk sorun esas olarak tam
da insann ne olduu ve onun her trl yapp etmelerinin, bedensel ilevlerde
olmak zere bu ne olmakla dahil edilip edilmeyeceidir ki, insan baz
bedensel ilevleri hayvanlarla ve bitkilerle paylamaktadr. rnein, eer
sindirim bir midyenin yapt ey ise bu olayn kendisi neden insann insan
olmasnn bir parasn temsil etmesin ki, bu olay herhangi bir bilinli abay
iermese de?
Ne De Anima ne de Nikomakhos'a Etik beslenmeyi insann ruhundan ba
ntsz olarak ele alr. Aristoteles, insann ergon'unu onun mutluluunun
ls yapmaya ok istekli olmasna ramen yine de beslenmeyi insann
ergon' unun bir gesi olarak dnmez. Bu tutum ok byk bir sezgisel
ekicilii iinde tar. Ve eer biz neden beslenmeye bu kadar aa bir stat
verildiini anlayabilirsek, biz ayn zamanda Aristoteles'in neden her eyi bir
tarafa iterek yalnzca akl eudaimonia iin tek gerekli olan ey olarak grme
sine ilikin dnceler zinciri hakknda da belki bir ipucuna sahip olabiliriz.
nk yalnzca akl eudaimonia ile isel bir balantya sahiptir ve daha da
tesi eudaimonia dnsel eylemin gereklemesinden baka bir ey de
ildir.
imdi daha basit bir rnek zerinde duralm. Tirbuon ve ie aaca
belli bir ileve sahiptir. Bu basit bir ergon'dur ki bize bu iki fletin sahip
olduu kapasitenin baarl performans hakknda yorum yapmaya izin verir.
Ancak yine de bu basit rnek bizzat Aristoteles'in ortaya att soruyu orta
dan kaldracak kadar basit grnmemektedir. ie aacann ie kapan
aacandan eminiz. Ancak, bir ie aaca ie kapan amas bakmn
dan dier btn ie aacaklar ile ayn ergon 'a sahiptir ki, bu bir ie aaca
nn zel ergon'u olmaya yeterli olamaz (to idion). Ergon ayn zamanda bir
eyin mkemmelliinin de lsdr. Bylece eleme yntemi ile yine de ie
aacann tpalar amas ie aacann to idion 'udur. Fakat ne yazk ki,
bu to idion ie aacann sahip olduu bir kapasitedir ve bunu da tirbuon
ile paylar. te bu sebepledir ki, ie aacann kendisine zg grnen
zel ergon' u bu sfatn kaybederek to idion olmaktan kar. Aka

1 50
Thomas Nagel

grlyor ki, bu akl yrtme pek de iyi bir akl yrtme deildir. Bir ey
basit-birletirici bir ergon'a sahip olmak zorundadr ve o eyin m
kemmellii birbirine bal iki eyin ortak bir ilevi olmaldr.
Bylesi bir indirgeme yntemi neden insan ruhu ve eudaimonia iin de
geerli olmasn? Sindirim ve kendi benzerini fiziksel olarak meydana
getirme olayn bir yana braktk; nk, midyeler de ayn eyleri yapyor.
Duyumsama ve arzulama ise kpeklerle aramzda ayn olan ey. yle
grnyor ki, biz insana zel olan tek ey, yani akl ile brakldk. Ancak
tanrlar bizim sahip olmu olduumuz kapasitelere sahip olmamakla birlikte
akla sahiptirler. Dolaysyla insana zel olarak grnen akl da insann to
idion'u olmaktan kyor gibidir. yle grnyor ki, bu tasnife dayanan akl
yrtmeyi brakmak zorundayz. te yandan kabul etmeliyiz ki, insan birle
tirici bir ergon'a sahiptir ve bu da tanrlarda ve kpeklerde de bulunur; ayn
tirbuon ve ie aacann ortak olarak sahip olduklar ergon gibi. Sz
edilen eylerin hepsi kendilerini ayn ergon kutusunda bulurlar. Eer bu akl
yrtme doru olsayd, o yalnzca kapsayc bir btnsellik oluturmay ve
aklsal olmayan bilin alann da iermekle kalmaz, aa seviyedeki fiziksel
yaam ilevlerini de insann mkemmelliini oluturan geler olarak gr
meyi hakl karrd. Ancak gerekte insan ruhuna ait kurucu elementlerin
birleik grnts samadr ve eer bunun neden sama olduunu ifade
edebilirsek bizzat Aristoteles' in akl neden insann to idion'u olarak grd
n anlayabiliriz ki, akl da sindirim gibi baka varlklar tarafndan payla
lm olsa da.
Burada i banda olan dnce ak olarak kapasitelerin hiyerarik
sralanmdr. Karmak organizmalarn yaama ilikin kapasiteleri ayn se
viyede deildir. Baz kapasiteler dier bazlarn destekleyerek hizmette bu
lunurlar. Bu gerei ak bir biimde anlatmak o kadar kolay deildir. Prima
facie beslenmenin alglamaya ve yer deitirmeye olan hizmetini ele alalm.
Bu, beslenmenin daha yksekte bulunan hayvann zel ergon'u olduunu
reddetmeye bir temel de tekil edebilir. Ama alglama ve yer deitirme, r
nein bir zrafada geni olarak beslenme amacna ve remeye hizmet eder
ki, bu da olay aklamaya yetmez.
Zrafa olmann anlam nedir? Zrafa belli bir aktif yaam srer ki, bu ya
am karmak bir metabolizma tarafndan desteklenir ve belli bir dzene
gredir. Ve btn bunlar sayesinde zrafa sahip olduu aktif yaam srd
rebilir. Bir ey aktr: Zrafann grmesi, yrmesi ve sindirimi bir ve ayn
varlkta yan yana sregiden ayn eylem deildir. Daha ak bir ifade ile
alayan, altn slatan ve gzlerini kapayan ayr bebek gibi deildir. Bir
zrafa tek bir organizmadr ve onun ileyii son derece doru bir biimde
organize edilmitir. Onun mkemmellii tek tek mkemmelliklerin birlikteli-

151
Dou Bat

inden olumaz; fakat bu tek tek mkemmelliklerin zrafann sahip olduu


sistemin iinde en iyi ekilde almasndan oluur. Zrafann yaamn
mmkn klan bu sistemin en iyi biimde almas esas olarak kan basnc
ve peristalsis (barsaklarn yutkunma hareketleri) ile ilgili deildir ama o
baz eylemlerle ilgilidir ki, bu eylemler kan basncnn kontrolne yardm
edebilirler ve peristalsis olaynn devamnn salayabilirler.
Bir insan ile zrafa arasndaki esas farkllk udur; insan akla sahip olan
bir varlktr. nsann btn organik ilevlerini, insann aklsal olan aktivitele
rinin yan sra aklsal olmayan aktivitelerini de destekler. Ayn zamanda bu
olayda bir geribildirim de vardr. nsanda alglama ve yer deitirme hareke
tinin yan sra akln bizzat kendisi de beslenme ve kendi fiziksel benzerini
retmede bir ileve sahiptir. Akl, alglama, yer deitirme hareketi ve arzu
nun kontrolnde de nemli bir rol oynar. Btn bunlara karn insan yaam
nn en yksek biimde kavran akln dnda kalan dier btn eyleri akl
sal aktiviteye olan destekleri balamnda anlamlandrr. Akl bize yeteri ka
dar yiyecek elde etmemize ve hareketlerinizi ynlendirmeye rehberlik etme
sine ramen yine de daha aa bedensel ve ruhsal ilevlerin hizmetisi de
ildir. Akl ara sra tutkulara kapclk hizmeti yapar grnse de bu esas ola
rak onun varlk sebebini aklamaz. Olduka mmkn grnen bir bak
asna gre, akl insan yaamnn bizzat kendisidir ki, srekli olarak daha
aa ilevlerin hizmetinde bulunmu olsa da daha aa ilevler akla hizmet
eder, akla gerekli olan platformu salar ve btn her ey bir dereceye kadar
akln kontrol altndadr. nsann varlnn temel belirleyici nitelii yine
insann aklna gnderimde bulunmaldr. te bu sebepledir ki, aklsalclk
Aristoteles' e ok ekici grnr ve yine ite bu sebepledir ki, birletirici
pozisyon, ki o yaamn eitli ynlerini insan iyisinin iine dahil eder, daha
az mmkn grnmektedir. Eudaimonia konusunda ne birletirici ne de ay
rc grler geree uygundurlar. nsan iin en yksek iyi yle bir ey olma
ldr ki, dier btn her ey onun iin varolmaldr.
Ancak bu noktada akln pratik kullanmnn daha aa ilerle ilgili oldu
unu hatrlamak ok nemlidir. Akln bu kullanm akln kendisine uygun bir
ey midir, yoksa akl, akln gndelik ilerde kurnazca kullanm, gelecee
ilikin tahminlerde bulunmann tesinde bir anlama sahip midir? Akl aklsal
hesaplama yapmann, yani bir insann zamann ve parasn en akllca kul
lanmasnn, toplumu organize etmesinin tesinde bir ergon'a sahip midir?
te bu sorular Aristoteles'in insan yaamn mphem bir biimde aklsal ola
rak tanmlamaktan te bir adm atmaya iter. Bu ise, aklsal yaamn aklsal
olmayan yaama kart olarak kendisine uygun objelerini olaya dahil
etmedir. Bu yle bir eydir ki, hibir biimde zrafalarn yaamlar
tartldnda bir sorun olarak ortaya kmad. Zrafalarn aklsal olmayan

