You are on page 1of 11

Dersim Katliamı'nı kim yaptı?

TAYLAN ESMER - ANF


10:33 / 21 Auğustos 2010

AMED - Anayasa değişiklik paketi için 12 Eylül tarihinde yapılacak referandum oylaması
öncesinde mitinglere çıkan Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki
"Dersim katliamını kim yaptı" tartışmaları devam ederken, Genelkurmay belgelerinde Dersim
katliamına nasıl karar verildiği ve katliamın ayrıntılarına yer veriliyor.

Genelkurmay belgelerine göre katliam kararı 1926 yılında alındı ve iktidarda Cumhuriyet
Halk Partisi bulunuyordu. Katliamın gerekçesi ise "Dersim gittikçe Kürtleşiyor" idi. Katliam
öncesinde vali ve komutanlara sınırsız yetkiler verilerek Dersim harekâtı başlatılır. Başbakan
İsmet İnönü beraberinde bakanlar ve askeri komutanlarla katliam sürdüğü tarihlerde özel bir
trenle Elazığ'a gelerek oradan Dersim'e geçer ve yapılan katliamı yerinde izler.

AKP lideri Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu arasında son bir haftadır yaşanan
"Dersim katliamı emrini kim verdi" tartışması 12 Eylül tarihinde yapılacak Anayasa
referandumu için mitinglerde tartışılıyor. Katliam kararını iktidardaki CHP'nin verdiği AKP
tarafından dillendirilirken, CHP'liler de Başbakan Erdoğan'ın dedesinin eskiden CHP'li
olduğunu ve katliamda yer alabileceğini ileri sürdüler.

GENELKURMAY BELGELERİNDEKİ KATLİAM

Genelkurmay belgelerinde ise Dersim katliamının ayrıntılarında katliama nasıl karar verildiği,
kimlerin yer aldığı ve Atatürk'ün 'manevi kızı' Sabiha Gökçen'in nasıl uçağıyla "Şakileri
bombaladığı" ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Dersim katliamının 20-21 Mart 1937 gecesi Harçik deresi üzerinde bulunan tahta köprünün
yakılması sonrasında isyanların başladığı resmi kayıtlarda yer almasına rağmen, Dersim'e
"yapılacaklar" 1926 yılından itibaren Cumhuriyet Hükümeti'nin ana planları arasındaydı.

Devletin resmi kayıtlarında, 2 Şubat 1926 tarihinde Dersim'e müfettişlerce yapılan gezinin
ardından İçişleri Bakanlığı'na çeşitli raporlar sunulur. Müfettişlerden Diyarbakır Valisi Cemil
Paşa tarafından hazırlanan raporda, Dersim halkının kazanılması gerektiği, buralara ıslahata
girişilmesi, okul, yol, hastane yapılması gerektiği, tarım ve yerel endüstrinin geliştirilmesi için
önlemler alınmasının şart olduğu belirtilmesine rağmen, Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey
tarafından hazırlanan raporda işe şunlara yer veriliyordu:

"Yaptığım temasların bende hasıl ettiği izlenime göre, Dersim gittikçe Kürtleşiyor,
ülküleşiyor ve dolayısıyla tehlike büyüyor. Hükümeti senelerden beri meşgul etmekte bulunan
Dersim meselesi eski idarenin seyyiat mirasından başka bir şey değildir. Yeni hükümetin
bazen adil davranış, bazen zayıf ve bazen de sebepsiz ve neticesiz şiddet gösterme gibi
dengesiz ve faydasız politikası Dersim'i daimi bir hercümerç yuvası haline getirmiştir. Sivil
ve asker büyüklerin ıslahat ve tedibat gibi zıd fikir ve düşünceleri, mütereddit ve tehdit etmek
istidarında olmayan eski idare merkezlerini devamlı suretle işgal etmiştir.

Dersim Cumhuriyet Hükümeti için bir çıbanbaşıdır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye
yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti bakımından mutlaka lazımdır.
Okul açmak, yol yapmak, refah sebeplerini sağlayacak fabrikalar kurmak, kendilerini meşgul
etmeye yarayan çeşitli sanayi işleri sağlamak, özet olarak yurt sahibi yapmak veya
uygarlaştırmak suretiyle ıshalata alınmak hayalden başka bir şey değildir. Teenni ve idare-i
maslahat politikası bir süre daha devam ederse gelecekte daha büyük karışıklık ve
kaynaşmalar beklemek lazımdır. Geçen yıl kararlaştırılan ıslahat, bazı siyasi sebeplerle
elverişli ve uygun bir zemine ertelenmişti. Bu siyasi düşünceleri esası Musul meselesi idi ki, o
da kesin bir sonuca bağlanmamış olduğuna göre, daha fazla geciktirilmeye tahammülü
kalmayan Dersim meselesinin bir an önce halli uygun bir ileri görüşlülük olur..."

Hazırlanan bu rapor, "yeri ve zamanı geldiğinde" değerlendirilmek üzere bekletilir.

