You are on page 1of 487
BRO‘SiS CEMBER SS “Orkiitiicii.” “Buyik Birader + The Washington hala pesimizde.” Post - Time ere korkung¢ olsa da, CMe) Pacts} POUL el Ce ETT te) cae | = New York Times - Oprah Magazine Magazine DAVE EGGERS Cagdas Amerikan edebiyatinin yetenekli kalemi Dave Eggers, tum dlinyada biyUk yanki uyandiran romani Gember‘de titopik, ancak son derece tanidik bir manzara seriyor gdzler ontine. Google, Facebook ve Apple gibi deviere gondermelerle internetin bir sonraki evresini hayal ediyor ve dijital mecralardaki yasamlara dair sUrkleyici bir 6ykU anlatiyor. Gercek olamayacak kadar mUkemmel bir teknoloji sirketinde ise baslayan Mae Holland'in Cember macerasi, katildigi agiar ile yeni katmanlar kazaniyor ve Ozglirllik yavas yavas esarete, mahremiyet hirsizliga donustiyor. Kameralar her seyi kaydediyor, bulut ttm izlerimizi yedekliyor, birileri bizi stirekli gozetliyor: Cember hepimizi icine alarak kapa- niyor Ve Kacacak yer birakmiyor. Tiim dtinyada otuzu askin llkede yayimlanan Cember, yakin gelecegin ve uzak olmasini dileyeceginiz ihtimallerin kita), x ZAMANIN RUHU Dave Eggers 1970 dogumlu Amerikal yazar Dave Eggers, bagumsiz McSweeney's yayinevinin ku- rucusu oldugu gibi, cagdas edebiyat arenasinin en dikkat ceken, dretken isimlerinden. biridir. Dergicilik ve yaynciikla da ugrasan Eggers, ayni zamanda Amerikada her yil yayumlanan Okumaniz Gerekmeyenlerin En lyileri antolojilerinin arkasindaki isimdir. Kendi hayat hikayesinden yola cikarak yazdigi Miithis Dahiden Hazin Bir Eser (Siren, 2009) ile tim diinyada biiyiik ilgi goren ve Pulitzer’e aday olan Eggers, Ne Nedir (Siren, 2011) ile Fransada Médicis ddiiliina almugtir. Siratli anlatums, cagin temel meselelerinin insani boyutlarina getirdigi mizahi, samimi ve elestirel yaklagimtyla éne akan Hizimnize Tadacaksimiz'in ardindan yayimlanan Kral igin Hologram, Eggersin, kiiresel diinyada yasami minimalist bir dslupla ele alarak Amerikan rityasimin gdkiisiini belgeledigi ol- gunluk romanidi. Zamanin ruhuna egilen, giindes meseleleri Szgiin bir bicimde cle alan romanlariyla géz dolduran Eggers, yasadigimuz teknoloji ve bilgi caginda devlegen Facebook, Google, Amazon vb. gibi drneklerden esinlenerek Gemberde titopik fakat tiiy- ler drpertecek denli olast bir manzara cizmig ve bu romaniyla tim diinyada biiyik ilgi toplamustir. Eggers, Cemberde, kendimize hazirladiginuz gelecegin deliligini, teknolo- jiyle kégeye sikusan insanoglunun dykisiinii simdiye degin kimselerin aktaramadigi bir gerceklik duygusuyla aktarmis ve durdugumuz esigi carpict bir anlatimla betimlemistir. Gember, elestirmenlerden tam not aldigs gibi, coksatar listelerinin de én suralarina kadar yiikselmistir. Utne Readerin ‘Diinyayi Degistiren 50 Hleri Gériighi Kis’ listesinde yer alan, Time der- gisince ‘Diinyantn En Etkin 100 Kisisinden biri olarak nitelenen Eggers, The Believer, McSweeney's Quarterly Concern, The Wholpin dergilerini gikartmakta ve The New Yorker, Esquire ve Ocean Navigator gibi mecralarda yazmaktadir. Sam Mendes filmi Away We Go ve Spike Jonze projesi Where The Wild Things Are’ senaryo yazari da olan Eggers, 2008 yilnda kurdugu 826 National adli vakfin yenilikei projelerinden tiirii TED ddiiliine laysk goriilmiistiir. Tiirkcede yayimlanmus kitaplar: Miithis Dahiden Hazin Bir Eser, Ne Nedir, Vahsi Seyler, Hizamizt Tadacaksinuz, Kraligin Hologram, Handan Balkara 1967de Istanbulda diinyaya geldi. Uskiidar Amerikan Lisesi’nden mezun olmasinin ardindan egitimini Bogazici Universitesi Mittercim Terciimanlik Bélimii’nde tamamlads. Cejitli yayzn kuruluslarinin editor yal kadrolannda yer aldiktan sonraKog Universitesi'nde idari gérevler iastlendi. Baslicalari Daniel Goleman, Bill Bryson, Martin Kemp, Tokséz B. Karasu, R. L. Stevenson, Russell Banks, Don DeLillo, Kurt Vonnegut, John Updike ve Ali Smith olmak iizere birgok Amerikali ve ingiliz yazarin yapitlarum Tiirkgeye kazandirdh. SIREN YAYINLARI The Circle © Dave Eggers, 2013. Bu kitabin Tiirkce yayin haklar, Wylie Agency aracihgila Siren Yaymlarrna aittir. Yayinemin ézel izni olmadan higbir surette alinti yapilamaz, ogaltslamaz ve paylagima agilamaz. Siren Yaymnlare - Roman Sertifika No: 16232 ISBN: 978-605-5903-62-6 Birinci Baski: Temmuz 2016 Yayin Yénetmeni: Sanem Sirer Yayin Damigmant: Erol Aydin Geviren: Handan Balkara Diizelti: Mustafa Gevikdogan Kapak Tasarin: Jessica Hische Kapak Uygulama: Nazim Dumlu Ig Tasarum: Adem $enel Bask: Yaylacik Matbaasi Fatih Sanayi Sitesi, No: 12/197-203 ‘Topkapt, istanbul. Tel: 212 567 80 03 Sertifika No:11931 Asmah Mescit Mah. Ensiz Sokak No. 9/312 Beyoglu-ISTANBUL t (212) 243 45 65 £ (212) 251 05 32 www.sirenyayinlaricom info@sirenyayinlari.com sireninsesi.blogspot.com CEMBER DAVE EGGERS Ceviren: Handan Balkara ¥ ARE YavIN Gelecege sini, dur durak yoktu. Oyle bir duruma gelinecekti ki, mutlulugu sigdiracak yer bulunamayacakti. JOHN STEINBECK Cennetin Dogusu “TANRIM,” diye diisiindii Mae. “Burasi cennet olmal.” Pasifik’in vahgi renkleriyle bezeli yerleske genis ve dagamk bir alana yayilmigti ama en ince ayrintisina kadar ézenle ta- sarlanmis, en mahir ellerin dokunuslaryla bicimlendirilmisti. Gegmiste ilkin tersane, sonra agik hava sinemasi, ardindan bit- pazani olarak kullanilan ve sonunda kentsel bir gékiintii alanmna déniisen arazide simdi yemyesil gimenlerle kaph tepecikler ve Calatrava imzah bir fiskiye vardi. Ve esmerkezli gemberler olus- turacak sekilde dizilmis masalanyla bir piknik alam. Toprak ve gim zeminli tenis kortlart. $irketin kregine birakilmis kiiciiciik cocuklarin gghk gghga kosturdugu, filar filar kaynadifi bir vo- leybol sahasi. Biitin bunlarin ortasinda da, yiiz altmig hektarhk bir alanda, cam ve paslanmaz celikle kaph sirket binasi yiikseli- yordu, diinyanm en etkili girketinin genel merkezi. Yukanda gok- yiizii pinil piril, masmaviydi. Mae biitiin bu seylerin arasindan agar agir geciyor, buraya aitmigs gibi goriinmeye cahsarak otoparktan ana salona dogru yiriiyordu. Limon ve portakal agaclannin etrafindan dolanan patikanin dilsiz karmiz: taslarindan bazilan skiilmiis, yerlerine, telkin mesajlar: iceren seramik karolar yapighmimisti. “Hayal Kur,” diyordu bir tanesi, s6zciikler karma taga lazerle kazinmis- t. “Katilm Goster,” diyordu bir digeri. Onlarca mesaj vardi bu- nun gibi: “Ait Oldugun Toplulugu Bul.” “Yenilikgi Ol.” “Diisiin.” 