You are on page 1of 615

THE FOUNTAINHEAD

HAYATIN KAYNAI

AYN RAND

EVR: BELKIS ORAKI DBUDAK


Plato Film Yaynlar

Hayatn Kayna / Ayn Rand


zgn Ad: The Fountainhead

eviren: Belks orak Dibudak


Editr: erif Yldz
Kapak llstrasyonu: Sinan etin
Yayna Hazrlayan: Sinem Aka
Bask: efik Matbaas
3.Bask: stanbul, Mart 2003
ISBN: 975-96772-1-0
ePlato Film Production Co. Limited irketi
Curtis Brown Ltd. 1947
Bu kitabn telif haklan Kesim Telif Haklan Ajans araclyla alnmtr.
Ayn Rand, 20. yzyln felsefi edebiyatnn best sellerlar olan The Fountainhead ve Atlas
Shrugged romanlarnn yazardr. lk roman We the Living 1936da yaymland. 1943de The
Fountainhead'in yaymlanmasyla Amerikan edebiyatnn ve dnce hayatnn en nemli
isimlerinden biri oldu. Kurduu Objektivist felsefenin temellerini oluturan dncelerini
kuramsal kitapta toplad: For the New Intellectual, The Virtue of Selfishness ve Capitalism:
The Unknown ideal. Yazarn bu kitaplar ve dier yaptlar da yaynevimiz tarafndan yayna
hazrlanmaktadr.
nsz

Dnya bizi kurtarma ve bize iyilik yapma akyla dolu insanlar tarafndan hep kana buland.
Tarihteki btn savalar ii iyilikle dolup taan, kendini bir dava uruna feda ettiini dnen
kurtarclar kard.
Hitler Almanlar, Stalin iileri, Mao kylleri kurtarmak iin dnyay kana bulad.
Milyonlarca insan kurtarclarn efkat dolu ellerinde can verdi. Hep Biz dediler, hi Ben deyip
kendilerini dnmediler.
Ama bilim, zenginlik, hayat kolaylatran, hayat yaanr klan her trl bulu kendi karlar
iin alan, iini iyi yapan Ben-cilerin eseriydi. Onlar hibir zaman bizci olmadlar. Sadece
ilerini iyi yapmaya altlar ve bizlere ramen baardlar.
Promete atei hediye ettii insanlar tarafndan yakld. Edison ampul bulurken, kars tarafndan
toplum ve ailesi ile ilgilenmeyen bir anti-sosyal olarak suland. Galileo dnya dnyor dedii iin
bizciler tarafndan ikencelere urad. Bireysel akl, kalabalklarn onaylamad bu byk g her
ada saldrya urad. Kalabalklar, yaratc bireye saldrrken ellerindeki silah hep iyilik,
fedakarlk, hayrseverlik kurunlaryla doldurdular. Ve hep yaratlan deerleri lemek, blmek,
paylamak istediler. Mesela televizyonu seyrettiler fakat televizyonu bulan adamn adn hi
renmediler. Otomobile bindiler ama Fordun servetinden ikayet ettiler. nterneti kullandlar ama
Bili Gatesi ok para kazanmakla suladlar. Tkettiimiz her trl zenginlii parann bir oyunu
olarak ele almay tercih ettiler. Sistem, kapitalizm, tketim toplumu gibi adlar takp eletirdiler.
Trkiyede eer The Fountainhead iyi okunmu olsayd; hibir ideoloji akln nne gemez,
Trkiye inan dolu militanlarn cenneti olmak yerine meslek sahibi insanlarn lkesi olurdu. Bir ii
iyi yapmak, iine sayg duymak, o ii baarmak bu kadar ok aalanmaz, insanlar yaptklar iten,
retmekten ve para kazanmaktan utanmazd.
Elinizdeki bu kitap dnyann fedakarlk tccarlar tarafndan yok edilmemesi iin bir AKIL
KALKANIDIR. Benin bir savunusu ve kalabalklara kar duran yaratclara verilmi bir dldr.
Akln ve mantn yolunu izlemek isteyen herkese bu rehberi takdim etmekten onur duyuyorum.
Sinan etin Kasm 2002, stanbul
Frank OConnera
Mimarlk adl o byk meslee; o meslekte insan dehasnn en yce ifadesi saylabilecek
birtakm eserler vermi olmalarna ramen ounlukla tannmam durumda kalan, insanlarn
ou tarafndan kefedilemeyen meslek byklerine, derin minnetimi ifade etmek isterim. Bu kitab
yazarken bana baz teknik konularda yardmlarn cmerte sunmu olan mimarlara da teekkr
ederim.
Bu hikyedeki hibir insan ve hibir olay, gerek bir insana ya da olaya atf amacyla
yazlmamtr. Kitapta ad geen gazete ke yazlarna ait stun balklar; be yl nce, benim
tarafmdan bu romann tasla hazrlanrken uydurularak kullanlmtr. Herhangi bir gazetedeki,
herhangi bir ke yazsnn balndan alnm deillerdir.
Ayn Rand 1943
Blm I - PETER KEATING
1

Howard Roark gld.


Kayann ucunda, rlplak ayaktayd. Gl o kayann ok aasnda kalyordu. Yar yolda
donakalm bir granit patlamas, ge doru kaarken, o durgun suyun biraz yukarsnda ylece,
hareketsiz, aklmt. Sanki aadaki sular ta gibi duruyordu da, talar hareket halinde fkryordu.
Kayalarn u andaki hareketsizlii, atma srasnda vuruun vurula karlamas yznden;
akntlarn hareketten daha dinamik bir duraklamayla ylece kald o ksack andaki gibiydi.
Parldyordu talar. Gne klar, slak yzeylerinde oynayordu.
Aadaki gl, kayalarn orta yerine rastlayan ince elik bir levhayd yalnzca.. Kayalar daha
aaya doru da, hi deimeden devam ediyordu. Gkte balyor, gkte bitiyordu onlar: Dnya da
bolukta asl gibi grnyordu. Olmayan bir eyin zerinde yzen bir ada ... kayann ucunda duran
adamn ayaklarna bir apayla tutturulmu.
Vcudu gkyzne kar geriye doru bkld. Uzun ve dz izgilerden, alardan oluan bir
vcuttu. Her kvrm trl dzlemlere yaylyordu. Kazk gibi duruyordu orada. Kollar yanlarnda,
avular da dnk. Krek kemiklerinin kaslp birbirine yaklatn hissetti; boynunun kvrmn,
ellerindeki kann arln bile fark etti. Arkadan esen rzgr omurgasnda duydu. Rzgr salarn
gkyzne kar dalgalandrd. Ne sar, ne de kzld salar. Olgun bir portakaln kabuu
rengindeydi.
O sabah bana gelen eye ve imdi nnde uzanan eylere gld.
nndeki gnlerin zor gnler olacan biliyordu. Yzlemesi gereken sorular, hazrlamas gereken
bir eylem plan vard. Bunlar dnmesi gerektiini biliyordu. Ama hi dnmeyeceini de
biliyordu, nk her ey onun kafasnda daha imdiden ok netti. Plan zaten oktan hazrd. Ayrca,
can glmek istiyordu.
Durumu dnmeye alt, sonra unuttu. Granite bakyordu.

Gzleri evresindeki dnyann bilincine varnca, artk glmedi. Yz bir doa yasas gibiydi...
Sorgulanamayacak, deitirilemeyecek. dn koparlamayacak bir doa yasas. Elmack kemikleri
kk, avurtlar kkt. Ela gzleri souk ve dengeli bakyordu. Meydan okuyan bir az. Smsk
kapal. Bir celladn ya da ermi bir kiinin az.
Granite bakt. Kesilmek iin, diye dnd. Kesilip duvar yaplmak iin. Aaca bakt. Yarlp kiri
yaplmak iin. Tan zerindeki pas tabakasna bakt, yerin altndaki demir cevherini dnd.
Eritilmek, binalara karkas olarak yeniden domak iin.
Bu kayalar benim iin var burada, diye dnd. Matkab, dinamiti ve benim sesimi bekliyorlar.
Yarlmak, kesilmek, dvlmek, yeniden domak iin, benim ellerimin onlara yeniden biim vermesi
iin bekliyorlar.
Sonra ban iki yana sallad; nk o sabah hatrlam, daha pek ok ey yapmas gerektiini
dnmt. Kenara geldi, kollarn kaldrd, aadaki gkyzne doru dald.
Gln ortasndan dosdoru kar kyya yzd, giysilerini brakt kayaya uzand. evresine
hznl gzlerle baknd. Stanton'da oturduu yl boyunca tek geveme yntemi, buraya gelip
yzmek, dinlenmek, dnmek, yalnz kalmak ve yayor olmakt. Ne zaman bir saatlik bo zaman
olsa, buraya gelirdi. Ama bo zaman da pek seyrek kyordu ortaya. Yeni kavutuu zgrlk
zerine, ilk i olarak yine buraya gelmek istemiti, nk son gelii olduunu biliyordu. O sabah
Stanton Teknoloji Enstits'nn Mimarlk Fakltesi'nden kovulmutu.
Giyindi ... Eski blucin pantolon, sandaletler, dmelerinin ou kopmu ksa kollu bir gmlek.
Kayalar arasndaki dar patikadan geip yeil bir yamacn ortasndan inen toprak yolu buldu, oradan
aadaki ana yola doru ilerledi.
Hzl yryordu. Admlarnda hareketin uzman olanlara zg gevek bir tembellik vard. Uzun
yolu gne altnda yrd. lerde Stanton kenti, Massachusetts kysna yaylm, yatyordu. Varlnn
nedeni olan mcevheri tamak iin yaratlm bir montr gibi. O mcevher de kar tepenin zerinde
ykselen o byk enstityd.
Stanton'un giriinde bir p alan vard. imenlerin zerinde gri bir p tepesi olumutu. Duman
hafif hafif ttyordu. Teneke kutular gnete parldamaktayd. Yol oray geip ilk evlerin arasndan
kiliseye vard. Kilise bir Gotik antt. Kuleleriyle birlikte gvercin mavisine boyanmt. Salam
ahap kirileri vard ama bu kirilerin stnde bir yk yoktu. Renkli camlardan pencereleri, sahte
mcevherler gibiydi. imenlerin tesinde, ikenceyle, biimleri deitirilip bozulmu tahta ynlar
gze arpmaktayd. Bklp yuvarlak, uzun, yass biimlere sokulmulard. Balkonlarda boy
gsteriyor, knt yapan damlarn altnda eziliyorlard. Pencerelerde beyaz perdeler uumaktayd.
Bir evin yan kapsnda durmakta olan p tenekesi dolmu, tayordu. Bir kapnn basamanda
Pekinua bir kpek, yastnn zerine oturmu, azndan salyalar damlatyordu. Balkonun iki direi
arasnda, amar ipine aslm bebek bezleri dalgaland.
Howard Roark geerken insanlar dnp ona baktlar. Bazlar o getikten sonra bile, ilerinde
apansz uyanan bir gceniklik duygusuyla bakmay srdrdler. Buna bir neden bulamyorlard.
Roark'un pek ok kiide uyandrd igdsel tepkiydi bu. Ama o hi kimseyi grmyordu. Ona gre,
bombotu bu sokaklar. Buradan rlplak geiyor olsa, zerre kadar kayg duymazd.
Stanton'un can damarm geti ... ki yan dkkn vitrinleriyle dolu, yeil, enli bir erit. Vitrinlere
yeni duyuru levhalar konmutu: 72 MEZUNLARI, HOGELDNZ!, 22 MEZUNLARINA Y
ANSLAR!' 1922'de. yani bu yl mezun olacak renciler iin, o gn leden sonra tren yaplacakt.
Roark yan sokaa sapt. O sokan ucunda, upuzun bir evler dizisinin sonunda, yeil bir bahenin
ortasnda. Bayan Keating'in evi vard. Kendisi yldr o evde kiralad bir odada kalyordu.
Bayan Keating balkondayd. Parmakla asl kafesin iindeki iki kanaryaya yem veriyordu.
Roark'u grd anda, ufack tombul eli havada donuverdi. Dnp merakla bakt. Duruma uygun
den anlayl ifadeyi dudaklarna yerletirmeye urat, ama bu iin zor abalar gerektirdiini aa
vurmaktan teye gidemedi.
Roark kadn grmeden baheyi gemekteydi. Bayan Keating onu durdurdu.
"Bay Roark!"
"Evet?"
"Bay Roark, o kadar zldm ki ..." Kararszlk iinde duraklad, "...bu sabah olanlara."
"Neye?" diye sordu Roark.
"Enstitden atlmanza. Ne kadar zldm anlatamam. Duygularnz ta iimde hissettiimi
bilmenizi istedim."
Durmu, bakyordu Roark. Ama Bayan Keating onun kendisini grmediini biliyordu. Yo, tam da
yle deil, diye dnd. Her zaman dosdoru insanlarn yzne bakard Roark. O lanet olas gzleri
hibir eyi karmazd. Ne var ki, sanki hi yokmular gibi bir duygu verirdi karsndakilere. ylece
durur bakard. Cevap vermezdi.
Bayan Keating devam etti. "Ama dediim u; insan bu dnyada ac ekerse, att yanl admlar
yzndendir. Tabii artk mimarlk mesleinden vazgemeniz gerekecek, yle deil mi? Ama gen bir
erkek nasl olsa, memuriyette, satclkta, herhangi bir ite hayatn doru drst kazanabilir."
Roark yrmek zere dnd.
"Bay Roark!" diye seslendi kadn yine.
"Evet?"
"Dekan siz yokken telefonla arad."
Bu sefer bir duygusal tepki bekliyordu bu adamdan. Duygusal tepki demek, onu km, yklm
grmek demekti. Bu adamn nesi vard da, iinden hep onu km, yklm grme istei
kabaryordu, onu pek bilemiyordu.
"Evet?" diye sordu Roark.
"Dekan," diye tekrarlad kadn kararsz bir sesle. Umduu etkiyi yaratmaya bir kere daha abalad.
"Dekann kendisi, sekreteri kanalyla arad."
"Evet?"
"Dekann dndnzde sizi hemen grmek istediini syledi."
"Teekkr ederim."
"Ne istiyor olabilir imdi sizce?"
"Bilmiyorum."
O, "Bilmiyorum," demiti ama Bayan Keating'in kulana kesinlikle, "Bana vz gelir," mesaj
girmiti. nanmaz baklarla gen adamn yzne bakt.
"Aklma gelmiken," dedi. "Peter bugn mezun oluyor." Bunu pek ilgisiz bir eymi gibi
sylyordu.
"Bugn m? Ha, evet."
"Benim iin bugn byk bir gn. Olumu okutabilmek iin ne kadar abaladm dnyorum
da. Ho, ikyet ediyor deilim. Ben durmadan szlanan insanlardan deilimdir. Peter ok zeki bir
ocuk."
Dimdik duruyordu. Tknaz vcudu, kolalanm pamuklu elbisesinin altnda korselerle yle
sklmt ki, sanki el ve ayak bileklerine et fkrtyormu gibi grnyordu.
En sevdii konuyu am olmann verdii hevesle, abucak devam etti. "Ama tabii vnmek bana
dmez. Baz anneler ansl olur, bazlar anssz. Hepimiz hak ettiimiz yerdeyiz. Peter'e dikkat edin
bundan sonra. Geri ben olumun lesiye almasn isteyecek annelerden deilim, ona gelebilecek
kk baarlar iin de Tanrya krederim. Ama eer o ocuk Amerika Birleik Devletleri'nin en
byk mimar deilse, annesi bunun nedenini bilmek isteyecektir."
Roark gitmek zere dnd.
"Aman, ne yapyorum ben byle .... Sizi lafa tutuyorum!" dedi kadn neeyle. "Hemen koup
stnz deitirmeniz, kp gitmeniz gerek. Dekan sizi bekliyor."
Tel kapnn arasndan, Roark'un srtna bakt. Gen adamn ince uzun silueti, Bayan Keating'in titiz
bakml salonundan geiyordu. Onu evin iinde grmek kadn her zaman rahatsz eder, iinde bir
rknt uyandrrd. Sanki Roark bir anda dnp onun sehpalarn, in vazolarm, ereveli
fotoraflarn krp dkecekmi gibi. Roark hibir zaman byle bir ey yapma eilimi gstermemiti.
Ama Bayan Keating nedenini bilmeksizin, hep byle bir ey bekliyordu.
Roark merdivenlerden odasna kt. Geni, olduka plak bir odayd. Beyaz badanal duvarlar
oray aydnlk gstermekteydi. Bayan Keating'e nedense hibir zaman Roark gerekten orada
yayormu gibi gelmiyordu. Kadnn verdii en gerekli eyalara gen adam bir tek ey bile
eklememiti. Ne resimler, ne asl ssler, ne de nee verici bir insan dokunuu. Odaya giysilerinden
ve izimlerinden baka hibir ey getirmemiti. Giysileri ok az, izimleri ok fazlayd. Bir keye,
st ste, da gibi dizilmilerdi. Bazen Bayan Keating'e, odada Roark deil de, o izimler yayormu
gibi gelirdi.
Roark odaya girince o izimlere doru yrd. lk ambalajlanmas gerekenler onlard. Bir tanesini
alp kaldrd, sonra kincisine bakt, sonra ncsne. ylece durmu, koca sayfalara bakyordu.
Dnyann hibir yerinde var olmam binalarn izimleriydi bunlar. Dnyaya gelmi ilk insan
tarafndan izilmi ilk evler gibiydiler. Sanki o insan kendisinden nce de binlerinin ev yaptn hi
duymam gibi. Bu izimler hakknda sylenebilecek tek ey, her bir yapnn, tam nasl olmas
gerekiyorsa, yle grndyd. Bunlar izen sanki ktlarn bana oturup da uzun uzun
dnmemi; kaplar, pencereleri, stunlar yerletirmemiti. Sanki iinden gelen zorlayc
igdleri ve kitaplarn rettii esaslar dkmt kda. Binalar adeta yerin barndan, canl bir
gten, bu halleriyle, bitmi olarak fkrmlard. Deitirilemeyecek kadar doru biimde. Keskin
izgileri kurunkalemle bu ktlara izen elin daha renmesi gereken pek ok ey vard. Ama
izgilerin bir teki bile gereksiz olmad gibi, gerekli olup da yerine konmam bir tek dzlem de
yoktu. Yaplar yaln ve basitti ... Ta ki insan onlara bakp da, bu basitliin ne abalarla, ne metot
karmlaryla, ne dnce younluuyla gerekletirildiini anlayncaya kadar. Bir tek ayrnt bile
herhangi bir slubun emri deildi. Binalar Klasik olmad gibi, Gotik de deildi, Rnesans da
deildi. Howard Roark'du onlar yalnzca.
Sayfalardan birine bakarken duraklad. Bu izim onu hibir zaman tatmin etmemiti. Kendi
kendine, egzersiz olsun diye yaratmt o binay. Okul devlerinin dnda bir eydi. Byle
egzersizleri ara sra, ilgin bir yer grp de buraya nasl bir bina yaplmal diye dnd zaman
izerdi. Geceler boyunca oturup bu izime bakm, neyi gzden kardn dnp durmutu. imdi
bakarken, hibir n hazrl olmad halde, neyi yanl yaptn grverdi.
Kd getirip masaya att, zerine eildi, zenli izimin stne hrsl izgiler izmeye balad.
Arasra durup resme bakyor, parmak ularn kda bastryordu. Sanki o binay elleri orada
tutuyormu gibi. Elleri upuzun parmakl, sert damarl, eklemleri ve bilekleri kntl ellerdi.
Bir saat sonra kapsnn vurulduunu duydu.
izmeyi kesmeksizin, "Girin!" diye seslendi.
"Bay Roark!" Bayan Keating soluk soluayd. Eikten ona akn akn bakyordu. "Ne
yapyorsunuz siz?"
Roark dnp bakt, onun kim olduunu hatrlamaya alt.
"Dekan ne olacak?" diye inledi kadn. "Sizi bekleyen dekan?"
"Ha," dedi Roark. "Ha, evet. Unutmutum."
"Unuttunuz mu?"
"Evet." Roark'un sesinde bir aknlk vard. Kadnn aknlna arm gibiydi.
"Eh, bir tek ey syleyebilirim," dedi kadn boulurcasna. "Hak etmisiniz siz! Olanlar hak
etmisiniz! Mezuniyet treni de drt buukta balayacana gre, adam nasl zaman bulsun da sizi
grsn?"
"Hemen gidiyorum, Bayan Keating."
Bayan Keating'i harekete geiren ey yalnzca merak deildi. Ynetim Kurulu kararn geri alr m
diye duyduu gizli korku da vard. Roark koridorun ucundaki banyoya gitti. Kadn onun ellerini
ykayna, dmdz salarn arkaya savurup onlara dzgn bir grnm kazandrmaya almasna
bakt. Roark banyodan kt, merdivenlere yneldi. Kadn onun hemen gitmek niyetinde olduunu o
zaman anlad.
"Bay Roark!" dedi yine soluk solua. Parmayla gen adamn giysilerini gsteriyordu. "Byle
gitmiyorsunuz, deil mi?"
"Neden?"
"Ama o sizin dekannz!"
"Artk deil, Bayan Keating."
ok iinde kald kadn. Delikanl bu sz mutluluk duyuyormu gibi sylemiti.
Stanton Teknoloji Enstits tepenin zerindeydi. Ssl duvarlar, altta kalan kentin zerinde bir ta
gibi ykseliyordu. Gbeinin ortasna yerletirilmi gotik katedraliyle, tpk bir ortaa kalesine
benziyordu. Kale sz aslnda binann amacna da ok gzel uymaktayd. Kaln tula duvarlar, ancak
nbetilerin dary grebilmesi iin yaplma benzeyen, yark gibi birka penceresi, savunma
okularnn slenebilecei darack balkonlar, saldrganlarn zerine ya dkebilmek iin yaplma
benzeyen ke kuleleri ... bir renim kuruntunda byle eyler gerekli olursa tabii. Katedral tam orta
yerde, dantelden bir ihtiamla ykseliyordu. ki byk dmana kar pek zayf bir savunma ... a
ve havaya kar!
Dekann odas kilise gibiydi. Renkli caml bir tek pencereden gelen n yaratt hlyal
alacakaranlk. Bu kadarck k da odaya, kazk gibi azizlerin saten giysilerinden geerek
girebiliyordu. Azizler kollarn dirseklerinden kvrm durumdaydlar. Hi kullanlmayan minenin
iki ucundaki oyma canavar suratlarn birine krmz, dierine mor k dmekteydi. minenin stne
aslm Parthenon resminin ortasna da yeil bir k gelmiti.
Roark odaya girdiinde, gnah karma hcresi gibi oymalarla kapl masann gerisinde, dekann
silueti belli belirsiz grlr durumdayd. Ksa boylu, tombulca bir adamd dekan. Giderek genileyen
etlerini, muhteem bir gurur sayesinde kontrol altnda tutabiliyordu.
"Ha, evet, Roark," diye glmsedi. "Ltfen otur."
Roark oturdu. Dekan parmaklarn gbeinin zerinde kenetledi, bekledii yakarlarn
seslendirilmesi iin zaman tand. Yakar falan gelmedi. Dekan ksrerek boazn temizledi.
"Bu sabahki zc olayn beni ok sarstn sylemem gereksiz," diye balad szlerine, "nk
herhalde senin iyiliine ne kadar iten ilgi duyduumu biliyorsundur."
"Gerekten gereksiz," dedi Roark.
Dekan ona kukulu baklarla bakt, ama devam etti.
"Sylememe gerek bile yok, senin aleyhinde oy vermedim. ekimser kaldm. Herhalde bilmek
houna gider, o toplantda senden yana kan ok ateli savunucularn vard. Kk bir grup
olmalarna ramen, son derece kararlydlar. Yap mhendislii profesrn, senin adna bir hal
seferine km gibiydi. Matematik profesrn de yle. Ne yazk ki kovulman iin oy vermeyi grev
sayanlar, onlardan daha kalabalkt. Tasarm eletirmenin Profesr Peterkin, olay byk bir sorun
haline getirdi. Sen kovulmazsan kendisinin istifa edeceini syleyerek bizi tehdit bile etti. Herhalde
Profesr Peterkin'e kar ok tahrik edici davranm olduunun farkndasn."
"Farkndaym," dedi Roark.
"te sorun oradayd, anlyorsundur. Mimari tasarm dersine kar benimsediin tutumdan sz
ediyorum. O derse hibir zaman hak ettii dikkati yneltmedin. Buna karlk, mhendislik
bilimlerinde her zaman harika bir renci oldun. Tabii gelecein mimarlar iin yap mhendisliinin
nemini kimse inkr etmiyor, ama arya kamak neden? Niin mesleinin sanatsal ve ilhamsal
yann ihmal edesin de, yalnzca o kuru, teknik, matematik konularla ilgilenesin? Sen mimar olmak
iin geldin buraya, inaat mhendisi olmak iin deil."
"Bunlar gereksiz deil mi?" dedi Roark. "Hepsi geride kald. imdi oturup benim konulara
yaklamm konumaktan bir yarar gelmez."
"Sana yardmc olmaya alyorum, Roark. Bu olay adil bir bakla grmen gerek. bu noktaya
gelmeden nce sana yeterince uyarda bulunulmadn da syleyemezsin."
"Syleyemem."
Dekan sandalyesinde kprdand. Roark rahatsz ediyordu onu. Geri gzleri terbiyeli bir biimde
dikilmiti dekana. Adam iinden, bana bak biiminde bir terslik yok, hatta tam gerektii gibi,
dikkatle bakyor, diye dnd. Ama sanki ben burada yokmuum gibi.
Sonra szlerine devam etti. "Sana verdikleri her problem, izmeni istedikleri her tasarm ... ne
yaptn onlar sen? Hepsini o ... dorusu ona slup bile diyemem ... senin o inanlmaz biiminde
izdin. Sana retmeye altmz ilkelerin hepsine aykr. Sanatn yerlemi ve kabul edilmi btn
rneklerine ve geleneklerine aykr. Sen kendini modernist olarak gryor olabilirsin, ama bunlar
yle bile deil. Bunlar, eer gcenmezsen, katksz delilik!"
"Gcenmem."
"Serbest slupta devler verildiinde, sen bu vahi eserlerinden birini getirince ... dorusu
retmenlerinin sana geer not vermesi, bu izimlere ne anlam vereceklerini bilemedikleri iindi.
Ama tarihsel sluplarla ilgili bir egzersiz verildiinde, bir Tudor kilisesi ya da bir Fransz opera
binas verildiinde, sen nedensiz ve kafiyesiz bir

kme gibi st ste ylm kutulara benzer bir eyle ortaya knca ... bu sence dev yapmak m,
yoksa dpedz itaatsizlik mi?"
"taatsizlik," dedi Roark.
"Sana bir ans tanmak istedik ... dier derslerdeki parlak baarlarn iin. Ama bunu getirdiin
zaman ..." Dekan nndeki byk boy kda yumruunu indirdi. "Bu szde yln son devi olan
Rnesans villasyd. Artk bu kadar barda taran damla oldu!"
Kdn zerindeki izim, cam ve beton karm bir evdi. Kesine keskin izgilerle bir de imza
atlmt: Howard Roark. "Bunun zerine seni geirmemizi nasl beklersin?"
"Bekleyemem."
"Bu konuda bize baka seenek brakmadn. u anda elbette bize kar fke hissediyorsundur, ama
..."
"yle bir ey hissetmiyorum," dedi Roark alak sesle. "Sizden zr dilemem gerekiyor. Genelde
olaylarn bama gelmesine izin vermem. Bu sefer bir hata yaptm. Beni kovmanz beklememeliydim.
Kendim ekip gitmeliydim ... Hem de oktan."
"Yo, yo, cesaretini kaybetme. Byle bir tutuma brnmek doru olmaz. zellikle de sana
syleyeceim eylerin nda."
Dekan glmsedi, sr syleyecekmi gibi masann zerine doru eildi. yilik gsterisinin al
onu zevklendiriyordu.
"Bu grmemizin esas amacna geliyorum imdi," dedi. "Sana mmkn olduu kadar erken
bildirmek istedim. Yklm dununda uzun sre kalman istemedim. Aslnda bunu rektre atmda
onu sinirlendirme tehlikesini gze aldm saylr ama ... bak, henz karar kesin de deil, ama durum
u: Sen olayn ciddiyetini artk anladna gre, bir yl buradan uzak kalp dinlenirsen, enine boyuna
bir dnrsen ... yani, byrsen, diyebilir miyiz? ... o zaman belki seni geri alma ihtimalimiz
olabilir. Bak, bu konuda sz veriyor deilim. zel olarak konuuyoruz. Zaten bu olmadk bir ey.
Ama ne kadar parlak bir renci olduun dnlrse, ansn epey gl saylabilir."
Roark glmsedi. Mutlu bir glmseme deildi yzndeki. Minnet dolu da deildi. Basit, kolay
gelen bir glmsemeydi. Durumu elenceli bulduu ortadayd.
"Beni anladnz sanmyorum," dedi Roark. "Geri dnmek isteyeceime nereden hkmettiniz?"
"Efendim?"
"Geri dnmem. Burada renebileceim hibir ey kalmad."
"Seni anlayamyorum," dedi dekan kaslarak.

"Aklamamn bir yaran var m? Artk sizi de ilgilendirmiyor."


"Ne demek istediini anlat ltfen."
"sterseniz anlatrm. Ben mimar olmak istiyorum, arkeolog deil. Rnesans villalar izmenin
hibir amacn gremiyorum. Byle bir ey tasarmlamay niin reneyim ... hibir zaman yle bir
bina yapacak deilim ki!"
"Sevgili ocuum, Rnesans'n muhteem slubu hi de lm deildir. O slupta evler her gn
yaplyor."
"Yaplyor. Yaplacak da. Ama ben yapacak deilim."
"Hadi, hadi. ocuka bir ey bu."
"Ben buraya bina yapmay renmek iin geldim. Bana bir proje verildiinde, benim amdan
tad tek deer, ilerde gerek hayatta da karma kacak sorunlar zmekti. Nasl bina
yapacaksam, izimleri de yle yaptm. Burada ne renebileceksem rendim ... yani sizin
onaylamadnz yapbilimi asndan. Bir yl daha kalp talyan kartpostallar izmek bana hibir ey
kazandrmaz."
Bir saat ncesine kadar dekan bu grmenin mmkn olduunca sakin gemesini ummutu. Oysa
imdi, Roark'un biraz duygu gstermesini istiyordu. Olaylar karsnda bylesine sakin ve mantkl
davranmas doal bir ey deildi.
"Yani sen bana, eer bir gn mimar olursan, gerekten byle binalar yapacan m sylemeye
alyorsun?"
"Evet."
"Sevgili olum, kim yaptracak sana o binalar?"
"Mesele orada deil. Mesele, beni kimin engelleyeceinde."
"Buraya bak. bu durum ciddi. Daha nce seninle oturup uzun uzun konumadm iin pimanm ...
Biliyorum, biliyorum, biliyorum. szm kesme. Karna bir iki modernist bina km, bu yzden
kafana baz fikirler girmi. Ama bu modern denilen akntn ne kadar geici bir moda olduunu
gremiyor musun? Anlaman gerekir ki... zaten btn otoriteler de ayr grtedir... mimaride gzel
olan ne varsa, mutlaka daha nce yaplmtr. Gemiin her slubunda bir hazine gmldr. Biz kim
oluyoruz da onlar amaya kalkyoruz? Olsa olsa, sayg erevesi iinde, ayn eyleri tekrarlamay
umabiliriz."
"Neden?" diye sordu Howard Roark.
Yo, diye dnd dekan, yo, baka bir ey sylemedi, bu son derece masum bir szck; beni tehdit
etmiyor.
"Ama belli zaten," diye karlk verdi.
Roark dengeli bir sesle, "Bakn," dedi, elini pencereye uzatt. "Kampusu ve kenti grebiliyor
musunuz? u aada ka kii yryor, ka kii yayor, biliyor musunuz? Onlardan herhangi biri ya
da hepsi mimarlk hakknda ne dnrlerse dnsnler, bana vz gelir ... Baka konulardaki
dnceleri de vz gelir aslnda. Dedelerinin bu konuda neler dndne niin aldr edeyim o
halde?"
"O bizim kutsal geleneimiz."
"Neden?"
"Tanr akna, bu konuda bu kadar ocuksu ve saf davranmaktan vazgeer misin?"
"Ama anlamyorum. Neden benim bunu byk mimari saymam istiyorsunuz?" Parthenon'un
resmini gsteriyordu.
Dekan, "Ama o Parthenon," dedi.
"Evet, yle."
"Sama sorularla ziyan edecek vaktim yok."
"Pekl yleyse." Roark kalkt, masadan uzun bir cetvel ald, resme yrd. "Bunun nesi kt,
syleyeyim mi size?"
"Ama o Parthenon!" dedi yine Dekan.
"Evet, lanet olsun, Parthenon!"
Cetvel resmin zerindeki cama arpt. "Bakn," dedi Roark. "nl stunlarn zerindeki nl
yivler... neye yaryor bunlar? Tahtalarn birleme yerlerini saklamaya ... tabii stunlarn ahaptan
yapld gnlerde. Ama bunlar ahap deil, mermer. u stunlarn tepesinin kola ayrlmas ...
Nedir bunlar? Tahta. Bunlar tahta kiri. Tpk insanlarn ahap kulbe yapmaya ilk baladklar
zaman kullandklar gibi. Sizin Yunanllar mermeri aln, ahap binalarn kopyalarn yapmlar!
Bakalar yle yapmt diye. Sonra sizin Rnesans ustalarnz gelmi, tahta kopyas mermerlerin
aldan kopyalarn yapmlar. imdi de biz geldik, elik ve betonu alp, tahta kopyas mermerin
kopyas olan allarn kopyalarn yapyoruz. Neden?"
Dekan oturmu, merakl baklarla onu seyrediyordu. Onu artan bir ey vard. Roark'un szleri
deil, syleyi biimi!
"Kurallar m?" dedi Roark. "te benim kurallarm: Bir maddeyle yaplabilen ey asla baka
maddeyle yaplmamal. ki madde asla birbirinin tpks deildir. Dnyadaki hibir yer de bir baka
yerin tpks deildir. ki ayr binann amac asla bir deildir. Biimleri; ama, yer ve malzeme saptar.
Bir merkez fikir evresinde oluturulmam hibir ey, mantkl da, gzel de olamaz; her ayrnty
oluturan da o fikirdir. Bina canl bir eydir. nsan gibi. Onun drstl, kendi tek gereine hizmet
etmektir. Bir insan asla kendi vcudunun paralarn dn almaz. Bina da kendi ruhunun paralarn
dn almaz. Ona ruhu yaratcs verir; her duvaryla, her penceresiyle, her merdiveniyle de bunu
ifade eder."
"Ama uygun ifade biimlerinin hepsi ok nceden kefedilmi."
"fade ... ama neyin ifadesi? Parthenon o eski ahap atasnn hizmet ettii amaca hizmet etmiyordu
ki! Bir havaalan terminali de Parthenon'un hizmet ettii amaca hizmet etmez. Her biimin kendi ayr
anlam vardr. Her insan kendi anlamn, biimini ve amacn yaratr. Bakalarnn neler yapt neden
bu kadar nemli oluyor? Srf kendinizin deil diye neden kutsal saylyor? Neden sizin dnzdaki
herkes hakl oluyor da bir tek siz olamyorsunuz? Neden bakalarnn says, gerein yerini
alabiliyor? Gerek neden yalnzca bir aritmetik meselesi oluyor... onda da yalnzca toplama ilemi
oluyor? Neden her ey eilip bklp mantk dna karlarak baka eylere uydurulmaya
allyor? Bir nedeni olmal. Bilmiyorum. Hibir zaman bilemedim. Anlamak isterdim."
"Tanr akna," dedi dekan. "Otur uraya ... evet, bylesi daha iyi. u cetveli de elinden brakmaya
bir itirazn var m ... teekkr ederim ... imdi beni dinle. modern tekniin bir mimar iin tad
nemi hi kimse inkr etmi deildir. Gemiin gzelliklerini, bugnn ihtiyalarna uyarlamak
zorundayz. Gemiin sesi, insanlarn sesidir. Mimarlkta hibir ey bir tek insan tarafndan icat
edilmemitir. Uygun yaratc sre, yava giden, adm adm giden, anonim, kolektif bir sretir, onun
erevesi iinde herkes dier herkesle ibirlii yapar ve kendini ounluun standartlarna
uydurmaya raz olur."
Roark alak sesle, "Ama bakn, diyelim ki benim altm yllk bir mrm var," dedi. "Bu srenin
ou alarak geecek. Yapmak istediim ii setim. Eer o ite hibir zevk bulamazsam, o zaman
kendimi altm yllk bir ikenceye mahkm etmi olurum. Zevk alabilmem iin de iimi bence
mmkn olan en iyi ekilde yapabilmem gerek. Oysa en iyi demek, bir standartlar meselesi demek.
Ben de kendi standartlarm koyarm. Bana hibir ey miras kalm deil. Hibir gelenein en u
noktasnda duruyor deilim. Belki bir gelenein balang noktasnda duruyor olabilirim."
"Ka yandasn?" diye sordu dekan.
Roark, "Yirmi iki," diye karlk verdi.
Dekan, "O zaman balanabilir," dedi. Rahatlam grnyordu. "Byynce bunlarn hepsi
geecek." Glmsedi. "Eski standartlar binlerce yldan beri yayor ve hi kimse de onlar daha iyiye
gtrebilmi deil. Oysa senin modernistlerin ne ki? Geici bir moda. Dikkati ekmeye alan
tehirciler. Onlarn meslek hayatn hi gzlemledin mi? Kalc bir sekinlie ulaabilenini hi
grdn m? Henry Cameron'a bak. Yirmi yl nce byk adamd, bata gelen mimarlardand. Bugn
ne durumda? Ylda bir kere bir oto tamirhanesinin deiim iini alabilirse ansl saylr. Bir serseri
ve bir sarho, stelik de..."
"Henry Cameron'u tartmayalm."
"yle mi? Onunla dostluun falan m var?"
"Hayr. Ama yapt binalar grdm."
"Nasl buldun peki?"
"Henry Cameron'u tartmayalm dedim."
"Pekl. Sana ok byk bir iltimas yaptm anlaman gerekir. Senin gibi davranan rencilerle
oturup tartmalar yapmak detinde deilim. Ama mmknse bir trajediyi nlemek istiyorum ... Yani
senin gibi zihinsel yeteneklere sahip bir gencin, bile bile kendi hayatn mahvetmeye almasn."
Dekan iinden, acaba matematik profesrne neden bu gen iin elimden geleni yapacam
konusunda sz verdim, diye dnd. nk profesr, Roark'un projesini iaret ederek, "Bu adam
byk adam." demiti. Dekan sessizce, byk adam ya da bir sulu, diye geirdi iinden. Yzn
buruturdu. kisi de onaylamad eylerdi.
Roark'un gemiiyle ilgili duyduklarn dnd. Babas Ohio'da bir yerlerde elik hurdacsyd ve
oktan lmt. ocuun okula giri ktlarnda en yakn akraba kayd yoktu. Kendisine
sorulduunda Roark kaytszca, "Akrabam yok sanyorum," demiti. "Belki de vardr. Bilmiyorum."
Bu konuya ilgi gstermesi bekleniyor diye armt hatta. Okuldayken bir tek arkada edinmemi,
edinme olanaklarn da aramamt. Kardelik kulplerine girmeyi reddetmiti. Liseyi de alarak
okumutu, enstitde geirdii yl boyunca da hep almt. ocukluundan beri inaatlarda ii
olarak almaktayd. Bulduka sva ileri, su tesisat, elik ileri yapmt. Nerede i bulursa.
Batdan douya doru kaym, kk kent ve kasabalarda alarak dounun byk kentlerine
gelmiti. Dekan onu u son yaz tatilinde, Boston'daki bir gkdelen inaatnda, kendisine frlatlan
ateli perin ivilerini yakalarken grmt. Upuzun vcudu rahat, gzleri keskin, zerinde ya iinde
bir tulum; arasra sa kolunu uzatarak uan alevli perinleri son anda abaszca yakalyordu. Tam
suratna arpaca sanld srada.
"Buraya bak, Roark," dedi dekan yumuak bir sesle. "Eitimin iin ok altn. Bitirmene bir yl
kalmt. Dnlmesi gereken nemli bir nokta var. zellikle de senin durumundaki bir delikanl
iin. Bir mimarn kariyerini pratik ynden de dnmek gerek. Mimar olmak her eyin sonu deildir.
Mimar, koskoca bir sosyal btnn yalnzca bir parasdr. ada gnn kilit kelimesi, ibirlii. Bu
zellikle mimarlk meslei iin byle. Potansiyel mterilerini hi dndn m?"
"Evet," dedi Roark.
"Mfteri," dedi Dekan. "Mteri. Her eyden ok onu dn. Yapacan evde yaayacak olan o.
Senin tek amacn ona hizmet etmek. Onun isteklerine, uygun sanatsal ifadeyi kazandrmaya
almalsn. Bu konuda tek sylenebilecek ey bu deil mi?"
"Eh, mterim iin, yaplabilecek en rahat, en mantksal, en gzel evi yapmaya almam
gerektiini syleyebilirim. Verebileceimin en iyisini ona beendirmek ve en iyiyi tanmasn ona
retmek zorundaym, diyebilirim. Bunlar syleyebilirim, ama sylemek istemiyorum. nk benim
niyetim kimseye hizmet etmek ya da yardm etmek iin bina yapmak deil. Mterilerim olsun diye
bina yapmak niyetinde deilim. Bina yapabilmek iin mterilerim olmasn istiyorum."
"Kendi fikirlerini onlara nasl zorla kabul ettireceksin?"
"Zorlamak ya da zorlanmak gerektii inancnda da deilim. Beni isteyenler bana gelecektir."
Dekan, Roark'un davranlarnda kendisini artan eyin ne olduunu o zaman anlad.
"Biliyor musun?" dedi, "Benim seninle ayn grte olup olmadm anlamaya biraz nem versen,
ok daha ikna edici olabilirsin."
"Bu doru." dedi Roark. "Benimle ayn grte olup olmadnza aldrmyorum." Bunu yle rahat
sylyordu ki, insana kabalk gibi gelmiyordu. Yeni farkna vard bir durumu aklyor gibi
geliyordu. armt bile.
"Bakalarnn ne dndne aldrmyorsun, ki buna anlay gstermek mmkn. Ama onlarn
senin gibi dnmesini salamak bile umurunda deil, yle mi?"
"Deil."
"Ama bu ... bu canavarca bir ey."
"yle mi? Belki. Bilemiyorum."
"Bu grmeyi yaptmza memnunum." dedi dekan birdenbire. Sesi fazla yksek kmt.
"Vicdanmn rahatlamasna yarad. Toplantda baka baz kimselerin de syledii gibi, mimarlk
mesleinin sana gre olmadna inanyorum. Sana yardm etmeye altm. Ama imdi artk Ynetim
Kurulu'nun grne katlyorum. Seni tevik etmek doru olmaz. Tehlikelisin sen."
"Kimin iin?" diye sordu Roark.
Ama dekan ayaa kalkt, grmenin sona erdiini belirtti.

Roark odadan kt. Ar admlarla upuzun koridorlardan geti, merdivenlerden indi, aadaki
imenlik baheye kt. Bu dekan gibi kimselerle daha nce de karlam, onlar bir trl
anlayamamt. Tek bildii, kendi davranlaryla onlarn davranlar arasnda nemli bir fark
olduuydu. Bu durum onu oktan beri rahatsz etmez olmutu. Aslnda binalarda nasl bir merkez fikir
aryorsa, insanlarda da bir merkez igd aryordu o. Kendi hareketlerinin kaynan biliyordu.
Onlarnkini kefedemiyordu. Aldrmyordu ama. Baka insanlar dnme srecini hibir zaman
renememiti. Yalnzca zaman zaman, onlar neyin byle yaptn merak ediyordu. Dekan
dnrken bir kere daha merak etti. Bu sorunun bir yerinde nemli bir sr sakl, diye dnd.
Kefetmesi gereken bir ilke vard.
Birden durdu. Akam gneinin solmadan nceki o n grd. Enstit binasnn tula duvar
boyunca alt bordr oluturan gri kirece vuruyordu k. nsanlar da, dekan da, dekann arkasnda
yatan o kefetmek istedii ilkeyi de unuttu. Yalnzca o duvarn bu zayf k altnda ne kadar gzel
olduunu, kendisinin o tala neler yapabileceini dnd.
Kocaman bir sayfa kt dnd, onun zerinde ykselen duvarlar geldi gznn nne. Gri
kireten plak duvarlar, aralarnda uzun eritler halinde pencereler, snflara o pencerelerden dolan
gn . Kdn kesinde keskin izgilerden oluan bir imza da vard
HOWARD ROARK..
2

" ... Dostlarm, mimarlk, iki kozmik ilkeye dayal byk bir sanattr: Gzellik ve Yararllk.
Bunlar da, daha geni bir anlamda, ebedi varln paralandr. O varlk, Gerek, Sevgi ve
Gzelliktir. Gerek, sanatmzn geleneklerine ballk demektir, Sevgi, hizmet edeceimiz insanlara
duyduumuzdur ... Ah, Gzellik de tm sanatlarn tutkusuna odak olan bir tanradr ... ster gzel
bir kadn, ister gzel bir bina biiminde olsun ... Hmm ... Evet... Sonu olarak, mimarlk hayatna
atlmak zere olan sizlere bir tek ey sylemek istiyorum, sizler artk kutsal bir mirasn
muhafzlarsnz ... Hmm ... Evet... Bylece dnyaya, o ebedi varlkla, cesaret ve vizyonla
donanm olarak, bu byk okulun uzun yllar boyunca temsil ettii standartlara sadk olarak kn.
Hepiniz sadakatle hizmet edin, ne gemiin klesi olun, ne de srf orijinal olmak iin orijinallii
savunan servencilerden olun. O yol yalnzca cahil bir gururu temsil eder. Size nice zengin, faal yllar
dilerim. Bu dnyadan ayrlrken de zamann kumlar zerinde bir iziniz kalsn!"
Guy Francon szlerini gsterili biimde bitirirken sa kolunu kaldrp dinleyicilerini selamlad.
Resmi olmayan bir selam, ama Guy Francon'un rahata sergileyebildii o neeli, ho havaya uygun.
Karsndaki koca salon, bir alk ve tezahrat patlamasyla bir anda hayata dnd.
Gen, ter iinde, hevesli yzlerden oluan bir deniz, krk be dakikadan beri, Stanton Teknoloji
Enstits mezuniyet trenine konumac olarak gelen Guy Francon'u dinliyordu. Guy Francon bu tren
iin ta New York'tan gelmiti. nl Francon & Heyer Mimarlk irketi'nin sahiplerinden, Amerikan
Mimarlar Dernei Bakan, Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi yesi. Ulusal Gzel Sanatlar
Komitesi yesi, New York Sanat ve Zanaatlar Birlii Sekreteri, ABD Aydn Mimarlk Dernei
Bakan Guy Francon. Fransz hkmetinin Legion d'Honeur nian verdii, ngiltere, Belika,
Monako ve Siam hkmetlerinin de madalyalar verdii Guy Francon. Stanton'n en byk
mezunlarndan, New York'taki nl Frink National Bank binasn yapan kii. O binann tepesinde,
kaldrmlarn yirmi be kat yukarsnda, Bodrum Mozolesi'ndekinin minyatr kopyas olan bir meale
yanmaktayd. Camdan ve en iyi General Electric ampullerinden yaplma, alevini rzgrn frp
durduu bir meale.
Guy Francon krsden indiinde, uygulad zamanlamann ve kendi hareketlerinin son derece
farkndayd. Orta boylu bir adamd. Fazla kilolu saylmazd. Yalnzca tknaz olmaya kar anssz bir
eilimi vard, o kadar. Hi kimse yan tahmin edemez, herkes onu daha gen sanrd, bunu biliyordu.
Aslnda elli bir yandayd. Yznde ne bir tek krk, ne de bir tek dz izgi vard. Krelerden,
dairelerden, yaylardan ve elipslerden oluan sanatsal bir komposizyondu yz. Kk parlak gzleri
bir mizah yla tutuurdu. Giysileri bir sanatnn o sonsuz detay merakn yanstrd.
Basamaklardan inerken, keke buras kz ve erkek rencilerin bir arada okuduu karma bir okul
olsayd, diye dnmekteydi.
Karsndaki salonun harikulade bir mimari rnei olduu kansndayd. Bugn ar kalabaln ve
ihmal edilmi olan havalandrma nlemlerinin etkisiyle havas biraz boucu gibiydi. Ama yeil
mermer stun kaideleri; dkme demirden, altn rengine boyanm Korint tarz stunlar; duvarlarna
gerdanlk gibi dizilmi yaldzl meyveleriyle pek grkemliydi. zellikle ananaslar, diye dnd Guy
Francon. Ananaslar yllarn snavna iyi dayanmt. Dokunakl bir eydi bu. Binann bu kanadn ve
bu salonu yirmi yl nce ben yapmtm ve ite imdi de buradaym.
Salonun her yan vcutlarla, yzlerle doluydu. yle tklm tklmd ki, insan bir bakta hangi yzn
hangi vcuda ait olduunu ayrt edemiyordu. Birbirine karm kol, omuz, gs ve midelerin
yumuak, titreimli bir eriyii. Bu balardan bir tanesi, solgun tenli, koyu renk sal, ok gzel bir
tanesi, Peter Keating'e aitti.
n tarafa yakn bir yerde oturuyor, gzlerini krsden ayrmamaya alyordu. nk birok
kiinin u anda kendisine bakmakta olduunu, daha sonra da bakacaklarn biliyordu. Dnp arkasna
bakmyordu ama o baklarn her an farkndayd. Gzleri koyu renk, uyank, zekiydi. Yukarya kvrm
yapan kusursuz bir hilal gibi dudaktan zarif ve cmertti. Bir glmsemenin vaadiyle her an scak
ifadeliydi. Bann biiminde bir tr klasik kusursuzluk vard. Biimli akaklarndaki dalgal siyah
buklelerde de yle. Ban tutu biimi, gzelliini olaan kabul eden, ama bakalarnn bunu hi
olaan kabul etmediinin farknda olan biri gibiydi. Peter Keating'di o. Stanton'n yldz rencisiydi.
renci Ynetim Kurulu Bakan, atletizm takmnn kaptan, en nemli zel kardelik kulbnn
yesi olduktan baka, kampusun en sevilen rencisi seilmiti.
Bu kalabalk buraya benim mezun oluumu grmeye geldi, diye dnd Peter Keating. Salonda
ka kii bulunduunu tahmin etmeye alt. Bu insanlarn hepsi onun notlarn biliyordu. Kimse onun
rekorunu kramazd. Eh, evet, Shlinker de vard. Shlinker onunla kran krana yarmt, ama kendisi
bu son yl Shlinker'i de amt. t gibi almt, nk ok istiyordu Shlinker'i gemeyi. Bugn artk
rakibi yoktu ... derken birdenbire, boaznn iinde bir ey aaya dyormu gibi hissetti.
Midesine dora. Souk ve bo bir ey. Bo bir delikti aaya yuvarlanan. Yuvarlanrken de peinde
bir iz gibi bu kt duyguyu brakyordu. ma saylabilecek kadar zayf bir soru ... kendisinin gerekten
bugnk parlakln gerektirdii kadar byk olup olmad sorusu. Kalabaln iinde Shlinker'i
arad, sonunda ocuun sapsar bayla altn ereveli gzln grebildi. Ona scack baklarla,
rahatlam, gven dolu, minnet dolu baklarla bakt. Shlinker'in ne grn, ne de yetenek
bakmndan Keating'e yetimeyi ummaya bile cesaret edemeyecei kesindi. Kuku duymasna gerek
yoktu Peter'in. Shlinker'i de, dnyann btn Shlinker'lerini de her an alt edebilirdi. Kendi elde
edemedii bir eyi bakasnn elde etmesine asla izin vermeyebilirdi. Herkes seyretsin beni, diye
geirdi iinden. Bakakalmalar iin yeterli sebepler yaratacakt onlara. evresindeki scak soluklar,
beklentileri bir iksir gibi hissediyordu. Yaamak harika bir ey, diye dnd Peter Keating.
Ba biraz dnmeye balamt. Ho bir duygu. Bu duygu onu, bir direnmeyle karlamaksam ve
nasl olduunu da hatrlamakszn, salondaki btn yzlerin nne, krsye doru gtrd. ncecik,
formda, ylece durdu orada. Alkn tepesinde patlamasna izin verdi. Bu kkreyen grltden, onur
dereceleriyle mezun olduunu anlyordu. Amerikan Mimarlar Birlii ona bir altn madalya
vermekteydi. Aydn Mimarlar Dernei de Paris Nian'n sunmaktayd. Paris Gzel Sanatlar
Okulu'nda drt yllk bursu hazrd.
Derken kendini el skr buldu. Bkt bir kt parasyla alnndan akan terleri sildi, ban
sallad, glmsedi. Bir yandan siyah mezuniyet cbbesi iinde scaktan boulur gibi oluyor, kollarn
boynuna dolayp hkran annesini kimsenin fark etmeyeceini umuyordu. Enstitnn bakan Peter'in
elini skarken, sesi, "Stanton seninle iftihar edecek, olum!" diye kkryordu. Dekan da elini skt,
"Parlak bir gelecek, parlak bir gelecek, parlak bir gelecek ..." diye tekrarlad durdu. Profesr
Peterkin elini skarken delikanlnn omzunu tplad, bir eyler syledi. "ok da gerekli bulacaksn;
rnein ben o tecrbeyi, Peabody Postanesi'ni ina ettiim zaman yaadm ..." Keating szn arkasn
dinlemedi, nk Peabody Postanesi olayn daha nce de ok dinlemiti. Profesr Peterkin'in,
mimarln eitmenlik uruna feda etmeden nce diktii tek bina oydu. Keating'in son projesi olan
"Gzel Sanatlar Saray'ndan da ok sz edilmekteydi. Keating ise u anda o projenin nasl bir ey
olduunu kesinlikle ve hi mi hi hatrlamyordu.
Bu kargaann arasnda, bir ara Guy Francon'un da elini sktn hissetti, Francon'un yumuak sesi
kulaklarnda derin bir iz brakt: "Sana daha nce de sylediim gibi, hl ak o kap, evladm. Tabii
artk sana burs da verildiine gre bir karar vermen gerek ... Gzel Sanatlar diplomas gen biri iin
ok nemlidir ama seni ofisimde grmek de bana byk sevin verir ..."
"22 Mezunlar"nn leni uzun sren, ciddi haval bir len oldu. Keating o akam yaplan
konumalar ilgiyle dinledi, arasra, "Amerikan Mimarisi'nin gelecekteki umudu olan genler," ya da
"Gelecek altn kaplarn size ayor," gibi szleri duyduka, bu gelecein ve bu umudun kendisi
olduunu anlad. Bunun bunca saygn dudaklardan onaylanmas ok hotu. Kr sal konuuculara
bakarken, kendisinin o mevkilere ne kadar daha genken ulaacan dnd. Hatta aacan.
Derken birdenbire aklna Howard Roark geldi. O adn belleinde belirmesiyle birlikte iinde bir
keyif kprts hissedince ard, bunun nedenini nce pek anlayamad. Ama sonra hatrlad. Howard
Roark bu sabah okuldan kovulmutu. Kendini iin iin azarlad, zlebilmek iin kararl bir aba
harcad. Ama o kovulma olayn ne zaman dnse, gizli sevin de geri geliyordu. Bu olay ona,
Roark'u tehlikeli bir rakip gibi grmenin ne kadar sama olduunu kantlamt. Bir zamanlar
Shlinker'e kayglandndan ok Roark'a kayglanld. Roark kendisinden iki ya kk ve bir snf
geride olduu halde hem de. Eer herhangi bir zamanda kendisinin ve Roark'un yetenekleri konusunda
herhangi bir kuku hissetmise, bugnk olay o kukular tmyle saf d brakmyor muydu artk?
Ayrca baka bir eyi daha hatrlad. Roark kendisine ok iyi davranm, ne zaman bir projede
zemedii bir sorunla karlasa yardm etmiti ... zemedii deil tabii, yalnzca dnmeye
zaman bulamad. Tanrm! Roark nasl da zerdi planlarn dolaklklarn! Bir iplik eker gibi, her
eyi seriverirdi ortaya ... Eee, zerse ne olurdu ki! Ne kazandrmt bu ona? i bitmiti ite. Peter
Keating bunu bildii iin, o anda Howad Roark'a zlmek gibi gurur verici bir duygu yaamay
baard.
Konuma sras Keating'e geldiinde, gvenli bir tavrla ayaa kalkt. Ne kadar korktuunu belli
etmesi doru olmazd. Mimarlk konusunda syleyecei hibir ey yoktu. Ama konutu. Ban dik
tutarak, eitler arasnda bir eit gibi, ama saygyla ... orada bulunan byk isimlerden herhangi birini
gcendirmeyecek biimde. "Mimarlk byk bir sanat ..." dediini hatrlyordu. "Gzlerimiz gelecee
dnk, yreklerimizde eskiye saygyla ... tm sanatlarn arasnda sosyolojik adan en nemlisi olan
bu dalda ... hepimize ilham sayabileceimiz birinin bugn syledii gibi, ebedi varlk; gerek,
sevgi ve gzelliktir..."
Daha sonra koridorda, vedalamann grltl kargaas arasnda, ocuklardan biri kolunu
Keating'in omzuna atarak fsldad. "Eve ko, kimin gnln ho edeceksen et, Peter. Bu akam bizi
Boston paklar. Srf bizim ete. Seni bir saate kadar evinden alrm." Ted Shlinker az sonra, "Tabii
geliyorsun, Peter," diye stelemiti. "Sen olmazsan elenenleyiz. Bu arada ok ok da tebrikler tabii.
Hi gcenmi falan deilim. En iyi olan kazanr." Keating de elini Shlinker'in omzuna atmt. Gzleri
srarl bir scaklkla prl prld. Sanki Shlinker hayattaki en deerli arkadaym gibi. "Saol, Ted.
Amerikan Mimarlar Dernei'nin o madalyas konusunda gerekten kendimi ok kt hissettim. Bence
o senin hakknd. Ama bu ihtiyar tilkilerin ne yapaca hi belli olmuyor." Sonra Keating sokaa kp
evine yneldi. Yumuack bir karanln iinde ilerlerken, annesinden bu gece nasl kurtulabileceini
dnyordu.
Annem benim iin ok ey yapt, diye geirdi iinden. Bir hanmefendiydi annesi ... kendi de sk
sk sylerdi bunu. Lise mezunuydu. Ama yine de ok almt. Evlerine rencileri pansiyon almaya
bile raz olmutu. Ailesinde byle eyler duyulmu olmad halde.
Babasnn eskiden Stanton'da bir krtasiyeci dkkn vard. Deien zamann zorluklar o ticareti
bitirmi, hastalk da baba Peter Keating'i on iki yl nce bitirmiti. Louisa Keating o zaman, saygn
bir sokan sonundaki o evle kalakalmt. Bir de, taksitleri dzenli biimde denmi bir sigortann
geliri vard. O taksitlerin denmesini kendisi izlemiti zaten. Anne oul yalnzdlar artk. Sigortann
geliri kk bir eydi. Ama eve pansiyon almaktan gelen katklarla ve Bayan Keating'in o sebatkr
iradesiyle, idare etmeyi baarmlard. Yaz tatillerinde olu da alm, otellerde ie girmi, apka
reklamlarnda manken olarak poz vermiti. Bayan Keating, olunun hayatta hak ettii yere geleceine
karar vermi, bu amaca kene gibi sarlmt... Ne tuhaf! Keating bir zamanlar ressam olmak istediini
hatrlyordu. Ama annesi daha iyi bir dal bulmutu ona. izgi yeteneini daha iyi deerlendirebilecei
bir dal. "Mimarlk ok saygn bir meslek," demiti oluna. "Hem bu meslekte en kibar insanlarla
karlarsn." Annesi itmiti onu bu meslee. Peter bunun ne zaman ve nasl olduunu
hatrlayamyordu bile. O genlik hevesimi bunca yldr hatrlamaym ne komik, diye dnmekteydi.
imdi hatrlamas da komikti. Eh, bu akam ok uygundu hatrlamaya. Hatrlar, sonra da ebediyen
unuturdu.
Mimarlarn kariyeri hep parlak olur, diye dnd. Bir kere de baa ykseldiler mi, bir daha
dmezlerdi. Yrrken kl dikdrtgen pencerelere bakt. Bir perde dalgaland, bir ba darya
uzand. Acaba benim geiime bakmak iin mi uzand, diye dnd Keating. Deilse bile, bir gn o
amala uzanacakt. Bir gn herkes bakacakt ona.
Keating eve yaklarken Howard Roark'un n basamaklarda oturmakta olduunu grd. Bir st
basamaa srtn dayam, dirseklerini yerletirmi, upuzun bacaklarn karya uzatmt. Balkonun
direklerine trmanan hanmeli, kedeki sokak yla evin arasnda bir perde gibiydi.
lkbahar akamnda ban kaldrnca elektrik karpuzunu grmek garip bir duyguydu. Soka daha
karanlk ve daha yumuak gsteriyordu o k. Tek bana asl duruyordu orada. Bir boluk gibi.
Gsterebildii de yalnzca birka dalla birka yaprakt. Kck bir duygu genileyip arlk
kazand. Sanki karanlklarn iinde yapraklardan baka bir ey yokmu gibi. O mekanik cam top,
yapraklar daha da canl gsteriyordu. Renklerini ellerinden alyor, ertesi sabah her zamandan yeil
olacaklarn vadediyordu onlara. nsann elinden de grme yeteneini alyor, buna karlk ona bir
ilkbahar duygusuyla bir uzay duygusu veriyordu.
Balkonun karanlna kar o olmayacak turuncu kafay tanynca Keating olduu yerde durdu. Bu
gece grmeyi istedii tek insan karsndayd. Roark'u yalnz bulduu iin memnundu, ama biraz da
korkuyordu.
"Tebrikler, Peter," dedi Roark.
"Aaa, ey, teekkrler..." Keating bugn duyduu iltifatlar arasnda kendisini en ok memnun
edenin bu olmasna at. Roark'un baarsn onaylamasndan ekingen bir mutluluk duyuyor, endi
kendine bunun budalalk olduunu sylemeye alyordu. "Yani biliyor musun, yoksa...?" Sonra
kararl bir sesle sordu. "Annem syledi mi sana?"
"Syledi."
"Sylememesi gerekirdi."
"Neden o?"
"Bak, Howard, biliyorsun ok zldm senin okuldan ..."
Roark ban arkaya atp ona bakt.
"Bo ver." dedi.
"Ben ... seninle konumak istediim bir ey var, Howard. Bana t vermeni istiyorum. Oturabilir
miyim?"
"Neymi konu?"
Keating basamaklara, onun yanna oturdu. Roark'un karsnda oynayabilecei hibir rol yoktu.
Zaten imdi can rol oynamak da istemiyordu. Yere derken hrdayan bir yapran sesini duydu.
ncecik, kaygan bir ilkbahar sesi.
u an iin Roark'a sevgi hissettiinin bilincindeydi. Ac, aknlk ve aresizlik ieren bir sevgi.
Byk bir itenlikle, "Umarm sana iimle ilgili fikir sorduum iin beni ayplamazsn" dedi. "Tam
sen okuldan ..."
"Bo ver onu dedim, Peter. Konu ne?"
Keating kendini de artan beklenmedik bir drstlkle, "Biliyorsun, genellikle senin iin delinin
biri diye dnmmdr," dedi. "Ama ok ey bildiinin de farkndaym. Mimarlk hakknda yani. O
budalalarn asla bilmedii eyler. Ayrca mimarl onlarn asla sevemeyecei kadar sevdiini de
biliyorum."
"Eee?"
"Dorusu neden sana gelmek istediimi bilmiyorum, ama ... Howard, daha nce bunu hi
sylememitim ama, anla beni ... dekann grndense senin grn bilmeye daha ok nem
veriyorum. Herhalde sonunda yine dekann dediini yapacam, ama senin grn benim kendim iin
daha nemli ... nedenini de bilmiyorum. Bunlar neden sylediimi de bilmiyorum."
Roark yan dnp ona bakt, gld. Gen, iyi yrekli, dosta bir glle gld. Roark'dan byle bir
ses ykseldiini duymak o kadar nadir bir eydi ki, Keating'e sanki birisi uzanp elini anlayla tutmu
gibi geldi. Boston'da bir partinin kendisini beklemekte olduunu unutuverdi.
"Hadi," dedi Roark. "Benden korkuyor olamazsn, deil mi? Sormak istediin nedir?"
"Bursumla ilgili. Bana verilen Paris dl."
"Evet?"
"O burs drt yllk. Ama beri yandan Guy Francon da bir sre nce bana irketinde i teklif etti.
Bugn bir ara, o iin hl ak olduunu syledi. Hangisine evet demem gerektiini bilmiyorum."
Roark ona bakt, uzun parmaklar ar bir hareketle yuvarlanrcasna basamaklarda tempo tuttu.
Sonunda Roark, "Eer benim fikrimi istersen Peter, sen hatay imdiden yaptn," dedi. "Bana
sormakla. Herhangi bir kimseye sormakla. inle ilgili konular asla bakalarna sormayacaksn. Ne
istediini kendin bilmiyor musun? Nasl dayanabiliyorsun bilmemeye?"
"te senin bu ynne hayranlk duyuyorum, Howard. Sen hep bilirsin."
"ltifatlar bo ver."
"Ama ben ciddi sylyorum. Nasl karar verebiliyorsun byle her zaman?"
"Sen kararlar senin yerine bakalarnn vermesine nasl izin veriyorsun?"
"Ama ben emin deilim. Howard. Ben hibir zaman kendimden emin deilim. Bana dedikleri kadar
iyi miyim, bilemiyorum. Bunu senden baka kimseye itiraf etmem. Herhalde nedeni senin her zaman
kesinlikle bana ..."
"Peter!" Bayan Keating'in sesi arkalarnda patlad. "Peter, hayatm! Ne yapyorsun orada?"
Annesi kapda duruyordu. Bordo taftadan en k elbisesini giymiti. Mutlu, ama kzgnd.
"Ben de burada yapayalnz oturmu, seni bekliyorum! Takm elbisenle o kirli basamaklarda iin
ne? Hemen kalk oradan! Eve girin, ocuklar. Kakao ve biskviler sizi bekliyor."
"Ama anne, ben Howard'la nemli bir ey konumak istiyordum," dedi Keating. Bir yandan da
ayaa kalkyordu ama.
Annesi duymam gibiydi. Dnp eve girdi, Keating de onu izledi.
Roark onlarn arkasndan bakt, omuz silkti, kalkp o da ieriye girdi.
Bayan Keating sert eteklerini trdatarak bir koltua oturdu.
"Eee?" diye sordu. "Ne konuuyordunuz ikiniz orada?"
Keatingin parmaklar bir tablann kenarnda dolat, bir kibrit kutusunu alp brakt, sonra annesi
orada yokmu gibi Roarka dnd.
"Bak, Howard, poz atmay brak," dedi. Sesi tizlemiti. "Bursu yakp almaya m balayaym,
yoksa Francon'a beklemesini syleyip Gzel Sanatlar'a gideyim, safteronlar etkilemeye mi
alaym? Ne diyorsun?"
Kaybolan bir ey vard. O an gemiti artk.
Bayan Keating, "Dur, Peter, u konuyu iyice anlamak istiyorum." diye sze balayacak oldu.
"Dur bir dakika, Anne! ... Howard, bu ii ok dikkatle tartmam gerek. yle bir burs herkese
verilmez. Verilmesi demek, ok iyisin demektir. Gzel Sanatlar'da okumak ne kadar nemlidir,
bilirsin."
"Yo, bilmem," dedi Roark.
"ff, Allah kahretsin, senin o lgn fikirlerini bilmiyor deilim, ama ben pratik adan
konuuyorum. Benim durumumdaki biri asndan. Bir an iin idealleri bir kenara brakrsak,
kesinlikle grnyor ki..."
Roark, "Sen benim fikrimi istemiyorsun," dedi.
"Tabii istiyorum! Sana soruyorum!"
Ama Keating, seyircisi olduu zaman asla ayn olmazd. Kaybolan bir ey vard. Kendisi farknda
deildi, ama Roark'un bildiini anlyordu. Roark'un gzleri onu tedirgin ediyor, tedirgin olmak da
kzdryordu Keating'i.
"Mimarl uygulamak istiyorum," diye terslendi Keating. "Yalnzca zerinde konumakla yetinmek
istemiyorum. O okul insana byk saygnlk katyor. Bina yapabileceklerini sanan eski musluk
tesisatlarndan ayryor insan. Ama beri yandan Francon'un syledii i... Guy Francon kendisi
teklif etti o ii bana!" Roark baka tarafa dnd.

Keating kr gibi devam etti. "Ka ocuk ulaabilir bu onura? Bir yl getiinde, Smith'in ya da
Jones'un yannda alyoruz diye nyor olacaklar ... i bulmay baarrlarsa tabii. Oysa ben
Francon & Heyer' da alyor olacam!"
Bayan Keating, "ok haklsn, Peter," diyerek ayaa kalkt. "Byle bir konuda, annene danmak
istemezsin tabii. Fazla nemli nk. Sizi yalnz brakaym da konuyu Bay Roark'la hallet."
Keating, annesine bakt. Onun bu konuda ne dndn duymak istemiyordu. Kendi kararn
verebilmesi iin tek arenin, o karar annesi konumadan nce vermek olduunu biliyordu. Annesi
durmu, ona bakmaktayd. Dnp odadan kmaya hazrd. Keating onun blf yapmadn da
biliyordu. Olu isterse, kacakt odadan. Olu da ... istiyordu. Onun gitmesini istiyordu. aresizce,
umutsuzca istiyordu bunu. Konutu:
"Ama. anne, bunu nasl sylersin? Elbette istiyorum senin fikrini ... sen ne dnyorsun?"
Annesi Peter'in sesindeki o ham tedirginlii duymazdan geldi, glmsedi.
"Peter, ben hibir zaman hibir ey dnmem. Karar senindir. Karar her zaman senin olmutur."
Peter Keating gzlerini annesinden ayrmakszn, kararsz bir sesle, "eyyy ..." diye balad. "Eer
Gzel Sanatlar'a gidersem ..."
Bayan Keating, "Gzel," dedi hemen. "Git Gzel Sanatlar'a. ahane bir yer. Evinden, yuvandan bir
okyanus uzakta. Tabii sen gidersen, Bay Francon o ie bir bakasn alr. Herkesin diline de laf gerek.
Bay Francon'un her yl irketine Stanton'n o yl mezun ettii en iyi ocuu aldn herkes biliyor. O
ie bir bakas alnrsa nasl gzkr acaba? Ama herhalde nemi yok."
"nsanlar ne diyecek ki?"
"Fazla bir ey sylemezler herhalde. Yalnzca br ocuun o yln en parlak ocuu olduunu
sylerler. Herhalde Shlinker'i alr."
"Olamaz!" Keating fkeyle yutkundu. "Shlinker olmaz!"
Annesi en tatl sesiyle, "Olur," dedi. "Shlinker'i alr."
"Ama ..."
"Ama insanlarn ne diyeceinden sana ne? Sen kendini memnun et, yeter."
"Yani sence Francon ..."
"Bay Francon benim niin umurumda olsun? Benimle bir ilgisi yok ki."
"Anne, Francon'un nerdii ie girmemi mi istiyorsun?"
"Benim hibir ey istediim yok, Peter. Patron sensin."

Acaba annemi gerekten seviyor muyum, diye merak etti. Ama annesiydi o onun. Bu sz herkesin
gznde, o kiinin otomatik olarak sevilmesi gerektii anlamna gelirdi. Bu nedenle Peter de annesine
ynelik duygularnn sevgi olduuna karar vermiti. Annesinin yargsna sayg gstermesi iin bir
neden var m, yok mu, bilmiyordu. Annesiydi onun o. Byle olmas, her trl mantn yerini almaya
yeterdi.
"Evet, tabii anne ... Ama ... Evet, biliyorum, ama ... Howard?"
Bu bir yardm arsyd. Roark oradayd. Kedeki kanepeye, yar yatar pozda, kedi yavrusu gibi
yerlemiti. Roark'un byle kediler gibi sessiz bir gerilim ve kontrolle hareket edebilmesi Keating'i
defalarca artmt. Tpk kediler gibi, vcudunda tek bir kat kemik yokmu gibi geveyebiliyordu
Roark. imdi de konumaya balamt:
"Peter, karna kan bu iki frsat hakknda da neler dndm biliyorsun. Daha az kt olann
se. Gzel Sanatlar'da ne reneceksin? Yine Rnesans saraylar, yine operet dekorlar. inde var
olan her eyi ldrecekler. Oysa sen arasra iyi i karyorsun ... izin verirlerse. Eer gerekten bir
eyler renmek istiyorsan, ie bala. Francon budala itin teki, ama en azndan orada bina
yapabileceksin. Kendi bana ortaya kmaya ok daha erken hazrlanabilirsin."
Bayan Keating, "Bazen Bay Roark bile mantkl konuabiliyor," dedi. "Kamyon ofr diliyle
konusa bile."
"Sence gerekten iyi i karabiliyor muyum?" Keating ona bakarken gzlerinde hl o bir tek
cmlenin prlts vard. Baka hibir eyin nemi yoktu.
"Arasra," dedi Roark. "Pek sk saylmaz."
Bayan Keating, "imdi bu i hallolduuna gre ..." diye balad.
"Bunu ... bunu bir dnmem gerek, Anne."
"imdi bu i hallolduuna gre, kakao imeye ne dersiniz? Hemen getirebilirim!"
Oluna glmsyordu. taatkrln, minnetini ifade eden bir glmseme. Hrdayarak odadan
kt.
Keating sinirli sinirli dolarken durdu, bir sigara yakt, duman azndan ksa kmeler halinde
fledi, Roark'a bakt.
"Sen ne yapacaksn imdi, Howard?"
"Ben mi?"
"ok dncesiz davrandm, biliyorum. Hep kendimden sz ettim. Annem aslnda iyi niyetli, ama
beni deli ediyor ... neyse, bo ver o konuyu. Sen ne yapacaksn?"

"Ben New York'a gidiyorum."


"Ah, ok iyi. bulmaya m?"
" bulmaya."
"ey ... mimarlkta m?"
"Mimarlkta, Peter."
"Bu harika. Sevindim. Kafanda kesin bir plan var m?"
"Henry Cameron'un yannda alacam."
"Yo, olamaz, Howard!"
"yle."
"Ama o bir sfr artk! Biliyorum, ad var, ama bitti ii onun. nemli binalar hi alamyor, yllardr
alamad! Ofisi berbat bir yermi diyorlar. O sana ne gibi bir gelecek salayabilir ki? Ne
renebilirsin orada?"
"Fazla bir ey deil. Yalnzca bina yapmasn."
"Tanr akna, bu inad srdremezsin, bile bile kendini ziyan edemezsin! Bana yle gelmiti ki ...
ey, evet, bugnk olay sana bir eyler retmitir sanmtm!"
"retti."
"Bak, Howard, eer bu kararnn nedeni, seni artk baka hi kimsenin, yani daha iyi bir mimarn
almayacana inandn iinse, ben sana yardm ederim. Francon'la konuur, tandklar arar, sonunda
..."
"Saol, Peter. Ama gerei yok. Her ey tamam."
"Ne dedi?"
"Kim?"
"Cameron."
"Onunla hi karlam deilim."
O srada darda bir koma sesi duyuldu. Keating o anda hatrlad, stn deimek zere yukarya
koarken kapda annesine arpt, kadnn elindeki tepside duran fincanlardan birini devirdi.
"Peter!"
"Ziyam yok, anne!" Annesinin dirseine sarld. "Acelem var, tatlm. ocuklarla kk bir parti ...
dur dur, bir ey syleme ... ge kalmam, bak ... Benim Francon & Heyer'a girmemi kutlayacaz!"
Annesini alkanlkla pt. Onu bazen dayanlmaz klan neeli hali yine stndeydi. Odadan
frlayp merdivenleri koarak kt. Bayan Keating onun arkasndan bakp ban iki yana sallad.
Yznde hem eletiri, hem mutluluk vard.
Keating odasna daldnda, giysilerini her bir yana frlatrken birdenbire New York'a ekecei
telgraf geldi aklna. O konuyu gn boyu unutmutu, ama imdi acil bir ey olarak hatrlad. Telgraf
imdi, hemen ekmek istiyordu. Bir kt paras bulup karalad:
"Katie, sevgilim Francon'da almak zere New York'a geliyorum. Sevgiler, Peter."
O gece Peter arabada, iki delikanlnn arasna skm durumda Boston'a utu, yol ve rzgr
vnlayarak yanndan akp geti. Dnyann artk nnde almakta olduunu hissediyordu. Farlarn
nnden kaan karanlklar gibi. zgrd. Hazrd. Birka yla kadar ... yani abucak ... nk
arabann bu hz karsnda zaman diye bir ey yoktu artk ... ad borazan gibi duyulacak, insanlar
uykularndan uyandracakt. Byk eyler yapmaya hazrd o... harika eyler. Daha nce almam...
yani ... Allah kahretsin ... mimarlkta almam eyler.
3

Peter Keating, New York sokaklarna bakt. Gzne ilien insanlar son derece k giyinmilerdi.
Beinci Caddede, Francon & Heyer ofisinin bulunduu binann nnde durmutu bir an. lk i gn
onu bekliyordu. Yanndan telal admlarla geen adamlara bakt. k, diye dnd. Hem de ok k.
zgn baklar kendi giysilerine dnd. New York'ta renmesi gereken ok ey vard.
Artk daha fazla geciktiremeyeceini hissedince, kapya dora dnd. Minyatr bir Dorik portiko.
Her kk detay, bir zamanlar eski Yunanllar gibi tunikler giyerek dolaan sanat tarafndan zenle
hesaplanp yerletirilmiti. Stunlarn mermer kusursuzluu arasnda, dnen kapnn nikelajlar
parldyor, hzla geen otomobillerin hayalini yanstyordu. Keating dner kapdan geip muhteem
mermer lobide ilerledi, yaldzdan ve krmz lakeden asansre binerek otuz kat yukardaki maun
kapnn nne geldi. Kapda zarif harflerle yazlm ince bir plaka grd:
FRANCON & HEYER MMARLIK BROSU
Francon & Heyer'in resepsiyonu, kolonyel bir maliknenin serin ama sevimli balo salonuna
benziyordu. Gm beyaz duvarlara yass stunlar sralanmt. Yzleri yivliydi. Yivler yon
salyangozlar gibi kvrlyordu. stlerinde kk alnlklar vard. Tam ortalan ayrkt alnlklarn.
Oralara yann Yunan yzleri yaptrlmt. Panolarda Yunan tapnaklarndaki kabartmalar vard.
Hemen fark edilemeyecek kadar kktler. Ama stunlar da, alnlklar da, krk yzl talar da
asl bunlar gsteriyordu.

Keating eii ap ieriye girdii andan itibaren, ayaklarnn altnda bir yryen bant varm gibi
hissetti. Bu bant onu, Floransa tipi bir balkon parmaklnn gerisinde, telefon santralinin banda
oturan resepsiyoncunun nne gtrd, sonra da kocaman bir salonun kapsna ulatrd. Keating'in
orada grdkleri, upuzun, yass masalar, tavandan inen ve yeil abajurlarda son bulan bkml
iplerden bir orman, duvarlarda dev boyutlarda ozalit dosyalar, kuleler gibi sar ekmeceler, ktlar,
kutular, rnek tulalar, kavanozlar iinde tutkallar ve inaat irketlerinin takvimleri oldu. Takvimlerin
ounda plak kadn resimleri vard. Teknik ressamlarn ba Keating'i yzne bakmadan tersledi.
Bunalmt adam. Ama ayn zamanda amal bir hali vard. Ba parmayla dolap odasn gsterirken
enesini de kaldrp yzn o yana evirdi, Keating dolaptan ald gri alma nln gvensizlik
iinde giyerken, adam topuklar zerinde yaylanarak bekledi. Francon istemiti herkesin bu nlkten
giymesini. Yryen bant, izim odasnn kesindeki bir masada duruverdi. Keating kendini o
masada, bir takm planlan ileme greviyle ba baa buldu. Ba teknik ressamn srt uzaklayordu.
Adam onun varln bile unutmutu abucak.
Keating hemen nndeki ie koyuldu. Gzleri masadaki kda dikilmi, boaz kaskat kesilmiti.
Grebildii tek ey, nndeki kdn inci gibi prltsyd. izdii dmdz izgiler artyordu onu.
nk etinin en az iki santim saa sola kayarak titrediinden emindi. O izgilerin nereye gittiklerini,
niin izildiklerini bilmeksizin stlerinden gemekteydi. Tek bildii, bu plann birisinin byk bir
baars olduuydu. Kendisi ne bu konuda soru aabilirdi, ne de bu baarya eriebilirdi. Nasl olup
da kendini potansiyel bir mimar olarak grebildiini anlayamyordu.
ok uzun bir sre sonra, bitiik masadaki buruuk gri nl far ketti. Bir ift krek kemiine
yapm nl. evresine baknd. nce tedbirli baklarla, sonra merakla, sonra keyifle, sonra da
tiksintiyle. En sonuncu aamaya vardnda Peter Keating yine kendisi olmu, insanlara kar yeniden
sevgi hissetmeye balamt. Yan taraftaki kk yanaklar, komik burunu, ierlek enedeki gamzeyi,
masann n kenarna dayanp skm mideyi grd. ok holand bu grntden. Bu insanlarn
yapt her eyi kendisi daha iyi yapabilirdi. Glmsedi. Peter Keating'in birlikte olabilecei
insanlara ihtiyac vard.
nndeki plana tekrar baktnda, o aheserin bir takm kusurlar gzne arpt. zel bir evin bir
katyd. Koskoca meknlar hi nedensiz blen arpk urpuk koridorlar, karanla mahkm edilmi
uzun dikdrtgen odalar fark etti. Tanrm, diye dnd, byle bir dev versem beni daha birinci
smestrde aktrrlard. Ondan sonra artk iini abucak, kolaylkla, ustaca ve mutlu mutlu yapmaya
balad.
le molas gelmeden, Peter Keating odadakilerden bazlaryla dost olmutu bile. Henz yakn
dost diyebilecei kimsesi yoksa da, dostluklarn bymesine ortam olabilecek, belirginlememi bir
tarla vard artk nnde. Yakn masalarda oturanlara glmsemi, hibir neden olmad halde onlara
anlayl anlayl gz krpmt. Buzdolabna gidi gelilerini, yanndan getii insanlar yumuak,
neeli baklaryla okamak iin kullanmt. O parlak gzler odadaki herkesi birer birer ele alyor,
iinde bulunduklar evrenden karp, insanln en nemli rnei ve Keating'in en yakn dostu gibi
ayryordu. O getiinde insanlarn, ite akll bir ocuk, ite ok iyi bir insan dedikleri kesindi.
Keating yan masadaki uzun boylu, sarn bir gencin, bir i hannn cephesini izmekte olduunu
fark etti. Dosta bir saygyla delikanlnn omzuna doru eildi, kat yksekliine varan stunlara
dolanm gerdanlk gibi dizili ieklere bakt.
Hayranlk dolu bir sesle, "htiyara aferin." dedi.
"Ne?" diye sordu ocuk.
"Francon'a yani," diye aklad Keating.
"Ne Francon'u?" dedi delikanl hemen. "O adam sekiz yldr bir kpek kulbesi bile izmi deil."
Omzunun zerinden baparmayla arkadaki caml kapy gsterdi. "O izdi."
Keating, "Ne?" diyerek dnd.
"O," dedi ocuk yine. "Stengel. Bunlarn hepsini o yapar."
Keating cam kapnn ardnda, bir masann kenarna abanm bir ift kemikli omuzla; gen
biiminde, kk bir kafa grd. Dikkatle eilmiti. Gzlk camlarndan iki k havuzu yansyordu.
Akama doru, kapal kapnn ardndan birinin getii hissedildi. Keating evredeki fsltlardan
Guy Francon'un geldiini, bir st kattaki ofisine ktn anlad. Yarm saat sonra cam kap ald,
Stengel kt. Parmaklan arasnda kocaman bir karton tutmaktayd.
"Hey, sen," diye seslendi. Gzlk camlar Keating'in yzne dnkt. "Bunun planlarn sen mi
yapyorsun?" Kartonu ne doru uzatmt. "Bunu patrona gtr, onaylat. Ne dediini iyice dinlemeye
ve akll gzkmeye al. Ho ikisinin de pek nemi yok ya!"
Ksa boyluydu. Kollar ayak bileklerine kadar iniyor gibiydi. Gmlein upuzun kollar iinde,
sallanan birer ip, ularnda da iri, i bilir eller. Keating'in gzleri bir saniyenin onda biri sresince
dondu, renkleri koyuldu, bo gzlk camlarna ok gergin bir bak yneltti. Sonra Keating
glmsedi, tatl bir sesle: "Ba stne, efendim," dedi.
Kartonu on parmann ucuyla tutarak tayordu. Krmz hall merdivenlerden Francon'un odasna
kt. Kartonda gri granit bir evin suluboya resmi vard. yatak odal, be balkonlu, drt byk
pencereli, on iki stunlu; giri ksmnda bir bayrak direi ve iki aslanla. Resmin kesine dzgn
harflerle, "Bay ve Bayan James S. Whattles'n Evi-Francon & Heyer Mimarlk Brosu" diye
yazlmt. Keating hafif bir slk ttrd. James S. Whattles, tra losyonlar reten bir multi
milyonerdi.
Guy Francon'un ofisi cilal bir yerdi. Yo, diye dnd Keating, cilal deil, lake; yo, o da deil,
dpedz sv. Aynalar eritilerek odadaki her eyann zerine dklm gibiydi. Yrrken her yanda
kendi grntsnden paralar dolayor, serbest braklm kelebekler gibi izliyordu onu.
Chippendale dolaplarda da, Jacobean sandalyelerde de. Louis XV mine rafnda da. Kedeki
otantik Roma heykelini, Pathenon'un. Rheims Katedrali'nin, Versailles'n ve tepesinde ebedi
mealesiyle Frink National Bank Binas'nn resimlerini grmeye bile vakit buldu.
Kendi bacaklarnn, o dev maun masann yan tarafna yaklatn grd. Guy Francon, masasnda
oturmaktayd. Guy Francon'un yz sar, yanaklar sarkkt. Kcating'e bir an iin, onu mrnde ilk
defa gryormu gibi bakt, sonra hatrlad, yznde bir glmseme belirdi.
"Vay vay vay. Kittredge, olum, demek buradayz, yerlemi ve balam durumdayz! Seni
grdme ok sevindim. Otur olum, otur, ne var bakaym elinde? Dur, acelemiz yok, hem de hi
acelemiz yok. Otur. Nasl buldun buray?"
"Korkarm biraz fazla mutluyum, efendim." dedi Keating. Yznde o drst, ocuksu aresizlik
ifadesi vard. "lk iime baladmda kendimi ok ciddi hissetmeyi bekliyordum, oysa byle bir
yerde balamak ... galiba sersemletti beni biraz ... ama stesinden gelirim, efendim."
"Elbette," dedi Guy Francon. "Gen biri iin biraz fazla etkileyici olabilir. Ama hi kayglanma.
Baaracandan eminim."
"Elimden geleni yapacam, efendim."
"Elbette yapacaksn. Neymi bana gnderdikleri?" Francon elini kartona doru uzatrken,
parmaklar dnp kendi alnna dayand, durdu. "Bu ba ars ok can skc... Yo, hayr, ciddi bir ey
deil ..." Keating'in hemen beliren kaygsna glmsedi. "nemsiz bir ba ars ite. ok
almaktan herhalde."
"Size bir ey getirmemi ister misiniz, efendim?"
"Yo, teekkr ederim. Senin bana getirebilecein bir ey deil de, benden gtrebilecein bir ey
gerek." Gz krpt. "ampanya. Laf aramzda, dn gece ikram ettikleri ampanya hibir eye
benzemiyordu. Ben zaten ampanyay hibir zaman sevmemiimdir. Bak, sana bir ey syleyeyim,
Kittredge, araplar tanmak ok nemlidir. Bir mteriyi yemee gtrsen, ne smarlamak gerektiini
bilmelisin. imdi sana bir meslek srr syleyeyim. Bldrcn ele alalm. ou insanlar bldrcnn
yanna Burgundy smarlar. Sen ne yaparsn? Clos Vougeot 1904 smarlarsn. Anladn m? Olaya zel
bir hava katar. Yine uygundur, ama orijinaldir. Her zaman orijinal olmak gerekir... Kim yollamt
seni buraya?"
"Bay Stengel, efendim."
"Ha, Stengel." Bu ad sylerken kulland tonlama, Keating'in zihninde bir panjurun kapan gibi
trdad. Bunu gelecek iin hatrlamasna izin km demekti. "Kendi ilerini kendisi getiremeyecek
kadar byd artk, ha? Ama yanl anlama, ok byk bir tasarmcdr. New York kentinin en iyi
tasarmcsdr. Tek kusuru, son zamanlarda burnunun biraz fazla bymesi. Tek alann kendisi
olduunu sanyor... ben ona fikirler verdiim, o fikirleri benim yerime uygulamasna izin verdiim
iin. Gn boyu izim yapt iin. Bu meslekte bir sre alnca greceksin, evladm. Bir bronun
esas ii, duvarlarnn dnda yaplan itir. Dn geceyi al rnein. Clarion Emlaklar Dernei'ndeki
len. ki yz konuk, yemek ve ampanya ... ya, evet, ampanya!" Kendi kendisiyle alay eder gibi
burnunu buruturdu. "Yemek sonras yaplan konuma srasnda birka zel sz sylemek ... bilirsin,
fazla arpc bir eyler deil, baya dedikodu da deil. Emlaklarn topluma kar sorumluluuyla
ilgili, iyi ve iinin ehli bir mimar semelerinin nemine deinen iyi seilmi birka dnce. Aklda
kalacak birka parlak slogan."
'"Evet, efendim. 'Evinizin mimarn seerken, o evde oturacak gelini seiyormu gibi dikkat edin,
trnden bir ey."
"Fena saylmaz. Hem de hi fena saylmaz, Kittredge. Bunu not etsem bir sakncas var m?"
"Adm Keating, efendim," dedi Kcating kesin bir sesle. "Bu dnceyi beendinizse, buyurun.
Hounuza gittiine sevindim."
"Keating, tabii! Tabii, Keating," dedi Francon tatl tatl glmseyerek. "Tanrm, insan yle ok
kiiyle tanyor ki. Nasl demitin? Evinizin mimarn ... ok iyi bir cmleydi."

Keating'e tekrarlattrd, nnde hi kullanlmakszn bekleyen sipsivri yontulmu bir yn renkli


kalem arasndan bir kurunkalem seip bloknota yazd.
Sonra bloknotu kenara itti, iini ekti, sann dalgalarn arkaya doru svazlayarak yorgun bir
sesle konutu.
"Eh, pekl. Bakmam gerek herhalde o eye."
Keating izimi saygyla uzatt. Francon arkasna yasland, kartonu bir kol boyu uzakta tutup bakt.
Sol gzn kapad, sonra san kapad, sonra kartonu iki santim daha uzaklatrd. Keating adamn
kartonu ba aa evirmesini hevesle bekler gibiydi. Ama Francon ylece tutuyordu onu. Birden
Keating, Francon'un oktan beri resmi grmemeye baladn farketti. Kartona bak, Keating'in
hatrnayd. O zaman Keating kendini hafiflemi hissetti. Hava kadar hafifti. Kendisini gelecee
gtren yolu da nnde ak seik grebilmeye balamt
"Hmm ... Evet..." diyordu Francon. Yumuak parmaklarndan iki tanesiyle enesini ovalad.
"Hmm ... Evet..."
Keating'e dnd.
"Fena deil," dedi. "Hi fena deil ... ey ... Belki biraz daha sekin bir havas olabilirdi, anlarsn!
Ama dorusu resim yle temiz yaplm ki. Sen ne dersin, Keating?"
Keating'e gre, bu pencerelerden drt tanesi dosdoru drt dev granit stunun tam arkasna
geliyordu. Ama Francon'un pembe desenli kravatyla oynayan eline bakarken, bundan sz etmemeye
karar verdi. Onun yerine:
"Bir neride bulunabilirsem, efendim," dedi. "Bence drdnc kat ile beinci kat arasndaki
kartular, bu kadar iddial bir bina iin biraz fazla mtevaz. Sslemeli bir garland ok daha iyi olur
gibi geliyor."
"Tamam ite. Tam ben de ayn eyi syleyecektim. Sslemeli bir garland ... ama ... ama bak, o
zaman da pencerelerin nemi azalr, deil mi?"
"Evet," dedi Keating. Snf arkadalaryla tartrken kulland ses tonunun zerine bir sayg
perdah ekmiti. "Ama pencerelerin nemi, binann n cephesini etkileyici klmann nemi yannda
ikinci planda kalr."
"Doru. Etkileyici. Mterilerimize her eyden nce, gurur pay tanmamz gerek. Evet, kesinlikle,
sslemeli bir garland ... ama ... bak, ben n izimleri onaylamtm, Stengel de bu seferkini yle temiz
hazrlam ki!"
"Siz sylerseniz, Bay Stengel onu deitirmekten zevk duyar."

Francon'un gzleri bir an Keating'inkilere akld, sonra kirpikleri indi, kolundaki bir toz zerresini
yakalayp ald.
"Tabii, tabii..." dedi dalgn bir sesle. "Ama sence garland gerekten nemli mi?"
Keating ar ar, "Bence gerekli bulduunuz deiiklikleri yapmak, her eyi Bay Stengel'in
tasarmlad ekliyle onaylamaktan ok daha nemli," dedi.
Francon hibir ey sylemeden dosdoru onun gzlerine bakmay srdryordu. Francon'un gzleri
Keating'in gzlerine odaklanm, elleri pelte gibiydi. Keating bunu grnce, korkun bir riske girmi
ve byk bir zafer kazanm olduunu anlad. Kazandn anlad anda, girdii riskin bykl onu
korkutmaya balamt.
Masann iki yanndan sessizce birbirlerine baktlar, birbirini anlayan iki kii olduklarn ikisi de
kabul ettiler.
Francon sakin, iten bir otoriteyle, "Sslemeli garland yapacaz," dedi. "Bunu burada brak.
Stengel'e kendisini grmek istediimi syle."
Keating kmak zere dnerken Francon onu durdurdu. Sesi scak ve neeliydi.
"Ha, Keating, aklma gelmiken sana bir neride bulunabilir miyim? Aramzda kalsn ama bordo
kravat bu gri nln iine lacivertten ok daha iyi yakr. Sence de yle deil mi?"
'"Evet, efendim," dedi Keating rahat bir sesle. "Teekkr ederim. Yarn beni yle greceksiniz."
Odadan kt, kapy arkasndan yavaa kapad.
Keating resepsiyonun nnden geerken, kr sal, kibar bir adamn, yannda bir kadnla birlikte
kapdan girmekte olduunu grd. Adamn apkas yoktu. Bu ofisten biri olduu belliydi. Kadnn
zerinde vizon bir kap vard. Onun da mteri olduu belliydi.
Kibar bey yerlere kadar eiliyor deildi. Mterinin nne hallar seriyor deildi. Serinlesin diye
onu yelpazeliyor deildi. Yalnzca onun gemesi iin kapy ak tutmaktayd. Ama nedense Keating'e,
adam bunlarn hepsini yapyormu gibi geldi.
Frink National Bank Binas, aa Manhattan'dayd. Gne gkyznde kayarak ilerlerken, onun
glgesi de gecekondularn zerinde gezinen bir saat yelkovan gibi, Aquarium'dan Manhattan
Kprs'ne doru kaymaktayd. Gne batnca, Bodrum Mozolesi'nin mealesi yand, kilometrelerce
evreye yaylm saysz pencerelerin camna krmz lekeler drd. Tabii yalnzca o alp
yanstabilecek kadar yksek pencerelere. Frink National Bank Binas, Roma sanatnn tm tarihini, iyi
seilmi rneklerle temsil etmekteydi. Uzun bir sre boyunca kentin en iyi binas saylmt, nk
dier binalarn hibirinde, onda bulunmayan herhangi bir klasik iaret bulmak mmkn deildi.
yle ok stunu, alnl, frezi, tripodu, gladyatr, cin suratlar ve voltleri vard ki, sanki beyaz
mermerden yaplmam da, bir macun tpnden sklarak karlm gibi grnrd. Oysa beyaz
mermerden yaplmt. Bunu tek bilen, paray veren sahipleriydi. Bugn artk iziklerle, lekelerle
dolu, czzaml gibi, kahverengi de, yeil de saylamayacak bir renkteydi. Krlk yerlerin temiz
havasna uygun narin bir ta, yava rmenin, kirli dumanlarn, gazlarn, asitlerin kemirdii
belliydi. Ama Frink National Bank Binas yine de byk bir baar saylmaktayd. O kadar byk bir
baaryd ki, Guy Francon'un yapt son bina olmutu. Bunun getirdii saygnlk sayesinde, Francon
artk byle zahmetlere girmekten kurtulmu bulunuyordu.
Frink National Bank'n blok dousunda Dana Binas vard. Birka kat daha alakt ve hibir
saygnla sahip deildi. izgileri sert ve basitti. indeki elik iskeletin uyumunu gsteren,
vurgulayan izgilerdi bunlar. Bir vcut nasl kemik yapsnn kusursuzluunu gsterirse, tpk yle.
Baka hibir ss yoktu. Yalnzca o keskin alarnn ince hesaplanm izgileriyle, dzlemlerinin
tasarmyla, atdan alttaki kaldrma doru akan buzlar andran pencere dizileriyle gururlanabilirdi.
New Yorklular Dana Binas'na pek bakmazlard. Bazen kente gelen bir yabanc birdenbire kendini bu
binayla yz yze bulur, durup bakar, byle bir vizyonun ne tr bir ryadan fkrdn merak ederdi.
Ama byle ziyaretiler de pek sk kmazd. Dana Binas'nn kiraclar, onu dnyadaki hibir yapya
deimeyeceklerini iddia eder, pencerelerinden giren gn ndan, havadan, koridorlarnn ve
ofislerinin mantkl planndan ok memnun olduklarn sylerlerdi. Ne var ki Dana Binas'nda pek
fazla kirac da yoktu. Saygn iadamlarndan hibiri, ofislerinin "antrepoya benzeyen" bir binada
olmasn istemiyordu.
Dana Binas, Henry Cameron'un eseriydi.
1880'lerde New York mimarlar, meslein ikinci adam olabilmek iin birbirini yemekteydi.
Birincilikte hibirinin zerrece umudu yoktu. Birinci yer, Henry Cameron'a aitti. O gnlerde Henry
Cameron'a bina yaptrmak kolay i deildi. Kendisini arayana, iki yl sonras iin sz verebiliyordu.
Ofisinden kan her plan kendisi dnp izerdi. Hangi ileri kabul edeceini kendi seerdi. Bina
bitince de, sahibi enesini kapal tutard. Cameron kendisinin hi kimseye asla sunmad bir eyi,
herkesten bekleyen bir insand; o ey de itaatti. hret yllarm, hi kimsenin tahmin edemedii bir
hedefe doru uan ok gibi geirmiti. nsanlar deli derlerdi ona. Ama sunduu eyi de alrlard ...
Anlasalar da, anlamasalar da. nk onun sunduu, "Henry Cameron" imzal bir binayd.
Balangta binalar dierlerinden az farklyd. Kimseyi korkutacak kadar deiik deildi. Arada
srada artc deneylere giriirdi ama herkes ondan bunu zaten bekledii iin hi kimse Henry
Cameron'la tartmazd. Her yeni binasyla birlikte iinde bir eyler byyp geliiyordu
Cameron'un. O eyler mcadele ediyor, biimleniyor, kabararak patlama noktasna yaklayordu.
Beklenen patlama, gkdelenlerin domasyla gerekleti. Yaplar duvarclarn st ste koyduu katlar
olmaktan kp, elik oklar gibi, snrsz ve arlksz olarak gkyzne doru fkrd anda, bu yeni
mucizeyi ilk nce anlayp onu biimlendirebilen bir avu kiinin arasnda Henry Cameron da vard.
Yksek bir binann yksek grnmesi gerektii gereini kabul edenlerin de ilklerinden biriydi.
Dier mimarlar yirmi kat yksekliindeki bir binay nasl edip de tuladan yaplm bir malikneye
benzetebilecekler dnp kfrler yadrrken, her trl yatay izgiyi kullanarak binay ksa
gstermeye, gelenee uydurmaya, eliinin aybn saklamaya, onu kk, gvenli ve eski gibi
gstermeye abalarken, Henry Cameron dmdz dey izgilerle donanm, eliini ve yksekliini
gururla tayan binalar izerdi. Dier mimarlar, frezler ve alnlklar izerken, Henry Cameron
gkdelenlerin Yunanllar kopya etmemesi gerektiine karar vermiti. Aslnda Henry Cameron hibir
binann bir baka binay kopya etmemesi gerektii kansndayd.
Otuz dokuz yandayd o sralarda. Ksa boylu, tknaz, kendine zen gstermeyen biriydi. Deliler
gibi alr, uykusundan, yemeklerinden fedakrlk eder, seyrek iki ier, ama itii zaman hayvanlar
gibi ier; mterilerine aza alnmayacak szlerle hitap eder, onlarn nefretiyle alay eder, hatta o
nefreti bilerek krkler; ya ortaa derebeyleri gibi ya da rhtm iileri gibi davranr; girdii her
salonda insanlara batc gelen bir yksek gerilim dzeyinde yaard. O atee ne kendisinin, ne de
bakalarnn uzun sre dayanamayaca belliydi. O zaman yl 1892'ydi.
Chicago'daki Columbian Fuar, 1893 ylnda almt.
Ve iki bin yl ncesinin Roma's, bu kere Michigan Gl kylarnda ykseldi. Fransa'nn,
spanya'nn, Atina'nn ve kendisini izleyen her slubun paralaryla zenginletirilmi bir Roma. Fuar
tmyle stunlardan, zafer taklarndan, mavi glcklerden, kristal emelerden ve msr patlandan
olumu bir "Rya Kent"di. Mimarlar, kimin eski kaynaktan en iyi alabilecei ve kimin ayn anda en
ok sayda kaynaktan alabilecei konusunda rekabet iine girmilerdi. Bu fuar, yap dalnda ilenmi
her suu yeni bir lkenin gzleri nne sermekteydi. Veba gibi bembeyaz bir akmd ve veba gibi de
hzla yayld.
nsanlar geldiler, baktlar, ardlar, sonra bu grdklerinin tohumlarn Amerika'nn her kentine
gtrdler. Derken o tohumlardan yaban otlar kmaya balad. Dorik kap girileri olan bezemeli
postane binalar, demir alnlklarla donatlm tula malikneler, on iki Parthenon'un st ste konmas
biiminde yaplm yksek binalar. Bu yaban otlar boy att, baka eylerin hepsini bodu.
Henry Cameron, Columbian Fuar'na almalaryla katlmay reddetmi, o fuar iin yazya
gelmeyecek szler kullanmt. Bu szler yazya gelmese bile, azdan aza anlatlabiliyordu ... Tabii
kadnl erkekli topluluklarda deil! Ve anlatld da. Kendisinden Efes'teki Artemis tapna biiminde
bir tren istasyonu yapmasn isteyen saygn bir bankacnn kafasna mrekkep hokkasn frlatt da
anlatld. Bankac tabii onun ofisine bir daha uramamt. Daha baka uramayanlar da oldu.
Uzun sren mcadele yllarnn amacna tam ulat srada, arad gerei biimlendirmeyi tam
baard srada, en son engel bir anda inip yolunu tkad. Bir sredir onun ilerleyiini seyredip,
aran gen lke, geri o yaptlarn yeni bykln kabul etmeye balamt; ama iki bin yl nceki
bir Klasisizm lemine gerisingeri frlatlan lke, artk Henry Cameron'a bir yer bulamyordu.
Artk bina tasarmlamak gereksiz olmutu. Binalarn fotorafn ekmek yetiyordu. Ktphanesi en
zengin olan mimar, en iyi mimar saylmaktayd. Taklitiler taklitlerin kopyalarn yapar olmulard.
Bunun gerisinde yatan g de "kltr"d. Yirmi yzyllk bir gemi, harabelerde bekliyor, rnek
oluturuyordu. Beri yanda da Byk Fuar vard. Her ailenin albmnde birka Avrupa kartpostal
vard.
Henry Cameron'un btn bunlara kar syleyebilecei hibir ey yoktu. Yalnzca, kendisine ait
olduu iin asla vazgemedii bir inanc vard. Ne herhangi bir kimsenin zdeyiini ne
srebiliyordu, ne de baka nemli bir ey syleyebiliyordu. Tek syleyebildii, bir binann biiminin
ilevine uygun olmas gerektii, bina gzelliinin anahtarnn, yapsnda yatt, yeni yap
yntemlerinin yeni biimleri gerektirdii, kendi bildii gibi binalar yapmak istedii, bunu da srf
istedii iin yapacayd. Ama insanlar aralarnda Vitruvius'u, Mikelanj', Sir Christopher Wren'i
tartrlarken ona kulak kabartamazlard.
nsanolu ihtirastan, hele byk ihtiraslardan nefret eder. Henry Cameron bir hata yapmt: iini
seviyordu. O yzden mcadele ediyordu. O yzden de kaybetti.
nsanlar, onun kaybettiini anlamad kansndaydlar. Anladysa bile, bunu hibir zaman kimseye
belli etmedi. Mterileri seyrekleirken, onun onlara davran da daha dayanlmaz oldu. Adnn
saygnl azaldka, sesi kendi adn sylerken o kadar daha kstah kmaya balad. Yannda ok
zeki bir menejeri vard. Ufak tefek, gsterisiz, ama demir yapl bir adamd. Grkemli gnlerde
Cameron'un fke frtnalarna sessizce dayanm, hep ona mteriler getirmiti. Cameron mterilere
hakaret etmi, ama kk adam onlarn btn olup bitenleri kabullenip geri gelmelerini salamt.
Derken kk adam ld.
Cameron insanlarla yz yze gelmeyi hibir zaman renememiti. Onun gznde nemi yoktu
insanlarn. Tpk kendi hayatnn da nemi olmad gibi. Binalardan baka hibir eyin nemi yoktu
ona gre. Aklama yapmay da renmi deildi. Yalnzca emir verirdi. Sevilen biri olmamt asla.
Hep korkulmutu ondan. Ama artk kimse korkmuyordu.
Yaamasna izin verildi. Yeniden kurmay hayal ettii kentin sokaklarndan nefret ede ede yaad.
Bombo ofisindeki masasnda, hareketsiz, isiz, ylece bekleyip yaad. Bir gazete yazsnda
kendisinden, iyi niyetle, "Mteveffa Henry Cameron" diye sz edildiini grerek yaad. kiye
balayarak, sessizce, dzenli biimde, korkun miktarlarda, zaman zaman gnler ve geceler boyunca
ara vermeksizin ierek yaad; bu arada kendisini buna itenlerin, "Cameron mu? Ona vermeyin o ii.
Balklar gibi iiyor. O yzden hi i alamyor," dediini duya duya yaad. nl bir binann katn
igal eden ofisinden, daha ucuz bir sokaktaki tek katl bir ofise tanarak yaad. Sonra kentin daha
aa ksmndaki bir yere, ardndan da Battery'ye yakn, karsnda gkdelenler arasnda kalm dar
bir hava bacas bulunan odal bir ofise tand. Bu son ofisi semesinin nedeni, yzn odasnn
camna dayad zaman, tula bir duvarn zerinden Dana Binas'nn tepesini grebildii iindi.
Howard Roark her katn sahanlnda durup pencereden Dana Binas'na baka baka Henry
Cameron'un ofisine kyordu. Asansr bozuktu. Merdivenler uzun sre nce kirli yeil bir renge
boyanm, imdi o soluk boyalarn biraz kalmt. Basamaklar pabularnn altnda gcrdyordu.
Roark hzl hzl kmaktayd. Randevusu varm gibi. Kolunun altndaki dosyada baz izimlerini
tayor, ikide bir Dana Binas'na bakyordu. Bir ara gz pencerede ilerlerken, yukardan inen birine
toslad. Son iki gndr ok geliyordu byle eyler bana. nk New York'ta hep ba havalarda,
gz binalardan baka hibir ey grmeksizin dolamaktayd.
Cameron'un birbirinden geme odalardan oluan ofisine girdiinde, d odada, telefonla daktilo
makinesinin durduu masay grd. Masada kr sal, iskelet gibi bir adam oturmaktayd. Pantolon
asklar omuzlarnda gevek duruyordu. Adam daktiloda byk bir dikkatle artnameleri yazmaktayd.
ki parmakla, ama inanlmayacak kadar hzl yazyordu. Zayf ampuln srtna sar bir aydnlk
dryor, nemli gmleinin krek kemiklerine yapt belli oluyordu.
Roark girince adam ban yavaa kaldrd. Delikanlya bakt, hibir ey sylemeden bekledi.
Yal gzleri yorgundu. Soru sormayan, merak yanstmayan gzlerdi.
"Bay Cameron'u grmek istiyorum," dedi Roark.
"yle mi?" Bu seste meydan okuma olmad gibi, bir saldrganlk da yoktu, herhangi bir anlam da
yoktu. "Ne konuda?"
" istiyorum."
"Ne tr i?"
"izim ii."
Adam yerinden kalkmadan ona bo bo bakt. Bu istek, uzun zamandan beri duymad bir istekti.
Sonunda ayaa kalkt, tek kelime sylemeden arka taraftaki kapya doru yryp ieriye girdi.
Kapy aralk brakmt. Roark onun sesini duyuyordu:
"Bay Cameron, bir adam geldi, burada almak istediini sylyor."
Bir ses cevap verdi. Gl, net bir sesti. Ya belirtisi yanstmayan bir ses.
"Vay sersem budala! Kov gitsin ... Dur! Yolla ieri!"
Yal adam geri dnd. Kapy ak tutuyor, bayla i oday gsteriyordu. Roark ieriye girdi, kap
arkasndan kapand.
Henry Cameron upuzun, hemen hemen plak odann ucundaki masasnda oturmaktayd. ne
abanm, dirseklerini masaya dayam, ellerini birbirine kenetlemiti. Salar ve sakal kmr gibi
siyaht, ama aralarda sert beyaz teller gze arpyordu. Ksa, kaln boynunun kaslar ip ip kabarmt.
Beyaz gmleinin kollarn dirseklerinin yukarsna kadar svam olduu iin kollarnn sert, ar ve
esmer olduu grnyordu. Geni yznn teni kaskatyd. Sanki basn altnda yalanm gibi.
Gzleri kapkara, gen ve canl bakyordu. Roark eikte durdu, upuzun odann iki ucundan birbirlerine
baktlar. Hava bacasndan gelen n rengi griydi. izim masasnn zerindeki yeil dosyalara
oturan tozlar, bu n getirdii kristallere benziyordu. Ama duvarda, iki pencerenin arasnda, bir
resim grd Roark. Odadaki tek resim oydu. Hibir zaman yaplmam bir gkdelenin resmi.
lk nce Roark'un gzleri kprdad, resme doru kayd. Gen adam ilerledi, resmin nnde durup
bakt. Cameron'un gzleri de onu izlemekteydi. Arlkl bir bakla. Sanki ucunda ine bulunan bir
sicimle daire iziyordu o baklar... ve ine de Roark'un srtna batm durumdayd. Cameron o
turuncu salara, yana sarktlm, avucu resme dnk duran, parmaklar hafif kvrk ele bakt. O el
orada poz olsun diye durmuyordu. Bir eyi isteyip alma hareketinin balangcndayken ylece kalm
gibiydi.
"Eee?" dedi Cameron sonunda. "Buraya beni grmeye mi geldin, yoksa resimlere bakmaya m?"
Roark- ona dnd.
"Her ikisi de," dedi.
Masaya yrd. nsanlar Roark'un karsnda kendi varolu duygularn kaybederlerdi. Ama
Cameron hibir zaman kendini, u anda karsnda bulduu baklarn altnda olduu kadar gerek
hissetmemiti.
Sert bir sesle, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
Roark alak sesle, "Yannzda almak istiyorum." dedi. Szleri geri, Yannzda almak
istiyorum, demiti ama, sesinin tonu , "Yannzda alacam." dermi gibiydi.
"yle mi yapacaksn?" Cameron farknda olmadan, sylenmemi cmleye cevap vermiti. "Derdin
ne? Daha bykler, daha iyiler almyor mu seni?"
"Baka kimseye bavurmadm."
"O neden? En kolay balama yeri diye buray m grdn? nne gelen buraya girebilir diye mi
dndn? Benim kim olduumu biliyor musun?"
"Evet. O yzden buradaym."
"Kim yollad seni?"
"Hi kimse."
"Ne halt etmeye beni setin?"
"Sanrm onu biliyorsunuz."

"Hangi kstahlk benim seni isteyeceime inandrd seni? aresiz durumdadr, bu erefi ona
baheden herkese kaplarn aar, m dedin? Belki de kendi kendine, ihtiyar Cameron'un gn geti
artk, sarhoun biri o, dedin ... Haydi, kabul et, dedin bunu! Ayya ve baarsz. Fazla seici olamaz!
Bu mu mesele? Haydi, cevap ver bana! Cevap ver, Allah kahretsin! Ne bakyorsun yle? Bu mu
mesele? Haydi, inkr et de grelim!"
"Gerei yok."
"Daha nce nerede altn?"
"Yeni balayacam."
"Neler yaptn?"
" yl Stanton'da okudum."
"yle mi? Bitirmeye mi endin? Bitiremeyecek kadar tembel misin?"
"Kovuldum."
"Harika!" Cameron yumruunu masaya indirip bir kahkaha att. "Stanton'daki o bcekler bile seni
beenmiyor, ama sen Henry Cameron'un yannda almak istiyorsun! Demek buray atk alan diye
gryorsun! Ne diye kovdular seni? ki mi? Kadn m? Ne?"
"Bunlar," dedi Roark. izimlerini uzatt.
Cameron birincisine bakt, sonra kincisine, sonra en alttakine kadar hepsine. Roark ikide bir onun
stteki sayfay en alta koyarken kard hrtlar duyuyordu. Sonunda Cameron ban kaldrd.
"Otur."
Roark oturdu. Cameron kaln parmaklaryla izimler destesinin zerinde davul alarken gzlerini
ona dikti.
"Demek bunlarn iyi olduu kansndasn, yle mi?" dedi. "Bunlar berbat. Aza alnamayacak
eyler. Birer su bunlar. Bak," diyerek izimlerden birini Roark'un suratna doru uzatt. "una bak.
Kafandaki fikir neydi. Tanr akna? Bu plann burasn delmek de nereden aklna geldi? irin
gzkmesini mi istedin? Bir yama yapmak zorunda m kaldn? Kim sanyorsun kendini? Guy Francon
mu, Allah korusun? u binaya bak, budala! Byle bir fikir yakalyorsun, ondan sonra o fikirle ne
yapacan bilemiyorsun! Harikulade bir ey buluyorsun, sonra onu mahvetmeden edemiyorsun! Daha
ne kadar ok ey renmen gerektiinin farknda msn?"
"Evet. O yzden buradaym."
"Bir de uradakine bak! Keke ben senin yandayken byle bir ey yapabilmi olsaydm! Ama
neden kalkp canna okuyorsun sonradan? Ben olsam buna ne yapardm, biliyor musun? Bak, senin o
merdivenlerin de cehennemin dibine, kalorifer dairen de cehennemin dibine! Temelleri atarken ..."
Uzun sre fkeli fkeli konutu, kfrler etti. izimlerin bir tekini bile tatmin edici bulamyordu.
Ama Roark onun bu izimlerden, kurulmu binalarm gibi sz etmekte olduunu fark etmiti.
Cameron birden sustu, izimleri kenara itti, yumruunu onlarn stne dayad ve sordu:
"Mimar olmaya ne zaman karar verdin?"
"On yamdayken."
"nsanlar hayatta ne yapmak istediini o yatayken bilmez. Bazs hibir zaman bilmez. Yalan
sylyorsun."
"yle mi?"
"Bakma bana yle! Baka bir tarafa baksan olmaz m? Neden karar verdin mimar olmaya?"
"O sra nedenini bilmiyordum. Ama aslnda. Tanrya hibir zaman inanmadm iin."
"Samalama. Akla uygun bir ey syle."
"nk bu dnyay seviyorum. Tek sevdiim o. stne konulmu olan ekilleri sevmiyorum. Onlar
deitirmek istiyorum."
"Kimin iin?"
"Kendim iin."
"Ka yandasn?"
"Yirmi iki."
"Nereden duydun btn bunlar?"
"Duymadm."
"nsan yirmi iki yandayken byle konumaz. Anormalsin sen." "Herhalde."
"Ben bunu iltifat diye sylemedim."
"Ben de."
"Ailen var m?"
"Yok."
"alarak m okudun?"
"Evet."
"Hangi ite?"
"naatlarda."
"Ka paran kald?"
"On yedi dolar otuz sent."
"New York'a ne zaman geldin?"
"Dn?
Cameron yumruunun altndaki beyaz desteye bakt.
Yumuak sesle, "Allah belan versin!" dedi.
Sonra birdenbire ne eilerek, "Allah belan versin!" diye kkredi. "Seni buraya ben armadm!
Benim izim elemanna ihtiyacm yok! izilecek bir ey yok! Kendimi ve adamlarm misyonerlerin
sadakasna muhta etmeyecek paray karacak kadar bile iim yok! Birtakm budala hayalperestlerin
buralarda alktan gebermesini istemiyorum! Bu sorumluluu istemiyorum. Hibir zaman istemedim,
tekrar karma kacan da sanmyordum. Bitti bunlar benim iin. Yllar nce bitmiti. u grdn
salyas akan ahmaklarla ok mutluyum ben. Hibir zaman bir eyleri olmam, olaca da yok, onlara
ne olaca da hi fark etmez. Benim istediim o kadar. Ne diye kalkp geldin buraya? Kendini
mahvedecek bir yol seiyorsun, bunun farkndasn, deil mi? Ben de sana bunu yapman iin yardm
edeceim. Seni grmek istemiyorum. Senden holanmyorum. Yznden holanmyorum. Dayanlmaz
derecede bencil birine benziyorsun. Kstahsn. Kendinden ok fazla eminsin. Yirmi yl nce olsa,
suratna seve seve bir yumruk patlatrdm. Yarn tam dokuzda gelip ie balyorsun."
"Peki, "diyerek ayaa kalkt Roark.
"Haftada on be dolar. Verebileceim ancak bu kadar."
"Peki."
"Ahman birisin. Baka birine gitmeliydin. ldrrm seni bakasna gidersen. Adn ne?"
"Howard Roark."
"Ge kalrsan kovarm seni."
"Peki."
Roark izimlerini almak zere elini uzatt.
"Onlar burada brak." diye haykrd Cameron. "imdi defol!"
4

"Toohey." dedi Guy Francon. "Ellsworth Toohey. Ne kadar nazik davranm, deil mi? Okusana,
Peter."
Francon masasnda ne eildi, Keating'e Yeni Snrlar'n Austos saysn uzatt. Yeni Snrlar'n
kapa beyazd. zerindeki amblem, bir palet, bir lir, bir eki, bir tornavida ve doan bir gnein
bileiminden olumaktayd. Tiraj otuz bindi. Merakllar kendilerini lkenin aydn ncleri olarak
grmekteydiler. Bu tanma kar kan kimse de olmamt. Keating uzatlan dergiyi eline ald,
"Mermer ve Har" baln tayan, Ellsworth Toohey imzal yazy okumaya balad:
"... Ve imdi de kentimizin ufuk izgisiyle ilgili bir baka dikkate deer baarya geliyoruz. Deer
bilen kimselerin dikkatini ekmek istediimiz bu baar, Francon & Heyer'in yapt Melton
Binas'dr. Klasik bir safln ve saduyunun zaferine tanklk edercesine, o beyaz dinginlii ve
zerafetiyle duruyor. lmsz bir gelenein disiplini, sokaktaki her kiinin yreine kolayca
ulaabilen bir gzellik olarak, bu yapnn harc olmu sanki. Hibir sapk tehircilik, yeni olma
iddiasndan kaynaklanan hibir manyaklk, katksz bencilliin hibir kudurmuluu yok onda.
Tasarmcs Guy Francon, ihlal edilemeyecei kendisinden nce kuaklar boyunca gelmi gemi
sanatlar tarafndan da kantlanm olan zorunlu kurallara boyun emeyi bilmi, ayn zamanda da
kendi yaratc orijinalliini sergilemeyi baarm. Esasen bunu, o ihlal edilmez kurallara ramen
deil, zellikle o klasik dogmalar gerek bir sanatnn tevazuu iinde kabul eden bir kimse olduu
iin baarm. Bu arada sylemekte yarar var, dogmatik disiplin, gerek orijinallii mmkn klan tek
eydir...
"Ama daha da nemlisi, bunun gibi bir binann, bizim yce kentimizde ykselmesinin tad
simgesel anlamdr. Binann gneyinde durduunuzda, zarif bir tekdzelikle bilerek tekrarlanan yatay
izgilerin nc kattan balayarak on sekizinci kata kadar ykselii karsnda birden bilinleniyor,
bu uzun, dmdz yatay izgilerin lmlandrc, istikrar getirici izgiler olduunu, eit iaretini
simgeleyen izgiler olduunu anlyorsunuz. Kule gibi yapy bu izgiler, gzlemleyen kiinin mtevaz
dzeyine indiriyor. Yerkrenin, insanlarn, byk kalabalklarn izgileridir bu izgiler. Bize hi
kimsenin ortak insanlk dzeyinin fazla yukarsna kamayacan, bu grkemli yapya ramen her
eyin kontrol altnda tutulacan sylyor gibidirler..."
Yaz devam ediyordu. Keating hepsini okudu, sonra ban kaldrd. Huu iinde, "Aman Tanrm!"
dedi.
Francon mutlu mutlu glmsedi.
"Baya iyi, deil mi? Hem de Toohey yazyor, rasgele biri deil. Belki adn henz ok kii
duymu deil, ama duyacaklardr. Bu szme kulak ver, kesinlikle duyacaklardr. Ben bunun
iaretlerini iyi tanrm ... Demek benim pek de fena olmadm kansnda, ha? Oysa onun dili, can
istedii zaman buzdan hanerler gibidir. Dierleri hakknda genellikle neler der, bir bilsen. Durkin'in
son fare kapann biliyorsun, deil mi? Ben bir gn bir partideydim, Toohey dedi ki ..." Francon kkr
kkr gld. "... dedi ki: 'Eer Bay Durkin kendini mimar sanma hatasna dmse, birileri ona su
tesisats ustalara ne kadar ok ihtiya olduunu haber verse.' Gerekten yle dedi. Dnebiliyor
musun? Herkesin nnde!"
Keating dalgn dalgn, "Acaba gn geldiinde benim iin ne diyecek, onu ok merak ediyorum,"
dedi.
"Acaba simgesel anlam szyle insanlarn kardeliini simgeleyen izgiler sz ne demek? ff,
her neyse, madem ki bizi vyor, kayglanmamza gerek yok demektir!"
"Eletirmenin grevi, sanaty yorumlamaktr, Bay Francon. Yorumlar sanatnn kendisine bile
anlatmaktr. Bay Toohey sizin bilinaltnzda zaten var olan gizli anlamlar szle ifade etmi, o
kadar."
"Ya," dedi Francon dalgn bir sesle. Sonra neeyle, "yle mi sence?" diye ekledi. "ok mmkn ...
Evet, ok mmkn ... Sen ok akll ocuksun, Peter."
"Teekkr ederim, Bay Francon." Keating kalkacakm gibi bir hareket yapt.
"Dur. Gitme. Bir sigara daha, ondan sonra ikimiz de i bana dneriz."
Francon dergideki yazya bakp glmsyor, onu tekrar okuyordu. Keating patronunu hi bu kadar
mutlu grmemiti. Ofiste izilen hibir plan, bitirilen hibir i, onu bir baka adamn azndan kan
ve daha baka insanlarn okumas iin yaynlanan bu szler kadar memnun etmemiti.
Rahat bir koltukta, yaslanarak oturuyordu Keating. irketteki bir ay iyi geirmiti. Kendisi hibir
ey sylememi, hibir ey yapmamt ama, ortalkta Guy Francon'un bu genci grmekten holand,
yukarya birisinin gnderilmesi gerektiinde onu gndermenin daha iyi olaca sylentileri yaylmt.
Gn gemiyordu ki ikisi o koca masann iki yanna yerleip saygl, ama giderek daha samimi bir
sohbeti srdrmesinler. Peter orada oturup Guy Francon'un i ekilerini, evresinde kendisini
anlayan insanlar bulunmasnn ne kadar nemli olduu konusunda yorumlar yapn dinleyip
durmaktayd.
Keating, Guy Francon hakknda ne renilmesi gerekiyorsa, alma arkadalarndan renmiti.
Guy Francon'un az ama z yemek yediini, kendisini 'Gurme' sayp bundan gurur duyduunu,
Paris'teki Gzel Sanatlar Okulu'ndan onur dereceleriyle mezun olduunu, hayli zengin bir kadnla
evlendiini, ama o evliliin pek mutlu bir evlilik olmadn, oraplaryla mendillerinin asorti
olmasna pek zen gsterdiini, ama onlar kravatlarna uydurmaya hi almadn, gri granitten
binalar izmeyi yelediini,

Connecticut'ta bir gri granit taocann sahibi olduunu, o ta ocann pek krl altn,
garsoniyerini erik rengi Louis XV mobilyalarla dediini, pek saygn bir soyad tayan karsnn
lm olduunu, btn servetini de tek kz evlatlarna brakm olduunu, imdi on dokuz yanda
olan bu kzn bir baka kentte, niversitede okumakta olduunu hep biliyordu.
Francon'un orta Lucius N. Heyer'le de tanmt Keating. hafta iinde adamn ofise iki kere
geldiini grmt. Ama Heyer'in bu irkete ne gibi bir yarar dokunduunu renememiti. Heyer'de
hemofili hastal yoksa bile, sanki olabilirmi gibi bir hali vard. Solup gitmi bir aristokrata
benzerdi. nce uzun bir boynu, patlak gzleri, herkese kar sergiledii korkmu gibi bir sevimlilii
vard. Eski bir ailenin kalntsyd. Francon'un srf baz sosyal ilikilerden yararlanmak iin onunla
ortak olduu syleniyordu. nsanlar zavall Lucius'a acyor, bir profesyonel kariyere atlma cesaretini
gsterdii iin ona hayranlk duyuyor, evlerini ona yaptrmann tatl bir jest olacan dnyorlard.
Evleri Francon yapyor, Lucius'dan da baka herhangi bir hizmet beklemiyordu. Bylelikle durum
herkesi memnun etmekteydi.
izim odasnda alanlar Peter Keating'i ok sevmilerdi. oktan beri oradaym gibi bir duygu
veriyordu evresindekilere. Zaten girdii yerin bir paras haline gelmeyi her zaman bilirdi.
Yumuack ve prl prl, her eyi emmeye hazr bir snger gibi gelir, hi direnme gstermez, o yerin
havasna ve ruhsal durumuna hemen uyard. Scak glmsemesi, neeli sesi, omuzlarn rahat bir
hareketle silkii, hibir eyin o ruha fazla arlk vermediinin belirtileri gibiydi... Yani onu hibir
ey iin sulamamak, ondan hibir ey beklememek gerekirdi.
u anda yazy okumakta olan Francon'u inceleyerek oturuyordu. Francon ban kaldrp ona bakt,
karsnda kendisine byk bir beeniyle bakan bir ift gz grd. Keating'in dudaklarnn iki
kesindeki minik parlak noktadaysa, hafif tepeden bak vard. Kahkahann duyulmasndan hemen
nce gze arpan iki mzik notas gibi. Francon iinin birdenbire rahatladn hissetti. Bu rahatlama,
o iki minik noktadan geliyordu. Gsterilen beeni, bir de bu yarm glmsemeyle birleince, ona
kazanmak iin aba gstermek zorunda olmad bir grkem getiriyordu. Kr bir hayranlk olsa,
tehlikeli olurdu. Hak edilen bir hayranlk, sorumluluk demekti. Hak edilmeyen hayranlk ise ok
hotu.
"Giderken unu da Bayan Jeffers'a ver de albmme koysun, Peter."

Keating merdivenlerden inerken dergiyi havaya atp abucak yakalad. Dudaklar slk alar gibi
bzlmt ama sesi kmyordu.
izim odasnda en iyi arkada Tim Davis'i, nndeki izimin zerine eilmi buldu. Tim Davis
bitiik masadaki uzun boylu, sarn genti. Keating onu ok erken fark etmiti, nk onun bu ofiste
en tercih edilen izimci olduunu anlamt. Bunu anlamas iin hibir somut neden yoktu ama Keating
byle eyleri her zaman anlad iin anlamt bunu da. Sk sk Davis'in izdii projelere yardm
etme grevlerini stlenmeye almaktayd. ok gemeden birlikte le yemeine kp, akamlar bir
bara urar hale geldiler. Byle zamanlarda Keating, Davis'in Elaine Duffy adl bir kza duyduu
sevgiyi soluksuz bir dikkatle dinler, ama sonradan bu duyduklarnn tek kelimesini bile hatrlamazd.
u anda Davis pek bir karamsard. Dudaklarna kstrd sigarayla kurun kalemi fkeyle ineyip
duruyordu. Keating'in ona soru sormas gerekmedi. Dost ifadeli yzn Davis'in omzu zerinden
emesi yetti. Davis sigaray azndan tkrerek patlad. Kendisine bu gece ge saatlere kadar
almas gerektiini daha demin sylemilerdi. Bu hafta bu nc kere oluyordu.
"Ge kalacam. Tanr bilir ne kadar ge! u lanet olas eyi bu akam bitirmem gerek!" nndeki
ktlarn zerine bir tokat indirdi. "una bak! Daha saatler ister bunun bitmesi! Ne yapacam ben
imdi?"
"Eh, bu ofisin en iyi adam sensin de ondan, Tim. Sana ihtiyalar var."
"Cehennemin dibi! Bu gece Elaine'le randevum var! Nasl ertelerim? nc kere! nanmaz bana!
Geen sefer sylemiti zaten! Biter bu i! Koca patron Guy'a gidip syleyeceim ... planlarn da,
iini de alp kafasna alsn! Tamam artk!"
"Dur," dedi Keating. Arkadana biraz daha yaklat. "Dur! Bir yolu daha var. Ben kalp bitiririm
bunlar."
"H?"
"Ben kalrm. Yaparm hepsini. Korkma. Kimse farkn anlamaz."
"Peter! Yapar msn?"
"Tabii. Bu gece hibir iim yok. Sen herkes eve gidene kadar kal, ondan sonra da frla."
"Ahh, Peter!" Davis iini ekti. Bu frsat houna gitmiti. "Ama bak, eer renirlerse kovarlar
beni. Sen bu tr iler iin ok yenisin."
"renmezler."

"imi kaybedemem, Peter. Bunu biliyorsun. Elaine'le yaknda evleneceiz. Eer bir terslik olursa
..."
"Hibir ey olmaz."
Saat alty biraz gee Davis izim odasndan gizlice szlp kt, Keating'i kendi masasnda
yalnz brakt.
Keating odadaki tek yank k olan yeil lambann altnda, ssz odaya bakt. Gnn sonunda
buraya pek garip bir sessizlik kyordu. Kendini buralarn sahibi gibi hissetmekteydi. Sahibi
olacakm gibi. Elindeki kurun kalemin hareketi ne kadar kesinse, bu da o kadar kesin gibi geldi ona.
Planlar bitirdiinde saat dokuz buuktu. Hepsini Davis'in masasna dzgn biimde istifledi,
dnp ofisten kt. inde rahat, alakgnll bir duyguyla kaldrmda yrmeye balad. Gzel bir
yemek yemi gibi. Derken yalnzlk duygusu birdenbire yakasna sarld. Bunu bu gece biriyle
paylamak zorundayd. Ama kimsesi yoktu. lk defa olarak, keke annem de New York'da olsayd,
diye geirdi iinden. Ama o Stanton'da kalmt. Olunun kendisini aldracak duruma gelmesini
bekliyordu orada. Peter'in bu gece gidebilecei hibir yer yoktu. Ancak Bat Yirmi Sekizinci
sokaktaki o temiz pak pansiyonuna dnebilir, kat merdiveni kp havasz odaya tklrd. New
York'da ok insan tanmt. ok da kz. lerinden biriyle de ho bir gece geirdiini hatrlyordu.
Kzn soyadn hatrlayamyordu ama. Derken aklna Catherine Helsey geldi.
Ona mezuniyet gecesinde bir telgraf ekmi, ondan sonra da tmyle unutmutu. imdi grmek
istiyordu onu. Ad belleinde belirdii anda, onu grme istei byk bir younluk kazanm, hatta
acillemiti. Greemvich Village'e kadar olan uzun yolu alabilmek iin bir otobse atlad, bombo
olan st kata kt, en n sraya geip oturdu. Trafik klar ne zaman krmz olsa onlara
kfrediyordu. Catherine sz konusu olduunda hep byle olurdu. inden, ne oluyor bana byle, diye
merakland.
Onunla bir yl nce, Boston'da tanmt. Catherine orada, dul annesiyle birlikte oturuyordu o
zamanlar. Keating ilk karlamasnda onu irkin ve aptal bulmutu. Bir tek o tatl glmsemesinden
baka, aman aman bir eyi yoktu. Bu da onu yeniden grmek iin yeterli bir neden deildi. Ertesi
akam Keating ona telefon etmiti. rencilik yllarnda tant onca kz arasnda, ilikilerini birka
pmeden ileri gtrmedii bir tek o vard. stedii kz elde edebilirdi, bunu da ok iyi biliyordu.
Catherine'i de elde edebilirdi. stiyordu Catherine'i. O da onu seviyordu. Bunu kendisi sylemiti.
Apak, hi korkmadan ve utan duymadan. Keating'den hibir ey istememi, hibir ey
beklememiti. Her naslsa, Keating de bu durumdan yararlanmaya kalkmamt. O gnlerde birlikte
kt kzlardan gurur duyard. En gzel, en popler, en iyi giyinen kzlarla kar, arkadalarnn
imrenmesinden de zevk alrd. Catherine'in kendini dncesizce ihmal etmesinden, dier ocuklarn
hi ona dnp bakmamasndan da fena halde utanrd. Buna karlk, kulp danslarna onunla gittii
zamanlar, en mutlu olduu zamanlard. Pek ok ateli aklar yaam, nice kere, falanca kz olmadan
yaayamam, diye yeminler etmiti. Catherine'i ise haftalar boyunca unutur, o da kendini hi
hatrlatmazd. Keating her seferinde ona dnerdi sonunda. Birdenbire, aklanmaz biimde. Bu gece
olduu gibi.
Catherine'in ufak tefek, narin bir kadn olan annesi retmendi. Geen k lmt. Catherine de
New York'da oturan daysnn yannda kalmaya gelmiti. Keating onun baz mektuplarna hemen
cevap yazar, bazlarn aylarca cevapsz brakrd. O ise hemen cevaplard her mektubu. Keating'in
uzun sessizlikleri arasnda da hi yazmaz, sabrla beklerdi. Peter Keating onu dndke, hibir
eyin asla Catherine'in yerini alamayacana karar vermekteydi. Ama New York'a geldiinde, ona bir
otobsle ya da bir telefonla ulaabilecei halde, bir ay boyunca yine unutmutu bunlar.
Hzla onu grmeye giderken, geliini haber vermesi gerektii bir an bile aklnn ucundan gemedi.
Acaba evde mi, deil mi, diye de hi dnmezdi zaten. Her seferinde byle apansz dnmt
Catherine'e. O da her zaman evdeydi. Bu gece de evde olduu ortaya kt.
Eskimi, iddial bir kahverengi binann en st kat zilini aldnda, kapy o at. "Merhaba, Peter."
dedi. Sanki onu daha dn grm gibi davranyordu.
Karsnda duruyordu. Ufackt. zerindeki elbiseler ona bol geliyordu. Ksa siyah etei incecik
belinden inerken bollamaktayd. Erkek gmleine benzeyen gmlei zerinde sallanyordu. Yakas
bir yana kam, sska kprck kemiini ortaya karmt. Gmlein kollar fazla uzundu. nce
ellerinin ortasna kadar iniyordu. Ban bir yana eip Peter'e bakt. Kestane rengi salarn ensesine
rasgele toplamt ama yine de kabarmt salar. Bann evresinde bir hale varm gibi
grnyordu. Gzleri ela, iri ve miyoptu. Dudaklar yavaa, zarafetle, sevinle glmserken prl
prld.
"Merhaba Katie," dedi Keating.
ine bir huzur gelmiti. Korkacak hibir ey kalmam gibi hissediyordu. Ne bu evde, ne de
darda. New York'a geleli ne kadar megul olduunu anlatmak zere hazrlamt kendini. Ama u
anda aklamalarn hi gerei yoktu.
"apkan ver bana," dedi Catherine. "u sandalyeye dikkat et, pek salam deil. Salonda daha
iyileri var, gel."
Keating salonun mtevaz, ama her naslsa pek kibar olduuna dikkat etti. alacak kadar zevkli
denmiti. Kitaplar grd. Ucuz marangozluk rn raflara ok nadide kitaplar doldurulmutu.
Tavana kadar. Rasgele dizilmiti kitaplar. Gerekten kullanlyor olduklar belliydi. Derli toplu, eski
bir alma masasnn arkasndaki duvarda bir Rembrandt karakalemi grd. Kirlenmi, sararmt.
Herhalde bu ilerden anlayan bir gz, bir eskici dkknndan bulup almt onu. Bir daha da
ayrlamamt o resimden. Oysa grne gre o resimden gelebilecek para bu insana ok yardmc
olabilirdi. Catherine'in daysnn nasl bir ite altn merak etti. Hi sormamt.
Keating orada durmu, oday szyor, Catherine'in varln arkasnda hissediyor, nadir kavutuu
o gven duygusundan zevk alyordu. Sonra dnp onu kollarna ald, pt. Catherine'in dudaklar
onunkilere hevesle, yumuack dedi. Korkmu ya da heyecanlanm deildi ama. O kadar mutluydu
ki, bu olay ancak olduu gibi kabul edebilir, baka trl alglayamazd.
"Tanrm! Seni yle ok zledim ki," dedi Keating. Gerekten zlediini de biliyordu. Son
grnden bu yana her gn zlemiti onu. Belki en ok da, aklna getirmedii gnlerde.
"ok deimisin," dedi kz. "Biraz daha zayf gibisin. Yakm sana. Elli yana geldiinde ok
yakkl olacaksn, Peter."
"Bu pek iltifat saylmaz, anlamna bakarsan."
"Neden? Ha, seni imdi yakkl bulmadm m sandn? Ama yakklsn."
"Bunu byle yzme sylememen gerekir."
"Neden sylemeyeyim? Sen de biliyorsun doru olduunu. Ama ben, elli yanda nasl olacan
dnmtm. akaklarn krlaacak, gri takm elbise giyeceksin ... Geen hafta bir vitrinde bir tane
grdm, bu olacak, dedim kendi kendime. Ayrca ok da byk bir mimar olacaksn."
"Gerekten yle mi dnyorsun?"
"Tabii." ltifat ediyor deildi. Bunun iltifat saylabileceini bile anlamyor gibiydi. O yalnzca bir
gerei ifade ediyordu. Vurgulama gerektirmeyecek kadar kesin bir gerei.
Peter kanlmaz sorular beklemekteydi. Ama birdenbire kendilerini, eski Stanton gnlerini
konuur buldular. Glyordu Peter.

Onu dizlerine oturtmutu. Kzn sska omuzlar Peter'in koluna dayanmt. Gzleri yumuak bakl,
memnun ifadeliydi. Peter bir zamanlar giydikleri eski mayolardan, Catherine'in oraplarndaki
kaklardan, Stanton'da en sevdikleri dondurmacdan, yaz akamlarn birlikte geirdikleri yerlerden
sz etmekteydi. inden, bir anlam yok btn bunlarn, diye dnyordu. Ona sylemesi, ondan
renmesi gereken daha nemli eyler de vard. Aylarca grmeyen insanlar byle konumazlard
ki! Ama Catherine'e bu durum son derece normal grnyordu. Sanki arada birbirlerinden uzak
kaldklarnn hi farknda deilmi gibiydi.
Sonunda ilk soran Peter oldu.
"Telgrafm aldn m?"
"Evet. Teekkr ederim."
"Kente nasl uyum saladm bilmek istemiyor musun?"
"Tabii istiyorum. Kente nasl uyum saladn?"
"Bak, sen pek ilgili deil gibisin."
"Yo, ilgiliyim! Senin hakknda her eyi bilmek istiyorum."
"Neden sormuyorsun?"
"Bana istediin zaman sylersin."
"Senin iin fazla nemli deil, yle mi?"
"Ne?"
"Benim neler yaptm."
"Ahh ... ok nemli, Peter. Yo, o kadar da deil."
"Ne kadar naziksin!"
"Ama Peter, nemli olan senin ne yaptn deil aslnda. Yalnzca senin kendin."
"Benim neyim?"
"Sen ite. Buradaki sen. Ya da kentteki sen. Ya da dnyann herhangi bir yerindeki sen.
Bilemiyorum. Yalnzca bu ite."
"Biliyor musun, sen budalann birisin, Katie. Tekniin korkun bir ey."
"Neyim?"
"Tekniin. Bir erkee, akndan deli olduunu byle hi utan duymadan syleyemezsin."
"Ama doru."
"Ama sylenmez. Erkekler seni nemsemez o zaman."
"Ben erkeklerin beni nemsemesini istemiyorum ki!"
"Benim nemsememi istiyorsun ama, deil mi?"
"Ama sen nemsiyorsun, deil mi?"
"Evet." Keating'in kollar ona daha sk sarld. "Deli olurcasna. Ben senden de byk bir
budalaym."

"Eh, o zaman mesele yok demektir." Catherine'in parmaklar Peter'in salar arasndayd. "yle
deil mi?"
"Her zaman yleydi. Hibir zaman mesele yoktu. Bu iin en garip yan da bu. Ama bak, sana btn
olup bitenleri anlatmak istiyorum, nk ok nemli."
"Gerekten ok ilgi duyuyorum, Peter."
"Francon & Heyer'de altm biliyorsun. Ayrca ... aaa, sen daha Francon & Heyer'in anlamn
bile bilmiyor olmalsn!"
"Yo, biliyorum. Mimarlkta Kim Kimdir adl kitaba bakp buldum. Kitap onlar hakknda ok iyi
eyler sylyordu. Dayma da sordum. Meslein doruunda olduklarn syledi."
"Hem de nasl! Francon, New York'un en byk tasarmcs. Hatta btn lkenin. Belki dnyann.
Tam yedi gkdelen, sekiz katedral, alt tren istasyonu dikmi, baka da Tanr bilir neler yapm ...
Tabii aslnda yal budalann biri. mark, kibirli bir sahtekr. Trl yollarla her iin kolayn
buluyor ve ..."
Birden sustu. Az ak, Catherine'e bakyordu. Bunlar sylemek niyetinde deildi hi. Kafasndan
gemesine bile izin vermemiti bu dncelerin.
Catherine rahat baklarla onun yzne bakyordu.
"Evet?" dedi. "Devam et."
"ey ..." Peter kekeledi. Ama baka bir ey syleyemeyeceini biliyordu. Hele Catherine'e. "Onun
hakkndaki gerek dncem byle." dedi. "Ona zerre kadar saygm yok. Yannda altm iin de
sevinten uuyorum. Anlyor musun?"
"Tabii." dedi Catherine alak sesle. "Sen hrsl bir insansn, Peter."
"Bu yzden beni ayplamyor musun?"
"Hayr. Senin istediin ey bu."
"Tabii bu. ey, aslnda ... o kadar da kt deil durum. ok muhteem bir irket. Kentteki
irketlerin en iyisi. Ben de iyi iler karyorum. Francon benden ok memnun. lerliyorum. Sanrm
sonunda o irkette hangi ii istesem alabilecek duruma geleceim. Daha bu akam bir bakasnn iini
aldm. Zavallnn yaknda gereksiz duruma geleceinden haberi bile yok, nk ... Katie! Neler
diyorum ben?"
"Ziyan yok, sevgilim. Seni anlyorum."
"Anlyorsan, bana hak ettiim gibi svp sayarsn, byle konumay kes, dersin."
"Hayr, Peter. Seni deitirmek istemiyorum. Seni seviyorum. Peter."
"Tanr senin yardmcn olsun!"

"Onun farkndaym."
"Farknda msn? Ve bunu bylece syleyebiliyorsun, ha? Merhaba, ne gzel bir akam,
dermiesine!"
"Eh, neden sylemeyeyim? Neden kayg duyaym? Seni seviyorum."
"Yo, kayg duyma! Hibir zaman kayg duyma bu konuda! ... Katie ... ben hibir zaman baka birini
sevmeyeceim ..."
"Onu da biliyorum."
Peter onu smsk kavrayp barna bast, hi arl olmayan o ince vcudun ezilip yok
olacandan korktu. Onun varlnn neden kendisini, yalnzken bile itiraf etmedii eyleri itirafa
zorladn bilemiyordu. Buraya paylamaya geldii zaferin imdi neden yle solmu grndn de
bilemiyordu. Ama nemi yoktu. Garip bir zgrlk duygusu vard u anda iinde. Catherine'le birlikte
olmak, tanmlayamad bir arln zerinden kalkmasn salyordu. Yalnzd. Kendisiydi. imdi
Peter iin nemli olan tek ey, Catherine'in sert dokulu pamuklu gmleinin bileine deerken verdii
duyguydu.
Az sonra Peter ona New York'da geirmekte olduu hayat soruyor, o da daysn mutlu mutlu
anlatyordu.
"Harika biri, Peter. Gerekten harika. Aslnda hi paras yok, ama beni yine de yanna ald. Bu
konuda ok da anlayl davrand. Bana oda verebilmek iin kendi alma odasn bozdu. imdi
burada, salonda alyor. Onunla tanman art, Peter. u ara New York'da deil. Bir konferans
gezisine kt. Ama dndnde mutlaka tanmaksn onunla."
"Tabii. ok isterim."
"Biliyor musun, ben almak, kendi ykm kendim tamak istiyordum. Ama o buna izin vermedi.
'Sevgili yavrum, on yedi yandayken olmaz,' dedi bana. 'Beni utandrmak istemezsin, deil mi? Ben
ocuklarn altrlmasn kabul edebilenlerden deilim.' Bu ok garip bir dnce bence. Ne
dersin? yle ok komik fikirleri var ki... hepsini anlayamyorum, ama herkes onun ok zeki bir insan
olduunu sylyor. Bylece, yannda kalp almamaya raz oluumu, ben ona iyilik yapyormuum
gibi bir havaya soktu. Bence gerekten ok iyi yrekli bir davran."
"Btn gn ne yapyorsun burada?"
"u ara pek fazla bir ey yapmyorum. Kitaplan okuyorum. Mimarlkla ilgili olanlar. Daymn
mimarlk konusunda tonlarca kitab var. Ama evde olduu zamanlar, onun konferanslarn daktiloya
ekiyorum. Aslnda bunu yapmdan holanmyor sanyorum.