1 52
Thomas Nagel

aktiviteleri ve onlarn metabolizmalar zerindeki geri bildirimleri ilk bakta


yeterince mkemmel bir model olarak grnebilir ve de biz bu ayn modeli
insana uygulamaya doru bir eilim duyabiliriz. Biz neden yukarda sz
edilen modele paralel bir anlay akl da ekleyerek insann doasn
tanmlayacak uygun bir aklamaya varamayalm? Neden akln yaam
devam ettirecek pratik etkinliklerini insann merkezi ilevi olarak grmeye
karn bir phe duyalm? Niin ve neden akln yiyecek salamak iin
kullanm insan olmann znden ayr bir ey olsun?
Bu sorular yle yantlanabilir. nsann potansiyelleri bize amlyor ki,
akl yalnzca pratik yaamn organize edilmesinin tesinde bir kullanma
sahip. Akl, aktivite ve beslenme arasndaki karlkl dngsel destek bt
nyle kapal deildir. Gerekte btn bunlarn hepsi, pratik akln uygulanm
da dahil olmak zere, bireysel aktivitelerin desteklenmesine hizmet ederler
ki, bu bireysel aktivite btnyle dnyasal kayglarn zerindedir, dnyasal
kayglar aar. Geribildirim modeli insanlarn ergon'u sz konusu olduunda
geerli deildir. nk, akln mkemmel ve katksz uygulanm ile gnde
lik yaam arasnda hibir bant yoktur. Ksaca Aristoteles una inanr:
nsan yaam insanlarn yaamlarn onun zerinde harcayacaklar kadar
nemli deildir. Birey yalnzca kendi bireysel kayglarn amaya almakla
yetinmemeli; o ayn zamanda toplumun veya insanln gndelik
kayglarnn da zerinde olmaya gayret etmelidir.
Nikomakhos'a Etik'in 6. ve 7. kitaplarnda Aristoteles, Sophia'nn en
yksek bilgi formu olduunu tartrken, bilginin en yksek objeleri konu
sunda unlar syler ( 1 1 4 1 a 2 1 -23);
"Politik bilimlerin veya ngrnn bilginin en yksek formu olduunu
dnmek samadr, nasl ki, insan evrendeki en yksek varlk deilse."
Teorik ve pratik meseleler rasyonel ksmn alan iine girmek iin youn
aba sarfetmelidirler. nsanlarn sahip olduklar dnme kapasitesi onlarn
kendilerine kendilerinden daha yksek eyleri dnme olana salar. nsa
nn aa eyleri dnmesi ise bizzat bu kapasitenin kendisini dkn klar.
Akln pratik yaama ilikin mkemmel olmayan uygulanm insan yaamn
akln biricik obj esi yapar. Oysa insan akl sayesinde kendisinden daha yk
sek varlklar zerinde dnebilen tek varlktr ve bu sebeple ve yol ile ken
disinden daha yksek varlklara katlabilir. nsann zaman insan yaam
zerinde harcanmayacak kadar ok deerlidir.
Bu pratik alan iinde mkemmel ve mkemmel olmayan arasnda bir ay
rm olmad anlamna gelmez. nsann kendi ilerinde ve bakalaryla ili
kilerini dzenlemede de akln kullanmas kukusuz iyi bir eydir ve bu ki
ide ahliik! erdemin varlna iaret eder. Ancak, akln bu kullanm, znde,
koruyucu akln bir ilevidir. Akl bu ereve ierisinde yaamn yle pratik

1 53
Dou Bat

meseleleri ile doldurulmutur ki, bu da esasnda kompleks bir varlk olan


insann sefil yaamnn ayrntlarndan baka bir ey deildir.
yle inanyorum ki, Nikomakhos'a Etik'in 10. kitabnn 7. ve 8. blmle
rine egemen olan dnce, ite tam da bu dncedir. Yukarda ifade edilen
ilgili yerlerde ak/salc eudaimonia anlay gl bir biimde savunulur.
Fakat Aristoteles yine de bu eudaimonia anlay hakknda btn phelerini
bir tarafa brakm grnmez ve ak/salc eudaimonia yaklamnn insan
iyisini tekil edip etmedii konusundaki kararszln ifade etmekten te
durmaz. Akln yaamn birok temelde tartm olarak Aristoteles 1 l 77 b
27'de bylesi bir yaamn insandan daha yksek olacan belirtir. Akln
yaam insann insan olmas nedeniyle gerekleemez; fakat o insann tanr
sal bir eye katlm sayesinde mmkn olur. Bununla birlikte insanda bulu
nan bu tanrsal element ki, o bize bizim kendimizden daha erefli ve yksek
varlklar dnmemizi salar, ayn zamanda bizim ruhumuzun da en yksek
yann tekil eder ve bizde bulunan bu tanrsal akl aa ilerde kullanmak
tan dolay balanabiliriz, yani tanrsal akl kendi yaammza hapsederek (
dnsel yaammz tehdit eden eyler olmadka-). Aristoteles'in 1 1 77 b
33 'te syledii gibi; bir insann insan dncelerini dnmesini ve bir
lmlnn lml olan dnmesini tleyenleri dinlememeliyiz.
Byle yapmaktansa doamzn yle bir ynn gelitirip zenginletirme
liyiz ki, bu geride kalan her eyi amay vaad etsin. Eer birileri akln
dnda kalan dier her eyin insann btnsel yaamna ait olduunda srar
ederse, buna kar belki de bir paradoks gibi grnen u szler sarfedilebilir.
Kapsayc insan iyisi her ey deildir ve o insann esas hedefi olmamaldr.
Biz kendimizi kendimizin eri yksek ynn oluturan ey ile
zdeletirmeliyiz; ama btnmzle deil. Dier btn ilevler ki, bu akln
bizzat pratik uygulanmn da ierir, en yksek eylemin gereklemesi iin
destek salamakla birlikte onlar bizim mkemmelliimizin temel gelerini
oluturmazlar. Bunun sebebi insann kompleks bir hayvan tr olmas deil
dir; fakat, onun zsel olarak kendini aacak bir yetenee sahip olmas ve bu
yetenek sayesinde tanrya benzer bir varlk olarak kendini gerekletirmesi
dir. te insan bu yetenei sayesindedir ki, eudaimonia'y kendisi iin ger
ekletirebilir. Buna karn hayvanlar mutlu olma yeteneine sahip deiller
dir. ocuklar halihazrda eudaimonia'y gerekletirememilerdir ve baz
yetikinler, rnein kleler, eudaimonia'y yaamak iin yetkin deildirler.
Bu belki de insann doas hakknda pek de memnun edici bir gr deildir
ve o, bu haliyle bir insan iin kendi varln gerekletirmenin ne demek
olduuna ilikin olarak da memnun edici olmaktan uzak grnebilir. Bu
nunla birlikte bu bak as olduka geree uygun dmekte ve
hylomorphic ruh teorisinin inkarna da bal deildir. Bu yaklama iki e-

1 54
Thomas Nagel

kilde itiraz edilebilir. Basit olarak insann ergon'unun bir tek ey olduu
inkar edebilir ve daha ileri giderek, insann ergon' u bir koleksiyondan
olutuu sylenebilir. Bu yap ncelik-sonralk ilikisinin yansra hizmet ve
destekleme bantsndan da yoksundur; tpk ok azl kesen bir bakta
olduu gibi. Bu ise; y sindirimi eudaimonia'nn bir parasn
oluturmadna ilikin dnsel izgiyi izmede bizleri kararsz brakr.
kinci bir yntem, insann ergon'unun tek bir ey olduu varsaymna sahip
kmak olur ve denilebilir ki, insan kapasitesinin en yksek belirlenimi
yalnzca aklsal olanda deildir. O ayn zamanda teorik ve pratik kayglar da
ierir. Bu bana en fazla kritik edilebilecek bir dnce dizgesi olarak
grnse de bunu burada yapmayacam.

NOTLAR
1 . Bu tartmalar John M. Cooper tarafndan yazlan "l tellectualism and Practical Reasoning in
Aristotele's Moral Philosophy" adl makalesi zerine yaplan yorumlardan derlenmitir ki, bu ad
geen alma 28 Aralk 1 969'da New York'taki The Society for Ancient Greek Philosophy'nin
toplantsnda sunulmutur. Benim aratrmamn bir blm ise The National Science Foundation
tarafndan desteklenmitir.
2. Bu durumun neminin vurgulanmas Cooper'a aittir. Yazd makale il metne gnderimde
bulunur ki, onlar srasyla unlardr: EE 1 2 1 5 a 1 2- 1 9, NE 1 099 b 1 8-25 ve daha da zel olarak
Politics 1 324 b 24-29.
3. Ethics'in ikili-tz yorumu doru olsa bile bu sonu bir aklamay zorunlu klar. Nicomachean
Ethics'in psikolojisi hem ruhun bedenin birincil gerekliini ve hem de katksz akln varln
kabul eder. Ancak katksz akl ruhun bedenin birincil gereklii olmasndan uzakta ve ondan
ayndr. Katksz akl bedenden uzak olsa bile biz yine de neden bedensel-ruhsal ilevlerinin
eudaimonia tanmna dahil edilmediini somak durumundayz. Herhangi bir yaklamn ikili-tz
teorisi temelinde anlaml bir snrlama yapaca phe gtrr. Byle bir yaklamn salt hylonorphic
insan teorisi kapsamnda eudaimonia'nn neleri iermesi gerektii konusunda baarl bir snrlama
yapacan sanmyorum. Hylomorphic insan teorisinde nous bir baka ruh olmann yerine, o en
yksek aktivitenin zn tekil eder. Ancak, nous burada dncede ruhun dier blmlerinden ayrt
edilebilir ki, o gerekte ruhun dier blmlerinden ayr deildir. te bu dncedir ki, Aristoteles N.
E. 1 . 1 3 'te dile getirir. Sz edilen yerde Aristoteles ruhun hangi mkemmel blmnn eudaimonia
ile zde klnmas gerektii zerinde durur.
"Bu iki parann, bedenin paralarnn ayn olmas gibi ayn olup olmad baka herhangi bir
blnebilir btnn kendi parasndan uzakta olmas gibi olup olmad veya dncede iki ayr ey
olarak ayrt edilebilir olmasna karn gereklikte bunlarn ayrt edilemezlii, ayn bir dairenin i ve
d bkeylerinde olduu gibi, zerinde konumu olduumuz konu bakmndan hibir neme sahip
deildir." ( l 1 02 a 30-34)

1 55
"Psikoloji"
izim: Gary Larson
KUSURA BAKMAYIN
AMA HiBR ZAMAN

TAM LARAK YLE


SYLEMEDiM*
1 982 'de, Paul Brennan, College de France 'ta Jacques Derrida ile grr.
Sorularn Derrida 'nn De la Grammatologie 'de szn ettii konulara y
neltir.