9 Gri tulumlu bir geng adamin eline basacakti az kalsin; adam, pa- tikaya, “Nefes al,” diyen yeni bir tas désiiyordu. Mae, haziran ayinin giinesli bir pazartesi giiniinde, girisin dniinde, ana kapinin tepesindeki cama islenmigs logonun altinda durdu. Heniiz alt: yildir faaliyette olmasina ragmen sirketin adi ve logosu -ortasindaki kiigiik “¢” harfiyle cember icine alinmis izgara Grgii deseni- simdiden diinyaca tanmiyordu. Genel mer- kez mahiyetindeki bu yerleskede on binden fazla galigan mevcut- tu ama Cember’in diinyanin her kiésesinde ofisleri vardi ve her hafta, burada galismak tizere, yiizlerce yetenekli geng beyin ise alinmaktaydi. Burasi dort yil boyunca iist iiste diinyanin en bege- nilen sirketi secilmisti. Annie olmasaydi, Mae, béyle bir yerde galisma firsati bula- cagim hayal bile edemezdi. Annie ondan iki yas biiyiiktii; can yoldaslannin, kiz kardeslerin ya da birbirini kardeg gibi géren, igtikleri su ayri gitmeyen kuzenlerin arasindaki yakinhgi andi- ran ve sakil bir binada yasamayi dayamlir alan fevkalade bir bag sayesinde Annie ile Mae, iiniversitede tig sémestr boyunca ayni odayi paylasmisti. Ayni odada yasamaya basladiklan ilk ay, final haftasinda soguk alginhji ve yetersiz beslenme yiiziinden giicten diisen Mae bir giin sabaha karsi bayilip genesini karmisti. Annie ona yataktan gikmamasimi tembihlemis oldugu halde kafeinli bir igecek almaya 7-Eleven’a gitmis ve ayildiginda kendini kaldarnsm- da, bir agacin altinda bulmustu. Annie onu hastaneye gotiirmiis, genesinin telle tutturulmasin: beklemis ve yam basindaki tahta iskemlede gecelemekle kalmayip sonrasinda onu giinlerce pipet- le beslemigsti. Mae’in kendi akranlarinda daha Gnee hig rastlama- digi muazzam bir fedakarhk ve olgunluk sergilemisti, dolayisiyla Mae, bu olaydan sonra, hissedebilecegini hig tahmin etmedigi bir sadakatle Annie’ye baglanmisti. Mae heniiz Carleton’da okurken, yani gayesizce brans deBis- tirerek sanat tarihinden isletmeye, isletmeden psikolojiye gecer- ken -ve o alanda ilerlemek gibi bir niyeti olmadigi halde psikolo- 10 jiden mezun olurken- Annie okulu ¢oktan bitirmis, Stanford’da MBA yapmis, her yerden oldugu gibi Cember’den de is teklifleri almig ve mezuniyetinden birkag giin sonra burada galigmaya bas- Jamist. ‘Gelecek Teminat: Direktorii’ diye dalga gectigi havah bir unvani vardi simdi ve Mae’i de Cember’e basvurmasi konusunda o tesvik etmisti. Mae bunun iizerine basvurmustu buraya. Annie kati suretle inkar etse de Mae onun torpil yaptirdigina emindi, bu yiizden kendini ona karsi tarifsiz bigimde borc¢lu hissediyordu. Mae’in yerinde olmay: dileyecek, diinyanin parmakla gésterilen yegane sirketinde calismaya baslayacagi bu giinde, burada bu- lunmay), Kaliforniya igiZ1yla dolup tagan dokuz metre yiiksekli- Sindeki bu atriyuma adim atmay: isteyecek belki bir milyon, bel- ki de bir milyar kisi vardi. Agar kapuyi iterek acti. Girig holii bir gegit kadar uzun, tavan bir katedralinki kadar yiiksekti. Holiin her iki tarafinda yiikse- len dért kat, camdan duvarlarla cevrili sira sira ofislerle doluydu. Basi déner gibi olunca bakislarini yere indirdi ve tertemiz, parlak yiizeyde kendi yiiziiniin yansimasiyla karsilast - endiseli gérii- niiyordu. Arkasinda birinin durdugunu hissederek dudaklarina zoraki bir tebessiim yerlestirdi. “Sen Mae olmalisin.” Mae dondiigiinde karsisinda kirmuzi bir egarpla beyaz ipekli bir bluzun iizerinde siiziilen geng, giizel bir cehre buldu. “Ben Renata,” dedi kadin. “Selam Renata. Ben de tam...” “Annie’yianyordun. Biliyorum. Gelmek iizeredir.” Renata’mn kulakhgmdan dijital bir uyam tonu yiikseldi. “Kendisi su anda...” Renata Mae’e bakuyor ama baska bir sey gériiyordu. Retinal ara- yiiz, diye tahmin yiiriittii Mae. Bu sirkette dogmus bir diger ye- nilik. “Vahsi Bati’da,” dedi Renata, yeniden Mae’e odaklanarak, “ama birazdan burada olur.” * 1 Mae giiliimsedi. “Umarim yanma peksimet ve giiglii bir at al- mustir.” Renata kibarca tebessiim etti ama giilmedi. Mae yerleskenin her kismina bir dénem adinin verildigini biliyordu; muazzam bii- yiikliikteki bu alamn kisiliksiz, kurumsal havasim yumusatmaya yarayan bir uygulamaydi bu. Mae’in son isyerinden, 3B-Dogu Binasi’ndan bin kat iyiydi kesinlikle. Biiyiidiigii kasabada kamu hizmetinde galigarak gecirdigi son giiniin iizerinden heniiz sa- dece iig hafta gecmisti -istifasim verdiginde herkes sagkina dén- miistii- ama simdiden, hayatinin o denli biiyiik bir béliimiinii orada harcamis olduguna inanasi gelmiyordu. Cok siikiir, diye gecirdi aklmdan, o galisma kampindan, temsil ettigi her seyden kurtulmustu. Renata yeni sinyaller alyordu kulakhgindan. “Hay aksi,” dedi, “Annie biraz gecikecegini séyliiyor.” Aydinhk bir giiliim- semeyle Mae’e bakti. “istersen seni masana ben gétiireyim, ne dersin? Annie bir saat iginde yanina gelecekmis.” “Masa” lafi Mae’in igini tirpertti ve aklina hemen babasi geldi. Babasi onunla iftihar ediyordu. “Gégsiim kabardi,” demisti kazi- na biraktii sesli mesajda; herhalde sabahin dérdiinde birakmish mesaji. Mae uyandiginda dinlemisti. “Cok gururlandim,” diyordu babasi, heyecandan nefesi tkanarak. Universiteyi bitireli daha iki yil olmustu ama bak, daha simdiden nerelere gelmisti: Dolgun bir maasla Cember’de galismaya baslamish, 6zel saglik sigortasi, sehirde kendine ait bir dairesi vardi ve dertleri kendilerine yeten. anne babasina artik yiik olmayacakt. Mae, Renata’nin pesi sira atriyumdan gikt. Cimenlikte, ala- cali ig fin altinda iki geng yigma bir tepede oturmus, ellerinde seffaf, tablet benzeri seylerle hararetli hararetli sohbet ediyordu. Renata cimenligin Gbiir tarafindaki cam ve oksitlenmis bakirdan mamul binay: igaret ederek, “Ofisin Rénesans’ta, yani surada,” dedi. “Miisteri Deneyimi ekibinin tamam orada. Daha nce gel- mig miydin buraya?” 12 Mae basini salladi. “Gelmistim. Birkag defa. Ama bu binaya degil.” “O halde havuzu ve spor tesislerini gérmiissiindiir.” Renata elini ilerideki mavi dértgenin arkasinda yiikselen késeli binaya dogru uzatarak spor salonunu gésterdi. “Yoga, crossfit, pilates, masaj, spinning dersleri var. Spinning ile ilgilendigini duymus- tum, dogru mu? Bocce kortlan ve yeni teterbol sahasi arkada. Kafeterya cimenligin hemen karsisinda...” Renata profesyonel gi- yimli birkag gencin giines banyosu yapan tatilciler gibi sere serpe yayildig: yemyesil cimenligi isaret etti. “iste geldik.” Rénesans’in Gniinde durdular. Bu binada da on iki metre yiiksekliginde bir atriyum ve tepede air agir dénen hareketli bir Calder heykeli vardi. “Ah, Calder’a bayilinm,” dedi Mae. Renata giiliimsedi. “Biliyorum.” Baslarim kaldinp heykele baktlar. “Bu heykel bir zamanlar Fransiz parlamentosunda asi- lhymis. Yanilmiyorsam yani.” Pesleri sira iceri dolan riizgarin etkisiyle dénerek pozisyon degistiren mobil heykel, simdi hog geldin der gibi bir kolunu Mae’e uzatryordu. Renata Mae’i dirseginden tuttu. “Gidelim mi? Su taraftan.” Turuncumsu camlarla kaph bir asansdre bindiler. Igiklar tit- reserek yanarken Mae duvarlarda lise yilhk fotografiyla birlikte admin belirdigini gordi: HOS GELDIN MAE HOLLAND. Nefe- si kesilirmis gibi bir ses