Eskiden i yaptrd daktiloyu tercih ediyor. Ama ben ok seviyorum, o yzden izin veriyor. Bana
bir de maa dyor. Almak istemedim, ama zorla verdi."
"Hayatn nasl kazanyor?"
"Pek ok ey yaparak. Bilemiyorum. Hepsini anlamaya yetiemiyorum. Sanat tarihi dersleri
veriyor, onu biliyorum. Bir tr profesr."
"Peki, sen niversiteye ne zaman gideceksin?"
"ey ... aslnda ... bak, Peter, galiba daym o fikre kar. Ona gitmeyi her zaman ok istemi
olduumu syledim. alarak okuyacam da anlattm. Ama bunlarn bana gre eyler olmadn
dnyor galiba. Pek bir ey demiyor, ama ara sra, 'Tanr filleri alsn diye, sivrisinekleri de
gezsin diye yaratm; kural olarak, doann dzeniyle oynamak iyi bir ey deildir, ama eer denemek
istiyorsan, sevgili yavrum ... deyip kesiyor. tiraz ediyor diyemem, karar bana kalm ... ama ..."
"Eh, seni engellemesine izin verme."
"Yo, beni engellemek istemez. Ama ben diyorum ki... lisede zaten pek de parlak bir renci
deildim. stelik, sevgilim, matematikte tam anlamyla berbat biriyim. Dnyorum da ... Ama tabii
acelesi yok. Karar vermek iin dnya kadar zamanm var."
"Dinle beni, Katie, bu durumdan hi holanmadm. Sen niversiteye gitmeyi her zaman istedin.
Eer bu dayn ..."
"Byle eyler sylemen doru deil. Onu tanmyorsun. ok artc bir adamdr. Onun gibi birini
mrmde tanmadm. yle iyi yrekli, yle anlayl ki! ok da neeli ve elenceli. Hep akalar.
ok zekidir. Senin ciddi diye dndn eyler, onun yanndayken hi de yle gelmez. Oysa ok
ciddi bir adamdr. Biliyor musun, benimle saatlerce konuur, bundan hi usanmaz. Benim
budalalklarmdan sklmaz. Bana grevleri anlatr, gecekondulardaki hayat koullarn anlatr, ter
dken iileri anlatr. Hep bakalarndan sz eder. Hi kendini dnmez. Bir arkada bir gn bana,
daymn istese ok zengin bir adam olabileceini sylemiti. ok akll nk. Ama istemiyor. Paraya
ilgi duymuyor."
"nsanca bir ey deil bu."
"Onu gr de yle konu. Ahh, o da istiyor seninle tanmay. Ona senden sz ettim. Sana T kare
Romeo' diye isim takt."
"Ya, demek yle!"
"Ama anlamyorsun. Bunu iyi niyetle sylyor. yle konuur o. Pek ok ortak ynnz olduunu
greceksin. Belki sana yardm da edebilir. Mimarlktan o da anlar. Baylacaksn Ellsworth Day'ma."

"Kime?" dedi Keating.


"Dayma."
Keating bouk bir sesle, "Daynn ad ne?" diye sordu.
"Ellsworth Toohey. Neden?"
Keating'in elleri cansz biimde iki yanna dverdi. Catherine'e bakakalmt.
"Ne oldu, Peter?"
Keating yutkundu. Catherine onun boazndaki kprdamay grd. Sonra sesi duyuldu. Sert
kyordu.
"Dinle, Katie, daynla tanmak istemiyorum."
"Ama neden?"
"Tanmak istemiyorum. Senin kanalnla olmaz. Bak, Katie, sen beni iyi tanmyorsun. Ben insanlar
kullanan tiplerdenim. Seni kullanmak istemiyorum. Asla. Kullandrma bana kendini."
"Beni nasl kullanmaktan sz ediyorsun? Neler oluyor? Neden?"
"Olay u: Ben Ellsworth Toohey'le tanmak iin canm bile verebilirim." Azndan sert bir gl
frlad. "Mimarlk hakknda bir eyler biliyor diyorsun, yle mi? Seni kk budala! Dayn mimarlk
dnyasnn en nemli kiisi. Belki henz deil, ama iki yla kalmadan yle olacak. Francon'a sor. O
yal tilki biliyor bunu. Senin Ellsworth Day'n, btn mimari eletirmenlerin Napolyon'u olma
yolunda. Bir kere, bizim meslek hakknda yaz yazan pek fazla insan yok. ok kurnaz olduu iin o
pazar kapm bile. Bizim ofisteki kodamanlarn, her cmlesindeki her virgle nasl sarldn bir
grsen! Demek daynn bana yardm edebileceini dnyorsun, yle mi? Hh! Beni hi yoktan adam
edebilir o isterse! Gnn birinde onunla tanacam. Yardmna hazr olduum zaman. Tpk
Francon'la tantm gibi. Ama burada olmaz. Senin kanalnla olmaz. Anlyor musun? Senin
araclnla olmaz!"
"Ama Peter, neden olmasn?"
"nk yle olmasn istemiyorum! Kirli bir ey! Nefret ediyorum. Her eyden nefret ediyorum.
imden de, mesleimden de, bu yaptklarmdan da, yapacaklarmdan da! Ve seni bunlarn dnda
tutmak istiyorum. Tek varlm sensin aslnda. Bunlara bulama, Katie!"
"Nelere?"
"Bilmiyorum!"
Catherine kalkt, onun kollar arasnda, ayakta durdu. Keating'in yz onun karnna gmlmt.
Ban eip bakt, gen adamn salarn okad.
"Ziyan yok, Peter. Galiba anlyorum. Kendin isteyinceye kadar onunla tanmak zorunda deilsin.
Ne zaman istediini bana syle, yeter. Beni kullanacaksan, kullan. Ziyam olmaz. Hibir eyi
deitirmez."
Peter ban kaldrdnda Catherine glyordu.
"ok fazla alyorsun, Peter. Biraz gerginsin. Sana bir ay yapaym m?"
"Ah, unutmutum. Yemek de yemedim ben bugn. Vakit yoktu."
"Daha neler! Ne kadar iren bir durum! Hemen mutfaa gel benimle. Bakalm sana neler
bulabileceim ..."
Keating ondan iki saat sonra ayrld, sokakta kendini ok hafif, temiz, mutlu hissederek yrd.
Korkularn unutmutu. Toohey'i de, Francon'u da unutmutu. Tek hatrlad, yarn yine gelmeye sz
verdiiydi. Yarma kadar nasl bekleyebileceini bilemiyordu. Catherine o gittikten sonra bile kapda
durmay srdrm, elini onun dokunduu kap kulpundan ekememiti. Belki yarn gerekten gelir,
diye dnyordu. Ama belki de ay sonra gelirdi.
Henry Cameron, "Bu gece iin bitince odama gel. Seninle konumak istiyorum," dedi.
Roark, "Peki," diye cevap verdi.
Cameron topuklarnn zerinde sert bir dn yapp izim odasndan kt. Bir aydr Roark'a
syledii en uzun cmle bu olmutu.
Roark her sabah bu odaya gelmi, ilerini yapm, ama hibir yorum duymamt. Cameron arasra
izim odasna girip uzun sre onun arkasna dikilir, omzunun zerinden onun almalarn seyrederdi.
Gzleri sanki bilerek konsantre olup, o dengeli eli titretmek, ona izgisini artmak istermi gibiydi.
br iki teknik ressam, arkalarnda byle bir hayaletin var olduunu bilmekten gelen etkiyle
izimlerini berbat ederlerdi. Roark ise sanki farknda bile deildi. ine devam ederdi o. Eli hi
telasz hareket eder, arasra durup hi acele etmeksizin krelmi kalemini atar, bir yenisini alrd
eline. Sonra Cameron birden, "Hm, hm!" diye homurdanrd. Roark ban terbiyeli terbiyeli ona
evirir, "Ne oldu?" diye sorard. Cameron tek kelime sylemeden arkasn dner, uzaklard oradan.
Kslm gzleri, cevap vermeyi gereksiz bulduunu vurgular gibi bakard. izim odasndan kar
giderdi. Roark da sessizce izimine devam ederdi.
Gen teknik ressam Loomis, "Durum ktye benziyor." demiti yllarn i arkada Simpson'a.
"Bizim ihtiyar bu adamdan hi holanmyor. Onu suluyorum da diyemem. Fazla dayanmaz bu adam
burada."

Simpson yal ve aresiz biriydi. Cameron'un katl ofisinden bir kalntyd. Gitmemi, kalm,
nedenini de bir trl anlayamamt. Loomis genti. Yzndeki ifade, kahve kelerinde grlen
serserilerin yzn hatrlatrd. Burada olu nedeni, ok yerden kovulduu iindi.
kisi de sevmiyordu Roark'u. Zaten nereye gitse, yzn gsterdii anda kimse sevmezdi onu. Kasa
kaps gibi kilitliydi yz. Kasalara kilitlenen eyler, deerli eyler olurdu. nsanlar bunu
hissetmekten holanmyorlard. Bu odadaki varl da souk, rahatsz edici bir varlkt. Garip bir
nitelii vard Roark'un varlnn. Kendini hissettiriyordu ama, sanki orada yokmu gibi bir duygu
veriyordu. Daha dorusu, sanki karsndakiler orada yokmu gibi.
ten ktnda, hayli uzakta olan evine yryerek dnerdi. Dou Nehri'ne yakn yerde, khne bir
binadan oda tutmutu kendine. Oray sei nedeni, haftada iki buuk dolar kira karlnda en st
katn tmn kullanabilmesiydi. Daha nce depo olarak kullanlm, koca bir yerdi en st kat. Tavan
yaplmamt. atnn kirileri ortadayd. Ama iki duvarna srayla pencereler dizilmiti. Kimi caml,
kimine kontrplak aklm pencereler. Bir yandakiler nehre, br yandakiler kente bakyordu.
Bir hafta nce Cameron izim odasna gelmi, bir sayfiye evinin kabataslak izimini Roark'un
masasna frlatmt. "Bak bakalm bundan bir ev yapabilecek misin? " diye homurdanp baka bir
aklama yapmakszn kmt odadan. Onu izleyen gnlerde de Roark'un masasna hi uramamt.
Roark izimleri dn gece bitirmi, Cameron'un masasna brakmt. Bu sabahta Cameron gelmi,
Roark'a birka elik eklem izimi brakrken akama onunla grmek istediini sylemi, sonra
btn gn yine grnmemiti.
tekiler gitmilerdi artk. Roark masasn bir paavrayla rtt, Cameron'un odasna yrd.
Sayfiye evi izimleri patronun masasndayd. Lambann Cameron'un yanana dyor, krl
sakallarn aydnlatp beyaz tellerini parldatyor, izimlerin bir kesini bembeyaz ediyor, kara
izgileri kabartma gibi gsteriyordu.
"Kovuldun!" dedi Cameron.
Roark upuzun odann ortasna varmken durdu. Arln tek ayana verdi, iki kolu yanlarna
sarkk, tek omzu biraz havada, bekledi.
"yle mi? " dedi alak sesle. Hi kprdamyordu.
"Gel buraya," dedi Cameron. "Otur."
Roark denileni yapt.
"Fazla iyisin," dedi Cameron bu sefer. "Bu istediin eyi yapman gerektirecek kadar iyisin. Yaran
yok, Roark. imdi olmas sonradan olmasndan iyidir."
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Yeteneini asla elde edemeyecein bir hayal uruna ziyan etmek yararsz. Elde etmene asla izin
vermezler. Bu sahip olduun eyi alp, ondan kendine bir ikence aleti yapmann yarar yok. Sat onu,
Roark. imdi sat. Geri ayn ey olmaz, ama sende zaten ok ey var. Neyin parasn vereceklerse, o
da var. ok para veriyorlar. Tabii onlarn istedii gibi kullanrsan. Kabul et, Roark. dn ver. imdi
ver, nk zaten sonunda vermek zorunda kalacaksn. Ama o zaman, keke yaamam olsaydm
diyecein eyleri yaam olacaksn. Sen bilmezsin. Ben biliyorum. Kurtar kendini bundan. Beni
brak, git. Bakasna git."
"Siz yle mi yaptnz?"
"Seni kstah pi! O kadar iyisin demedik! Kendini mukayese ettii..." Birden sustu, nk Roark'un
glmsediini grmt.
Bakt Roark'a. Birden onun da yznde bir glmseme belirdi. Roark mrnde bundan daha ac
dolu bir ifade grmediini dnd.
"Hayr." dedi Cameron alak sesle. "Kandramyorum, deil mi? Hayr, olmuyor... eh hakkn var.
Gerekten sandn kadar iyisin. Seninle konumak istiyorum, ama bunu nasl yapacam tam
bilemiyorum. nsanlarla konuma alkanlm kaybettim. Kayp m ettim? Belki de hi yoktu bende
o. Belki de imdi beni korkutan bu. Anlamaya alr msn ltfen? "
"Anlyorum. Bence bouna vakit kaybediyorsunuz."
"Kabalk etme. nk ben sana kaba davranamam artk. Dinlemeni istiyorum. Cevap vermeden
dinler misin beni?"
"Evet. zr dilerim. Kabalk olsun diye sylememitim."
"Bak, dnyadaki bunca insan arasnda, yanna gelmek iin son seecein adam bendim. Seni
burada tutarsam, bir su ilemi olacam. Biri seni bana kar uyarmalyd. Sana hibir yardmm
dokunamaz. Cesaretini krmam bir kere. Kafana saduyu sokmaya almam. Tam tersine, tevik
ederim seni. imdi gittiin yola doru srerim. imdi olduun gibi kalmana yol aarm, stelik daha
beter hale getiririm seni. Anlyor musun? Bir ay daha geti mi, gitmene de izin vermez olacam.
Emin deilim, anlyor musun? Onun iin, benimle hi tartma, hemen git. Gidebilirken git."
"Ama gidebilir miyim? Her ikimiz iin i iten getiini grmyor musunuz? Benim iin on iki yl
nce i iten gemiti."
"Dene yine de Roark. Hayatnda bir kere olsun mantkl davranmaya al. Ben nerirsem, seni
yanna alacak dnya kadar kodaman var, okuldan ister kovulmu ol, ister olma. Dzenledikleri le
yemeklerinde nutuklar atarken arkamdan glebilirler, ama ilerine geldi mi hl benden almakta
stlerine yoktur. yi bir tasarmcy hemen tandm da bilirler. Guy Francon'a tavsiye mektubu
veririm sana. Bir zamanlar yanmda almt. Uzun sre nce. Galiba kovmutum onu, ama nemi
yok. Balangta sevmeyeceksin onu, ama alrsn. Yllar getii zaman da bana teekkr edersin
byle yaptm iin."
"Neden sylyorsunuz bana btn bunlar? Asl sylemek istediiniz bunlar deil. Kendiniz yle
yapmamtnz ki!"
"te onun iin sylyorum! Kendim yle yapmadm iin. Bak, Roark, senin bir yann var... beni
korkutan bir yann. Sorun yarattn iin deil. Srf kendine dikkat ekmek iin tehircilik yapmaya,
farkl olmaya kalkan biri olsan, durum deiik olurdu. Topluma kar kmak, onu artmak, onu
elendirmek, bu arada da yan gsteriye bilet kazanmak, bir spor haline geldi artk. Ama senin
durumun o deil. Sen iine ksn. Tanr yardmcm olsun, seviyorsun yaptn eyi! te bu senin
zerinde bir lanet. Alnndaki o damgay herkes grebiliyor. Sokaktaki insanlara hi bakyor musun?
Korkmuyor musun onlardan? Onlar oluturan madde, iini seven insana duyduklar nefretten ibaret.
Tek korktuklar tip o. Nedenini bilmiyorum. Kendini onlara apak ediyorsun, Roark. Onlarn her
birine."
"Ama ben sokakta insanlara hi bakmam."
"Bana ne yaptklarn fark ediyor musun?"
"Tek fark ettiim, onlardan korkmam olduunuz. Benim korkmam neden istiyorsunuz?"
"te isteyiimin nedeni de o zaten!" ne eildi, masaya dayad yumruklarn skt. "Roark, ille
sylememi mi istiyorsun? Zalimsin aslnda, deil mi? Pekl, sylerim o halde. Sonunun byle
olmasn m istiyorsun? Benim gibi olmak m istiyorsun?"
Roark kalkt, masa nn aydnlatt yerin tam kenarnda durdu.
"Eer hayatmn sonunda sizin bugnk yerinizde olabilsem, bunu hak etmediim bir onur sayarm,"
dedi.
"Otur!" diye kkredi Cameron. "Gsterilerden holanmam."
Roark ban eip kendine bakt, ayakta olduunu grnce ard. "zr dilerim," dedi. "Ayaa
kalktmn farkna varmadm."
"Eh, otur yerine. Dinle. Seni anlyorum. ok da naziksin. Ama bilmiyorsun. Bu ofise birka gn
gelip gidince, bana duyduun hayranlk uup gider sanmtm. yle olmad. Kalkm kendine, ihtiyar
Cameron'un ne kadar byk olduunu sylyorsun. Soylu bir sava. Kaybedilmi bir ama urana
kendini feda etmi biri. O siperlerde benim yanmda lmeye de, mrnn sonuna kadar ahanelerden
orba ierek yaamaya da hazrsn. Biliyorum, imdi sana ok saf ve gzel bir ey gibi grnyor,
nk yirmi iki gibi durmu oturmu bir yatasn. Ama bunlarn asl anlamn biliyor musun? Otuz yl
boyunca, hep o kaybedilmi ama. Kulaa ho geliyor, deil mi? Ama otuz yln iinde ka gn
vardr, bilir misin sen? O gnlerin her birinde neler olur, bilir misin? Roark! Neler olur, bilir misin?"
"Onlar konumak istemiyorsunuzdur."
"Hayr! Tabii konumak istemiyorum! Ama konuacam. Senin de duyman istiyorum. Seni nelerin
beklediini bilmeni istiyorum. Gn olacak, kendi ellerine bakacaksn, ar bir ey alp o ellerin her
kemiini krmak, paralamak isteyeceksin. nk o eller, neler yapabileceklerinin hayalleriyle
rahatsz edecek seni. Tabii eer sen o frsat yaratabilseydin! Ama sen yaratamam olacaksn ve u
canl vcuduna tahamml edemez olacaksn ... o ellere bir yerde ihanet etti diye. Gn olacak, otobse
bindiinde ofr tersleyecek seni. Belki istedii yalnzca on sent olacak, ama sen onu yle
duymayacaksn. Sen o seste, kendinin bir sfr olduunu duyacaksn. Herkesin arkandan gldn,
her neye glyorlarsa o eyin alnna damgalanm olduunu dneceksin. Senden nefret etmelerine
sebep olan o eyin. Gn olacak, bir salonun kesine dikileceksin, krsde konuan bir yaratn
binalardan sz ediini dinleyeceksin. Senin o kadar sevdiin o konudan. Duyduun szler, keke biri
kalksa da u herifi iki trna arasnda eziverse, diye dnmene yol aacak. Derken herkesin onu
alkladn duyacaksn. Haykrmak gelecek iinden, nk kendin mi gereksin, onlar m gerek,
bilemeyeceksin. Yoksa bir salon dolusu kurukafann arasnda mym ben, diyeceksin. Yoksa biri
anszn benim kafam m boaltt, diye merak edeceksin. Ama bir ey sylemeyeceksin, nk
karabildiin sesler artk o salonda lisan saylamaz. Zaten konumak istesen de konuamazsn, nk
seni kenara iterler, onlara binalar konusunda syleyecek hibir ey bulamazsn! Bu mu istediin?"
Roark hi kprdamadan oturuyordu. Glgeler yznde ok sert izgiler oluturmaktayd. kk
yananda kapkara bir leke vard sanki. enesinde de gen bir kesik. Gzleri Cameron'a dikilmiti.
"Yetmedi mi?" diye sordu Cameron. "Pekl. Derken gnn birinde, nndeki kdn zerinde bir
bina greceksin. inden nnde diz kmek gelecek o binann. Bunu baarabildiine
inanamayacaksn. Dnya ne gzel, diyeceksin. Hava nasl da ilkbahar kokuyor. Btn insanlar
seviyorum, diyeceksin. Seviyorsun, nk dnyada ktlk diye bir ey yok. Resmi koltuunun altna
kstrp o binay dikmek zere evinden kacaksn. Eminsin, nk ilk gsterdiin insann o binay
diktireceini biliyorsun. Ama evden ktnda fazla uzaa gidemeyeceksin, nk kapda gazn
kesmeye gelen adamla arpacaksn. Zaten piirecek fazla yiyecein olmad iin, gazn da parasn
dememisin. Tamam, peki, o bir ey deil. Ona glebilirsin. Ama sonuna, elinde o izimle bir
adamn ofisine gireceksin, varlnla adamn odasnn havasn igal ettiin iin kendine lanetler
okuyacaksn, bir keye skmaya, onun seni grmemesini salamaya alacaksn, kendi sesinin ona
yalvardm duyacaksn. Yalvardn. Sesin adamn dizlerini yalayacak, bu yzden kendinden nefret
edeceksin, ama aldrmayacaksn, nk o binay dikmene izin vermesini istiyorsun. Binay yaptrrsa,
aldrmayacaksn hibir eye. Gsn yrtp iindekileri ona gstermek isteyeceksin, nk
bileceksin ki eer grrse, o binay dikmene izin verecek. Ama adam sana, ok zgn olduunu, ii
Guy Francon'a verdiini syleyecek. Sen evine dneceksin. Dnnce evinde ne yapacaksn, biliyor
musun? Alayacaksn. Kadnlar gibi, sarholar gibi, hayvanlar gibi alayacaksn. te, gelecein bu,
Howard Roark. imdi istiyor musun byle bir gelecei?"
"Evet." dedi Roark.
Cameron'un gzkapaklar indi, sonra ba biraz ne sarkt, biraz daha sarkt. Ba sarkmay
srdryordu. Yava yava, kesik, uzun hareketler halinde. Derken durdu. Cameron hareketsiz oturdu.
Omuzlar ne bklm, elleri kucanda kavuturulmutu.
"Howard," diye fsldad Cameron. "Hi kimseye sylememitim."
Roark, "Teekkr ederim." dedi.
Uzun bir sre sonra Cameron ban kaldrd.
"imdi evine git," dedi. Sesi ifadesizdi. "Son zamanlarda ok altn. Yarn da seni zor bir gn
bekliyor." Sayfiye evinin izimlerini iaret etti. "Bunlar iyi ho, zaten ben de neler yapabileceini
grmek istemitim. Ama inaata geilecek kadar da iyi deil. Yeniden yapmak zorundasn. Neler
istediimi sana yarn gstereceim."
5

Francon & Heyer'de bir yl almak, Keating'e fsltlar halinde dolaan "Hissesiz Veliaht" adn
kazandrmt. Hl izim yapyordu ama Francon'un onu ok tuttuu ortadayd. Francon onu arasra
le yemeine bile gtryordu. Daha nce bir elemana byle bir ey yaptm gren olmamt.
Mterilerle toplant yaptnda Keating'i de aryordu. Mteriler de mimarn ofisinde bu kadar
dekoratif bir gen insan grmekten memnun gibiydiler.
Lucius N. Ffeyer'n pek rahatsz edici bir huyu vard. yldan beri ofiste almakta olan birini
parmayla Francon'a gsterir, "Yeni eleman ne zaman aldn ie?" diye sorard. Ama Heyer bile,
Keating'in adn hatrlamasyla, rastladklarnda onu glmseyerek selamlamasyla herkesi
artmt. Keating kasvetli bir kasm gnnde onunla uzun uzun sohbet etmi, eski porselenler
konusunda konumutu. Heyer'n hobisiydi bu konu. Adam nl bir koleksiyona sahipti. Btn o
paralar byk bir sevgi ve hevesle toplamt. Keating eski porselenleri bir gece ncesine kadar hi
duymam olduu halde, o gn o konuda bir hayli bilgi sergilemeyi baarmt, nk akam halk
ktphanesinde geirmeyi uygun grmt. Heyer bu iten ok holanmt, nk ofisteki dier
insanlar onun hobisine hi aldr etmedikleri gibi, Ffeyer'n odaya girdiini bile fark etmezlerdi.
Heyer o gnden sonra ortana, "Adamlarn iyi semesini gerekten biliyorsun, Guy." demiti. "Bir
delikanl var, umarm onu kaybetmeyiz. Neydi ad ... Keating mi?"
Francon glmseyerek, "Gerekten yle" diye cevap vermiti. "Gerekten yle."
izim odasnda Keating'in tm dikkati Tim Davis'in zerindeydi. Yapt iler, bitirdii izimler,
onun ignnn yzeyinde dolaan kanlmaz ayrntlard yalnzca. Tim Davis, Keating'in kariyerinin
biimlendirilmesinde ilk adm temsil ediyordu.
Davis kendi ilerinin ounu ona yaptryordu. Balangta yalnzca gece kalarak yapaca ileri
devrediyordu Keating'e. Ama zaman getike, birok ii aka ona vermeye de balamt. Aslnda
bu durumun bilinmesini istemiyordu Davis. Keating herkese yayd. Masum bir zgvenle yayd.
Kendisinin Tim'in kurunkalemi ya da T cetveli gibi bir ey olduu, ondan teye gitmedii inancnda
olduunu ileri sryordu. Kendi yardmlarnn Tim'i kltmeyip, tersine, daha byttn
sylyordu. Bu nedenle de durumu hi saklamak istemiyordu.
nceleri Davis ald talimat Keating'e aktaryordu. Sonra sonra, izim odasnn efi, durumu
olaan kabul etmeye balad, Davis'e verilmesi gereken emirleri dorudan Keating'e getirir oldu.
Keating hep oradayd, hazrd, ii glmseyerek kabul ediyordu. "Ben yaparm, Tim'i bu kk
eylerle rahatsz etmeyin. Ben zmlerim." Davis gevedi, sularn kendisini srklemesine izin
verdi. Bol bol sigara iiyor, ortalkta dolayor, uzun bacaklarm taburesinin ayana dolayp
gzlerini kapyor, hayalinde Elaine'i gryor, arada srada, "O i hazr m, Peter?" diye
mrldanmakla yetiniyordu.
lkbaharda Elaine'le evlenmiti Davis. Sk sk ie ge kalyordu. Keating'e bir ara, "Senin ihtiyarla
aran iyi, Peter. Benim iin bir iki iyi sz syle de baz eyleri grmezden gelsinler, olmaz m?"
demiti. "Tanrm!" diye eklemiti sonra da. "u anda alyor olmaktan ne kadar nefret ediyorum, bir
bilsen!" Keating de Francon'a, "Murray'lerin evinin bodrum kat planlar geciktii iin ok zgnm.
Bay Francon," demiti. "Ama Tim Davis dn gece karsyla kavga etmi. Yeni evliler nasldr,
bilirsiniz. Onlara fazla bask yapmay can istemez insann." Bir baka seferinde de, "Yine Tim
Davis, Bay Francon," demiti. "Ne olur, balayn onu. Elinde deil. Akln iine veremiyor nk!"
Gn gelip Francon irketteki elemanlarn maa listesine baktnda, en pahal izim elemannn, en
az ihtiya duyduu kii olduunu grd.
Tim Davis iinden atldnda, izim odasnda bu ie aran tek kii yine Tim Davis'ti. Bir trl
anlayamyordu. Dudaklar gerildi, bundan byle hep nefret edecei dnyaya kar cephe ald.
Koskoca dnyada Peter Keating'den baka dostu olmad kansndayd.
Keating onu avuttu, Francon'a kfrler yadrd, insanln adaletsizliini knad, alt dolar para
harcayp, tand bir mimarn sekreterini bir barda arlad ve Tim Davis'e yeni bir i buldu.
Bu olaydan sonra Keating'in aklna ne zaman Davis gelse, iinden scack bir keyif ykseliyordu.
Bir insann kaderini etkilemiti. Onu yolundan saptrp baka bir yola srklemiti. Bir insan! Artk
Tim Davis deildi o kii nk onun gznde. Canl bir vcutla bir zihindi. Bilinli bir zihin. Acaba
bakalarnn bilinlilii neden korkutmutu Keating'i hep? te kendisi, o vcutla o zihni kendi
iradesiyle baka biime sokmutu. Francon, Heyer ve izim Blm efi'nin ortak kararyla, Tim'in
masas ve mevkii Peter Keating'e verildi. Ama bu onun duyduu tatminin tm nedeni deildi. Daha
baka bir duygu da vard. Daha scak, daha gerek ve daha tehlikeli. "Tim Davis mi? Ha, evet, ona
imdiki iini ben buldum," diyebiliyordu sk sk.
Olay annesine yazd, o da arkadalarna, "Peter bencillikten ylesine uzak bir ocuk ki," deyip
durdu.
Annesine mektup yazmay hi aksatmyordu. Her hafta yazyordu ona. Mektuplar ksa ve
sayglyd. Annesininkilerse uzun, ayrntl, tlerle doluydu. Keating mektubu okuyup bitirdikten
sonra o tlere pek aldr etmez, hibirini tutmazd.
Catherine Helsey'i de arasra gryordu. lk gidiinin ertesi akam, sz verdii halde gitmemiti
ona. Sabah uyandnda, bir gn nce syledii eyleri hatrlam, srf onlar syledii iin nefret
etmiti Catherine'den. Ama bir hafta sonra yine gitmiti ona. Catherine hi sitem etmemiti, o akam
daysndan da sz etmemilerdi. Ondan sonra Peter onu ayda, iki ayda bir grmeyi srdrmt.
Grd zaman mutlu oluyor, ama ona artk kariyerinden hi sz etmiyordu.
Howard Roark'la konumaya alt, giriimi baarszla urad. ki kere urad Roark'a. Onun
oturduu beinci kata kmak iin merdivenleri trmanrken iinde kk dme duygusu vard.
Roark'u hevesle selamlad, ondan bir gvence bekledi. Ne tr bir gvence beklediini de, onun neden
yalnzca Roark'dan gelebileceini de bilmiyordu. inden sz etti, Roark'a iten bir merakla
Cameron'un ofisi hakknda sorular sordu. Roark onu dinledi, sorularnn hepsine istekli cevaplar
verdi ama Keating, Roark'un hareketsiz gzlerine baktka kendini bir elik levhaya arpm gibi
hissetti. Sanki ayn eyden konumuyorlarm gibi geldi ona. Ziyaret sona ermeden Keating, Roark'un
ceketinin tirfillenmi kollarna, pabularna, pantolonunun dizindeki yamaya da dikkat etme frsat
bulmu, iinde bir tatmin duygusu belirmiti. Evine doru yola koyulduunda iin iin kkrdyordu,
ama bir yandan da sefil bir tedirginlik hissetmekteydi. Acaba neden, diye merak etti; bir daha Roark'u
asla grmemeye yemin etti ama yine grmek zorunda kalacan biliyor, bunun nedenini merak
ediyordu.
Keating, "Dorusu onu le yemeine davet etmeye pek cesaret edemedim, ama brs gn
benimle Mawson'un sergisine geliyor," dedi. "imdi ne yapacaz?"
Yere oturmu, srtn kanepeye dayam, plak ayaklarn ne uzatmt. zerinde Guy Francon'un
pijamalarndan biri vard. Paalar bacaklarnn evresinde bol bol dalgalanyordu.
Banyonun ak duran kapsndan, lavabonun banda dilerini fralamakta olan Francon'u
grebiliyordu.
"Harika bir ey bu," dedi Francon di macunu kpklerini ineye ineye. "O da yeter, anlamyor
musun?"
"Hayr."
"Tanrm, Peter, sana daha dn, bu ie balarken anlatmtm.

Bayan Dunlop'un kocas, ona bir ev yaptrmay planlyor,"


"Eh, yle," diye mrldand Keating zayf bir sesle. Elini kaldrp alnna yapan siyah bukleleri
arkaya itti. "Hmm, evet, hatrladm imdi... Tanrm, Guy, bir frsat kabilir nme!"
Francon'un dn gece kendisini gtrd o partiyi hayal meyal hatrlyordu. i oyuk buza
sokulmu havyar, Bayan Dunlop'un siyah file kumatan zarif elbisesini, gzel yzn hatrlamay
baard, ama nasl olup da kendini Francon'un apartman dairesinde bulduunu bir trl hatrlayamad.
Sonunda omuz silkip geti. Son yl iinde pek ok partiye gitmiti Francon'la. Daha nce de haberi
olmadan burada bulmuluu vard kendini.
Francon di frasn azna sokmu durumda konutu. Fra avurdunda bir knt yapyor, yeil
sap da aznn kesinden dar uzanyordu. "Pek byk bir ev olmayacak," dedi. "Elli binlik bir
ey, anladma gre. Bunlar zaten pek kodaman saylmazlar. Ama Bayan Dunlop'un erkek kardei
Quinty, biliyorsun. Byk emlak. O aileye kk bir olta atmak fena fikir deil. Bu ii izlemek sana
decek, Peter. Gvenebilir miyim sana?"
"Tabii." deyip ban sarktt Keating. "Bana her zaman gvenebilirsin, Guy ..."
Flareketsiz oturuyor, plak ayaklarna bakyor, aklndan Stengel'i geiriyordu. Francon'un ba
tasarmcsn. Dnmek istemiyor, ama akl habire Stengel'e taklyordu. Sk sk. nk Stengel onun
bir sonraki admn temsil etmekteydi.
Dostluk kurma konusuna bakt Stengel. Keating'in iki yldan beri gsterdii abalar hep
Stengel'in buz gibi gzlk camlarna arpp kalmt. Stengel'in Keating hakknda dndkleri, izim
odasnda kulaktan kulaa fsldanmakta, insanlar bunlar tekrarlarken ancak trnak iinde
syleyebilmekteydi. Stengel yksek sesle sylyordu ama. izimleri Francon'un odasndan geri
dndnde, zerindeki dzeltmelerin Keating'in elinden kma olduunu bildii halde sylyordu.
Ama Stengel'in bir zayf noktas da yok deildi. Bir sreden beri, Francon'un ofisinden ayrlp kendi
ofisini amay dnyordu. Kendine bir ortak da semiti. Fazla yetenei olmayan, ama byk
mirasa konmu gen bir mimar. Tek bekledii, bir frsatt Stengel'in. Keating bu konuyu uzun uzadya
dnmt. Aklnda baka hibir eye yer kalmayacak kadar. imdi de, Franconun evinde, yerde
otururken, bir daha dnd.
ki gn sonra. Bayan Dunlop'u Frederic Mawson'un resim sergisinde dolatrrken, plan oktan
hazrd. Onu dirseinden tutarak kalabaln arasndan geirirken, gzleri duvarlardaki resimlerden
ok, kadnn gzel yznde dolayordu.
Bir oto mezarln konu alm peyzajn nnde, "Evet," dedi. Yzne kadnn gzelliine duyduu
hayranl belirtecek bir ifade yerletirmeyi baarmt. "ok gzel bir alma. Renklere dikkat edin,
Bayan Dunlop. Bu Maslow'un ok zor gnler geirmi biri olduu syleniyor. Adn duyurma
mcadelesi, bilinen bir hikye zaten. Bilinen, ama yrek burkan bir hikye. Tm sanatlar iin ayn
ey. Buna benim kendi mesleim de dahil."
"Ya, sahi mi?" Bayan Dunlop u anda mimari mesleini daha ilgin buluyormu gibiydi.
Keating, kaldrm kenarna oturmu, ayak parmaklaryla oynayan bir kocakar resminin nnde
durarak, "te bu," dedi. "Bu sanatn sosyal belge yn. Bunun tadna varabilmek, cesaret gerektirir."
Bayan Dunlop, "Harika bir ey ama." dedi.
"Ya, evet, cesaret. Nadir bir eydir cesaret. Mawson bir izbede alktan lmek zereyken, Bayan
Stuyvesant onu bulup kefetmi diyorlar. Gen yeteneklere yardm etmek harikulade bir ey."
"yle olmal," dedi Bayan Dunlop.
"Ben zengin olsaydm, bunu kendime hobi diye seerdim," diye devam etti Keating. "Yeni
ressamlar iin sergiler aardm, yeni bir piyanistin konserini finanse ederdim, yeni bir mimara ev
yaptrrdm
"Biliyor musunuz, Bay Keating, kocamla birlikte Long Island'da kk bir ev yaptrmay
dnyoruz."
"yle mi? Byle bir eyi bana itiraf etmeniz ne kadar ho, Bayan Dunlop. zr dileyerek
syleyeyim, yle gensiniz ki! Musallat olup banz artacamdan, iinizi kendi firmama ekmeye
alacamdan korkmuyor musunuz? Yoksa mimarnz oktan semi olduunuz iin kendinizi
gvenceye mi aldnz?"
"Yo, gvencede deilim," dedi Bayan Dunlop byk bir sevimlilikle. "Dediiniz tehlike de beni
pek korkutmad. Son gnlerde Francon & Heyer firmasn sk sk dndm. ok da iyi olduklarm
duyuyorum."
"ok teekkr ederim, Bayan Dunlop."
"Bay Francon byk bir mimar."
"ey ...tabii yle."
"Ne oldu ki?"
"Hibir ey. Emin olun, hibir ey."
"Yo, ne var dilinizin altnda?"
"Gerekten sylememi istiyor musunuz?"
"Tabii istiyorum."
"ey, bakn ... Guy Francon ... Yalnzca bir isim aslnda. Sizin evinizle onun hibir ilgisi
olmayacaktr. Aslnda bu benim aklamamam gereken meslek srlarndan biri, ama nedense sizinle
konuurken iimden bir ey beni drst olmaya itiyor. Bizim ofisten kan en gzel binalar hep Bay
Stengel'in elinden kmtr."
"Kim?"
"Claude Stengel. Adn henz duymadnz, ama duyacaksnz. Biri cesaret gsterip onu kefeder
etmez, duyacaksnz. Btn ii o yapar. Perde arkasndaki esas dhi odur. Ama imzay Francon att
iin alk o toplar. Her yerde byle yaplyor bu iler zaten."
"Ama Bay Stengel buna neden dayanyor?"
"Elinden ne gelir ki? Hi kimse ona bir k yapacak ans vermiyor. ou insan nasldr,
bilirsiniz. Hep bilinen patikalar seerler, ayn ey iin kat fazla para demeye raz olurlar. Srf
zerinde bir marka bulunsun diye. Cesaret, Bayan Dunlop. Cesaret yok onlarda. Stengel byk bir
sanatdr, ama bunu fark edecek insan says ok az. Kendi iini balatmaya hazr, yeter ki o da kendi
Bayan Stuyvesant'n bulsun da bir frsat yakalayabilsin."
"Sahi mi?" dedi Bayan Dunlop. "Ne kadar ilgin! Biraz daha anlatsanza bana."
Keating de uzun uzun anlatt. Frederic Mawson'uri eserlerini gezip bitirdikleri zaman, Bayan
Dunlop, Keatingle el sktnda yle diyordu:
"Ne kadar naziksiniz, ne kadar allmadk biimde davrandnz. Bay Stengel'le beni buluturmay
salarsanz, ofiste kt duruma dmeyeceinizden emin misiniz? Aslnda ben teklif etmeye cesaret
edemiyordum. Bana kzmamanz da byk nezaket. Bencillikten ne kadar uzaksnz. Sizin
durumunuzda biri asla byle davranmazd."
Keating, Stengel'e le yemei davetini anlattnda, Stengel onu tek kelime sylemeden dinledi,
sonunda ban sallayp sordu:
"Senin ne karn var bundan?"
Daha Keating cevap veremeden de, ban arkaya atp, "Haa!" dedi. "Ha, anlyorum."
Sonra ne eildi. Dudaklar iyice gergindi.
"Pekl. Gidelim u le yemeine," dedi.
Stengel kendi ofisini amak zere Francon & Heyer'dan ayrlp ilk ii olarak Dunlop'larn evini
yapacan akladnda, Francon elindeki cetveli masasnn kenarna indirip Keating'e kkredi.
"Pi olu pi! Sahtekr it! Ona o kadar yardm ettiim halde!"
"Ne bekliyordunuz ki?" dedi Keating. Masann karsndaki koltua yaylm, oturuyordu. "Hayat
byle."

"Beni asl artan, o salak kokarcann bu evi nasl duyduu. Tam penemin altndan kapt gitti!"
"Eh, ben hibir zaman gvenmemitim ona zaten," diye omuzlarn kaldrd Keating. "nsanolu
byledir."
Sesindeki ac ifade itendi. Stengel ona da nankr davranmt. Ofisten ayrlrken ona tek
syledii, "Sen sandmdan da ahlaksz bir kurtsun; iyi anslar, gnn birinde ok byk mimar
olacaksn!" biimindeydi,
Bylece Keating, Francon & Heyer firmasnn ba tasarmcs oldu.
Francon bunu, pahal restoranlardan birinde kk bir partiyle kutlad. kide bir ayn eyleri
tekrarlayp duruyordu. "Birka yla kadar pek ok deiiklikler greceksin, Peter. yi bir ocuksun,
seni severim. Senin iin ok ey yapacam. imdiye kadar da yapmadm m? ok ilerleyeceksin,
Peter ... bir iki yla kadar ..." Keating ona, "Kravatn arpld, Guy," dedi kupkuru bir sesle. "Yeleine
de konyak dkp duruyorsun."
lk tasarm grevi nne geldiinde, Keating nce Tim Davis'i, sonra Stengel'i, ardndan da bu
frsat iin can atan dier insanlar dnd. Bu uurda uram, aba gstermi, ama kendisine yenik
dm olanlar. Zafer doluydu ii. te u an, onun byklnn somut bir onay niteliindeydi.
Ama hemen ardndan, kendini camla evrili odasnda, tek bana, nndeki bombo kda bakar
buldu. Boazndan aaya bir eyin, midesine doru yuvarlandn hissetti. Buz gibi ve souk bir
ey. inde bir delik dyormu gibi bir duyguya kapld yine. Masaya yaslanp gzlerini yumdu.
Kendisinden beklenenin aslnda bu olduu u ana kadar hi aklna gelmemiti. Bu kd o doldurmak
zorundayd. Bir ey yaratmalyd o kdn zerinde.
Kk bir evdi izecei. Ama onu karsnda ykselir grecei yerde, batar gibi, ukura gmlr
gibi gryordu. Evin biimi yerde bir kuyuydu, o kuyu da Keating'in iindeydi. Bir boluk. O bolukta
yalnzca Davis'le Stengel grnyor, ikisi de umutsuzca ve bou bouna bir yerlere doru
uzanyorlard. Francon bu evle ilgili olarak ona yalnzca, "Gururu olsun evin," demiti. "Biliyorsun,
gururu olsun, manyaka eylere kalkma, zarif bir yaps olsun ve btenin dna da kma."
Francon'un gen bir mimara fikir vermekten anlad buydu. Buz gibi bir blok vard Keating'in
zihninde. Onu serseme evirmiti. O sersemliin iinde, mterilerin yzne kar gldn hayal
etti. Ellsworth Toohey'nin ince ama ok gl sesini duyar gibi oldu. Toohey ona, musluk tesisatl
mesleinde ne frsatlar olduunu hatrlatyordu. Keating dnya yzndeki her tatan nefret etti o anda.
Mimarl meslek diye setii iin kendinden de nefret etti.
izmeye baladnda, elindeki ii dnmemeye alt. Tek dnd, bunu Francon'un da,
Stengel'in de, hatta Heyer'n ve btn dierlerinin de yapt, yapabildiiydi. Onlar yapabiliyorsa,
kendisi de yapabilir demekti.
lk izimlerine gnler harcad. Francon & Heyer Ktphanesinde saatler geirip klasik
fotoraflardan evin d grnn semeye alt. Sonunda gerilimin zihninde eriyip hafiflemeye
baladn hissetti. Elinin altnda gelimekte olan o ev, doru ve iyi bir evdi. nk insanlar hl bu
tr evleri daha nce yapm olanlara tapp durmaktaydlar. Heyecanlanmas, korkmas, riske girmesi
gereksizdi. Daha nce de yaplmt bunlarn hepsi.
izimler hazr olduunda, Keating masasnn bana dikilip onlara gvensiz gzlerle bakt. Biri
ona, bu dnyann en iyi evi dese de, en kt evi dese de, ikisine de inanmaya hazrd. Emin deildi.
Emin olmak zorundayd. Stanton', orada renciyken kendini ne yntemlerle glendirdiini
hatrlad. Telefonu ap Cameron'un ofisini arad, Howard Roark'u istedi.
O gece Roark'un evine gitti, ilk evinin planlarn, resimlerini, perspektiflerini masann stne
yayd. Roark eliyle masann iki kenarn tutmu, bakyordu. Uzun sre hibir ey sylemedi.
Keating heyecanla bekliyordu. Derken heyecannn iinde belirip bymeye balayan fkeyi de
hissetti. fkenin nedeni, bu kadar heyecanlanacak bir ey olmadn bilmesiydi. Artk dayanamaz
hale gelince konutu:
"Biliyorsun, Howard, herkes Stengel'in bu kentteki en iyi tasarmc olduunu sylyor. Aslnda
istifa etmeye tam da hazr deildi sanyorum. Ama ben onu dar itip yerini aldm. Bunu
salayabilmek iin ince ince dnmem gerekti. Ben ..."
Sustu. Bu szler kulaa pek zeki ve gururlu szler gibi gelmiyordu. Oysa baka yerde
sylendiinde yle gelmesi gerekirdi. Bu ortamda daha ok ... bir yakan gibi geliyordu kulaa.
Roark dnp ona bakt. Roark'un gzlerindeki bak, hor gren bir bak deildi. Gzleri her
zamana gre biraz daha iri iri almt yalnzca. Dikkatli ve ... arm gibiydi. Hi bir ey
sylemedi, sonra yine izimlere dnd.
Keating kendini rlplak hissetti. Davis'in, Stengel'in, Francon'un bu odada hibir nemi yoktu.
Oysa insanlar Keating'in insanlara kar savunmasyd. Roark'da ise insanlar diye bir kavram yoktu.
Keating kendi deerini, dier insanlara bakarak grrd. Roark ona hibir ey veremezdi. izimlerini
kapp buradan kamas gerektiini dnd. Tehlike Roark deildi. Tehlike kendisinin, Keating'in
gitmeyip kalmasyd.
Roark ona dnd.
"Bu tr eyler yapmak houna m gidiyor, Peter?" diye sordu.
"ff, biliyorum," derken Keating'in sesi gereinden fazla tiz kt. "Senin onaylamadn
biliyorum, ama i bu. Pratik adan nasl bulduunu bilmek istiyorum, felsefi adan deil."
"Yo, sana vaaz verecek deilim, yalnzca merak etmitim."
"Bana yardm edebilirsen, Howard, bu konuda bana birazck yardm edebilirsen ... Bu benim ilk
evim. Ofisteki durumum asndan yle nemli ki! Oysa ben emin olamyorum. Ne diyorsun? Bana
yardm edecek misin, Howard?"
"Peki."
Roark evin yivli stunlarla, ayrk alnlklarla, pencere stlerinde Roma ehreleriyle, kapnn iki
yannda imparatorluk kartallaryla bezeli n cephe resmini bir kenara frlatt, bir tabaka ince kt
ekip plann zerine koydu, izmeye balad. Keating durmu, Roark'un elindeki kalemi seyrediyordu.
Pek etkileyici giri holnn, kvrml koridorlarnn, ksz kelerinin ortadan kayboluuna bakt.
Koskocaman bir salon grd. Kendisinin ok dar bulduu alann iinde o salon bydke
byyordu. Baheye bakan dev pencerelerin sraland bir duvar. Geni bir mutfak. Uzun bir sre
ylece bakt.
Roark kalemi elinden frlattnda, Keating, "Ya cephe?" diye sordu.
"O konuda sana yardm edemem. Eer ille klasik yapacaksan, en azndan iyi bir klasik olsun. Tek
stunun yetecei yere stun koymana gerek yok. u yerdeki basamaklar da kaldr. Bunlar ok
fazla."
Keating izimleri koltuunun altna kstrp karken ona minnetle glmsedi, merdivenlerden
incinmi ve fke dolu duygular iinde indi, Roark'un izimlerinden yeni planlar oluturmak iin
gn urat, daha basit bir cephe yapt, sonra da evini Francon'a gururlu bir hareketle sundu.
Francon izimleri incelerken, "Aaa!" dedi. "Aaa, una bak! Ne mthi bir hayal gcn var senin,
Peter... yani ... birazck cesaretli, ama, yani ..." ksrd, sonra ekledi. "Benim kafamdaki de tam
buydu!"
"Tabii," dedi Keating. "Senin binalarn inceledim, olaya nasl yaklatn dnmeye altm.
Eer bu iyiyse, senin fikirlerini yakalamay bildiim iindir."
Francon glmsedi. Keating birdenbire, Francon'un buna hi inanmadn, Keating'in de
inanmadn bildiini hissetti. Ama her ikisi de memnundular. Ortak yntemler ve ortak sululuk
onlar birbirine daha da sk balamaktayd.
Cameron'un masasnda duran mektup, ona Security Trust irketi Ynetim Kurulu'nun, dikkatli
incelemeleri sonucunda, irketin yeni Astoria ubesi binasyla ilgili planlarn maalesef kabul
edemeyeceklerini, ii Gould & Petringill Firmas'na verdiklerini bildiriyordu.
Mektuba bir de ek eklenmiti. Anlama gerei, ilk izimlerin giderlerini karlayacak bir ek.
Tabii ekin tutan, o izimlerin gerekletirilme giderlerini karlamaya yetecek gibi deildi.
Mektup masann zerinde ak duruyordu. Cameron onun karsna oturmu, arkasna dayanmt.
Masasna dokunmuyordu. Ellerini kucanda kavuturmutu. Bir elini dierinin zerine koymu,
parmaklar gepgergindi. Kck bir kt parasyd, ama o hareketsiz oturuyordu o kdn
karsnda. nk ona doast bir ey gibi geliyordu o kt. Radyum gibi zararl nlar yayyordu
sanki. Kprdasa, tenine deecekti o nlar.
Security Trust irketi'nin iini aydr beklemekteydi. Son iki yldr seyrek olarak karsna kan
frsatlar birbiri ardndan yok olmu, nce kof vaatlere, ardndan ret mektuplarna dnmt. izim
elemanlarnn biri oktan karlmt iten. Bina sahibi nce nazik somlar sormu, sonra sesi
kurulamaya balam, sonunda sorular kaba ve pek apak hale gelmiti. Ama ofisteki hi kimse
buna aldr etmemi, cretlerinin zamannda verilememesine de zlmemiti, nk ufukta Security
Trust'n ii vard. Cameron'dan teklif sunmasn isteyen irket Bakan Yardmcs, "Baz kurul
yelerinin durumu benim gzmle grmeyeceklerini biliyorum, ama siz bir deneyin, Bay Cameron,"
demiti. "Girin bu riske benimle birlikte. Ben de sizin iin sava vereyim."
Cameron da girmiti riske. Roark'la ikisi vahi bir tempoyla alm, planlar zamannda, hatta
zamanndan nce yetitirmilerdi. Gould & Petringill daha teklifini yapmadan nce. Petringill,
bankann Ynetim Kurulu Bakan'nn karsyla kuzen oluyordu. Pompei Harabeleri konusunda nl
bir otoriteydi. Bankann bakan da Jul Sezar'n srarl hayranlarndand. Bir zamanlar Roma'ya
gitmi, Colliseum'u tam bir saat ve bir eyrek boyunca dikkatle incelemiti.

Cameron'la Roark, bir de bir demlik dolusu kahve. gnlerce bir buz gibi afaktan br buz
gibi afaa kadar o ofisin iinde yaamlard. Cameron bu arada, ister istemez, denecek elektrik
faturalarn dnm, ama kendini zorlayp o konuyu unutmaya almt. Roark'u sandvi almak
zere sokaa yolladnda, izim odasnda k hl yanyordu. Vakit sabaha karyd, ama tula
duvara bakan ofisin ii geceydi hl. Son gece, saat on ikiyi getiinde Cameron'a evine gitmesini
emreden, Roark olmutu. nk Cameron'un eli seyreyip duruyor, destek bulmak iin dizi izim
sehpasna dayanyordu. Yava, tedbirli, i bulandrc bir dikkatle dayanyordu tabureye. Roark onu
aaya indirip bir sokak nn altnda taksiye bindirmiti. Cameron, Roark'un yorgun yzn, zorla
iri iri alm gzlerini, kupkuru dudaklarn grmt. Ertesi sabah Cameron izim odasna
girdiinde, kahve demliini devrilmi durumda, yerde buldu. Dklen kahvelerden kara bir glck
olumutu. Roark'un eli o glcn iindeydi. Avucu yukarya dnk, parmaklar hafif kvrkt.
Vcudu upuzun uzanmt yere. Ban arkaya atm, derin bir uyku halindeydi. Masada da planlar
buldu Cameron. Bitmi, hazrd hepsi...
Masasnda otururken nndeki mektuba bakt. in ac yan, geride kalan o geceleri
dnemeyiiydi. Astoria ubesi olmas gereken o binay da dnemiyordu, imdi onun yerine
Astoria ubesi olacak binay da. O anda tek dnd, elektrik irketinin denmemi faturasyd.
u son iki ay iinde Cameron bazen bir iki hafta uramamt ofise. Roark onu evinde de
bulamam, neler olup bittiini anlamt. Tek yapabilecei beklemek, Cameron'un sa salim
dneceini ummakt. Derken Cameron utancn bile kaybetmi, ofise zilzurna gelmi, kimseleri
tanyamam, bu halini tek sayg duyduu yerin duvarlarna bile gstermekten kanmamt.
Roark bu arada kendi ev sahibiyle yzlemeyi, ona sakin bir sesle, "kiray bir haftadan nce
deyemeyecei"ni sylemeyi de renmiti. Ev sahibi ondan korktuu iin steleyemiyordu. Peter
Keating bunu her naslsa duydu. Duymak istedii eyleri her zaman nasl duyabiliyorsa, yine yle
duydu. Bir akam Roark'un buz gibi odasna gelip paltosuyla oturdu, czdann kard, iinden be
tane on dolarlk ekti, Roark'a uzatt. "Buna ihtiyacn var, Howard. htiyacn olduunu biliyorum.
tiraz etmeye kalkma imdi. Bana istediin zaman dersin." Roark ona akn gzlerle bakt, paray
alrken, "Evet, ihtiyacm var," dedi. "Teekkr ederim, Peter." Bunun zerine Keating, "Ne demeye
ihtiyar Cameron iin ziyan ediyorsun kendini?" diye sordu. "Bu hayat yaamay niin istiyorsun? Bo
ver, Howard. Bize gel. Bir sylesem yeter. Francon baylr. Seni haftada altmla balatrz." Roark
paralar cebinden karp Peter'in eline tututurdu. "ff, Tanr akna, Howard! Ben ... ben seni
gcendirmek istemedim."
"Ben de yle." dedi Howard.
"Ama ltfen, Howard, ltfen yine de sende kalsn para.
Gle gle, Peter."
Cameron izim odasna girerken Roark o olay dnyordu. Security Trust Bankas'nn mektubu
Cameron'un elindeydi. Onu Roark'a verdi, hibir ey sylemeden dnp kendi odasna yrd. Roark
mektubu okudu, onun peinden gitti. Bir i kaybettiklerinde Cameron'un kendisiyle odasnda grmek
isteyeceini biliyordu. Ama o konuyu konumak iin deil. Roark'u orada grmek iin, baka
eylerden konumak, onun varlndan gelen gvenceye yaslanabilmek iin.
Roark ieriye girdiinde, Cameron'un masasnda New York Banner Gazetesi'nin o gnk nshasn
grd.
Bu gazete, byk Wynand mparatorluu'nun bata gelen gazete siydi. Roark'un bir mutfakta, bir
berber dkknnda, nc snf bir salonda, bir metro vagonunda grd gazeteydi. Ama
Cameron'un ofisinde o gazeteyi grmeye hi hazrlkl deildi. Cameron onun gazeteye baktn
grnce srtt.
"Bu sabah aldm. Buraya gelirken. Komik, deil mi? Oysa bugn o mektubun geleceini
bilmiyordum. Ama ikisi birbirine ne gzel uyuyor. Bir bu gazete, bir de o mektup. imden ne drtt
de bunu satn aldm, bilemiyorum. Bir sembolizm duygusu belki. Bir bak una, Howard. lgin bir
ey."
Roark gazeteye gz gezdirdi. Ba sayfada, dolgun dudaklar nemli bir gen annenin resmi vard.
Evli olmayan bir anne. Kadn sevgilisini vurmutu. Resim, kadnn tefrika edilmekte olan hayat
hikyesinin bana baslmt. Daha altta da kadnn mahkemesinin ayrntl bir haberi vard. Dier
sayfalar, gaz, su, elektrik idarelerine kar bir Hal Seferi'ne girimi gibiydiler. Gndelik bir yldz
fal, birka kilise vaazndan alntlar, gen gelinler iin birka yemek tarifi, gzel bacakl kzlarn
fotoraflar, kocalar elde tutabilme konusunda tler, gzel bebek yarmas, bulak ykamann
senfoni bestelemekten daha soylu bir i olduunu anlatan bir iir, ocuk douran her kadnn otomatik
olarak aziz dzeyine ykseldiini kantlayan bir makale.

"te bizim aradmz cevap burada, Howard. Sana da, bana da, cevap bu. Bu gazete. Byle bir
eyin var olmas ve seviliyor, beeniliyor olmas. Bununla mcadele edebilir inisin? Bunun
duyabilecei ve anlayabilecei kelimeleri bulup syleyebilir misin? Bize mektubu yollamasalar da
olurdu. Bize Wynand'n Banner'ndan bir tane yollasalar da, ayn eydi. Daha basit, daha sarih
olurdu. Gail Wynand denilen o inanlmaz pi olu piin birka yla kadar btn dnyay
yneteceinden haberin var m? ok gzel bir dnya olacak. Belki de hakk var." Cameron kolunu
germi, gazeteyi uzatyor, sanki onu avucunda tartyordu.
"Onlara istedikleri neyse, onu vermek, Howard. Ve bu yzden sana tapmalarna izin vermek.
Ayaklarn yalyorsun diye, ya da ... Ya da ne? Ne yarar var? nemi yok ama. Hibir eyin nemi
yok. Hatta bu bile benim iin artk pek nemli deil..."
Sonra Roark'a bakp ekledi.
"Keke sen kendi bana alabilene kadar dayanabilseydim, Howard."
"Bundan sz etmeyin."
"stiyorum sz etmeyi ... Ne tuhaf, Howard, gelecek bahara, sen geleli yl olacak. ok daha uzun
bir sreymi gibi geliyor, deil mi? Ee, bir eyler rettim mi sana? Bak syleyeyim, sana ok ey
rettim, ama beri yandan, hibir ey retmedim. Sana kimse bir ey retemez. Yani esas
ekirdekte, esas kaynakta retemez. Yaptn eyler... senindir, benim deil. Ben yalnzca sana onlar
daha iyi yapmasn retebilirim. Sana yntemleri, aralar verebilirim, ama ama? Ama senin
kendinin. Sen erken Jacobean ya da ge Cameron taklidi, kk, kansz sslerin adam deilsin. Ne
olacaksan ... keke ben de yaayp grebilseydim!"
"Yaayp greceksiniz. Bunu imdiden biliyorsunuz."
Cameron odasnn plak duvarlarna, masasnda yl faturalara, pencere camlarndan szlen
yamur damlalarna bakt.
"Benim onlara verecek cevabm yok, Howard. Seni onlarla yzlemek zere ortada brakyorum.
Sen cevap vereceksin onlara. Hepsine. Wynand Gazeteleri'ne de, Wynand Gazeteleri'ni mmkn klan
eylere de, onlarn gerisinde yatanlara da. Sana ok garip bir grev veriyorum. Onlara verecein
cevabn ne olacan dnemiyorum. Tek bildiim, bir cevabn var olduu ve onun sende olduu. O
cevap sensin, Howard. Ve gnn birinde, onu ifade etmek iin gereken kelimeleri de bulacaksn.
6

Ellsworth Toohey'nin Tatan Vaazlar adl kitab, 1925 ylnn Ocak aynda yaynland.
Gsterili bir kapa vard. Saks mavisi zerine gm harfler, kesinde de gm rengi bir
piramit. Alt bal, "Herkes in Mimari" olarak seilmiti. Ulat baar da akl durdurucu oldu.
Mimarln tarihini batan sona anlatyordu. Kerpiten balayp gkdelenlere kadar. Sokaktaki
adamn anlayaca dille anlatyor, ama bu terimleri her naslsa bilimsel gibi gstermeyi de
baaryordu. Yazar nsznde, amacnn mimariyi esas ait olduu yere, insanlara getirmek olduunu
sylemekteydi. Sonra szlerine devam ederek, sradan insanlarn beyzboldan konutuklar gibi
mimarlktan da konuabilmeleri gerektiini aklamaktayd. Okurlarn "Be Dzen"in teknikleriyle,
kazklarla, lentolarla, betonarmelerle skmyordu. Kitabnn sayfalarn Msrl ev kadnlarnn,
Romal ayakkabcnn, On Drdnc Louis'nin metresinin gnlk hayatlaryla, neler yedikleriyle,
nasl ykandklaryla, nerelerden alveri ettikleriyle, oturduklar binalarn yaamlarn nasl
etkiledikleriyle doldurmutu. Ama okurlarna "Be Dzen" hakknda da, betonarme hakknda da, ne
bilmek gerekiyorsa reniyorlarm gibi bir izlenim verebiliyordu. Genelde okurlara verdii izlenim,
gemite ve gelecekte isimsiz kalm insanlarn dncesi dnda hibir sorun, hibir baar, hibir
dnce ata bulunmad, bulunamayacayd. Bilimin bu gnlk hayat srdrmekten baka hibir
amac ve ifadesi olamayaca, okurlarnn yalnzca kendi gnlk hayatlarn yaamakla, uygarln en
byk baarlarn ve en byk amalarn yerine getirmekte olduuydu. Yazarn bilimsel duyarll
kusursuz, bilgi birikimi ise akl durdurucuydu. Babil'de kullanlan tencere ve tavalar, Bizans'ta
kullanlan paspaslar konusunda hi kimse onun dediklerini rtemezdi. Bunlar gzyle grm gibi
canl bir ifadeyle anlatyordu. Eletirmenleri ondan sz ederken, "Yzyllar iinden adm adm ve
zorluklarla ilerlemiyor, sanki dans ediyor, alarn arasndan bir palyao, bir dost ve bir peygamber
gibi geiyor," diyorlard.
Mimarln sanatlar arasnda gerekten en by olduunu sylyor, nedeninin de anonim bir
sanat oluuna dayandn ileri sryordu. Tm byklkler gibi. Dnyada pek ok nl binalar
olduunu, fakat pek aznn yaratcsnn bilindiini, bunun da zaten byle olmas gerektiini, nk bir
tek insann hibir zaman nemli bir ey yaratm olmadn sylyordu. Mimarlkta olsun, baka
alanlarda olsun, bu hep byleydi. Ad baki kalan birka mimar, aslnda birer sahtekrdan baka bir
ey deildi, onlar insanlarn ann almlard ... Bazlar nasl insanlarn servetini alyorsa, tpk
yle. "Eski bir antn grkemini seyrederken o baary bir tek kiiye yorumluyorsak, ruhsal bir
zimmet suu iliyoruz demektir," diyordu. "nk bilinmeyen ve anlmayan saysz sanatlarn o
kiiden nce gelip getiini, gemi alarn karanlna gmlp gittiini, sanatlarn tevazu iinde
alarak ortaya koyduklarn (nk kahramanlk her zaman tevazu doludur), her birinin kendi ana
ait ortak hazineye kendince katkda bulunduunu unutuyoruz. Byk bir bina, u ya da bu dhi
tarafndan bireysel olarak yaratlm deildir. Yalnzca tm insanlarn ruhunun bir younlamasdr."
Mimarinin yozlamasnn, Orta a'n bitmesiyle birlikte toplum ruhunun yerini zel mlkiyetin
almasndan kaynaklandn ileri sryor, kendi zevksizliklerini tatmin etmekten baka amac olmayan
bireysel mlk sahiplerinin (bireysel zevk iddialarnn hepsi zevksizliktir) kentlerdeki planl etkileri
mahvettiini sylyordu. Serbest irade diye bir ey olamayacana, nk insanlarn yaratc
drtlerinin de her ey gibi, iinde yaadklar an ekonomik yaps tarafndan saptandna iaret
ediyordu. Tarihin tm sluplarna hayranln belirtiyor, yalnzca birbirine kartrlmasn
ayplyordu. Modern mimariyi hi dikkate bile almyor, bu konuda yle sylyordu: "u ana kadar
bu mimari, tek bana birka bireyin kaprislerinden baka bir ey getirmi deildir, kendiliinden yer
alm hibir byk hareketle ilgisi yoktur, bu nedenle de nemi yoktur." Tm insanlar karde olduu
gn, binalarnn da uyumlu olup hep birbirine benzeyeceini, "Demokrasinin Anas" Yunan geleneine
uyacan, o zaman daha gzel bir dnyann doacan mjdeliyordu. Bunu yazarken, slubunun sakin
akcln hi bozmad halde, elinin duygusallk ve heyecanla titredii etkisini yaratmay da
baarmaktayd. Mimarlar bencil, bireysel an eref isteinden vazgemeye, kendilerini insanlarn
ruhsal ifadesine adamaya davet ediyordu. "Mimarlar lider deil, hizmetkrdr. Kendi kk egolarn
kabul ettirmeye almak yerine, lkelerinin ruhunu ve alarnn ritmini yanstmaldrlar. Kendi
akllarna gelen hayalin peine dmemeli, bir ortak payda aramaldrlar. Bylece eserleri, byk
kitlelerin yreine daha yakn olacaktr. Mimarlara gelince, ah, sevgili dostlarm, her eyin nedenini
dnmek onlarn ii deildir. Onlar komut verecek deil, komut dinleyecek kimselerdir."

"Tatan Vaazlar "n reklamlarnda eletirmenlerin szlerine de yer verilmekteydi: "Harikulade!"


"Akl durdurucu bir baar!", "Tarih boyunca ei grlmemi!", "ekici bir insanla ve bir derin
dnrle tanma frsatnz.", "Kendini aydn saymaya heves duyan herkesin mutlaka okumas
gereken bir kitap."
Belli ki kendini aydn saymaya heves duyan pek ok kii vard. Okurlar aratrma yapmadan bilgi
ediniyor, hibir yatrm yapmadan otorite oluyor, aba gstermeden yarglara varyorlard. Binalara
baktklarnda, sayfa 439'dan hatrladklarna dayanarak eletiriler seslendirmek, karlkl olarak
belli paragraflarn cmlelerinden yararlana yararlana sanat tanmalarna girimek ho bir eydi.
Kibar salonlarda ok gemeden, "Mimarlk m? Ha, evet, Ellsworth Toohey." gibi szler bile duyulur
olmutu.
Ellsworth Toohey kendi ilkelerine sadk davranm, kitabnn sayfalarnda hibir mimarn adna
yer vermemiti. "Mitler yaratan, kahramanlara tapan tarihsel aratrma yaklamlar bana her zaman
ters gelmitir," diyordu, isimler ancak dipnotlarnda gemekteydi. Bunlardan birka da Guy
Francon'dan sz ediyordu. "Kendisinin biraz ar sse eilimi var, ama Klasisizm geleneine
sadakatinden tr vgye deer," denilmekteydi. Notlardan biri de Henry Cameron'a deinmekte,
"Modern Ekol denilen ekolun ileri gelenlerinden biri olarak bir zamanlar ne kavumusa da, bugn
hak ettii gibi belleklerden silinmitir: Vox popuii vox dei," demekteydi.
1925 ylnn ubat aynda Henry Cameron kendini emekliye ayrd.
O gnn eninde sonunda geleceini bir yldan beri biliyordu. Roark'a szn etmemiti, ama ikisi
de bildikleri halde, ylece devam etmi, bunu srdrebildikleri kadar srdrmekten baka bir ey
ummam, beklememilerdi. nceki yl boyunca ofislerine birka kk i gelmemi deildi. Her
geleni almlard onlar da. Ama sonunda bu da kesilmiti. Hibir beklentileri yoktu. Cameron'un
ihbarnamelerini hi demedii bir kurum, onlara verilen suyu kesmi gibiydi.
Simpson'la resepsiyondaki yal adam da oktan iten karlmlard. Bir tek Roark kalmt
geriye. K akamlar boyunca isiz ve hareketsiz oturuyor, masasna km Cameron'a bakyordu.
Cameron kollarn masaya sermi, ban kollarna dayam, lambann altnda parldayan
iesiyle, oradayd.
Derken ubat aynn bir gnnde, Cameron haftalardr ikiye elini srmemiken, raftaki bir kitaba
uzand ve Roark'un ayaklarnn dibine ylverdi. Basit bir biimde, ama kalkamayacak tarzda. Roark
onu eve gtrd, doktor geldi, yataktan kmasnn lm demek olduunu syledi. Cameron biliyordu
durumu. Ba yastkta, kprdamadan yatt, elleri iki yanna sz dinleyerek sarkt. Gzleri hi
krplmadan ve bo bo bakyordu. Bir sre sonra,
"Sen ofisi benim iin kapa, olur mu, Howard?" dedi.
"Evet," diye karlk verdi Roark.
Cameron gzlerini kapad, baka bir ey sylemedi. Roark o gece sabaha kadar yatan baucunda
oturdu. htiyar uyuyor mu, uyank m, farknda deildi.
Cameron'un bir kz kardei, New Jersey'de bir yerden kageldi. Ak sal, elimsiz, silik bir
kadnd. Elleri durmadan titriyordu. Yz hatrda kalmayacak bir yzd. Sessiz, kaderine raz, iinde
yumuak umutlar tayan biri. Kk bir geliri vard. Aabeyini New Jersey'deki evine gtrp ona
orada bakma sorumluluunu stlenmeye hazrd. Hi evlenmemiti. Dnyada baka hi kimsesi yoktu.
Bu yk onu ne sevindiriyor, ne de zyordu. Duygu yeteneini yllar nce yitirmiti. Yola kaca
gn Cameron, Roark'a bir gece nce yazd mektubu uzatt. Aclar ekerek yazmt o mektubu.
Dizlerinin zerine bir izim tahtas alm, srtna da bir yastk koymutu.. Mektup saygn bir mimara
hitaben yazlmt. Roark iin bir tavsiye mektubuydu. Roark alp okudu, sonra gzlerini kendi
ellerine deil, Cameron'a evirdi, mektubu ortasndan yrtt, katlad, bir daha yrtt.
"Olmaz," dedi ihtiyara. "Onlardan hibir ey istemeyeceksiniz. Benim iin kayglanmayn."
Cameron ban sallad, uzun sre sessiz kald. Sonra, "Ofisi sen kapa, Howard," dedi.
"Mobilyalar kiraya karlk orada brak. Ama benim odamda, duvarda asl olan resmi al, bana
yolla. Bir tek onu. Baka her eyi yak. Tm ktlar, dosyalar, izimleri, anlamalar, her eyi."
"Peki," dedi Roark.
Bayan Cameron yannda hastabakclarla ve bir sedyeyle geldi, rhtmdaki gemiye cankurtaranla
gittiler. Cameron, Roark'a:
"imdi geri dnyorsun," dedi, sonra ekledi. "Beni grmeye gel, Howard ... fazla sk deil ama ..."
Cameron sedyeyle gemiye tanrken Roark dnp yrmeye balad. Havann rengi griydi o sabah.
Havada denizin souk, rk kokusuna benzer bir koku vard. Bir mart sokan kaldrmna doru
dal yapt. Binann nemli, lekeli kesinden geerken, uan bir gazete sayfas gibi griydi o da.
O gece Roark, Cameron'un kapal ofisine gitti. Iklar yakmad.

Cameron'un odasndaki minede bir ate yakt, ekmeceleri birer birer ekip ilerindekileri atee
boaltt. Hibirine bakmad boaltrken. Ktlar o sessizliin iinde hrdayarak yanyor, ince bir
toz kokusu karanlk odann iinde dolayor, ate tslyor, trdyor, arasra parlak alev dilimleri
frlatyordu. kide bir, kenarlar kararm beyaz bir kt parac havaya uuyor, Roark elindeki
elik cetvelin ucuyla onu gerisingeri alevlerin arasna itiyordu.
Cameron'un nl binalarnn izimleri vard yanan ktlarn arasnda. na edilmemi binalarnn
izimleri de vard. Bir yerlerde ayakta duran stunlarn ince mavi izgilerden oluan ozalitleri vard.
Altnda nl imzalar bulunan anlamalar vard. Arasra alevlerin arasnda, sararm bir kt
zerinde yedi rakaml bir say okunuyordu. Bir parlyor, sonra alev alyor, yanp kl oluyordu.
Eski bir dosyadaki yazlar arasndan bir gazete kupr frlayp yere doru utu. Roark eilip ald
onu. Kupkuru, gevrekti kt. Sararmt. Roark'un parmaklan arasnda, kat yerlerinden ayrlverdi. 7
Mays 1892 tarihinde Henry Cameron'la yaplm bir rportajd. inde yle deniyordu: "Mimarlk
bir ticaret deildir, bir kariyer de deildir, dnyann varln hakl klacak bir Hal Seferi ve bir
adanmlktr." Roark kupr alevlerin arasna brakt, bir baka dosyaya uzand.
Cameron'un masasndan klm kurunkalemleri bile toplayp atee att. minenin bana
dikildi. Kprdamyordu. Aaya da bakmyordu. Atein hareketlerini, gr alannn snrnda
belirli belirsiz bir titreme gibi hissediyordu. Gzleri, hi ina edilmemi gkdelenin duvarda asl
duran resmine bakmaktayd.
Peter Keating'in Francon & Heyer firmasnda nc ylyd. Ban yksek, zerinde uralm
bir havada dik tutuyordu. Tra ba ya da orta fiyat dzeyinde araba reklamlarndaki baarl
genlerin tam bir modeliydi.
yi giyiniyor, insanlarn bunu fark ediini seyrediyordu. Park Avenue'da bir apartman dairesinde
oturuyordu. Mtevaz, ama modaya uygun bir yer. tane deerli karakalem, bir klasik kitabn da ilk
basksn satn almt. Ama kitab ne am, ne de okumutu o gnden bu yana. Arasra mterilerine
kavalyelik ediyor, onlar Metropolitan Operas'na gtryordu. Bir keresinde bir sanat balosuna
kostm giyerek gitmi, ortaa ta oymacs klyla byk skse yapmt. Tayt stne krmz kadife
st. Baloyu anlatan sosyete haberlerinde onun da ad geiyordu. Adn ilk defa gazetede grmekteydi.
O yazy kesip saklad.
lk yapt o evi unutmutu artk. O ev doarken ektii korkular ve kukular da unutmutu.
Mterilerine ne verse kabul ediyorlard, yeter ki n cephesi grkemli, kap girii heybetli, salonu da
konuklar artacak kadar atafatl olsun. Herkes memnundu o zaman. Keating'in tek derdi mterileri
etkilemek, mterilerin tek derdi, konuklarn etkilemekti. Konuklarn da zaten umurunda deildi.
Bayan Keating, Stanton'daki evini kiraya verip, oluyla birlikte oturmak zere New York'a geldi.
Peter onu yanna pek istemiyordu ama itiraz da edemezdi, nk annesiydi ne de olsa. Reddetmesi
beklenmezdi. Annesini hevesle karlad. Onu en azndan, hayattaki ykseliiyle etkileyebileceini
dnyordu. Ama annesi etkilenmedi. Evin odalarn, olunun dolaptaki kyafetlerini, banka
defterlerini inceledi, sonunda da yalnzca, "Eh, idare eder, Peter... imdilik," demekle yetindi.
Annesi ofisi bir tek kere ziyaret etti, yarm saat sonra da ayrld. O akam Peter hi kprdamadan
oturup bir buuk saat boyunca, parmak eklemleri bembeyaz kesilerek annesinin tlerini dinlemek
zorunda kald. "O Whithers denilen adamn elbisesi seninkinden ok daha pahalyd, Peter. Byle bir
ey olamaz. O ocuklarn karsnda, saygnlna ok dikkat etmen gerekir. Ozalitleri getiren o ufak
tefek ocuk var ya! Onun seninle konuma biiminden holanmadm. Yo, zel bir ey sylemi deil,
ama ben olsam gzm ondan pek ayrmazdm. Uzun burunlusu senin dostun deil. Oras nemli
deil, biliyorum ite. Bennett diye ardklarna da dikkat et. Senin yerinde olsam, ondan kurtulmaya
bakardm. Fazla ihtirasl. htirasn iaretlerini iyi tanrm..."
Sonra sordu:
"Guy Francon'un ... hi ocuklar var m?"
"Bir tek kz var."
"yle mi!" dedi Bayan Keating. "Nasl bir ey?"
"Hi karlamadm."
"Daha neler, Peter," dedi annesi. "Ailesiyle tanmak iin bir aba gstermemek, Bay Francon'a
kar resmen kabalk etmektir."
"Baka kentte, niversitede okuyordu, anne. Gnn birinde grrm. Vakit ge oluyor, anne. Yarn
da ok iim var..."
Ama bu konuyu o gece de, ertesi gn de bol bol dnd. Daha nce de sk sk aklna gelmiti
zaten. Francon'un kznn niversiteyi uzun sre nce bitirdiini biliyordu. imdi de Banner
Gazetesi'nde almaya balamt. Ev dekorasyonu konusunda bir ke yazs yazmaktayd. O kzla
ilgili hibir ey renememiti Peter.

Anlayabildii kadaryla, ofiste onu tanyan yoktu. Francon da kzndan hi sz etmiyordu.


Ertesi gn le yemeinde Keating o konuyu amaya karar verdi.
Francon'a, "Kzn hakknda ok gzel eyler duyuyorum," dedi.
"Gzel eyleri nereden duyuyorsun?" Francon'un sesi pek karanlkt.
"Eh, ne bileyim, anlarsn ite. Kulana geliyor insann. Yazlar da ok gzel ve zekice."
"Evet, ok zekice yazar." Francon'un az kapanverdi, bir daha almad.
"Guy, onunla tanmay gerekten ok isterim."
"Benimle oturmadn biliyorsun," dedi Francon. "Kendine baka daire tuttu. Adresini bile tam
hatrlayamyorum galiba. Herhalde gnn birinde karlarsn. Ondan holanmayacaksn, Peter."
"Ama ... neden yle diyorsun?"
"Olur byle eyler, Peter. Korkarm baba olarak ok baarsz oldum. Sylesene Peter, o yeni
merdiven konusunda Bayan Mannering ne dedi?"
Keating hem kzm, hem de hayal krklna uramt, ama bir yandan da rahatladn
hissetmekteydi. Francon'un tknaz vcuduna bakarken, acaba kz neye benziyor da babas ona kar
bu kadar souk, diye geirdi iinden. Zengin ve irkin. Gnahlar kadar irkin, diye karar verdi
sonunda. Ama bunun kendisini durdurmasna izin vermemeliydi. lerde. Olayn imdilik
ertelenmesinden memnundu. Yepyeni bir hevesle, o akam Catherine'i grmeye gitme kararn ald.
Bayan Keating, Catherine'le Stanton'dayken tanmt. Peter'in o kz unutacan ummutu hep.
imdi unutmam olduunu renmiti artk. Geri Peter, Catherine'den pek seyrek sz ediyor, onu
evine hi getirmiyordu ama yine de Bayan Keating, Catherine'den sz ederken kzn adn asla
kullanmazd. Genel olarak, parlak genlere kanca takan meteliksiz kzlardan, yanl kadnla evlenmek
yznden meslek hayatn mahveden genlerden sz eder, gazetelerden ikide bir oluna, kendisine
ayak uyduramayan paoz karsn boayan nllere ait yazlar okurdu.
Keating o akam Catherine'in evine doru yrrken, onunla grt akamlar dnd. nemsiz
gnlerdi o gnler. Ama New York'taki yaamndan tek hatrlayabildikleri de o gnlerdi.
Catherine onu ieriye aldnda, Peter salonun ortasnda, halnn zerine yaylm, yaklak bir kfe
doldurabilecek sayda mektuplar, kk daktilo makinesini, gazeteleri, makas, kutular ve tutkal
kavanozunu grd.
Catherine mektuplarn arasna diz kerken, "Aman, Tanrm" dedi. "Aman, Tanrm!"
Peter'e bakp tatl tatl glmsedi. ki elini kaldrm, mektuplarn zerine doru amt. Ya artk
yirmiye geliyordu, ama grn on yedi yandakine gre hi deimemiti.
"Otursana, Peter. Sen gelmeden bu i biter sanmtm, ama bak, bitmedi. Dayma hayranlarndan
gelen mektuplar bunlar. Bir de gazetelerde hakknda kan yazlar. Hepsini sraya koymam, cevaplar
yazmam, dosyalamam, teekkr mektuplarn yazp yollamam gerek. Alh, insanlar onun hakknda
neler diyorlar, bir bitsen. Harika bir ey. Orada yle durma. Otur, ne olur. Ben bir dakikaya kadar
bitiririm."
"imdi bitirdin bile." Peter onu kollarna alp kaldrd, yandaki koltua tad.
Kucaklayp ptnde Catherine mutlu mutlu gld. Yzn Peter'in omzuna gmmt. Peter,
"Katie," dedi. "Sen inanlmaz bir kk budalasn, salarn da yle gzel kokuyor ki!"
Catherine, "Sakn kprdama, Peter, ok rahatm," dedi.
"Katie, sana sylemem gerek. Bugn harika bir gn geirdim. Bordman Binas'nn resmi al
vard bugn. Hani Broadway'de, biliyorsun. Yirmi iki katl, tepesinde gotik bir kule. Francon'un
midesi bozuktu, onu temsilen ben gittim. Zaten o binay ben izmitim ve ... aaa, sen o konuda hibir
ey bilmiyorsun."
"Biliyorum, Peter. Senin btn binalarn grdm ben. Hepsinin resimleri de var bende.
Gazetelerden kesiyorum onlar. Daymnki gibi bir albm de sana tutuyorum. Ah, Peter, ne kadar
harika!"
"Harika olan ne?"
"Daymn albmleri. Ve mektuplar ... btn bunlar ..." Ellerini yerdeki ktlara dora uzatt. Sanki
onlar kucaklamak istiyordu. "Bir dnsene, btn bu mektuplar ona lkenin her yanndan geliyor.
Onu hi tanmayan insanlardan. Oysa daym onlarn gznde ne kadar nemli. Ben de bu arada ona
yardm ediyorum. Ben. Oysa ben neyim ki! yle olmasna ramen, u tadm sorumlulua bak!
yle dokunakl, yle byk ki! Bizim bamza gelen ufack eylerin ne nemi var? Bu i btn bir
ulusu ilgilendiriyor!"
"yle mi? Bunu dayn m syledi sana?"
"O bana hibir ey sylemedi. Ama insan onunla yllar boyunca bir arada yaayp da, biraz bir ey
kapmadan olamyor. Yani onun o bencillikten ok uzak tutumundan."

Peter'in iinden kzmak geldi, ama kzn cvl cvl glmsemesini, gzlerinden fkran yepyeni
atei grnce, o da glmsemek zorunda kald,
"Bir tek ey syleyebilirim, Katie, sana yakyor bunlar. Hem de ok yakyor. Bir de giyim
kuam konusunda bir eyler enebilsen, ba dndrc bir kz olup kacaksn. Bugnlerde seni
alp kendi elimle iyi bir terziye gtreceim. Bir ara Guy Francon'la da tanman istiyorum. Ondan
holanacaksn."
"Ya! Oysa bana holanmayacam sylemitin galiba."
"Ben yle bir ey mi syledim? Eh, o zaman onu pek de iyi tanmyordum tabii. Mthi bir
adamdr. Hepsiyle tanman istiyorum. Hey, nereye gidiyorsun?" Catherine'in gz Peter'in kolundaki
saate ilimiti, imdi de kendini geri ekiyordu.
"ey saat hemen hemen dokuz, Peter. Bunlar Ellsworth daym gelmeden bitirmek zorundaym. On
birde gelecek. Bu gece bir sendika toplantsnda konuuyor. Bir yandan seninle konuurken bir yandan
da alrm. zin verir misin?"
"Tabii ki vermem! Sevgili daynn hayranlar cehennemin dibine! Brak, kendi ayrsn o ktlar.
Sen yanmdan ayrlma."
Kz iini ekti, ama sz dinleyip elini Keating'in omzuna koydu. "Elisworth daym hakknda byle
konuma. Onu hi anlamyorsun. Kitabn okudun mu?"
"Evet, kitabn okudum, ok da harika. Akl durdurucu. Ama nereye gitsem bu lanet olas kitaptan
baka bir sz duyduum yok. imdi ltfen konuyu deitirmeme izin verir misin?"
"Ellsworth daymla tanmay hl istemiyor musun?"
"Neden? Niye soruyorsun byle bir eyi? Baylrm onunla tanmaya."
"Ya..."
"Ne oldu?"
"Bir keresinde, onu benim kanalmla tanmak istemediimi sylemitin."
"yle mi dedim? Benim dediim her trl samay nasl hatrlayabiliyorsun byle?"
"Peter, Ellsworth daymla tanman istemiyorum."
"Neden?"
"Bilemiyorum. Sama davranyorum tabii. Ama imdi tanman istemiyorum. Nedenini de
bilmiyorum."
"Eh, unut o konuyu yleyse. Zaman gelince tanrm onunla. Katie, dinle, dn odamn penceresi
nnde duruyordum, aklma sen geldin. Yanmda olman yle ok istedim ki, neredeyse telefon
aacaktm. Ama saat ok ge olmutu. Sensiz kendimi yle yalnz hissettim ki, birden..."
Catherine kollarn onun boynuna dolam, dinliyordu. Derken Keating onun gzlerinin kendi
gzlerinden ayrldn, arkasnda bir yere bakmakta olduunu grd. Az da kaygyla almt.
Birden ayaa frlad, odann kar tarafna atld, elleri ve dizleri zerinde emekleyerek yaz
masasnn altna dm olan eflatun zarfa uzand.
Keating fkeyle, "Ne oldu birdenbire?" diye sordu.
Catherine hl dizleri zerinde, "Bu ok nemli bir mektup." dedi. Zarf kk yumruu iinde
smsk tutuyordu. "ok nemli bir mektup. stelik de uradayd. p kutusuna girmesine ramak
kalm. Farkna varmadan sprebilirdim onu.... Yoksul bir duldan geliyor. Be ocuu var. Byk
olu mimar olmak istiyor. Ellsworth daym ona bir burs bulacak."
Keating, "Eh," diyerek ayaa kalkt. "Bktm artk btn bunlardan. Gel, kalm buradan, Katie.
Bir yrye kalm. Bu gece dars ok gzel. Buradayken kendine sahip deilmi gibisin."
"Peki, haydi! kalm yrye."
Darda sis gibi bir kar iniyordu. Kuru, ince, hi arl olmayan bir kard. Dar sokaklar doldurup
duruyordu. Kol kola girmi, birlikte yrrlerken, ayaklar beyaz kaldrmlarda kahverengi izler
brakmaktayd.
Washington Meydan'nda bir banka oturdular. Kar meydan saryor, onlar kardaki evlerden
ayryordu. Kemerin glgesinde minik kl noktacklar yanlarndan yuvarland. Kimi elik beyaz,
kimi yeil, kimi krmz parlyordu.
Catherine, Keating'e yaslanarak oturuyordu. Keating kenti seyretmekteydi. Bu kentten hep
korkmutu, imdi de korkuyordu. Ama onu koruyan iki eye sahipti u anda. Biri kar, br de
yanndaki kzd.
"Katie," diye fsldad. "Katie ..."
"Seni seviyorum, Peter..."
"Katie!" Keating'in sesinde ne kararszlk vard, ne de vurgu. nk azndan kan szlerin
heyecana tahamml yoktu. "Biz nianlyz, deil mi?"
"Evet," dedi Catherine sakin sakin. Sesi yle ciddiydi ki, kelime kulaa kaytszm gibi etki
yapyordu.
Catherine gelecei merak etme konusunda kendine asla izin vermi deildi. nk merak etmek,
kuku duymak demekti. Ama "evet" dedii anda, bu an uzun sredir beklediini, fazla sevinirse tm
etkiyi bozacam da biliyordu.

Keating onun elini smsk tutarak, "Bir iki yla kadar evlenmi oluruz," dedi. "Ben durumu biraz
dzeltip irkette ayama yer eder etmez. Anneme de bakmam gerek, ama bir yla kadar tamamdr."
Elinden geldiince souk, gereki konumaya alyordu. Amac iindeki harikulade duyguyu yok
etmemekti.
"Ben beklerim, Peter," diye fsldad Catherine. "Acelemiz yok."
"Kimseye sylemeyelim, Katie ... Bizim srrmz bu. Yalnzca bizim. Ta ki..." Birden bir dnce
geldi kafasna. Keating ararak, o dncenin daha nce aklndan gememi olduunu asla
kantlayamayacan fark etti. Ama yine de, ne kadar arrsa arsn, bunu asla daha nce
dnmemi olduundan drstlkle emindi. Catherine'i yana itti, fkeyle, "Katie!" dedi. "Bu ii o
lanet olas dayndan tr sanmayacaksn, deil mi?"
Catherine gld. Sesi hafif ve kaygszd. Keating kendisinin balanm olduunu anlad.
"Tanrm, hi olur mu yle ey, Peter! Daym holanmayacak tabii, ama bize ne?"
"Holanmayacak m? Neden?"
"ey, sanrm evlilik denilen eyden yana deil pek. Yo, ahlakd bir eyler neriyor demiyorum.
Ama bana hep evliliin modas gemi bir ey olduunu, zel mlkiyeti gelitirmek iin kullanlan bir
ekonomik ara olduunu falan syler. Yani holanmyor yle eylerden."
"Aman ne harika! Gsteririz biz ona."
Bu Keating'i aslnda memnun bile etmiti. Bu durumda kendisinin Katie'ye kar duygularnn baka
etkenlerden, rnein Francon'un kz iin sz konusu olan etkenlerden kaynakland yolundaki
kukular tm zihinlerden silinecekti. Kendi zihni sz konusu deildi naslsa. Keating'in kendi zihni
zaten masumdu. Bunu nemli buluu garipti. Katie'ye kar olabilecek duygularm dier insanlarla
olabilecek tm balardan arnm tutma istei, gerekten ok garipti.
Eli yanna sarkt, dudaklarnda kar tanelerinin yakc souunu hissetti. Dnp Catherine'i pt.
Catherine'in dudaklar yumuak, kar yznden hayli souktu.
apkas hafif yana kaymt, dudaklar yar ak, gzleri koskocaman, aresiz, kirpikleri l ld.
Keating onun elini tuttu, avucunu ap bakt. Catherine'in elinde siyah bir yn eldiven vard.
Parmaklar ocuk eli gibi ak duruyordu. Ynn tyleri arasnda erimekte olan kar tanelerini grd
Keating. Gemekte olan bir arabann far nda bir an parlayp sndler.
7

Amerikan Mimarlar Dernei'nin dergisinde, "eitli Konular" blmnde, Henry Cameron'un


emekliye ayrld haberi kk bir paragraf halinde verilmiti. Cameron'un mimarlktaki baarlar
alt satrda zetlenirken, en nl binalarndan iki tanesinin adlar da yanl yazlmt.
Peter Keating, Francon'un odasna girdi. Patronun Madam Pompadur'a ait bir enfiye kutusu
konusunda antikacyla yapmakta olduu pazarl yarda kesti. Francon bu yzden kutuya, niyet
ettiinden dokuz dolar yirmi be sent daha fazla para demek zorunda kald. Antikac odadan
ktktan sonra krgn bir ifadeyle Keating'e dnd,
"Ee, ne var Peter, ne var?" diye sordu.
Keating elindeki dergiyi Francon'un masasna frlatp baparmann trnayla Cameron
paragrafn gsterdi.
"Bu adam almam art," dedi.
"Hangi adam?"
"Howard Roark."
Francon bu sefer, Howard Roark da kimin nesi?" diye patlad.
"Sana onu anlatmtm. Cameron'un tasarmcs."
"Haa ... ha, evet, sanrm szn etmitin. Eh, al yleyse."
"Hangi koullarla alacam konusunda bana yetki veriyor musun?"
"Ne oluyor, yahu! Bir izimci daha almann nesi nemli? Hem sen bunun iin neden benim
konumam kestin demin?"
"Bu adam zorluk karabilir. Oysa ben bakas kapmadan onu almak istiyorum."
"yle mi? Demek zorluk karr, ha? Yani Cameron'un ofisinden sonra buraya gelsin diye ona
yalvarmak niyetinde misin? Orada alm olmas zaten bu delikanl iin yle aman aman bir
referans deil ki!"
"Hadi hadi, Ouy! Gerekten deil mi?"
"Eh, peki ... yap asndan bakyorsak, estetik asn dikkate almyorsak, Cameron bu genlere
gerekten iyi bilgiler verir. Tabii gnnde ok nemliydi Cameron. Hatta ben de onun en iyi
izimcilerinden biriydim bir ara. ok uzun zaman nce. Senin de o tr eylere ihtiyacn varsa, ihtiyar
Cameron biraz deer kazanyor tabii. Tamam o halde. Al u Roark'unu, madem o kadar ihtiya
duyuyorsun."

"Mesele ihtiya duyuum deil. Ama o benim eski dostum. siz de kald. Ona bir iyilik olur diye
dndm."
"Eh, ne istiyorsan onu yap. Ama bu konuyla beni rahatsz etme. Hey, Peter, u kutu mrnde
grdn en gzel enfiye kutusu deil mi?"
O gece Keating be kat merdiveni kp habersiz olarak Roark'un kapsna dikildi, kapy rkek bir
hareketle vurdu, sonra da neeyle ieriye girdi. Roark pencerenin kenarna oturmu, sigara iiyordu.
"Geiyordum da," dedi Keating. "Akam nasl geirsem diye dnyordum, birden senin
buralarda oturduunu hatrladm, Howard. Bir urayp merhaba diyeyim diye karar verdim. Seni yle
uzun zamandr grmemitim ki!"
"Ben senin ne istediini biliyorum," dedi Roark. "Pekl. Ka para?"
"Ne demek istiyorsun, Howard?"
"Benim ne demek istediimi de sen biliyorsun."
"Haftada altm be," diye patlad Keating o zaman. Olaya bambaka, zarif bir yaklam
hazrlamt. Yaklama falan gerek kalmayacan hi dnmemiti. "Balangta altm be. Eer
yetmez dersen, belki biraz daha ..."
"Altm be yeter."
"Yani... yani bize gelecek misin, Howard?"
"Ne zaman balamam istiyorsun?"
"ey ... ne kadar erken olsa o kadar iyi! Pazartesi olur mu?"
"Peki."
"Teekkr ederim, Howard!"
"Bir tek artm var," dedi Roark. "Bana hi tasarm yaptrmayacaksn. Hi. Detay yapmam. On
Drdnc Louis gkdelenleri yapmam. Kalmam istiyorsan beni estetikten uzak tutacaksn.
Mhendislik blmne ver beni. Teftilere yolla, inaatlara yolla. imdi hl istiyor musun
gelmemi?"
"Tabii istiyorum. Nasl istersen yle olsun. Oray seveceksin, bir gel de bak. Francon'dan
holanacaksn. O da vaktiyle Cameron'un adamlarndan biriymi."
"Byle bir eyle bbrlenmemesi gerekir."
"ey..."
"Yo. Kayglanma. Bunu onun yzne syleyecek deilim. Hi kimseye hibir ey syleyecek
deilim. Bilmek istediin bu muydu?"
"Yo, hayr, kayglanmamtm. Hi dnmedim bile byle bir eyi"

"O halde anlatk. yi geceler. Pazartesiye grrz."


"ey, evet... ama benim pek acelem yok. Aslnda gerekten seni grmeye gelmitim ..."
"Ne oluyor, Peter? Seni rahatsz eden bir ey mi var?"
"Yo ... Ben ..."
"Bunu neden yaptm m bilmek istiyorsun?" Roark glmsedi ama yznde ne gceniklik, ne de
ilgi vard. "Mesele bu mu? Bilmek istiyorsan syleyeyim sana. Bundan sonra nerede altm
umurumda bile deil. Bu kentte, yannda almak isteyeceim hibir mimar yok. Ama bir yerlerde
almak zorundaym. Demek Francon'da da olsa olur. Tabii istediim eyi sizden alabilirsem.
Satyorum ben kendimi. Bu oyunu yle oynayacam ... imdilik."
"Ama, Howard, olaya byle bakmana gerek yok. Bizde yle ok ilerleyebilirsin ki, snn yok. Bir
altn m, tamam. Gerek bir ofis nasl olur, onu greceksin bir kere. Cameron'un o izbesinden sonra

"O konuda azmz amyoruz, Peter, hem de hemen kapatyoruz o konuyu."


"Eletirmek falan istememitim. Hibir ey demek istemedim." Ne sylemesi gerektiini de, ne
hissetmesi gerektiini de bilmiyordu. Bir zafer kazanmt, ama gzne ok kof grnyordu. Eh,
zaferdi yine de. Roark'a sevgi duymak istediine karar verdi.
"Howard, gel gidip birer iki ielim. Kutlayalm bunu."
"zr dilerim, Peter. anlamasna yle bir ey dahil deil."
Keating buraya gelirken, elinden geldiince dikkatli davranp nazik olmaya kendini hazrlamt.
stedii amac da elde etmiti. Artk riske girmemesi gerektiini biliyordu. Baka bir ey sylemeden
ekip gitmeliydi buradan. Ama iindeki anlalmaz bir duygu durmadan itekliyordu onu. nn ardn
dnmeden:
"Bir kerecik insan olamaz msn?" deyiverdi.
"Ne?"
"nsan! Basit. Doal."
"Ama ben yleyim zaten."
"Hi gevek brakamaz msn kendim?"
Roark glmsedi. Hl pencerenin kenarnda oturmaktayd. Srtn duvara dayam, sarktt
elinde sigarasn gevek biimde tutmaktayd.
Keating, "Yo, onu demek istemedim," dedi. "Neden benimle bir iki imeye gelmiyorsun?"
"Niin geleyim?"
"Her eyde bir neden mi ararsn? Her zaman bu kadar ciddi olmak zorunda msn? Herkes gibi
arasra hi nedensiz bir eyler yapsan olmaz m? yle ciddi, yle yalsn ki! Her ey nemli senin
iin. Her ey byk. Her dakika. Hareketsiz duruyor olsan bile. Biraz rahatlayamaz msn ... nemsiz
olamaz msn?"
"Olamam."
"Bu kahramanlklardan usanmyor musun?"
"Benim neyim kahraman?"
"Hibir eyin. Her eyin. Bilemiyorum. Yaptn eylerden sz etmiyorum. evrendeki insanlara
yaydn duygu yle."
"Ne?"
"yle normal d ki! Bir bask. Bir gerilim. Senin yanndayken. Hep seenek var karsnda
insann. Ya seni, ya dnyann geri kalann semek sz konusu. Ben bu tr bir seme yapmak
istemiyorum. Dardaki biri olmak istemiyorum. Btnn paras olmak istiyorum. Dnyada basit ve
ho olan yle ok ey var ki! Hepsi sava, mcadele ve kendini mahrum etme deil. Oysa ... seninle
yle."
"Ben kendimi neden mahrum ettim?"
"Yo, bir eyden mahrum etmezsin! Yalnzca ... istediin eyi elde etmek iin cesetlere basa basa
yrmeye bile hazrsn. Asl mesele, istemediin iin kendini mahram ettiklerin."
"ki eye birden sahip olunamaz da ondan."
"Hangi iki eye?"
"Bak, Peter. Ben sana kendim hakknda hibir zaman byle eyler sylemedim. Senin byle
grmene sebep ne? Ben senden kendimle baka bir ey arasnda hibir seme yapman da istemi
deilim. Neden bir seim gerekirmi gibi hissediyorsun? Bunu hissettiin zaman neden rahatsz
oluyorsun ... mademki o kadar eminsin! Yanlyor muyum?"
"ey ... bilmiyorum." Sonra ekledi. "Senin neden sz ettiim anlamyorum." Sonra birdenbire
patlad:
"Howard, benden niin nefret ediyorsun?"
"Senden nefret etmiyorum."
"te, mesele bu! Niin nefret bile etmiyorsun?"
"Neden edeyim?"
"Bana bir ey vermi olmak iin. Beni sevmene imkn olmadn biliyorum. Hi kimseyi
sevemezsin sen. O zaman insanlarn var olduunu teslim etmek iin onlardan nefret etmek daha nazik
bir hareket olur."
"Ben nazik deilim, Peter."
Keating syleyecek baka bir ey bulamaynca Roark:

"Haydi, evine git, Peter," dedi. "stediini elde ettin. Ona raz ol. Pazartesiye grrz."
Roark, Francon & Heyer'n izim odasnda, bir masann banda, ayaktayd. Elinde bir
kurunkalem tutuyor, portakal rengi sandan bir tutam alnndan yzne doru sallanyor, gri nlk
onun zerinde tpk cezaevi niformas gibi gzkyordu.
Yeni iini kabullenmeyi renmiti. izdii izgiler, elik kirilerin temiz izgileriydi. Bu
kirilerin neyi tayacan dnmemeye alyordu. Zaman zaman zorlayordu dnmemek.
Kendisiyle zerinde almakta olduu plan arasnda, bir baka plan daha varm gibiydi. O binann
aslnda nasl olmas gerekiyorsa, onun plan. Onu nasl biimlendirmesi gerektiini, izdii izgileri
nasl dzeltmesi gerektiini, binay grkemli klmak iin izgileri nereye ve nasl ynlendirmek
gerektiini biliyordu. Ama bu bildiklerini bomak zorundayd. Vizyonu ldrmek zorundayd. Sz
dinlemek, izgileri kendisine verilen talimata gre izmek zorundayd. Bu onu yle ok incitiyordu ki,
buz gibi bir fke iinde kendi kendine omuz silkip gemek zorunda kalyordu. Zor mu, diye soruyordu
kendine. Eh, ren yleyse.
Ama o ac bir trl iinden kmyordu. Bir de aresiz aknlk vard yreinde. Kafasnda
grd plan, kt stndeki plandan o kadar daha gerekti ki! Bakalarnn bunu neden
gremediini bir trl anlayamyordu. Nasl byle kaytsz kalabiliyorlard? nndeki kda bakt.
Yeteneksizlik ve beceriksizlik niin sz geirebiliyordu her eye? Bunu mmkn klan neydi? Hi
anlayamad ey buydu ite. Byle bir oluu mmkn klan ey ... onun gznde hibir zaman tam
gerek olamazd.
Ama bunun byle sremeyeceini de biliyordu. Beklemek zorundayd, o kadar. Tek grevi buydu.
Beklemek. Eh, onun nemi yoktu. Yapmak zorundayd onu. Beklemek zorundayd.
"Bay Roark, Amerikan Radyo irketi Binas'nn Gotik fener kafesleri hazr m?"
izim odasnda hibir arkada yoktu. Bir mobilya gibiydi Roark o odada. Mobilya kadar yararl
ve sessiz. Ama Mhendislik Blm'nn efi, ilk iki haftann sonunda Keating'e, "Sandmdan daha
akll adammsn, Keating, teekkr ederim sana," demiti. Keating, "Neden?" diye sorunca da,
"Herhalde farknda olmadan yaptn bir ey iin." diye karlk vermiti. Arada srada Keating
geerken Roark'un masasnda duraklayp alak sesle, "Bu akam iin bitince odama bir urar msn,
Howard?" diyordu. "nemli bir konu deil."
Roark geldiinde, Keating, "Eee, buray nasl buluyorsun, Howard?" diye balyordu sze. "Eer
istediin herhangi bir ey varsa, hemen syle, ben de ..." Roark onun szn kesiyor, "Nerede bu
seferki?" diye soruyordu. Keating o zaman ekmecelerin birinden izimleri ortaya karyor,
"Bunlarn iyi olduunu biliyorum aslnda," diyordu. "Ama sen genel olarak nasl buluyorsun?" Roark
izimlere bakyor, iinden hepsini Keating'in suratna frlatp istifa etmek geldii halde, bir tek
dnce onu durduruyordu. Bir binayd bu ktlardaki. Kendisinin o binay kurtarmas gerekirdi.
Baka insanlar nasl boulan birini grnce suya atlamadan edemezlerse, tpk yle.
Saatlerce alyordu Roark o zaman. Bazen sabaha kadar alyordu. Keating de oturup onu
seyrediyordu. Roark odada Keating'in varln unutuyordu. Gzleri yalnz nndeki binay gryor,
bilinci onu deitirme frsatn seziyordu. Verecei biimin yine deitirileceini, yine bozulup
arptlacam da biliyordu. Ama yine de, biraz mantk ve dzen kalrd planda. Daha iyi bir bina
olurdu. Kendisi reddetse, olamazd.
Roark bazen de kendisine uzatlan izimlerdeki binann nispeten basit, temiz, drst yapsna
bakarak, "Bu o kadar kt deil, Peter. Geliiyorsun," derdi. Keating o zaman iinde garip bir coku
hissederdi. Sessiz, zel, deerli bir duygu. Guy Francon'un, mterilerin iltifatlar karsnda asla
hissedemedii bir duygu. Ama sonra bunu da unutur, zengin bir kadn kahvesini yudumlarken ona, "Siz
Amerika'nn geleceinin mimarsnz, Bay Keating," dediinde, stelik bunu, yapt binalarn
hibirini grmemi olduu halde sylediinde, daha bile ok mutlu olurdu.
Roark'a byle boyun emesinin karlnda birtakm tatmin edici eyler de elde etmiyor deildi.
Sabahlan izim odasna girdiinde, temize ekilecek bir izimi Roark'un masasna frlatp, "Howard,
bunu benim iin yapar msn? Hem de acele ltfen!" demek gibi. Gnn ortasnda ona bir ocuk
gnderip, yksek sesle, "Bay Keating sizi hemen odasnda bekliyor," dedirtmek gibi. Kendi
odasndan kp Roark'a doru yrrken bararak, "On ikinci sokaktaki binann su tesisat
spesifkasyonlar ne cehennemde?" deyip, arkasndan, "Howard, dosyalara bakp bulur musun o
spesifikasyonu ltfen?" diye eklemek gibi.
Balangta Roark'un gsterebilecei tepkiden korkuyordu. Tepki grmeyip yalnzca sessiz bir itaat
grnce artk kendini tutamaz olmutu. Roark'a emirler vermekten duyusal bir zevk almakta, bir
yandan da Roark'un pasif uyumuna kar fke ve gceniklik duymaktayd. Bunu byle srdrd.
Aslnda ancak Roark fke gstermedii srece srdrebileceinin farkndayd. Ama yine de onu
kertip bir patlamaya itmek iin alp duruyordu. Patlama falan gelmedi.
Roark inaatlar teftie gittii gnleri seviyordu. Bina iskeletlerinin elik kirileri zerinde
yrrken, kaldrmda yrmekten daha rahatt. iler onun dapdar keresteler, bolua doru uzanm
plak kiriler zerinde, kendi aralarndaki en tecrbeliler kadar rahat ilerleyiini merakl baklarla
izlemekteydiler.
Mart aynn bir gnyd. Gkyz, baharn yaklatn belirtircesine belirli belirsiz yeil bir renk
almt. Be yz fit aadaki Central Park'ta, yerler de kahverenginin gkyzne benzer bir tonuna
brnm, yaklaan yeilliklerin habercisi gibi olmutu. Parkn glleri aalarn rmcek gibi dallar
arasndan birer cam levha gibi grnyordu. Roark dev bir apart otel olacak binann kabuu zerinde
gezinmekteydi. almakta olan bir elektrik iisinin yanbanda durdu.
Adam canla bala abalyor, ana kablolarn geecei borular bir kiriin evresinden dolatrarak
yerletirmeye urayordu. Saatler srecek bir eziyet ve sabr iiydi bu i. stelik alt yer de
dard. Her trl eyin yld bir keydi. Roark elleri cebinde, orada durup, adamn ar, ackl
abalarn seyretti.
Adam ban kaldrp hemen ona dnd. Kocaman bir kafas, inanlmayacak kadar irkin, belki o
yzden insann iinde hayranlk uyandran bir yz vard. Yal bir yz olmad gibi, etli bir yz de
deildi. Her yan derin izgilerle dolu bir yzd yalnzca. Az da buldog azna benziyordu. Gzleri
ok artcyd. ri, yuvarlak ve ini mavisiydi.
"Eee?" diye sordu adam fkeyle. "Bir ey mi var, aylak?"
Roark, "Zamann bouna ziyan ediyorsun," dedi.
"yle mi?"
"yle."
"Deme yahu!"
"O borular kiriin evresinden dolatrman saatler srer."
"Daha iyi bir yolunu mu biliyorsun?"
"Tabii."
"Git iine, ocuk. niversite zppelerini buralarda istemeyiz."
"O kirie bir delik a, borularm oradan geir."
"Ne?"
"Kirie delik a."

"ok aarm."
"ok amazsn."
"Bu i yle yaplmaz."
"Ben yaptm."
"Sen mi?"
"Her yerde yaplyor."
"Burada yaplmayacak. Hele de ben."
"O halde ben yaparm senin yerine."
Adam kkredi. "Oh, ne l! Bro memurlar ne zamandan beri erkek ii yapabiliyor?"
"Ver bana mealeni."
"Dikkatli ol, delikanl! Pembe ayak parmaklarn yakarsn!"
Roark adamn eldivenleriyle gzln ald, asetilen mealesini de kapt, meldi, incecik, mavi
bir alevi kiriin orta yerine doru pskrtt. Adam ayakta, onu seyrediyordu. Roark'un kolu hi
titremedi. yice gergindi kolu. Alev tslayarak fkryor, kol onun iddetiyle rperiyor, ama alevin
isabet ettii nokta hi deimiyordu. Vcudun duruunda bir zorlanma, bir aba yok gibiydi. Rahatt
vcut. Yalnz kol gergindi. Madeni yavaa kemiren o mavi gerilim sanki alevden deil de, onu tutan
elden fkryormu gibi grnyordu.
ini bitirdi, mealeyi yere brakt, ayaa kalkt.
"Tanrm!" dedi elektriki. "Meale kullanmay amma iyi biliyorsun!"
"yle grnyor, deil mi?" Roark eldivenleri, gzl kard, adama uzatt. "Bundan byle artk
bu yntemle yap. Ustabana da benim yle dediimi syle."
Elektriki kiriin orta yerindeki dzgn delie saygl baklarla bakmaktayd. "Bunu byle
kullanmay nereden rendin, havu?" diye mrldand.
Roark'un yava beliren keyifli glmsemesi, adamn zaferi ona teslim etmi olduunu alglayp
teekkr eder gibiydi. "Ben de elektrikilik yaptm. Su tesisat, perin yakalama, daha da bir sr ey
yaptm."
"Yan sra da okula m gittin?"
"Eh, bir bakma."
"Mimar m olacaksn?"
"Evet."
"Gzel resimlerin ve ay partilerinin dnda bir eyler bilen ilk mimar sen olacaksn yleyse.
Brodan buraya yolladklar uslu rencileri bir grsen."

"Niyetin zr dilemekse, bo ver. Onlar ben de sevmem. Sen borularna dn. Haydi, eyvallah."
"Eyvallah, havu."
Roark oraya bir daha gittiinde, mavi gzl elektriki ona uzaktan el sallad, iaret edip yanna
ard, kendi ii hakknda ihtiya duymad sorular sordu, dant. Adnn Mike olduunu syledi,
birka gndr Roark'un yolunu gzlediini de ekledi. Roark'un nc ziyaretinde, gndz vardiyas
ii paydos etmek zereydi. Mike biraz tede, Roark'un teftiini bitirmesini bekledi, "Bir bardak
biraya ne dersin, havu?" diye sordu. Roark, "Tabii," dedi. "Saol."
Kedeki bodrum barnda bir masaya oturdular. Biralarn ierken Mike ona inaatlarda bana
gelen ilgin olaylar iinde en sevdiini anlatt. Binaya kurulan iskele ayann altnda krlm, Mike
dp kaburgasn krm, ama sa kalmay baarmt. Roark da ona kendi inaat tecrbelerinden
anlatt. Mike'n aslnda gerek bir ad da vard. Sean Xavier Donnigan'd ad. Ama onu herkes oktan
unuttuu iin artk Mike diye arlyordu. Bir alet takmyla bir de eski Ford'u vard. Koca lkeyi
dolap duruyor, bir byk inaattan brne gidiyordu. nsanlar Mike'n gznde pek nem
tamazd. Ama kardklar i ok nem tard. Her tr uzmanla taparcasna sayg duyan bir
insand. ini lgnca seviyor, bakalarnda da bu tr tutkular dnda hibir eyi ho grmyordu.
Kendi dalnn uzmanyd. Beceriksizlie dayanamyordu. Dnya gr ok basitti; insanlar,
yeteneklilerle beceriksizler diye ikiye ayrlrd. Kendisi ikinci gruba hi ilgi gstermezdi. Binalara
baylyor, buna karlk tm mimarlardan nefret ediyordu.
Beinci birasn ierken, "Bir tane vard, havu," dedi itenlikle. "Bir tek. Sen de onu
tanyamayacak kadar gensin. Bina yapmay bilen tek kii oydu ilerinde. Ben senin yandayken
onunla almtm."
"Kimmi o?"
"Ad Henry Cameron'du. lm olmal herhalde. Aradan bunca yl geti."
Roark onun yzne uzun uzun bakt, sonunda, "lmedi, Mike," dedi, ardndan da, "Ben onun
yannda altm," diye ekledi.
"altn m?"
"Hemen hemen yl."
Sessizce birbirlerine baktlar. Bu bak, dostluklarnn mhiir oldu.
Haftalar sonra Mike bir gn inaatta Roark'u durdurdu. irkin yznde akn bir ifade vard.
Hemen sordu.
"Baksana, havu, ustaban mteahhidin adamyla konuurken duydum. Senin iin kibirli, inat
dedi, mrnde grd en dayanlmaz pi olduunu syledi. Ne yaptn ona?"
"Hibir ey."
"Ne demek istiyordu o halde?"
"Bilmem," dedi Roark. "Sen biliyor musun?"
Mike da ona bakt, omuz silkti, srtt.
"Hayr," dedi.
8

Mays ay balarnda Peter Keating yola koyuldu. Vicdann rahatlatmaya alan bir hayrseverin
bir kente armaan ettii mze inaatn denetlemeye gidiyordu. Keating, mze binasnn kesinlikle
farkl olacan gururla ifade ediyor, Parthenon'un kopyas olmayp, Nimes'deki Maison Caree'nin
kopyas olacam sylyordu.
Keating gittikten bir sre sonra, odac ocuklardan biri Roark'un masasna yaklat, Bay Francon'un
onu odasnda grmek istediini bildirdi. Roark kutsal odaya girdiinde Francon glmsedi, masasnn
gerisinden neeli bir sesle, "Otur, dostum, otur," diye seslendi. Ama Roark'un daha nce hi yakndan
grmedii gzlerindeki bir ey, Francon'un sesinin klmesine ve kesilmesine neden oldu, szlerini
kupkuru bir sesle, "Otur," diyerek bitirdi.
Roark syleneni yapt. Francon onu bir saniye boyunca inceledi, ama davrannda bir kusur
bulunmamasna, dikkatini tam gerektii gibi kendisine yneltmi olmasna ramen yznn ok tatsz
olduu dnda hibir karara varamad.
"Cameron'la alan sendin, deil mi?" diye sordu.
Roark, "Evet," dedi.
"Bay Keating bana senin hakknda ok iyi eyler syledi." Francon bu sze sevimli bir sesle
balamt ama yine birdenbire sustu. Ziyankrlkt bu nezaketler. Roark karsnda oturmu, yzne
bakyor, bekliyordu.
"Dinle ... adn neydi?"
"Roark."
"Dinle, Roark. Bizim bir mterimiz var. Kendisi biraz ... gariptir, ama nemli adamdr. ok
nemli. Onu memnun etmeye mecburuz. Bize sekiz milyon dolarlk i han iin sipari verdi, ama
sorun u ki, binann nasl grnmesi gerektii konusunda ok belirgin bir takm istekleri var. stedii
ey..." Francon omuzlarn zr diler gibi silkti, sanki bu sama istek karsnda tm sorumluluu
kendi zerinden att. "Binann una benzemesini istiyor." Roark'a bir fotoraf uzatt. Dana Binas'nn
fotoraf.
Roark ta gibi hareketsiz oturuyor, fotoraf parmaklar arasnda sallanyordu.
Francon, "O binay biliyor musun?" diye sordu.
"Evet."
"Eh, istedii o. Bay Keating de burada yok. Bennett, Cooper ve Williams'a izimler yaptrdm, ama
mteri reddetti. Bunun zerine ben de sana bir ans tanmay dndm."
Francon ona baktnda, bu armaannn byklnden kendisi bile etkilenmi gibiydi. Tepki
gelmedi. Karsndaki adam, kafasna bir darbe yemi gibi, ylece oturup duruyordu.
Francon, "Tabii ki bu senin iin byk bir srama, mthi bir grev," dedi. "Ama yine de, bir
denemene izin vermek niyetindeyim. Korkma, Bay Keating de, ben de, sonra zerinden geeceiz. Sen
yalnzca planlar iz, bir de gzel resmini yap. Herhalde adamn ne istedii konusunda bir fikrin
vardr. Cameron'un hilelerini bilirsin. Ama tabii biz ofisimizden yle ham bir eyin kmasna izin
veremeyiz. -Mteriyi memnun etmemiz gerek ama, kendi hretimizi de korumak, dier
mterilerimizi korkutup karmamak zorundayz. Mesele binay basit, unun ruhuna uygun tutmak,
ama ayn zamanda sanatsal yapmak. Bilirsin, nispeten ciddi olan Yunan yaplar gibi. yon tarz
kullanmak zorunda deilsin, Dor kullanabilirsin. Desensiz alnlklar, basit kabartmalar falan. Anlyor
musun? imdi unlar al, git, bana neler yapabileceini gster. Bennett sana btn bilgileri verir ve ...
ne oldu?"
Francon'un sesi kendi kendine kesilmiti.
"Bay Francon, ltfen bunu Dana Binas'nn tasarmland gibi tasarmlamama izin verin."
"H?"
"Brakn, yapaym. Dana Binas'n kopya edecek deilim. Ama Henry Cameron nasl yapmak
isterse, yle yaparm. Benim de istediim gibi."
"Yani... modernistik mi?"
"Ben ... ey, yle diyebilirsiniz."
"Deli misin sen?"
"Bay Francon, ltfen izin verin." Roark'un sesi, ipte yryen adamn sesi gibi, gergindi. Doru
kelimeleri aryor, sanki bir ukurun tepesinde tir tir titriyor, ama ok da net anlalyordu. "Ben
yaptnz iler iin sizi sulamyorum. Zaten yannzda alyorum, paranz alyorum, itiraz etmeye
de hakkm yok. Ama bu sefer... bu sefer mteri yle istiyor. Hibir riske girecek deilsiniz. Kendi
istiyor bunu. Bir dnn, bu adam ... bu bir tek adam onu gryor, anlyor, ina ettirecek gc de
var. mrnzde ilk defa olarak bir mteriyle savaa m gireceksiniz? Hem ne urana? Onu kandrp
eline eski fasa fsolar tututurmak iin mi? Oysa onlar isteyen yle ok kii var ki! Byle bir istekle
gelen ise bir tek, yalnzca bir tek kii var."
"Kendini kaybediyorsun sen," dedi Francon souk bir sesle.
"Sizin iin ne fark eder? Benim dediim gibi yaplp mteriye gsterilmesine izin verin. Yalnzca
gsterin, yeter. Zaten izimi reddetmi, drdncsn de reddetse ne olur ki? Ama eer
reddetmezse ... reddetmezse ..."
Roark ricac olmasn hibir zaman renememiti, bu sefer de pek iyi beceremiyordu. Sesi sert,
tonsuz, tm abalarn belli eden bir sesti. Bu nedenle ricas bir hakarete dnyor, karsndaki
adamn yznde aklyordu. Keating, Roark'u u anda grebilmek iin neler feda etmezdi! Ama
Francon, ilk olarak kendisine ksmet olan bu zaferin nemini anlayamyordu. O yalnzca hakaretin
farkndayd.
"Beni eletirdiini, bana mimarlk konusunda bir eyler retmeye kalktm dnmekte hakl
mym?"
"Size yalvaryorum," dedi Roark. Gzlerini yummutu.
"Eer Bay Keating'in himayesinde olmasan, bu konuyu seninle daha fazla konumazdm. Ama
besbelli ok saf ve tecrbesizsin. O yzden, sana bir ey syleyeyim. Ben izim elemanlarmdan
estetik konusunda fikir sormak alkanlnda deilim. imdi ltfen bu fotoraf al ... Ben Cameron'un
tasarmlayaca trden bir bina da istemiyorum. Bunun emasnn kendi arsamza uygulanmasn
istiyorum. Benim talimatm uygulayacaksn, cepheyi de klasik yapacaksn."
Roark ancak duyulabilecek bir sesle, "Yapamam," dedi.
"Ne? Bana m syledin? Yani sen bana, zgnm, yapamam m diyorsun?"
"zgnm demedim, Bay Francon?"
"Ne dedin yleyse?"
"Yapamam dedim."
"Neden?"
"Nedenini bilmek istemezsiniz. Benden tasarm ii istemeyin. Baka ne tr i isterseniz yaparm,
ama onu yapamam. Cameron'un eserine, hi yapamam."

"Ne demek yani? Tasarm yapmamak ne demek? Gnn birinde mimar olmay umuyor deil misin
sen? Yoksa yanlyor muyum?"
"Ama bu trl deil."
"Ha ... anlyorum ... demek yapamazsn, yle mi? Yani aslnda, yapmam diyorsun, yle mi?"
"yle tercih ederseniz yle olsun."
"Bana bak, kstah sersem, inanlacak ey deil bu!"
Roark ayaa kalkt.
"Gidebilir miyim, Bay Francon?"
Francon avaz kt kadar, "Ben mrmde buna birazck bile benzeyen bir olayla karlamadm!"
diye bard. "Sen bana neyi yapp neyi yapmayacan m sylyorsun? Bana ders verip, zevkimi
eletirip, yaptklarm m yarglayacaksn?"
"Ben hibir eyi eletirmiyorum," dedi Roark alak sesle. "Yarglamyorum da. Yapamayacam
baz eyler vardr. O konuyu orada brakalm. Artk gidebilir miyim?"
"Bu odadan da, bu irketten de u anda defol! Cehennemin dibine git! Git, kendine baka iveren
bul! Ara da bul bakalm! Hemen k, ekini al ye defol!"
"Peki, Bay Francon."
O akam Roark, Mike' bulabileceini bildii o bodrum barna gitti. Mike u sra, Francon'un en
byk ilerini alan mteahhidin yapt bir fabrika inaatnda alyordu. leden sonra Roark'un o
inaata teftie gelmesini beklemiti. Barda onu fkeyle karlad.
"Ne oluyorsun, havu? leri serdin mi artk?"
Haberi duyunca Mike hareketsiz kald, dilerini gsteren bir buldog gibi oturmay srdrd. Sonra
vahi kfrler savurdu.
nce, "toullar," diye balad, aralarda yutkuna yutkuna daha kt kelimeler de syledi.
"Sakin ol, Mike."
"Eee ... imdi ne olacak, havu?"
"Ayn trden bir baka patron bulacam. Yine byle bir olay kana kadar."
Keating Washington'dan dndnde dosdoru Francon'un odasna kt. izim odasna uramad
iin haberi duymamt. Francon onu sevinle karlad.
"Aman, dnm olman ne kadar ho. Ne iiyorsun? Viski soda m, yoksa brendi mi?"
"Yo, teekkr ederim. Bir sigara ver, yeter."
"Buyur ... yahu ne kadar iyi grnyorsun! Her zamandan iyi. Bunu nasl beceriyorsun, ansl pi
kurusu? Sana syleyecek yle ok eyim var ki! Washington'da nasl gitti iler? Her ey yolunda m?"
Keating cevap veremeden Francon telal telal devam etti. "Bana korkun bir ey oldu. ok can
skc. Lili Landau'yu hatrlyor musun? Onunla aram artk ok iyi sanyordum. Ama son grmde
yle souk davrand ki bana! Kime gidiyor, biliyor musun? Gail Wynand'a, aa kurtarmyor! Kzn
burnu byd. Adamn btn gazetelerinde plak bacakl resimlerini bir grsen! imdi bu durum
onun ekmeine ya srer mi, srmez mi? Ben ne teklif edebilirim ki buna kar? Adam ne yapm,
biliyor musun? Hani Lili hep sylerdi, en ok istediim eyi bana hi kimse veremez, derdi.
ocukluunun yuvas, evi. Avusturya'daki o ky. Doduu yer. Eh, Wynand satn alm oray. ok
nceden. Koskoca kyn tamamn. Sonra da buraya getirtmi. Her parasn! Sonra burada, Hudson
Nehri'nin biraz ilerisinde bir yere monte ettirmi. imdi orada duruyor. Tal yollaryla, kilisesiyle,
elma aalaryla, domuz ahrlaryla falan! ki hafta nce de Lili'ye gstermi. Belliydi zaten, deil
mi? Madem ki Babil Kral, evini zleyen kadnna asma baheler yaptrabiliyor, Gail Wynand neden
yapmasn? Lili bir mutlu, bir mutlu. Hep glmsyor, ii minnet dolu. Ama aslnda sefil durumda
tabii. Bir vizon mantoyu bin kere tercih ederdi. stemiyordu bile lanet olas ky! Bunu Wynand da
biliyor. Ama ky orada, Hudson kenarnda imdi. Geen hafta Lili iin bir parti verdi orada. O
kyde. Kyafet balosu. Bay Wynand da Sezar Borjia klnda. Yakmaz olur mu? Hem de ne parti!
Sylentiler doruysa tabii. Ama bilirsin byle eyleri. Wynand konusunda kimse hibir ey
kantlayamaz. Ertesi gn de ne yapsa beenirsin? Kendisi gidiyor, o kyde okul ocuklaryla poz
veriyor. Avusturya'y mrlerinde grmemi ocuklarla. Aman ne hayrsever adam! Resimleri btn
gazetelerine boy boy bastryor. Yannda da hkrk dolu yazlar! Yok eitimin deeri, falan filan. Her
kadn Derneinden tonlarca mektup yayor imdi ona. Lili'yi bandan def edince ky ne yapacak,
onu merak ediyorum! Defedecei de kesin, biliyorsun. Bu kadnlar onun yannda uzun sre diki
tutturamaz. Acaba o braknca Lili bana dner mi dersin?"
"Tabii," dedi Keating. "Tabii dner. Ofiste durum nasl?"
"yidir. Her zamanki gibi. Lucius nezle oldu, en iyi Bas Armagnac'm iip bitirdi. Hem kalbine
dokunuyor, hem de kasas yz dolardan! Ayrca Lucius ban kt bir belaya da soktu. Yine o eski
hobisi. Lanet olas porselenler. Gidip olmadk bir yerden bir aydanlk alm. alnt mal olduunu
da biliyormu. Admz skandaldan kurtarmak iin gbeim atlad ... Ha, aklma gelmiken, senin o
arkadan kovdum. Neydi ad? Roark."
"Ya," dedi Keating. Ksa bir srenin gemesine izin verdi, sonra, "Neden?" diye sordu.
"Kstah pi! Nereden buldun sen onu yle?"
"Ne oldu ki?"
"Ona iyilik etmeye niyetlendim, gerek bir frsat vereyim dedim. Farrell Binas iin bir izim
yapmasn syledim ... hani biliyorsun, Brent sonunda tasarmlam, Farrell de kabul etmiti. Hani u
basitletirilmi dorik tarz. Senin arkadan kalkp reddetmesin mi? dealleri mi varm, neymi. Ben
de ona kapy gsterdim ... ne oluyorsun? Neye glmsyorsun sen?"
"Hibir ey. Gzmn nne geldi de."
"Sakn benden onu geri almam isteme."
"Yo, tabii ki hayr."
Birka gn boyunca Keating, Roark'u bir ziyaret etmesi gerektiini dnd. Gittiinde ne
diyeceini bilemiyordu, ama bir eyler sylemesi gerektiini sezmekteydi. Bunu habire erteleyip
durdu. Yava yava iinde gven kazanmaya balamt. Roark'a aslnda ihtiyac olmadn
hissediyordu. Gnler geti, Keating, Roark'u ziyarete gitmedi, tersine, onu unutabildii iin de ii
rahatlad.
Roark odasnn penceresinden damlar, su depolarn, bacalar, ta aalarda hzla gelip geen
arabalar grebiliyordu. Odasnn havasnda bir tehdit gizliydi. O bombo gnlerde, elleri iki yanna
sarkk durumda, bekliyordu. Bir tehdit de kentten ykselip gelmekteydi. Sanki her pencere, sokaklarn
her eridi kapanm, szsz bir direnie gemiti. Bu onu rahatsz etmiyordu. Zaten oktandr bildii
ve kabul ettii bir eydi.
almalarndan nispeten az rahatszlk duyduu mimarlarn bir listesini yapt, ktnn iyisinden
balayarak hepsini yazd, ondan sonra da i aramak zere yola koyuldu. Souk, sistemli biimde,
kzgnlk ve umut duymakszn. Byle gnlerin kendisini incitip incitmediini bilmiyordu. Tek bildii,
bu iin yaplmak zorunda olduuydu.
Grmeye gittii mimarlar birbirinden farklyd. Bazlar masalarnn bandaki koltuktan ona nazik
ama belirginlikten uzak baklarla bakyor, tavrlaryla sanki onun mimar olmak istemesini dokunakl
bulduklarn, bunu genliin duyarl, garip, hznl hayal krklklarndan biri saydklarn ifade
ediyorlard. Bazlar ona incecik, gergin dudaklaryla glmsyor, Roark'un odadaki varlndan
holanyormu gibi davranyorlard, nk onun varl onlara kendi baarlarn hatrlatmaktayd.
Bazlar souk davranyor, Roark'un ihtiraslarn kendilerine yneltilmi kiisel bir hakaret
sayyorlard. Kimisi gerekiydi. Seslerinin keskinlii, iyi izimcilere her zaman ihtiya
duyduklarn, ama Roark'un zelliklerinin iyi izimcilikle ilgili olmadn belirtiyor, ondan nezaket
gstermesini, bunu daha ak sylemeye zorlamamasn ister gibi davranyorlard.
Ktlklerinden deildi. Roark'un niteliklerini yarglyor da deillerdi. Onu deersiz bulmu
deildi bu adamlar. Yalnzca iyi olup olmadn anlamaya yeltenmiyorlard. Bazen ondan izimlerini
gstermesi isteniyordu. O zaman Roark uzatyordu ktlar. Uzatrken ellerinin kaslar utanla
geriliyor gibiydi. Sanki giysileri yrtlarak almyor, vcudu anlaysz ve kaygsz gzlerin bakna
maruz braklyormu gibi.
Arada srada New Jersey'e gidip Cameron'u ziyaret ediyordu. Birlikte tepedeki evin nndeki
balkonda oturuyorlard. Cameron tekerlekli sandalyesindeydi. Ellerini kucandaki eski battaniyeye
koyarak oturuyordu. "Nasl durum, Howard? ok zor mu?"
"Hayr"
"tlerden birine tavsiye mektubu yazmam ister misin?"
"Hayr."
Sonra Cameron o konuya bir daha deinmiyordu. stemiyordu deinmeyi. Roark'un
gereklemesinin o kent tarafndan reddedilmesi dncesini istemiyordu. Roark geldiinde,
Cameron mimarlktan sz ederken yine z malndan sz edermiesine gvenle konuuyordu. Birlikte
oturup nehrin kar tarafna, uzaktaki kentin siluetine bakyorlard. Gkyz kararyor, kl, mavimsi
yeil bir cama benziyor, gri, mavi bulutlar bir an iin binalara dik a oluturarak donuyor, gnbatm
yksek binalardan yansyordu.
Yaz aylar geerken Roark'un elindeki liste de tkenmiti. Daha nce kendisini reddetmi olan
yerlere birer kere daha gitmeye balayan Roark, artk kendisi hakknda bir eylerin bilinmeye
baladn gryordu. Hep ayn szleri duyar olmutu. Ya ak ak, ya ekingen bir sesle, ya
fkeyle, ya da zr diler gibi. "Stanton'dan kovulmusun. Francon'un ofisinden de kovulmusun."
Bunu syleyen farkl seslerin bir tek ortak noktas vard, o da, kararn daha nce verilmi olmasndan
duyulan rahatlama ve gvendi.
Akamlan Roark penceresinin kenarna oturup sigara iiyordu Eli pervaza dayal, kent
parmaklarnn altnda, cam teninde buz gibi.
Eyll aynda, Amerikan Mimarlar Birlii yesi Gordon L. Prescott'un yazp Mimari Gazetesinde
yaymlatt "Yarna Yol Amak" adl bir yazy okudu. Yazda meslein en ackl yannn, gen
yeteneklerin engellenmesi olduu syleniyordu. Nice yetenek bu mcadele srasnda, farkna
varlmadan kaybediliyordu. Mimarlk meslei taze kan yokluundan lmekteydi. Orijinallik yoktu,
vizyon yoktu, cesaret yoktu. Yazar kendisi, gelecek vaat eden genleri aramay ama edinmiti.
Onlara hak ettikleri frsat tanmak istiyordu. Cesaretlendirecek, gelitirecekti onlar. Roark o gne
kadar Gordon L. Prescott'u hi duymamt, ama yazda drst bir inan havas sezmekteydi.
Yreinde ilk defa olarak bir umudun yla, Prescott'un ofisine doru yola koyuldu.
Gordon L. Prescott'un ofisindeki resepsiyon salonu, gri, siyah ve krmz renklerde denmiti.
Ayn anda hem kibar, hem tutucu, hem de cesur bir salondu. Gen ve ok gzel bir sekreter, Roark'a
randevu almadan hi kimsenin Bay Prescott'la gremeyeceini syledi. Ama gelecek aramba
gn saat ikiyi eyrek gee bir randevu vermeye de hazr olduunu ekledi. aramba gn saat ikiyi
eyrek gee, sekreter Roark'a glmsedi, oturup biraz beklemesini rica etti. Roark drd krk be
gee Gordon L. Prescott'un odasna alnd.
Gordon L. Prescott kahverengi kareli bir tvit ceketle beyaz dik yakal angora bir kazak giymiti.
Uzun boylu, atletik yapl, otuz be yalarnda biriydi, ama yznde hem ileri aydnlara uygun
gereki bir ifade; hem de niversitenin popler genlerine zg o yumuak tenli, dme burunlu,
ufack, dolgun azl izgiler bir arada gze arpyordu. Yz gne yanyd. Sar salar Prusya
askerleri gibi ksack kesilmiti. ok erkeksiydi. Zarafete gerekten aldrmyordu, ama yaratt
etkinin de tam anlamyla farkndayd.
Roark'u sessizce dinledi. Gzleri Roark'un azndan kan her kelimeyi saniye saniye iaretleyen
bir kronometre gibiydi. Birinci cmlenin soruma varmasna izin verdi, ama kincisini kabaca kesti,
"izimlerini greyim," dedi. Roark'un syleyebilecei her eyi kendisinin oktan bildiini anlatmaya
alr gibiydi.
izimleri gne yan elleriyle tutup kaldrd, ama gzlerini ktlara doru indirmeden nce,
konumaya balad. "Ah, evet, yle ok gen bana danmaya geliyor ki!" Sonra ilk resme bakt, daha
gremeden ban tekrar kaldrd. "Tabii yeni balayanlara en zor gelen, iin pratik yanyla
transandantal yann bir arada kavrayabilmek." En stteki resmi destenin en altna koydu. "Mimarlk
her eyden nce faydaya dnk bir kavramdr, esas sorun da pragmatizm ilkesini estetik soyutluk
dzeyine kadar ykseltmektir. Bunun dnda her ey samadr." ki resme daha bakp onlar da en alta
koydu. "Mimarl srf mimarlk akna bir Hal Seferi gibi gren hayalcilere hi sabrm yoktur. Asl
byk dinamik ilke, insanlarn eitliiyle ilgili o ortak ilkedir." Bir resme daha bakp onu da alta
koydu. "Halkn zevkiyle halkn yrei, bir sanat iin en son mihenk tadr. Deha demek, geneli
ifade etmeyi bilmek demektir. stisna da ancak beklenmeyeni devreye sokmak olabilir." Resimleri
elinde tartar gibi yapt, yarsna bakm olduunu fark edip hepsini masann zerine brakt.
"Ha, evet, senin almalara," dedi. "ok ilgin. Ama pratik deil. Olgun deil. Odaklanmam ve
disiplin altna alnmam. Yeniyetme almalar. Orijinallik akna orijinallik. Bugnn ruhuna hi
uygun deil. En gl ihtiyacn ne olduunu anlamak istiyorsan, bak, gstereyim sana." Masann
ekmecesinden bir izim kard. "Bu gen bana hi tavsiyesiz geldi. lk defa almaya balyordu,
daha nceden hibir tecrbesi yoktu. Bu tr iler karmaya baladn zaman, artk i arama
ihtiyacn da duymayacaksn. Ben o ocuun bir tek bu izimini grdm, onu hemen ie aldm. Hem de
haftada yirmi be dolar vererek. Potansiyel bir dehaya sahip olduuna hi kuku yok." Resmi Roark'a
uzatt. Roark tahl ambarna benzer bir eve bakar buldu kendini. Parthenon'un basitletirilmi
glgesini tayan bir tahl ambar.
"te bu orijinallik," dedi Gordon L. Prescott. "Ebediyetin iinde yenilik. Byle bir eyler yapmaya
ura. Senin gelecein hakknda pek bir ey syleyemeyeceim. Ak konumakta yarar var.
Uzmanlm kullanp da sana sahte umutlar vermek istemem. renecein ok ey var. Ne gibi
yeteneklerin olduunu, ilerde neleri gelitirebileceini de imdiden tahmin etmek istemem. Ama ok
alrsan, belki. Mimarlk zor bir meslektir ama. Rekabet de ok fazladr. imdi artk bana izin
verirsen, sekreterim ierde bir baka randevuyu bekletiyor..."
Roark bir ekim akamnn ge saatinde evine doru yryordu. O gn de, aylar boyunca geriye
doru uzanan nice gnlerden farkl olmamt. Saatler boyunca olup bitenleri imdi hatrlamyordu
bile. Kimleri grd, neler konuulduu kafasndan silinmiti. Tm dikkatini, son mimarn ofisinde
geirdii son birka dakikaya evirmi durumdayd. Yapmak zorundayd. Yapmak zorundayd. Ama
artk onu ilgilendirmiyordu. Bir kere daha kurtulmu, evine doru yola koyulmutu ite.
nnde upuzun bir sokak uzanyordu. ki yan ileriye doru birbirine yaklaan bir vadi gibi. yle
yaklayordu ki, sanki ellerini iki yana asa gkdelenleri yakalayp birbirinden ayrabilecekmi
gibiydi. Hzl admlarla yryor, kaldrm kendisini ileriye doru frlatan bir tramplen gibi
kullanyordu.

Yerin yz fit kadar yukarsnda, havaya aslm gibi duran klandrlm gen beton kule arpt
gzne. Alt taraf gremiyor, onu neyin havada tuttuunu bilemiyordu. Orada ne grmek istiyorsa, onu
grmekte zgrd. Kendisi binay ne yapmak istiyorsa, yle. Birden aklna geldi. u an iin tm kent
halkna gre, yani kendi iindeki o gven hari tutulursa, herkesin gznde, kendisi hibir zaman
hibir bina yapmayacak biriydi. Hibir zaman. Daha balamadan bitmiti o i. Omuz silkti.
Yabanclarn ofislerinde bana gelen eyler, gerekd eyler saylabilirdi. Asla eriemeyecekleri
ve el sremeyecekleri bir gerein yolu zerindeki nemsiz olaylard hepsi.
Dou Nehri'ne inen ara sokaklara sapt. lerde bir trafik tek bana duruyordu. Kasvetli
karanln ortasnda bir tek krmz benek. Alak evler yere melmi, gkyznn altnda srtlarn
kamburlatrm gibiydi. Sokak bo ve koftu. Roark'un ayak seslerini yanklandryordu. Yakas
kalkk, elleri ceplerinde, yoluna devam etti. Iktan getike glgesi topuklarndan kp nnde
byyor, duvarda cam silecei gibi kocaman bir yay izip tekrar klyordu.
9

John Erik Snyte, Roark'un izimlerine bakt, tanesini yana ayrd, geri kalann dzgn bir deste
halinde toplad, ayrd ne bir daha bakt, sonra onlar da destenin zerine att, konutu:
"Dikkate deer. Radikal, ama dikkate deer. Bu gece ne yapyorsun?"
"Neden?" diye sordu Roark. Afallamt.
"Bo musun? Hemen ie balamaya bir itirazn var m? Paltonu kar, izim odasna ge, oradaki
birinden gerekli her eyi dn al, biimini deitireceimiz bir byk maaza iin bana hemen bir
taslak iz. abucak iz. Genel fikir yeter. Ama yarn elimde olmal. Bu gece ge saate kadar
alabilir misin? ok skz. Joe'yu yollayp biraz yemek aldrrm. Sade kahve mi, viski mi, ne
istersin? Joe'ya syle, yeter. Kalabilir misin?"
"Evet," derken Roark kulaklarna inanamamt. "Btn gece alabilirim."
"Gzel! Harika! Ben de hep byle birini aryordum ... Cameron'cu biri. Baka her trls var
bende. Ha, evet, Francon'da ne para veriyorlard sana?"
"Altm be."