1929 Tendürek harekatı ile 1930'larda Savur, Zilan, 3. Ağrı Harekatı, Pülümür harekatı,
Menemen Olayı gibi isyanlar ile meşgul olan CHP hükümeti, bu isyanları bastırmasından
sonra Dersim'e yapılacak sefer için gerekli yasaları hazırlar. Takrir-i Sükun, Tebdil ve Tenkil
yasaları dışında "Tunceli Kanunu" olarak bilinen yasa devreye girer.

"TUNCELİ KANUNU"

Mevcut yasalarla Dersim'de bir harekat yapılamayacağını anlayan hükümet, adına "Tunceli
Kanunu" verdiği bir yasa çıkartır. Bu yasa ile vali ve komutanlara bakan yetkisi verilir. Vali
ve komutanların dilediği hakimi, savcıyı, kaymakamı, belediye başkanını görevden alma,
yerine atama yapma, köy boşaltma, sürgün etme, idam kararını onama, affetme yetkisi verilir.

"İdari", "Adli" ve "Çeşitli Yetkiler" başlığı altında hazırlanan yasa metni şöyle:

"25 Aralık 1935'te çıkartılan 2884 sayılı Tunceli İlinin İdaresi Hakkındaki Kanuna göre;
Tunceli iline Korgeneral rütbesinde bir zat vali ve komutan seçilir ve kendisi aynı zamanda
teşkil edilen 4. Genel Müfettişliğin de Genel Müfettişidir.

İdari Yetkiler:

Vali ve komutan, bakanların haiz oldukları bütün yetkilere haizdir. Vali ve komutan, lüzum
gördüğü takdirde ili teşkil eden ilçe ve bucakların hudut ve merkezlerini değiştirir.

Vali ve komutanın inhası üzerine, ilin ilçe kaymakamlıkları ve bucak müdürlüklerine


muvazzaf subay atanabilir.

Vali ve komutan, adliye memur ve katipleri hakkında Hakimler Kanunu'nun hükümlerine


göre bunların amirleri tarafından verilebilecek cezaları dahi uygulamaya yetkilidir.

Adli Hükümler:

Cumhuriyet savcıları hazırlık tahkikatında hakimlerin haiz oldukları yetkileri kullanırlar.

Cumhuriyet savcıları ilk tahkikata lüzum görmedikleri işleri iddianame ile doğruca
mahkemeye verebilirler. İlk tahkikat icrası kanunen mecburi olan suçlarda dahi savcılar bu
yetkili kullanabilirler.

Dava açılması izne bağlı olan işlerde izin verme yetkisi vali ve komutanındır. Hakimin
reddine dair dileğin kabul edilmemesine dair kararlar kesindir. Hazırlık tahkikatında yapılan
tahkik işleri, ilk tahkikatta tekrarlanmaz. İlk tahkikatın açılması kararına itiraz edilemez.

Cumhuriyet savcısının iddianamesi sanığa tebliğ edilmez. İlk tahkikat sırasında verilen
tutuklama kararlarına sanık tarafından itiraz edilemez Duruşmada Cumhuriyet Savcısı'nın
muvafakatı ile şahitlerin hazırlık veya ilk tahkikatta tespit edilen ifadelerinin okunması ile
yetinilebilir. Vilayet içindeki ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyize tabi olmayıp
kesindir.

Çeşitli Yetkiler:

Vali ve komutan, emniyet ve asayiş bakımından lüzum görürse il halkından olan fertleri ve
aileleri il içinde bir yerden diğer bir yere nakletmeye ve bu gibilerin il içinde oturmalarını
men etmeye yetkilidir.

Vali ve komutan, herhangi bir şahıs hakkında takibatın ertelenmesine ve cezaların teciline
yetkilidir. Bu erteleme ve tecil zaman aşımı işlemine mani olmaz.

İdam hükümlerinin vali ve komutan tarafından teciline lüzum görülmediği takdirde infazı
emrolunur. Bu kanunun hükümleri muhabiline şamildir. Bu kanun neşri tarihinden 1 Ocak
1940 tarihine kadar geçerli olacaktır."

KATLİAM KARARI

Ve katliam kararı alınır. 31 Aralık 1935 tarihinde yürürlüğe giren ve 1 Ocak 1940'a kadar
geçerli olacağı ilan edilen kanun, çok partili rejime geçilen 1946 yılı sonuna kadar yürürlükte
kalır.

YASANIN ARDINDAN, KATLİAM EMRİ BAKANLAR KURULUNCA VERİLİR

Çıkarılan "Tunceli Kanunu"nun ardından, askeri yığınak yapılır ve Dersim'e yapılacaklar için
Bakanlar Kurulu kararı alınır. 4 Mayıs 1937 yılında alınan kararlarda şunlar vardır:

"Son günlerde Tunceli'de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4-5-1937 tarihinde Atatürk'ün
ve Mareşal'in huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır.

1-Toplanan kuvvetlerle Nazimiye, Keçikezen (Aşağı Bor), Sin, Karaoğlun hattına kadar şedit
ve müessir bir taarruz hareketi ile varılacaktır.

2- Bu defa isyan etmiş olan mıntıkadaki halk toplanıp başka yere nakil olunacaktır. Ve bu
toplanma ameliyesi de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak, hem de bu suretle elde
edilenler nakledilecektir. Şimdilik (2000) kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır.