P. B.: Sizin bir tr yazn bilimi kurmakla uratnz iddiasna ne dersi


niz?
J. D.: Aslnda, bu geleneksel anlamda bir bilim deil. Bilimleri, ayrca
felsefeyi de yorumlama stratejisi. . .onlarn yaplarn zmek; onlara birok
bak asndan (elbette politik bir bak asndan da) bakmak; bilimin aa
kmam snrlarn gstermek abas. rnein, Fransz evrelerinde dil
bilimleri en temel bilim modelidir.
P. B.: Bir gramatolog, felsefecilerle dilbilimcilerin yapamad neyi yapa
bilir?
J. D.: ncelikle unu sylemeliyim . . . (glmeler) . . . gramatoloji ne pozitif
bir bilim, ne de bir felsefe; bu yzden, gramatolog diye bir ey yok. Gra-

eviri: Erdal Cengiz


'
"Excuse me, but 1 never said exactly so'', NSW Dergisi Avustralya 1 / 1 983.
Dou Bat

matoloji zerine olan bu kitap bir gramatoloji kitab da deil; gramatolojinin


snrlar zerinde duran bir kitap.
P. B.: Yaz dilinin szl dili fam tamna yanstt yaayan dillerden sz
ediyorsunuz. Ayrca, yaz dilinin szl dille hibir ba olmad l diller
den de sz ediyorsunuz. u anda var olan yzlerce dille kuatlm dnyaya
baktmzda, hangilerinin daha canl, hangilerinin ise lme yaklaanlar
olduunu syleyebilir misiniz?
J. D.: Kusura bakmayn ama hibir zaman tam olarak yle sylemedim.
Btnyle yaayan diller olduunu asla sylemedim. Her dilde bir lm
paras olduunu dnyorum. Ayrca dilde, yaayan ile l kartl yanl
bir kartlk. Dil konusunda geleneksel yaklam, dilin kendi kendine yaa
d; yaznn dilin l paras olduu biimindedir. Ben, ite buna kar sava
yorum. Bu yzden, bugn az ok bir yaayan diller hiyerarisi olduunu
syleyerek kendimi balamayacam. Az ok gl diller var. Kimi diller var
-rnein ngilizce, Rusa, ince- yalnzca daha ok insan tarafndan konuu
luyor olmasndan tr deil; u an iin insanlardan ve uluslardan tr
dierlerinden daha gl olan diller. Ama bundan onlarn dierlerinden daha
canl diller olduu sonucunu karamam.
P. B.: Siz, szl dil ile yaz dili arasnda bir kartlk kurup, onlar arasn
daki ilikiyi . . .
J. D.: Yoo, hayr. Bu bir kartlk deil. Son be yldr yaptm ey, szl
dilin de aslnda yaz dili olduu biiminde yaz kavramn geniletmek, bu
kavrama snrsz bir genilik katmak olmutur. Szl dilde ierilmi olan, ya
z kavramnn dnm olduu bir st-yaz (arche-ecriture) diye adlandr
dm bir ey var, demek istiyorum. Bu yzden, aralarnda bir kartlk yok.
rnein bant kaytlar da bir anlamda yazdr.
P. B.: Siz, deiik aralar -sz ile yaz- gibi dnmekten vazgememiz
gerektiini; onlar etik terimler ierisinde dnmeyi brakmamz gerektiini;
dilin bu iki aracnn iyinin ve ktnn tesinde olduunu sylyorsunuz. Bu,
Marshall McLuhan gibi ara olandan olduka etik terimlerle sz eden -rne
in, Hitler'i mikrofon yaratt gibi- birisiyle sizi aka ayryor.
J. D.: Evet, McLuhan'n syleminde benim uzlaamadm bir ideolojinin
olduunu sanyorum; nk yaz makineleri gibi eylerin stesinden gelebi
lecek olan szl topluluun yeniden dzenlenmesi olana olduuna inana
cak kadar iyimser biri McLuhan. Bunun Platon'a, Rousseau'ya kadar geri
gtrlebilecek, olduka geleneksel bir sylem olduunu sanrm syleyebi
liriz. Ayrca, yaznn sonunda yayor olduumuzu dnmek yerine, yaznn
geniliinde -ar geniliinde- bir baka anlamda yaadmz dnyo
rum. En azndan bu yeni anlamda . . . Abecesel yazy demek istemiyorum;

158
Jacques Derrida

imdi kullandmz (rnein bant kayt arac) bu yaz makinelerinin yeni


anlamndaki yazy kastediyorum. Ayrca, bu da bir yaz.
P. B.: Kitabnz, yaznn bir tr d olduunu yazm olan Rousseau'dan
bir alntyla bitiriyorsunuz. yle yazyor:
Karanlk gecelerin dleri bize felsefe diye sunuluyor. Siz benim de bir
d grdm syleyeceksiniz. Bunu kabul ediyorum. Ancak bakalar
nn yapamad bir eyi yapyorum. Kendi dlerimi d olarak sunuyo
rum; bunlarn iinde uyank olanlara yarar salayacak herhangi bir ey
olup olmadnn kefini okuyucuya brakyorum ...
Size sorum u olacak: Olduka benzer duygular ierisinde m i sizinle gr
meme izin verdiniz? Bir dn dinleyicinin ya da okuyucunun dilekleri ola
rak grlebilecei duygusu ierisinde mi benimle grtnz?
J. D.: Evet, ama ille de byle sylemem istenirse, d grrken btnyle
uyank olduumu belirtmeliyim; bu konuda yanldm da hi sanmyorum.

1 59
izim: Rodes
CEDEL
"Descartes Kuku Onnannda"

izim: Roger Viellard


DESCARTES
FELSEFES'NDE BiR
PROBLEM ALANI LARAK
AHLAK
Durmu Hocaou

Descartes hakkndaki genel yarg, onun bir ah/dk filozofu olmad ynn
dedir. Bu genel kanaatin olduka salam delillere istinad etmekte olduu ileri
srlebilir. Ayrca, Decsartes'n mstakilen ahlak zerine kaleme alm
olduu bir eseri mevcut olmad gibi, dier eserlerinin ierisinde de hususen
ahlak zerine ayrlm mstakil pasajlar mevcut deildir.
Ancak, btn bunlara karlk, bu hkm ar derecede geneldir ve Des
cartes Felsefesi' nin birok bakmdan ahlak i le olan ok yakn balantlarn
aklama konusunda yetersiz kalmaktadr.
Her ne kadar dorudan-doruya Ahlak zerine odaklanm ve youn
lam olmasa da, bir problem alan olarak Ahlak, Descartes Felsefesi iin
birok filozofa gre ok daha fazla, ok daha ileri dzeyde bir anlam
tamaktadr. Zira, Ahlak, Descartes Felsefesi'nin hem btnn kuatmakta,

Dr. Durmu Hocaolu, Marmara niversitesi Atatrk Eitim Fakltesi Fizik Blm.
Dou Bat

ayrca, hem banda ve hem de sonunda bulunmaktadr. Baka bir ifadeyle,


Ahlak, Descartes'n felsefesinin belki de zdr diyebiliriz.
Bu itibarla, genel ve yaygn kanaatin aksine, Descartes Felsefesi'nin hem
bir "ahlaki felsefe" ve hem de "ahlak felsefesi" olduunu syleyebiliriz.
Ancak, Descartes Ahlak, esas itibariyle gnlk davran biimlerini
kodifiye ve normalize etmeye ynelik bir pratik ahlak deildir. Onun ahlak
ierisinde bu nitelie en fazla yaklaabilir olan, filozof tarafndan "muvakkat
ahlak" ad verilen ve ancak, kendi ifadesiyle, veya drt basit ve temel
prensipten ibaret normlar kmesidir.
<l>
mdi; Descartes Felsefesi ncelikle bir "ahlaki felsefe"dir; zira, Ahlak, bir
problem alan olarak bu felsefenin esprisini kuatmaktadr. Yine Descartes
Felsefesi bir "ahlak felsefesi"dir; zira, Ahlak, bir problem alan olarak, bu
felsefenin hem balangcnda, adeta felsefeye giri (mukaddime, prolego
mena) mahiyetinde, hem de sonunda, bir anlamda bir gaye (teleos) olarak yer
almaktadr.

DESCARTES FELSEFES'NDE "MERYET PROBLEM"


VE DESCARTES FELSEFES'NN "AHLAKLK" NTELG
Descartes Felsefesi'nin Ahlak ile olan ilikisinde genellikle gzden kaan bir
husus bulunmaktadr ki o da udur: Descartes felsefesinin ynelmi olduu
temel gayeleri u ekilde zetleyebiliriz:
1 . "Kesin Doru"yu bulmak: Bu, Descartes'n "hakikat aratrmacl"
yandr.
2. "Dnya Hakimiyeti"ni elde etmek: Bu, Descartes'n "dnyevicilik"
yandr.
3 . Tatmin ve mutlu edici bir ahlak ile yaamak: Bu da Descartes ' n "ah
lak" yandr. Ancak, tatmin ve mutlu edici bir ahlak, birinci ve ikinci ga
yelerden de nce gelmektedir. te, Descartes'n ahlaklk yan kendisini
burada gstermektedir. Yani : ' Kesin doru'ya ve 'dnya hakimiyeti'ne yne
lik bu felsefe, hem bu gayelerin balangcnda, yola kta, hem de menzile
varta, tam (tatminkar) bir davranlar btnl ierisinde yaama, yani bir
ahlak anlayn temellendirmeye almaktadr.
Ancak, btn bu gayelerine varmak isteyen filozofun en bata, hepsinden
de nce gelen temel kaygsnn, "meruiyet" olduunu syleyebiliriz.
mdi; Descartes Felsefesi, sadece soyut planda Varlk ve Bilgi gibi felsefi
problemler zerine younlam, yani, sadece ve yalnz "anlama ve akla
ma"ya ynelmi bir ana/itik-deskriptiffelsefe deildir. Bunu da iermekle
beraber, ama bundan daha fazla olmak zere, "yapma"ya, "ina"ya ynelmi