"ey, dorusu ben Epikiir Guy gibi hovardalk edemem. En ok elli. Tamam m? yi. Hemen ge
ieriye. Billingse sylerim, maazay sana anlatr. Modern bir ey istiyorum. Anlyor musun?
Modern, hrn, lgn. Herkesin gzn yuvasndan uratacak bir ey. Kendini serbest brak.
Snrlarna kadar u. Aklna gelen her numaray ek. Ne kadar kak bir ey olursa o kadar iyi.
Haydi!"
John Erik Snyte ayaa frlad, kapy tuttuu gibi ap izim odasna dald, bir masaya toslayp
durdu, tknaz, mehtap gibi yuvarlak yzl ama ask suratl birine, "Billings ..." dedi. "Roark. Yeni
modernistimiz. Ona Benton Maazas'n ver. Ara gere de bul. Anahtarlarn ona brak, gece
karken nereleri kilitlemesi gerektiini gster. Bu sabahtan itibaren balam gibi kaydet. Elli.
Dolson Kardeler'le randevum ne zamand? Ge bile kaldm. Eyvallah. Bu gece dnmem artk."
Frlayp kt, kapy arkasndan arpt. Billings pek arm grnmyordu. Roark'a bak, sanki
Roark hep oradaym gibiydi. fadesiz ye yorgun bir sesle konutu, yirmi dakika sonra da Roark'u bir
masann banda, nnde ktlar, kalemler, aletler, tablolar, upuzun talimat listeleri, maazann
birka plan ve fotorafyla yalnz brakt.
Roark nndeki tertemiz, beyaz kda bakt, yumruu tutmakta olduu incecik kalemin evresinde
skt. Kalemi elinden brakt, sonra yine ald, baparma kalemin dzgn tahtas zerinde yukar ve
aa kayd. Kalemin titremekte olduunu gryordu. Onu hemen yine elinden brakt, bu iin
kendisine bu kadar ok ey ifade etmesine izin verdii iin kzd kendine. Arkasnda kalan o bo
aylarn ne anlama geldiini imdi anlam gibiydi. Parmak ularn kda bastrd. Sanki kd
orada onun parmaklan tutuyordu, sanki o yzey elektrikliydi de insan etini ekiyor, tutuyor, actyordu.
Parmaklarn kttan ekti, ondan sonra da ie koyuldu ...
John Erik Snyte elli yandayd. Yznde eleniyormu gibi esrarl bir ifadeyle dolard. Kurnaz
ve hilekr bir ifade. Sanki her karlat kiiyle arasnda, iki tarafa da bilinen iren bir sr varm
da, zaten ikisi de ok iyi bildii iin ne olduunu sylemeye gerek grmyormu gibi. Saygn bir
mimard. Yz ifadesi, bu gerekten sz ederken de deimiyordu. Guy Francon'u pratie uygun
olmayan bir idealist olarak gryordu. Kendisi hibir klasik dogmann snrlamasna girmi deildi.
ok daha becerikli ve ok daha liberaldi. Her tr binay yapyordu. Modern Mimariye kar bir
tiksintisi olmad iin, tek tk bir mteri ylesini isterse, o tr eyleri de neeyle ina ediyordu. st
ste konmu plak kutular ve tepesinde yass damlar. Bunlara "lerici" demekteydi. Roma tipi
maliknelerinin ad, "Titiz"di. Gotik kiliseler de yapyor, onlara "Ruhani" diyordu. Bunlarn arasnda
hibir fark grmemekteydi. Hi kzmazd. Daha dorusu, ancak birisi kendisine "eklektik" derse
kzard.
Kendine gre bir sistemi vard. Ayr ekollerden be tasarmc altryor, ald her ii onlara bir
yarna gibi sunuyordu. Sonra kazanan izimi seip, onu dierlerinin izimlerinden ald paralarla
zenginletiriyordu. "Alt kafa, bir kafadan iyidir" deyip durmaktayd.
Roark Benton Maazas plannn bitmi halini grnce, Snyte'n kendisini ie almaktan neden hi
korkmadn anlad. Kendi mekn dzlemlerini, kendi pencerelerini, kendi hava dolam sistemini
tanmt. Ama ona ek olarak Korint stunlar, Gotik duvarlar, Kolonyel avizeler, Maruni sanatn
hatrlatabilecek inanlmaz kar tonpiyeler de vard. Resim suluboyayla yaplmt. Mucize
saylabilecek bir zen gsterilmi, arkas kartonlanm, zeri incecik kttan bir peeyle rtlmt.
izim odasndakilerin ona bakmas yasakt. Ancak gvenli bir uzaklktan bakabiliyorlard. Herkes
elini ykamak, sigarasn sndrmek zorundayd. John Erik Snyte, plann mteriye sunuluuna byk
nem verirdi. inli bir mimari rencisi tutmu, onu srf bu aheserlerin yaratlmas iin
altryordu.
Roark iinden ne beklemesi gerektiini renmiti. Kendi eserini hibir zaman ina edilmi
gremeyecekti. Ancak baz blmlerini grecekti bitmi inaatta. Onlar da hi grmemeyi yelerdi.
Ama buna karlk, cannn istedii gibi tasann yapmakta zgrd, kacak sorunlar zme tecrbesi
kazanacakt. Bu durum onun umduundan az, ama beklediinden ok saylrd. Bunu byle kabul etti.
br drt izimciyle, yani rakipleriyle iyice tantnda, her birinin zel birer takma ad olduunu
rendi. "Klasik", "Gotik", "Rnesans" ve "Mteferrik". Onlar kendisini "Hey, modernist," diye
ardklarnda, yz biraz buruuyordu.
naat ileri Sendikasnn grevi, Guy Francon'u ok kzdrmt. Aslnda grev, Noyes Belmont
Oteli'ni yapmakta olan mteahhit firmaya kar balam, daha sonra kentin btn inaatlarna
yaylmt. Basnda Noyes Belmont Otelinin mimari almalarm Francon & Heyer irketi'nin
stlenmi olduu haberi de kmt.
Gazetelerin ou mcadeleyi krklediler, mteahhitleri dn vermemeye kkrttlar. Grevcilere
kar en byk saldrlar da, byk Wynand mparatorluunun en gl gazetelerinden gelmekteydi.
Wynand bayazlar, "Biz her zaman kk insanlarn haklarm imtiyazl sar tilkilere kar
korumaktan yana olduk," diyordu. "Ama yasann ve dzenin yok edilmesini destekleyemeyiz."
Wynand Gazeteleri mi halk ynlendiriyor, yoksa halk m Wynand Gazeteleri'ni ynlendiriyor, bunu
anlamak hibir zaman kolay deildi. Tek bilinen, ikisinin her zaman dikkati ekecek biimde uygun
adm gittiiydi. Ama Guy Francon'un ve daha bir avu insann dnda hi kimsenin bilmedii bir
gerek de, Noyes Belmont Oteli'nin sahibi olan kuruluun, Wynand'a ait bir irketin sahip olduu daha
baka bir irkete ait olduuydu.
Bu durum Francon'u daha da rahatsz ediyordu. Gail Wynand'n gayrimenkul alanndaki
faaliyetlerinin, gazete imparatorluundan daha byk olduu sylenip durmaktayd. Francon bunca
yldr bir Wynand ii kapma olanan ilk defa bulmu, bunun ilerde getirebileceklerini dnerek
hemen drt elle sarlmt. Keating'le ikisi ellerinden geleni yapm, ilerde bir odaya gecede yirmi
be dolar deyebilecek mteriler iin akla gelebilecek en ssl psl Rokoko Saray ortaya
karmlard. O mteriler odalarn duvarnda aldan iekleri, mermerden melekleri, bronz
dantelden yaplm gibi ak asansr kafeslerini severlerdi. Ama grev, gelecekle ilgili btn umutlar
yerle bir etmiti. Geri sulusu Francon deildi, ama Gail Wynandn kimi sulayaca ve niin
sulayaca asla belli olmazd. Wynand'n nceden kestirilemeyen, hibir nedene dayanmayan
kaprisleri, insanlara bir ara dost, ardndan dman olma eilimleri pek nlyd. Bir kere i
yaptrd mimara bir daha asla i vermedii de bir o kadar nlyd.
Francon'un keyifsizlii, her eye terslenmesine, hatta genellikle byle eylerden bak tuttuu
Peter Keating'i bile halamasna yol ayordu. Keating de omuz silkiyor, sessiz bir kstahlk havas
iinde kendi masasna dnyor, sonra kp izim salonunu dolayor, gen tasarmclar hi yoktan
azarlyordu. Bir ara kap giriinde Lucius N. Heyer'a arpt, "nne baksana!" diye homurdand. O
getikten sonra Heyer uzun sre akn baklarla, gzlerini krptra krptra arkasndan bakakald.
Ofiste yaplacak i az, sylenecek sz ise hi yoktu. Keating o akam erken kt, buz gibi bir aralk
akamnn lacivert nda evine doru yrd.
Eve girdiinde, yeni boyanm kaloriferlerden ykselen boya kokularn duyunca yksek sesle
kfrler savurdu. Annesi pencereyi atnda, bu sefer soua kfretti. Bu tedirginliine bir sebep
bulamyordu. Belki de apansz eli bo kalmann getirdii yalnzlk duygusundand. Yalnz kalmaya
hibir zaman dayanamazd.
Telefonun kulakln kapp Catherine Helsey'i arad. Onun duru sesi, alnna dayanm avutucu bir
el gibi etki yapt. Keating, "nemli bir ey deil, hayatm," dedi. "Bu gece evde misin diye baktm.
Belki yemekten sonra urarm diye dnyordum."
"Tabii Peter. Evdeyim."
"Gzel. Sekiz buuk iyi mi?"
"Evet... Ahh, Peter, Ellsworth Daym duydun mu?"
"Evet, lanet olsun, duydum Ellsworth Dayn! zr dilerim, Katie ... Bala beni, sevgilim.
Kabalk etmek istemedim, ama btn gn hep onu duydum zaten. Biliyorum, harika bir ey, falan filan,
ama ... bak, bu akam ondan sz etmeyelim!"
"Yo, tabii etmeyiz. zr dilerim. Seni anlyorum. Bekliyorum, Peter."
"Grrz, Katie."
Ellsworth Toohey'le ilgili son haberleri duymutu ama onu dnmek istemiyordu, nk oradan
yine aklna o can skc grev konusu geliyordu. Alt ay nce Tatan Vaazlar'la gelen byk
baarsndan sonra Ellsworth Toohey artk Wynand gazetelerinin hepsinde her gn yaynlanan "Bir
Kk Ses" balkl bir ke yazsnn yazan olmutu. Ke yazlar Banner'da da yaymlanyordu ve
nceleri bir sanat eletirisi olarak balamt. Ama sonradan o ke, Ellsworth Toohey'nin her trl
sanat, resim, edebiyat, New York lokantalar, uluslararas bunalmlar ve sosyoloji zerine, zellikle
de sosyoloji zerine ahkm kestii bir ke olmutu. ok baarlyd "Bir Kk Ses". Ne var ki, bu
inaat grevi Ellsworth Toohey'i zor durumda brakmt. Genel tutumunun grevcilerden yana olduunu
saklamyordu, ama kesinde de bu konuya hi deinmiyordu. nk Gail Wynand'n gazetelerinde,
Gail Wynand dnda hi kimse cannn istediini yazamazd. Beri yandan, bu akam grevi
desteklemek zere ok byk bir toplant dzenlenmekteydi. ok nl ve nemli insanlar gelip
konuacakt. Bunlar arasnda Ellsworth Toohey de vard. En azndan, duyurular yle diyordu.
Herkes merak iinde bunu konuuyor, bahislere tutuuyordu. Toohey'nin konumay yapmaya
cesaret edip edemeyecei byk tartma konusuydu. Keating izim elemanlarndan birinin hrsla,
"Konuacak," dediini duymutu. "Kendini feda edecek. O tr bir insan o. Basndaki tek drst kii."
Bir bakas, "Konumaz," demiti. "Wynand'a byle bir oyun oynamak ne demektir, biliyor musun
sen? Wynand birine kzd m, silindir gibi ezip yok eder onu.

Ne zaman yapacam, nasl yapacan hi kimse bilemez, ama o yapar. Kimse de aleyhine bir ey
kantlayamaz. Wynand' kzdrann ii bitiktir." Keating ne evet, ne de hayr diyebilecek durumdayd.
Bu i iyice cann skyordu onun.
Akam yemeini yerken hi azn amad. Bayan Keating, "Ha, aklma gelmiken ..." diye sze
balad anda, konunun ne yne gideceini sezip patlad. "Yine Catherine'den sz edeceksin. Sus
artk." Bayan Keating baka bir ey sylemeksizin dikkatini, olunun tabana yeni yiyecekler
koymaya evirdi.
Keating bir taksiye atlayp Greemvich Village'e yolland. Merdivenleri hzl hzl kt, zili fkeyle
ald. Bekledi. Cevap yoktu. Keating duvara yaslanp zile uzun uzun bast. Catherine onun geleceini
bile bile asla dar kmazd. Olamazd byle bir ey. Bana gelenlere inanamayarak merdivenleri
indi, sokaa kt, dnp pencerelere bakt. Hi k yoktu.
O pencerelere bakarken, korkun bir ihanete bakyormu gibiydi. Ardndan i bulandrc bir
yalnzlk duygusu bastrd. Koskoca kentte evsiz barkszm gibi. Bir an iin kendi adresini de, kendi
varln da unuttu. Sonra o toplant geldi aklna. Katie'nin daysnn konuucu olarak kaca,
kendini herkesin gz nnde kurban aday durumuna sokaca o byk toplant. Oraya gitmitir, diye
dnd birden. Kk budala, mutlaka oraya gitmitir! Yksek sesle, "Cehennemin dibi!" diye
sylendi. Dnp hzl admlarla toplantnn yapld salona doru yrmeye balad.
Salonun bulunduu binann kapsnda bir tek plak ampul parldyordu. Kk, mavimsi beyaz
buz gibi ve fazla parlakt. Karanlk sokaa srayan o k, yukardaki bir saaktan szan yamuru,
incecik inelerden olumu bir cam gibi gstermekteydi. yle ince ve dzgn bir cam ki, Keating
iinden lgnlar gibi, kafasna saak buzu dt iin len insanlar dndn farketti. Birka
merakl aylak, kap giriinin evresinde kaygsz bir tavrla durmaktayd. Birka da polis vard. Kap
akt. Lo gzken lobinin ii insanlarla tklm tklm doluydu. Smamt bu insanlar ierdeki
salona. Lobiye aslm hoparlrden, ierde yaplmakta olan konumalar dinliyorlard. Kapda belli
belirsiz glge, gelip geenlere brorler uzatmaktayd. O glgeden biri, clz, veremli
grnl, tra uzam bir genti. Upuzun boynunun teni grnyordu. teki k giyimli, pahal
paltosunun yakasna krk geirilmi bir delikanlyd. ncs de Catherine Helsey'di.
Yamurun altnda, srtn kamburlatrarak durmu, yorgunluktan midesi darya frlam, burnu
prl prl, gzleri heyecandan alev alevdi. Keating baklarn ona dikip duralad.
Catherine'in eli otomatik bir hareketle ona bir bror uzatt, sonra gzlerini kaldrd, Keating'in
yzn grd. inde hi aknlk olmayan bir glmseme belirdi yznde. Mutlu bir sesle,
"Peter!" dedi. "Buraya gelmen ne tatl bir hareket!"
"Katie ..." Keating bir an iin boulur gibi oldu. "Katie, ne demeye ..."
"Ama mecburdum, Peter." Sesinde zr diler gibi bir hava yoktu. "Sen anlayamyorsun, ama ben
..."
"Yamurdan ekil. eriye gir."
"Ama yapamam! Ben hi ..."
"Yamurdan ekil bari, budala!" Onu sert bir hareketle kapdan ieriye, lobinin kesine doru itti.
"Peter, hayatm, kzmadn, deil mi? Bak, nasl oldu, anlataym. Daymn bu gece buraya gelmeme
izin vereceini hi sanmyordum, ama son anda, istersem gelebileceimi syledi. Brorlere de
yardm edebilirsin, dedi. Senin anlay gstereceini biliyordum. Hem sana salondaki masann
zerine bir not braktm, durumu anlattm ve ..."
"Bana yazdn notu evin iine mi braktn?"
"Eve't ... aaa ... aman Tanrm, bu hi aklma gelmemiti. eriye giremezdin tabii. Ne kadar aptalm.
Ama yle acelem vard ki! Yo, kzamazsn bana, deil mi! Bunun daym iin ne anlama geldiini
gremiyor musun? Buraya gelmekle neleri feda ettiinin farknda deil misin? Biliyordum bu
konumay yapacan. Onlara da syledim. Konumaz diyenlere. Konuursa sonu gelir diyenlere.
yledir ama benim daym. Hem korkuyorum, hem de ok mutluyum. Daymn yapt ... tm insanlara
olan inancm glendiriyor. Ama korkuyorum da, nk, biliyorsun, Wynand kesinlikle ..."
"Sakin ol! Hepsini biliyorum. Bktm artk. Ne daym duymak istiyorum, ne Wynand', ne de lanet
olas grevi. Gidelim buradan."
"Yo, olmaz, Peter! Gidemeyiz! Daym dinlemek istiyorum, hem de..."
Kalabaln arasndan biri onlara, "Kessenize sesinizi," diye tslad.
Catherine, "Hepsini karyoruz," diye fsldad. "Bu konuan Austen Heller. Dinlemek istemiyor
musun Austen Helleri?"
Keating ban kaldrp hoparlre bir tr saygyla bakt. Ne zaman nl bir isim duysa, bir sayg
duygusu kabarrd iinden. Austen Heller'i pek fazla okumazd, ama onun Chronicle'n yldz ke
yazan olduunu biliyordu. Chronicle parlak, bamsz bir gazeteydi. Wynand yaynlarnn da ba
dmanyd. Heller eski ve kibar bir ailenin ocuu olarak domu, Oxford'u bitirmi, meslek
hayatna nce edebiyat eletirmeni olarak balam, daha sonra, zel ya da kamusal, ruhsal ya da
maddesel her trl zorbal yok etmeye adanmt. Ardndan papazlar, bankerler, kulp yesi
kadnlar, sendikaclar kfr yadra dursun, Heller'n nezaketi, hep alay ettii sosyal sekinleri bile
bastrrken, yasalar ve kurallar da, genellikle savunduu iilerin koullarndan daha sertti. Bugn
Broadway'de sahnelenen bir oyunu eletirirken, yarn ortaa iirini ya da uluslararas fnans
sorunlarn tartabilirdi. Yardm kurumlarna hibir zaman ba yapmaz, ama parasnn ounu, hatta
olmayan parasn bile, dnyann her yanndaki siyasal tutuklular savunmak iin harcard.
Hoparlrden yaylan ses kuru, hesapl, hafif ngiliz aksam tayan bir sesti.
"Ayrca dikkate almamz gereken bir baka ey de," diyordu Austen Heller o heyecansz sesiyle,
"Bir arada yaama bahtszlna uram olduumuza gre, hi aklmzdan karmamamz gereken en
nemli nokta udur: Eer yasalarmz olmasn istiyorsak, bunun tek aresi, mmkn olduu kadar az
yasamz olmasdr. Ben devlet denen ahlak d kavram lmekte kullanabileceim hibir ahlaki
standart bulamyorum. Onu ancak, toplumun her yesinden zorla szdrd zamanla, dnceyle,
parayla, abayla ve itaatle lebiliriz. Devletin deeri ve uygarlk dzeyi, bu szdrmalarla ters
orantldr. Bir insan, kendi setii koullar dnda hibir koullar demeti altnda almaya
zorlayacak yasa olamaz. Tpk iverenin de o koullan kabul etmeye zorlanamayaca gibi. Ayn ya da
ayr grte olma zgrl, bizim trmzde bir toplumun temelini oluturur ve greve gitme
zgrl de onun bir parasdr. Bunu zellikle Hell's Kitchen'dan kma o zarif itoluna hatrlatma
olarak sylyorum. Son zamanlarda epey grlt koparan, bize bu grevin yasa ve dzene kar olduu
masaln yutturmaya alan o benzersiz pie."
Hoparlrden ksrk gibi, tiz, keskin bir ses ykseldi. Salonu kaplayan alklarn sesiydi bu ses.
Lobideki insanlarn soluu boazna tkanr gibi oldu. Catherine, Keating'in koluna sarld. "Ah,
Peter!" diye fsldad. "wynand' demek istiyor! Wynand, Hell's Kitchen'da domutu. Heller syler
tabii bunu rahat rahat. Ama Wynand da acsn Ellsworth Daymdan karr!"
Keating, Heller'in konumasnn geri kalann dinleyemez olmutu. Banda yle mthi bir ar
vard ki, grltler gzlerini actyor, bu yzden onlar smsk yummak zorunda kalyordu.
Yanbandaki duvara yasland.
"Birden gzlerini at. evresinde garip bir sessizlik hissetmiti. Heller'in konumasn bitirdiini
hi fark etmemiti. Lobideki insanlarn gergin, ciddi bir bekleyi iinde olduklarm grd.
Hoparlrn bo hrtlar her ift gz o karanlk huniye doru ekiyordu. Derken sessizliin iinden
ar konuan bir ses ykseldi:
"Bayanlar, Baylar. imdi sizlere Bay Ellsworth Monkton Toohey'i sunmaktan eref duyuyorum!"
Keating, eh, bizim Bennett alt dolarlk bahsi kazand, diye geirdi iinden. O anda patlayan bir
etki, Keating'i sanki kafasnn arkasndan vurdu. Bir darbe de deildi, bir ses de deildi bu etki.
Zaman yaran ve yrtan, o an bir nceki andan ayran, bambaka bir eydi. nce yalnzca oku fark
etti. Keating bunun ne olduunu anlayana kadar, o an gemi, gitmiti. Alkt o etki. yle mthi bir
alkt ki, Keating bir an hoparlrn patlamasn bekledi. Devam ediyor, bitmek bilmiyordu alk.
Lobinin duvarlarna bask yapyordu. Duvarlarn sokaa doru ime yaptn hayal etti Keating.
evresinde duranlar da tezahrata balamlard. Catherine ylece duruyordu. Dudaklar aralkt.
Keating onun hi soluk alp vermediinden emindi.
Upuzun bir sre geti, sessizlik ancak o zaman geri dnebildi. Birdenbire dnd. Alkn balay
kadar ani. Hoparlr boulurmu gibi, oldu. Lobi de sessizleti. Ardndan o ses duyuldu.
"Dostlarm," dedi ses, basit ve ciddi bir ifadeyle. "Kardelerim," diye ekledi sonra da. Bunu
yumuack, sanki istei dnda duygu dolu, ama fazla duyguland iin zr dileyen bir
glmsemeyle sylyormu gibiydi. "Bu karlama bana hak etmediim kadar dokunakl geldi.
Umarm duyduum memnuniyeti, hepimizin iinde yaayan o ocuksu gurur duygusuna yorumlayp
balarsnz. Ama biliyor ve kabul ediyorum ki bu takdirleriniz benim kiiliime deil, bu gece
gerek bir tevazuyla temsil etme ansna ulatm ilkelere yneliktir."
Bir ses deil, bir mucizeydi sanki. Kadife bir bayrak gibi dalgalanyordu. Syledii szler geri
ngilizceydi, ama her bir hecenin bylesine net ve duru biimde syleniindeki titreim, onu sanki ilk
defa konuulmakta olan bir dil gibi gsteriyordu. Bir devin sesiydi bu ses.
Keating'in az almt. Sesin neler sylediini duymuyordu bile. Yalnzca kan titreimlerin
gzelliini, anlamlar kavramadan hissetmekteydi. Anlam kavramaya ihtiya da duymuyordu zaten.
Neyi olsa kabul etmeye, nereye olsa kr gibi gitmeye hazrd.
"Bylece, dostlarm," diyordu ses, "Bu ackl mcadelemizden almamz gereken ders, bir birlik
dersidir. Ya birleeceiz ya da yenileceiz. Bizim irademiz, benimsenmeyenlerin, unutulanlarn, bask
altnda kalanlarn iradesi, ortak bir inan ve ortak bir amala bizi birbirimize sapasalam bir kaya
gibi kaynatracak. Her bir kiinin, kazanla, konforla, karla ilgili kendi kk sorunlarn bir tarafa
brakaca zamana gelmi bulunuyoruz. u an, her bir kiinin kendi benliini koskoca bir akntnn
iine katp, ykselen o dalgaya kendini brakmas andr. O kabaran dalga hepimizi, isteyeni de,
istemeyeni de kapp gelecee doru srkleyecektir. Dostlarm, tarih ne soru sorar, ne de onay verir.
Dnlmez bir eydir tarih. Tpk onu izen kalabalklarn sesi gibi. Biz de o ary dinleyelim.
rgtlenelim kardelerim. rgtlenelim. rgtlenelim. rgtlenelim."
Keating dnp Catherine'e bakt. Catherine diye biri yoktu. Yalnzca hoparlrden gelen sesin
iinde eriyen bembeyaz bir yz vard. Daysn dinlemekte olduu iin deildi ama. Keating hi
kskanlk hissetmiyordu dayya kar. Keke hissedebilsem, diye dnyordu. Sevgi de deildi bu.
Souk ve kiilikten uzak bir eydi. Catherine'i bombo brakan, iradesini teslim ettii bir ey. Onu
ayakta tutan bir baka insan iradesi de yoktu. Yalnzca isimsiz bir ey tarafndan yutulup gidiyordu
kz.
"kalm buradan," diye fsldad Keating. Sesi ok vahi kyordu. Bir korku sarmt benliini.
Catherine baylm da yeni aylyormu gibi ona dnd. Peter onun kendisini tanmaya altn,
kendisinin ne anlama geldiini hatrlamaya altn hissetti.
Catherine, "Evet," dedi. "kalm."
Yamurun altnda, nereye gittiklerini bilmeksizin, sokaklarda yrdler. Hava souktu ama onlar
yine de yrmeyi srdrdler. Hareket etmek iin. Hareketi hissetmek, kendi kaslarnn
kprdayndan gelen duyguyu tatmak iin.
Sonunda Keating, "Srlsklam oluyoruz," dedi. Bunu elinden geldiince ak ve doal sylemeye
almt. Sessizlikleri korkutuyordu onu. Bu durum, ikisinin de ayn eyi bildiklerini, o eyin gerek
olduunu gsteriyordu. "Bir ey iecek bir yer bulalm."
"Olur," dedi Catherine. "Bulalm. yle souk ki... ne budalaym, deil mi? Daymn konumasn
kardm imdi de. Oysa dinlemeyi yle ok istiyordum ki!" Durum iyiydi. O sz azndan kara
bilmiti nk. ok doal bir havada sylemiti. Salkl bir pimanlk dozuyla. Gitmiti artk o ey.
"Ama seninle olmak istiyordum, Peter ... hep seninle olmak istiyorum ben." O ey son bir kere
kprdar gibi oldu. Catherine'in szlerinde deil de, ona bunu syleten gcn iinde kprdand.
Ondan sonra da yok oldu. Keating glmsedi, parmaklan onun paltosunun koluyla eldiveni arasnda
kalan tenini arad. Teni scackt ...
Birka gn sonra, kentin her yannda kulaktan kulaa fsldanan hikyeyi Keating de duydu.
Sylentilere gre o toplantnn ertesi gn, Gail Wynand, Ellsworth Toohey'nin maana zam
yapmt. Toohey bunun zerine fkeden kudurmu, zamm reddetmeye almt. "Beni rvetle satn
alamazsnz, Bay Wynand," demiti patrona. O da, "Rvet deil bu," diye karlk vermiti. "Kendini
ne sanyorsun ki!"
Grevi yaratan anlamazlk zmlenince, yarm kalan inaat ileri btn kentte cokun bir furya
halinde yeniden balad, Keating de gece gndz tm zamann ofiste geirir oldu. Yeni yeni iler
akp duruyordu irkete. Francon herkese mutlu mutlu glmsemekteydi. Tm alanlara kk bir
parti verdi, kt gnlerde azndan km olabilecek eylerin anlarn silmeye alt. Bay ve Bayan
Dale Ainsworth'un Riverside yolu zerindeki saray gibi evi, Keating'in "Ge Rpesans" tarznda
tasarmlad, gri granitten o gzbebei projesi, sonunda tamamlanmt. Bay ve Bayan Dale
Ainsworth evlerinin al iin resmi bir davet verdiler, yalnzca Guy Francon'la Peter Keating'i
ardlar, Lucius N. Heyer' unuttular. Rastlantyd bu tabii. Son zamanlarda Lucius'un bana pek sk
gelmeye balayan bir rastlant. Francon bu resepsiyondan pek zevk ald, nk evin granitlerinin her
kar ona, Connecticut'taki kendisine ait granit ocandan dnyann parasna satn alnan talan
dndryordu. Keating de zevk alyordu davetten. Nedeni de iri yar bir kadn olan Bayan
Ainsworth'un tatl bir glmsemeyle ona dnp, "Ama ben sizin Bay Francn'un orta olduunuzdan
yle emindim ki!" deyiiydi. "Firmann ad Francon & Heyer, tabii. Ne kadar dikkatsizim! Bir tek
zr ileri srebilirim, henz orta deilseniz bile kesinlikle orta olmay hak ediyorsunuz!" Ofiste
hayat her zamanki gibi srp gitmekteydi. Her eyin iyi gittii dnemlerden birini yayorlard.
Ainsworth davetinden ksa sre sonra bir sabah, Francon'un ofise sinir iinde geldiini grmek,
Keating'i bu yzden pek artt. Francon, Keating'e elini sabrszca sallayp, "ff, bir ey yok," dedi.
"Hibir ey yok." izim odasnda Keating herkesin kafa kafaya vermi New York Banner'n bir
sayfasna bakmakta olduklarn fark etti. Sulu bir ilgiyle okuyorlard gazetede yazlanlar. Bir
tanesinden tatsz bir gl ykseldiini duydu. Onu grdklerinde, gazete bir rpda ortadan yok
oldu. Fazla hzl. Keating pek ilgilenmedi. Bir mteahhidin adam onu odasnda bekliyordu. Daha
postay amamt. Onaylamas gereken tasarmlar da vard.
saat getiinde, youn randevular arasnda o gazete olayn tmyle unutmutu. Kendini ok
hafif hissediyordu. Kafas netlemi, kendi enerjisinden ba dnmeye balamt. Yeni bir tasarm
iin ofis ktphanesine bavurmas gerektiini dnd. Tasla tipin en iyi rnekleriyle
karlatrmak istiyordu. Odasndan kt, slk ala ala, tasla elinde sallayarak yrmeye balad.
lk hzla resepsiyon salonunun ortasna kadar vardnda znk diye durdu, taslak ne doru
savruldu, sonra geri sallanp Keating'in dizlerine arpt. Byle durmasnn hi yakk almayacak bir
hareket olduunu ok iyi biliyordu.
Parmakln nnde gen bir kadn durmu, resepsiyon memuruyla konuuyordu. ncecik vcudu,
normal insan vcuduna uymayacak leklerdeydi. izgileri fazla uzun, t diye krlacakm gibiydi.
Bu durum yle abartlyd ki, gen kadn stilistik bir resme benziyordu. Onun yannda normal bir
kadn hantal ve garip kalrd. Sade bir gri tayyr giymiti. O tayyrn ciddi duruuyla gen kadnn
grn arasndaki eliki, bilerek yaratlm bir eydi ve ok arpcyd. Ama ok da zarifti. Gen
kadn bir elinin parmak ularn parmakla dayamt. ncecik elinin kavisi uzanp kolunun soylu
izgisiyle birleiyordu. Ela gzlerinin biimi oval deildi. Alt ve st snrlar kirpiklerle izilmi,
dikdrtgen biiminde iki kesik gibiydi. Souk bir dinginlii, zarif ama yaramaz bir az vard.
Yznde, ak altn rengi salarnda, tayyrnde sanki hi renk yoktu da, renk gereinin snrnda
saylabilecek bir ima vard yalnzca. Bunun karsnda gerekler baya gzkyordu. Keating hi
kprdamadan durdu. Sanatlarn gzellikten sz ederken ne demek istediklerini ilk defa anlyordu.
"Onu greceksem imdi grmek zorundaym," diyordu gen kadn, resepsiyon grevlisine. "Bana
gelmemi syledi. Tek bo zamanm da bu." Emir veriyor deildi. Sesinin emir tonuna brnmesine
gerek yokmu gibi konuuyordu.
"Evet, ama ..." derken resepsiyoncunun santral makinesinde bir k yand. Kadn fii telala takt.
"Evet, Bay Francon ..." Dinledi, ban sallad. Rahatlam gibiydi. "Peki, Bay Francon." Konua
dnd, "Ltfen hemen girin," dedi.
Konuk dnd, merdivenlere doru ilerlerken Keating'e bakt, yanndan geti. Gzleri Keating'in
zerinden hi durmakszn kaymt. Bir etki Keating'i o sersemletici hayranlktan kurtarverdi.

Gen kadnn gzlerini grmeye vakit bulmutu bu arada. O gzler kuku dolu, biraz da hor gren
gzlerdi. Ama Keating'in zerinde braktklar etki buz gibi zalim bir etkiydi.
Yukarya kan ayak seslerini duydu, sonra o duygu geti, geriye yalnz hayranlk kald. Hevesle
resepsiyoncuya yaklat.
"Kimdi o? diye sordu.
Kadn omuz silkti.
"Patronun kk bebei," dedi.
"Adamdaki ansa bak!" diye homurdand Keating. "Demek benden saklyordu."
"Yanl anladnz," dedi kadn souk bir sesle. "Patronun kz o. Dominique Francon."
Keating," Yaa," dedi. "Aman, Tanrm!"
"yle mi?" Kadnn sesi alaycyd. "Bu sabahki Banner' okudunuz mu?"
"Hayr. Neden?
"Okuyun."
Santralde yine ziller almaya balad, kadn ona arkasn dnd.
Keating bir ocuk yollayp Banner gazetesi aldrd, aceleyle Dominique Francon'un imzasn
tayan "Eviniz" kesini at. Son zamanlarda nemli New Yorklularn evlerini tarif etmeye balayan
bu stunun ok baarl olduunu duymutu. Geri Dominique Francon'un alan ev dekorasyonuydu
ama arasra mimari eletirilere de kalkyordu. Bugnk yaznn konusu da Bay ve Bayan Dale
Ainsvorth'un Riverside yolundaki eviydi. Keating o stunda daha baka pek ok eyler arasnda u
satrlar da okudu:
"Altn rengi mermerden ahane bir lobiye giriyorsunuz, buray Hkmet Kona ya da Byk
Postane sanyorsunuz, ama deil. Yine de her eyi var: Stunlar zerinde duran asmakat da, guatrl
merdivenleri de, sallanan deri kemerlere benzeyen garlandlar da. Oysa deri deil onlar, mermer.
Yemek odasnda harikulade bir tun kap var, ama yanllkla tavana konmu. zeri taptaze tun
zmlerle dolu. Duvar panolarndan l rdekler ve tavanlar sallanyor. Havu, petunya ve fasulye
demetleri arasnda. Bunlar gerek olsayd hi de gzel durmazd bence. Ama kt aldan yaplm
taklitler olduklar iin, mesele yok ... Yatak odas pencereleri bir tula duvara bakyor. Pek dzgn
bir duvar da deil. Ne olacak? Yatak odasn kimse grmez naslsa. n pencereler bol bol k alacak
kadar geni. Darda duran mermer Eros heykellerinin ayaklarn grebiliyor.

Eros'lar besili. Sokaktan bakldnda, o ciddi granitin zerinde gzel bir manzara oluturuyorlar.
Gzel olmasna gzeller de, yamurun yap yamadn anlamak iin pencereden her baknzda
gamzeli ayak tabanlar grmek sinirinize dokunursa, o zaman durum deiir. Tabii bundan bkarsanz,
kp nc katn penceresinden bakabilirsiniz. O zaman kap girii zerindeki alnla oturmu
Hermes'in demir dkm gerisini grrsnz. Kap girii ok gzel. Yarn da Bay ve Bayan Smythe
Pickering'in evini gezeceiz."
O evi Keating tasarmlamt. Ama btn fkesine ramen, Francon'un bunu okuyunca neler
hissettiini dnd anda kkr kkr glmekten kendini alamad. imdi Francon, Bay ve Bayan
Dale Ainsworth'un yzne nasl bakacakt? Sonra Keating evi de, gazetedeki yazy da unuttu. Tek
hatrlad, bu yazy yazan kzd artk.
Masasndan rasgele izim ald, onlar onaylatmak zere Francon'un ofisinin yolunu tuttu. Oysa
yle bir onaya hi ihtiyac yoktu.
Francon'un kapal kapsnn dndaki merdiven sahanlnda durdu. erden Francon'un fkeli ve
aresiz bartlar duyuluyordu. Francon yenilgiye urad zamanlar duyulurdu bu ses.
"Byle bir rezalete ne denir? Hem de kendi kzm! Senden gelecek her eye hazrm ama bu artk
hibiri gibi deil. Ne yapacam ben imdi? Nasl aklayacam? Durumumu u kadarck
dnebiliyor musun acaba?"
Sonra Keating kzn gldn duydu. yle en, yle souk bir glt ki, ieriye girmemenin daha
iyi olacana karar verdi. Emindi girmek istemediinden, nk yine korkmaya balamt. Gzlerini
grd anda korktuu gibi.
Dnp merdivenleri indi. Bir alt kata vardnda, onunla naslsa tanacan dnyordu. Hem de
yaknda. Artk Francon engelleyemezdi onunla tanmasn. ini bir heves sard. Yllardr Francon'un
kzn kafasnda nasl canlandrdn dnnce, rahatlayarak gld, kafasndaki hayali gelecee
dnk olarak deitirdi... oysa bir yandan da ... onu bir daha hi grmese daha hayrl olacan belli
belirsiz hissetmekteydi.
10

Ralston Holcombe'un hi boynu yoktu, ama enesi o konuyu zmlemeye yetiyordu. Gerdanyla
enesi kesintisiz bir tek yay iziyor, yayn ucu gsnde bitiyordu. Yanaklar pembe ve yumuackt.
Yala gelen bir yumuaklk. Ty alnm eftali kabuu gibi. Gr beyaz salar alnndan ykselip,
ortaa modas bir yele gibi omuzlarna dklyor, yakasnn arkasn kepek iinde brakyordu.
New York sokaklarnda hzl hzl yrrken banda geni kenarl bir apka, zerinde koyu renk
takm elbise, ak yeil saten bir gmlek, beyaz brokar bir yelek, enesinin altndan fkran kocaman
bir siyah fiyonk vard. Elinde baston yerine, tepesinde som altndan bir topuz bulunan upuzun bir
abanoz sopa tayordu. Sanki koskoca vcudu uygarln gereklerine ve kt klklarna zorlukla raz
olmu gibiydi. Ama gsyle gbei bir hayli nde gidiyor, adamn iindeki ruhun bayran
dalgalandryordu.
Byle eylerinin ho grl, kendisi bir dhi olduu iindi. Ayn zamanda Amerikan Mimarlar
Dernei'nin de bakanyd.
Ralston Holcombe kurulutaki dier meslektalarnn grlerine katlmazd. Ne i kapmaya
alan bir mimar, ne de tccard. Sk sk kesin bir dille ifade edildii gibi, idealleri olan bir adamd.
Amerikan Mimarisi'nin iren durumunu, uygulayclarnn hibir ilkeye sahip olmayan
eklektizmini hep knyordu. Onun iddiasna gre, insanlar tarihin her dneminde, hep kendi alarnn
ruhuna uygun yaplar yapmlar, gemiten tasarmlar beenip almamlard. Tarihe sadakat, ancak
onun yasalarna uymakla mmkn olabilirdi, o yasalar da bizden, sanatmzn kklerini kendi
hayatmzn gereklerine oturtmamz bekliyordu. Yunan, Gotik ve Romanesk binalar yaplmasnn
budalalktan baka bir ey olmadn syler; modern ve ada olalm, gnmzn tarzna uyalm
diye yalvarrd. O tarz da bulmutu. Rnesanst o tarz.
Bunun nedenlerini ak seik anlatrd. Rnesanstan bu yana dnyamzda tarihsel nem tayan
hibir olay olmadna gre, kendimizi hl o ada yayormu gibi dnmemiz gerekir, derdi.
Bundan tr de, varlmzn tm d biimleri, on altnc yzyln byk ustalarnn ortaya koyduu
rneklere sadk kalmalyd.
Modern Mimariden sz eden, ama grleri kendisininkilerden farkl olan bir avu insana kar hi
sabr yoktu. Onlar yok sayard. Gemiten tmyle ilgilerini kesmek isteyen insanlarn cahil
olduunu, orijinallii gzelliin zerine karmamak gerektiini sylerdi.
Dev projelerin dnda hibir ii kabul etmezdi. Ebedi ve antsal yaplar zerine ihtisaslamt.
Bir yn antmezar ve meclis binas yapmt. Uluslararas Fuarlar iin tasarmlar yapard.
Mistik bir gcn etkisi altnda mzik besteleyenler gibi yapard binalarn. Apansz ilhamlar
gelirdi ona. Bitmi bir yapnn yass dam zerine bir kubbe koyuverir, uzun bir panonun zerini altn
yaprakl mozaiklerle doldurur, al tandan bir n cepheyi paralayp mermerle kaplamaya kalkard.
Mterileri o zaman sararp solar, kekelemeye balar, ama paralan derlerdi. O grkemli kiilii,
mterilerin hasisliiyle karlatnda onu zafere ulatrmaya yeterdi naslsa. Adnn gerisinde,
onun bir sanat olduu konusundaki seslendirilmeyen, ama ar bask yaratan inan durmaktayd.
Saygnl mthiti,
Kim Kimdir kitabnda ad geen bir aileden geliyordu. Orta yaa geldikten sonra, gen bir bayanla
evlenmiti. Gelinin ailesi o kitaba girememiti ama tonlarla paraya sahipti. Koskoca iklet
fabrikasnn vrisi, tek kzlaryd.
Ralston Holcombe imdi altm be yandayd. Arkadalar ahane fiziine ok iltifat ettikleri iin
kendiliinden yana birka ya daha eklemeyi semiti. Bayan Ralston Holcombe ise krk iki
yandayd. O da yandan bir hayli yl karma eilimindeydi.
Bayan Ralston Holcombe, her pazar gn leden sonra zel konuklarn topland bir salonun ev
sahibiydi. Arkadalarna, "Mimarlkta ad duyulmu kim varsa urar bize," derdi. Sonra da,
"Urasalar iyi ederler," diye eklerdi.
Mart aynn bir le sonrasnda, Keating arabasn Holcombe maliknesine doru srd. Florentine
tarz bir saray yavrusuydu gittii ev. Keating oraya "grev" gibi gidiyor, aslnda can pek istemiyordu.
nllerin dolutuu bu partilere sk sk gitmeye balad iin artk bkp usanmt. Orada
rastlayabilecei herkesi zaten tanyordu. Ama bu sefer gitmesi gerektii kansndayd, nk Ralston
Holcombe'un, adn unuttuu bir eyalette yeni bitirdii meclis binasnn onuruna toplanyorlard.
Hatr saylr bir kalabalk, Hotcombe'larn mermer balo salonunda kaybolup gitmi gibiydi. Saray
resepsiyonlarna yakacak salonun girintileri yutuyordu ounu. Konuklar byk bir abayla resmi
grnmemeye alarak ekingen bir havada duruyor, parlak zek gsterileri yapmaya alyorlard.
Ayak sesleri mermer tabanda yanklanp durmaktayd. Uzun mumlarn alevleri, pencerelerden gelen
gn yla atyor, bu k mumlar solgun gsteriyor, mumlar da darnn n akam rengine
dntryordu. Yeni biten meclis binasnn bir maketi, salonun orta yerindeki bir kaidenin zerine
yerletirilmi, minik ampullerle aydnlatlmt.
Bayan Ralston Holcombe, ay masasna bakanlk eder gibiydi. Her konuk oradan geip pek narin,
hemen hemen saydam bir porselen fincan iinde ayn alyor, iki yudum iip bara doru
yollanyordu. ri yapl iki garson, ortalktan ay fincanlarn toplamaktaydlar.
Bayan Ralston Holcombe, hevesli bir bayan arkadann yapt yerinde tarife gre, "Ufak tefek
ama entelektel" biriydi. O minik cssesi, iine gmd bir hzn veriyordu ona. Ama bunu telafi
etmenin yollarn da renmiti. Konuabiliyordu bir kere. Ve bol bol da konuuyordu. Elbiselerini
maazalarn ocuk blmnden satn alrd. Liseli kzlara yakacak kyafetler giyer, yazlar ksa
orapla dolar, mavi damarl bacaklarn sergilerdi. nl kiilere baylrd. Hayattaki ba amac
buydu. Onlar sebatla arayp bulur, hayranlk dolu gzlerini iri iri ap karlarna geer, kendi
nemsizliinden sz eder, byk baarlar karsnda ne byk bir tevazu hissettiini anlatrd.
lerinden biri onun lmden sonraki hayatla, zafiyet Teorisi'yle, Aztek Mimarisi'yle, doum
kontrolyle ya da sinemayla ilgili grlerini hafife aldnda, dudaklarn bzp omuz silker, kin
tutard. Pek ok yoksul dostu vard, bunu da herkese duyururdu. Bu arkadalarndan birinin parasal
durumu biraz dzelirse, onu hemen brakr, iin iin o kiinin bir ihanette bulunduuna inanrd.
Zenginlerden byk bir itenlikle nefret ederdi, nk onlar kendisinin tek farklln paylamaya
kalkm kimselerdi. Mimarl kendi zel uzmanlk alan sayard. Asl adt Constance'd. Herkesin
kendisini Kiki diye armasnda direnirdi. Bu ad otuz yan getikten sonra semiti.
Keating, Bayan Holcomben yanndayken kendini hi rahat hissedemezdi, nk kadn ona pek bir
srarla glmser, ne sylese gz krparak cevap verir, "Aman, Peter, ne yaramazsn byle sen!" derdi.
Keating'in aklndan yle bir ey gemedii halde! Ama bugn de ev sahibesinin elini tutmu, eilerek
pm, o da ona gm aydanln gerisinden glmsemiti. Zmrt rengi kadifeden, kralielere
gre bir elbise giymiti Bayan Holcombe bugn. Salarm gm rengi bir fiyonkla toplamt. Teni
gne yan ve kupkuruydu. rileen gzenekleri burun deliklerinin iki yannda pek belli oluyordu.
Keating'e bir fincan ay uzatrken kare kesilmi zmrt yz mumun n yanstp parldatt.
Keating Meclis Binas'na hayranln belirttikten sonra maketi incelemek zere oradan ayrld,
gidip kaidenin nnde uygun bir sre boyunca durdu, elindeki scak iecekle dudaklarn yakp
kavurdu. Holcombe gzlerini hi makete evirmedii halde, gidip onu inceleyenlerin hibirini gzden
karmyordu. Yaklap Keating'in omzuna bir aplak indirdi, genlerin Rnesans'taki gzellii
renmesiyle ilgili uygun bir eyler mrldand. Keating daha sonra ortalkta dolap birka kiiyle
hevessiz biimde el skt, kolundaki saate bakt, buradan ne zaman kaabileceini dnd. Ama
tam o srada birden durdu.
Byk bir kemerin gerisindeki kk ktphanenin bulunduu tarafta, yannda delikanlyla,
Dominique Francon durmaktayd.
Bir stuna dayanm, elinde bir kokteyl barda tutuyordu. Siyah kadife bir tayyr giymiti. Ik
geirmeyen bu kaln kuma, ellerinin, boynunun, yznn teninden serbeste yaylan aydnl kestii
iin onu gerek dnyaya ivilemi gibiydi. Elindeki bardan kristalinden bir k bir an iin yansd.
Sanki o bardak, gen kadnn tenine tutulmu bir mercekti.
Keating hemen yerinden frlad, kalabaln arasnda Francon'u buldu.
Francon neeli bir sesle, "Vaay, Peter!" dedi. "Sana bir iki alaym m?" Sonra sesini ksarak, "Pek
bir eye benzemiyor ama Manhattanlar fena deil," diye ekledi.
Keating, "Hayr, teekkr ederim," dedi.
Francon makete doru gzn krparak, "Laf aramzda, berbat bir ey, deil mi?" diye fsldad.
"Evet," dedi Keating. "Boyutlar pek sefil ... o kubbe de Holcombe'un surat sanki. Damn zerinde,
doan gnein taklidini yapmaya alyor." Ktphanenin tam karsndaydlar. Keating'in gzleri,
siyahl kza dikilmi, Francon'un oraya dikkat etmesini bekliyordu. Baylyordu Francon'u tuzaa
drmeye.
"Ya plan! Plan! kinci kata baktn m ... aaa!" Francon durumu kavrayverdi.
nce Keating'e, sonra ktphaneye, sonra yine Keatng'e bakt.
"Eh, sonradan beni sulama," dedi sonunda. "Kendin istedin. Haydi, gel."
Birlikte ktphaneye girdiler. Keating terbiyeli terbiyeli durdu, ama gzlerine pek de edepli
saylamayacak ar youn baklar yerletirdi. Francon bu arada hi de inandrc olmayan bir
neeyle glyordu.
"Dominique, hayatm! Tantrabilir miyim? Bu Peter Keating, benim sa kolum. Peter ... Kzm."
Peter yumuak bir sesle, "Naslsnz?" dedi.
Dominique ciddi bir tavrla eilip onu selamlad.
"Sizinle tanmay yle uzun sreden beri bekliyordum ki, Bayan Francon."
Dominique, "Bu ilgin olacak," deyiverdi. "Bana nazik davranmak isteyeceksiniz tabii. Ama bu
hareketiniz hi de diplomatik bir ey olmayacak."
"Ne demek istiyorsunuz, Bayan Francon?"
"Babam bana ok kt davranmanz tercih ederdi. Babamla pek geinenleyiz."
"Ama Bayan Francon, ben ..."
"Drstlk gsterip size bunu batan sylemem gerek. Belki baz sonular karrsnz." Keating'in
gzleri Francon'u aryordu ama Francon ortadan kaybolmutu. "Hayr," dedi Dominique yavaa.
"Babam bu ileri hi iyi beceremiyor. Pek belli ediyor. Beni tantrmasn ondan siz istediniz. Ama
bana belli etmemeliydi. Neyse, ziyan yok. Madem ki ikimiz de kabul ediyoruz, mesele kalmyor.
Oturun."
Bir kanepeye yerleti, Keating de sz dinleyip yanna oturdu. Dominique'in aslnda pek tanmad
delikanllar birka dakika orada oyalanp sze karma frsat beklediler, bo bo glmsediler, sonra
da uzaklatlar. Keating rahatlayarak, bu kzn pek de korkulacak bir yan olmadm dnd.
Azndan kan szlerle, onlar syleyiindeki masum hava arasna rahatsz edici bir eliki vard, o
kadar. Keating hangisine inanacan pek bilemiyordu.
"Tanmay benim istediimi itiraf etmem gerek," dedi. "Zaten belli, deil mi? Kim istemezdi ki?
Ama karacam sonularn belki de babanzla hi ilgisi olmayabilecei gelmiyor mu aklnza?"
"Sakn bana ok gzel ve zarif olduumu, tandnz insanlarn hibirine benzemediimi, bana k
olmaktan ok korktuunuzu sylemeye kalkmayn. Sonunda syleyeceksiniz naslsa, ama imdilik
erteleyelim. Onun dnda, sanrm ok iyi anlaacaz."
"Ama her eyi ok zorlatracaksnz, deil mi?"
"Evet. Babamn sizi uyarmas gerekirdi."
"Uyard."
"Onu dinlemeliydiniz. Babama dikkat edin. Onun sa kollarndan o kadar ounu tandm ki, yava
yava kukulanmaya balyordum. Ama siz kalc olan ilk sa kol oldunuz. Daha da kalc olacaa
benziyorsunuz. Hakknzda ok ey duydum. Tebrikler."
"Yllardr sizinle tanmak istiyordum. Gazeteye yazdnz hep okuyorum. Hem yle bir ..." Sustu.
Bunu sylememesi gerektiini fark etmiti. Hele susmas, daha da beter olmutu.
"yle bir ne?" diye sordu Dominique.
"yle bir zevkle okuyorum ki!" diye bitirdi szn Keating. nallah Dominique konuyu burada
brakr, diye umuyordu.
"Ha, evet," dedi gen kadn. "Ainsworth'larn evi. Oray siz tasarmlamtnz. zgnm. Arasra
bir drstlk tutkusuna kaplrm. Bu seferkinde de kurban siz oldunuz. Pek sk olmaz. Dnk yazm
okudunuzsa, grmsnzdr."
"Okudum. Hem ben de sizin rneinizi izleyip ak konuacam. Bunu ikyet olarak almayn.
nsan kendisini eletirenlerden hi yaknmamal. Ama aslnda bizi haladnz sebeplere bakarsak,
Holcombe'un Meclis Binas hepsinden ok daha kt. Neden dn onu yle gklere kardnz?
Mecbur muydunuz yoksa?"
"Beni gznzde bytmeyin. Tabii ki mecbur deildim. Gazetedekiler bir ev dekorasyonu
kesinde ne yazdma aldr ederler mi sanyorsunuz? Hem zaten meclis binalar hakknda yaz
yazmamam gerekir benim. Dekorasyondan skldm da onun iin yazdm."
"O halde neden vdnz Holcombe'u?"
"nk o bina yle irkin ki, ona atmak, doruun tesindeki inie gemek gibi olur. Gklere
karmak daha elenceli, diye dndm. yle de oldu."
"Byle mi yaparsnz bu ileri?"
"Byle yaparm. Ama benim kemi hi kimse okumaz. Ancak evlerini dekore edecek paraya sahip
olmayan ev kadnlar okur. O zaman da nemi kalmyor."
"Ama siz aslnda mimarlkta neyi beeniyorsunuz?"
"Ben mimarlkta hibir eyi beenmiyorum."
"Ama buna inanmayacam biliyorsunuzdur. Sylemek istediiniz hibir ey yoksa, neden
yazyorsunuz o zaman?"
" olsun diye. Yapabileceim dier eylerden daha iren bir ey yapm olmak iin. Hem de daha
elenceli."
"Hadi canm, iyi bir sebep deil bu."
"Benim hibir konuda iyi bir sebebim olmad."
"Ama iinizden zevk alyor olmalsnz."
"Alyorum. Aldm gremiyor musunuz?"
"Biliyor musunuz, aslnda imrendim size. Wynand Gazeteleri gibi muhteem bir kuruluta
alyorsunuz. lkenin en byk kuruluu. En iyi yazarlar elinde tutuyor ve ..."
Dominique sr verecekmi gibi ona doru eildi, "Bakn," dedi. "Size yardmc olaym. Babamla
yeni tanm olsaydnz, o da Wynand Gazeteleri'nde alyor olsayd, bu sznz uygun bir sz
olurdu. Ama bana sylemek ayn ey deil. nk zaten bunu sylemenizi beklerim ve beklediim
eyleri duymaktan da holanmam. Bana Wynand Gazeteleri'nin iren, plk bir kt yn
olduunu, tm yazarlar bir araya gelse be para etmeyeceini syleseniz daha ilgin olurdu."
"yle mi buluyorsunuz?"
"Asla. Ama benim houma gideceini sandklar eyleri syleyenlerden hi holanmam."
"Teekkr ederim. Yardmnza gerekten ihtiyacm olacak. Bugne kadar hi karma ... Yo, tabii,
bunu sylememi istemezsiniz. Ama gazete konusunda doru sylyordum. Gail Wynand'a her zaman
hayranlk duymuumdur. Hep tanmak istemiimdir. Nasl biri?"
"Austen Heller'in dedii gibi... Zarif bir it."
Keating yzn buruturdu. Austen Heller'in bunu nerede sylediini hatrlyordu. Koltuun
kenarndan aaya sallanan zarif ele bakarken, Catherine'in ans pek hantal ve pek baya
gzkyordu gzne.
"Ama kendisi, kii olarak nasl?" diye sordu.
"Bilmiyorum. Onunla hi karlamadm."
"Karlamadnz m?"
"Hayr."
"Ah, ok ilgin biri diye duyuyorum."
"Ona kuku yok. Canm yozlamlk istedii gn, belki grrm onunla."
"Toohey'i tanyor musunuz?"
"Haa!" Keating onun gzlerinde demin de grd eyi grd, sesindeki o tatl nee hi houna
gitmedi. "Ha, Ellsworth Toohey. Tabii tanyorum. Harikadr. Onunla konumaktan her zaman zevk
alrm. Drt ba mamur bir alak."
"Ama Bayan Francon! Byle syleyen ilk insan ..."
"Sizi oka srklemeye almyorum. Ciddi sylyorum. Ona hayranlk duyarm. yle eksiksiz ki!
Bu dnyada herhangi bir eit kusursuzlua, drt ba mamurlua rastlamak zor, yle deil mi? Bu
adam yle ite. Kendi trnde gerekten drt ba mamur. Baka herkes eksik, bitmemi, yle ok
paraya blnm ki, paralar birbirine uymaz olmu. Ama Toohey yle deil. Yekpare bir kaya o.
Bazen dnyaya kzdmda, onu dnp avuntu buluyorum. cm alnacak naslsa, diyorum. Hak
ettiini bulacak bu dnya ... nk Ellsworth Toohey var."
"Neyin c alnsn istiyorsunuz?"
Dominique ona bakt, gzkapaklar bir an iin ykseldi, gzleri dikdrtgen olmaktan kt, yumuak
ve duru grnd.
"Bu ok zeki bir szd," dedi. "lk sylediiniz zeki sz bu oldu."
"Neden?"

"nk azmdan kan bir yn zrvann arasndan neyi semeniz gerektiini bildiniz. Bu
durumda, size cevap vermem gerekir. c alnacak hibir eyim olmaynn c alnsn istiyorum.
imdi artk Ellsworth Toohey'den konualm."
"Dorusu herkes onun bir tr aziz olduunu sylyor. Katksz bir idealist. Asla kertilemeyen ve
..."
"O doru. Basit bir rveti ok daha gvenli olurdu tabii. Ama Toohey insanlar iin bir denekta
saylr. nsanlar onun hakknda ne dndklerine gre snflandrabilirsiniz."
"Neden ama? Ne demek istiyorsunuz?"
Dominique koltuunda arkasna yasland, kollarm dizlerine doru uzatp bileklerini bkt,
avularn yukarya evirdi, iki elinin parmaklarn kenetledi, rahat bir sesle gld.
"Bir ay partisinde tartma konusu edilecek kadar nemi yok. Kiki hakl. Beni grmekten nefret
eder, ama arasra davet etmek zorunda kalr. Ben de gelmeden edemem, nk beni istemedii o
kadar belli ki! Biliyor musunuz, Ralston'a bu akam, yapt Meclis Binas hakknda aslnda neler
dndm syledim, ama bana inanmad. Srtp bana ok cici bir kz olduumu syledi."
"yle deil misiniz?"
"Ne?"
"ok cici bir kz deil misiniz?"
"Hayr. Bugn -deilim. Sizi iyice tedirgin ettim. imdi telafi edeyim. Hakknzda ne dndm
syleyeyim, nk o konuda hayli kayglanacaksnz. Bence siz zeki, tehlikesiz, kafasndan geenleri
belli eden, olduka hrsl birisiniz ve baarya da ulaacaksnz. Holandm sizden. Babama sa
kolunu onayladm syleyeceim. Yani patronun kzndan korkmanz iin hibir neden yok. Ama
aslnda babama hibir ey sylemesem daha iyi olur, nk benim tavsiyelerim ona ters etki yapar."
"Ben de size hakknzda dndm eylerden birini syleyebilir miyim?"
"Tabii. stediiniz kadarn."
"Benden holandnz sylemeseydiniz daha iyi olurdu. O zaman bunun doru olma ihtimali
artard."
Dominique gld.
"Onu anlayabiliyorsanz, ok iyi geineceiz demektir," dedi. "O zaman doru bile olabilir."
Arkn altnda, elinde ikisiyle Gordon L. Prescott belirdi. Gri takm elbisesinin iine, gm rengi,
yn rg dik yakal bir kazak giymiti. ocuksu yz yeni ykanm gibi grnyordu. Yine her
zamanki gibi sabun, di macunu ve ak hava etkisi yanstyordu.
Kadehini havada sallayarak, "Dominique, tatlm!" diye bard. Ardndan kestirmeden, "Merhaba,
Keating," diye ekledi. "Dominique, nerelerde saklanyordun sen? Demin burada dediler, seni bulmak
iin canm kt!"
"Merhaba, Gordon." Dominique'in bunu syleyiinde hibir nezaketsizlik yoktu. Terbiyeli sesinde
gcenecek bir ey bulmak gt. Ama Gordon'un o cokulu patlamasna cevap olarak gelince, bu ses
lmcl bir kaytszlk yanstr gibi olmutu. Sanki iki ses, Dominique'den gelen aalamann ezgili
ipliinin evresine kulakla duyulur biimde dolanyormu gibi.
Prescott hi farkna varmad. "Hayatm, her grmde daha gzelsin," dedi. "nsana mmknm
gibi gelmiyor."
"Yedinci kere," dedi Dominique.
"Ne?"
"Yedinci keredir benimle karlatnda ayn eyi sylyorsun, Gordon. Sayyorum."
"Sen hi ciddi olamazsn, Dominique. Hi de olamayacaksn."
"Olabiliyorum, Gordon. Demin urada arkadam Peter Keating'le ok ciddi bir konuma
yapyordum."
Biraz tedeki bir kadn, Prescott'a el sallad, o da bu bahaneden yararlanp kat. Pek budala
durumuna dmt. Keating'e gelince, Dommique'in arkada Peter Keating'le konumaya devam
etmek iin bir baka erkei uzaklatrmasna baylmt.
Ama Dominique'e dndnde, o tatl bir sesle sordu. "Neydi konutuumuz konu, Bay Keating?"
Ardndan gzleri byk bir ilgiyle salonun kar tarafna, viski bardann zerine doru ksrp
duran ufak tefek, clz bir adama dnd.
"eyi konuuyorduk ..." dedi Keating.
"Ah, Eugene Petringill gelmi. Benim byk favorim. Eugene'e merhaba demem art."
Ayaa kalkm, uzaklayordu. Yrrken vcudu arkaya doru bklm gibiydi. Yetmilik irkin
ihtiyara doru gitmekteydi.
Keating kendisinin de Gordon L. Prescott'un snfna sokulup sokulmadn anlayamad gibi,
bunun bir rastlant olup olmadn da bilemiyordu.
stemeye istemeye balo salonuna dnd, kendini zorlayp konuk gruplarn dolat, biraz sohbet etti.
Kalabaln arasndan szlen, arasra durup konuan Dominique Francon'u izliyordu. Dominique bir
daha dnp ona bakmamt. Keating onunla ilikisinde baarl m oldu, sefil bir yenilgiye mi urad,
anlayamyordu.

Dominique oradan ayrlrken kapda bulunmay baard.


Gen kadn durup ona ok gzel bir glmseme sundu.
Daha Keating azm aamadan, "Hayr," dedi. "Beni evime brakamazsnz. Arabam bekliyor. Yine
de teekkr ederim."
O kp gitti, Keating kapda durakald. aresizlik iindeydi. Yznn kzarmakta olduuna
inanyor, fkeden kuduruyordu.
Omzuna yumuak bir elin dokunduunu hissetti, dndnde yannda Francon'u grd.
"Eve mi gidiyordun. Peter? Seni brakaym m?"
"Senin yedide kulpte olman gerekiyor sanyordum."
"Aman, ziyan yok. Biraz ge kalsam da olur. Seni evine kadar brakrm, sorun deil." Francon'un
yznde garip ve amal bir ifade vard. O yzde pek rastlanmayan bir ifade. Zaten yakmyordu da.
Keating sessizce onun peinden yrd. Bundan bir tr zevk almaktayd. Francon'un arabasnn o
rahat ve lo koltuklarna yerletiklerinde hi azn amad.
"Eeee?" dedi Francon kapkaranlk bir sesle.
Keating glmsedi, "Sen domuzun tekisin, Guy. Elindekinin deerini bilmiyorsun. Neden
sylemedin bana? mrmde grdm en gzel kz o."
Francon hi keyifsiz, "Ha, evet," dedi. "Belki de sorun o."
"Ne sorunu? Sen nerede sorun gryorsun ki?"
"Onu aslnda nasl buldun, Peter? Grnn bo ver. Gzellik ne kadar abuk unutulur, aarsn.
Kendisi hakknda ne dnyorsun?"
"ey, bence bir hayli karakter sahibi."
"Hafifleterek sylediin iin teekkr ederim."
Francon son derece skkn ve sessizdi. Sonunda sesinde pek garip bir umut noktacyla konutu:
"Biliyor musun, Peter, ok ardm. Size bakyordum. Onunla hayli uzun konutun. ok garip. Sana
bir zehirli espri yapp hemen uzaklaacak sanyordum. Belki sen her eye ramen geinebilirsin
onunla. Dominique'le ilgili bir yargya varlamayacana karar verdim. Belki ... biliyor musun. Peter,
sana sylemek istediim aslnda u: Ona kt davranman isteyeceim konusunda sylediklerine
aldrma."
Bu szn o ar drstl ylesine gl imalar tayordu ki, Keating'in dudaklar slk alacak
gibi toparland, ama tam vaktinde kendini tutmay baard. Francon devam etti: "Ona kt davranman
hi istemem."

Keating sitem edermi gibi bir sesle, "Bak Guy, yle kamaman gerekirdi," dedi.
"Onunla nasl konumam gerektiini hibir zaman renemedim." ini ekti. "Asla renemedim.
Nesi var, anlayamyorum, ama bir zoru var. Normal insanlar gibi davranmyor. Biliyorsun, sosyal
yaam eitimi veren iki okuldan kovuldu. niversiteyi nasl oldu da bitirdi, aklm ermiyor. Ama drt
yl boyunca gelen postay amaktan hep korktum. Mutlaka gelecek olan o haberi bekledim hep. Daha
sonra, eh, kendi ayaklar zerine bastnda bu i biter, artk ona kayglanmak zorunda kalmam, diye
dndm. Oysa imdi her zamandan beter oldu."
"Kayglanacak ne buluyorsun?"
"Bulmuyorum. Bulmamaya alyorum. Onu dnmek zorunda kalmadm, zamanlar
seviniyorum. Elimden gelmiyor, ben onun babas olabilecek biimde yaratlmamm. Ama bazen de,
her eye ramen bu benim sorumluluum, diye dnyorum. Tanr da biliyor ya, bu sorumluluu
istemiyorum. Ama yine de var. O konuda bir eyler yapmam gerekiyor. Yapacak baka kimse yok ki!"
"Seni korkutmasna izin vermisin, Guy. Oysa korkacak hibir ey yok."
"yle mi dersin?"
"Yok tabii."
"Belki de onu ynetebilecek erkek sensin. Onunla tantna artk piman deilim. Oysa tanman
istemiyordum, biliyorsun. Evet, sanrm onu idare edebilecek tek erkek sensin. Sen ... sen ok
kararlsn. Deil mi, Peter? Bir eyi istediin zaman ok kararl davranrsn, deil mi?"
Keating tek kolunu dikkatsiz bir havada evirerek, "Eh, pek sk korkmam," dedi.
Sonra koltuunda arkasna yasland. Yorgunmu gibi. Sanki demin duyduu nemli bir ey deilmi
gibi. Yolun geri kalan boyunca hi konumad. Francon da sessiz kald.
"ocuklar," dedi John Erik Snyte. "Bu ite hi ekingenlik gstermeyin. Bu yl gelen ilerin en
nemlisi. Fazla para getirmez, onu anlyorsunuzdur, ama prestiji mthi, salayaca ilikiler mthi!
Bu seferkini biz kaparsak, o kodaman mimarlar yemyeil kesilecek! Bakn, Austen Heller bana kendi
azyla, denedii nc firma olduumuzu syledi. Kodamanlarn ona satmak istedii eyleri kabul
etmiyormu. Bu durumda, i size kalyor, ocuklar. Biliyorsunuz ite, farkl bir ey. Ama zevkli olsun.
Deiik. Artk elinizden geleni yapn."
Be tasarmcs, karsnda yarm daire olmu, oturuyorlard. "Gotik"in cam sklm gibiydi.
"Mteferrik" de daha batan cesaretini kaybetmie benziyordu. "Rnesans" tavanda yryen bir
sinei izleyip durmaktayd. Roark sordu:
"Kendisi tam ne dedi, Bay Snyte?"
Snyte omuz silkti, Roark'a elenen baklarla bakt. Sanki Roark'la ikisi bu yeni mteriyle ilgili
utan verici bir srr paylayorlarm gibi. O srrn ne olduunu sylemek gereksizmi gibi.
"Pek anlam tayan eyler sylemedi dorusu, ocuklar," dedi. "Anlatmak istediklerine uygun
kelimeleri bulamyordu. Oysa gazetelerdeki yazlarnda dile ne kadar hkimdir! Mimarlk konusunda
pek bir ey bilmediini itiraf etti. Modern mi, Period mu istediini sylemedi. Kendine ait bir ev
istediine dair bir eyler geveledi, uzun sre yle bir ev yaptrmakta kararsz kaldn, nk btn
evlerin ayn gibi gzktn, hepsinin de ok irkin olduunu, insanlarn neden ev hevesine
kapldn hi anlayamadn, ama yine de sevebilecei bir eve sahip olma fikrinden
vazgeemediini syledi. 'Bir anlam olan bir bina' dedi, ama anlamn ne olacan ve nasl ifade
edileceini hi bilmediini kabullendi. Syledikleri aa yukar bu kadard. Pek fazla bilgi verdi
saylmaz. Austen Heller olmasa, tasarm sunmay bile kabul etmezdim. Ama bu szlerin anlamsz
olduu bir gerek. Ne oldu, Roark?"
"Hi," dedi Roark.
Austen Heller'n eviyle ilgili ilk toplant bu kadarla son buldu.
Ayn gnn akam saatlerinde Snyte be tasarmcsn trene bindirip Connecticut'a, Heller'n setii
arsaya gtrd. Hi ilgin olmayan bir kyn mil dndaki ssz kayalk kyda durdular. Sandvi
ve fstk yiyor, denizin tam kenarndan yukarya doru dimdik, sarp, krk kayalardan olumu bir
duvar gibi ykselen tepeye bakyorlard. Kayalar denizin yzeyine tam doksan derecelik bir ayla
inmekteydi.
"te," dedi Snyte. "unun tepesi." Elindeki kalemi havada evirdi. "ok zor, ha?" ini ekti. "Ona
daha saygn bir yer nermeye altm, hi houna gitmedi, ben de sesimi kestim." Kalemi tekrar
evirdi. "Evi orada istiyor. Kayann tam tepesinde." Kalemin kurunuyla burnunun ucunu kad. "Evi
biraz geriye ekip kayay manzara diye kullanmay nerdim, onu da beenmedi." Silgiyi dilerinin
ucuyla srd. "O tepedeki dinamit ve tesviye ilerini bir dnsenize!" Kalemin kurunuyla trnann
iini temizledi, orada kara bir izgi halinde iz oluturdu. "Eh, ite bu kadar... Tan gradna, kalitesine
bakn. Zor bir yaklam olacak ... tahliller, fotoraflar hep ofiste. eyy ... kimde sigara var? ... bence
burada yapabileceimiz baka bir ey yok. stediiniz zaman size yardmc olur, nerilerde bulunurum
... evet... saat katayd u lanet olas tren?"
Bylece be tasarmc ie koyuldular. Drt tanesi hemen izim masalarnn bana kotular. Roark
o arsann bulunduu yere tek bana, defalarca gitti geldi.
Roark bu ofiste geirdii be ay, arkasnda uzanm koca bir boluk olarak gryordu. Kendine
neler hissettiini sorsa, pek bir cevap bulamazd. Bilebildii ancak, o aylardan hibir ey
hatrlamadyd.
izdii tasarmlarn herbirini hatrlyordu. Kendini zorlaa, sonradan o izimlerin bana neler
geldiini de hatrlayabilirdi. Ama byle bir abas yoktu.
O izimler arasnda hibirini, Austen Heller'n Evi kadar sevmemiti. Bir akam herkes gittikten
sonra izim odasnda tek bana, ge saatlere kadar kald. Tek elini alnna dayam, tekini yanna
sarktm durumda otururken parmak ularna kan oturup uyuma yarattn fark etti. Pencerenin
dndaki k nce koyu lacivert, sonra ak gri oldu. izimlere bakt yoktu Roark'un. i bombotu
sanki. Kendini ok yorgun hissediyordu.
izimlerdeki ev sanki Roark tarafndan deil de, zerinde durduu kaya tarafndan tasarmlanmt.
Sanki o kaya bym, kendini tamamlam, bunca yldr bekledii amaca ulamt. Ev de altndaki
kaya gibi krk dzlemlerden olumaktayd. Kaya nasl ykseliyorsa, o da yle ykseliyordu. Adm
adm kitleler halinde. Sonra o kitlelerin hepsi uyumlu bir btn halinde birleiyordu. Duvarlar alttaki
kayann tpks olan granittendi. Dey izgilerini yukarya doru uzatm gibiydiler. Betondan
dklm, geni kntlar yapan taraalar, aadaki deniz gibi gm rengiydi. Onlar da dalgalarn
ve dmdz ufuk izgisinin uzants gibiydiler.
Dierleri yeni gne balamak zere ofise geldiklerinde, Roark hl masasnda oturuyordu. Az
sonra izimler Snyte'n ofisine gnderildi.
ki gn sonra, Austen Heller'a sunulmak zere John Erik Snyte tarafndan seilen son tasarm, inli
ressam tarafndan hazrlanm, zerinde pelr peesiyle bir masann zerine konmutu. Ev Roark'un
eviydi. Rakipleri saf d kalmt. Roark'un eviydi ama, duvarlar artk krmz tuladand,
pencereleri geleneksel boyutlara indirilmi, yeil pancurlarla donatlmt, denize doru knt yapan
iki kanat atlm, ndeki koca taraann yerine ufack, demir parmaklkl bir balkon yerletirilmiti.
Evin giri kaps artk yonik stunlarla, alnlklarla, hava bacasn tayan bir kk kuleyle
sslenmiti.
John Erik Snyte masann yannda, ayaktayd. ki elini izimin zerinde iki yana amt ama ona hi
dokunmuyor, o zarif renklerin bakr saflm bozmak istemiyordu.
"Bay Heller'n kafasndaki de buydu, eminim," dedi. "Baya iyi... evet, adamakll iyi ... Roark,
son taslan yannda sigara imeyin diye ka kere syledim! Uzakla biraz. Kl dkeceksin zerine."
Austen Heller'n on ikide gelmesi bekleniyordu. Ama on bir buukta Bayan Symington habersiz
kageldi, derhal Bay Snyte'la grmek istediini syledi. Bayan Symington, dedii dedik bir zengin
duldu. Bay Snyte tarafndan tasarmlanm yeni evine tanal pek ksa bir sre gemiti. Snyte ayrca
kadnn erkek kardeinden bir apartman ii de bekliyordu. Onu kabul etmese olmazd. Eilerek
karlad, odasna buyur etti. Kadn odaya girer girmez, ktphanenin tavannn atladn, salondaki
pencere camlarnda da srekli buharlanma olduunu belirtti. Snyte hemen bamhendisini artt,
ikisi birlikte ayrntl aklamalara, zr dilemelere, mteahhitlere kfrler yadrmalara giritiler.
Snyte'n odasndaki zil alp Bay Austen Heller'n geldii duyurulduunda, Bayan Symington pek
szlerine ara vermek niyetinde deil gibiydi.
Ne Bayan Symington'dan gitmesini istemek mmknd, ne de Austen Heller bekletilebilirdi. Snyte
bu sorunun zmn, kadm mhendisin sakinletirici szleriyle ba baa brakp, ksa bir sre iin
izin istemekte buldu. Resepsiyon salonuna kp Hellern elini skt, "Acaba izim odasna gelir
miydiniz. Bay Heller?" dedi. "Orada k daha iyi. izim sizi bekliyor. Onu kprdatmay gze
alamadm."
Heller bundan gocunmad. Snyte'n pei sra, uysal admlarla izim odasna yrd. ngiliz tviti
giymi, uzun boylu, geni omuzlu bir adamd. Salar kum rengi, yz kare biiminde, sakin gzlerinin
evresi saysz buruuklarla doluydu.
izim inli Ressam'n masasnda durmaktayd. Ressam hemen sessizce geri ekildi. Bitiikteki
masa Roark'undu. Roark, mteriye arkas dnk oturmu, nndeki ie eilmiti. Dnp bakmad.
Snyte burada alanlara, ieriye mteri getirdii zaman akl kartrmamalarn retmiti.
Snyte'n parmaklar pelr peeyi kaldrd. Sanki bir gelinin duvan kaldryordu. Sonra bir adm
geri ekilip Heller'n yzn incelemeye koyuldu. Heller eilip dikkatli baklarla bakt, uzun sre
bir ey sylemedi.
Sonunda, "Bakn, Bay Snyte," diye sze balad. "Bakn, bence..." Sonra sustu.
Snyte sabrla bekliyordu. Engellemek istemeyecei bir eyin yaklamakta olduunu sezmiti.
Heller birdenbire yumruunu resmin zerine indirdi, Snyte'n yzn buruturmasna yol at.
"Aralarnda en ok yaklaan bu!" diye kkredi.
"Beeneceinizi biliyordum, Bay Heller," dedi Snyte.
Heller, "Beenmedim," dedi hemen.
Snyte gzlerini krptrarak bekledi.
Heller iinde pimanlk gizli bir sesle, "yle yaklam ki!" dedi. "Ama yanl. Nesi yanl
bilmiyorum, ama yanl. Szlerimin anlam biraz mphem geliyorsa zr dilerim, ama ben bir eyi ya
beenirim, ya da beenmem. u kap giriiyle hi mutlu olamayacam biliyorum. ok gzel bir
giri, ama insan dikkat bile etmiyor, nk bylelerini her gn gryor."
"Ha, ama izin verirseniz size onun baz nedenlerini anlataym, Bay Heller. Modern olmay tabii
isteriz, ama bir ev, bir yuva grnmn de korumak art. Scaklk veren birtakm izgiler art. Bunun
gibi yaln bir yap, mutlaka birka yumuatc temas ister. Mimari bakmdan son derece uygundur."
"Ona kukum yok," dedi Heller. "Orasn bilemem zaten. Ben hayatmda hibir zaman 'son derece
uygun' olmadm."
"Ben size plan anlataym, greceksiniz ki ..."
Heller bezgin bir sesle, "Biliyorum," dedi. "Biliyorum, eminim haklsnzdr. Ama ..." Sesine
hissedemedii bir heves yerletirmeye alyordu. "Ama keke bir tr birlie sahip olsayd, bir... ana
fikri olsayd ... bunda hem var, hem yok... yayor gibi grnebilseydi... yle grnmyor... Hem bir
eyi eksik, hem de ok eyi var... Daha temiz, daha kesin olsayd. Neydi o, bir kelime kullanyorlard
buna. Yani btnlenmi olsayd..."
Roark dnd. Masann br yanndayd. Uzanp izimi kapt, eli ne doru uzand, kalemi resmin
ortasna dayand, o el srlmesi yasak suluboya resme ham siyah izgiler izmeye koyuldu. O izgiler
yon stunlarn, tulalar yok etti, eve tatan iki kanat ekledi, pencereleri bytt, balkonu yok edip
yerine denize uzanan taraay yerletirdi.
Btn bunlar, dierleri neye uradklarn anlayamadan olmutu. Snyte birden ileriye atld, ama
Heller bileine yapp onu durdurdu. Roark'un eli duvarlar ykmay, meknlar deitirmeyi, her
eyi yeniden yapmay srdryordu.
Roark ban yalnzca bir tek kere kaldrd. Ksack bir an. Masann karsnda durmakta olan
Heller'a bakt. Onlara gereken tek tanma buydu. Bir el sk gibi. Roark izmeye devam etti.
Sonunda kalemini elinden frlattnda, ilk izdii ev yeniden canlanmt. Kara izgilerle. Bu
performansn tm be dakika bile srmemiti.
Snyte bir ses karmaya alt. Heller hibir ey sylemediine gre, Snyte kendini haykrmakta
zgr hissetti. Roark'a dnp, "Kovuldun, Allah belan versin!" diye uludu. "Defol buradan!
Kovuldun!"
Austen Heller, Roark'a gz krparak, "kimiz birden kovulduk," dedi. "Haydi gel. Yemek yemi
miydin? u yakndaki yerlerden birine gidelim. Seninle konumak istiyorum."
Roark ceketiyle apkasn almak zere dolaba yrd. izim odas akl durdurucu bir olaya sahne
oluyordu. Herkes iini brakm, seyretmekteydi. Austen Heller izimi ald, ortasndan drt kere
katlad, o kutsal kartonu atr atr kvrd, sonra cebine soktu.
Snyte, "Ama, Bay Heller ..." diye kekeledi. "Ltfen izin verin de anlataym ... eer istediiniz buysa
hi mesele yok, izimi tekrar yaparz. zin verin ..."
Heller, "imdi olmaz," dedi. "imdi deil." Kapya vardnda, "Size bir ek yollarm," diye
seslendi.
Heller kp gitmi, Roark'u da yannda gtrmt. Heller'n karken kapy kapay, yazd
makalelerden birinin son paragraf gibi etki yapt.
Roark tek kelime sylememiti.
Roark'un mrnde girdii en pahal lokantann bir ke masasnda, nlerindeki kristallerle
gmlerin parlts gzlerini kamatrrken, Heller konuuyordu:
"nk istediim ev o. Her zaman istemitim ben o evi. Sen ina edebilir misin? Planlan yapp
inaata nezaret edebilir misin?"
"Evet," dedi Roark.
"Hemen balarsak ne kadar srer?"
"Sekiz ay kadar."
"Sonbahara biter mi yani?"
"Evet."
"Tpk izdiin gibi mi?"
"Tpk yle."
"Bak, mimarlarla nasl bir anlama yaplr, bilmiyorum. Ama sen biliyorsundur. Bir anlama
hazrla, hemen leden sonra avukatma onaylat, olur mu?"
"Peki."
Heller karsnda oturmakta olan adam inceledi. Masann zerinde duran ele bakt. Tm bilinci o
el zerinde topland. Uzun parmaklar, kntl eklemleri, belirgin damarlar inceledi. indeki duygu,
bu mimara i veriyormu gibi deil de, kendini ona teslim ediyormu gibiydi.
"Ka yandasn sen ... her kimsen?" diye sordu Heller.
"Yirmi alt. Referans ister misiniz?"
"Gerei yok. Referanslar burada, cebimde. Adn ne?"
"Howard Roark."
Heller ek defterini kard, masann stne koyup at, dolmakalemine uzand.
Bir yandan yazarken, "Bak," dedi. "Sana hesaba mahsuben be yz dolar vereyim. Kendine bir ofis
tut, ne gerekiyorsa edin, hemen bala."
eki koandan yrtt, iki parmayla tutarak, dirsei zerinde eilerek Roark'a verdi. Roark'u
incelerken gzleri kslmt. Ama eki uzatnda sanki selamlyormu gibi bir hareket vard.
ekin zerinde, "Howard Roark, Mimar," diye yazlyd.
11

Howard Roark kendi ofisini at.


Eski bir binann en st katnda kocaman, tek bir odayd. Tm damlarn zerine bakan byk bir
penceresi vard. Pervazn kenarndan, uzaklardaki Hudson Nehri'nin eridini grebiliyordu.
Parmaklarn cama bastrdnda, minicik tekneler benek gibi parmann altndan gemekteydi.
Odada bir yazhane masas, iki sandalye, bir de byk izim masas vard. Caml giri kapsna,
"Howard Roark, Mimar," diye yazlmt. Holde uzun uzun durup o kelimelere bakt, sonra ieriye
girip kapy arpt, masadan bir T cetveli alp tekrar frlatt, sanki oraya demir att.
John Erik Synte fikir deitirmiti. Roark izim aralarn almak zere ofise uradnda, Synte
resepsiyon yerine km, hararetle onun elini skm, "Aaa, Roark! Eee, naslsn bakalm? Gel ieri,
gel ieri, seninle konumak istiyorum!" demiti.
Roark masasnn karsna oturduunda Synte yksek sesle konumay srdrmt:
"Bak, dostum, umarm dn azmdan kanlardan tr beni sulamayacak kadar akln vardr. Bu
iler nasldr, bilirsin, biraz fkelendim. Zaten senin ne yaptnla ilgisi yoktu. O resmin zerine izgi
izdiin iindi. Her neyse. Gcenmedin, deil mi?"
"Hayr," dedi Roark. "Hi gcenmedim."
"Tabii ki kovulmu deilsin. Ciddiye almamtn, deil mi? Hemen u anda iine balayabilirsin."
"Neden, Bay Synte?"
"Ne demek neden? Ha, sen Heller'n evini dnyorsun, yle mi? Ama herhalde Heller' ciddiye
alamazsn. Nasl biri olduunu grdn. Bir dakikann iinde altm kere fikir deitirebilen bir deli o.
i sana vermez naslsa. Durum ak. Bu iler byle olmuyor."
"Dn onunla bir anlama imzaladk."
"mzaladnz, ha? Eh, bu harika bir ey! Bak, Roark, ne yapabiliriz, syleyeyim sana. Sen o ii bize
geri getir, ben de zerine, kendi admn yanna seninkini yazaym. 'John Erik Synte & Howard Roark.'
Paray da blrz. Yani maana ek olarak. Bu arada, zaten zam da alyorsun. Bundan byle
getirdiin baka iler iin de ayn dzenlemeyi yaparz. Hem ... Tanrm, neye glyorsun, be adam?"
"Affedersiniz Bay Synte. zr dilerim."
"yice anladn sanmyorum." Synte armt. "Durumu gremiyor musun? Bu senin sigortan.
Henz tm balarn koparmak istemezsin. ler byle gelip gelip kucana decek deil. O zaman ne
yaparsn? Byle olursa, bari dzenli bir iin olur, yava yava bamsz almaya doru kayarsn ...
eer niyetin oysa. Drt be yl sonra, byk sramay yapmaya hazr olursun. Herkes byle yapyor.
Anladn m?"
"Evet."
"Yani kabul ediyorsun, yle mi?"
"Hayr."
"Ama, hay Allah, be adam, akln karmsn sen! imdiden tek bana ortaya kmak, ha? Ne
tecrben var, ne tandklarn, ne de ... hi bir eyin yok! mrmde byle ey duymadm. Meslekten
kime istersen sor. Bak bakalm ne diyecekler sana. Olacak ey deil!"
"Herhalde."
"Dinle, Roark, ltfen dinler misin beni?"
"stiyorsanz dinlerim, Bay Synte. Ama sanrm batan sylememde yarar var, ne derseniz deyin,
fark etmeyecek. Eer siz bundan rahatsz olmazsanz, ben dinlerim."
Synte uzun uzun konutu, Roark dinledi. Ne itiraz etti, ne aklama yapt, ne de cevap verdi.
"Eh, eer byle davranacaksan, sonunda kendini kaldrmlarda bulduun zaman seni geri almam
bekleme."
"Beklemiyorum, Bay Synte."
"Bu meslekte hi kimsenin seni alacan da zannetme. Hele bana yaptn duyduktan sonra."
"Onu da beklemiyorum."
Synte birka gn boyunca, Roark'la Heller' mahkemeye verip vermeme konusunu dnd, ama
sonunda vermemeye karar verdi. Bir kere byle bir olayn emsali yoktu. Heller kendisine zahmetleri
iin gerekli paray demiti. Evi ilk tasarmlayan da zaten Roark'du. Ayrca... hi kimse Austen
Heller' mahkemeye vermezdi. Roark'un ofisine gelen ilk konuk Peter Keating oldu. Bir le vakti hi
habersiz kapdan girdi, dosdoru ilerleyip Roark'un masasnn kenarna oturdu, neeyle glmseyip
iki kolunu aarak oday gsterir gibi yapt.
"Eee, Howard!" dedi. "u hale bak hele!"
Roark'u bir yldr grmemiti.
Roark, "Merhaba, Peter," diye selamlad onu.
"Kendi ofisin, kendi adn, falan filan! imdiden! Dnsene!"
"Sana kim syledi, Peter?"
"Eh, duyuyor insan. Herhalde senin kariyerini izlemeyeceimi sanyor olamazsn, deil mi?
Hakknda her zaman neler dndm bilirsin. Seni kutladm, iyi anslar dilediimi sylememe
zaten gerek yok."
"Hayr, gerek yok."
"Gzel bir yer bulmusun. Aydnlk ve geni. Belki olabilecei kadar etkileyici deil, ama
balangta ne beklenebilir ki? Ayrca, ihtimaller de pek gvenli deil, deil mi, Howard?"
"yle."
"Korkun bir kumar oynadn."
"Herhalde."
"Gerekten yapacak msn bunu? Yani kendi bana?"
"yle grnyor, deil mi?"
"Aslnda ge kalm saylmazsn, biliyorsun. Ben hikyeyi duyduumda, kesinlikle Synte'in yanna
dneceini, onunla akllca bir anlama yapacan dnmtm."
"Yapmadm."
"Gerekten yapmayacak msn?"
"Hayr."
Keating neden byle i bulandrc bir gceniklik duyduunu merak ediyordu. Buraya gelirken
acaba neden bu hikyenin doru kmayacan ummutu, neden Roark'u kararsz, teslim olmaya hazr
bulacana inanmt? Aslnda o bulant duygusu, Roark'la ilgili haberi ilk duyduundan beri devam
ediyordu. Nedenini unutsa bile hep srp giden tatsz bir duygu. Birdenbire, hi sebepsiz
geliveriyordu o duygu. Bombo bir kzgnlk. Keating kendi kendine, ne oluyor bana, diye soruyordu.
Neydi bugn duyduum benim? O zaman hatrlyordu tabii. Ha, evet, Roark. Roark kendi ofisini at.
Sonra yine kendine, ne olmu yani, diye soruyor ve o zaman anlyordu. Bu szlerle yzlemek ac
veriyordu ona. Kendini kk dm hissediyordu. Hakarete uram gibi.
"Biliyor musun, Howard, cesaretine hayranlk duyuyorum. Gerekten. Biliyorsun, benim hem ok
daha fazla tecrbem, hem de, izninle syleyeyim, meslekte daha bir mevkiim var ... Tarafsz
konuuyorum. Ama yine de byle bir adm atmaya cesaret edemezdim."
"Yo, edemezdin."
"Demek ilk sray sen yaptn. Vay vaaay! Kimin aklna gelirdi? Sana ok iyi anslar dilerim."
"Teekkr ederim, Peter."
"Baaracan biliyorum. Eminim bundan."
"yle mi?"
"Elbette! Elbette eminim. Sen deil misin?"
"Dnmedim."
"Dnmedin mi?"
"Pek dndm saylmaz."
"Yani, emin deil misin, Howard? Emin deil misin?
"Neden bu kadar hevesle soruyorsun?"
"Ne? ey ... hevesle deil, ama tabii kayglanyorum Howard. u anda emin olmamak, ok kt bir
psikoloji olur. Yani senin u durumunda. Demek kukularn var, yle mi?"
"Hi yok."
"Ama dedin ki..."
"Ben her eyden ok eminim, Peter."
"Ruhsatm almay dndn m?"
"Bavurumu yaptm."
"niversite mezunu deilsin, biliyorsun. Snavda ok zorluk karrlar."
"Herhalde."
"Ruhsat alamazsan ne yapacaksn?"
"Alrm."
"Eh, herhalde Amerikan Mimarlar Dernei'nde karlarz artk. Beni kmsemeye kalkmazsan,
konuuruz. nk sen Mimarlar Dernei'nin tam yesi olacaksn, ben ise henz stajyer yeyim."
"Ben Mimarlar Dernei'ne katlmyorum."
"Ne demek katlmyorum? Artk yeliini kabul ederler."
"Sanrm."
"Katlman iin davet edecekler seni."
"Syle de zahmet etmesinler."
"Ne!"
"Biliyor musun, Peter, yedi yl nce de byle bir konuma yapmtk seninle. Stanton'dayken senin
kulbne ye olmam iin srar ettiinde. imdi yeniden balamayalm."
"A.M.D.'ne katlmayacaksn, ha? Hem de katlabilecein halde, ha?"
"Hibir yere katlmayacam, Peter. Hibir zaman."
"Ama ne kadar yarar olacan anlamyor musun?"
"Neye?"
"Mimar olmana."
"Mimar olmak iin bana yardm edilmesi fikrinden holanmyorum."
"Kendi iini zorlatryorsun."
"yle."
"Hem de ok zor olacak, biliyorsun."
"Biliyorum."
"Davetlerini reddedersen, hepsini kendine dman edersin."
"Zaten bana dman olacaklar."
Roark'un bu haberi verdii ilk kii Henry Cameron'du. Heller'la anlamay imzaladnn ertesi
gn New Jersey'e gitti. Yamur yayordu. Cameron'u bahede, elindeki bastonuna dayana dayana,
nemli patikalarda gezinir buldu. K boyunca Cameron her gn biraz iyilemi, sonunda her gn
birka saat yryebilecek hale gelmiti. Byk aba harcayarak, eik durumda yryordu.
Ayaklarnn altndaki ilk yeil srgnlere bakyor, arasra bastonunu yerden kaldryor, kendi
bacaklar zerinde durabilmeye urayordu. Bastonun ucunu yeil bir tomurcua dedirdi, akamn
alacakaranlnda o tomurcuktan szan damlaca bakt. Roark'un tepeye trmanp yaklatn grnce
kalar atld. Daha geen hafta grmt Roark'u. Bu ziyaretler her ikisi iin de byk anlam
tadndan, fazla sklamasn ikisi de istemiyorlard.
"Eee?" diye homurdand Cameron. "Ne istiyorsun yine?"
"Syleyeceim bir ey var."
"Bekleyebilir."
"Sanmyorum."

"yle mi?"
"Kendi ofisimi ayorum. lk binamn anlamasn imzaladm."
Cameron bastonunu havada bir daire izercesine evirip ucunu yere dayad, iki eliyle topuzuna
dayand. Ba uzunca bir sre boyunca tempolu bir hareketle inip inip kalkt. Gzlerini yummutu.
Sonra Roark'a bakt, "Eh, bbrlenmene gerek yok," dedi.
Ardndan, "Oturmama yardm et," dedi. Cameron byle bir cmleyi ilk defa sylyordu. Kz
kardei de, Roark da, bu evde yasak olan tek eyin, onun hareketlerine yardm etmeye almak
olduunu oktan renmilerdi.
Roark onu dirseinden tuttu, bahe kerevetine gtrd. Cameron gzlerini gurubun ufuktaki
renklerine dikerek, sert bir sesle sordu:
"Nedir? Kimin ii? Kaa?"
Roark'un anlatt hikyeyi sessizce dinledi. Suluboyann zerine karakalemle izilmi izgilerden
oluan o resme uzun uzun bakt. Sonra tan cinsiyle, elikle, yollarla, mteahhitlerle, maliyetlerle
ilgili bir yn soru sordu. Kutlamaya kalkmad. Hibir yorumda bulunmad.
Ancak Roark giderken, Cameron birdenbire, "Howard," dedi. "Ofisini atnda birka fotorafn
ek ve bana gster."
Sonra ban iki yana sallad, gzlerini sulu sulu kard, bir kfr savurdu.
"Bunuyorum ben. Unut bunu," dedi.
Roark bir ey sylemedi.
gn sonra yine New Jersey'e geldi. Cameron, "Artk can skmaya baladn," dedi ona. Roark tek
kelime sylemeden elindeki zarf uzatt. Cameron resimlere bakt. Bombo geni oda, kocaman
pencere, kapnn girii. tekileri elinden brakt, kapnn resmine uzun sre bakt.
"Eh," dedi sonunda. "Grmeye mrm yetti."
O fotoraf da brakt.
"Tam da yetti saylmaz," diye ekledi. "Yani istediim gibi deil. Ama yine de grdm. br
dnyaya gittiimizde dnyay glge gibi grecekmiiz derler ya ... yle bir grmek bu da. Belki geri
kalann da yle grrm. reniyorum."
Resmi yine eline ald.
"Howard," dedi. "Bak una."
Ona dora uzatt, aralarnda tuttu.
"Fazla bir ey sylemiyor. Yalnzca, 'Howard Roark, Mimar,' diyor. Ama insanlarn byle bir eyi
bir atonun kapsna yazabilmek uruna ldklerini hatrlatyor. Bu yle geni, yle karanlk bir eye
kar meydan okuyor ki... bu dnyada ekilen ne kadar ok ac var, biliyor musun sen? te btn o
aclar, senin karna kacak o eyden geliyor. Onun ne olduunu bilmiyorum. Niin sana saldracak,
onu da bilmiyorum. Ama yle olacak, onu biliyorum. Bir de, eer bu kelimeleri srdrebilirsen,
sonunu zaferle noktalayacaksn, onu biliyorum Howard. Yalnz senin deil, kazanmas gereken,
dnyay hareket ettiren, ama hi takdir edilmeyen eyin zaferi olacak. Senden nce den nice
kiilerin cn alacak. Senin ekecein aclar daha nce ekenlerin. Tanr seni kutsasn ... ya da en
iyi, en yksek insan yreklerini tek bana grebilen kim olacaksa, onu kutsasn. Setiin bu yol
cehennemden geiyor, Howard."
Roark patika boyunca tepeye trmand. O tepede. Heller'n evi mavi gkyzne doru
ykselmekteydi. Karkas kurulmu, beton dklyordu. Koca taraalar, aada titreen gm rengi
sularn zerine knt yapmaktayd. Su ve elektrik tesisatlar borular demeye balamlard.
Stunlarn, kirilerin snrlad gkyz karelerine, o gkten kendi eliyle kopard ii bo
prizmalara bakt. Eli istei dnda hareket etti, sonradan gelecek, odalar evreleyecek duvarlar
izler gibi kayd. Ayann altnda bir ta oynad, tepeden denize dora yuvarland, sradka gneli
yaz havasnn iinde nlayan sesler kard.
Doruun ucunda durdu. Ayaklar akt. Bolua kar, geriye dora yaslanr gibiydi. nnde duran
malzemeye bakt. elik perinlerin tokmaklar, ta bloklarnn prltlar, sar levhalar birbirine
recek spiraller.
Derken gzne, elektrik kablolar arasna gmlm iri bir csse iliti. Buldog gibi bir suratta
srtan bir az, ini mavisi gzler... bir zafer ifadesi.
"Mike!" derken gzlerine inanamyormu gibiydi.
Mike birka ay nce, Philadeiphia'daki byk bir ite almak zere ekip gitmiti. Heller daha
Snyte'n ofisine gelmeden nce. Haberi hi duymamt Mike. Ya da Roark yle sanyordu.
"Merhaba, havu," dedi Mike, ar rahat bir sesle. Sonra da, "Merhaba, patron," diye ekledi.
"Mike, sen nereden ..."
"Yaman bir mimarsn sen. Byle bir ii ihmal etmek, ha? Ben gndr buradaym, sen gelesin
diye bekliyorum."
"Mike, nasl geldin buraya? Bu iniin nedeni nedir?" Mike'n kk zel evlerde altn hi
duymamt.
"Saf numaras yapma. Buraya nasl geldiimi biliyorsun. Senin ilk evini karr mym sandn?
Hem bunu ini sayyorsun, ha? Eh, belki yledir. Ama belki de tersidir."
Roark elini uzatt, Mike'n yal parmaklar o eli smsk kavrad. Eline bulaan o yalar Roark'a
Mike'n sylemek istedii her eyi sylyor gibiydi. Ayn eylerin azndan da kmaya
balayacandan korkan Mike homurdand.
"Haydi iine, patron, haydi iine. Tkama ii byle."
Roark evi dolat. Bazen ayrntya iniyor, durup talimat veriyor, bu ev kendi evi deilmi de, bir
matematik problemiymi gibi davranyordu. O zaman borularn, perinlerin varln hissediyor,
kendi kiilii gzden siliniyordu.
Bazen de iinden bir ey kabaryordu. Duygu deildi o ey. Fiziksel iddet dalgas gibi bir eydi.
Can durmak, arkaya yaslanmak, kendi kiiliini bu ykselen elik erevenin merkezi olarak grmek
istiyordu. Durmuyor, sakin sakin yoluna devam ediyordu. Ama saklamak istedii eyi elleri aa
vurmaktayd. Elleri uzanyor, kirilerin, eklemlerin zerinden kayp duruyordu. alan iiler farkna
varmlard bu durumun. "Bu adam k bu eve," diyorlard. "Elini ekemiyor bir trl."
iler seviyordu onu. Ama mteahhidin inaat efleri sevmiyordu. Zaten bu evi yapmay kabul
edecek mteahhit bulmas zor olmutu. yi frmalarn birka teklifi reddetmiti. "Biz o tr eyler
yapmyoruz." "Hayr, uraamayz. Bu kadar ufak bir i iin fazla zor." "Kim ister byle bir evi?
Byle bir kak, herhalde sonunda paralar bile vermez. Cehennemin dibine." "Hi byle bir ey
yapmadk. Nasl yaplacan bilemeyiz. Biz bildiimiz tipte inaatlar yaparz." Mteahhitlerden biri
plana yle bir gz atm, hemen elinden frlatm, kesin bir sesle, "Ayakta duramaz bu," demiti.
Roark, "Duracak," dediinde, mteahhit kaytszca, "yle mi?" diye karlk vermiti. "Sen kim
oluyorsun da bunu bana sylyorsun, efendi?"
Sonunda Roark, i yapmaya ihtiyac olan kk bir firma bulmay baarmt. Ama iin deerinden
ok yksek bir fiyata. leri srdkleri neden de, bu iin garip bir deney niteliinde oluuydu. naat
devam ediyor, ustabalar sylenenleri ask suratl bir tutum iinde yerine getiriyor, hi
onaylamadklarn sessizlikleriyle belli ediyorlard. Sanki ilk kehanetin doru kmasn
bekliyorlarm da, ev kafalarna kse ok sevineceklermi gibi.
Roark elden dme, hurda bir Ford almt. naata gereinden daha sk geliyordu. Ofisinde
oturmak, izim masasnn bana dikilmek, inaattan uzak kalmak zor geliyordu ona. Buraya
geldiinde, zaman zaman ofisi de, izim masasn da unutmak, adamlarn elinden aletleri kapp
kendisi de almak istiyordu. ocukluunda alt gibi. Bu evi kendi elleriyle yapma hevesini
yenemiyordu.
Habire evi dolayor, kereste ynlarnn, tel kangallarnn zerine hafife basarak geiyor, notlar
alyor, hain bir sesle emirlerini veriyordu. Mike'n tarafna bakmaktan hep kanyordu. Ama Mike'n
gz hep ondayd. Onun evin iinde dolamasn seyredip duruyordu. Yanndan getiinde gz
krpyordu Mike ona. Bir keresinde,
"Kendini kontrol altna al, havu," demiti. "in dn belli oluyor. Tanrm, bu kadar da mutlu
olmak ayp ey!"
Roark yapnn yannda, kayann zerinde durup evredeki krlara, kvrlarak kydan geen upuzun
yola bakt. st ak bir araba o yolda ilerliyor, krlara doru gidiyordu. i piknie km insanlarla
doluydu. Parlak renkli kazaklar, rzgrda uuan earplar, motorun sesini bastrrcasna lklar atan
amasz sesler, abartl, hkrk gibi kahkahalar. Kzlardan biri yan oturmu, bacaklarn arabann
yanndan darya uzatmt. Bandaki hasr erkek apkas burnuna kadar inmekteydi. Elindeki
minicik algnn tellerine vahice vurup duruyor, lgn sesler karyor, "Hey! Hey!" diye
baryordu. Kendi varlklarnn bir gnn yayor, o gnn zevkini karyordu bu insanlar.
Gkyzne doru haykrp, ilerinin yorgunluundan, arkada braktklar ykl gnlerden kurtuluu
kutluyorlard. almalar da, o ykleri tamalar da, byle bir amaca ulamak iindi. Byle bir gn
yaamakt o ama.
Roark hzla geen arabaya bakt. Arada bir fark var, diye dnd. nemli bir fark. Bugnn
onlardaki bilinciyle kendisindeki bilinci ayn deildi. Onlarnkini anlamas gerektiini dnyordu.
Ama unutuverdi. Gzleri tepeye trmanan yokua, yeni kesilmi, prl prl granitleri getiren kamyona
dnmt.
Austen Heller sk sk geliyor, evin ykseliini merakl, biraz akn gzlerle izliyordu. Roark'u da,
evi de, ayn dikkatli baklarla incelemekteydi. kisini birbirinden pek ayramyormu gibi bir hali
vard.
Zorbalklara sava am biri olan Heller, Roark'u tanynca pek afallamt. Roark zorbalklardan
yle uzak bir insand ki, adeta kendisi bir zorbalk haline geliyordu. Heller'n tanmlayamad
birtakm eylere ekilmi bir ltimatom gibiydi. Bir hafta gemeden, Heller mrnn en iyi dostunu
bulduunu anlam, bu dostluun Roark'un o temel kaytszlndan kaynaklandnn bilincine
varmt. Roark aslnda, varlnn derinliklerinde, Heller'n bilincinde deildi. Heller'a ihtiyac da,
ona ynelik bir ars da, talebi de yoktu. Heller aralarna bir izgi ekilmi olduunu, kendisinin o
izgiye hi dokunamayacan, onu aamayacan anlyordu. Roark ona hibir ey sormuyor, hibir
ey vermiyordu. Ama Roark dnp Heller'n yzne onaylayc baklaryla baktnda,
glmsediinde, yazd yazlardan birini vdnde, Heller acayip derecede temiz bir sevin
hissediyor, o sevincin rvetle de, sadakayla da ilgisi olmadn biliyordu.
Yaz akamlarnda ikisi tepenin ortalarna rastlayan, raf gibi uzanm bir kayann zerine oturuyor,
bir yandan karanlk, tepelerindeki evin kirilerini sararken, son klar elik ubuklarn tepesindeki
parltlar sndrrken, konuuyor, konuuyorlard.
"Benim iin yaptn bu evi bu kadar ok sevmeme sebep olan ey ne, Howard?"
Roark da ona, "Bir evin de bir insan gibi btnl, drstl olabiliyor," diyordu. "Ama o da
insandaki kadar seyrek oluyor."
"Ne bakma?"
"Eh, bir bak una. Her parasnn orada varolu nedeni, ev ona ihtiya duyuyor diye. Baka hibir
nedeni yok. Bunu buradan bakarken de grebiliyorsun, iine girdiin zaman da. Biimi veren, iinde
senin yaayacan odalar. Kitlelerin ilikileri, ierde kalan meknn dalm tarafndan saptanm.
Her trl ss, inaat metodunun saptanmasyla ortaya kyor. Bu binay ayakta tutan ilkenin bir
uzants hepsi. Her basncn, her destein ona uyduunu grebiliyorsun. Eve baktnda, gzlerin
yapsal bir sreten geiyor. Her adm izleyebiliyorsun, onun ykseliini grebiliyorsun, onu neyin
oluturduunu, neden ayakta durabildiini anlyorsun. Oysa nice kere, hibir eyi tamayan stunlarla
dolu evler grmsndr. Amasz korniler, al bezemeler, sahte arklar, sahte pencereler
grmsndr. inde sanki bir tek kocaman hol varm gibi gzken binalar grmsndr. Dndan
baktnda, upuzun stunlar, tepeden aaya uzanan, boyu alt kat aan pencereler grmsndr.
Ama iine girdiinde, alt ayr kat bulursun. Kimisi de gerekten bir tek hol ierir, ama d cephesi
kat kat izgilerle, eritlerle, dizi dizi pencerelerle doludur. Aradaki fark anlyor musun? Senin evin,
kendi ihtiyalarnn bir kurgusu. tekiler ise etkileyebilme ihtiyacna ynelmi. Senin evinin saptayc
amac, evin kendisi. tekilerin ki ise seyirciler."
"Bir bakma, her zaman bu dediklerini hissettim, bunu biliyor musun? Bu eve tandm zaman
yepyeni bir varla kavuacam hissettim. Gnlk hayatm bile, tanmlayamadm bir tr
drstle ve gurura sahip olacak. Bu eve layk olabilmek iin aba gstermem gerek dersem sakn
arma."
"Benim niyetim de oydu," dedi Roark.
"Hem bu arada, rahatm dnerek aldn tedbirlere de teekkr etmek istiyorum. Hi aklma
gelmemi pek ok eyler gryorum. Sanki ihtiyalarm biliyormu gibi planlamsn hepsini.
rnein alma odam, benim en ok ihtiya duyacam yer. Sen de onu egemen bir noktaya
koymusun. Gryorum ki dardan bakldnda da egemen nokta oras. Sonra o odann ktphaneye
al, salonun oradan ok uzak oluu, konuk odalarnn, sesleriyle beni rahatsz edemeyecek yerlere
konuluu falan. Beni ok dnmsn."
"Biliyor musun," dedi Roark. "Aslnda seni hi dnmedim. Evi dndm hep." Sonra ekledi.
"Belki de seni dnebilmeyi o sayede baardm."
Heller'n evi 1926 ylnn Kasm aynda tamamland. 1927 Ocanda, Architectura Tribune'da, son
yl iinde yaplm en gzel Amerikan evleriyle ilgili bir anket yaynland. Kue kadndan on iki
sayfa, yaynclarn mimarlk baars sayd yirmi drt evin resimleriyle doluydu. Heler'n evi
bunlarn arasnda yoktu.
New York gazetelerinin gayrimenkul blm her pazar gn, evredeki dikkate deer evleri
sunard. Heller'n evinden oralarda da sz edilmedi.
Amerikan Mimarlar Dernei'nin yllnda, lkenin en iyi binalar olarak seilen binalar, "leriye
Bak" bal altnda tantlrd. Heller'n evinin orada da ad gemedi.
Nice toplantlarda konumaclar krslere kp kp Amerikan mimarisinden sz ettiler, ama
hibiri Heller'n evini azna almad.
Amerikan Mimarlar Dernei'nin kulp odalarnda birka fikir seslendirildi.
Ralston Holcombe, "lke iin bir yzkaras," dedi. "Heller'n evi gibi bir eyin kurulmasna izin
verilmemesi gerekirdi. Meslee leke sryor. Bir yasa olmal byle eyleri yasaklayan."
John Erik Snyte, "Mterilerimizi byle eyler karyor zaten," diye sylendi. "Byle bir ev
gryorlar, btn mimarlar deli sanyorlar."
Gordon L. Prescott, "Ben kzacak bir ey gremiyorum," diye sze kart. "Bence ok komik bir
ey. Benzin istasyonuyla, izgi romanlarda grdmz, aya gidecek uzay gemileri arasnda bir ey."
Eugene Petringill, "Bir iki yl bekleyin de olacaklar grn," dedi.
"skambilden ato gibi kverecek."
Guy Francon, "Yllardan sz etmeye gerek var m?" diye atld "Bu modernistik numaralarn hibir
zaman bir mevsimden uzun dayand grlmemi ki! Sahibi abucak bkacak, koa koa dnp,
bildiimiz bir kolonyel evde yaamaya balayacak."
Heller'n evi evresini saran krsal blgede epey n kazanmt. nsanlar yollarn deitirip evin
nne geliyor, aadaki yola park ediyor, uzun uzun seyrediyor, parmaklaryla gsteriyor, kkr kkr
glyorlard. Benzin depolarnda alan iiler, Heller arabasyla geerken gizli gizli alay
ediyorlard. Heller'n as, alverie ktnda dkknclarn alayc baklarna dayanmak zorunda
kalyordu. Sonunda Heller'n evi o evrede "tmarhane" diye tannmaya balad.
Peter Keating, arkada olan meslektalarna, yznde balayc bir glmsemeyle, "Yo, byle
eyler sylemeyin onun hakknda," diyordu. "Howard Roark'u oktandr tanrm. ok yeteneklidir,
ok. Bir, zamanlar benim yanmda bile almt. O ev konusunda biraz uuk davranm, o kadar.
renecektir. Gelecei parlak ... siz ayn kanda deilsiniz, yle mi? Gerekten yle mi
dnyorsunuz?"
Ellsworth M. Toohey, Amerika'da ta stne ta konsa yorumsuz brakmayan biri olduu halde,
yazd ke yazlarna baklrsa Heller'n evinden habersizdi. Okurlarn byle bir eyden haberdar
etmeyi gerekli bulmamt ... lanetlemek iin bile olsa. Bu konuya hi, ama hi deinmedi.
12

New York Banner'da Alvah Scarret'in yazd "Gzlemler ve Dnceler" stunu her gn ba
sayfada yaynlanrd. Bu stun lkenin her yanndaki kk kent ve kasabalarda gvenilir bir rehber,
bir ilham kayna ve halk felsefesinin yourucusuydu. Yllar nce bu stunda yle bir sz
yaynlanm ve n kazanmt: "zenti uygarlmzla ilgili o kibirli kavramlarmz unutup, vahilerin
bizden nce neler bildiini hatrlasak, hepimiz ok daha iyi durumda olurduk. Onlar annelerine sayg
gsterirdi." Alvah Scarret bekrd. ki milyon dolarlk bir servet kazanmt. ok iyi golf oynard ve
Wynand gazetelerinin de ba editryd.
Banner'da hafta boyunca yrtlen, yoksul semtlerindeki yaam ve "Para Avcs Mal Sahipleri"
konulu kampanyay Alvah Scarret dnmt. Bu tr malzemeye baylrd Alvah Scarret.

Konunun hem insani adan ekicilii, hem de sosyal yan vard. Bunlar sayesinde pazar eklerine
de, etekleri uuarak nehre atlayan kzlarn resimleri baslabiliyordu. Tiraj arttrc eylerdi bunlar.
Kampanya, merkez olarak seilen blgede, Dou Nehri boyunca uzanan bloklarn sahiplerini
utandryordu. O mal sahipleri, bloklar ad duyulmam bir emlak irketine satmay reddetmilerdi.
Kampanyann sonunda pes edip sattlar. Emlak irketinin sahibinin, Gail Wynand'a ait bir baka irket
olduunu tabii kimse kantlayamad.
Wynand gazeteleri hibir zaman uzun sre kampanyasz kalmazd. ada Havaclk konusunda bir
kampanyay daha yeni bitirmilerdi. Pazar gnleri kan Aile Dergisi ekinde havacln bilimsel
tarihini yaynlam, Leonardo da Vinci'nin uan makine resimlerinden balayp en son model
bombardman uaklarna kadar hepsinin resimlerini basmlard. Resimler arasnda, kzl alevlerin
iinden uan Icarus bile vard. plak vcudu mavimsi yeil, balmumu kanatlan sar, dumanlar
mordu. Bir resimde de czzaml bir kocakar vard. Gzlerinden ate salyor, nndeki kristal
kreye bakyordu. Bu kadn, insanolunun sonunda uacan daha on birinci yzylda sylemiti.
Sayfalarda yarasa, vampir ve kurt adam resimleri bile boy gstermekteydi.
Bir de model uak yapm yarmas sokuturulmutu araya. Yarma on yann altndaki btn
erkek ocuklara akt. Tek koulu, Bannera yeni abone yollamalaryd. Ruhsatl bir pilot olan
Gail Wynand, Los Angeles'den New York'a kadar bir gsteri uuu yapm, yz bin dolara mal olan
zel yapm kk uayla "Kta Hz Rekoru"nu krmt. New York'a varrken bir hata yapm,
sonunda kayalarla dolu bir dzle ini yapmak zorunda kalmt. nsann salarn diken diken eden
bir initi bu. Ama kusursuz biimde gerekletirilmiti. Her ne hikmetse, Banner'n fotoraflar da
o srada o ayrn ok yaknndaydlar. Gail Wynand uaktan indi. Yldz pilotlar bile sarslrd bu
tecrbeden. Gail Wynand kameralarn karsnda durduunda, pilot ceketinin yakasnda kusursuz bir
gardenya gze arpyordu. Eli iki parma arasnda tuttuu sigarayla birlikte ykseldiinde, hi
titremiyordu. Yere indiinde ilk isteinin ne olduu sorulduu zaman, oradaki en gzel kadn pmek
istediini syledi, ama kalabaln arasndan en gudubet kocakary seti, eilip onu alnndan
perken, kadnn kendisine annesini hatrlattn syledi.
Daha sonra, gecekondu kampanyas balarken de Gail Wynand, Alvah Scarret'e, "Koyul ie,"
demiti. "Bu konuya ne sdrabilirsen kullan." Ondan sonra yatma atlayp bir geziye km, yanna
da uan armaan ettii yirmi drt yandaki gzel bir havac kz almt.
Alval Scarret ie koyuldu. Att birok admlarn arasnda, Dominique Francon'a da yoksul
evlerdeki koullar inceleme ve insani malzeme toplama grevini verdi. Dominique Francon,
Biarritz'de geirdii yaz tatilinden yeni dnmt. Yazlan hep tatile kar, Alvah Scarret de buna izin
verirdi, nk Dominique onun en sevdii gazete alanlarndan biriydi. Onun yazlar karsnda
aknlk duyduu iin, bir de, Dominique'in her an iinden ayrlabileceini bildii iin.
Dominique Francon iki hafta sreyle Dou Bloklar'nda bir dairenin holden bozma yatak odasna
yerleti. Odaya gn giriyordu ama penceresi yoktu. Be kat merdiven klyordu, akan suyu da
yoktu. Dominique yemeklerini, alt kattaki kalabalk ailenin mutfanda piiriyordu. Komulara
ziyarete gidiyor, akamlar yangn merdivenlerinin sahanlklarnda onlarla oturuyor, komu kzlarla
birlikte ucuz sinemalarda film seyretmeye gidiyordu.
zerinde her gn sarkk, kt etekler, bluzlar vard. Her zamanki grnndeki o anormal incelik,
onu bu evrede ok yorgun ve bitkin gstermekteydi. Komular onda verem olduundan emindiler.
Ama Dominique yine de. Kiki Holcombe'un salonunda nasl davranyorsa yle davranyordu. Yine
ayn soukkanl zgven, yine ayn sakin hal. Odasnn yer tahtalarn fralayarak temizliyor, patates
soyuyor, teneke leenin iinde souk suyla banyo yapyordu. Bunlarn hibirini daha nce yapml
yoktu. Ama yine de ustaca yapyordu. Bir eylem gc vard onda. Grnne zt den bir ustalk
vard. Bu yeni koullardan pek de rahatszlk duymamt. Kibar salonlara kar nasl kaytszsa,
yoksul yaama kar da yle kaytszd.
ki haftann sonunda, Central Park'a bakan bir otelin tepesindeki at dairesine dnd, yoksul
yaamla ilgili yazlar Banner'da kmaya balad. Amansz, son derece mkemmel yazlard.
Bir akam yemei davetinde, akn somlar yamuru altnda kald. "Tatlm, o yazlar gerekten sen
yazmadn, deil mi?" "Dominique, orada yaam olamazsn, inanmam!" "Yo, orada yaadm," diye
karlk verdi Dominique. Sonra incecik bileine ok ar geliyormu gibi grnen zmrt bilezikli
kolunu tembel bir hareketle havada evirerek devam etti: "Bayan Palmer, Dou On kinci Sokak'ta
sahibi olduunuz evin lam iki gnde bir tkanp tayor, pis sular tm avluyu kaplyor. Gnete
rengi mor grnyor, gkkua gibi parltlar oluturuyor." "Bay Brooks, sizin Claridge Binalar'nda
sahip olduunuz yerin tavanlarnda yle gzel sarktlar oluuyor ki!" Dominique bunu sylemek iin
ban eip uzanrken altn rengi salar sarkyor, gsndeki gardenyalara deiyordu. Gardenyalarn
tayapraklarnda minik su damlacklar ldamaktayd.
Sosyal Grevliler Toplantsnda konuma yapmas istenmiti. Bu nemli toplantda egemen olan
ruh, militan, radikal bir ruhtu. En saygn kadnlardan birka nderlik ediyordu toplantya. Alvah
Scarlet ok memnundu. Dominique'e iyi anslar diledi. "Gster kendini, evlat," dedi. "Yklen
stlerine. Sosyal Grevliler bizim iin nemli." Dominique havasz kalm bir salonda konuucu
krssne kt, karsnda grd o yzlerden oluan arafa bakt. Kendi hakllklarna ve kendi
iyiliklerine inanm insanlarn hevesi okunuyordu yzlerde. Dominique tekdze bir sesle, fazla vurgu
kullanmakszn konutu. Birok ey arasnda unlar da syledi: "Birinci katn arka dairesinde oturan
aile, kiralarn deme zahmetine katlanmyor, ocuklar da, giyecek bir eyleri olmad iin okula
gidemiyor. Babann kedeki tavernada veresiye hesab var. Sal yerinde, ii de enikonu iyi ...
kinci kattaki karkoca, geenlerde altm dokuz dolar doksan be sente bir radyo aldlar. Drdnc
katn n dairesinde oturan ailede baba mrnde bir tam gn bile almam, byle bir ey yapmaya
niyeti de yok. Dokuz ocuuna mahallenin kilisesi bakyor. Onuncu bebek de domak zere ..."
Konumasn bitirdiinde, birka fkeli alk duyuldu. Dominique elini havaya kaldrarak,
"Alklamak zorunda deilsiniz," dedi. "Byle bir ey beklemiyorum." Sonra terbiyeli bir sesle,
"Soru var m?" diye sordu. Hayr, soru yoktu.
Evine dndnde, Alvah Scarret'i kendisini bekler buldu. Alvah, Dominique'in at salonuna hi
uymayan bir tipti. Koca cssesiyle bir koltuun kenarna, zarif olmaya alan bir tavrla ilimi
otururken, kenti bir tablo gibi gsteren camn nnde kambur bir cine benziyordu. Kentin manzaras
gerekten de, oday aydnlatmak iin yaplm bir aynaya benzemekteydi. Simsiyah gkyzne kar
ykselen kulelerin ince izgileri, odann eyalarnn ince izgileriyle devam ediyor gibiydi.
Uzaklardaki pencerelerde parldayan klar, salonun plak, parlak tabanna yansmaktayd.
Dardaki sert al yaplarn o souk hesapll, ierdeki her para eyann souk, esneklikten uzak
zerafetini tamamlamaktayd. Alvah Scarret bu uyumu bozuyordu. Hem iyi yrekli bir kasaba
doktorana, hem de kumar hilekrlarna benziyordu. ri yznde, her zaman alameti farikas saylan iyi
yrekli, babacan glmsemesi vard.

Glmsemesindeki scakln, o arbal ve gururlu havasn eksilt meyip, tersine arttrmasn da


salayabiliyordu. nce uzun, gaga burnu her ne kadar o iyi yreklilikten bir ey eksiltmiyorsa da,
gurura bir eyler katyordu. Bacaklarnn zerine kat kat sarkan gbei gururdan bir eyler
eksiltiyordu tabii ... Ama o da iyi yreklilie katkda bulunmay baaryordu.
Ayaa kalkt, glmsedi, Dominique'in elini tuttu. "Eve dnmeden bir urayaym diye dndm,"
dedi. "Sana syleyecek bir eyim var. Nasl gitti, evlat?"
"Beklediim gibi."
Dominique apkasn karp gzne ilien ilk koltua frlatt. Salar alnnda yass bir bukle
halinde kvrlp omuzlarna dmdz dkld. Yamyassyd salar. Ak renk, cilalanm bir
madenden yaplma yzme bonesi gibiydi. Pencereye yryp kente bakt, arkasn dnmeden, "Bana
ne sylemek istiyordun?" diye sordu.
Alvah Scarret onu keyifle seyretmekteydi. Gereksiz yere ona el srmemeyi oktan renmiti.
Ancak elini tutuyor, omzunu tplyordu, o kadar. Artk o konuyu dnmeyi bile kesmiti, ama yine
de iinde belirli belirsiz, yar bilinlendirilmi bir duygu vard. Kendisi o duyguyu kelimeyle
zetlerdi: Hi belli olmaz.
"Sana gzel haberlerim var, evlat," dedi. "Bir program hazrlyorum. Reorganizasyonla ilgili.
Kadnlarn Refah konusunda birka eyi bir araya toplamay dndm. Bilirsin ite, okurlar, ev
ekonomisi, bebek bakm, su ileyen genler falan filan. Hepsi bir birim olsun diyorum. Bu i iin de
kk kzmdan uygun bir isim bulamyorum."
"Beni mi demek istiyorsun?" Dominique hl ona dnmemiti,
"Baka kim olacak? Gail dner dnmez onayn alrm."
Dominique dnp ona bakt. Kollarm gsnde kavuturmu, elleriyle dirseklerini tutmutu.
"Teekkr ederim, Alvah," dedi. "Ama ben istemiyorum."
"Ne demek, istemiyorum?"
"stemiyorum demek."
"Tanr akna, bunun ne byk bir ilerleme olduunu anlayamyor musun?"
"Neye doru ilerleme?"
"Kariyerin olarak."
"Ben hibir zaman kariyer planlyorum demedim ki!"
"Ama sonsuza kadar bir arka sayfa stununu yazmay istemezsin herhalde!"
"Sonsuza kadar deil. Canm sklana kadar."
"Ama bu oyuna gerekten katlsan neler yapabileceini dnsene! Gail'in dikkatini bir ekersen,
senin iin neler yapabileceini dn!"
"Onun dikkatini ekmek gibi bir niyetim yok."
"Ama Dominique, sana ihtiyacmz var. Bu geceden sonra kadnlar senin en sadk takipin olacak."
"Hi sanmyorum."
"Ama ben yarnki gazetede senin konumana iki koca stun ayrdm." .
Dominique telefona uzand, kulakl alp ona uzatt.
"Konuup iptal ettirsen iyi olur," dedi.
"Neden?"
Dominique masasndaki ktlar kartrd, daktiloyla yazlm birka sayfa buldu, Alvah'a verdi.
"te bu gece yaptm konuma," dedi.
Alvah Scarret ktlara gz gezdirdi. Hibir ey sylemedi ama elini bir kere alnna aklatt. Sonra
telefonu kapt, bu akamki toplantya mmkn olduu kadar ksa deinilmesi iin emir verdi.
Konumacnn kim olduu konusunda da isim belirtmemelerini syledi'.
O telefonu kaparken Dominique, "Pekl," dedi. "Kovuldum mu?"
Scarret ban hazin hazin iki yana sallad. "Kovulmak istiyor musun?"
"Pek saylmaz."
"Ben rtbas ederim," diye mrldand koca adam. "Gail'den saklarm."
"Nasl istersen. Ne olursa olsun, bana vz gelir."
"Dinle beni, Dominique ... Biliyorum, soru sormam istemezsin. Ama neden hep byle eyler
yapyorsun?"
"Hibir nedeni yok."
"Bak, bir akam yemeinde bu konuda neler sylediin kulama geldi. Sonra radikal bir toplantya
gidiyor, u satrlardakileri dktryorsun."
"Doru ama. Her iki yan da doru. Deil mi?"
"Tabii doru. Hangisini nerede syleyeceine karar verirken yerlerini deitirsen olmaz myd?"
"yle yapmaktan hibir ey kmazd ki!"
"Senin yaptnda ne anlam var ki!"
"Yok. Hi. Ama beni elendirdi."
"Seni anlayamyorum, Dominique. Daha nce de yaptn byle eyleri. Bazen harika gidiyorsun,
prl prl iler karyorsun, ama tam ileriye doru bir adm atacan srada ... byle bir numara
ekip her eyi berbat ediyorsun. Neden?"
"Belki de tam o nedenle."
"Ltfen bana, bir dost olarak syler misin? nk seni severim ve sana ilgi duyarm ben. Ne
peindesin aslnda?"
"Aka grlyor sanyordum. Hibir eyin peinde deilim."
Alvah Scarret ellerini iki yana at, aresizlik iinde omuzlarn kaldrd.
Dominique neeyle glmsedi.
"Bu kadar zlecek ne var? Ben de seni severim, Alvah. Ben de sana ilgi duyarm. Hatta seninle
konumaktan bile holanrm ki bu daha ok deer tayor. imdi ltfen rahat otur, sana bir iki
vereyim. htiyacn var ikiye, Alvah."
Ona buzlu bardak iinde, buzlar akrdayan bir ey uzatt. "Sen ok cici bir ocuksun, Dominique,"
dedi Scarret.
"Tabii. yleyim."
Bir masann kenarna iliti. Ellerini arkasna dayam, gergin kollarna dayanarak arkaya doru
eilmi, bacaklarn yava yava sallyordu.
"Biliyor musun, Alvah, gnn birinde gerekten istediim bir iim olursa bunu korkun bir ey
sayarm."
"Daha neler! Amma anlamsz bir sz! Ne demek istiyorsun?"
"Ne diyorsam onu. Zevk aldm, kaybetmek istemediim bir iim olursa, korkun olur."
"Neden?"
"nk sana baml duruma gelirim. Sen harika bir insansn, Alvah, ama pek de ilham verici
saylmazsn. Senin tadn krbacn karsnda eilip bklmek iyi olmaz gibi geliyor bana. Yo,
itiraz etme, seninki ok nazik bir krba olur. Esas irkin olan da o zaten. Patronumuz Gail'e de
baml olurum. Harika bir insandr, ondan eminim, ama onunla hi kar karya gelmemeyi
yelerim."
"Bu kadar lgn bir davrana brnmene sebep ne? Gail'in de, benim de, senin iin her eyi
yapacamz bildiin halde hem de ... Ben ahsen ..."
"Yalnz o kadar deil, Alvah. Bir tek sen deilsin. Gerekten istediim bir ii, bir projeyi, bir
ideali ya da bir insan bulursam, btn dnyaya baml duruma gelirim. Her eyin dier eylerle bir
balants var. Birbirimize yle sk balyz ki! Bir an iindeyiz hepimiz. O a bekliyor. Ve hepimiz
onun iine bir tek arzu nedeniyle itiliyoruz. Sen bir ey istiyorsun, o ey senin iin deerli oluyor. Onu
senin elinden kapmak iin bekleyenler kim, biliyor musun? Bilemezsin. Belki ok kark, ok
uzaklarda olabilir, ama birileri onu kapmak iin hazr bekliyor. Ve sen de onlarn hepsinden
korkuyorsun. Bzlyorsun, srnyorsun, yalvaryorsun ve kabulleniyorsun ... tek ki almasn, sende
braksnlar. Bir de kimleri kabul ettiine bak."
"Eer yanlmyorsam, sen genel olarak insan rkn eletiriyorsun."
"Biliyor musun, bizim genel olarak insan rk hakkndaki dncelerimiz ok garip bir ey. O
kelimeyi sylerken hepimizin kafasnda belirginlikten uzak, prltl bir tablo oluuyor. Ciddi, byk,
nemli bir ey. Ama aslnda bu konuda tek bildiimiz, kendi hayatmz boyunca karlatmz
insanlar. Bir bak onlara. Gerekten byk, ciddi bir yanlarn grebiliyor musun? yle birini tanyor
musun? porta arabalarndan alveri etmeye alan ev kadnlar var, sokaklarda duvarlara ayp
kelimeler yazan, burnu smkl ocuklar var, sarho genler var. Ya da bunlarn ruhsal karlklar
var. Aslnda ac ektikleri zaman insanlara bir para sayg duymak mmkn. Bir nebze gururlar
oluyor o zaman. Ama elenirken-hi dnp baktn m onlara? te gerei ancak o zaman
grebiliyorsun. Esir gibi alp kazandklar paralar lunaparklarda, baya gazinolarda harcarken
bak onlara. Dnyay nlerinde apak bulan zenginlere bak. Elenmek iin neleri seiyorlar, bir
dikkat et. Kibar barlarda seyret onlar. te senin genel olarak insan rk dediin ey. Ben byle bir
eye elimi bile srmek istemem."
"Ama ... Allah kahretsin! Bu olaya byle baklmaz ki! Tablonun tamam deil bu. En kt
olanmzn iinde bile biraz iyilik vardr. Her zaman bizi kurtaracak bir zelliimiz vardr."
"Daha beter ite. Bir insann kahramanca bir hareket yaptn grdkten sonra, dinlenmek iin
vodvillere gittiini renmek, ilham verici bir ey mi sence? Nefis bir tablo yaptktan sonra ressamn
tm vaktini, her rastlad yosmayla yatarak geirdiini renmek ho mu?"
"Ne istiyorsun sen? Kusursuzluk mu?"
"Ya da hibir ey. Bu yzden de, 'hibir ey'i seiyorum."
"Manta uymuyor ama."
"nsanolunun kendine sahip olma izni verebilecei tek arzuyu alyorum, o kadar. zgrlk, Alvah,
zgrlk."
"Sen ona zgrlk m diyorsun?"
"Hibir ey istememek. Hibir ey beklememek. Hibir eye baml olmamak."

"Ya istediin bir ey karsa karna?"


"kmaz. Grmemeyi seerim. O da senin o irin dnyann bir paras olacaktr naslsa. Onu btn
hepinizle paylamak zorunda kalrm ... Oysa bunu istemem. Biliyor musun, okuyup sevdiim gzel
bir kitab asla ikinci kere amam ben. Onu okumu olan baka gzler gelir aklma. O gzlerin kimlere
ait olduu gelir. Bu tr eyler paylalamaz. Bu tr insanlarla, asla paylalamaz."
"Dominique, hibir konuda bu kadar gl duygular beslenemez. Anormal bir ey bu."
"Ama ben ancak byle hissedebiliyorum. Ya da hibir ey hissetmiyorum."
Alvah drst, iten bir kaygyla, "Dominique, tatlm," dedi. "Keke senin baban olsaydm.
ocukluunda ne gibi bir trajedi yaadn sen?"
"Hi yle bir ey yaamadm. Harika bir ocukluk geirdim. zgr ve sakin. Kimse beni fazla
rahatsz etmedi. Geri, evet, sk sk canm sklrd. Ama ona da alknm."
"Sen herhalde amzn bahtsz bir rnsn. Her zaman sylemiimdir. Bizler fazla mstehzi,
fazla yozlamz. Eer tevazu sahibi olup basit deerlere dnersek ..."
"Alvah, imdi bu masallar nasl ortaya getirebiliyorsun? Bunlar olsa olsa senin bayazlarnn
malzemesi. Hem ..." Sustu. Scarret'in gzlerini grmt. O gzlerde arm, biraz da incinmi bir
ifade vard. Dominique gld. "Yanldm. Sen bunlara gerekten inanyorsun. Eer gerek inansa
duyduun. Ya da onun yerine ne kullanyorsan o. Ah, Alvah! te bu yzden seviyorum seni. Bu
akamki toplantda yaptm imdi yine yapmamn nedeni de bu."
"Ne?" Scarret afallamt.
"Byle konumak yani. Senin gibi birine. Sana bu tr eyler sylemek ho. Biliyor musun, Alvah,
ilkel insanlar tanrlarnn heykellerini insan biiminde yaparlarm. Sen nasl bir heykel olurdun,
dnsene ... plak bir heykel olsaydn ... gbeinle falan."
"imdi bunun ne ilgisi var?"
"Hi ilgisi yok, hayatm. Bala beni." Sonra ekledi. "Biliyor musun, plak erkek heykellerine
baylrm ben. Bu kadar afallamana gerek yok. Heykel diyorum, baka bir ey deil. Bir zamanlar bir
heykelim vard. Helios'du szde. Avrupa'da bir mzeden almtm onu. Almak hi de kolay olmamt.
Satlk deildi tabii. Sanyorum k olmutum o heykele, Alvah. Onu buraya, evime getirdim."
"Nerede peki? Beendiin bir eyi grmeyi ok isterdim.

Deiiklik olurdu."
"Krld."
"Krld m? Mze paras m krld? Nasl oldu bu?"
"Ben krdm."
"Nasl?"
"Aydnlktan aaya attm. Aas beton zemin."
"Bsbtn m delisin sen yoksa? Neden yaptn byle bir eyi?"
"Baka kimse gremesin diye."
"Dominique!"
Gen kadn ban sallad, sanki konuyu silkeleyip uzaklatrd. Dmdz salar ar bir dalga gibi
kprdad. Cva havuzundaki sv gibi.
"zgnm, hayatm," dedi sonunda. "Seni oka uratmak istemedim. oka urayacak biri deilsin
diye dnr, seninle her eyi konuabileceime inanrdm. Sylememeliydim. Yarar yok herhalde."
Masann zerinden hafif bir hareketle srayarak indi.
"Evine ko, Alvah," dedi. "Ge oluyor. Yorgunum. Yarn grrz."
Guy Francon, kznn yazd ke yazlarn okuyup duruyordu. Akam yemei davetinde ve Sosyal
Grevliler Toplants'nda Dominique'in neler sylediini duymutu. Btn bunlardan hibir ey
anlamyordu. Tek anlad, bunlarn tam kzndan beklenebilecek eyler olduuydu. Kafas srekli
olarak bu konuyla meguld. Dominique'i her dnnde hissettii o akn rkntden de hi
kurtulamyordu. Kendi kendine, acaba kzmdan gerek anlamda nefret mi ediyorum, diye sordu.
Ama kendine bu soruyu sorduu zaman da, gznn nnde bir sahne canlanrd hep. Dominique'in
ocukluuna ait bir sahne. Gemi bir yaz mevsiminin unutulmu bir gn. Connecticut'taki yazlk
evde. O gnn geri kalann tmyle unutmu, hatrlad sahnenin dncesini bile kafasndan
silmiti. Ama kendisi o an terastayd, kznn bahenin ucundaki yksek yeil allarn zerinden
atlayna bakyordu. allar onun kck vcuduna gre fazla yksekti. Francon bir an iin, onun o
ykseklii aamayacan dnmt. Ama tam o anda kk kzn bir zafer edasyla yeil engelin
zerinden uarken grmt. O sramann ne ban, ne de sonunu hatrlyordu. Ama gzlerinin
nnde ok canl biimde grd sahne, sanki bir film karesinden kesilmi, ebediyen hareketsiz
olarak zihnine aklmt. Bir anlna kk kzn vcudu bolukta asl gibiydi. Uzun bacaktan iki
yana alm, kollan havaya kalkm, elleri havay avular gibi, beyaz elbisesi, sar salar rzgrn
etkisiyle iki ayr levha halinde blnm. Bir tek an. Ufack bir vcudun, mrnde grmedii bir zevk
dozuyla ykl, zgrlk iinde uuu.
O sahnenin neden zihnine akldn bilemiyordu. Acaba ne gibi bir nemli olay olmutu da, daha
nemli eyler unutulurken bu sahne bylece kalmt? Kz konusunda zld, ona gcendii
zamanlar neden o sahneyi hep tekrar tekrar grdn de bilemiyordu. Hatrladnda neden iinin
anlatlmaz bir efkatle dolduunu da. Kendi kendine, babalk duygusunun istei dnda dirildiini
sylyordu. Garip bir biimde, hi dnmeksizin, yardm etmek istiyordu kzma. Ne konuda yardm
edilmesi gerektiini de bilmiyordu.
Gzleri giderek daha sk Peter Keating'e dnmeye balamt. Kendine kabul ettiremedii o
zme daha bir snmaya balyordu. Peter Keating'in kiilii rahatlatyordu onu. Keating'in basit,
istikrarl btnl, herhalde kznn salksz ve tutarsz davranlarna tek geerli are olabilirdi.
Keating srarla Dominique'i grmeye altn, ama baar salayamadn itiraf etmeye
yanamyordu. Telefon numarasn Francon'dan alal ok olmutu. Sk sk telefon ediyordu
Dominique'e. Dominique telefonu ayor, neeyle glyor, tabii grrz, diyor, bundan
kurtulamayacan ok iyi bildiini ekliyordu. Ama birka hafta boyunca ok ii olduunu ileri
sryor, gelecek ayn banda bir telefon etmesini rica ediyordu.
Francon durumu kavramaya balamt. Keating'e, Dominique'i le yemeine davet edeceini,
onlar bu yolla tekrar bir araya getireceini syledi. "Yani, onu davet etmeye alrm, demek
istiyorum," diye ekledi. "Reddedecek tabii." Ama Dominique onu yine artt, daveti hemen ve
neeyle kabul etti.
Onlarla lokantada bulutu, bu bulumay hevesle bekliyormu gibi glmsedi. Neeyle
konuuyordu. Keating kendini ok mutlu ve rahat hissetmeye balamt. Dominique'den neden yle
korktuunu hi anlayamyordu. Yarm saat getiinde, Dominique babasna bakt.
"Beni grmek iin zaman ayrman harika bir davran, baba," dedi. "Hele de bu kadar megulken,
bu kadar ok randevularn varken."
Francon'un yzne bir kayg ifadesi yerleti.
"Hay Allah, Dominique, imdi aklma getirdin!"

"Unuttuun bir randevun mu var?" Sesi yumuackt.


"Allah kahretsin, evet! Tmyle aklmdan kmt. Bu sabah bizim Andrew Colson telefon etti.
Defterime yazmay unuttum. Benimle ikide grmek iin srar etti. Bilirsin bu ileri, Andrew'yu
grmemezlik edemem! Lanet olsun! Hem de bugn!" Sonra kukuyla ekledi. "Sen nereden bildin
bunu?"
"Bilmiyordum ki! Ama ziyan yok, Baba. Bay Keating de, ben de, balarz seni. Birlikte ok
gzel bir yemek yeriz. Benim btn gn hi randevum yok. Bay Keating'den kaarm diye
kayglanmana da gerek yok."
Francon iinden, acaba ikisini ba baa brakmak iin benim byle bir bahane hazrladm biliyor
muydu, diye merakland. Emin olamyordu. Dominique dosdoru babasnn yzne bakmaktayd.
Gzleri gereinden biraz daha derin bakyor gibiydi. Francon o masadan kurtulduuna memnun oldu.
Dominique, Keating'e dndnde baklar ylesine yumuakt ki, anlam ancak hor grme
olabilirdi.
"imdi rahatlayalm artk," dedi. "Babamn ne peinde olduunu ikimiz de biliyoruz, demek ki
mesele yok. Bu durumun seni utandrmasna izin verme. Beni utandrmyor. Babama byle tasmay
takabilmi olman ho bir ey. Ama tabii nde koup tasmaya aslrsa, kolay olmaz, biliyorum. En iyisi
her eyi unutup yemeimizi yiyelim."
Keating'in iinden hemen kalkp oradan kmak geldi. Ama byle bir ey yapamayacan biliyor,
fkeli bir aresizlik duyuyordu. Dominique konutu:
"atma kalarn, Peter. Beni imdiden Dominique diye arsan iyi olur bence. Zaten oralara
geleceiz naslsa. Herhalde seni sk sk greceim. yle ok insan grp duruyorum ki! Mademki
babam senin de onlar arasnda olman istiyor, neden olmasn?"
Yemein geri kalan boyunca Dominique eski bir dostla konuuyormu gibi ene ald. Neeli ve
ak konuuyordu. Tedirgin edici gerekilii, saklayacak bir ey olmadn gsterirken, bir yandan
da, her eyi kurcalamann pek akllca olmayacana iaret ediyordu. Zarif ve yumuak davran,
aralarndaki ilikinin hi nemli olmadn ortaya koyuyor, karsndaki adam dmanlk
gstermeye demez biri olarak grdn belli ediyordu. Ama Keating onun azn, kelimeleri
biimlendirirken dudaklarnn ald ekli, bacaklarm ok dzgn hareketlerle st ste atarken sanki
pahal bir aleti katlyormu gibi davrann seyrederken, onu ilk grd gn kapld o inanlmaz
hayranlk duygusundan hl kurtulamadn gryordu.
Kalkarlarken Dominique, "Bu gece beni tiyatroya gtrr msn, Peter?" diye sordu. "Hangi oyun
olursa olsun, hepsi bir. Yemekten sonra ara beni. Babama da syle. Sevinir."
Keating cevap olarak, "Geri sevinmese daha iyi edeceini bilmesi gerekir, benim de bilmem
gerekir, ama yine de seve seve, Dominique," dedi.
"Neden byle bir eyi bilmen gerekiyor?"
"nk bu gece tiyatroya gitmeyi de, beni grmeyi de aslnda istemiyorsun."
"ok doru. Senden holanmaya balyorum, Peter. Sekiz buukta telefon et."
Keating ofise dndnde Francon hemen onu yukarya ard.
Merakl bir sesle, "Eeee?" diye sordu.
"Ne oluyor sana, Guy?" dedi Keating. Sesi pek masumdu. "Neden bu kadar kayglsn?"
"ey, ben ... ben yalnzca ... dorusu ikinizin geinip geinemediini merak ediyorum. Bence sen
Dominique'i olumlu etkilersin. Neler oldu?"
"Hibir ey. Hoa vakit geirdik. Sen lokantalar iyi biliyorsun ... Yemekler harikayd. Ha, evet,
kzn bu gece tiyatroya gtryorum."
"Olamaz!"
"Doru ama."
"Nasl becerdin bunu?"
Keating omuzlarn kaldrd. "Dominique'den korkman gerekmez demitim sana."
"Korkmuyorum, ama ... Vaaay, hemen Dominique mi demeye baladn ona? Tebrikler, Peter. Yo,
korkmuyorum, ama onu anlayamyorum da. Hi kimse yaklaamyor ona. Hibir zaman bir kz
arkada olmad. Ana okulundayken bile. Ne dnmem gerektiini bilemiyorum. imdi de tek bana
yayor, evresi her zaman bir yn erkekle dolu ve ..."
"Daha neler, Guy! Kendi kzn hakknda kt eyler dnecek deilsin herhalde."
"yle bir ey dnmyorum! Sorun da orada zaten. Keke dnebilseydim. Ama ya yirmi
drde geldi, Peter. Hl bakire. Evet, biliyorum. Eminim bundan. Bir kadna bakar bakmaz
anlalabilen bir ey bu. Ben ahlak kumkumas falan deilim, Peter. Bence bu dpedz anormal. Onun
yanda, onun gibi gzel, stelik de bylesine bamsz yaayan biri iin, anormal. Keke evlense.

Gerekten. ey, bunu duymasn tabii. Sen de yanl anlama. Bunu sana bir davetiye olarak
sylemedim."
"Elbette."
"Aklma gelmiken, Peter, sen dardayken hastaneden aradlar. Zavall Lucius olduka iyiymi
artk. Kurtulacak, diyorlar." Lucius N. Heyer'a inme inmiti. Keating onun salk durumuna byk ilgi
gstermekteydi. Ama hastaneye, onu ziyarete gitmemiti.
"ok sevindim," dedi Keating.
"Ama bence artk iine dnemez. Yalanyor, Peter ... evet, yalanyor. Bazen bir ya gelir, insan
artk iin ykne katlanamaz." Kt aacan iki parmayla tutup masa takviminin kenarna tk tk
vurdu. "Hepimize olacak, Peter. Er ya da ge. nsann gelecei dnmesi gerek..."
Keating kendi evinin salonunda, minedeki sahte ktklerin karsna, yere oturmu, ellerini
dizlerinin evresinde kenetlemi, annesinin sorularn dinliyordu. Dominique neye benziyor, ne
giyiyor, Peter'e neler diyor, annesinden ona acaba ne kadar miras kalm olabilir.
Artk sk sk buluuyordu Dominique'le. Bu gece birlikte gece kulplerini dolamlard. Keating
yeni dnmt eve. Dominique onun davetlerini hep kabul ediyordu. Keating iinden, acaba bu
tutumu, ikimiz birlikteyken beni grmezden gelmesi daha kolay, reddederken grmezden gelmesi daha
zor diye mi, diyordu. Ama onunla ne zaman bulusa, bir sonraki bulumay hevesle planlamaktan da
geri kalmyordu. Catherine'i bir aydr grmemiti. O da daysnn bir aratrma iiyle meguld.
Days lkede bir konferans turuna kacakt. Catherine de o konferanslar iin malzeme aratryordu.
Bayan Keating bir lambann dibine oturmu, Peter'in smokin ceketinin astarndaki bir kk yrt
dikmekteydi. Sorularnn arasnda bazen ona sitem ediyor, iyi pantolonu ve k gmleiyle yere
oturmamas gerektiini hatrlatyordu. Peter'in ne sorulara, ne de sitemlere aldrd vard. Ama can
skntsnn arasnda, garip bir rahatlk da hissetmiyor deildi. Sanki bu ard arkas kesilmez
kelimeler seli onu kendiliinden hakl karyormu gibi. Arada bir cevap verdii de oluyordu:
"Evet... hayr ... bilmiyorum ... evet, ok gzel. Harikulade gzel ... vakit ok ge oldu, anne.
Yorgunum. Yatsam iyi olacak..."
Kap alnd.
"Aaa," dedi Bayan Keating. "Bu saatte kim olabilir acaba?"
Keating kalkt, omuz silkerek kapya doru yrd.

Gelen Catherine'di. ki eliyle iri, eskimi, biimsiz bir antaya sarlm, bekliyordu kapda. Ayn
anda hem kararl, hem de tereddtler iinde gibiydi. Bir adm geriledi. "yi akamlar, Peter. Girebilir
miyim? Seninle konumam gerek."
"Katie! Tabii gir! Ne kadar iyisin! Gel ieriye. Anne, Katie gelmi."
Bayan Keating kzn ayaklarna bakt. Admlarn frtnaya tutulmu bir geminin gvertesindeymi
gibi atyordu. Kadn dnp oluna bakt, bir tuhaflk olduunu, durumun dikkatle ynetilmesi
gerektiini hemen anlad.
Yumuak bir sesle, "yi akamlar, Catherine," dedi.
Keating onu grd anda duyduu byk sevincin dnda hibir eyin farknda deildi. O sevin
ona, hibir eyin deimemi olduunu, kendisinin gvende olduunu, Catherine'in varlnn her trl
kukuyu ortadan kaldrdn sylyordu. Saatin ne kadar ge olduunu, Catherine'in neden onun evine
ilk defa olarak davetsiz geldiini merak etmeyi tmden unutmutu.
Catherine parlak ama kof bir sesle, "yi akamlar, Bayan Keating," dedi. "Umarm sizi rahatsz
etmiyorumdur. Saat ok ge herhalde ... deil mi?"
"Yo, hi de deil, yavrum," dedi Bayan Keating.
Catherine telal telal konumaya balad, azndan kan kelimelerin sesine mantkszca
sarlmaya alt:
"apkam karaym ... nereye koyabilirim, Bayan Keating? u masann stne mi? Bir sakncas
yok ya? Yo, belki de u ekmeceli dolabn zerine koysam daha iyi olur. Sokakta nemlendi biraz
apkam. Belki cilay bozar. ekmeceli dolap ok gzel, umarm cilas bozulmaz ..."
Keating, "Ne oldu, Katie?" diye sordu. Sonunda kzn durumunun farkna varabilmiti.
Catherine dnp ona baktnda, gzlerinin korku dolu olduunu grd. Catherine'in dudaklar
ayrld, kz glmsemeye alyordu.
"Katie!" Keating boulacak gibiydi.
Kz hibir ey sylemedi.
"Paltonu kar. Gel buraya. Atein nnde sn biraz." Puflardan birini atein yaknna itti, onu
oturttu. Catherine siyah bir kazak iine eski bir siyah gmlek giymiti. Okul kl gibi. Sokaa
karken stn deitirmedii belliydi. Kambur oturuyor, dizlerini birbirine bititiriyordu.
Konutuunda sesi alak, ilk defa aa vurulan aclarn boalmasyla biraz daha doald:
"Eviniz yle gzel ki ... ne kadar scak ve geni ... pencereleri cannz istedii zaman aabiliyor
musunuz?"
"Katie, sevgilim," dedi Keating anlayl bir sesle. "Ne oldu?"
"Hibir ey. Aslnda bir ey olduundan deil. Ama ... seninle konumak zorundaydm. imdi. Bu
gece."
Keating dnp annesine bakt. "Anne, eer istersen..."
"Yo, hibir sakncas yok. Bayan Keating duyabilir. Belki de duymas daha iyi." Dnp Peter'in
annesine, "Aslnda, Bayan Keating, Pete'le ben nianlyz," dedi. Sonra Peter'e dndnde sesi
atlak kt. "Peter, ben hemen evlenmek istiyorum. Yarn. Mmkn olduu kadar abuk."
Bayan Keating'in eli yavaa kendi kucana indi. Kadn ifadesiz gzlerle Catherine'e bakt. Alak
sesle, olunun ondan hi beklemedii bir gururla konutu:
"Bilmiyordum. ok mutlu oldum hayatn."
"tiraznz yok mu? Gerekten hibir itiraznz yok mu?" diye sordu kz. Sesi pek umutsuz kyordu.
"Ama, evladm, byle eyler ancak seninle olum arasnda kararlatrlr."
Keating sesine tekrar kavuup, "Katie!" diye soludu. "Ne oldu? Neden mmkn olduu kadar
abuk?"
"Ayy! Ah, yle gibi konutum... sanki kzlarn bana gelip duran dertlerden biriyle kar
karyaymm gibi oldu ..." Yz kpkrmz kesildi. "Aman, Tanrm! Hayr! yle bir ey yok!
Olamayacan biliyorsun! Yo, byle bir ey dnm olamazsn, Peter, benim asla ..."
Keating, "Elbette ki hayr," diye gld, yere, onun yanna oturdu, kolunu onun omzuna att. "Ama
kendini toplamaya al. Ne oluyor? Eer istersen seninle bu akam bile evleneceimi biliyorsun.
Ama ne oluyor?"
"Hibir ey. Artk iyiyim. Anlatacam sana. Beni deli sanacaksn. Birdenbire sanki seninle hi
evlenemeyecekmiim gibi, bana korkun bir ey oluyormu ve ondan kurtulamayacakmm gibi
hissettim."
"Ne oluyordu sana?"
"Bilmiyorum. Hibir ey. Btn gn aratrma notlarm zerinde altm, hibir ey olmad. Ne
biri telefon etti, ne de biri geldi. Derken gece olunca iimde bir duygu belirdi. Sanki bir kbus,
biliyor musun? Tarif edilmez bir dehet duygusu. Normal duygulardan biri gibi deil. Kendimi hayati
tehlike iinde hissettim. Bir ey zerime kapanyor gibi. Ondan asla kurtulamayacakmm gibi ...
nk beni hi brakmayacakt ve i iten gemiti bile."