Mülahaza:

Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde
bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna
kadar zarar veremeyecek hali getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak
lüzumlu görülmüştür.
Not: Malatya'dan ve Ankara'dan gönderilen kuvvetlerin cepheye varsıl olmaları ve cephedeki
kuvvetlerin ufak tefek talimleri ve istirahatları ve bundan başka Diyarbakır'dan gelecek
taburun tevzihi, butün bunlar düşünülerek bir hafta sonra yani 12 Mayıs'ta ileri harekete
başlanabileceği anlaşılmaktadır.

Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adan kazanıp kullanmaya çalışmak lazımdır.

SALDIRI ÖNCESİNDE BÖLGEYE KARAKOLLAR YAPILIR

Genelkurmay belgelerine göre, çıkarılan yasalar ve Bakanlar Kurulu'nun kararı ardından,


Dersim, Elazığ, Diyarbakır, Malatya, Erzincan, Bingöl ve Erzurum'daki birliklere ve valilere
bu kararlar tebliğ edilir. Dersim'e çevre illerden askeri birlikler sevk edilir, yeni karakollar
yapılır, jandarma taburları takviye edilir. 20-21 Mart 1937 gecesi Harçik deresi üzerinde
bulunan tahta köprünün yakılması sonrasında bölgeye Pülümür ve Mazgirt'ten, Hozat Seyyar
Jandarma Alayı'ndan askeri birlikler sevk edilmeye başlanır.

Genelkurmay raporlarında, askeri personel, cephane, araçların yanısıra içlerinde Atatürk'ün


manevi kızı Sabiha Gökçen'in de bulunduğu 2. Tayyare Alayı'ndan 7 uçaklı bir filonun da
Dersim harekatına katılmak için, yer kademesi ile birlikte hazırlanarak Elazığ'a gönderilmesi
emredilir.

Korgeneral Abdullah Alpdoğan'ın başında bulunduğu Genel Müfettişliğin hazırladığı rapor


doğrultusunda asker, silah ve cephane eksiklikleri tespit edilir. Çevre illerin yanısıra,
Çanakkale ve Ankara'dan da trenle askerler Dersim harekatına katılmak için Elazığ'a getirilir.

VE KATLİAM BAŞLAR

Dersim harekatı, yer yer Hozat, Nazimiye, Munzur bölgelerinde küçük çaplı saldırılar halinde
başlarken, köylerin bombalanması emri önceden verilir.

Genelkurmay belgelerinde Dersim'de uçakların kullanıldığı şöyle anlatılır: "3 Mayıs 1937
günü alınan bir istihbarat üzerine, Demenanlı aşiret reisleri nezninde toplantı halinde bulunan
diğer aşiret reislerinin havadan bombardıman edilmek suretiyle toplantıyı dağıtmak ve
aşiretler üzerinde moral kırıcı bir etki sağlamak lüzumu üzerine, Tayyare Alay Komutanı
komutasında 15 uçaklı bir filo, Kırklar dağı-Dağboğaz, Dere yolu-Zel dağı-Kırmızı ve Kosur
dağları kuzeyindeki Keçikezen köyünü havadan bombaladı. Bu hava taarruzunda özellikle
Sabiha Gökçen hanımın attığı 50 kiloluk bir bomba, Keçikezen köyünden kuzeye doğru kaçan
asi grubuna oldukça ağır zayiat verdirdiği yapılan gözetlemeden anlaşılıyordu."

"CUMHURİYETİN KAHREDİCİ ORDULARI TARAFINDAN MAHVEDİLECEKSİNİZ"

Henüz asıl karadan harekat başlamadan önce köyleri bombalamaya başlayan uçaklar, aynı
zamanda psikolojik savaş için de kullanılıyordu. Hazırlıklar sürerken, Genelkurmay
Başkanlığı'nın emri ile 4. Genel Müfettişlik'ten 4 Mayıs 1937 tarihinde Türkçe, Osmanlıc ve
"mahalli lisana göre" bildiriler hazırlanır.

Uçaklarla ilçelere, köylere, dağlara atılan bildirilerde şunlar vardır: "Cumhuriyet Hükümeti
sizi şefkat ve merhamet kucağına almak, sizi mesut etmek istiyor. İçinizde bunu anlamayanlar
çoktur ki, ona hürmetsizlik ediyor veyahut içinizde bazıları şahsi menfaatlar için sizi kurban
vermek istiyor. Cumhuriyet Hükümeti bu gereği bildiği içindir ki, sizlere son ihtarını yapıyor.
Onun size son şartları şudur:

Sizi ayaklandırmaya çlışan zavallıları Cumhuriyet Hükümetine teslim ediniz veyahut onlar
kendileri teslim olmalılar. Bu takdirde cümleniz masum malacaksınız. Teslim edilenler veya
kendiliğinden teslim olanlar dahi Cumhuriyetin adil muamelesinden başka hiçbir şey
görmeyeceklerdir. Bu suretle siz kıymetli vatandaşlarımızdan hiçbirinin burnu
kanamayacaktır. Aksi takdirde yani dediklerimizi yapmazsanız her tarafını sarmış
bulunuyoruz. Cumhuriyetin kahredici orduları tarafından mahvedileceksiniz. Cumhuriyet
Hükümetinin bu son şefkat ve merhametini bildiren bu bildirisini 24 saat çoluk ve
çocuğunuzla beraber okuyun, düşünün ve çabuk cevap verin. Yoksa hiç istemediğimiz halde
sizi mahfedecek olan kuvvetler harekete geçeceklerdir. Devlete itaat gerekir..."