qikt: bogazindan. O fotografi gormeyeli yullar olmustu ve buna gayet memnundu. Annie’nin marifetiydi muhakkak, o fotografla damarina basiyordu yine. Resimdeki kisi Mae olmasina Mae’di; genis agzi, ince dudaklan, bugday teni, si- yah saclar aymydi ama gikik elmacikkemikleri ona burada ger- gekte oldugundan daha sert bir ifade veriyor, kahverengi gézle- rinde tebessiimden eser gériinmiiyordu; kisik ve soguktu bakis- lan, savagmaya her an hazirmis gibi. Fotograftan bu yana -on se- 13 kizindeydi o zamanlar, 6fkeliydi, giivensizdi- fena halde ihtiyaci olan kilolan alinca yiiz ifadesi yumusayip vicudunun kivrimlart ortaya gikmis ve farkh giidiilerle hareket eden gegit gegit erke- Bin ilgisini gekmeye baslamusti. Mae liseden beri daha acik, daha yumusgak bash olmaya galigiyordu, dolayistyla gimdi cok geriler- de biraktigi bir dénemi, her seye kétii tarafindan baktigi giinleri hatirlatan bu belgeyi karsisinda gormek asabim bozmustu. Tam daha fazla dayanamayacagim hissetmisti ki resim silindi. “Evet, her sey sensdrlerle caligiyor,” dedi Renata. “Asansér kimlik bilgilerini okuyor, sonra da sana merhaba diyor. Fotografi Annie verdi bize. Elinde lise fotograflarin bulunduguna gore epey siki fiki olmalisinz. Neyse, umamm bozulmamisgsindir. Bunu daha cok misafirlere yapanz. Genelde hoglarina gider.” Yukan cikarlarken bir panelden digerine resimler, yazilar akti durdu, giiniin baglica etkinlikleri asansériin duvarlarina yansidi. Duyurulara videolar, fotograflar, animasyon, miizik eslik ediyor- du. Oglen saat on ikide Koyaanisqatsi adh filmin gésterimi, saat birde kendi kendine masaj egitimi, iigte de karin kasi giiglendir- me egzersizleri vardi. Mae’in adim daha Gnce hi¢ duymadig, kar sagh olmasina ragmen geng bir kongre iiyesi alt. otuzda herkesin katihmina acik bir toplant: diizenliyordu. Asansér kapilarinda kongre iiyesinin bagka bir yerde kiirsiiye gkmig konugurkenki goriintiisii belirdi; adam, arkasinda bayraklar dalgalamrken el- lerini stkap yumruk yapryordu. Kapilar kongre iiyesini ortadan ikiye bélerek agildi. “Geldik iste,” dedi Renata. Asansdrden indiler ve celik zgara- h daraak bir asma képriiye giktilar. Mae agagaya bakinca yiiregi agzina geldi. Alttaki dort kati zemine dein girebiliyordu. Sakaya vurmayi denedi: “Vertigo’lulan buraya yerlestirmi- yorsunuz herhalde.” 14 Renata bir an duraksayip Mae’e déndii, derinden endiselen- mig gibi bir hali vardi. “Elbette hayir. Ama profilinde diyordu ki...” “Hayir, hayir,” dedi Mae. “Benim igin sakincasi yok.” “Ciddiyim bak. Sana alt katlarda yer ayarlayabiliriz eger...” “Hayw, hayir. Gercekten, Burasi miikemmel. Oziir dilerim. Saka yapiyordum.” Renata’nin telaslandigi belliydi. “Tamam. Ama en ufak bir sikintin olursa derhal bildir.” “Bildiririm.” “Bildirirsin, degil mi? Ciinkii Annie icabina bakmam1 bekler.” “Bildiririm. S6z,” dedi Mae, toparlanip yiiriimeye koyulan Renata’ya giiliimserken. Asma k6prii, uzun bir koridorla béliinen genis ve pencereli bir ana kata baglaniyordu. Katin her iki tarafina yerden tavana kadar cam cepheli, igleri digaridan gériilebilen ofisler siralanmis- ti. Ofis sakinleri kendi alanlarini dzenle, zevkle dekore etmisti; ofislerden biri, tavandaki aqik kirislere asili oldugu igin havada uguyormus gibi gériinen, yelkencilige mahsus alet edevatla do- luydu; bir digerini dizi dizi bonzai agaclan siisliiyordu. Kiiciik bir mutfagin Gniinden gectiler; dolaplar, raflar hep camdandi ve kesici aletler, buzdolabina takilmis miknatish bir gubuk iizerine diizenli bir sekilde siralanmistu. Isil 111 yanan rengarenk ampul- leriyle etrafa adeta turuncu, yavruagzi, pembe kollar uzatan el yaprmi, kocaman bir avize her yani aydinlatiyordu. “Evet, iste geldik.” Duvarlari sentetik keten benzeri bir malzemeyle kaph kiigiik, gri bir ofis bélmesinin Gniinde durdular. Mae’in yiiregine inecekti azkalsin. Son on sekiz aydir iginde calistiZi ofis bélmesinin nere- deyse tipatip aynistydi kargisindaki. Cember’de gérdiizii onca sey arasinda yeni bir tasarmin iiriinii olmayan, gegmisle benzerlik 15 tasiyan bir bu vardi. Bélme duvarlarin kaplayan malzeme -Mae gozlerine inanamasa da, hic ihtimal vermese de- guval beziydi. Renata’nm kendisini izledigini biliyordu, yiiziinden dehsete benzer bir duygu okundugunun da farkindaydi. Giiliimse, dedi kendi kendine. Giiliimse. “Sorun yok ya?” dedi Renata, Mae’in yiiziine dik dik bakar- ken. Mae biraz olsun memnuniyet géstermek icin dudaklanini zorladi. “Harika. Giizel gériiniiyor.” Bekledigi bu degildi. “Peki o zaman. $imdi galigma alanina aligman icin seni yalmz birakayim. Denise ile Josiah oryantasyon efitimin igin birazdan yaninda olur.” Mae yine zoraki giiliimsedi ve Renata déniip gitti. Oturunca koltugun sirthgmin kink oldugunu fark etti, yerinden de oyna- muyordu, tekerlekleri sikismisti sanki, dérdii birden. Masasina bir bilgisayar yerlestirilmisti ama binanin baska higbir yerinde gormedigi, cok eski bir modeldi. Mae neye ugradizim sasirmish; son birkag yim gecirdigiyle benzer bir bosluga gémiiliirmiis gibi hissediyordu. Kamu hizmetinde galisan kalmis miydi bu devirde? Mae ne de- meye orada ige baslamisti ki zaten? Nasil katlanabilmisti? Ne- rede calistigi soruldugunda yalan séyleyip issizim diyesi gelirdi. igyeri dogup biiyiidiigii kasabada degil de baska bir yerde bulun- saydi daha dayanthr olur muydu? Son alt-yedi yih yasadiga yere nefret besleyerek, Longfield’e yerlesip onu her seyin ~eglencenin, restoranlann, aydin beyin- lerin- lat ve kisith oldugu bir ortama maruz biraktKlan icin ebeveynlerine lanet okuyarak gecirdikten sonra orayi yeni yeni sefkate benzer bir duyguyla amiyordu. Fresno ile Tranquillity arasinda kiigiik bir kasabaydi burasi; hayal giiciinden yoksun bir 16 ciftgi, 1866’da ona bu adi vermisti. O giinden bugiine gegen yiiz elli yil icinde, gogunu otuz kilometre dtedeki Fresno’da galigan insanlann olusturdugu niifus zirve yaparak iki binleri bulmus- tu. Longfield ucuza yasanabilen bir yerdi; Mae’in arkadaslan- nin anne ve babalan avciliga merakh giivenlikciler, 6gretmen- ler, kamyonculardi. Mae, liseden onunla aym sene mezun olan seksen bir 6grencinin arasinda dort senelik bir fakiilteye devam eden on iki kigiden biri, Colorado’nun dogusuna gegen tek ki- siydi. O kadar uzaga gidip onca borca girdikten sonra kasabaya geri dénerek kamu hizmetinde galismak sadece onu degil, anne babasim da yikmisti ama ebeveynleri ele giine kargi bozuntuya vermemis, karsisina gikan firsati tepmeyip borclarim Gdemeye baslamakla en dogrusunu yaptigimi séylemislerdi. Calis bina olan 3B-Dogu, duvara dikine agilmg daracik araliklan pencere vazifesi géren trajik bir beton bloguydu. Ofis duvarlarinin cogu ciiruf briketleriyle ériiliiydii, her gey ig bayil- tic: bir yesile boyahydi. Orada galigmak, bir spor salonunun so- yunma odasinda ¢alismaktan farksizdi. Mae son on kiisur yildir bu kurumdaki en geng galigandi, kaldi ki burada otuzlarindaki- ler bile baska bir yiizyila ait gibiydi. Mae’in bilgisayar becerileri kargisinda parmak isinrlardi, halbuki -Mae’in gevresinde- her- kesin bildigi temel seylerdi bunlar. Gelgelelim, kurumdaki mesai arkadaslarina gore olaganiistiiydiiler. Sagnin renginden étiiri, carpik bir benzetmeyle Kara Simsek adimi takmislardi ona. Kart- larim dogru oynadig: takdirde orada epey parlak bir gelecegi olacagim séylerlerdi. “Dért-bes yil icinde,” derlerdi, “Bilgi Tek- nolojileri departmanimin basina gecebilirsin!” Mae’in duydugu 6fkenin haddi hesabi yoktu. 