"Hi kurtulamayacan ey ne?"


"Tam bilemiyorum. Her ey. Btn hayatm. Bataklk gibi. Dmdz ve doal. Fark edilebilecek,
kukulanlacak bir yan yok. Kolayca zerinde yryorsun. Farkna vardn zaman, i iten gemi
oluyor... beni mahvedeceini hissettim o eyin. Asla seninle evlenemeyeceimi sezdim. Hemen kalkp
komam gerek, dedim. Ya imdi, ya da hi. Sen byle bir duyguya hi kaplmadn m? Anlatamadn
bir korkuya?"
"Evet," diye fsldad Keating.
"Beni deli sanmyorsun, deil mi?"
"Hayr, Katie. Ama bunu asl balatan ey neydi? Belli bir ey olmu muydu?"
"ey ... imdi yle sama geliyor ki." zr diler gibi kkrdad. "yle oldu; ben odamda
oturuyordum. Ortalk biraz serindi, o yzden pencereyi amamtm. Masamn zerinde yle ok kitap
ve kt vard ki, yaz yazacak yeri zor buluyordum. Ne zaman bir not alsam, dirseim bir eyi itip
yere dryordu. Yerde de evremde bir yn ey birikmiti. Hepsi kt. Biraz hrdyordu
ktlar ... nk salonun kapsn aralk brakmtm, oradan biraz hava geliyordu herhalde. Daym
da salonda alyordu. Benim iim iyi gitmekteydi. Saatlerdir o notlarla urayordum. Saatin ka
olduunu bile bilmiyordum. Derken birdenbire o duygu yakama sarld. Nedenini bilmiyorum. Belki
oda havaszd, belki de sessizlik etkiledi. Hibir ey duyamyordum. Ne salondan bir ses, ne de baka
bir ey. Yalnzca ktlarn belirli belirsiz hrts. yle yumuak ki! Birisi boularak lyormu
gibi. Birden evreme baktm ve ... daym salonda gremiyordum ama duvara glgesi dmt.
Koskocaman bir glge. ki bklm. Hi kprdamyordu. Ama yle bykt ki!"
rperdi. Olay artk sama gelmiyordu ona. Fsldad:
"O zaman oldu ite. Hi hareket etmiyordu o glge. Ama ben kprdayan onca kd dndm,
Hepsinin yerden yavaa ykselip boazma sarldn, beni boduunu dndm. O zaman
bardm ite, ama Peter, o hi duymad. lm duymad! nk glgesi kprdamad. apkam ve
paltomu kapp frladm. Salondan koarak geerken galiba daym, "Catherine, saat ka? Nereye
gidiyorsun?" diye sordu. Ya da ona benzer bir ey ... emin deilim. Ama ben ne arkama baktm, ne de
cevap verdim. Yapamadm. Korkuyordum ondan. Bana mrnde bir tek sert sz sylememi olan
Ellsworth Daymdan korkuyordum!... hepsi o kadar Peter. Hi anlayamyorum, ama korkuyorum.
imdi artk o kadar korkmuyorum tabii. Burada, senin yanndayken o kadar deil... ama korkuyorum
..."
Bayan Keating konutuunda sesi kuru ve tr trd: "Eh, sana olan ey besbelli, yavrum. ok
fazla alm, ii biraz abartmsn. O zaman isteri durumuna yaklamsn."
"Evet... Herhalde ..."
"Yo," dedi Keating dalgn bir sesle. "Hayr, yle deil ..." Grev toplantsnda, lobideki
hoparlrden duyduu o sesi dnyordu. Ardndan hemen ekledi: "Evet, Annem hakl. Kendini
ldryorsun o ilerle, Katie. Bu senin dayn ... elime gese boynunu koparacam onun."
"Ama onun suu deil ki! O benim almam hi istemez. Sk sk gelip kitaplar elimden alr, bana
bir sinemaya gitmemi falan syler. Zaten kendisi de bana ok fazla altm hep syler. Ama benim
houma gidiyor. Aldm her notun, kaydettiim her bilginin, lkenin her yanndaki yzlerce gen
renciye retileceini dndke, insanlarn eitimine yardmc olduumu hissediyorum. ok
byk bir amaca giden yolda benim de bir nebze tuzum var, diyorum. Gurur duyuyorum o zaman.
Durmak dinlenmek istemiyorum. Anlyor musun? Aslnda yaknacak hibir eyim yok. Ama sonra ...
bu gece ... benim neyim var, anlamyorum."
"Bak, Katie, yarn sabah ruhsat alrz, sonra da hemen evleniriz. Nerede istersen."
"yle yapalm, Peter," diye fsldad Catherine. "Sence gerekten bir sakncas yok, deil mi?
Aslnda gerek bir nedeni yok, ama istiyorum. yle ok istiyorum ki! O zaman her eyin yolunda
olduuna inanacam. dare ederiz. Ben i de bulurum ... eer sen daha tam hazr deilsen ..."
"ok sama. Konuma byle eyleri. dare ederiz. nemi yok. Biz bir evlenelim de, teki iler
naslsa yoluna girer."
"Sevgilim, anlyor musun? Gerekten anlyor musun?"
"Evet, Katie."
Bayan Keating, "imdi her ey zmlendiine gre, sana bir fincan scak ay vereyim, Catherine,"
dedi. "Eve gitmeden nce ona ihtiyacn var."
Kalkp ay hazrlad, Catherine minnetle iti, sonra glmseyerek konutu:
"Ben ... ben aslnda siz onaylamazsnz diye ok korkuyordum, Bayan Keating."
"Bu da nereden aklna geldi?" dedi Bayan Keating. Kelimeleri aznda yuvarlayarak konuuyordu.
Cmlesini soru sesiyle bitirdi.

"imdi artk cici kzlar gibi evine ko, bu gece doru drst bir uyku uyu."
"Anne, Katie bu akam burada kalamaz m? Senin odanda yatabilir."
"Ama, Peter, telaa kaplmaya hi gerek yok. Days ne der o zaman?"
"Yo olmaz, tabii olmaz. Benim hibir eyim yok, Peter. Eve gidebilirim."
"Ama eer..."
"Korkmuyorum. Geti artk. yiyim. Ellsworth Daymdan gerekten korktuumu dnecek deilsin
herhalde, deil mi?"
"Eh, peki. Ama hemen gitme."
Bayan Keating, "Aman, Peter, saat daha da gecikirse, sokaklara kp koturmas iyi mi olur?" diye
sordu.
"Ben gtrrm onu evine.
Catherine, "Hayr," diye atld. "Daha da budala durumuna dmek istemem. Olmaz. Buna izin
vermem."
Keating kapda onu perken, "Yarn sabah onda sana gelirim, gidip ruhsat alrz," dedi, Catherine
de, "Peki, Peter," diye fsldad.
Keating kapy onun arkasndan kapayp bir an orada durdu. Yumruklarn skmakta olduunun
farknda deildi. Sona dnp meydan okuyan bir tavrla salona dnd, yumruklan ceplerinde,
annesinin karsnda durdu. Annesine bakarken gzlerinde sessiz bir soru vard. Bayan Keating
oturduu yerden sessizce ona bakyor, o bak grmezden gelmiyor, ama kendi bakyla
cevaplamaya da kalkmyordu.
Sonunda oluna sordu:
"Artk yatmak istiyor musun, Peter?"
Keating'in en beklemedii sz buydu. Bu frsat kapmak, dnp odasna kamak, kurtulmak geldi
iinden. Ama annesinin ne dndn renmek zorundayd. Kendini hakl gstermek zorundayd.
"Bak, anne, hibir itiraz istemiyorum."
"Ben itiraz etmedim ki," dedi Bayan Keating.
"Anne, Katie'yi sevdiimi anlaman istiyorum. Artk beni hi kimse durduramaz. Bu i bu kadar."
"Pekl, Peter."
"Catherine'in nesini sevmiyorsun, hi anlamyorum."
"Benim nesini sevip nesini sevmediimin artk senin iin nemi yok."
"Var, anne. Tabii var! Sen de biliyorsun bunu. Nasl sylersin byle bir eyi?"
"Peter, benim kendi hesabma sevdiim, sevmediim eyler diye bir sorunum yok. Kendimi hi
dnmyorum, nk bu dnyada benim iin senden baka nemli bir ey yok. Belki eski zaman
anneleri gibi davranyorum, ama byleyim ben. Olmamam gerektiini de biliyorum, nk ocuklar
bugnlerde byle eylerden holanmyorlar. Ama elimden baka trls gelmiyor."
"ff, anne, ben ok minnet duyuyorum! Seni incitmeyi hi istemem."
"Beni zaten incitemezsin, Peter. Ancak kendine zarar vererek incitebilirsin beni. O da dayanlmaz
bir ey olur."
"Kendime nasl zarar veriyormuum?"
"Eh, eer beni dinlemekten sklmayacaksan ..."
"Seni dinlemeyi hibir zaman reddetmi deilim!"
"Fikrimi duymak istiyorsan, bence bu i benim hayatmn yirmi dokuz ylnn cenazesi saylr. Senin
iin beslediim btn umutlarn."
"Ama neden? Neden?"
"Mesele Catherine'i sevmeyiim deil, Peter. ok seviyorum onu. yi bir kz ... eer byle havadan
nem kapp kendini hi uruna para para etmezse. Ama namuslu, iyi kz. Herhangi bir kimseye iyi bir
e olur bence. alp hayatm kazanan herhangi bir gence. Ama onu senin iin dnmek, Peter!
Senin iin!"
"Ama ..."
"ok alakgnllsn, Peter. ok fazla alakgnllsn. Senin sorunun hep bu olageldi. Kendi
deerini bilmiyorsun. Herkes gibi biri olduunu sanyorsun."
"Hi de sanmyorum! Kimsenin yle dnmesine de izin vermem!"
"O zaman kafan kullan! Seni neler bekliyor, bilmiyor musun? u ksa srede bile nerelere geldin
ve bundan sonra nerelere varacaksn! Sen yaknda ... belki mimarlarn en iyisi olmasan bile, bu
meslein en yksekteki kiilerinden biri olacaksn ve ..."
"En yksektekilerden biri mi? Sen yle mi diyorsun? En iyisi olamazsam, bu lkenin bir numaral
mimar olamazsam, zaten daha aasna hi raz deilim!"
"Ama insan o dzeylere, iinde tkezleyerek varamaz, Peter. insan birtakm fedakrlklar yapacak
gte deilse, hibir eyin birincisi olamaz."
"Ama..."
"Eer gerekten en yukarlar hedefliyorsan, hayatn sana ait deil demektir, Peter. Sradan insanlar
gibi her kaprisini yerine getirmeyi bekleyemezsin. O insanlar iin zaten nemi yok nk. Mesele
sende, bende, bizim neler hissettiimizde deil, Peter. Mesele senin kariyerin. Bakalarnn saygsn
kazanabilmek iin kendini inkr etmek, gllk ister."
"Sen Katie'yi sevmediin iin kendi nyarglarn ..."
"Onun nesini sevmeyecekmiim? Geri erkeine hi sayg duymayan, nem vermeyen, kafas lgn
bir fikre takld diye hemen koup onu hi uruna sinirlendiren, geleceini pencereden frlatp
atmasn isteyen bir kz fazla da onayladm syleyemem. Ein byle biri olursa, ondan ne kadar
destek bulabileceini de bu olay gsteriyor ite. Ama benim amdan ... eer kendim iin
kayglandm sanyorsan, sen krsn, Peter. Benim amdan ok uygun bir gelin olacan gremiyor
musun? Catherine'le hi sorunum olmaz benim. Onunla gl gibi geinirim. Kaynvalidesine sayg
gsterir, szm dinler. Ama buna karlk Bayan Francon ..."
Peter yzn buruturdu. Szn buraya geleceini biliyordu. En korktuu da bu konunun
almasyd.
Bayan Keating yava ama kesin sesle, "Evet, Peter," dedi. "Onu da konumak zorundayz. Bak,
Bayan Francon'u idare edemeyeceimden eminim. Onun gibi zarif bir sosyete kz, benim gibi kendi
halinde, eitim almam bir anneye asla dayanamaz. Herhalde beni bu evden de karr. Evet, Peter.
Ama gryorsun ki ben kendimi dnyor deilim."
Keating sert bir sesle, "Anne," dedi. "Bu szler bo laf. Benim Dominique konusunda bir ansm
varm gibi konuuyorsun. Hayal bu. Dnp bana bakacandan bile emin deilim."
"Aksyorsun, Peter. Eskiden olsa, elde edemeyecein bir eyin varln aklna bile getirmezdin."
"Ama ben onu istemiyorum, anne."
"Demek istemiyorsun, yle mi? Al ite. Benim sylediim de ayn ey deil mi? Kendine bir bak!
Francon'u, kentin en iyi mimarm avucunun iine alm durumdasn! Orta olasn diye sana neredeyse
yalvaracak. Oysa sen daha ok gensin! Kim bilir ka kiiyi atlyor sana bu teklifi yaparken! Kzyla
evlenmene izin veriyor, hatta rica ediyor! Sen de yarn kalkp iine gidecek, evlendiim kz bu kz
deyip sradan birini ona takdim edeceksin! Biraz kendini dnmekten vazgeip bakalarn dn!
Nasl karlar bunu sence? Kzma tercih ettiin u irkef faresini ona tantrdn zaman houna gider
mi?"
"Gitmez," diye fsldad Keating.

"Hem de hi gitmez! Arkana tekmeyi patlatt gibi seni sokaa atar herhalde! Senin yerini almaya
can atan ok insan bulabilir. u Bennett rnein!"
"Yo, hayr!" diye soludu Keating. yle fkelenmiti ki, annesi onun bamtelini bulduunu hemen
anlad.
"Evet," dedi zafer dolu bir sesle. "Bennett! O olacak. Francon & Bennett. Sen de bu arada
kaldrmlar arnlayp i arayacaksn! Ama bir karn olacak! Evet, bir karn olacak tabii!"
"Anne, ltfen ..." diye fsldad Keating. yle aresizlik iindeydi ki, annesi hi kararszlk
gstermeden szlerini srdrmekte kendini zgr hissetti.
"Byle bir karn olacak ite. Elini ayan nereye koyacan bilemeyen sarsak bir kz. Evine davet
etmek istediin her nemli insann karsnda rkecek, kap saklanmaya alacak. Demek sen
kendini bir matah sanyorsun! Kandryorsun kendini, Peter Keating! Hibir byk adam, vard yere
tek bana varmamtr. En iyilerine bile, uygun bir kadnn ne derece yardmc olduunu azmsama
sakn. Senin Francon da herhalde bir oda hizmetisiyle evlenmedi. Kiminle evlendiini bal gibi
biliyorsun. Biraz da olaylar bakalarnn gzyle gr. Onlar ne dnecek senin karn hakknda? Ya
senin hakknda ne dnecek? Sen hayatn tavuk kmesleri yaparak kazanan biri deilsin, bunu asla
unutma! Bu oyunu, byk adamlarn gzyle grp yle oynaman gerek. Onlara ayak uydurmak
zorundasn. Bunun gibi smsk biriyle evlenen bir adam hakknda neler dnrler? Hayranlk m
duyarlar sana? Gvenirler mi? Sayg duyarlar m?"
"Sus artk!" diye bard Keating.
Ama annesi devam etti. Uzun uzun konutu, Keating de parmak eklemlerini tlatarak, arasra,
"Ama onu seviyorum," diye inleyerek onu dinledi. "Yapamam, anne! Bunu yapamam! Onu seviyorum
..."
Dardaki k griye dnrken annesi onu brakt. Sendeleyerek odasna gitmesine izin verirken
hl o yumuak, bezgin sesiyle konuuyordu:
"En azndan o kadarn yapabilirsin, Peter. Birka ay, o kadar. Sana birka ay sre tanmasn iste.
Heyer her an lebilir. O zaman belki bu yaptn bile yanna kr kalabilir. Seni gerekten seviyorsa,
biraz daha beklemeye itiraz etmeyecektir ... bir dn, Peter ... dnrken de, bu ii imdi yaparsan
annenin kalbini kracan hatrla. nemli bir ey deil tabii, ama onu da aklnn bir kesinde
bulundur. Kendini bir saat dn, ama bakalarn dnmeye de bir dakikan ayr..."

Keating uyumaya almad bile. Soyunmad da. Yatann kenarna iliip saatlerce oturdu.
Kafasndaki en belirgin dnce, bir yl sonray yayor olmaya duyduu istekti. O zaman her ey
zmlenmi olacakt. Nasl zmlendiine aldrmyordu artk.
Saat onda Catherine'in zilini alarken, hl kararm vermi deildi. Herhalde beni elimden tutup
gtrr, srar eder... karar da kendiliinden verilmi olur, diye dnmekteydi.
Catherine kapy ap mutlu mutlu, gvenle glmsedi. Sanki hibir ey olmam gibi. Onu kendi
odasna ald. Pencereden giren gne, masann zerine dzenli biimde istiflenmi kitaplarla ktlar
aydnlatyordu. Oda temiz ve derli topluydu. Yerdeki halda elektrik sprgesinin brakt izler
grnyordu. Catherine bir organza bluz giymiti. Bluzun kollan omuzlarnn evresinde dik duruyor,
ona neeli bir hava veriyordu. Salarna takt kk, renkli tokalar gnete prl prl parlyordu.
Keating bu evde herhangi bir ktlkle karlamayandan tr hayal krklna uram hissetti
kendini. Bir yandan da rahatlamt tabii... ama hayal krkl da vard.
"Ben hazrm, Peter," dedi Catherine. "Paltomu getirir misin?"
"Dayna syledin mi?"
"Evet, dn gece syledim. Ben dndmde o hl alyordu."
"Ne dedi?"
"Hibir ey. Gld, bana dn hediyesi olarak ne istediimi sordu. Ama yle ok gld ki!"
"Nerede imdi? Benimle tanmay istemedi mi en azndan?"
"Gazeteye gitmek zorunda kald. Seni istediinden fazla grmeye bol bol vakti olacan syledi.
Bunu yle tatl syledi ki!"
"Bak, Katie, ben ... sana sylemek istediim bir ey var." Bir kararszlk geirdi. Catherine'e
bakmyordu. Sesi ifadesizlemiti.
Bak, durum yle: Lucius Heyer, yani Francon'un orta ok hasta. Yaamasn pek beklemiyorlar.
Francon onun yerine beni ortak olarak alacam aka ima etti. Ama Francon kafasn lgn bir fikre
takm, kzyla evlenmemi istiyor. Sakn beni yanl anlama, biliyorsun, byle bir eye imkn yok,
ama yzne kar syleyemiyorum. Diyordum ki... yani, biraz beklersek ... birka hafta falan ... o
zaman firmada ayama yer etmi olurum, Francon'a evlendiimi sylediim zaman artk bana bir ey
yapamaz ... Ama tabii her ey sana bal." Catherine'e baktnda sesinde heves vard artk. "imdi
yapalm diyorsan, hemen gideriz."
"Ama, Peter," dedi Catherine sakin, rahat, hatta akn bir sesle. "Tabii ki! Bekleriz."

Keating takdir ve mutlulukla glmsedi. Ama gzlerini yummutu.


"Tabii bekleriz," dedi Catherine kesin bir ifadeyle. "Bunlar bilmiyordum. Oysa ok nemli. Acele
etmemiz iin de hibir neden yok."
"Francon'un kz beni kapar diye korkmuyor musun?"
Catherine gld. "Ah, Peter! Ben seni ok iyi tanrm."
"Ama eer dersen ki..."
"Hayr, bylesi ok daha iyi. Bak, dorusunu bilmek istersen, ben de bu sabah, biraz beklesek daha
iyi olur diye dnyordum. Ama belki sen karar vermisindir diye, kendiliimden bir ey sylemek
istemedim. Madem sen beklemek istiyorsun, ben de ylesini yelerim, nk bu sabah bir haber
geldi, daymdan bu konferanslar dizisini Bat kysndaki ok nemli bir niversitede bu yaz aynen
tekrarlamasn istediler. Onu yzst brakmak beni ok rahatsz edecekti. ler yarm kalacakt o
zaman. Sonra, belki de budalalk ediyoruz, diye dndm. kimiz de yle genciz ki! Hem Ellsworth
Daym yle ok gld, yle ok gld ki! Gryorsun ite, biraz beklemek ok daha akllca bir ey
olacak."
"Evet. Eh, iyi o zaman. Ama, Katie, eer kendini dn geceki gibi hissediyorsan ..."
"Etmiyorum! Kendimden yle utanyorum ki! Dn gece bana ne oldu, bir trl anlayamyorum.
Hatrlamaya alyorum, ama anlayamyorum. nsan sonradan kendini ne kadar gln hissediyor,
bilirsin. Ertesi gn her ey ok net ve basit oluveriyor. Dn gece ok samaladm m?"
"Neyse, unut onu. Akll kzsn sen. kimiz de akllyz. Birazck bekleriz. Fazla uzun srmez."
"Olur, Peter."
Keating birdenbire hrn bir sesle, "Israr etsene. Katie!" diye patlad.
Sonra aptal aptal gld. Sanki bunu ciddi sylememi gibi.
Catherine de neeyle gld. "Gryorsun ite," diyerek ellerini iki yana at.
Keating, "Eh ..." diye mrldand. "Mesele yok, Katie. Bekleyeceiz. Daha iyi olacak tabii. Ben
gideyim o halde artk. Ofise ge kalyorum." O odadan hemen kap kurtulmas gerektiini
hissediyordu. "Seni ararm. Yarn gece birlikte yemee kalm."
"Peki, Peter. ok gzel olur."
Keating rahatlam ve akn durumda kt. inde bir duygu ona, bir daha asla elde edemeyecei
bir ans kardn fsldyor, o da o duyguya kfrediyordu. Sanki her ikisinin zerine kapanan bir
ey vard ve ikisi de teslim olmulard o eye. Kfretmesi, mcadele etmeleri gereken o eyin ne
olduunu bilmedii iindi. Hzl admlarla ofise yrd. Bayan Moorehead'le olan randevusuna ge
kalyordu.
O gittikten sonra Catherine odasnn orta yerinde durdu, iinde neden byle bombo ve buz gibi bir
duygu olduuna at. Keating'in kendisini zorla alp gtrmesini istediini u ana kadar bilememiti.
Sonra omuz silkti, kendine sitem edercesine glmsedi, masasna yryp almaya koyuldu.
13

Ekim aynn bir gnnde, Heller'n evi tamamlanmaya yaklat srada, i tulumu giymi, ince bir
gen, evi yolun aasndan seyreden gruptan ayrlp Roark'a yaklat, utanga bir tavrla:
"Tmarhaneyi yapan siz misiniz?" diye sordu.
Roark, "Bu evi demek istiyorsan, evet," dedi.
"zr dilerim. Buralarda ona yle diyorlar da. Ama ben olsam yle demezdim. Bakn, benim de
bir inaat iim var... yani, tam da yle deil ama ben buradan on mil kadar ilerde kendime bir benzin
istasyonu yaptrmak istiyorum. Post Yolunun orada. Sizinle konumak istemitim."
Daha sonra Jimmy Gowan, almakta olduu oto tamirhanesinin nndeki bir kerevete oturup
durumu ayrntlaryla anlatt, szlerinin sonunda, "Sizi dnm de o komik evinizi sevdiim iin,
Bay Roark," dedi. "Nedenini bilmiyorum, ama sevdim o evi. Bana bir anlam ifade ediyor: Ayrca
baktm ki herkes o eve bakyor, onu konuuyor. Ev iin bu iyi bir ey deil, ama iyeri iin ok
akllca bir ey olur. Varsn kkr kkr glsnler, yeter ki hep onu konusunlar. Bu yzden, siz ina
edesiniz istedim. Bana deli diyecekler, ama sizin umurunuzda m? Benim deil."
Jimmy Gotvan on be yldan beri katr gibi alm, kendi iini kurmak iin para biriktirmiti.
Setii mimar konusunda herkes byk itirazlar seslendirdi, ama Jimmy bu konuda tek kelimelik bir
aklama yapmad, yalnzca terbiyeli bir sesle, "Belki de yledir, arkadalar, belki de yledir," dedi,
yine de benzin istasyonunu Roark'a yaptrma iinden caymad.
stasyon aralk aynn sonuna doru bir gn hizmete ald. Boston Post Yolunun kenarnda, cam ve
beton karm iki kk yap halindeydi. Bu yaplar, aalar arasnda iki yarm daire
oluturmaktayd. Biri ofis binasnn silindir yaps, dieri de kafenin alak uzun, oval binasyd.
Kafenin nndeki benzin pompalar, iki yap arasnda stunlu bir avlu gibiydi. Dairelerden olumu
bir almayd tm plan. Hibir a, hibir dz izgi yoktu. Ak halindeyken yakalanm biimlere
benziyordu. Sanki bir sv boaltlrken, isteyerek ulalamayacak bir uyum saland anda, olduu
gibi donmu kalmt. Yere demeksizin, topran biraz yukarsnda asl kalm bir baloncuklar
kmesi gibiydi. Rzgr hzland anda onu uuracakt sanki. Neeli bir hali vard, ama salam ve
mantksal bir neeydi bu. Gl bir uak motoru gibi.
Roark al gnnde istasyonda kald. Kafenin tezghnda, temiz, beyaz bir fincandan kahve iti,
yanap duran arabalar seyretti. Gece olunca oradan ayrld. Upuzun, bombo yolda arabasn
srerken arkasna bir tek kere bakt. stasyonun klar geriye doru kayarken ona gz krpt. Yolun
kavanda duruyordu istasyon. Gece gndz nnden arabalar akp geecekti. Byle binalar iin yer
bulunamayan kentlerden gelip, byle binalar iin yer bulunamayan kentlere gitmekte olan arabalar.
Roark gzlerini nndeki yola evirdi, geriye doru kayan klar hl gsteren dikiz aynasna
bakmadan ilerledi.
Bo geecek aylara yeniden dnmt. Her sabah ofisine gelip oturuyor, bunu srf yapmas
gerektii iin yapyordu. Gz, hi almayan kapdayd. Parmaklar, hi almayan telefonun zerinde
unutulmu gibiydi. Gitmeden nce her gn boaltt kl tablalarnda yalnzca kendi sigaralarnn
izmaritleri vard.
Bir akam birlikte yemek yerlerken Austen Heller, "Ne yapacaksn bu konuda, Howard?" diye
sordu.
"Hibir ey."
"Ama bir eyler yapman gerek."
"Yapabileceim bir ey yok."
"nsanlara kar nasl davranlacan renmek zorundasn."
"renemem."
"Neden?"
"Nasl renileceini bilmiyorum. Benim duyularmdan biri, daha doarken eksikmi."
"O sonradan edinilen bir eydir."
"Onu edinecek bir organm yok. Beni engelleyen ey bir eksiklik mi, yoksa bir fazlalk m,
bilemiyorum. Zaten manevralarla ynetilmesi gereken insanlardan holanmam."
"Ama byle hibir ey yapmadan bo bo oturamazsn. almaya almalsn."
" almak iin ne diyeceim insanlara? Olsa olsa, yaptm ileri gsterebilirim. Onu
duyamazlarsa, hibir ey duyamazlar. Ben onlara hibir anlam ifade etmiyorum, ama yaptm iler
aramzdaki ortak nokta. Onlara baka bir ey syleme isteini duymuyorum."
"O halde ne yapacaksn? Kayglanmyor musun?"
"Hayr. Byle olacan biliyordum. Bekliyorum."
"Neyi?"
"Benim trmde insanlar."
"Ne trm o?"
"Bilmiyorum. Yo, biliyorum, ama anlatamyorum. Kendi kendime, keke anlatabilseydim, diyorum.
Bunu tmyle kapsayacak bir tek ilke var olmal, ama onun ne olduunu bilmiyorum."
"Drstlk m?"
"Hem evet, hem de hayr. Ksmen yle. Guy Francon da drst adam, ama o kadarla kalmyor.
Cesaret? Ralston Holcombe'un cesareti var. Kendine gre. Bilemiyorum. Baka konularda bu kadar
mphem deilim ama. Buna karlk, kendi trmde insanlar yzlerinden tanyabiliyorum.
Yzlerindeki bir eyden. Senin evinle o benzin istasyonunun nnden binlerce kii geecek. O
binlerce kiiden biri durup grse ... tek ihtiyacm o."
"Demek ki senin de baka insanlara ihtiyacn varm, yle mi, Howard?"
"Elbette. Neye glyorsun?"
"Seni her zaman, tanmak zevkine ulatm en antisosyal yaratk olarak dnmtm."
"Bana i verecek insanlara ihtiyacm var. Ben antkabirler ina eden biri deilim. Yani sence
insanlara baka eyler iin de mi ihtiya duymam gerekiyor? Daha yakn, daha kiisel dzeyde mi?"
"Sen hi kimseye ar kiisel dzeyde ihtiya duymuyorsun."
"Hayr."
"Bununla bbrlenmiyorsun bile."
"Bbrlenmem mi gerekiyor?"
"Bbrlenemezsin. Bunu yapamayacak kadar kibirlisin."
"Kibirli miyim?"
"Sen ne olduunu bilmiyor musun?"
"Hayr. Senin ya da bakasnn bana bak asyla, bilmiyorum."
Heller sessiz oturuyordu. Eli, parmaklar arasnda tuttuu sigarayla birlikte havada kk daireler
izmekteydi. Sonunda gld, "Bu ok tipik bir ey," dedi.
"Hangisi?"

"Bana seni nasl grdm sormayn. Baka kim olsa sorard."


"zr dilerim. lgisizliimden deil. Sen kaybetmemek istediim az sayda dostumdan birisin.
Sormak aklma gelmedi, o kadar."
"Gelmediini biliyorum. Sen, ben merkezli bir canavarsn, Howard. Bu konuda son derece masum
olman da canavarlk niteliini daha ok arttryor."
"O doru."
"Bunu itiraf ederken biraz kayg duyman gerekirdi."
"Neden?"
"Biliyor musun, beni ok artan bir ey var. Tandm en souk insansn. Kendi sessiz trnde
bir eit manyak olduunu da bildiime gre, seni her grmde neden tandm en hayat verici
insanmsn gibi hissediyorum ... ite bunu anlayamyorum."
"Ne demek istiyorsun?"
"Bilmem. Ne dedimse onu."
Haftalar akp geti, Roark her gn ofisine geldi, masasnda sekiz saat boyunca oturdu, bol bol
okudu. Saat bete kp evine yrd. Ofise yakn, daha iyi bir odaya tanmt. Harcamalar ok
azd. Uzun sre yetiecek paras vard.
ubat aynda bir sabah ofisteki telefon ald. Hzl konuan, kelimelerini vurgulu syleyen bir
kadn sesi, mimar Bay Roark'dan randevu istedi. leden sonra, esmer, ufak tefek bir kadn aceleci
admlarla ofise girdi. Vizon manto giymi, ban hareket ettirdike ngrdayan egzotik kpeler
takmt. Ban da pek ok hareket ettiriyordu. Kular gibi, kk kprtlarla. Ad Bayan Wayne
Wilmot'tu. Long Island'da oturuyordu. Kendine bir sayfiye evi yaptrmak niyetindeydi. Bu i iin Bay
Roark'u sei nedeni, Austen Heller'n evini yapm olmasyd. Austen Heller'n hayranyd. Kendine
ilerici aydn diyenler iin gerek bir khin gibi gryordu onu. Bunlar sylerken arada ikide bir, "Siz
de yle dnmyor musunuz?" diye soruyordu. Heller'n her yaptn izlemekteydi. Mrit gibi.
"Evet, tam anlamyla mrit gibi." diyordu. Bay Roark ok genti, yle deil mi? Ama kendisi buna
aldrmyordu. Genlere seve seve yardm etmek isteyen, liberal bir insand o. Byk bir ev istiyordu.
ki ocuu vard. Onlarn kendi kimliklerini ifade edebilmesinden yanayd... "Siz de yle dnmyor
musunuz?" ... Her birinin ayr oyun odalar olmalyd. Kendine bir ktphane istiyordu ... "ldrasya
okuyan biriyimdir"... Ayrca bir mzik odas, bir sera odas ... "Biz mge yetitiriyoruz, arkadalarm
mgeyi benim ieim sayar," ... Kocas iin de bir alma odas istiyordu. Kocas evin plann
tmyle ona brakmt ... "nk bu konuyu yle iyi anlyorum ki, kadn olmasam mimar olurdum"...
Tabii hizmetilere de odalar istiyordu. arabalk bir de garaj olmalyd. Bir buuk saat boyunca bu
ayrntlar anlattktan sonra, ekledi:
"Tabii evin mimari tarz da ngiliz Tudor olacak. Baylrm ngiliz Tudor'a."
Roark ona bakt, alak sesle sordu:
"Siz Austen Heller'n evini grdnz m?"
"Hayr. Grmeyi ok istedim ama nasl grebilirim? Bay Heller'la hi tanmadm. Onun
hayranym, o kadar. Sradan bir hayran. Kendisi nasl bir insan? Bana syleyin, ne olur, bilmeye can
atyorum. Hayr, evini grmedim. Kuzeyde, Maine dolaylarnda bir yerde, deil mi?"
Roark masasnn ekmecesinden birka fotoraf karp ona uzatt.
"Heller'n evi bu," dedi.
Kadn fotoraflara bakarken gzleri parlak kartonlarn zerinden kayyor gibiydi. Sonunda
resimleri masaya brakt.
"ok ilgin," dedi. "Rastlanmadk bir ey. Olduka artc. Ama tabii benim istediim bu deil.
Bu tr bir ev benim kiiliimi yanstmaz. Arkadalarm bana 'Elizabeth Dnemi' trnde bir kiiliim
olduunu sylerler."
Roark alak sesle, byk bir sabrla, ona neden Tudor tarznda bir ev yaptrmamas gerektiini
anlatt. Kadn bir cmlenin orta yerinde onun szn kesti.
"Bakn, Bay Roark, bana ders veriyor olamazsnz, deil mi? Zevkimin iyi olduundan eminim,
mimarlktan ok iyi anlarm, kulpte zel bir kursa bile gittim. Arkadalarm birok mimardan daha
ok ey bildiim kansndadr. ngiliz Tudor bir ev istediime iyice karar vermi durumdaym. Bu
konuyu tartmak istemiyorum."
"Bir baka mimara gitmek zorundasnz, Bayan Wilmot."
Kadn ona inanmaz gzlerle bakt.
"Yani ... ii red mi ediyorsunuz?"
"Evet." .
"Benim iimi almak istemiyor musunuz?"
"Hayr."
"Ama neden?"
"Ben bu tr iler yapmyorum."
"Ama ben sanrdm ki mimarlar..."
"Evet. Mimarlar ne isteseniz yaparlar. Bu kentteki baka mimarlarn hepsi yapar."
"Ama ben size ilk frsat tandm."

"Bana bir iyilik yapar msnz, Bayan Wilmot? Eer btn istediiniz Tudor bir evse, neden bana
geldiinizi syler inisiniz?"
"Dorusu bu frsatn sizin indinizde makbule geeceini dndm. Hem arkadalarma da evimi
Austen Heller'n mimar yapt diyebilecektim."
Roark yine aklamaya, ikna etmeye urat. Bunlarn bir ie yaramayacan daha konuurken
biliyordu, nk azndan kan kelimeler sanki bir bolua girip yutuluyormu gibiydi. Bayan Wayne
Wilmot diye bir insan yoktu. Arkadalarnn fikirlerini, grd kartpostallar, okuduu romanlar
kapsayan bir kabuktu o. Roark o kabua hitap etmek zorundayd. Duyamayan, cevap veremeyen, sar,
kiiliksiz bir pamuk tampona.
"zgnm," dedi Bayan Wilmot. "Ama mantktan tmyle yoksun bir insanla i grmeye alk
deilim. Eminim ki evimi yapmay hevesle isteyecek ok daha byk isimler bulabilirim. Kocam
zaten size geliimi ok garipsemiti. Ne yazk ki haklym, tyi gnler, Bay Roark."
Gururlu bir tavrla kp kapy arpt. Roark resimleri yine ald ekmeceye koydu.
Mart aynda Roark'un ofisine gelen Bay Robert L. Mundy'yi Austen Heller gndermiti. Bay
Mundy'nin sesi de, elleri de elik gibi griydi, ama gzleri mavi, yumuak bakl gzlerdi.
Connecticut'ta bir ev yaptrmak istiyordu. Heyecandan titreyen bir sesle konuuyor, sanki bu evi gen
bir damadn, ya da son gizli amacna ynelmi bir insann gzyle gryordu.
Kendinden daha yal, daha saygn biriyle konuuyormu gibi ekingen bir tavrla, "Yalnzca bir ev
meselesi deil, Bay Roark," dedi. "Bu sanki ... benim sembolm olacak. Bunca yldr hep bunu
bekledim, bunun iin altm. yle ok yl geti ki ... Bunu syleyeyim de, beni anlayn. Artk ok
param var. Dnmek istemediim kadar. Balangta byle deildi. Belki de servet fazla ge geldi
bana. Bilemiyorum. Genler hep der ki, insan sonunda istedii yere vardnda, yolda bana
gelenleri unuturmu. Ama unutulmuyor. Geriye kalan bir eyler oluyor. ocukluumda, Georgia'da
geirdiim gnleri her zaman hatrlarm, hi de unutmayacam. Kay koum dkknnda, her ie
koturulan bir ocuktum. Gelip geen arabalar zerime amur srattnda, ocuklar glerlerdi bana.
Kendime bir ev yaptrmaya ta o zamandan karar vermitim. nnde arabalarn duraca bir ev. Ondan
sonra, zaman zaman iler ok fazla zorlatnda, ben hep o evi dndm, ok yardm oldu. Sonra
bir sre korktum o fikirden. Yaptrabilecek durumdaydm ama korkuyordum. Ama artk zaman geldi.
Anlyor musunuz, Bay Roark? Austen bana, bunu anlayabilecek kiinin siz olduunuzu syledi."
Roark hevesle, "Evet, anlyorum," dedi.
Bay Mundy, "Bir yer vard," diye anlatt. "Benim bydm kasabann hemen orada. Koskoca
blgenin maliknesiydi. Randolph Maliknesi denirdi. Eskiden ekim alanlar varm evresinde. O
tr evler artk yaplmyor. Bazen o eve, arka kapsndan bir eyler teslim etmeye giderdim. Benim
istediim o ev, Bay Roark. Tam onun gibi olmal. Ama Georgia'da deil. Oraya dnmek istemiyorum.
Burada, kente yakn yerde olmal. Araziyi aldm. Oray Randolph Maliknesinin arazisi gibi tesviye
ettirip hazrlatmama yardm etmelisiniz. Aalar, allar dikeceiz. Georgia'dakiler gibi. iekleriyle
falan. Onlar burada da bytmenin bir yolunu buluruz. Kaa patlarsa patlasn, umurumda deil. Tabii
bugn artk elektrik olacak, garajlar olacak. At arabalarna gre yapacak deiliz. Ama elektrikleri
mum na benzer yapalm. Garajlarn da ahrlara benzemesini istiyorum. Her ey tpk o malikne
gibi olsun. Randolph Maliknesi'nin fotoraflar var bende. Oradan satlan eski mobilyalarn bir
ksmn da satn aldm."
Roark konumaya baladnda Bay Mundy terbiyeli bir aknlkla dinledi. Bu szlerden
gceniklik duymuyor gibiydi. nk iine ilemiyordu szler.
"Anlamyor musunuz?" dedi Roark ona. "Sizin dikmek istediiniz ant, kendiniz iin deil. Kendi
hayatnzn ve kendi baarlarnzn ant deil. Bakalarna dikiyorsunuz onu. O insanlarn sizden
stn oluuna dikiyorsunuz. O stnle meydan okumak yerine, onu lmszletiriyorsunuz.
stnzden silkip atmyorsunuz da, ebedi olarak boy gstersin istiyorsunuz. Kendinizi mrnzn
sonuna kadar o dn alnm form iine gmnce mutlu olabilecek misiniz? Yoksa bir kerecik
kendinizi kurtarp, yeni evinizi, kendi evinizi yaparsanz m mutlu olursunuz? Sizin istediiniz
Randolph Maliknesi deil. Onun temsil ettii eyi istiyorsunuz siz. Oysa onun temsil ettii ey, sizin
mrnz boyunca mcadele ettiiniz eyin ayns."
Bay Mundy bo bo dinledi, Roark da bir kere daha, gerekdln karsnda kendini aresiz
hissetti. Bay Mundy diye bir insan yoktu karsnda. Yalnzca eskiden Randolph Maliknesi'nde
oturmu olan insanlarn oktan lm kalntlar vard. Kalntlara yalvarmak, onlar ikna etmek
olanaksz bir eydi.
Sonunda Bay Mundy, "Olmaz," dedi. "Hayr. Belki hakl olabilirsiniz, ama benim istediim hi de
o deil. Nedenleriniz yanltr demiyorum. yi ve geerli nedenlere benziyorlar. Ama ben Randolph
Maliknesi'ni seviyorum."
"Neden?"
"nk seviyorum da ondan. Sevdiim ey o."
Roark ona bir baka mimar semesi gerektiini syleyince, Bay Mundy beklenmedik bir sz
syledi.
"Ama sizden holandm," dedi. "Neden siz yapmyorsunuz onu bana? Sizin iin ne fark eder ki?"
Roark bunu anlatmaya kalkmad.
Daha sonra, Austen Heller ona, "Zaten tahmin etmitim," dedi. "Onu reddedeceinden
korkuyordum. Seni sulamyorum, Howard. Ama adam yle zengin ki! Bu i sana yle yararl olurdu
ki! Hem ... ne de olsa, yaamak zorundasn."
"O trl deil," dedi Roark.
Nisan aynda, Janss Stuart Emlak irketi'nden Bay Nathaniel Janss, Roark'un ofisine geldi. Bay
Janss ak szl, dobra dobra konuan biriydi. irketinin aa Broadway'de otuz katl, kk bir i
ham yaptrmak niyetine olduunu syledi. Kendisi mimar olarak Roark'ta srarl deildi, hatta bir
miktar karyd bu fikre. Ama arkada Austen Heller, Roark'la mutlaka buluup bu konuyu
konumasnda direnmiti. Bay Janss, Roark'un almalarn pek de beeniyor saylmazd, ama Heller
ok zorlamt onu. Bir karar vermeden nce Roark'u dinlemek istiyordu. Roark'un bu konuda neler
syleyebileceini sordu.
Roark'un syleyecei ok ey vard. Bunlar sakin sakin syledi. Balangta bu i ona zor geldi,
nk aslnda o binay ok istiyordu. O binay Bay Janss'dan, silah zoruyla bile olsa, kurtarmak
geliyordu iinden. Tabii eer silah olsayd. Ama birka dakika sonra i basitleti ve kolaylat. Silah
dncesi kafasndan silindi, hatta binaya ynelik istei bile kreldi. Bu alnabilecek bir i deildi,
kendisi onu alacak kii deildi. Yalnzca binalar hakknda konuuyordu, o kadar.
"Bay Janss, bir otomobil satn aldnz zaman, pencerelerinde gll garlandlar, amurluklarnda
aslanlar, tepesinde oturan bir melek istemezsiniz. Neden istemezsiniz acaba?"
"ok sama olur," dedi Bay Janss.
"Neden sama olur? Ben ok gzel olduunu dnyorum. Ayrca On Drdnc Louis'nin yle bir
faytonu vard. Louis iin iyi olan, bizim iin haydi haydi iyidir. Fazla atak yeniliklere ynelip
gelenekten kopmamz hi iyi olmaz."

"Bakn, byle bir eye inanyor olamazsnz, bunun da bal gibi farkndasnz."
"nanmadm biliyorum. Ama siz inanyorsunuz, yle deil mi? Bir de insan vcudunu ele alalm.
nsan vcudunun kvrml bir kuyruu olmasn, kuyruun ucunun tavus kuu kuyruu gibi sslerle dolu
olmasn neden istemiyorsunuz? Kulaklar da akantus yapraklarnn biiminde olabilir, deil mi?
Ssl olur o zaman. Byle plak grnmez. imdiki gibi irkin olmaktan kurtuluruz. Neden
holanmyorsunuz bu fikirden? nk yararsz, amasz bir ey olur da ondan. nk insan
vcudunun gzellii, amaca hizmet etmeyen tek bir fazla kas bile olmamasndan kaynaklanyor. Bir
tek izgi bile boa harcanm deil. Her ayrnts bir tek fikre uygun, o da insan fikri, insann hayat
fikri. Peki, gelelim binalara. Onlarn da bir mant ve bir amac olmasn ve bunun byle
grnmesini niin istemiyorsunuz? Neden binay birtakm sslerle bomak, amacn zarfna feda
etmek istiyorsunuz?.. Hem de neden bir zarf istediinizi bile bilmeden? On deiik tr hayvann
pilerine apraz dllenme uygulanm gibi bir melez hayvana benzemesini niin istiyorsunuz?
Sonunda elinizde barsaklar da, kalbi de, beyni de olmayan bir yaratk kalyor. Yalnzca post,
kuyruk, pene ve tylerden oluan bir yaratk. Niin? Bana bunun cevabn sylemeniz gerek, nk
ben hibir zaman anlamay baaramadm."
"ey," dedi Bay Janss, "Ben bunu hi byle dnmemitim." Pek inanl olmayan bir sesle ekledi:
"Ama biz binamzn gururlu bir bina olmasn istiyoruz. Bir gzellii olsun istiyoruz. Herkesin
gzellik dedii eyi."
"Kim neye gzellik diyor?"
"ey..."
"Syleyin bana, Bay Janss, sizce Yunan stunlar ve ii meyve dolu sepetleri, elikten yaplm
modern bir binann zerinde gerekten gzel mi?"
"Bir binann neden gzel olduunu hi dnm deilim," diye itirafta bulundu Bay Janss. "Ama
herhalde halkn istedii bu."
"Neden onlarn bunu isteyeceini varsayyorsunuz?"
"Bilmiyorum."
"O halde onlarn neyi isteyeceine neden aldr ediyorsunuz?"
"Kamuoyunu dnmek arttr."
"Ama insanlarn ou iin, ellerine verilen eyi kabul etme nedeni, yalnzca kendilerine o verildii
iindir, bunu biliyor olmanz gerekir. Onlarn hibir fikri yoktur. Onlarn dndn sandnz
eyleri mi rehber kabul edeceksiniz, yoksa kendi yarglarnz m kullanacaksnz?"
"stemedikleri bir eyi grtlaklarndan ieri tkamazsn."
"Byle bir ey yapmak zorunda deilsiniz. Yalnzca sabrl olmanz yeter. nk mantk sizden
yana. Yo, biliyorum, mantk hi kimsenin kendisinden yana olmasn isteyecei bir ey deil; ama
karnzda da yalnzca belirsiz, hantal, kr dolgu maddesinden baka bir ey yok."
"Neden mantn benden yana olmasn istemeyeceimi dnyorsunuz?"
"Sizi demek istemedim, Bay Janss. ou insanlar yle hisseder. Bir ans denemek zorundalar.
Yaptklar her ey aslnda bir ans denemek. Ama eer irkin, kibirli, budala bir eyden yana
karlarsa, kendilerini ok daha gvende hissediyorlar."
"Bu doru, biliyor musunuz," dedi Bay Janss.
Grmenin sonunda Bay Janss dnceli bir sesle, "Dncelerinizin akla uygun olmadn
syleyemem, Bay Roark," dedi. "Bir dneyim. Ksa bir sre sonra size haber veririm."
Bay Janss bir hafta sonra telefon etti. "Karar verecek olan, Ynetim Kurulu," dedi. "Bir denemek
ister misin, Roark? Planlar ve n izimleri hazrla. Onlar Ynetim Kurulu'na vereyim. Hibir vaatte
bulunamyorum. Ama ben senden yanaym ve bu konuda onlarla mcadele edeceim."
Roark iki hafta boyunca gece gndz o planlar zerinde alt. Sonunda planlar teslim edildi.
Ardndan Roark'u, Janss Stuart Emlak irketi'nin Ynetim Kurulu toplantsna ardlar. Uzun bir
masann yan tarafnda durup konutu. Gzleri ar ar bir yzden dierine kayyordu. Ban
ememeye, masann zerine bakmamaya alt. Ama yine de, gr alannn dip tarafnda; on iki
kuru! yesinin nne serilmi o planlar ve izimler, beyaz benekler gibi gzne arpyordu. Pek ok
sorular soruldu ona. Arasra Bay Janss yerinden frlyor, sorunun birine o cevap veriyor, yumruunu
masaya indiriyor, homurdanarak, "Gremiyor musunuz? Aka belli deil mi?" gibi bir eyler
sylyordu. "yle olmusa ne olmu, Bay Grant? Hi kimse byle bir ey yapmamsa, ne sakncas
var? Gotik mi. Bay Hubbard? Neden Gotik yapmak zorunda oluyormuuz? Bunu reddederseniz istifa
etmeyi bile dnyorum ben!"
Roark alak sesle konutu. Toplant salonunda, azndan kan szlerden emin olan tek kii oydu.
Ayrca, pek bir umudu olmadm da hissediyordu. Karsndaki on bir suratn izgileri farkl
farklyd, ama hepsinde ortak olan bir baka ey vard. Ne renk, ne de biimdi bu. Ama bir ortak
paydayd. fadelerinde eriyen, suratlar surat olmaktan karp oval biimde bo et kmeleri haline
getiren bir ey. Roark herkese hitap ediyordu. Ama hi kimseye hitap etmiyordu. Hibir cevap
alamadn biliyordu. Kendi szlerinin br kulak zarna arpp yanklann bile duyamyordu.
Szleri bir kuyuya dyor, inerken kuyunun talarna arpyor, talar o szleri durdurmay
reddediyor, bir baka taa frlatyor, var olmayan dibi bulmaya yolluyordu.
Kendisine "Kurul Karar"nn bildirilecei sylendi. Roark o karar nceden biliyordu. Mektup
geldiinde, hi duygulanmadan okudu. Bay Janss'in imzasn tayordu mektup. yle balyordu:
"Sevgili Bay Roark, Ynetim Kurulumuzun ii size verme kararn alamadklarn bildirmekten znt
duyuyorum ..." Mektubun o kat, sert resmiyetinde, bir yakan vard. Roark'la yzleemeyen bir adamn
yakar.
John Fargo hayata iportac olarak balamt. Elli yana vardnda, mtevaz bir servetin,
Altnc Cadde'de alveri merkezi boyunda krl bir byk maazann sahibiydi. Yllar boyunca,
caddenin kar kaldrmndaki daha byk bir maazayla mcadele etmiti. Rakibi olan o maaza, pek
kalabalk bir aileye miras olarak kalm ok sayda benzer tesislerden biriydi. Geen sonbaharda aile
o ubeyi kentin yukar tarafnda yeni bir binaya tamt. Perakende ticaretinin Kuzeye doru
kaymakta olduuna inanyorlard. Bu kararlaryla, eski mahallelerinin kn hzlandracaklarna
da aldrmyorlard. Eski dkkn bombo brakp gitmilerdi. Bu durum, kar kaldrmdaki rakipleri
olan John Fargo iin hem ac bir an, hem de bir utan niteliindeydi. John Fargo buna karlk, ayn
yerde bir yeni maaza ina edeceini ilan etti. Eski maazasna komu. Kentin tm maazalarndan
daha yeni ve daha k bir maaza. Bu mahallenin saygnln koruma kararnda olduunu duyurdu.
Roark'u ofisinde ziyarete geldiinde, kararn sonra vereceini, gidip bir dneceini sylemeye
kalkmad. "Mimar sensin," dedi yalnzca. Ayaklarn masann kenarna koyarak oturmaktayd. Bir
yandan piposunu tttryordu. Azndan szlerle dumanlar bir arada kyordu. "Ne kadar bir alana
ihtiyacm olduunu, ka para harcamak niyetinde olduumu sana syleyeceim. Daha fazla gerekirse,
syle bana. Gerisi sana kalm. Ben binalardan pek anlamam. Ama anlayan birini grdm m, farkna
varrm. Bala ie."
Fargo'nun Roark'u sei nedeni, gnn birinde Gowan'n benzin istasyonundan geerken durup
ieriye girdii, birka soru sorduu iindi. Ondan sonra gidip Heller'n asna rvet vermi, Heller
evde yokken ann kendisine evi dolatrmasn salamt. Daha baka tartmalara ihtiyac yoktu
Fargo'nun.
Mays ay sonlarnda, Roark'un ofisindeki izim masas Fargo Maazas'nn izimleriyle dolup
taarken, bir i daha geldi.
Bay Whitford Sanborn, bir i hannn sahibiydi. O binay ona yllar nce Henry Cameron yapmt.
Bay Sanborn kendine yeni bir sayfiye evi yaptrmaya karar verdiinde, karsnn baka mimar bulma
nerilerini reddetmi, Henry Cameron'a bir mektup yazmt. Cameron cevap olarak ona yollad on
sayfalk mektubun ilk satrnda kendisinin artk meslekten emekli olduunu yazyor, ondan sonraki
sayfalar boyunca hep Howard Roark'u anlatyordu. Roark o mektupta nelerin yazl olduunu hibir
zaman renemedi. Sanborn mektubu gstermiyor, Cameron da neler yazdm sylemiyordu. Ama
Sanborn sayfiye evinin yaplmas iin anlamay Roark'la imzalad... Hem de Bayan Sanborn'un
iddetli itirazlarna ramen.
Bayan Sanborn birok yardm derneklerinin bakanyd. Byle olmas onu otokrasinin tiryakisi
durumuna getiriyordu. Baka meguliyetlerin hibiri bu etkiyi yardm dernekleri kadar gl biimde
salayamazd. Aslnda Bayan Sanborn'un istedii bir Fransz atosuydu. Ffudson kysndaki yeni
araziye yle bir ey kondurmak istiyordu. Grkemli ve eski bir grnm olsun, diyordu. Sanki
aileden kalmaym gibi. Tabii yle olmadn herkes bilecek, ama grn yleymi gibi olsun,
diye srar ediyordu.
Roark yapaca evin btn ayrntlarm anlattktan sonra, Bay Sanborn anlamay imzalad. Hemen
kabul etmiti planlan. izim lerin gelmesini bile beklememiti. Karsna bezgin bir sesle, "Elbette;
Fanny," demiti. "modern bir ev istiyorum ben. Bunu sana ok nceden sylemitim. Cameron da
olsa, ylesini izerdi." "Cameron'un ad san kald m artk?" diye sormutu kars. "Bilemem, Fanny.
Tek bildiim, koca New York'daki hibir binann, onun bana yapt bina gibi olmad."
Sanborn'larn lo, eya dolu, Victoria tarz salonundaki cilal maun ihtiamn arasnda tartmalar,
gnler boyunca her akam srd gitti. Bay Sanborn artk salam basmamaya, sallanmaya balyordu.
Roark iki kolunu ap salonu gstererek, "stediiniz byle bir ey mi?" diye sordu. Bayan Sanborn,
"Niyetiniz kstahlk etmekse ..." diye balad sze. Ama o anda Bay Sanborn patlad: "Tanrm, Fanny!
Hakk var adamn! Bu tam benim istemediim ey ite! Bktm usandm bunlarn hepsinden!"
Roark tm izimleri bitirinceye kadar hi kimseyle grmedi. Ev basit tarla talarndan
yaplacakt. Byk pencereleri, pek ok taraalar olacakt. Bahesiyle birlikte, nehir yamacnn biraz
yukarsndayd. Nehrin sular gibi yaylan bir bina olacakt. Baheler kadar ak. izgilerini dikkatle
izleyen biri, bahelerin yaylmna ne kadar iyi uyduunu fark etmemezlik edemezdi; Taraalar adm
adm ykseliyor, duvarlara yaklayor, ancak ondan sonra duvarlarn dik gerei arpyordu insana.
Ev sanki gne na bir engel deildi de, onu toplayacak bir anakt. Toplayacak, younlatracak,
darnnkinden daha parlak bir hale getirecek gibiydi.
izimleri ilk nce Bay Sanborn grd. Eline alp inceledi, sonra, "Nasl syleyeceimi tam
bilemiyorum, Bay Roark, ama harika bunlar," dedi. "Cameron sizin hakknzda sylediklerinde
haklym."
izimleri tekiler de grdkten sonra, Bay Sanborn artk eskisi kadar emin deildi. Bayan Sanborn
evin bir felaket olduunu syledi. Ondan sonra upuzun gece tartmalar yeniden balad. "Ama
neden, neden bu kelere kuleler koyamyoruz?" diye soruyordu Bayan Sanborn. "O yass damn
zerinde dnya kadar yer var." Bin zorlukla kulelerden vazgemesi salandnda, bu sefer de, "Niin
cam karelere blnm pencerelerimiz olamyor?" diye tutturuyordu. "Allah da biliyor ya, ok byk
bu pencereler. Neden bu kadar byk olduklarn da anlayamyorum, o da baka. nsana hi zel hayat
olana vermiyor. Ama yine de pencerelerinizi kabul edeceim, Bay Roark. Madem ki o kadar inat
ediyorsunuz, peki. Ama ereveler neden blml olamyor? ylesi her eyi yumuatr, grkemli bir
hava verir. Ortaa gibi."
Bayan Sanborn'un izimleri kapp gsterdii dostlar, evi hi beenmediler. Bayan Walling korkun
dedi, Bayan Hooper de kaba dedi. Bay Melander. bu evi kendisine hediye verseler bile kabul
etmeyeceini syledi. Bayan Applebee evi ayakkab fabrikasna benzetti. Bayan Davitt izimlere
yle bir bakt, onaylayan bir sesle, "Ah, ne kadar sanatsal, ekerim," dedi. "Kim izdi bunlar? ...
Kim? ... Roark mu? ... Adn hi duymadm ... Dorusu, Fanny, bu evde biraz sahtelik var."
Ailenin iki ocuu bu konuda gr ayrlna dmlerdi. On dokuz yandaki kzlar June
Sanborn, mimarlarn romantik tipler olduuna karar vermi bir kzd. Evi ok gen bir mimarn
yapacan rendii zaman sevinmiti. Ama Roark'un grnnden holanmam, ona sunduu
imalara da hi aldr etmediini grnce, evin iren olduunu ileri srm, kendisinin o evde
oturmay kesinlikle reddettiini sylemiti. Yirmi drt yandaki oullar Richard Sanborn
niversitede ok parlak bir renciydi, ama yava yava kendini alkolle ldrme yoluna girmiti. Her
zamanki uyuuk halinden syrlp evin harikulade olduunu syleyerek tm aileyi artt. Bu szn
sanat zevkinden mi kaynaklandn, yoksa annesine duyduu nefretin bir rn m olduunu, hatta
ikisinin karm m olduunu hi kimse anlayamad.
Whitford Sanborn her yeni akntya gre yalpalyordu. Arasra, "Bakn, kare ereveli pencere
olmaz tabii, bu ok sama," diyordu. "Ama en azndan ona bir korni ekleyip ailedeki huzuru
koruyamaz msnz, Bay Roark? Ondle bir korni. Hibir eyi bozmaz. Yoksa bozar m?"
Tartmalarn sonunu getiren ey, Roark'un, eer Bay Sanborn izimleri olduu gibi onaylamazsa
evi yapmayacan sylemesi oldu. Aile reisinin her sayfay ayr ayr onaylayp altn imzalamas
gerekiyordu.
Bir sre sonra Bayan Sanborn, saygn mteahhitlerin bu evi yapmay reddettiini duyup memnun
oldu. "Grdn m?" dedi zafer dolu bir sesle. Bay Sanborn grmeyi reddediyordu. Sonunda kyda
kalm bir mteahhit buldu. Bu firma, Bay Sanborn'a hatr olsun diye, evi yapmay istemeye istemeye
kabul etti. Bayan Sanborn ok gemeden, mteahhidin kendi mttefiki olduunu rendi, tm sosyal
geleneklere kar kp adam evine aya davet etti. Evle ilgili tm tutarl fikirlerini oktan
kaybetmiti artk. Tek hissettii, Roark'a duyduu nefretti. Mteahhide gelince, o tm mimarlardan
prensip olarak nefret ediyordu.
Sanborn'larn evinin inaat yaz ve sonbahar aylan boyunca srd, her geen gn yeni savalar
getirdi. "Ama, Bay Roark, size yatak odamda dolap istediimi kesinlikle sylemitim. ok iyi
hatrlyorum. Cuma akamyd, hepimiz salondaydk, Bay Sanborn pencerenin yanndaki byk
koltukta oturuyordu, ben de ... Planlar m? Hangi planlar? Benim planlar anlamam m
bekliyorsunuz?" "Rosalie Teyze yuvarlak merdiveni asla kamayacan sylyor, Bay Roark. Ne
yapacaz? Konuklar sizin bu evinize uyan kiiler arasndan m seeceiz?" "Bay Hulbert bu tr
tavann ayakta duramayacan sylyor ... Elbette, Bay Hulbert mimarlktan ok iyi anlar. Venedik'te
iki yaz geirdi." "June, zavall ocuk, odasnn mahzenler kadar karanlk olacan sylyor ... Eh,
yle hissediyor, Bay Roark. Karanlk olmasa bile, madem ki o kendini karanlkta hissediyor, ayn
kapya varr." Roark geceleri uyumuyor, kanamad deiiklikler iin izimleri yeni batan
hazrlyordu. Gnler boyunca tabanlar sklyor, merdivenler yerinden karlyor, partisyonlar
konuluyordu. Bu da mteahhidin btesine eklemeler yaplmas anlamna geliyordu. Mteahhit omuz
silkerek, "Ben sylemitim size," diyordu. "Bu zppe mimarlardan birini tuttunuz mu, olaca budur.
Bitene kadar bekleyin, size kaa patlayacan grrsnz."
Evin biimi belirmeye baladnda, bu sefer Roark bir deiiklik yapma ihtiyacn hissetti. Dou
kanad onu batan beri pek tatmin etmemiti. O blmn ykseliini seyrederken yapt hatay buldu,
nasl dzeltebileceini anlad. Bylelikle evin daha salam bir mantk izgisinde btnleeceim
gryordu. Bina yapmnda henz ilk admlarn atan bir mimard ve bu inaatlar onun iin birer
tecrbe saylyordu. Bunu da aka kabullenmekten ekinmiyordu. Ama Bay Sanborn bu deiimi
reddetti. Bu sefer de g onun eline gemiti. Roark yalvard ona bu deiimi kabul etmesi iin. Dou
kanadnn nasl olmas gerektiini bir kere gznde canlandrdktan sonra, evin bu haline bakmaya
bile dayanamyordu. Bay Sanborn, "Seni haksz buluyor deilim," dedi souk bir sesle. "Hatta
haklsn bence. Ama paramz yetmez. zgnm." "Bayan Sanborn'un bana yaptrd o sama
deiikliklerden ok daha ucuza kacak." "Ltfen bu konuyu bir daha ama." "Bay Sanborn," dedi
Roark yavaa. "Size hibir ek paraya mal olmamas artyla bu deiiklii onayladnza dair bir
kt imzalar msnz?" "Tabii. Eer bunu salayacak bir mucize yol bulursan."
mzalad. Dou kanad yklp yeniden yapld. Roark bunun giderlerini kendi cebinden dedi.
Giderler bu ev iin ald mimarlk cretinden fazla tutuyordu. Bay Sanborn kararsz kalmt bu
durum karsnda. Paray yine de demek istiyordu, ama Bayan Sanborn bunu engelledi. "Alaka bir
hile bu," dedi. "Bir tr bask uyguluyor sana. Senin iyilik duygularna ynelik bir antaj. demeni
bekliyor zaten. Bekle de gr. Gelip isteyecektir. Bunu yanna brakma." Roark gelip istemedi. Bay
Sanborn da hibir ey demedi.
Ev bittiinde Bayan Sanborn orada oturmay reddetti. Bay Sanborn eve hznl gzlerle bakyor,
onu ok sevdiini, her zaman byle bir ev isteyip durduunu syleyemeyecek kadar kendini yorgun
hissediyordu. Teslim oldu. Ev hibir zaman dayanp denmedi. Bayan Sanborn kocasn ve kzn
alp k geirmeye Florida'ya gitti. "Oradaki evimiz doru drst spanyol Mimarisi, Tanrya kr,"
diyordu. "nk onu hazr almtk. Yaptrmaya kalkann sonu budur. Hele de acemi aylak bir
mimara verirse!" Oluna gelince, o yine herkesi artan bir ey yapt, Florida'ya gitmeyi reddetti.
Yeni evi sevdiini, orada oturacan, baka bir yerde yaamak istemediini syledi. Evin odas
Richard iin dendi. Aile ekip gitti, Richard tek bana Hudson kysndaki eve tand.

Geceleri nehirden geenler, kyda bir tek dikdrtgen pencerede yanan sar grebiliyorlard.
Koskocaman, l bir evin karanl iinde, ufack ve kaybolmu bir k.
Amerikan Mimarlar Dernei Blteni'nde kk bir paragraf kt:
"Tannm Sanayici Bay Whitford Sanborn'un son zamanlarda yaplan eviyle ilgili, iren olmasa
elenceli saylabilecek garip bir olayn haberini aldk. Howard Roark adl biri tarafndan
tasarmlanan evin yapm yz bin dolarn zerinde bir paraya mal olmu, fakat aile bu evi yaanmaz
bulmutur. imdi ev, profesyonel beceriksizlie arpc bir tank gibi, bo durmaktadr."
14

Lucius N. Heyer lmeyi inatla reddediyordu. Felten kurtulmu, doktorunun ve Guy Francon'un
kaygl uyarlarna aldrmadan iine dnmt. Francon onun hissesini satn almay nerdi, Heyer
reddetti. Solgun, habire sulanan gzleri inatla, ama hibir yere odaklanmadan bakyordu. ki gnde
bir geliyordu ofise. Masasndaki sepetine gelenek gerei braklan muhaberat kopyalarn okuyor,
ylece oturup nndeki bloknotun beyaz sayfalarna iek resimleri iziyor, sonra da kalkp evine
dnyordu. Ayan hafif sryerek yrmekteydi. Kollar bedenine yapk, dirseklerden aas ne
doru uzanm durumdayd yrrken. Parmaklar pene gibi, yar kapalyd. Titriyordu parmaklar.
Sol elini hi kullanamyordu. Ama emekli de olmuyordu. irketin antetli ktlarnda kendi adn
grmek houna gidiyordu.
Aklndan dalgn dalgn, neden artk kendisini nemli mterilerle tantrmadklarn merak ediyor,
yeni binalarn izimlerini, inaat yarlanncaya kadar neden kendisine gstermediklerini
anlayamyordu. Bunu sylediinde Francon itiraz etti. "Ama Lucius, seni bu durumunda rahatsz etmek
aklmn ucundan bile gemez. Baka biri olsa oktan emekli olurdu."
Francon biraz artyordu onu. Peter Keating ise adamakll afallatyordu. Karlatklarnda
Keating onu selamlama zahmetine bile pek ender kalkyordu. Selamlasa bile, sonradan, eer aklna
gelirse yapyordu bu ii. Heyer bir ey sylerken, Keating cmlenin orta yerinde arkasn dnp
uzaklayordu. Heyer izim elemanlarndan birine bir emir verecek olsa, eleman hemen, Bay
Keating'in tersini sylediini ileri sryordu. Bir trl anlayamyordu Heyer bunlar. Keating'i her
zaman, kendisiyle eski porselenlerden konuan o saygl ocuk, diye hatrlamaktayd. Balangta
Keating'i kolaylkla mazur grebildi, daha sonra beceriksizce ve mtevaz bir havada terslemeye
alt, ardndan da Keating'e kar mantkd bir korku duymaya balad. Francon'a ikyette
bulundu. Hibir zaman sahip olmad otoriter bir ses kullanmaya alarak, "u senin ocuk, Guy,"
dedi. "Keating denilen. Artk ok geimsiz oldu. Bana kaba davranyor. Onu kovmalsn hemen."
Francon kupkuru bir sesle, "Bak, Lucius, neden emekli olman gerek dediimi imdi anlyor musun?"
dedi ona. "Sinirlerini ok fazla zorluyorsun ve olmayacak eyler hayal ediyorsun."
O srada Cosmo-Slotnick Binasyla ilgili yarma ald.
Hollywood'daki Cosmo-Slotnick Film irketi, New York'da akl durdurucu bir merkez bina
yaptrmaya karar vermiti. Altnda sinema salonu, zerindeki krk katta ofisler bulunan bir gkdelen.
Mimar seimi iin dnya apnda bir yarma, bir yl ncesinden ald. Cosmo-Slotnick'in yalnz
sinema dnyasnda lider olmakla kalmayp, tm sanatlar kucaklad, mimari de estetiin yce, ama
ihmal edilmi bir dal olduuna gre, Cosmo-Slotnick'in onu da haritasna yerletirmek niyetinde
olduu syleniyordu.
Denizciyi Alyorum'un rol dalmyla ve Satlk Zevceler'in ekimiyle birlikte, Parthenon'la
Pantheon'un hikyeleri ortaya dkld. Bayan Sally O'Dawn'n Rheims Katedrali nnde mayolu
resimleri ekildi. Bay Pratt ("Pardner") Purcell, kendisiyle yaplan bir rportajda, her zaman usta bir
mimar olmay hayal ettiini syledi, sinema artisti olmasa mutlaka o meslei seeceini belirtti.
Ralston Holcombe, Guy Francon ve Gordon L. Prescott'un Amerikan Mimarisi'nin geleceiyle ilgili
zl szleri, Bayan Dimples Williams'n yazsnda kt, ayrca hayali bir rportajda da Sir
Christopher Wren'in film iin neler diyecei canlandrld. Gazetelerin pazar eklerinde Cosmo-
Slotnick yldz adaylarnn ort ve kazak giymi, ellerinde T cetvelleriyle ekilmi resimleri
yaymlanyor, altna, "Cosmo-Slotnick Binas" diye yazlyor, sonuna da kocaman bir soru iareti
konuyordu.
Yarma her lkenin her mimarna akt. Bina Broadway'de yer alacak, on milyon dolara kacak,
modern teknolojiyi ve Amerika Halk"nn ruhunu temsil edecekti. Daha imdiden, Dnyann En
Gzel Binas" ilan edilmiti. dl verecek jri, Cosmoyu temsilen Bay Shupe, Slotnick'i temsilen
Bay Slotnick, Stanton Teknoloji Enstits'nden Profesr Peterkin, New York Belediye Bakan,
Amerikan Mimarlar Dernei Bakan Ralston Hollcombe ve Ellsworth Toohey'den olumaktayd.

Francon, Keating'e, "Elinden geleni yap, Peter!" dedi. "En iyisini. Ne yetenein varsa dk ortaya.
Bu senin en byn ansn. Projeyi gnderirken firmann adnn yanna senin adn da yazarz.
Kazanrsak, dln bete biri senin. Byk dl altm bin dolar, biliyorsun."
"Heyer itiraz eder," dedi Keating tedbirli bir sesle.
"Varsn etsin. Onun iin yapyorum zaten. Belki kendisinin ne yapmas gerektii de bu arada
kafasna girer. Hem ben ... ey, neler hissettiimi biliyorsun, Peter. Seni daha imdiden ortam gibi
gryorum. Borluyum bunu sana. Alnnn teriyle kazandn. Belki bu proje onun da anahtar olur
sana."
Keating projesini be kere izdi. Nefret ediyordu izdiklerinden. Binann her direinden, daha o
direk domadan nce nefret etmeye balyordu. Elleri titreye fitreye alp durmaktayd. Akl
nndeki izimde deildi. Hep dier yarmaclar, bu yarmay kazanp kendisinden stn ilan
edilecek o kiiyi dnyordu. O kii ne yapacakt acaba? Sorunlar nasl zecek, Keating'i nasl
aacakt? O adam alt etmek zorundayd, baka hibir eyin nemi yoktu. Oltada Peter Keating diye
bir ey kalmamt. Bir vakum vard yalnzca. Adn duyduu bir tropik bitki gibi. Bcekleri
vakumuyla kendine eken, emip kupkuru brakan, kendi iin gerekli maddeleri bu yolla salayan bir
bitki.
izimleri hazr olup, beyaz mermer binann perspektifi masann zerine konduunda, korkun bir
gvensizlikten baka bir ey hissedemedi. Bir Rnesans Sarayna benziyordu ama lastikten yaplm
da ekilerek krk kata ykseltilmi gibiydi. Rnesans seiinin nedeni, jrilerin hep stunlara
merakl olduu konusunda yazlmam bir yasa bulunmas, Ralston Holcombe'un da jride
bulunduunu hatrlamasyd. Holcombe'un en sevdii talyan Saraylarndan bol bol fikir dn
almt. yi grnyordu ... belki iyi olabilirdi... ama emin deildi. Sorabilecei hi kimse de yoktu.
Bu szlerin aklndan getiini fark ettii anda iini kr bir fke dalgas kaplad. Nedenini bilmeden
nce hissetti o dalgay. Ama nedeni de hemen arkadan bilincine ulat. Vard sorabilecei biri. O ad
dnmeyi hi istemiyordu. Gitmeyecekti ona. fke yzne ykseldi, Keating kendini alev alev
yanyormu gibi hissetti. Gzlerinin altndaki deri iyice gerilmiti. Gideceini biliyordu.
Bu dnceyi kafasndan itip uzaklatrd. Hibir yere gitmeye niyeti yoktu. Saat gelip attnda
izimleri bir dosyaya koyup koltuuna sktrd, Roark'un ofisinin yolunu tuttu.
Roark'u her trl faaliyet belirtisinden yoksun kocaman odada tek bana oturur buldu.
"Merhaba, Howard" dedi neeli bir sesle. "Naslsn? Sana engel olmuyorum, deil mi?"
"Merhaba, Peter," dedi Roark. "Olmuyorsun."
"Fazla megul deilsin, deil mi?"
"Hayr."
"Birka dakika oturmama izin verir misin?"
"Otur."
"Eee, Howard, harika iler yaptn. Fargo Maazasn grdm. Nefis bir ey. Tebrikler."
"Teekkr ederim."
"Hzla ilerliyorsun, deil mi? imdiden i aldn, ha?"
"Drt."
"Ha, yle ya, drt. Baya iyi. Sanborn'larla biraz sorun km diye duydum."
"yle oldu."
"Eh, her ey her zaman tkr tkr gitmez, bilirsin ... Ondan sonra yeni iler yok mu? Hi mi bir ey
yok?"
"Hayr. Yok."
"Eh, gelir naslsa. Her zaman sylemiimdir, mimarlarn birbirini boazlamas gerekmez. Bol bol
i var. Profesyonel birlik ve yardmlama ruhu oluturmalyz biz. rnein u yarmay ele al ... Sen
projeni gnderdin mi?"
"Hangi yarma?"
"Mehur yarma tabii. Cosmo-Slotnick Yarmas."
"Ben bir ey yollamyorum."
"Yani girmiyor musun? Hi mi?"
"Hayr."
"Neden?"
"Ben yarmalara girmem."
"Neden, Tanr akna?"
"Hadi Peter, buraya bunu tartmaya gelmi olamazsn."
"Aslnda sana kendi projemi gstermek istiyordum. Bak, iyice anla, bana yardm etmeni
istemiyorum. Yalnzca tepkini istiyorum. Genel fikrini."
Dosyay aceleyle at.
Roark izimlere bakt. Keating sabrszd. "Eee? yi mi?"
"Hayr. Berbat. Sen de biliyorsun yle olduunu."
Ondan sonra saatler boyunca, gkyz kararp kentin pencerelerinde klar yandktan sonra bile,
Keating dinledi, Roark konutu, anlatt, aklad, planlarn zerine kara izgiler izdi, sinema
salonunun k koridorlarndaki labirent dmlerini zd, pencereler at, holleri geniletti,
gereksiz arklar yok etti, merdivenleri dzletirdi. Keating bir ara, "Tanrm, Howard!" dedi. "Byle
yapabiliyorsun da ne diye yarmaya katlmyorsun?" Roark buna cevap olarak, "nk katlamam,"
dedi. "stesem de katlamam. Kuruyuveriyorum. Bombo oluyorum. Onlara istediklerini veremem.
Yalnzca bir bakasnn hazrlad pislii grnce, onu dzeltebiliyorum."
Planlar bir kenara ittiinde sabah olmutu. Keating fsldad:
"Ya cephe?"
"Cephen cehennemin dibine! Senin lanet olas Rnesans cephelerini grmek istemiyorum!" Ama
yine de bakt. Elinin resim zerine izgiler izmesini engelleyemedi. "Pekl, lanet olas, madem
Rnesans olacak, bari iyi bir Rnesans ver onlara ... yle bir ey varsa tabii! Ama onu sana ben
yapamam. Kendin bul. yle bir ey. Daha basit, Peter, daha basit. Daha dorudan. Drstlkten uzak
bir eyi ne kadar drst yapabilirsen, o kadar drst olsun. imdi evine git, una gre bir eyler
kurgulamaya bak."
Keating evine dnd. Roark'un planlarn temize ekti. Roark'un aceleyle iziktirdii cepheyi
zenli bir resim halinde canlandrd. Sonra planlar postalanmak zere zarfland, zerine de:
"Dnyann En Gzel Binas" Yarmas
Cosmo-Slotnick Film ti.
New York
diye yazlp yolland. Planlara ilitirilen mektubun zarfnda da, "Francon & Heyer Mimarlk
irketi; Peter Keating, Tasarmc," diye yazlyd.
K aylar boyunca Roark bunun dnda ne bir frsat buldu, ne bir i, ne de bir i umudu.
Masasnda otururken, hava karardnda bazen yakmay bile unutuyordu. Sanki ofisin iinden
akp geen saatlerin o ar hareketsizlii onun kaslarna ilemeye balyordu. Bazen ayaa kalkyor,
kolunun hareket ettiini hissetmek, bir ses duymak iin bir kitap alp duvara frlatyordu. Sonra
glmseyerek eilip kitab alyor, yeniden dzgn biimde masann zerine koyuyordu. Masadaki
lambay yakyor, ondan sonra da, elini lambann ndan ekmeden ylece duruyor, ellerine
bakyordu. Yavaa parmaklarn gerip ayordu masann zerinde. O zaman Cameron'un kendisine
uzun zaman nce syledii bir sz hatrlyor, elini hemen ekiyor, kalkp paltosuna uzanyor, klar
sndrp kyor, evine yryordu.
lkbahar yaklarken, parasnn artk ok uzun sre dayanmayacann farkndayd. Ofisinin kirasn
her ayn ilk gn dyordu. nnde otuz gnlk bir srenin uzanmasn, bu sre iinde ofisinin
kendisine ait olduunu bilmeyi istiyordu. Her sabah, ok sakin admlarla giriyordu ofisine. Akam
olurken takvime bakmay istemediinin farkndayd. Otuz gnn biri daha eksilmiti ve bunu
bilinlendirmek istemiyordu. Bu eilimini fark ettii zaman, kendini zorlayarak takvime bakmaya
alt. Bir yart hayat artk. Bu yar kira parasyla ... ama teki yarmacnn adn bilmiyordu.
Belki de sokakta yrrken yanndan getii insanlarn her biri.
Ofisine karken asansrcler ona garip, tembel, merakl bir bakla bakyorlard. Onlara bir 'ey
sylediinde verdikleri cevaplar kstah deildi, ama ksa zamanda kstahlaacakm gibi bir
kaytszlk tayordu. Roarkun ne yaptn, bunu neden yaptn bilmiyordu bu adamlar. Tek
bildikleri, onun ofisine hi mteri gelmediiydi. Austen Hellern sraryla arasra Heller'n
evindeki bir iki partiye gitmiti. Konuklar ona, "Mimarsnz, yle mi?" diye sormulard. "Balayn
beni, mimarlk almalarn pek izlemiyorum ... ne binalar yapmtnz?" Roark cevap verdiinde,
"Ha, evet," diyorlard. Karsndaki insanlarn bilinli nezaketi, "Mimarlk, senin hsnkuruntun,"
dermi gibiydi. Yapt binalar hibiri grmemiti. Tek bildikleri, bu binalarn adn da
duymadklaryd.
Bu yle bir savat ki, Roark bu savata "hibir eye" kar mcadele veriyor, savamak zere ileri
itiliyor, baka are bulamad iin savamak zorunda kalyor, ama karsnda dman da
gremiyordu.
na halindeki binalarn nnden geerken durup elik iskeletlere bakyordu. Bazen o direklerle
kirilerin bir bina olarak biimlenmekten ok, kendisini durduracak bir barikat olmaya altn
hissediyordu. Sanki kaldrmda durduu yeri, o inaatn tahta perdesinden ayran birka admlk
uzaklk, hibir zaman aamayaca bir mesafeydi. Acyd duyduu, ama krelmi, ie ilemeyen bir
acyd. Doru, diyordu kendi kendine yle zamanlarda. Ama vcudu, hayr, deil, diye karlk
veriyordu. Vcudunun o garip, el srlmez salyd bu cevab seslendiren.
Fargo Maazas ald. Ama bir tek binayla bir mahalleyi kurtarmak mmkn olmad. Fargo'nun
rakipleri haklyd aslnda. Akm deimiti artk. Herkes kentin kuzeyine doru akyordu. Mterileri
terkediyordu onu. John Fargo'nun inie getii konusunda uluorta szler sylenmeye balamt. Fargo
kt bir ticari karar verdi, olmayacak tipte bir binayla da stne ty dikti, diyorlard. Bu da
kamuoyunun Yeniliki Mimari'yi kabul etmediine iarettir, diyorlard. Bu maazann kentteki en
temiz, en aydnlk maaza olduunu kimsenin syledii yoktu. Planndaki ustalk sayesinde iletmenin
grlmedik dzeyde kolaylatn, mahallenin kaderinin zaten maaza yaplmadan ok nce belli
olduunu syleyen yoktu. Btn sular binann zerine atld.
Mimarlk mesleinin espri kumkumas, Amerikan Mimarlar Dernei'nin palyaosu Athelsan
Beasely, hibir zaman hibir bina yapmayan tr mimarlardan olduu, yalnzca yardm balolar
dzenlemekle vakit geirdii halde, Demek Blteni'ndeki "Glme Kesi" adl stununda yle
demekteydi:
"Evet, ocuklar, ite size, sonu 'Alnacak Ders' diye biten bir peri masal: Bir varm bir yokmu,
salar balkaba renginde bir kk ocuk varm, bu ocuk kendini sizin gibi sradan ocuklarn
hepsinden daha stn gryormu. Bunu kantlamak iin kalkp bir ev yapm. ok gzel bir evmi
ama iinde hi kimse yaayamyormu. Bir de maaza yapm. O da ok gzel bir maazaym ama,
iflas etme yoluna girmi. Bir de ok nl bina dikmi, onun da zeti, amur patika zerinde kpek
yuvas. Bu sonuncusunun iyi i yapt syleniyor. Demek belki de o kk ocua en uygun dal, o dal
olmal."
Mart ay sonunda Roark, gazetelerde Roger Enright'la ilgili yazlar okumaya balad. Roger
Enright'n milyonlar vard. Koskoca bir petrol irketinin sahibiydi ve bol harcamalara da
eilimliydi. Apansz karar verip giritii birbiriyle ilgisiz iler yznden, evresinde yar hayranlk,
yar dehetten oluan duygular uyandran biriydi. Son hevesi de, yeni tip bir apartmand. Her
dairesinin kendi iinde tastamam, dier dairelerden tpk pahal bir mstakil ev kadar ayr olmasn
istiyordu. Ad Enright Evi olacakt. Enright daha imdiden bu binann, evrede grd binalara hi
benzemeyeceini sylyordu. Kentin nl mimarlarnn ouyla iliki kurmu, ama sonra hepsini
reddetmiti.
Roark bu gazete yazsn kendisine ynelik kiisel bir davetiye gibi alglad. Srf kendisi iin
yaratlm bir frsatt bu. lk defa olarak, bir iin peine dme zaman gelmiti. Roger Enright'la
grmek zere randevu istedi. Kendisine Enright'n sekreteriyle grmesi iin randevu verildi.
Sekreter, her an can sklm gibi grnen bir gen adamd. Roark'a tecrbeleriyle ilgili birka soru
sordu. Bunlar yava yava soruyordu. Sanki u ortam iinde sormak gerekip gerekmediine karar
vermek byk aba istiyormu gibi.

Sanki alaca cevaplar hibir eyi deitirmeyecekmi gibi. Roark'un binalarnn fotoraflarna gz
att, sonunda da Bay Enright'n bu bavuruyla ilgilenmeyeceini belirtti.
Nisan aynn ilk haftasnda Roark bir aylk ofis kirasn dediinde, kendisinden Metropolitan
Bankaclk irketi'nin bir yeni binas iin proje sunmas istendi. Bay Weidler aramt onu. Weidler
bankann ynetim kumlu yesiydi ve gen Richard Sanborn'un da arkadayd. "Sk bir sava verdim,
Roark, ama sanyorum kazandm," dedi arad zaman. "Onlara Sanborn'larn evini kendim gezdirdim.
Richard'la ikimiz bu arada onlara birka ey akladk. Ama Ynetim Kurulu'nun karar vermeden
nce projeleri grmesi gerekiyor. Demek ki henz durum tam kesin deil. Bunu aka sylemem
gerekir sana. Ama hemen hemen kesin. ki mimar reddettiler. Sana ok ilgi duyuyorlar. Bala haydi.
yi anslar!"
Henry Cameron'un hastal nksetmi, doktor da kz kardeine, artk iyileme umudu kalmadn
sylemiti. Kz kardei inanmamt buna. inde yepyeni bir umut hissediyordu, nk yatanda
yatmakta olan Cameron'un pek huzurlu, hemen hemen mutlu olduunu grmekteydi. Oysa bu tr
sfatlar aabeyine yaktrmakta her zaman zorluk ekmiti.
Bir akam Cameron apansz, "Howard' ara," dedi. "Buraya gelmesini syle." Kadn bunu duyunca
iini bir korku sard. Aabeyi emekliliinden bu yana geen yl iinde bir kere bile Roark'u
artm deildi. Yalnzca onun ziyaretlerini beklemekle yetinmiti.
Roark bir saat iinde geldi. Cameron'un yatann yanndaki sandalyeye oturdu, onunla her zamanki
gibi konutu. zel davetten sz etmedii gibi, herhangi bir aklamada da bulunmad. Ilk bir geceydi.
Cameron'un odasnn penceresi, karanlk baheye doru akt. Cameron cmleleri arasndaki
duraklamalar srasnda dardaki aalarn sessizliini, ge saatlerin kprtszln fark edince, kz
kardeini ard: "Salondaki kanepeyi Howard'a hazrla, burada kalacak," dedi. Roark ona bakt,
durumu anlad. Ban hafife eerek kabul ettiini belirtti. Cameron'un u anda aklad eyi
anladm belirtmek iin tek yapaca, Cameron'un baktan kadar ciddi baklarla bakmakt.
Roark o evde gn kald. Orada kalna hi deinilmedii gibi, ne kadar kalacandan da sz
edilmedi. Evdeki varl, yorum gerektirmeyen doal bir ey gibi kabul edildi. Bayan Cameron da
anlamt. Hibir ey sylememesi gerektiini o da biliyordu. Evin iinde sessiz ve ekingen
admlarla dolayor, sanki kadere raz olduunu belirtiyordu.
Cameron, Roark'u srekli kendi odasnda istemedi. Arasra, "Git, bahede biraz dola, Howard,"
diyordu. "Dars ok gzel. imenler boy vermeye balad." Yatt yerden baktnda, Roark'un
plak aalar arasnda, gkyznn mavisi altnda dolatn ak pencereden grebiliyordu.
Yalnzca yemeklerini Roark'la birlikte yemek istemiti. Bayan Cameron tepsiyi onun dizleri zerine
brakrken, Roark iin de yatan yan bandaki kk masaya yemek getiriyordu. Roark, Cameron'un
azndan kan szckler arasndaki o korkun sessizlikleri dinliyor, o sralarda olup bitenleri bildii
halde belli etmemeye alyordu. Szckler normal gibiydi. Onlar ne zorlukla syleyebildii,
Cameron'un son srr olarak kalacakt. Tpk kendi istedii gibi.
Cameron gelecein inaat malzemelerinden sz ediyordu. "Hafif metal sanayimden gzn ayrma,
Howard ... birka yl sonra ne yaman ilere yarayacaklarm greceksin ... plastikleri de iyi izle ...
yepyeni bir a ... balayacak oradan ... Yeni aletler, yeni yntemler, yeni biimler bulacaksn ...
gstereceksin o sersemlere ... insan beyninin neler yaratabildiim ... ne olanaklar getirdiini ... geen
hafta yeni tr bir bileim fayansla ilgili yazy okudum ... baka hibir eyin ie yaramayaca bir
kullanm biimi buldum ona ... rnein kk bir evi al ele, be bin dolarlk falan ..."
Bir sre sonra susuyor, sessiz kalyor, gzlerini yumuyordu. Bir ara Roark onun birdenbire, "Gail
Wynand ..." diye fsldadn duydu.
ararak yataa doru biraz eildi.
"Baka hi kimseden o kadar nefret etmiyorum ... bir tek Gail Wynand ... yo, onu hi grm
deilim ... Ama temsil ettii, dnyann her trl kusuru ... ar bayaln zaferini temsil ediyor o ...
mcadele etmek zorunda kalacan, Gail Wynand'dr, Howard
Ondan sonra uzun sre konumad. Yeniden gzlerini atnda glmsedi, konutu:
"Biliyorum ... u ara ofiste dakikalarnn nasl getiini iyi biliyorum," Roark ona bunlar hi
anlatmamt. "Hayr inkr etme ve bir ey syleme ... biliyorum ... ama ziyan yok ... korkma ... seni
kovmaya altm gn hatrlyor musun? Sana o gn sylediklerimi unut ... hikyenin tm o kadar
deil ... asl bu ... korkma ... deerdi..."
Sesi kmaz oldu, artk konuamad. Ama gzleri hl salamd.

Sessizce yatarken Roark'a pek bir aba gstermeden bakabiliyordu. Yarm saat sonra ld.
Keating, Catherine'i sk sk gryordu. Nianlarn ilan etmi deildi ama annesi biliyordu artk.
Olay Keating'in kendi deerli srr olmaktan kmt. Catherine zaman zaman, grmelerinin
neminin Keating'in gznde azaldn dnyordu. Onu bekleme yalnzlndan kurtulmutu. Ama
buna karlk, sonunda yine dnecei konusundaki gvence duygusunu da kaybetmiti.
Keating ona, "O filmciler binas yarmasnn sonucunu bekleyelim, Katie," demiti. "ok srmez.
Karar maysta aklayacaklar. Kazanrsam, hayatm yoluna girdi demektir. Hemen evleniriz. Daynla
da o zaman tanrm. O da benimle tanmak isteyecektir o zaman. O yarmay kazanmam gerek."
"Kazanacan biliyorum."
"Hem bizim ihtiyar Heyer da artk bir ay bile dayanamaz. Doktor ikinci inmeyi her an
bekleyebileceimizi syledi. O da iin sonu olacak. Onu mezara gtrmese bile, ofisten
uzaklatraca kesin."
"Ah, Peter, byle konutuunu duymak istemiyorum. Bu kadar amanszca bencil olma ..."
"zgnm, tatln. ey ... evet, herhalde bencilim. Herkes yle."
Dominique'le daha da sk buluuyordu. Dominique'in ona baknda, Keating'den artk bir soran
gelmesini beklemiyormu gibi bir hava vard. Seyrek ve nemsiz akamlar iin zararsz bir arkada
sayyordu onu. Keating, Dominique'in kendisinden holand kansndayd. Ama bunun cesaret verici
bir iaret olmadn biliyordu.
Zaman zaman onun Francon'un kz olduunu unutuyordu. Kendisini onu istemeye ynelten
nedenlerin hepsini unutuyordu. Zaten herhangi bir zorlanmaya ihtiyac yoktu. stiyordu Dominique'i.
Onun o heyecan verici varlndan baka nedene ihtiyac kalmamt.
Ama onun karsnda yine de kendini aresiz hissediyordu. Bir kadnn kendisine kar ilgisiz
kalabilecei dncesini kabul etmek iine gelmiyordu. Ama Dominique'in ilgisizliinden bile emin
deildi. Bekliyor, onun ruhsal durumlarn anlamaya alyor, onun bekleyeceini sand tepkileri
vermeye urayordu. Ama bir cevap alamyordu.
Bir bahar gecesi, birlikte bir baloya gittiler. Dans ederlerken Keating onu kendine doru ekti,
parmaklarnn onun vcudu zerindeki basksn arttrd. Onun da farkna vardn ve anladn
biliyordu. Dominique geri ekilmedi. Keating'e hareketsiz bir bakla bakt. Hemen hemen beklenti
var gibiydi bu bakta. Balodan karlarken Keating onun alna sarnmasna yardm etti, ama
parmaklarn onun omuzlarndan ayrmad. Dominique hareketsiz bekledi. Ancak o parmaklarn
kaldrdktan sonra hareket etti. Birlikte taksiye doru yrdler.
Dominique taksinin kesinde sessizce oturuyordu. Daha nceleri Keating'in varln hibir zaman
sessizlii hak edecek kadar nemli saymamt. Bacaklarn st ste atm, alna smsk sarnm,
parmak ularyla dizinin zerinde piyano alar gibi hareketler yapmaktayd. Keating eliyle onu
kolundan yavaa tuttu. Dominique kar koymad, cevap vermedi, yalnzca parmaklar davul almay
kesti. Keating'in dudaklar onun salarna dokundu. pme deildi bu. Yalnzca dudaklarn onun
salarna dedirmi durumda durdu uzun sre.
Taksi durduunda, "Dominique," diye fsldad. "Yukar gelmeme izin ver ... azck ..."
"Peki," diye karlk verdi Dominique. Kelime azndan ifadesiz kmt. Kiilik etkisi olmayan,
davet de saylmayan bir kelimeydi. Ama daha nce buna hi izin vermi deildi. Keating onun
peinden yrrken kalbi gmbr gmbr atyordu.
Dairesine girdiinde Dominique ksack bir an durdu, bekledi. Keating ona aresiz baklarla
bakt. aknd. Ar mutluydu. Dominique'in durduunu ancak o yine hareket ettiinde fark etti.
Kendisinden uzaklayor, salona giriyordu. Dominique oturdu. ki elini cansz biimde iki yanna
brakmt. Kollar bedeninden uzakt. Bu durum onu korunmasz gsteriyordu. Gzleri yar kapal,
dikdrtgen biiminde ve botu.
"Dominique ..." diye fsldad Keating. "Dominique ... ne kadar gzelsin!..."
Bir anda onun yanna vard, dudaklarndan tutarsz fsltlar dklmeye balad.
"Dominique ... Dominique, seni seviyorum ... Glme bana, ltfen glme! ... Btn hayatm ... Ne
istersen ... Ne kadar gzel olduunu bilmiyor musun? ... Dominique ... Seni seviyorum ..."
Sustu. Kollarn ona sarm, yzn onunkinin zerine doru yaklatrmt. Karsndaki yzde bir
damlack cevap veya direnme aryordu, ama hibir ey gremedi. Onu tutup hzla sarst, kendine
ekti, dudaklarndan pt.
Kollar aldnda onun geriye doru dp koltua yaslann seyretti. Afallam durumda
Dominique'in yzne bakyordu. pme deildi bu. Kollarnda tuttuu, bir kadn deildi. O pt ey
canl deildi. Dudaklar onun dudaklarna cevap vermek zere kprdamamt hi. Kollar ona
sarlmak iin yerinden oynamamt. Tiksinti olmad kesindi... Tiksinti olsa, onu anlayabilirdi
Keating. Ama sanki Keating onu ebediyen kollarnda tutabilir ya da brakabilirmi gibi, yeniden
pebilir, daha da ileriye gidip kendi arzularm tatmin edebilir, yine de Dominique olup bitenleri hi
bilmez, farkna varmazm gibiydi. Ona bakyordu Dominique. Ama onun iinden daha arkalara
bakyordu. Kl tablasndan masann zerine dm bir izmarit grd, incecik, zarif elini uzatp onu
ald, tablaya koydu.
Keating, "Dominique," diye fsldad aptal gibi. "Seni pmemi istememi miydin?"
"Evet." Alay ediyor deildi onunla. Basit, apak bir cevap veriyordu.
"Daha nce seni hi pen olmad m?"
"Oldu. ok kereler."
"Hep mi byle tepki veriyorsun?"
"Hep. Tam byle."
"Neden istedin seni pmemi?"
"Denemek istedim."
"Sen insan deilsin, Dominique."
Gen kadn ban kaldrd, sonra yerinden kalkt. Bu seferki keskin hareketleri gerekten kendisine
aitti. Keating artk onun sesinde o basit, itiraf dolu aresizlii duymayacan anlamt. Dominique
konutuunda, szleri imdiye kadar dediklerinden daha samimi, daha ak olsa bile, aralarndaki
yaknln sona erdiini biliyordu. Dominique artk kime neyi aklam olduuna aldrmyormu gibi
konuuyordu.
"Ben herhalde sk sk duyduumuz o sapklardan biriyim," dedi. "Tmyle frijid bir kadn.
zgnm, Peter. Gryorsun ya, hibir rakibin yok. Ama bu seni de kapsyor. Hayal krklna m
uradn, hayatm?"
"Sen ... bundan syrlacaksn ... bir gn ..."
"Aslnda o kadar da gen deilim, Peter. Yirmi be yandaym. Bir erkekle yatmak ilgin bir
tecrbe olmal. stemeyi istedim hep. Herhalde dm bir kadn olmak heyecan verici olur. Aslnda
da yleyim ... gerek anlamnn dndaki her anlamda ... Peter, neredeyse kzaracakm gibi bir halin
var. Bunu pek elenceli buluyorum."
"Dominique! Hi k olmadn m sen? Birazck bile?"
"Olmadm. Sana k olmay gerekten istedim. Rahat bir ey olur, diye dndm. Seninle hibir
sorunum yok. Ama gryorsun, deil mi? Hibir ey hissedemiyorum. Bir farkllk hissedemiyorum.
Ha sen olmusun, ha Alvah Scarret, ha Lucius Heyer."
Keating ayaa kalkt. Ona bakmak istemiyordu can. Pencereye yryp ayakta durdu, darya
bakt. Ellerini arkasnda kenetlemiti. Kendi arzularn da, onun gzelliini de unutmutu artk. Ama
onun Francon'un kz olduunu hatrlayvermiti birdenbire.
"Dominique, benimle evlenir misin?"
Bunu imdi sylemesi gerektiini biliyordu. Dominique'i dnmeyi srdrrse, hi
syleyemeyeceini de biliyordu. Ona kar neler hissettiinin nemi yoktu artk. Bunun geleceini
engellemesine izin veremezdi. Ona kar hissettikleri de yava yava nefrete dnmeye balyordu.
"Ciddi olamazsn," dedi Dominique.
Keating ona dnd, hzl hzl, rahat bir sesle konumaya balad. Yalan sylyordu artk. Bu
yzden kendinden emindi. Ona zor gelmiyordu
"Seni seviyorum, Dominique. Senin iin deli oluyorum. Bana bir frsat tan. Madem ki baka biri
yok, neden olmasn? Beni sevmeyi renirsin ...nk ben seni anlyorum. Sabrl olacam. Seni
mutlu edeceim."
Dominique birden rperdi, sonra da gld. Basit, iten bir glle gld. Keating onun pembe
elbisesinin zerinde titrediini grd. Dimdik duruyordu Dominique. Ban arkaya atmt. Keating'e
ynelmi kr edici hakaretlerin titretirdii bir sicime benziyordu. Hakaretti bu, evet... nk gl
ac da deildi, alayc da deildi, yalnzca neeliydi.
Derken kesildi. Dominique durup ona bakt. Drst bir sesle, "Peter," dedi. "Eer bir gn kendimi
korkun bir ey iin cezalandrmak istersem, iren bir ekilde cezalandrmak istersem ... o zaman
evlenirim seninle." Sonra da ekledi: "Bunu bir vaat kabul edebilirsin."
"Beklerim ... Hangi nedenle olursa olsun, bunu bekleyeceim."
Dominique neeyle glmsedi. Keating'i ok korkutan o souk, en glmseme.
"Dorusu Peter, bunu yapmak zorunda deilsin, biliyorsun. Firmadaki ortakla zaten kavuacaksn,
ikimiz her zaman iyi dost olacaz. Artk evine dnme zamann geldi. Unutma, arambaya beni at
gsterisine gtryorsun. Ya, evet, at gsterisine gidiyoruz arambaya. Baylrm at gsterilerine. yi
geceler, Peter."
Keating kt, lk ilkbahar akamnda evine yrd. Hrn adm-

larla yryordu. O anda birisi ona, Dominique'le evlenmesi karlnda Francon & Heyer
Firmas'nn tek sahibi olacan sylese, hemen reddederdi. Ama bir yandan da, kendinden nefret etse
bile, ayn teklif ertesi sabah yaplsa reddetmeyeceini biliyordu.
15

Korkuydu bu. Kbuslarda byle hisseder insan kendini, diye dnd Peter Keating. Ama
dayanlmaz olunca da uyanr. Oysa kendisi ne uyanabiliyor, ne de dayanabiliyordu. Gnlerdir,
haftalardr iinde bymekte olan o duygu, sonunda yakalamt onu. Bu iren, melun yenilgi
korkusu. Yarmay kaybedecekti. Emindi kaybedeceinden. Beklemeyle geen her gn, bundan biraz
daha emin oluyordu. alamaz olmutu. nsanlar ona bir ey sylediinde yerinden sryordu. Ka
gecedir gzne uyku girmemiti.
Lucius Heyer'n evine doru yryordu. Yanndan geen insanlarn yzlerine dikkat etmemeye
alt, ama yine de dikkat etti. Her zaman bakard insanlara. nsanlar da ona baktlar. Her zamanki
gibi, iinden onlara haykrmak, teye bakn, beni rahat brakn, demek geldi. Gzlerini dikmi,
bakyorlar, diye dnd. nk baarsz olacakt ... onlar biliyordu.
Heyer'n evine gidi nedeni, kendini yaklaan felaketten korumak iindi. Tek kar yol olarak onu
gryordu. Yarmay kaybederse, ki edeceinden emindi, Francon herhalde oka kaplr, hayal
krklna urard. Heyer lnce de ... o tarih pek de uzak olamazd zaten ... Francon kararszlk
gsterirdi. Herkesin gz nnde kk dtkten sonra, Keating'i ortak olarak almas pek kolay
olmazd. Francon kararsz kalnca da, oyun kaybedilmi demekti. Bu frsat bekleyen bakalar da
vard. Ofisten atmay bir trl beceremedii Bennett vard bir kere. Claude Stengel vard. Kendi
bana iyi i yapyordu Stengel. Francon'a teklif yapm, Heyer'n hissesini almak istemiti. Keating'in
gvenebilecei hibir ey yoktu. Elinde bir tek. Francon'un ona olan o belirsiz gveni vard. Heyer'n
yerine baka bir ortak gelirse, Keating'in gelecei de sona ermi saylrd. ok yaklam, ama
elinden karm olurdu. Byle bir ey asla balanmazd.
O uykusuz gecelerde karar kesinlemi, zihninde somutlap sertlemiti. Bu ii hemen bitirmesi
gerekiyordu. Yarmann galibi aklanmadan nce, Francon'un o hayal dolu umutlarndan
yararlanmalyd. Heyer' zorla dar itip onun yerini almak zorundayd.
Birka gn kalmt nnde ancak.
Heyer'n karakteri konusunda Francon'dan duyduu dedikodular hatrlad. Ofiste Heyer'n
odasndaki dosyalar tarad, sonunda aradn buldu. Bir mteahhitten gelen bir mektup. On be yl
nce gelmi bir mektup. inde yalnzca, mteahhitin yirmi bin dolarlk bir eki iliik olarak Bay
Heyer'a gnderdii yazyordu. Keating sz konusu binann kaytlarna bakt. Maliyeti gerekten de
olmas gerekenin stnde gibiydi. Heyer eski porselen koleksiyonuna o yl balamt.
Heyer' evinin alma odasnda tek bana oturur buldu. Kk, lo bir odayd. Havas biraz
boucu gibiydi. Sanki yllardr kimsenin rahatsz etmedii bir oda. Koyu renk maun lambriler, hallar,
tertemiz tutulan paha biilmez eski mobilyalar vard burada. Ama yine de ihmal ve rme kokusu
kol geziyordu. Kedeki kk masann zerinde bir tek k yanmaktayd. evresinde be tane ok
zarif, ok narin ve ok pahal fincan duruyordu. Heyer iki bklm oturmu, o lo kta fincanlar
incelemekteydi. Yznde belirginlikten uzak, amasz bir keyif okunuyordu. Yal ua ieriye
Keating'i getirdiinde, Heyer rperdi. Gzlerini akn akn krptrd, ama yine de Keating'den
oturmasn rica etti.
Keating kendi azndan kan sesleri duyduunda, korkusunun artk kalmadn, yol boyu onunla
birlikte gelmi olan o duygunun ortadan kalkm olduunu anlad. Souk ve dengeli kyordu sesi.
Tim Davis, diye dnd. Claude Stengel. imdi de bir tek kii kalmt kaydrlacak.
Ne istediini anlatt, odann o hareketsiz havas iine bir tek ksa dnce paragrafn serdi. Keskin
kenarlaryla bir mcevher duruluundaki dnceyi.
"Evet, byle. Eer Francon'a emekli olduunu yarn sabah bildirmeyeceksen," dedi, mektubu
kesinden tutarak havada sallad, "Bu hemen Amerikan Mimarlar Dernei'ne gidiyor."
Bekledi. Heyer hareketsizdi. Solgun, patlak gzleri bombo bakyordu. Az tam bir daire
biiminde ve akt. Keating rperdi, acaba ben bir budalaya m laf anlatyorum, diye dnd.
Derken Heyer'n az kprdad, ak pembe dili gzkt. Alt dilerine deerek titriyordu dili.
"Ama ben emekli olmak istemiyorum." Bunu basit, apak sylemiti ama sesi acl bir inilti gibi
kmt.
"Emekli olmaya mecbursun."
"stemiyorum. Olmayacam. Ben nl bir mimarm. Her zaman yleydim. Keke insanlar beni
rahatsz etmese artk. Hepsi emekli olmam istiyor. Sana bir sr syleyeyim." ne doru eildi, sinsi
sinsi fsldad: "Belki bilmiyorsun, ama ben biliyorum. Beni kandramaz. Guy benim emekli olmam
istiyor. Beni kandrdn sanyor, ama ben anlyorum. Bu Guy'a iyi bir oyun." Yavaa kkrdad.
"Dediklerimi anlamadn galiba. Bunun ne olduunu anlyor musun?" Keating mektubu Heyer'n yar
ak duran parmaklarna tututurdu.
Heyer tuttuunda ince kdn hrdadn duydu. Sonra kt masaya dt, Heyer'n sol eli,
felli parmaklaryla onu yakalamaya alt. Ama parmaklan birer kancadan farkszd. Heyer
yutkunarak konutu:
"Bunu Mimarlar Dernei'ne gnderemezsin. Ruhsatm geri alrlar."
"Elbette," dedi Keating. "Alrlar tabii."
"Gazetelere geer."
"Hepsine."
"Yapamazsn bunu."
"Yapacam ... eer emekli olmazsan!"
Heyer'n omuzlar masann kenarna doru sarkt, ba kenarn biraz yukarsnda kald. Sanki onu
da aaya ekip gzden kaybolmaya hazr bir hali vard.
Aralksz, upuzun bir inilti halinde, "Yapmazsn bunu ltfen yapmazsn," diye mrldand. "Sen iyi
ocuksun... ok iyi ocuksun bunu yapmazsn, deil mi?"
Sar kt masann zerindeydi. Heyer'n ie yaramayan sol eli ona uzand, yavaa masann
kenarn at. Keating hemen eilip mektubu oradan kapt.
Heyer ona bakt, ba bir yana bkld, az daha da ald.
Gzndeki o iren baklar, Keating'in elini kaldrp ona bir tokat atmasna bile hazr olduunu
sylyordu.
"Ltfen," diye mrldand Heyer. "Yapma bunu, olur mu? Kendimi ok iyi hissetmiyorum. Sana
hibir ktlk yapmadm. Hatrlyorum. Bir zamanlar senin iin ok iyi bir ey yapmtm."
"Neymi?" diye aksilendi Keating. "Ne yaptn benim iin?"
"Senin adn Peter Keating ... Peter Keating ... hatrlyorum ... senin iin ok iyi bir ey yaptm ...
sen Guy'un ok gvendii o ocuksun. Guy'a gvenme. Ben gvenmem ona. Ama seni severim. Seni
tasarmc yapacaz yaknda." Az kapanamad. Dudann kenarndan ince bir salya aaya doru
akt. "Ltfen ... yapma ..."
Keating'in gzleri duyduu tiksintiden parlaklamt. Bu tiksinti, szlerine devam etmesine yol
at. Duruma dayanamad iin daha beter ediyordu olay.
"Herkese rezil olacaksn," dedi Keating. Sesi prl prld. "Hrsz diye adn kacak. Herkes
parmayla seni gsterecek. Gazetelere resmini basacaklar. O binann sahipleri seni mahkemeye
verecek. Hapse tkacaklar seni."
Heyer hibir ey sylemedi. Hareket de etmedi. Keating birdenbire masada duran fincanlarn
titreimini duydu. Oysa Heyer'n vcudunun titrediini gremiyordu. Odann sessizlii iinde yalnzca
o ince, cam sesi gibi titreim duyulmaktayd. Sanki kendi kendine titriyordu fincanlar.
"ek git artk!" dedi Keating. Sesi ykselmi, o titreimi duyulmaz klmaya alyordu. "k
firmadan! Kalmay ne diye istiyorsun? e yaramazsn artk. Hibir zaman yaramamtn."
Masann kenarndaki sar surat azn at, iniltiye benzer, slak, gargara gibi bir ses kard.
Keating'in oturu biimi rahatt. Hafif ne eilmi, dizleri ak, tek dirsei dizine dayanmt. Eli o
mektubu bacaklarnn arasnda sallamaktayd.
"Ben ..." Heyer boulur gibiydi. "Ben ..."
"Kes sesini! Syleyecek hibir eyin kalmad. Ancak evet ya da hayr diyebilirsin. abuk ol artk.
Ben buraya seninle tartmaya gelmedim."
Heyer'n titremesi kesildi. Yznden bir glge aprazlama kayar gibi oldu. Keating hi krplmayan
tek gzle azn yarsnn aldn grd, o deliklerden sanki yze bir karanlk doldu. Kalar
atlyormu gibi bir karanlk.
"Cevap ver bana!" diye bard Keating. Birden pek korkmutu. "Neden cevap vermiyorsun bana?"
Yarm surat salland, Keating kafann birden ne eildiini grd. Kafa masaya arpt, sonra
iniine devam edip yere yuvarland. Sanki kesilip bedenden ayrlmt. Fincanlardan ikisi onun pei
sra dt, halnn zerinde atlayp paraland. Keating'in ilk duygusu, bedenin de kafay izleyip yere
ylmasnn verdii rahatlk oldu. Hibir ses kmam, yalnzca porselen krlmasnn o bouk,
mziksi nlamas duyulabilmiti.
Keating fincanlara bakarak, ok kzacak, diye dnd. Ayaa frlam, yere diz km, krk
paralar amaszca topluyordu. Fincanlarn onarlamayacak biimde paralanm olduunu grd.
Bir yandan da, ikinci felcin geldiini dnmekteydi. Bekledikleri ikinci fel. Bu konuda bir eyler
yapmak zorundayd. Ama durum yine de iyiydi, nk Heyer artk emekli olmaya mecburdu.

Dizleri zerinde, Heyer'n vcuduna biraz yaklat. Neden ona el srmek istemediini aslnda
bilemiyordu. "Bay Heyer," diye seslendi. Sesi yumuak, hemen hemen sayglyd. Heyer'n ban
dikkatle kaldrd, sonra elinden brakt. Ban dmesinden kmas gereken sesi duymad. Onun
yerine, kendi boazndan ykselen hkr duydu. Heyer lmt.
Cesedin yannda, kalalarn topuklarna dayam, oturuyordu. Elleri dizlerinin zerindeydi.
Dosdoru karsna bakmaktayd. Gzleri kapnn kenarna aslm perdenin kvrmlarnda duralad.
Acaba bu grd toz muydu, yoksa kadifenin tyleri mi oray baka renk gsteriyordu? Kapnn
yanlarna perde asmak da amma demode bir gelenekti. Birden titremekte olduunu fark etti. Kusmak
geldi iinden. Ayaa kalkt, yryp kapy at. Bu evin bir yerlerinde bir uak bulunduunu
hatrlamt. Seslendi. Yardm istemeye alt.
Keating o sabah her zamanki gibi geldi ofise. Sorulara cevap verdi, Heyer'n bir gece nce
kendisinden, akam yemeinden sonra evine uramasn istediini syledi. Keatingle emekliliini
konumak istemiti Heyer. Hi kimse bu hikyenin doruluundan kukulanmad. Keating zaten
biliyordu kimsenin kukulanmayacan. Heyern sonu, herkesin bekledii biimde gelmiti.
Francon'un tek hissettii bir rahatlama duygusuydu. "Er ge byle olacan biliyorduk." diyordu.
"Kendini de, bizleri de, uzun sreli aclardan kurtard. Bunda zlecek bir ey yok."
Keating'in davran haftalar boyunca normalden sakin olmay srdrd. Bo bir dalgnlktan
kaynaklanyordu o sakinlii. Bir tek dnce onu iinde de, evinde de, geceleri de, yumuak, basksz,
tekdze biimde izlemekteydi. Katildi kendisi ... yo, ama hemen hemen katildi ... hemen hemen katil.
Bunun bir kaza olmadn biliyordu. Bu ii yaparken gerekten de, yarataca oka ve korkuya
gvenmiti. Heyer' mrnn sonuna kadar hastaneye gnderecek o ikinci felci bekliyordu. Ama tek
bekledii o muydu? kinci felcin baka ne sonu getirebileceini bilmiyor muydu? Ona da m
gvenmiti? Hatrlamaya alt. Zihnini zorlad, zorlad. Hibir ey hissetmiyordu. Zaten bir ey
hissetmeyi beklemiyordu. Onun istedii, bilmekti. Ofiste evresinde olup bitenlerin farknda bile
deildi. Francon'la ortaklk iini balamak iin pek az sresi kaldn bile unutmutu.
Heyer'n lmnden birka gn sonra Francon onu odasna ard.
Yznde her zamandan parlak bir glmsemeyle, "Otur, Peter," dedi. "Sana iyi bir haberim var,
evlat. Bu sabah Lucius'un vasiyetnamesini amlar. Hi akrabas kalmamt, biliyorsun. Dorusu
ben ardm. Demek Lucius'un hakkn pek teslim edememiim. Demek arasra gzel bir jest de
yapabil iyotmu. Her eyini sana brakm ... harika bir ey, deil mi? Artk yeni dzenlememizi
yaparken koyacan yatrm iin kayglanmak zorunda deilsin ... ne oluyor, Peter? ... Peter, olum,
hasta msn sen?"
Keating'in yz birdenbire masann kenarna dayad kolunun zerine kapanverdi. Francon'un
yzn grmesine izin veremezdi. Midesi bulanyordu. Bulanyordu, nk duyduu tm dehete
ramen ... bir yandan da Lucius'un kendisine tam ka para braktn merak etmekte olduunu
hissediyordu ...
Vasiyetname be yl nce yazlmt. Belki koca ofiste Heyer'a anlay gsteren tek kiiye duyulan
sevginin parlamas olarak, belki bunu ortana kar k sayd iin. O vasiyetnameyi yazm ve
sonra da unutmutu. Tm varl iki yz bin dolar deerindeydi. Ayrca irketteki hissesiyle porselen
koleksiyonu vard.
Keating o gn ofisten erken kt. Tebrikleri duymuyordu bile. Dosdoru evine gitti, haberi
annesine syledi, onu salonun orta yerinde aknlktan boulur durumda brakp odasna geti,
kapsn kilitledi. Yemekten nce, hibir ey sylemeksizin sokaa kt. Yemek yemedi o akam. En
sevdii bara dalp zilzurna oluncaya kadar iti. Parlak bir hayal dnyasna dalmt. Ba bardann
zerinde sallanp duruyordu, ama akl yerindeydi. Kendi kendine, piman olacak hibir ey
yapmadn sylyordu. Kim olsa ayn eyi yapard. Catherine sylemiti zaten, bencildi kendisi.
Herkes bencildi. Gzel bir ey deildi bencil olmak. Ama bu konuda yalnz deildi ki! Bakalarndan
daha ansl kmt, o kadar. Nedeni de, bakalarndan daha iyi ve yetenekli olmasyd. Kendini iyi
hissediyordu. O yararsz sorularn bir daha zihninde belirmeyeceini umdu. Herkes nce kendini
dnr, diye mrldand, sonra da masann zerine ylp szd.
O yararsz sorular gerekten de bir daha geri dnmedi. Ertesi gn ve onu izleyen gnlerde onlara
vakti de olmad. Peter Keating, Cosmo-Slotnick Yarmas'n kazanmt.
Peter Keating bunun bir zafer olacan biliyordu ama bylesine bir zafer olmasn hi
beklemiyordu. O hayalinde boru ssleri canlandrmt. Bir senfonik patlama olaca aklnn ucundan
bile gememiti.
Olay bir telefon ziliyle balad, kazananlarn adlar bildirildi. Ardndan ofisteki her telefon
almaya balad. Ziller habire lk atyor, santral grevlisinin parmaklar altnda sanki atlayp
yarlyordu. Kadncaz zor kontrol edebiliyordu o santral. Kentteki her gazete aryordu. nemli
mimarlar arayp sorular soruyordu. Kimi rportaj istiyor, kimi tebrikler sunuyordu. Derken bir insan
seli asansrlerden doru patlad, ofis kapsndan ieriye akt; bir yandan da mesajlar, telgraflar,
Keating'in tand kiiler, onu daha nce hi grmemi insanlar akn etti durdu. Resepsiyon grevlisi
akna dnm, kimi ieriye alp kimi geri evireceini bilemez olmutu. Keating habire el
skyordu. Bitmez tkenmez bir sra halinde akp geen insanlarn ellerini skarken, sanki eline dnen
bir arkn parmak biimindeki yumuak kntlar geliyor gibiydi. lk rportajda neler dediini hi
bilmiyordu. Francon'un odas o anda insanlarla ve kameralarla doluydu. Francon odasndaki iki
dolabnn kapaklarn am, ylece brakmt. Gelen tm konuklara, Cosmo-Slotnick Binas'nn
yalnzca Peter Keating tarafndan yaratlm olduunu syledi. Aldrmyordu nk Francon. Bu
davran onu daha da yce gnll gstermekteydi. Hem zaten bylesi gazetelerde daha iyi
grnrd.
Aslnda Francon'un sandndan bile daha iyi grnd. Peter Keating'in yz, tm gazetelerin
sayfalarndan dnyaya bakyordu. Yakkl, drst, glmseyen bir yz, prl prl gzler ve bukle
bukle salar. Alttaki yazlarda, yoksulluk yllar, verilen mcadeleler, beslenen umutlar ve dklen
aln terleri anlatlyor, bunlarn dl sonunda nasl getirdii tarif ediliyordu. Olunun baars iin
her eyini feda eden bir anneye de yer verilmekteydi. Mimarlk mesleinin "Klkedisi"ydi anlatlan
hikye.
Cosmo-Slotnick pek memnundu. dl kazanan mimarlarn ayn zamanda gen ve yakkl, stelik
de yoksul olabilecei pek akllarna gelmemiti ... yani ... son zamanlara kadar yoksul. Bir dhi ocuk
kefetmi bulunuyorlard. Baylrd Cosmo-Slotnick dhi ocuklara. Bay Slotnick'in kendisi de yle
biriydi. Zaten henz krk yandayd.
Keating'in "Dnyann En Gzel Gkdeleni" izimleri gazetelerde yaymland, altna dl
mektubunda yazl olan cmleler aynen alnd: "Plannn o parlak ustal ve basitlii ... temiz ve dn
vermez mantksall... zekice alan tasarrufu ... sanatta modernle gelenekseli kartrmaktaki ustal
iin ... Francon & Heyer ve Peter Keatinge."
Keating sinemalarda gsterilen haber filmlerinde, Bay Shupe ve Bay Slotnick'le el skrken boy
gsterdi, alttaki yazda sz konusu iki patronun binayla ilgili dnceleri verildi. Keating baz haber
filmlerinde de Bayan Dimples Williams'la el skyor, alt yazlarda Keating'in, en son "Williams
Filmi"yle ilgili dnceleri aktaryordu. Hem mimarlarn davetlerine, hem de filmcilerin davetlerine
gitmekte, her gittii yerde onur konuu olmaktayd. Kalkp konumalar yapmak zorunda kalyor,
karsndaki toplulua binalardan m, yoksa filmlerden mi sz edeceini birbirine kartryordu.
Mimar kulplerinin, hayranlar kulplerinin toplantlarnda da boy gsterdi. Cosmo-Slotnick,
Keating'le binasnn bileik bir resmini bast; pullu ve adresli zarf gnderenlere iki peni karlnda
yollanabileceini duyurdu. Keating bir hafta boyunca her akam, Cosmo Sinemas'nda, son ekim
Cosmo-Slotnick ksa filmi ncesinde ahsen sahneye kp halka kendini gsterdi, spot klarna
kar eilip selam verdi. Siyah smokin ceketi iinde pek ince ve zarif grnyordu. Her gece iki
dakika boyunca mimarln nemi hakknda bir ksa konuma yapt. Atlantic City'deki bir gzellik
yarmasnda jri bakanlyla grevlendirildi. Birinci gelecek kza, Cosmo Slotnick'de bir test filmi
ekme olana veriliyordu. nl bir boksrle ektirdii resim yaynlandnda, alt yazda,
"ampiyonlar" deniyordu. izdii binann bir maketi yapld, mansiyon alan dier yarmaclarn
eserlerine ait fotoraflarla birlikte turneye karld, her kentteki Cosmo-Slotnick sinemalarnn
giriinde sergilendi.
Bayan Keating balangta hka hkra alad, Pcter'i kollarna ald, yutkuna yutkuna, bu
olanlara inanamadn syledi. Kendisine Peter'le ilgili somlar sorulduunda, kekeleyerek cevap
veriyordu. Resimlere poz verirken utanyor, karsndakileri memnun etmeye alyordu. Ama sonra
alt. Omuz silkip Peter'e, tabii kazanacaktn, dedi. Bunda alacak ne var ki, bakasnn
kazanmasna olanak yoktu, dedi. Gazetecilerle konuurken, onlarn dzeyine inmeye alyormu gibi
bir konuma biimi benimsedi. Peter'in resimleri ekilirken kendisini davet etmedikleri zaman
enikonu can sklr oldu. Gidip kendine bir vizon manto ald.
Keating kendini suyun akntsna brakmt. evresinde insan grltsne ihtiyac vard. Bir
podyuma kp karsndaki yzlerden oluan denize baktnda, sorulara da, kukulara da yer
kalmyordu. Salonun havas ar, smsk, bir tek eriyiin dokusuyla dopdolu oluyordu ... O eriyik de
hayranlkt. Baka hibir eye yer yoktu. Harikayd kendisi. En bykt. Bunu ona ne kadar ok kii
sylerse, Keating o kadar bykt. Haklyd da. Kendisine inanan insanlarn says kadar haklyd.
Karsndaki suratlar denizine, saysz gzlere bakyor, o gzlerde kendini gryordu. Ona hayat
veriyordu o gzler. Asl Peter Keating, onlarn gzbebeklerindeki

Peter Keating'di. Kendi vcudu ancak onun bir yansmasyd.


Bir akam Catherine'le iki saat geirebilecek zaman buldu. Onu kollarna alp, gelecekle ilgili prl
prl planlar fsldad, geri ekilip onun yzne memnun baklarla bakt. Catherine'in neler
sylediini duymad. Aklndan, bu yzn fotoraflarda kendisininkinin yannda nasl grneceini,
ka gazetede yaynlanabileceini dnyordu.
Dominique'i bir kere grd. Yaz iin kentten ayrlyordu Dominique. Keating'i hayal krklna
uratt. Geri onu ok nazik bir biimde kutlad, ama yzne yine her zaman bakt gibi bakt. Hibir
ey olmuyormu gibi. Mimarlkla ilgilenen gazete stunlar arasnda, Cosmo-Slotnick Binas'na da,
dl kazanan mimara da hi deinmeyen bir tek onun stunu vard.
"Ben Connecticut'a gidiyorum," dedi Keating'e. "Babanm oradaki evinde bu yaz ben kalacam.
Oray geici olarak bana veriyor. Hayr, Peter, beni ziyarete gelemezsin. Bir tek kere bile. Ben oraya
kimseyi grmek zorunda kalmayaym diye gidiyorum." Keating hayal krklna uramt, ama bu
olay onun zafer gnlerini mahvedecek kadar nemli deildi. Artk korkmuyordu Dominique'den.
Sonunda ona tutumunu deitirtebileceinden emindi. Zaten aradaki deiiklii, Dominique
sonbaharda kente dndnde hemen fark edecekti.
Ama zaferini mahveden bir baka ey vard. Bu pek sk olmayan, pek dikkati ekmeyen bir eydi.
Kendisi hakknda sylenenleri duymaktan hi usanmyordu aslnda. Ama binasyla ilgili yorumlar
duymay sevmiyordu. Duymak zorunda kaldnda da, bina cephesiyle ilgili. "Modernle gelenekselin
ustaca karm" szleri pek rahatsz edici deildi ... ama konu plana gelince, insanlarn, "parlak
ustalk ve basitlik ... temiz, dn vermez mantksallk ... mekndan zekice tasarruf..." gibi eylerden
sz ettiini duyunca, aklna ... yo, hi dnmyordu bunlar. Beyninde kelime diye bir ey yoktu. zin
vermiyordu kelimelerin beynine girmesine. Yalnzca ar, karanlk bir duygu vard... bir de isim.
dlden sonra iki hafta boyunca bu konuyu kafasndan itti durdu. Kayglanmaya demeyecek bir
konu, dedi kendi kendine. Keating'in kukucu, mtevaz gemii nasl gmlp gidecekse, bu da yle
gmlp gidecekti. Kendisinin ilk izdii izinden, zerinde bir bakasnn kara izgileri bulunan o
izimleri k boyunca saklamt. dln gecesinde hepsini yakmt ama. lk yapt i o olmutu.
Ama o duygu yine de yakasn brakmyordu. Sonunda birdenbire, bunun belirsiz bir tehdit
olmadn, gerek bir tehlike olduunu anlad. te o anda, korkularnn tm geti. Gerek
tehlikelerle baa kabilirdi. Basit yollardan savuturabilirdi onlar. Rahatlayarak kkr kkr gld,
Roark'un ofisine telefon ap onunla grmek zere randevu ald.
Randevuya gvenle gitti. Roark'un yannda hep hissettii ve bir trl aklayamad o garip
tedirginlikten mrnde ilk defa olarak kurtulmutu. Gvendeydi artk. Bitmiti Howard Roark onun
iin.
Roark masasnda oturmu, bekliyordu. Telefon o sabah bir tek kere almt, arayan da Peter
Keating'di. Randevu istiyordu. Ama u anda, Keating'in geleceini unutmutu Roark. Telefonu
bekliyordu. Son birka haftadr, iyice baml olmutu o telefona. Manhattan Bankas'yla ilgili
izimleri konusunda her an bir haber gelebilirdi.
Ofisin kira borcu birikmeye balamt. Evi olarak kulland odann kiras da yle. Eve aldrd
yoktu. Ev sahibine beklemesini syleyebilirdi. Beklerdi o da. Beklemez olunca da, nemi yoktu. Oysa
ofiste durum ok nemliydi. Buray ona kiralayan aracya beklemesi gerektiini sylemiti. Erteleme
falan istememi, yalnzca apak, gecikecek demiti. Ancak bunu yapmay biliyordu Roark. Ama bu
adamdan sadaka istemek zorunda kalmas, pek ok eyin buna bal olduunu bilmesi, olay kendi
kafasnda bir dilenme gibi nitelendirmesine yol amt. kenceydi bu. Pekl, ikence olsun, dedi
kendi kendine. Ne olmu yani?
Telefonun da parasn iki aydr yatrmamt. Son ihbarname gelmiti artk. Birka gne kadar
telefon kesilecekti. Beklemek zorundayd. Birka gn iinde yle ok ey olabilirdi ki!
Weidler, Banka Ynetim Kurulu kararnn ok daha erken kacan syledii halde, bir haftadan
bir haftaya ertelenip durmutu karar. Ynetim Kurulu bir trl karara varamyordu. Hem iddetle
itiraz edenler, hem de iddetle destekleyenler kmt ortaya. Aralarnda konferanslar
dzenlemilerdi. Weidler, Roark'a pek az ey sylyordu ama Roark geri kalanm tahmin
edebiliyordu. Bazen arada uzun sessizlik dnemleri geiyordu. Ofiste sessizlik, tm kentte sessizlik,
Roark'un iinde sessizlik. Bekliyordu.
Masasna serilmi, yzn koluna dayam, eli telefonun kulak lndayd. Dalgn dalgn, byle
oturmamas gerektiini geiriyordu aklndan. Ama bugn ok yorgundu. Elini telefondan ekmesi
gerektiim dnd, yine de ekmedi. Eh, evet, bamlyd gerekten o telefona. Yere atp paralasa,
yine de bamlyd. Kendisi de, iindeki her soluk da, vcudundaki her hcre de. Parmaklar
kulakln zerinde hi kprdamyordu. Bir o telefon, bir de posta. Posta konusunda da kendine yalan
sylemiti. Pek seyrek olarak kapdaki yarktan ieriye bir mektup atldnda, yerinden frlamamak,
oraya atlmamak, yere den zarfa sakin sakin bakmak, sonra ar admlarla yryp onu yeden almak
iin kendini zorlamas, bir yalandan ibaretti. Kapdaki yark, bir de telefon. Dnyada bu ikisinden
baka hibir ey kalmamt Roark iin.
Bu aklna gelince ban kaldrd, kapnn dibine, yere bakt. Hibir ey yoktu orada. Vakit epey ge
olmu, gnn son posta teslim saati herhalde gemiti. Kolunu kaldrp saatine bakmak istedi, plak
bileini grd. Saati rehinciye brakmt. Pencereye doru dnd. Uzaktaki bir kulede saat vard.
Ka olduunu grebiliyordu. Drt buuk olmutu. Bugn bir daha posta gelmezdi.
Elinin telefon kulaklm kaldrdn, parmaklarnn bir numara evirdiini grd.
"Hayr, henz deil," dedi Weidler'in sesi. "Dne toplant koymutuk, ama iptal etmek zorunda
kaldk ... Onlar buldok gibi izliyorum. Yarma kesin bir cevap kaca konusunda sz verebilirim
size. Yani... hemen hemen sz verebilirim. Yarn olamazsa, hafta sonu geecek demektir. Ama
Pazartesi iin kesin sz. Bize kar ok sabrl davrandnz, Bay Roark. ok teekkr ederiz." Roark
kulakl yerine koydu. Gzlerini yumdu. Birka dakikalna kendine dinlenme izni verme
kararndayd. Telefon ihbarnamesindeki tarihin ne olduunu da, pazartesiye kadar beklemenin
mmkn olup olmadm da ... daha sonra dnrd.
"Merhaba, Howard," dedi Peter Keating.
Roark gzlerini at. Keating ieriye girmi, karsnda glmseyerek duruyordu. Bej bir pards
giymi, nn ak brakmt. Kemeri iki yannda sallanyordu. Yakasna mavi bir iek takmt. ki
aya ak, ayaktayd karsnda. Ellerini kalalarna dayam, apkasn biraz arkaya itmiti. Siyah
bukleleri solgun alnnda yle parlak ve canl grnyordu ki, insan o buklelerin zerinde, tpk
ieklerde olduu gibi i damlalar grmeyi bekliyordu.
"Merhaba, Peter," dedi Roark.
Keating rahata oturdu, apkasn karp masann ortasna att, avularn iki dizine tokat gibi
indirdi.
"Eee, Howard, olay dolu gnler, ha?"
"Tebrikler."
"Saol. Ne oldu, Howard? Berbat grnyorsun. Oysa duyduuma gre ok fazla alyor da
olamazsn, deil mi?"
Aslnda byle bir havaya brnmeyi amalamamt. Bu grmenin olaysz ve dosta gemesini
istiyordu. Eh, o havaya sonra gireriz, dedi iinden. Ama nce, Roark'dan korkmadn gstermek
zorundayd. Bir daha asla korkmayacam da.
"Hayr, ok fazla almyorum."
"Bak, Howard, vazgesene bundan artk!"
Bunu sylemeyi hi planlamamt. Szler azndan ktnda, kendi az bile aknlktan ak
kald.
"Neden vazgeeyim?"
"Poz atmaktan. deallerden diyelim istersen. Artk dnyaya insen olmaz m? Neden herkes gibi
almaya balamyorsun? Neden vazgemiyorsun bu budalalklardan?" Kendini frenleri bozuk bir
arata tepeden aa iner gibi hissediyordu. Duramyordu bir trl.
"Ne oluyor, Peter?"
"Nasl uyumlanacaksn sen bu dnyaya? nsanlarla bir arada yaamak zorundasn, biliyorsun.
Bunun yalnzca iki yolu var. Ya onlara katlrsn, ya da onlarla savarsn. Oysa sen her ikisini de
yapmyor gibisin."
"Hayr. kisini de yapmyorum."
"nsanlar da seni istemiyor. stemiyorlar seni! Korkmuyor musun?"
"Hayr."
"Bir yldr almyorsun. alacan da yok. Kim verir sana i? Belki birka yzln kalmtr...
O da bitti mi, sonu gelir."
"Yanlyorsun, Peter. Benim on drt dolar elli yedi sent param kald."
"Ya? Bir de bana bak! Bunu kendim iin sylemek kabalk saylsa bile, aldrmyorum. Mesele
orada deil nk. Bbrleniyor deilim. Kimin sylediinin nemi yok. Ama bir bak bana! Nasl
balamtk, hatrlyor musun? Bir de imdiki halimize bak. Sonra da, her eyin sana bal olduunu
dn. u herkesten iyi, herkesten stn olduun hayalinden vazge, almaya bala. Bir yla kalmaz,
yle bir ofisin olur ki, bu sala yeri dnrken yzn kzarr. Peinden koan insanlar olur.
Mterilerin olur. Dostlarn olur. evrende dzinelerce izim elemanlar altrrsn! Allah
kahretsin, bunlar kendim iin sylemiyorum, Howard ... Beni neden etkilesin ki? Yani bu sefer
kendim iin bir ey avlama peinde deilim. Tersine, senin tehlikeli bir rakip olacan biliyorum.
Ama yine de bunlar sana sylemek zorundaym. Bir dn, Howard, dn bir! Zengin olursun, nl
olursun, saygn olursun, vlrsn, hayranlarn olur... Bizden biri olursun! ... ha? Bir ey sylesene!
Neden hibir ey sylemiyorsun?"
Roark'un gzlerinin bo ve fkeli deil, ok dikkatli, biraz da aknlk ieren baklarla bakmakta
olduunu gryordu. Roark iin bu da bir dereceye kadar teslim olmak saylrd, nk o demir
levhalar gzlerine indirmi deildi. Gzlerinin aknlk ve merak ifade etmesine izin vermiti...
Hemen hemen aresizdi.
"Bak, Peter, sana inanyorum. Bunlar sylemekten bir karn olamayacan biliyorum. Hatta daha
fazlasn da biliyorum. Benim baarl olmam hi istemediini yani ... Ziyan yok, sana sitem ediyor
deilim. Bunu her zaman biliyordum. Sen bu sunduun eylere ulamam istemiyorsun aslnda. Ama
yine de, beni o yne doru itenlikle itiyorsun. tlerini tutarsam, btn bunlara ulaacam da
biliyorsun. Bunu yapmann nedeni, bana duyduun sevgiden deil. yle olsa, bu kadar kzmazdn, bu
kadar korkmazdn. Peter, benim neyim bu kadar rahatsz ediyor seni?"
"Bilmiyorum ..." diye fsldad Keating.
Bu cevabnn bir itiraf olduunu o anda fark etti. Hem de korkun bir itiraf. Neyi itiraf etmi
olduunu pek bilemiyor, Roark'un da bilmediinden emin bulunuyordu. Ama iin asl ortaya kmt
artk. Henz onu elleriyle yakalayamyorlard ama biimini hissedebilmekteydiler. Karlkl,
sessizce oturdular. Bir aknlk, bir teslimiyet iinde.
Sonunda Roark yumuak sesle, bir dostuna syler gibi, "Toparla kendini, Peter," dedi. "Bir daha bu
konuyu asla konumayalm."
Keating o zaman yksek sesle, sesinde yeni edindii o rahat bayalkla konutu:
"ff, Allah kahretsin, Howard, ben yalnzca sana saduyu yolunu gstermeye alyordum. Eer
normal bir insan gibi almak iste sen...
"Kes sesini!" dedi Roark.
Keating arkasna yasland. Yorgunluktan tkenmiti. Syleyecei baka hibir ey de yoktu. Buraya
neyi konumaya geldiini unutmutu.
"imdi," dedi Roark. "Yarma konusunda bana ne sylemek istiyordun?"
Keating yerinden frlar gibi oldu. Acaba Roark bunu nereden anlad, diye dnyordu. Sonra iler
kolaylat, nk Keating iinde kabaran gceniklik duygusu yznden yine her eyi unutuverdi.
"Ha, evet," dedi canl bir sesle. Yayd titreimlerde ak seik bir tedirginlik hissediliyordu.
"Evet, seninle o konuyu konumak istemitim gerekten. Hatrlattn iin teekkr ederim. Anlam
olman doal, nk benim nankr bir domuz olmadm biliyorsun. Aslnda buraya, sana teekkr
etmeye geldim, Howard. O binada senin de payn olduunu unutmu deilim. Bana deerli tler
vermitin o konuda. Alkn bir ksmn sana yneltmek de bana der."
"Buna gerek yok."
"Yo, bana zor geliyor demedim. Ama herhalde sen bunu duyurmam istemezsin. Kendin de
sylemek istemezsin, bundan eminim ... nk, insanlar tuhaftr, bilirsin. Her eyi aptalca ve yanl
yorumlarlar. Beri yandan, madem ki dl parasnn bir ksmn ben alyorum, birazn da sana vermek
doru olur diye karar verdim. Bu kadar ihtiya duyduun bir zamanda gelmesine de ayrca sevindim."
Czdann kard, daha nceden yazp hazrlad eki karp masaya koydu. zerinde, "Howard
Roark adna be yz dolar deyiniz," diye yazlyd.
Roark, "Teekkr ederim, Peter," diyerek eki ald.
Tersini evirdi, dolmakalemini eline ald, ekin arkasna, "Peter Keating adna deyiniz," diye
yazp altn imzalad, Keating'e uzatt.
"Bu da benim sana verdiim rvet, Peter," dedi. "Amac ayn. Azn kapal tutasn diye."
Keating ona bo baklarla bakt.
Roark, "imdilik sana ancak bu kadar verebilirim," dedi. "Benden daha bir kuru alamazsn. Ama
daha sonra, elime para geince, bana ltfen antaj yapmaman rica edeceim senden. Yapabilirsin,
bunu da sana aka sylyorum. nk o binayla herhangi bir ilikim olduunu hi kimsenin
bilmesini istemiyorum."
Keating'in yznde beliren kavray ifadesine gld.
"Hayr m?" diye sordu konuuna. "Bana bu konuda antaj yapmayacak msn? ... Evine dn, Peter.
Gvendesin. Tmyle gvendesin. Ben bu konuda tek kelime syleyecek deilim. Hepsi senin. Bina
da, her direi de, her borusu da, gazetelerde kan her fotoraf da."
Keating birdenbire ayaa frlad. Zangr zangr titriyordu.
"Allah belan versin!" diye haykrd. "Allah belan versin! Kendini ne sanyorsun sen? nsanlara
byle davranabileceini kim syledi sana? Demek o binadan ok stnsn, yle mi? O bina iin beni
utandrmaya alyorsun, ha? Seni rezil, kstah it! Kimsin ki sen? Baarsz olduunu, dilenecek
durumlara dtn, yenildiini anlayacak kadar akln bile yok! Bir de kalkm ahkm kesiyorsun!
Tm lkeye kar sen! Herkese kar sen! Neden dinleyeyim ki seni? Beni korkutamazsn.
Dokunamazsn bana. Btn dnya benden yana! Bakma yle yzme! Senden her zaman nefret ettim!
Bunu bilmiyordun, deil mi! Her zaman nefret ettim senden! Her zamanda edeceim! Gnn birinde
yere kerteceim seni, yemin ederim kerteceim ... lmeden nce yapacam son i bu olsa bile!"
"Peter," dedi Roark. "Neden bu kadar ok eyi aa vuruyorsun?"
Keating'in soluu boulur gibi bir iniltiye dnt. Koltua yld, hareketsiz oturdu. Elleri
koltuun kollarna sarlmt.
Bir sre sonra ban kaldrd, tahta gibi bir sesle sordu:
"Ah, Howard, neler dedim ben?"
"imdi daha iyi misin? Gidebilir misin artk?"
"Howard, ok zgnm. stiyorsan zr dilemeye hazrm." Sesi ok ham, ok inanszd. "ileden
ktm. Gerginim herhalde. Ciddi deildi sylediklerim. Neden sylediimi de bilmiyorum.
Gerekten bilmiyorum."
"Yakan dzelt. Dmen alm."
"Herhalde ek iin yaptna kzdm. Ama herhalde sen de hakaret saydn onu. zgnm. Bazen
byle aptallklar yaparm. Gcenmeni istemedim. Yok edelim gitsin o lanet olas eyi."
eki ald, bir kibrit akt, kdn sonuna kadar yann dikkatle izledi, sonra tablaya att.
"Howard, unutalm m onu?"
"Artk gitsen iyi olmaz m?"
Keating ar ar yerinden kalkt, kollar bir iki anlamsz hareketle kprdanr gibi oldu, azndan
mrltlar dkld.
"ey ... iyi geceler, Howard. Ben ... yaknda grrz... Son gnlerde bama ok ey geldi de
ondan herhalde ... bir dinlenmeye ihtiyacm var sanyorum ... grrz, Howard ..."
Keating kapy arkasndan kapayp koridora ktnda, iinde buz gibi bir rahatlama dalgas
hissetti. ok yorgundu, yer onu ekiyordu, ama kendinden son derece emindi. Bir eyi kesinlikle
renmiti artk. Roark'tan nefret ediyordu. Bundan byle kuku duymas, merak etmesi, tedirgin
olmas gerekmeyecekti. Durum basitti. Roark'tan nefret ediyordu. Nedenleri? Onu merak etmek
gereksizdi. Tek gereken nefret etmekti. Kr krne nefret etmek, sabrla nefret etmek, fkelenmeden
nefret etmek; yalnzca nefret etmek ve bunu hibir eyin engellemesine izin vermemek ... kendine de
unutturmamak. Asla.
Telefon pazartesi leden sonra ald.
"Bay Roark?" dedi Weidler. "Hemen gelebilir misiniz? Telefonda bir ey sylemek istemiyorum,
ama hemen gelin." Sesi duru, neeli, vaatlerin ltsyla prl prld.
Roark pencereye doru dnd, uzaktaki kulenin saatine bakt.