HAREKAT 12 MAYIS'TA BAŞLIYOR

Genelkurmay Başkanlığı 5 Mayıs tarihli emrinde, 63. Alay 2. Taburunun acemi erlerini
Diyarbakır'da bırakarak kalanının trenle Elazığ'a sevki ve Pertek köprüsünün bu kuvvetle
korunması belirtilmekte ve aynı gün gönderilen emirde de, Tunceli bölgesinde bulunan seyyar
ve sabit jandarma kıtaları, Mahafız Alayı, Elazığ ve Malatya'daki piyade alayları ile topçu
taburları; Elazığ cephane depoları ile Pertek köprüsünü muhafaza etmek üzere Diyarbakır'dan
gönderilecek bir piyade tuburu ile takviye edilmiş olacağından, harekata bu kuvvetlerin de
katılacağı belirtilir.

Gönderilen emirde, Malatya'dan ve Ankara'dan gönderilen kuvvetler cepheye vardıktan ve


cephedeki kuvvetlerin ufak tefek tertip noksanlıkları giderildikten ve Diyarbakr'dan gelecek
tabur da taşınıp gereken tertibat alındıktan sonra, 12 Mayıs'ta asıl kara harekatının başlayacağı
kaydedilir.

Genelkurmay belgelerinde 6 Mayıs itibariyle 4. Genel Müfettişliğin emrine giren birliklerin


durumu ise şöyleydi: 310 subay, 8 bin 313 muharip ve gayri muharip er, bin 422 hayvan, 16
at arabası, 63 kamyon, 14 zırhlı keşif aracı, 6 bin 705 piyade tüfeği.

9 Mayıs tarihinde beraberinde 2. Başkan ve Jandarma Genel Komutanı olduğu halde


Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Elazığa'a gelerek Pertek'e geçer. 4. Genel
Müfettişlik Karargahı'nda yapılacak harekatın esasları kararlaştırıldıktan sonra, Genel
Müfettişlik kıtalara 1 numararalı harekat emrini yayınlar.

12 Mayıs tarihinde uçakların da destek verdiği kara harekatının ardından, ağırlıklı olarak
Pertek, Munzur, Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Çemişgezek, Mameki, Havikpah,
Külünk, Zeranik, Xurtmuri, Kansark, Leşkan, Balikan, Bilgeç, Vasil, Ximkös, Kırmızıdağ,
Cindo, Sin, Sansark, Şogayik, Beyazdağ, Türüşmek, Kandilbaba, Xaçik, Pokir, Kirenko,
Kanisor, Laç, bölgelerinde katliamlara girişilir.

Karadan ulaşılabilen köyler yakılırken, Diyarbakır'dan Elazığ'a getirilen uçaklarla köyler


bombalanır. Ele geçirilen köyler askerlerce bir daha yerleşime açılmasın diye yakılır.
Hayvanlara el konulur. Kurtulmak için yüksek tepe ve dağlarda mağaralara saklanan ve
aralarında kadın-çocukların bulunduğu yüzlerce kişi, mağaralarda ateşe verilir, yada
girilemeyen mağaraların önü betonla kapatılır. Yakalanan ve aralarında kadın ve çocukların
olduğu binlerce kişi önce Dersim merkezde toplanır. Daha sonra sürgüne gönderilir.
BAŞBAKAN İNÖNÜ HAREKÂTI YERİNDE İZLER

18 Haziran tarihinde özel trenle Elazığ'a gelen Başbakan İsmet İnönü, birkaç gün bölgede
incelemeler yaptıktan sonra, 21 Haziran günü beraberinde Sağlık Bakanı Refik Saydam, 3.
Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay, 4. Genel Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan ve
7. Kolordu Komutanı Korgeneral Galip Deniz olduğu halde özel bir toplantı yaparak
yapılmakta olan harekat hakkında görüşür.

Genelkurmay belgelerine göre, Başbakan İsmet İnönü'nün ziyaretinin ardından, 22 Haziran


tarihinde verilen yeni emirlere göre, kıtalar yeni yerlerine konuşlandırılır. Genelkurmay
belgelerinde, 24 Haziran 1937 sabahından itibaren tüm birliklerin bölgelerinde arama ve
tarama faaliyetlerine başladığı belirtilerek şunlara yer veriliyor:

"Devam eden tarama faaliyetinde birçok asi köyleri yakılıyor, sıkıştırılan eşkiya grupları ile
yapılan müsademelerde oldukça ağır zayiat verdiriliyor ve çok sayıda büyükbaş hayvan,
koyun ve keçileri toplanarak mahalli kaymakamlıklara teslim ediliyordu. Bir yandan
birliklerden çıkarılan müfrezelerle bölgenin asilerden temizlenmesi işi ile uğraşılırken, diğer
yandan hükümete muhalif aşiretlerin olumsuz propagandalarını çürütmek ve bölge halkını
lehte tutmak için kontr propaganda faaliyetine önem veriliyordu.