234.000 dolara patlayan segkin sos- yal bilimler derecesini, iiniversite egitimini béyle bir yerde calis- mak icin almamisti. Yine de isti nihayetinde, paraya da ihtiyaci vardi. Ogrenim kredisi borcu kapanmak bilmiyor, her ay para yiyordu. Mae careyi buradaki igi ve maag cekini kabul etmekte bulmus, daha iyi firsatlar icin géziinii agik tutmustu. 17 Ustii olan amir, kurumda sézde teknoloji sorumlusu olarak gérev yapan, gel gor ki teknolojinin t’sinden anlamayan Kevin adh bir adamdi. Kevin kablolardan, dagiticilardan falan anlardi ancak ve isi evinin bodrumunda oturup amatér telsizcilikle ug- ragmak olmahydi, Mae’e patronluk taslamak degil. Her giin, her mevsim ayn: kisa kollu gémlegi giyer, aym pas rengi kravatlan takardi. insanin tiim duyularim fena halde zorlayan biriydi; ne- fesi pastirma kokar, kecelegip kabaran biyiZi her daim gisik du- ran burun deliklerinden giineybatuya ve giineydoguya uzanan iki kiigiik patiyi andimirdi. Mae’in bu isi 6nemsedigine ciddi ciddi inaniyor olmasaydi, biitiin bunlar, biitiin bu falsolar mazur gériilebilirdi. Ama Kevin, goziinii yiikseklere dikmis Carleton mezunu Mae’in dogalgaz ve elektrik kurumundaki bu isi énemsedigini diigiiniiyordu. Olur da performans! vasatin altinda kalirsa endiseye falan kapilacagim1 zannediyordu. Bu da Mae’i deli ediyordu. Kevin’in onu odasina gagirmasi ve kapryi kapatip masasimin kégesine ilismesi tam bir igskenceydi. “Neden burada oldugunu biliyor musun,” diye sorardi, arabasim kenara gekmesini sdyle- yen bir trafik polisi gibi. Baska zamanlar, Mae’in o giinkii per- formansmdan memnun kaldiysa gayet, daha kotii bir sey yapar, onu éverdi. Curak diye hitap ederdi ona. Bu kelimeye bayilirdi. Onu gelene gidene bu unvanla, “Bu benim arak, adi Mae. Zehir gibidir cogu zaman,” diye tanttir ve lafinin burasinda, sanki ken- disi kaptan, Mae onun ikinci kaptamrymus, birlikte zorlu macera- Jara atilmis iki yasli kurtmuslar da birbirlerine sonsuza dek bagh. kalacaklarmis gibi géz kurpardi. “Bizimle gahsmaya devam ettigi takdirde burada parlak bir gelecek bekliyor onu.” Mae bu duruma katlanamuyordu. Orada calistigi on sekiz ay boyunca her giin, Annie’den bir iyilik isteyip isteyemeyecegini diisiiniip durmustu. Birilerinden iyilik isteyecek, kurtamlmayi, koltuk cikilmay1 dileyecek tiirden biri olmamusti asla. Diigkiin- likti, yizsiizlikktii bu - arsizlkn babasinin tabiriyle, mayasinda 18 olan bir sey degildi. Anne ve babasi etliye siitliiye karigmayan, kendi halinde insanlardi; kimseden bir sey istemeyen sessiz, gu- rurlu insanlar. Mae de aym onlar gibiydi ama bu is onu egip biikimiis, baska bir seye cevirmisti, oradan cekip gidebilmek igin géze alamaya- cag hicbir sey olmayan birine. isyeri her bakimdan rezaletti. O yesil ciiruf briketleri. Bildigin su sebili. Bildigin delikli kartlar. Biri séziimona kayda defer bir is yaptiginda verilen, bildigin tak- dir belgeleri. Ve ah, o mesai saatleri! Bildigin dokuzdan bege! Her sey baska bir déneme, gayet yerinde bir tercihle unutulmus bir zamana ait gibiydi ve Mae hayatim1 boga harcadigi duygusuna kapilmakla kalmayip bu sirketin tamaminin hayat) ve insan po- tansiyelini bosa harcadigim, diinyay1 dénmekten alikoydugunu hissediyordu. Oradaki o ofis bélmesi, yani onun bélmesi, biitiin bunlarin imbikten gegmis haliydi. Etrafim saran algak duvarlar tiim dikkatini 6niindeki ise vermesini kolaylastirsm diye cuval beziyle kaplanmisti, sanki baska bir malzeme dikkatini dagitabi- lir, giinlerini gecirmenin daha egzotik yollanm diisiindiirebilir- mis gibi. Mae béyle bir ofiste, insanin ve doganin sundugu onca malzeme varken personelin her giin, her dakika gérmesi gereken geyin cuval bezi olduguna inanilan bir yerde on sekiz ay gecirmis- ti iste. Cuval bezinin kaba bir tiirii, ham haliydi... Toptan satilan cinsten fakir kumagi, en ucuzundan cuval bezi. “Ah, tanrim,” diye diisiindii. Oradan aynirken bu malzemeyi bir daha hig gormeye- cegine, ona dokunmayacagina, varlgini dahi unutacagina yemin etmisti. Bir daha gormeyi beklemiyordu da. On dokuzuncu yiizyildan baska bir cada, on dokuzuncu yiizyildan kalma mallarin satildi- $1 dakkanlar diginda guval beziyle karsilagma olasihg neydi ki? Bu kumaga hic rastlamayacagami sanmist Mae, ama iste orada, kargisindaydi, Cember’deki yeni caligma alaninda dért bir yanim kusatmast. Kumasin o kiiflii kokusunu burnuna cekerken gizleri yaslarla doldu. “Lanet cuval bezi!” diye sessizce homurdand.. 19 Arkasinda énce bir nefes, sonra bir kadin sesi duydu: “Baki- yorum da o kadar iyi bir fikir degilmis galiba.” Mae bagim cevirip karsisinda Annie’yi buldugunda yomruk yaptigi ellerini yanlanna sarkitmis, somurtkan bir cocuk gibi di- kilmekteydi. “Lanet cuval bezi!” dedi Annie, Mae’in somurtugunu taklit ederek ve kahkahalara boguldu. Giilmeyi nihayet kestigin- de séziine devam etti: “Aman ne eglendim. Hay géziinii sevdigim. Nefret edecegini biliyordum da kendi gézlerimle gérmek istedim. Seni neredeyse aflattigim icin éziir dilerim. Cok iyiydi ama!” Mae bu sefer teslim olurcasma ellerini havaya kaldiran Renata’ya bakh. “Fikir bana ait degildi!” dedi Renata. “Annie’ye uydum! Sakin benden nefret etme!” Annie hosnutlukla i¢ gekti. “Bu ofis bélmesini Walmart’tan resmen satin almam gerekti. Ya su bilgisayara ne demeli! inter- netten bulana kadar anam afladi. Bu tiir esyalan bodrumdan bu- lup qikarwveririz sanmagtim, meger koskoca yerleskede yeterince cirkin ve eski seylerimiz yokmus. Tanmm, yiiziiniin aldigi hali gormeliydin.” Mae'in kalbi kiit kiit anyordu. “Hastasin sen.” Annie gagirmis gibi yapt.. “Ben mi? Hasta filan degilim. Ha- rikayim.” “Sirf beni kizdirmak igin bunca zahmete girdigine inanam- yorum.” “N’olmus, girdim iste. Bulundugum noktaya béyle geldim ben. isin sirm planlama ve takip becerisinde.” Pazarlamaci eda~ siyla g6z karpinca Mae giilmekten kendini alamadi. Annie catlagin tekiydi. “Kalk hadi, gidelim. Sana her yeri gezdirecegim.” Mae, Annie’yi takip ederken onun hep béyle Cember gibi bir sir- kette, hep béyle iist diizey yénetici