Gld o saate. Dost davranl bir eski dmana gler gibi gld. Artk ona ihtiyac olmayacakt.
Kolunda kendi saati olacakt. Ban arkaya att, kentin tepesinde durup duran o solgun kadranla
akrebe ve yelkovana sanki meydan okudu.
Kalkp ceketine uzand. Omuzlarn geri atp ceketini giydi, kaslarnn hareketinden zevk ald.
Sokaa ktnda, parasnn azlna ramen taksiye bindi.
Ynetim Kurulu Bakan, odasnda onu bekliyordu. Weidler'le Bankann Bakan Yardmcs da
yanndayd. Odada upuzun bir konferans masas vard. Roark'un izimleri o masann zerine yaylm
durumdayd. Roark girdiinde Weidler ayaa kalkt, elini uzatm durumda, onu karlamak zere
ilerledi. Odann genel havas belliydi zaten. Roark onu ieriye girer girmez hissetmiti.
Selamlamalardan sonra duyduu szleri daha kapdayken duymu gibiydi.
"Evet, Bay Roark, bu i sizin," dedi Weidler.
Roark eilip onlar selamlad. Birka dakika iin henz sesine pek gvenemezdi.
Bakan tatl tatl glmsedi, ona oturmas iin iaret etti. Roark masann yan tarafndaki yerlerden
birine oturdu. Eli masann zerindeydi. Cilal maun, parmaklarnn altnda lk ve canl gibiydi. Sanki
o parmaklar, Roark'un kendi binasnn temellerine bastrlmt. En byk binasnn. Manhattan'n orta
yerinde elli kat ykselecek olann.
Bakan konuuyordu. "Size sylemek zorundaym, bu binanzla ilgili olarak ok korkun tartmalar
yaadk," dedi. "ok kr, artk bitti. yelerimizden bazlar sizin radikal yeniliklerinizi bir trl
sindiremediler. Baz insanlar nasl aptalca tutucu olur, bilirsiniz. Ama onlar memnun etmenin de bir
yolunu bulduk, o sayede onaylarm aldk. Dorusu Bay Weidler sizin adnza konutuunda son derece
ikna edici olmay baard."
Karsndaki kii, daha pek ok eyler sylediler. Roark bunlar ancak hayal meyal duyabildi.
Onun kafasnda, hafriyat balatacak ilk makinenin topra sr canlanmaktayd. Derken bakann
yle dediini duydu: "Bylece i sizin artk. Bir tek kk artla." Bunu duyunca dikkatle bakana
bakt.
"ok kk bir dn. Onu kabul ettiiniz anda, anlamay hemen imzalamaya hazrz. Binann d
grnyle ilgili nemsiz bir ayrnt. Anladma gre siz modernistler binalarn cephelerine pek
nem vermiyorsunuz. Sizin iin nemli olan, plann kendisi. Haklsnz da. Zaten biz de plannz
herhangi bir biimde deitirmeyi aklmzdan bile geirmedik. Bu binaya karar veriimizde asl etken
o plann mantksall aslnda. Bu nedenle, sizin anzdan bir sakncas olmayacandan eminim."
"Ne istiyorsunuz?"
"Bina cephesinde kk bir deiiklik. Gstereyim size. yelerimizden Bay Parker'n olu da
mimarlk okuyor. Ona kabataslak bir ey izdirdik. Ne dndmz anlatabilmek iin. Kurul
yelerine de gsterebilmek iin. nk onlar bizim dnmz gzlerinde canlandramazlard. te,
burada."
Masann zerindeki izimlerin altndan bir kat ekti, Roark'a uzatt.
Resimdeki Roark'un binasyd. ok zenilerek izilmiti. Evet, onun binasyd, ama n tarafnda
basitletirilmi Dor tarz bir giri, tepesinde bir korni gze arpyordu, Roark'un ngrd ssleme
yerine de stilize bir Yunan sslemesi yerletirilmiti..
Roark ayaa kalkt. Ayakta olmak zorundayd. Tm dikkatini, ayakta durabilmek iin harcamas
gereken abaya yneltmiti. O zaman geri kalan daha kolay gelirdi. Tek koluyla masaya yasland.
Kolu gergindi. Eli masann kenarn avulayarak kapanmt. Bileinin derisi altnda damadan gze
arpmaktayd.
Bakan onu yattrmak istercesine, "Meseleyi anlyorsunuz, deil mi?" dedi. "Muhafazakarlarmz
byle sizinki gibi garip ve plak bir binay kabul etmeyi kesinlikle reddettiler. Bunu halk da kabul
etmez, diye iddia ediyorlar. Bu deiiklikler olursa, geri yine geleneksel mimari olmayacak ama,
halka altklar eyin izlenimini verecek. Binaya salam, istikrarl bir hava katyor. Bizim de bir
bankadan beklediimiz o, deil mi? Banka binalarnn klasik bir giri kaps olmas, yazlmam bir
yasa gibidir. Tabular ykmak, yasalar inemek, bankalarn yapaca iler deildir. Gven denilen o
ok soyut kavram ykyor. nsanlar yeniliklere gvenmezler. Ama byle olunca, herkesin houna gitti.
Ben ahsen bunun zerinde srar etmezdim, ama bir zarar olduunu da syleyemem. Kurul da buna
karar verdi. Tabii bu izimi aynen izleyeceksiniz demek istemiyoruz. Ama size bir genel fikir
vermeye yarar. Siz kendiniz istediiniz gibi uygularsnz, cephenin klasik motife uymas iin kendi
yorumlarnz getirirsiniz."
Roark o zaman cevap verdi. Dinleyenler, sesinin tonundaki anlam zemediler. Ar sakin mi,
yoksa ar heyecanl m anlayamadlar. Sonunda sakin olduuna karar verdiler, nk ses tekdze
devam ediyor, vurgudan, renkten yoksun akyor, heceleri birbirinden sanki bir makine ayryordu. Tek
terslik, odadaki havann sakin sesle titreen havaya pek benzememesiydi.
Konumakta olan adamn davrannda hibir anormallik olmadn gryorlard. Sa kolunun, eli
masann kenarna sarlm, hi kprdamadan durmas dnda. Resimleri gstermesi gerektii zaman,
sol eliyle gsteriyordu. Tek kolu felliymi gibi.
Uzun sre konutu. Bu yapnn neden Klasik bir cephesi olamayacam anlatt. Drst bir binann,
tpk drst bir insan gibi, tek para ve tek inan sahibi olmas gerektiini, o tekliin onun hayat
kayna olduunu, var olan her nesne veya yaratk iin ayn eyin geerli olduunu, ufack bir para o
fikre ihanet ettii zaman, yaratn lm saylacan anlatt. Dnyada soylu, yksek ve iyi saylan
her eyin, mutlaka tutarlla sahip olmas gerektiini anlatt.
Bakan onun szn kesti:
"Bay Roark, ben sizinle ayn grteyim. Bu sylediklerinize itiraz etmek mmkn deil. Ama ne
yazk ki pratik hayatta insan her zaman byle kusursuz tutarllk uygulayamyor. Hesaba gelemeyen
heyecan unsuru, insanda her zaman vardr. Souk mantk, bununla savaamaz. Tartmak da anlamsz
aslnda. Ben sizinle ayn grte olabilirim, ama size yardm edemem. Olay kapanmtr. Kurulun son
karar byle. ok uzun sre tartlarak varld bu karara, biliyorsunuz."
"Benim kurul nne karak onlara anlatmama izin verir misiniz?"
"zgnm, Bay Roark, ama kurul bu konudaki tartmalar yeni batan amak niyetinde deil. Bu
karar en son karar. Size ancak, ii bu koullarla kabul edip etmediinizi sorabilirim. Kurul reddetme
ihtimalinizi de dnd, onu da sylemek zorundaym. yle bir durumda, bir baka mimarn, Gordon
L. Prescott'un ad, en iyi alternatif olarak geti. Ama ben kurula, sizin kabul edeceinizden emin
olduumu syledim."
Bekliyordu adam. Roark hibir ey sylemedi.
"Durumu anlyor musunuz, Bay Roark?"
Roark, "Evet," dedi. Gzlerini masaya indirmiti. izimlerine bakyordu.
"Eee?"
Roark'un ba arkaya doru bkld, gzleri kapand.
"Hayr," dedi Roark.
Aradan bir sre geti, sonunda Bakan sordu:
"Ne yaptnzn farkndasnz, deil mi?"
"Evet," dedi Roark.

Weidler birden, "Ulu Tanrm!" diye bard. "Bunun ne kadar byk bir i olduunu anlamyor
musun? Gensin sen. Bir daha byle bir frsat gemez eline. stelik ... neyse, Allah kahretsin,
sylemek zorundaym, ihtiyacn var buna! Ne kadar ok ihtiyacn olduunu biliyorum!"
Roark masadaki izimleri toplad, rulo yapp koltuuna kstrd.
"lgnlk bu!" diye inledi Weidler. "Ben seni istiyorum. Senin binan istiyoruz. Senin de bu ie
ihtiyacn var. Bu konuda bu kadar fanatik, bu derece kendini silen bir tutuma brnmek art m?"
"Efendim?" Roark'un sesinde inanmazlk vard.
"Fanatik ve kendini silen, dedim."
Roark glmsedi. Ban eip izimlerine bakt. Dirsei biraz kprdad, izimleri bedenine
bastrd.
"Bu grdnz hareket, bir insann yapabilecei en bencil harekettir," dedi.
Ofisine yryerek dnd. izim aletlerini ve birka eyasn toplad, hepsini bir tek paket yapt,
kolunun altna ald. Kapy kilitleyip anahtar kiralama aracsna verdi. Ofisi kapamakta olduunu
syledi ona. Evine yryp paketi oraya brakt, sonra kp Mike Donnigan'n evine gitti.
Mike onu grr grmez, "Hayr m?" diye sordu.
Roark, "Hayr," dedi.
"Ne oldu?"
"Baka zaman anlatrm."
"Ofisin ne olacak imdi?"
"Ofisi kapattm."
"Temelli mi?"
"imdilik."
"Lanet olsun hepsine, havu! Hepsinin Allah belasn versin!"
"Sus. Benim i bulmam gerek. Mike, Yardm edebilir misin?"
"Ben mi?"
"Bu ilerde alanlarn hibirini tanmyorum buralarda. Yani beni isteyecek kimseyi. Sen hepsini
tanyorsun."
"Hangi ilerde? Neden sz ediyorsun sen?"
"naat ilerinde. Yap ii. Daha nceleri yaptm gibi."
"Yani ... basit inaat iilii mi demek istiyorsun?"
"Basit inaat iilii demek istiyorum."
"Delisin sen, koca budala!"
"Kes artk, Mike. Bana bir i bulur musun?"
"Ama neden? Mimarlk irketlerinde ie girebilirsin. Onu biliyorsun."

"Girmem, Mike. Bir daha asla."


"Neden?"
"Elimi srmek istemiyorum. Gzm grsn istemiyorum. Bu yaptklarna yardmc olmak
istemiyorum."
"Baka bir dalda dora drst i bulabilirsin."
"Doru drst ite dnmem, kafam kullanmam gerek. Ben dnmek istemiyorum. Onlar gibi
dnmek yani. Oysa onlar gibi olmak zorundaym. Nereye gidersem gideyim, hep ayn ey. Ben
dnmek zorunda kalmayacam bir i istiyorum."
"Mimarlar ii gibi almaz."
"Bu mimarn tek yapabilecei o."
"Baka bir ii kala gz arasnda renebilirsin."
"Hibir ey renmek istemiyorum."
"Yani seni bir inaat grubuna m sokaym? Burada, bu kentte mi?"
"Evet, onu demek istiyorum."
"Olmaz, Allah belan versin! Yapamam! Yapmam! Yapmyorum!"
"Neden?"
"Havu, bu kentin btn o itleri seni o halde grsn m? Seni nasl kerttiklerini anlasnlar m?
Bakp bakp sevinsinler mi?"
Roark gld.
"O bana vz gelir, Mike. Sen neden nemli buluyorsun?"
"Eh, iznim yok yle bir ey yapmana. O itoullarna yle bir ziyafet ekecek deilim."
"Mike," dedi Roark yumuak bir sesle. "Baka arem yok."
"Bal gibi var. Daha nce de syledim sana. imdi artk beni dinlemek zorundasn. Bende seni uzun
sre idare edecek kadar para ve..."
"Austen Heller'a sylediimi sana da sylemek zorundaym. Bir daha bana para teklif edersen,
aramzda her ey biter."
"Ama neden?"
'"Tartma, Mike."
"Ama ..."
"Senden bana byk bir iyilik yapman istiyorum. istiyorum ben. Bana acman gerekmez. Ben
acmyorum ki kendime."
"Ama ... ne olacak sana, havu?"
"Para biriktireceim, sonra geri dneceim. Ya da belki o kadar beklemek zorunda kalmam, biri
beni artverir."
Mike ona bakt. Roark'un gzlerinde grd ey, Roark'un istemedii bir eydi.
"Pekl, havu," dedi Mike yavaa.
Konuyu uzun sre dnd, sonra ekledi:

"Bak, havu, sana ii bu kentte bulmam. Yapamam bunu. Aklma geldike midem bulanyor. Ama
ayn tr bir ii baka yerde bulabilirim."
"Pekl. Olsun. Benim iin fark etmez."
"Francon denilen piin tercih ettii mteahhitlerle o kadar ok altm ki, iliki kurduu her
mteahhiti bilirim. Connecticut'ta bir granit ocann sahibidir Francon. Oradaki ustabalardan biri
de benim ok yakn dostum. u ara buraya, kente geldi. Daha nce hi ta ocanda alm miydin?"
"Bir kere. ok eskiden."
"Houna gider mi dersin?"
"Tabii."
"Gidip adam greyim. Senin kim olduunu sylemeyiz ona. Benim bir arkadam, deriz, o kadar."
"Saol, Mike."
Mike paltosuna uzand, sonra elleri yanlarna sarkt, ban edi.
"Havu ..."
"Bir zarar olmaz, Mike."
Roark yryerek evine dnd. Ortalk kararm, sokaklar bombotu. Sert bir rzgar esiyordu.
Roark yanaklarna arpan buz gibi rzgrn kard slk sesini duymaktayd. Havay yrtan akmn
tek iareti buydu. inden yrmekte olduu ta koridorda baka hibir ey kprdamyordu. nk
kprdayacak aa dal da yoktu, perde de yoktu, tente de yoktu. Yalnzca plak ta, cam, asfalt
kitleleri, keskin keler vard. Bu ortamda, yzne arpan o sert hareketi hissetmek garip geliyordu.
Ama kedeki bir p sepetinin iinde, buruturulmu bir gazete hrdyor, tel kafese arpp
duruyordu. Rzgr gerek klan bir tek oydu.
ki gn sonra akam st Roark, Connecticut'a doru yola kt.
Tren penceresinden, bir an ortaya kan kentin ufuk izgisine bakt. Akam binalarn
ayrntlarn silmiti. Her biri porselen mavisi renginde birer stun olarak ykseliyor gibiydi. Bu renk
gerek eylerin rengi deildi. Akamn ve mesafenin rengiydi. Binalarn yalnz silueti grnyordu.
Bo kalplarm da ilerinin doldurulmasn bekliyorlarm gibi. Aradaki mesafe kenti daha yass
gstermekteydi. Kule gibi binalar, evrelerindeki yass alana gre, leksiz denecek kadar yksek
duruyordu. Kendi dnyalarndayd onlar. nsanolunun akl ettii ve mmkn kld eyi gklere ilan
ediyorlard. Bo kalplard, evet, ama insanolu yle ok mesafe almt ki! Elbette daha ileri de
gidecekti. Gkyznn kenarndaki bu kent, hem bir soru soruyor, hem de bir vaat getiriyordu.

nl kulelerden birinin tepesinde toplu ine ba gibi klar yanp snmekteydi. Oras Star Roof
Lokantas'nn pencereleriydi. Derken tren raylarn zerinde kvrld, kent de gzden kayboldu.
O gece Star Roof Lokantas'nda bir davet verilmekteydi. Peter Keating'in, bundan byle Francon &
Keating adyla anlacak olan irkete ortak oluu, bir yemek davetiyle kutlanyordu.
stne masa rts yerine bir k seli rtlm gibi grnen koca masann en banda, Guy
Francon oturmaktayd. Bu gece her nedense, akaklarna kr dm olmas onu pek o kadar rahatsz
etmiyordu. Siyah salar arasnda parldayan o gm rengi teller ona bir temizlik, bir zarafet havas
kazandrmaktayd. Siyah takm elbisesinin iindeki beyaz kolal gmlei gibi. Onur konuu yerinde
Peter Keating vard. Dimdik omuzlaryla arkasna yasland. Eli kadehin sapn kavramt. Siyah
bukleleri bembeyaz alnnda l ld. O bir tek anlk sessizlikte, konuklarn iinde hibir imrenme,
kskanma, ktlk duygusu yoktu. Bir kardelik ruhu hkim olmutu salona. Ralston Holcombe
konumak zere ayaa kalkmt. Elinde kadehi vard. Yapaca konumay nceden hazrlamt.
Ama ... azndan bambaka szler dklyor, buna kendi de ayordu. ok iten kyordu sesi:
"Bizler byk bir insanlk ilevinin koruyucularyz. Belki nsan abalar arasnda en byk
ilevin. ok ey baardk, sk sk da hata yaptk. Ama elimizden gelen tm tevazu ile, arkamzdan
gelenlere yer amaya istekliyiz. nsanz ne de olsa ve hepimiz bir eyler aryoruz. Ama gerei,
yreimizde var olann en iyisi neyse, onunla aryoruz. nsan rkna bahedilen byklkte neler
varsa, onlar aryoruz. Bu byk bir abadr. Kadehimi Amerikan Mimarisi'nin geleceine
kaldryorum!"
BOLUM II - ELLSWORTH M.TOOHEY
1

Yumruunu sk tutabilmek iin, avucunun derisi, kavrad elie yapmt. Ayaklarn salam
basyor, yere iyice bastryor, aadan fkrma benzeyen kaya, tabanlarn zorluyordu. Vcudunun
varln hi hissetmiyor, yalnzca birka gerilim noktasn hissediyordu; dizleri, el bilekleri,
omuzlar, bir de elindeki matkap. Karnnn titrediini, bacaklarnn titrediini, karsndaki ta
kntlarn titrek yarklarla ayrlp daldn, elindeki matkapla vcudunun tek bir bask iradesine
dntn, elikten bir aft halinde granite yavaa gmldn hissetmekteydi. Hayatn tm
buydu Howard Roark iin. Arkasnda uzanan iki aylk srenin tm gnleri boyunca da byle olmutu.
Gnein altnda, scak kayann zerinde duruyordu. Yz tun rengine dnmt. Gmlei uzun,
slak lekelerle srtna yapm durumdayd. Taoca evresinde, birbirini izleyen yass raflar
halinde ykselmekteydi. Kvrmlar olmayan bir dnyayd buras. Otlar da, topra da yoktu.
Basitletirilmi, ta dzlemlerden olumu, keskin kenarlarla ve alarla dolu bir dnya. Bu talar,
rzgrlarn, sularn yzyllar boyunca getirdii keltilerden olumu deildi. Bilinmeyen
derinliklerde yavaa soumu ve katlam eriyik kitlelerden olumutu. Sonra yerden yukarya
doru itilmi, ylece kalmt. Raflarnda duran adamlarn iddeti karsnda, o da hl bir iddet
grnmn korumaktayd.
Dzlemler daha nceki kesilere tankt. Her darbe buralarda inat dz izgiler oluturmutu.
Bklmeyen bir direnle atlamt talar. Matkaplar srekli bir uultu halinde delikler ap yarklar
oluturmakta, sesin gerilimi insan vcutlarnn sinirlerini de bilemekte, kafataslarna girmekte, sanki
o matkaplar kayalar oyarken yava yava saplarn tutan insanlar da paralamaktayd.
Seviyordu ii Roark. Zaman zaman olay kendi kaslaryla bu granit arasnda bir gre ma gibi
gryordu. Geceleri ok yorgun dnyordu evine. Vcudunun yorgunluundan kaynaklanan o boluk
duygusundan holanyordu.
Akamlan ta ocandan, iilerin yaad kk kye kadar olan iki millik yolu yryordu.
Ormann iinden geerken topra ayaklarnn altnda yumuak ve lk hissediyordu. Granit kayalarn
zerinde geen bir gnden sonra, garip bir duyguydu bu duygu. Tatt yeni zevke glmsyordu her
akam. Ban eip ayaklarna bakyor, bastka cevap veren topran eziliini gryor, arkasnda
izler braktn biliyordu.
Tuttuu odann bulunduu binada bir banyo da vard. Yerlerin boyas oktan soyulmu, ortaya kan
plak tahtalarn rengi de grimsi beyaza dnmt. Banyoya girip uzun sre yatyor, serin sularn
tenindeki granit tozlarn ykamasn salyordu. Ban banyonun kenarndan arkaya sarktyor,
gzlerini yumuyordu. Yorgunluunun bykl bir rahatlama nedeni oluyordu ona. Gerilimin
kaslarndan atlmasnn getirdii o ar zevkten baka hibir duyusal faaliyete yer brakmyordu.
Yemeini mutfakta, dier ta iileriyle birlikte yiyordu. Kedeki bir masada tek bana oturuyor,
geni gazocann dumanlar ve trtlar, mutfan geri kalann yap yap bir sisin ardna
saklyordu. Az yemek yiyordu aslnda. Bol bol su iiyordu. Temiz bardan iindeki souk, prl prl
parlayan sv, sarho edici bir zevk kaynayd.
Yata atnn hemen altndaki kk, ahap tavan arasndayd. atnn kirileri, yatann zerinde
eim yapmaktayd. Yamur yadnda, her damlann dama vuran sesini duyuyor, o damlalarn neden
vcuduna arpmadn hatrlayabilmek iin aba gstermesi gerekiyordu.
Bazen yemekten sonra, evin arkasndaki ormanda yrye kyordu. Topraa yzst uzanyor,
dirseklerini yere, enesini ellerine dayyor, yznn karsna gelen yeil otlardaki damar desenlerini
seyrediyordu. Otlar flyor, titreyilerini izliyor, sonra titremenin kesiliini gryordu. Srtst
dnyor, hareketsiz yatyor, altndaki topran scakln hissediyordu. Yukarlarda yapraklar yeildi,
ama koyu, youn bir yeildi. Sanki gece inip rengi bsbtn yok etmeden nce son abalaryla
younlatryorlard renklerini. Cilal limon sars gkyzne kar, hi hareket etmeden duruyordu
yapraklar. Sar gn parlakl, n yaknda yok olacann iaretiydi. Srtn, kalalarn,
altndaki topraa bastryor, toprak buna kar koyuyor, ama sonunda teslim oluyordu. Sessiz bir zafer.
O zaman bacaklarnn kaslarna belirli belirsiz bir duyusal zevkin yayldn hissediyordu.

Arasra, ama ok seyrek olarak, dorulup oturuyor, hi kprdamadan uzun sre ylece kalyor,
sonra glmsyordu. Kurbann seyretmekte olan celladn glmsemesiyle. Akp geen gnleri, o
gnlerde yapabilecei, yapyor olabilecei, belki de bir daha hi yapmayaca binalar dnyordu.
Duyduu acnn davetsiz bir konuk gibi yeniden belirmesini souk bir merakla izliyor, kendi kendine;
eh, yine geldi ite, diyordu. Ne kadar sreceini grmek zere bekliyordu. Kendini o acya kar
mcadele ederken seyretmek ona garip, kat bir zevk vermekteydi. Acy ekenin kendisi olduunu
unutabiliyordu o zaman. Kendi strabna glmsemekte olduunu fark etmiyordu. Byle anlar
seyrekti. Ama bu duygu geldiinde, kendini taocandaym gibi hissediyor, karsndaki kayay
matkapla yarmas gerekiyormu gibi, acma duygusuna davetiye karan yreindeki o eyi patlatp
yok etmesi gerekiyormu gibi oluyordu.
Dominique Francon o yaz granit iilerinin oturduu kyn mil tesinde, babasnn koskocaman
yazlk evinde tek bana yaamaktayd. Hi ziyareti kabul etmiyordu. nsan olarak, yalnzca koca
evin bakmyla grevli ihtiyar adamla karsn gryor, onlar da seyrek olarak, mecbur kaldka
gryordu. Yal kar koca, evin epey uzanda, ahrlarn oradaki bir eklentide oturmaktaydlar. Adam
bahelere ve atlara bakyor, kars evi temizleyip Domiique'in yemeklerini piiriyordu.
Yemekler yal kadnn, Dominique'in len annesinden rendii resmi grg kurallarna gre
servis yaplmaktayd. Annesi saken bu evin yemek salonunda pek ok konuklar arlanmt.
Akamlar Dominique upuzun masann banda kendisi iin kurulmu tek kiilik sofraya yerleiyor,
mumlarla donatlm masaya bakyordu. Sar alevlerin dilleri, bir muhafz ktasndaki askerlerin
sngleri gibi, hareketsiz eliklerdi sanki.-Karanlk yznden odann holle birleme yeri belli
olmuyor, byk pencereler devriye nbeti tutan askerler gibi sralanyordu. Uzun masann orta
yerinde, mum klarnn altnda, yayvan bir kristal kse durmaktayd. indeki nilfer ieinin sar
tayapraklar, mumun ndan dm damlalar gibi yaylmt.
Yal kadn yemekleri sessizlik iinde, rahatsz etmeksizin servis yapyor, ardndan mmkn olduu
kadar abuk, evden kp gidiyordu. Dominique merdivenlerden yukarya kendi odasna ktnda,
geceliinin dantellerini yatann zerinde dzgn biimde serilmi buluyor, sabahleyin banyoya
girdiinde, kveti dolu buluyordu. Suya smbl kokulan ve banyo tuzlar serpilmi oluyordu. Su
yeili fayanslar ayaklarnn altnda prl prld. Yumuack havlular, onun vcudunu sarmak zere
yaylm, hazrd. Oysa kendisi hi ayak sesi duymam, evde birinin varln hi hissetmemi
oluyordu. Yal kadnn Dominiquee davran, salondaki vitrinin iinde duran deerli Venedik
kristallerine davran gibiydi.
Dominique nice yazlar ve klar boyunca, kendisini yalnz hissedebilmek iin insanlarn arasnda
yaamt. imdi gerekten yalnz olmak ona ok keyifli geliyor, belli olmasna asla izin vermedii
bir zaafn ortaya koyuyordu. Yalnzlktan zevk almakt o zaaf. Kollarn uzatyor, yava yava
indiriyor, dirseklerinde tatl, uyuuk bir ar hissediyordu. lk kadeh ikinin yaratt ar gibi.
Giydii yazlk elbiseleri hissedebiliyordu zerinde. Kprdadka dizlerini, oyluklarnn o kumalara
deiini hissedebiliyordu. O zaman kuman deil, kendi dizleriyle oyluklarnn farkna varyordu.
Ev koskoca bir arazinin ortasndayd. Arazinin snrndan orman balyordu. Kilometrelerce uzanan
bir alanda tek bir komu yoktu. Dominique ata biniyor, upuzun, bombo patikalarda, hibir yere
gitmeksizin koturup duruyordu. Gnete parldayan yapraklara, rzgrn krd dallara bakyordu.
Bazen u ilerdeki dnemeci dndnde karsnda harikulade ve lmcl tehlikeler tayan bir eyin
kaca duygusuna kaplyor, soluk alamaz oluyordu. Neyi beklediini tanmlayamyor, ona bir isim
veremiyordu. Bir grnt m, bir insan m, bir olay m, onu da bilmiyordu. Tek bildii, o eyin
niteliiydi... Kirleten, kk dren bir duygunun zevki.
Bazen evden yryerek kyor, kilometrelerce gidiyordu. Amasz. Dn saatini de bilmeksizin.
Yolda yanndan arabalar geiyordu. Ta ocanda alanlar onu tandklar iin eilip selam
veriyorlard. Bu kyn hanmefendisi saylyordu Dominique buralarda. Bir zamanlar annesine nasl
davranmyorsa, ona da yle davranlyordu.
Yoldan ayrlp ormana sapyor, yrmeyi srdryordu. Kollarn gevek bir biimde sallayarak,
ban arkaya atp aalarn tepelerini seyrederek ilerliyordu. Yapraklarn yukarsnda kayp duran
bulutlar gryordu o zaman. Sanki karsndaki dev aa harekete gemi gibi geliyordu ona.
Devrilip kendisini ezecekmi gibi. Ba arkada, boaz gerilmi, bekliyordu dsn diye. Sanki
ezilmeyi istiyordu. Sonra omuz silkip yine ilerlemeye balyor, kaln dallan sabrsz hareketlerle
yolunun zerinden alp frlatyor, dallar kollarn kestike hi aldrmyordu. Yorgunluktan can
ktktan sonra bile yine yryor, kendini zorlayp kaslarnn gszln yen

meye alyordu. Sonra srt st yere serilip hareketsiz yatyordu ylece. Kollaryla bacaklar ha
olutururcasna ak, derin soluklar alp vererek, kendini yamyass ve boalm hissederek, havann
arln gsleri zerinde hissederek yatyordu topran zerinde.
Bazen sabahlar odasnda uyandnda, granit ocandaki dinamit patlamalarnn sesini duyuyordu.
Beyaz ipek yastn zerinde gerinip kollarn arkaya atyor, dinliyordu. Gcn sesiydi bu ses.
Dominique bu sesten holanyordu.
O sabah gne ok fazla scakt. Ta ocanda daha da scak olaca belliydi. Kimseyi grmek
istemediini ok iyi bilen Dominique, ta ocanda alan iilere bakmak zere oraya doru yola
koyuldu. Oray byle alev alev bir gnde grmek iren bir ey olacakt. Bunu bilmek, iinde bir
zevkin tutumasna yol ayordu.
Ormandan kp kocaman ta ukurun kenarna geldiinde, kendini yakc buharlarla dolu bir idam
odasna sokulmu gibi hissetti. Gneten gelmiyordu scaklk. Yerin kesiklerinden, yarklarndan, o
yass ta raflarn yaratt yansmalardan geliyordu. Ba, omuzlar, srt gkyzne dnk ve serindi.
Aadan gelen yakc scak, bacaklarna, enesine, burun deliklerine doru ykseliyordu. Titriyordu
ukurun iindeki hava. Granitten ateli kvlcmlar salyordu. Dominique'e sanki o talar
kprdyormu, eriyormu, lav olup akyormu gibi geldi. Matkaplar ve ekiler, havann o korkun
arln atlatyordu. Bu frnn raflarndaki adamlar grmek ayp bir eydi. iye benzemiyor,
iledikleri korkun sularn cezasn eken mahkumlara benziyorlard. Dominique bir trl gzlerini
ayramyordu bu sahneden.
Aadaki o ukura bir hakaret olutururcasna durdu orada. Ak renk, mavimsi yeil, su
rengindeki elbisesi fazla basit ve fazla pahal bir eydi. Plileri cam kenarlar kadar keskindi. ncecik
topuklar kayalara birbirinden ayrk basyordu. Salarnn mifer gibi dzl, vcudunun gkyzne
kar o abartl incelii, Dominique'in asl yeri olan salonlarn, bakml bahelerin serinliini yanstr
gibiydi.
Aaya bakt. Birden gzleri, ban kaldrp kendisine bakmakta olan turuncu sal bir adamn
zerinde durdu.
Hareketsizdi Dominique, nk alglad ey grnt deildi. Bir temast. Grsel bir varl
deil, yznde aklayan bir tokad hissediyordu. Tek elini garip bir biimde, vcudundan uzakta
tutmaktayd. Parmaklar havann iinde ayrk ayrk duruyordu. Sanki bir duvara dayanm gibi. O
adam izin vermedike, hi kprdayamayacan da biliyordu.
Adamn azn, o az biimindeki hor gren, sessiz ifadeyi grd. kk yanaklarn kvrm, bir
zerre acma tamayan gzlerdeki souk, saf parlt. Bu yzn mrnde grecei en gzel yz
olduunu biliyordu, nk bu yz gll grnr klmak iin yaplm bir model gibiydi.
Dominique iinden bir fkenin, bir itirazn, bir direniin ve bir zevkin kabardn hissetti. Adam
ban kaldrm, ona bakyordu. Geici bir bak deil, bir sahiplik bakyd. Dominique kendi yz
ifadesiyle ona hak ettii cevab vermesi gerektiini dnd. Ama onun yerine, kendini adamn gne
yan kollarndaki ta tozlarna, kaburgalarna yapan slak gmleine, uzun bacaklarnn izgilerine
bakar buldu. Hep arayp durduu o erkek heykelleri geldi aklna. Bu adamn plakken nasl
glneceini dnd. Adam ona, bu dnceleri biliyormu gibi bakyordu ya da Dominique'e yle
geliyordu. Hayatnda bir ama bulduunu dnd ... o adama ynelik ani, byk bir nefret.
lk kprdayan Dominique oldu. Dnd, yryp ondan uzaklat. Yolun ilerisinde taocann efi
duruyordu. Dominique ona elini sallad. ef hemen ona doru kotu. "Aman, Bayan Francon!" diye
bard. "Naslsnz, Bayan Francon!"
Dominique iinden, inallah aadaki adam bu szleri duymutur, diye umdu. mrnde ilk defa
olarak memnundu Bayan Francon olmaktan. Babasnn mevkiinden, servetinden, her zaman tiksindii
eylerden memnundu. Aadaki o adamn basit bir ii olduunu, bu ocan sahibinin mal
sayldm, kendisinin de hemen hemen bu ocan sahibi olduunu dnd.
ef karsnda saygl saygl duruyordu. Dominique glmsedi. "Herhalde bu ocak gnn birinde
bana miras kalacak, bari arada srada buraya biraz ilgi gstereyim diye dndm," dedi.
ef onun n sra patikada ilerledi, kendi egemenlik alann ona gsterdi, yaplan ii anlatt.
Dominique onun arkasndan ocan en uzak tarafna kadar yrd, antiyenin tozlu yeil binalarna
doru indi, akl durdurucu makineleri inceledi. Aradan inandrc bir zaman sresinin gemesine izin
verdi. Sonra tek bana, gerisingeri yrmeye balad, granit anan kenarndan aaya dora indi.
Yaklarken o adam uzaktan gryordu. alyordu adam. Bir tutam kzl san yzne dtn,
matkabn titremesiyle onun da titrediini seyretti. nallah o matkabn titremeleri cann actyordun
diye geirdi iinden. Vcudunu da, vcudunun iindeki her eyi de actyordur inallah, dedi.
Onun alt yerin hemen yukarsndaki kayalara vardnda, adam ban kaldrp bakt.
Dominique yaklarken onun bunu fark ettiini hi anlamamt. Ama ban kaldr, onu orada
bulmay bekliyormu gibiydi. Geri dneceinden eminmi gibi. Adamn dudaklarndaki glmseme
imasn da grd. Bu ifade her trl szden daha byk hakaret tayordu. Adam ona bakma
kstahln srdrd. Hi kprdamad. Ban evirme nezaketini gstermedi. Ona byle bakmaya
hakk olmad gereini kabullenmedi. Bu hakk kendi kendine alm olmakla yetinmiyor, onu
kendisine Dominique'in verdiini sessiz bir ekilde ifade ediyordu.
Dominique sert bir hareketle dnd, kayalk yamatan aa inmeyi srdrd, taocandan
uzaklat.
Hatrlad, adamn gzleri deil, az da deil, elleriydi. O gnn anlam, belleine giren bir tek
tabloda dmleniyordu. Elini granite dayand o bir tek basit an. Ayn tabloyu tekrar grd: parmak
ular taa bastrlm, uzun parmaklar, bileinden kan damarlar yelpazesinin dz izgilerini
srdrrcesine eklemlere kadar uzanm. Adam dnyordu ama zihnindeki tablo, granite dayanan
o eldi. Korkutuyordu bu durum onu. nk anlayamyordu.
Basit bir ii, diye geirdi aklndan. Mahkm tr bir ii yapsn diye parayla tutulmu biri.
Odasndaki tuvalet masasnn aynas nnde otururken bunlar dnyordu. nnde duran kristallere
bakt. Buzdan heykeller gibiydi her biri. Dominique'in kendi souk, lks krlganln yanstyorlard.
Adamn zorluklar eken vcudunu, toza ve tere bulanm giysilerini, ellerini dnd. Aradaki fark
bu kadar dnmesi, kendisini kltt iindi. Arkasna yaslanp gzlerini yumdu. Reddettii
sekin erkekleri geirdi aklndan. Sonra taocandaki iiyi dnd. Beendii, hayranlk duyduu
bir erkek yerine, nefret ettii bir erkein kendisini krp kertmesini dnd. Ba kolunun zerine
dt. Bu dncenin verdii zevk onu gten kesmiti.
ki gn boyunca, kendini buralardan kurtaracana inanmaya alt. Sandn ap eski seyahat
dosyalarn kard, inceledi; bir yazlk belde seti, oteli belirledi, otelin hangi odasn isteyeceini
bile kararlatrd. Hangi trene, vapura bineceini, hangi kamara ve kompartmanlar ayrtacan da
biliyordu. Bunlar yapmaktan vahi bir zevk alyordu, nk bu yolculua kmayacan da
biliyordu. Tekrar gidecekti o taocana.
gn sonra gitti. Onun almakta olduu yerin yukarsnda durdu, ak ak seyretti onu. Adam
ban kaldrdnda Dominique gzlerini karmad. Bakndaki anlam, adama, Dominique'in ne
yaptn bildiini, bunu saklayacak kadar ona sayg duymadn anlatyordu. Adamn bak da ona,
geleceini zaten bildiini sylyordu. Matkabn zerine eilip iine devam etti. Dominique bekledi.
Adamn tekrar bakmasn istiyordu. Onun bunu bildiini de biliyordu. Adam bir daha bakmad.
Dominique onun ellerini seyrediyor, kayaya dokunaca an bekliyordu. Matkab da, dinamiti de
unutmutu. Graniti o ellerin krdn dnmek houna gidiyordu.
efin kendisine adyla seslendiini duydu. Patikadan koarak yaklayordu. Dominique ona doru
dnd.
"Adamlarn almasn seyretmek houma gidiyor," dedi.
"Evet, mthi bir grnt, deil mi?" dedi ef. "te, tren de yeni yk gtryor. Kardan kalkmak
zere."
Dominique trene bakmyordu. Aadaki adamn kendisine baktn grd. Yzndeki o elenen
kstah ifade, u anda bakmasn Dominique'in hi istemediini biliyormu gibiydi. Dominique ban
evirdi. efin gzleri ukura doru dnd, aadaki adamn zerinde durdu.
"Hey, sen!" diye bard. "Sana alasn diye mi para veriliyor, yoksa aval aval bakasn diye mi?"
Adam sessizce matkabnn zerine eildi. Dominique yksek sesle gld.
ef, "Bizim bu iiler ok sert adamlardr. Bayan Francon," dedi. "Bazlarnn mahkmiyet
sabkas bile var."
Dominique parmayla aay gstererek, "Bu adamn sabkas var m?" diye sordu.
"Eh, bilemem. Her birini grr grmez tek tek tanyamam."
Dominique iinden, keke olsa, diye dnd. Acaba mahkmlar krbalyorlar myd hl?
Keke krbalasalard. Bunu dnrken, soluu iini kertircesine tkand. ocukluunda,
ryasnda kendini merdivenden derken grd zamanlarda olduu gibi. Ama o knty
midesinde hissediyordu.
Sert bir hareketle dnd, taocandan uzaklat.
Aradan uzun gnler getikten sonra, yine dnd ocaa. Adam beklemedii bir anda, birdenbire,
patikann yanndaki bir tan zerinde beliriverdi. Dominique olduu yerde durdu. Fazla yaklamak
istemiyordu. Onu karsnda grmek, kendini savunmasz ve ok yaknda hissetmek garip bir
duyguydu.
Adam durmu, dosdoru ona bakyordu. Karlkl olarak birbirlerini anlayabilmeleri, saldrgan
saylabilecek bir yaknl simgeliyordu, nk birbirlerine tek kelime sylemi deillerdi.
Dominique konumay seerek o etkiyi bozdu:
"Neden hep bana bakyorsun?" diye sordu sert bir sesle. Kelimelerin uzaklatrc etkisinin ok
byk olduunu dnerek rahatlamt. Her ikisinin bildii her eyi, seslendirerek inkr etmi
oluyordu. Adam bir an sessiz kald, ona bakmay srdrd. Dominique onun cevap vermeyebileceini
dnnce bir korku geldi iine. Belki sessizliiyle, bu soruya bir cevap gerekmediini sylemeye
kalkard. Ama cevap verdi:
"Siz bana neden bakyorsanz, ayn nedenle."
"Neden sz ettiini anlamyorum."
"Anlamasanz ok daha fazla arr, ok daha az kzardnz, Bayan Francon."
"Demek adm biliyorsun, yle mi?"
"Yeterince yksek sesle ilan ettiniz."
"Kstahlk etmesen iyi edersin. Seni bir anda kovdurabilirim, biliyorsun."
Adam ban evirdi, aadaki adamlarn arasndaki birine bakt. "efi araym m?" diye sordu.
Dominique aalayan bir glmseme kulland.
"Yo, tabii ki hayr," dedi. "Fazla basit olur. Ama benim kim olduumu bildiine gre, buraya
geldiimde bana bakmaktan vazgesen iyi edersin. Yanl anlalabilir."
"Sanmyorum."
Dominique ban evirdi. Sesini kontrol etmek zorundayd. Talara doru bakt. "Burada almak
ok zor geliyor mu?" diye sordu.
"Evet. ok."
"Yoruluyor musun?"
"nsanlk d bir yorgunluk."
"Nasl bir duygu veriyor?"
"Akam olduunda yryecek gc zor buluyorum. Geceleri kollarm kprdatamyorum. Yatama
yattmda, vcudumdaki her kas ayr ayr szlarla sayabiliyorum."
Dominique birden, adamn kendinden deil, ondan sz ettiini anlad. Onun duymak istedii eyleri
sylyor, bu cmleleri neden duymak istediini bildiini belirtiyordu.
inde bir fke hissetti. Buz gibi souk, son derece kesin, bu yzden de tatmin edici bir fke. Ayn
zamanda kendi teninin onunkine dokunmasn arzulad. Kolunu boylu boyunca onun koluna yaslamak.
O kadar ... Bu arzu daha ilerisini kapsamyordu.
Sakin bir sesle sordu:
"Sen buraya gre biri deilsin, deil mi? i gibi konumuyorsun. Daha nce neydin?"
"Elektriki. Su tesisats. Svac. Pek ok ey."

"Neden burada alyorsun?"


"Bana dediiniz para iin, Bayan Francon." ,
Dominique omuzlarn kaldrd, dnp patikada uzaklat. Onun arkasndan bakmakta olduunu
biliyordu. Dnp arkasna bakmad. Ocaa doru yoluna devam etti, oradan mmkn olduu kadar
abuk ayrld, ama ona rastlayaca yolu semedi.
2

Dominique her sabah uyandnda, gn nemli klan bir amall tadyordu. Ama, taocana
gitmeyecei bir gn geirmekti.
ok sevdii zgrln kaybetmiti. Belli bir zorguya asla teslim olmama konusundaki srekli
mcadelenin de bir zorgu olduunu biliyordu ama, bu onun kabullenmeyi tercih ettii zorguydu. O
adamn kendi hayatn etkilemesine ancak bu yolla izin verebiliyordu. Acda karanlk bir tatmin
buluyordu, nk o adamdan geliyordu ac.
Uzak komularn ziyarete gitti. New York'ta onu skntdan bunaltan zengin, kibar bir aile. Yaz
boyunca hi kimseyi ziyaret etmemiti. Ev sahipleri onu grnce hem ok ardlar, hem de ok
sevindiler. Dominique yzme havuzunun kenarnda, bir grup sekin insan arasnda oturdu,
evresindeki hesapl zerafeti seyretti. Kendisiyle konuurken gsterdikleri saygy fark etti. Havuzda
kendi hayaline bakt ... Kendisi bu insanlarn hepsinden daha ciddiydi.
Bu insanlar u anda onun kafasndan geen dnceleri bilseler, ne yaparlard? Bu aklna gelince,
iini hain bir zevk doldurdu. Taocandaki adam dndn, onun vcudunu ok keskin bir
yaknlk duygusu iinde dndn, ona kar insann ancak kendi vcuduna hissettii yaknl
hissettiini bilseler! Glmsedi. Yznn souk safl, evredekilerin bu glmsemenin anlamn
kavramasn engelledi. Dominique daha sonra bu insanlar ziyarete yine geldi.... Onlarn saygsna
karlk, aklndan bu tr dnceleri geirebilme uruna.
Bir akam konuklardan biri onu evine brakmay nerdi. Tannm bir gen airdi. Teni solgun,
vcudu inceydi. Yumuak, duygulu bir az, evrenin etkilerinden incinmi gzleri vard. Gen adamn
uzun sredir kendisine ynelttii umutsuz ilgiyi fark etmemiti. Akam nda arabayla Dominique'in
evine doru ilerlerlerken, delikanlnn kararsz bir hareketle kendisine yaklamaya altn fark
etti.

Fsldayan yakarlarn duydu. Pek ok erkekten dinledii o tutarsz ve anlamsz szleri


mrldanyordu. Sonunda arabay durdurdu. Dominique onun dudaklarn kendi omzunda hissetti.
Silkinip kendini ondan uzaklatrd. Bir an kprdamadan oturdu, nk kprdarsa ona dokunmas
gerekecekti, buna da dayanamazd. Sonra birden kapy at, kendini darya att; kapy arparken
kan sesin o genci dnyadan sileceine inanm gibi tm gcn kulland; sonra kr gibi, olanca
hzyla komaya balad. Bir sre sonra komay kesip yrmeye balad. rperiyordu. Karanlk
patikada ilerledi, sonunda kendi evinin damn ilerde grebildi.
Birden durdu, evresine bilinli bir aknlkla bakt. Byle eyler gemite bana sk sk
gelmiti. O zamanlar elenceli bulurdu bunlar. Tiksinti hissetmezdi. Hibir ey hissetmezdi.
imenlerin zerinden ar admlarla evine doru yrd. Merdivenlerden odasna karken durdu,
taocandaki adam dnd. Ta ocandaki o adamn kendisini istedii dncesi, net, belirlenmi
kelimeler halinde canland zihninde. Daha nce de biliyordu bunu. O adam kendisine ilk bakt anda
biliyordu. Ama bunu bildiini hibir zaman kendine aka ifade etmemiti.
Gld. evresine baknd, evinin ihtiamn szd. Bu ev tm kelimeleri sama gsteriyordu.
Kendisine asla olamayacak eyi dnd. O adama verebilecei acnn trn anlad.
Gnlerce evinin odalar arasnda memnun memnun dolat. Onun savunmasyd buras.
Taocandan gelen patlama seslerini duydu, glmsedi.
Ama kendini ok fazla emin hissediyordu, bu ev de ar gvenliydi. Bu gvene meydan okuyarak
onu pekitirme istei belirdi iinde.
Yatak odasndaki minenin mermer kaplamasn seti. O mermerin krlmasn istiyordu. Elinde
ekile oraya meldi, mermeri paralamaya alt. nce kolunu ta yukarlara kaldrarak oray
dvd, dvd, sonunda hrsl bir aresizlik iinde kt kald. Kollarnn kemiklerinde, omuzlarnda
szlar hissediyordu. Mermerin zerinde upuzun bir izik oluturmay baarmt.
Taocana gitti. O adam uzaktan grd, dosdoru ona yrd. "Merhaba.," dedi rahat bir sesle.
Adam matkab durdurdu, bir ta kntsna dayand. "Merhaba," diye cevap verdi.
Dominique alak sesle, "Seni dnyordum," dedi, sustu, sesinde ayn davetkr tonla devam etti.
"nk evimde yaplacak kirli bir i var. Biraz ek para kazanmak ister misin?"

"Elbette, Bayan Francon."


"Bu gece evime gelir misin? H7metkrlar kaps, Ridgewood Yolu'ndadr. minelerden birinin
mermeri krld, deimesi gerek. Mermeri oradan karp benim iin bir yenisini smarlaman
istiyorum."
fke ve ret cevab bekliyordu. Oysa o, "Saat kata geleyim?" diye sordu.
"Yedide. Burada ne para alyorsun?"
"Saatte altm iki sent."
"Eminim o paray hak ediyorsundur. Ben de sana ayn dzeyde deme yapmaya hazrm. Evimi
nasl bulacam biliyor musun?"
"Hayr, Bayan Francon."
"Kyde kime sorsan sana gsterirler."
"Peki, Bayan Francon."
Dominique uzaklarken hayal krklna uradn hissetti. Aralarndaki gizli anlayn
kaybolduunu dnyordu. Adamn davran, sanki bu normal bir imi, Dominique bu ii herhangi
bir iiye yaptrabilirmi gibiydi. Ama birden soluu yine tkand. Bu adam onun zerinde hep bu
utan ve zevk duygusunu yaratyordu. Aralarndaki anlayn her zamankinden daha yakn ve daha
cokun olduunu hissetti Dominique. Bu doallk d teklifi, adamn byle doalm gibi kabul
etmesiydi nemli olan. aknlk gstermemesi, ne kadar ok ey bildiini belli ediyordu.
Dominique eve bakan yal adamla karsndan, o akam evin iinde kalmalarn rica etti. Onlarn
saygl varl, bu evin ortaa atosu havasn bsbtn gl klacakt. Saat yedide hizmetkrlar
kapsnn alndm duydu. Yal kadn, turuncu sal adam n holden geirdi. Dominique byk
merdivenin orta yerindeki sahanlkta duruyordu.
Onun yaklamasna bakt: Ban kaldrm, kendisine bakyordu. Dominique pozunu uzun sre
deitirmedi, bunun bilerek planlanm bir poz olduunu onun da anlamasn salad. Ama o emin
damadan hemen nce kprdad. "yi akamlar," dedi. Sesi ciddi ve kskt.
O cevap vermedi, ama ban eip selam verdi. Sonra merdivenlerden Dominique'e doru kmaya
balad. kyafetini giymi, eline alet antasn almt. Hareketlerinde hzl, rahat bir enerji vard. O
tr enerji buraya, bu eve ait bir ey deildi. Bu zarif trabzanlar arasndaki cilal basamaklar, bu tr
enerjiye uygun deildi. Dominique bu adamn bu ev iinde tutarsz grneceine hazrlamt kendini.
Oysa ev ona uyamyormu gibi bir hava vard.
Tek kolunu kaldrd, yatak odasnn kapsn gsterdi. Adam itaat edip onu izledi. Kapdan
girdiinde oday fark etmemi gibiydi. Sanki atlyeye giriyordu. Dosdoru mineye yrd.
Dominique eliyle mermeri gstererek, "urada," dedi.
O hibir ey sylemedi. meldi, antasndan ince metal bir ubuk kard, ucunu mermerdeki
izie dayad, ekici alp gm diye vurdu. Mermerde uzun, derin bir yark belirdi.
Adam dnp ona bakt. Dominique'in ok korktuu bir bakt bu. Cevap verilemeyecek bir
glmeyle doluydu bak. Cevap verilemezdi, nk glme gzkmyor, ancak hissedilebiliyordu.
"imdi krk ... Artk deimesi gerek," dedi.
Dominique sakin bir sesle, "Bunun ne tr mermer olduunu, benzerini nereden smarlamak
gerektiini biliyor musun?" diye sordu.
"Evet, Bayan Francon."
"Bala o haide. kar onu yerinden."
"Peki, Bayan Francon."
Dominique durmu, onu seyrediyordu. in mekanik srecini seyretme konusundaki mantksz istei
ok garipti. Sanki gzleriyle iin yaplmasna yardm ediyormu gibi. Sonra birden anlad. Dnp
odaya bakmaya korkuyordu. Kendini zorlayp ban kaldrd.
Tuvalet masasnn rafn grd. Camn kenar alacakaranlkta saten bir kurdele gibi parlyordu.
Rafn zerindeki kristal ielere bakt. Bir ift terlik grd yerde. Aynann yanna ak mavi bir havlu
atlmt. Koltuun kolunda bir ift orap duruyordu. Yatann beyaz saten rtsne bakt. Adamn
gmleinde slak lekeler ve ta tozlar vard. Ayn tozlar, kollarnn teni zerinde de grnyordu.
Dominique odadaki her eye o ellerle dokunulmu gibi hissetti. Sanki odadaki hava, ii su dolu bir
havuzdu, ikisi birlikte bu havuza batmlard; ona dokunan sular kendisine de, odadaki her eyaya da
dokunuyordu. Onun ban kaldrp kendisine bakmasn istedi. Oysa o hi ban kaldrmadan
alyordu.
Dominique yaklat, onun tepesine dikilip durdu. Daha nce ona hi bu kadar yaklamamt.
Ensesinin dzgn tenine bakt. Orada tel tel salarn grebiliyordu. Eilip kendi ayandaki
sandaletin burnuna bakt. Ayan biraz kprdatsa, ona dokunabilecekti. Bir adm geri ekildi. Adam
ban kprdatt, ama niyeti ona bakmak deil, antasndan yeni bir alet almakt. Sonra tekrar iine
dnd.
Dominique yksek sesle gld.
Adam durdu, ona bakt.
"Evet?" diye sordu.
Dominique'in yz ciddiydi. Yumuak bir sesle cevap verdi.

"Ah, zr dilerim. Herhalde sana glyorum sandn. yle deildi tabii."


Sonra ekledi:
"Seni rahatsz etmek istemedim. Herhalde ii bir an nce bitirip buradan gitmeye can atyorsundur.
Yani, demek istiyorum ki, yorgun olmalsn. Ama beri yandan, sana saat bana para veriyorum.
Demek ki zaman biraz esnetip daha fazla para kazanmann sence bir sakncas olamaz. Konumak
isteyecein bir eyler vardr herhalde."
"Ah, tabii, Bayan Francon."
"Evet?"
"Bence bu mine iren bir ey."
"Sahi mi? Bu evin plann babam yapmt."
"Evet, tabii, Bayan Francon."
"Bir mimarn almalarn eletirmeye kalkmak sana dmez."
"Hi dmez."
"Herhalde baka bir konu seebiliriz."
"Evet, Bayan Francon."
Dominique ondan uzaklat. Yatan kenarna oturdu, gergin kollarna dayand. Bacaklarm st ste
atp birbirine bititirmi; ince uzun bir izgi haline getirmiti. Vcudu omuzlarndan doru gevek
biimde sarkyor, ayaklarnn esneklikten uzak pozuyla eliki oluturuyordu. Yznn souk
ciddilii de vcudunun duruuyla elikiliydi.
Adam alrken arasra ona bakyor, bir yandan da konuuyordu:
"Tam ayn cins mermer getirteceimden emin olabilirsiniz, Bayan Francon. Mermerler arasndaki
fark ayrt etmek ok nemlidir. Genelde eit mermer vardr: Beyaz mermerler, ki bunlar kire
tann kristallemesinden oluur; oniks mermerler, kalsiyum karbonatn kimyasal birikimleridir; bir
de yeil mermerler vardr, bunlar da esas olarak hidroz magnezyum silikat ya da serpantindendir. Bu
sonuncusunu gerek mermer saymak doru olmaz. Gerek mermer, kiretann s ve basn etkisiyle
bakalamndan oluur. Basn ok nemli bir etkendir. Bir kere balaynca artk yok edilemeyen
sonulara yol aabilir."
"Ne gibi sonular?" Dominique bunu sorarken ne doru eilmiti.
"Kireta zerrelerinin yeniden kristallemesi ve evredeki topraktan yabanc elemanlarn araya
szmas. ou mermerlerde grlen o renkli damarlar yaratan da budur. Pembe mermer, manganez
oksit szmasndan, gri mermer, karbonlu maddelerin szmasndan, sar mermer de hidroz demir oksit
szmasndan olur derler. Bu para tabii beyaz mermer. Beyaz mermerin de pek ok trleri olabiliyor.
ok dikkatli olmalsnz. Bayan Francon ..."
Dominique ne eilmi, karanln iinde kara bir benek haline gelmiti. Lambann , kucana
brakt tek eline dyordu. Avucu yukarya dnk, parmaklar yar kvrkt. Ik parmaklarn
kenarlarn yanyormu gibi gsteriyordu. Elbisesinin koyu rengi, elini fazla plak ve fazla parlak bir
hale getiriyordu.
"Benim tam ayn kalitedeki mermerden smarlayacamdan emin olmalsnz. Bunun yerine, rnein
beyaz Georgia Mermeri koymak hi doru olmaz. Georgia Mermerleri, Vermont Mermerleri kadar
ince zerreli deildir. Vermont'unki de, Alabama Mermeri kadar ince zerreli deildir. Bu Alabama
Mermeri. ok yksek dereceli. ok pahal."
Dominique'in elinin kapanp aaya sarktn, kl alann dna ktn grd. ine sessizce
devam etti.
Mermerin karlmas bittiinde ayaa kalkp sordu:
"Ta nereye koyaym?"
"Oraya brak. Ben kaldrtrm."
"lsne gre kesilmi yeni bir para smarlayp size teslim edilmesini salayacam. Yerine
takmam istiyor musunuz?"
"Evet, tabii. Geldii zaman sana haber veririm. Borcum ne kadar?" Baucu masasnda duran saate
bakt. "Dur bakaym, krk be dakikadr buradasn. Krk be sent ediyor." antasna uzand, bir dolar
kard, uzatt. "st kalsn," dedi.
Paray yzne frlatacan umuyordu. Oysa o alp cebine koydu.
"Teekkr ederim, Bayan Francon," dedi.
Bunu derken, siyah elbisenin uzun kolunun, Dominique'in kapal parmaklar zerinde titrediini
grd.
Dominique, sesi kzgnlktan koflaarak, "yi geceler," dedi.
O eilip selam verdi. "yi geceler, Bayan Francon."
Dnp odadan kt, merdivenlerden indi, evden ayrld.
Dominique onu dnmeyi kesti. Ismarlanan mermer parasn dnmeye balad. O mermerin
gelmesini ateli bir hevesle, aniden kabaran bir tutkuyla bekliyordu. Gnleri saymaya balamt.
Gzleri bahenin imenlerinin tesinden arasra geen kamyonlardayd.
Kendine ikide bir, yalnzca mermerin gelmesini istediini, baka hibir ey istemediini
sylyordu. Gizli nedenleri yoktu bunun. Hibir nedeni yoktu. Bu tela, konunun sonunu noktalayan
bir isteriden ibaretti. Dier eylerin hepsinden kurtulmutu. Mermer gelecek, her ey bitecekti.

Mermer geldiinde, dnp ona bakmad bile. Teslimat kamyonu daha baheden kamadan,
Dominique masasna oturmu, zarif mektup ktlarndan birini nne ekmi, notu yazmaya
balamt:
"Mermer geldi. Bu gece taklmasn istiyorum."
Yal adamn elinde notla taocana gnderdi. Kime teslim edecei konusunda verdii talimat
yleydi: "Adn bilmiyorum. Orada alan kzl sal adam."
Yal adam geri dndnde, kahverengi bir kt parasna kurun kalemle yazlm bir not
getirdi:
"Bu gece taklacak."
Dominique sabrszln boucu boluu iinde bekliyordu. Yatak odasnn penceresine dikilmiti.
Saat yedide hizmetkrlar kapsnn zili ald. Az sonra odasnn kaps vuruldu. "Girin," derken
Dominique'in sesi pek aksiydi, nk sesindeki gariplii saklama abasna dmt. Kap ald,
yal adamn kars girdi, arkasndaki birine kendisini izlemesi iin iaret etti. Odaya giren adam, ksa
boylu, tknaz, orta yal, arpk bacakl bir talyand. Tek kulana altn halka biiminde bir kpe
takmt. Eskimi apkasn saygl biimde iki eliyle tutuyordu.
Kadn, "Taocandan gnderilen adam, Bayan Francon," dedi.
Dominique bir soru sordu. Sesi lk deildi. Tonu da soru deildi.
"Kimsin sen?"
"Pasquale Orsini," dedi adam ban eerek. armt.
"Ne istiyorsun?"
"ey, ben ... ey, ocaktaki havu dedi ki ... mineniz yaplacakm. Benim yapmam
istiyormusunuz."
"Evet. Evet, tabii," diyerek ayaa kalkt Dominique. "Unutmuum. Balayn."
Odadan kmak zorundayd. Koup uzaklamak, hi kimsenin gremeyecei bir yerlere gitmek;
mmkn olsa, kendisinin bile kendini gremeyecei bir yerler bulmak istiyordu.
Bahenin bir noktasnda durdu. Titriyordu. Yumruklarn gzlerine bastrd. fkeydi bu. Her eyi
silip bembeyaz eden, saf ve katksz, tek bir duyguydu. Her eyi... Ama o fkenin altndaki korkuyu
deil. Korku. nk artk taocana gidemeyeceini biliyordu ... oysa gideceini de biliyordu.

Birka gn sonra, akamn erken saatlerinde urad taocana. Krlarda atla uzun bir gezinti
yapm, oradan dnyordu. imenlerin zerinde glgelerin uzamaya balad saatti. Bir geceyi daha
byle geirirse, sabaha kamayacan hissediyordu. iler paydos etmeden oraya ulamak
zorundayd. Atn burnunu evirdi, rzgr yanaklarnda hissederek, ua ua taocana doruldu.
Oraya vardnda, o yoktu. Orada olmadn bir anda anlamt. Oysa iiler daha yeni
ayrlyorlard ocaktan. Birou daha ukurun patikalarn trmanmaktaydlar. Dominique, dudaklar
gergin, durup onu arad. Ama daha nce kp gittiini biliyordu.
At evirip ormana dald. Koyulaan akam altnda iki duvar gibi grnen yapraklarn
arasndan uarak geti. Durdu, bir aatan ince, uzun bir dal kopard, yapraklarn yoldu; sonra
yoluna devam ederken o dal krba gibi kulland, at daha hzl koturmaya alt. Bu hz sanki
akamn geliini de hzlandracakm gibi hissediyordu. Saatler bylelikle daha abuk geecekmi
gibi. Zaman drtnala ap sabaha bir an nce ulamak istiyordu. O srada onu grd. nndeki
patikada tek bana yryordu.
Hzla ileri atld, ona yetiti; dizginlere aslp at durdururken vcudu atn zerinde ne frlar gibi
oldu. O da durdu.
Hibir ey sylemediler. Birbirlerine baktlar. Dominique sessiz geen her saniyenin bir eyler
akladn dnd. Bu szsz karlama ok fazla etkiliydi. Bir selamlamann bile gerekli
olmadnn karlkl kabul gibiydi.
fadesiz bir sesle, "Mermeri takmaya neden gelmedin?" diye sordu.
"Kimin geldii sizin iin fark etmez diye dndm. Yoksa eder miydi. Bayan Francon?"
Dominique bu kelimeleri ses olarak deil de, azna arplm bir tokat olarak hissetti. Elinde
tuttuu dal havaya kalkt, karsndaki adamn yznde aklad. Sonra ayn hareketin devam gibi, at
koturup oradan uzaklat.
Dominique yatak odasnda, tuvalet masasnn nnde oturuyordu. Vakit ok ge olmutu. evresini
saran kocaman, bo evde hibir ses yoktu. Odasnn terasa bakan kaplar ardna kadar akt ama
terasn nndeki baheden bir yaprak hrts bile duyulmuyordu.
Yatann zerindeki battaniyenin baucu kvrlp alm, onu bekliyordu. Yast upuzun siyah
pencerelerin yannda ok beyaz grnyordu. Uyumaya alsam, diye dnd. Onu gndr
grmemiti. Ellerini bann zerinden kaydrd, avular dz salarn yassltt. Parfmn slakln
tayan parmak ularn akaklarna bastrd, onlar bir an orada tuttu. Svnn tenine deiindeki
souk duygu rahatlatt onu. Bir parfm damlas tuvalet masasnn camna dm, hl parldyordu.
Mcevher ta gibi. Bir o kadar da pahal.
Bahede ayak seslerini duymad: Ancak terasa kan merdivenleri trmanrken duydu o sesleri.
Doruldu, kalarm att, gzleri terasa alan kaplara dnd.
O girdi ieriye. klndayd. Kirli gmleinin kollan svanm, pantolonuna talarn tozlar
bulamt. Durup Dominique'e bakt. Yznde o glen anlay yoktu. Gergindi yz. Zalim bir
ifadeyle katlap ihtirasla keskinlemi, avurtlar km, dudaklarnn keleri aaya doru
ekilmi, gerilmiti. Dominique ayaa frlad, ylece durdu. Kollarn arkaya doru uzatm,
parmaklarn gererek amt. O hi kprdamad. Dominique onun boynunda kabarp nabz gibi atan,
sonra yine grnmez olan damara bakt.
Sonra o, Dominique'e doru yrd. Dominique'i tuttuu zaman sanki kendi eti onunkine
gmlyordu. Dominique onun kol kemiklerini kendi kaburgalar zerinde hissetti, bacaklar
onunkilere dayand, dudaklar onunkilerle karlat.
Balangta hemen korkuya kaplp dirseklerini onun boazna m dayad, kurtulmak iin kvrand
m; yoksa onun teninin kendininkine dediini hissetmekten, hep dnd eyi yaamaktan
kaynaklanan okun etkisiyle onun kollarnda ylece bekledi mi, bilemiyordu. Dnd, bekledii
eyin byle olacan da hi bilememiti. Bilemezdi. nk bu, yaamn bir paras deildi. nsann
bir saniyeden fazla dayanamayaca bir eydi.
Kendini ondan kurtarmaya urat. Gsterdii abalar, onun farkna bile varmayan kollarna arpp
etkisiz kald. Dominique'in yumruklar onun omuzlarna, yzne indi. O tek elini uzatp Dominique'in
iki bileini yakalad, arkasna akt, krek kemiklerini zorlad. Dominique ban geriye evirdi, onun
dudaklarn bu sefer gsnde hissetti. Sonunda kendini kurtard.
Tuvalet masasnn zerine ykld. Dizleri bkk, depar pozunda durmu, elleriyle arkasndaki
masann kenarlarna sarlmt. Gzleri iri iri alm, korkunun etkisiyle renkten ve biimden yoksun
kalmt. O glyordu. Yznde glmenin hareketi vard, ama ses yoktu. Belki de bilerek brakmt
Dominique'i. Bacaklar ak, kollar iki yanna sarkm durumda duruyor, Dominique'in bu vcudu
alglaynn, arada bir hava kitlesi bulunduu zaman, kotlarndayken olduundan daha youn hale
geldiini biliyordu. Dominique onun arkasnda kalan kapya gz att. O bu hareketi daha ilk
balangcnda fark etti. Henz dnce halindeyken. Kolunu ona dokunmakszn uzatt, Dominique
arkaya doru geriledi. Omuzlar belirli belirsiz ykseldi. O bir adm atp yaklatnda Dominique'in
omuzlan indi. Vcudu daha alald, masaya daha yaklat. O ... bekletiyordu Dominique'i. Sonra
yaklat. Pek bir aba gstermeden ince vcudu tutup havaya kaldrd. Dominique dilerini onun eline
geirdi, dilinin ucunda kanlan hissetti. O uzanp Dominique'in ban geriye itti, azn kendi azyla
bastrarak at.
Dominique bir hayvan gibi mcadele etti. Ama hi ses karmad. Yardm istemek iin haykrmad.
Kendi yumruklarnn yanksn, onun soluundaki kesintilerden duyuyor, bu soluun zevkten
tkandn biliyordu. Tuvalet masasnn zerindeki lambaya doru uzand. O hemen lambay
Dominique'in elinden yere savurdu. Kristal lamba karanla yuvarlanp para para oldu.
Dominique'i yatan zerine atmt. Dominique kannn boaznda, gzlerinde attn, o kann
ierdii nefreti ve korkuyu hissediyordu. Hissettii, bir o nefret, bir de onun elleriydi. Kendi vcudu
zerinde kayan eller. Graniti kran eller. Son bir abayla mcadele etti. Ondan sonra ac geldi, tm
vcuduna yaylp boazna ykseldi, Dominique o zaman bard, ondan sonra da hareketsiz yatt.
Bir sevginin mhr olarak, efkatle yaplabilecek bir hareket olabilirdi bu. Ama aalamann ve
fethetmenin simgesi olarak, hor grerek yaplan bir hareket de olabilirdi. Bir n eylemi
olabilecei gibi, dman kadnn rzna geen askerin hareketi de olabilirdi. O ise bunu hakaret
edercesine yapmt. Sevgiyle deil, kk grerek. Dominique'in hareketsiz yatmasna, teslim
olmasna yol aan buydu. Ufack bir efkat belirtisi grse, buz gibi kalr, vcuduna yaplandan
etkilenmezdi. Ama bir efendinin ona utandrc biimde sahip olmas, onun istedii eydi zaten. O
srada onun, dayanmas zor bir zevkin acsyla sarsldn hissedip bunu ona kendisinin verdiini
anlad. Kendisinden geliyordu bu. Kendi vcudundan. Dominique onun dudaklarn srd, anlamas
istenen her eyi anlad.
Yatan zerinde, Dominique'den uzakta, hareketsiz yatyordu. Ba yatan kenarndan aaya
sarkmt. Dominique onun soluklarndaki dzensizlii duydu. O da srtst yatyordu. Nerede
brakldysa yle. Kprdamadan. Az ak durumda. Kendini ii boalm gibi, hafif ve yamyass
hissediyordu.
Onun dorulup kalktn grd. Silueti pencereye kar belirdi. Derken yryp dar kt. Ne
dnp ona bakm, ne de tek kelime sylemiti. Dominique bunu fark etti, ama nemi yoktu. Onun
bahede uzaklaan ayak seslerini bo bo dinledi.
Uzun sre hareketsiz yatt. Sonra dilini ak duran dudaklarnda dolatrd. Kendi iinden gelen bir
ses duydu. Kupkuru, ksa, i bulandrc bir hkrk. Oysa alamyordu. Gzleri fel olmu gibi,
kupkuru ve ak duruyordu. Sonra o ses bir hareket haline dnt, boazndan midesine inen bir
yumru oldu. Bu etki onu ayaa frlatt. Garip bir biimde duruyordu. ne eilmi, kollarn midesine
dayamt. Kk baucu lambasnn, karanln iinde titrediini duydu, dnp bakt. Masann durup
dururken sarslmasna amt. Sonunda titreyenin kendisi olduunu anlad. Korkuyor deildi. Byle
ksa, ayrk sarsntlarla titremek sama grnd ona. Tpk sessiz hkrklar gibi. Banyo yapmam
gerek, diye dnd. Dayanlmaz bir ihtiyat bu. Uzun sredir hissettii bir ihtiyam gibi. Hibir
eyin nemi yoktu. Bir tek banyo yapmas yeterdi. Ayaklarn sryerek yavaa banyonun kapsna
dora ilerledi.
Banyo n yakt, kendini oradaki boy aynasnda grd. Onun dudaklarnn kendi vcudunda
brakt mor rklere bakt, boazndan ykselen bouk iniltiyi duydu. Sesi fazla yksek
kmamt. Mesele grntde deil, bir gerei bir anda anlamasndayd. Banyo yapmayacan
biliyordu artk. Onun vcudunu kendi zerinde hissetmeyi srdrmek istiyordu. Bu tr bir duygunun
ne anlama geldiini de biliyordu. Dizleri zerine kt, banyonun kenarm yakalad. Bir trl o
kenar ap banyoya giremedi. Elleri kayd, Dominique yere uzand. Fayanslar vcudunun altnda sert
ve souktu. Sabaha kadar orada yatt.
Roark sabah uyandnda, dn geceyi varlan bir nokta gibi grd. Hayatnn ak iinde bir durak.
leriye dora gidii, bu tr duraklar urunayd. na halindeki Heller evinin iinde dolat zamanlar
gibi. Dn gece gibi. fadelendirmese bile, dn gece Roark'un gznde bir bakma, yapt bir binayla
ayn eydi. Byle bir gecenin iinde dourduu tepkinin nitelii aynyd. Varolu bilincine sunduu
ey de aynyd.
kisi, dn geceki iddetin tesinde, kendi hareketinin bilinli ayp lnn tesinde, bir anlay
iinde btnlemilerdi. Dominique onun gznde daha nemsiz biri olsa, ona bu trl sahip
olmazd. Kendisi onun gznde daha nemsiz olsa, o da yle canla bala mcadele etmezdi.
Tekrarlanamayacak yce duygu, her ikisinin de bunu anladn bilmekten geliyordu.
Ta ocana gidip her gnk gibi alt. Dominique ocaa gelmedi. O da zaten gelmesini
beklemiyordu. Ama Dominique'le ilgili dnceler kafasndan silinmedi. O dnceleri merakla
izliyordu.

Bir baka kiinin varlnn bylesine farknda olmak garip bir eydi. O kiiye bu kadar yakn, bu
kadar acil bir ihtiya hissetmek, nitelikleri tanmlanamayacak bir ihtiya hissetmek, zevkli olmad
gibi, acl da deildi. Yalnzca nihai bir ltimatom gibiydi. Dominique'in bu dnyada var olduunu
bilmek nemliydi. Onu dnmek nemliydi. B sabah nasl uyandn, nasl kprdadn, vcudu
hl Roark'a aitken, artk ebediyen Roark'a ait olacakken neler dndn ...
O akam kirli mutfakta yemek yerken gazeteyi at, dedikodu stununda Roger Enright'n adn
grd. Ksack paragraf okudu:
"Bir byk proje daha p sepetine atlacak gibi grnyor. Petrol Kral Roger Enright, grne
gre bu sefer kmaza saplanm durumda. Sorunun mimar kmaz olduu syleniyor. Grne gre,
tatmin olmay bilmeyen Bay Enright, yarm dzine parlak mimarmza kapy gstermi. Hepsi de
meslein birinci snf kiileri."
Roark sk sk mcadele etmeye alt o burukluk duygusunu bir kere daha hissetti, bunun
kendisini fazla incitmemesine alt. Neler yapabileceinin hayali karsnda duyduu o aresizlik!
Neler mmkn olacakken, kaplarn kapanmas, yolunun tkanmas. Derken hi nedensiz, Dominique
Francon'u dnd. Onun, bu kafasndakilerle hibir ilgisi yoktu. Bu konular arasnda, onunla ilgili
dncelerin de hl varln srdrebilmesine at.
Bir hafta geti. Bir akam eve dndnde, kendisini bekleyen mektubu grd. Eski ofisinden New
York'taki son evine yollanm, oradan Mike'a aktarlm, Mike da onu Connecticut'a gndermiti.
Zarfn zerindeki petrol irketi armas ona hibir ey ifade etmedi. Mektubu atnda u satrlar
okudu:
"Sevgili Bay Roark, bir sredir sizinle iliki kurmaya alyorum, ama size ulaamadm. Ltfen en
ksa zamanda benimle iliki kurun. Eer Fargo Maazas'n yapan kii sizseniz, yaptrmay
kararlatrdm Enright Evi konusunda sizinle konumak istiyorum.
"Sayglarmla,
"Roger Enright"
Yarm saat sonra Roark trendeydi. Tren hareket ettiinde Dominique'i hatrlad, onu geride
brakmakta olduunu dnd. Bu dnce gzne pek uzak ve pek nemsiz grnd. Dominiquei
imdi bile dnebildiine pek ard.
Dominique iinden; bana gelen her eyi zamanla kabul edebileceini, unutabileceini, ama bir tek
any hep yaatacam dnyordu. Bu olan eyde bir zevk bulmu olmasn, onun da bunu anlam
olmasn, daha baka eyleri de anlam olmasn... aslnda o gece kendisine gelmeden nce btn
bunlar bildiini, bildii iin geldiini. Dominique ona, kendisini kurtarabilecek olan tek cevab
vermemi, tiksinti gstermemiti. Tersine, duyduu tiksintide de, korkuda da, onun gcnde de bir
zevk bulmutu. stedii klme oydu zaten ve bunun iin de o adamdan nefret ediyordu.
Bir sabah kahvalt masasnda kendisini bekleyen mektubu buldu. Alvah Scarret'ten geliyordu. "Ne
zaman dnyorsun, Dominique? Buralarda seni ne kadar zlediimizi anlatamam. Geri senin yannda
insan pek rahat etmez. Bir bakma ben senden korkuyorum aslnda. Ama istersen kibirini biraz daha
iireyim ... mademki uzaktayz, bundan bir zarar gelmez ... ve sana, hepimizin sabrszlkla dnn
beklediimizi syleyeyim. 'Bir mparatorienin Dn' gibi olacak."
Dominique bu satrlar okuyup glmsedi. Bir bilseler, diye geirdi aklndan. O insanlar... eski
hayatnda kendisine kar dehet dolu bir sayg duyanlar ... benim rzma geildiini bilseler ... bunu
da taocanda alan kzl sal bir kabadaynn yaptn bilseler ... Ben, Dominique Francon ...
duyduu youn kk dme duygusu arasnda, bu szler ona bir kere daha, onun kotlarndayken
duyduu zevki verdi.
Krlarda yry yaparken hep bunu dnyordu. Yolda insanlarn yanndan geerken, onlar
eilip onu selamlarken, aklndaki hep buydu. Haykrp herkese duyurmak geliyordu iinden.
Geen gnleri hi fark etmiyordu. Dnyadan garip biimde uzaklam olmaktan, bu dncelerle
ba baa kalmaktan memnundu. Derken bir sabah bahenin imleri zerinde dururken, aradan bir hafta
getiini, onu hi grmediini fark etti. Dnp hzl admlarla yola doru yrd. Taocana
gidiyordu.
Kilometrelerce yolu, yryerek, gnein altnda, ba ak durumda ald. Acele etmiyordu. Acele
etmek gereksizdi. Kanlmaz bir eydi bu. Onu yeniden grmek ... Dominique'in hibir amac yoktu.
Duyduu ihtiya, ama aranmayacak kadar bykt ... Daha sonra baka eyler, iren ve nemli
eyler de zihninde yavaa belirmeye balayacakt. Ama nce, her eyden nce, bir tek ey vard.
Onu tekrar grmek...
Ocaa varp dikkatle, aptal baklarla evresine bakt. Aptalca bakyordu; nk grd eyin ne
nemli bir ey olduu bir trl beynine ilemiyordu. Onun orada olmadn hemen grd. alma
devam ediyordu. Gne tepedeydi. Gnn en youn i saati yaanmaktayd. ilerin bir teki bile
aylaklk etmiyordu. Ama o, onlarn arasnda yoktu. Dominique uzun sre durup uyumu gibi bekledi.
Gzne ef iliince ona gelmesi iin iaret etti.
"yi gnler, Bayan Francon. Ne gzel bir gn, deil mi, Bayan Francon? Sanki yaz ortas. Oysa
sonbahar kapda. Evet, sonbahar geliyor. Yapraklara bakn, Bayan Francon."
Dominique, "Burada bir adam vard," dedi. "Parlak turuncu sal biri. Nerede o?"
"Ha evet. u adam. Gitti o."
"Gitti mi?"
"ten kt. Galiba New York'a gitti. ok da ani oldu."
"Ne zaman? Bir hafta nce mi?"
"Yo, hayr. Dn gitti."
"Kimdi..."
Birden kendini tuttu. Neredeyse, kimdi o, diye soracakt. Sz deitirdi, "Kimdi dn gece burada
ge saatlere kadar alan?" dedi. "Patlamalar hep duydum."
"Bay Francon'un binas iin zel sipari gelmiti. Cosino-Slotnick Binas iin. Acil i."
"Evet, anlyorum ..."
"Sizi rahatsz ettiimize zldm. Bayan Francon."
"Yo, ziyan yok." Dnp uzaklat. Adn sorup renmeyecekti. Kendi zgrln korumak iin
son aresi buydu.
Hzl ve rahat admlarla, ii rahatlam gibi yryordu. Onun adn bilmediini neden hi fark
etmemi, neden kendisine sormamt? Belki de onun hakknda bilmesi gereken her eyi, ilk bakta
anlam olduu iin. Kendi kendine, insan isimsiz bir iiyi koskoca New York kentinde bulamaz,
dedi. Gvendeydi artk Dominique. Adn bilse, u anda New York yoluna koyulmu olurdu.
Gelecek apak ortadayd. Tek yapaca, onun adn hibir zaman sormamakt. Bir ans tannmt
Dominique'e. Bir mcadele ans. Ya kendisi onu alt edecek, ya da o kendisini alt edecekti. Yenilirse
... o zaman renmeye alrd onun adn.
3

Peter Keating ofise girdiinde, kapnn al ona borazandan kan tek bir ses gibi geldi. Kap
sanki kendiliinden ald. nk gelen, yaklatnda her kapy alabilen biriydi.
Ofisteki gn gazetelerle balad. Sekreteri hepsini dzgn bir istif halinde masasna koymutu.
Yapm ilerleyen Cosmo-Slotnick Binas'yla ya da Francon & Keating irketiyle ilgili ne gibi yeni
eylerin yazlm olduunu grmekten her zaman holanrd.
Bu sabah gazetelerde o konuda bir ey yoktu. Keating kalarn att. Ama o srada, Ellsworth M.
Toohey'le ilgili bir haber iliti gzne. artc bir eydi. Thomas L. Foster adl tannm bir
hayrsever geenlerde lm, birok kimseye brakt paralarn arasnda Ellsworth M. Toohey'ne de
yz bin dolar vasiyet etmiti. Hem de, "Dostum ve ruhsal rehberime, soylu kafasn ve insanla olan
gerek adanmlm takdir ettiim iin," diyerek brakmt bu paray. Ellsworth M. Toohey miras
kabul etmi, tek kuruuna elini srmeden hepsini "Sosyal Aratrmalar Grubu" adl bir ilerici renim
kumuluna balamt. Kendisi orada "Sosyal Bir Belirti Olarak Sanat" dersleri vermekteydi. Paray
neden balad sorulduunda, kendisinin "zel miras messesesine inanmadn" ileri srm,
baka bir yorumda bulunmay da reddetmiti. "Hayr, dostlarm, demiti gazetecilere. "Bu konuda
yorum yok." Ardndan, kendi nemli annn ciddiyetini bozmak istercesine, sevimli bir tavrla, "Ben
yalnzca ilgin konularda yoran yapma lksne tutkunum," diye eklemiti. "Kendimi o ilgin
konulardan biri olarak kabul etmiyorum."
Peter Keating yazy okudu. Byle bir eyin, kendisinin asla yapmayaca bir hareket olduunu
bildii iin, ok byk hayranlk duydu.
Birden can sklarak, Ellsvorth Toohey'le hl tanamam olduunu dnd. Cosmo-Slotnick
Yarmas sonuca balandktan hemen sonra Toohey bir konferans turana kmt. Keating'in o
gnden bu yana katld btn davetler, tanmay en ok istedii bir tek kiinin yokluu yznden
bo kalyordu. Toohey'nin stununda Keating'in ad da kmamt. Keating yine her sabah yapt
gibi, Banner'daki "Bir Kk Ses" kesini umutla at. Ama bugnk yaznn balnn da "arklar
Falan" olduunu grd. Yaznn amac, folklor mziinin, dier her trl mzikten stn olduunu
kantlamakt. Yazar koro arklarn da dier tr an resitallerinden stn buluyordu.
Keating, Banner' elinden att, kalkp fkeli admlarla odasnda dolamaya balad. imdi
holanmad bir sorana eilmek zorundayd. Aylardr erteliyordu bu ii. Cosmo-Slotnick Binas iin
bir heykeltra semek zorundayd. Aylar nce, binann lobisine dikilecek dev boydaki "Sanayi"
heykeli ii, deneme kouluyla Steven Mallory'ye verilmiti. Keating buna armt ama ii bu
heykeltraa veren, Bay Slotnick'di. Bu yzden Keating de karar onaylamt. Mallory ile bir
grme yapm, ona birtakm szler sylemiti: "Ender rastlanan yeteneini takdir ettiimiz iin ...
Tabii heniiz bir adnz yok, ama byle bir iten sonra olacaktr ... Benim binam gibi binalar her gn
kmaz."
Mallory'den holanmamt. Gzleri kara delikler gibiydi Mallory'nin. Ate sndkten sonra geride
kalan ukurlar gibi kara. Konuma boyunca bir tek kere olsun giilmsememiti. Yirmi drt
yandayd. Bir tek sergi am, pek fazla sipari almamt. Eserleri biraz garipti, ar iddet
yklyd. Keating bir zamanlar Ellsworth Toohey'nin "Bir Kk Ses" kesinde neler yazdn
hatrlamt: "Bay Mallory'nin insan figrleri ok gzel saylabilir, ama ancak dnyay ve insann
biimini Tanrnn yaratm olduunu unutursanz. Bu i Bay Mallory'ye braklsayd, o tatan insan
vcutlarna baklrsa, belki de o, ulu Tanrdan daha iyi bir sonula ortaya kard ...ya da, yle mi
acaba?"
Bay Slotnick'in bu seimi Keating'i ok artmt, ama sonradan. Dimples Williams'n bir
zamanlar Greemvich Village'deki sala bir binada, Steven Mallory ile birlikte yaam olduunu
rendi. Bay Slotnick de Dimples Williams'n hibir isteine hayr diyemezdi. Mallory ie alnm,
almaya balam, sonunda "Sanayi" adl heykelinin bir maketini sunmutu. Keating heykeli
grdnde, o lobide ham ve i duracan hemen anlamt. Kendi zarif lobisinde o heykel,
alevlerin brakt bir leke gibi grnecekti. ncecik, plak bir erkek vcuduydu. Bir sava gemisinin
eliini paralayabilecek mi gibi, yoluna ne karsa ezebilecekmi gibi grnyordu. Meydan
okuyan bir heykel. nsann gznde garip bir mhr brakyordu. evresindeki insanlar normalden
daha kk ve daha hznl gsteriyordu. Keating o heykele bakarken, "kahramanlk" sznn
anlamn mrnde ilk defa kavramakta olduunu hissetti.
Hibir ey sylemedi. Maket, Bay Slotnick'e gnderildi, birok kimseler kzgnlk iinde
Keating'in dncelerini ifade ettiler. Bay Slotnick, Keating'den bir baka heykeltra semesini
istedi, karar ona brakt.
Keating kendini bir koltua att, arkasna yasland, dilini damanda aklatt. Acaba heykel iini
Bronson'a u versem, diye dnd. Bronson, Cosmo Bakam'nn ei Bayan Shupe'nin yakn
dostuydu. Palmer'a da verebilirdi. Onu da Bay Husseby tavsiye etmiti. Husseby, be milyon dolarlk
yeni bir kozmetik fabrikas kurmay planlyordu. Keating bu kararszlktan holandn fark etti. ki
kiinin kaderi onun elindeydi. Daha pek ok potansiyel kiilerin kaderleri de yle. Hem kaderleri,
hem ileri, hem umutlar, hatta belki midelerine gidecek yiyecekler. Can kimi isterse onu seerdi.
Hi sebep gstermeden. sterse yaz tura atar, ya da isimleri giydii yelein dmeleri zerinde
saymaya balar, son dme kime rastlarsa onu seerdi. Byk adamd kendisi... ona baml olanlarn
sayesinde.
O srada masadaki zarf dikkatini ekti. Beyaz, ince, dar bir zarft, ama kesinde Banner'n
amblemi vard. abucak ona uzand. inde mektup yoktu. Yalnzca yarnki Banner'n taslak
kopyasndan bir kupr vard. ok iyi tand "Bir Kk Ses" stununu grd. "Yazan: Ellsworth M.
Tooley," Altnda da tek kelimelik yaz bal. Aralkl harflerle yazlm.
"KEATING"
Kd elinden drp hemen yine kapt, titreyen elleri arasnda tutup uzun cmleleri boula
boula okudu. Alnnda pembe lekeler belirmeye balamt. Toohey yle diyordu:
"Byklk bir abartdr ve btn byk abartlar gibi, hemen boluk kavramn artrmaktadr.
iirilmi oyuncak balon gibi bir ey gelmiyor mu sizin de aklnza? Ama zaman zaman, genel olarak
byklk terimiyle anlatmaya altmz eye ok yaklaan prl prl bir vaadi de bilinlendirmek
zorunda kalyoruz. Bugn yine byle bir vaat, mimari daimin ufuklarnda, Peter Keating adl ok gen
bir delikanlnn kiiliinde belirmi bulunmaktadr.
"Onun tasarmlad Cosmo-Slotnick Binas'yla ilgili olarak ok ey duyduk ve bu da ok doal.
imdi bir an iin binann tesine, o binaya mhrn basm olan insana bakalm.
"Bu binann zerine bir insann kiiliiyle ilgili herhangi bir damga vurulmu deildir ve ite
dostlarm, kiiliin bykl de bu noktadadr. Bu byklk, her trl eyi emip sindiren, sonra
onlar yine kendi yeteneinin parlaklyla zenginletirilmi olarak, hangi dnyadan geliyorlarsa
oraya geri veren, bencillikten uzak, gen bir ruhun bykldr. Bylelikle tek bir kii, yapayalnz
bir manyak deil, bir araya gelmi pek ok insann temsilcisi olmakta, tm umut ve beklentilerin
uzanabildii her eyi, kendi umut ve beklentileriyle birletirmektedir...
"Ayrm yapabilme yetenei olanlar, Peter Keating'in bize Cosmo Slotnick Binas'yla iletmeye
alt mesaj duyacaklar; kocaman alt katn, toplumumuzun destei sayabileceimiz alan
insanlarn o salam kitlesini temsil ettiini; erevelerini gnee sunan, sralar halindeki bir rnek
pencerelerin, sradan insanlarn ruhlarn, yani birbirine benzeyen saysz ve isimsiz ruhlarn bir
kardelik tekdzelii iinde a yneliini simgelediini; alt katlarn salam temelinden balayp
neeli Korint balklaryla ykselen zarif stunlarnn da kltrn iekleri olduunu, ancak geni
kitlelerin bereketli topranda kklendikleri zaman iek aabileceklerini sylemeye altn
anlayacaklardr.
Btn eletirmenleri, duyarl yetenekleri mahvetmeye adanm manyaklar olarak grenlere bir
cevap olmak zere, bu yaz imdi, bize gerek amacmzn, yani gen yetenekleri kefetme amacmzn
seyrek olarak ortaya kan (Ah, hem de nasl seyrek!) frsatn bize tand iin Peter Keating'e
teekkr etmektedir. Eer Peter Keating rastlant sonucu bu satrlar okursa, kendisinden bir minnet
beklemiyoruz. Minnet duygusu bize aittir."
Keating yazy nc kere okumaya baladnda, baln yukarsna krmz kalemle yazlm
satrlar ancak fark edebildi:
"Sevgili Peter Keating,
Bugnlerde bir ara ofisime urayp beni ziyaret et. Nasl biri olduunu grmeye can atyorum.
"E.M.T."

Kuprn elinden masaya doru dalgalanarak umasna izin verdi, bana dikildi, parmaklar
alnndaki bir tutam sala oynamaya balad. Mutlu bir dalgnlk halindeydi. Sonra dnp Cosmo
Slotnick Binas'nn duvarda, Parthenon'la Louvreun arasnda asl duran resmine bakt. Gzleri
binann stunlarndayd. Kendisi onlar hibir zaman, geni topluluklardan yetien kltr iekleri
olarak dnmemiti. Ama u anda bunu da, yazda belirtilen dier vgleri de kabul edebileceine
karar verdi.
Sonra telefonu kapt, Ellsworth Toohey'nin sekreterinin tiz, ifadesiz sesiyle konutu; ertesi gn drt
buukta Toohey'le grmek zere bir randevu ayarlad.
O andan balayarak, almalarna yeni bir renk geldi.. Sanki gnlk ileri o gne kadar yamyass,
iki boyutlu bir mrayd da, imdi bir kabarma oluvermi, Ellsworth Toohey'nin szlerinden nc
boyutunu kazanmt.
Guy Francon arada srada, pek de belirgin olmayan birtakm eyleri bahane ederek odasndan alt
kata iniyordu. Gmleklerinin ve oraplarnn mat renkleri, akaklarndaki krlarla uyum
salamaktayd. Sessizce, glmseyerek duruyordu orada. Keating bir ara onun yanndan yldrm gibi
geerek izim odasna dalarken onu selamlad, ama durmad; yalnzca admlarn biraz yavalatarak
hrdayan bir gazete kuprn Francon'un gs cebine tkt, "Vaktin olunca unu oku, Guy," dedi.
Sonra odann orta yerine vardnda, "len benimle yemek yer misin, Guy?" diye seslendi. "Plaza'da
bekle beni."
Yemekten dndnde Keating'i gen bir izim eleman durdurdu. Delikanlnn sesi heyecandan
tizlemiti:
"Hey, Bay Keating, kim ate etmi Ellsworth Toohey'e?"
Keating boulacak gibi oldu:
"Kim ne yapm dedin?"
"Bay Toohey'i vurmu."
"Kim?"
"Ben de onu soruyorum. Kim?"
"Ellsworth ... Toohey'i mi vurmu?"
"Lokantada birinin gazetesinde gzme arpt. Dnte gazete almaya vaktim kalmamt."
"Yani... ld m?"
"Onu bilmiyorum ite. Ate etti diyordu gazete."
"Eer ldyse, yarn yazsn yaymlamazlar m?"
"Bilmem. Neden, Bay Keating?"
"Ko bana bir gazete al."
"Ama benim iim ..."
"Al gazeteyi, budala!"
Haberi leden sonra kan gazeteler veriyordu. O sabah Ellsworth Toohey, "Sessiz Ve
Savunmaszlar" balkl bir konuma yapmak zere geldii radyo binasnn nnde arabadan inerken
kendisine ate edilmiti. Kurun Toohey'e dememiti. Ellsworth Toohey olayn sonrasnda sknetini
ve saduyusunu korumay bilmiti. Davrannn gsterili oluu, gsterili denilebilecek hibir ey
yapmamasndan kaynaklanyordu. "Radyo dinleyicilerini bekletmek doru olmaz," demi, abucak st
kata kp mikrofonun bana gemi, yarm saatlik konumasn yine her zamanki gibi, kttan
okumakszn, irticalen yapt halde, olaydan hi sz etmemiti. Saldrgan yakalanm, ama o da
tutuklandnda hibir ey sylememiti.
Keating boaz kuruyarak saldrgann adna bakp duruyordu. Steven Mallory.
Keating yalnzca aklamas olmayan eylerden korkard. zellikle de aklanamayan eyler somut
gereklere deil de, kendi iindeki nedensiz korku duygularna dayal olursa. Bu olup bitende
kendisini dorudan ilgilendiren hibir ey yoktu. Tek bildii, keke bakas olsayd, Steven Mallory
olmasayd, diye dndyd.

Bunu neden byle hissettiini de hi bilmiyordu.


Steven Mallory sessizliini srdrmt. Bu ii neden yapt konusunda hibir aklama
yapmamt. Heykeltran yoksulluk iinde yaamakta olduu renilince, ilk akla gelen Cosmo-
Slotnick Binas'ndaki ii kaybetmekten tr manen ykld olmutu. Ama daha sonra Ellsworth
Toohey'nin bu iin kaybyla hibir ilgisi olmad kesin olarak renilmiti. Toohey hibir zaman Bay
Slotnick'e Steven Mallory'den sz etmi deildi. Ayrca Toohey, "Sanayi" adl heykeli grm de
deildi. Bu arada Mallory de sessizliine ksa bir ara vermi, Toohey'le mrnde karlamadn,
onun dostlarndan hi birini tanmadn kabul etmiti. Kendisine, "O ii kaybetmenizde Bay
Toohey'nin herhangi bir rol olduuna inanyor musunuz?" diye sorulduunda, "Hayr," demiti. "O
halde neden?" Mallory hi cevap vermemiti.
Toohey, Radyo Binas nnde kendisine saldran kiiyi polisler yakaladnda, onu hi tanmamt.
Adnn ne olduunu da, radyo yayn bitinceye kadar renememiti. Stdyodan kp, gazetecilerin
bekletii salona girdiinde, Toohey, "Yo, elbette davac olmayacam." demiti. "Keke serbest
braksalar onu. Kimmi, renildi mi?" Saldrgann ad kendisine sylendiinde, Toohey'nin baklar
bir adamn omuz bayla bir baka adamn apka kenar arasnda bir yere aklp kalmt. Daha
sonra, kurun yznn birka santim tesinden geerken bile sakin kalmay bilmi olan Toohey, tek
kelime sylemi, o kelime azndan ktnda, tad ar korkular yznden sanki ayaklarnn
dibine dvermiti: "Nedeni"
Buna kimse cevap verememiti. Toohey neden sonra omuz silkmi, glmsemi, konumaya
balamt: "Eer bu olay, ifade zgrlne bir saldr olarak yapldysa, Tanrm, ne zevksizlik!"
Ama bu aklamaya hi kimse inanmamt, nk herkes, Toohey'nin de inanmadn hissetmekteydi.
Daha sonraki rportajlarda Toohey somlar neeyle cevaplandrd. "Kendimi hibir zaman
ldrlmeye deecek kadar nemli bulmam imdir. Byle bir olay, bir insann umabilecei en byk
iltifattr. Tabii eer bu kadar operet havasnda olmasayd!" Sonunda, olup bitenin nemli olmad,
nk dnyada zaten hibir zaman nemli bir olay olmad havasn yanstmay baarmt.
Mallory durumay beklemek zere cezaevine gnderilmiti. Onu sorguya ekme yolundaki tm
abalar baarszla uruyordu.
Keating'i o gece saatlerce uyank tutan dnce, Toohey'nin de kendisi gibi hissettii konusundaki
dayanaksz inant. Biliyor, diyordu Keating iinden. Ben de biliyorum. Steven Mallory'yi bu ie iten
sebep, aslnda giritii vahice saldrdan ok daha byk bir tehlike oluturuyor. Ama adamn bu ii
neden yaptn hibir zaman renemeyeceiz. Yoksa renir miyiz? Sonra Keating, korkunun esas
ekirdeine dokundu; birdenbire iinde kabaran duygu, inallah mrmn sonuna kadar o nedenleri
renmekten korunurum, dedirtti ona.
Keating kapdan girdiinde, Ellsworth Toohey'nin sekreteri ayaa kalkt, i odann kapsn at.
Keating artk nl bir insanla karlamaktan heyecan duymayacak kadar tecrbe kazanm
bulunuyordu, ama kadnn kapy ana baktnda yine de ok heyecanland. Toohey'nin nasl biri
olduunu merak etti. Grev toplantsnda, lobinin hoparlrnden duyduu o harikulade sesi hatrlad,
gzlerinin nnde dev bir adam canlandrd. Banda aslan yelesi gibi salar, belki krlam,
yznn hatlar zayflktan uzak ama iyi niyetli. Bir bakma Tanr'nn yz gibi.
Ellsworth Mokton Toohey'i ilk defa gren kiinin iinde, ona kaln, scak bir palto uzatma istei
doard. ncecik vcudu ylesine narin ve gsz, ylesine savunmaszd ki, yumurtadan yeni kan
bir civcivi hatrlatyordu. Kemikleri henz glenmeye vakit bulamam gibiydi. kinci kere bakan
insan, uzattm palto en iyi cinsten olmal, diye dnrd, nk adamn clz vcudunu rten
giysiler son derece kaliteli eylerdi. Koyu renk takm elbisesinin izgileri, ierideki vcudu byk
bir sadakatle izliyor, hibir ey iin zr dilemiyordu. O darack gsle birlikte ukurlayor, ince
uzun boyundan omuzlara doru kayarak iniyordu. Tm vcuda egemen olan ey, ahane bir alnd.
gen yz, akaklar arasnda enli balyor, sonra ufack, sivri bir eneye doru iniyordu. Salar
siyah, briyantinli, ortadan ayrlmt. Bu yzden adamn kafas smsk paketlenmi gibi grnyor,
ama bu sefer de kepe kulaklar cascavlak ortaya kyordu. orba kasesinin kulplar gibi. Burnu ince
uzundu. Gzleri kara ve artc gzlerdi. Bu gzlerde yle ok zek, yle ok prl prl nee
toplanmt ki, gzlk camlar sanki o gzleri baka insanlardan korumak iin deil de, baka
insanlar o gzlerin ar prltsndan korumak iinmi gibi grnyordu.
"Merhaba, Peter Keating," dedi Ellsvorth Monkton Toohey. Sesi mzik gibiydi. "Nike Apteros
tapna hakknda ne dnyorsun? "
"Nas... Naslsnz, Bay Toohey." Keating bunu sylerken birden sustu. Aptallamt. "Ne hakknda
ne dnyorum?"
"Otur, dostum. Nike Apteros tapna dedim."
"ey ... ey ... ben ..."
"O kk mcevherin senin de dikkatinden kamadndan eminim. Parthenon aslnda tm an ve
hreti alm. Hep yle deil midir zaten? Byk ve gl olanlar her eyi alar, gsterisiz
olanlarn gzellii gme gider. Oysa tm an ve hret, aslnda Yunanistan'n o byk ve zgr ruhu
dorultusunda yaratlm olan kk eylere gitmeliydi. Kitlesinin o ince dengesini, mtevaz
oranlarnn stn kusursuzluunu fark etmisindir herhalde. Tevazu iindeki stnlk, ayrntlarn
zarif ustal nedir; bilirsin, deil mi?"
"Evet, tabii." diye mrldand Keating. "O her zaman benim en sevdiklerimden biri olmutur ...Nike
Apteros tapna."
"Sahi mi?" Ellsworth Toohey'nin yznde, Keating'in tam anlayamad bir glmseme vard.
"Bundan emindim. Byle diyeceini adm gibi biliyordum. ok yakkl bir yzn var, Peter Keating.
Tabii byle gzn dikip bakmadn zamanlar. Aslnda yle bakman da son derece gereksiz."
Sonra Toohey birden glmeye balad. Aka, hakaret edercesine glyordu. Hem Keating'e, hem
de kendine glyor gibiydi. Sanki btn olayn sahteliini vurguluyormu gibi. Keating bir an iin
aknlk iinde app kald, sonra o da rahata glmeye balad. Eski bir dostunun karndaym
gibi.
"Bu daha iyi ite," dedi Toohey. "nemli anlarda fazla ciddi konumamak daha iyi deil mi sence
de? Bu an her ikimiz iin ok nemli bir an olabilir... kim bilir? Tabii ki benden biraz korkacan
biliyordum, ama kabul etmem gerek ki ben de senden bir hayli korkuyordum. Demek ki... bylesi ok
daha iyi deil mi?"
"Ah, evet. Bay Toohey," dedi Keating mutlu mutlu. nsanlarla tantnda normal olarak duyduu
gven umu gitmiti, ama kendini rahat hissediyordu. Tm sorumluluklar zerinden kaldrlm gibi,
artk en uygun szleri bulup syleme yknden kurtulmu gibi. nk o uygun szler, kendisi bir aba
gstermeden syletiliyordu ona. "Sizinle tanmamn ok nemli bir an olacan batan beri
biliyordum, Bay Toohey. Batan beri. Yllardr."
"Sahi mi?" Ellsworth Toohey'nin gzleri, gzlk camlarnn gerisinden pek dikkatli bakyordu.
"Neden?"
"nk sizi memnun etmeyi, sizin beni beenip onaylamanz umuyordum. almalarm da.
Zaman geldiinde tabii. Hatt ben..."
"Evet?"
"Ben ou zaman tasarmlarm izerken, acaba bu Ellsworth

Toohey'nin iyi diyecei bir ey mi, diye dnmmdr. izimimi sizin gznzle grmeye
almmdr. Ben ... hep ..." Toohcy dikkatle dinliyor, izliyordu. "Sizinle tanmay her zaman
istedim, nk siz ok derin dnen bir kimsesiniz ve kltrel adan son derece ...."
Toohey anlayl, ama biraz sabrsz bir sesle konutu. Son cmle sylenirken, ilgisi snp bitmiti.
"Bak, brak bunlar. Nankr gzkmek istemem, ama bu tr eyleri bir kenara brakalm, olmaz m?
Belki sana doal bir ey gibi gelmeyebilir, ama kiisel vgler dinlemekten gerekten holanmam."
Keating iinden, kendisini rahatlatann Toohey'nin gzleri olduuna karar vermiti. Bu gzlerde
yle byk bir anlay ve yle ayrmsz bir iyilik vard ki ... Yo, amma da yanl bir kelime semiti.
yle snrsz bir iyilik vard ki! nsan ondan hibir ey saklayamazm gibi hissediyordu kendini.
Ama zaten saklamak gereksizdi, nk bu adam her eyi balard. Keating mrnde itham etmekten
bu kadar uzak gzler grmemiti hi.
"Ama, Bay Toohey," diye mrldand. "Benim istediim."
"Yazdm yaz iin bana teekkr etmek istedin." Toohey sklm gibi bir ifadeye brnd. "Ben
de bunu yapmayasn diye urap duruyorum. Brak da baaraym, olmaz m? Bana teekkr etmen
iin hibir neden yok. Eer hakknda yazdklarm hak etmisen, o zaman teekkr edilecek olan
sensin, ben deilim. yle deil mi?"
"Ama esas beni sevindiren, sizin hakkmda ..."
"Byk mimar diye dnmem mi? Ama herhalde bunu zaten biliyordun, evladm. Yoksa pek de
emin deil miydin? Hibir zaman tam emin olamam mydn?"
"ey, ben..."
Yalnzca bir saniyelik bir sessizlikti. Ama Keating'e, Toohey'nin duymak istedii ey de o ksa
sessizlikmi gibi geldi. Toohey lafn gerisini beklemedi, kendisine cevabn tm verilmi gibi,
kendisi de ald cevaba sevinmi gibi konumaya balad.
"Cosmo-Slotnick Binas'na gelince, onun olaanst bir baar olduunu kim inkr edebilir?
Biliyor musun, plan beni ok etkiledi. Son derece zeki bir plan. Harika bir plan. Rastlanmadk bir
ey. Daha nceki almalarnda gzlemlediklerimden ok farkl. Deil mi?"
"Tabii," dedi Keating. Sesi ilk defa olarak duru ve sertti. "Bundaki sorunlar, daha nce yaptm
ilerdekilerden farklyd, o yzden ben de bu sorunlar zebilecek cevaplar zerinde younlatm."

"Tabii," dedi Tooley anlayl bir sesle. "ok gzel bir alma. Ondan gurur duymalsn."
Kcating. Tooley'nin gzbebeklerinin, gzlk camlarnn tam ortasnda olduunu, dosdoru kendi
gzbebeklerine dikildiini fark etti; birdenbire, Cosmo-Slotnick'in plann kendi kendine yapmam
olduunu Toohey'nin bildiini anlad. Bu onu korkutmad. Onu esas korkutan ey, Toohcy'nin
gzlerinde onaylayan baklar grm olmasyd.
Toohey, "Eer mutlaka," diye sze balad. Sesi bal gibi tatlyd. Sanki ikisi bir komplonun
yeleriymi de, bundan byle aralarnda baz kelimeler zel ifreli anlamlar tayacakm gibi
konuuyordu. "Bana kar bir ... yo, minnet deil, minnet ok utan verici bir kelime ... ama, takdir
duymak istiyorsan, o zaman tasarmladn binann sembolik anlamlarn anlayp kelimelerle ifade
ettiim iin duyabilirsin. Sen nasl ayn eyi talarla ifade etmisen, ben de kelimelerle. nk tabii
sen basit bir ta iisi deilsin, sen bir ta dnrsn."
"Evet," dedi Keating. "Binay tasarmlarken benim soyut tema olarak setiim ey de buydu. Byk
kitleler ve kltr iekleri. Gerek kltrn basit insanlardan fkrdna her zaman inanmmdr.
Ama binlerinin beni anlayaca konusunda pek umudum yoktu."
Toohey glmsedi. nce dudaklar birbirinden ayrld, dileri gzkt. Keating'e bakmyor, kendi
eline bakyordu. Uzun, ince, duygulu bir el. Konser piyanistlerinin elleri gibi. O el, masann
zerindeki bir kd kprdatt. Sonra Toohey konutu: "Belki de bizler ruhsal kardeleriz, Keating.
nsan ruhu. Hayatta bir tek onun nemi var. Keating'e bakmyor, daha arkalara bakyor gibiydi.
Gzlk camlar Keating'in yznn biraz yukarsnda bir noktaya ykselmiti.
Keating, kendisinin o yazy okuyuncaya kadar hibir soyut fikir falan dnmediini de Toohey'nin
bildiini anlad. Dahas da vard. Toohey bunu da onaylyordu. Gzlk camlar kprdayp yeniden
Keating'in yzne doru indiinde, gzler bir sevecenlikle yumuamt. ok souk ve ok gerek bir
sevecenlik. Keating birden, odann duvarlar stne stne geliyormu gibi hissetti. O duvarlar
sktryordu onu. Korkun bir samimiyete itiyordu. Toohey'le samimi olmaya deil... bilinmeyen bir
sululuk duygusuyla yakn olmaya. Ayaa frlayp kamak geldi iinden. Ama olduu yerde oturdu.
Az biraz almt.
Kendisini neyin drttn anlayamadan, o salt sessizliin iinde kendi sesinin konutuunu duydu:
"Ayrca dn o adamn kurunundan kurtulduunuza ok sevindiimi de sylemek istiyordum. Bay
Toohey."
"Aa! ... Eh, teekkrler. O olay, ha? Eh. onun cann skmasna izin verme. Hayatta tannm kimse
olmak karlnda denen kk bir ceza o."
"Mallory'yi hibir zaman sevmedim. Garip bir insan. Fazla gergin. yle gergin insanlardan
holanmam. Eserlerini de hi sevmemitim."
"Bir tehirci, o kadar. Fazla bir deeri yok."
"Onu denemek benim fikrim deildi tabii. Bay Slotnick'in fikriydi. Fors, anlarsnz. Ama Bay
Slotnick de sonunda saduyuyu seti."
"Mallory hi sana benim admdan sz etti mi?"
"Hayr, hibir zaman."
"Onunla hi karlamadm bile, biliyorsun. Daha nce mrmde grmemitim. Neden yapt bunu?"
Bu sefer Keating'in yznde grd anlam karsnda hareketsiz oturma sras Toohey'ye gelmiti.
Toohey ilk defa olarak dikkat kesilmi, zgveni sarslm durumdayd. te bu, diye dnd
Keating: Aralarndaki ba buydu. Korkuydu bu ba. Aslnda ondan ok daha fazlas vard, ama
hepsine verilebilecek tek isim korkuydu. Birdenbire, Toohey'i tand herkesten daha ok sevdiine
karar verdi.
Parlak bir sesle konuurken, syleyecei sradan eylerin konuyu kapatacan umdu: "Eh,
bilirsiniz byle eyleri," dedi. "Mallory yeteneksiz biri ve bunun da farknda. Hncn sizden
karmaya kalkt, nk sizi bykln ve yetenein simgesi olarak grd."
Ama karsndaki yzn glmsemesini beklerken, Toohey'nin kendisine ani bir bak ynelttiini
grd. Bak deil, floroskoptu bu. O bakn kemiklerine kadar ilediini hissetti. Derken Toohey'nin
yz katlat, kendini toplad. Keating o zaman, Toohey'nin bir yerlerden bir rahatlama nedeni
bulmu olduunu anlad. Ya Keating'in kemiklerinin iinde, ya akn yznde beliren bir cahillik
iareti, Toohey'e yeni batan gven vermiti. Toohey yavaa, garip bir sesle konutu:
"Seninle ben ok iyi dost olacaz, Peter."
Keating bir an sustu, sonra kendini toplayp abucak cevap verdi
"Ah, umarm yle olur, Bay Toohey!"
"ff, Peter! Herhalde o kadar da yal saylmam. Annemle babam bana 'Ellsworth' diye bir isim
vermiler."
"Peki ... Ellsworth."

"Hah, bu daha iyi. Aslnda adma bir itirazm yok. Milletin yllardr iin iin, hatta uluorta bana
yaktrd baz sfatlarla karlatrlnca, iyi bile saylr. Neyse. Bir iltifat bu olay. nsan dman
edinmeye balad m, tehlikeli olmak gereken yerde tehlikeli olmaya baladn anlyor. Baz eyleri
ykmak gerek... yoksa onlar bizi ykar. Seninle sk sk greceiz, Peter." Sesi artk yumuak ve
kendinden emindi. Bir karan denemi, baarl bulmutu. Keating'in artk kendisini hi
artamayacandan emindi. "rnein ben bir sredir, birka gen mimar bir araya toplamay
dnyorum. yle ok gen mimar tanyorum ki! zel kk bir kurum gibi. Fikirlerini paylasnlar,
bir ibirlii ruhu gelitirsinler, gerekirse meslein yarar iin ortak bir eylem izgisi benimsesinler.
Amerikan Mimarlar Dernei gibi kasnt bir kurum deil. Bir Genler Grubu. lgi duyar miydin?"
"Elbette! Bakan siz mi olacaksnz?"
"Yok canm, daha neler. Ben hibir zaman, hibir eyin bakan olmadm, Peter. Unvanlardan nefret
ederim. Yo, hayr. Bana sanki sen uygun bir bakan olabilirsin gibi gelmiti. Aklna daha iyi biri
geliyor mu?"
"Ben mi?"
"Sen, Peter. Canm, bu henz yalnzca bir proje. Kesin bir durum yok. Arasra kafamda indirip
kaldrdm bir fikir. Baka zaman konuuruz bunu. Senin yapman istediim baka bir ey var...
aslnda seninle tanmak istememin nedeni de oydu."
"Tabii, Bay Too ... Tabii, Ellsworth. Senin iin herhangi bir ey yapabilirsem ..."
"Benim iin deil. Lois Cook'u tanr msn?"
"Lois...ne?"
"Cook. Tanmyorsun. Ama tanyacaksn. Goethe'den bu yana gelmi gemi en byk edebi
dehadr o gen kadn. Eserlerini okumak zorundasn, Peter. Bunu yalnz ayrm yapmasn bilen
zihinler iin art koabilirim, herkese sylemem. Aka gzken eyleri tercih eden orta snf
insanlarnn o kadar yukarsnda ki! Bir ev yapmak istiyor. Bowery'de kk, zel bir konut. Evet,
Bowery'de. Bu da tam Lois'in dnecei bir ey. Benden bir mimar nermemi istedi. Lois gibi birini
anlayabilmek iin senin gibi biri gerekir bence. Ona senin adn vereceim ... tabii byle kk, ama
yine de pahal bir konuta ilgi duyarsan."
"Tabii duyarm! ok iyisin, Ellsworth! Biliyor musun, notunu okuduumda, demin benden bir ey
yapmam istediinde, gerekten bir ey isteyeceksin sanmtm. Hani, ben senin srtn svazlayaym,
sen de benim srtm svazla trnden. Ama sen kalkm ..."
"Sevgili Peter, ne kadar safsn!"
"Ah, herhalde hi sylememeliydim bunu! zr dilerim. Sizi gcendirmek istemedim, ben ..."
"Ziyan yok. Beni daha iyi tanmay renmen gerek. Kulaa garip gelse bile, kiinin insan
kardelerine tmyle karsz bir ilgi duymas mmkndr, Peter."
Sonra Lois Cook'dan, onun baslm eserinden konutular. "Roman m? Yoo, tam da roman
saylamaz, Peter. Hayr, hikyeler koleksiyonu da deil ... yle ite, tam Lois Cook. Tmyle yeni tr
bir edebiyat." Ayrca Lois'ye ailesinde birbirini izleyen baarl tccarlardan kalan miras, yaptrmay
istedii evi de konutular.
En sonunda Toohey, Keatmg'i geirmek zere kalktnda (Keating bu arada adamn ufack ayaklar
zerinde ne kadar dik durduuna da dikkat etme frsat bulmutu), Toohey birdenbire baka bir konuya
geti:
"Bu arada, bana sanki aramzdaki kiisel bir balanty da hatrlamam gerekiyormu gibi geliyor
ama ne olduunu bir trl hatrlayamyorum ... Ha, evet, tabii. Yeenim. Kk Catherine."
Keating yznn gerginletiini hissetti. Bu konunun tartlmasna izin vermemesi gerektiini
biliyordu. Ama itiraz etmek yerine, ekingen bir tavrla glmsedi.
"Anladma gre onunla nianlymsn, yle mi?"
"Evet."
"ok ho," dedi Toohey. "Pek ok ho. Dayn olmak zevkli olacak. Onu ok mu seviyorsun?"
"Evet," dedi Keating. "ok."
Sesinde vurgu olmay, cevab ciddi gsteriyordu. Keating'in benliinde itenlik ve nem, tayan
ilk parack, Toohey'nin nne serilmi bulunuyordu.
"Ne gzel!" dedi Toohey. "Genlik ak. lkbahar, akam serinlikleri, dkknlarda ikolatalar,
kutusu bir dolar yirmi be sentten. Tanrlarn ve filmlerin malzemesi ... Yo, onaylyorum tabii, Peter.
Bence pek gzel. Catherine'den daha iyisini seemezdin. Dnyann kaybettii tr kadnlardan biri.
nk dnyada yle ok sorun, yle ok byklk frsat var ki ... Evet, kaybolan kadn tipi; nk
hem masum, hem tatl, hem gzel, hem de kansz."
Keating, "Eer siz imdi ..." diye sze balayacak oldu, ama Toohey prltl bir anlayla
glmsedi.
"ff, Peter, tabii anlyorum. Onaylyorum da. Gereki bir insanm ben. nsanolu her zaman
kendini salak durumuna drmekte direnmitir. Hadi hadi, mizah anlaymz kaybetmeyelim. Mizah
anlayndan kutsal ey yoktur. Ama ben yine de Tristan ve Isolde'un hikyesini ok sevmiimdir.
Anlatlm hikyelerin en gzeli odur. Miki'yle Mini Fare'nin dnda."
4

"Di fras enede di fras fra fra di ene kpk kpkten kubbe Roma Kubbesi eve dn
ev ene Roma Kubbesi di di fras di krdan krdan gibi ince sezdirmeden yankesici keser bier
..."
Peter Keating gzlerini kst. Gzleri uzun mesafeye abucak odaklanamad. Ama kitab elinden
brakt. nce, siyah bir kitapt. zerinde krmz harflerle "Bulutlar ve allar-Yazan: Lois Cook"
yazs okunuyordu. mizin iinde, bu kitapta Bayan Cook'un dnya yolculuklaryla ilgili anlarnn
sunulduu anlatlyordu.
Keating iinde bir scaklk ve rahatlk duygusuyla arkasna yasland. Sevmiti bu kitab. Pazar
sabah kahvaltsnn tekdzelii bu sayede derin bir ruhsal tecrbeye dnmt. Derin olduundan
emindi, nk anlayamyordu.
Pcter Keating, soyut kavramlar gelitirme ihtiyacm hibir zaman hissetmemiti. Ama onun yerine
geebilecek, ilerlii olan bir baka ilke bulmutu: Ulalabilen bir ey, fazla yksek deil demektir;
mantksal aklamas bulunabiliyorsa, fazla byk deil demektir; dibi grnyorsa, fazla derin deil
demektir. Onun ilkesi bu olmutu her zaman. Sesle ifade edilmese de, hi sorgulamamt bunlar.
Bylelikle uzanp ulamak, mantk yrtmek ve grmek zahmetlerinden kurtulmu oluyor; byle
eylere kalkanlar da hor grmek keyifli bir duygu veriyordu. Byle olunca, Lois Cook'un
kitabndan zevk alabilmiti. Soyutluklara, derin eylere, ideallere cevap verebilme yeteneini fark
etmek, kendini yce hissetmesine yol ayordu. Toohey ona, "yle ite," demiti. "Ses gibi sesler,
kelimelerin kelime olarak iiri, sluba bakaldr saylabilecek bir slup. Ama bunu ancak en ince
ruhlar takdir edebilir, Peter." Keating arkadalarna bu kitaptan sz edebileceine karar verdi. Eer
onlar anlamazsa, kendisinin onlardan stn olduunu renmi olurdu. yle ite, "stnlk Olarak
stnlk" ... Aklama isteyenlere yasak. Baylmt bu kitaba.
Bir dilim kzarm ekmek daha ald. Annesinin masann ucuna brakt pazar gazetelerini grd.
Kendini yeterince gl hissettii bir and bu an. i gizli bir ruhsal grkemle doluydu. O
gazetelerdeki dnyayla yzleebilirdi. Rotogravr blmn ekip ald. Birden durdu. Bir izimin
basks vard karsnda: Howard Roark'un "Enright Evi."
Altyazya ya da izimin kesindeki kara imzaya bakmak zorunda deildi. Bu binay baka hi
kimsenin tasarmlayamayacan biliyor, izim slubunu tanyordu. Bir yandan dingin, bir yandan
iddet dolu izgiler. Kurunkalemin izleri, kdn zerinde yksek gerilim hatlar gibi. Bakarken ince
ve masum, ama el srmeye gelmez. Dou Nehrinin kenarndaki geni alana ina edilecekti. lk bakta
onu bir bina olarak deil de, ykselen bir kaya kristali kitlesi olarak grd. zgr ve fantastik bir
kabar bir arada tutan tek bir matematik dzen vard. Dz izgiler, temiz alar, uzayn bakla
kesilmesini andrd halde yine de kuyumcu ustalyla ilenmi gibi narin bir formasyonlar uyumu.
Biimlerin inanlmaz eitlilii. Her biri ayr ve hi tekrarlanmam, ama bir sonrakine yol aan ve
btnle birleen trde. Gelecekte burada oturacak insanlara, kp biiminde kafesler yn iinden bir
tane kp biiminde kafes verilecek deildi. Her birinin kendi ayr evi olacak, bu ev dier evlere,
kayann yamacna tutunmu tek bir kristal gibi tutunacakt.
Keating izime bakt. Enright Evi'nin yapm iin Hotvard Roark'un seildiini uzun zamandr
biliyordu. Gazetelerde Roark'un adn birka kere grmt. Pek dc fazla deil ama. Btn bu
yazlarda sylenen uydu: "Bay Enright'n bilinmez bir nedenle setii gen bir mimar. Herhalde
ilgin bir gen mimar." Bu fotorafn altyazs, inaata hemen balanacan sylyordu. Keating
gazeteyi elinden atarken, eee, ne olmu, diye dnd. Gazete siyahl krmzl kitabn yanna dt.
Ban eip her ikisine bakt Keating. Bir bakma, sanki Lois Cook, kendisinin Howard Roark'a kar
savunmasym gibi hissetti.
Annesi arkasndan, "Nedir o. Peter?" diye sordu.
Keating gazeteyi omzunun zerinden arkaya uzatt. Ama bir saniye sonra gazete tekrar omzunu ap
masaya dt.
"Ya," dedi Bayan Keating. Omuz silkti. "Hh ..."
Olunun yannda duruyordu. pekli elbisesi vcuduna fazla sk oturmu, korsesinin sertliini belli
ediyordu. Boynuna takt inenin ufack talar, hepsinin gerek prlanta olduunu belli etmekteydi.
Yeni tandklar ev gibiydi annesi de. Dikkati ekecek kadar pahal. Dairenin dekorasyonu,
Keating'in kendisi iin yapt ilk profesyonel iti. Orta Victoria Dneminin yeni tarznda denmiti.
Muhafazakr ve grkemliydi. Salondaki minenin zerinde kocaman, eski bir yalboya aslyd.
Keating'in dedelerinden biri deildi ama yleymi gibi grnyordu.
"Peter, tatlm, pazar sabah sana acele et demek istemiyorum ama giyinme zamann gelmedi mi?
Benim hemen kmam gerek. Arkamdan saati unutup ge kalman istemiyorum. Bay Toohey'nin seni
evine davet etmesi ok byk nezaket!"
"Evet, Anne."
"nl konuklar olacak m?"
"Hayr. Konuk yok. Ama bir kii daha olacak orada. nl deil." Annesi ona beklenti dolu
baklarla bakt. Keating, "Katie orada olacak," diye aklad.
Bu isini annesi zerinde hibir etki yapmama benziyordu. Son zamanlarda annesine garip bir
gven gelmiti. Bir ya tabakas gibi sarmt o gven onu. Bu mesele o tabakay delip geemez
olmutu. "Aile ay," diye steledi Keating. "Kendisi yle syledi."
"ok byk nezaket gstermi. Bay Toohey'nin zeki bir insan olduundan eminim."
"Evet, Anne."
Keating sabrszlkla yerinden kalkt, odasna yrd. Catherine'le daysnn yeni tand
apartotel dairesine Keating ilk defa gidiyordu. Daireye pek dikkat etmedi. Basit, ok temiz, k ama
mtevaz bir yer olduunu grd, o kadar. Pek ok kitap ve pek az resim vard burada. Ama her biri
otantik ve pahalyd. nsan zaten Ellsworth Toohey'nin evini hibir zaman hatrlayamaz, ancak ev
sahibini hatrlayabilirdi. Bu pazar le sonrasnda ev sahibi koyu renk bir elbise giymiti; niforma
gibi ciddi. Ayaklarnda kenarlarna krmz erit geirilmi, siyah, deri terlikler vard. O terlikler
sanki elbisenin ciddi zerafetiyle alay ediyor, ama bir yandan da o zerafeti iddial bir biimde
tamamlyordu. Toohey geni, alak bir kanepede oturmaktayd. Yznde zenilmi bir yumuaklk
ifadesi vard. O kadar zenilmi ki, Keating'le Catherine zaman zaman kendilerini nemsiz sabun
kpkleri gibi hissettiler.
Keating, Catlerine'in koltuun ucuna iliir gibi oturmasndan hi holanmamt. Srt
kamburlam, bacaklar rahatsz biimde birbirine bitimiti kzn. Peter iinden, keke ayn tayyr
nc k da giymese, diye dnyordu. Ama giyiyordu Catherine. Gzlerini halnn zerindeki bir
noktadan aylmyordu. Keating'e pek seyrek olarak bakyordu. Daysna hi bakmyordu. Daysndan
sz ederken her zaman sergiledii o neeli hayranl Keating bu sefer hi gremiyordu. Oysa onun
yanndayken bunu daha ok belli etmesini beklemiti. Catherine'de ar ve renksiz bir nitelik vard.
Ayrca kz ok yorgundu.
Toohey'nin ua ay tepsisini getirdi.
Toohey, Catherine'e, "Sen fincanlara koyarsn ltfen, deil mi canm?" diye sordu. "Ah, leden
sonra iilen ay gibisi yoktur. ngiltere mparatorluu kt zaman tarihiler onlarn uygarla iki
byk katks olduunu syleyecekler. Biri bu ay treni, kincisi de hafiye romanlar. Catherine,
tatlm, o aydanln sapma, baltaya sarlr gibi sarlmak zorunda msn? Ama ziyan yok, pek sevimli
gzkyor. Aslnda Peter'le ben seni bunlar iin seviyoruz. Desler kadar zarif olsaydn,
sevemezdik. Kim ister desi bu zamanda?"
Catherine aylar doldurdu, birazn masann camna dkt. Daha nce byle bir eyi hibir zaman
yapmamt.
Toohey incecik fincan nemsemeksizin denge durumunda tutarak, "kinizi bir arada grmek
istedim," dedi. "Sama bir kapris tabii, deil mi? Aslnda bugnn hibir nemi yok. Ama ben zaman
zaman byle sama ve duygusal olurum. Herkes gibi. Seiminden tr seni kutlarm Catherine. Sana
zr borluyum. Bu kadar zevk sahibi olacan beklemiyordum. Peter'le ikiniz ok iyi bir ift
oluturacaksnz. Ona ok yardmc olacaksn. Ona buday niastas piireceksin, mendillerini
ykayacaksn, ocuklarn douracaksn, ama tabii ocuklar er ge kzamk karacak, o da ok can
skc bir ey."
Keating kaygyla, "Ama yine de onaylyorsunuz, deil mi?" diye sordu.
"Onaylamak m? Neyi, Peter?"
"Evlenmemizi... sonunda."
"Ne gereksiz bir soru, Peter! Tabii onaylyorum. Ama yle gensiniz ki! Genler byledir. Hi
yoktan dert karrlar. Sanki bu konunun onaylanmayacak nemli bir yan varm gibi sordun."
Keating kendini savunurcasna, "Biz Katie'yle yedi yl nce tantk," dedi.
"lk grte ak tabii, deil mi?"
"Evet." Keating kendini gln ettiini hissediyordu.
Toohey, "Herhalde ilkbahard," dedi. "Genellikle yle olur. Karanlk bir sinema salonu vardr, iki
kii dnyadan kopup gitmitir, elleri birbirine kenetlenmitir ... Oysa eller ok uzun sre tutulduunda
terler, deil mi? Ama k olmak yine de ok gzel bir ey. Anlatlm hikyelerin en tatls ve en
acs. Ban evirme yle, Catherine. Mizah anlaymz kaybetmeye asla izin vermemeliyiz."
Glmsedi. Glmsemesindeki iyi ifade, her iki genci de sarverdi. Bu yle yce bir iyilikti ki,
aklarm bunun karsnda ufack ve kt bir ey gibi hissettiler. Bu kadar merhamet yaratabilen bir
ey, ancak hakir grlebilecek bir ey olabilirdi. Toohey sordu:
"Bu arada, Peter, ne zaman evlenmeyi dnyorsunuz?"
"ey ... aslnda kesin bir tarih kararlatrmadk. Olup bitenleri biliyorsunuz. Benim bamdan
geenler falan. imdi de Katie'nin ii var." Birden sesi sertleti, nk Katie'nin almas onu hi
nedensiz sinirlendiriyordu. "Evlendiimizde Katie almaktan vazgemek zorunda. Ben yle bir eyi
onaylamyorum."
"Tabii ki," dedi Toohey. "Ben de onaylamazdm ... eer Catherine bu kadar sevmeseydi."
Catherine, Clifford Gmen Evi'nde gndz yuvas bakm grevlisi olarak alyordu. Gmen
mahallesine daysyla birlikte sk sk gitmekteydi, nk days orada ekonomi dersleri veriyordu.
Blgeye ilgi duymaya da o yzden balamt.
Birdenbire heyecanla, "Ama ok seviyorum!" diye patlad. "Sen neden karsn, anlayamyorum,
Peter!" Sesinde kk bir hainlik vard. Meydan okuyan, tatsz bir ton. "mrmde hibir eyden bu
kadar zevk almamtm. aresiz ve mutsuz insanlara yardm etmek. Bu sabah yine gittim oraya.
Mecbur deildim, ama istedim gitmeyi. Sonra eve yetiebilmek iin yle ok komam gerekti ki,
stm deitirmeye vaktim kalmad. Ama hi nemi yok. Benim nasl grndm kimin umurunda?
Hem ..." Sesindeki sertlik gitmiti. Hevesle ve hzl hzl konuuyordu. "Ellsworth Day, bir dn!
Kk Billy Hansen'in anjini vard. Billy'yi hatrlyor musun? Hemire de orada yoktu. Boazna
argerol srmek zorunda kaldm zavallnn! Azn atrdmda korkun mukus kmeleri
grnyordu!"
Sesi prl prld. Sanki byk bir gzellikten sz ediyordu. Daysna bakt. Keating bekledii
efkati ilk defa grd o gzlerde. Catherine iini anlatmay srdrd. ocuklardan, blgenin gmen
halkndan sz etti. Toohey ciddi ciddi dinliyordu. Hibir ey sylemedi. Yine de, gzlerindeki o
drst dikkat, yzn deitirmiti. Alayc neesi yok olmu gibiydi. Kendi dn unutmu,
ciddilemiti. ok ciddiydi hatta. Catherine'in tabann bo olduunu grnce ona sandvi tepsisini
uzatt. Bu basit hareketi her naslsa zarif bir sayg gibi gstermeyi de baard.
Keating sabrszlk iinde onun bir anlna susmasn bekliyordu.
Konuyu deitirmek niyetindeydi. Odann evresine baknd, pazar gazetelerini grd. Bu soruyu
uzun sredir sormak istiyordu. ll bir sesle sordu:

"Ellsworth ... .Roark hakknda ne dnyorsun?"


"Roark mu? Roark mu?" diye sordu Toohey. "Roark da kim?"
Soruyu soruundaki ar masum, ar haval sese bir de sona ekledii kmseyici soru iareti
katlnca, Keating bu adamn Roark adn ok iyi bildiini anlad. nsan bir konuyu hi bilmiyorsa,
bilmediini bu kadar vurgulamazd. Keating aklad:
"Howard Roark. Biliyorsun, mimar. Enright Evi'ni yapan."
"Ha! Ha, evet, sonunda birisi yapyor o Enright Evini, deil mi?"
"Bugnk Chronicle'da fotoraf var."
"yle mi? Chroniclea bir gz atmtm."
"Eee? Nasl buldun o binay?"
"nemli bir ey olsa hatrlardm."
"Tabii!" Keating'in azndan kan heceler dans ediyordu. Soluu her birini geerken yakalyormu
gibiydi. "Korkun, lgn bir ey! Hi grmek istemeyecein trden bir ey!"
Birden kendini selamete ermi hissetti. Sanki mr boyunca irsi bir hastal olduuna inanmt
da, u anda dnyann en byk uzman doktoru ona salam olduunu sylemiti. Glmek istiyordu
can. Mutlu mutlu, aptalca, gurursuzca glmek istiyordu. Konumak geliyordu iinden.
"Howard benim arkadamdr," dedi mutlu bir sesle.
"Arkadan m? Onu tanyor musun?"
"Hem de nasl tanyorum! Birlikte okula gittik ikimiz ... Stanton'a. Hatta yl boyunca bizim
evimizde oturdu. Size amarlarnn rengini de syleyebilirim, duunu nasl yaptn da. ok iyi
tanrm onu!
"Stanton'da sizin evde mi kald?" diye tekrarlad Toohey. Sesinde hesapl bir merak vard. Heceler
azndan kk, kuru ve kesin kyordu. Kibrit plerinin krl gibi.
ok garip, diye dnd Keating. Toohey ona Howard Roark hakknda bir yn soru soruyordu.
Ama sorularn bir anlam yoktu. Binalarla, mimarlkla falan hi ilgili deildi bu sorular. Amasz,
kiisel sorulard. Adn duymad biri hakknda byle sorular sormas ok garipti.
"Sk sk gler mi?"
"Pek seyrek."
"Mutlu grnr m?"
"Asla."
"Stanton'da ok arkada var myd?"
"Hibir zaman, hibir yerde arkada olmamtr."
"ocuklar onu sevmezler itliydi?"

"Onu hi kimse sevemez."


"Neden?"
"Kendisini sevmeniz bir kstahlk olurmu gibi davranr."
"Gezmeye kar, ier, elenir miydi?"
"Hibir zaman."
"Paray sever mi?"
"Hayr."
"Beenilmekten holanr m?"
"Hayr."
"Tanrya inanr m?"
"Hayr.
"Konukan mdr?"
"ok az konuur."
"Bakalar kendisiyle fikirlerini tartrken dinler mi?"
"Dinler. Keke dinlemese."
"Neden?"
"Daha az hakaret saylr. Ne demek istediimi anlyor musun, bilmem. Biri seni yle dinlerse,
sylediklerinin onun gznde hibir eyi deitirmediini anlarsn."
"Mimar olmay her zaman m istemi?"
"Aslnda..."
"Ne oluyorsun. Peter?"
"Hi. Birden aklma geldi. Kendime onun hakknda bu soruyu hi sormamtm. Garip olan o zaten.
Onun hakknda byle bir soru sorulamaz. Mimarlk konusunda bir manyaktr o. Konu onun gznde
yle byk anlam tayor ki, insani perspektifini tmden kaybetmi. Kendisiyle ilgili olarak zerre
kadar mizah anlay yok. te ana mizah duygusundan yoksun bir adam, Ellsworth. Mimar olmak
istemese ne olmak isterdi... bunu ona soramazsn bile."
"Soramazsn" dedi Toohey. "Ama mimar olamasa ne olurdu, onu sorarsn."
"Cesetleri ineyip gemeye hazr olurdu. Kiminki olursa olsun. Hepimizinkini. Ama yine de
mimar olurdu."
Toohey peetesini katlad, dizinin zerinde kolal, minik bir kare oluturdu. ok dikkatle
katlyordu. Dzgn biimde. Her katlaytan sonra, trnayla kat yerini dzeltip yasslatyor, keskin
bir iz olumasn salyordu.
"Sana szn ettiim o Gen Mimarlar Grubu'nu hatrlyor musun, Peter?" diye sordu. "Yaknda ilk
toplant iin hazrlklara balyorum. yelerimizin ouyla konutum. Senin bakanlk ihtimalin iin
neler sylediklerini duysan, iltifat sayardn."

Yarm saat kadar daha keyifle konutular. Keating gitmek zere kalktnda, Toohey:
"Ha, evet, senden Lois Cook'a sz ettim," dedi. "Yaknda seni arayacak."
"ok teekkr ederim, Ellsworth. Aklma gelmiken, Bulutlar ve allar' okuyorum."
"Eee?"
"Ah, harika bir ey. Biliyor musun, Ellsworth, bu ... bu kitap insann eskisine gre yle farkl
dnmesine yol ayor ki!".
"Evet," dedi Toohey. "yle, deil mi?"
Pencerede durmu, souk, parlak le sonrasnn son klarna bakyordu. Sonra dnd:
"ok gzel bir gn," dedi. "Herhalde yln son gzel gn. Catherine'i bir yrye gtrsene,
Peter."
Catherine hevesle, "Ah, ne iyi olurdu!" dedi.
Toohey, "Haydi yleyse," diye neeyle glmsedi. "Ne oluyoruz, Catherine? Benim iznimi
beklemek zorunda msn yani?"
Birlikte ktklarnda, sokaklarn son klar altndaki souunda ilerlemeye baladklarnda,
Keating, Catherine'in kendisi iin tad anlamla yeniden bilinlenmeye balad. Bu garip duyguyu,
evrede bakalar varken srdremiyordu. Eliyle onun elini kavrad. Catherine elini ekti, eldivenini
kard, sonra parmaklarn onunkiyle kenetledi. Keating o anda, uzun sre el tutuulduunda ellerin
gerekten terlediini dnd. Can skld, admlarn hzlandrd. Miki ile Mini Fare gibi yryoruz,
dedi kendi kendine. Herhalde gelip geenlerin gzne ok komik grnyorlard. Kendini bu
dncelerden kurtarmak iin eilip Catherine'in yzne bakt. O dosdoru karya, altn rengi
klara bakyordu. Keating onun narin profilini, dudann kesindeki glmseme izgisini grd.
Sessiz mutluluun glmsemesi. Ama gz kapandaki solgunluu da fark etti, acaba gerekten anemik
mi, kan azl m var onda, diye dnd.
Lois Cook kendi evinin salonunda, yere oturmutu. Trkler gibi bada kurmu olduu iin
kocaman plak dizleri pek gze arpyordu. Gri oraplarn birer lastikle diz altlarna kvrm, bir
de pembe ort giymiti. Peter Keating, meneke rengi ezlongun kenarna ilimi durumdayd. Daha
nce hibir mteriyle ilk bulumasnda kendini bu kadar rahatsz hissetmemiti.
Lois Cook otuz yedi yandayd. Gerek zel sohbetlerde, gerekse kendisiyle yaplan rportajlarda,
srarla altm drt yanda olduunu sylyordu. Bu sz artk bir espri haline gelmi, nl adnn
evresinde bir ebedi genlik imgesi oluturmaya balamt. Uzun boylu, kupkuru, dar omuzlu, geni
kalal bir kadnd. Uzun, solgun bir yz vard. Gzleri birbirine yaknd. Salar kulaklarnn
yanndan yal tutamlar halinde sarkyordu. Trnaklar krk krkt. nsan rahatsz edecek kadar
bakmsz grnyordu. Bunu byk bir zenle salamaktayd. Amac da kendilerine iyi
bakanlarnkiyle aynyd.
Durmakszn konuuyor, bir yandan da kalalar zerinde ne arkaya sallanyordu.
"Evet, Bowery'de. zel bir konut. Bowery'de bir kutsal yer. Arsa zaten benim. stedim ve aldm. O
kadar basit. Daha dorusu, aptal avukatm ald oray bana. Avukatm bir tanmalsn. Halitoz'u var.
Sen bana kaa mal olacaksn, bilmiyorum, ama nemi yok. Para adi bir ey. Lahana da adi bir ey.
katl olmal, salonun taban ta denmeli."
"Bayan Cook, Bulutlar ve allar' okudum. Ruhsal bir vahiy gelmi gibi oldum. Tek banza
baarmak istediklerinizi anlayabilen az sayda insan arasna kendimi de katmama izin verirseniz ..."
"f, samalamay kes," dedi Lois Cook. Sonra ona gz krpt.
"Ama ben ciddiyim," dedi Keating fkeyle. "Bayldm kitabnza."
Kadnn cam sklm gibiydi.
"ok harclem," diye sylendi. "Herkes tarafndan anlalmakta i yok."
"Ama Bay Toohey dedi ki..."
"Ha, evet, Bay Toohey." Gzleri dikkat kesilmiti. Kstaha bir sululuk yanstyordu. Eek akas
yapm ocuklar gibi. "Bay Toohey. Ben de Bay Toohey'nin ok ilgi duyduu bir Gen Yazarlar
Grubunun Bakan'ym."
"yle mi?" dedi Keating mutlu mutlu. Aralarndaki ilk dorudan iletiim bu olmutu ite. "Ne kadar
ilgin! Bay Toohey bir de Gen Mimarlar Grubu toplamaya alyor. Bakan olarak da beni dnme
nezaketini gsteriyor."
"Ya!" diye gz krpt kadn. "Bizden birisin, ha?"
"Kimden biri?"
Ne yaptnn farknda deildi, ama kadn bir adan hayal krklna urattn anlyordu.
Derken kadn glmeye balad. Oturmu Keating'e bakyor, yzne kar, bile bile glyordu. inde
nee bulunmayan, zerafetten uzak bir glle.
"Ne demeye," Keating kendini tuttu. "Ne oldu, Bayan Cook?"

"Aman Tanrm" dedi kadn. "Ne tatl ocuksun, ne de gzelsin!" "Bay Toohey byk adamdr," dedi
Keating fkeyle. "O benim ... mrmde grdm en soylu insan ve..."
"Ha, tabii. Bay Toohey harika bir insandr." Sesi bir garipti. inde zerre kadar sayg yoktu. "En iyi
dostum. Dnyann en harika adam. Bir yanda dnya var, bir de Bay Toohey var. Hem ne de gzel
kafiye tutturuyor, baksana: Toohey, guuhey, huueyy. Ne olursa olsun, o bir aziz. Ender gelir ylesi.
Deha kadar ender. Ben dhiyim. Pencereleri olmayan bir salon istiyorum. Hi penceresi olmasn.
Planlan yaparken bunu sakn unutma. Pencere yok, yeri ta, tavan da siyah. Elektrik de olmasn.
Evimde hi elektrik istemiyorum. Gaz lambalar olsun, o kadar. Gaz lambalar, tepelerinde de
bacalar. Kandil gibi. Thomas Edison cehennemin dibine! O da kim oluyor zaten?"
Keating'i esas rahatsz eden, kadnn szlerinden ok, glmsemesiydi. Glmseme deildi bu.
Dudaklarnn kelerini yukarya doru eken kalc bir srtma ifadesiydi. Onu sinsi, kt bir cin gibi
gsteriyordu.
"Ha, Keating, evimin irkin olmasn istiyorum. Olaanst irkin. New Yok'un en irkin evi
benimki olsun istiyorum."
"En ... irkin mi, Bayan Cook?"
"Tatlm, gzellik yle harclem ki!"
"Evet, ama ... ama ben... ey, kendime byle bir ey yapmak iin nasl izin vereceimi d ..."
"Keating, cesaretin nerede senin? Arasra yce bir jest yapamaz msn? Hepsi gzellii elde etmek
iin habire alyor, mcadele ediyor, ac ekiyor, birbirini gzellik asndan alt etmeye urayor.
Biz hepsini bir rpda geelim! Tanr oluverelim. irkin olalm."
Keating ii kabul etti. Birka hafta sonra, bu konunun verdii tedirginlik de geti. Yeni iinden
nerede sz etse, herkes ona saygl bir merak yneltiyordu. Lois Cook'un ad, onun ziyaret ettii
salonlarda ok iyi bilinmekteydi. Kitaplarnn ad sohbetlerde getiinde, konuan aydnn tacnda
birer mcevhermi gibi etki yapyordu. O kitaplarn adn ananlarn sesi hep biraz meydan okur gibi
kmaktayd. Sanki konuan ok byk cesaret gsteriyormu gibi. Tatmin edici bir cesaretti bu. Hi
dman yaratmyordu. Kitaplar fazla satmayan bir yazar iin, dorusu Cook'un ad fazla nl ve fazla
onurlu bir add. Entellerin ve isyanclarn bayraktar gibiydi. Ama Keating bu isyann neye kar
olduunu pek anlayamyordu. Nedense ... bilmemeyi istiyor gibiydi.
Evi kadnn istedii gibi izdi. katlyd, cephesi yar mermer, yar ptrl svayd, zerinde
kt cin suratlar ve araba fenerleri vard. Lunaparktan alnma bir yapy andryordu.
Keating'in bu izimi, Cosmo-Slotnick Binas dnda, dier tm eserlerinden daha ok dergi ve
gazetede yaymland. Bir yorumcu yle diyordu: "Peter Keating yalnzca byk ve kasnt
iadamlarn memnun eden zeki bir gen olmaktan teye gidiyor. Lois Cook gibi bir mteriyle,
entelektel deneylere giriiyor." Toohey ise sz konusu evden, "Kozmik bir aka," diye sz etti.
Keating'in zihninde garip bir duygu kalmt. Yedii bir eyin aznda brakt tat gibi. Sevdii,
nemli bir proje zerinde alrken, birdenbire kabarveriyordu o duygu iinde. inden gurur
duyduu anlarda kabaryordu. Onun nasl bir duygu olduunu tam bilemiyordu, ama bir blmnn
utanla ilgisi olduunun farkndayd.
Bir keresinde Ellsworth Toohey'e bunu itiraf etti. Toohey gld. "Bu senin andan iyi, Peter. nsan
kendini fazla nemli sayma yanlgsna asla dmemeli. Kendimize mutlak kavramlar yklemenin bir
gerei yok."
5

Dominique, New York'a dnmt. Amasz dnmt, onun da tek nedeni, taocana son
gidiinden sonra oradaki evde gnden fazla kalmaya dayanamayyd. Kentte olmak zorundayd.
Ani bir gereklilikti bu. Kar konulmaz ve anlamsz. Kentten hibir ey bekledii yoktu. Ama
kendisini orada tutan sokaklarn, binalarn verdii duyguyu istiyordu. Sabahlar uyanp aalardan
gelen o bouk trafik grltsn duyduunda, o ses ona ok aalayc geliyor, nerede bulunduunu
ve ne iin bulunduunu hatrlatyordu. ki kolunu yana ap yanlardaki pervazlara dayayarak
pencerede durduunda, kentin bir parasn avucunda tutuyormu gibi oluyor, iki elinin arasndaki
camdan gzken btn sokaklar ve damlar onun oluyordu.
Sk sk uzun yrylere kmaya balamt. Elleri eski paltosunun ceplerinde, yakas kalkk, hzl
admlarla yryordu. Kendi kendine, ona rastlamak gibi bir umudu olmadn sylemekteydi. Onu
aramyordu. Ama darda, sokaklarda olmak zorundayd. Bombo, amasz, saatlerce.
Kentin sokaklarndan her zaman nefret etmiti. Yan bandan akp geen suratlara bakyordu.
Korku duygusu bu suratlarn hepsini birbirine benzetmekteydi. Ortak payda olarak korku.
Kendilerinden, bakalarndan, birbirlerinden korkmak.