1 64
Durmu Hocaolu

bir "eylem felsefesi", bir "ina felsefesi"dir. Yani, Descartes Felsefesi'nin,


ayn zamanda, aksiyoner (eylemci) ve konstrktif (inai) bir felsefe olduunu
syleyebiliriz. Bununla kastettiimiz ey udur: Descartes, gerekte felsefe
sini, "dnya hakimiyeti" idealine yneltmitir. Burada kullanm olduumuz
"dnya hakimiyeti" ibaresi, siyasi manada dil, kozmik manada, yani,
.
Eya ya hkmetmek manasndadr. Bylece o, fe lsefesini bir eyleme ynelt
mekle eylemci bir felsefe kurmaya teebbs etmektedir. Bunun yannda, bu
teebbs, nsan'n Eya zerinde kuraca bir hakimiyet ile, yeni bir dnya
kurmaya da ynelmi olmaktadr; yani, dier bir ifadeyle, Eylem, bir na'ya
ynelmitir. Bu ina, nsan'n Kozmos ierisinde pasif bir seyirci olmaktan
kp aktif bir aktr olaca yeni bir a, bir devrimdir.
Ancak, onun bu ie giriirken, endiesi udur: z saf dnce olan,
"Cogitif eylerin Dnyas"na (Res Cogitance) ait olan insan, yani Ben, n
san, iinde var-olduumuz bu fiziksel varlk alemine, ksa ve zl bir ifade
ile "Bu-dnya"ya, "Uzaml eylerin Dnyas"na (Res Extensia) ait deildir.
nsan burada bir yabancdr. o halde, mahiyeti gerei kendisine ait olmayan
bir varlk alan zerinde hkmranlk (Regnum) kurmak iin, ncelikle n
san 'n Bu-Dnya ile olan mnasebetlerinin merulatrlmas icap etmektedir.
Yani, diyebiliriz ki, Descartes Felsefesi 'nde belki de her eyden nce, bir
"meruiyet problemi " vardr. Bu-Dnya'ya hkmetmek, onun hakimi olmak;
evet, ama, aslolan O'na meru bir ekilde sahip olmaktr. Descartes'n
dncesi budur ve sadece bu dahi, Descartes Felsefesi'nin temelinde ahlakn
ne denli nemli bir yer kapsamakta olduunu kantlar niteliktedir. Zira,
"merfiyet" her eyden nce ahlaki bir kavramdr ve hatta birok yerde, biz
zat ahlakn kendisidir.
Descartes' n, Tanr kavramna atfetmi olduu fevkalade nemin de bu
ynde daha iyi anlalabileceini ileri srebiliriz. Bilindii zere, Tanr kav
ram Descartes' n felsefi sisteminde iki yerde kilit konumundadr: Cogito'
nun en banda bir aksiyom olarak ve sonunda, ya da daha salkl bir ifa
deyle, ortalarda, ispatlanm bir hkm, yani bir teorem olarak.1 mdi,
Tanr'nn varlnn balangta bir aksiyom olarak kabul, kendisine mate
matiksel metodu temel semi olan ve btn bilimi kesin (certain), phe
tamayan (indubitable) ve ak-seik (evidente) bir bilgi2 olarak kabul eden
filozof iin, matematiksel metodun mutlak art kotuu bir archimedes nok
tas olmas bakmndan ve sonra da bir teorem olarak ispat da, eyler'in
varlnn ayn ekilde matematiksel olarak ispat bakmndan zorunludur.

1 Bkz: Durmu Hocaolu, Descartes 'da Matematizm ve Mathesis Universa/is, s. 37-40.


2 "Akln daresi in Kurallar"n ikincisi, Regles: il., Oeuvres et Letrres iinde., s. 39, pr: 2.

1 65
Dou Bat

Ancak, btn bu youn zihni almann ynelmi olduu asli gayenin hi


gzden rak tutulmamas icap eder: Eya'nn (Res Extensia) realitesinin ma
tematiksel bir kesinlikle ispat ve z itibariyle ondan radikal olarak farkl
olan Ruh'un (Res Cogitance) Eya ile mnasebetinin merulatrlmas. Dn
ya hakimiyetine giden meru yol, ancak budur.
Bu sebepledir ki, onun, Tanr 'nn varlna duyduu ihtiya bir ilahiyat
nnkinden temelden farkldr.
Bir ilahiyatnn veya din filozofunun amac bizatihi Tanr 'nn varlnn
kantlanmasdr, yani, inancnn ispatlanmasdr, baka trl ifade edilecek
olursa, iman 'n ilmiletirilmesidir. Bunun iin de, Tanr 'nn varlnn kant
lanmas ile problem biter. Halbuki Descartes iin durum temelden farkldr:
O, felsefesine nce salam bir k noktas ve sonra da /eya ile insann m
nasebetlerinin zerine temellendirilecei salam bir zemin, bir mer1iyet ge
rekesi aramaktadr:
Yani, ilahiyat veya din filozofu iin ama olan ey, Descartes iin bir
aratr. Bununla btn felsefe, sarslmaz bir salam zemin zerinde
temellendirilmi olacak ve bu arada, Fizik-Dnya 'nn meruluu da tas
dik ettirilmi olacaktr./. .
Dnya Hakimiyeti deali de anlamn bu ekilde kazanmaktadr: Dnya
nce anlalacak ve hakimiyet ondan sonra gelecektir.
Dnya 'nn anlalmas onun meruluunun -yani, hakikatte var-oldu
unun, realitesinin ve temel ilkelerinin- Metafizik 'e tasdiki demek olup
bu da ancak, Tanr 'nn Varl ile mmkn olabilmektedir. Tanr 'nn
varl kantlandktan sonra, artk, Dnya, dnyallarn olacaktr: Ne
Tanr ya bal ve ne de ondan kopuk. Yani, tasarlanan Dnya, Tanr ile
beraber, ama yine de ondan ayr bir kiilie sahip olacaktr. 3
Bu meruluk endiesi, ayn zamanda, Descartes'n, Fizik-Dnya'nn ontolo
jik olarak monistletirmesi ve aksiyolojik olarak da yceltmesinde kendisini
aka gstermektedir. Zira, Fizik-Dnyann monizmi, onu bu iki adan da
ibra etmekte ve insan iin meru bir varlk alan olarak amaktadr.
te, Descartes'daki bu "mer1iyet" kaygs, onun felsefesinin ahlakilii
nin en temel nitelii olmak durumundadr.
Ancak, Descartes'in Ahlak sadece insan ile eya arasndaki mnasebetler
rgsnn, yani "dnyevileme"nin bir meruiyet senedi olmaktan ibaret de
ildir. Bir genel dnyevileme meruiyet berat olmann da tesinde, daha
ileri dzeyde, daha fazla bir eydir: Descartes iin Ahlak, birisi fel sefenin ha-

3 Durmu Hocaolu, Descartes 'n Fizik Anlay, s. 9 1 .

1 66
Durmu Hocao/u

nda ve dieri de nihayetinde olmak zere iki ayr nemli yer igal et
mektedir.

DESCARTES FELSEFESNDE AHLAKIN K AYRI YER VE


ANLAMI
Descartes iin, Ahlak' n asl nemine biraz aada temas edilecektir. Yalnz
konuyla aliikal olarak bir ksa not dlmesi faydal olacaktr ki bu onun iin
bir ahliiki kayg kayna tekil etmemekle beraber, ksaca zikredilmesini de
faydal bulmaktaym: Descartes iin Ahliik'n bir de, dini amac da bulun
maktadr. Nitekim o, MMitations 'u takdim ettii Paris liihiyat Fakltesi 'nin
akademisyenlerine yazm olduu mektupta unlar sylemektedir:4
Efendiler,
Pek hakl bir sebep beni bu eseri size takdim etmeye sevk ediyor. Maksa
dma vukuf peyda ettiinizde sizin de, hakl ve yerinde bir sebeple onu
himayeniz altna alacanzdan emin bulunuyorum. Eseri tavsiyenize la
yk klabilmek iin, burada, yapmak istediimi birka kelime ile anlat
maktan daha iyi bir ey yapacam sanmyorum. Allah ve Ruh meselele
rinin, ilahiyattan ziyade felsefenin gsterdii delillerle ispat olunmas la
zm olan esasl iki mesele olduuna daima kani oldum. Bizler mmin ol
duumuz iin bize Allah 'n mevcudiyetine, insan ruhunun bedenle birlikte
fena bulmadna imanla inanmak kafi gelse de, ilkin bu iki eyi tabii de
lillerle ispat etmeksizin kafirleri hibir dine ve ahlaki fazilete inandrmak
asla mmkn grnmyor. . . "

Buradan u sonucu karmak mmkn grnmektedir:


1 . Tanr ve Ruh gibi metafizik meselelerin ispat, insan ruhunun bedenle
birlikte yok olduunu savunan materyalist-ateist delillerin rtlmesi, teo
loj ik metodlardan daha gvenli olarak felsefi metodlarla yaplabilir,
2. Bu sfretle olgun bir ahliika ulalabilir.
Ancak, bu, Descartes felsefesinde genel bir ahlak problemi olarak ele
alnmaz.
Ahlak'n Descartes Felsefesi'ndeki ikinci bir nemi de udur ki, Ahlak,
bu felsefede hem bata ve hem de sonda, bir var-olu tarzdr.
Kaynan Metafzik'ten alan ve bir yandan ok radikal bir hakikat ara
trmacl, dier yandan da ayn ekilde bir dnya (kozmos) hfkimiyeti5 ide-

4 Descartes, Metafizik Dnceler, (Takdim Mektubu), ev: M. Karasan, s. 1 09 - 1 1 1 .


5 "Tabiat'a Hkmetmek" iin, mesela, bkz: Descartes, Metod zerine Konuma: Vl. , ev: M. Kara
san, s. 65, H . V. Eralp, Descartes Fiziinin Metafizik Temelleri, s. 1 02; Laberthoniere., Descartes
zerine Tetkikler, s. 1 67, pr: 2.

1 67
Dou Bat

sine ynelik Descartes Felsefesi'nin nihai gayesinin -veya, nihai gayelerin


den birisinin- de bu olduunu syleyebiliriz: Ahlfik.
Descartes Felsefesi btncl (total) ve sistematik bir felsefedir. Btncl
dr, nk (insan asndan bilinebilmesi mmkn olan) her eyin bilgisine
ynelmitir; nk Felsefe, hikmetin tetkikidir6 ve dahi Hikmet ise, insan
varlnn ana blmn, yani zn tekil eden Ruh'un esas gdasdr.
yleyse, "... insanlarn temelli dncesi, ruhun gerek gdas olan hikmet "i
aramak olmaldr. nk insanlarn varlnn ana blmn ruh tekil
eder ". 7 Beri yandan bu felsefe sistematiktir, nk, btn felsefi problemleri
bir sistem dahilinde ele almaya, zmlemeye ve zmeye ynelmitir.
te bu sebeplerden, yani, btncl ve sistematik olmasndan dolay, bu
felsefe, baz blmlerden olumaktadr.
Descartes bu hususu, felsefe tarihinde pek mehur olan "Felsefe Aac"
metaforu ile aklamaktadr. Btn felsefeyi bir 'aa' a mabih addeden bu
metafora gre, bu aacn kkleri Metafizik, gvdesi Fizik ve bu gvdeden
kan dallar da dier bilimlerdir ki bunlar da: Tp, Mekanik ve Ahlak'tr.8
Metafizik, kk 'tr; zira, Bilgi 'nin ilkeleri ondadr. Fizik gvde 'dir, zira, Var
lk kresinin ikinci yann oluturan Maddi Dnya'nn (Res Extensia) ilkeleri
ve bilgilerini ihtiva etmektedir. Fakat asl nemli olan, bu aacn dallar ve
kkleridir; nk, filozofun ifadesiyle, "... nasl meyvalar aalarn kkn
den veya gvdesinden deil de dallarndan toplanrsa, ayn suretle Fel
sefe 'nin de aslfaydas en son renilebilen blmlerinden elde edilir. "9
Felsefe'yi "Hikmet'in (Sagesse) etd" olarak tanmlayan Descartes, -bu
s1retle, Hikmet' in tam olarak etdn ikmal ettikten sonra varlacak en son
noktay da gstermi olmaktadr: Ahlfik.
Ancak, byle bir ahlfik, "bilinmesi mmkn olan btn eY,lerin tam bir
bilgisini edinmek" olan tam ve olgun bir felsefenin kurulmasndan sonra elde
edilebilecei iin, Descartes doal olarak, byle bir ahlakn kurallarn tam
olarak verememitir; zira, bylesine btncl bir felsefenin tamamlanmas
iini o ancak torunlarndan beklemektedir, kendisi sadece bunu balatm ve
temellerini atmtr. Bu sebepledir ki, sadece, Muvakkat Ahlfik'n esaslan
zerinde ksmen durmu, Kesin Ahlak'a sadece ksaca bir temas edivermi
ve daha detayl ahlfik analizlerine girimemitir. Yani, Descartes'n o tam,