konumunda galismadigini kendine haturlatmak zorunda kald. Annie’nin hem okula, hem 20 aksam yemeklerine hem de giindelik bulusmalara flanel erkek pijamalanyla giden bir iiniversite 6grencisi oldugu giinlerin iize- rinden cok dejil, yalnizca dért sene gecmisti. Erkek arkadasla- mndan birinin tabiriyle -ki gok sayida erkek arkadasi olmustu ama hep sadhk, hep diizgiin tiplerdi- Annie sapsalin tekiydi. Gel gor ki sapsalhk ona cok yakisirdi. Nesiller boyunca para icinde yiizmiis bir aileden geliyordu, iistelik son derece hostu, yalnizca gercek sariginlarin sahip olabilecegi denli sari saclari, gamzeleri, uzun kirpikleri vardi. Herkes onu gen sakrak biri olarak tanirdi, bir seyin canim: sikmasina bir-iki dakikadan uzun siireligine izin vermek adeta elinden gelmezdi. Ama sapsaldi ayn zamanda. Sal- lapatiydi, hantaldi; elini kolunu gilginca sallayarak daldan dala atlaya atlaya konusur; magaralar, amatér parfiimciiliik, doo-wop miizigi gibi illa ki takantil oldugu tuhaf mevzulara kaynverirdi. Biitiin eski sevgilileriyle, hasbelkader tamstigi herkesle, okulda- ki her profesérle dosttu (hepsini sahsen tanir, hepsine hediyeler gonderirdi). Universitedeki kuliip ve etkinliklerin goguna, belki hepsine katilmishga, bazilanm yonetmislizi oldugu halde ders- lerine -ve diger her seye- vakit ayirmayi ihmal etmez, iistiine iistliik, milleti havaya sokayim derken kendini utang verici du- rumlara diisiirmesi pek muhtemel kisi sifatiyla partileri en son terk edenler arasinda yer alirdi. Eger hig uyumasa biitiin bunlar anlasilabilirdi ama bu da dogru degildi. Kendini gimartircasma giinde sekiz ila on saat uyur, her yerde uykuya dalabilirdi - iig da- kikahk bir araba yolculugunda, yerleske disindaki bir lokantamin. kirli koltugunda, herhangi birinin kanepesinde, cani ne zaman isterse. Mae ilk elden biliyordu bunu, ¢iinkii sayisiz ve biiyiik dlciide anlamsiz kros kogu miisabakalan igin Minnesota, Wisconsin ve Towa’nin muhtelif yerlerine yaptiklan uzun yolculuklarda ona bir nevi soférliik yapmuisti. Mae, Carleton’da dgrenciyken atletizm bursu kazanmist; zorlanmadan hizh kogan, ondan iki yas biiyiik olan ama kendisinin ya da takimin basari veya basarisizhgini 21 pek umursamayan Annie’yle de béylelikle tanigmist. Annie bazi yanislarda kendini iyice kaptmp rakiplere satasir, giydikleri for- malari veya SAT puanlarim agajlardi, baz yanslardaysa sonug umurunda bile olmaz, yalmzca isin yolculuk kismina katilmak- tan hosnut goziikiirdii. iste bu uzun yolculuklarda -araba onun olsa da Mae’in kullanmasim tercih eden- Annie giplak ayaklarini ya cama dayar ya da pencereden disari sarkitir, gectikleri yerlere dair atip tutar, saglarim: birérnek kestirerek neredeyse asker ti- ragi yaptrmis evli bir gift olan koglarinmn yatak odas1 faaliyetleri hakkinda saatlerce tahmin yiiriitiirdii. Mae, Annie’nin her de- digine giilerdi; onun aksine, aldigi bursu hak edebilmek igin ya kazanmak ya da en azindan iyi bir dereceyle dénmek zorunda ol- dugu yarislar kafasina takmazdi bu sayede. Her defasinda yariga dakikalar kala yarig yerine varirlardi ve Annie nereye kosmaya geldigini ya da bu yansta gergekten kosmak isteyip istemedigini goktan unutmus olurdu. Peki nasil, nasil olmustu da cebinde hala cocukluk battaniye- sinin bir pargasini tagryan bu lakayt ve giiliing insan Cember’de bu kadar hizh yiikselerek simdiki konumuna gelmisti? Annie simdi Cember’deki en énemli kirk akhn, sirketin en gizli plan ve verilerine vakif 40'lar Takimi'nin pargasiydi. Parmagim bile oy- natmasina gerek kalmadan nasil ige aldirmist: Mae’i? Nasil ol- mustu da, Mae’in, nihayet biitiin gururunu ayaklar altina alarak ondan bir iyilik istemesinden yalnizca birkag hafta sonra bu po- zisyonu ayarlayabilmigti? Annie’nin hayatina yon veren bir yaz- ginin, gizemli bir alin yazisimmn kamtydi bu. Disanya karg giiclit bir ihtiras belirtisi géstermiyordu, ama Mae, Annie’ye, ne olursa olsun mutlaka buraya, bu pozisyona ulasma mecburiyetini daya- tan bir sey oldugundan emindi. Sibirya tundralarmda biiyiiseydi ya da gézleri kér dogup cobanlar tarafindan yetistirilseydi bile bugiin yine burada olurdu Annie. Ona, “Tesekisiir ederim Annie,” dedigini igitti. 22 Birkac konferans salonunun ve bekleme odasimin Gniinden gecmis, sirketin yeni sanat galerisinde geziniyorlardi gimdi. Ga- leride Basquiat’in batmak iizere olan bir Miami miizesinden daha yeni satin alinmis yarim diizine tablosu asilydi. “Her neyse,” dedi Annie. “Sansina Miisteri Deneyimi diistii- ii icin iizgiiniim. Kulaga boktan geldigini biliyorum ama sunu bilesin ki sirketin iist diizey yéneticilerinin yarns: baglangicta ora- da caligmistir. inamir misin?” “{nammm.” “{nan, ciinkii dogru.” Galeriden giktilar ve ikinci kattaki kafeteryaya girdiler - “Sir- ca Lokanta... ne feci bir isim oldugunun farkindayim,” dedi An- nie. 7 Kafeterya, insanlarin dokuz farkh seviyede oturup yemek yi- yebilecekleri sekilde tasarlanmisti, tiim katlar ve duvarlar cam- dandi. ilk bakasta yiiz kisi havada yemek yiyormus gibi gériinii- yordu. Bisikletlerden teleskoplara, hatta yelken kanatlara kadar her seyin personele iicretsiz olarak verildigi Odiing Odasi’ndan gecip sirket kuruculanndan birinin projesi olan akvaryuma vardilar. Suda air agir hareket eden hortlagimsi denizanalarinin gorii- niirde higbir diizen ya da mantik izlemeksizin yiikselip algaldik- Jan, kendi boylarinda bir camekénin 6niinde durdular. “Seni yakindan izliyor olacagim,” dedi Annie, “ve basardi- an her isin herkesce bilinmesini saglayacagim ki bu pozisyonda uzun siireligine kalman gerekmesin. Burada gogu kisi oldukca Iuzh bir gekilde yiikselir ve biliyorsun, neredeyse yalmizca kendi igimizden insanlar istihdam edilir. Yani isini iyi yap, bagim dniin- den kaldirma, yeter, Miisteri Deneyimi’nden ne kadar gabuk kur- tulup daha kayak bir yere gectigine kendin de inanamayacaksin.” 