Karlatklar herhangi birinin kutsal sayd ne varsa, hemen onun zerine atlmaya hazr duruma
gelmelerine yol aan korku. O korkunun trn ve nedenini tanmlayamyordu. Ama varln her
zaman hissetmiti. Kendini temiz ve zgr tutabilmek iin bir tek tutku edinmiti ... Hibir eye el
srmemek. Onlarla sokaklarda karlamak, nefretlerinin bir ktlk etmeye yetmeyiini seyretmek
houna gitmiti her zaman. Nedeni de, kendisinin onlara incinebilecek bir zaaf sunmam olmasyd.
Ama artk zgr deildi. Sokaklarda att her adm incitiyordu onu artk. O kiiye balyd, o kii
de kentin her tarafna balyd, isimsiz bir ite alan isimsiz bir iiydi. Bu kalabalklarn arasnda
kaybolmu, onlarn hepsine baml, hepsi tarafndan incitilebilecek durumda, btn kentin paylat
biriydi. Onun herkes tarafndan kullanlan kaldrmlarda yrmesi fikrinden nefret ediyordu. Bir
satcnn tezgh stnden ona bir paket sigara uzat fikrinden nefret ediyordu. Metroda ona dokunan
dirseklerden nefret ediyordu. Bu yrylerden sonra evine dndnde tir tir titrer durumdayd.
Ertesi gn yine kyordu sokaa.
Tatil sresi sona erdiinde, istifasn vermek zere Banner'a gitti. i de, yazd ke yazlar da,
elenceli gelmiyordu ona artk. Alvah Scarret'in atafatl karlamasn yarda kesip, "Ayrlacam
sylemeye geldim, Alvah," dedi. Adam ona aptal aptal bakt. Azndan yalnz, "Neden?" sz kt.
Uzun zamandr d dnyadan ona ulaan tek ses buydu. Dominique her zaman, bir anda iinden
doduu gibi hareket etmi, hareketlerine sebep bulmama zgrlnden gurur duymutu. imdi
kardan, "Neden?" sorusu geliyor, ona cevap vermekten kurtulamyordu. inden, o adam yznden,
diye dnd. O adamn kendi hayatn deitirmesine izin veriyordu da ondan. Bu da bir baka
ihlaldi. Hayalinde onun glmseyiini gryordu. Ormandaki patikada glmsedii gibi. Baka
seenei yoktu. ki seenekten hangisini beense, zorgu saylrd. inden kabilir, bunu srf, o adam
iinde kna istei uyandrd iin yapabilirdi. Ya da nefret ede ede kalabilir, bunu da hayatm
deitirmemek iin, o adama meydan okumak iin yapabilirdi. Bu sonuncusu daha zordu.
Dominique ban kaldrd. "akayd, Alvah. Ne diyeceini grmek istedim, o kadar. kmyorum."
ine dneli birka gn olmutu ki, Ellsworth Toohey odasna dald.
"Merhaba, Dominique," dedi. "Dndn yeni duydum."
"Merhaba Ellsworth."

"Sevindim. Biliyor musun, iimde her zaman bir duygu var. Hi nedensiz bizi brakp
gidecekmisin gibi geliyor."
"Duygu mu. Ellsworth? Yoksa umut mu?"
Douipique'e baktnda gzleri yine her zamanki kadar iyi ve yumuakt, tavr her zamanki gibi
tatl ve ekiciydi. Ama bu tatl baklarda, kendi kendisiyle alay eden bir hava vard. Dominique'in
holanmayacan bildii bir hava. Bir de gven havas vard. Sanki Dominique'e, yine de tatl ve
ekici davranabileceini gstermek istiyormu gibi.
Sevimli sevimli glmseyerek, "Biliyor musun, o noktada yanlyorsun," dedi. "O noktada hep
yanldn."
"Hayr. Ben uyum dym, Ellsworth. Deil miyim?"
"imdi tabii sana, neyle uyum d, diye sorabilirim. Ama diyelim ki sormuyorum. Diyelim ki sana,
uyumsuz insanlarn da uyumlular kadar yarar vardr, diyorum. Bu daha ok houna gider mi? Tabii
sylenebilecek en kolay ey de, sana her zaman hayranlk duyduum ve her zaman duyacam
gerei."
"Bu iltifat deil."
"Her nedense, seninle hibir zaman dman olmayacaz gibi geliyor, Dominique. Dman olmay
istiyor olsan bile."
"Hayr, dman olacamz sanmyorum, Ellsworth. Sen tandm en rahatlatc kiisin."
"Tabii."
"Benimle ayn anlamda m dnyorsun?"
"Hangi anlamda istersen."
Masann zerinde, pazar gnk Chronicle Gazetesi'nin rotogravr blm duruyordu. Enright
Evi'nin resmi katlanp ste getirilmiti. Dominique gazeteyi eline alp ona uzatt. Gzleri bir sora
ifadesiyle daralmt. Ellsworth resme bakt, baklar Domiique'in gzlerine kayd, tekrar resme
dnd. Sonra gazeteyi masaya att.
"Bir hakaret kadar bamsz, deil mi?" dedi.
"Biliyor musun, Ellsworth, bence bunu izen adam intihar etmeli. Bu kadar gzel bir ey
dnebilen insana, asla bu binay yapma izni verilmemeli. Kendisi de istememeli byle bir binann
var olmasn. Ama var olmasna izin verecek. Kadnlar bu gzel balkonlara amarlar assn,
erkekler merdivenlerine tkrsn, duvarlarna ayp resimler izilsin diye. Bu binay onlara veriyor,
onlarn ve her eyin bir paras haline getiriyor. Oysa senin gibilere, bu binaya bakma izni
vermemeliydi. Senin gibileri bu bina hakknda konuturmamalyd. Senin azndan kacak ilk
kelimeyle, kltyor eserini. Senin ileyecein gnah, kk bir ayp, ama onunki mnkirlik.
Onunki dine ihanet. Bunu yapmak iin gereken eyleri bilen bir adamn yaamasna asla izin
verilmemeli."
"Bunun hakknda yaz yazacak msn?" diye sordu Toohey.
"Hayr. O zaman onun suunu tekrarlam olurum."
"Ya benimle bu konuyu konuman?"
Dominique ona bakt. Ellsworth tatl tatl glmsyordu.
"Evet, tabii," dedi. "O da ayn suun bir paras."
"Bir gn birlikte le yemei yiyelim, Dominique. Seni yeterince grmeme izin vermiyorsun."
"Pekl. Ne zaman istersen."
Steven Mallory, Ellsworth Toohey'e saldrsyla ilgili durumada, amacn aklamay reddetti. Hi
konumad. Yargcn karar ne olursa olsun, aldrmyor gibiydi. Ama Ellsworth Toohey oraya hi
arlmad halde Mallory'den yana tank olarak ortaya ktnda, kk bir sansasyon dourdu.
Yargca balayc olmas iin yakard, Mallory'nin gelecekteki kariyerinin mahvolmasn li
istemediini syledi. Duruma salonundaki herkese pek dokunakl geldi bu olay ... Steven Mallory
dnda. Steven Mallory dinliyor, dinlerken zel bir zalimlik rnei seyrediyormu gibi grnyordu.
Yarg ona iki yl hapis verdi, sonra da bu kararn tecil etti.
Toohey'nin bu olaanst cmertlii zerine pek ok yorum yapld. Toohey tm vgleri nee ve
tevazu iinde reddetti, duymak bile istemedi. Tm gazetelerde yaynlanan bir yorumunda,
"Dostlarm," diyordu. "Ben kurban yaratlmas ilemine yataklk etmeyi reddediyorum."
nerilen Gen Mimarlar Grubu'nun ilk toplantsnda Keating, Toohey'nin birbirine iyi uyan
insanlar seme konusunda harikulade bir yetenee sahip olduu kansna vard. Salondaki on sekiz
kiinin hepsinde, tanmlanmas mmkn olmayan, ama ona rahatlk veren bir hava vard. Yalnzken
de, baka topluluklarda da tadamad bir gven duymutu onlarn arasnda. Bu rahatln bir nedeni
de, salondaki dierlerinin ayn duyguyu paylatn, nedenini onlarn da tanmlayamadn bilmekti.
Bir kardelik duygusuydu bu. Ama kutsallatrlm ya da soylu bir kardelik deildi. Zaten rahatlk
biraz da buradan geliyordu. nsan onlarn arasndayken kutsal ya da soylu olmak gereini
duymuyordu.
Bu yaknlk duygusu olmasa, Keating bu topluluu grnce hayal krklna urard. Toohey'nin
salonunda oturmakta olan on sekiz kiinin arasnda, kendisiyle Gordo L. Prescott dnda itibarl bir
tek mimar yoktu. Prescott o gn bej, dik yaka bir kazak giymiti. Biraz stten bakar hali vard, ama
yine de hevesliydi. Keating tekilerden ounun adn hi duymamt. ou meslee yeni balayan
insanlard. Gen, kt giyimli, kavgacla eilimliydiler. Birka henz izim ileri yapyordu. Bir
kadn mimar vard. ou zengin dullar iin olan birka kk ev ina etmiti. Kadn mimarn
saldrgan bir tutumu vard. Az iyice gergindi, sama da yeni koparlm bir petunya takmt. Saf,
masum gzl bir delikanl vard. iman, ifadesiz yzl, ad duyulmam bir mteahhit vard. Uzun
boylu, kura bir kadn vard, i dekoratrd. Bir baka kadn daha vard, onun hibir belirli meslei
yoktu.
Keating bu grubun ne gibi bir amac olabileceini tam olarak anlayamyordu, ama ortadaki laflar
pek boldu. Konuulanlar pek de tutarl, ba sonu olan eyler deilse de, hepsinde ayn alt akm var
gibiydi. Bu alt akmn, tm belirsiz genellemeler arasnda tek belirli ey olduunu hissetti Keating.
Hi kimse buna deinmese de. O alt akm onu orada tutan eydi. Bakalarn da yle. Keating onu
tanmlama istei duymuyordu.
Genler bol bol adaletsizlikten, hakszlktan, toplumun genlere kar zalimliinden sz ediyor,
daha niversiteden karken herkese ilerde alaca ilerin garanti edilmesini neriyorlard. Kadn
mimar haykrarak, zenginlerin hakszlklaryla ilgili bir eyler syledi. Mteahhit hayatn ok zor
olduundan yaknd, "nsanlar birbirine yardm etmeli," dedi. Masum gzl delikanl, "O kadar
yararl eyler yapabiliriz ki ..." diye yakard. Sesinde, bu ortama uymayan ve utandrc gelen,
aresizlik ykl bir itenlik vard. Gordon L. Prescott, Amerikan Mimarlar Dernei'nin bir grup
bunaktan olutuunu. hibir sosyal sorumluluk tamadklar gibi, hibirinde zerre kadar retkenlik de
kalmadn ileri srd, onlarn ardna tekmeyi patlatmann zaman geldiine iaret etti. Meslei belli
olmayan kadn, ideallerden ve amalardan sz etti, ama bunlarn ne olduunu pek kimse anlayamad.
Peter Keating oybirliiyle bakan seildi. Gordon L. Prescott, hem bakan yardmcs, hem de
veznedar olarak grevlendirildi. Toohey aday gsterildii tm grevlerden feragat etti. Yalnzca zel
bir danman olarak grev yapabileceini syledi. Yeni kuruluun, "Amerikan Yap Konseyi" olarak
adlandrlmasna karar verildi. yeliin yalnzca mimarlarla snrlanmamas, "ilgili sanatlar" ve
"yreinde yce yap mesleine ilgi duyan dier insanlar" da kapsamas nerildi.
Sonra Toohey konutu. Ayaa kalkp parmak eklemlerini masaya dayad, uzun uzun konutu. O
harikulade sesi yumuak ve inandrcyd. O ses oday dolduruyordu ama, odadakilere sanki bir Roma
Tiyatrosu'nu da doldurabilecekmi gibi etki yapyordu. Bunu anlamaktan gelen seslendirilmemi bir
iltifat sezer gibiydi herkes. O gl ses. onlarn hatr iin kontrol altnda tutuluyordu.
"Byle olunca, dostlarm, mimarlk mesleinin eksii, kendi sosyal nemini bilememesidir. Bu
eksiklik ifte nedene dayanmaktadr: Biri tm toplumumuzun antisosyal nitelii, teki de sizin kendi
tevazuunuzdur. Siz kendinizi ekmek paras kazanan, cretinizi alp kendi varlnz srdrmekten
daha yce bir amac olmayan kiiler olarak grmeye artlanmsnz. Acaba durup da toplum iindeki
durumunuzu yeniden tanmlamann zaman gelmedi mi, dostlarm? Tm sanatlar arasnda sizinki en
nemlisidir. Kazandnz para asndan deil, sergilediiniz sanatsal beceriler asndan da deil,
insanlara sunduunuz hizmet asndan yledir. Sizler insanolunun barnan salayanlarsnz. Bunu
hatrlayn, ondan sonra da kentlerimize, gecekondularmza bakn, sizi bekleyen byk grevleri
grn. Ama bu zorluklar yenebilmek iin, kendinizi ve iinizi daha geni bir adan grmek
zorundasnz. Sizler zenginlerin parayla tuttuu uaklar deilsiniz. Sizler, imtiyaz sahibi olmayanlarn,
barnaksz kalanlarn amac dorultusunda mcadele eden, seferber olan insanlarsnz. Gn
geldiinde hepimiz, ne olduumuza gre deil, nelere hizmet ettiimize gre yarglanacaz. Bir
ruhsal birlik iinde olalm. Her konuda bu yeni, daha geni, daha yksek perspektife sadk kalalm. O
halde yle diyebilir miyiz, dostlarm ... Bir araya gelelim ve daha soylu bir ryay dzenleyelim!"
Keating kendini kaptrm, dinliyordu. O da kendini her zaman, ekmek parasn kazanmaya uraan,
alaca cret iin alan biri olarak grmt. stelik bu meslekte bulunuunun nedeni de, annesi
yle uygun grd iindi. Bundan daha nemli bir yan olduunu renmek houna gitmiti. Demek
yapt gndelik iler daha soylu bir nem tayordu. Ho bir eydi bu. nsana uyuturucu gibi etki
yapyordu. Odadaki dierlerinin de ayn eyi hissetmi olduunun farkndayd.
"Bugnk toplum sistemimiz ktnde, yap ilerinde alanlar altta kalmayacaktr. Bu meslek
daha yksek bir saygnla ve daha byk takdirlere ulaacaktr..."
Kap alnd. Toohey'nin ua grnd, kapnn kanadn ak tuttu, Dominique Francon'un ieriye
girmesini bekledi.
Toohey'nin konumasn bir kelimenin orta yerinde kesip ara vermesinden, Keating, Dominique'in
buraya arlmam olduunu anlyordu. Gzel konuk Toohey'e glmsedi, ban iki yana sallad,
eliyle Toohey'e devam etmesi iin iaret etti. Toohey ona doru hafife eilmeyi baard. Belki yalnz
kalarm kprdatarak yapt bunu. Ondan sonra konumasna devam etti. Verdii selam, ho bir
selamd. Yeni gelen konuu, buradaki yakn kardelie kattn belirtiyordu. Ama Keating'in iinde,
bu sevimli ifade bir saniye ge kalm gibi bir duygu vard. Toohey'nin uygun an kardna daha
nce hi rastlamamt.
Dominique bir keye, dierlerinin arkasnda bir yere oturdu. Keating bir sre sylenenleri
dinlemeyi unuttu, onun dikkatini ekmeye alt. Dominique'in dnceli gzleri oday dolap her
yze birer birer baktktan sonra onun yznde duruncaya kadar beklemek zorunda kald. Ban hzl
hzl sallayarak selam verdi. Yznde de kiisel sahiplik yanstan bir glmseme vard. Dominique
ban edi, bir anlna gzleri kapanrken Keating kirpiklerin yanaklara dokunduunu grd, sonra
Dominique tekrar ona bakt. Uzun sre ona bakarak ylece oturdu. Glmsemiyordu. Keating'in
yzndeki bir eyi yeniden kefeder gibiydi. Keating onu bahardan bu yana grmemiti. Hatrladna
oranla biraz daha yorgun, ama ok daha gzel buldu onu.
Sonra Keating, Ellsworth Toohey'e dnp yeniden onu dinlemeye balad. Duyduu kelimeler yine
her zamanki kadar heyecan vericiydi, ama yarattklar zevkin bir tedirginlik nitelii olduunu hissetti.
Dominique'e bakt. Bu odaya ait deildi o. Bu toplantya ait deildi. Keating nedenini bilemiyordu,
ama yle emindi ki, bunu anlamak, zerine bask yapyordu. Dominique'in gzelliinden, o kstah
zarafetinden deildi bir kere. Ama bir baka ey, onu bu ortama yabanc klyordu. Sanki hepsi burada
plak durumda rahat rahat oturuyorlarm da, ieriye giyinik biri girmi, hepsini utandrm, kk
drm gibi. Oysa hibir ey yapmyordu Dominique. Oturmu, dikkatle dinliyordu. Bir ara
arkasna yaslanp bacaklarn st ste att, bir sigara yakt. Bileini sert bir hareketle sallayp kibritin
alevini sndrd, yanndaki masada duran tablaya att. Keating bu hareketi grnce, sanki kibrit
hepsinin suratna frlatlm gibi hissetti. Samalyorum, diye geirdi iinden. Ama Ellsworth
Toohey'nin konuurken hi Dominique'e bakmadn da fark etmiti.
Toplant sona erdiinde Toohey hemen Dominique'in yanna kotu.
"Dominique, tatlm!" dedi prl prl bir sesle. "Bunu kendime bir iltifat m sayaym?"
"stersen."

"lgilendiini bilseydim sana zel bir davetiye yollardm."


"Ama ilgileneceimi dnmedin, yle mi?"
"Hayr, dorusu ben ..."
"Yanlmsn, Ellsworth. Gazetecilik igdlerimi hesaba katmamsn. Frsatlar hibir zaman
karmamak gerekir. Bir etenin douuna tank olmak, her zaman rastlanacak olaylardan deildir."
Keating sert bir sesle, "Sen tam ne demek istiyorsun, Dominique?" diye sordu.
Dominique ona dnd. "Merhaba, Peter."
Toohey,"Peter Keating'i tanyorsun tabii," diye glmsedi.
"Evet. Peter bir zamanlar bana kt."
Keating, "Kullandn zaman kipi yanl, Dominique," dedi.
"Dominique'in sylemeyi setii eyleri hibir zaman ciddiye almamalsn, Peter. Kendisi ciddiye
alalm diye sylemiyor zaten. Kk grubumuza katlmak ister misin, Dominique? Profesyonel
niteliklerin seni sekin bir ye yapmaya yeter."
"Hayr, Ellsworth. Kk grubunuza katlmak istemem. Aslnda senden byle bir ey yapacak
kadar nefret etmiyorum."
Keating, "Nesini beenmiyorsun?" diye aksilendi.
Dominique bu sefer kelimeleri aznda yuvarlayarak, "Aman, Peter, bunu da nereden kardn?"
dedi. "Beenmiyor deilim ki! Deil mi, Ellsworth? Bence bu olay, varl belli olan bir ihtiyaca
cevap olarak gerekletirilmi uygun bir giriim. Hepimizin ihtiyac olan, hepimizin hak ettii bir
ey."
Toohey, "Gelecek toplantmza geleceini varsayabilir miyiz?" diye sordu. "Bu kadar anlayl bir
dinleyici bulmak ho olur. Hibir eye de engel olmazsn. Gelecek toplantda yani."
"Hayr, Ellsworth. Teekkr ederim. Benimki yalnzca bir merakt. Ama buraya ilgin bir grup
toplamsn. Gen yapmclar. Ha, aklma gelmiken, Enright Evi'ni izen o adam neden armadn
... Neydi ad? Howard Roark mu?"
Keating enesinin birdenbire kasldn hissetti. Ama Dominique onlara pek masum baklarla
bakyordu, sesi pek hafife alr gibi kmt. Bunu laf olsun diye, ylesine syledii belliydi. Keating
iinden, herhalde Dominique eyi demek istemi olamaz, diye dnyordu ... Neyi ama? Bunu
kendine sorduunda, cevap bulamad. Deminki soruyu ilk duyduunda aklna gelen, onu korkutan ey
neyse, onu.
Toohey ciddi ciddi, "Ben Bay Roark'la tanma zevkine eriemedim," dedi.
Keating, Dominique'e, "Onu tanyor musun?" diye sordu.

"Hayr," dedi Dominique. "Ben yalnz Enright Evi'nin resmini grdm."


"Eee?" diye steledi Keating. "izim hakknda ne dnyorsun?"
"Dnmyorum," dedi Dominique.
Gitmek zere dndnde Keating ona elik etti. Asansrde inerken ona bakt. Dar, siyah bir
eldiven iindeki elinin antay kesinden tutuunu grd. Parmaklarn o dikkatsiz hali, hem kstah,
hem de davetkrd. Kendini yeni batan ona teslim oluyormu gibi hissetti.
"Dominique, neden geldin bugn buraya?"
"Eh, oktan beri hibir yere gitmemitim, bununla balayaym diye karar verdim. Anlarsn, ben
denize girerken de, souk suya yava yava girerek kendime ikence etmeyi sevmem. Bir anda
dalarm, kt bir okla karlarm, ama ondan sonra gerisine dayanmak o kadar zor olmaz."
"Ne demek istiyorsun? Bu toplantda o kadar kt olan ne grdn? Aslnda kesin ve belirli bir
eyler yapmay planlamyoruz ki! Doru drst bir planmz, programmz yok. Niye geldiimizi bile
bilmiyorum."
"te mesele o, Peter. Niye geldiini bile bilmiyorsun."
"nsanlarn bir araya gelmesi iin bir-grup ite. Konumak iin. Ne ktlk var bunda?"
"Peter, ben yorgunum."
"Bu gece buraya gelmen, en azndan artk inzivadan ktna iaret ediyor mu bari?"
"Evet. O doru ... nziva."
"Sana ulamaya ok uratm, biliyorsun."
"yle mi?"
"Seni grmekten ne kadar mutlu olduumu sylemekle balayaym m?"
"Hayr. Onu sylemi olduunu varsayalm."
"Biliyor musun, deimisin, Dominique. Nasl bir deiiklik olduunu tam bilemiyorum, ama
deimisin."
"yle mi?"
"Ne kadar gzel olduunu da sylemi olduumu varsayalm, nk onu syleyecek kelime
bulamyorum."
Sokaklar karanlkt. Keating bir taksi ard. Ona yakn otururken dnp dosdoru yzne bakt.
Bak apak bir ima gibiydi. Aralarndaki sessizlii anlaml klmaya alyordu. Dominique ban
baka tarafa evirmedi. O da onun yzn inceledi. Merak ediyor gibiydi. Kendi kafasndaki bir
dnceye yneltmiti dikkatini. Keating o dncenin ne olduunu tahmin edemiyordu. Yavaa
uzanp onun elini tuttu. Avucunda bir aba hissetti. Kaskat parmaklar kanalyla, kolun tmndeki
abay hissedebiliyordu. Bu aba elini ekmeye deil, Keating'in tutmasna izin vermeye ynelikti.
Keating eli kaldrd, evirdi, dudaklarn bilee dedirdi.
Sonra yine Dominique'in yzne bakt. Eli braktnda, bir an ylece havada kaldn grd.
Parmaklar kat, yar kapal. Hatrlad kaytszlk deildi bu seferki. Bu tiksintiydi. O kadar byk
bir tiksintiydi ki, kiisel olmaktan kmt. Keating'i gcendiremezdi. Onun kiiliinden daha
fazlasn ieriyor gibiydi. Birden Keating onun vcudunun farkna vard. Arzuyla ya da incinmilikle
deil. Yalnzca o vcudun kendi yaknnda, o elbisenin altnda var olduunu fark etti. Elinde olmadan
fsldad:
"Kimdi, Dominique?"
Dominique hzla ona doru dnd. Keating o gzlerin ksldn, daraldn grd. Dudaklarn
geveyip dolgunlatn, yumuadn, azn almakszn, yavaa, belirli belirsiz bir glmseme
ifadesiyle yayldn grd. Dominique dosdoru onun gzlerine bakarak konutu:
"Granit ocanda bir ii."
Baarmt. Keating yksek sesle gld.
"Hak ettim, Dominique. Olmayacak eylerden kukulanmamam gerekirdi."
"Peter, ne garip, deil mi? Bir zamanlar ... isteyebileceim kiinin sen olduunu dnmtm."
"Neden garip olsun?"
"Kendimizi ne kadar az tandmz gstermesi andan. Gnn birinde sen de kendi hakkndaki
gerei reneceksin, Peter. Senin iin, oumuz iin olduundan daha kt olacak. Ama onu
dnmek zorunda deilsin. Daha uzun sre gelmez."
"Beni istemi miydin, Dominique?"
"Hibir zaman hibir ey isteyemem sanmtm, sen de buna ok iyi yakyordun."
"Ne demek istediini anlamyorum. Sylediine inanyor musun, hibir zaman bilemiyorum. Seni
her zaman seveceimi biliyorum. Bir daha kaybolmana da izin vermeyeceim. Madem artk dndn
..."
"Madem artk dndm, seni bir daha grmek istemiyorum, Peter. Yo, arasra rastladka grmek
zorunda kalacam tabii. Ama beni ziyaret etme. Grmeye gelme. Seni gcendirmeye alyor
deilim,

Peter. Mesele o deil. Beni kzdracak hibir ey yapmadn. Bir daha karlamak istemeyiim,
kendi iimdeki bir ey. Seni bir rnek olarak setiim iin zgnm. Ama yle uyuyorsun ki! Sen ...
Peter, sen benim bu dnyada hi sevmediim eylerin tmsn. Ben de o eyleri nasl hi
sevmediimi hatrlamak istemiyorum. Hatrlamama izin verirsem, yine oraya dnmem gerekir. Bu
sana bir hakaret deil, Peter. Bunu anlamaya al. Dnyann en kts sen deilsin. En iyi sisin.
Korkun olan da o. Eer bir daha sana dnersem, gelmeme izin verme. Bunu imdi sylyorum,
nk ancak imdi syleyebiliyorum. Ama eer sana dnersem, beni naslsa durduramazsn. Seni
uyarabileceim tek zaman imdi."
Keating, "Ne demek istediini anlamyorum," derken benliini buz gibi bir fke kaplamt.
Dudaklar bile kaskatyd.
"Anlamaya alma. nemi yok. Biz birbirimizden uzak kalalm, yeter. Olur mu?"
"Senden asla vazgemem."
Dominique omuz silkti. "Pekl, Peter. Sana iyilik ettiim tek an bu and. Baka herhangi bir
kimseye de."
6

Roger Enright hayata Pennsylvania'da kmr madencisi olarak balamt. Bugn sahip olduu
milyonlara doru giderken hi kimse ona yardm etmi deildi. "te bu yzden de hi kimse hibir
zaman yoluma dikilmedi," diye aklard. Aslnda yoluna pek ok kii ve pek ok olay dikilmiti, ama
kendisi farkna varmamt. Upuzun kariyerinin ok sayda olay, pek de kimsenin hayranln
ekecek eyler deildi; bandan geen hibir olay yle fslt halinde ortalkta dolamazd. Kariyeri
ilan panosu gibi apak ortadayd. antajclar ve sinsi biyografi yazarlar iin iyi malzeme
saylamazd Enright. Zenginler arasnda da, bu kadar inceliksiz yollardan zengin olduu iin
sevilmezdi.
Bankaclardan, sendikalardan, kadnlardan, papazlardan ve borsadan nefret ederdi. mrnde ne
bir tek hisse senedi satn alm, ne de kendi irketlerinin hisselerinden bir tekini satmt. Serveti
sapna kadar kendisine aitti. Sanki hepsini nakit olarak cebinde tayormuasna. Petrol irketinin
yannda, bir matbaas, bir restoran, bir radyo istasyonu, bir oto tamirhanesi, bir de buzdolab reten
fabrikas vard. Her giriiminden nce o alan uzun sre inceler, ondan sonra, sanki ilk defa
duyuyormu gibi o alana girer, eski rneklerin hibirine uymaz, hepsini tepetakla ederdi.
Giriimlerinin bazlar baarl olmu, bazlar da batmt. O hepsini korkun bir enerjiyle ynetmeyi
srdrrd. Gnde on iki saat alan biriydi.
Bir bina yaptrmaya karar verdiinde, alt ay boyunca mimar aramt. Sonunda Roark'la yarm saat
sren ilk grmelerinden sonra hemen anlamt. izimler yaplp gelince, derhal inaata geilmesi
iin emir vermiti. Roark izimlerini anlatmaya kalktnda Enright onun szn kesmi, "Anlatma,"
demiti. "Bana soyut fikirleri anlatmaktan bir yarar gelmez. Benim hibir zaman ideallerim olmad.
Herkes bende ahlaktan eser olmadn syler. Ben yalnz beendiime giderim. Ama neyi
beendiimi bilirim."
Roark, Enright'a ulaabilme yolundaki daha nceki giriiminden hi sz etmedi, sekreteriyle
grtn de sylemedi. Enright bunu her naslsa rendi. Be dakika iinde sekreter iinden
kovuldu, on dakika sonra da ofisin kapsndan kt. ok megul bir gnn orta yerinde. Daktilosunda
bir mektup, yar yazlm durumda, takl kalmt.
Roark ofisini tekrar at. Ayn eski binann tepesinde, ayn eski oda. Bitiikteki oday da tutup
aradaki kapy at, oray yannda altraca izim elemanlar iin kullanmaya balad. naatn
yldrm hzna yetiebilmek iin bunu yapmak zorundayd. izim elemanlar ok gentiler. Pek
tecrbeleri yoktu. Roark onlar daha nce hi duymam olduu halde, tavsiye mektubu istemedi.
Hepsini bavurucular arasndan, izimlerine birka dakika bakarak seti.
Bundan sonraki gnlerin gerilimi arasnda, onlarla i konular dnda hi konumad. Sabah ofise
girdiklerinde, sanki masalarndaki kocaman beyaz ktlarn dnda ayr bir zel hayatlar, nemleri,
gerekleri yokmu gibi hissediyorlard. Bu ofis tpk bir fabrika gibi souk ve ruhsuz bir duygu
veriyordu insanlara ... dnp Roark'a baktklar ana kadar. O zaman burann bir fabrika olmayp,
kendi vcutlarndan beslenen bir frn olduunu hissetmeye balyorlard. En bata da Roark'un
vcudundan.
Gece sabaha kadar ofiste kald gnler oluyordu. izim elemanlar sabah ie dndklerinde onu
hl orada alr buluyorlard. Ama yorgun grnmyordu. Bir keresinde aralksz, iki gn iki gece
orada kalmt. nc gnn leden sonrasnda masasnn zerine devrilip uyuyakald. Birka saat
sonra uyand, hibir yorumda bulunmadan masalar dolat, aradan geen zamanda neler
hazrlandn grmeye alt. Dzeltmeleri yaparken setii kelimeler, birka saat nce balam
olan dnceyi arada hibir ey kesinti olmam gibiydi.
Austen Heller, "alrken ekilmez oluyorsun, Howard," dedi ona bir akam. Oysa Roark ona
iinden hi sz etmemiti.
"Neden?" Roark armt.
"Seninle ayn odada bulunmak rahatszlk verici oluyor. Gerilim bulacdr, bilirsin."
"Ne gerilimi? Ben kendimi ancak alrken doal hissederim."
"Mesele o ite. Senin kendini tmyle doal hissetmen iin, atlayp para para olmana bir santim
kalm olmal. Sen hangi maddeden yaplmsn byle, Howard? Alt taraf bir binadr bu. Kutsal
kitapla Hint ikencelerinin ve cinsel doyumun bir toplam deildir. Oysa sen yleymi gibi
davranyorsun."
"Deil midir?"
Dominique'i pek sk dnmyordu, ama dnd zaman zihninde apansz belirmiyor, onay
gerektirmeyen srekli bir varln kabullenilmesi biiminde oluyordu. stiyordu Dominique'i. Nerede
bulacan da biliyordu. Ama bekliyordu. Beklemek elendiriyordu onu. nk bu beklemenin
Dominique'e dayanlmaz geleceini bilmekteydi. Kendi yokluunun, onu kendisine varlndan daha
gl ve daha kltc bir bala balayacann farkndayd. Ona kap kurtulmas iin zaman
tanyor, bunu da srf ona aresizliini gstermek iin yapyordu. Kendisi onu yeniden grmeye karar
verinceye kadar. Dominique bu kararn Roark'a ait olduunu bilecekti. Bu da efendi ya da sahip
durumunun bir baka onay demekti. O zaman Dominique belki onu ldrmeye, belki de kendi
isteiyle ona gelmeye hazr olacakt. Bu eylemlerin ikisi de eit olacakt Dominique'in zihninde.
Roark onu o noktaya getirmek istiyordu. Bekliyordu.
Enright Evi'nin inaat balamak zereyken, Roark bu sefer Joel Sutton'n ofisine arld. Baarl
bir iadam olan Joel Sutton dev bir i ham yaptrmay planlyordu. Joel Sutton baarsn, insanlar
hi anlamayna borluydu. Herkesi ok severdi. Hibir fark gremezdi. Byk bir denge. Ne
tepeleri vard, ne ukurlar. Bir anak iindeki pekmez gibi.
Joel Sutton, Roark'la ilk olarak, Enright tarafndan verilen bir akam yemeinde tant. Roark'u
sevdi Joel Sutton. Hayranlk duydu ona. Roark'la baka herhangi bir kimse arasnda fark gremedi.
Roark ofisine geldiinde, Joel Sutton yle konutu:
"Bak, emin deilim, emin deilim, hi emin deilim, ama kafamdaki bina iin seni
dnebileceim kansna vardm. Senin Enright Evi biraz garip, ama ho. Btn binalar ho zaten.
Baylrm ben binalara. Sen sevmez misin? Rog Enright da ok zeki adamdr. Ar zeki adamdr. Hi
kimsenin dnemedii eylerden para kazanmay bilir. Rog Enright'tan iaret almaya her zaman
hazrmdr. Rogun iyi dedii bir ey benim iin de iyidir."
Roark bu ilk grmeden sonra haftalarca bekledi. Joel Sutton kararlarn abuk veren adamlardan
deildi.
Aralk aynda bir akam, Austen Heller hi habersiz Roark'u ziyarete geldi; ertesi cuma gn
Bayan Ralston Holcombe'un verecei resmi davete kendisiyle birlikte gelmek zorunda olduunu
bildirdi.
"Daha neler, Austen," dedi Roark.
"Beni dinle, Howard, neden olmazm, onu syle bakalm. Evet, biliyorum, bu tr eylerden nefret
ediyorsun, ama bu sebep yeterli deil. br yanda ben sana gitmen iin ok daha geerli nedenler
sayabilirim. O ev mimarlara i datma merkezi gibi bir eydir ve biliyorum ki sen de bir bina iin
her eyini satmaya hazrsn ... Tamam biliyorum, senin trnde bir bina iin. Ama sahip olmadn
ruhu bile satarsn bence o bina iin. Gelecekteki frsatlar uruna birka saat cannn sklmasna
neden dayanmak istemiyorsun ki?"
"ok mantkl. Ama ben bu tr eylerden frsat doabileceine inanmyorum."
"Bu seferlik gelir misin?"
"Neden zellikle bu sefer?"
"Bir kere, o Allahn belas Kiki Holcombe yle istiyor. Dn iki saat boyunca srar etti, bir le
yemei randevumu karmama neden oldu. Enright Evi gibi bir bina ykselirken, mimarn kendi
salonunda konuklarna gsteremezse hretinin mahvolacana inanyor. Hobisi bu onun. Mimarlar
koleksiyonu yapar. Seni getirmem iin srar etti de etti, ben de getiririm diye sz verdim."
"Neden?"
"nk cumaya Joel Sutton' da aryor. Sinirden lsen de ona nazik davranmaya al.
Duyduuma gre i hann sana vermekte hemen hemen kararlym. Biraz kiisel temas, ii
koparmay salar. Onun gerisinde de daha bir yn insan var. Hepsi orada olacak. Senin de orada
olman istiyorum. O binay alman istiyorum. En az on yl sreyle bir daha granit oca falan duymak
istemiyorum. Holanmam ben granit ocaklarndan."
Roark bir masann kenarna ilimi, elleriyle masann kenarna sarlm, o sayede kprdamadan
durabiliyordu. Ofisinde geirdii on drt saatin sonunda hayli yorgundu. Daha dorusu, yorgun olmas
gerektiini dnyor, ama yle bir ey hissetmiyordu.

Geveyebilmek iin omuzlarn sarktt, geveyemedi. Kollar gergin. kaskatyd. Bir dirsei
hafife titriyordu. Uzun bacaklar ayrkt. Biri dizden bklm, dizi masaya dayanmken; dieri
kenardan dmdz aaya sarkyor, sabrszlkla sallanyordu. Bugnlerde kendini dinlenmeye
zorlamak yle zordu ki!
Yeni evi, sessiz bir sokaktaki kk, modern bir apartmanda, bir tek geni odayd. Buray seiinin
nedeni, pencerelerin zerinde ve duvarlarda kartonpiyer olmayyd. Odada birka para basit eya
vard. Temiz, geni ve bo grnyordu. nsana kelerinden yanklar duyulacakm gibi geliyordu.
"Bir kerecik gelsen ne olur?" dedi Heller. "O kadar da korkun bir ey deil. Belki seni elendirir
bile. Orada pek ok eski dostunu greceksin. John Erik Snyte, Peter Keating, Guy Francon ve kz... O
kz tanman art. Yazlarn hi okudun mu?"
"Gelirim," dedi Roark birden.
"Ne yapaca kestirilmez birisin. Zaman zaman mantkl bile olacak kadar! Cuma akam sekiz
buukta alrm seni. Resmi kyafet. Smokin ceketin var m, onu da soraym."
"Enright bana bir tane aldrtt."
"Enright ok akll adamdr."
Heller gittikten sonra Roark uzun sre o masann kenarnda oturmay srdrd. O partiye gitmeye
karar vermesinin nedeni, Dominique'in onunla karlamay en istemeyecei yerin oras olmasyd.
Ellsworth Toohey, "Konuk arlamay kendine meslek edinmi zengin bir kadndan daha yararsz
ey yoktur, sevgili Kiki," diyordu. "Ama beri yandan, yararsz eyler de sevimli oluyor. Soyluluk gibi
rnein. Tm kavramlarn en yararsz."
Kiki Holcombe sitem edercesine burnunu buruturdu, ama aslnda soylulukla karlatrlmak
houna gitmiti. Floransa tarz balo salonunun tavannda kristal avize l sld. Toohey'e bakmak
iin gzlerini kaldrdnda o klar gzlerinde yansd; rimelleri boncuk boncuk olmu gzler, nemli
kvlcmlar koleksiyonu haline dnt.
"ren eyler sylyorsun, Ellsworth. Seni neden her seferinde davet ettiimi bilemiyorum."
"te o yzden davet ediyorsun, tatlm. Sanrm buraya istediim kadar sk davet edilebileceim."
"Buna kar, bir kadncazn elinden ne gelir?"
Boynuna di kadar iri elmaslar dizili kolye takm, uzun boylu bir kadn olan Bayan Gillespie,
srtarak, "Bay Tooheyle tartma balatmak aklllk deildir," diye sze kart. "Yarar olmaz.
Daha balamadan kaybetmi saylrz."
Toohey, "Tartmak, yarar da, sevimlilii de olmayan bir eydir, Bayan Gillespie," dedi. "Onu
akll erkeklere brakn. Akl da tabii zaafn tehlikeli bir itirafdr. nsanlarn baka her konuda
yenildikten sonra akllarn gelitirmeye balad sylenir."
Bayan Gillespie, "Aslnda bunu ciddi sylemiyorsunuz," derken yzndeki glmseme,
sylenenleri ho bir gerek olarak kabul ettiini gsteriyordu. Toohey'i bir zafer edasyla yakalad,
Bayan Holcombe'dan kazanlm bir ganimet olarak ekip oradan uzaklatrd. Kiki Holcombe bu
arada yeni konuklarn karlamak zere dnmt. "Ama siz akll erkekler yle ocuksu olursunuz
ki! yle duygulusunuz ki! nsan sizi nazlamak zorunda kalyor."
"Ben olsam bunu hi yapmazdm, Bayan Gillespie. Yararlanmaya kalkarz o zaman. Hem insann
akln tehir etmesi ok baya bir eydir. Servetini tehir etmesi kadar bayadr."
"Hay Allah, bunu da sokuturmasanz olmazd, deil mi? Sizin bir tr radikal olduunuzu
duymutum tabii, ama ciddiye almyorum. Zerre kadar bile. Buna ne diyeceksiniz bakalm?"
"ok houma gitti," dedi Toohey.
"Beni kandramazsnz. Tehlikeli trlerden olduunuza inandramazsnz beni. Tehlikeli olanlar kir
pas iindedir, dilbilgisini de yanl kullanrlar. Hem sizin yle gzel bir sesiniz var ki!"
"Tehlikeli olmaya altm da nereden kardnz, Bayan Gillespie? Ben yalnzca ... nasl
desem? Her eyin en yumuaym. Vicdan diyelim. Sizin kendi vicdannz bir baka insann klna
girmi, bu dnyada sizin kadar ansl olmayanlara kar duyduunuz duygulan kolluyor, siz de o
duygulan kullanmaktan kurtuluyorsunuz."
"Amma da garip bir fikir! ok mu korkun, ok mu doru, anlayamyorum."
"Her ikisi de, Bayan Gillespie. Tm bilgelikler gibi."
Kiki Holcombe balo salonunu mutlu mutlu szd, tavandaki akam na bakt. Avizelerin
zerinde kald iin, etkilenmiyordu o k. Tavann konuklardan ne kadar yukarda olduunu geirdi
aklndan. Her eye egemen, hibir eyden rahatsz olmayan bir tavan. Bunca kalabalk bile salonunu
cceletiremiyordu. Salon hepsinin tepesinde, dev bir kutu gibiydi. Oransz saylacak kadar kocaman.
Zaten bu lks duygusunu veren de, yukarda kalan o koskoca hava tabakasyd. Bir mcevher kutusunun
kapa gibi. Ortasnda bir tek minik mcevher bulunan dev bir kutu.
Konuklar iki geni dalga halinde kayarak ilerliyorlard. Bu iki akm onlar er ge iki girdaba doru
ekiyordu. Birinin ortasnda Ellsworth Toohey, brnn ortasnda Peter Keating vard. k giysiler
Ellsworth Toohey'nin zerinde hi iyi durmamt. Ceketinin iinden dikdrtgen biiminde gzken
kolal gmlei, yzn fazla uzun gsteriyor, adam iki boyutlu gibi uzatyordu. Papyonunun kanatlar,
ince boynunu tyleri yolunmu bir tavuun boynuna benzetiyordu. Solgun, mavimsi teniyle, gl bir
elin uzanp koparvermesine her an hazr. Ama giysilerini yine de oradaki herkesten daha iyi
tamaktayd. Dikkatsiz bir kstahlkla, rahata tamaktayd onlar. Grnnn irkinlii,
stnlnn ilan gibiydi. irkinlii nemsiz klacak kadar byk bir stnlk.
Gzlkl, ciddi yzl, yakas fazla ak bir kadna laf anlatmaktayd: "Tatlm, kendinden byk bir
amaca adanmadka, olsa olsa entelektelliin ra durumunda kalrsn."
Tartma heyecanndan surat morarm iman bir adama, "Ama dostum, ben de holanmayabilirim
bundan," diyordu. "Ben yalnzca, tarihin kanlmaz ak byle dedim. Sen ya da ben kim oluyoruz ki
tarihin akn deitirebilelim?"
Mutsuz bir gen mimara, "Hayr, evladm," diyordu. "Benim sana kar oluum, izdiin kt
binalardan tr deil. Ben eletirdiim zaman szlanma hamln gstermem. Dikkatli olman
gerekir. Sonra arkandan, hem sulu, hem gl derler."
Bir milyoner dula, "Evet, Sosyal Etdler Atlyesi'ne ba yapmanz bence de ok iyi bir fikir,"
diyordu. "Hem insanln byk kltrel baarlarna katknz olur, hem de hayatnz ve sindirim
sisteminizi bozmam olursunuz."
evresindekiler, "Ne esprili adam, deil mi?" diyorlard. "Ne kadar da cesur!"
Peter Keating ise mutlu mutlu glmsyordu. Balo salonunun her yanndan kendisine doru bir
dikkat ve hayranlk akm hissetmekteydi. nsanlara bakyordu. Sslenip pslenmi, parfmlenmi,
ipeklerini hrdatarak dolaan, l l insanlara. Birka saat nce, buraya gelmeye hazrlanrken
stlerinden du sular nasl damlamsa, imdi de k damlalar yle dklmekteydi. Buraya gelip,
Peter Keating adl birine sayglarn sunmak iin hazrlanmlard byle. Bazen bir an geliyor, Peter
Keating'in kendisi olduunu unutuyordu. Gz bir aynaya ilitiinde, kendi iinden de hayranlar
arasna karmak geliyordu.
Akmlardan biri onu Ellsworth Toohey'le kar karya getirdi. Keating yaz gn derede yzerken
ban karm bir ocuk gibi glmsedi. Prl prld. Enerji sayordu evresine. Toohey durup ona
bakt. Toohey'nin elleri pantolonunun ceplerine doru kayd, ceketi, ince kalalar zerinde yayld.
Minik ayaklar stnde sallanyor gibiydi. Gzleri muammal bir beeniyle dikkat kesilmiti.
"Bak, Ellsworth, una bak ... Ne harika bir gece, deil mi?"
Keating bunu sanki kendisine anlay gsterecek olan annesine sylyordu. Sarho gibi
konuuyordu.
"Mutlu musun, Peter? Bu gece bir sansasyon oldun. Kk Peter hret duvarn ama benziyor.
Byle olur bu iler. nsan ne zaman ve neden olduunu tam anlayamaz ... Ama burada seni ak ak
grmezden gelen biri var, deil mi?"
Keating yzn buruturdu. Toohey'nin buna dikkat etmeye nasl vakit bulabildiine ayordu.
"Eh, ziyan yok," dedi Toohey. "stisnalar, kural glendirir. Yazk yine de. Dominique Francon'u
ekebilecek erkein ok farkl bir erkek olaca yolunda, sama bir fikir vardr hep kafamda. O
yzden de, tabii, sen gelmitin aklma. ylesine bir dnce. Ama yine de, onu elde edecek erkekte,
senin asla ulaamayacan bir eyler olacak. Yenecek o adam seni o konuda."
"Kimse onu elde etmi deil," diye terslendi Keating.
"Yo, kesinlikle deil. Henz yani. Buna da amak gerekmez. Eh, olaanst biri olmas gerektii
ortada."
"Baksana, ne yapmaya alyorsun sen? Aslnda Dominique Francon'dan holanmyorsun ki! Deil
mi?"
"Hibir zaman holanyorum demedim ki!"
Az sonra Keating, Toohey'nin evresindekilere yle dediini duydu: "Mutluluk mu? Ama mutluluk
yle orta snf bir ey ki! Nedir mutluluk? Hayatta ondan daha nemli o kadar ok ey var ki!"
Keating yava yava Dominique'e doru szld. Dominique sanki arkasndaki havaya yaslanarak
duruyordu. O hava onun ince vcudunu tamaya yeterliymi gibi. Giydii srt ak tuvalet cam
rengiydi. Keating'e sanki onun iinden arka taraf grlebiliyormu gibi bir duygu geldi. Var
olamayacak kadar narin bir hali vard Dominique'in. O narinlik, korkun bir gce iaret ediyordu. O
sayede, gerek olamayacak vcuduna ramen hayata tutunmay baaryormu gibi grnyordu.
Keating yaklatnda, Dominique onu grmezden gelmek iin herhangi bir aba gstermedi. Ona
dnd, sorularna cevap verdi. Ama sesinin tekdzelii Keating'i durdurdu, aresizlie itti, birka
dakika sonra oradan ayrlmasna yol at.
Roark'la Heller girdiinde, Kiki Holcombe onlar kapda karlad. Heller, Roark'u ona tantrd;
Bayan Holcombe yine her zamanki gibi konumaya balad. Sesi srf konuma hznn etkisiyle nne
geleni silip spren bir fze gibiydi.
"Ah, Bay Roark, sizi tanmay yle ok istiyordum ki! Hepimiz hakknzda pek ok ey duyduk. Sizi
uyarmam gerek, kocam sizi pek onaylamyor... yani sanatsal adan. Ama buna kayglanmayn. Bu
evde bir mttefikiniz var. Hevesli bir mttefik!"
"ok naziksiniz, Bayan Holcombe," dedi Roark. "Belki gereksiz derecede."
"Ah, Enright Evi'nize bayldm! Tabii benim estetik inanlarm paylayor diyemem, ama kltrl
insanlar ak fikirli olmal. Yani... yaratc sanatta her gr asna pay tanmal. Her eyden
nemlisi ak fikirli olmamz. Siz de yle dnmyor musunuz?"
"Bilmiyorum," dedi Roark. "Ben hibir zaman ak fikirli olmadm."
Kadn onun kstahlk etmeye almadndan emindi. Sesi de, hareketleri de kstahlktan ok
uzakt. Ama nedense onu ilk grdnde kadnn aklndan geen sfat, "kstah"t. O da herkes gibi
smokin ceket giymiti. Uzun boylu olduu iin zerinde de iyi duruyordu. Ama her nedense, bu
giysiler ona uygun deilmi gibiydi. Turuncu salar, resmi kyafete hi yakmyordu. Hem, onun
yzn de sevmemiti Kiki Holcombe. Bu yz zincire vurulup altrlan bir mahkmlar ekibine ya
da bir orduya yakrd. Bu salonda yeri yoktu.
"almalarnza hepimiz yle ilgi duyuyoruz ki," dedi. "lk binanz m?"
"Beinci."
"Ya, yle mi? Tabii. Ne kadar ilgin."
Ellerini birbirine kenetledi, yeni gelen bir konuu karlamak zere dnd. Heller, "nce kiminle
tanmak istiyorsun?" diye sordu. "Dominique Francon bize bakyor Haydi, gel."
Roark dnd, Dominique'i salonun kar tarafnda, tek bana, ayakta grd. Yznde hibir ifade
yoktu. Hatta ifadeden kanmak iin bir aba bile yoktu. Bir insan yznn yalnzca kemik ve kas
yapsn sergilemesi, ama hibir anlam tamamas, yalnzca basit anatomik hatlardan olumas, bir
omuz ya da bir kol gibi olmas, duyusal alglar yanstmamas, ok garip grnyordu. Ayaklar yere
garip bir ayla basmaktayd. ki kk gen, birbirine paralel olarak dosdoru karya dnkt.
Sanki evrede hi parke yokmu, yalnzca tabanlarn bast o iki noktaya basmak gvenliymi, tek
aresi hi kprdamamak ve hibir yere bakmamakm gibi. Roark iddet dzeyinde bir zevk hissetti;
bunun birinci nedeni, Roark'un yaratt bu duruma Dominique'in dayanamayacak kadar narin
grnmesi, ikinci nedeni de, bu kadar gzel dayanabilmesiydi.
Heller. "Bayan Francon, size Howard Roark'u tantrabilir miyim?" dedi.
Bu ad sylemek iin sesini ykseltmi deildi. Kendi sesindeki stres dzeyine kendi de ayor,
nedenini dnyordu. Herhalde sessizlik bu ad yakalad, ylece havada tutuverdi, diye bir aklama
buldu. Ama hemen ardndan, ortaln hi de sessiz olmadn hatrlad. Roark'un sesi terbiyeli, yz
bo bir yzd. Dominique de sosyal kurallara uygun ekilde cevap veriyordu:
"Memnun oldum, Bay Roark."
Roark eilip selam verdi. "Ben de, Bayan Francon."
Dominique, "Enright Evi..." dedi.
Sanki bu iki kelimeyi sylemek istemiyormu gibiydi. Sanki bu kelimeler yalnzca bir binay deil,
onun tesinde daha pek ok eyi ifade ediyormu gibi.
Roark, "Evet, Bayan Francon;" dedi.
Dominique o zaman glmsedi. Yine sosyal gereklere uygun, nazik bir glmseme. Yeni tantrlan
birine kar kullanlabilecek trden,
"Roger Enright' tanrm. Hemen hemen aile dostumuz saylr."
"Bay Enright'n ok saydaki dostlaryla tanma frsatm olmad."
"Bir keresinde babamn onu yemee davet ettiini hatrlyorum. Berbat bir yemek olmutu. Babama
hosohbettir denir, ama Bay Enright'tan tek kelime koparmay baaramamt. Orada ylece
oturuyordu Roger. Bunun babam asndan ne byk bir yenilgi olduunu anlayabilmek iin babam
tanmak art."
"Babanzn yannda almtm." Dominique'in eli hareket halindeyken bir anda olduu yerde
durdu. "Birka yl nceydi. izim eleman olarak alyordum."
Dominique'in eli indi. "O halde babamn Roger Enright'la dnyada geinemeyeceini
biliyorsunuzdur."
"Hayr, geinemez."
"Sanrm Roger beni sevmiti. Ama Wynand Gazeteleri'nde almam hibir zaman balamad."
Heller ikisinin arasnda dururken, yanlmm herhalde, diye dnyordu. Bu konumada hibir
acayiplik yoktu. Hatta ... hibir ey yoktu. Dominique'in mimarlktan sz etmemesine can sklmt.
Oysa yle yapmas gerekirdi. zlerek, herhalde bu adamdan holanmad, diye karar verdi. Zaten
grd erkeklerin oundan holanmazd.

O srada Bayan Gillespie, Heller' yakalad, baka tarafa srkledi. Roark'la Dominique yalnz
kalmlard. Roark,
"Bay Enright kentte yaynlanan her gazeteyi okur," dedi. "Hepsini ofisine getirtir. Ama
bayazlaryla tm yorum yazlar kesilip karlm olarak getirtir."
"Hep yapard bunu. Roger esas ynelmesi gereken meslei karm. Bilim adam olmalym.
Gerekleri o kadar seviyor, yorumlardan ylesine nefret ediyor ki!"
"Buna karlk. Bay Fleming'i tanr msnz?" diye sordu Roark.
"Hayr."
"Heller'n dostlarndandr. Bay Fleming de yalnzca bayazlar ve yorum yazlarn okur. nsanlar
onun konumasn dinlemekten holanrlar."
Dominique, Roark'a bakyordu. Roark da dosdoru ona bakmaktayd. ok terbiyeli bir bakla. lk
defa karlat birine bakan bir erkek gibi. Dominique o yzde ufack bir imann glgesini arad.
Her zamanki glmsemesinin en kk bir glgesi, hatta alayc bir ifde bile, aralarnda bir ba
saylrd. Ama hibir ey bulamyordu o yzde. Roark bir yabanc gibi konumaktayd. Bir salonda
bir bayana tantrlm bir erkek olarak davranyor, bunun dnda hibir geree izin vermiyor,
gelenein gerektirdii tm nezaket kurallarn uyguluyordu. Dominique bu kurallara cevap verirken,
zerindeki elbisenin, karsndaki bu adamdan saklayabilecei hibir ey bulunmadn; bu adamn
kendisini, yedii yemekten bile daha zel ve kiisel bir ihtiya iin kullanm olduunu; oysa imdi
mesafeli durduunu, daha fazla sokulmaya hakk yokmu gibi davrandn dnyordu. Bu da bir
alay etme biimi, dedi kendi kendine. Unutmad, ama hatrladn da kabul etmeye yanamad
olaydan sonra! O olay ilk benim anmam bekliyor, diye dnd. Gemii kabul etmenin kk
drc etkisini Dominique'e brakyordu. O olay geree evirecek kelimeyi azndan kard
anda, olaca buydu. nk Dominique'in o olay ldrmeye, ortaya getirmemeye raz olamayacan
biliyordu.
Dominique, "Bu Bay Fleming hayatn neyle kazanyor?" diye sordu.
"Kalemtra reten biridir."
"Sahi mi? Austen'in arkada m?"
"Austen ok kii tanr. inin bu olduunu sylyor."
"Baarl biri mi?"
"Kim, Bayan Francon? Austen'se, pek emin deilim. Ama Bay Fleming ok baarl. New
Jersey'de, Connecticut'ta ve Rhode

Island'da fabrikalar var."


"Austen konusunda yanlyorsunuz, Bay Roark. Baarldr. Onun ve benim paylatmz meslekte,
insan dokunulmamln korursa, etki altna girmezse, baarl saylr."
"Bu nasl salanr?"
"ki yoldan biriyle; ya insanlara hi bakmayacaksnz, ya da her eylerine birden bakacaksnz."
"Hangisi daha iyi, Bayan Francon?"
"Hangisi daha zorsa o."
"Ama zor olan seme istei de bir zaaf itiraf saylabilir."
"Tabii, Bay Roark. Ama en zararsz itiraf da o."
"Tabii itiraf edilecek bir zaaf varsa."
O srada kalabaln arasndan biri uarak geldi, Roark'un omzuna bir kol sarld. John Erik Snyte.
"Roark! Burada kime de rastlayacakmm!" diye bard. "ok sevindim, ok sevindim! Ne kadar
uzun zaman geti, deil mi? Bak, dinle, seninle konumak istiyorum! Onu bir dakikalna bana brak,
Dominique."
Roark eilip Dominique'i selamlad. Kollar iki yanndayd. nne den bir tutam satan tr
Dominique onun yzn gremiyordu. Bir an iin karsnda yalnzca turuncu bir kafa grd; sonra
Roark, Snyte'in pei sra kalabaln iine doru ilerledi.
Snyte bir yandan konuuyordu: "Tanrm, u son birka ylda ne kadar ykseldin! Baksana,
Enright'n gayrimenkul iine girmeyi planladn biliyor muydun? Byk apta yani. Ufukta daha
baka binalar da var m?"
Snyte' uzaklamaya zorlayp Roark'u Joel Sutton'a gtren, Heller oldu. Roark'un buradaki
varlnn, adamn tm kukularn yok ettiini gryordu. Bu partiye gelmek, Roark'un kiilii
asndan bir gvenlik damgas gibi i grmt. Joel Sutton'n eli Roark'u dirseinden tuttu; be
pembe, ksa parmak, ceketin siyah koluna sarld. Joel Sutton gvenle yutkundu.
"Bak, evladm, her ey tamam. Sen aldn. Ama son kuruumu szdrmaya kalkma. Siz mimarlar
hep soyguncusunuz ama kozumu sana oynayacam. Akll ocuksun, bizim Roger' bile tavlamsn,
yle deil mi? te beni de yakaladn. Hemen hemen. Yani ... seni birka gne kadar ararm, anlama
iin kapmaya balarz!"
Heller onlara bakarken, ikisini bir arada grmek hemen hemen edebe aykr, diye dnyordu.
Roark'un uzun boylu, estetik yapsndan, uzun izgili vcutlara zg bir temizlik yaylyordu. Onun
karsnda u glmseyen kyma topa vard ve asl onun karar ok byk anlam tayordu.
Derken Roark yapaca binadan sz etmeye balad, ama Joel Sutton onun yzne akn ve
incinmi baklarla bakt. Joel Sutton buraya binalardan konumaya gelmemiti. Partiler elenmek
amacyla verilirdi. Hayattaki nemli eyleri unutmaktan daha byk keyif var myd? Bu nedenle Joel
Sutton, Badminton'dan sz etmeye koyuldu. Hobisi oydu. Soylu bir hobidir, diye anlatyordu. Dier
insanlar gibi bayalap zamann golfla ziyan etmiyordu. Roark terbiyeli terbiyeli dinledi.
Syleyebilecei hibir ey yoktu.
Joel Sutton birdenbire, "Badminton oynuyorsunuz, deil mi?" diye sordu.
"Hayr," dedi Roark.
"Oynamyor musunuz?" Joel Sutton tekrar yutkundu. "Oynamyorsunuz, ha? Ah, ne yazk, ne kadar
ok yazk! Mutlaka oynuyorsunuzdur diye dnmtm. Bu ince uzun halinizle, ok iyi oynardnz.
Mthi olurdunuz. O bina ykselirken biz de ikimiz bir olup bizim Tompkins'in canna okuruz, diye
dnmtm."
"O bina ykselirken benim zaten oynamaya vaktim olmaz, Bay Sutton."
"Ne demek vaktim olmaz? izim elemanlar ne ie yaryor? Fazladan iki adam daha tutun, brakn
onlar kayglansn. Size yeterince para vereceim naslsa, deil mi? Ama zaten oynamyormusunuz.
Ne kadar yazk. Ben sanmtm ki mutlaka ... Kanal Soka'ndaki binam yapan mimar Badminton'da
bir sihirbazd. Ama geen yl ld. Bir araba kazasnda paralad kendini, lanet olasca. yi mimard.
Oysa siz oynamyorsunuz."
"Bay Sutton, bu konuya gerekten zlm deilsiniz, deil mi?"
"ok ciddi bir hayal krklna uradm, evladm."
"Ama siz beni ne yapmak zere ie alyorsunuz ki?"
"Beni ne yapyor muyum?"
"Beni ne yapmak iin tutuyorsunuz?"
"Bir bina yapmak iin tabii."
"Badminton oynasaydm o binann daha iyi bir bina olacana gerekten inanyor musunuz?"
"Eh, i itir, elence de elencedir. Hayatn pratik bir yan vardr. nsanca bir yan vardr. Yo,
zarar yok ... ama yine de senin gibi ince biri iin bence kesinlikle ... neyse, zarar yok, insan her eyi
birden elde edemez ya!"
Joel Sutton ayrldnda Roark parlak bir sesin, "Tebrikler, Howard," dediini duyup dnd, Peter
Keating'in kendisine neeyle glmsemekte olduunu grd.

"Merhaba, Peter. Ne dedin?"


"Joel Sutton' avladn iin tebrikler, dedim. Ama biliyor musun, o ii pek iyi idare edemedin."
"Ne?"
"Joel'i yani. Canm, tabii ounu duydum ... neden duymayaym ki? ok elenceliydi. Bu iler
byle yaplmaz, Howard. Ben olsam ne yapardm, biliyor musun? ki yamdan beri Badminton
oynadma yemin ederdim. Bunun krallara, prenslere gre bir oyun olduunu sylerdim. Deerini
bilmek iin insann ok yce bir ruhu olmas gerekir, derdim. O beni snavdan geirme frsat
buluncaya kadar da, gerekten prensler gibi oynamay renmi olurdum. Ne kaybedersin ki?"
"Aklma gelmedi."
"Bu bir sr, Howard. Nadide bir sr. Sana besbedava sunuyorum, insanlar nasl olman istiyorsa,
her zaman yle ol. O zaman onlar da, sen nerede durmalarn istiyorsan, orada dururlar. Bu srr sana
veriyorum, nk hibir zaman kullanmayacan biliyorum. Baz bakmlardan ok parlaksn,
Howard. Bunu her zaman sylemiimdir. Ama baz bakmlardan da ok aptalsn."
"Mmkndr."
"Eer oyunu Kiki Holcombe'un salonundan geerek oynayacaksan, birka ey renmek iin aba
gstermelisin. Kararn o mu, Howard? Byyor musun artk? Geri seni burada grdmde
hayatnm okunu yaadm. Ha, evet, Enright Evi konusunda da tebrikler. ok gzel tabii, her zamanki
gibi. Btn yaz nerelerdeydin? Bir ara hatrlat da smokin ceketi nasl giyilir, reteyim sana. Tanrm,
senin zerinde ne kadar da tuhaf duruyor! te holandm ey de bu. Seni byle tuhaf grmeyi
seviyorum. Biz eski dostuz, deil mi, Howard?"
"Sen sarhosun, Peter."
"Tabii sarhoum. Ama bu gece bir damla bile iki imedim. Bir damla bile. Neyle sarho
olduumu sen asla, asla renemeyeceksin. Sana gre bir ey deil. Beni sarho eden eylerin biri de
o zaten. Sana gre olmay. Biliyor musun, Howard, seni seviyorum. Gerekten seviyorum. Bu
gece."
"Peki, Peter. Her zaman da seveceksin, biliyorsun."
Roark pek ok kiiyle tantrld, onunla pek ok kii konutu. Hepsi glmsediler, ona bir dost
olarak yaklama abasnda samimi grndler, takdirlerini ifade etmeye altlar, iyi niyet ve nazik
ilgi gsterdiler. Ama onun tek duyduu, "Enright Evi ok gzel, hemen hemen Cosmo-Slotnick Binas
kadar gzel," mesaj oldu.

"Geleceinizin ok parlak olacandan eminim, Bay Roark, inann bana. Ben iaretleri iyi bilirim.
kinci bir Ralston Holcombe olacaksnz." Kendisine dmanlk gsterilmesine alknd. Ama bu tr
dostluk ona dmanlktan daha kt geliyordu. Bir sre sonra buradan kp kendi ofisinin basit ve
temiz gereine dnebileceini dnerek omuz silkip geti.
Akamn geri kalan boyunca Roark bir daha Dominique'e bakmad. Dominique onu kalabaln
arasnda gzleriyle izledi. Onu durdurup konuanlara bakt. Dinlerken Roark'un omuzlarnn nezaketle
bklne bakt. Bu da bana glnn bir baka biimi, diye dnyordu. Kendisinin
kalabalklara sunuluunu Dominique'e gstermek. Birka dakikasn isteyen herkese teslim olmak.
Bunu seyretmenin Dominique'e taocandaki gnei ve matkab seyretmekten daha zor geleceini
biliyordu. Dominique itiraz etmeden durdu, izledi. Onun kendisine bakmasn beklemiyordu. Ama o
bu salonda olduu srece, kendisi de kalmak zorundayd.
O gece Roark salona girdii andan itibaren, onun varln youn biimde fark eden bir kii daha
vard. Ellsworth Toohey, Roark'u daha kapdan girerken grmt. Daha nce onu mrnde
grmedii iin kim olduunu bilmiyordu. Ama olduu yerde durup ona uzun uzun bakt.
Sonra Toohey dnp kalabala kart, dostlarna glmsedi. Yine de, glmsemeler ve
konumalar arasnda, gzleri ikide bir turuncu sal adama dnyordu. On nc kattaki
penceresinden kaldrma bakp, dersem vcudum betona arptnda ne olur, diye dnrken neler
hissederse, ayn duygularla bakyordu o adama. Adn da, mesleini de, gemiini de bilmiyordu.
Toohey'e gre, bir insan deil, yalnzca bir gt o. Toohey insanlar hi grmezdi. Belki de bu tr
bir gcn bir insan vcudu biiminde ifade bulmasyd hayranln eken.
Bir sre sonra parmayla gstererek John Erik Snyte'a sordu:
"Kim bu adam?"
"O mu?" dedi Snyte. "Howard Roark. Hani, Enright Evi'ni biliyorsun."
"Ya," dedi Toohey.
"Efendim?"
"Tabii. Byle olacakt."
"Onunla tanmak istiyor musun?"
"Hayr," dedi Toohey. "Hayr, onunla tanmak istemiyorum."
Akamn geri kalan boyunca ne zaman birisi yanl yerde durup Toohey'nin salonu gr asn
tkasa, hemen ban hareket ettiriyor, sabrsz baklarla Roark'u aryordu. Roark'a bakmak istemiyor,
ama bakyordu. Tpk kaldrma yksekten bakt, o grntden korktuu gibi.
O akam Ellsworth Toohey, Roark'dan baka hi kimsenin farknda deildi. Roark ise Toohey'nin
odadaki varln bile bilmiyordu.
Roark kp gidince, Dominique durduu yerde dakikalar saymaya balad. Kendine buradan
ayrlma izni vermeden nce, onun sokaklarda iyice gzden kaybolmu olacandan emin olmas
gerekiyordu. Ancak ondan sonra kapya doru ilerledi.
Kiki Holcombe'un ince, nemli parmaklan Dominique'in eline sarld, biraz yukar kayp bileini
yakalad.
"Evet, ekerim," dedi Kiki Holcombe. "Bu yeni gelen hakknda ne dnyorsun? Onunla
konuuyordun, grdm. Howard Roark'u soruyorum."
Dominique kesin bir sesle, "mrmde karlatm en iren adam olduunu dnyorum," dedi.
"Aman Tanrm, sahi mi?"
"O tr katksz kstahlk senin houna gider mi? Onun hakknda iyi bir ey bulmak isteyen ne
syleyebilir ki? Ancak, korkun yakkl diyebilir, nemi varsa."
"Yakkl m? Komiklik yapmaya m alyorsun, Dominique?"
Kiki Holcombe, Dominique'i ilk defa aptal gibi ve arm durumda grd. Dominique de, o
yzde grd eyin, o yz kendisi iin tanrlatran eyin, bakalar tarafndan grlemediini,
onlar etkilemediini, kaytsz braktn bylece renmi oldu. Kendisinin en olaan bir sz olarak
syledii ey, kendi iinde var olan, ama bakalar tarafndan paylalmayan bir eyin itiraf olmu
kmt.
"Ama, hayatm," dedi Kiki, "Adamn yakkllkla ilgisi yok. Son derece erkeksi, o kadar."
Arkadan bir ses, "Bu seni artmasn, Dominique," dedi. "Kiki'nin estetik anlay seninkine
uymaz. Benimkine de uymaz."
Dominique dnd. Karsnda Ellsworth Toohey duruyor, ona glmsyor, bir yandan da yzn
dikkatle inceliyordu.
Dominique, "Sen ..." diye balayacakken sustu.
"Tabii," diyerek hafife eildi Toohey. Onun sylemedii eyi anladn belirtmeye alyordu.
"Bende de senin kadar anlay olduunu kabul et, Dominique. Ama estetik zevklerin tadn karmz
e deil. in o yann sana brakacam. Yalnzca zaman zaman pek de aka gzkmeyen eyleri
grebiliyoruz, deil mi? ... Sen ve ben!"
"Ne tr eyler?"
"Tatlm, onu tartmak yle uzun ve felsefi bir tartma olur ki! Ayrca ok karmak ve ok da
gereksiz olur. Sana her zaman sylemitim, seninle ikimiz iyi dost olmalyz. Entelektel adan o
kadar ok ortak ynmz var ki! Ters kutuplardan yola kyoruz, ama o hibir eyi deitirmez,
nk ayn noktada buluuyoruz. ok ilgin bir akamd, Dominique."
"Sz nereye getirmeye alyorsun?'!
"rnein sana neyin yakkl grndn kefetmek ilginti. Seni bir yere kesin ve somut olarak
snflandrmak ok ho. Kelimelerin yardm olmakszn yalnzca belli bir yzn yardmyla."
"Eer neden sz ettiini anlyorsan, o zaman bu olduun kii olamazsn."
"Hayr, hayatm. Ben olduum kii olmak zorundaym, nedeni de anlyor olmam."
"Biliyor musun, Ellsworth, galiba sen benim sandmdan ok daha ktsn."
"Belki imdi dndnden de daha kt. Ama yararl. Biz birbirimize yararlyz. Sen de bana
yararl olacaksn. nk sanyorum ki yararl olmak isteyeceksin."
"Neden sz ediyorsun?"
"Bu kt, Dominique. ok kt. yle yararsz ki! Neden sz ettiimi bilmiyorsan, zaten asla
anlatamam. Biliyorsan ... o zaman imdiden elimdesin, baka bir ey sylemeye gerek yok."
Kiki aknlkla, "Bu ne biim konuma byle," dedi.
Toohey neeyle, "Bu bizim birbirimize taklma biimimiz," diye karlk verdi. "Bunun seni
tedirgin etmesine izin verme, Kiki. Dominique'le ben birbirimize her zaman taklrz. Ama bunu da iyi
baaramayz, nk grdn gibi, birbirimizi kandramyoruz."
Dominique, "Gnn birinde bir hata yapacaksn, Ellsworth," dedi.
"ok mmkn. Sana gelince, sen hatan imdiden yaptn, tatlm."
"yi geceler, Ellsworth."
"yi geceler, Dominique."
Dominique gittikten sonra Kiki ona dnd.
"kinizin neyi var yle?" diye sordu. "Hi uruna ... o ne biim konuma? nsanlarn yzleri ve ilk
yarattklar izlenim hi nemli deildir ki!"
Ellsworth yumuak ve mesafeli bir sesle, sanki ona deil de, kendi kafasndaki bir dnceye
cevap veriyormu gibi konutu: "te o, en byk genel yanlglardan biridir, Kiki. Bir insann yz
kadar nemli ey yoktur. 0 kadar ifadeli bir baka ey yoktur. Bir insann yzne ilk defa bakncaya
kadar, onu gerek anlamda tanmamza olanak yoktur. nk o bakla her eyi anlarz. O bilginin
analizini yapacak kadar bilgelii her zaman gsteremezsek bile. Sen bir ruhun slubunu hi dndn
m, Kiki?"
"Neyi?"
"Bir ruhun slubunu. Uygarln slubundan sz eden nl dnr hatrlyor musun? Buna 'slup'
diyen oydu. Bulabildii en yakn kelimenin bu olduunu sylyordu. Her uygarln kendi temel ilkesi
olduunu, bir tek, yce, saptayc kavram olduunu; o uygarln iindeki insanlarn her abasnn,
farknda olmadan ve geri dnlmez biimde hep o bir tek ilkeye sadk olduunu sylemiti. Bence
insan ruhunun da kendine gre bir slubu var. Kiki. Benimsedii temel tema. Bunun o insann her
dncesine, her hareketine, her isteine yansdn grrsn. O yaayan yaratn tek salt ve amir
varl. Bir insan yllarca inceleen, gremezsin onu. Ama yz gsterir. Bir insan anlatmak iin
ciltler dolusu yaz yazmak zorunda kalrsn. Oysa, yzn dn. Baka hibir eye ihtiyacn yok."
"Bu harika bir ey, Ellsworth. Ve eer doruysa, byk hakszlk. O zaman insanlar senin karnda
rlplak kalr."
"Daha da beter. Sen de onlarn karsnda rlplak kalrsn. Belli bir yze tepki gsteri
biiminle kendini ele verirsin. Belli trdeki bir yze ... Ruhunun slubu ... Dnyada insanlardan daha
nemli hibir ey yok. nsanlarn da birbiriyle ilikisinden baka nemli hibir eyi yok..."
"Peki, benim yzmde ne gryorsun?"
Ellsworth ona bakarken, onun oradaki varln ilk defa fark ediyormu gibiydi.
"Ne dedin?"
"Benim yzmde ne gryorsun, dedim."
"Ha ... evet ... sen bana hangi sinema artistlerini beendiini syle, ben de sana kim olduunu
syleyeyim."
"Biliyor musun, beni analiz etmelerine baylrm. Dur bakaym ... benim en sevdiim artist her
zaman ..."
Ama Toohey dinlemiyordu; Ona arkasn dnm, zr bile dilemeden uzaklayordu. Yorgun bir
hali vard. Kiki daha nce onun kabalk ettiini hi grmemiti... Hele de isteyerek kabalk ettiini.
Ksa bir sre sonra, bir grup dostunun arasndan Toohey'nin o zengin, titreimli sesinin
ykseldiini duydu:

" Bu yzden de, dnyadaki kavramlarn en soylusu, insanlarn salt eitliidir."


7

"ylece ayakta duracak, Bay Enright'la Bay Roark'un bencilliinin temsilcisi olacak. Bir yannda
eskimi, kahverengi ta evler; br yannda gazhanenin depolar. Bu da rastlant deil belki...
Kaderin takdiri. Baka hibir evre, bu binann temelden gelen kstahln bu kadar gzel
vurgulayamazd. Bu bina kentteki btn dier yaplarla ve onlar yapm olan insanlarla alay
edercesine ykselecek. Bizim yaplarmz anlamsz ve sahte. Bu bina onlar daha da ok anlamsz ve
sahte gsterecek. Ama bu eliki de onun avantajna olmayacak. Bu elikiyi yaratmakla o da kendini
byk bir yetersizliin paras haline getirmi olacak. Bir domuz ahrna bir tutam gne derse
bize oradaki pislii gsteren o ktr, sulu olan da o ktr. Bizim yaplarmzn karanla gmlme,
ekingenlik gsterme gibi byk bir avantaj vardr. Ayrca, onlar bize uygundur. Enright Evi ise
parlak ve cesur. Kadnlarn boyunlarna sard tyl atklar da yledir. Dikkati ekecektir, o doru ...
ama ancak Bay Roark'un kibirinin ekingenlikten ne kadar yoksun olduuna ekecektir. Bu bina
ykseldiinde, kentimizin yzeyinde bir yara gibi duracaktr. Yaralar da renklidir."
Bu yaz, Dominique Francon'un yazd "Eviniz" kesinde, Kiki Holcombe'un partisinden bir hafta
sonra kt.
Yaznn yaymland sabah Ellsworth Toohey, Dominique'in odasna geldi. Elinde o sabahki
Banner vard. Dominique'in yazsn kvrm, ona gsteriyordu. Sessizce durdu, minik ayaklar
zerinde biraz salland. Gzlerindeki ifadenin kulakla iitilmesi gerekiyormu gibi bir hali vard.
Grsel bir kahkahayd gzlerindeki. Dudaklarysa ok ciddi, ok masumdu.
"Evet?" diye sordu Dominique.
"Roark'u o partiden nce nerede grmtn?"
Dominique ona sessizce bakt. Tek kolunu koltuunun arkasndan sallandrm, kurunkalemini iki
parma arasnda tutuyordu. Glmsyor gibiydi.
"Bay Roark'u o partiden nce hi grmedim," dedi.
"Yanlmm. Merak ediyordum da ..." Elindeki gazeteyi hrdatt. " Bir duygu deiimi."
"Ha, o mu? Eh, adam grdmde holanmamtm ... yani partide."
"Fark etmitim."
"Otur, Ellsworth. Ayakta olduun zaman en iyi halinde grnmyorsun.
"Rahatsz etmiyorum ya? Megul mydn?"
"O kadar da deil."
Toohey onun masasnn kesine oturdu. Dnceli bir tavrla gazeteyi dizine vurup duruyordu.
"Biliyor musun, Dominique," dedi. "yi yapamamsn. Hi iyi yapamamsn."
"Neden?"
"Satrlar arasnda ne anlamlar kyor, gremiyor musun? Tabii ou kii bunun farkna varmaz.
Ama o varr. Ben de varyorum."
"Yaz onun iin de yazlmad, senin iin de."
"Bakalar iin mi?"
"Bakalar iin."
"O zaman bu ona da, bana da, byk bir kallelik."
"Grdn m ite? Bence iyi yapabilmiim."
"Eh, herkes kendi yntemlerini kullanr."
"Sen ne yazacaksn o konuda?"
"Ne konuda?"
"Enright Evi hakknda."
"Hibir ey."
"Hibir ey mi?"
"Hibir ey."
Gazeteyi masaya frlatt. Hi kprdamam, onu bileinin bir hareketiyle atmt.
"Hazr mimarlktan konuurken, Dominique; sen neden Cosmo Slotnick Binas hakknda hibir ey
yazmadn?"
"Yazlmaya layk m?"
"Kesinlikle. Yaz yazman baz insanlarn ok cann skacak."
"O insanlarn cann skmaya deer mi?"
"yle grnyor."
"Hangi insanlar bunlar?"
"Ne bileyim! Yazdklarmz kimlerin okuduunu bilemeyiz ki! i bu kadar ilgin klan da o.
mrmzde grmediimiz, iki kelime konumadmz, hibir zaman da konuamayacamz insanlar.
Hepsi bu gazeteyi alyor, bizim cevaplarmz okuyor. Tabii biz bir cevap vermek istemisek. Bence
Cosmo-Slotnick Binas hakknda syleyecek bir iki gzel ey bulsan iyi olur."
"Peter Keating'i pek seviyor gibisin."
"Ben mi? Ben Peter' ok severim. Sen de seveceksin ... sonunda. Daha iyi tanynca. Peter'
tanmak yararldr. Bu ara biraz vakit ayr da, sana hayatnn hikyesini anlatsn. Pek ok ilgin ey
renirsin."
^"rnein?"
"rnein, Stanton'a gittiini biliyor muydun?"
"Biliyordum."
"Bunu ilgin bulmuyor musun? Ben buluyorum. Stanton harika bir yerdir. Gotik Mimari'nin dikkate
deer bir rnei. Kilisesindeki renkli caml pencereler, bu lkedeki en iyi rneklerden biridir. Sonra
onca gen renciyi dn. Hepsi farkl. Kimi onur dereceleriyle mezun oluyor, kimi de okuldan
kovuluyor."
"Ne olmu?"
"Peter Keating'in Howard Roark'la eski arkada olduunu biliyor muydun?"
"Hayr. yle miymi?"
"yle."
"Peter Keating herkesle eski arkada."
"O doru. Mthi bir ocuk. Ama bu farkl. Roark'un Stanton'a gittiini bilmiyor muydun?"
"Hayr."
"Bay Roark hakknda pek fazla ey bilmiyor gibisin."
"Bay Roark hakknda hibir ey bilmiyorum. Zaten Bay Roark'u konumuyorduk."
"Konumuyor muyduk? Yo, tabii, biz Peter Keating'i konuuyorduk. Bak, insan syleyecei eyi en
iyi, elikilerle, karlatrmalarla anlatabiliyor. Senin de bugnk irin yaznda yaptn gibi.
Peter'in deerini hakkyla anlayabilmek iin biz de bir karlatrma yapalm. ki paralel izgi alalm.
Ben Euclid'le ayn fikirdeyimdir. Paralel izgilerin hi kesimeyeceine inanrm. Evet, ikisi de
Stanton'a gitmi. Peter'in annesi bir tr pansiyon iletiyormu, Roark da yl onlarn evinde kalm.
Bunun aslnda nemi yok; ama elikiyi biraz daha vurguluyor, daha kiiselletiriyor. Sonradan tabii.
Peter yksek onur dereceleriyle mezun olmu. Snfnn birincisiymi. Roark ise okuldan atlm. yle
bakma bana. Neden atldn ben anlatmak zorunda deilim, ikimiz de anlyoruz naslsa. Peter
babann yannda almaya balam, sonunda irketin orta olmu. Roark da babann yannda
alm, ama iten kovulmu. Evet, yle. Ne komik, deil mi? Senin hibir yardmn olmadan
kovulmu! Cosmo-Slotnick Binas gibi bir eserin zerinde Peter'in imzas var. Roark'un da
Connecticut'ta sosisli sandvi satan bir dkknda imzas var. Peter hayranlarna imzalar veriyor,
Roark'u ise banyo malzemesi reticilerinin bile hepsi tanmyor. imdi Roark'un eline bir apartman
yapma frsat geiyor. Bu bina onun tek olu gibi. Oysa Peter, Enright Evi'ni alsa, farkna bile
varmazd. yle ileri her gn alyor. imdi bence Roark, Peter'in yapt ileri pek beenmiyor.
Hibir zaman beenmemi, hibir zaman da beenmeyecek. Ne olursa olsun. Bunu bir adm daha ileri
gtrrsek, hi kimse yenilmekten holanmaz. Ama her zaman "sradan"ln rnei sayd birine
yenik dmek, o sradan kiiyle yanyana baladktan sonra onun fze gibi ykseliini seyretmek; bu
arada kendisinin tm mcadelesine karn habire tekme yiyip durduunu grmek, uruna hayatn
verebilecei ileri o sradan kiinin birer birer elinden ekip aldn grmek; o sradan kiiye
tapldn seyretmek, kaybetmek, feda edilmek, grmezden gelinmek, yenilmek ... hem de bir baka
dehaya deil, bir Tanrya deil, Peter Keating'e yenilmek ... Evet, sevgili amatr kardeim, sence
spanyol Engizisyonu buna denk bir ikence tr bulabilmi midir?"
"Eilsworth!" diye haykrd Dominique. "Defol buradan!"
Ayaa frlamt. Bir an dik durdu, sonra eildi, iki avucunu masaya dayad. Dmdz salar
alnndan nne sallanyor, yzn saklyordu.
Toohey tatl bir sesle, "Ama Dominique, dedi. "Ben sana Peter Keating'in neden ilgin bir insan
olduunu anlatyordum."
Dominique'in salar bir anda arkaya utu, yz ykseldi. Sonra Dominique kendini koltuuna atp
Ellsworth'a bakt. Dudaklar gevek duruyordu. Pek irkindi.
"Dominique," dedi Toohey yavaa. "ok ak veriyorsun. Gereinden fazla."
"Defol buradan."
"Eh, sana beni azmsyorsun demitim. Bir dahaki sefere yardma ihtiyacn olunca beni ar."
Kapdan karken durup dnd, ekledi:
"Tabii ben aslnda Peter Keating'in en byk mimarmz olduu kansndaym."
O akam Dominique eve dndnde telefon ald.
"Dominique, tatlm," diye yutkundu telefondaki ses. ok heyecanlyd. "Btn o sylediklerinde
gerekten ciddi misin?"
"Kiminle gryorum?"
"Joel Sutton. Ben ..."
"Merhaba, Joel. Hangi konuda ciddi miyim?"
"Merhaba, tatlm, naslsn? Sevgili baban nasl? Benim dediim,

Enright Evi'yle ve o Roark denilen adamla ilgili sylediklerin. Yani bugnk stununda
yazdklarn. Benim bir hayli canm skld, bir hayli. Yaptracam binay biliyorsun, deil mi?
Balamaya hazrz. yle de ok para tutuyor ki! Kararm verirken dikkatli davrandm sanyordum,
ama en ok sana gvenirim. Her zaman gvenmiimdir sana. Akll ocuksun sen. ok akll. Wynand
gibi birinin yannda altna gre, herhalde konunu iyi biliyorsun. Wynand binalardan iyi anlar.
Adam gazetelerden kazand paralardan daha ounu binalardan kazanyor. Bu pek bilinmiyor ama
ben biliyorum. Sen de onun yannda alyorsun. imdi kafam kart. Ne dneceimi bilemiyorum.
nk ... bak, ben kararm vermitim, evet. Kesinlikle vermitim ... hemen hemen. i bu Roark
denilen adama verecektim. Hatta kendisine de syledim. Yarn leden sonra anlamay imzalamaya
gelecek. Oysa imdi ... sence gerekten benim bina, tyl atklara m benzeyecek?"
"Dinle Joel," derken Dominique'in dileri skyd. "Yarn len benimle yemek yer misin?"
Joel Sutton'la kibar bir otelin geni yemek salonunda bulutu. Beyaz masalarda tek bana yemek
yiyen birka mteri daha vard. Her mteri gze arpyor, aradaki bo masalar da onlar
birbirinden uzak tutmaya yaryordu. Joel Sutton keyifle glmsedi. mrnde Dominique kadar ekici
bir kadna kavalyelik yapmamt.
Dominique masann karsndan ona doru eilip kararl bir sesle, hi glmsemeden konutu.
"Biliyorsun, Joel, Roark'u semen ok parlak bir fikir."
"Ya, yle mi dnyorsun?"
"yle dnyorum. Binan ok gzel olacak. Bir milli mar kadar gzel. Baktka soluunu
kesecek bir bina olacak. Ama kiraclarnn da yolunu kesecek. Yz yl sonra, adn tarih kitaplarna
geecek. Mezarn da Potter Tarlas'nda olacak."
"Ulu Tanrm, Dominique, neden sz ediyorsun sen?"
"Yapacan binadan. Roark'un senin iin izecei binadan. Harika bir bina olacak, Joel."
"Yani, iyi mi?"
"yi demiyorum. Harika diyorum."
"Ayn ey deil."
"Hayr, Joel, ayn ey deil."
"Ben bu 'harika' lafndan holanmadm."
"Yo. Holanmadn. Zaten holanacan sanmamtm. O zaman Roark'la iin ne? Sen hi kimseyi
oka srklemeyecek bir bina istiyorsun. Halka uygun, rahat, gvenli, annenin yahni kokan evi gibi
bir ev olsun istiyorsun. Herkesin sevecei bir yer istiyorsun. Herkesin. Kahraman olmak ok rahatsz
edici eydir, Joel. Sen de ona hi uygun deilsin."
"Eh, tabii, insanlarn holanaca bir bina istiyorum. Yoksa binay ne diye dikiyorum sanyorsun,
salma yarasn diye mi?"
"Hayr Joel. Ruhuna yarasn diye de deil."
"Yani, Roark'da i yok mu?"
Dominique dikleip kazk gibi oturdu. Tm kaslar bir acya kar gerilmiti sanki. Ama gzleri
ar, yar kapal gzlerdi. Sanki bir el uzanm, vcudunu okuyordu.
"Etrafta onun yapt ok sayda bina gryor musun? Ona i veren ok sayda insan gryor
musun? New York kentinde alt milyon insan var. Alt milyon insan yanlyor olamaz. Olabilir mi?"
"Tabii ki hayr."
"Tabii."
"Ama ben sanmtm ki Enright..."
"Sen Enright deilsin, Joel. Bir kere, o senin kadar sk glmsemiyor. Sonra ... Enright zaten benim
fikrimi sormazd. Sen sordun. Seni bu yzden seviyorum."
"Beni gerekten seviyor musun, Dominique?"
"En sevdiim insanlardan biri olduunu bilmiyor muydun?"
"Ben ... sana her zaman gvendim. Senin szne her zaman inanrm. imdi ne yapmam gerek
sence?"
"Basit. Sen parann satn alabilecei en iyi eyi istiyorsun. Parann satn alabilecei eyler
arasndan. stediin bina, nasl olmay hak ediyorsa yle olacak. Baka insanlarn da i verdii bir
mimar istiyorsun. Onlara kendinin de onlar gibi olduunu gsterebilmek iin."
"Doru. Tamam ... Bak, Dominique, yemeine elini bile srmedin."
"A deilim."
"Peki, hangi mimar nerirsin?"
"Dn, Joel. Herkesin durmadan adndan sz ettii kim var? lerin en iyileri kime gidiyor?
Kendine ve mterilerine en ok para kazandran kim? Hem gen, hem nl, hem gvenli, hem
popler olan kim var?"
"ey, herhalde ... Peter Keating galiba."
"Evet, Joel. Peter Keating."
"zgnm, Bay Roark. ok zgnm, inann bana. Ama ne de olsa, ben salma yarasn diye
alyor deilim, ruhuma yarasn diye de. Yani ... eminim durumumu anlyorsunuzdur. Size kar
hibir itirazm yok aslnda. Tam tersine, bence byk bir mimarsnz. Bakn, mesele de orada zaten.
Byklk iyidir hotur, ama pratik deildir. Mesele o. Bay Roark, siz de kabul edersiniz ki Bay
Keating'in hreti ok daha yaygn ve onun binalar, sizin ulaamadnz bir poplerlie ulayor."
Roark'un itiraz etmemesi Bay Sutton'n cann skyordu. Keke tartsa, diyordu iinden. O zaman
Dominique'in birka saat nce kendisine rettii nedenleri sayp dkebilirdi. Ama Roark hibir ey
sylemiyordu. Karar duyunca yalnzca ban emekle yetinmiti. Bay Sutton, kararn hakl gsteren
o nedenleri saymaya can atyordu. Ama zaten durumu kabullenmi gibi grnen birini ikna etmeye
almak da neye yarard? Oysa Bay Sutton insanlar ok seven biriydi. Kimseyi incitmek
istemiyordu.
"Aslna bakarsanz, Bay Roark, ben bu karan tek bama vermedim. Ben sizi istiyordum. Size karar
vermitim. Gerekten. Ama grlerine ok sayg duyduum Bayan Dominique Francon, sizin bu ie
uygun olmadnz konusunda beni ikna etti. stelik bunu size sylememe izin verecek kadar da
cmert davrand."
Roark'un birden ban kaldrp yzne baktn grd. Sonra Roark'un yanaklarndaki oyuklar
kvrld, sanki ieriye doru ekildi, az ald. Glyordu. Ses karmyor, ama glyordu. Yalnzca
iine ektii soluun sesi duyulmutu.
"Neye glyorsunuz, Bay Roark?"
"Demek Bayan Francon bunu bana sylemenizi istedi, yle mi?"
"stedi demedim. Neden istesin? Yalnzca, istersem syleyebileceimi belirtti."
"Evet, tabii."
"Bu da onun drstln gsterir. Aka savunabilecei salam fikirlere sahip olduunu
gsterir."
"Evet."
"Ne oluyor o halde?"
"Hibir ey, Bay Sutton."
"Bakn, byle glmek ayp bir ey."
"Evet."
Odas yar karanlkt. Heller'n evinin bir resmi, erevelenmemi olarak bombo duvara
tutturulmutu. O resim, oday olduundan daha bo, duvar olduundan daha uzun gsteriyordu.
Kendisi dakikalarn getiini hissetmiyor, zaman bir tek somut varlk olarak alglyor, dakikalarn
odann iindeki varln sezebiliyordu. Kendi vcudunun kprdamayan gerei dnda tm
anlamlardan arnm bir zaman.
Kapnn vurulduunu duyduunda, yerinden kalkmadan, "Girin," diye seslendi.
Dominique ieriye girdi. Sanki bu odaya daha nce de girmi gibi bir hali vard. kaln kumatan
siyah bir tayyr giymiti. ocuk giysisi gibi basit bir ey. Onu bir ss olarak deil, bir koruma olarak
giydii belliydi. Tayyrn erkeksi yakasn ensesine kaldrmt. Yakann ular yanaklarna
deiyordu. apkas da yznn yarsn saklamaktayd. Roark oturduu yerden ona bakt. Dominique
onun yzndeki o alayc glmsemeyi arad, ama o glmseme gelmedi. Odann kendisinde vard
glmseme. Dominique'in orada duruunda. apkasn kard. Odaya giren erkeklerin yapt gibi,
kenarndan tutup kaldrd, parmak ularyla tutarak kolunu indirdi, yannda sallad. Yz ciddi ve
souktu ama ak renk, dz salar, onu savunmasz ve mtevaz gsteriyordu.
"Beni grdne armadn," dedi.
"Bu gece seni bekliyordum."
Dominique elini kaldrd, dirseini hafif kvrp apkay bir masaya frlatt. apkann uzun bir
mesafe boyunca uuu, bileinin o hareketindeki gc gsteriyordu.
Roark, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
Dominique cevap verdi. "Ne istediimi biliyorsun." Sesi ar ve yamyassyd.
"Evet. Ama senden duymak istiyorum. Hepsini."
"Nasl istersen." Sesi ilevseldi. Bir emre metalik bir dikkatle uyuyordu. "Seninle yatmak
istiyorum. imdi, bu gece ve beni armak isteyecein herhangi bir zamanda. plak vcudunu
istiyorum, tenini, azn, ellerini istiyorum. Seni istiyorum ... Byle isterik arzularla deil, souk ve
bilinli olarak. Gururdan ve pimanlklardan yoksun olarak. Seni istiyorum. Pazarlkta
kullanabileceim, beni blecek bir zsaygm yok. Seni istiyorum. Bir hayvan gibi istiyorum seni. ite
km kedi gibi. Bir orospu gibi."
Tekdze, dengeli bir sesle konuuyordu. Sanki inan vaaz veriyordu. Hareketsiz durmutu.
Topuksuz pabulu ayaklar ayrk basyordu. Omuzlarn geriye atm, kollarn iki yanna
sallandrmt. Kiiliinin dnda gibi bir hali vard. Azndan kan szler onu etkilemiyormu gibi.
ok gen bir delikanlym gibi.
"Senden nefret ettiimi biliyorsun, Roark. Senin ne olduundan, benim seni isteyiimden, istemek
zorunda kalmdan nefret ediyorum. Seninle savaacam ve seni mahvedeceim. Bunu da sana,
yalvaran bir hayvan olduumu sylermi gibi, sakin sakin sylyorum. Mahvolmaman iin dua
edeceim. Onu da syleyebilirim ... Hibir eye inanmadm halde, dua edecek bir eyim olmad
halde. Attn her adm tkamak iin savaacam. stediin her frsat elinden almaya alacam.
Seni incitebilecek tek eyi kullanarak inciteceim seni. ini. A kalman iin savaacam. Bugn
yaptm bunu sana. O yzden bu gece seninle yatacam."
Roark koltuuna gmlm, oturuyordu. Gevek vcudu, uzanm gibiydi. Hareketsizlii yava
yava, yaklaan hareketin iddetiyle dolmaya balyordu.
"Bugn incittim seni. Yine yapacam. Ne zaman seni yenersem, sana geleceim. Seni incittiimi
anladm zaman, bana sahip olman salayacam. Seven birinin deil, bir hasnn bana sahip
olmasn istiyorum. Kazandm zaferi bunun mahvetmesini istiyorum. erefli yumruklarla deil,
vcudunun bana demesiyle. Senden istediim bu, Roark. Ben buyum nk. Hepsini duymak
istemitin. Duydun. imdi ne sylemek istiyorsun?"
"stndekileri kar."
Dominique bir an olduu yerde durdu. Dudaklarnn kelerinde iki nokta sertleti, kabard ve
beyazlat. Sonra Roark'un gmleinin altndaki hareketi grd. Gsnn ald kontroll solukla
kabarn. Dominique glmsedi. Onun glmsemesi de alaycyd. Roark'un her zaman ona
glmseyii gibi.
ki elini yakasna doru kaldrd, ceketinin dmelerini at. Birer birer. Ceketi yere att, ince
beyaz bluzunu kard, plak kollarnn ucundaki siyah eldivenleri fark etti. Onlar da, parmak
ularn birer birer ekerek kard. Kaytszca soyundu. Kendi yatak odasnda yalnzm gibi.
Sonra ona bakt. plak duruyor, bekliyor, aralarndaki havann basncn karnnda hissediyor,
bunun ona da ikence olduunu, her ikisinin de ayn eyi istediini biliyordu. Roark ayaa kalkt, ona
dora yrd. Onu kavradnda, Dominique'in kollar istekle kalkt, Roark'un vcudunun, kollarnn
i taraflarna yapt basky hissetti. Roark'un kollan onu kucaklad; kaburgalar, koltuk altlar, srt,
krek kemikleri Dominique'in parmaklar altndayd. Dudaklar dudaklarna deiyordu. Bu teslimiyet,
Dominique'in daha nceki mcadelesinden daha byk bir iddetle yklyd.
Daha sonra yatakta, battaniyenin altnda yan yana yatarlarken, Dominique oday szd, "Roark,
neden o taocanda alyordun?" diye sordu.
"Biliyorsun."
"Evet. Baka kim olsa, bir mimar brosunda ie girerdi."

"O zaman beni mahvetme istei duymazdn."


"Bunu anlyor musun?"
"Evet. Sakin ol. Artk nemi yok."
"Enright Evi'nin New York'taki en gzel bina olduunu biliyor musun?"
"Senin bildiini de biliyorum."
"Roark, Enright Evi kafann iindeyken o taocanda alyordun sen. Daha da nice Enright
Evleri. Orada granitleri matkaplyordun. Sanki..."
"Neredeyse yumuayacaksn, Dominique. Sonra yarn piman olursun."
"Evet."
"ok gzelsin, Dominique."
"Syleme."
"Gzelsin."
"Roark, ben ... ben hl seni mahvetmek istiyorum."
"stemesen, seni ister miydim sanyorsun?"
"Roark ..."
"Bir daha m duymak istiyorsun? Bir ksmn m? Seni istiyorum, Dominique. Seni istiyorum. Seni
istiyorum."
"Ben ..." Sustu. Sylemedii kelime soluunda duyuluyor gibiydi.
"Hayr," dedi Roark. "Henz deil. Henz onu sylemek istemiyorsun. Uyu imdi."
"Burada m? Seninle mi?"
"Burada. Benimle. Sabah sana kahvalt getiririm. Kendi kahvaltm kendim hazrlarm, biliyor
muydun? Grmek houna gidecek. Taocandaki i gibi. Sonra evine gider, beni mahvetmeyi
dnrsn. yi geceler, Dominique."
8

Salonun pancurlar alm, kentin klar camlarn ortalarna kadar ykseliyordu. Dominique
alma masasnda oturmu, yazsnn son sayfalarndaki tashihleri yaparken kapnn alndn
duydu. Konuklar onu habersiz rahatsz etmezlerdi. Ban kaldrd, elindeki kurun kalem havada
kald. Hem kzm, hem meraklanmt. Holde hizmetinin ayak seslerini duydu, ardndan hizmeti
odaya girip, "Bir bey sizi grmeye geldi, efendim," dedi. Kadnn tavandaki belli belirsiz bir
dmanlk, sz konusu beyin adn vermeyi reddettiini anlatmaya yetiyordu.
Dominique'in iinden, turuncu sal bir bey mi? diye sormak geldi, ama sormad. Kalemi elinde
kaskat sarslarak, "eriye gelsin," dedi.
Kap aldnda, holn na kar, upuzun bir boyun ve dk omuzlardan oluan, ie gibi bir
siluet grd. Koyu krema gibi bir ses, "yi akamlar, Dominique," dedi. Dominique o zaman
Ellsworth Toohey'i tand. Onu evine hi davet etmi deildi.
Glmsedi. "yi akamlar, Ellsworth, seni oktandr grmemitim," dedi.
"u ara geleceimi tahmin etmeliydin, sence de yle deil mi?" Toohey hizmetiye dnd.
"Cointreau ltfen, eer varsa. Eminim vardr."
Hizmeti, aknlktan iri iri alm gzleriyle Dominique'e bakt, Dominique ban evet
dercesine sallad, hizmeti dnp kt, kapy da arkasndan kapad.
"Megulsn tabii," dedi Toohey. Gz karmakark masadayd. "Sana ok yakyor, Dominique.
Sonu da alyorsun. Son zamanlarda ok daha iyi yazmaya baladn."
Dominique elindeki kalemin masaya dmesine izin verdi, tek kolunu koltuunun arkalna att,
konuuna doru yarm dnd ve onu szd. "Ne istiyorsun, Ellsworth?"
Toohey oturmad. Ayakta, oday bir uzmana zg merakla incelemeyi srdrd.
"Fena deil, Dominique. Tahmin ettiim gibi saylr. Biraz souk. Yani ben olsam mavi koltuu
oraya koymazdm. Fazla doal. ok ar bir uyum. nsanlarn o kede bekledii ey o zaten. Ben
olsam havu rengi yapardm. irkin, gz alan, atak bir turuncu. Bay Howard Roark'un salar gibi.
Laf olsun diye sylyorum. Uygun bir benzetme oldu da ondan. Kiisel bir ey deil. Yanl rengin bir
dokunuu btn oday deitirirdi. Byle eyler bir yere kibarlk katar. iek aranjmanlarn gzel.
Resimler de fena deil."
"Pekl Ellsworth, pekl, mesele nedir?"
"Ama buraya daha nce hi gelmediimi bilmiyor musun? Her naslsa, beni hi davet etmemitin.
Nedenini bilemiyorum." Rahata oturdu, ayak bileklerinden birini dier dizine dayad, ince bacan
teki bacann zerinde dengeledi. Paa kvrmnn altndan duman rengi orab, onun zerinde de
mavimsi beyaz teniyle tek tk siyah kllar gzkt. "Ama sen zaten bir ara hi sosyal deildin.
Gemi zaman kipine dikkatini ekerim. Uzun sre grmedik mi dedin? O doru. ok meguldn.
Allmadk eylerle. Ziyaretler, yemek davetleri, k barlar, evinde ay partileri vermeler. yle deil
mi?"
"yle."
"ay partileri ... Buna ne demeli artk! Buras parti vermeye uygun. Geni, ok sayda insana yer
var... hele de kimin geldiine pek aldrmyorsan, ki sen de aldrmyorsun. imdi yani. Ne ikram
ediyorsun onlara? Anez ezmesiyle kalp biiminde kesilmi yumurta m?"
"yle bir ey."
"Ya yal kadnlara?"
"Krem peynir ve krlm ceviz ... Helezon gibi kalplanm."
"Seni byle eylerle urarken grmek isterdim. Yal kadnlara bu kadar dnceli davranman
harika bir ey. Hele de pis zenginlere. Damad emlak ii yapanlara. Ama yine de, Komodor Higbee
ile Knock Me Flat'i grmeye gitmen kadar kt deil. Adamn takma dileri var, Broadway'le
Chambers'n kesitii kede de bir bo arsas var."
Hizmeti elinde tepsiyle girdi, Toohey kadehini alp zarif bir hareketle tuttu, koklad. O srada
hizmeti kt.
Dominique, "Gizli servis blmnden yararlanmaya neden kalktn anlatr msn bana?" diye
sordu. "Kim haber veriyor diye sormuyorum, ama yaptklarm hakknda bu kadar ayrntl raporlarn
nedeni nedir?"
"Kim olduunu da sorabilirsin. Herkes ve hi kimse. Bayan Dominique Francon birdenbire nl
bir ev sahibesi haline dnrse, insanlar bundan sz etmez mi sanyorsun? Bayan Dominique
Francon, bir tr Kiki Holcombe rolnde, ama ondan ok daha iyi! llemeyecek kadar daha iyi,
daha yetenekli, stelik ne kadar daha gzel olduuna sen karar ver. Bu stn grnnden biraz
yararlanmann zaman geldi artk. Hangi kadn olsa, kskanlktan senin grtlan kesmeye hazrdr.
Gzelliin hl ziyan oluyor tabii. Biimin esas ilevini dnrsen tabii. Ama en azndan, baz
insanlar yararlanabiliyor artk. Baban, rnein. Eminim senin bu yeni hayatna pek sevinmitir. Kk
Dominique insanlarla dost. Kk Dominique sonunda normale dnm. Yanlyor tabii, ama onu
mutlu etmek ho bir ey. Daha baka birka kiiyi de. rnein beni. Geri srf beni memnun etmek
iin hibir ey yapmazsn, ama ans eseri, benim iin yaplmayan bir eyden keyif almam mmkn
oluyor. Bencillikten uzak nedenlerle."
"Soruma cevap vermiyorsun."
"Veriyorum ite. Yaptklarna neden ilgi duyduumu sordun bana. Ben de diyorum ki, beni mutlu
ettii iin. Hem bak, eer dmanlarm hakknda bilgi topluyor olsam, insan o zaman arabilirdi ...
Hata ederdi tabii, ama arabilirdi. Ama benden yana olan hareketler hakknda bilgi edinmek!
Herhalde beni o kadar da beceriksiz bir general sanamazsn. Ya da hakkmda her ne dnyorsan,
eminim beceriksizlik bunlarn arasnda yoktur."
"Senden yana m, Ellsworth?"
"Bak, Dominique; senin konuma dilinin de, yaz dilinin de sorunu bu. ok fazla soru iareti
kullanyorsun. Bu zaten kendi bana kt bir ey. Gereksiz olunca, daha da kt. Artk snav tekniini
bir kenara brakalm, karlkl konualm. Naslsa ikimiz de anlyoruz ve aramzda soru soracak bir
durum yok. Olsayd, beni oktan kap dar ederdin. Oysa bana pahal bir iki ikram ettin."
Kadehin kenarn burnunun altna getirip sesli sesli koklad. Bu hareket, resmi bir sofrada az
aprdatmakla birdi. Baya kaard. Ama burada, kesme kristalin kenar kk byna deerken,
zarif grnyordu.
"Pekl," dedi Dominique. "Konu."
"Ben de yle yapyorum. Dnceli hareket ediyorum, nk sen konumaya hazr deilsin. Henz
bir sre iin. Eh, konualm o zaman. Soyut dnce dzleminde. nsanlarn seni hemen aralarna,
bylesine hevesle kabul etmeleri ne kadar ilgin. Srler halinde sana doru akyorlar. Sence bunun
nedeni nedir? Onlar da evrelerindekileri bol bol tersliyorlar, ama kendilerini mr boyunca
terslemi biri birdenbire onlara kucan atnda; penelerini ieri ekip koa koa geliyorlar, sana
karnlarn okatyorlar. Neden? Bence bunun iki aklamas olabilir. yi olan aklama, bu insanlarn
iyi kiiler oluu, sana dostluk bahetmek istemeleri. teki aklama da, senin onlara ihtiya duymakla
kendini kltyor olduunu bilmeleri. Fildii kulenden iniyorsun. Yalnzlklara hepsi birer fildii
kuledir. Onlar da dostluklaryla seni aaya ekmekten sevin duyuyorlar. Tabii bunun bilinli olarak
farknda deiller. Tek bilen sensin. O yzden de bu ii yaparken aclar ekiyorsun. Soylu bir ama
uruna olsa, asla yapmazdn bunu. Ancak kendi setiin ama uruna yaparsn. Uygulanan
yntemlerden daha irkin bir ama. O ama, yntemleri dayanlr klyor."
"Biliyor musun, Ellsworth, gazetedeki yaznda asla kullanmayacan bir cmle kt azndan."
"yle mi? Olmutur. Yazmda kullanmayacam pek ok eyi sana syleyebilirim. Hangisini demek
istiyorsun?"
"Her yalnzlk bir fildii kuledir."
"O mu? Evet, haklsn. Kullanmazdm. stersen sen buyur, kullan ama. Fazla iyi bir sz olmasa bile.
Biraz ham ve kaba. stersen bir gn sana daha iyilerini de sylerim. Ama kk nutkumdan bir tek onu
setinse, zlrm."
"Neyi sememi istiyordun?"
"rnein iki aklamam. Orada ilgin bir nokta var. Hangisi daha iyi yrekli bir yaklam?
nsanlar iyi kabul edip stlerine dayanamayacaklar soyluluklar yklemek mi, yoksa onlar olduklar
gibi kabul etmek, bunu da onlar rahat ediyor diye yapmak m? yi yrekliliin adaletten ok daha
nemli olduunu varsayarak tabii."
"Bana vz gelir, Ellsworth."
"Soyut dncelerle uraacak gnn deil, ha? Yalnzca somut sonulara m ilgi gsteriyorsun?
Son ay iinde Peter Keating'e ka i kopardn?"
Dominique ayaa kalkt, hizmetinin brakt tepsiye yrd, kendine bir iki doldurdu, "Drt,"
dedi, sonra kadehi azna gtrd. Bir yudum aldktan sonra dnp Toohey'e bakt, "nl Toohey
tekniini seyrettik." dedi. "nemli sz, yaznn banda da, sonunda da syleme. En az beklenen bir
yere sokutur. Stunun geri kalann kum grltyle doldur. Her ey, o nemli sz syleyebilmek
iin."
Toohey nezaketle eilip selam verdi. "Doru. Seninle konumak bu yzden houma gidiyor. Senin
sinsi ve gaddar davrandn anlayamayan insanlara sinsi ve gaddar davranmak byk ziyankrlk.
Ama kum grlt dediin de rasgele deil, Dominique. Ayrca yazmda kullandm tekniin bu kadar
belli olduunu da bilmiyordum. Bir yeni teknik dnmem gerek."
"Zahmet etme. Herkes baylyor."
"Tabii. Ne yazsam baylrlar. Demek drt, yle mi? Bir tanesini karmm. Ben saymtm."
"Tek bilmek istediin oysa, buraya gelmek iin neden zahmet ettiini anlayamyorum. Anladk,
Peter Keating'i seviyorsun, ben de ona ok gzel yardm ediyorum. Senin yapabileceinden gzel.
Eer Peter'le ilgili olarak beni daha da ok tevik etmek niyetindeysen, hi gerei yok. yle deil
mi?"
"Orada yanlyorsun. Bir tek cmlede iki yanlg, Dominique. Biri drst bir yanlg, teki de bir
yalan. Drst yanlg olan, benim Peter Keating'e yardm etmek istediimi sanman ... Bu arada
syleyeyim; ben ona senden ok daha fazla yardm edebilirim, ettim ve edeceim de, ama o uzun
vadeli i. Yalana gelince, buraya Peter Keating'i konumaya geldiim konusu. Aslnda neyi
konumaya geldiimi, daha ben ieriye girerken biliyordun. stelik o konuyu konuabilmek iin,
benden ok daha beter insanlar bile salonuna kabul etmeye hazrsn. Ho u an iin benden daha
beter kim olabilir, onu da bilmiyorum ya!"
"Peter Keating," dedi Dominique.
Toohey burnunu buruturdu. "Yo, hayr, O daha o kadar bymedi. Ama haydi, Peter Keating'den
konualm. Babann orta oluu ne gzel bir rastlant. Bylece, babasna i koparmaya alan uslu
bir evlat gibi grnyorsun. Bundan doal bir ey olamaz. Francon & Keating irketi iin son ayda
harikalar yarattn. Bunu da, birka zengin dula glmseyerek, topluluklara arpc elbiselerle giderek
yaptn. Daha ileri gidip o esiz vcudunu estetik d amalarla satmaya kalksan, Peter Keating'e
daha neler salayabilirdin, Tanr bilir!" Duraklad. Dominique bir ey sylemeyince devam etti.
"Harikasn Dominique. Bu szm karsnda oka uramamakla, hakkndaki en yce dncelerimi
dorulam oldun."
"Amacn neydi, Ellsworth? Szn ok deeri mi, yoksa ima deeri mi?"
"Pek ok ey olabilir. Belki bir n yoklama. Ama aslnda hibiri deildi. Kk dozda bir
bayalktan ibaretti. Bu da Toohey teknii. Yanl eyi hep doru zamanda neririm. Aslnda ben z
sz bir, tekdze bir 'Pritan' olduum iin, arasra bir baka renk kullanmaya ihtiyacm var. O
tekdzelii gidermek iin."
"yle misin, Ellsworth? Senin aslnda ne olduunu merak ediyorum. Hi bilemiyorum."
Toohey tatl bir sesle, "Hi kimse bilmiyor, diyebilirim," dedi. "Ama aslnda bu ite sr falan yok.
ok basit. Temellerine indirgenince her konu basit olur. Temeller de ne kadar azdr, bilsen aarsn.
Belki de yalnzca iki tane. Hepimizi aklamaya yetiyor. Zor olan, dolakl ap basite indirgemek.
nsanlar buna zahmet etmek istemiyor. Sanrm sonulardan da holanmayacaklardr."
"Ben aldrmam. Ne olduumu bilirim. Aka syle. Ben kahpenin biriyim."
"Kendini kandrma, tatlm. Sen kahpeden ok daha ktsn. Bir azizsin. Bu da azizlerin neden
tehlikeli olduunu, neden istenmediini gsteriyor."
"Ya sen?"
"Aslna bakarsan, ben de ne olduumu biliyorum. Srf o bile benim hakkmda pek ok eyi akla
kavuturabilir. Sana yardmc olacak bir ipucu veriyorum ... eer kullanmak istersen. stemezsin tabii.
Ama isteyebilirsin ... gelecekte."
"Neden isteyeyim?"

"Bana ihtiyacn var, Dominique. Beni biraz anlaman, iine yarayacaktr. Gryorsun ya,
anlalmaktan korkmuyorum. Senin anlamandan yani."
"Sana ihtiyacm m var?"
"Hadi hadi, sen de biraz cesaret gster."
Dominique dorulup oturdu, souk bir sessizlik iinde bekledi. Toohey glmsedi. Besbelli
keyifliydi ve bunu saklamak iin de bir aba gstermiyordu.
Tavan dikkatle incelerken, "Bir bakalm," diye mrldand.. "Peter Keating'e saladn o ileri ele
alalm. Cryson Han yalnzca laf olsun diyeydi. Howard Roark'un o konuda zaten hi ans yoktu.
Lindsay'lerin Evi daha iyiydi. Roark'u gerekten dnyorlard. Sen olmasan, o ii alrd sanyorum.
Stonebrook Kulb konusunda da ans vard, sen o ans mahvettin." Dominique'e bakp kkr kkr
gld. "Teknikler ve vurular konusunda yorum yok mu, Dominique?" Glmsemesi, sv nitelikli
sesinin zerinde yzen bir ya gibiydi. "Norris'lerin Sayfiye Evi konusunda baarszla uradn. O
ii geen hafta ald, biliyorsun. Eh, yzde yz baarl olamazsn tabii. Ne de olsa, Enright Evi ok
byk i. Herkes onu konuuyor ve pek ok insan Bay Howard Roark'a ilgi gstermeye balyor. Ama
yine de ok iyi iler baardn. Tebrikler. Bak, sana ne kadar nazik davranyorum, deil mi? Her
sanatnn alka ihtiyac vardr. Sana alk tutacak hi kimse yok, nk neler yaptn bilen yalnzca
Roark'la ben. O da sana teekkr edecek deil herhalde. Ama dnyorum da; Roark herhalde senin
neler yaptn bilmiyor, diyorum. Bu da iin keyfini bozuyor, yle deil mi?"
Dominique, "Sen nereden biliyorsun neler yaptm?" diye sordu. Sesi yorgundu.
"Hayatm, bu fikri sana ilk verenin ben olduumu unutmu olamazsn, deil mi?"
"Ha, evet," dedi Dominique dalgn bir sesle. "Evet."
"te imdi buraya neden geldiimi anlam oldun. Benden yana dediim zaman ne demek
istediimi de biliyorsun."
"Evet," dedi Dominique yine. "Tabii."
"Bu bir pakt, hayatm. Bir ittifak. Mttefikler birbirine hi gvenmez, ama byle olmas iin
etkinliini bozmaz. Amalarmz birbirinin tersi olabilir. Aslnda da yle. Ama nemi yok. Sonu
yine ayn olacak. Soylu bir ortak ama gerekmiyor. Yalnzca ortak bir dman gerekiyor. Bizde de o
var."
"Evet."
"Bana bu yzden ihtiyacn var. Bir kere yardmc olmutum."

"Evet." -
"Bu senin Bay Roark'a, verebilecein her ay partisinden daha fazla zarar verebilirim."
"Neden?"
"Nedenleri bo ver. Ben seninkileri sormuyorum."
"Peki."
"O halde anlatk m? Mttefik miyiz bu ite?"
Dominique ona bakarken ne doru eilmi, dikkatini toplamt. Yz bombotu. Sonunda:
"Mttefikiz," dedi.
"Gzel, tatlm. imdi dinle beni. Stununda gnar falan ondan sz etmeyi kes. Biliyorum, her
seferinde haince eyler sylyorsun, ama yine de biraz fazla sk. Adn habire gndemde tutuyorsun,
oysa bunu yapmak istemezsin. Ayrca, beni de u partilerine armaya balasan iyi edersin. Benim
yapabileceim baz eyler var, onlar sen yapamazsn. Bir ipucu daha: Bay Gilbert Colton, hani
Californial kap kaak yapmcs. Douda fabrikasnn bir ubesini kurmak istiyor. yi bir Modernist
dnyor. Hatta Bay Roark'u dnyor. Roark'un onu almasna izin verme. ok byk bir i. Bol
bol promosyonu yaplacak. Sen bu arada Bayan Colton iin yeni tr bir sandvi falan icat et. Ne
istersen yap. Ama Roark'un onu almasna izin verme."
Dominique yerinden kalkt, ayaklarn sryerek, kollarn gevek gevek sallayarak bir masaya
yrd, sigara ald. Yaktktan sonra ona dnd, kaygsz bir sesle, "stediin zaman ok ksa ve zl
konuabiliyorsun," dedi.
"Gerekli grrsem."
Dominique pencerede durup kente bakt. "Roark'a zarar verecek hibir ey yapm deilsin," dedi.
"Bu kadar nemsediini bilmiyordum."
"Ya! Yapmadm m?"
"Yazlarnda adndan hi sz etmedin."
"te benim Bay Roark'a yaptm bu, hayatm. imdilik."
"Onun adn ilk ne zaman duydun?"
"Heller'n Evi'nin izimlerini grdm zaman. Onu gzden karmayacam bilmeliydin. Ya sen
ne zaman duydun?"
"Enright Evi'nin izimlerini grdm zaman."
"Daha nce duymadn m?"
"Duymadm."
Dominique sigarasn sessizce iiyordu. Sonra Toohey'e dnmek sizin konutu:
"Ellsworth, ikimizden biri bu gece burada konutuklarmz tekrarlayacak olursa, dieri inkr eder,
kimse de kantlayamaz. O halde birbirimize samimi davranmaktan bir zarar gelmez, deil mi? Son
derece gvenli buras. Neden nefret ediyorsun ondan?"
"Nefret ediyorum diye bir eyi hi sylemedim ki!"
Dominique omuz silkti
Toohey, "Ondan tesine gelince," diye devam etti. "Onlara sen kendin cevap verebilirsin
sanyorum."
Dominique sigara alevinin camdaki yansmasna doru ban yavaa sallad.
Toohey kalkp ona yaklat, yannda durup kentin klarna, binalarn alarna, pencerelerdeki
aydnlklarn yar saydamlatrd karanlk duvarlara bakt. Duvarlar byk bir k kitlesinin
zerine geirilmi siyah tl gibiydi. Ellsworth Toohey yumuak bir sesle, "una bak," dedi.
"Harikulade bir baar, deil mi? Kahramanlk nitelii tayan bir baar. Bunu yaratmak iin alm
binlerce insan dn, sonra bundan yararlanan milyonlarca insan da dn. Deniyor ki, tarihin
orasnda burasnda ortaya km bir dzine ya da daha az insan olmasayd, bunlarn hibiri mmkn
olmazd. Belki de dorudur. Doruysa, yine iki yoldan birini semek mmkn. O on iki kiinin ok
byk yararlk gsterdiini syleyebilir, hepimiz onlarn o stn ruhundan taan zenginliklerle
besleniyoruz, diyebiliriz. Bunu kardee bir minnetle kabul ettiimizi ileri srebiliriz. Ya da, bizim
asla eriemeyeceimiz baarlara ulaan bu on iki kiinin, bize kendimizin kim olduunu gsterdiini
syleyebilir, onlarn kibirli ihsanlarn istemediimizi, bataklk ortasndaki maarann, dallan
birbirine srterek yaklan atelerin, gkdelenlerden ve neon klardan daha iyi olduunu
savunabiliriz ... tabii eer kendi yaratclmzn snrlar o maarayla o dallarda son buluyorsa. Sen
bu iki tutumdan hangisinin daha insancl olduu kansndasn, Dominique? nk biliyorsun, ben
hmanistim."
Bir sre sonra, insanlarla iliki iinde olmak Dominique'e daha kolay gelmeye balad. Kendine
yapt bu ikenceyi bir dayankllk testi gibi dnd; daha ne kadarna dayanabileceini grmek
istermiesine kendini zorlad, zorlad. Resmi davetlerde, tiyatro partilerinde, akam yemeklerinde,
danslarda dolap duruyor, hep glmsyor, o glmseme, yzn k gnei gibi souk ve parlak
gsteriyordu. Sylenen bo szleri bo bo dinlerken, sanki ilgi gsterirse konuan gcenecekmi gibi
davranyor, insanlar arasnda mmkn olabilecek tek ban ortak bir can sknts olduuna,
gururlarn byle koruyabileceklerine inanm gibi hareket ediyordu. Her eye ban sallayp her eyi
kabullenmekteydi.
"Evet, Bay Hoit, bence Peter Keating yzyln adam ... bizim yzylmzn."
"Hayr, Bay Inskip, Howard Roark olmaz. Howard Roark'u istiyor olamazsnz. Elbette sahtekr.
Bir insann drstln deerlendirmek iin ancak kendi duyarl drstlnz kullanmanz
gerekir... Pek bir deeri yok diyorsunuz, yle mi? Tabii, Bay Inskip, Howard Roark'un fazla bir
deeri yok. Btn mesele boyutlarda ve mesafelerde. Mesafeler. Hayr, ok fazla imem, Bay Inskip.
Gzlerimi beendiinize memnun oldum, evet, keyifli olduum zaman hep byledir gzlerim. Howard
Roark'un pek bir deeri yok demeniz de beni ok mutlu etti."
"Demek Bay Roark'la tantnz, yle mi, Bayan Jones? Ondan holanmadnz, yle mi? nsan o tip
adama kar hibir acma duyamaz, yle mi? Ne kadar doru! Merhamet harika bir eydir. Ezilmi bir
solucana baknca iimizde uyanan duygudur. Yceltici bir tecrbedir. nsan yle byr, yaylr...
hani, korsesini karm gibi. Karnn iine ekmesi gerekmez. Kalbini ve ruhunu dik tutmas
gerekmez merhamet duyarken. Tek yapacanz, aaya doru bakmak. ok daha kolay. Yukarya
baknca insann ensesi arr. Merhamet byk bir sevaptr. Ac ekmeyi hakl gsterir. Dnyada pek
ok ac ekilmesi art ... yoksa nasl hayrsever olup merhamet duyabiliriz? Tabii bunun bir antitezi
de var, ama ok zor, ok ey bekleyen bir tutum... Hayranlk, Bayan Jones, hayranlk. Ama o zaman
korseden de fazlas gerek. Bu yzden ben de diyorum ki, acyamadmz her insan, kt insandr.
Howard Roark gibi."
Gecenin ge saatlerinde, sk sk Roark'un odasna geliyor, onu orada bulacandan, yalnz
bulacandan emin olarak geliyordu. Onun odasnda, bir ey saklamaya, yalan sylemeye, gr
birliine varmaya, kendi varln silmeye gerek yoktu. Burada Dominique direnebilir, kapmaktan
korkmayacak kadar gl, kapmalara ihtiya duyacak kadar gl bir hasmn o direnii ho
grdne tank olabilirdi. Dominique'in kendi benliini silmeyen, o benlie dokunmayan, zaferde ya
da yenilgide ylece kalmasna izin veren, kiilik d bir hamura dnmesini istemeyen bir irade
vard o odada.
Yatakta bir arada olduklar zaman, tam doann istedii gibi, bir iddet olayyd yaadklar.
Teslimiyetleri, direnilerinin gcyle daha bir nemli oluyordu. Bir gerilim olay yayorlard.
Dnyadaki btn byk eylerin gerilim olay olduu gibi. Elektrik kadar gerilimliydi direnile
beslenen bu g. Gergin metal tellerden akar gibiydi. Bir barajn durdurucu iddetiyle gce
dntrlen su kadar gerilimliydi. Roark'un teninin onunkine demesi bir okama deildi, bir ac
dalgasyd. ok fazla istendii iin ac haline geliyordu. Gemi saatlerin arzularn ve
yoksunluklarn bir anda tatmin ettii iin ac haline geliyordu. Skl dilerin, nefretin oluturduu
dayanlmaz bir strap, bir ihtiras eylemiydi. Ac ekme anlamna gelsin diye yaratlm bir kelimeydi
ihtiras. O an nefretten, gerilimden, acdan olumu bir and. Kendi elemanlarn paralayan, tersyz
eden, zafer kazanp tm aclar inkr eden, kendi antitezine ynelen, doyumsuz zevklerde son bulan
bir and.
Dominique geldiinde, bazen bir partiden dnyor olurdu. zerinde pahal bir tuvaletle gelir, o
tuvalet onun teni zerinde, vcudunu kaplayan bir buz tabakas gibi grnrd. eriye girip bir
duvara yaslanr, teninde kaba svalar hisseder, evresinde grd her eye birer birer bakard.
zeri ktlarla dolu kaba mutfak masasna, elik cetvellere, be parman kara izi km havlulara,
yerdeki kaba tahta demeye ... Sonra baklarn kendi zerindeki saten kumata kaydrr,
sandaletinin gm genine indirir, burada nasl soyunacan dnrd. Odada dolaarak,
eldivenini kalem ynnn zerine, silgilerle paavralarn arasna atarak, kk gm antasn
lekeli bir gmlein zerine brakarak, elmas bileziini, bitmemi bir resmin yan bana, bir tabaktaki
sandvi artklarnn arasna drerek soyunmay severdi.
Koltuun arkasna geip kollarn onun omuzlarna sarar, elini onun gmleinin altna sokup
yamyass gsne bastrr, "Roark," derdi. "Bugn Bay Symons'un ii Peter Keating'e vermesini
saladm. Otuz be katl bina. Kaa ksa olur. Ama para deil, yalnzca sanat. Serbest sanat."
Roark'un gldn duyard, ama Roark dnp ona bakmaz, yalnzca onun elini bileinden yakalar,
kendine doru daha ok eker, kendi tenine daha ok bastrrd. Dominique de onun ban arkaya
eker, eilir, dudaklarn onunkilere bastrrd.
Bazen geldiinde, masada ak duran Banner' grrd. Dominique Francon'un yazd "Eviniz"
kesinin bulunduu sayfa en stte olurdu. O gnk yazda, "Howard Roark, mimarln Marquis de
Sade'dr," diye bir cmle vard. "Kendi binalarna k ... O binalara da bir bakn." Roark'un
Banner' sevmediini bilir, onu oraya kendi hatr iin braktn anlard. Dominique gazeteye
bakarken, Roark yznde Dominique'i korkutan o yarm glmsemeyle seyrederdi. fkelenirdi
Dominique. Yazd her eyi onun okumasn ister, ama bu satrlarn onu inciteceini, okumaktan
kanmasna yol aacan umard. Daha sonra, yatakta yatarlarken, onun dudaklar kendi gsne
dediinde, Dominique turuncu salarn arasndan masadaki gazeteye doru bakar, Roark onun byk
bir zevkle titrediini hissederdi.
Yere, onun ayaklarnn dibine otururdu Dominique. Ban onun dizlerine dayar, elini tutar, her
parman ayr ayr avulayp skar, avucunu yavaa kaydrp parmaklarn kk eklemlerini hisseder,
sonra yumuak bir sesle sorard: "Roark, Colton Fabrikas'n almak istemi miydin? ok mu
istemitin?"
"Evet, ok," diye karlk verirken Roark'un ne yznde glmseme, ne de sesinde ac olurdu.
Dominique o zaman onun elini kendi dudaklarna gtrr, orada uzun sre tutard.
Yataktan karanlkta kalkar, rlplak yrr, masadan bir sigara alrd. Onu yakmak iin
eildiinde, yamyass karn bu hareketle biraz yuvarlaklk kazanrd. Roark, "Bana da bir tane yak,"
der, Dominique yakt ikinci sigaray onun dudaklar arasna yerletirir, sonra karanlk odada
sigarasn tttrerek gezinirdi. Roark da yatakta, dirsei zerinde dorulup onu seyrederdi.
Bir gece Dominique geldiinde, onu masasnda alr buldu. Roark, "unu bitirmem gerek. Otur.
Bekle," dedi. Bir daha Dominique'e bakmad. Dominique sessizce bekledi. Odann en uzak ucundaki
koltukta, tostoparlak, oturuyordu. Onun derin bir konsantrasyonla atlm kalarnn izgisine, aznn
gerginliine, boynunda atan damara, elinin cerrahlara zg gvenine bakyordu. Ressama benzemiyor,
taocanda alan bir iiye benziyordu. Duvarlar ykan bir tahribat. Bir rahip. Dominique yle
zamanlarda onun iine ara verip kendisine bakmasn istemiyordu; nk onun kiiliinin estetik
safln, her trl duygusallktan uzakln seyretmek, aklna gelenleri dnmek istiyordu.
Baz geceler, Dominique'in dairesine gelen o olurdu. Yine habersiz. Dominique'in konuklar varsa,
"Kurtul onlardan," der, doru yatak odasna geerdi, Dominique de syleneni yapard. Aralarnda
sessiz bir anlama var gibiydi. Sylenmeden olumu bir anlama. Hibir zaman bir arada grlmeme
konusunda. Dominique'in yatak odas, camdan ve soluk buz yeilinden olumu ok gzel bir yerdi.
Roark oraya gn boyu inaatlarda kirlenmi giysileriyle gelmeyi severdi. Yatan rtlerini ap
frlatmak, bir iki saat oturup alak sesle konumak, bu arada yataa hi bakmamak, Dominique'in
yazlarndan, binalardan, Peter Keating'e kazandrd son ilerden sz etmemek, yalnzca burada
byle rahat etmek houna giderdi. O zaman saatler, geciktirdikleri anlardan daha fazla duygusallk
yklenirdi.
Baz akamlar salonda birlikte oturur, kocaman pencerelerden kente bakarlard. Dominique onu o
pencerede grmeyi ok severdi. Roark orada, vcudu Dominique'e yarm dnm olarak durur, bir
yandan sigarasn ierken aadaki kente bakard. Dominique ondan uzaklar, salonun ortasnda yere
oturur, onu seyrederdi.
Bir keresinde Roark yataktan kalktnda Dominique yakt, onu orada plak dururken grd.
Bakt, sonra sesinde basit bir aresizlik ve katksz bir itenlikle, "Roark," dedi, "Hayatm boyunca
yaptm her ey, bu dnya seni geen yaz taocanda altran bir dnya olduu iin."
"Onu biliyorum."
Yatan ayak ucuna oturdu. Dominique yaklat, yzn onun oyluuna yaslad, kvrlp ayaklarn
yastn zerine koydu. Kolu yataktan aaya sallanyor, avucu yavaa onun bacanda, bilekten
dize, sonra yine bilee doru kayyordu. "Ama tabii karar bana kalsayd, geen yaz parasz ve isiz
kaldnda seni yine o taocandaki o ie yollardm."
"Onu da biliyorum. Ama belki de yollamazdn. Belki Amerikan Mimarlar Dernei'nin tuvaletlerine
bakan hademe olmam isterdin."
"Evet. Belki. Elini srtma daya, Roark. Orada yle tut." Yzn onun dizlerine gmm durumda,
hareketsiz yatyor, yataktan aa sarkan kolu hareket etmiyordu. Sanki tm vcudunda, iki krek
kemiinin arasndaki teninden baka canl bir yer yoktu.
Gittii salonlarda, lokantalarda, Amerikan Mimarlar Dernei'nin ofislerinde, insanlar hep
Sanner'daki Bayan Dominique Francon'un, Roger Enright'n manyak mimar Howard Roark'a olan
dmanlndan sz ediyordu. Bu durum Roark'u hemen hemen bir hrete, skandall bir hrete
ulatrmaktayd. Herkes, "Roark mu?" diyordu. "Hani Dominique Francon'un nefret ettii u adam."
"Francon'un kz mimarlktan iyi anlar. O adama kt diyorsa, demek adam benim sandmdan daha
kt." "Tanrm, bu ikisi birbirinden amma da nefret ediyor olmal! Oysa hi karlamamlar bile!"
Dominique bunlar duymaktan holanyordu. Amerikan Mimarlar Dernei Blteni'nde Athelsan
Beasely'nin, ortaa atolaryla ilgili bir yazsn okumak da houna gitti: "Bu yaplarn o ask suratl
hncn anlayabilmek iin, derebeyleri arasndaki savalarn pek vahi savalar olduunu
hatrlamamz gerek. Tpk Bayan Dominique Francon'la Bay Howard Roark arasndaki sava gibi.
Dominique'in dostu olan Austen Heller, bu konuyu onunla konutu. Dominique, Heller' bu kadar
fkeli grdn hi hatrlamyordu. Yznde o alayc ekicilikten eser kalmamt.
"Ne halt ettiini sanyorsun sen, Dominique?" diye tersledi onu Heller. "mrmde yazl basma
yansyan bu kadar iren bir gazetecilik haydutluu grmedim. Bu tr eyleri neden Ellsworth
Toohey'e brakmyorsun?"
"Ellsworth bu ilerin ustas; yle deil mi?"
"En azndan, irkef dilini Roark'tan uzak tutma nezaketini gsteriyor, ama tabii o da bir baka ayp.
Sana ne oluyor peki? Kimden ve neden sz ettiinin farknda msn sen? Holcombe Dede'nin yaratt
heyulalardan birini vdn, babann ya da ortak diye ald o kasap dkknlarndaki takvim
resimlerine benzeyen ocuun eserlerini yelpazelediin zamanlar, pek bir sakncas yoktu. Ha yle
demisin, ha byle. Ama ayn entelektel tutumu, Roark gibi birini deerlendirmeye yneltmen ...
Biliyor musun, ben sende gerekten bir drstlk, bir yarglama yetenei var sanrdm. Tabii bunlar
kullanmana izin verilirse. Hatta eserlerine deinmek zorunda kaldn salaklarn eften pftenliini
daha bir vurgulamak iin yle kahpelikler yapyorsun sanmtm. Dpedz sorumsuz bir yosma
olduunu hi tahmin etmemitim."
"Yanlmsn," dedi Dominique.
Roger Enright bir sabah Dominique'in gazetedeki odasna dald, selam bile vermeden, "apkan
al," dedi. "Onu grmeye geliyorsun benimle."
"Gnaydn, Roger. Neyi grmeye?"
"Enright Evi'ni. Bittii kadarn."
"Tabii, Roger," diye glmseyerek ayaa kalkt Dominique. "Enright Evi'ni grmeyi ok isterim."
Yolda giderlerken, Dominique sordu. "Ne oluyorsun Roger? Beni rvetle susturmaya m
alyorsun?"
Enright, limuzin arabasnn kocaman gri yastklarna gmlm, ona hi bakmadan oturuyordu.
"Aptallktan yaplan ktl anlarm," dedi. "Cehaletten yaplan ktl de anlarm. Ama bilerek
yaplan ktl anlayamam. Tabii dnte ne istersen yazmakta zgrsn. Ama artk aptallk olamaz,
cehalet de olamaz."
"Beni gznde fazla bytyorsun, Roger." Dominique omuz silkti, yol boyunca baka bir ey
sylemedi.
Arabadan indiklerinde, bir tahta iti getiler, Enright Evi haline gelecek plak eliklerden,
levhalardan olumu ormana daldlar. Dominique'in yksek topuklar, kire lekeli tahtalara hafife
basyor, yryne arkaya doru kayklm, dikkatsiz, kstah bir zerafet veriyordu. Durup elik
erevenin arasndan grnen gkyzne

bakt. Her zamandan daha uzak grnen gkyzne. elik direklerin ykseklii yle gsteriyordu
onu. Sonra gelecekteki kntlar oluturacak elik kafeslere bakt. Ne kadar da iddial alara sahipti
bu kafesler! O inanlmaz karmaklktaki biim, birleerek basit, mantksal bir btn haline gelmeye
balyordu. Hava tabakalarndan duvarlar olarak yararlanan plak bir iskelet. Souk bir k gnnde,
plak bir iskelet. Bir doum duygusu, bir vaat tayan iskelet, ilk yeil tomurcuklarn vermek zere
olan bir kuru aa gibiydi.
"Ah, Roger!"
Adam dnp ona baktnda, ancak Paskalya Gn'nde kilisede grebilecei bir yz grd.
"kisini de gzmde bytmemiim," dedi. "Ne seni, ne de binay."
Yanbalarnda pes, sert bir sesin, "Gnaydn," dediini duydular.
Roark'u grmek, Dominique'i oke etmedi. Onun yaklatm duymamt, ama bu binay onsuz
dnmek de doallktan uzak olurdu. Buradayd, diye dnd iinden. Biz tahta iti geerken de
buradayd. Bu yap onun kendisi zaten. Vcudundan ok, bu yap onun kendisi. Roark karlarnda,
soua kar ellerini bol bir paltonun ceplerine sokmu durumdayd. apka giymedii iin salar
rzgarda uuuyordu.
"Bayan Francon ... Bay Roark," dedi Enright.
Dominique, "Bir kere karlamtk ... Holcombe'larda," dedi. "Eer Bay Roark hatrlyorsa."
Roark, "Tabii, Bayan Francon," dedi.
Enright, "Bayan Francon'un binay grmesini istedim," diye aklad.
Roark, "Sizi gezdireyim mi?" diye sordu.
Dominique daha nce davranp, "Evet, ltfen," diye atld.
birlikte inaatn iinde dolamaya baladlar. iler Dominique'e garip garip bakyorlard.
Roark gelecekteki odalarn plann, asansr sistemini, kalorifer dzenini, pencerelerin yerletiriliini
anlatt. Tpk mteahhidin adamna anlatr gibi. Dominique sorular sordu, o da cevap verdi. "Ka
metrekplk bir hacim, Bay Roark?" "Ka ton elik?" "u borulara dikkat edin, Bayan Francon. Bu
taraftan gein." Enright yanlarnda yrrken gzleri yerdeydi. Hibir tarafa bakmyordu. Ama bir ara,
"Nasl gidiyor, Howard?" diye sordu, Roark glmsedi, "Programdan iki gn ndeyiz" diye karlk
verdi. Durup iki karde gibi iin gidiinden konutular, bir an iin Dominique'i unuttular, szlerini
duyulmaz klan makine grltsn bile duymaz oldular.

Dominique o binann yrei olan yerde dururken dnyordu. Eer onun vcuduna ait baka
hibir eye sahip olmasaydm, her eyini burada bulurdum. Apak, herkese sunulmu. Herkesin
dokunabilecei biimde serilmi. Direkler, borular, hava kitleleri hep onun. Ondan baka hi
kimsenin olamaz. Yzyle ruhu nasl onunsa, bu da onun. Onun biimlendirdii bir yer buras. inden
gelen, bu biimi verdirten eyi sergiliyor. Sonu ve sebep bir arada. eliin her izgisinde grlen
ama, bu adamn kendisi... u an iin de benim. Grp anlayabildiim iin. O sayede.
Roark onun yzne bakarak, "Yoruldunuz mu, Bayan Francon?" diye sordu.
"Hayr. Hi yorgun deilim. Dnyordum. Burada ne tr tesisat armatr kullanacaksnz, Bay
Roark?"
Birka gn sonra Dominique yine onun odasnda, yatan kenarna oturmuken, gazetede kendi
stununa, kendi satrlarna bakyordu: "Enright inaatn gezdim. Gelecekteki bir hava saldrsnda bir
bombann bu binay yok edeceini umuyorum. Eskiyip zerinde lekeler olumasndan, duvarlarna
aslacak aile fotoraflaryla, iinde yaayacak kimselerin kirli oraplaryla, kokteyl srahileriyle,
limon dilimleriyle klmesinden ok daha iyi olur. New York kentinde, o binada yaamasna izin
verilebilecek hi kimse bulunamaz."
Roark gelip onun yannda durduunda, bacaklar onun dizlerine deiyordu. Dominique ban edi,
gazeteye glmseyerek bakt.
Roark, "Bu yazn Roger'n aklm karmakark etti," dedi.
"Okudu mu?"
"Bu sabah okuduunda, ben de odasndaydm. nce sana hi duymadm kfrler savurdu. Sonra
'Dur bir dakika,' dedi, yeniden okudu. Ban kaldrdnda ok aknd, ama fkeli deildi artk. 'Bir
trl okursan baka, br trl okursan baka, diye sylendi."
"Sen ne dedin?"
"Hi... biliyor musun, Dominique, sana minnet borluyum, ama beni bu kadar vmekten ne zaman
vazgeeceksin? Baka birileri de farkna varabilir. Bu da senin hi houna gitmez."
"Baka biri mi?"
"Enright Evi'yle ilgili ilk yazdn yazda fark etmitim. Anlamam sen istemitin. Ama senin
usullerini baka biri de anlayamaz m?"
"Eh, tabii. Ama anlamazlarsa, sana etkisi daha kt olur. Seni daha az severler. Zaten kimin
anlamak iin zahmete girieceini dnemiyorum. Meer ki... Roark, Ellsworth Toohey hakknda ne
dnyorsun?"
"Ulu Tanrm, insan Ellsworth Toohey'i neden dnsn ki?"
Arasra Roark'a, Heller'la Enright'n onu getirdikleri bir toplulukta rastlamak houna gidiyordu.
Onun sesinin terbiyeli terbiyeli, 'Bayan Francon," demesi keyifliydi. Ev sahibesinin tela, onlarn bir
araya gelmemesi iin giritii zahmetler de hotu. evredeki insanlarn bir patlama beklediinin
farkndayd. oke edici bir dmanlk belirtisi bekliyordu herkes. Ama yle bir ey
gereklemiyordu. Dominique ne Roark'a doru gidiyor, ne de ondan kayordu. Ayn gruba
derlerse, birbirleriyle normal biimde, bakalaryla konutuklar gibi konuuyorlard. Hibir aba
gerektirmiyordu byle yapmak. Gerek ve doruydu. Her eyi de doru klyordu. Bu topluluu bile.
Bakalarnn arasndayken birbirlerine yabanc olmalarn, yabanc ve dman olmalarn uygun bulan
derin bir duygu vard Dominique'in iinde. Bu insanlar ikimiz arasndaki ilikiyi trl trl
yorumlayabilirler, ama gerekte nasl olduunu bilemezler, diye dnyordu. Byle olmas,
hatrlad anlar daha da yceltiyor, bakalarnn baklarnn, kelimelerinin demedii, hatta hi
kimsenin bilmedii anlar olarak saklyordu. Bu anlarn burada hibir varl yok, yalnzca onda ve
bende varl var, diye dnyordu kendi kendine. Bir sahiplik duygusu hissediyordu o zaman.
Baka hibir yerde hissedemedii bir duygu. Ona en ok sahip olabildii yerler, yabanclardan
olumu bir kalabaln ortasnda, onun kendisine pek seyrek bakabildii yerlerdi.
Kendisi salonun kar tarafndan ona bakt, onu bombo, etkilenmemi suratlara laf anlatr
grd zaman ban eviriyor, aldrmyordu. Ama karsndaki suratlarda dmanlk ifadesi varsa,
keyiflenip bir sre seyrediyordu. Ona dnk yzlerden birinde bir glmseme, scak bir anlay ya da
onaylama ifadesi grrse, byk bir fkeye kaplyordu. Kskanlk deildi bu. O yzn erkek ya da
kadn yz olmas bir eyi deitirmiyordu. Onaylayc ifadeleri bir kstahlk olarak gryor, o
yzden kzyordu.
Garip eylerden strap ekiyordu. Onun oturduu sokak, evinin kapsndaki basamak, keyi dnp
onun sokana sapan arabalar falan. zellikle arabalar zyordu onu. Keke onlarn bir sonraki
sokaa sapmasn salayabilseydi. Sokak kapsnn yanndaki p kutusuna bakyor, o geerken de
burada myd, diye dnyordu. Acaba o da bakm, en stte duran buruuk sigara paketini grm
myd? Bir keresinde apartmann giriinde, bir adamn asansrden kmakta olduunu grm, bir
anlna oka uramt. Bu binada bir tek o oturuyor gibi gelmiti hep ona. Kk asansrde yukarya
doru karken duvara yaslanp kollarn gs zerinde aprazlam, avularyla omuzlarna
sarlm, kendini lk du altndaym gibi hissetmiti.
Adamn biri ona Broadway sahnelerindeki son oyundan sz ederken, Roark salonun br ucunda
kokteylini yudumlarken, o iinden bunu dnyordu. O srada ev sahibesinin birine fsldadn
duyuyordu: "Tanrm, Gordon'un Dominique'i getireceini hi sanmamtm. Austen'in bana ok
kzacandan eminim, nk sevgili dostu Roark burada, biliyorsun."
Daha sonra, onun yatanda, gzleri kapal, dudaklar nemli, yanaklar alev saarak yatarken; kendi
koyduu kurallarn hepsini unutuyor, kelime duygusunu da kaybedip, "Roark" diye fsldyordu.
"Bugn adamn biri seninle konuuyordu. Glmsyordu sana budala herif. Oysa geen hafta da
sinemann bir ift komedyenini seyrediyor, onlara baylyordu. O adama, bakma ona, demek geldi
iimden. Bir daha baka hibir eye bakmaya hakkn kalmaz sonra. Onu sevme. Yoksa dnyann geri
kalanndan nefret etmek zorunda kalrsn. Byledir bu i, koca sersem ... Ya biri, ya teki. Birlikte
olmaz. Ayn gzlerle .bakamazsn ikisine. Ona bakma, onu sevme, grmeye dayanamyorum,
dayanamyorum, seni bundan kurtarmak iin her eyi yaparm. Btn dnyadan, hepsinden ... her eyi
yaparm, Roark ..." Kendi azndan kan bu sesleri duyamyor, onun glmsediini gremiyor,
yzndeki anlay ifadesini tanyamyor, yalnzca o yzn kendininkine yaknln hissediyor, ondan
saklayacak bir eyi olmadn, sylemeyecei bir srr kalmadn, her eyin ortada, cevaplanm,
bulunmu olduunu biliyordu.
Peter Keating aknd. Dominique'in birdenbire onun kariyerine bu kadar adanm duruma gelmesi
gz kamatrc bir iltifatt, ayn zamanda da son derece krlyd. Herkes yle diyordu ona. Ama
bazen de Keating'in gz kamamyor, kendini iltifat alm gibi hissetmiyordu. Tek hissettii, bir
tedirginlikti.
Guy Francon'a rastlamamaya alyordu yle zamanlarda. "Bunu nasl baardn, Peter? Nasl
baardn?" diye soruyordu Francon. "Senin iin deli oluyor olmal! Kimin aklna gelirdi
Dominique'in byle... Nasl olabilir? Bunu be yl nce yapsa, beni milyoner ederdi. Ama tabii
insann babas yeterince ilham verici olmuyor, oysa ..." Keatingin yzndeki karanlk ifadeyi
grnce cmlesinin sonunu deitiriyordu Francon. "Kendi erkei mi desek ... farkl!"
Keating, "Bak, Guy," diye balyor, susup iini ekiyor, mrldanyordu. "Ltfen, Guy, byle
konumak hi ..."
"Biliyorum, biliyorum, biliyorum. Gereinden nce tahminlerde bulunmayalm. Ama ... hay Allah,
Peter ... laf aramzda, her ey nianlanma kadar apak, yle deil mi? Daha bile ak. Daha bile
belli." Sonra glmseme siliniyor, Francon'un yzne drst, huzurlu, yal bir ifade geliyordu.
Seyrek grlen itenlikli gurur anlarndan biri. "Memnunum, Peter," diyordu dobra dobra. "Benim de
olmasn istediim ey buydu. Demek Dominique'i her eye ramen batan beri seviyormuum. Bu
dutum beni mutlu ediyor. Onu iyi ellere brakp gideceimden eminim. Onu da, her eyi de ...
sonunda."
"Bak, aziz dostum, ltfen beni balar msn? yle acelem var ki. Dn gece iki saat uyudum.
Calton Fabrikas ... biliyorsun. Tanrm, ne zor i! Dominique sayesinde. Canma okuyor, ama bir
bitsin de gr! Alacamz eki de gr!"
"Ne harika bir kz, deil mi? Bunu neden yapyor, onu syler misin bana sen? Kendisine sordum,
ama sylediklerinden hibir anlam karamadm. Deli samalan sralyor bana. Nasl konuur,
bilirsin."
"Eh, yapt srece kayglanmamza gerek yok."
Francon' cevab kendisinin de bilmediini syleyemezdi. Dominique'le aylardr ba baa
grmediini itiraf edemezdi. Onun kendisini grmeyi reddettiini aklayamazd.
Dominique'le yapt son ba baa konumay hatrlyordu. Toohey'nin toplantsndan eve dnerken,
takside. Dominique'in kendisine ynelttii hakaretlerin o kaytsz sakinliini, fkesiz savurduu o
hakaretlerdeki aalama unsurunu dnyordu. O gnden sonra, ne yapsa amazd, ama onun
birdenbire, kendi promosyoncusu, reklamcs, halkla ilikiler grevlisi, bir bakma onun pezevengi
haline dnmesine amamak mmkn myd? te terslik burada, diye dnyordu. Bu konuyu
dnrken aklma bu tr kelimeler gelmesinde.
Kendisinden bir talepte bulunulmakszn balatt kampanyadan bu yana, sk sk grmekteydi
Dominique'i. Evinde verdii partilere davet ediliyor, gelecekteki mterilerine tantrlyordu. Ama
onunla bir an yalnz kalmasna bile izin verilmiyordu. Ona teekkr etmeye, sorular sormaya
almt. Ama Dominique'in istemedii bir konumay Keating nasl srdrebilirdi? Hele de
evrede bir yn acayip konuk bask yaparken. aresiz, bo bo glmsemekle yetiniyordu.
Dominique'in eli onun smokin ceketinin kolunda, baca bacann yannda! Dardan bakan, ok
yakn sanrd ikisini. Yaknl daha arttran ey de, Dominique'in bu etkiyi fark etmeyiiydi. Bir
yandan evrelerini saran insanlara, Cosmo-Slotnick Binas hakkndaki grlerini anlatp duruyordu
Dominique. Keating'in arkadalarndan imrenme dolu yorumlar yayordu. u koca New York
kentinde, Dominique Francon'u bana k sanmayan tek kii benim, diye dnd ac ac.
Ama Dominique'in kaprislerinin o tehlikeli dengesizliini de bilirdi. Onun bu tutumu, bozmay gze
alabilecei bir kapris deildi. Ondan uzak durup iekler yollamakla yetindi. Suyu akntsna
brakyor, dnmemeye alyordu. Ama o tedirginlik kalmt iinde.
Gnn birinde ona bir lokantada rastlad. Bir masada tek bana yemek yemekte olduunu grnce,
bu frsattan yararlanmaya karar verdi. Dosdoru onun masasna yrd. Niyeti eski bir dost gibi
davranmakt. Kendisine yaplan iyiliklerden baka hibir eyi hatrlamayan bir eski dost. Ona
rastlamakla ne kadar ansl olduuna dair bir yn laftan sonra, "Dominique, beni grmeyi neden
reddediyorsun?" diye sordu.
"Seni grmeyi neden isteyeyim?"
"Ama, Ulu Tanrm! ..." Bu sz azndan istemeyerek, uzun sredir iinde tuttuu fkenin basksyla
biraz sert frlamt. Durumu aceleyle telafi etmeye alt, glmsedi. "Sana teekkr edebilmem iin
bir ans tanman gerekmez miydi?"
"Teekkr ettin. Pek ok kere."
"Evet, ama ba baa grmemiz gerektii kansnda deil misin? Biraz arm olabileceim
aklna gelmedi mi?"
"Dnmedim. Evet, herhalde arabilirdin."
"Eeee?"
"Eee, ne?"
"Nedir meselenin asl?"
"u ana kadar... elli bin dolar dolaylarndadr sanyorum."
"Hainlik ediyorsun."
"Kesmemi ister misin?"
"Yo, hayr! ...benim dediim ..."
"leri durdurmam istemiyorsun. Peki. Durdurmam. Grdn m? Konuacak neyimiz var ki? Ben
senin iin bir eyler yapyorum, sen de memnunsun. Mkemmel bir anlama."
"ok tuhaf eyler sylyorsun! Mkemmel anlamaym. Bir yandan abart, bir yandan azmsama,
yle deil mi? u iinde bulunduumuz durumda, baka nasl olabilirdi ki? Herhalde yaptklarna
itiraz etmemi bekliyor olamazsn!"
"Hayr. Olamam."