6 " ... philosophie signifie l 'etude de sagesse , .. " Principes., "Lettre de L'Auteur., (Oevres et Letrres
iinde), s. 557, pr: 2.
7 Descartes, Felsefenin lkeleri, nsz (ev: M. N. Karasn. s. 9, st: 7-8).

8 Descartes, Felsefenin ilkeleri, "Mellifin Mektubu", ev: M. Karasan, s. 20-2 1 , ayrca, bkz:
'
Principes, "Lettre de L ' Auteur, (Oeuvres et letrres iinde), s. 565-566.
9 Descartes, Felsefenin lkeleri, "Mellifin Mektubu", ev: M. Karasan, s 2 1 , pi": 2., ayrca, bkz:
i
Principes, "Lettre de L' Auteur, (Oeuvres et Letrres iinde), s. 566, pr: 2.

1 68
Durmu Hocaolu

tatminkar ahlaknn 'tam olarak' ne olduunu bilebilmek durumunda deiliz;


bunu kendisi de bilebilmek durumunda deildi. Zira, onun nihai, kesin ahlak
olumu, mevcut deil oluacak bir ahlaktr. Descartes'n tam bir ahlak filo
zofu saylmaynn asl sebebi de budur: Onun asl ahlak, gnmz iin ge
erli normlar olan bir ahlak deil, gelecekte ortaya kacak olan bir ahlaktr.
Ne var ki, felsefenin balangcndaki ahlak, henz olgunlamam ve
hayatn zan'.'retlerinden doan "pratik bir ahlak"tr, o nedenle bu, ilk ba
lang iin gerekli fakat bilahare terk edilecek olan bir "geici (muvakkat,
ereti) ahlak " olacaktr. Son aamada edinilecek olan ahlak ise, bilgeliin
zorunlu sonucu ve felsefenin bizi gtrecei "olgun ve tam ahlak"tr ki bu
nedenle de ona "kesin (kat 'i, temelli) ahlak " demektedir. Felsefe'nin balan
gcndaki ahlak, pratik hayat zorunluluklarndan domakta olmasna karlk,
sonundaki ahlak bilgelikten -Descartes'n ifadesiyle, insan asndan bili
nebilmesi mmkn olan tm eylerin bilgisinden- kaynaklanmakta, bilgeli
in bir sonucu olmaktadr.

EC (MUVAKKAT, EGRET) AHLAK [MORALE PAR


PROVISION]
Descartes, yorulmaz bir hakikat aratrmacs olarak, "kesin doru"nun
peinde komaktadr. Bunun, ok uzun ve yorucu bir mesaiyi gerektirecei
aktr. Ancak, beri yandan, o mutlu ana kadar, hayatn ve hergnk
yaayn icap ettirdii bir yaama pratii ve buna yol gstermesi icap eden
bir ahlak da bulunmas gerekli olacaktr.
Descartes, Felsefenin lkeleri'ne yazm olduu nsz ' de bir "bilgi
edinme sras"ndan sz etmekte ve bu sray da Ahlak, Mantk ve Felsefe
olarak dnmektedir. te, onun bu bilgi edinme srasnn en banda telakki
ettii ahlak, sz konusu ettiimiz Muvakkat Ahlak'tr. Muvakkat Ahlak,
filozofun kendi ifadesiyle, "daha iyisi bilininceye kadar gdlmesi gereken
eksik bir ahlak " 1 0 olup hayat pratiinin gerekli kld, "ilerimizde kararsz
kalmamak iin " zorunlu olan bir ahlaktr. Filozof, bu praksis ihtiyacn u
cmlelerle ifade etmektedir: ". . . nk bunun tehire tahamml olmad
gibi, ilk iimiz de iyi yaamamz temin etmek olmaldr". 1 1
lkeler'in 1. blmnde bu bilgi edinme sras ele alnmakta ve bu pratik
geici ahlak konusuna burada da temas edilmektedir. 1 2

10 Descartes, Felsefenin lkeleri, ev: M. Karasan, nsz (Mellifin Mektubu), ev: M. Karasan, s.
22, st: 1 v. dv.
1 1 Descartes, Felsefenin lkeleri, ev: M. Karasa, nsz (Mellifin Mektubu), ev: M. Karasan, s.
20.
1 2 Descartes, Felsefenin lkeleri, ev: M. Karasan, 1 : 1 , 2, 3., ev: M. Karasan, s. 28-30; Principes
( Oeuvres et Letrres iinde), s. 57 1 -572.

1 69
Dou Bat

lkeler'in 1. blmnn 1 . maddesi, "phe" zerinedir ki burada filozof,


adeta btn felsefesine bir giri mahiyetinde olmak zere, "hakikati araya
nn, hayatnda bir defa btn eylerden gc yettii nispette phe etmesi ge
rektiini " ve 2. maddesinde ise, "bu sebeple, kendilerinden phe edilebilen
btn eylere yanl gz ile baklmas gerektiini " aklamaktadr.
Ancak, bu iki maddenin hemen arkasndan gelen 3 . madde, ok ilgi eki
cidir: Bu maddenin bal "bu pheyi asla ilerimizi sevk ve idarede kul
lanmamalyz" eklinde olup, aklamas yledir:
Bununla beraber u noktay gzden karmamaldr ki bu kadar umumi
bir phe tarzn hakikati temaaya koyulduumuz zamandan baka za
manda kullanmamz kastetmiyorum. Zira hayatmzn sevk ve idaresine
mteallik hususlarda, ok zaman ancak doruya benzeyen kanaatlere
gre hareket etmeye mecbur olduumuz muhakkaktr, nk ilerimizde
harekete gemek frsatlar hemen daima btn phelerimizden kurtul
madan nce gelip geer; ve bu neviden birok vesileler ayn bir ey ze
rinde toplanrsa, o anda hangilerinin dierlerinden daha muhtemel oldu
unu bilmesek bile, iin mhlete tahamml yoksa, ilerinden birini se
memizi ve bir defa setikten sonra da pek doru olduuna hkmetmi
gibi, sebatla takip etmemizi akl ve mantk emreder.
Buradan muvakkat ahlak iin anlalan, u olmaktadr:
l . Bu denli geni kapsaml fikir ftuhatnn gerekletirilebilmesine, yani
insan asndan bilinmesi mmkn olan tm eylerin kesin doru bilgisinin
edinilmesine kadar geecek sre zarfnda da bir davran tarz lazm gelecek
tir ki, bu, muvakkat ahlak 'tr.
2. Ayrca, malz hakikat aranmasnn dndaki gndelik hayat pratiinde
ok kesin ve phesiz, ak ve seik gereklikler yerine, yaama pratiine en
uygun -yani teorik doru yerine pratik faydal- kurallara ihtiya duyarz. Bu
da Muvakkat Ahlak' n ikinci yan olmaktadr. Aada da tekrar temas edile
cei zere, lkeler'deki, " . . . hayatmzn sevk ve idaresine mteallik husus
larda, ok zaman ancak doruya benzeyen kanaatlere gre hareket etmeye
mecbur olduumuz muhakkaktr" kural ancak bu ekilde anlalabilir.
Bu konuyu Discours 'un 2. Blmn sonunda ve 3. blmnn hemen
banda ele alan Descartes, bir 'antiye metaforu'na mracaat etmekte ve,
nasl ki asl binann inaatnn bitimine kadar nceklikle, ancak muvakkat bir
sre kullanlacak olan bir antiye binasnn yaplmas lazm gelmekte ise,
benzer ekilde, asl ahlaka ulalncaya kadar geici bir sre ihtiya du
yulacak olan bir ahlak anlaynn gerekliliini belirtmekte ve bunun iin bir

1 70
Durmu Hocaolu

Muvakkat Ahlak (Geici Ahlak, ya da n-Ahlak; 'Morale par Provision ')


kabul ettiini belirtmektedir. Muvakkat Ahlakn Drt lkesi ise, unlardr: 1 3
Birincisi, Tanr 'nn ocukluumdan beri iinde yetimeme lutuf ve inayet
buyurduu dine salamca bal kalarak, memleketimin kanun ve adetle
rine itaat etmek, baka her eyde de kendimi, birlikte yaayacam kimse
lerin en aklllar tarafndan umumiyetle amel olunan, en ll ve ar
lktan en uzak kanaatlere gre idare etmekti./. ...
. . . .!kinci dsturum, elimden geldii kadar ilerimde karar ve sebat sahibi
olmak, ve en pheli kanaatleri bile, bir defa kabule karar verdikten
sonra, pek emin ve amaz kanaat/ermi gibi, daima sebatla takip etmekti.
. . .!nc dsturum, her zaman talihten ziyade kendimi yenmeye ve dn
yann dzeninden ok kendi arzularm deitirmeye; ve umumiyetle d
ncelerimizden baka hibir eyin tamamiyle elimizde olmadna, do/a
ysyla dmzda olan eyler hakknda elimizden geleni yaptktan sonra,
gcmzn yetmedii btn eylerin, bizim iin, mutlak olarak imkansz
olduuna inanmaya almakt.
. . .!En sonra, bu ahlaka sonu olarak insanlarn bu hayatta yaptklar
trl ileri, ilerinden en iyisini seebilmek iin, bir gzden geirmek is
tedim; bakalarnn meguliyeti hakknda bir ey sylemek istemem; fakat
kendime gelince, yaptm ite, yani btn hayatm aklm iletmekte ve
kabul ettiim metodu gderek gcmn yettii kadar hakikatin bilgisinde
ilerlemekte kullanmaya devam etmekten daha iyi bir ey yapamayaca
ma inandm.
Burada dikkat eken eylerden birisi, ilk kuraln, Cottingham' n da belirtmi
olduu gibi, sakin karakterli Descartes' n bu karakterine ok uygun den
tedbirli bir muhafazakarlk eklinde en bata zikredilmi olmasdr. 14
kinci kural, hayatn pratiini iyi kavram bir "hayat adam" portesi
izmektedir. nk, aka grld gibi, "elinden geldii kadar ile
rinde karar ve sebat sahibi olma"y ve "en pheli kanaatleri bile, bir defa
kabule karar verdikten sonra, pek emin ve amaz kanaatlermi gibi, da
ima sebatla takip etme"yi bir ahlak ilkesi olarak kabul etmektedir. Bu
husus, Prensipler ' in hemen banda da yer almaktadr. B irinci blmn
birinci maddesinde, "hakikati arayann hayatnda bir defa btn eylerden
gc yettii kadar phe etmesi gerektiini", ikinci maddesinde de "bu
nun iin, kendilerinden phe edilebilen btn eylerin yanl kabul edi,l-