23 Mae, Annie’nin akvaryum isiginda parildayan gézlerinin ici- ne bakt. “Merak etme. Burada her pozisyonda seve seve ¢alisi- mm.” “Tirmanmak istedigin bir merdivenin en alt basamaginda ol- mak, tirmanmak istemedigin bir merdivenin ortalarinda olmak- tan yegdir, Gyle degil mi? Kigmin kenar bir yerde, boktan bir merdivende olmaktansa?” Mae giildii. Boyle tath bir surattan béyle pis laflar duymanin saskinhgiyla giilmekteydi. “Hep bu kadar kiifiirlii mii konugur- dun sen? Hic dyle haturlamyorum.” “Yorgunken béyle konugurum, yani hemen her zaman.” “Eskiden diinya tathsi bir kazdin.” “Tih. Cok 6ziir dilerim! Git allasen Mae! Tamam. Gel bir sey- ler daha gérelim. Hadi képek evine!” “Bugiin hig caligmayacak muyiz?” diye sordu Mae. “Caligmak mi? Calisiyoruz ya iste. ilk giin mesul oldugun sey budur: isyerini, insanlan tanmak, ortama alismak. Evinin par- kelerini yeniletecegin zaman ne yapman gerektigini bilirsin...” “Bilmem, ne yapman gerekir?” “Onlan Gnce ortalkta on giin bekletirsin, ortama aligsmlar diye. Déseme islemine daha sonra gecersin.” “Bu analojide tahta ben mi oluyorum?” “Evet, sen oluyorsun.” “Sonra da désenecegim, dyle mi?” “Evet, sonra seni déseyecegiz. On bin minik givi gakilacak iizerine. Hoguna gidecek.” Annie’nin Gnerisi iizerine kurulan képek evini ziyaret ettiler. Annie’nin képegi Dr. Kinsmann gegenlerde dlmiistii ama élme- den Gnce birkag yil burada, sahibinden hig ayn kalmadan mutlu mesut yagamistt. Sirket calisanlarimn képekleri, insanlarla ve diger képeklerle bir arada olmalan, bakilmalan, yalmz kalma- malar igin buraya getirilebilecekken evde birakilmalanna ne lii- 24 zum vardi? Annie’nin bu makul énerisi cabucak kabul gérmiistii, gimdi de son derece isabetli oldugu diisiiniiliiyordu. Sonra gece rdiiler, burasi esrik dans denen bir sey igin kullam- hyordu, miithis bir egzersizdi Annie’nin dedigine gore. Ardindan disaridaki biiyiik amfiteatr ve igerideki kiigiik tiyatroyu gezdi- ler - “Burada on kadar dogaclama komedi grubu var.” Her yeri gezmeyi bitirdiklerinde birinci kattaki biiyiik kafeteryada dgle yemegi yeniyordu. Kafeteryanin késesinde de, kiiciik bir sahnede gitar calan bir adam vardi ve Mae’in annesiyle babasinin dinledi- $i yash bash bir ozan-sarkiciya cok benziyordu. “Bu... sey degil mi?” “Ta kendisi,” dedi Annie, adimlarm yavaslatmadan. “Her giin biri gelir buraya. Miizisyenler, komedyenler, yazarlar. Bu proje Bailey’nin hayaliydi: sanatcilan sahne almak iizere buraya getirmek istedi, dzellikle de disarida hayat onlar igin bu kadar zorken.” “Zaman zaman geldiklerini biliyordum, ama sen diyorsun ki her giin geliyorlar, dyle mi?” “Ancak bir yil sonrasina giin verebiliyoruz. Talepleri geri ge- virmek zorunda kaliyoruz.” Ozan-sarkici tutkuyla sarki séylemekteydi. Yana egik bagi, gozlerinin éniine diigen saclanyla telleri cogku iginde tingirda- tryordu ama kafeteryadakilerin biiyiik cogunlugu onunla hemen hic ilgilenmiyordu. “Bunun icin gereken biitceyi tasavvur edemiyorum,” dedi Mae. “Ne? Yok canim, onlara para Gdemiyoruz ki. Hey, dur bir da- kika, bu adamla tamigman lazim.” Annie, Vipul adinda bir adam: durdurdu. Bu adam, Annie’nin dediklerine balahrsa, yirminci yiizyih asamamis tiim mecralann en geride kalmisi olan televizyonu yakinda bastan yaratacakt. 25 “Ne yirmincisi, on dokuzuncu,” dedi adam, hafif bir Hint ak- samyla. ingilizcesi diizgiin ve galmliyd. “Miisterilerin istedikle- rini asla alamadigi son mecra. Yapanla seyreden arasindaki feo- dal diizenlemelerin son kalintisi. Ama artik kéle olmak yok!” dedi ve izin isteyip uzaklast. “Bu herif agmis,” dedi Annie kafeteryanmn icinde ilerledikleri sirada. Beg-alt: masada daha durup biiyiileyici insanlarla tanis- tilar, her biri Annie’nin diinyayt yerinden oynatacagia, hayati degistirecegine veya herkesin elli yl ilerisinde olduguna hiik- mettigi bir seyin iizerinde caligmaktaydi. Yiiriitiilmekte olan ¢a- ligmalann kapsam1 iirkiitiiciiydii. Mariana Gukurv’nun gizemine son verecek bir denizalti kesif araci tizerinde galismakta olan iki kadinla tanigtilar. “Manhattan gibi haritasim gikaracaklar,” dedi Annie ve iki kadin bu abartih yaklasima itiraz etmedi. Onlerin- deki masaya monte edilmis ekrana bakmakta olan iig gencin ya- ninda durdular; ekranda, geligmekte olan diinyanin her yerinde kolayca benimsenebilecek yeni bir tiir diigiik maliyetli konutun iigboyutlu gizimleri vardi. Annie, Mae’in elini kapip onu cikisa dogru cekeledi. “Simdi de Okra Kiitiiphane’yi gorecegiz. Duymus muydun adim?” Mae duymamuisti ama duymadim demek istemedi. Annie hinarr bir bakis att. “Ashnda oray1 sana géstermemem Jazim ama bos ver, gidelim hadi.” Pleksiglas ve neondan yapilmis bir asansGre binip atriyumun iginde yiikseldiler. Bes kati birer birer gikarlarken katlardaki ofislerin igini rahathkla gérebiliyorlardi. “Béyle seyler biitceye nasil yansir, merak ediyorum,” dedi Mae. “Evet, ben de merak ediyorum. Fakat sanirim senin de bil- digin gibi, burada konu yalmzca para degil. Sirketin burada- ki insanlann tutkulanm kériiklemeye yetecek kadar geliri var. Siirdiirilebilir konut projesi tistiinde calisan su adamlar mesela, programeiydilar ama birkag) mimarhk okumus. Kallup bir teklif 26 sundular ve bu teklif Akilh Adamlar’ canevinden vurdu. Ozellik- le de Bailey’yi. Yetenekli genc beyinlerin ugraslari icin firsatlar yaratmaya bayihr. Kiitiiphanesi de akla ziyandhr. iste geldik.” Asansorden inip uzun bir koridorda yiiriimeye koyuldular; bu seferkine koyu kiraz ve ceviz renkleri hakimdi, tavandan keh- ribar rengi, yamusak bir 11k sagan kiigiik avizeler sarkayordu. “Eski ekol,” dedi Mae. “Bailey hakkinda bir seyler duymussundur herhalde. Antika geylere bayilir. Maun, pirinc, vitray. Estetik anlayigi boyle. Diger binalarda borusu étmez ama burada kendi tarzim konusturur. Gel, gérmen lazim sunu.” Annie biiyiik bir tablonun dniinde durdu, Ug Akilh Adam’in bir portresiydi bu. “Berbat, degil mi?” dedi. Tablo, liseli bir ressamin cizebilecegi tiirden, girkin bir seydi. Sirketin kuruculan olan iig adam bir piramit olusturacak sekilde resme yerlestirilmisti; iigii de en bildik giysilerini giymis, kisilik- lerini ortaya koyan karikatiirize ifadeler takinmisti. Cember’in harika cocuk vizyoneri Ty Gospodinov, géziinde kisiliksiz bir gozliik, tizerinde kapiigonlu koca bir svets6rt, sol yanina bakarak gilliimsiiyordu; uzak bir frekansa baglanmus, belli bir Ann tadin gikarir gibiydi. Asperger Sendromu’ndan hafifge mustarip oldu- £u séylenirdi, resimde de sanki inatla bu 6zelligi vurgulanmisti. Ty, siyah ve daginik saclan, kirisiksiz yiiziiyle yirmi beginden bii- yiik géstermiyordu. “Her seyden elini etegini cekmis gibi bir hali var, degil mi?” dedi Annie. “Ama ne gezer! Ty ayni zamanda keskin zek4h, usta bir yonetici olmasaydi simdi hicbirimiz burada olmazdik. Dina- migi agiklamam lazim. Nasilsa girkette hizla yiikseleceksin, anla- tayim gitsin.” Tyler Alexander Gospodinov adiyla diinyaya gelen Ty, Akalli Adamlar’mn ilkiydi ve Annie’nin dedigine gére herkes ona yalmz- ca Ty diye hitap ederdi. 