Günlerce devam eden bu faaliyetler sırasında kadınlı erkekli birçok aşiret mensupları,
bölgelerindeki birliklere dehalet etmekte ve her gün biraz daha artan sayıda silahlarını teslim
etmekte idiler. 16-17 Ağustos gecesi harekete geçen birliklerle gün ağarırken Titenik-
Tokmakbaba Tepesi-Sarıoğlan üçgeni aranmaya başlandı ve Birdo ile Sarıoğlan arasında
saklanan Seyit Rıza ve avenesi sarılarak müsademeye başlandı ve şakilerden 30 kadarı
öldürüldü... Tarama harekatı 18 Ağustosa kadar devam edildi ve Seyit Rıza ile avenesinin
doğu veya kuzeye kaçmasına mani olmak için, 4. Genel Müfettişlikçe yeni tedbirler alındı...

Takip müfrezelerinin 26 Ağustos'ta yaptıkları baskında Şahin ile amcası Alişan saklandıkları
yerlerde ayrı ayrı imha edildiler. Tabiidir ki, bundan sonraki hedef Seyit Rıza ve avenesinin
yakalanması idi.... Seyit Rıza'nın 10 Eylül günü saat 22:00'de silahsız olarak iki arkadaşı ile
birlikte Erzincan jandarmasına teslim olduğu, 5. Jandarma Bölük Komutanlığı'ndan, Genel
Müfettişliğe bildirildi ve bunun üzerine bu maksatla tertiplenen harekattan vazgeçildi ve
şimdiye kadar olduğu üzere tarama harekatına devam edildi..."

12 Eylül tarihinde. 3. Ordu Müfettişi Kazım Orbay, 4. Genel Müfettiş Korgeneral Abdullah
Alpdoğn'a geçtiği telgrafta şunları yazıyordu. "Seyit Rıza'nın beklenen akıbeti sabık Dersim'in
en ileri ve fakat son serdergesinin de cumhuriyet kuvvet ve adaletinden başka güvenilecek bir
sığınak kalmadığına inandığını göstermektedir. Yüce başarılarını yürekten sevgi ve saygı ile
kutlarım..."

Yakalanan Seyit Rıza ve arkadaşları 14 Eylül'de bir subay ve 30 kişilik bir müfreze
nezaretinde Elazığ'a gönderilir. Genelkurmay Başkanlığı 19 Ekim tarihinde harekatın
sonucunu yeterli görerek, kış mevsiminin de başlangıcını dikkate alarak 22 Ekim 1937'den
itibaren askerlerin garnizonlarına dönmelerini emreder. Tedip harekatı sona ermiştir.

Sıra, tenkil harekatına, kaçakların aranmasına, köylerin boşaltılmasına ve sürgüne gelmiştir

SEYİT RIZA İDAM EDİLİR


Dersim'e yapılan ilk harekat Genelkurmay belgelerine göre Şeyit Rıza ve arkadaşlarının idamı
ile sona ermişti. Erzincan'dan Elazığ'a getirilen Seyit Rıza, yapılan duruşmaların ardından
idam kararına çarptırılır.

18 Kasım 1937 akşamı, aralarında oğlu ve kardeşinin de bulunduğu 11 kişi ile birlikte idam
edilir. Önce oğlu idam edilir ve idamı ona seyrettirilir. Cellat tarafından ip boynuna
geçirildiğinde Seyit Rıza boşluğa seslenir, "Evladi Kerbelayimi, Be gunayimi, Ayibo Zulimo,
Cinayeto" der ve sandalyeye tekme vurur...

İdamdan sonre cenazeler darağaçlarından indirilerek Elazığ sokaklarında halka teşhir edilir ve
sonra yakılarak bilinmeyen bir yerde gömülür. İdamlardan sonra harekat durmaz. Bu kez,
"kanun kaçakları", "asker kaçakları"nın peşine düşülmesi ve sürgün dönemi başlamıştır.

Ovacık adliyesi ve asker alma şubesinin aradığı bin 149 kişinin takibi ve yakalanması için
köyler taranır. Genelkurmay belgelerine göre, takibe alınanlardan 998'i için "kanuni icap"
yapılır. 2 Ocak 1938 günü yine kaçakları aramaya çıkan jandarma müfrezesine dağlarda
saklanan bir grup tarafından Kaçkerek köyünde saldırı yapılır ve 7 asker öldürülür.

Bu olayın ardında, 4. Genel Müfettişliğin 6 Ocak 1938 tarihinde Genelkurmay ve


Başbakanlığa sunduğu raporun ardından bölgeye yeniden askeri yığınak yapılır.

TEYYARE FİLOLARI VE TANKLAR KULLANILIR

Bu kez Dersim'e yapılacak harekat daha farklı boyuttadır. Elazığ'a onlarca uçak gönderilir ve
tanklar ilk kez burada kullanılır. Genelkurmay belgelerinde, harekat katılacak birliklerin
ihtiyacı olan silah, cephane ve araç ihtiyacı sıralanır.