1 3 Descartes, Metod zerine Konuma, ev: M. Karasan, Blm: 1 1 1, s. 25-29, Aynca, bkz: Discours
(Oeuvres et Letrres iinde), Troisieme Partie, s. 1 4 1 - 1 44.
14Bkz: J. Cottingham, Descartes Szl, "Ahlak" Md, s. 32, pr: 1 .

171
Dou Bat

mesini" deklare eden filozof, nc maddede, "bu pheyi asla ileri


mizi sevk ve idarede kullanmamalyz" demekte ve bunu yle akla
maktadr: " . . . bu kadar umumi bir phe tarzn hakikati temaaya koyul
duumuz zamandan baka zamanda kullanmamz kastetmiyorum. Zira
hayatmzn sevk ve idaresine mteallik hususlarda, ok zaman ancak
doruya benzeyen kanaatlere gre hareket etmeye mecbur olduumuz
muhakkaktr."
nc kural, dnya ile ilgilenmekten ziyade kendisi ile ilgilenmeyi ter
cih eden sessiz bir dnce adamnn iddiasz hayat dsturudur.
Fakat drdnc kural, bakalarnn iine karmay hi aklna getirmeyen
bu sessiz filozofun gndelik hayatnda asl probleminin 'hayat pratii 'nden
'saf hakikat'e ykselmeye cehdetmek olduunu gstermesi bakmndan ilgi
ekicidir: Nitekim, ... bu ahlaka sonu olarak, . . . kendime gelince, yaptm
"

ite, yani btn hayatm aklm iletmekte ve kabul ettiim metodu gderek
gcmn yettii kadar hakikatin bilgisinde ilerlemekte kullanmaya devam
etmekten daha iyi bir ey yapamayacama inandm." demekle, filozof,
adeta kendisinin var-olu gerekesini aklamaktadr: "gcmn yettii ka
dar hakikatin bilgisinde ilerlemek. "

TEMELL (KAT'I) AHLAK: BLGELK AHLAKI


Tam ve olgun bir ahlak ancak tam ve olgun bir felsefeyi gerekli klmaktadr.
nk, "en yksek ve en mkemmel ahlak, dier bilimlerde kamil bir bilgiyi
ve hikmette nihai dereceyi ngiirmektedir. "1 5 Onun iindir ki, bilinebilmesi
mmkn olan btn eylerin tam ve noksansz bir bilgisinin edinilmesinden
sonra, ya da dier deyile, byle bir bilginin edinilmesi sonucunda eriilecek
olan ahlak, Bilgelik Ahlak' dr ve bu nedenle de o, Temelli (Kat 'i) Ahlak ola
caktr. Bu suretle, hem Metafizik (Ruh ve Tanr) ve hem de Fizik (Madde)
hakknda, nsan asndan bilinmesi mmkn olan eylerin tamam bilinince,
felsefe de amacna ulam olacaktr. nk Bilgelik (Hikmet), ancak byle
anlalmakta ve byle tanmlanmaktadr. Hikmet ise, Ahlak iin zorunlu ola
rak gerekli olan bir eydir. Zira, felsefede en sonuncu (nihai) hedef, Bilge
lik ' in zaruretinden gelen Temelli (Kat'!) Ahlak'tr
Kat'! Ahlak ile Muvakkat Ahlak arasndaki fark, M. Karasan'n yoru
muyla, hayatn ileri ile hakikatin temaas 1 6 arasndaki farktan kaynaklan
maktadr. Her ikisinde de irade insan karar vermeye arr. Ne var ki, ha
yatn ileri iin karar verirken apakl bekleyemeden karar vermek duru-

15
Alfred Fouillt\, Descartes, s. 1 48, st: 1 2- 1 5 .
16 M. Karasan, Metod zerine Konuma'ya ekledii aklamalar, a.g.e., s. 1 3 1 , pr: 2.

1 72
Durmu Hocaolu

munda kalabildii halde, hakikat bahis mevzuu olunca, karar verebilmek iin
apakl beklemek Hzm gelmektedir.
Felsefeden beklenen plana gre:
1 . nsan asndan bilinebilmesi mmkn olan her eyin genel ve kuatc
bilgisi, yani, "klli hakikat" elde edilecektir.
2. Bu, bize, "Hikmet"i verecektir.
3. Hikmet, Fazilet'i getirecektir,
Hikmet, sadece iyilik bilgisinden kaynaklanan gerek faziletlerin
tmdr, o halde, "btn ve tam olgun bilgi" olmak durumundadr. 1 7
Ancak ne var ki, byle bir eyin tam olarak gereklemesi ancak ve yal
nz "son derece tam ve olgun olan " Tanr' ya zgdr. 1 8 O sebeple, yani
tanrsal bir yetkinlie sahip olmadndan, insan iin ancak, snrl bir
bilgelik sz konusu olacaktr:1 9 "Hakikatte ancak ve yalnz Tanr' dr ki,
tam manasyla hakimdir, yani her eyin hakikatini btn aklyla bi
lir. . . . fakat denilebilir ki, insanlar, daha pek mhim hakikatler hakknda
az veya ok bilgi sahibi olduklar nisp ette az veya ok hikmet sahibidir
ler. "
4. Son safhada ise, kesin bir ahlak, yani tam olarak olmas gerektii gibi
olmak seviyesine ykselebilmek mmkn olbilecektir.
5 . Bu da ayn zamanda "mutluluk" slayacaktr. Yani, Temelli Ahlak
ayn zamanda bir mutluluk ahlakdr. Bu sebeple, Descartes Felsefesi'nin
nihai amalarndan birisinin de "Mutuluk " (Eudemonism) olduunu syle
yebiliriz. Hakikatin temaasn, yani Felsefe'yi "Bilgeliin ncelenmesi" ola
rak tanmlannca, bu tanmn bir gerei olarak da "Felsefe Yapmak" ise, ibu
sz edilen "Bilgeliin Edinilmesi" olmktadr. 20 Bu ekilde hikmet edin
mekle "gerek felsefe" yaplm olur ki bu da insan daima mutlu etmeye ye
tecektir. 21 Bu, onun hem felsefesinin banda bulunan Ereti (Geici, Muvak
kat) Ahlak'nn ve hem de sonunda bulunan Temelli (Kat'i, Kesin) Ahlak'
nn nc ilkesi olan "insann kendi elinde olan ey, sadece kendi dnce
sidir ve bu da onu tek bana mutlu etmeye yeter " kuralnn bir sonucudur.

17 nsan iin Bilgelik (Hikmet, Sagesse), "insann bilebilecei btn eylerin tam bir bilgisi"
anlamndadr. Bunu filozof, yle tanmlamaktadr: "Hikmet sznden de... insann bilebildii btn
eylerin tam bir bilgisi anlalr. " [lkeler: nsz, ev: M. Karasan, s. 7, st: 4 v.dv, ayrca, bkz:
Principes, "Lettre de L' Auteur, (Oeuvres et Letrres iinde), s. 557, pr: 2.
18
Bkz: Descartes, Metafizik Dnceler, ev: M. Karasan, Blm iV, s. 1 85, pr: 2; Principes,
"Lettre de L'Auteur, (Oeuvres et Letrres iinde), s. 557, pr: 2- s. 558.
1 9 Descartes, Felsefenin lkeleri, ev: M. Karasan, nsz., s. 7., st: 25.
20
Descarte;, Felsefenin lkeleri, ev: M . Karasan, Prenses Elisabeth'e sunu yazs, s. 5 . pr: 2.
21
Prenses Elisabeth'e 6 ekim 1 645 tarihli mektup; bkz: Descartes, Ah/dk Mektuplar, ev: M.
Karasan, s. 6 1 , pr: 1 .