27 “Onu biliyorum,” dedi Mae. “Lafimi kesme de dinle. Devlet baskanlarina yaptigim konus- mani aynisim yaplyorum sana.” “Tamam.” Annie devam etti. “Ty en iyi ihtimalle sosyal anlamda uyumsuz, en kétii ihti- malleyse fecaat oldugunun farkindaydi. Sirketin halka arzindan yalnizca alti ay énce gok akillica, ¢ok faydah bir karar verdi: Diger iki Alulh Adam’, yani Eamon Bailey ile Tom Stenton’1 ise aldi. Bu hamle yatirimeilarin korkularin: dindirdi ve nihayetinde sirketin degerini iige katladi. Halka arzdan iig milyar dolar geldi, esi ben- zeri gériilmemis ama beklenen bir gelismeydi bu, béylece biitiin maddi kaygilan arkasinda birakan Ty, hazar Stenton ile Bailey de kadrodayken, karabatak gibi bir gériiniip bir kaybolduktan son- ra diledigince kayiplara karigma 6zgiirliigiine sahip oldu. Gerek sirkette, gerek medyada her gegen ay daha az gériinmeye bagladi. Zamania iyice kabuguna cekildi ve etrafim saran aura’yi, bilerek ya da bilmeyerek daha da biiyiittii. Cember’i takip edenler, ‘Ty nerelerde, acaba simdi neyin pesinde,’ diye meraka diistii. Plan- Jar kamuya ifga edilene dek gizli tutuldugundan, Cember tarafin- dan birbiri ardina sunulan yeniliklerden hangilerinin Ty’in kendi fikri, hangilerinin sayilan hizla artan yatrnmcilamn -artik sirket biinyesine girmis olan, diinyanin en iyi yatmmcilannin- marifeti oldugu giderek belirsizlesti.” “Cogu gézlemci onun hla isin iginde oldugunu varsaylyordu, bazilanysa onun parmak izlerinin, yani kiiresel, sik, her tiirli ko- gula gére ayarlanabilecek géziimler bulma becerisinin Cember’in belli bash yeniliklerinin her birine damga vurdugu konusunda 1s- rareiydi. Ty, Cember'i iiniversitede bir yl okuduktan sonra kur- mustu, ahim sahim bir ticari zekasi ya da somut hedefleri yok- ken. Hakkinda yazilan ilk makalelerden birinde, ‘Ona Niagara derdik,’ diyordu oda arkadagi. ‘Ciinkii fikirler adeta sékiin ederdi 28 akhna, binlercesi selale gibi dékiiliirdii, her 4n, siirekli, ezici bir kuwetle.” Baslangig sistemini, Tiimlesik isletim Sistemi’ni yani, Ty ta- sarlamisti. Bu sistem énceden internette ayn ve daginik halde duran her geyi -kullanicilarin sosyal medya profillerini, 6deme sistemlerini, muhtelif sifreleri, e-posta hesaplarim, kullanici ad- larimi, tercih ve ilgi alanlarimi ortaya koyan her gesit araci- bir araya getiriyordu. Eskiden, her web sitesi igin, her gevrimigi alis- veriste yeni bir islem, yeni bir sistem gerekirdi, bu da insanin her ig igin farkh bir arabaya binmesine benzerdi. “Seksen yedi farkh arabaya sahip olmaniz gerekmemeli,” demisti Ty, tasarladigi sis- temin web’i ve diinyayi ele gecgirmesinden sonra. ‘Ty, her seyi, kullamcilarin tiim gereksinim ve araglanm tek bir potaya koyarak GergekSen’i gelistirmisti: kisi bagina tek bir hesap, tek bir kimlik, tek bir sifre, tek bir ddeme sistemi. Birden fazla sifre, birden fazla kimlik yoktu artik. Aygitlariniz sizin kim oldugunuzu anlyordu; sahip oldugunuz tek kimlik -GergekSen, sabit ve maskelenemez kimliginiz- 6deme yapan, iiye olan, kar- gihk veren, gériintiileyen ve gozden gegiren, géren ve gériilen kigiydi. Gergek adimizi kullanmak zorundaydinuz, o da kredi kart- lariniza, bankaniza bagliydi, dolayistyla ddeme yapmak artik gok basitti. Cevrimigi yagantimiz boyunca tek bir butonunuz olacaktt. Cember’in araclarindan herhangi birini -ki diinyadaki en iyi araglardi bunlar, en yaygin, her an her yerde mevcut olan, bedava araclar- kullanmak igin, kendiniz olarak, hakiki kendiniz olarak, GergekSen’inizle girig yapmamz gerekiyordu. Sahte hesaplann, kimlik hirsizhginin, birden fazla kullanici adinin, komplike sif- relerle édeme sistemlerinin devri kapanmisti. Bir sey gormek, bir sey kullanmak, bir sey hakkanda yorum yapmak ya da bir sey satin almak istediginizde tek buton, tek hesap yeterliydi; hepsi birbirine baghydi, her seyin izi siiriilebiliyordu ve basitti; cep te- lefonu, diziistii bilgisayar, tablet ya da retinal ekran olsun, fark ctmiyordu. Tek bir hesabiniz oldugunda o hesap sizi web’in her 29 kégesine, her portala, her parali siteye, yapmak istediginiz her seye gotiirtiyordu. GergekSen interneti degistirdi, hem de bastan sona, bir yilhk bir zaman zarfi iginde. Bazi web siteleri baslangicta dirense de, Ozgiirliik savunuculan internette anonim olma hakkinin engel- lendigine dair feryatlar koparsa da, GercekSen dalgasi giderek yayildi ve itiraz namina ne varsa ezdi gecti. Yayilma ticari site- lerle bagladi. Bir internet sitesi, porno icerikli olmadig siirece, kapidan kimin girdigini bilme olanagi varken neden anonim kul- lamici isteyecekti ki? Bir gece icinde tiim forumlar uslandi, tim gonderi sahipleri yazdiklamndan sorumlu hale geldi. O zamana kadar interneti enikonu ele gecirmis olan troller geri cekilip ka- ranhga gomiildii. Tiiketici egilimlerinin izini siirmek isteyen ya da buna ihtiyaci olanlar aradigi cenneti bulmus gibiydi: Gergek insanlann gergek satin alma aligkanliklari simdi en iyi sekilde saptanip dlciilebilir durumdaydi ve bu kisiler artik sasmaz bir dogrulukla pazarlama hedefi haline getirilebilirdi. Sonuclar gogu GergekSen kullanici~ sini, tek istedigi kolaylik, etkinlik, temiz ve sorunsuz bir deneyim olan cogu internet kullanicism: fena halde heyecanlandirmisti. Onlarca kimligi ve sifreyi ezberlemek zorunda kalmayacaklardy artik, anonim kalabaliklarm ¢ilgmhgami, hiddetini sineye cekmek zorunda kalmayacaklardi, beklentilerini nadiren dogru tahmin eden “ya tutarsa” pazarlamaciligiyla yetinmek zorunda kalmaya- caklardi. Onlara ulagan mesajlar odakh, dogru mesajlard: simdi ve cogu zaman ho§larina bile gidiyordu. Ty’m biitiin bunlan kazara kesfettigi ssylenebilirdi. Kimlik- lerini hatirlamaktan, gifrelerini, kredi kart: bilgilerini girmek- ten bikip usaninca isi basitlestirecek bir kod tasarlamisti. Ger- gekSen* adim olustururken kendi isminin bag harflerini bilerek mi kullannusti? BaZlanty: sonradan fark ettigini sdyliiyordu. + Orijinal metinde: TruYou. (¢.N.) 30 GercekSen’in ticari agilimlam konusunda herhangi bir fikri var muydi? Olmadigim iddia ediyordu; cogu kisi onun dogru séyledi- ini varsayarak bu fikri paraya cevirme isinin gereken deneyim ve ticari zek4ya sahip diger iki Akilh Adam’in basinm altindan qktigina inandi. GercekSen’i paraya cevirenler, Ty’m tiim ye- nilikei fikirlerinden para kazanmanin yollarm bulaniar bu iki adamdi; girketi biiyiiterek Facebook’u, Twitter’1, Google’ ve ni- hayet Alacrity’yi, Zoopa’yi, Jefe’yi, Quan’: biinyesine katacak bir giice déniistiirenler de onlar olmustu. “Tom burada kotii gériiniiyor,” dedi Annie. “Aslinda o kadar da cakal lahkh degildir. Ama duyduguma gére bu resme bayilir- mis.” Ty’msolaltinda Tom Stenton duruyordu, diinya gezgini CEO, siizme kapitalist, kendi tabiriyle Bas Kapitalist, yani Capitalist Prime — Transformers’: cok severdi. Italyan kesimli bir takin elbise giymig, Kirmizi Bashkh Kiz’1n biiyiikannesini yiyen kurt gibi sintiyordu. Saclan siyahti ve sakaklarina aklar diigmiistii; ifadesiz, kendini ele vermeyen gézleri vardi. Daha ziyade seksen- lerin Wall Street bankacilan gibi biriydi; zenginlikten gocunmaz, bekrhgindan, saldirganhigindan ve sagabilecegi tehlikelerden utanmazdi. Ellilerinin baslarinda, génliince para harcayan bir diinya deviydi 0; gériiniise balulirsa seneler gectikce giiciine gii¢ katuyor, birikimini ve niifuzunu korkusuzca kullaniyordu. Devlet