Genelkurmay'ın da bu talebi kabul etmesi ardından, Bakanlar Kurulu'nca karar alınır ve


harekat için bütçe ayrılır. Dersim'e yapılacak ikinci harekat için, hakatın hazırlık devresi için
552 bin 407 lira, bir aylık harcama için 128 bin 180 lira, yüz günlük harcama için 426 bin 600
liraya ihtiyaç duyulduğu belirtilir. Yüz günlük bir harekat için 1937-1937 bütçelerinden
toplam 979 bin lira ayrılır.

Askeri eksiklikler için yeniden planlama yapılır. Genelkurmay Başkanlığı 21 Mart tarihinde
birliklere gönderdiği yazıda, askeri hazırlığı şöyle belirtir: "Bu yıl Haziran'dan itibaren
Tunceli'de geri kalan tenkil ve silah toplama herakatı yapılması için 7. Kolordudan 17. Tümen
ve Tugay Karargahları, 25. ve 57. Dağ Alayları ile 62. Piyade Alayı, 17. Topçu Alayı, 7.
Istihkam Taburu, 7. Muhabere Taburu, 7. Nakliye Taburu, 9. Kolordudan 3. Piyade Tugay
Karargahı, 11. Piyade Alayı, 7. Piyade Alayı, 3. Topçu Alayının 2. Dağ Taburu, Istihkam
Bölüğü, Muhabere müfrezesi, Sıhhiye Bölüğü, Nakliye Taburu, 2. Teyyare Alayından Bir
Teyyare Taburu (18 Teyyare), Jandarma'dan 2.3.9'uncu Seyyar Jandarma Taburları, 28 oto,
Piyade Atış Okulundan iki hafif tank."

Gönderilen yazıda ayrıca Nakliye Taburları için silah ve cephane taşımada kullanılmak için
çevre ilçe ve köylerden mekkare (katır)ların sahipleri ile birlikte kiralanması emredilir.

DERSİM'E İKİNCİ HAREKAT BAŞLAR

Tenkil harekatı başlar. Harekatta kullanılacak uçaklar yer takımlarıyla birlikte Elazığ'a sevk
edilir. 8 Haziran tarihinde Genel Kurmay'a yazı gönderen 4. Genel müfettişlik, harekatın
Mercan deresinin birinci, Merho deresinin ikinci, Kalan deresinin de üçüncü temizleme
safhası olarak cereyan edeceğini ve Ağustos ayının sonuna kadar bitirilmeye çalışacağını
bildirir. Ve 10 Haziran'da harekat emri emri yayınlanır.

Emre göre, Mameki Dağı, Zel Dağı Temnos Köyü, Aziz Abdal, Dolubama, Kafar, Mercan,
Tujikbaba, Mansul Uşağı, Hezerik Uşağı köyleri, Koçgölbaşı hattı, Karacakale, Zeyni gediği,
Sebilbaba, Keller, Birman operasyon alanına dahil edilir.

11 Haziran gecesinden itibaren harekat başlar. Mameki, Mercan, Danzik, Tayran, Çat
bölelerinde ilk çatışmalar yaşanır. Ilk başta Aşağı ve Yukarı Rostan köyü, Dergever köyleri
yakılır. Ardından, Hormik, Diztaş, Hemzik Uşağı hattının batısında 15 kadar köy yakılır.

İlk katliamdan sağ kurtulan ve dağlara sığınan silahlı gruplar üzerlerine gelen askerlere
çatışmaya girerler. 16 Haziran tarihinde 57. Alay tarafından 4 köy ve bir mezra yakılır.
Harekata Elazığ'a getirilen uçaklarda kullanılır. Ve köylerin bir çoğu havadan atılan petrol
bombaları ile yakılır. Tagar, Bozan, Reçute. Briki, Meraş, Ali, Midrik, Mitgel, Lotar, Ariki,
Tenkali, Mezra Hiko köyleri bombalanır ve ardından askerlerce yakılır. Köylülerin hayvan
sürüleri makinalı tüfeklerle taranır.

Genelkurmay belgelerine göre, 29 Haziran tarihine kadar süren çatışmalarda ordu birliğinden
33 ölü, 60 yaralı, "haydutlardan" 163 ölü ve yaralı, yakılan köy sayısı ise 60 olarak rapor
edilir.

Genelkurmay belgelerinde, 1 Temmuz'da 17. Tümen bölgesindeki durum şöyle özetlenir:


"Akşama doğru saat 19:30'da 2570 rakımlı tepe, saat 20:30'da da Tujikbaba sivrisi çok çetin
bir muharebeden sonra zapt ve işgal edildi. Yapılan bu harekat bir teyyare filosu tarafından
desteklendi ve bu yerler bombalandı. Bugünkü taarruzda 4 şehit, 17 er, 1 subay yaralı
verilmişti. Haydutların zayiatı 40'tan fazla idi. Üç haydut da kendilerini uçurumdan atarak
parçalandı."