1 73
Dou Bat

fazilet ise, onun "Temelli Ahlak nn ikinci ilkesinde aklanan ve skca


"

Akl 'a balanan bir "karar salaml" olup, insann mutluluu (ruh mem
nunluu) iin gerekli bir arttr (Ibid).
Descartes'n asl ahlaknn, ancak btncl bir hikmetin elde edilmesine
bal olmas dolaysyla mevcut olan deil fakat gelecekte tam olarak ortaya
kacak olan bir ahlak olduunu sylemitik. Bu haliyle byle bir ahlak,
ancak bir "ahlak tasars" olarak nitelendirilebilir. Fakat yine de, Descartes
yorumcularnn ortak grne gre, filozof, Prenses Elisabeth ile mektupla
malarnda Kat 'i Ahlak (Halis Ahlak; Propre Morale) olarak bilinen bu ahlak
tasarsndan sz etmi ve dikkate deer baz esaslar dercetmeye almtr. 22
Filozof, Elisabeth' e yazm olduu 4 austos 1 645 tarihli mektupta, daha
nce Discours'da vazetmi olduu Muvakkat Ahlak'n kuraln hatrlata
rak "mdi bana yle geliyor ki, herkes, Metod zerine Konuma 'da syledi
im, ahlak kuralna ait eye riayet ettii takdirde, baka yerden bir ey
beklemelcsizin, kendini kendinden memnun klabilir demekte ve sz konusu
"

bu kesin ahlaknn ilkesini yle aklamaktadr. 23


Birincisi, hayatn herfrsatnda, yapmak veya yapmamak gerekeni bilmek
iin, her zaman elden geldii kadar dnceyi kullanmak almaktr.
kincisi, akln tledii her eyi ihtiras veya itihalara kaplmakszn ye
rine getirmek iin, salam ve sabit bir karar sahibi olmaktr. Bence fazilet
bu karar salaml olsa gerektir..
ncs, bylece elden geldii kadar akla gre hareket ederken, elde
olmayan btn nimetlere tamamiyle gtictimiizn d.ucda eyler gzyle
bakmak ve bu yolla, onlar hibir zamm arzu etmemeye almaktr. Zira
memnun olmamza engel olan biricik ey, arzu, esef ve nedamettir.
Kesin Ahlak ve Geici Ahlak kurallarnn her ikilinin de maddede top
lanmas dikkat ekmektedir. Bunun yl'll'rndt, maddeler arasnda ifade ben
zerlikleri bulunmaktadr. O halde, Propre Morale ile Mor&le de Provision
arasnda temelli bir ayrm bulunmad ileri sriilebilir. Ancak;
1 . Dikkat etmek lazmdr ki Kesin Ahlak, henz bizzat teorinin kurucusu
tarafndan dahi bilinmemektedir; bilinmes"i m\imkn de deiklir. O halde, bu
maddeler, kesin olmayan bir Kesin (Halis) Ahlak tasars, bafb bir ifade ile,
mutasavver (proj ecte) bir ahlaka ait eskizleridir. O sebeple, Muvakkat Ahlak
kurallarna benzerliklerini normal addetmek icap etmektedir.

22
Mesela, bkz: Olivier Lacombe, Descartes, s. 1 08 v. dv; Mehmet Karian 'n A ltlik zerine
lrlektuplar iin yazd giri, s. V.
23 Descartes, Altlik zerine Mektuplar, ev: M. Krasan, s. 30-3 1 , Oeuvres et Lettres, s. 1 1 92-
1 1 93.

1 74
Durmu Hocaolu

2. Maddeler arasnda benzerlikler olaca esasen bizzat mellif tarafn


dan ifade edifmektedir. "Metod zerine Konuma'da sylediim, ahlak
kuralna ait eye riayet ettii takdirde, baka yerden bir ey beklemeksi
zin, kendini kendinden memnun klabilir" ifadeleri bunu gstermektedir.
3 . Ancak, yine de, her iki ahlak kurallar cmlesinin arasnda,
benzerliklerine karlk, birbirinin tamamiyle ayn olduu dnlmemelidir.
yle ki: Propre Morali tekil eden kurallar mecmuas, Morale de Provision'
dakilerin aksine, toplumun geleneklerine ve yrrlkte olan dzenin kanun
ve kaidelerine deil, dorudan-doruya Akl'a balanmtr. Artk burada,
filozofun mstakbel kesin ahlakn somutlam normlar halinde gremesek
bile hissettiimizi syleyebiliriz: Kesin olan udur ki, Kesin Ahlak (Propre
Morale), temel olarak "Akl" zerine bina edilecektir. Geri Descartes, lke
ler'in I. blmnn 3. maddesinde "bu pheyi asla ilerimizi sevk ve
idarede kullanmamalyz" dedikten sonra, ayn maddenin nihayetini Akl ile
bitirmektedir; fakat, Muvakkat Ahlak kaideleri bir btn olarak ele
alndnda, Akl'n Ahlak' birincil bir rol stlenmedii grlmektedir.
Beri yandan, Muvakkat Ahlak'n sonu ksm, Kesin Ahlak'a geiin
ipularn da vermektedir: " .. ./En sonra, bu ahlrika sonu olarak, yaptm
ite, yani btn hayatm aklm iletmekte ve kabul ettiim metodu gderek
gcmn yettii kadar hakikatin bilgisinde ilerlemekte kullanmaya devam
etmekten daha iyi bir ey yapamayacama inandm" derken, Descartes, mu
vakkat bir ahlakn dahi, kendisi asndan sadece ve yalnz hayat pratii de
il, ayn zamanda ondan daha fazla olmak zere, hakikatin temaasna giden
yolu aratrmada bir enstrman olarak kullanldn gstermektedir. Ancak,
bu, normal ve tabii addedilmelidir; zira, hakikati aramak, Descartes'n
perspektifinde bir hayat pratiidir.

KAYNAKA
Descartes, Oeuvres et Letres, indeki eserler: 1 . Regles Pour La Direction de L'esprit 2. Discours de
La Methode 3. La Dioptrique (Six premier discours) 4. Les Meteores (Discours huitieme) 5. La
Geometrie (Livre 1 econd) 6. Meditaions - Objections et Reponses; 7. Les Passions de L ' A me; 8.
Traite de L'Homme 9. La Recherche de la Verite par La Lumiere Naturelle 1 0. Letrres Choisies
1 1 . Entretien avec Burman 1 1 . La Mort de Monsieur Descartes Textes Presentes par Andre
Bridoux, Editions Gallimard, Copyright 1 953; lmprime en Belgique, 1 970.
Descartes, /lk Felsefe zerine Metafizik Dnceler, ev. Mehmet Karasan., MEB Yaynlan, 3 .
bask., stanbul, 1 967.
Descartes, Ahlak zerine Me.ktuplar, ev. Mehmet Karasan, MEB Yaynlan. 3 . bask., stanbul,
1 966.

1 75
Dou Bat

Descartes, Akln idaresi in Kurallar, ev. Mehmet Karasan, MEB Yaynlan, stanbul 1 945.
Descartes, Felsefenin lkeleri, ev. Mehmet Karasan, MEB Yaynlar., 1 943 (basld yer
belirtilmemitir).
Descartes, Metod zerine Konuma, ev. Mehmet Karasan, MEB Yaynlan, 3. bask, stanbul,
1 967.
Hocaolu, Durmu, Descartes 'n Fizik Anlay, (Baslmam Felsefe Yksek Lisans Tezi), stanbul,
1 986.
Hocaolu, Durmu, Descartes'da Matematizm ve Mathesis Universa/is, Bildirinin Sunulduu
Akademik Toplant: 400. Doum Yl Nedeniyle Rene Descartes Sempozyumu, 1 1 Kasm 1 996,
Yldz Teknik niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Matematik Blm, stanbul, Bildirinin
Yayn, Yldz Teknik niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Matematik Blm, 400. Doum Yl
Nedeniyle Rene Descartes ( 1 596- 1 650) in Dzenlenen Sempozyumda Sunulan Bildiriler, 1 1
Kasm 1 996, stanbul.
Eralp, H. Vehbi, Mk: "Descartes Fiziinin Temelleri", Yaynlar: 99, Edebiyat Fakltesi Felsefe
Semineri, "Felsefe Semineri Dergisi", Say: 1 , s. 87- 1 52, stanbul, 1 939.
Laberthonniere, Descartes zerine Tetkikler, ev. Mehmet Karasan, 2. bask, Kltr Bakanl
Yaynlar, Ankara, 1 977
Cottingham, John, Descartes Szl, ev. B. Gzkan, N. Ilgcolu, A. . Til, A. Kovanlkaya,
Sarmal Yaynevi, stanbul, Ekim 1 996
Fouille, Alfred, Descartes, Paris, Librarie Hachette, 1 906.

1 76

AHLAK u STNE
ahin Yeniehirliolu *

Yeryz varolduundan beri, yanl sylemeyelim, insanolu bu yeryznde


yer aldndan bu yana her zaman ahlakszlk varolmutur. Bunun nedeni de
basittir: karclk ve kolayclk. Emek sarfetmeden bakasnn srtndan hep
ama hep rahata kavumak, rahat etmek, gzel bir yaam srmek, hak etme
dii olanaklara kavumak, hakkna raz olmamak, hak ettiinden fazlasn is
temek, bakasnn hakknda ve emeinde gz olmak, o hakk almak, gas
petmek, kendisine ait olmayan kendisinin varsaymak vb. ktlkler listesi
uzayp gider. Ksacas, bakasn, karsndakinin hak ve hukukunda gz
olarak, onu smrmek, onu, kendi karlarnn, kendi isteklerinin, kendi
arzularnn, en irkini, kendi ihtiraslarnn arac haline getirerek smrmek.
Ispartal Spartaks- bakaldrp isyan eden, Romallar tarafndan armha
gerilerek, kurtulmad m dier yandalar klelerle birlikte: Efendi-Kle
Diyalektiinin insanlk sahnesindeki en gzel simgesi. Spartaks-zgrlk
isteyen, koskoca bir Roma bindirilmi ktalarna kar koyamayacan bilmi
yor muydu?. . . Kaybedeceini biliyordu, bildii hilde ie koyuldu. Ne adna
bu eyleme giriti, ahlak! adan, hi olmazsa ahlaki adan efendi olmak iin.
Yani klelii efendi mertebesine eritirebilmek iin. Efendi kleliin tarih
sahnesindeki yerini onurlu bir biimde almas iin. Onursuz bir efendi olmak
yerine, onurlu bir kle olarak gerek efendi dzeyine, ahlaksal efendi dze
yine ykselebilmek iin. Bu uurda da neyi gze aldlar kleler? . . . lm?

Prof. Dr. ahin Yeniehirliolu, Ankara niversitesi DTCF Felsefe Blm.