baskanlarindan zerre kadar cekinmezdi. Ne Avrupa Birligi’nin actigi davalar ne de Cin devletince giidtimlii bilgisayar korsan- lannin tehditleri géziinii korkuturdu. Onun igin higbir sey kaygi verici, higbir sey elde edilemez degildi, altndan kalkamayacagi higbir sey yoktu. Bir NASCAR takiminin sahibiydi, bir ya da iki yarig yati vardi, kendi ugagini kendisi kullanirdi. Stenton afili bir CEO’ydu, Cemberdeki anakronizm. Cember’in iitopyaci, gen¢ mensuplanmin birgogunda celisik duygular uyandinrdi. Onun béyle pervasizca sergiledigi tiiketim hirsi, diger iki Alalli Adam’in hayatlannda bariz bicimde eksikti. Ty yerleskeye 31 birkag kilometre dtede, iki odah, kak dékiik bir daire tutmus- tu kendine, gergi onu sirkete girip qkarken géren yoktu, yer- leskede yagadigi tahmin ediliyordu sadece. Eamon Bailey’nin oturdugu yeri ise herkes bilirdi: Yerleskeye on dakika mesafede, islek bir cadde iizerindeki gayet g6z niinde, son derece miiteva- aa, tig odah bir ev. Oysa Stenton’in her yerde evleri vardi - New York’ta, Dubai’de, Jackson Hole’da. San Francisco’da Milenyum Kulesi’nin tepesinde bir kat, Martinik yakanlarinda da bir ada. Tabloda onun yaninda dikilmekte olan Eamon Bailey’nin, degerleri kendininkilerle en azindan gériiniirde taban tabana zit olan bu adamlann varhgiyla son derece banigik, hatta onlarla bir arada olduguna sevinir gibi bir hali vardi. Ty’in sag altinda yer alan portresi onu gercekte oldugu gibi gésteriyordu - lar sach, elma yanakh, gézlerinin igi giilen, mutlu ve samimi haliyle. O, sirketin halka déniik yiiziiydii, herkesin Cember'le bagdastirdigi kisilik. Giiliimsedigi zaman, ki hemen her zaman giiliimserdi, du- daklan, gézleri, hatta omuzlan bile giiliimsermis gibi gériiniirdii. Alayciydi. Komikti. Hem coskulu hem de dlciilii bir konusma tar- za vardi; an gelir dinleyicilerine harikulade ézgiin bir iislupla hi- tap eder, an gelir hig lafini sakimmadan konusurdu. Omaha’hydi; fazlasiyla siradan, alt: kisilik bir aileden geliyordu ve gecmisinde kayda deger higbir sey olmamus gibiydi. Notre Dame’dan mezun olmus, sonra da Saint Mary’s mezunu kiz arkadasiyla evlenmisti; simdi dért cocukKlan vardi, tig kizdan sonra bir de ogullari olmus- tu, gerci oglan dogustan beyin felgliydi. “Oglumuz zihinsel engel- li,” demisti Bailey, onun dogumunu sirkete ve diinyaya duyurur- ken. “Bu nedenle onu daha cok sevecegiz.” Ug Akilh Adam arasinda, yerleskede dolagirken ya da Cember’i temsilen talk sovlarda konusurken rastlanmasi en muh- temel olan: Bailey’ydi. Yetenek gésterilerine crap Dixieland usu- li trombon calar, talk sovlarda Federal iletigim Komisyonu’nun kim bilir hangi sorusturmas: hakkinda -lakaytga- atip tutarken ya da cok faydah bir yeniligi veya oyunun kurallanni degistirecek 32 bir teknolojiyi tamtrken kikir kikir giilerdi. Kendisine Eamon Amca denmesini tercih eder, yerleskede uzun adimlarla yiirtir- ken sevilen bir amca gibi cana yakin, samimi tavirlar talamrdi. Stenton bir keresinde onu “Pebble Beach’te yiiriiyiig yapan Bill Murray adeta” diye tarif etmisti. “Herkesce seviliyor, kargihginda samirim o da herkesi cok seviyor.” Ugii, hem hayatta hem de bu portrede uyumsuz cigeklerden derlenmis tuhaf bir buket olustu- ruyordu ama ortakhklarimin basarih olduguna giiphe yoktu. Bu iig bash yénetim modelinin ise yaradigim herkes kabul ediyordu; Fortune’un en iyi 500 sirket siralamasina girenler arasinda bu dinamigi taklit ederek farkh farkh sonuglar alanlar olmustu. “fyi ama,” diye sordu Mae, “yaptiZ) isi bilen birinin elinden gikacak gergek bir portrenin bedelini édeyemezler miydi?” Tablo Mae’in géziine giderek daha da tuhaf gériinmeye bas- lamigh, Ressam her Akilh Adam’ bir digerinin omzuna elini ko- yabilecek gekilde konumlandirmist. Bunun higbir manasi olma- digi gibi, kollarin kivrilma ve uzanma gekilleri de orantisizdi. “Bailey tablonun giiliing oldugunu diisiiniiyor,” dedi Annie. “Ashinda ana salonun girisine asilmasini istedi ama Stenton veto etti. Bailey’nin koleksiyoncu oldugunu duymugsundur, degil mi? Inanilmaz zevklidir. Diyecegim o ki, iigii arasinda en matragi bu Omaha’h sade vatandagmisg gibi gériinse de, ayn! zamanda sanat- tan anlayan biridir ve gecmisi -gecmisin kétii sanatim dahi- mu- hafaza etmeye kafayi takmusr. Sen hele bir de kiitiiphaneyi gér.” Ortagagdan kalma: gibi inen, biiyik olasihkla da dyle olan, gegmiste barbarlarin g6z1 korkutmaya yaramis olmasi muhtemel, devasa bir kapnin dniine geldiler. Gogii yérten seklinde, kocaman bir cift tokmak vardi. Mae ilk akla ge- lecek yorumu secti. “Tokmak da tokmakmis ha.” Annie’nin pOfleyerek elini duvardaki mavi tablanin iizerin- den gecirmesiyle birlikte kapi aqldh. 33 Annie ona déndii. “Vay canina, degil mi?” Uc kath bir kiitiiphaneydi burasi, agk bir avlunun etrafina farkh diizeylerde iig kat inga edilmisti. Her sey tahta, bakir ve gii- miistendi: yumusak renk tonlanndan olusan bir senfoni. On bin kitap rahathkla vardi: piml pil cilal raflara muntazaman yer- lestirilmis, gogu deri ciltli kitaplar. Aralannda taninmis simala- nn, Yunan ve Romahlann, Jefferson’in, Jeanne d’Arc’in, Martin Luther King’in keskin bakish biistleri duruyordu. Tavandan bir Spruce Goose -yoksa Enola Gay miydi?- maketi sarkmaktaydi. Bir diizine kadar antika kiire vardi sonra, iclerinde kayip millet- lerin bazilarim. isitan sakin ve yumusak isiklar yaniyordu. “Bunlarin biyiik béliimiinii ask artirmaya gikmak ya da kay- bolup gitmek iizereyken satin almigs Bailey. Bu ise bas koymus senin anlayacagin. Sifir: tiiketmis aileleri, ellerindeki hazineleri yok pahasina satmak zorunda kalanlan bulup biitiin bu gérdiik- lerini piyasa deZerinden satin alir ve onlarin asil sahipleri olan bu insanlara diledikleri zaman kiitiiphaneye gelip mallarim gérme hakk tam. Burada en gok onlara rastlarsin, kitaplarmi okuma- ya, esyalarma dokunmaya gelen saclarina aklar diismiis tiplere. Ah, asil gunu g6rmen lazim. Akhn basindan gidecek.” Annie, tiim basamaklan girift mozaiklerle -Mae’in Bizans dé- nemine ait bir geyin reprodiiksiyonlan olduguna hiikmetti#i mo- zaiklerle- kaph iig kat merdiveni Mae’in 6nii sira @kh. Yukanya uzanan piring tirabzanda ne bir parmak izi ne de leke bulunmasi Mae’in géziinden kacmadi. Yesil masa lambalanni, bakir ve al- tin rengi igiltlar sagan, pahh camdan pencerelere dogrultulmug teleskoplan gordi. “Yukariya bak,” dedi Annie ona, dedigini ya- pinca Mae tavamin vitraydan oldugunu fark etti, halkalar halinde dizilmig sayisiz melegin atesli bir yorumu vardi vitrayda. “Ro- ma’daki bir kiliseden.” Kiitiiphanenin en iist katina vardiklarinda Annie, Mae'i yu- varlak sirth kitaplarla dolu dar koridorlardan gecirdi. Kitaplar- dan bazlan onunla aym boydaydi - Kutsal Kitaplar, atlaslar, sa- 34

You might also like