Ordu ilerler ve önüne gelen köy ve mezralar yakılır, hayvanlar ele geçirilir, ele geçirilemeyen
hayvan sürüleri makinalı tüfek ateşiyle telef edilir.

MAĞARALARA SIĞINANLAR YAKILIR

Genelkurmay belgelerinde mağaraya sığınanların nasıl yakıldığı ise şöyle anlatılıyor: "21
Temmuz'da Laç deresi mansabındaki haydutlara karşı Erzincan Tugayı ile kuzeyden, Mameki
Tugayı ile güneyden, Laç Dere Müfrezesi ile de doğudan yapılan taarruz sonucunda
haydutların şimdiye kadar olan inatlı direnmeleri kırılmış, şaşkınlık içerisinde mağaralara,
kayalıklara ve ağaç diplerine sığınmışlardı. Haydutların sığındığı, ağızları mazgallı taş
duvarlarla kapatılmış mağaralar, cesur askerlerimiz tarafından kuşatılmış, top ve makinali
tüfek ateşinden başka 25. Alaydan gönderilen istihkam müfrezesi tarafından, tahrip kalıpları
atılmak suretiyle mağaralar tahrip edilerek içindekiler öldürülmüş, can havli ile dışarıya
fırlayanlar da ateşle imha edilmişti. Böylece tarama sahası içindeki mağaralarda toplam olarak
216 haydut imha edilmiş, ayrıca 12 haydut cesedi Manzur suyu üzerinde görülmüştü."

DERSİM ASKERİ BİRLİKLERİN TALİMGAHIDIR ARTIK

Harekatın 1. devresi 8 Ağustos'ta durdurulur ve 10 Ağustos tarihinde bu kez harekat 3. Ordu


tarafından yürütülür. Dersim bir anlamda artık talimgahdır ordular için. Karşılarında sadece
tüfekleri olan ve sayıları yüzleri geçmeyen gruplara karşı ordu tüm birliklerini devre devre
görevlendirir.

10-17 Ağustos tarihleri arasında 3. Ordu tarafından sürdürülen tarama, tedip harekatıda 7 ayrı
bölgeye ayrılır ve bu bölgelerin ikisi Süvari Tümeni, diğerleri de normal Tümenler tarafından
yürütülür. Bölge karış karış taranır. Ve her Taburun günde 20 kilometrelik bir bölgeyi
tarayabileceği hesaplanır. 7 bin 200 kilometare büyüklüğündeki bir alanın taranması için
toplam 43 tabur ve altı süvari alayı görevlendirilir.

41. Tümen tarafından Deşt bölgesinde Zımbık mezrası, Halvari, Mezra Sor yakılır. 93. Alay,
17. Tümen, 3. Tümen, 12. Tümen . 57. Alay, 14. Süvari alayı tarafından köyler yakılır.
Kaçmak isteyen insanlar öldürülür ve "haydut" diye kayıtlara geçilir.

KÖY, KOMLAR, FUNDALIKLAR VE TARLALAR YAKILIR

17 Ağustos tarihinde harekat sona erer. Genelkurmay belgelerinde sona eren harekatın bu
bölümü için şunlar yazılır: "10 Ağustos 1938'den beri ordu marevrasının birinci safhası içinde
yasak bölgeyi tarayarak geçen birlikler bu harekat sırasında, isimleri daha önce 4. Genel
Müfettişlikçe tespit edilmiş binlerce insanı yakalayarak kafileler halinde emredilen bölgelere
sevk etmişler, haydutlarla yer yer yapılan müsademelerde keza binlercesini imha etmişler, bu
şerirlerin sığındıkları köyleri, komları ve hatta fundalık ve tarlaları yakılmıştır...

Toplanma bölgesine yürüyüş halinde bulunan 8. Kolordu birliklerinden de, 12 Tümen, 12


Eğustostan beri yasak bölge içinde ve dışında yaptığı arama ve taramada yer yer birçok
haydutları imha etmiş olmakla beraber son direnen 170 kişi daha imha etmiş ve o bölgedeki
köy ve tarlaları yakmıştı. 15. Tümen de aynı şekilde bölgesindeki birçok köylerde yaptığı
arama sonunda 150 haydudu daha imha etmiş, köy ve tarlaları yakmıştı. Bu arada 63. Alay ile
Seyyar Jandarma Alayı da son olarak 6-7 köy aradı ve bu köyleri yaktı.

14. Süvari Tümeni de bölgesinde yaptığı son temizlik hareketinde 69 kişi daha imha etmiş,
erkek, kadın ve çocuktan ibaret 381 kişilik bir kafileyi batıya naklettirilmek üzere Elazığ'a
sevk etmişti..."

Binlerce kişi batıya sürgün edilmek için yaya olarak Elazığ'a götürülür ve yolda kafileden geri
kalan yada kaçmak isteyenler vurularak öldürülür. Ağustos ayının sonuna kadar, askeri
birlikler sürgünlerle uğraşır ve 6 Eylül tarihinde ikinci bir harekat emri verilir. Bu kez harekat
8. ve 9. Kolordu tarafından yürütülür.