"Ama benim iimden gelen kelimenin anlamayla, anlamakla ilgisi yok. Sana o kadar minnet
duyuyorum ki, bam dnyor. im kabarp tayor. Samalamama izin verme, biliyorum bundan
holanmyorsun ...ama yle minnettarm ki, ne yapacam bilemiyorum."
"yi, Peter. imdi artk teekkr ettin bana."
"Bak, almalarm beendiini, ilgi duyduunu ya da onlara dikkat ettiini hibir zaman
dnmedim. Derken kalkyorsun ... ite beni bu kadar mutlu eden de bu ... Dominique ..." Sesinin
tonu soruya dnmt. Dilindeki soru upuzun bir ipin ucunda, ekilerek gelebilecek bir eydi.
inde gizli kalm bir eydi. Tedirginliinin ekirdeinde yatann bu olduunu da biliyordu.
"Gerekten ben byk bir mimar mym sence?"
Dominique yavaa glmsedi. "Peter," dedi. "Eer insanlar bu soruyu sorduunu duysalar,
glerlerdi. Hele bana sorduunu duysalar."
"Evet, biliyorum, ama ... ama hakkmda sylediin btn o gzel eylere inanyor musun?"
"e yaryor."
"Evet; ama beni o yzden mi setin? yi bulduun iin mi?"
"Frndan kma taze rek gibi satlyorsun; bu yeterli kant deil mi?"
"Evet... hayr ... yani ... baka bakmdan ... demek istiyorum ki, Dominique, hi olmazsa bir kerecik
olsun bana de ki..."
"Bak, Peter, az sonra benim gitmem gerek. Ama gitmeden nce, bugn yarn Bayan Lonsdale'den
naslsa duyacan bir eyi syleyeyim sana. Unutma, o kadn yeilaycdr, kpek sever, sigara ien
kadnlardan nefret eder, yeniden doua inanr. Evinin Bayan Purdee'nin evinden daha iyi olmasn
istiyor. Purdee'ninkini Holcombe yapmt. Ona Bayan Purdee'nin evinin pek zenti olduunu, gerek
sadeliin daha pahalya patladn sylersen, iyi geinirsiniz. Onunla goblen konusunda da
konuabilirsin. Hobisi goblendir."
Keating lokantadan dnerken, mutlu mutlu Bayan Lonsdale'in evini dnyordu. Sormak istedii
soruyu unutmutu. Daha sonra hatrlad ve piman oldu. Sonra omuz silkti, Dominique'in
yardmlarnn en iyi yannn, grmemek istemesi olduuna karar verdi.
Bir telafi frsat olarak, Toohey'nin Amerikan Yap Konseyi Toplantlar'na katlmaktan zevk
alyordu. Bunu neden bir telafi olarak dndn bilemiyordu, ama yle dnyor, rahatlyordu.
Gordon L. Prescott kalkp mimarln anlam konusunda konumalar yaparken dikkatle dinliyordu.
"te bu yzden, mesleimizin yapsndan gelen nemi, bizim yoklukla megul olmamz gibi felsefi
bir geree dayanyor. Bizler, fiziksel varlklarn iinde hareket edebilecei boluklar yaratyoruz.
nsan olarak, bu boluklar rahatla adyoruz. Boluk demekle, genelde oda olarak bilinen eylerden
sz ediyorum. Byle olunca, bizi duvarlar ren kiiler olarak dnenler, olay anlamyor demektir.
Bizim yaptmz i o deil. Biz boluk yaratyoruz ki bunu az nce kantlam oldum. Bu bizi
astronomik bir nem noktasna getiriyor. Yokluun varla stn geldiini artsz olarak kabul etme
noktasna geliyoruz. Bu da, kabul etmemeyi kabul etmek demek oluyor. Bunu anlam kargaas
yaratmasn diye daha basit biimde ifade etmeye alacam. Hibir ey, herhangi bir eyden
stndr. Demek ki mimar da, tulalar st ste koyan bir adam deildir, nk tulalar kavram zaten
ikincil bir hayalden ibarettir. Mimar aslnda metafizik bir rahiptir, temel gereklerle urar, gerein
gerek diilik olduuna iaret eden birincil kavramla yzleecek cesarete de sahiptir; nk hibir
ey var deildir ve o da yokluklar yaratmaktadr. Eer bu kulaa bir eliki gibi geliyorsa, kt
mantk ierdii iin deildir. Bu mantk daha yksek bir mantk olduu, hayat ve sanat diyalektiine
dayand iindir. Bu temel kavramdan, kanlmaz dnceleri karmak istersek, byk sosyolojik
nem tayan sonulara varrz. Gzel bir kadnn gzel olmayan kadna gre daha altta kaldn,
okuyup yazann da okuyup yazmayandan daha altta kaldn grrz. Bu durumda zengin, fakirin
altndadr, yetenekli de beceriksizin altndadr. Mimar, bir kozmik paradoksun somut gstergesidir.
Bunu bilinlendirerek duyduumuz o byk gururun iinde tevazuumuzu koruyalm. Bunun dndaki
her ey, laf kalabaldr."
Bu szleri dinleyen insan, kendi deeri ya da bykl konusunda kayglanamazd artk.
zsaygya gerek bile kalmyordu.
Keating youn bir memnuniyet iinde dinledi. Gzleri dierlerine bakt. Dinleyiciler arasnda
dikkatli bir sessizlik egemendi. Kendi nasl beendiyse, herkes de beenmiti sylenenleri. ocuun
biri iklet iniyor, bir adam kibrit kutusunun kesiyle trnaklarnn arasn temizliyor, delikanlnn
biri yatar gibi oturuyordu. Bu da houna gitti Keating'in. Ycelikleri dinlemekten holanyoruz, ama
karsnda susta durmamz da gerekmiyor, diyormu gibiydiler.
Amerikan Yap Konseyi ayda bir toplanyor, yaplan konumalar dinleyip kt kalitede iecekler
yudumlamaktan baka bir faaliyet de gstermiyordu. yeleri, kalite asndan da, say olarak da pek
hzl ykselmiyordu. Elde edilen somut sonular da yoktu.
Konsey Toplantlar Bat Yakas'nda, bir oto tamirhanesinin st katndaki kocaman odada
yaplmaktayd. Darack, upuzun, havalandrlmam bir merdivenle klyordu oraya. Kapda
Konsey'in ad yazlyd. erde katlanan sandalyeler, bakan iin bir masa, bir de p sepeti vard.
Amerikan Mimarlar Birlii, bu Konsey'i sama bir aka gibi gryordu. Francon bir ara, Amerikan
Mimarlar Birlii'nin pembe satenle denmi lks odalarnda otururken Keating'e, "O samalklarla
ne diye vakit ziyan ediyorsunuz siz?" diye sormu, sorarken burnunu buruturmutu. "Anlyorsam
Allah belam versin." Keating cevap olarak, "Holanyorum onlardan," demiti. Ellsworth Toohey,
Konsey'in her toplantsna katlmakta, ama hi konumamaktayd. Kede oturup dinlemekle
yetiniyordu.
Bir gece Keating'le Toohey, toplantdan sonra eve birlikte yrdler. Bat Yakas'nn sokaklar
karanlk ve eri bryd. Bir fincan kahve imek zere sala bir bara uradlar. Keating, Toohey'e
genelde gittii ve ne kavuturduu k restoranlar hatrlattnda, Toohey glerek, "Neden sala bir
bar olmasn?" dedi. "Burada bizi kimse tanmaz, kimse rahatsz etmez," dedi.
mekte olduu Msr sigarasnn dumanlarn duvardaki soluk Coca-Cola reklamna doru fleyip
bir sandvi syledi, zerinde siyah benekler bulunan, sinek tersiyle dolu gibi grnen salatalk
turusunun ucunu srd, Keating'e nutuk ekti. Rasgele konuuyordu. Balangta sylediklerinin
nemi yoktu. nemli olan sesiydi. Ellsworth Toohey'nin o benzersiz sesi. Keating kendini koskoca bir
ovann ortasnda, yldzlarn altnda duruyormu gibi hissetti. Gven iinde.
"iyi yrekli olmak, Peter," diyordu o ses. "iyi yrekli olmak. Birinci emir bu. Belki de tek emir bu.
Yeni tiyatro oyunundan dnk yazmda o yzden sz ettim. O oyunda temel iyi yreklilik yoktu. yi
yrekli olmalyz, Peter. evremizdeki herkese kar. Kabul etmeli ve balamalyz. Hepimizde
balanacak ok ey var. Her eyi sevmeyi renirsen, en aadakileri, en yoksunlar, en ktleri
sevmeyi renirsen, senin iindeki en kt eyler de sevilecek demektir. O zaman evrensel bir
eitlie ularz. Kardeliin byk huzuruna, yeni bir dnyaya, Peter. ok gzel bir yeni dnyaya ..."
9

Ellsworth Monkton Toohey bahe hortumunu Johnny Stokes'un zerine evirdiinde yedi
yandayd. Johnny o gn en iyi Pazar elbisesini giymi, Toohey'lerin bahesinden gemekteydi. O
elbiseyi alabilmek iin bir buuk yl beklemiti, nk annesi ok yoksul bir kadnd. Ellsworth
sinsilik etmemi, saklanmam, bu hareketi apak yapm, sistemli biimde, bilerek ve isteyerek
yapmt. Muslua doru yrm, suyu am, imenlerin ortasnda durmu ve hortumu Johnny'ye
evirmiti. Kusursuz bir nianclkla. Johnny'nin annesi, olunun birka adm gerisinden geliyordu.
Toohey'nin annesiyle babas, ziyarete gelmi olan papazla birlikte, kendi evlerinin balkonunda
oturmaktaydlar. Johnny Stokes gamzeli, altn bukleli, ok akll bir ocuktu. Herkes dnp dnp
Johnny Stokes'a bakard. Ellsworth Toohey'ye bakmak iin hi kimse ban evirmi deildi.
Olay gren byklerin duyduu ok ve aknlk yle byk oldu ki, bir sre hi kimse yerinden
frlayp Ellsworth'a koamad. Ellsworth ufack vcudunu suyun basncna kar zorlukla
dengeleyerek duruyor, memenin elinde titremesini nlemeye alyor, tatmin olana kadar hedefini
karmamaya zen gsteriyordu. Sonunda hortumu elinden brakt, sular imenlerin arasndan
tslayarak akmay srdrd. Ellsworth evin balkonuna doru yrd, durup bekledi. Ban dimdik
tutuyor, kendini verilecek cezaya teslim ettiini belli ediyordu. Ceza aslnda Johnny'den gelebilirdi,
ama Bayan Stokes olunu yakalam, kollar arasnda tutmaktayd. Ellsworth dnp Stokes'lara
bakmad. Tane tane konuarak annesiyle papaza, "Johnny pis bir zorba," dedi. "Okuldaki btn
ocuklar dvyor." Bu doruydu.
Ceza meselesi bir ahlak sorunu haline gelmiti. Ellsworth'u cezalandrmak zaten olduka zor bir
iti, nk clz vcudu ve zayf salk durumu kolay etkileniyordu. stelik bu olayda, genel bir
hakszln cn almak iin kendini feda etmi bir ocua, bunu cesaretle, apak yapm, kendi
elimsizliine aldrmakszn yapm, bylelikle kendini kurban durumuna sokmu bir ocua ceza
vermek, hi kolay deildi. Ama Ellsworth yle bir savunma yapmad. Aslnda, baka hibir ey
sylemedi. Ama annesi syledi. Papaz, annenin grne katlma eilimindeydi. Ellsworth akam
yemei yemeden odasna gnderildi. Hi yaknmad. Boynunu bkp odada kald, annesinin babay
atlatarak gece yans gizlice getirdii yiyecekleri de reddetti. Bay Toohey, Johnny'nin elbisesinin
parasn Bayan Stokes'a demek iin srar etti. Bayan Toohey parann denmesine istemeyerek izin
verdi. Bayan Stokes'dan holanmazd.
Ellsworthun babas, lkenin her yannda dkknlar olan byk bir ayakkab irketinin Boston
ubesini ynetiyordu. Kendi halinde, ama rahata geinebilecek bir maa alyor, Boston'un iddiasz
bir semtinde, olduka rahat bir evin de sahibi olarak yayordu. Hayatnn en byk znts, kendi
iini kuramam oluuydu. Sessiz, alkan, hayal gc fazla zengin olmayan bir adamd. Erken
evlenmesi, hayattaki tm ihtiraslarn yerle bir etmiti.
Ellsworth'un annesi zayf, huzursuz bir kadnd. Evlat edinilmi bir ocuk olarak bymt. Dokuz
yl iinde be dine girip kmt. Pek narin yaplyd. Hatlar da inceydi. Hayatnn belli bir
dneminde, birka yl iin gzel gzken, ondan nce ve ondan sonra asla gzel grnmeyen
tiplerdendi. Ellsworth onun idealiydi. Ellsworth'dan be ya byk olan ablas Helen, iyi huylu,
dikkat ekmeyen bir kzd. Gzel olmamakla birlikte, sevimli ve salklyd. Aileye bir sorun
oluturmuyordu. Ama Ellsworth daha doutan salksz bir ocuktu. Doktor, "Bu ocuk yaamaz"
dedii andan itibaren annesi ona tapmaya balamt. Bu durum anneyi ruhsal adan drten bir etken
olmutu. lham verici olmaktan bu kadar uzak bir yaratk iin duyduu sevginin nelere kadir olduunu
grmek, ok byk bir deiiklik yapmt kadnda. Bebek Ellsworth'un teni ne kadar mor, kendi ne
kadar irkinse, annenin ona olan sevgisi de bir o kadar ihtiras kazanyordu. Sonunda bebek sakat
kalmakszn yaamay baarnca, kadn hemen hemen hayal krklna urad. Helen'e pek ilgi
gstermezdi. Zaten Helen'i sevmekte pek bir "kurban olma" duygusu yoktu. Kzcaz sevilmeye o
kadar daha laykt ki, o sevgiyi ondan esirgemek adaletli gzkyordu.
Bay Toohey, aklayamad nedenlerden tr, oluna pek dkn deildi. Ama Ellsworth o evin
yneticisiydi. Bunu annesine ve babasna kendi isteiyle boyun eerek salyor, babas da bu olayda
kendi roln bir trl anlayamyordu,
Akamlar oturma odasndaki lambann altna yerletiklerinde, Bayan Toohey, gerilmi,
meydan okuyan bir sesle, nceden fkelenmi ve yenilmi bir havada konumaya balard: "Horace,
ben bisiklet istiyorum. Ellsworth iin bir bisiklet. Onun yandaki btn ocuklarn bisikleti var.
Willie Lovett'e daha geen gn bir yenisi alnd, Horace. Horace, ben Ellsworth'a bir bisiklet
istiyorum."
"u anda olmaz, Mary," derdi Bay Toohey bezgin bir sesle. "Belki gelecek yaza. u anda paramz
yetmez."
Bayan Toohey sesini gittike ykselterek tartmaya balar, sonunda barrd.
O zaman Ellsworth yumuack, duru, zengin sesiyle, hi barmadan, "Anne, ne gerei var?" derdi.
Azndan kan szler birer emirdi. alacak bir ikna gcne sahipti. "Bisikletten ok ihtiya
duyduumuz bir sr ey var. Willie Lovett'den bize ne? Ben Willie'yi sevmem. Willie aptaln biri.
Willie'nin paras yetiyor, nk babas kendi kuruyemi dkknn am. Babas da zaten gsteri
merakls. Ben bisiklet istemiyorum."
Bu szler batan sona doruydu. Ellsworth gerekten bisiklet istemiyordu. Ama Bay Toohey ona
garip garip bakyor, acaba ona bunu syleten g nedir, diye dnyordu. Olunun gzlerini kendine
bakar bulduunda, gzlk camlarnn gerisindeki bo baklar farkediyordu. O gzler ar tatl
bakmyor, sitemli de bakmyor, hain de bakmyordu. Bay Toohey, olumun bu kadar anlayl oluuna
kretmeliyim, diye dnyordu o zaman ... Ayrca keke ocuk o 'kendi dkknn ama' faslndan
sz etmeseydi, diyordu kendi kendine.
Ellsworth'a bisiklet alnmad. Onun yerine, evde kendisine terbiyeli bir dikkat yneltilmesini
kazand. Sayg gsteriliyor, rahat braklyordu. Annenin tutumu, efkat ve sululuk duyan; babannki
tedirginlik ve kuku duyan bir tutumdu. Bay Toohey, oluyla sohbet etmek zorunda kalmamak iin her
eyi yapmaya hazrd. Duyduu bu korku yznden kendine kzyor, samaladn hissediyordu.
"Horace, ben yeni bir elbise istiyorum. Ellsworth'a yeni bir elbise. Bugn vitrinde bir tane grdm
ve ..."
"Anne, benim drt takm elbisem var. Yenisi neyime gerek? Her gn klk deitiren Pat Noonan
gibi zppe grnmek istemem. O yapar. Babasnn kendi dondurmac dkkn var. Pat giysilerinden
kzlar gibi gurur duyar. Ben yle hanm evlad olmak istemiyorum."
Bayan Toohey zaman zaman, bir yandan mutluluk, bir yandan korku duyarak, Ellsworth'un gnn
birinde aziz gibi bir ey olacan dnyordu. Maddesel eylere hi aldrd yoktu. Evet, yoktu.
Ellsworth maddesel eylere nem vermiyordu.
ncecik, solgun bir ocuktu. Midesi her zaman salkszd. Annesi onun beslenme rejimine ok
dikkat etmek zorundayd. Sk sk da nezle oluyordu ocuk. Titreimli sesi ok garip ve artcyd.
Koroda ark sylerken rakibi yoktu. Okulda rnek renciydi. Derslerini her zaman bilir, defterlerini
herkesten temiz tutar, trnaklar herkesten temiz olur, pazar gnleri kilisenin okuluna gitmeye baylr,
spor yerine kitap okumay yelerdi. Zaten sporda zerrece ans olamazd. Matematii pek o kadar
parlak deildi. Holanmazd matematikten. Ama tarih, ngilizce, yurttalk bilgisi ve kompozisyonda
stne yoktu. Daha sonraki snflarda, en parlak dersleri arasna psikolojiyle sosyoloji de katlmt.

ok alrd. Johnny Stokes'a benzemezdi. Johnny snfta ok seyrek ders dinler, evde de pek kitap
amaz, ama yine de her eyi, daha retmen anlatmadan nce bilirdi. Otomatik olarak renen
tiplerdendi Johnny. Her eyi otomatik olarak yapard zaten. Gl yumruklar da, salkl vcudu da,
artc yakkll da, coup taan enerjisi de hep kendiliinden olan eylerdi. Ellsworth ise
kendinden bekleneni yapar, ama onu herkesten iyi yapard. Kompozisyon devi verildiinde, Johnny
ahane bir isyan rnei sergileyerek tm snf akna evirirdi. O gn "Okul Gnlen Altn a"
balkl bir kompozisyon yazmalar istenmiti. Johnny okuldan ne kadar nefret ettiini ve bunun
nedenlerini ustaca anlatan parlak bir dev getirmiti. Ellsworth ise okul gnlerini ven, l ve uyak
d bir iirle gelmi, sonradan iiri yerel gazetede yaynlanmt.
Adlar ve tarihler sz konusu olduunda, Ellsworth, Johnny'yi rahat alt edebiliyordu. Ellsworth'un
bellei, serilmi sv imento gibi bir eydi. stne den her eyi tutard. Johnny bir fskiyeyken,
Ellsworth bir sngerdi.
ocuklar onu "Elsie Toohey" diye arrlard. Genellikle istediini yapmasna izin verirler,
mmkn olduka ondan uzak dururlard ama bunu pek aka yapmazlard. Bir trl
zmleyemezlerdi Toohey'i. Dersleri konusunda bir yardma ihtiya duyduklarnda, onlara yardm
ederdi. Gvenilir bir ocuktu. Zeki ve espriliydi. stedii ocua olmayacak bir takma isim bulur, bu
incitici isimle ocuu mahvedebilirdi. Bahe itlerine can yakc karikatrler izerdi. Hanm evlad
tipinin her trl belirtisine sahip olmakla birlikte, her ne hikmetse o snfa sokulamayacak bir
ocuktu. zgveni ok fazlayd, o sessiz, rahatsz edici ve aalayc bilgelii de 'ok bykt.
Hibir eyden korkmazd.
Sokan ortasnda ocuklarn en kuvvetlisine yrr, hi barmadan, ama kilometrelere ulaacak
gl sesiyle, fkelenmeksizin, syleyeceini sylerdi. Ellsworth Toohey'i fkeli gren olmamt.
"Johnny Stokes kiralk evde oturuyor. Willie Lovett zppe. Pat Noonan balk yer." Johnny onu hi
dvmedi. br ocuklar da dvmediler. nk Ellsworth Toohey gzlk takyordu.
Top oyunlarna katlamazd. Dier standart alt ocuklar gibi bundan utanp kzaca yerde, bununla
iftihar eden tek ocuk oydu. Sporu bayalk olarak grr, yle de sylerdi. Beyin her eyden
gldr, derdi. nanarak sylerdi bunu.
Yakn arkada yoktu. Tarafsz ve drst tannrd. ocukluunda yer alan iki olay, annesine
zellikle gurur vermiti.
Zengin ve popler bir ocuk olan Willie Lovett, evinde doum gn partisi veriyordu. Rastlant
eseri, ayn gn, dul bir terzinin olu olan Drippy Munn'n da doum gnyd. Drippy, durmadan burnu
akan, durmadan szlanan bir ocuktu. Zavallnn davetini hi kimse kabul etmemiti. Geliriz diyenler
ancak, hibir zaman hibir yere davet edilmeyenlerdi. Her iki partiye davet edilenler arasnda, Willie
Lovett'e hayr deyip Drippy'nin partisine giden bir tek Ellsworth Toohey vard. Gittii parti batan
sona bir sefaletti. Orada eleneceini zaten beklemiyordu, elenmedi de. Willie Lovett'in yakn
arkadalar onunla aylarca alay ettiler, Drippy Munn uruna ekildi diye glp durdular.
Bir gn de Pat Noonan, snavda Ellsworth'un kdna bakabilmek iin ona bir torba jle ekeri
teklif etmiti. Ellsworth ekerleri ald, Pat'in snav kendi kdndan kopya ekmesine izin verdi.
Aradan bir hafta getikten sonra Ellsworth retmenin krssne yrd, eker torbasn oraya
brakt, suunu itiraf etti, ama dier sulunun adn vermedi. retmen o ismi onun azndan
alabilmek iin ne kadar uratysa, hepsi boa gitti. Ellsworth sessizliini korudu. Yalnzca, sulu
ocuun snfn en alkanlarndan biri olduunu, kendi vicdann arndrmak uruna onun siciliyle
oynamak istemediini syledi. Ceza gren yalnzca Ellsworth oldu, okul saatleri bittikten sonra iki
saat daha okulda kald. retmen bu iin arkasn brakmaya, snav notlarn deitirmemeye karar
verdi. Ama hem Johnny Stokes'un, hem Pat Noonan'in, hem de snfn dier iyi ocuklarnn zerine
kukunun glgesi dmt. Bir tek Ellsworth Toohey temiz grnyordu.
Annesi ldnde Ellsworth on bir yandayd. Babasnn evlenmemi kzkardei Adetine Hala
onlarla oturmak zere geldi, evi ynetme iini stlendi. Adeline Hala uzun boylu, becerikli bir
kadnd. At gibi gl, at suratl, saduyulu bir kadn. Hayatnn gizli znts, hi kimsede romantik
duygular uyandramam olmasyd. Helen abucak onun favorisi haline geldi. Ellsworth'u ise
cehennemden kam bir eytan olarak gryordu. Ama Ellsworth, Adeline Hala'ya kar ciddi ve
nazik davranmaktan asla vazgemedi. Mendilini drse hemen koup kaldrr, misafir geldiinde
halasnn koltuunu altna iterdi ... zellikle de erkek misafir geldiinde! Sevgi Bayramnda ona,
zerinde kalp resmi olan ok gzel kartlar yollar, ilerine sevgi iirleri yazard. O gr sesiyle, avaz
kt kadar, "Tatl Adeline" arksn syleyip dururdu. Halas, "Sen parazit bir kurtsun, Elsie,"
demiti bir kere ona. "Yaralar yiyerek besleniyorsun." ocuk, "O zaman hi a kalmam," diye
karlk vermiti. Bir sre sonra, bir tr silahl bara vardlar.

Ellsworth'un istedii gibi bymesine izin verildi.


Lisede Ellsworth yerel bir hret oldu. Yldz dzeyinde bir hatipti. Ondan sonra yllar boyunca o
okulda gzel konuan ocuklara 'yi Hatip,' denmedi, Tam bir Toohey!' dendi. Her yarmay o
kazanyordu. Dinleyiciler sonradan, "O harikulade ocuk," diye sz ediyorlard ondan. ukur
gsl, yetersiz bacakl, kaln gzlkl o zavall grnm hatrlamyor, ancak sesini
hatrlyorlard. Btn mnazaralar o kazanrd. Neyi isterse kantlard. Bir keresinde, "Kalem,
kltan gldr," konusunu seerek Willie Lovett'i yenilgiye uratm, sonra tezlerini dei toku
etmeyi nermi, kar tarafn tezini savunup bir kere daha kazanmt.
On alt yana kadar, Ellsworth papazlk mesleinin kendisini ektiini hissediyordu. Din konusunu
pek sk dnrd. kide bir Tanr'dan, ruhlardan sz ederdi. ok okurdu bu konuda. Kilisenin tarihi
hakknda okuduu kitaplarn says, saf inan felsefesi konusunda okuduklarndan fazlayd. "Dnya
gszlere miras kalacak" balkl bir konuma yapm, dinleyicilerini hngr hngr alatmt.
lk defa olarak o dnemde arkadalar edinmeye balad. nantan konumaktan holanyor,
dinlemeyi seven insanlar buluyordu. Ama bu arada, snfn zeki, gl, yetenekli ocuklarnn, gelip
onu dinleme ihtiyac duymadklarn fark etti. Ona gelenler hep ac ekenler, yeteneksizler oluyordu.
Drippy Munn, sadk bir kpek gibi onu izlemeye balamt. Annesini kaybeden Billy Wilson,
akamlar Toohey'lerin evine geliyor, balkonda Ellsworth'la oturuyor, onu dinliyor, ikide bir titriyor,
hibir ey sylemiyor, kuru gzlerini iri iri ap yalvarrcasna dinliyordu. Skinny Dix ocuk felcine
yakaland, yataa akld. Yatt yerin yanndaki pencereden sokan kesine bakp Ellsworth
Toohey'yi bekliyordu her an. Rusty Hazelton snavlarda akt, saatlerce oturup alad, Ellsworth'un
souk, dengeli eli onun omzunu okad durdu.
Bu ocuklar m Ellsworth'u kefediyor, Ellsworth mu onlar kefediyor, pek anlalamyordu. Bu i
daha ok bir doa kural gibi oluyordu. Doada nasl hava boluu kalmazsa, ac kavram ile
Ellsworth Toohey de karlkl, mknats gibi ekiyordu birbirini. Toohey'nin o zengin, tok, gzel sesi
ocuklara yle diyordu:
"Ac ekmenin yarar yok. Yaknmayn. Dayann, eilin ve kabullenin ... Ayrca Tanr size ac
ektirdii iin kredin. O sayede, glen, mutlu olan insanlardan daha iyi kiiler oluyorsunuz. Eer
bunu anlamyorsanz, anlamaya almayn. Kt olan her ey zihinden gelir, nk zihin pek ok soru
sorar. Anlamak deil, inanmak gzeldir. Snavlarnz geememiseniz, sevinin buna. ou eyi
kolayca dnebilen zeki ocuklardan daha iyisiniz demektir."
EIlsworth'un arkadalarnn ona smsk sarln herkes pek dokunakl buluyordu. Bir sre
Ellsworth'a yaslandktan sonra, artk onsuz olamyorlard ocuklar. Uyuturucu tiryakilii gibi bir
eydi.
Ellsworth on be yandayken, din retmenini garip bir soruyla artt. retmen o sra bir metni
aklyordu: "Kii tm dnyay kazansa, ama bu arada ruhunu kaybetse, bunun ona ne yarar olur?"
Ellsworth sordu: "O halde, gerekten zengin saylabilmek iin, insan ruhlarn koleksiyonunu mu
yapmal?" retmen tam ona, "Ne haltlar zrvalyorsun?" diye soracakken kendini tuttu, "Ne demek
istiyorsun?" diye sordu. Ellsworth aklama yapmad.
On alt yana geldiinde, Ellsworth'un dine olan ilgisi snd. Bu arada sosyalizmi kefetmiti.
Gsterdii deiim, Adeline Hala'y oke etti. "Birincisi, bunlar mnkirliktir, kuru laftr," dedi.
"kincisi, manta uymuyor. Sana ayorum, Elsie. Ruhen yoksul olanlardan sz ettiinde, nisbeten
daha iyiydi. Ama yoksullar demeye baladn m, hi saygn bir sz olmuyor. Hem sana da hi
uymuyor. Sen byk sorunlar karmak iin yaratlm deilsin ki... kk sorunlar yaratacak birisin.
Bu ite bir terslik var, Elsie. Uymuyor. Sana gre i deil bu." Ellsworth ona, "Sevgili Halacm,"
diye karlk verdi. "Birincisi, bana Elsie deme. kincisi, yanlyorsun."
Bu deiiklik Ellsworth iin iyi olmua benziyordu. Saldrgan bir canavar kesilmedi. Daha
yumuak, daha sessiz biri oldu. nsanlara kar dikkatli ve dnceliydi. Sanki bir etki, kiiliinin
sinirli ve keskin yann trplemi, ona yeni bir gven vermiti. evresindekiler onu sevmeye
baladlar. Adeline Hala kayglanmaktan vazgeti. Devrimci teorilerle uramasndan tehlikeli
sonular kmyordu. Siyasal partilere falan girmemiti. Bol bol okuyor, birka kukulu toplantya
katlyor, oralarda bir iki konuma yapyordu. Konumalar pek de parlak olmuyordu. Daha ok, bir
keye sinip dinliyor, seyrediyor, dnyordu.
Ellsworth, Harvard niversitesi'ne gitti. Annesi hayat sigortasn buna gre dzenlemiti.
Harvard'da Ellsworth'un dersleri ok stnd. Tarihte onur derecesine girdi. Adeline Hala, onun
sosyolojiye ya da ekonomiye yneleceini bekliyor, sonunda sosyal grevli olup kar diye
korkuyordu. Ellsworth yle yapmad. Edebiyat ve gzel sanatlar seti. Halas buna biraz ard. Bu
da yeni merak olmalyd ocuun, Daha nce byle konulara hi eilim gstermemiti. "Sen sanat
tipi deilsin, Elsie," dedi ona. "Uymuyor."

Ellsworth yine, "Yanlyorsun, Hala," demekle yelindi,


Ellsworth'un Harvard'daki en byk baars, arkadalaryla ilikisiydi. Kendini kabul ettirmiti.
Eski ve soylu soyadlaryla gelen gururlu genlerin arasnda, kendi mtevaz gemiini saklamaya hi
kalkmad, hatta onu abartarak ortaya koydu. Babasnn bir ayakkab maazasnda mdr olduunu
sylemedi onlara. Babam ayakkab tamircisi, dedi. Bunu sylerken sesinde bir meydan okuma
olmad gibi, ac bir ton, herhangi bir proleter kstahl da yoktu. Bunu kendisine yaplm bir aka
gibi sylyordu. Hatta yzndeki glmsemeye dikkat edilirse, aka ona deil de, arkadalarna
yaplm gibiydi. Hareketleri ok snob bir havadayd. Gsterii snob deil, ama doal, masum bir
snob. Snob olmamaya ok uraan bir snob. Terbiyeliydi. Bir ey bekleyen terbiyelilerden deil, bir
eyler veren terbiyelilerdendi. Hareket tarz bulacyd. nsanlar onun stnlnn nedenlerini hi
sorgulamadlar. Birtakm nedenler bulunduunu kabul ediverdiler. Balangta "Monk" Toohey'i kabul
etmek elenceli bir eydi, sonradan bir sekinlik, bir ilericilik belirtisi olmaya balad. Bu belki bir
zaferdi, ama Ellsworth bunu bir zafer olarak grmyor gibiydi. Aldrmaz bir hali vard-. Kiiliini
henz bulmam olan bu genlerin arasnda, plann yapm biri gibi dolamaktayd. Her ayrnts
tamamlanm, uzun vadeli bir plan. Yolunun zerindeki ufak tefek olaylara ancak glp geebilirdi o.
Glmsemesinde gizli kapal bir nitelik vard. Gnn krn sayan bir dkknc gibi. Oysa olup biten
dikkate deer bir ey yoktu.
Artk Tanrdan, ac ekmenin soyluluundan sz etmiyordu. nsan kitlelerinden sz ediyordu.
Sabahlara kadar sren tartma seanslarnda, dinin bir bencillik olduunu, nk bireysel ruhun
nemini fazla abarttn kantlyordu. Dinlerin yalnzca bir tek kaygs vard, o da kiinin kendi
ruhunun kurtulmas.
"Salt anlamda sevap kazanmak iin, kiinin, kardeleri uruna, en adi sular ruhuna yklemeye
istekli olmas gerekir," diyordu Ellsworth Toohey. "Bedene ac ektirmek hibir ey deildir. Tek
sevap, ruha ac ektirmektir. Demek siz tm insanlar sevdiinizi dnyorsunuz, yle mi? Siz sevgi
nedir, bilmiyorsunuz. Bir grev fonuna iki dolar yolluyor, grevinizi yaptnz m sanyorsunuz? Sizi
koca budalalar! Hibir ban deeri yoktur, ancak sizin iin de kutsal olan bir eyi balarsanz
deeri vardr. Ruhunuzu verin. Bir yalana m? Evet, eer bakalar inanyorsa! Kandrmacalara m?
Evet, eer bakalarnn buna ihtiyac varsa. Kallelie, hileye, sua m? Evet! Kendi gznzde en
aalk, en irkin olan eylere. O esiz kk egonuza kar bir tiksinti hissettiiniz zaman, ancak o
zaman benliinizi gerek bar anlamnda silebilir, kendi ruhunuzu insanln o engin ruhuyla
birletirebilirsiniz. zel bir egonun o darack, tk tk delii iinde, bakalarn sevmeye yer
yoktur. Boaln ki doldurulabilesiniz. 'Hayatm seven, onu kaybeder; bu dnyadaki hayatndan nefret
eden, ona ebediyete kadar sahip olur.' Kilisenin 'Afyon Tacirleri' bu konuda bir deere sahipti. Ama o
deerin ne olduunu bilmiyorlard. Kendini silmek, yok etmek mi? Evet, dostlarm, kesinlikle. Ama
insann kendini silmesi, temiz kalmakla, kendi temizliiyle iftihar etmeyi srdrmekle salanamaz. Bu
fedakrlk, kiinin kendi ruhunu ezip mahvetmesini de kapsar... Ah, neler sylyorum ben byle?
Bunu anlayp baaracak olanlar ancak kahramanlar olabilir."
niversiteyi alarak okuyan yoksul genler arasnda pek baarl olamyordu. Ama miras
bekleyen genler, ikinci, nc kuak milyonerler arasnda ok sayda mritleri vard. Onlara
sunduu ey, baarabileceklerine inandklar bir eydi.
En parlak onur dereceleriyle mezun oldu. New York'a geldiinde, kk hreti de n sra
gelmiti. Harvard'dan akan dedikodular, Ellsworth Toohey adnda pek garip bir kiiden sz
edilmesini salyordu. Entelekteller ve byk zenginler arasnda baz insanlar bu dedikodular
duydular, sonra ne duyduklarm hemen unuttular. Akllarnda yalnz o isim kald. Zekayla, cesaretle,
idealizmle gevek biimde badatrdklar bir isim.
Ve insanlar Ellsworth Toohey'e doru akmaya baladlar. Hep uygun insanlar geliyordu. Onu ksa
srede ruhsal bir gereklilik sayacak tiplerdi bunlar. br trlleri gelmedi. Bu olayda sanki bir
igd sz konusuydu. Bir unvan, bir program, bir rgt olmad halde, insanlar daha batan
itibaren onun evresindekilere Ellsworth Toohey'nin taifesi demeye balamlard. Birisi Ellsworth
Toohey'nin taifesinin ne kadar sadk olduundan sz ettiinde, onu kskanan rakipleri, "Toohey hep
vck tipleri eker," derlerdi. "En iyi yapan eyler nedir, bilirsiniz. Biri tutkal, biri de amur."
Toohey bunlar duyunca omuz silkiyor, glmsyor, "Hadi hadi," diyordu. "Yapan daha bir sr ey
var. Yara plasteri, slkler, slak oraplar, lastik korseler, ikletler, tapioca pudingleri de var." Sonra
uzaklarken omzunun zerinden arkaya doru, hi glmsemeden sesleniyordu: "imento da var."
New York niversitesinden mastrn alrken tezi, "On Drdnc Yzyl Kent Mimarisinde
Kolektif Patemler" balm tayordu. Hayatn kazanmak iin ok eitli iler yapmaktayd.
niversitede meslek danmanyd. Kitap, tiyatro, resim eletirmenlii yapyor, makaleler yazyor,
kk, ad duyulmam dinleyici kitlelerine konferanslar veriyordu. almalarnda baz eilimler
ortaya kmaya balamt. Kitaplar eletirirken, kentsel romanlardan ok, toprakla ilgili romanlara,
yetenekli yazarlardan ok sradan yazarlara, salkllardan ok hastalara eilimi vard. "Kk
insanlar"dan sz eden hikyeleri ele aldnda yazlar daha bir prl prld. En sevdii, en sk
kulland sfat, "nsan"d. Karakter incelemelerini eylemlere tercih eder, tasvirleri de karakter
incelemelerine tercih ederdi. Konusuz romanlar, zellikle de bir kahraman olmayan romanlar
gklere karrd.
Meslek danman olarak ok baarl saylyordu. niversitedeki kck odas, rencilerin her
trl dertlerini getirdikleri zel bir gnah karma hcresi gibiydi. Bu sorunlar dersle ilgili olduklar
gibi, zel hayatla da ilgili olabiliyordu. Toohey rencilerin ders seimini de, ak sorunlarn da,
zellikle gelecekteki meslek seimi kararszlklarm da, ayn yumuak, dikkatli konsantrasyonla ele
alp tartmaya hazr ve istekliydi.
Ak konularnda kendisine danldnda, eer sz konusu olan, birlikte bir iki partiye gidip bir iki
kahkaha atlabilecek gzel bir kzsa, Toohey bu duygulara teslim olmay neriyor, "ada olalm,"
diyordu. Ama daha derin, duygusal bir ihtiras sz konusu olduu zaman, genlere kendilerini
tutmalarn, bu iten vazgemelerini tlyor, "ocukluk etmeyelim, yetikin gibi davranalm,"
demeyi yeliyordu. Bir delikanl, bandan geen baarsz bir seks tecrbesini utanarak anlattnda,
Toohey, "Kurtar kendini bu duygudan. Sana yararl bu olay," demiti. "Hayatta iki ey vardr ki,
onlardan erkenden kurtulmak gerekir. Biri kiisel stnlk duygusu, teki de cinsiyete kar olan
abartl saygmz."
Ellsworth Toohey'nin genleri sevdikleri meslekten uzaklatrp baka alanlara ittiini insanlar fark
etmeye balamlard. "Yo, senin yerinde olsam hukuku semezdim. Bu konuda fazla gergin, fazla
ihtiraslsn. nsann, kariyerine isterik biimde kendini adamas, mutluluu da, baary da getirmez.
Sakin olabilecein, soukkanl davranabilecein, sradan bir meslek sesen, ok daha iyi edersin.
Evet, nefret etsen bile. Ayaklarn yere daha iyi basar o zaman." "Hayr, mzie devam etmeni doru
bulmuyorum. Sana bu kadar kolay gelmesi, yeteneinin yzeysel olduuna iarettir. Bu kadar seviyor
olman da baka bir sorun. Bu ok ocuka bir neden deil mi sence? Brak mzii. Evet, ok zlsen
bile." "Hayr, zgnm, onaylamay ok isterdim, ama onaylayamyorum. Mimarl setiinde, bunu
bencil nedenlerle setin, deil mi? Kendi bencil tatmininden baka bir ey dndn m? Oysa bir
insann meslei, tm toplumu ilgilendirir. En bata gelen, insanlara hangi alanda daha yararl
olabileceindir. Mesele toplumdan neler alabileceinde deil, neler verebileceinde. Hizmet
frsatlarn ele alrsak, cerrahlkla boy lebilecek bir ey bulamazsn. Bir dn bunu"
Ondan t alanlarn bazlar, niversiteden ayrldktan sonra hayli baarl oldular, bir ksm da
baarszla uradlar. Bir tanesi intihar etti. Ellsworth Toohey'nin onlar iyi niyetle etkiledii
syleniyordu, nk bu ocuklar onu asla unutmuyorlard. Bir ok konuda danmak iin hep ona
geliyorlar, yllar sonra ona mektuplar yazyorlar, kopamyorlard ondan. Ama kapama anahtar
olmayan birer makine gibiydiler. Dardan birisinin onlar kranklamas gerekiyordu. Toohey de
hibir zaman onlara vakit ayramayacak kadar megul deildi.
Hayat bir kentin meydan gibi kalabalk, apak ve zellikten uzak bir hayatt. nsanln en iddial
dostu, bir tek kiisel dosta bile sahip deildi. nsanlar ona eiliyor, ama o hi kimseye yaklamyordu.
Herkesi, her eyi kabul ediyordu. Sevgisi altn gibi, dmdz ve dengeliydi. Koskoca bir kumsal
andryordu. zerinde hibir rzgrn esmedii bu kumsalda, kumullar falan olumuyordu. Kumlar
ylece dmdz yatyor, gne de tepede duruyordu.
Azck gelirinden, bir sr kurulua ba yapyordu. Ama kiiler sz konusu olduunda hi
kimseye bir dolar bor verdii grlmemiti. Zengin arkadalarndan, ihtiya iindeki bir kiiye
yardm etmelerini hi istemezdi. Ama hayr kurumlan iin onlardan byk paralar sker alrd. Konut
projelerine, halk elence merkezlerine, dm kzlar iin alan yurtlara, kusurlu ocuklara eitim
veren okullara. Btn bu kurulularn ynetim kurullarnda yeydi. Maa falan da almazd. Bir yn
yardm kurumu ve radikal yaynlar, farkl insanlar tarafndan ynetildikleri halde, bir ortak yanlar
olduunun farkndaydlar. Antetli katlarnda Ellsworth M. Toohey'nin ad baslyd. Toohey tek
kiilik bir hayrseverlik holdingi olmu kmt.
Kadnlarn onun hayatnda hi yeri yoktu. Seks hibir zaman ilgisini ekmemiti. Seyrek gelen ani
drtleri onu incecik, iri gsl, beyinsiz kzlara doru iterdi. Kkrdayan garson kzlar, peltek
manikrcler, beceriksiz stenograflar, pembe elbise giyip apka takan, apkann nnden sar
buklelerini gsteren tipler. Aydn kadnlara kar kaytszd.
Aile messesesinin bir burjuva messesesi olduunu syler, ama bu inancn bir tutku haline
getirmez, serbest ak savunmaya kalkmazd. Seks konusu skard onu. Bu konuya gereinden fazla
nem verildii kansndayd. Oysa nemi yoktu. Dnyada ok daha byk sorunlar vard.
Yllar geerken, onun hayatnn her megul gn, bir kumar makinesine atlan madeni paraya
benziyordu. Hibir zaman dnp de kan numaralara bakmyor, bir daha dnmemek zere
uzaklayordu o makineden. Yava yava, ok eitli faaliyetleri arasndan bir tanesi sivrilmeye
balad. Toohey saygn bir mimarlk eletirmeni olarak n kazand. Birka yl yaynlanp sonra batan
bir yn dergiye, binalarla ilgili yazlar yazyordu. Yeni Sesler, Yeni Yollar, Yeni Ufuklar. Bunlarn
drdncs olan Yeni Snrlar dergisi, bat mamay baard. Ellsworth Toohey, batan dergilerden tek
salam kurtulan kii olmutu. Mimari eletiriler, ihmale uram bir alana benziyordu. Binalarla ilgili
yaz yazma zahmetine katlanan insanlarn says pek az, okuyanlarnki daha da azd. Toohey bu alanda
hem bir hret, hem de zel bir tekel olmutu. Daha iyi dergiler de, mimarlk konusunda bir eylere
ihtiyalar olduunda onu aramaya baladlar.
1921- ylnda, Toohey'nin hayatnda kk bir deiiklik oldu, ablas Helen'in kz kk Catherine
Helsey onunla oturmak zere yanna geldi. Toohey'nin babas lm, Adeline Hala da bir kk
kentin yoksullar arasna karp kaybolmutu. Catherine'in annesiyle babas lnce, ona bakacak
baka kimse kalmamt. Toohey'nin niyeti, onu kendi evinde tutmak deildi. Ama kzcaz New
York'da trenden indiinde, irkin yz bir an iin yle gzel grnmt ki, sanki nnde bir gelecek
alyormu da imdiden alnna dm gibi, kendisi de o gelecei karlamaya hevesliymi,
bundan gurur duyuyormu gibi bir etki yapmt. Sradan bir insann, kendini evrenin merkezi olarak
grd, bu yzden gzelletii, dnyann da yle bir merkez sayesinde daha iyi bir yer haline
geldii o ender anlardan biriydi o an. Ellsworth Toohey bunu grd ve Catherine'in yannda
kalmasna karar verdi.
1925 ylnda, Tatan Vaazlar kitabyla birlikte hret kageldi.
Ellsworth Toohey artk bir modayd. Entelektel ev sahipleri onun uruna savaa tutuuyorlard.
Baz kimseler onu sevmiyor, arkasndan glyorlard; ama Ellsworth Toohey'e glmenin verdii zevk
de pek snrlyd, nk kendisi hakknda en eletiri dolu esperileri yine kendisi yapard. Bir
keresinde bir partide, kibirli bir iadam, Toohey'nin sosyal teorilerini bir sre dinledikten sonra,
"Dorusu ben bu entel konulardan pek anlamam," demiti. "Ben yalnzca borsada oynann." Toohey o
zaman, "Ben de ruhlar borsasnda oynarm. Ve aldklarm zararna satarm," diye karlk vermiti.
Tatan Vaazlar'n yaratt en nemli sonu, Gail Wynand'n Toohey'i Banner'da ke yazar
olarak ie almasyd. Bu anlama, her iki tarafn yakn evresine ok etkisi yapt, balangta herkesi
fkelendirdi. Toohey yazlarnda Wynand'dan pek sk ve pek saygsz biimde sz ederdi. Wynand
Gazeteleri de Toohey'e, yaymlanabilecek her hakareti yadrmlard. Ama Wynand Gazeteleri'nin
belli bir politikas yoktu. Tek politikas, en byk kalabalklarn en gl nyarglarm yanstmakt.
Byle olmas, gazetelerin ynn eitlendiriyor, ama yine de ortaya tannabilir bir yn koymaya
yetiyordu. O yn, tutarszla, sorumsuzlua, ayrntlara doruydu. Wynand Gazeteleri, 'mtiyazlara'
kar, 'Kk nsan'dan yanayd, ama bunu da, kimseyi oke etmeyecek, saygl bir biimde yapard.
Can istedii zaman, kartelleri, tekelleri bulup ortaya sererdi. Can istedii zaman grevleri
desteklerdi. Bazen de bunlarn tersini yapard. Wall Street'e ate pskrr, sosyalizme ate pskrr,
temiz filmler oynatlsn diye feryat ederdi. Hem sinsi, hem gerekiydi. Ve tabii temelde, cansz
denecek kadar esnekti. Ellsworth Toohey ise, Banner'n ba sayfasnn altna alnamayacak kadar
byk bir fenomen olmu kmt.
Ama Banner'da alanlar da gazetenin politikas kadar eitliydi. Halkn houna giden, ya da
halktan genie bir dilimin houna giden herkes vard o grupta. "Gail Wynand domuz deildir; ama ne
olsa yer," diye bir sz, ortalkta dolap durmaktayd. Ellsworth Toohey byk bir baary
simgeliyordu. Halk da birdenbire mimariye ilgi duyar olmutu. Banner'n mimarlk uzman yoktu.
Banner tabii Ellsworth Toohey'i alrd. En basit zmd bu.
Bylelikle, "Bir Kk Ses" adl ke yazs domu oldu. Banner o stunun alacan yle
duyurdu: "Pazartesi gn Banner size yeni bir dostu sunacak ... ELLSWORTH M. TOOHEY.
Hepimizin okuduu ve sevdii Tatan Vaazlar kitabnn yazan. Bay Toohey'nin ad, byk bir meslek
olan mimarln simgesi gibidir. Modern bina yapmyla ilgili tm harikulade kavramlar anlamanza
o yardmc olacak. Pazartesi gn "BR KK SES"i mutlaka okuyun. Bu stun New York'da
yalnzca Banner'da kacaktr." Bay Toohey'nin baka neleri temsil ettii grmezden gelinmiti.
Ellsworth Toohey hi kimseye duyuruda bulunmad gibi aklama da yapmad. Ona "Kendini
sattn" diye haykran dostlarna hi aldr etmedi. Hemen ie balad. "Bir Kk Ses" stununa,
ancak ayda bir kere mimarlkla ilgili yazlar yazyordu. Geri kalan zamanda, Ellsworth Toohey'nin
sesi oradan, cam ne isterse onu sylyor, sesini oradan lkenin her yanndaki milyonlara
duyuruyordu.
Wynand alanlar arasnda, cannn istedii her eyi yazabileceine dair anlama imzalam olan
tek kii Toohey'di. Bu konuda direnmiti. Kendisi dnda herkes bunu byk bir zafer sayyordu.
Toohey bunun iki anlam olabileceinin farkndayd: Ya Wynand onun adna saygyla teslim olmutu,
ya da onu frenlenmeye demeyecek kadar kk gryordu.
"Bir Kk Ses"in pek de tehlikeli devrimci eyler syledii yoktu. Politikaya ok seyrek
deiniyordu. Genelde, ou insanlarn zaten kabul ettii eylerden sz etmekteydi: Bencillikten
uzaklamak, kardelik, eitlik gibi eyler. "Hakl olacama, iyi insan olurum, daha iyi." "Merhamet,
adaletten stndr, yreklerinde yzeysel duygular tayan insanlar tersini savunsa da." "Anatomik
adan baktmzda, hatta baka alardan da baktmzda, kalp bizim en nemli organmzdr. Beyin
bir batl inantan baka bir ey deildir." 'Manevi konularda, basit, amaz bir snav vardr:
Bakalarna duyulan sevgiden kaynaklanan her ey iyidir." "Tek soyluluk rozeti, hizmettir. nsan
kaderinin en yksek simgesi olarak gbreyi kabul etmekte hibir terslik grmyorum. Buday da,
gl de reten, gbredir. "En kt halk arks, en iyi senfoniden stndr." "Kardelerinden daha
cesur olan insan, kardelerine hakaret etmi saylr. Paylalamayan hibir sevabn peinden
komayalm." "Hibir kahraman grmedim ki, vcuduna yanar kibrit dedirildiinde, duyduu ac,
daha az sekin olan kardeinin duyduundan az olsun." "Deha, boyutun abartlmasdr. Fil hastal da
yledir. Her ikisi de ancak hastalk olabilir." "Derimizin iinde biz hepimiz kardeiz ... Ben ahsen
bunu kantlamak iin insanln derisini yzmeye hazrm."
Banner ofisinde Ellsworth Toohey'e sayg gsteriliyor, kendisi rahat braklyordu. Gail Wynand'n
ondan holanmad kulaktan kulaa fsldanmaktayd; bu sylentilerin nedeni de, Wynand'n ona her
zaman terbiyeli davranmasyd. Alvah Scarret pek bu nezaket kurallarna uymuyor, ama Toohey'le
arasnda kukulu bir mesafeyi koruyordu. Toohey ile Scarret arasnda sessiz, tetikte bir denge vard.
Birbirlerini anlyorlard.
Toohey, Wynand'a yaklamak iin hibir giriimde bulunmuyordu. Banner'da nemli saylan
insanlarn hepsine kar kaytszd. O tekilerin zerine konsantre olmaktayd.
Wynand alanlar Kulb diye bir kulp kurdu. Sendika deildi bu, yalnzca bir kulpt. Ayda
bir kere, Banner'n ktphanesinde toplanyordu. cretleri, saatleri, alma koullarm konutuu
yoktu. Hibir somut program yoktu. nsanlar orada birbirini tanyor, sohbet ediyor, yaplan
konumalar dinliyordu. Konumalarn ounu Ellsworth Toohey yapmaktayd. Yeni ufuklardan, halk
kitlelerinin sesi olarak basndan sz ediyordu. Bir keresinde toplantnn ortasnda Gail Wynand
apansz ieriye girmiti. Toohey glmsemi, onu kulbe katlmaya davet etmi, ye olabilecek
niteliklere sahip olduuna iaret etmiti. Wynand ye olmad. Yarm saat kadar oturup dinledi, esnedi,
sonra kalkt, toplant bitmeden kp gitti.
Alvah Scarret, Toohey'nin kendi alanna mdahale etmeyiinden holanmt. Adam nemli politika
konularna hi karmyordu. O da bir kar nezaket olarak, Toohey'nin gazeteye yeni elemanlar
tavsiye etmesine izin verdi. Yeni biri alnaca zaman, zellikle de sz konusu grev nemli bir ey
deilse, Toohey'den neri alyordu. Scarret'in aldrd yoktu kimin alndna. Toohey ise her
seferinde nem veriyordu byle eylere. Metin yazar bile olsa, nemli buluyordu. Toohey'nin
nerisiyle ie girenler genellikle gen, fazla yrtk, iinin ehli, gzleri kpr kpr insanlard ve el
sklar pek yumuakt. Daha baka ortak yanlar da vard ama onlar o kadar gze arpmyordu.
Toohey'nin dzenli olarak katld pek ok aylk toplant vard. Amerikan Yap Konseyi, Amerikan
Yazarlar Konseyi, Amerikan Ressamlar Konseyi gibi gruplarn toplantlar. Bu gruplarn hepsini o
kurmutu.
Lois Cook, Amerikan Yazarlar Konseyi'nin Bakan'yd. Bu Konsey, Cook'n Bowery'deki evinin
salonunda toplanyordu. Grubun tek nl yesi, Lois Cook'du. Dierleri arasnda gze arpanlar,
kitaplarnda hi byk harf kullanmayan bir kadn, hi virgl kullanmayan bir adam, bin sayfalk
romannda hi 'o' harfi kullanmam bir gen, lsz uyaksz iirler yazan bir baka gen,
kitaplarnn her on sayfasnda akla gelen en edepsiz kfrleri en az bir kere kullanmakla kendi
ilericiliini kantlamaya alan sakall bir adam, Lois Cook'u taklit eden bir kadn (onunki daha da
zor anlalyor, soru sorulduunda, hayat prizmama arptnda bana byle geliyor, diye aklyordu,
"Prizmalar a ne yapar, biliyorsunuz, deil mi?" diyordu), bir de Dhi Ike diye tannan fkeli bir
gen vard, ama onun da ne gibi bir eseri olduunu bilen yoktu. Yalnzca, hayatn tmn sevdiinden
sz edip duruyordu.
Konsey bir bildiri yaynlad, yazarlarn proletaryann hizmetinde olduunu duyurdu ... Ama
bildirinin dili o kadar basit deildi. Ayn sz orada, ok daha karmak ve ok daha uzun biimde
ifade edilmiti. Bildiri lkenin tm gazetelerine gnderildi. Hibiri yaynlamad, yalnzca Yeni
Snrladn 32'nci sayfasnda kt.
Amerikan Ressamlar Konseyi'nin, canl cenazeye benzeyen gen bir bakam vard. Geceleri
ryasnda ne gryorsa, onun resmini yapyordu. Ayrca tuval kullanmayan, ku kafesleriyle ve
metronomlarla bir eyler yapan bir gen, bir de yeni bir resim teknii kefetmi olan bir baka gen
vard. Bir tabaka kad karartyor, sonra silgiyi eline alp resimlerini yle yapyordu. Etine dolgun,
orta yal bir kadn, bilinaltyla resim yaptn iddia ediyor; elinin kendiliinden hareket ettiini,
kendisinin eline hi bakmadn ve elinin ne yaptn bilmediini sylyordu. ddia ettiine gre
elini ynlendiren, bu dnyadan ayrlm bir sevgiliydi, ama kendisi o insan mrnde hi grmemiti.
Bu konseyde pek proleteryadan sz edilmiyor, yalnzca gerekiliin ve nesnelliin tahakkmne
kar isyanlar seslendiriliyordu.
Dostlarndan birka Ellsworth Toohey'e tutarsz davrandn syleyip uyardlar. Sen bireycilie
bu kadar karsn, dediler ona. Oysa senin btn bu yazarlarn, ressamlarn hep son derece bireyci,
dediler. Toohey bilgi bilgi glmseyerek, "Gerekten yle mi buluyorsunuz?" dedi.
Konseyleri hi kimse ciddiye almyordu. nsanlarn bu gruplardan sz edip durmas, sohbete uygun
bir konu olduu iindi. Komik bir espri gibiydi olayn tm onlara gre. Sakncal bir yan da yoktu.
Toohey yine, "Gerekten yle mi buluyorsunuz?" demekle yetindi.
Ellsworth Toohey krk bir yana gelmiti. Oturduu apartman dairesi, istese neler kazanabilecei
dnlrse, olduka mtevaz saylrd. Kendine "Muhafazakr" sfatn yaktryordu ama bunu
ancak bir adan yaktryordu; o a da, zevkli giyimini ilgilendiriyordu. Hi kimse Toohey'nin
fkelendiini grmemiti. Davran kusursuzdu. Salonlarda da, sendika toplantlarnda da, konferans
krssnde de, tuvalette de, cinsel iliki srasnda da hep aynyd. Soukkanl, kendine hkim, hafif
elenen bir havada ve ... hafif emredici bir havada.
nsanlar onun mizah anlayna baylyorlard. Kendine de glmeyi bilen bir insan, diyorlard
ondan sz ederken. Toohey onlara, "Ben tehlikeli bir insanm; birileri sizi bana kar uyarmal,"
diyor, bunu byk bir aka gibi sylyordu.
Kendine yaktrlan pek ok sfat arasnda bir tanesini tercih etmekteydi: Ellsworth Toohey,
Hmanist.
10

Enright Evi 1929 Hazirannda ald.


Resmi tren yaplmad. Ama Roger Enright, o gn kendi tatmin olmak iin iaretlemek istemiti.
Sevdii birka kiiyi davet etti, kocaman cam kapnn kilidini ap gne dolu ak havaya admn
att. Birka fotoraf gelmiti. Olay Roger Enright' ilgilendirdii iin ve Roger Enright onlar orada
istemedii iin gelmilerdi. Enright onlar grmezden geldi. Sokan orta yerinde durdu, binaya bakt,
dnp lobiye girdi; bir an hi nedensiz durdu, sonra admlan eski temposunu yine tutturdu. Hibir ey
sylemedi. Kalar atkt. Neredeyse fkeyle baracakm gibiydi. Dostlan Roger Enright'n ok
mutlu olduunu anlamlard.
Bina, Dou Nehri'nin kysndayd. Yukar ykselmi kollar gibi canlyd. Kristal kaya formlar yle
hareketli biimde yerletirilmiti ki, sanki bina duraan deilmi, srekli bir akm halinde yukarya
doru ykseliyormu gibi grnyordu. Sonunda insan, bu etkinin kendi baklarndan geldiini,
baklarn o tempoyla trmanmak zorunda olduunu anlyordu. Ak gri kireta duvarlar, gkyzne
kar gm gibiydi. Temiz metal gibi bir parlakl vard. Ama snm, canl bir metale benziyordu.
Aletlerin en keskini oyup biimlendirmiti o metali ... Amal bir insan iradesi. Bina bu yzden garip,
kiisel bir biimde canl duruyordu. Seyredenlerin aklna hi nedensiz hep ayn cmle geliyordu: "...
Kendine benzer biimde yaratt..."
Banner'dan gelen gen bir fotoraf, Howard Roark'u sokakta, nehrin kysndaki parmakln
orada, tek bana durur grd. Arkaya doru bklm, ellerini parmakla dayam, apkasz olarak,
yukarya, binaya bakyordu. Rastlant eseri gerekleen, farknda olmad bir and bu an. Gen
fotoraf Roark'un yzne bakt... aklna kendisini uzun sredir artan bir ey geldi. nsann ryada
grd eylerin neden gerek hayatta yaadklarndan ok daha fazla duyusal olduunu hep merak
etmiti. Ryalarn korkular neden o kadar byk, sevinleri neden o kadar cokundu? Gerek hayatta
onu o dzeyde yakalamaya olanak yoktu. Ryada yeil yaprakl bir yolda yrrken, evredeki hava
beklentilerle, nedensiz olgularla dolu olurdu. Uyannca bunu aklayamazd insan. Ormann iinde bir
patika ite, derdi. Gazetecinin bunu dn, o duyusal nitelii, uyankken, yaanan hayatta ilk defa
gryor olmasndand. Roark'un binaya dora kaldrd yznde gryordu onu. Gen bir
delikanlyd fotoraf. inde yeniydi. Pek bilgisi, tecrbesi yoktu. ocukluundan beri hep amatr
fotoraflar ekmiti. O anda Roark'un da bir resmini ekiverdi.
Daha sonra Banner'n Resim Editr o resmi grp haykrd:
"Bu da neyin nesi byle?"
"Howard Roark," dedi fotoraf.
"Howard Roark da kim?"
"Mimar."
"Mimarn resmini kim grmek ister?"
"Ben dnmtm ki..."
"Hem lgnca bir resim bu. Nesi var bu adamn?" Bylece resim gazetenin morguna kaldrld.
Enright Evi hemen kiraclarla doldu. Oraya taman insanlar, salkl bir konfor iinde yaamak
isteyen, baka hibir eye aldrmayan kimselerdi. Binann deerini tartmadlar. Yalnzca orada
yaamaktan holanyorlard. Toplumsal sessizlik iinde, yararl ve aktif zel hayatlar olan insanlard.
Ama baka kimseler Enright Evi'nden bol bol sz ettiler. Bu byle hafta kadar srd. Binann
zenti, tehirci, sahte olduunu sylediler. "yle bir yerde otururken Bayan Moreland'i davet ettiini
dnebiliyor musun, ekerim?" diye birbirlerine takldlar. "Oysa onun evi ne kadar zevkli!"
lerinden bazlar, "Biliyor musunuz, ben modern Mimari'den olduka holanyorum," demekteydi.
"Bugnlerde o dalda ok ilgin eyler yaplyor. Almanya'da o konuda dikkate deer bir ekol var ...
Ama bu hi onlara benzemiyor. Bu, manyaka bir ey."
Ellsworth Toohey, Enright Evi'nden hi sz etmedi. Banner okurlarndan biri ona mektup yazd:
"Sevgili Bay Toohey, bu Enright Evi dedikleri bina hakknda ne dnyorsunuz? Benim imimar bir
arkadam var, o binadan ok sz ediyor, pek kt olduunu sylyor. Mimarlk ve ilgili sanatlar
benim hobimdir, ama ne dneceimi bilemiyorum. Bize stununuzda anlatr msnz?" Ellsworth
Toohey bu okura zel bir mektupla cevap verdi: "Sevgili dostum, dnyada o kadar ok nemli bina, o
kadar ok nemli olay var ki; stunumda yle vr zvra yer ayramam."
Ama insanlar Roark'a gelmeye balamlard. Tam onun istedii tipte, az sayda insanlar. O k,
Norris'lerin modern sayfiye evi iini ald. Mays aynda bir anlama daha imzalad. Bu seferki, ilk i
han olacakt. Manhattan'n merkezinde, elli katl bir bina. Sahibi Anthony Cord, nereden geldii belli
olmayan, birka yl iinde Wall Street'de kendine korkun bir servet kazanm biriydi. Kendine ait bir
bina istiyordu ve Roark'a gelmiti.
Roark'un ofisi artk drt odalyd. Yannda alanlar onu ok seviyorlard. Aslnda bunun farknda
deildiler. Souk, yanna yaklalmaz, insanlk d biri diye grdkleri patronlarna kar, byle bir
duygu beslediklerini biri onlara sylese, aar kalrlard. .nk Roark'u tarif etmek iin kullandktan
kelimeler hep byle eylerdi. Gemi yaamlar, bu koullarda bu kelimeleri kullanmak zere
koullandrmt onlar. Oysa onunla alrken, onun hi de byle biri olmadn hissediyor, ama
durumu aklayamyorlard. Onun ne olduunu da, kendilerinin ona kar ne hissettiini de
anlatabilmelerine olanak yoktu.
Yannda alanlara glmsemezdi. Onlar birlikte iki imeye gtrmezdi. Ailelerinin hatrn hi
sormazd. Ak hayatlarn, kiliseye gidip gitmediklerini bilmek istemezdi. Karsndaki insann
yalnzca ekirdeine, yaratc kapasitesine cevap verirdi. Bu ofiste insan mutlaka iin ehli olmak
zorundayd. Baka alternatif yoktu, yumuatc nedenler de yoktu. Ama iyi alan biri, ivereninin
gzne girebilmek iin baka hibir eye ihtiya duymazd. verenin saygs ve takdiri, bir armaan
olarak deil, bir borcun denii gibi sunulurdu ona. Sevgi olarak deil, takdir olarak. Bu durum
ofisteki her insanda ok byk bir zsayg duygusu uyandrmaktayd.
Roark'un izim elemanlarndan biri bunu evinde anlatmaya alrken, birisi, "Ama bu insanlk d
bir ey," dedi. "Bu kadar souk, entelektel bir yaklam olur mu!" Genlerden biri, Peter Keating
trnde, daha gen bir ocuk, Roark'un ofisine entelektellik yerine insanl sokmaya alt, ama
orada iki haftadan uzun tutunamad. Roark da arasra eleman seiminde hata yapyordu, ama pek sk
yapmyordu. Bir ay yannda tuttuu insanlar, hayat boyu dostu oluyorlard. Onlar kendilerine dost
demiyorlard tabii. Patronlarn dardaki insanlara vmyorlard. Ondan hi sz etmiyorlard.
Yalnzca kendi ilerinde, belirli belirsiz bir biimde, bunun kii olarak ona ynelik bir sadakat
olmadn, kendi ilerindeki en iyi niteliklere bir sadakat olduunu hissediyorlard.
Dominique btn yaz kentte kald. Seyahat etme alkanln ac bir zevkle hatrlyor,
gidemediini, gitmek istemediini dnmek onu kzdryordu. Bir yandan da bu fke houna gidiyor,
onu Roark'un odasna srklyordu. Onunla geirmedii geceler, kentin sokaklarn dolamaktayd.
Ya Enright Evi'ne, ya Fargo Maazas'na yryor, durup binay uzun sre seyrediyordu. Arabasna
atlayp kendi bana kent dna sryor, Heller'n evini, Sanborn'larn evini, Gowan Benzin
stasyonu'nu grmeye gidiyordu. Roark'a bunlardan hi sz etmezdi
Bir keresinde gecenin ikisinde Staten Island vapuruna bindi. Bombo gvertede kendi bana durup
kentin uzaklamasn seyretti. Gkyznn ve okyanusun kocaman boluunda, kent skm, ufack
bir somut benekti. Sanki aralarda sokaklar, ayr ayr binalar yoktu. Tek bir heykel gibi
biimlendirilmiti. Bir dzenli sreklilii olmakszn ykselip alalan basamaklar gibiydi. Uzun
trmanlar, ani dler ... nat bir mcadelenin grafii gibi. Ama baz zafer noktalan vard. Bu
mcadelenin iinden ykselen gkdelenler gze arpyordu.
Vapur, Hrriyet Heykeli'nin nnden geti. Yeil k altnda bir figr. Tek kolu, arkasndaki
gkdelenler gibi havaya ykselmi.
Kent klrken, o gvertenin parmaklna dayanm, duruyordu. Uzayan mesafeyi, iinde bir
skklk gibi hissetti. Kentle kendisinin arasnda canl bir kordon vard da, daha fazla
esneyemiyordu sanki. Vapur tekrar kente doru yaklarken o heyecan iindeydi. Kent yaklayor, onu
karlamaya hazrlanyordu. Dominique kollarn iki yana at. Kent byd; dirseklerine, bileklerine,
parmak ularna varp onu da at.
Sonunda gkdelenler bann zerinde ykseldi. Artk geri dnmt.
Kyya kt. Nereye gitmesi gerektiini biliyordu. abucak varmak istiyordu oraya. Ama kendi
kendine varmalyd ... byle yaya olarak. Manhattan'n yansn yryerek at. Bombo sokaklarda
admlarnn sesi yanklanyordu. Roark'un kapsn vurduunda saat sabahn drt buuuydu. Roark
uyuyordu. Dominique ban iki yana sallad. "Hayr," dedi. "Sen uyu yine. Ben burada olmak istedim,
o kadar." Ona elini srmedi. apkasn, pabularn karp, bir koltua kvrld; kolu koltuun
yanndan yere doru sarkt, hemen uyuyakald. Sabah olduunda Roark hi soru sormad. Birlikte
kahvalt ettiler, sonra Roark telala ofisine gitti. Gitmeden nce onu kollarna alp pt. O ktktan
sonra Dominique bir sre orada durdu, sonra o da kt. Toplam yirmi kelime bile konumamlard.
Bazen hafta sonlarnda kentten birlikte kp arabayla tenha bir kyya gidiyorlard. Gnein
altnda, bombo kumsala uzanyor, okyanusta yzyorlard. Dominique onun vcudunu suyun iinde
grmekten holanyordu. Kendisi geride kalp bekliyor, okyanusun dalgalar dizlerine vuruyor, onun
yzne bakyordu. Dalgalarn vurduu kumlara onunla birlikte uzanmaktan zevk alyordu. Onun
birka metre ilerisine yzst uzanyor, ban kara tarafna, ayak parmaklarn dalgalara eviriyordu.
Dokunmuyordu Roark'a. Ama arkalarndan gelen dalgalarn vcutlarna arpn, sonra syrlp
yeniden gerileyiini seyretmek ok hotu.
Geceyi bir kasaba hannda geiriyor, orada tek bir oda tutuyorlard. Kentte geride braktklar
eylerden hi sz etmiyorlard. Ama o saatlerin sakin basitliine anlam veren, bu sylenmemi
eylerdi. Birbirlerine baktka, bu gln eliki karsnda gzlerinin ii glyordu.
Dominique onun zerindeki gcn gstermeye de almaktayd. Bazen kendini tutuyor, onun
evine gitmiyor, onun kendisine gelmesini bekliyordu. O da fazla abuk gelip oyunu mahvediyordu.
Kendini tuttuunu, mcadele ettiini gsterip ona bu zevki tattrmyordu. Hemen teslim oluyordu.
Dominique, "Elimi p, Roark," diyordu. Roark diz kyor, onun ayak bileini pyordu.
Dominique'in gcn kabullenmekle alt ediyordu onu. Dominique ona bunu zorla kabul ettirme
zevkinden mahrum kalyordu. Roark onun ayaklarnn dibine uzanyor, "Tabii ihtiyacm var sana,"
diyordu. "Seni grnce deli oluyorum. Bana aa yukar ne istersen yapabilirsin. Bunu mu duymak
istiyorsun? Aa yukar, Dominique. Bana yaptramayacan eylere gelince, onlar istersen bir
cehennem yaatrsn bana. Sana hayr demek zorunda kalrm ve derim de. Katksz bir cehennem olur,
Dominique. Bu houna gidiyor mu? Bana sahip olup olmadm neden bilmek istiyorsun? O kadar
basit ki. Tabii sahipsin. Sahip olunabilecek neyim varsa. Baka eyleri zaten hi istemeyeceksin. Ama
bana ac ektirip ektiremeyeceini bilmek istiyorsun. ektirebilirsin. Olsun varsn!" Bu szler pek
teslim olmak gibi gelmiyordu, nk iinden yolunarak kmyor, basit ekilde, istekle syleniyordu.
Dominique bir fetih zevki alamyordu o zaman. Onun kendisine sahip olduunu her zamandan fazla
hissetmeye balyordu. Bunlar syleyebilen bir erkek. nanarak syleyen, yine de kontroll kalabilen
bir erkek! Kendisinin istedii, bekledii gibi.
Haziran sonlarnda, Kent Lansing adl bir adam Roark'u grmeye geldi. Krk yandayd. Boksre
benzeyen, mankenler gibi giyinmi biriydi. Oysa kaslar, kemikleri fazla iri ya da sert deildi. nce
bir adamd. Nedense insana boksrleri dndryor, kendisiyle ilgisi olmayan daha baka eyleri de
dndryordu. Saldran bir ko, bir tank, bir denizalt torpidosu. Central Park'n gneyine lks bir
otel yapmak amacyla kurulmu bir irketin ortaklarndand. irkette pek ok zengin insan vard. Bir
ynetim kurulu ynetiyordu ileri. Arsay satn almlar, mimara henz karar vermemilerdi. Ama
Kent

Lansing, ii Roark'a vermekte kararlyd.


Roark ilk grmelerinin sonunda ona, "Yapmay ne kadar ok istediimi anlatamam," dedi. "Ama
ii alma konusunda zerre kadar ansm yok. Ben insanlarla ancak yalnz olduklar zaman
geinebilirim. Grup oldular m, hibir ey yapamam. Bugne kadar hibir ynetim kurulu bana i
vermi deil.. .Vereceini de sanmam."
Kent Lansing glmsedi. "Sen hibir kumlun herhangi bir i yaptn duydun mu?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Ne dediysem onu. Hibir ynetim kumlunun herhangi bir ey yaptn grdn m?"
"Eh, varlklarn srdryor, ilevlerini yrtyor gibi grnyorlar,"
"yle mi? Biliyor musun, bir zamanlar herkes dnyann yamyass olduuna kesinlikle inanrd,
apak ortada, derlerdi. nsan hayallerinin yapsn ve nedenlerini dnmek elenceli bir ey olmal.
Gnn birinde bu konuda bir kitap yazacam. Pek tutulmayacak. Bir blm de ynetim kurullarna
ayracam. Anlyorsun, deil mi? Aslnda yok onlar."
"Sana inanmak isterdim, ama ... iin asl ne?"
"Hayr, bana inanmak istemezdin. Hayallerin nedenlerini bulmak ho olmayacaktr. Bu nedenler ya
kt ya da ackl. Bu seferki, her ikisini de kapsyor. Daha ok, kt. in asl diye bir ey de yok.
Ama imdi ona girmeyelim. Benim tek demek istediim, ynetim kurulu denilen ey, bir iki hrsl
insandr, gerisi kuru grltdr. nsan gruplar bir vakumdan ibarettir. Koskoca boluklardr. nsanlar,
yokluu gzmzde canlandramyoruz der dururlar. Gelip bir komite toplants izlesinler. Btn
mesele, o boluu doldurmay kimin istediidir. Sert bir savatr bu sava. Savalarn en sertidir.
Dman karnda olursa, onunla savamak kolay. Ama karnda deilse ... Yzme yle deliymiim
gibi bakma. Senin de biliyor olman gerekir. Sen de mrn boyunca bir vakuma kar sava verdin."
"yle bakyorum, nk senden holandm."
"Tabii holanrsn. Ben de senden holanacam biliyordum. nsanlar gerekten karde aslnda.
Kardelie ok byk bir yatknlklar var ... Ynetim kurullar dnda, sendikalar, irketler ve dier
zincirle bal gruplar dnda. Ama ben ok konutum. Bu yzden iyi satcym zaten. Ne var ki, sana
satacak bir eyim yok. Biliyorsun. imdiden syleyelim. Aquitania Oteli'ni sen yapacaksn.
Otelimizin ad bu. Bunu syleyelim ve keselim."
Eer insanlarn adm hi duymad savalardaki iddet derecesi, maddesel istatistiklerle
llebilseydi, Kent Lansing'in Aquitania irketi Ynetim Kurulu'na kar verdii sava kesinlikle
tarihin en byk kymlarndan biri olarak listenin st sralarnda yer alrd. Ama onun savat
eyler yeterince somut olmad iin, ortalkta yle cesetler falan kalmyordu.
Sava verdii eyler aslnda u tr szlerdi: "Dinle, Palmer; Lansing durmadan Roark adnda
birinden sz edip duruyor, sen oyunu nasl kullanacaksn; acaba kodamanlar o adam onaylyor mu,
yoksa onaylamyor mu?" "Ben kimin olumlu, kimin olumsuz oy kullandn reninceye kadar
kararm vermiyorum." "Lansing diyor ki ... Ama beri yandan Thorpe da diyor ki ..." "Talbot Beinci
Caddede, Altmnc Sokan oralarda bir otel yaptryor ve ii Francon & Keating'e vermi."
"Harper'la konutum, Gordon L. Prescott denilen u gen iin kalbm basarm diyor." "Bakn, Betsy
bana siz delisiniz dedi." "Roark'un suratndan holanmyorum ... birlii yapabilecek birine
benzemiyor." "Biliyorum, hissediyorum, Roark uyumsuz bir tip. Normal bir insan deil." "Normal
insan' da nedir ki?" "ff, biliyorsun ne demek istediimi. Normal ite." "Thompson diyor ki, Bayan
Prichett eminmi, nk ona da Bay Macy sylemi, eer biz ..." "Bakn, ocuklar, herkesin ne dedii
bana vz gelir, ben kendi kararm kendim veririm; imdi de size, bu Roark'da i yok diyorum. Enright
Evi'nden hi holanmyorum." "Neden?" "Nedenini bilmem. Holanmyorum ite, hepsi bu kadar.
Kendi grm ortaya koymaya hakkm yok mu?"
Sava haftalarca srd, herkes diyeceini dedi, bir tek Roarktan ses kmad. Lansing ona,
"Durum iyi, sen uzak dur," diyordu. "Hibir ey yapma. Brak, konumalar ben yapaym. Senin
yapabilecein hibir ey yok. Toplumla kar karya gelindi mi, olayla en yakndan ilgili olan, en
byk ii yapacak ve en byk katkda bulunacak olan kiinin en az sz hakk vardr. Onun sesi
kmaz, diye bir kan vardr, zaten syleyecei eyler de daha batan reddedilir, nk nyargl
saylr. Nedeni de, konumalar hi dikkate alnmad, yalnzca konuan insan dikkate alnd iindir.
Bir fikri yarglamaktansa, bir insan yarglamak ok daha kolay gelir. Tabii adamn beyninin iini
bilmeden onu yarglamak nasl mmkn olabilir, onu da hibir zaman anlayamayacam. Ama yaplan
bu. Bak, nedenleri tartmak iin terazi gerekir. Terazi de pamuktan yaplan bir ey deildir. Oysa insan
ruhu pamuktandr. Yani biimi olmayan, direnci olmayan, ne arkaya kvrlp hamur gibi her ekle
girebilen bir eydir. Sen onlara, ii neden sana vermeleri gerektiini benden ok daha iyi
anlatabilirsin. Ama seni dinlemezler, oysa beni dinlerler. nk ben aracym. ki nokta arasndaki en
ksa yol, doru izgi deildir. Aracdr. Ne kadar ok arac varsa, yol o kadar ksalr. Hamur
psikolojisi budur ite."
Roark, "Benim iin neden byle mcadele ediyorsun?" diye sordu.
"Sen neden iyi mimarsn? nk neyin iyi olduu konusunda birtakm standartlara sahipsin. O
standartlar senin kendine ait. Sen onlar savunuyorsun. Ben de iyi bir otel istiyorum. Neyin iyi olduu
konusunda benim de baz standartlarm var. Kendi standartlarm. Bana istediimi verecek olan da
sensin. Bu sava verirken ben de kendi amdan, senin tasarn yaparken yaptn eyi yapyorum.
Drstlk sanatlarn tekelinde mi sanyorsun? Hem drstlk nedir sence? Komunun cebindeki
saati armamak m? Yo, o kadar kolay deil. Hepsi o kadar olsayd, insanlarn yzde doksan bei
drst saylrd. Oysa gryorsun ki deiller. Drstlk bir fikri savunabilme yeteneidir. Altnda da
dnebilme yeteneinin var olmas gerekir. Dnmek, dn alnabilecek, rehine konabilecek bir
ey deildir. Ama yine de, bana insanlk iin bir simge se dense, kartal, aslan, tek boynuzlu at
kesinlikle semezdim. tane yaldzl top seerdim."
Roark yzne baktnda ekledi: "Kayglanma. Hepsi bana karlar. Ama benim bir avantajm var.
Onlar ne istediklerini bilmiyorlar, ben biliyorum."
Temmuz aynn sonunda Roark, Aquitania Oteli iin anlamay imzalad.
Ellsworth Toohey ofisinde oturmu, masasna serdii gazeteye bakyor, Aquitania Anlamasyla
ilgili haberi okuyordu. Sigarasn dudann kesine kstrm, iki parmayla destekliyordu. Bir
parma sigaraya hafif hafif deerek tempo tutmaktayd. Bu byle uzun sre devam etti.
Kapsnn aldn duyunca ban kaldrd, Dominique'in pervaza yaslanm, kollarn
kavuturmu, durmakta olduunu grd. Yz ilgi doluydu, baka bir anlam tamyordu, ama o yzde
gerek bir ilgi grmek insana tela veriyordu.
Toohey, "Hayatm," diyerek ayaa kalkt. "Ofisime gelme zahmetine ilk defa katlanyorsun. Oysa
drt yldr ayn binada alyoruz. Bu gerekten nemli bir olay."
Dominique hibir ey sylemedi, yalnzca glmsemekle yetindi. Bu daha da tela verici oldu.
Toohey tatl bir sesle, "Bu kk konumam tabii aslnda bir soru," dedi. "Yoksa artk birbirimizi
anlamyor muyuz?"
"Herhalde anlamyoruz, eer buraya neden geldiimi sormak gereini hissediyorsan! nk naslsa
biliyorsun, Ellsworth. Biliyorsun. te, masanda duruyor." Masaya yryp gazetenin kesini tuttu,
sallad. Sonra gld. "Keke bir yere saklasaydm m diyorsun? Tabii benim gelmemi beklemiyordun.
Ho fark etmez. Ama bir kerecik olsun saydamlaman houma gidiyor. Masann zerinde, orta yerde.
stelik emlak sayfas ak."
"Bu yaz eni mutlu etmi gibi bir halin var."
"Etti, Ellsworth. Ediyor."
"O anlamay bozmak iin ok uratn sanyordum."
"Uratm."
"Eer u anda numara yaptn sanyorsan, yanlyorsun, Dominique. Bu rol deil."
"Hayr, Ellsworth. Rol deil."
"i Roark ald diye memnun mu oldun?"
"O kadar memnun oldum ki, bu Kent Lansing her kimse, onunla yatmaya hazrm. Tabii eer
karlarsam ve bana byle bir teklifte bulunursa."
"O halde anlamamz yatt m?"
"Hi yatmad. Ona doru gelen ileri savuturmak iin elimden geleni yapmay srdreceim.
Uramaya devam edeceim. Artk eskisi kadar kolay olmayacak tabii. Enright Evi var, Cord Binas
var ... imdi de bu var. Ellsworth, ya biz dnya hakknda yanlmsak?"
"Sen batan beri yanldn, hayatm. Bala beni. armamam gerekirdi. Tabii mutlu eder seni ii
onun almas. Beni hi mutlu etmediini itiraf etmekte bile bir saknca grmyorum. te, grdn m?
Ofisime yaptn ziyaret tam bir baarya dnt artk. Bu durumda, Aquitania'y byk bir yenilgi
olarak kayda geeceiz, unutup eskisi gibi devam edeceiz."
"Tabii, Ellsworth. Eskisi gibi. Bu akam bir yemek davetinde Peter Keating iin ok gzel bir yeni
hastane balyorum."
Ellsworth Toohey evine dndnde btn akam, Hopton Stoddard' dnerek geirdi.
Hopton Stoddard, yirmi milyon dolarlk bir kk adamd. Bu parann mayasn ayr mirastan
edinmi, yetmi iki yllk, kazan amacna dnk almalaryla zerine bir eyler eklemiti. Hopton
Stoddard yatrm konusunda bir dehayd. Her eye yatrm yapard. Kt hreti olan evlere,
Broadway Sahneleri'nde oynanan oyunlarn tercihen dinsel konulu olanlarna, fabrikalara, iftlik
ipoteklerine, prezervatiflere bile. Ufak tefek ve kamburdu. Yznde bir arpklk yoktu ama ona
bakan insanlara sanki varm gibi gelirdi. Nedeni de o yzde bir tek ifade olmasyd. Glmserdi
adam. Kk az, deimeyen bir iyimserlikle hep "v" biimindeydi. Kalar da, yuvarlak mavi
gzlerinin zerinde ba aa 'v'lere benzerdi. Salar gr, beyaz ve dalgalyd. Perukaya benzese de,
aslnda kendi sayd.
Toohey, Hopton Stoddard' yllardr tanrd. zerinde gl bir etkisi vard. Hopton Stoddard hi
evlenmemiti. Ne akrabalar, ne de dostlar vard. nsanlara gvenmez, hepsini kendi parasnn
peinde sanrd. Ama Ellsworth Toohey'e byk saygs vard, nk Toohey, kendi hayatnn tam
tersini temsil ediyordu. Dnyasal servete metelik vermezdi Toohey. Stoddard srf bu nedenle,
Toohey'i tm iyiliklerin ve sevaplarn somutlam biimi sayard. Byle dnmenin kendi hayatn
nasl gsterecei pek aklna gelmiyordu. Zaten kendi hayat konusunda ii rahat deildi. Bu
tedirginlii yllar geerken artyor, sonun yaklamakta olduunu hissettike byyordu. Dine snp
rahatlamaya almt. Bunu bir tr rvet olarak dnyordu. eitli inanlar denemi, ayinlere,
dualara katlm, bol bol bata bulunmu, sonra baka bir inanca gemiti. Yllar ilerlerken bu
hareketlerinin temposu da hzlanyor, bir panie dnyordu.
Toohey'nin dine kar kaytszln, dostu ve hamisi olarak grd bu kiinin tek kusuru
sayyordu. Ama Toohey'nin savunduu her fikir, Tanr'nn yasalarna uygundu. Sadakay, fedakrl,
yoksullara yardm neriyordu Toohey de. Hopton Stoddard ne zaman Toohey'nin dne uysa,
kendini gvende hissederdi. Toohey'nin nerdii kurululara, hi itiraz etmeksizin bol bol bata
bulunurdu. Grebildii kadaryla, manevi adan, Tanr gklerde neyse, Toohey de dnyada oydu.
Ama bu yaz Toohey, Hopton Stoddard konusunda ilk kere baarszla uramt.
Hopton Stoddard, oktan beri sinsi ve tedbirli biimde kurup gelitirdii hayalini gerekletirmeye
karar vermiti. Dier yatrmlar gibi, yllar boyunca dnmt bunu da. Karar, bir tapnak
yaptrmakt. Herhangi bir dinin tapna deil; tm inanlar kapsayan, genel olarak din kavramna
dikilmi bir ant gibi, herkese ak bir tapnak. Hopton Stoddard iini salama balamaktan yanayd.
Ellstvorth Toohey onu bu projeden vazgeirmeye altnda kendini yklm hissetti. Toohey,
normal alt ocuklar barndracak bir yeni bina istiyordu. Bu konuda bir rgt kurmu, bata
bulunacak kimselerden bir komite oluturmu, iletme giderlerini salamay baarmt. Ama bina
yoktu, onu yaptracak para da yoktu. Hopton Stoddard'a, eer adna layk bir ant brakmak istiyorsa,
cmertliinin temsilcisi olacak bir yapt kurmak niyetindeyse, parasn kesinlikle Hopton Stoddard
Normalalt ocuklar Evi'ne vermesi gerektiini sylemiti. Kimsenin yz vermedii zavall
ocuklarn durumunu ackl biimde anlatmt adama. Ama Hopton Stoddard' bu konuda
heyecanlandrmay baaramamt. O mutlaka, "Hopton Stoddard nsan Ruhu Tapna"n yaptrmak
istiyordu.
Toohey'nin nerdii yolu neden kabul etmediini anlatamyordu. Yalnzca, "Hayr, Ellsworth, hayr,
doru olmaz, ayn ey olmaz," deyip duruyordu. Konu havada kalmt. Hopton Stoddard, Nuh diyor,
peygamber demiyor, kararn bir gnden bir gne erteleyip duruyordu. Tek bildii, yaz sonuna kadar
karar vermek zorunda olduuydu; nk sonbaharda uzun bir yolculua kacak, dnyann her
yanndaki kutsal tapnaklar gezecekti. Her dinin tapnaklarn. Lourdes'dan Kuds'e, Mekke'ye,
Benares'e kadar, hepsini.
Aquitania Anlamas gazetelerde ktktan birka gn sonra, Toohey bir akam Hopton Stoddard'
grmeye gitti. Sakin konuabilmek iin Stoddard'n Riverside Yolu zerindeki geni apartman
dairesine gitmeyi semiti.
"Hopton," dedi neeyle. "Ben yanlmm. Tapnak konusunda sen haklymsn."
"Olamaz!" Hopton Stoddard afallamt.
"Evet," dedi Toohey. "Hakl olan sensin. Baka hibir ey bu kadar uygun olmaz. Tapnak
yaptrmalsn, 'nsan Ruhu'na bir tapnak."
Hopton Stoddard yutkundu, mavi gzleri sulanr gibi oldu. inden, eer sevab hocama
retebilecek noktaya varabildiysem, doru yolda epey mesafe almm demektir, diye dnyordu.
Bundan sonra, artk hibir eyin nemi yoktu. Ellsworth Toohey'nin karsnda, elimsiz, bumburuuk
bir bebek gibi oturmu, her syleneni dinliyor, kafasn sallyor, hepsine evet diyordu.
"Bu ok iddial bir giriim, Hopton. Eer yapacaksan, en iyi biimde yapmalsn. Tanrya bir
armaan vermeye kalkmak, biraz iddial bir hareket, biliyorsun. En iyi ekilde yapmazsan, sayg
deil, saldr saylr."
"Evet, tabii. En iyisi olmal. Uygun ve doru olmal. Bana yardm edeceksin, deil mi, Ellsworth?
Binalar, sanat falan en iyi sen bilirsin. En dorusu olmal."
"Eer gerekten istiyorsan, sana seve seve yardm ederim."

"stiyorsam m? Ne demek bu? stiyorsamm! Ulu Tanrm, sen olmasan ne yapardm ben? Byle
eylerle ilgili hibir ey bilmem ki! Oysa doru yaplmak zorunda."
"Doru yaplsn istiyorsan, her dediimi yapacak msn?"
"Evet. Evet. Tabii."
"En nce, mimar. O ok nemli."
"Evet, elbette."
"stlerine dolar iareti asm gibi gezinen, saten astarl tccar delikanllar istemezsin. Kendi
yapt ie inanan bir adam gerek sana ... Sen Tanr'ya nasl inanyorsan, tpk yle."
"ok doru. Kesinlikle doru."
"Benim syleyeceim adam tutmalsn."
"Tabii. Kim o?"
"Howard Roark."
"Hu?" Hopton Stoddard bo bo bakyordu. "O da kim?"
"nsan Ruhu'na dikecein tapma yapacak adam."
"yi midir?"
Ellsworth Toohey dnp onun gzlerinin iine bakt.
"Sana ruhum stne yemin ederim, Hopton," dedi ar ar, "lerinde en iyisi o."
"Ya!"
"Ama onu tutmak zor. Kendi artlaryla alr, baka trl almaz. O artlara bir bir uyman
gerek. Ona her zgrl tanyacaksn. Ne istediini syle, ka para harcamak istediini syle,
gerisini ona brak. stedii gibi tasarmlayp ina etsin. Baka trl almaz. Ona mimarlktan hi
anlamadn syleyebilirsin. Bu ii t almadan, kimse mdahale etmeden yapabilecek tek kiinin o
olduuna inandn, bu yzden onu setiini syleyebilirsin."
"Sen kefil oluyorsan, tamam."
"Kefil oluyorum."
"yi o halde. Bana kaa patlayaca da umurumda deil."
"Ama onunla temas ederken dikkatli olmalsn. Sanrm balangta bu ii reddedecektir. Tanrya
inanmadn syleyecektir."
"Ne!!!"
"nanma ona. Aslnda ok dindar bir insandr ... kendi trnde. Bunu eserlerinden grebilirsin."
"Ya!"
"Ama kurulu kiliselerden hibirine bal deildir. Byle olunca, tapnan da tarafgir gzkmez.
Kimseyi gcendirmezsin."
"Bu iyi."

"Bak, inan konularndan konuurken, ilk inanan sen olmalsn. Tamam m?"
"Tamam."
"izimleri grmeyi bekleme. Onlar biraz uzun srer, sen de gezini erteleyemezsin. Sen ii ona ver.
Anlama imzalama. Gerei yok. Bankana talimat ver, para iini onlar yrtsn, her eyi ayarlasnlar.
Kendisine cretini dndnde desen de olur. Bir yl sonra m, ne zaman dnersen. Zaten dnyann
tm byk tapnaklarn grm olacaksn; ama senin kendi tapnan hepsinden iyi olacak, burada
seni bekleyecek."
"Benim istediim de bu!"
"Ama al trenini, ithaf meselesini, uygun tantm falan da dnmen gerek."
"Tabii... yani... Tantm m?"
"Elbette. Hangi byk olay tantm kampanyasz yer alm? Tantm kampanyas yoksa, olay
yeterince byk saylmaz. Onu atlarsan, byk saygszlk gstermi olursun."
"Bu da doru."
"imdi ... uygun bir tantm istiyorsan, o ii dikkatle ve ok nceden planlamaksn. Tapna
atnda, cokun bir patlama bekliyorsun sen. Opera uvertr gibi. Cebrail'in borusundan kan ses
gibi."
"ok gzel ifade ediyorsun."
"Eh, onu yapmak iin, kytrk muhabirlerin zamanndan nce tapnakla ilgili haberler szdrmasn
istemezsin. izimleri yaymlatma. Gizli tut. Roark'a bunu sr olarak saklamak istediini syle. tiraz
etmeyecektir. Mteahhit, inaatn evresini salam bir itle evirsin. Sen dnp al kendin yapana
kadar, kimse ierde ne olduunu bilmesin. O gn, lkenin her gazetesinde resimler yaynlansn!"
"Ellsworth!"
"Efendim."
"Fikir doru. Biz Meryem Efsanesi iin de yle yapmtk. On yl kadar nceydi. Doksan yedi
kiilik kadroya sahip bir oyundu."
"Evet. Ama bu arada, halkn ilgisini de ek. Kendine iyi bir basn ajan tut, neler istediini syle.
Ben sana ok iyi birinin adn verebilirim. Esrarengiz Stoddard Tapna'nn hep konuulmasn,
gazetelerde haftada bir falan bu konuda bir eyler kmasn sala. Herkes tahminler yrtsn.
Bekliyor olsunlar. Zaman geldiinde, herkes hazr olur."
"Doru."
"Ama hepsinden nemlisi, Roark'a kendisini benim tavsiye ettiimi sakn syleme. Benim bu
konuyla bir ilgim olduunu hi kimseye aklama. Bir tek kiiye bile. Yemin et."
"Ama neden?"
"nk benim pek ok mimar dostum var. Bu da ok nemli bir i. Kimsenin duygularn incitmek
istemiyorum."
"Evet, doru."
"Yemin et."
"ff, Ellstvorth!"
"Yemin et, dedim. Ruhunun kurtuluu zerine."
"Yemin ediyorum. Onun zerine."
"Peki. imdi, sen mimarlarla i yapmadn. Bu da ok farkl bir mimar. i berbat etmek istemezsin.
Ona neler diyeceini sana bir bir syleyeceim."
Ertesi gn Toohey, Dominique'in odasna gitti. Masann kenarnda durup glmsedi, hi
glmsemeyen bir sesle konutu:
"Hopton Stoddard' ve alt yldr szn edip durduu o her dinin tapnan hatrlyor musun?"
"Hayal meyal."
"Onu yaptracak."
"yle mi?"
"i Howard Roark'a veriyor."
"Olamaz!"
"Oluyor."
"Daha neler... Hele Hopton!"
"Hopton."
"Eh, pekl. Gidip onun zerinde biraz uraaym."
"Hayr. Sen uzak dur. Roark'a vermesini ona ben syledim."
Bu szler kulana ulanca Dominique ta kesildi, yzndeki nee yok oldu. Toohey devam etti:
"Bunu benim yaptm bilmeni istedim ki, arada taktik elikiler yaratmayalm. Baka kimse
bilmiyor ve bilmeyecek. Bunu hatrlaman gerek."
Dominique gerilmi dudaklarn harekete geirerek sordu: "Ne peindesin?"
Toohey glmsedi. "Onu ne kavuturacam," dedi.
Roark, Hopton Stoddard'n ofisinde oturmu, dinliyordu. yice aptallam durumdayd. Hopton
Stoddard yava yava konuuyordu. Sesi samimi ve etkileyici gibiydi, ama nedeni, syleyeceklerini
kelime kelime ezberlemi olmasndan kaynaklanyordu. Bebek gzleri Roark'a yalvarr gibi
bakmaktayd. Bir ara Roark mimariyi unuttu, insan unsurunu n plana almaya kalkt. Kalkp buradan
kmak geldi iinden. Bu szler bu adama uymuyordu. Ama duyduu szler onu yerine akyordu.
Adamn yzne de, sesine de uymayan szler.
"Gryorsunuz ya, Bay Roark, dinsel bir yer olmakla birlikte, ok daha derin bir anlam var. nsan
Ruhu tapna adna dikkat etmisinizdir. Bakalarnn belki mzikle yapmaya alt gibi, biz de
talarla bir eyi yakalamaya alyoruz. Dar bir mezhebi ya da inanc deil, tm dinlerin ekirdeini.
Nedir dinlerin ekirdei? nsan ruhunun en yksek, en soylu, en iyi haline ulama abasdr. dealin
yaratcs ve fatihi olan insan ruhu. Evrenin o byk, hayat veren gc. nsann kahraman ruhu.
Greviniz bu, Bay Roark."
Roark ellerinin tersiyle gzlerini ovdu. aresizlik iindeydi. Mmkn deildi bu. Asla mmkn
olamazd. Adamn istedii eyin bu olmasna olanak yoktu. Bu adamn! Onun azndan bunlarn
kmas korkun bir eydi.
Roark yorgun bir sesle, "Bay Stoddard, korkarm bir hata yaptnz," dedi. "Aradnz adam ben
deilim. Bu ii stlenmemin doru olaca kansnda deilim. Ben Tanrya inanmam."
Hopton Stoddard'n yznde bir sevin ve zafer ifadesi grmek onu daha da artt. Hopton
Stoddard u anda, Ellsworth Toohey'nin ileri grllne minnet duyuyor, ona seviniyordu. Hakl
kmt Toohey. Yepyeni bir gvenle dorulup dikleti, kararl bir sesle, daha dorusu, gen birine
laf syleyen yal adam sesiyle, bilge bir havada konutu:
"Onun nemi yok. Siz ok derin inanlar olan bir insansnz, Bay Roark. Kendinize gre.
Binalarnzdan belli oluyor."
Roark'un kendisine neden yle uzun uzun, ta kesilmi gibi baktn merak etti.
"Doru," dedi Roark. Sesi hemen hemen bir fsltyd.
Kendi binalar hakknda bu adamdan renecei bir eyler olmas; bu adamn bunu kendisinden
nce grp farketmi olmas, byle anlayl ve hogrl biimde syleyebilmesi, Roarkun
kukularn sildi. Kendi kendine, ben herhalde insanlar anlamyorum, dedi. Demek grn aldatc
olabiliyor. Bina yaplrken zaten Hopton Stoddard ok uzaklarda, bir baka ktada olacakt. Bylesine
bir grevin yannda hibir eyin nemi yoktu. Hopton Stoddard'n bile. Adam konumay
srdryordu:
"Ben ona Tanr demeyi seiyorum. Siz bir baka isim seebilirsiniz. Ama benim o binada
istediim, sizin ruhunuz. Sizin ruhunuz, Bay Roark. Bana en iyisini verin. O zaman grevinizi yapm
saylrsnz, ben de bana deni yapm olurum. Benim ne gibi bir anlam yanstmak istediime
kayglanmayn. Binann biiminde sizin ruhunuz yanssn. Anlam o olsun. Siz bilseniz de, bilmeseniz
de."
Ve bylece Roark, Stoddard nsan Ruhu Tapna'n yapmay kabul etti.
11

Aralk aynda Cosmo-Slotnick binas byk bir trenle ald. Trene pek ok nller, nal
biiminde elenkler, haber kameralar, dner projektrler geldi. saat boyunca, hepsi birbirine
benzer konumalar yapld.
Mutlu olmam gerekir, diyordu Peter Keating kendi kendine. Ama deildi. Pencerelerin birinden,
Broadway Caddesi'ni tklm tklm doldurmu insanlarn yzlerine bakt. Konua konua kendini
neelendirmeye alt. Hibir ey hissedemedi. Cannn skldm itiraf etmek zorundayd. Ama
glmsyor, el skyor, fotoraflara poz veriyordu. Cosmo-Slotnick Binas sokan zerinde
arbal bir ekilde, kocaman beyaz bir havacva gibi ykselmekteydi.
Trenden_ sonra Ellsworth Toohey, Keating'i kapp oradan uzaklatrd, pahal bir restorann
eflatun denmi bir locasndaki masaya gtrd. Al onuruna bir sr, pek parlak partiler
verilmekteydi ama Keating, Toohey'nin teklifini hemen kabul etmi, teki tekliflerin tmnden
kamt. Toohey onun ikisini iiine bakt, ne doru eildi.
"Ne harikayd, deil mi?" dedi. "te, Peter, bu senin hayattan bekleyebilecein eylerin doruk
noktas." Kadehini zarif bir hareketle kaldrd. "Daha buna benzer nice zaferler kazanman umuduyla
kaldryorum kadehimi. Bu geceki gibi."
Keating, "Teekkrler," diyerek aceleyle kendi kadehine uzand, bakmadan kaldrp dudaklarna
gtrd, bo olduunu o zaman anlad.
"Gurur duymuyor musun, Peter?"
"Evet. Evet, tabii."
"yi. Seni byle grmek isterim. Bu gece pek yakkl grnyordun. Haber filmlerinde nefis
kacaksn."
Keating'in gzlerinde bir anlk bir ilgi parldad. "Dorusu yle olacan umarm."
"Evli olmaman pek yazk, Peter. Bir karn olsa, bu geceyi ok sslerdi. Halkn houna gider.
Sinema seyircileri de holanr."
"Katie pek fotojenik deildir."

"Ha, yle ya, sen Katie'yle nianlydn. Ne kadar aptalm. Hep unutuyorum. Hayr, Katie hi
fotojenik deildir. Ayrca Katie'nin byle sosyal bir toplulukta pek etkin olacan da dnemiyorum.
Katie iin kullanlabilecek pek ok gzel sfatlar var; ama 'kibar' ile 'gsterili' sfatlar bunlarn
arasnda saylamaz. Beni balamak zorundasn, Peter. Hayallerimi kontrol edemiyorum. Hep sanatla
ilgili bir mesleim olduu iin, her eyi sanatsal uygunluk asndan dnmek eilimindeyim. Bu
gece sana baknca, yannda ok gzel fotoraf verecek bir kadn dnmeden edemedim."
"Kimi?"
"Sen bana bakma. Alt taraf, sanatsal bir hayal bu. Hayat hibir zaman o kadar mkemmel olmaz.
nsanlar sana zaten ok fazla imreniyor. br baarlarna bir de onu katamazsn."
"Kim?"
"Bo ver, Peter. Onu elde edemezsin. Hi kimse elde edemez onu. Sen de iyisin ama o kadar iyi
deilsin."
"Kim?"
"Dominique Francon tabii."
Keating dorulup dik oturdu; Toohey onun gzlerindeki bezginlii, isyan, dmanca ifadeyi grd.
Toohey'nin baklar sakinliini korumay baard. Sonunda teslim olan Keating oldu. Koltuuna
tekrar yld, yalvaran bir sesle, "Ah, Tanrm, Ellsworth," dedi. "Ben onu sevmiyorum ki!"
"Sevdiini sanm deilim. Ama sradan bir insann sevgiye, yani cinsel sevgiye ne kadar abartl
bir nem verdiini hep unutuyorum."
"Ben sradan bir insan deilim," dedi Keating yorgun bir sesle. Otomatik bir itirazd bu. inde ate
yoktu.
"Dik otur, Peter. yle ylnca kahramana hi benzemiyorsun."
Keating yine dikleti. Kayglanm ve fkelenmiti.
"Dominique'le evlenmemi her zaman istiyordun. Bunu hep hissettim. Neden? Sana ne bundan?"
"Kendi soruna kendin cevap verdin, Peter. Benim bundan ne karm olabilir? Ama biz sevgiden,
aktan konuuyorduk. Cinsel ak son derece bencil bir duygudur, Peter. Bencil duygular da insan
mutlu edecek eyler deildir. Haksz mym? Bu geceyi al rnein. Bencil birinin yreini kabartacak
bir geceydi. Sen mutlu muydun, Peter? Zahmet etme dostum, buna cevap vermen gerekmiyor. Benim
esas sylemek istediim, insann kendi zel drtlerine hi gvenmemesi gerektii. Ne istedii
aslnda ok az nem tayor! Bunu tamamen anlamayan, hayatta mutluluk bulmay bekleyemez. Bu
geceyi dn bir an. Sen oradaki en nemsiz insandn, Peter. Zaten de yle olmal. nemli olan, bir
eyi yapan deil, kimler iin yapldysa onlardr. Ama sen bunu kabul etmeyi beceremedin. Bu
nedenle de, hissetmen gereken byk mutluluu hissedemedin."
"Doru," diye fsldad Keating. Bunu baka birine asla itiraf etmezdi.
"Benliini tmyle silmenin o gzel gururunu kardn. Ancak kendi egonu inkr etmeyi rendiin
zaman, iindeki cinsel duygular gibi nemsiz ayrntlara glmeyi rendiin zamandr ki senden hep
beklediim gerek bykle ulaacaksn."
"Sen ... benim amdan buna gerekten inanyor musun, Ellsworth? Gerekten?"
"nanmasam burada oturuyor olmazdm. Ama biz yine aka dnelim. Kiisel ak ok kt bir
eydir, Peter. ok kt. Kiisel olan her ey gibi. Sonu hep hsrana varr. Nedenini gremiyor
musun? Kiisel ak bir ayrmclk, bir tercih eylemidir. Hakszlk ierir. Bir tek kiiye o sevgiyi
verirken, dier insanlar o sevgiden mahrum etmenin hakszl. Btn insanlar eit olarak
sevmelisin. Ama kendi bencil seimlerini ldrmedike, byle soylu bir duyguya ulaamazsn. Bunlar
kt ve yararsz eylerdir, nk 'Birinci Kozmik Yasa'.ya, insanlarn temel eitliine kardr."
"Yani," dedi Keating ani bir ilgiyle. "Felsefi adan, temelde hepimiz eitiz mi demek istiyorsun?
Hepimiz mi?"
"Elbette," dedi Toohey.
Keating bu dncenin kendisine neden bu kadar scak ve tatl geldiini merak etti. Bu dncenin
kendisini, deminki treni seyretmek iin sokakta toplananlar arasndaki her yankesiciye de eit
klmas onu hi rahatsz etmedi. in bu yan zihnine pek belirsiz biimde yansd, onu hi tedirgin
etmedi; hatta tm hayat boyunca ba drts olan stnlk savayla elitii halde ters gelmedi.
elikinin nemi yoktu: Bu geceyi de, oradaki kalabal da dnmyordu. Onun aklnda, o gece
oraya gelmemi olan biri vard.
Kprtl bir mutluluk iinde ne doru eilerek, "Biliyor musun, Ellsworth," dedi. "Seninle
konumay, baka her eye tercih ederim. Her eye. Bu gece gidebileceim yle ok yer vard ki...
Oysa burada seninle otururken daha mutluyum. Bazen dnyorum da, sen olmasan nasl yaardm
ben, diyorum."
"Zaten yle olmal," dedi Toohey. "Dostlar ne gn iindir?"
O k, yllk geleneksel Sanat Balosu her zamankinden parlak oldu. Athelsan Beasely, baloyu
dzenleyen grubun ruhunu oluturan kiiydi. Bu sefer aklna mthi bir fikir gelmiti. Btn mimarlar,
en nemli binalarnn klnda geleceklerdi kyafet balosuna. Bunun uygulamas son derece baarl
oldu.
Peter Keating gecenin yldzyd. Cosmo-Slotnick Binas klnda harika grnyordu. nl
binasnn kt hamurundan yaplm bir kopyas, onu tepesinden diz kapaklarna kadar kaplyordu.
Yz grnmyordu ama prl prl gzleri en st katn pencerelerinden bakmakta, binann kulesi de
bann zerinde ykselmekteydi. Stunlu blm diyaframnn oralara rastlyor, isterse parmaklarn
da binann giri kapsndan dar uzatabiliyordu. Bacaklar serbest olduundan, her zamanki
zerafetiyle hareket edebilmekteydi. Siyah pantolonunu ve deri botlarn giymiti.
Guy Francon da Frink National Bankas olarak pek etkileyiciydi. Geri bina onun zerinde,
gerekte olduundan biraz daha enli grnyor, Francon'un gbeini baka trl rtmesi mmkn
olmuyordu. Tepesindeki Hadrian Mealesi'ne gerek bir elektrik ampul yerletirilmi, minyatr pille
alyordu. Ralston Holcombe bir eyaletin meclis binas olarak mthiti. Gordon L. Prescott da tahl
asansr olarak pek erkeksi grnyordu. Pettringill sska bacakl, kambur haliyle, bir Park Avenue
oteli klndayd. Gzlkleri grkemli bir kulenin dibinden bakyordu. ki komedyen sz dellosuna
giritiler, arada birbirlerini nl kulelerin tepesindeki direklerle drttler. Bu kuleler kentin nl
binalarna aitti. Okyanustan gelen gemileri bunlar karlard bu kentte. Herkes bol bol eleniyordu.
Mimarlarn ou, zellikle de Athelsan Beasely, davetli olduu halde gelmeyen Howard Roark'dan
sitemli biimde sz ettiler. Onu da Enright Evi klnda grmeyi bekliyorlard.
Dominique holde durdu, kapdaki yazya bakt: "HOWARD ROARK, MMAR."
Roark'un ofisini hi grmemiti. Buraya gelme isteine kar uzun sre mcadele etmiti. Ama
alt yeri de grmek zorundayd.
Dominique adn verdiinde, resepsiyondaki sekreter ok ard. Kalkp konuun geldiini
Roark'a bildirdi. Sonra dnd, "Hemen girebilirsiniz, Bayan Francon," dedi.
Dominique odaya girerken Roark glmsedi. armadn belli eden, hafif bir glmseme.
"Bir gn buraya geleceini biliyordum," dedi. "Sana etraf gezdireyim mi?"
"Nedir o?"
Roark'un ellerine kil bulamt. Uzun bir masada, bitmemi izimlerin arasnda, bir binann kilden
maketi duruyordu. Alarn ve teraslarn kaba bir almas.
"Aquitania m?" diye sordu Dominique.
Roark bayla onaylad.
"Hep yapar msn bunu?"
"Hayr. Her zaman deil. Bazen. Burada almas g bir sorun var. Onunla bir sre oynamam
gerek. Herhalde en sevdiim binam olacak ... yle zor ki!"
"Devam et sen. Bunu yaparken seni izlemek istiyorum. Rahatsz olur musun?"
"Hi olmam."
Ksa srede, Dominique'in varln unutmutu. Dominique bir keye oturup onun ellerini seyretti.
Duvarlar youruyordu. Derken o eller yapnn bir blmn ezdi, batan balad. Yavaa, sabrla,
kararszlnda bile garip bir gvenle. Bir avucuyla uzun, dz bir yeri svazladn grd, derken
elinin bu hareketiyle bir a oluuverdi.
Dominique kalkp pencereye yrd. Kentin aada grnen binalar da masadaki maketten daha
byk deildi. O ellerin bunlar da yeniden biimlendirdiini, baz yerlerini ykp yeniden
yourduunu grr gibi oldu. Eli dalgn bir hareketle uzand, uzaktaki bir binann adm adm ykselen
izgilerini izledi, fiziksel bir sahiplik hissi duydu. Bu duyguyu Roark iin duydu.
Tekrar masaya dnd. Dikkatle makete eilmi yze bir tutam sa dmt. Roark ona bakmyor,
parmaklarnn altndaki biime bakyordu. Dominique o ellerin bir baka kadn vcudu zerinde
kayn gryormu gibi oldu. Duvara dayand. ok iddetli bir fiziksel zevk, gcn tketmiti.
Ocak ay balarnda, Cord Binas'yla Aquitania Oteli'nin ykselecei ukurlardan ilk elik stunlar
ban kaldrmt, Roark da bu arada tapnan tasarm zerinde alyordu.
lk planlar bittiinde, sekreterine, "Bana Steven Mallory'yi bul," dedi.
"Mallory mi, Bay Roark? Kim ... Ha, evet, silahl heykeltra."
"Ne?"
"Ellsworth Toohey'e ate etmiti, deil mi?"
"yle miydi? Ha, doru."
"stediiniz o mu, Bay Roark?"
"Evet, o."
Sekreter iki gn boyunca sanat simsarlarna, galerilere, mimarlara, gazetelere telefon etti durdu.
Steven Mallory'ye ne olduunu, nerede bulunabileceini kimseden renemedi. nc gn durumu

Roark'a bildirdi. "Bir adres buldum," dedi. "Greenwich Village'de. Onun adresi olabilir, diyorlar.
Telefon yok." Roark, Mallory'den ofisi telefonla aramasn isteyen bir mektup dikte etti.
Mektup geri gelmedi, ama bir hafta boyunca telefon eden de olmad. Derken bir gn Steven
Mallory arad.
Sekreter telefonu balaynca, "Alo?" dedi Roark.
"Ben Steven Mallory." Gen, sert bir sesti. Syledii kelimeler bittiinde, geride sabrsz, kavgac
bir sessizlik kalyordu.
"Sizinle grmek istiyordum, Bay Mallory. Ofisime gelmeniz iin bir randevu ayarlayabilir
miyiz?"
"Beni niin grmek istiyorsunuz?"
" iin tabii. Bir binamla ilgili bir alma yapmanz istiyorum."
Upuzun bir sessizlik oldu.
Mallory l gibi bir sesle, "Peki," dedi. Sonra ekledi: "Hangi bina?"
"Stoddard Tapna. Belki duymusunuzdur ..."
"Evet, duydum. Siz yapyormusunuz. Duymayan m kald? Bana da basn ajannza verdiiniz
kadar para verecek misiniz?"
"Ben basn ajanna falan para vermiyorum. Size ne isterseniz derim."
"Fazla istemeyeceimi tahmin etmisinizdir."
"Saat kata gelmek uygun olur sizin iin?"
"f, ne olacak ... siz syleyin, geleyim. Megul olmadm biliyorsunuz."
"Yarn saat iki iyi mi?"
"Tamam." Sonra ekledi. "Sesinizden holanmadm." Roark gld. "Ben sizinkinden holandm.
Artk keselim de yarn ikide burada olun."
"Peki." Mallory telefonu kapatt.
Roark kulakl yerine koyarken srtyordu. Sonra birden srtma ifadesi kayboldu, son derece
ciddi bir ifadeyle telefona bakakald.
Mallory randevuya gelmedi. gn sesi kmad. Sonunda Roark gidip onu bulmaya karar verdi.
Mallory'nin oturduu daire, balk pazarnn kokusunu alan ksz bir sokakta, khne bir binadayd.
Dar kap giriinin iki yannda bir amarhaneyle bir ayakkab tamircisi vard. Kelimeleri yaya yaya
konuan bir baka kirac, "Mallory mi?" dedi. "Beinci kat, arka taraf." Sonra kaytsz admlarla
uzaklat. Roark km ahap basamaklar kt. Sahanlklar tel kafes iine alnm ampullerle
aydnlatlmt. Kirli kapy vurdu.
Kap ald. Eikte zayf bir gen duruyordu. Sa ba dankt.

Gl bir az, kare biiminde alt duda vard. Roark'un mrnde grd en ifadeli gzlere
sahipti. "Ne istiyorsunuz?" diye terslendi.
"Bay Mallory?"
"Evet."
"Ben Howard Roark."
Mallory gld. Kapnn kanadna yaslanm, tek kolunu pervaza dayamt. Yana ekilmeye niyeti
yok gibiydi. Sarho olduu da belliydi.
"Vay vay," dedi. "Bizzat, ha?"
"eriye girebilir miyim?"
"Niin?"
Roark merdiven parmaklna oturdu. "Randevunuza neden gelmediniz?" diye sordu.
"Randevu mu? Ha, evet. Syleyeyim size." Mallory'nin sesi ciddiydi. "Aslnda gelmek
niyetindeydim. Gerekten. Sizin ofise gelmek zere yola ktm. Ama yrrken bir sinemann nnden
getim. Baktm, Bir Yastkta ki Ba oynuyor. Oraya giriverdim. Bir Yastkta ki Ba' grmesem
olmazd." Srtt, uzatt koluna doru eildi.
Roark yavaa, "Beni ieriye alsanz iyi olacak," dedi.
"Aman, ne olacak ki! Gelin haydi."
Oda darack bir delikti. Kede toplanmam bir yatak, ortalkta gazeteler, eski giysiler, bir gaz
sobas, ucuz bir dkkndan alnm ereveli peyzaj ... hastalkl kahverengi bir ayr ve birka
koyun. Burada yaayan insann mesleini gsterecek izim ya da heykeller yoktu.
Roark oradaki tek sandalyenin zerinden birka kitapla bir tavay itti, oturdu. Mallory karsnda
durmu, srtyor, biraz da sallanyordu.
"Yanl yapyorsunuz," dedi Mallory. "Bu i byle yaplmaz. Bir heykeltran peinde
koturduunuza gre, durumunuz gerekten skk olmal. Aslnda bu i yle yaplr: Beni ofisinize
arrsnz, ilk geliimde siz orada bulunmazsnz. kinci geliimde beni bir buuk saat bekletirsiniz,
sonra odanzdan resepsiyon holne kar, elimi skar, bana Podunkta oturan Wilson'lar tanyp
tanmadm sorar, ortak dostlarmz olmas ne gzel, dersiniz. Ama o gn ok aceleniz olduunu
syler, yaknda bir gn beni le yemeine aracanz, orada i konuabileceimizi sylersiniz.
Bunu byle iki ay kadar srdrrsnz. Bana ii ondan sonra verirsiniz. En sonunda bana iyi bir
heykeltra olmadm, zaten almalarm hibir zaman pek tutmadnz syler, yaptm ii p
sepetine atarsnz. Gidip Valerian Bronson'u tutar, ii ona yaptrrsnz. Byle yaplr bu iler. Ama bu
sefer yle olmayacak."
Ama bir yandan da gzleri Roark'u dikkatle inceliyordu. Gzlerinde bir profesyonelin gveni
okunmaktayd. Konuurken sesindeki o sahte nee kaybolmu, son cmleler tekdze kmt.
"Hayr," dedi Roark. "Bu sefer yle olmayacak."
Delikanl ona sessizce bakyordu.
"Siz Howard Roark musunuz?" diye sordu. "Binalarnz beeniyorum. Sizinle tanmay o yzden
istemedim. O binalara her baktmda iim bulanmasn diye. Onlar yapann da yle biri olduuna
inanmay srdrebileyim diye."
"Ya yle biriysem?"
"Olmaz yle ey."
Ama yine de, buruuk yatan kenarna oturdu, dirseklerini dizlerine dayayp ne eildi. Baklar
Roark'un yz hatlarn tartan sessiz ve duyarl bir tart gibiydi. Byle aka deerlendirmesinde
biraz da kstahlk vard.
Roark ak seik ve ok dikkatli konuarak, "Bakn," dedi ona. "Stoddard tapna iin bir heykel
yapmanz istiyorum. Bana bir kat verirseniz, anlamay hemen yazarm, baka heykeltra tutarsam
ya da eserinizi kullanmazsam size bir milyon dolar deyeceimi de belirtirim."
"Normal tempoda konusanz da olur. Sarho deilim. Pek fazla deil yani. Anlayabiliyorum."
"Evet?"
"Beni neden setiniz?"
"tyi bir heykeltra olduunuz iin."
"Bu doru deil."
"yi olduunuz mu?"
"Hayr, nedenin bu olduu. Kim istedi beni tatmanz?"
"Hi kimse?"
"Benimle yatm bir kadn m?"
"Sizinle yatm kadn tanmyorum."
"naat btenizde para m bitti?"
"Hayr. Btem snrsz."
"Bana acyor musunuz?"
"Hayr. Neden acyaym?"
"Toohey'ni vurma olaynn getirdii reklam deerime mi kapldnz?"
"Ulu Tanrm, hayr!"
"Nedir o halde?"

"En mantkl neden dururken niin bu samalklar kurcalyorsunuz?"


"Hangisi o?"
"almalarnz beeniyorum."
"Tabii. Hepsi yle der. yle sylemeleri, buna inanmalar yakk alr da ondan. Ama bu neden
foslarsa ne olacak, siz dnn! Tamam, pekl, almalarm beeniyorsunuz. Gerek neden nedir?"
"almalarnz beeniyorum."
Mallory ak konutu. Sesi ayk gibiydi. "Yani benim yaptm eyleri grdnz ve beendiniz ...
siz ... kendiniz. Tek banza ... Kimse size beenmeniz gerektiini ya da niin beenmeniz gerektiini
sylemeden ... ve beni istediinize karar verdiniz ... Yalnzca bu nedenden ... Hakkmda hibir ey
bilmeden ve aldr etmeden ... srf yaptm almalar yznden ve sizin o almalarda
grdkleriniz yznden, beni ie almaya karar verdiniz, beni arayp bulma zahmetine katlandnz,
kalkp buraya geldiniz, hakaretler dinlediniz ... srf grdnz iin ve o grdnz ey beni sizin
gznde nemli kld iin ... beni istemenize yol at iin, ha? Bunu mu demek istiyorsunuz?"
"Tam yle," dedi Roark.
Mallory'nin gzlerinin iri iri almasna neden olan eyleri grmek korku vericiydi. Sonra ban
iki yana sallad, kendini yattrmak istiyormu gibi bir sesle, "Hayr," dedi.
ne eildi. Sesi l gibi, yalvarr tondayd.
"Bakn, Bay Roark. Size kzacak deilim. Yalnzca bilmek istiyorum. Tamam, ii bana vermekte
kararl olduunuzu anlyorum, kabul edeceimi de biliyorsunuz. Vereceiniz her paraya. Bir
milyonluk anlama imzalamak zorunda da deilsiniz. u odaya bir bakn, avucunuzda olduumu
anlarsnz. O halde bana neden gerei syle meyesiniz? Sizin iin hibir ey fark etmez ki... oysa
benim iin ok nemli."
"Nedir sizin iin nemli olan."
"Yani ... eer ... bakn, beni bir daha hi kimsenin isteyeceini sanmyordum. Ama siz istiyorsunuz.
Peki. Bir kere daha yaayacam her eyi. Ama bunu yaparken, almalarm beenen biri iin
altm dnmek istemiyorum. Ona bir kere daha dayanamam. Bana doruyu syleseniz kendimi
ok daha iyi hissederim. Kendimi sakin hissederim. Bana neden numara yapasnz? Hibir ey
deilim ki ben. Size saygm kaybederim sanyorsanz, etmem. Anlamyor musunuz? Bana gerei
sylemek ok daha iyi bir ey. O zaman her ey basit ve drst otur. Size daha ok sayg duyarm.
Gerekten duyarm."
"Ne oluyor sana, delikanl? Ne yaptlar sana byle? Bu tr eyler sylemeyi neden istiyorsun?"
"nk ..." Mallory birden kkredi, sonra sesi atlad, ba sarkt. Sznn sonunu bir fsltyla
bitirdi. "nk iki ylm byle geti," eli oday gsteriyordu. "Byle geti iki ylm. Senin bana
sylediin eylerin var olmadna kendimi inandrmaya alarak geti."
Roark ona doru yrd, enesini tutup kaldrd, konutu:
"Sen koca bir budalasn. almalarn hakknda ne dndme, kim olduuma, buraya neden
geldiime aldr etmeye hakkn bile yok. Bunlara aldrmayacak kadar iyisin. Ama gerekten bilmek
istiyorsan, bence sahip olduumuz en iyi heykeltra sensin. Byle dnyorum, nk senin
figrlerin, insanlarn nasl olduunu deil, nasl olabileceini, nasl olmas gerektiini gsteriyor.
nk sen ihtimali ayorsun, bize nelerin mmkn olduunu gsteriyorsun. O da yalnz senin
kanalnla mmkn. nk insan hor grmeyen yalnz senin eserlerini grdm. nk insana mthi
bir saygn var. nk senin heykellerin, insandaki kahramanl gsteriyor. Buraya sana acdm iin
iyilik yapmaya gelmedim. Senin ie ihtiyacn var diye de gelmedim. Ben buraya basit, bencil bir
nedenle geldim. Bir insan hangi nedenle en temiz yiyecei seerse, ayn nedenle geldim. Bu bir sa
kalma kanunu, deil mi? En iyisini aramak. Senin hatrn iin gelmi deilim buraya. Kendim iin
geldim."
Mallory kendini ondan kurtard, yzkoyun yataa devrildi. ki kolunu am, yumruklarn
skmt. Gmleinin srtnda titreyii, hkrmakta olduunu gsteriyordu. Gmlein kuma kayd,
yumruklar yavaa kvrld, yasta bastrd. Roark daha nce hi alamam birine bakmakta
olduunu anlamt. Yatan kenarna oturdu, dayanmak ok g olduu halde, gzlerini o kvrlp
duran bileklerden ayrmad.
Bir sre sonra Mallory dorulup oturdu. Roark'a baktnda, dnyann en sakin, en iyi yzn
grd. Bu yzde acmann glgesi bile yoktu. Bakasnn acsn gizli bir zevkle seyreden, dilencilere
bakp kendini ycelmi hisseden insanlarn ifadesi de yoktu. Bakasnn kk dmesiyle beslenen
a bir ruhu da yanstmyordu. Roark'un yz yorgun gibiydi. kkt. Dayak yemi gibiydi. Ama
gzleri huzurluydu. Mallory'ye sessiz, sert, temiz, anlay ve sayg dolu bir bakla bakyordu.
"imdi uzan biraz," dedi Roark. "Bir sre ylece yat."

"Seni nasl sa braktlar?"


"Yat. Dinlen. Sonra konuuruz."
Mallory doruldu. Roark onu omuzlarndan tutup zorla yatrd, ayaklarn yerden kaldrd, ban
yasta itti. ocuk kar koymad.
Roark geri ekilirken zerine bir yn ey ylm bir masaya arpt. Bir ey atrdayarak yere
dt. Mallory ileri atld, den eye nce o ulamaya abalad. Roark onun kolunu yana itip yerden
o eyi ald.
Aldan yaplm kk bir parayd. Ucuz hediye dkknlarnda satlanlardand. Karn st yatan
bir bebei gsteriyordu. Gamzeli poposu havadayd. Omzunun zerinden geriye bakyordu.
izgilerinin birka, kaslarnn yaps, saklanamayacak stn bir yetenek gsteriyordu. Geri kalan,
bilerek bayalatrlm, ikna etmeyen, znt verici bir kla sokulmutu. Kbuslar atosu'na layk
bir parayd.
Mallory, Roark'un elinin titremeye baladn grd. Sonra Roark'un kolu havaya kalkt, yavaa
bann zerine ykseldi. Sanki g topluyordu. Hzl bir hareket olduu halde, dakikalarca srm
gibi geliyordu. Kol bir an yukarda kald, sonra ne frlad, al biblo havada utu, duvara arpp tuzla
buz oldu. Roark'un byk bir fkeye kapld ilk olay bu olmutu.
"Roark."
"Evet?"
"Roark, keke seni bana i vermeden nce tansaydm." fadesiz bir sesle konuuyordu. Ba
yastkta, gzleri kapalyd. "O zaman araya karacak baka bir neden olmazd. nk, bak, sana ok
kran borluyum. i verdiin iin deil. Buraya geldiin iin de deil. Benim iin yapabilecein
hibir eyden tr deil. Yalnzca byle biri olduun iin."
Sonra hareketsiz yatt. Dmdz. Ac duyma aamasnn tesine gemi biri gibi. Roark pencerede
duruyor, sefil odaya, yatan zerindeki ocua bakyordu. Neden kendini bir ey bekliyormu gibi
hissettiine amaktayd. Balarnn zerinde yer alacak bir patlamay bekliyordu. Mantksz bir eydi
bu. Sonra birden anlad. nsan kendini bir kapana kslm, tuzaa dm bulunca byle hisseder,
diye dnd. Bu oda, yoksulluun bir rastlants deildi. Bir savan ayak iziydi. Dnya
cephaneliklerinde stoklanm tehlikeli maddelerin hepsinden beter bir patlamayla bu hale gelmiti.
Bir sava ... Kime kar? Dmann ad da, yz de yoktu. Ama bu ocuk bir silah arkadayd.
Savata yaralanmt. Roark onun banda dururken yepyeni, garip bir duygu iindeydi. Onu kollarna
alp gvenli bir yere tamak geliyordu iinden. Ama cehennem nasl bir yerdi, gvenli yer nasl bir
yerdi? Bunlar pek belirgin deildi. Aklna Kent Lansing geliyor, onun syledii bir eyi hatrlamaya
alyordu
Derken Mallory gzlerini at, dirsei zerinde doruldu. Roark sandalyeyi yatan yaknma ekip
oturdu.
"imdi konu," dedi. "Gerekten sylenmesini istediin eylerden konu. Bana aileni, ocukluunu,
arkadalarn ve duygularm anlatma. Dndn eyleri syle."
Mallory ona inanmaz baklarla bakt, fsldad. "Bunu nereden bildin?" Roark glmsedi, hibir
ey sylemedi.
"Beni ldren eyin ne olduunu nereden bildin? Yllardan beri, nefret etmek istemediim
insanlardan nefret etmeye zorluyor bu beni. Sen de mi hissettin yoksa? En iyi arkadalarnn, senin her
eyini ok sevdiklerini, ama bunlara gerekten nemli olan eylerin dahil olmadn m grdn?
Senin iin en nemli olan eyler, onlara hibir ey ifade etmez. Tanyabilecekleri bir ses bile
saylmaz. Yani ... duymak m istiyorsun? Ne yaptm ve neden yaptm, neler dndm m
dinlemek istiyorsun? Cann sklmaz m? nemli mi senin iin?"
"Bala," dedi Roark.
Saatlerce oturup dinledi. Mallory ona almalarn, onlarn gerisinde yatan dncelerini, hayatn
biimlendiren dncelerini anlatt, oburca konutu. Boulurken kyya frlatlm bir adam gibi, ikide
bir byk hava kitlelerini iine eke eke.
Mallory, Roark'un ofisine ertesi sabah geldi. Roark ona tapnan eskizlerini gsterdi. Roark bir
sorunu aklamak zere masann bana dikildiinde, Mallory deimiti. inde gvensizlik yoktu
artk, ektii aclar da unutmutu. Eskizi alan elinde keskin ve gvenli bir hareket vard. Bu hareket,
kendisine yaplan hibir eyin, u anda kullanmak zere olduu, onu ilev grmeye iten o nitelii
ezemeye cejni anlatyordu. Teslim olmayan, benliinin dnda bir gveni vard. Roark'la eit iki kii
olarak kar karyayd.
izimleri uzun sre inceledi, sonra ban kaldrd. Tm yzn kontrol altna alm, yalnz
gzlerini alamamt. "Beendin mi?" diye sordu Roark.
"Aptalca laflar syleme."
^izimlerden birini alp pencereye yrd, bir resme, bir sokaa, bir Roark'un yzne, sonra yine
resme bakt.
"Mmkn gibi grnmyor," dedi. "Hem bu ... hem de u." Resmi sokaa doru sallad.

Sokan kesinde bir bilardo salonu vard. Yannda, Korint tarz kap girii olan bir apartman.
Broadway'de oynayan bir oyunun reklam panosu. Bir damdaki amar ipinde dalgalanan pembeli,
grili amarlar.
"Ayn kentte olamaz. Ayn dnyada olamaz," dedi Mallory. "Ama sen oldurdun. Demek mmkn ...
Bir daha hi korkmayacam."
"Neden korkmayacaksn?"
Mallory resmi masaya dikkatle brakt, cevap verdi: "Dn birinci yasa diye bir ey syledin,
insann en iyiyi aramasna dair bir ey ... Komik ... Takdir edilmemi deha hikyesi eski hikyedir.
Ama daha beterini dndn m hi? Fazla takdir edilen dehay? ... Bir yn insann salak olmas,
iyiyi grememesi, o kadar kt deil. nsan kzamaz ona. Ama grebildii halde istemeyen insan
anlayabiliyor musun?"
"Hayr."
"Hayr. Sen anlayamazsn. Btn gece seni dndm.,Hi uyumadm. Senin srrn ne, biliyor
musun? O korkun masumluun."
Roark yksek sesle gld, onun ocuksu yzne bakt.
"Yo, komik deil," dedi Mallory. "Ben ne dediimi biliyorum, sen bilmiyorsun. Bilemezsin. Nedeni
de senin o salt ve eksiksiz saln. yle salklsn ki, hastal zihninde canlandramyorsun. Byle
bir eyin var olduunu biliyorsun. Ama aslnda inanmyorsun. Ben inanyorum. Baz konularda senden
daha ok ey biliyorum, nk daha zayfm. Ben ... br taraf anlayabiliyorum. O yzden dn
grdn o hale dtm."
"Bitti o artk."
"Herhalde. Ama tmyle deil. Artk korkmuyorum. Ama yle bir dehetin var olduunu biliyorum.
Ne tr dehet olduunu biliyorum. Sen o trlsn dnemezsin. Bak, senin dnebildiin en
korkun tecrbe nedir? Benimki, bir hcrede, silahsz ve savunmasz durumda, salyas akan bir
hayvanla birlikte kilitli kalmak, ya da bir hastalk sonucu beyni kalmam bir manyakla kilitli
kalmaktr. O zaman kendi sesinden baka hibir eyin olmaz. Sesin ve dncelerin. O yarata
haykrr, sana neden dokunmamas gerektiini sylersin; en gzel ve etkili kelimeleri bulursun,
gerein ifadesi kesilirsin. Canl gzlerin sana baktn grr, ama yaratn seni duyamadn
bilirsin. Ona ulaamayacan, hibir ekilde ulaamayacan, ama onun yine de kprdayp soluk
aldn, karnda kendi ihtiyalarna gre hareket ettiini grrsn. Dehet bu ite. Dnyann
karsndaki de bu. nsanlarn arasnda, bir yerlerde kol geziyor. O yaratk. Beyni yok, iine kapal,
hi etkilenmeyen, ama kendi amac, kendi kurnazl olan bir ey. Tek bildiim bu ... Onun var olduu.
Amacn bilmiyorum. Ne tr bir ey olduunu da bilmiyorum."
Roark, "Dekann ilkesi," dedi.
"Ne?"
"Arasra merak ettiim bir ey ... Mallory, neden Ellsworth Toohey'i vurmaya altn?" ocuun
gzlerini grnce ekledi. "O konuda konumak istemiyorsan, bana sylemek zorunda deilsin."
"Konumak istemiyorum," dedi Mallory. Sesi gergindi. "Ama en uygun soruyu sordun."
Roark, "Otur," dedi ona. "Sana vereceim ii konualm."
Roark binay ve heykeltratan ne beklediini anlatrken Mallory dikkatle dinledi. Roark szlerini
bitirdi:
"Bir tek figr. urada duracak." Eskizde yerini gsterdi. "Bina onun evresine kurulacak. Figrn
ne olmas gerektiini anlyorsun. nsan ruhu. nsandaki en yce, en kahramanca ey. Hem umutlar, hem
de elde edilenler. Her ikisi. Bu savala ykselmi. Kendi gcyle ykselmi. Tanr'y aryor, kendini
buluyor. Kendi biiminin tesinde, ulalabilecek daha yksek bir ey olmadm gsteriyor... Bana
bunu yapabilecek tek kii sensin."
"Evet."
"Ben mterilerime nasl alyorsam, sen de bana yle alacaksn. Ne istediimi biliyorsun ...
gerisi sana kalm. stediin gibi yap. Sana model nermek isterdim, ama o model amacna uymazsa,
kendi istediin birini se."
"Senin setiin kim?"
"Dominique Francon."
"Ulu Tanrm!"
"Tanyor musun?" .
"Grmtm. Keke olabilse ... Tanrm! Buna bu kadar uygun baka bir kadn olamaz. O ..." Sustu.
Hevesi snerek ekledi. "Poz vermez. Hele senin iin, asla."
"Verir."
Guy Francon olay duyunca kar kmaya alt.
"Dinle, Dominique," dedi fkeyle. "Her eyin bir snn var. Gerekten var. Senin iin bile. Neden
yapyorsun bunu? Neden ... Roark'un bir binas iin yapyorsun stelik? Ona kar yaptn ve
sylediin onca eyden sonra, insanlar dedikodu ederse, buna aabilir misin? Baka biri olsa, kimse
farkna varmaz, kimse aldrmazd. Ama sen ve Roark! Nereye gitsem birileri bana soru soracak. Ne
yaparm ben?"

"Kendine heykelin bir kopyasn smarla, Baba. ok gzel olacak."