Dou Bat

Ama bu herhangi bir lm deil, onun adna onurlu bir lm. Deer miydi? . . .
Bazlarna gre hayr, demezdi?
.. 96 1 yllarnda Kuds'te Hz. Sleyman tapna, Mescid-i el Aksa'nn
yanndaki Kubbet-l Sahra'nn yapm, inas srasnda gne leye doru
btn yakcl ile ge ykseldiinde, sabah gn aarrken ie koyulan
ameleler yani iiler rak, kalfa ve ustalar olarak byk bir disiplin ve bilgi
eitimi iinde, nefislerini de eiterek emekten saygy karp bulduklarnda,
ama, yalnzca tapnan (mabed) yapm deil, evrenin oluum gcne ve
onun yaratlma mucizesine hayranlk olduu gibi, insann evrensel deerine,
emeine, hem aklsal hem kol gc, hem psikolojik ve estetik abasna,
bakasna ve kendisine saygy hazrlayp uygulamadan baka bir ey deildi.
Bunun sadece dinsel bir duyguyla ilgisi yok, ayn zamanda sosyal ba da
var. Dini ve sosyal balar i ie karmzda yer alyor. te bu bir Okul 'dur.
O Okul 'un en ba retisi felsefe-ahliik, onun iin de bilgi, gzellik-estetik,
hak (hukuk) ba tac ediliyor. Yani o bir bilgi, sayg, reti, emein yceltil
mesi mabedidir. Tonby Daisaku-keda ile yapt konumada buna deinmi
yor mu? . . . Yine Tonby'ye gre Marx bu retilerden derin lde etkilene
cektir. nk, bu, emein ilk rgtl sayg biimini, ortaklaa paylam
ahlakn ortaya karmaktadr. Bu, emee ilk sosyal sayglardan biridir. n
k orada, le yemei srasnda, "U" biimindeki masada ustalardan bala
yp, kalfalardan geerek, ularda raklara varan dzen iinde herkes ksn
ap, neyi varsa yoksa masaya koyup ortaklaa paylam erevesinde yeme
e koyulmaktadr: Kuru ekmek, tuz, su. Bunlardan tadldktan sonra, dier
eitli yemekler herkese paylalarak yenmektedir. Ortaklaara paylamn
sosyal boyutu olumaktadr bylece masada. Platon, Msr gezisi srasnda
Hz. Sleyman retisini renerek bundan ok etkilenmi, Tevrat' da kulak
tan dolma bilgilerle yine Hz. Sleymanclar tarafndan renerek kendi fesle
fesinde Tevrat'n kavramlarn genie kullanmtr. Zaten Tevrat' okuya
mazd. nk Platon'un zamannda Tevrat eski Yunanca'ya evrilmemiti.
lk evrili tarihi .. 1 . yzyldr. Parmenides adl diyaloun Trke eviri
sinde, Giri'te bunun byle olduunu anlatan bir aklama bulunuyor. Philon
ve Plotinus, Platon'un Tevrat'n temalarn yeniden ilemekten baka bir ey
yapmadn dile getirmektedir. 1 Ama Platon, iin garip taraf, daha sonra,
hem Hristiyanlk', ncil 'i, hem de slam', Kur'an'- Kerim'i etkilemitir.
Hem Tevrat'ta, hem ncil'de, hem Kur'an'da, hem de o arada Platon fel
sefesinde efendi-kle diyalektiini srekli bir biimde irdelenmi olarak
bulmuyor muyuz? . . .

1 l .S. 4 0 yllarda yaam ( ld sylenen) Yahudi Platon i l e l .S. 3. yzylda yaam olan Plotinus
ile l .S.5. yzyln balarnda len Aziz Augustinus'un aklamalar. (Bkz. Platon, Parmedines, evi
ren: Saffet Babr, Ara Yaynclk, 1 989, Sayfa:9 ve aynca Bkz. Augustinus).

1 78
ahin Yeniehirliolu

Varlk sorunsal, insann varolu ahliik kanlmaz bir biimde bu efendi


kle diyalektiinin mitolojisine dayanmyor muydu?. . . Bu mitoloji, tuhaftr
ki bir gerein mitolojisidir. Yani yaam haka srtlayp, ykn ekenlerin,
ykn tayanlarn mitoloj isi. te Cams'nn Sisifos efsanesi bunun
ada-modem edebiyattaki felsefi aklamasdr. Srtlanp tepeye bin bir
zahmetle ulatrdmz, kardmz byk ta yine tepeden aaya yuvar
lanr, iner onu yeniden tepeye karmaya koyuluruz. Tam varrz tepeye, ye
niden yuvarlanr aaya o byk ta; bu hep byle devam eder gider. te
Camus'ye gre yaam hep byle bir ii bo, beyhude trmantr. Ne anlam
vardr ki onun? ... O ta srekli tepeye tamann o denli emek sarf ederek? ...
Belki bir tek emein deeri vardr? . . . Varoluun temel ahliik bu olabilir mi?
Alman filozofu neredeyse aziz mertebesine ykseltilen Kant mezar ta
nn zerine neden adn, soyadm, doum yer ve tarihini yazdrd? "imde
ahliik yasas, stmde yldzlarn gkyz" yazdrtmak iin mi? . . . Oysa,
sadece topraktan bir mezar ve bana doal bir kaya paras konmu ve s
tnde yalnzca ld ya da daha gldren ve dndren bir szck ile ldm
yazsayd dile getirdii kesin evrensel buyrua daha uygun dmez miydi?
Ahlakszlk kadnn bacann bir parasnn grnmesi mi? Yoksa bir l
keyi, dile getirip de uygulamad deerler adna soyup soana evirmek mi?
Ahlakszlk kadnn bacann bir parasnn grnmesi ise, o zaman erkekler
plajlarda "soutien gorge" "boyundan destek" (bizde bozulmu telaffuzuyla
styen) taksnlar gslerine. Gryorsunuz ki samalklar diz boyu ahlak
adna.
O zaman ahliik nedir?. . . Ahlak her trl koulda sen yle bir biimde dav
ran ki, davrann hakkaniyeti korusun ve herkese rnek olsun, evrensel d
zeye ykselerek herkesin onu kabul etmesini salasn. Bu, ne olabilir? . . . Bu,
ancak, yi, Gzel ve Dorn olabilir. yi, Gzel, Doru nedir yleyse? . . .
Godot ahlak, ebleh insanolunun kendi hafzasn v e duygu ykn yok
layarak, hemcinsiyle bu yeryznde olmayandan olana, olandan olmayana
srp giden zaman srecinde ldrc can sknts ve anlamszln sama
lnda varoluunu neye, nelere ve neye gre belirleyip indirgeme bilinsiz
liinin bilincinin fark edilmesiyle bir boluk olan varoluuna anlamszln
anlamn, anlamn anlamszln kazandrma gayretkeliinden baka bir ey
deil. Peki yleyse Godot kim? . . . yi, Gzel, Doru'nun, ya da yi, Kt,
irkin' in anlam ne? . . . Hangi varln varoluunun belirlenmesi? Platon,
Beckett, Sartre, Camus, Sergio Leone bu noktada buluabilirler mi?
Sergio Leone haydutun iyisini anlatmaya almt "yi, Kt, irkin"
filminde. Namuslu olmak iin her eyi gze al dncesi ile namussuz olmak
iin her eyi gze al dncesinin atmasyd bu. yi haydut kt haydutla
rn elinden tutuklu kadn ve ocuunu kurtard zaman, kadn iyi hayduta

1 79
Dou Bat

sorar: "Ne iin yaptn bunu?". Yant aktr: "Bilmiyorum, git ite . . . " Bu,
yalnzca "The Man No Name" ya da "Adsz Adam", "Mehul Kii"nin "il
Magnifico Strangero" "Muhteem Yabanc" olmasnn bir sonucudur.O sa
dece, o anda, sorgusuz sualsiz byle davranan bir kiidir. nk varoluun
anlamn drtsel olarak orada bulmaktadr.Bu, aslnda u demektir: yilik
yap karlk beklemeden. Bir haydut iyilik yapyor karlk beklemeden.
simsiz bir iyilik. yilik sadece ("Bir Avu Dolar in" filmi).
Biz, yilik yapmak iin mi yaratlmz acaba? ...
yi haydut ancak bir Amerikal oyuncu olan Clint Eastwood tipinde ola
bilirdi onun gznde. Bu da haslat rekorlar krarak btn dnyay byledi
1 968' 1erde. nk o zaman yine genlik, niversite genlii bat lkelerinde
ve bizde kendi varln yeniden sorgulamaya koyulmutu. Herbert Mar
cuse'n dedii gibi tek boyut'tan kurtulup, ok boyuta ulamak istiyordu.
Peki bu ok boyutun lekleri ve anlamlar nelerdi? . . . Bunu biliyor muydu? . . .
B u lekler felsefe kitabnda m yatyordu? ... Yoksa Jean Jacques Rousseau'
nun "insan doada eit doar eit lr" szlerinde mi iekleniyor du? . . .
Godot hep umudu aryordu umutsuzluk iinde. Tevrat, insan topraktan
biimlendirip ekillendiren Tanr'nn bu umudun yalnzca ona inanmakta
olduunu syleyerek bu umutsuzluu krmaya, kaldrp atmaya ynelmiyor
mu? O zaman ilk inanan sanat, yontucu, heykeltra Tanr. Ama ilk ahliik
da Tanr. Oysa ahliik insan varsa var: nsann insanla, doayla, hayvanla, bit
kiyle, toplumla, Devletle, dnyayla ve evrenle ilikisinde. nsan yoksa ahlak
da yok. O zaman ahlak insandr, insan da ahlaktr. te ancak bu zdelik
btnsellik iinde insan ve ahlak evrensel anlamn bulup evrensele yksele
biliyor.
Rus ynetmen Andrei Tarkovsky Stalker "Rehber" adl filminde bu te
may sorgulamyor mu? . . . Umudun ahlakn. Umudu arama blgesinde bir
rehber eliinde bir fiziki ve bir de yar mehur bir yazar umudu ararlarken
kendilerini bulup, kendileriyle yz yze gelip kendileriyle hesaplap kendi
lerini sorguluyorlard. Blge onlar iin bir aynayd. Ayna olmayan bir ayna.
Bu blgede sanayinin kt yanlarnn at kirlenme, nkleer santraln ir
kinlii ve tehlikesi iinde varolan bir doa paras gzelliinin yok oluunun
gereinde, kendilerini arayan ayr tipte insan. Sanki Platon'un lemesini
andran bir tablo: Filozof, Bilim adam, Sanat. Varl ve kendi varlklarn
sorguluyorlar. Fizii, yeryzn olduu haliyle, Fusis haliyle, ve onun te
sini, metafizii sorgulayarak iinde bulunduklar yazgy sorguluyorlard.
Sonunda hep arpp durduklar duvar kendileri, kendi varlklaryd. Peki bu
durumun sulusu kimdi? ...
Kim kimi yarglyordu bu durumda? Kim kimi yarglayabilirdi bu du
rumda? Ama yine de bir yarglayan vard? ... Ne adna, kim adna? . . . Ama

1 80
ahin Yeniehirliolu

katharsis miydi? . . . Arnma, sadeleme, temizlenme; sonunda kendi nefsini


eitme. nsanolu neden buna gereksimim duyuyor?
Nietzsche Tanr 'y hangi ahlak adna ldrd? Tanr Nietzsche'yi hangi
ahlak adna ldrd?
O zaman Godot hakl deil mi? . . .
Sen yle bir biimde hareket e t k i eylemin btn insanla rnek olsun,
iyi anlamda.
O zaman Y ne? ...
O zaman AHLAK ne? . . .

181

You might also like