"HİÇBİR EV, KOM, BARINAK SAĞLAM BIRAKILMAYACAK"

31 Ağustos 1938 tarihinde Ordu müfettişliğince verilen emirde şunlar yazılıdır: "Hudutları
evvelce bildirilen yasak bölgeler içinde bulunan halk batıya nakledilmek üzere toplanarak bu
bölgeler halktan tamamen tecrit edilecek ve bu bölgeler içinde iskana yarayacak hiçbir ev,
kom ve bu gibi binalar bırakılmayacaktır.

Yasak bölge dışında oturan ve fakat yerlerinde bırakılması caiz olmayan ve birinci taramada
ele geçirilemeyen aşiret reisleri, kolbaşılar, seyitler ve şerirler ile aileleri ve yakınları da
batıya nakle tabi tutulacaktır."

1937 yılında yapılan harekatta teslim olan aşiretler ve köylerde bu harekat kapsamına alınır ve
teslim olanlar da sürgüne gönderilir.

Genelkurmay belgelerinde 6 Eylül'de başlayan son manevraya ilişkin ise şunlar yazılı:

"Ordunun 15 Eylül akşamı hedefleri için verdiği emre göre birlikler, o tarihe kadar
kendilerine ayrılan bölgelerdeki mağaraları, taş kovuklarını ve bir insanın saklanabileceği her
noktayı adım adım aradılar. Istihkam müfrezesi birçok mağarayı tahrip etmek suretiyle
yardımda bulundu ve bu suretle topçu ve piyade ağır silahları yakın desteğinde yapılan tarama
harekatında birçok mağara ve civarlarında yapılan mademelerde, içlerinde bazı aşiret
reislerinin de bulunduğu yüzlerce haydut imha edildi. Ve bir o kadar da kadın ve çocuk
grupları yakalandı. Bu arada yine yüzlerce hayvan, silah ve cephane ele geçirildi. Haydutların
direndikleri köyler, münferit evler, komlar ve hatta tarla ve meşelikler yakıldı. Böylelikle
manevranın bu son safhası sona ermiş oldu."

3. Ordu Müfettişliğinin Dersim'de yapılan tedip harekatına dair verdiği raporda belirttiğine
göre, Ordu tarafından Dersim'de iki defada toplam olarak 17 günde yapılan tarama
hareketinde elde edilen sonuç şöyledir:

"Tarama bölgesi içinden ölü ve diri 7 bin 954 kişi çıkarılmıştır. 4. Genel Müfettişlikten
isimleri verilen 101 kişiden 73'ü ele geçirilmiştir. bin 19 silah toplanmıştır."

Ve Dersim'de 10 Haziran 1938 tarihinde başlayan ikinci katliam, 16 Eylül tarihinde sona erer.

SÜRGÜNLER BAŞLAR

Harekatın bastırılması ardından, iki yılda yapılan operasyonların ardından yakılmayan ve


insansızlaştırılan köy ve mezraların da yakılması kararı alınır. Amaç kırsal alanları
insansızlaştırmaktır. Dersim merkez ve ilçelerdeki yerli halktan olan memurlar başka illere
tayin edilir. Amaç şudur: "Yerli memurlar Dersimlilerin casusudur. Onların Dersimden
behemehal uzaklaştırılması iktiza eder."

Ardından, Dersim'de teslim olan da olmayan da sürgüne tabi tutulur. Sürgünler önce yaya
olarak Elazığ'a, oradan da trenlerle batı illerine gönderilir. Dersim'de 90 Aşiretten 347 önde
gelen aile Ege illerine ve Trakya sürgün edilir. 72 aile Tekirdağ'a, 38 aile Edirne'ye, 56 aile
Kırklareli'ne, 65 aile Balıkesir'e, 73 aile Manisa'ya ve 34 aile de İzmir’e mecburi iskan'a tabi
tutulur.

Tekirdağ merkez kazasına toplam 16 aile, Hayrabolu kazasına 14, Malkara kazasına 8, Saray
ilçesine 19, Çorlu ilçesine de 15 aile sürülür. Edirne ili Uzunköprü ilçesine 17, Keşan ilçesine
21 aile, Kırklareli ili il merkezine 11 aile, Pınarhisar ilçesine 6 aile, Vize ilçesine 9 aile,
Babaeski ilçesine 11 aile, Lüleburgaz ilçesine ise 18 aile mecburi iskana tabi tutulur, Yine
Balıkesir ili merkezine 17 aile, Susurluk ilçesine 9 aile, Balya ilçesine 12 aile, Bandırma
ilçesine 17 aile, Bigadiç ilçesine ise 8 aile mecburi iskana tabi tutulur. Ege bölgesinde ise
Manisa merkezine 14, Akhisar ilçesine 18, Turgutlu ilçesine 6, Salihli ilçesine 13, Kula
ilçesine 8, Alaşehir ilçesine 11 aile, İzmir ili merkezine 13 aile, Ödemiş’e 8 aile, Bergama'ya
13 aile, Bayındır ilçesine 9 aile mecburi iskana tabi tutulur.

1938 yılının ikinci yarısından sonra Dersim insansızlaştırılır ve yıllarca Dersim köylerinde
insan yaşamaz. İnsansız bir coğrafyadır artık Dersim…
ANF NEWS AGENCY

You might also like