Peter Keating konuy konumay reddetti. Ama bir partide Dominique'e rastlaynca, istemedii
soruyu sormadan edemedi:
"Roark'un tapna iin poz verecein doru mu?"
"Evet.
"Dominique, bundan holanmyorum."
"yle mi?"
"zr dilerim. Hakkm olmadm biliyorum ... ama bunca insan arasnda, bir tek Roark'la dost
olman istemem. Roark olamaz. Herkes olur, Roark olmaz."
Dominique ilgilenmi gibiydi. "Neden?"
"Bilmiyorum."
Dominique'in merakl ve inceleyen bak onu rahatsz etti.
"Belki de onun almalarna bu kadar nefret duyman biraz yanl gelmi olabilir bana," dedi.
"Tabii nefret duymana sevindim, ama ... pek yerine oturmuyordu ... Sen olduun iin."
"Oturmuyor muydu, Peter?"
"Hayr. Ama ondan kii olarak holanmyorsun, deil mi?"
"Hayr.' Kii olarak holanmyorum."
Ellsworth Toohey bozulmutu. "Byk aklszlk ettin, Dominique," dedi odasna geldiinde. Sesi
pek de sakin deildi.
"Farkndaym."
"Fikrini deitirip reddedemez misin?"
"Fikrimi deitirmeyeceim, Ellsworth."
Toohey oturup omuz silkti, bir sre sonra da glmsedi. "Pekl, hayatm, istediin gibi olsun."
Dominique kalemini bir taslak yaznn satr zerinden kaydrd, hibir ey sylemedi.
Toohey bir sigara yakt. "Demek bu i iin Steven Mallory'yi seti," dedi.
"Evet. Tuhaf bir rastlant, deil mi?"
"Hi rastlant deil, tatlm. Byle eyler hibir zaman rastlant olmaz. Gerisinde bir temel kural
yatar. Ama eminim kendisi bilmiyordun kimse de ona bu seiminde yardmc olmamtr."
"Galiba onaylyorsun!"
"Tm kalbimle. Her eyi ok daha uygun hale getiriyor. Sandmdan iyi."
"Ellsworth, Mallory neden seni ldrmeye alt?"
"Zerre kadar fikrim yok. Bilmiyorum. Sannn Bay Roark biliyor. Ya da bilmesi gerekir. Bu arada,
seni model olarak kim seti? Roark mu, yoksa Mallory mi?"
"0 seni ilgilendirmez, Ellsworth."
"Anlyorum. Roark."
"Aklma gelmiken syleyeyim, Hopton Stoddard'n onu semesini senin nerdiini Roark'a
syledim."
Toohey'nin sigaras havada kalakald, sonra yoluna devam edip dudaklarn buldu.
"Syledin, ha? Neden?"
"Tapnan izimlerini grdm."
"O kadar m iyi?"
"Daha da iyi, Ellsworth."
"Sen syleyince ne dedi?"
"Hibir ey. Gld."
"Gld, ha? ok tatl bir hareket. Bu iin sonunda pek ok insan da ona katlp glecek."
K aylar boyunca Roark'un geceleri saatten fazla uyuyabilmesi, ender rastlanan bir olay oldu.
Hareketlerinde bulac bir keskinlik vard. Sanki vcudu tm evresindekilere enerji veriyordu.
Enerji ofisin duvarlarndan geiyor, kentin noktasn buluyordu: Manhattan'n orta yerinde, bakr
ve camdan bir kule olan Cord Binas, Central Park'n gneyinde Aquitania Oteli ve Riverside"
Yolu'nun hayli kuzeyinde, Hudson kysndaki bir kayann zerinde durmakta olan tapnak.
Buluabildikleri zaman, Austen Heller onu elenen, memnun baklarla seyrediyordu. "Bu
bitince hi kimse seni durduramayacak, Howard," diyordu. "Bir daha asla. Arasra senin nerelere
varacan dnyorum. Biliyorsun, astronomiye her zaman zaafm vardr." Mart aynda bir
akamst Roark, tapnan evresine Stoddard'n emriyle ekilen yksek duvarn i tarafnda
durmaktayd. Gelecekteki duvarlarn temelini oluturan ilk ta bloklar, toprak dzeyinin zerine
kmt artk. Vakit ge olmu, iiler evlerine gitmilerdi. naat alan bombotu. Dnyadan kopmu,
karanlklara sarnm durumdayd. Ama gkyz, aalardaki geceye uymayacak kadar parlak ve
klyd. Baharn yaklatn haber veren klar, sanki ekilip gitmemilerdi bu akam. Nehrin bir
yerlerinde bir geminin dd tek bir kere tt, sessizliin iinde o ddk sesi ok uzaklardan gelir
gibi duyuldu. Steven Mallory'ye stdyo olarak kumlan, Dominique'in poz verdii ahap sundurmann
hl yanyordu.
Tapnak gri kiretandan kk bir bina olacakt. Tm izgileri yatayd. Gkyzne doru
uzanmaya alan izgiler deil, dnyann izgileriydi. Topran zerinde, omuz yksekliinde iki
yana alm kollar gibi yaylyordu. Raz olu kavramn byk ve sessiz biimde ifade edercesine,
avular aaya dnkm gibi. Yere yapmyor, gkyznn altnda melmiyordu. Topra
kendisiyle birlikte kaldrr gibiydi. Pek az sayda olan dey izgileri de gkyzn aaya
ekiyordu sanki. nsan boyuna ylesine ayarlanmt ki, cceletirmiyordu insan. Onun bedenini tek
g olarak gsterecek bir evre oluturuyordu. O beden, tm boyutlarn yarglanmasnda kullanlan
bir kusursuzluk ls gibi gzkebiliyordu. Bu tapnaa bir insan girdiinde, evresindeki havay
kendisi iin yourulup biimlendirilmi hissedecekti. Sanki buras, tamamlanabilmek iin onun
ieriye giriini bekliyormu gibi. Neeli bir yerdi. Sessiz olmas gereken bir tr nee. nsann kendini
gnahsz ve gl hissetmek iin gelebilecei bir yerdi. Ancak kendi prltsyla ulaabilecei ruh
huzurunu bulabilecekti burada.
erde hibir ss yoktu. Duvarlarn kntl izgileri ve koca pencereleri hari. Bu tapnak kasalar
gibi kapatlp kilitlenmemi, evresi topraa doru ak braklm bir yerdi. Aalara, nehre ve
gnee, uzaktaki kentin ufuk izgisine, gkdelenlere, insanolunun dnyadaki baarlarna akt.
Koca odann ucunda, yz giri kapsna dnk durumda, kenti fon olarak arkasna alm olan plak
insan vcudu duruyordu.
Tabii u anda, Roark'un karsndaki karanln iinde bunlarn hibiri yoktu henz. Yalnzca
duvarlar tayacak ilk talar vard. Ama Roark, bitmi binay dnyor, onu parmak eklemlerinde
hissediyor, plan izerken kalemin nasl hareket ettiini hl hatrlayabiliyordu. Dnmeyi bir sre
daha srdrd, sonra kaba arazinin zerinden stdyo sundurmasna yrd.
Kapy vurduunda Mallory'nin sesi, "Bir dakika," diye seslendi.
erde Dominique, durduu kaidenin zerinden inip bir sabahlk giydi, sonra Mallory kapy at.
"Ha, sen miydin?" dedi. "Beki sanmtk. Bu ge saatte burada ne iin var?"
"yi akamlar, Bayan Francon," dedi Roark. Dominique ona ksa bir ba selam verdi. "ini
bldm iin zr dilerim, Steven."
"Ziyan yok. Pek iyi sonu alamyorduk, Dominique bu gece benim istediimi pek veremiyor. Otur,
Howard. Saat ka yahu?"
"Dokuz buuk. Daha alacaksanz size yemek gndereyim mi?"
"Bilemiyorum. Bir sigara ielim hele."
Sundurmann taban demeleri boyanmam tahtayd. Keye bir demir dkm soba konmu, harl
harl yanyordu. Mallory'nin hareketleri, ortaa derebeyleri gibiydi. Alnnda bile kil lekeleri vard.
Sigarasn sinirli hareketlerle iiyor, bir aa, bir yukar, dolanp duruyordu.
"Giyinmek ister misin, Dominique?" diye sordu. "Bu gece fazla bir ey yapabileceimizi
sanmyorum." Dominique cevap vermedi. Durmu, Roark'a bakyordu. Mallory odann ucuna vard,
dnd, Roark'a glmsedi. "Neden daha nce hi gelmedin buraya, Howard? ok megul olduum
bir zamana rastlarsa seni dar atardm tabii. Ayrca, bu saatte buralarda iin ne gerekten?"
"Bu gece buray bir grmek istedim. Daha erken gelemedim."
Dominique birdenbire, "stediin bu mu, Steven?" diye sordu. Sabahl srtndan kard, plak
olarak kaideye yrd. Mallory nce Roark'a, sonra ona bakt ve o anda, btn gn grmeye urat
eyi nihayet grd. Dominique'in vcudu, dimdik ve gergin, ba arkaya atlm, kollar iki yannda,
avular darya dnk ... gnlerdir durduu pozdayd. Ama u anda canlyd vcudu. yle
hareketsizdi ki, titriyor gibiydi. Mallory'nin duymak istediklerini sylyor gibiydi. Gururlu, kendi
varlna saygl, tmden bir teslim olu. Yakalanacak an bu and. O vcut sarslp deimeden.
Dominique grd eyin yansmas dedii anda ulamt bu ana.
Mallory'nin sigaras odann br ucuna utu.
"Dur yle, Dominique!" diye haykrd. "Dur yle! Dur yle!"
Sigara yere demeden, o sehpasnn bandayd.
almaya koyuldu, Dominique de kprdamadan durdu. Roark onun karsndayd. Bir duvara
yaslanm, bakyordu.
Nisan ay geldiinde tapnan duvarlar da yerin zerine ykselmiti. Mehtapl gecelerde
duvarlara yumuak, bulutlu, su altndaym gibi bir renk geliyordu. Yksek it evrelerinde, hepsini
korur durumdayd.
Gnn ii bittiinde, genellikle drt kii antiyede kalyor, oradan ayrlmyordu. Roark, Mallory,
Dominique ve Mike Donnigan. Mike, Roark'un ilerinden bir tekinde bile almamazlk etmemiti.
Herkes gittikten sonra, drd birlikte Mallory'nin sundurmasnda oturuyorlard. Bitmemi heykelin
zerine slak bir rt rtlm, sundurmann kaps bahar gecelerinin ilk lk havasna kar ak
oluyordu. Darda bir dal, zerinde krpe yeil yaprakla kapya doru sarkyor, yapraklarn
arkasndan kapkara gkyz grnyor, yldzlar yapraklarn kenarlarnda su damlalar gibi
titreiyordu. Sundurmada iki sandalye vard. Mallory demir sobann bana geiyor, sosisleri ve
kahveyi hazrlyor, Mike modelin kaidesine oturup piposunu yakyor, Roark yerdeki tahtalara uzanp
dirseklerine dayanyor, Dominique de ince ipek sabahlna sarnp mutfak taburesine oturuyor, plak
ayaklar yerin tahtalarna basyordu.
lerinden konumuyorlard. Mallory onlara olmayacak hikyeler anlatyor, Dominique ocuklar
gibi glyordu. Havadan sudand konumalar. Cmlelerinin anlam ancak seslerinin tonundan, o
scak needen, tmyle gevemi olmann rahatlndan geliyordu. Bir arada bulunmaktan holanan
drt insandlar, o kadar. Ak duran kapnn dndaki karanlkta ykselen duvarlar, onlara snacak
bir yer salyor, hafifleme hakkn tanyor, zerinde almakta olduklar bina da, seslerini alak,
kulakla duyulabilen bir ahenk iinde birletiriyordu. Roark, Dominique'in hi grmedii biimde
glyor, kahkahalar atyordu. Dudaklar gevek ve genti.
Gecenin ge saatlerine kadar kalyorlard orada. Mallory kahveleri atlak fincanlara dolduruyor,
kahvenin kokusu dardaki taze yapraklarn kokusuna karyordu.
Mays aynda Aquitania Oteli'nin inaat durduruldu.
Ortaklardan ikisi borsada byk para kaybetmi, ncs de kendisine kalan mirasa itiraz eden
birilerinin at dava yznden, parasna bir sre iin el sremez duruma gelmiti: Drdnc bir
ortak, bir bakasnn hisselerini hileyle kendi zerine evirmiti. irket artk trl davalarla
urayor, bu dolakln zlmesi yllar alacak gibi grnyordu.
Kent Lansing, Roark'a, "Ben bu ii dzelteceim. lerinden birkan ldrmek zorunda kalsam
bile, dzelteceim," demiti. "Koparp alacam ii onlarn elinden. Seninle ben gnn birinde
bitireceiz o inaat. Ama zaman alacak. Belki de uzun zaman. Sana sabrl ol demeyeceim. Senin
gibiler, gen yata in ikencecilerinin sabr dzeyine ulamamlarsa, zaten ilk on be senenin
sonuna bile sa kamazlar. Sava zrhls gibisindir, eminim."
Ellsworth Toohey, Dominique'in masasnn kenarna oturup gld. "Bitmemi Senfoni... Tanr'ya
kr!" dedi.
Dominique bu sz gazetedeki yazsnda kulland. "Central Park'n Gneyindeki Bitmemi
Senfoni," diye yazd. Ucuna, "Tanr'ya kr! " eklemedi. Bu takma ad bakalar tarafndan da
tekrarland. Yabanclar bu nemli caddede balanm pahal inaatn garip grnmne baktka, o
bo pencereleri, yar kaplanm duvarlar, plak kirileri grdke, bunun ne olduunu soruyor,
Roark'un adn da, binann hikyesini de duymam insanlar kkrdayarak, "O Bitmemi Senfoni'dir,"
diye karlk veriyorlard.
Gecenin ge saatinde Roark, parkn aalar altnda durup, kentin ldayan ufuk izgisi altndaki o
kara, l yapya bakyor, elleri kil maketin zerinde hareket edercesine kprdyor, bir krk knt o
uzaklktan avucuna deer gibi oluyor, ama aslnda bu igdsel hareket yalnzca bo havayla temas
edebiliyordu.
Bazen kendini zorlayp yarm binann iinde dolayordu. Boluun zerine konmu, titreyen
kalaslara basarak yryor, tavan sz odalardan, tabansz odalardan geiyor, kirilerin deriden km
kemikler gibi darya uzand ak kenarlara ulayordu.
Giri katnn arka tarafndaki tek gz odada yal bir beki oturmaktayd. Roark'u tanyor,
inaatta dolamasna izin veriyordu. Bir keresinde Roark'u darya karken durdurmu, "Bir
zamanlar bir olum oluyordu neredeyse," demiti. "l dodu." Bir g sylet miti bunu ona.
Roark'a bakyordu: Ne sylemek istediinden emin deildi. Ama Roark glmsedi, gzleri kapand,
eli adamn omzuna sarld. El skr gibi. Sonra dnp uzaklat.
En zoru ilk birka haftasyd. Daha sonra, kendine Aquitania'y unutturmay baard.
Ekim aynda bir akam, Roark'la Dominique birlikte, artk bitmi olan tapna dolatlar. Haftaya
halka alacakt buras. Tren, Stoddard'n dnnden bir gn sonraya planlanmt. Yapmnda
alanlar dnda, henz tapna gren yoktu.
Duru, sessiz bir akamd. Tapnan bulunduu alan bo ve sessizdi. Kireta duvarlarda gurubun
krmz rengi, gn doumu gibiydi.
Durup tapnaa baktlar, sonra ieriye girip orada durdular. Mermer heykelin nnde. Birbirlerine
hibir ey sylemediler. evrelerindeki havay biimlendiren el de bu duvarlar biimlendiren eldi.
Son klarn solan hareketi kontroll bir disiplin iindeydi. Deien duvarlara ses veren bir
konumann cmlelerini andryordu.
"Roark..."
"Evet, sevgilim?"
"Yo ... Hibir ey ..."
Birlikte arabaya dnerlerken Roark'un eli onun bileini kavramt.
12

Stoddard Tapna'nn 1 Kasm gn leden sonra alaca duyuruldu.

Basn ajan iini ok iyi yapmt, insanlar hep bu olay konuuyor, Howard Roark'dan sz ediyor,
kentin beklemekte olduu mimarlk bayapt zerine yorumlar yapyorlard.
31 Ekim sabah Hopton Stoddard dnya turundan dnd. Ellsworth Toohey onu iskelede karlad.
1 Kasm sabah, Hopton Stoddard ksa bir bildiri yaynlayarak aln yaplmayacan duyurdu.
Baka bir aklama yapmad.
2 Kasm sabah, New York Banner ktnda, Ellsworth M. Toohey'nin yazd "Bir Kk Ses"
stunundaki yaz, "Dinsizlik" baln tayordu. Bu baln altnda unlar yazlyd:
"Aybal dedi ki, pek ok eyi,
Konumann gn geldi:
Gemileri terlikleri ve Howard Roark'u ...
Ve lahanalar ve krallar...
Ve denizin neden kaynayp durduunu
Ve Roark'un belki de kanatlar olduunu.
Sevmediimiz bir dnln ifadesini dn alrsak, sinek raketi ilevi grmek bize dmez; ama
sinein biri kendini dev aynasnda grmeye kalkarsa, en iyilerimiz bile bir infaz iine tenezzl etmek
zorunda kalr.
Son zamanlarda Howard Roark adl birinden bir hayli sz edilmekteydi. Sz zgrl bizim
kutsal geleneklerimizden biri olduu ve kiinin kendi zamann ziyan etme zgrln de ierdii
iin, bu sylentilerin bir zarar yoktu ... tek zarar belki o zamann, balanp da bitirilememi bir
binadan baka gze grnr eseri olmayan birini tartmaktan ok daha yararl ilere
harcanabileceiydi. Olay bir trajediye, hatta bir sahtekrla dnmemi olsayd, gerekten de
sylentiler hibir eye zarar vermeyecekti.
Howard Roark, ounuzun duymad, herhalde bundan sonra da pek duymayaca bir mimardr.
Bir yl nce kendisine olaanst sorumluluk ykl bir i verilmiti. Byk bir ant, sahibinin
yokluunda ina edecekti. Binann sahibi ona inand, snrsz hareket zgrl tand. Eer ceza
hukukumuzun terimleri sanat alannda da geerliyse, Bay Roark'un bu bina sahibine teslim ettii eyin
bir zimmet olayndan farksz olduunu syleyebiliriz.
Bay Hopton Stoddard adl tannm hayrsever yurttamz, New York kentine dinsel bir tapnak
armaan etmeye karar vermiti. Hibir mezhebe bal olmayan, insan inancnn ruhunu simgeleyen bir
tapnak. Bay Roark'un ona sunduu bina ise ancak bir ambar olabilir, o amala kullanlmas da pek
pratik olmayabilir. Belki genelev olabilir... iindeki heykele baklrsa, bunun daha uygun bir ihtimal
olduunu syleyebiliriz. Ama bir tapnak olmad kesindir.
Dinsel yaplara uygun ne varsa, bu binada bilinli bir hainlikle tersine evrilmi gibi
grnmektedir. Ciddi ve kapal olaca yerde, bu tapnak western barlar gibi apaktr. Ebediyeti
dnmeye ve insann nemsizliini kavramaya uygun, saygl bir hzn havas yerine, bu binada
gevek, hafif, lem yaplan yerlere zg bir sevin ve nee egemendir. Tm tapnaklarda olduu gibi,
insanolunun kendi kk egosundan daha yksek kavramlara uzann simgeleyen, ykselip gklere
ulamaya alan izgiler yerine, bu tapnak yatay biimde yaylmtr, karn amurlardadr, bylece
bedeni ihtiyalara balln haykrmakta, bedenin kaba zevklerini ruhun zevklerine tercih etmekle
gurur duymaktadr. nsanlarn ycelmek iin geldii bu yerde bir de keyif verici plak kadn heykeli
bulunmas, ayr bir yorum gerektirmemektedir.
Bir tapnaa giren insan, kendinden kurtulmay, arar. Gururunu dindirmek, kendi deersizliini
itiraf etmek, balanmay dilemek ister. Bu yakarnda ve alalnda bir tatmin bulur. nsann Tanr
evindeki uygun pozu, diz kmektir. Ama Bay Roark'un tapnanda, akl banda olan hi kimse diz
kmez. O yer byle bir hareketi adeta yasaklamaktadr. O yerin sunduu duygular bambaka
eylerdir; kstahlk, ataklk, meydan okuma, kendini beenmedir. Oras Tanrnn evi deil, bir
megalomann hcresidir. Bir tapnak deil, onun tam tersidir, tm din kavramyla kstaha alay
etmektir. Belki oraya putperest bir yer denilebilirdi ama aksine putperestler de ok iyi mimar olmakla
nldrler.
Bu ke yazs herhangi bir dinsel inancn destekleyicisi deildir, ama basit bir ahlak anlay,
insanlarn dinine sayg gstermeyi gerektirmektedir. Dine ynelik bu bilinli saldrnn anlamn
kamuoyuna anlatmann art olduunu dndk.
Eer mimari zelliklerin eletirmeni olma grevimizi unutmu gibi grnyorsak, bu olayn byle
bir eyi gerektirmediini sylememiz gerekir. Sradan almalar, ciddi bir eletiriyle dllendirmek
hata olur. Bu Howard Roark'un daha nce ina ettii bir eyleri daha hatrlyor gibiyiz; ama onlarda
da ayn yetersizlik, ar hrsl amatrlere zg ayn dk nitelikler sz konusuydu. Belki Tanrnn
tm ocuklarnn kanatlar olduu dorudur, ama ne yazk ki ayn ey Tanrnn btn dhileri iin
geerli deildir.
Evet dostlarm, bu kadar. Bu grevimizin sona erdiine memnunuz. Aslnda lm ilanlar yazmak
bize pek zevk vermez."

3 Kasm gn Hopton Stoddard, Howard Roark'u, anlamaya uymamak ve mesleini ktye


kullanmakla sulayarak mahkemeye verip tazminat talebinde bulundu. stedii para, tapnan baka
bir mimar tarafndan deitirilmesini salayacak kadard.
Hopton Stoddard' ikna etmek ok kolay olmutu. Dnya turundan dndnde, tm dnya
dinlerinin grkemi karsnda ezilmi durumdayd. zellikle de, nereye gitse karsna kan
cehennem vaatleri ezmiti onu. Hangi dine girerse girsin, gemi hayatnn onu pek kt bir br
dnyaya aday gsterdiinden emindi. Ne kadar bir akl kaldysa, o da sarslmt bu nedenle. Dn
yolculuu srasnda gemideki tm kamarotlar, ihtiyarn iyice bunam olduu kansna varmlard.
Dnd gn leden sonra, Ellsworth Toohey onu alp tapnaa gtrmt. Hibir ey
sylememiti Toohey. Hopton Stoddard durup bakm, Toohey onun takma dilerinin takr takr
birbirine vurduunu duymutu. Buras Stoddard'n dnyann dier yerlerinde grd tapnaklara hi
benzemiyordu. Beklentilerine de zerre kadar uymuyordu. Ne dneceini bilemez haldeydi.
Yalvaran baklarn Toohey'ne evirdiinde, gzleri jelatin gibiydi. Bekledi. O anda Toohey onu
neye istese ikna edebilirdi. Azn atnda, gazetedeki stununda yazacaklarn syledi.
Stoddard panik iinde, "Ama sen bana bu Roark iyi demitin," diye inledi.
Toohey souk bir sesle, "yi olacan tahmin ettim," dedi.
"Ama o halde ... neden?"
Toohey, "Bilmiyorum," diye karlk verdi ... ama sulayc baklar Stoddard'a, bu iin ardnda
karanlk gnahlarn yattn, o gnahlarn da Stoddard'a ait olduunu anlatmaya yetti.
Arabada dnerlerken Toohey hi konumad, Stoddard da ona konumas iin yalvard durdu.
Toohey kendisine somlan somlara cevap vermiyor, bu sessizlik Stoddard' ok korkutuyordu. Sonunda
Stoddard'n evine vardklarnda Toohey onu bir koltua oturttu, kendisi yarg gibi bana dikildi.
"Hopton, bu neden oldu, biliyorum."
"Ya! Neden?"
"Sana yalan sylemem iin herhangi bir neden dnebiliyor musun?"
"Hayr, elbette ki hayr. Sen hem en byk uzmansn, hem de dnyann en drst insansn.
Anlayamyorum. Bir trl anlayamyorum!"

"Ben anlyorum. Sana Roak'u nerdiimde, bilgimin snr iinde, bu adamn sana bir aheser
yaratacana inanmam iin her trl neden vard. Ama yle yapmad. Hopton, insanlarn tm
hesaplarn altst edebilen hangi gtr, biliyor musun?"
"Ha ... hangi g?"
"Tanr senin armaann reddetmek iin bu yolu seti. Seni kendisine bir tapnak sunmaya layk
bulmad. Beni herhalde kandrabilirsin, Hopton. Baka insanlar da kandrabilirsin. Ama Tanry
kandramazsn. Senin sicilinin benim sandmdan daha karanlk olduunu biliyor o."
Konumasn uzun sre srdrd. Karsndaki korku yumana sakin ve ciddi szler sylyordu.
Sonunu yle balad:
"Aka grlyor ki, balanmay en tepeden balayarak satn alamayacaksn, Hopton. Ancak
kalbi saf olanlar tapnak yaptrabilir. Sen o aamaya varncaya kadar pek ok kk admlar atmal,
pek ok kk hayrlar ilemelisin. Tanrnn balamas iin nce kendini insanlara balatmaksn.
Bu bina tapnak olsun diye yaplmam, insanlara bir hayr olsun diye yaplm. rnein, normalalt
ocuklara bir yuva olarak."
Hopton Stoddard buna yanamad. "Daha sonra, Ellsworth, daha sonra," diye inledi. "Bana biraz
zaman ver."
Toohey'nin nerisine uyup Roark'u mahkemeye vermeyi kabul etti, alnacak tazminatla binada
deiiklikler yapmaya da raz oldu, ama o deiikliklerin ne olacana daha sonra karar vereceini
syleyip direndi.
Toohey ayrlrken ona, "Bu konuda yazacam ve syleyeceim eylerden sakn oke olma," dedi.
"Tam doru olmayan birtakm eyler sylemek zorunda kalabilirim. Senin suun olan bir eye kar,
kendi hretimi korumak zorundaym. Roark'u sana kimin nerdiini kimseye aklamamak zere
yemin etmitin, onu unutma, yeter."
Ertesi gn "Dinsizlik" adl yaz Banner'da kt ve fitili takt. Stoddard'n davay amas da ucunu
tututurdu.
Bir bina iin ayaklanp kyameti koparmak kimsenin yapaca ey deildi... ama bu sefer dine
saldrlmt. Basn ajan da ortam ok gzel hazrlamt. Kamuoyunun dikkati o binaya ynelmi,
iyice gerilmi durumdayd. Bundan pek ok kii yararlanabilirdi.
Howard Roark'a ve tapnana kar kopan grlt, Ellsworth Toohey dnda herkesi artt.
Papazlar vaazlarnda binay lanetlediler. Kadn kulpleri protesto bildirileri yaymladlar. Bir
anneler komitesi, ocuklarnn korunmasyla ilgili tam sayfa bir bildiriyi, bir gazetenin sekizinci
sayfasnda yaymlatt. nl bir artist, tm sanatlarn temelde bir olduu konusunda bir yaz yazp
Stoddard tapna'nda yapsal sekinlik duygusu olmadn ileri srd; kutsal kitaptan alnma bir
tiyatro eserinde kendisinin Maria Magdalena roln oynad gnlerden sz etti. Bir sosyete kadn,
yapt tehlikeli yolculuklarda grd egzotik tapnaklar anlatan bir yaz yazd; vahilerin dokunakl
inanlarn vd, ada insann Sinisizmine att, Stoddard Tapna'nn, yumuakln ve
yozlamln bir belirtisi olduunu syledi. Yazya elik eden resimlerde kadn pantolon giymi,
izmeli narin ayan l bir aslann zerine basm durumda grnyordu. Bir niversite profesr,
gazeteye kendi ruhani tecrbeleriyle ilgili bir mektup yazd, Stoddard tapna gibi bir yerde byle
eyler yaayamayacan syledi. Kiki Holcombe da gazeteye bir mektup yazd, hayat ve lm
konusundaki grlerini aklad.
Amerikan Mimarlar Dernei, Stoddard tapna'n hem manevi, hem de sanatsal bir sahtekrlk
olarak knayan grkemli bir bildiri yaymlad. Daha az grkemli olan, iinde daha ok argo kelime
kullanlan baka bildiriler de, Amerikan Yap Konseyi, Amerikan Yazarlar Konseyi ve Amerikan
Ressamlar Konseyi tarafndan yaymlnd. Bu kurulular hi kimse duymamt, ama ne de olsa
konseydi hepsi. yle olmas, seslerine bir arlk kazandryordu. Adamn biri dierine, "Amerikan
Yap Konseyi'nin bu tapnaa bir mimarlk fiyaskosu dediini biliyor musun?" diye soruyor, bunu
sorarken sesine, sanki kendisi sanat dnyasyla i ieymi gibi bir hava veriyordu. br adam
cevabnda, byle bir kuruluu mrnde duymadn sylemiyor, onun yerine, "yle demelerini
bekliyordum zaten; sen beklemiyor muydun?" diyordu.
Hopton Stoddard'a yle ok gemi olsun mektubu yad ki, adam kendini mutlu hissetmeye
balad. Daha nce hibir zaman popler biri olmamt. Ellsworth haklym, diye dnyordu.
Kardeleri olan insanlar balyorlard onu. Ellsworth her zaman haklyd.
Saygn gazeteler bir sre sonra bu olay bir kenara braktlar. Ama Banner bir trl dilinden
drmyordu. Gail Wynand o sra seyahatteydi. Yatyla Hint Okyanusu'nu dolayordu. Alvah
Scarret de halk peine takacak bir konu arayp durmaktayd. Bu olay iine geliyordu. Ellsworth
Toohey'nin hibir neride bulunmas gerekmedi. Scarret bu yemi kendi kendine kapt.
Uygarln knden sz eden yazlar yazp basit inancn kaybolmasn eletirdi. Lise rencileri
arasnda, "Kiliseye Neden Giderim" konulu bir kompozisyon yarmas at. "ocukluumuzun
Kiliseleri" adl bir yaz dizisi yaymlad. alar boyunca dinsel heykellerin fotoraflarn bast...
Sfenks, gargoyllar, totem direkleri ... Dominique'in heykelinin fotoraflarna da byk arlk verdi.
Fotoraf alt olarak, fkeli ve gcenik cmleler kulland, ama modelin adm hi belirtmedi. Roark'un
geyik derisi kuanm, eli sopal bir barbar olarak karikatrlerini yaymlad. Gkyzne ulaamayan
Babil Kulesi'yle, balmumundan kanatlar eriyen Icarus'la ilgili zekice yazlar yazd.
Ellsworth Toohey yan gelip seyretmekteydi. Yalnzca iki kk neride bulundu. Banner'n
morgunda, Roark'un Enright Evi alnda ekilen fotorafn bulmutu. Bir insann yzn doyum
dolu bir sevin annda gsteren fotoraf. Onu Banner'da yaymlatt, altyaz olarak da, "Memnun
musun, Spermen?" diye yazdrd. Stoddard'n mahkemeyi beklerken tapna halka amasn salad.
Byk kalabalklar akn akn gidip oray gezdi, Dominique'in heykelinin kaidesine irkin yazlar
yazdlar.
Gelip binay gren, sessiz kalan, beenen az sayda kii de yok deildi. Ama bunlar, cokun kamu
hareketlerine karmayan insanlard. Austen Heller, Roark'u ve tapna savunan fkeli bir yaz yazd.
Ama Heller, mimarlk konusunda da, din konusunda da uzman deildi. Yazs frtnann iinde bouldu
gitti.
Howard Roark hibir ey yapmad.
Kendisinden yorumda bulunmas istendiinde, bir grup gazeteciyi ofisinde kabul etti.
fkelenmeden konutu. "Yaptm bina hakknda hi kimseye bir ey syleyemem," dedi.
"Bakalarnn beynine sokacak bir torba laf hazrlasam, bu onlara da, bana da hakaret olurdu. Ama
buraya geldiinize memnunum. Syleyecek bir eyim var. Bu konuya ilgi gsteren herkesten, gidip
binay grmesini, ona bakmasn; sonra eer bir ey sylemek istiyorsa, kendi aklnn kelimelerini
kullanmasn istiyorum."
Banner bu rportaj yle yaymlad; "Halkn byk ilgisini eken Bay Roark gazetecileri kstah
bir tavrla kabul etti, halkn kafasnn doldurma bir torba olduunu syledi. Konumak istememesine
ramen, olayn reklam deerinin son derece farkndayd. Tek istediinin, mmkn olduu kadar ok
sayda insann o tapna grmesi olduunu syledi."
Roark yaklaan durumada kendisini savunacak bir avukat tutmay reddetti. Kendi savunmasn
kendisinin yapacam syledi, Austen Heller'n fkeli itirazlarna ramen, bunu nasl yapacam da
aklamad.
"Austen, baz kurallara uymay seve seve kabul ederim. Herkesin giydii trde giysiler giyerim,
herkesin yedii yiyecekleri yerim, onlarla birlikte metroya binerim. Ama baz eyleri de onlarn
yapt gibi yapamam ... Bu da onlardan biri."
"Sen duruma salonlar hakknda, yasalar hakknda ne biliyorsun? Adam sonunda kazanacak."
"Neyi kazanacak?"
"Davay."
"Davann nemi var m? O binaya elini srmesini engelleyemem. Sahibi o. ster patlatp yok eder,
ister tutkal fabrikasna evirir. Ben davay kazansam da, kaybetsem de, bunlar naslsa yapabilir."
"Ama senin paran alacak, bunlar o parayla yapacak."
"Evet. Param alabilir."
Steven Mallory hibir konuda yorum yapmyordu. Ama yz, Roark'un onu ilk grd geceki
gibiydi.
Roark bir akam ona, "Steven, dayanman kolaylatracaksa, konu bu konuda," dedi.
Mallory kaygsz bir havada, "Konuacak bir ey yok," diye karlk verdi. "Seni yaatmazlar
demitim sana."
"Sama. Benim iin korkmaya hakkn yok."
"Senin iin korkmuyorum. Ne yarar olur ki? Mesele baka."
Birka gn sonra, Roark'un odasnda, pencerenin kenarna oturmu, sokaa bakarken, Mallory
birdenbire, "Howard," dedi. "Sana o korktuum yaratk hakknda neler sylemitim, hatrlyor musun?
Ellsworth Toohey hakknda hibir ey bilmem. Ate ettiim gnden nce onu hi grmemitim.
Yalnzca yazdklarn okumutum. Howard, ona ate ediimin nedeni ... o yaratkla ilgili her eyi
biliyor, diye dndm iindi."
Stoddard davay atktan sonra, Dominique bir akam Roark'un odasna geldi. Hibir ey
sylemedi. antasn bir masann zerine brakt, yava yava eldivenlerini kard. Sanki bu basit
hareketlerle zaman uzatmak, onun odasnn havasn solumak istiyormu gibi. Gzlerini indirip
parmaklarna bakt. Sonra ban kaldrd. Yz sanki Roark'un en gl aclarn biliyormu, bunlar
kendi acs olarak benimsiyormu, hepsine bylece, soukkanllkla, hi soru sormadan dayanmak
niyetindeymi gibiydi.
"Yanlyorsun," dedi Roark. Bunu her zaman yapabiliyorlard. Balamam bir konumaya, orta
yerinden girip srdrebiliyorlard. Roark'un sesi yumuakt. "Ben bunlar hissetmiyorum," dedi.
"Bilmek istemiyorum."
"Bilmeni ben istiyorum. Senin dndn ey, gerek durumdan ok daha kt. Onu ykmalarnn
benim iin bir nemi olduuna inanmyorum. Belki yle ok ac duyuyorum ki, duyduumun farkna
varamyorum. Ama yle olduu kansnda deilim. Eer yk benim hatrm iin tamak istiyorsan,
benim tadmdan fazlasn tama. Ben aclar tmyle duyamam. imde bir noktaya kadar iner,
sonra orada durur. Dokunulmam bir nokta var olduu srece, hibir ey gerek anlamda ac
saylamaz. Bu hale gelmene gerek yok."
"Nerede durur?"
"O tapna tasarmlam olduumun dnda hibir ey dnemediim, hibir ey hissedemediim
noktada. Ben yaptm onu. Baka hibir eyin byk bir nemi yok."
"Yapmamalydn. Onu, onlarn bu davranlarna peke ekmemeliydin."
"Bunun da nemi yok. Ykacaklarnn bile nemi yok. Var olmu olmas nemli."
Dominique ban iki yana sallad. "Sana i kaybettirirken aslnda seni nelerden koruyordum, imdi
anlyor musun? Sana bunu yapma hakkn onlara vermemek iindi... Senin yaptn bir binada oturma
hakkn... Sana dokunma hakkn... Hibir ekilde ..."
Dominique, Toohey'nin odasna girdiinde, Toohey hevesle glmsedi. Kendisinden
beklenmeyecek kadar iten davranyordu. Kalar bir hayal krkln ifade edercesine atlrken, bir
an iin kendini kontrol etmeyi unuttu, glmsemeyle ka atkl bir arada yznde gzkt. Hayal
krklnn nedeni, Dominique'in odaya giriinin her zamanki kadar gsterili olmayyd. Toohey
onun yznde ne fke, ne de alayclk grebiliyordu. Bir ey sormaya gelen muhasebeci gibi girmiti
odaya.
"Bununla ne elde etmeye alyorsun?" diye sordu.
Toohey aralarnda hep var olan komplonun sevincini yeniden yakalamaya alt, cevap verdi.
"Otur, hayatm. Seni grmek beni ok sevindirdi. Ak sylememi istersen, elimde olmayan bir
sevin kaplad benliimi. Ne kadar da ge kaldn! Seni ok daha erken bekliyordum. Yazdm o
kk yazyla ilgili yle ok iltifat aldm ki! Ama hibir keyfi yok. Ben senin ne diyeceini merak
ediyordum."
"Bununla ne elde etmeye alyorsun?"
"Bak, hayatm, senin heykeline keyif verici dedim diye umarm kzmamsndr. O noktaya iaret
etmeden geemeyeceimi anlarsn diye dndm."
"Dava amann amac ne?"

"Ha, anlyorum, beni konuturmak istiyorsun. Oysa ben de seni dinlemeyi ne kadar ok isterdim.
Ama yarm zevk de hi yoktan iyidir. Ben de istiyorum zaten konumay. Seni yle sabrszlkla
bekliyordum ki! Keke otursan. ok daha rahat hissedeceim kendimi ... Hayr m? Eh, nasl istersen.
Yeter ki kap gitme. Dava, yle mi? Nedeni apak ortada deil mi?"
"Bu onu nasl engelleyebilir?" diye sordu Dominique. Sesi istatistik okur gibi tekdzeydi.
"Kazansa da, kaybetse de, hibir eyi kantlamaz. Bu i batan sona, bir yn kk sle malzeme.
Yararsz ve amasz. Senin koku bombalarna zaman ziyan ettiini bilmezdim. Gelecek ylbana
kadar hepsi unutulur gider."
"Tanrm, ne kadar da baarsz bir retmenmiim! Kendimi hi baarsz retmen diye
dnmemitim. Demek benimle bir arada geirdiin iki ylda rendiin bu kadarckm! Cesaret
krc bir durum. Sen tandm en zeki kadn olduuna gre, kusur bende olmal. Evet, bir bakalm ...
Bir eyi iyi renmisin. Ben zamanm ziyan etmem. O doru. Gerekten etmem. Gelecek ylbana
kadar her eyin unutulaca da doru. te esas baar da o zaten. Canl bir konuyla savaabilirsin.
Ama l bir konuyla savaamazsn. l konular, tm l eyler gibidir, asla silinip yok olmaz.
Geride ryen bir madde brakr. nsan o lekeyi adnn zerinde tarken ok rahatsz edici bir
durumla karlar. Bay Hopton Stoddard hemen unutulacaktr. Dava da unutulacaktr. Geriye kalan ne
olacaktr, biliyor musun? Howard Roark mu? yle birine nasl gvenilebilir? Din dman o. Ahlak
ilkelerinden tmyle yoksun. Herhalde inaat maliyetinde kazk atar sana.' 'Roark mu? yok onda.
Bir binay mahvetti diye mterinin biri onu mahkemeye vermek zorunda kalmt.' 'Roark mu? Roark
mu? Dur bir dakika, ad bir pislie bulat iin gazetelere geen adam deil mi o? Neydi o olay?
Berbat bir skandald. Binann Sahibi dava amak zorunda kalmt. Uygunsuz bir ev miydi neydi?
yle biriyle i yapmak istemezsin. Seebilecein bunca drst mimar varken, ne zoruna?' Gel de
bununla mcadele et, hayatm. Bununla savamann bir yolu varsa, sen syle bana. Hele de elinde
kendi dehandan baka bir silahn yoksa; o da aslnda silah deil, koskoca bir sorumluluksa."
Dominique'in gzleri yine hayal krkl yaratyordu, ama sabrla dinledii bir gerekti. Hi
kprdamayan baklar, bir trl fkeye dnmyordu. Toohey'nin masasnn karsnda, ayaktayd.
Kendini tmyle kontrol altnda tutmaktayd. Frtnada nbet tutan bir asker gibi. Buna dayanmas
gerektiini biliyordu, dayanamayaca zaman bile yine orada kalmak zorunda olduunun farkndayd.

Toohey, "Herhalde devam etmemi istiyorsun," dedi. "l bir konunun ne kadar etkili olduunu
rendin artk. nsan byle bir eye kar, azn ap konuamaz, bir aklama yapamaz, kendini
savunamaz. nk hi kimse dinlemek istemez. hrete kavumak zaten zor bir eydir. Bir kere
kavuunca da, o hretin trn deitirmene olanak yoktur. Hayr, bir mimarn kt mimar olduunu
kantlayarak onu mahvedemezsin. Ama Tanr'ya inanmad iin ya da birisi onu mahkemeye verdii
iin ya da bir kadnla yatt iin ya da sineklerin kanatlarn yolduu iin mahvedebilirsin. Manta
uymuyor mu diyorsun? Tabii uymuyor. O yzden sonu veriyor zaten. Manta kar mantkla
savaabilirsin. Mantkszla kar nasl savarsn? Senin sorunun nedir, biliyor musun? Pek ok
insan gibi sende de mantkszla kar yeterli sayg yok. Mantkszlk, hayatmzn en bata gelen
unsurudur. Eer sana dman olursa, zerre kadar ansn kalmaz. Ama onu kendi mttefikin haline
getirebilirsen ... Ahh, hayatm! ... Bak, Dominique, birazck korku belirtisi gsterdiin anda
konumay keseceim."
"Devam et," dedi Dominique.
"Bence u anda bana bir soru sormalydn. Ama belki de pek ak oynamak istemiyorsun, soruyu
benim kendiliimden tahmin etmemi bekliyorsun. Haklsn bence. Soru u: Neden Howard Roark'u
seiyorum? Buna kendi yazmdan alnma bir szle cevap vereyim. nk ben sinek raketi olmak
istemiyorum. Bu sefer bunu biraz farkl anlamda sylyorum ama orasn geelim. Ayrca bu olay,
Hopton Stoddard'dan ok istediim bir eyi koparmam da salad ama, o da kk bir ayrnt. Bir
yan rn. Yemein sosu gibi. Esas olarak, bu olay batan sona bir denemeydi. Yalnzca bir deneme.
Test gibi. Sonular da ok tatmin edici oldu. Eer sen de taraf olmasaydn, olay seyretmek ok
houna gidecekti. Aslnda, sonradan olanlar dnrsen, ben pek az ey yaptm saylr. Bizim
toplumlunuz gibi koskoca bir makineyi; levyelerle, kaylarla, birbirine geen dililerle dolu bir
makineyi, ancak bir ordu altrabilirmi gibi grnen bir mekanizmay grmek; sonra kk
parman hayati bir noktaya, onun arlk merkezi saylacak yere dokundurduun anda, makinenin
tmn ie yaramaz bir enkaz haline dntrebildiini seyretmek, sana da ilgin gelmiyor mu?
Yaplabiliyor, hayatm. Ama ok uzun sryor. Yzyllar alyor. Benim avantajm, benden nce
gelmi gemi olan saysz uzmanlardr. Bence en sonuncusu ve en byk baarya ulaan ben
olacam; nk onlardan daha yetenekli olmasam bile, neyin peinde olduumuzu ben daha net
grebiliyorum. Neyse, soyut eyler bunlar. Biz somut geree dnelim. Benim bu deneyimi ok ilgin
bulmuyor musun? Ben buluyorum. Bir kere, yanl insanlarn yanl tarafta olduunu grmyor musun?
Bay Alvah Scarret, niversite profesrleri, gazete bayazarlar, saygn anneler. Ticaret Odas gibi
kii ve kurumlar; koa koa Howard Roark'u savunmaya gelmeliydiler. Eer kendi hayatlarna deer
veriyorlarsa, yapacaklar bu olmalyd. Ama yapmadlar. Hopton Stoddard' tutuyorlar. Buna karlk,
kendilerine 'Proleter Sanatnn Yeni Birlii' diyen bir grup kafeterya radikalinin, Howard Roark'u
desteklemeye altn duydum. Onu "Kapitalizmin Kurban" olarak gryorlarm. Oysa kendi
adamlarnn Hopton Stoddard olduunu bilmeleri gerekirdi. Ama Roark aklllk etmi, onlarn
desteini reddetmi. Durumu anlyor. Sen de anlyorsun, ben de anlyorum. Baka anlayan pek fazla
insan yok. Eh, hurdann, enkazn da ie yarad durumlar var."
Dominique odadan kmak zere dnd.
"Dominique, gidiyor musun yoksa?" Toohey gcenmi gibiydi. "Hibir ey sylemeyecek misin?
Hi mi azn amayacaksn?"
"Hayr."
"Dominique, beni yzst brakyorsun. Oysa seni nasl beklemitin!! Genelde kendime yeterli bir
insanimdir, ama arasra bir seyirciye ben de ihtiya duyuyorum. Ancak senin yanndayken kendim
olabiliyorum. Belki de nedeni, beni yle aa gryorsun ki, syleyeceim hibir ey fark
yaratamazm gibi. Bak, bunu da biliyorum, ama aldrmyorum. Hem, baka insanlara kullandm
yntemler sana skmez. Garip ama, sen sz konusu olunca, ancak drst otursam sonu alabilirim.
Allah kahretsin, eer hi kimse takdir etmiyorsa, ahane bir i baarm olmann ne deeri var?
Karmda eski Dominique olsa u anda bana ne derdi? Bu i kusursuz cinayeti planlayp ileyen
katilin durumuna benziyor, derdi. Cinayetinin kusursuzluunu kimsenin bilmeyiine dayanamyor, o
yzden gidip her eyi itiraf ediyor, derdi. Ben de, haklsn derdim. Seyirci istediim doru. Seilen
kurbann ie yaramamas bundan. Bir kere, kendilerinin kurban rolnde olduunu bilmiyorlar, ki yle
olmas gerekir. Ama zaten i tekdzeleiyor ve verdii zevkin yars havaya uuyor. Sen yle ender
bulunan birisin ki! Kendi idamnn sanatsallndan zevk alan bir kurbansn. Tanr akna, Dominique,
ben kal diye yalvarrken gerekten gidecek misin?"
Dominique kapnn tokmana uzand. Toohey omuz silkip arkasna yasland,
"Pekl," dedi. "Bu arada syleyeyim, Hopton Stoddard' satn almaya kalkma. u sra her emrimi
dinliyor. Satlmayacaktr." Dominique kapy amken durdu, ekip yine kapatt. "Bunu denediini
biliyorum tabii," diye devam etti Toohey. "Yarar yok. O kadar zengin deilsin. O tapna satn
alacak paran yok, bulamazsn da. Zaten Hopton binay deitirmek iin senin verecein paray kabul
etmez. Bu teklifi de yapmsn, biliyorum. Ama paray Roark'dan istiyor o. Bu arada, Roark'a bunlar
denediini sylersen holanmayacaktr sanyorum."
tiraz bekler gibi glmsedi. Dominique'in yznde hibir cevap yoktu. Tekrar kapya dnmt.
"Bir tek soru daha, Dominique. Bay Stoddard'n avukat, seni tank olarak armay neriyor.
Mimarlk uzman olarak. Davac adna ifade vereceksin tabii."
"Evet. Davac adna ifade vereceim."
Hopton Stoddard'n Howard Roark'a kar at davann durumasna 1931 ylnn ubat aynda
baland.
Salon yle doluydu ki, kamuoyu tepkileri ancak kafalarn ilerleyen bir dalga gibi belli bir tarafa
dnmesiyle ifade edilebiliyordu. Fok balnn derisi altndaki gdk ellerdeki kprtlar gibi.
Kahverengiyle pastel renklerin karmndan oluan kalabalk, tm sanatlarn bir mozaiini temsil
eder gibiydi. En stte Amerikan Mimarlar Dernei'nin kremas bulunuyordu. Salonda kibar erkekler,
gergin dudakl, k giyinmi kadnlar vard. Her kadn, kocasnn sanat konusunda tekelci bir sahiplik
duygusu besliyor, bunu etrafa ynelttii gcenik baklarla belli ediyordu. Hemen hemen herkes
herkesi tanyordu. Salonda bir kongre, bir al treni, bir aile piknii havas vard. "Bizim Grup",
"Bizim ocuklar," "Bizim Show" gibi bir atmosfer hkimdi.
Steven Mallory, Austen Heller, Roger Enright, Kent Lansing ve Mike, hep birlikte bir kede
oturuyorlar, evrelerine bakmamaya alyorlard. Mike, Steven Mallory iin kayglanmaktayd.
Mallory'nin yanndan hi ayrlmyordu. Onun yanndaki sandalyeye oturmakta direnmiti. evreden
tatsz bir konuma kulaklarna ulatnda, yan gzle hemen yanndaki delikanly kontrol ediyordu.
Mallory sonunda bunun farkna vard, "Kayglanma, Mike, baracak deilim," dedi. "Kimseyi
vuracak da deilim."
Mike, "Sen midene dikkat et, evlat," diye karlk verdi. "Mideni kolla, yeter. nsan mecbur olduu
iin kusmaz."
"Mike, hani bir gece yle ge saate kadar orada kalmtk ki, neredeyse gn douyordu, hatrlyor
musun? Dominique'in arabasnn benzini bitmiti, otobs yoktu; hepimiz eve yryerek dnmeye karar
vermitik. lk kiinin evinin nne geldiimizde, damlarn zerinde gkyz gndzd artk."
"Evet. Sen onu dn, ben de granit ocan."
"Hangi granit oca?"
"Bir zamanlar iimi ok bulandrm olan bir ey. Ama sonunda, hibir fark yaratmadn grdk.
Uzun vadede yani."
Pencerelerin dnda gkyz, donmu cam gibi bembeyazd. Ik sanki damlarda biriken karlardan
geliyordu. Bu doad kta, salondaki her ey pek plak gzkmekteydi.
Yarg en yksek krsye horoz gibi tnemiti. Sevaplar birikimiyle krm ufack bir yz vard.
Ellerini gsnn nnde birbirine aktrm, parmak ularn karlkl birbirine bastrm
durumda oturuyordu. Hopton Stoddard yoktu. Onu avukat temsil ediyordu Yakkl, uzun boylu,
ciddi, sefir gibi bir adamd.
Roark savunma masasnda tek bana oturmaktayd. Kalabalk ona bir sre bakm, sonra bu iten
bir tatmin elde edemeyerek fkeyle vazgemiti. Roark ezilmi grnmyor, ama meydan okur gibi de
gzkmyordu. Sakindi. Kalabalk bir yerdeymi gibi deildi. Odasnda tek bana radyo dinleyen
birine benziyordu. Not almyordu. nndeki masada ktlar yoktu. Bir tek byk, kahverengi zarf
vard. Kalabalk her eyi balayabilirdi ama, kendisi birini hor grrken o kiinin o titreimler
altnda sarslmamasn balayamazd. Bazlar ona acmaya hazrlanarak gelmilerdi. Ama-ilk
birka dakikadan sonra, hepsi ondan nefret etti.
Davacnn avukat, yapt basit a konumasnda iddiasn ortaya koydu. Hopton Stoddard'n
Roark'a tapna tasarmlayp yapmas iin tam yetki verdiini syledi. Ama iin kilit noktas, Bay
Stoddard'n bir tapnak istiyor olmas ve bunu belirtmi bulunmasyd. Oysa sz konusu binaya
tapnak demek, bilinen standartlarn hibirine gre mmkn deildi. Davac taraf bunu, bu alandaki
en uzman kiilerin tank ifadeleriyle kantlamaya hazrd.
Roark jriye ynelik bir a konumas yapma hakkndan feragat etti.
Davacnn ard ilk tank, Ellsworth Monkton Toohey'di. Tank sandalyesinin kenarna oturup
arkasna yasland, tek bacan kaldrp yatay biimde teki dizinin zerine koydu. Eleniyor gibi bir
hali vard, ama bu ifadesinin, skntdan patladn saklamak iin savunma olarak kullanldn belli
etmeyi de baaryordu.
Avukat Bay Toohey'nin mesleki niteliklerini ortaya serecek uzun bir liste dolusu sorularla balad,
bunlar arasnda, tann yazd Tatan Vaazlar kitabndan ka kopya satldm bile sordu. Sonra
Toohey'nin gazeteye yazd "Dinsizlik" yazsn yksek sesle okudu, ona bunu kendisinin yazp
yazmadn sordu. Toohey yazdn syledi. Bunun ardndan, sz konusu tapnan mimari deeriyle
ilgili sorulara geildi. Toohey bu binann yle deerlere hi sahip olmadn kantlad. Sonra tarihsel
deerlendirmeler konusu ald. Toohey rahat bir sesle konuarak, bilinen tm uygarlklar tarad,
hepsinin byk dinsel antlaryla ilgili bilgiler verdi. nkalardan Fenikelilere, Paskalya Adas halkna
kadar hepsine deindi; mmkn olduka bu antlarn yapmna hangi tarihte balanp hangi tarihte
bitirildiini, ka ii altrldn ve bugnn Amerikan Dolar deerine gre kaa mal olduunu
da syledi. zleyiciler mest olmu, dinliyordu.
Toohey, Stoddard Tapna'nn tarihteki her tulaya, her taa, her kavrama kar olduunu kantlad.
Szlerinin sonunda, "Bir tapnan iki temel kavramnn, huu duygusuyla, insann kendi kkln
hissetmesi duygusu olduunu ortaya koymaya altm," dedi. "Dinsel binalarn dev boyutlarn,
gklere ykselen izgilerini, canavar gibi tanrlarnn rknt verici grnmlerini, daha sonra da
gargoyllar taradk. Btn bunlar insanoluna kendi kkln ve nemsizliini gstermek, onu
inanlmaz bir byklkle ezmek, iinde onu sevaba yneltecek kutsal korkuyu yaratmak amacna
yneliktir. Stoddard tapna ise tm gemiimizin bir inkr ve tarihin yzne aklatlm bir "Hayr"
cevabdr. Bu davann neden bu kadar byk bir kamuoyu ilgisi yaratt konusunda bir tahminde
bulunabilirim. Olayn hukuksal ynnn tesinde, bir manevi yan olduunu hepimiz igdsel olarak
sezmi bulunmaktayz. Bu bina, insanoluna duyulan derin bir nefretin antdr. Bir tek adamn egosu,
tm insanln en kutsal drtlerine meydan okumaktadr; buna sokaktaki adamlarn hepsi de, bu
salondakilerin hepsi de dahildir!"
Duruma salonunda bir tank ifadesi gibi deildi bu konuma. Ellsworth Toohey, bir konferans
veriyordu. Doan tepki de zaten kanlmazd. zleyicilerden bir alk tufan patlad. Yarg tokmam
masaya vurdu, salonu boaltma tehdidi savurdu. Dzen yeniden saland ama kalabaln yz
ifadelerini etkileyemedi. O yzlerdeki ifade, kendini hakl grmenin keyfini tayordu. Kendilerinin
bu davada, hakszla uram taraf olarak gsterilmesi holarna gitmiti. lerinden drtte ,
Stoddard Tapna'n grm deildi.
"Teekkr ederim, Bay Toohey," dedi avukat. Biraz eilir gibi bir hareket yapt. Sonra Roark'a
dnd, nazik bir sesle, "Tank sizindir," dedi.
Roark, "Soru yok," diye karlk verdi.
Ellsworth Toohey tek kan havaya kaldrp tank sandalyesinden piman bir tavrla indi.
Avukat,"Bay Peter Keating," diye seslendi.
Peter Keating'in yz ok diri ve yakkl grnyordu. Gece deliksiz uyumu gibiydi. Tank
krssne niversiteli gibi bir havada, omuzlarn ve kollarn gereksiz lde sallayarak kt.
Yemini etti, ilk sorulara neeyle cevap verdi. Tank koltuundaki pozu biraz garipti. st bedeni rahat
bir hareketle bir yana bklm, tek dirsei koltuun koluna dayanmt. Ama ayaklan yere acayip
saylacak kadar dz basyor, iki dizi birbirine smsk bitiik duruyordu. Roark'a hi, ama hi
bakmyordu.
"Tasarmn yaptnz baz nl binalar sayar msnz. Bay Keating?"
Keating bir dizi etkileyici ad saymaya balad. lk adlar hzl kt, sesi giderek yavalad. Sanki
artk durmak istiyordu. Sonuncusunda sesi havann iinde, kelimenin sonunu bulamadan ld.
"En nemlisini unutmadnz m, Bay Keating?" diye sordu avukat. "Cosmo-Slotnick Binas'n siz
yapmam mydnz?"
Keating, "Evet," diye fsldad.
"Evet, Bay Keating. Siz Stanton Teknoloji Enstittis'nde, Bay Roark'la ayn sralarda
renciydiniz, deil mi?"
"Evet."
"Bize Bay Roark'un oradaki sicilini syleyebilir misiniz?"
"Atld."
"Enstit'nn yksek standartlarna uyamad iin mi atld?"
"Evet. Evet, ondand."
Yarg, Roark'a bakt. Avukat olsa, bu sze itiraz eder, konuyla ilgisi yok, derdi. Roark itiraz
etmedi.
"Sizce kendisi o sralarda mimarlk konusunda herhangi bir yetenek sergiliyor muydu?"
"Hayr."
"Biraz daha yksek sesle konuabilir misiniz, Bay Keating?"
"Bence ... yetenei yoktu."
Keating'in telaffuzuna ok garip bir eyler oluyordu. Baz kelimeler azndan dipdiri kyor,
sonunda nlem iareti varm gibi patlyor, dier baz kelimelerse, birbirine giriyor, sanki kendi
kulann bunlar duymasna dayanamyormu gibi syleniyordu. Avukata bakmyordu. Gzleri
izleyicilerin zerindeydi. Baz anlarda, vakit geirmeye km delikanllar gibiydi. Metro duranda,
di macunu reklamndaki gzel kzn st dudana byk izmi bir delikanly andryordu. Az sonra,
oradaki kalabalktan destek dileniyormu gibi bir havaya giriyordu. Sanki onlarn nnde yarglanan
kendisiymi gibi.
"Bir ara Bay Roark'u kendi ofisinizde mi altrdnz?"
"Evet."
"Sonra onu kovmak zorunda m kaldnz?"
"Evet... kovmak zorunda kaldk."
"Yeterli olmad iin mi?"
"Evet."
"Bay Roark'un bundan sonraki kariyeri konusunda bize neler syleyebilirsiniz?"
"ey, biliyorsunuz, kariyer kelimesi izafi bir kelime. hacmi bakmndan, bizim ofisteki her izim
eleman, Bay Roark'dan daha fazla i karmtr. Biz bir iki binaya kariyer demeyiz. Her ay o kadar
bina yapyoruz."
"Onun almalar hakknda bize profesyonel fikrinizi syler misiniz?"
"ey, bence olgunluktan uzak. ok artc, hatta zaman zaman ilgin, ama esas olarak ham."
"O halde Bay Roak tam anlamyla mimar saylmamal, yle mi?"
"Bay Ralston Holcombe'dan, Bay Guy Francon'dan, Bay Gordon Prescott'tan sz ederken
kullandmz anlam kastediyorsanz, hayr. Ama tabii hak yemek istemem. Bence Bay Roark'un ok
kesin potansiyelleri var. zellikle de srf mhendislikle ilgili sorunlar sz konusu olduu zaman.
stese baarl olabilirdi. Onunla bunu konumaya altm, ona yardm etmeye altm, gerekten
uratm. Ama sanki onun ok sevdii betonarme bloklara laf anlatyordum. Bana byle bir ey
geleceini biliyordum. Sonunda bir mterinin onu mahkemeye vermek zorunda kaldn duyunca
armadm."
"Bay Roark'un mterilere davran konusunda bize neler syleyebilirsiniz?"
"te mesele orada. Btn mesele o zaten. Mterilerin ne dndne, ne istediine aldrmazd.
Dnyada hi kimsenin ne dndne, ne istediine aldrmazd. Baka mimarlarn neden aldrdn
bile anlayamazd. Onu bile vermezdi insana ... Anlay bile ... Size birazck sayg gstermi olmak
iin bile. nsanlar memnun etmeye almakta ne ktlk var, anlayamyorum. Dost canls olmann,
sevilmeyi, popler olmay istemenin sakncas nerede? Neden su saylyor bunlar? Biri neden sizi
bu yzden hor grsn, alay etsin, her zaman, gece gndz, hi huzur pay tanmadan, inli
ikenceciler gibi. Hani insann bana su damlatrlarm!"
zleyiciler yava yava, Peter Keating'in sarho olduunu anlamaya balyorlard. Avukat kalarn
att. Bu ifadeyi prova etmilerdi. Ama iler rayndan kyordu.
"Peki, Bay Keating, belki de artk bize Bay Roark'un mimarlkla ilgili grlerini anlatsanz iyi
olacak."
"Bilmek istiyorsanz sylerim. Ona gre, mimarlktan sz edebilmek iin herkesin pabularn
karp diz kmesi gerek. Buna inanyor. Ama niye yapasnz? Niye? Bu da her meslek gibi bir
meslek deil mi? Bunun nesi o kadar kutsal? Neden kendimizi bu kadar kurmak zorunda kalalm?
nsanz alt taraf. Hayatmz kazanmaya alyoruz. Neden her ey basit ve kolay olamyor? Neden
her birimiz birer lanet olas kahraman olmak zorunda kalalm ki?"
"Bir dakika, bir dakika, Bay Keating, sanrm konudan uzaklayoruz. Biz imdi..."
"Hayr, uzaklamyoruz. Ben neden sz ettiimi biliyorum. Siz de biliyorsunuz. Herkes biliyor.
Buradakilerin hepsi biliyor. Tapnaktan sz ediyorum. Anlamyor musunuz? Tapnak yapmak iin bir
manya semek niye? Bu ie son derece insan biri seilmeliydi. Anlayabilen ve balayabilen biri.
Balayabilen ... Kiliseye onun iin gider insan ... Balanmak iin ..."
"Evet, Bay Keating, ama Bay Roark'a dnersek ..."
"Ne olmu Bay Roark'a? Mimar deil o. e yaramaz. e yaramadn sylemekten niin
korkaym? Siz hepiniz niin korkuyorsunuz ondan?"
"Bay Keating, eer iyi deilseniz, yerinize dnmek istiyorsanz..."
Keating ona bakt, sanki bir uykudan uyand. Kendini kontrol etmeye alt. Bir sre sonra tekdze
bir sesle, "Hayr, iyiyim," dedi. "Ne isterseniz sylerim. Ne sylememi istiyorsunuz?"
"Bize Stoddard tapna diye bilinen binayla ilgili profesyonel grnz aklar msnz?"
"Evet. Tabii. Stoddard Tapna ... Stoddard Tapna'nn plan uygunsuzdur. Bu yzden, mekn
karmaas yaratlmtr. Kitlelerin dengesi yoktur. Simetri duygusundan yoksundur. Boyutlar
yetersizdir." Tekdze bir sesle konuuyordu. Boynunu kaskat tutmaktayd. Sanki ba ne dmesin
diye aba harcyordu. "lek ddr. Temel kompozisyon ilkeleriyle elimektedir. Genel etki
asndan bina ..."
"Biraz daha yksek sesle ltfen, Bay Keating."
"Genel etki asndan bina kabadr, mimari cehaleti yanstmaktadr. Bir yap duygusu
vermemektedir, bir gzellik eilimi yoktur, yaratc hayal gcnden yoksundur, hi ..." Gzlerini
yumdu, "Sanatsal btnl yoktur."
"Teekkr ederim, Bay Keating. Bu kadar.
Avukat, Roark'a dnp rkek bir sesle,
"Tank sizin," dedi.
Roark, "Soru yok," diye karlk verdi.
Durumann ilk gn bylece sona ermi oldu.
O akam Mallory, Heller, Mike, Enright ve Lansing, Roarkun odasnda bir araya geldiler.
Birbirleriyle szlemi deillerdi, ama hepsi oraya ayn duygularla geldiler. Durumadan sz
etmediler, ama konudan uzak durmak iin bilinli bir aba harcadklar belliydi. Roark izim
masasnn zerine oturdu, onlarla plastik sanayiinin gelecei konusunda konutu. Mallory birden
yksek sesle gld. Grnrde buna neden olacak bir ey yoktu. Roark, "Ne oldu, Steve?" diye
sordu. "Birden aklma geldi, Howard ... biz hepimiz buraya sana yardmc olmak iin, seni
neelendirmek iin geldik. Oysa sen bize yardmc oluyorsun. Destekilerini destekliyorsun,
Howard."
O akam Peter Keating bir barn masasna kapakland, bir kolu ileriye uzatlm durumda, yzn o
kola dayayarak szd.
Onu izleyen iki gnde tanklar pepee davac adna ifade verdiler. Her sorguya nce tann
profesyonel baarlarn aklayacak sorularla balanyordu. Avukat usta bir basn ajan gibi onlara
kendilerini vmeleri iin frsatlar tanyordu. Austen Heller bir ara, mimarlarn tank krssne
kabilmek iin birbirini yiyor olmas gerektiini syledi. Genellikle sessiz olan bir meslekte, bundan
iyi reklam bulamazlard kendilerine.
Tanklardan hibiri Roark'a bakmyordu. O onlara bakyordu. fadeyi dinliyor, sonunda her birine,
"Soru yok," diyordu.
Ralston Holcombe parltl papyonu, altn topuzlu bastonuyla tank yerine ktnda, bir Grandk'e
ya da bira bahesi bestecilerine benziyordu. fadesi uzun ve bilimsel oldu. zeti yleydi:
"Hepsi sama bunlarn. ocuka samalklar. Bay Hopton Stoddard'a da fazla acdm
syleyemem. Daha akllca bir karar vermesi gerekirdi. amza uygun tek mimarinin Rnesans tarz
olduu bilimsel bir gerektir. En sekin insanlarmz bile, rnein Bay Stoddard bile bu gerei
gremezse, yeni zenginlerden, mimar olmaya zenen zpktlardan, genel olarak halktan ne beklenir?
Tm kiliseler, tapnaklar ve katedraller iin tek uygun tarzn Rnesans olduu kantlanmtr. Sir
Christopher Wren ne olacak m diyorsunuz? Glp gein ona ve tm alarn en byk dinsel antn
unutmayn ... Roma'daki St. Piyer. Sen Piyer'den daha iyisini mi yapacaksnz? Eer Bay Stoddard
zellikle Rnesans zerinde direnmemise, bana gelecei hak etmi demektir. Mstahak ona."
Gordon L. Prescott, kareli ceketinin iine dik yakal kazak giymiti. Tvit pantolonu ve kaln golf
pabularyla krsye kt.
"Bu binada transandantaln pr spesiyalle ilikisi tartlyor ki bu gerekten tatmin edici olmaktan
uzak," dedi. "Yatay ilk boyut, deyi ikinci boyut, apraz nc boyut, mekanlar
enterpenetrasyonunu da drdnc boyut olarak alrsak; ki mimarlk drt boyutlu bir sanattr... o zaman
bu binann homaloid olduunu kolayca grrz. Yani sokaktaki adamn diliyle, yassdr bina.
Kaostaki dzen duygusundan akp gelen hayat, ya da eer isterseniz, eitliliin birliinden gelen
hayat diyelim; ki bunun tersi de geerlidir ve mimarinin iinde var olan elikinin gereklemesini
salar... burada hi yoktur. Anlatmak istediklerimi en basit ekilde ifade etmeye alyorum, ama
zihinsel tembellerin hatr iin, diyalektik bir durumu o eski incir yapra mantyla rterek sunmak
da imknsz bir ey."
John Erik Snyte mtevaz bir tavrla ifade verdi, Roark'u bir ara ofisinde altrdn, onu
gvenilmez, sadakatten uzak, dikkatsiz bir eleman olarak tandn, zaten meslek hayatna da,
kendisinden bir mteriyi alarak baladn syledi.
Durumann drdnc gnnde, avukat son tann ard.
Ciddi bir sesle, "Bayan Dominique Francon," diye seslendi.
Mallory'nin soluu boazna tkanr gibi oldu ama kimse duymad. Mike'n eli onun bileini
kavram, sakinlemesini salyordu.
Avukatn Dominique'i sona saklamas, bir bakma ondan ok ey bekledii iin, bir bakma da
kayg duyduu iindi. fadesini nceden prova etmemi tek tank Dominique'di. Avukatn sunduu
altrma teklifini reddetmiti. Stoddard Tapna'ndan stununda hi sz etmi deildi, ama avukat
onun daha nceki yazlarnda Roark'dan nasl sz ettiini aratrm bulunuyordu. Zaten onu
armasn Ellsworth Toohey nermiti.
Dominique bir an tank platformu zerinde ayakta durdu, kalabal szd. Gzellii ok
artcyd, nk kendisine ait bir ey deilmi gibi grnyordu. O gzellik bu salonda ayr bir
varlk gibiydi. nsanlar akllarndan, tam grnr hale gelmemi bir hayali dndler. Bir
transatlantik gvertesinde, gece vakti parmakla yaslanm birini dndler.
"Adnz nedir?"

"Dominique Francon."
"Mesleiniz, Bayan Francon?"
"Gazeteci."
"New York Banner'da kan 'Eviniz' adl ok sevilen stunun yazar msnz?"
"'Eviniz'in yazarym."
"Babanz nl mimar Guy Francon mu?"
"Evet. Babamdan buraya gelip ifade vermesi istenmiti. Reddetti. Stoddard tapna gibi bir bina
iin zahmet etmeyeceini syledi. Ama bizim de efendice davranmadmz kansndayd."
"ey, Bayan Francon, szlerinizi sorularn cevaplarna yneltebilir misiniz? Sizi aramzda
grdmz iin gerekten anslyz, nk tek bayan tanmz sizsiniz ve kadnlar her zaman iin en
temiz dinsel inanlara sahiptir. Ayrca mimarlk alannda sivrilmi bir uzman olmanz nedeniyle, bize
bu olay kadn bak asndan en iyi ekilde anlatabilecek durumdasnz. Stoddard Tapna hakknda
ne dndnz bize kendi kelimelerinizle anlatr msnz?"
"Bence Bay Stoddard bir hata yapt. Eer binann deitirilme giderleri yerine yklma giderleri
iin dava asayd, ok daha hakl olurdu."
Avukat rahatlam gibiydi. "Bunun nedenlerini anlatr msnz, Bayan Francon?"
"Nedenleri daha nce konuan tanklarn hepsinden dinlediniz."
"O halde nceki ifadelerle ayn kanda olduunuzu, varsayabilir miyim?"
"Tmyle. fadeleri veren insanlardan bile daha ok. Hepsi ikna edici tanklard."
"Bu sznz aklar msnz, Bayan Francon? Ne demek istediniz?"
"Bay Toohey'nin dediini. Bu tapnak hepimiz iin bir tehdit."
"Ha, anlyorum."
"Bay Toohey konuyu ok iyi anlam. Kendi kelimelerimle aklayaym m?"
"Ltfen."
"Howard Roark, insan ruhuna bir tapnak yapt. nsan, gl, gururlu, temiz, akll ve korkusuz
olarak grd. Bir kahraman gibi grd insan. Tapnan ona yapt. Tapnak, insann ycelecei
yerdir. Kendisi insan ycelten eyin, susuz olduunu bilmekten deil, doruyu grp ona
ulamaktan, herkesin mmkn olan en iyi dzeyinde yaamasndan, utanmamasndan, utanmak iin
nedeni olmamasndan, gne nda plak durabilmekten geldiini dnyordu. Ycelmenin
sevin demek olduuna, sevincin insann doutan gelen hakk olduuna inanyordu. nsana gre
yaplan bir yerin, kutsal bir yer olduu kansndayd. Howard Roark'un insan ve ycelme hakknda
dndkleri bunlard. Ama Ellsworth Toohey, bu tapnan insana duyulan nefretin bir ant olduunu
syledi. Ellsworth Toohey, ycelmenin esasnn; korkudan d kopmak olduunu, yerlere kapanp
srnmek olduunu syledi. Ellsworth Toohey insann en yce eyleminin, kendi deersizliini
anlamas, balanmak iin dilenmesi olduunu syledi. Ellsworth Toohey, insan balanma
ihtiyacnda olan bir varlk olarak grmezsek, yozlam saylacamz syledi. Ellsworth Toohey bu
binann insana ve topraa ait olduunu grd. Binann karn amurlarda, dedi. nsan yksek bir
varlk olarak grmek, bedenin kaba zevklerine alk tutmaktr; nk ruhun zevkleri bizim
anlayamayacamz dzeydedir, dedi. Ellsworth Toohey'e gre, o alana girebilmek iin; dilenci
durumuna girmemiz, diz kmemiz gerekiyor. Ellsworth Toohey insanlar ok sever."
"Bayan Francon, biz Ellsworth Toohey'i tartmyoruz, bu nedenle eer szlerinizi konuya ..."
"Ben Ellsworth Toohey'i sulamyorum. Howard Roarku suluyorum. Bir bina, evresinin paras
olmaldr, denir. Roark bu tapna ne tr bir dnyaya kurdu? Ne tr insanlar iin kurdu? Etrafnza
bakn. Bir tapnan Bay Hopton Stoddard'a gre hizmet verirken kutsal olabileceine inanyor
musunuz? Bay Ralston Holcombe'a? Bay Peter Keating'e? Bunlarn hepsine baktnzda, Ellsworth
Toohey'den mi nefret edersiniz, yoksa iledii sutan tr Howard Roark'a m lanet edersiniz?
Ellsworth Toohey hakldr. Bu tapnak dine uygun deildir, dinsizliktir ama, onun dedii anlamda
deil. Sanrm Bay Toohey de bunu zaten biliyor. Birisi domuz ahrna inciler saarsa, hem bunu,
karlnda bir domuz pirzolas bile almadan yaparsa, domuza kzamazsnz ki! ncilerine bu kadar az
deer veren, onlar amurlara frlatan, mahkeme ktibinin yazp durduu bir yn homurtuya anak
tutan adama kzarsnz."
"Bayan Francon, bu tr ifadenin konuyla ilgili olduunu sanmadm gibi, kabul edilebilir olduunu
da hi ..."
Yarg beklenmedik bir ey syledi, "Tann ifade vermesine izin verilmelidir," dedi. Zaten can
sklmt. Dominique'in vcudunu seyretmek houna gidiyordu. Ayrca, izleyicilerin de bundan zevk
aldn bilmekteydi. Her ne kadar Hopton Stoddard'dan yana olsalar da, bir skandal heyecan iinde
zevk alyorlard Dominique'in ifadesinden.

"Sayn Yarg, bir yanl anlama olmu olmal," dedi avukat. "Bayan Francon, siz kimin iin ifade
veriyorsunuz? Bay Roark iin mi, yoksa Bay Stoddard iin mi?"
"Bay Stoddard iin tabii. Davay neden Bay Stoddard'n kazanmas gerektiini anlatyorum.
Doruyu syleyeceime de yemin ettim."
"Devam edin," dedi yarg.
"Btn tanklar gerei syledi. Ama tm gerei deil. Ben yalnzca aradaki boluklar
dolduruyorum. Hepsi tehditten, nefretten sz ettiler. Haklan vard. Stoddard tapna pek ok eye
ynelik bir tehdittir. Eer yaamamza izin verilecekse, hibirimizin aynada kendine bakmaya cesaret
edememesi gerekir. te bu, insanlara yaplabilecek en zalim eylerden biridir. nsandan ne olsa
isteyebilirsiniz. Ona servet sahibi olmasn, sevmesini, gaddarlamasn, cinayet ilemesini, kendini
feda etmesini syleyebilirsiniz. Ama zsaygya sahip olmasn istemeyin ondan. Hemen sizden nefret
etmeye balar. Eh, en iyisini onlar bilir. Herhalde kendilerine gre nedenleri vardr. Tabii sizden
nefret ettiklerini sylemezler. Sizin onlardan nefret ettiinizi sylerler. Bu da yeterince yakn,
herhalde. Sz konusu duyguyu tanr onlar. te insan byle bir varlktr. O zaman, olanaksz eyler
uruna feda edilmenin yaran ne? Var olmayan bir dnya iin bina yapmann yarar ne?"
"Sayn yarg, bu szlerin konuyla ne gibi bir ilgisi olabileceini ben hi ..."
"Sizin davanz kantlyorum," dedi Dominique avukata. "Neden Ellsworth Toohey'den yana
kmanz gerektiini sylyorum, ki zaten kacaksnz. Stoddard tapna yok edilmelidir. nsan
ondan kurtarmak iin deil, onu insandan kurtarmak iin. Ama ne fark eder? Bay Stoddard
kazanacaktr. Burada yaplmakta olan her eye yzde yz katlyorum, yalnzca bir tek nokta dnda.
O nokta yanmza kr kalmamal kansndaym. Ykalm, tamam; ama bir sevap ilemekte olduumuzu
sanmayalm. Biz kstebeiz, da doruklarna dayanamayz diyelim. Ya da Lemming Fareleriyiz,
lmne denize atlamaktan kendimizi alamyoruz diyelim. u anda kendimin de Howard Roark kadar
etkisiz olduumu biliyorum. Bu da benim Stoddard Tapna'm. lk ve son." Bayla yargc selamlad.
"Hepsi bu kadar, sayn yarg," dedi.
Avukat, Roark'a, "Tank sizin," diye seslendi.
Roark, "Sou yok," dedi.
Dominique tank yerinden indi.
Avukat krsy selamlayarak, "Davacnn sz bitmitir," dedi.

Yarg Roark'a dnp belirsiz bir iaret yapt onu konumaya davet etti.
Roark ayaa kalkt, krsye yrd. Kahverengi zarf elindeydi. O zarftan Stoddard Tapna'nn on
fotorafn kard, krsnn zerine koydu.
"Savunmann sz bitmitir," dedi.
13

Hopton Stoddard davay kazand.


Ellsworth Toohey, "Bay Roark mahkemede bir numara ekti, ama kurtulamad," diye yazd. "O
hikyeye zaten inanmamtk."
Roark'a tapnan deitirilme masraflarn demesi talimat verildi. Roark itiraz mahkemesine
bavurmayacan syledi. Hopton Stoddard, tapnan deitirilerek Normalalt ocuklar in
Hopton Stoddard Yurdu haline getirileceini syledi.
Durumann sona ermesinin ertesi gn, Alvah Scarret, masasna braklan "Eviniz" yazsn
grnce soluu tutuldu. Yazda Dominique'in durumada sylediklerinin ou yazlyd. Geri ifadesi
gazetenin haber blmnde de para para verilmiti ama hep zararsz blmleri seilmiti. Alvah
Scarret son hzla Dominique'in odasna yrd.
"Hayatm, hayatm, hayatm," dedi. "Bunu basamayz." Dominique ona bombo baklarla bakt,
hibir ey sylemedi. "Dominique, tatlm, mantkl ol. Kullandn kelimelerin bazlar bir yana,
baskya gelmeyecek baz grlerin de bir yana, ama bu gazetenin bu olayda setii, benimsedii
tutumu biliyorsun. Yrttmz kampanyay biliyorsun. Benim bu sabahki yazm okudun. Ad,
'Ahlakn Zaferi'. Bir tek yazarn tm politikamza kar gelmesine izin veremeyiz."
"Basmak zorundasn."
"Ama, tatlm ..."
"Ya da ben istifa etmek zorundaym."
"Off, daha neler, daha neler, samalama. Gln olmaya gerek yok. Anlaman gerek. Sensiz
yapamayz biz. Asla sensiz ..."
"Semek zorundasn, Alvah."
Scarret bu yazy yaynlarsa, Gail Wynand'dan zlgt yiyeceini biliyordu. Yazlar ok tutulan
Dominique Francon'u karrsa da zlgt yiyebilirdi. Wynand henz gezisinden dnmemiti. Scarret,
Bali'ye bir telgraf ekti, durumu anlatt.

Birka saat sonra telgrafa cevap geldi. Wynand'n zel ifresiyle yazlmt. Deifre edildiinde,
yaz yleydi: "KOV KAHPEY. G.W."
Scarret masasndaki telgrafa bakp duruyordu. Yklmt. Alternatif tanmayan bir emirdi bu.
Dominique imdiden sonra teslim olsa bile durum deimezdi. Keke istifa etse, diye geirdi iinden.
Onu kovmak zorunda kalrsa, dayanamazd.
Ellsworth Toohey, ie kendisinin soktuu bir odacnn yardmyla, Wynand'n deifre edilmi
telgrafnn bir kopyasn ele geirdi. Onu cebine koyup Dominique'in odasna yolland. Durumadan
beri grmemiti onu. eriye girdiinde, Dominique'i masasnn ekmecelerini boaltrken buldu.
"Merhaba," dedi ksaca. "Ne yapyorsun?"
"Alvah Scarret'ten haber bekliyorum."
"Yani?"
"stifa etmek zorunda mym, onun haberini bekliyorum."
"Durumadan sz etmek istiyor musun?"
"Hayr."
"Ben istiyorum. Sanrm sana, daha nce hi kimsenin baaramadn baardn iin bir kutlama
borluyum. Benim haksz olduumu kantladn." Souk souk konuuyordu. Yz ifadesizdi.
Gzlerinde o iyi ifadeden eser yoktu. "Tank krssne ktnda byle yapacan beklemiyordum.
Kallee bir hileydi. Ama senin her zamanki standardna uygundu. Ben yalnzca senin kt damarnn
hangi yne dorulduunu tahmin ederken yanldm. Yine de, bu hareketinin sonu vermeyeceini
kendin de kabullendin. Tabii syleyeceklerini syledin. Benim dediimi de doru kardn. Minnetimi
ifade etmek iin sana bir armaanm var."
Telgrafn kopyasn masann zerine koydu.
Dominique alp okudu, telgraf elinde, ylece durdu.
"stifa bile edemiyorsun, tatlm," dedi Toohey. "nci saan kahramann uruna byle bir fedakrlk
yapamyorsun. Yenilgilerinin ancak kendi elinden kma olmasna ne kadar byk nem verdiini
bildiim iin; bu houna gider diye dndm."
Dominique telgraf katlayp antasna koydu.
"Teekkr ederim, Ellsworth."
"Eer benimle mcadele edeceksen, bunu yalnzca konumalar yaparak baaramazsn, hayatm."
"Hep mcadele etmedim mi?"
"Evet. Evet, tabii ettin. Haklsn. Yine hatam dzeltiyorsun. Benimle hep mcadele ettin. Yklp
imdat diye bardn tek olayda tank krssndeyken yer ald."
"Doru."
"te orada yanl kt hesabm."
"Evet."
Toohey resmi bir selam verip odadan kt.
Dominique eve gtrmek istedii eyleri paket yapt, sonra Scarret'in odasna gitti. Elindeki
telgraf ona gsterdi ama vermedi.
"Pekl, Alvah," dedi.
"Dominique, elimden bir ey gelmedi. Gelmedi. Sanki... nereden geldi o sana?"
"nemi yok, Alvah. Hayr, sana geri veremem. Saklamak istiyorum." Telgraf tekrar antasna
koydu. "ekimi bana postalarsn. Baka da konuulacak ne varsa, yazver."
"Sen ... zaten istifa edecektin, deil mi?"
"Edecektim. Ama kovulmak daha houma gitti."
"Dominique, kendimi ne kadar kt hissettiimi bilsen! nanamyorum. Gerekten inanamyorum."
"Demek siz insanlar beni de kurban ettiniz sonunda. Oysa ben btn mrmce bu duruma
dmemeye uramtm. Hi ho deil kurban edilmek. Hasmlarna ok fazla onur pay tanyor. Ama
sana bir ey syleyeyim, Alvah, sana sylemeyi setim, nk syleyecek senden daha uygunsuz
birini bulamadm. Bana ya da ona yapacanz hibir ey, benim kendime yapacam kadar kt
olamayacak. Eer Stoddard tapna olayna dayanamadm dnyorsan, nelere dayanabilirmiim,
bekle de gr."
gece sonra, Ellsworth Toohey odasnda radyo dinliyordu. Can almak istemedii iin bu
gece dinlenmeyi semiti. Koltua yaylm, alman senfoniye parmaklaryla tempo tutuyordu. O
srada kapsnn vurulduunu duydu. "Girin," diye seslendi.
Catherine odaya girdi. Girdii iin zr dilermi gibi, radyoya gz att.
"almyordunuz, onu biliyordum, Ellsworth Day. Sizinle konumak istiyorum."
km gibi duruyordu kz. Vcudu ince ve kvrmszd. Pahal tvit kumatan, tlenmemi bir etek
giymi, yzne de biraz allk bulatrmt. Pudrann altndan teni pek cansz grnyordu. Yirmi alt
yanda olduu halde, otuz yanda olduunu saklamaya alan bir kadna benzemiti.
Son birka yldr, daysnn yardmyla ok yetenekli bir sosyal grevli olup kmt. Bir iskn
evinde maal ii vard. Kendi adna zel bir banka hesab vard. Arkadalarn le yemeine davet
ediyordu. Hepsi ayn meslekten, kendinden byk kadnlard. Aralarnda, evlenmemi annelerin
sorunlarndan, yoksul ocuklarn ifade yeteneindeki snrllktan, sanayi irketlerinin ne kt
olduundan sz ediyorlard.
Son yllarda Toohey onun varln unutmu gibiydi. Ama Catherine'in o sessiz, silik haliyle,
daysnn son derece farknda olduunu biliyordu. Aralarnda ilk sz syleyen hibir zaman Toohey
deildi. Ama Catherine ikide bir kk konularda danmak iin ona geliyordu. Daysnn enerjisiyle
alan kk bir motor gibiydi. Arasra benzin almak iin durmas gerekiyordu. Bir tiyatroya
gidecek olsa, daysyla oyunu tartmadan gitmiyordu. Onun fikrini sormadan bir konferansa
gitmiyordu. Bir ara, zeki, yetenekli, neeli bir kzla arkada olmutu. Kz sosyal grevli olduu halde,
yoksullar yine de seven biriydi. Toohey byle bir arkada onaylamaynca, Catherine de onunla
arkadaln kesmiti.
t istediinde, ksaca soruyordu. Laf arasnda. Daysnn iini engellememeye zen
gsteriyordu. Ya yemek yerken, ya asansre binerken, ya radyo kanal deitirilirken. Daysnn
zamanndan ancak artk paracklar alabileceinde, daha fazlasn istemeyeceinde kararlyd.
alma odasna girdiinde Toohey bu yzden ona akn baklarla bakmt.
"Tabii, tatlm," dedi. "Megul deilim. Zaten sana her an zamanm var. unun sesini biraz ks, e
mi?"
Catherine radyoyu kst, onun karsndaki koltua kt. Hareketleri acayip, birbiriyle
elikiliydi. Yeniyetmeler gibi. Gvenli hareket etme alkanln kaybetmiti artk. Ama zaman
zaman bir el hareketi, bann bir kprday, yeni edinmeye balad kuru sabrszl yanstyor
gibiydi.
Daysna bakt. Gzleri gzlklerinin ardnda hareketsiz ve gergindi, ama iteki anlam pek belli
etmiyorlard. Konumaya balad.
"Nelerle megulsn, Ellsworth Day? Gazetede senin de ilgili olduun nemli bir durumann
kazanldn okudum. Sevindim. Aylardr gazeteleri okuduum yoktu. yle meguldm ki... yo, o da
tam doru deil. Zamanm vard, ama eve dndmde hi bir ey yapmay istemiyordum. Kendimi
yataa atp uyuyordum. Ellsworth Day, insanlarn ok uyumas yorgun olduklar iin midir, yoksa bir
eyden kamak istedikleri iin mi?"
"Bak, tatlm, bu szler sana hi uymuyor. Hibiri uymuyor."

Catherine ban aresizlik iinde iki yana sallad. "Biliyorum."


"Ne oldu?"
Kz gzlerini ayakkablarnn burnuna dikti. Dudaklarn ancak abayla kprdatabiliyor gibiydi.
"Ben herhalde ie yaramaz biriyim, Ellsworth Day." Gzlerini kaldrp onun gzlerine bakt.
"yle mutsuzum ki!"
Toohey ona sessizce bakyordu. Yz samimi, gzleri yumuakt. Catherine fsldad.
"Anlyor musun?" Toohey ban sallad. "Bana kzmadn ya? Beni ayplamyorsun ya?"
"Tatlm, nasl dnrsn bunu?"
"Sylemek istememitim. Kendime bile. Bu yalnz bu gecenin olay deil, ok gerilere gidiyor.
Brak da her eyi anlataym. oka kaplma. Sylemek zorundaym! Eskiden gnah kartmaya gittiim
gnler gibi ... Yo, o ilere geri dndm sanma. Artk biliyorum ki, din yalnzca bir snf smrs
arac. Bana bunlar o kadar gzel anlatn dinledikten sonra, seni yzst brakacam sakn
dnme. Kiliseye gitmeyi zlyor deilim. Ama sanki birinin beni dinlemesine ihtiyacm var."
"Katie, hayatm; birincisi, neden bu kadar korkuyorsun sen? Korkmaman gerekir. Hele benimle
konumaktan. Rahat ol, kendin ol ve anlat bana neler olduunu."
Catherine daysna minnetle bakt. "yle duyarlsn ki, Ellsworth Day. Ben bunu sylemek
istememitim, ama sen kendin tahmin ettin. Gerekten korkuyorum. nk bak, demin sen dedin ...
Kendin ol, dedin bana. Oysa benim en ok korktuum, kendim olmak. nk ktym ben."
Toohey gld. Onu gcendirecek biimde deil, scak bir glle gld. Bu ses, Catherinein
sylediini ortadan silen bir sesti. Ama Catherine glmsemedi.
"Yo, ben doruyu sylyorum, Ellsworth Day. Ben her zaman, ocukluumdan beri, hep iyiyi,
doruyu yapmaya altm. Herkes yledir sanyordum, ama artk yle dnmyorum. Baz insanlar
ok urayor. Hata yapsalar bile. Bazlar da hi aldr etmiyor. Ben her zaman aldr ettim. Her
eyi ciddiye aldm. Tabii ok akll bir insan olmadm biliyordum. Oysa iyilik ktlk konusu ok
kocaman bir konu. Ama kendi bilebildiim kadaryla iyi olan neyse, ona ulamak iin drst bir aba
gsterdim. Zaten herkes de ancak o kadarn yapabilir, deil mi? Bunlar herhalde sana ok ocuka
eyler gibi geliyordur."
"Hayr, Katie, yle gelmiyor. Devam et, tatlm."

"Bir kere, bencilliin kt bir ey olduunu biliyordum. O kadarndan emindim. Bu yzden, hibir
zaman kendim iin bir ey istememeye altm. Peter aylarca ortadan kaybolduunda ... yo, bunu ho
karlamyorsun sanyorum."
"Neyi, tatlm?"
"Peter'le benim durumumu. Ben de ondan konumam. Zaten nemli deil. te seninle birlikte
oturmaya geldiimde neden o kadar mutluydum, imdi anlamsndr. Sen bencillikten en uzak
ideallere yle yaknsn ki, senin kadar yakn kimse olamaz. Elimden geldiince seni izlemeye
altm. altm bu ii de bu nedenle setim. Sen bana hibir zaman bunu se demedin, ama ben
senin yle dndn hissettim. Ne yolla hissettiimi sorma ... somut bir ey deildi. Yalnzca
sylediin baz eyler. Balarken kendime ok gveniyordum. Mutsuzluun bencillikten geldiini
biliyordum. nsann gerek mutluluu bulmas iin kendisini bakalarna adamas gerektiini
biliyordum. Sen sylemitin. Baka da pek ok kii sylemiti. Tarihin en byk adamlar
yzyllardr ayn eyi sylyor zaten."
"Sonra?"
"Eh, u halime bak."
Toohey'nin yz bir an hareketsiz kald, sonra neeyle glmsedi.
"Neyin varm ki, yavrum? oraplarnn e olmamas dnda, bir de makyajna biraz dikkat etsen
..."
"Glme, Ellsworth Day. Ltfen glme. Biliyorum, her eye glebilmeliyiz diyorsun, zellikle de
kendimize. Ama ben ... yapamyorum."
"Glmem, Katie. Ama nedir seni zen?"
"Mutsuzum ben. yle korkun, kt, gurursuz biimde mutsuzum ki! Bir bakma bana ... temiz deil
de ... kirli gibi gzkyor. Ve drst de deil. Gnler geiyor, dnmeye korkuyorum, kendime
bakmaya korkuyorum. Oysa bu yanl. Bu... ikiyzl olmak demek. Ben her zaman kendime kar
drst olmak istedim. Ama deilim. Deilim, deilim!"
"Dur bir dakika, yavrum. Barma. Komular duyacak sesini."
Catherine san eliyle alnndan geriye doru itti, ban sallad, fsldad.
"zr dilerim ... geer imdi..."
"Sen tam neden mutsuzsun, tatlm?"
"Bilmiyorum. Anlayamyorum. rnein, Clifford'da ocuk bakm kurslarn balatan, her
hazrln yapan bendim. Fikir be nimdi. Paray ben buldum. retmeni ben buldum. Dersler ok iyi
gidiyor. Kendi kendime, mutlu olmam gerek, diyorum. Ama deilim. Benim iin bir fark etmiyormu
gibi geliyor. Oturup kendime diyorum ki, Maria Gonzales'in bebeini iyi bir aileye evlat olarak
vermeyi sen baardn, imdi mutlu ol. Ama olamyorum. Hibir ey hissetmiyorum. Kendime kar
drst davrandmda, yllardr hissettiim tek duygunun yorgunluk olduunu gryorum. Yalnzca
yorgunluk. Sanki... herhangi bir his duyacak kimse kalmam gibi."
Gzln kard. O camlarn daysna ulamasn engellediine inanm bir hali vard.
Konutuunda sesi daha alalmt ama kelimeler azndan daha bir abayla kyordu.
"Hepsi bu kadar da deil. Bundan ok daha beteri de var. Beni korkun biimde etkiliyor.
nsanlardan nefret etmeye balyorum, Ellsworth Day. Zalim, gaddar, kalpsiz olmaya balyorum.
Eskiden hi byle deildim. nsanlarn bana minnet duymasn bekliyorum. Onlardan minnet
bekliyorum. Gecekondu halk bana eilir, nmde dalkavukluk ederse houma gidiyor. Yalnz yle
yaparlarsa sevildiimi fark ediyorum. Bir keresinde bir kadna, bizim kendisi gibi sprntler iin
neler yaptmz yeterince takdir etmediini syledim. Daha sonra saatlerce aladm. yle
utanmtm ki! nsanlar benimle tarttnda, fkelenmeye balyorum. Kendi fikirleri olmasna
haklar yokmu gibi geliyor. En iyisini ben bilirmiim gibi. Onlar iin son karar ben vermeliymiim
gibi. Beni ok kayglandran bir kz vard, nk ad ktye km, yakkl bir genle dolap
duruyordu. O kza haftalarca ikence ettim. O ocuu brakmasn, yoksa bann mutlaka belaya
gireceini syledim. Sonunda evlendiler, mahallenin en mutlu ifti oldular. Memnun mu oldum
sanyorsun? Hayr, kplere bindim. Kzla karlatmda, uygarca davranabilmek bile bana zor
geliyor. Bir de baka kz vard, abucak i bulmas gerekiyordu. Evinde durum gerekten berbatt.
Ona i bulacam syledim, sz verdim. Ama ben bulamadan, kz kendi kendine iyi bir i bulmay
baard. Ben memnun olmadm. Birisi benim yardmm olmakszn kendini kurtard diye enikonu
gcendim. Dn niversiteye gitmek isteyen bir delikanlyla konuuyordum. Onun cesaretini krmaya
altm. yi bir ie gir, daha iyi dedim. ok da kzmtm. Sonra birden farkna vardm, ben kendim
de niversiteye gitmeyi ok istemitim de ondand ... Hatrlyor musun, sen beni brakmamtn. Ben
de o ocuu brakmamak istedim. Ellsworth Day, anlamyor musun? Bencil oluyorum ben. Bu
insanlarn cretlerinden para arsam bu kadar kt olmazd!"
Toohey alak sesle sordu.

"Hepsi bu kadar m?"


Catherine gzlerini yumdu, sonra ellerine bakarak konutu.
"Evet ... ama byle olan bir tek ben deilim. Birlikte altm kadnlarn ou byle. Nasl byle
oldular, anlamyorum. Bana da nasl oldu, onu da anlamyorum. Birine yardm ettiim zaman mutlu
olurdum ben. Bir keresinde hatrlyorum ... o gn Peter'le le yemei yemitik ... Dnte bir orgcu
grdm, antamdaki be dolar karp ona verdim. Btn param o kadard. Bir ie 'Christmas Night'
almak iin biriktirmitim.Christmas Night' ok istiyordum. Ama sonra, o orgcu ne zaman aklma
gelse mutlu oldum. Peter'i sk sk gryordum o gnlerde ... Onu grdkten sonra eve dnerken,
mahalledeki her yoksul ocuu pmek geliyordu iimden. Galiba yoksullardan nefret ediyorum artk.
Sanrm btn kadnlar da ayn durumda. Ama yoksullar bizden nefret etmiyorlar ... Oysa etmeliler.
Yalnzca sevmiyorlar bizi. Azmsyorlar. Biliyor musun, komik aslnda. Normalde efendiler kleleri
azmsar, kleler efendilerden nefret eder. Hangisi hangisidir, kartryorum. Belki de kural buraya
uymuyor. Ya da belki uyuyor. Bilemiyorum ..." Ban kaldrdnda, son isyann seslendirdi.
"Anlamam gereken eyin ne olduunu gremiyor musun? Neden doru olduuna inandm bir eyi
yaparken byle kt oluyorum? Diyorum ki, herhalde ben yaratl olarak ktym, iyi bir hayat
srmeyi beceremiyorum. Tek aklama bu olabilir. Ama bazen de diyorum ki, bir insan iyi niyetinde
tmyle samimi olduu zaman, yine de iyilie ulaamazsa, bunda bir terslik var. Bu kadar da kt
olamam. Ama ... ama ben her eyden vazgetim. Hibir bencil isteim kalmad. Kendime ait hibir
eyim yok. Yine de sefil durumdaym. Mutsuzum. br kadnlar da benim gibi. Dnyada kendini
silmi olduu halde mutlu olan hibir insan da tanmyorum ... bir tek senin dnda."
Ban edi ve bu sefer kaldrmad. Bekledii cevaba bile aldrmyor gibiydi.
Toohey yumuack sesiyle, sitem edercesine, "Katie," dedi. "Katie, tatlm."
Catherine sessizce bekledi.
"Sana cevab sylememi gerekten istiyor musun?" Catherine bayla evetledi. "nk aslnda
cevab sen kendin verdin. Kendi sylediklerinin arasnda verdin." Catherine ban kaldrp bo
baklarn onun yzne evirdi. "Neden sz ediyordun? Neden yakmyordun? Kendinin mutsuz
olduundan. Katie Helsey'den sz ediyordun, baka bir eyden deil. mrmde duyduum en bencil
konumay yaptn karmda."
Catherine gzlerini krptrp dikkatini toplad. Zor bir dersi dinleyen renci gibiydi.
"Ne kadar bencil davrandn anlamyor musun? Kendine soylu bir meslek semisin, ama bunu,
yapabilecein iyilikler iin deil, bundan alacan kiisel mutluluk iin semisin."
"Ama ben insanlara yardm etmeyi gerekten istiyordum."
"nk bunu yaparken iyi bir sevap olacan dnyordun."
"ey ... evet. Doru bir eydir, diyordum. Doruyu yapmaya almak ktlk m?"
"Evet, eer tek kaygn oysa. Bunun ne kadar byk bencillik olduunu anlamyor musun? Herkes
cehennemin dibine, yeter ki ben sevap ileyeyim."
"Ama eer hi zsaygn olmazsa, bir ey olabilir misin?"
"Neden bir ey olmak zorundasn ki?"
Catherine ellerini iki yana at. armt.
"Eer en byk kaygn, kendinin nasl dndn, neler hissettiin, neye sahip olup neye sahip
olmadnsa ... yine de bencil biri olarak kalmsn demektir."
"Ama Vcudumun iinden kamam ya!"
"Hayr. Ama darack ruhunun iinden kabilirsin."
"Yani mutsuz olmay istemeli miyim?"
"Hayr. Herhangi bir ey istemekten vazgemelisin. Bayan Catherine Helsey'in ne kadar nemli biri
olduunu unutmaksn. nk nemli deil, biliyorsun. nsanlar ancak dier insanlarla ilikileri
asndan nemlidir. Yararllklar asndan, sunduklar hizmetler asndan. Bunu tmyle
anlamadka, bir mutsuzluktan dierine kayarsn. nsanlara kar zalim duygular hissediini neden
byle kozmik bir trajedi haline getiriyorsun? Ne olmu yani? Bunlar byme sanclar, o kadar. nsan
hayvansal kabalktan manevi yaama, bir gei dnemi olmadan atlayamaz. Bu geilerin bazs,
gzne kt bile grnebilir. Her gzel kadn, nceleri elini ayan nereye koyacan aran bir
gen kz olmutur. Bymelerin hepsi, nce bir ykmay gerektirir. Omlet yapmak iin yumurtalar
krmak zorundasn. Ac ekmeye, zalim olmaya, drstlkten uzaklamaya, kirli olmaya raz
olmalsn. Ego denilen inat kk ldrmek iin her eyi yapmalsn. Ancak o ldkten sonra, artk
aldr etmediini hissettiin zaman, kimliini kaybedip ruhunun adn unuttuun zaman ... ancak o
zaman benim dediim mutluluu tadabilirsin. Ruhsal bykln kaplar, nnde ancak o zaman
alr."
"Ama, Ellsworth Day," diye fsldad Catherine, "Kaplar aldnda, kim girecek ieriye o
zaman?"
Toohey yksek sesle gld. Bu glte takdir var gibiydi. "Hayatm," dedi. "Beni artabileceini
hi dnmemitim."
Sonra yz yine ciddileti.
"yi bir espriydi, Katie. Ama umarm yalnzca espriydi."
"Evet" dedi Catherine kararsz bir sesle. "Herhalde. Ama yine de."
"Soyut kavramlardan konuurken kelimeleri ok iyi semek gerekir. Giren elbette sen olacaksn.
Kimliini kaybetmi olmayacaksn, yalnzca daha geni bir kimlik edinmi olacaksn. Senin dndaki
herkesin, tm evrenin de katld, paylat bir kimliin paras olacaksn.''
"Nasl? Ne bakma? Neyin paras?"
"Dilimiz bireyciliin diliyken bu tr eyleri konumak ne kadar g, gryor musun? Btn
terimlerimiz, btn batl inanlarmz yle. 'Kimlik' denilen ey bir hayaldir, onu da biliyor musun?
Ama eskimi, paralanm tulalarla da yeni bir ev yapamazsn. Bugnn kavramlaryla, beni
tmyle anlamay umamazsn. Bizler egonun batl inancyla zehirlenmi durumdayz. Benliksiz bir
toplumda neyin doru, neyin yanl olacan bilemeyeceimiz gibi, ne hissedeceimizi, onu nasl
hissedeceimizi de bilemeyiz. nce egoyu ldrmemiz gerek. Zihin bu yzden gvenilmez bir eydir.
Dnmemeliyiz. nanmalyz. nan, Katie. Zihnin itiraz etse bile inan. Dnme. nan. Beynine deil,
kalbine gven. Dnme. Hisset. nan."
Catherine hareketsiz oturuyordu. Kendine hkim gibiydi. Ama her nedense, zerinden tank gemie
benziyordu. Sz dinleyerek fsldad:
"Peki, Ellsworth Day ... Ben bunu byle dnmemitim. Yani her zaman, dnmem gerektiini
sanmtm ... Ama haklsn ... Hakl szn doru semisem ... yle bir kelime varsa ... Evet,
inanacam ... anlamaya alacam ... Hayr, anlamaya deil. Hissetmeye. nanmaya yani. Ama ...
yle zayfm ki ... Seninle konutuktan sonra kendimi hep yle kk hissediyorum ki... Bir bakma
haklydm herhalde ... deersizim ben ... Ama nemi yok ... nemi yok."
Ertesi akam kap alndnda, Toohey gidip kendi at.
Peter Keating'i ieriye alrken glmsedi. Durumadan sonra Keating'in kendisini grmeye
geleceini dnmt. Gelmeye ihtiya duyacan biliyordu. Ama daha erken gelir sanmt.
Keating gvensiz admlarla ieriye girdi. Elleri bileklerine ar geliyor gibiydi. Gzleri i iti,
yznn teni gevemiti sanki.

"Merhaba, Peter," dedi Toohey en bir sesle. "Beni mi grmek istedin? Hemen gel. ok anslsn.
Btn akam boum."
"Hayr," dedi Keating. "Katie'yi grmek istiyorum."
Toohey'e bakmyordu. O gzlklerin gerisindeki ifadeyi de grmedi.
"Katie mi? Tabii!" dedi Toohey neeyle. "Biliyor musun, buraya hi Katie'yi ziyarete gelmemitin,
bu yzden aklma gelmedi, ama ge yle. Sanrm evdedir. u taraftan. Odasn bilmiyor musun?
kinci katta."
Keating admlarn sryerek holden geti, Catherine'in kapsn vurdu, o cevap verince ap girdi.
Toohey durmu, onun arkasndan bakyordu. Yz dnceliydi.
Catherine konuunun kim olduunu grnce yerinden frlad. Bir an aptal gibi, gzlerine
inanamayarak durdu, sonra yatana kotu, oraya brakt bir korseyi kapt, telala yastn altna
tkt. Sonra gzln kard, avucuna alp saklar gibi yapt, cebine soktu. Hangisi daha kt acaba,
diye dnyordu ... Olduu gibi mi kalmalyd, yoksa onun nnde tuvalet masasna oturup biraz
makyaj m yapmalyd?
Keating'i' alt aydr grmemiti. Ondan nceki yl iinde arasra, seyrek olarak grmler,
birka kere le yemeine, akam yemeine kmlar, iki kere de sinemaya gitmilerdi. Hep
kalabalk yerlerde bulumulard. Keating, Toohey'le tantktan sonra, Katie'yi grmek iin eve
gelmez olmutu. Bulutuklarnda hibir ey deimemi gibi konuuyorlard. Ama evlilikten uzun
sredir sz etmemilerdi.
"Merhaba, Katie," dedi Keating yumuak sesle. "Gzlk takmaya baladn bilmiyordum."
"ey ... okumak iin yalnzca ... ben ... merhaba, Peter... Bu gece herhalde ok kt grnyorum ...
Seni grdme sevindim, Peter..."
Keating koltua oturdu. apkas elinde, pardss srtndayd. Catherine yznde aresiz bir
glmsemeyle, ylece duruyordu. Sonra ellerini havada hafife evirerek sordu:
"Az-m kalacaksn, yoksa ... yoksa pardsn karmak ister misin?"
"Hayr, az deil." Keating kalkt, pardsyle apkay yatan stne frlatt, ilk defa olarak
glmsedi ve sordu: "Yoksa iin mi var? Beni kap dar etmek mi istiyorsun?"
Catherine avularnn kntl yerini gz ukurlarna bastrd, sonra ellerini hemen indirdi. Onu her
zamanki gibi karlamak zorundayd. Sesini normal ve neeli karmak zorundayd. "Hayr, hayr, hi
iim yok."
Keating oturdu, sessiz bir davet anlamnda, kolunu ona uzatt. Catherine hemen sokuldu, elini onun
avucuna koydu; Keating onu ekip koltuun koluna oturttu.
Lambann Keating'in yzne dyordu. Catherine kendini biraz toplam olduu iin, onun
yznn durumunu farketti.
"Peter," diye soludu. "Ne yapyorsun sen kendine? Korkun grnyorsun."
"iiyorum."
"Ya... o kadar m!"
"O kadar. Ama bitti artk."
"Ne oldu?"
"Seni grmek istedim, Katie. Seni grmek istedim."
"Sevgilim ... ne yaptlar sana?"
"Hi kimse bir ey yapmad. Artk iyiyim. yiyim. nk buraya geldim ... Katie, sen hi Hopton
Stoddard' duydun mu?"
"Stoddard m? ... Bilmiyorum ... Adn bir yerde grm gibiyim."
"Neyse, bo ver. nemi yok. Ben yalnzca, ne kadar garip, diye dnyordum. Bu Stoddard
dediim, ihtiyar bir it. Kendi namussuzluuna daha fazla dayanamyor, onu telafi etmek iin, kente bir
tapnak armaan etmeye kalkyor. Ama ben ... ben artk dayanamadm hissettiimde, telafi etmenin
tek yolu olarak, en ok istediim eyi seiyorum, kalkp buraya geliyorum."
"Neye dayanamyordun, Peter?"
"ok kirli bir ey yaptm, Katie. Gnn birinde sana anlatrm, ama imdi olmaz ... Bak, beni
baladm syler misin bana? Yani suun ne olduunu sormadan? O zaman ben de beni asla
balamayacak birinin baladna inanrm. Asla incinmeyen, o nedenle de balamayan birinin.
O yzden benim durumumu daha zorlatran birinin."
Catherine arma benzemiyordu. ten bir sesle, "Seni balyorum, Peter." dedi.
Keating ban yava yava, birka kere sallad. "Teekkr ederim." dedi.
Catherine ban onunkine yaslayp fsldad.
"Cehennem azab ektin, deil mi?"
"Evet. Ama artk geti."
Keating onu kollarna alp pt. Ondan sonra artk ne Keating, Stoddard Tapna'n dnd, ne de
Catherine, iyilikle ktl. Bunlara ihtiyalar yoktu. Kendilerini ok temiz hissediyorlard.

"Katie, biz neden evlenmedik?"


"Bilmiyorum," dedi Catherine. Sonra da, kalbi deliler gibi arpt iin, sessiz kalamayacan
anlad iin, Keating'in durumundan yararlanyormu gibi gzkmemek iin, abucak ekledi:
"Herhalde acelemiz olmad iin."
"Ama var acelemiz. Eer imdiden i iten gememise."
"Peter, sen ... bana yeniden evlenme mi teklif ediyorsun yoksa?"
"O kadar afallama, Katie. Byle yaparsan, bunca yldr hep kuku duymu olduunu dnrm.
Oysa u anda byle bir ey dnmeye dayanamam. Bu gece sana bunu sylemeye geldim.
Evleneceiz. Hemen evleneceiz."
"Peki, Peter."
"lan vermeye, tarih saptamaya, hazrlklara, konuklara falan ihtiyacmz yok. Her seferinde bu tr
eylerden birinin bizi durdurmasna izin vermitik. Nasl oldu da bu ii byle srncemede braktk,
inan ki bilemiyorum. Kimseye bir ey sylemeyelim. Kent dna gidip nikhlanalm. Sonra duyurur,
sonra aklarz; eer kimse aklama isterse. Bu senin dayn da, benim annemi de, baka herkesi de
kapsyor."
"Peki,- Peter."
"u lanet olas iinden yarn k. Ben de ofiste durumu ayarlayp bir ay izin alaym. Guy ok
bozulacak ... bu da beni keyiflendirecek. Sen neleri yanna alacaksan hazrla. Fazla eye ihtiyacn
yok. Makyajn iin de kayglanma ltfen. Bu gece korkun grnyorum, mu demitin sen? Hibir
zaman bu kadar gzel deildin. brs sabah dokuzda burada olurum. Hemen yola kmaya hazr ol."
"Peki, Peter."
O gittikten sonra Catherine yataa uzanp yksek sesli hkrklara gmld. Kendini tutmaya
almyor, gururunun krldna aldrmyor, dnyada hibir eye kayglanmyordu.
Ellsworth Toohey, alma odasnn kapsn ak brakmt. Keating'in bunu hi fark etmeden
geip evden ktn grd. Sonra Catherine'in hkrklarn duydu. Yeeninin odasna yrd,
kapy vurmadan ieriye girdi.
"Neyin var, tatlm?" diye sordu. "Peter seni incitecek bir ey mi yapt?"
Catherine yatakta yar doruldu, san yznden arkaya savurup hkrarak ona bakt. Hi
dnmeden, iinden gelen ilk eyi syledi. Ne sylediini hi anlamyordu, ama days anlyordu:
"Senden hi korkmuyorum, Ellsworth Day!"
14

"Kiiim? diye soludu Keating.


Hizmeti, "Bayan Dominique Francon," diye tekrarlad.
"Sarhosun sen, sersem!"
"Bay Keating! ..."
Ayaa kalkmt. Kadn yolunun stnden itip salona doru utu, Dominique Francon'u orada,
ayakta grd. Peter Keating'in evinde!!!
"Merhaba, Peter."
"Dominique! ... Dominique, bu nasl oldu?" fke, sevin, merak, gurur gibi duygular arasnda ilk
bilinli dncesi, ok kr annem evde deil, demek olmutu.
"Ofisine telefon ettim, eve gitti dediler."
"yle sevindim, yle ar ... ff, Allah kahretsin, Dominique, ne yarar var? Sana her zaman
gerektii gibi davranmaya alyorum; oysa sen olayn iini grebiliyorsun, bir yarar kalmyor. Bu
yzden de nazik ev sahibi rol oynamayacam. Serseme dndm biliyorsun, senin buraya
gelmenin doal bir ey olmadn biliyorsun, benim syleyeceim her ey yanl olacak demektir."
"Evet, bylesi daha iyi, Peter."
Elinde hl bir anahtar tutmakta olduunu fark etti, onu cebine koydu. Yarnki nikh iin bavulunu
hazrlyordu. Salona yle bir gz gezdirdi, Victoria tarz bu mobilyalarn, Dominique'in zarafeti
yannda ne kadar baya grndne dikkat etti. Dominique gri bir tayyr, siyah bir krk ceket
giymi, ceketin yakasm yanaklarna kadar kaldrmt. apkas alnna eikti. Tank yerindeki haline
benzemedii gibi, Keating'in hatrlad partilerdeki haline de benzemiyordu. Yllar nceki o an
hatrlad birden. Kendisi Guy Francon'un odasnn dndaki sahanlkta durmu, Dominique'i inallah
bir daha hi grmem, diye dua etmiti. imdi de ayn insand Dominique. Yznn o kristal
boluuyla Keating'i korkutan bir yabancyd.
"Eh, otur, Dominique. Ceketini kar."
"Hayr, fazla kalmayacam. Bugn numara yapmadmza gre, sana niin geldiimi mi
syleyeyim ... yoksa nce biraz nezaket sohbeti mi istersin?"
"Hayr, nezaket sohbeti istemem."
"Peki. Benimle evlenir misin, Peter?"
Keating hareketsiz, olduu yerde durdu, sonra koltua kt ... nk Dominique'in ciddi olduunu
anlamt.
Dominique devam etti: "Eer benimle evlenmek istersen, bunu hemen yapmalsn," dedi. Sesi yine
ll, kiiliinin dndaym gibi bir sesti. "Arabam aada. Binip Connecticut'a gider, sonra
dneriz. saat kadar srer."
"Dominique ..." Dudaklarn kprdatmak, bu isimden fazlasn sylemek iinden gelmiyordu.
Kendini felli gibi hissetmek istiyordu. Aslnda capcanl olduunu, bu uyuukluu kaslarna ve
zihnine zorla yaydn, nk bilinli olmann sorumluluundan korktuunu biliyordu.
"Numara yapmyoruz, Peter. Genellikle insanlar nce nedenleri, duygulan konuurlar, sonra pratik
hazrlklar yaparlar. Ama bizim iin tek yol bu. Sana bunu baka bir yolla nersem, hile yapm
olurdum. Byle olmak zorunda. Soru yok, koul yok, aklama yok. Sylemediklerimiz, kendi
kendinin cevab oluyor. Sylenmemekle. Dnmeni gerektiren bir ey yok ... Yalnzca bunu isteyip
istemediin var."
Keating inaatlarda dar kalaslarn zerinden yrrken nasl konsantre oluyorsa, yle konsantre
olmaya alt. "Dominique, anladm bir tek ey var, o da seni taklit etmek zorunda olduum.
zerinde konumayacaz, tartmayacaz, yalnzca ben cevap vereceim."
"Evet."
"Ama ... tam ... veremiyorum."
"Bu sefer koruma diye bir ey yok, Peter. Arkasna saklanacan bir ey yok. Kelimeler bile yok."
"Bana bir tek eyi sylesen ..."
"Hayr."
"Bana zaman versen ..."
"Hayr. Ya birlikte aaya ineriz, ya da bu ii unuturuz."
"Ama gcenmemen gerekir eer ... bana hi umut vermemitin ki. Yani sen hi ... yo,
sylemeyeceim ... ama ne dnmemi bekliyorsun? Ben burada yapayalnzm ve ..."
"Ve sana t verebilecek bir tek ben varm. dm dinlersen, reddet. Sana kar drst
davranyorum, Peter. Teklifi geri ekerek sana yardmc olacak deilim. Benimle evlenme frsatnn
domam olmasn tercih ederdin. Ama o frsat dodu. imdi. Seim senin artk."
Keating bundan sonra gururunu koruyamad. Ba nne sarkt, yumruu alnna dayand.
"Dominique ... neden?"

"Nedenleri biliyorsun. Sana bir kere sylemitim. ok eskiden. imdi hatrlamaya cesaretin yoksa,
benim tekrarlamam bekleme."
Peter Keating, ba nnde, hareketsiz oturmaktayd. Sonunda konutu:
"Dominique, seninle benim gibi iki kiinin evlenmesi ... hemen hemen ba sayfa haberi."
"Evet."
"Bunu usulnce yapmak daha iyi deil mi? Duyuruda bulunsak, gerek bir dn treni yapsak?"
"Ben glymdr, Peter, ama o kadar da gl deilimdir. Sen resepsiyonlarn, reklamlarn
sonra yap."
"Yani imdi evet ya da hayrdan baka hibir ey sylememi istemiyorsun, yle mi?"
"O kadar."
Keating oturduu yerden uzun sre ona bakt. Dominique'in baklar onun gzlerindeydi, ama bu
baklardaki gereklik ancak bir portredeki kadard. Keating kendini odada yalnz hissediyordu.
Dominique ayaa kalkt, sabrla bekledi. Ona hibir ey sunmad. Acele ettirmek gibi bir anlay bile
gstermedi.
"Peki, Dominique. Evet," dedi Keating sonunda. Dominique ban hafife eerek anladn
belirtti. Keating ayaa kalkt. "Paltomu alaym," dedi. "Senin arabanla m gitmek istiyorsun?"
"Evet."
"st ak arabayd, deil mi? Krkl ceketimi giyeyim mi?"
"Hayr. Ama bir atk al. Biraz rzgr var."
"Bavul almadan m? Hemen kente mi dnyoruz?"
"Hemen dnyoruz."
Keating holn kapsn ak brakt, Dominique onun paltosunu giyip atksn boynuna dolayn
grd. Sanki alna sarnyordu. Sonra Keating elinde apkasyla salonun kapsna geldi, bann
sessiz bir hareketiyle onu kmaya davet etti. Apartmann holnde asansrn dmesine bast, sonra
geri ekilip nce onun binmesi iin yol verdi. Keating'in hareketleri ll, kendinden emin, neesiz
ve duygudan yoksundu. Souk erkeksilii her zamandan fazlayd.
Kar kaldrmdaki arabann yanna giderlerken Keating onu korurcasna dirseinden tuttu.
Arabann kapsn at, onu direksiyonun bana bindirdi, sonra dolap kendisi de sessizce yolcu
koltuuna bindi. Dominique uzanp onun tarafndaki rzgr camn ayarlad. "yi ayarlayamadmsa,
yola ktmzda sen dzelt de fazla souk gelmesin," dedi. Keating, "Grand Concourse'dan git.
Orada trafik daha az," diye neride bulundu. Sonra Dominique antasn onun kucana koyup
arabay altrd, direksiyonu kavrad. Birdenbire, aralarnda hibir dmanlk kalmamt. Sessiz,
umutsuz bir kader birlii, bir yoldalk balamt. Sanki ikisi de ayn felaketin kurbanlarym da
birbirlerine yardm etmeleri gerekiyormu gibi.
Dominique arabay hzl sryordu. yle almt. inde acele duygusu olmayan bir hz. Araba
krmz klarda durduka, motorun uultusu iinde sessizce oturuyorlard. Sabrla. Vcutlarnn
pozunu hi deitirmeden. Bir tek aka yakalanm gibiydiler. Merminin havada gidii gibi.
Durdurulamayacak bir ak. Kentin sokaklarna akam inmek zereydi. Kaldrmlar sar
grnyordu. Dkkanlar hl akt. Bir sinemann kl panosunda krmz ampuller neeyle yanp
snmekte, gnn son klarn havadan ekip emmekte, soka daha karanlk gstermekteydi.
Peter Keating'in konumaya ihtiya duyduu yoktu. Artk Peter Keating deilmi gibiydi. Scaklk
dilenmiyor, acma da dilenmiyordu. Hibir ey istedii yoktu. Dominiqe bir an bunu dnd,
dnp ona bakt. Anlayl bir bak. Hemen hemen yumuak bir bak. Keating gzlerini
onunkilerden karmad. Dominique o gzlerde bir anlay grd, ama yorum gremedi. Sanki
Keating'in baklar, "Tabii," diyor, baka bir ey demiyordu.
Kentten kmlard. Souk, kahverengi yol onlar karlamak zere telala akp geliyordu. Keating
birdenbire, "Buralarda trafik polisleri ktdr," dedi. "Basn kartn yannda m? Ne olur ne olmaz!"
"Ben artk basn deilim."
"Ne deilsin?"
"Gazeteci deilim artk."
"inden mi ktn?"
"Hayr, kovuldum."
"Neden sz ediyorsun?"
"u birka gn nerelerdeydin sen? Herkes biliyor sanyordum."
"zgnm. Bu gnlerle olaylar pek izlemedim."
Birka kilometre gittikten sonra Dominique, "Bana bir sigara ver," dedi. "antamdan."
Keating onun antasn at, sigara tabakasn, pudriyerini, rujunu, taran, el srlemeyecek kadar
beyaz, katlanm mendilini grd. Mendilde parfmn hafif kokusu vard. Keating'in iinde bir
dnce, bu tpk onun bluzunun dmelerini amak gibi, diye fsldad. Ama benliinin byk ksm
bu dncenin farknda deildi. antay andaki sahiplik hareketinin de farknda deildi.

Tabakadan bir sigara kard, yakt, sonra kendi dudaktan arasndan alp ona uzatt. "Teekkr
ederim," dedi Dominique. Keating kendine de bir sigara yakp antay kapatt.
Greenwich'e vardklarnda, gerekli sorulan soran Keating oldu, Dominique'e ne tarafa sapmas
gerektiini syledi, sonunda, "te geldik," dedi. Yargcn evi nnde kaldrma yanatlar. nce
Keating indi, Dominique'in inmesine yardm etti. Dnp zile bast.
Mavili morlu, soluk kumalarla kapl koltuklarn bulunduu bir salonda nikahlandlar. Ayakl
lambann her yannda boncuklar aslyd. Tanklar, yargcn karsyla, bitiikteki evde oturan Chuck
adl biriydi. Evinde bir ile megulken arlmt adam. st ba deterjan kokuyordu.
Sonra arabaya dndler. Keating sordu: "Yorgunsan benim kullanmam ister misin?"
Dominique, "Hayr, ben kullanrm," dedi.
Kente dn yolu, kahverengi tarlalarn arasndan geiyordu. Her tepeyi atklarnda, bat tarafnda
kalan topraklarda yorgun bir kzllk gryorlard. Tarlalarn ularn mor bir sis kemiriyor gibiydi.
Gkyznde hareketsiz bir yangn vard. Arasra birka araba kardan onlara doru, kahverengi
lekeler halinde geliyor, yine de belli oluyordu. Bazlarnn farlar yankt. Tedirgin edici iki sar k.
Keating'in gz yoldayd. Dar grnyordu yol. n camn orta yerinde ufak bir erit. ki yan
tarlalar ve tepeler. Tmn nndeki cam ereveliyordu. Ama n cam ne doru uarken yol hep
geniliyordu. Cam dolduruyor, kenarlardan tayor, ortasndan yrtlp onlarn gemesine izin veriyor,
arabann iki yanndan iki gri erit halinde geriye doru kayyordu. Keating bunu bir yar olarak
dnd, n camn kazann grmeyi bekledi. Er ge araba fazla hzl atlacak, o dar erit almaya,
genilemeye vakit bulamayacakt.
"Balangta nerede oturacaz imdi?" diye sordu. "Senin evinde mi, benimkinde mi?"
"Seninkinde tabii."
"Ben seninkine tanmay tercih ederim.".
"Hayr, ben evimi kapatyorum."
"Benim daireyi sevmen olanaksz."
"Neden?"
"Bilmem. Sana uymuyor."
"Severim."
Bir sre sessiz kaldlar, sonra Keating sordu: "imdi bunu nasl duyuracaz?"

"Nasl istersen. Sana brakyorum."


Ortalk iyice kararyordu. Dominique farlarn yakt. Keating yanlarndan geen trafik levhalarna
bakyordu. nce alak grnen levhalar, onlar yaklanca birden byyor; "Sola Dn" "lerde
Kavak" gibi duyurularda bulunuyordu. Harfler nokta nokta klyd. Kt niyetli, gz krpar gibi
gzken klar.
Sessizce ilerliyorlard ama, bu sefer sessizliklerinde bir ba yoktu. Birlikte bir felakete doru
gidiyor deildiler. Felaket olmu, bitmiti. Artk cesaretlerinin nemi yoktu. Keating, Dominique
Francon'un yanndayken her zaman olduu gibi, kendini rahatsz ve tedirgin hissetmeye balamt.
Yerinde yarm dnp ona bakt. Dominique gzlerini yoldan ayrmad. Souk rzgr altnda profili
huzurlu ve mesafeliydi. Dayanmas zor bir yzd. Keating onun, direksiyonun iki yannda duran
eldivenli ellerine bakt. Ban eip, gaz pedalna basan incecik ayana bakt. Sonra baklar
Dominique'in bacana doru ykseldi, eteinin minik gri geni zerinde durdu. Birdenbire, bu
dndn dnmeye artk hakk olduunu hatrlad.
Evliliin bu yn ilk defa olarak bilincine ulat. O zaman anlad. Bu kadn her zaman istemiti.
Bu duygu, ancak bir fahieye kar duyulabilecek bir duyguydu. Tek fark, kalc, umutsuz ve kt bir
duygu olmasyd. Karm, diye dnd ilk defa olarak. Bu szde zerre kadar bile sayg yoktu. inde
yle iddetli bir arzu hissetti ki, mevsim yaz olsa ona hemen ilk yan yola sapmasn emreder, hemen
orada ona sahip olurdu.
Kolunu arkaya atp onun omzuna sard. Parmaklar ona ancak dokunuyordu. Dominique
kprdamad. Dnp bakma isteini de gemledi. Keating kolunu ekti, n camdan ileriye bakarak
oturdu.
"Bayan Keating," dedi ifadesiz bir sesle. Dominique'e sylemiyordu bunu. Bir gerei ifade
etmekteydi.
"Bayan Peter Keating," dedi Dominique de.
Keating'in evinin nnde durduklarnda, o inip Dominique iin kapy at, ama Dominique
direksiyonun banda oturmay srdrd.
"yi geceler, Peter," dedi. "Yarn grrz."
Sonra Keating'in yz ifadesi kfre dnemeden ekledi. "Eyalarm yarn yollarm, her eyi o
zaman konuuruz. Her ey yarn balayacak, Peter."
"Nereye gidiyorsun?"
"zmlemem gereken eyler var."
"Ama ben bu gece insanlara ne diyeceim?"

"Ne istersen .... eer bir ey sylemek istiyorsan."


Dominique arabay srp trafie dald, uzaklat.
O gece Roark'n odasna girdiinde, Roark glmsedi. Yzndeki glmseme her zamanki gibi
bekleneni kabul eden trden deildi. Bekleyii ve acy ifade eden trdendi.
Dominique'i durumadan beri grmemiti. Dominique o salondan ayrldktan sonra hi sesi
kmamt. Roark onun evine uram, ama hizmeti ona, Bayan Francon'un kendisini kabul
edemeyeceini sylemiti.
u anda Dominique ona bakyor, glmsyordu. Yz ilk defa olarak, her eyi kabul etmi gibiydi.
Sanki Roark'u grmek her eyi zmlyor, tm sorular cevaplyordu, Dominique'in baknn tek
anlam da, Roark'n yzne bakan bir kadn olduuydu.
Bir an kar karya durdular. Dominique iinden, en gzel szlerin, sylenmesine ihtiya olmayan
szler olduunu dnd.
Roark kprdadnda Dominique, "Durumadan sz etme," dedi.
"Sonra."
Roark onu kollarna ald, Dominique vcudunu ona doru evirdi, yasland, gsn onun gsne
dayad, uzun bacaklar onun uzun bacaklarna dedi. Sanki uzanmlard karlkl. Dominique'in
ayaklar zerinde sanki hi arlk yoktu da, onun vcudunun desteiyle ayakta duruyordu.
O gece yatakta birlikte yattlar, ne zaman uyuduklarn bilemediler. Aralardaki bu yorgun
bilinsizlik sreleri de, vcutlarnn birletii sreler kadar gl bir birliktelikti.
Sabah olup giyindiklerinde, Dominique onun hareketlerini seyrediyor, o hareketlerdeki gc
tkenmi gevemeye bakyordu. Kendisinin ondan aldklarn dnd. Bileklerindeki arlk, kendi
gcnn de u anda Roark'un sinirlerinde bulunduunu, sanki enerjilerini dei toku ettiklerini
anlatmaktayd.
Roark odann br ucunda ve arkas dnkken, bir ara Dominique alak sesle, "Roark," dedi.
Roark ona dnd. Bunu bekliyormu gibiydi. Belki geri kalann da tahmin etmiti.
Dominique odann orta yerindeydi. lk geldii gece durduu gibi duruyordu. Bir trendeymi gibi
kendine hkim.
"Seni seviyorum, Roark."
Bunu ilk defa sylyordu.
Bundan sonraki kelimeler azndan kamadan nce, o kelimelerin Roark'un yzndeki yansmasn
grd.
"Dn evlendim. Peter Keating'le."

Karsndaki erkein sesini engellemek iin dudaklarn arpttn, yumruklarn skp kendini
kendine kar savunur gibi evirdiini grse, ok daha kolay olurdu. Ama yle kolay olmuyordu,
nk onun byle eyler yaptn grmyor, yine de bunlarn yapldn biliyordu. Fiziksel
hareketlerin rahatlatmasndan yoksun biimde yapldn.
"Roark ..." diye fsldad yavaa. Korkmutu.
O, "yiyim," dedi. Sonra, "Ltfen bir dakika dur ... Tamam. Devam et" diye ekledi.
"Roark, seninle karlamadan nce, hep senin gibi birine rastlamaktan korkardm, nk tank
yerindeyken grdklerimi grmek, o mahkeme salonunda yaptklarm yapmak zorunda kalacam
biliyordum. Bunu yapmaktan nefret ettim, nk seni savunmak, sana hakaret demekti. Senin
savunulman gerekmesi de kendime hakaretti. Roark, her eyi kabul edebilirim, ama ou insanlara en
kolay gibi gelen eyi kabul edemem ... Yar yolu, yarm yamala, ehvenieri, hemen hemeni. Belki
onlarn da hakl nedenleri vardr. Bilmiyorum. Sorup renmek de istemiyorum. Yaratl olarak bunu
hibir zaman anlayamayacam biliyorum. Senin ne olduunu dndmde, senin dnyann dnda
hibir gerei kabul edemem. En azndan, senin mcadele ansna sahip olacan, kendi artlarnla
mcadele edebilecein bir dnya gerek. yle bir dnya yok tabii. Var olanla sen arasnda
paralanm bir hayat srdremem. Bunun anlam, senin hasnn olmaya layk olmayan eylerle ve
insanlarla mcadele etmek demek. Senin savan, ama onlarn yntemleriyle. Bu ok korkun bir
klme. Peter Keating iin yaptklarm senin iin yapmak demek. Yalan sylemek, iltifat etmek,
konulardan kamak, dnler vermek, her yeteneksizlie kavuk sallamak ki onlardan senin iin bir
ans koparabileyim, senin yaamana izin vermelerini salayabileyim, i grmeni salayabileyim diye
... Onlara yalvarmak, Roark, onlara glmek deil, alay etmek deil ... karlarnda titremek ... nk
seni incitebilecek g onlarn elinde. Bunu yapamadm iin ok mu zayfm acaba? Hangisi daha
byk gllk, bilemiyorum. Senin iin btn bunlar kabul etmek mi, yoksa seni ok sevmek ve
gerisini kabul edilmez bulmak m? Bilmiyorum. Seni ok fazla seviyorum."
Roark ona bakyor, bekliyordu. Dominique onun bunlar ok nceden anladnn farkndayd, ama
yine de sylenmesi gerekiyordu hepsinin.
"Sen onlarn farknda deilsin. Ben farkndaym. Elimde deil. Seni seviyorum. Aradaki eliki
ok fazla byk. Roark, kazanamayacaksn, seni mahvedecekler, ama ben bunu grmeyi bekleyecek
deilim. Daha nce kendi kendimi mahvetmi olacam. Bana ak tek protesto yolu o. Baka ne
sunabilirim sana? nsanlarn fedakrlk diye verdikleri eyler yle kk ki! Ben sana, Peter
Keating'le olan evliliimi veriyorum. Onlarn dnyasnda mutlu olma ansn, kendime tanmak
istemiyorum. Ac ekmeyi tercih ederim. Benim de onlara cevabm bu olacak, bir yandan da sana
armaanm olacak. Herhalde bir daha seni hi grmeyeceim. Grmemeye alacam. Ama senin
iin yaayacam. Her dakikam. Her yaptm utan verici hareketi. Kendi usulmde, senin iin
yaayacam. Tek yolum."
Roark konumak iin bir hareket yapacak gibi oldu, Dominique, "Dur," dedi. "nce bitireyim. Bana
belki, neden kendimi ldrmeyi semediimi sorabilirsin. Seni sevdiim iin. Sen varsn da ondan.
Bu kendi bana yle byk bir ey ki, lmeme izin vermiyor. Senin sa olduunu bilmek iin benim
de sa olmam gerektiine gre, bu haldeki dnyada, bu dnyann istedii hayat biiminde
yaayacam. Yarm yamalak deil, tmyle. Yalvar yakar ondan kaarak deil, yryp onu
karlayarak; acda ve irkinlikte ondan baskn karak; bana yapabilecei en byk ktlkleri nce
kendim seerek. Yar drst birinin kars olarak deil, Peter Keating'in kars olarak. Ve ancak
zihnimin iinde, hibir eyin dokunamayaca yerde, kendi klmemin duvarlaryla korunan ve
kutsallaan bir yerde, seninle ilgili dncelerim ve senin var olduun yolundaki bilincim olacak.
Arada srada kendi kendime, Howard Roark, diyeceim ve bunu diyebilmeyi hak ettiimi
dneceim." Karsnda duruyordu. Yzn onunkine doru kaldrmt. Dudaklar gergin deildi.
Yumuak biimde kapalyd. Ama aznn biimi, yznde ok belirgindi. Acnn, efkatin ve raz
olmann biimindeydi.
Roark'un yznde eskimi bir ac gryordu. Uzun sredir onun benliinin bir parasym gibi.
nk kabul edilmi bir acyd. Yara gibi deil de, yara izi gibi grnyordu.
"Dominique, eer sana hemen evliliini iptal ettirmeni, dnyay ve benim mcadelemi unutman,
fkeyi de, kaygy da, umudu da hissetmemeni, yalnzca benim iin var olman, sana olan ihtiyacm
iin var olman, benim karm olarak, benim malm olarak yaaman sylesem?"
Evliliinden sz ettii zaman Dominique'in yznde grd ey, Dominique'in onun yznde
grdkleri gibiydi. Ama Roark korkmad. Sakin sakin bakt. Dominique bir sre sonra cevap verdi.

Kelimeler dudaklarndan kyor deildi. Sanki dudaklar o sesleri dardan toplamak zorunda
kalyordu.
"Szn dinlerdim."
"Bunu neden istemeyeceimi imdi anlyor musun? Seni durdurmaya almayacam. Seni
seviyorum, Dominique."
Dominique gzlerini yumdu, Roark konutu:
"u anda duymamay yeliyorsun, yle mi? Ama ben duyman istiyorum. Bir aradayken hibir
zaman birbirimize bir ey sylememiz gerekmiyor. Bu syleyeceklerim bir arada olmayacamz
zamanlar iin. Seni seviyorum, Dominique. Var oluum kadar bencilce seviyorum. Cierlerimin hava
solumas kadar bencilce. Soluyuum kendime gerekli olduu iin. Vcudumun yakt o. Sa kalmam
ona bal. Ben sana, fedakrlklar, ya da acma duygularm vermedim. Kendi egomu, kendi plak
ihtiyacm verdim. Sen ancak bu tr sevilmeyi isteyebilirsin. Ben de senin beni ancak byle sevmeni
isteyebilirim. imdi benimle evlenirsen, senin btn varln ben olurum. Ama o zaman seni
isteyemem. Sen de kendini isteyemezsin. Dolaysyla da beni uzun sre sevemezsin. Bir insann, 'Seni
seviyorum' diyebilmesi iin, nce 'Ben' demesini bilmesi gerekir. Senin yle teslim olman ise, bana
ancak ii bo bir kabuk getirir. Senden bunu istesem, seni mahvetmi olurum. Bu yzden
durdurmuyorum seni. Kocana gitmene izin veriyorum. Bu geceyi nasl geirebileceimi bilmiyorum,
ama geireceim. Seni bir btn olarak istiyorum ben. Benim gibi. Setiin savata nasl btn olarak
kalacaksan, yle. Savalar hibir zaman benliksiz deildir."
Dominique bu szlerin geriliminden, sylemenin ona, kendisinin dinlemesinden daha zor geldiini
hissediyordu. Bu yzden dinledi.
"Dnyadan korkmamasn renmen gerek. Dnya seni imdiki gibi elinde tutamamal. Hibir
zaman seni o mahkeme salonundaki gibi incitmemeli. Bunu renmene izin vermek zorundaym. Sana
yardm edemem. Kendi yolunu kendin bulmak zorundasn. Bulduun zaman, bana geri dneceksin.
Beni mahvedecek deiller, Dominique. Seni de mahvedecek deiller. Kazanacaksn, nk kendini
dnyadan zgr klmak iin en zor savama yolunu setin. Seni bekleyeceim. Seni seviyorum. Bunu,
bekleyeceim o uzun yllar iin sylyorum. Seni seviyorum, Dominique."
Sonra onu pt ve gitmesine izin verdi.
15

O sabah saat dokuzda, Peter Keating odasnn kapsn kilitlemi, ierde dolap duruyordu. Saatin
dokuz olduunu, Catherine'in kendisini beklemekte olduunu unutmutu. Catherine'i de, onun
simgeledii her eyi de unutturmutu kendine.
Odasnn kapsn kilitlemesi, kendini annesinden korumak iindi. Dn gece annesi onun o fkeli
tedirginliini farkedince, zorla syletmiti gerei ona. Keating terslenerek, Dominique Francon'la
evlenmi olduunu azndan karm, ardndan da Dominique'in evlendiini yal bir akrabasna
sylemek iin kent dna gittii yolunda bir zr bulmutu. Annesi o sra aknlk ve sevin
nlemlerine, sorulara gmlm durumdayd. Keating bu sayede hibir eye cevap vermemeyi, kendi
panik duygusunu saklamay baarmt. Aslnda bir kars olduundan da, karsnn sabah olduunda
ona dneceinden de pek emin deildi.
Annesinin haberi yaymasn yasaklamt, ama o yine de gece bir iki telefon etmeyi baarmt. Bu
sabah da bir iki telefon daha etmiti. imdi evin telefonu aralksz alp durmakta, hevesli sesler,
"Doru mu?" diye sormakta, ardndan aknlk ve kutlamalar boalmaktayd. Keating haberin giderek
genileyen dalgalar halinde kente yaylmakta olduunu gryor, bunu telefon edenlerin adlarndan ve
mevkilerinden anlyordu. Telefona kmay reddetmiti. Sanki New York'un her kesi bu kutlamaya
katlyor, bir tek kendisi, su geirmez odasnda, souk ve kaybolmu duygular iinde, korkuyor,
korkuyordu.
Kap alndnda vakit hemen hemen le olmutu. Keating iki elini kulaklarna bastrd. Kimin
geldiini, ne istediini bilmek istemiyordu. Derken annesinin sesini duydu. Bu ses yle sevin
doluydu ki, utan verecek kadar sama geliyordu Keating'e. "Peter, hayatm, odandan kp karn
pmek istemiyor musun?" Keating hemen hole utu. Dominique oradayd. Yumuack vizon mantosunu
karmaktayd. Mantonun tylerinden Keating'in burnuna parfm kokusuyla sokan souk kokusunun
karm geldi. Dominique usulne uygun biimde glmsyordu. Dosdoru Keating'e bakarak,
"Gnaydn, Peter," dedi.
Keating bir an kazk gibi durdu, sonra btn o telefon kutlamalarn bir anda yaad, hakk olan
zafer duygusunu hissetti. Kalabalk bir stadn ortasndaki imenlerdeymi gibi ilerledi, yzne spot
dm gibi glmseyerek, "Dominique, sevgilim, sanki bir rya gerekleiyor," dedi.
Vardklar karanlk anlamann gurur sorunu silinip yok olmutu. Artk evlilikleri, neye niyet
edilmise, oydu.
Dominique bundan memnun gibiydi. "Beni eikten kucanda geiremediin iin zgnm, Peter,"
dedi. Keating onu pmedi. Elini tutup evirdi, bileinin biraz yukarsn pt. Rahat bir efkatle.
Annesinin orada durmakta olduunu grd. Bir zafer jestiyle, "Annem, Dominique Keating," diye
tantrd.
Annesinin onu ptn grd. Dominique de anneyi ciddi ciddi pt. Bayan Keating yutkunarak,
"Hayatn, yle mutluyum ki, yle sevinliyim ki; Tanr sizi kutsasn, bu kadar gzel olduunuzu hi
bilmiyordum!" dedi.
Keating bundan sonra ne yapmas gerektiini bulamyordu, ama Dominique ii ele ald. Onun fazla
merakta kalmasna izin vermedi. Salona doru yrd, "nce le yemei yiyelim," dedi. "Sonra
bana evi gezdirirsin, Peter. Eyalarm bir saate kadar gelir."
Bayan Keating srtt, "Yemeimiz kii iin hazr, Bayan Fran ..." Birden sustu. "Ah, Tanrm, sizi
ne diye aracam, tatlm? Bayan Keating mi, yoksa ..."
"Dominique tabii," dedi Dominique. Hi glmsemiyordu.
Keating, "Duyuru yapmayacak myz, hi kimseyi davet etmeyecek miyiz ..." diye balayacak oldu,
ama Dominique, "Daha sonra Peter," dedi. "Olay kendi kendini duyurur naslsa."
Eyalar geldiinde, Keating onun hi kararszlk gstermeden yatak odasna yrdn grd.
Dominique hizmetiye elbiselerini nasl asmas gerektii konusunda talimat verdi, Keating'den
dolaplarn yeniden yerletirilmesine yardm etmesini istedi.
Bayan Keating arm gibiydi. "Ama siz ikiniz hibir yere gitmeyecek misiniz? Her ey ok ani
ve romantik, ama balay falan yok mu?"
"Hayr," dedi Dominique. "Peter'i iinden uzaklatrmak istemiyorum."
Keating, "Bu geici tabii, Dominique," dedi. "Baka bir apartmana tanmak zorundayz. Daha
byk bir yere. Oray senin semeni istiyorum."
"Yo, hayr," dedi Dominique. "Bunun gerekli olduunu hi sanmyorum. Burada kalabiliriz."
Bayan Keating cmerte, "Ben tanabilirim," dedi. Bunu hi dnmeden, Dominique'e kar
duyduu korkudan tr sylemiti. "Kendime kk bir yer bulurum."
Dominique, "Hayr," dedi. "Gitmemenizi tercih ederim. Hibir eyi deitirmek istemiyorum.
Kendimi Peter'in imdiki hayatna, olduu gibi yerletirmek istiyorum."
Bayan Keating, "ok tatlsn!" diye glmsedi. Keating dalgn dalgn, bunun hi de tatl bir hareket
olmadm dnyordu.
Bayan Keating, ilerde kendine geldiinde gelininden nefret edeceini anlamt. Gelininin
kendisiyle ters gitmesini kabul edebilirdi. Ama Dominique'in o ciddi ve terbiyeli davrann
balayamyordu.
Telefon ald. Keating'in ofisteki ba izimcisi nce onu tebrik etti, ardndan, "Yeni duyduk, Peter,"
dedi. "Guy epey afallad. Bence onu bir ara ya da buraya gel... bir eyler yap."
Keating aceleyle kp ofise gitti. Evden bir sre iin kurtulabildiine memnundu. Ofise admn
attnda, neeli bir gen k gibiydi. Gld, herkesle el skt, grltl kutlamalar kabul etti,
imrenme dolu lklara, anlaml atflara gs gerdi. Sonra hemen Francon'un odasna kt.
eriye girip Francon'un yzndeki glmsemeyi grdnde, bir an sululuk duygusuna kapld.
Sanki bu evlilii kutsuyordu Fancon. Keating onun iki omzuna efkatle sarld, "yle mutluyum ki,
Guy, yle mutluyum ki," diye mrldand.
Francon alak sesle, "Bunu hep bekliyordum," dedi. "imdi artk her eyin yolunda olduundan
eminim. u grdn her eyin senin olmas doru bir ey, Peter. Hepsinin. Bu odann da, her eyin
de."
"Neden sz ediyorsun sen?"
"Hadi hadi, her eyi abuk anlarsn sen. Artk yorgunum, Peter. Biliyorsun, bir gn gelir; insan
yorulur, sonuna vardm, der ... Yo, sen nereden bileceksin? ok gensin henz. Ama ... ben burada ne
ie yaryorum, Peter? in garibi, artk yaryormuum gibi numara yapmann gereine de inanmyorum.
Zaman zaman drst olmak isterim ben. yi bir duygudur. Her neyse, belki bir iki yl daha oyalanrm,
ama ondan sonra emekli olacam. O zaman hepsi senin olacak. Belki ondan sonra da arasra buraya
gelip biraz vakit geirmek houma gidebilir. Biliyorsun, ok seviyorum ben bu yeri. Harl harl i
yaplyor, her ey iyi yaplyor, insanlar bize sayg gsteriyor. yi bir firmayd Francon & Heyer, yle
deil mi? ff, neler diyorum ben? Francon & Keating yani. Ama bundan sonra, yalnzca Keating
olacak ..." Birdenbire, "Peter," diye sordu, "Neden mutlu grnmyorsun sen?"
"Tabii ki mutluyum. ok byk minnet duyuyorum, falan filan ... Ama ne demeye emeklilii
dnmeye kalkyorsun u anda?"

"Onu demek istemedim. Her ey sana ait olacak dediimde neden mutlu grnmedin? Ona
sevinmeni isterim, Peter."
"Tanr akna, Guy, kt eyleri dnmeye gerek yok, sen daha..."
"Peter, bu benim iin ok nemli. Sana braktklarm iin mutlu olman yani. Bundan gurur duyman
ve ... duyuyorsun, deil mi, Peter? Mutlusun, deil mi?"
"Eh, kim olmaz ki!" Francon'a bakmyordu. Adamn sesindeki yakar tonuna da dayanamyordu.
"Evet, kim olmaz ki! Tabii... Sen de mutlu musun, Peter?"
"Ne istiyorsun sen?" Keating'in sesi fke doluydu.
"Benden gurur duyman istiyorum, Peter," dedi Francon aresiz bir sesle. "Bir eyler baardm
bilmek istiyorum. Bunlarn bir anlam olduunu grmek istiyorum. Son deerlendirmeler yaplrken,
her eyin bouna olmadndan emin olmak istiyorum."
"Bundan emin deil misin? Emin deilsin, ha?" Keating'in gzleri cinayet ileyecek gibiydi.
Francon'u kendisi iin ani bir tehlike sayyormu gibi.
"Ne oldu, Peter?" diye sordu Francon yavaa. Sesi hemen hemen kaygszd.
"Allah belan versin. Buna hakkn yok ... Emin olmamaya hakkn yok! Senin yanda, senin adnla,
senin saygnlnla, senin ..."
"Emin olmak istiyorum, Peter. ok altm ben."
"Ama emin deilsin!" Keating fke ve korku iindeydi. htiyar incitmek geliyordu iinden. Bu
yzden de, en ok incitebilecek eyi att ortaya. Ama bunu yaparken, bu szn Francon'u deil, asl
kendisini, Keating'i incitecek bir sz olduunu unuttu. nk Francon bilemezdi. Hibir zaman
bitmemiti. Tahmin bile edemezdi. "Eh, ben birini tanyorum, mrnn sonuna geldiinde emin
olabilecek. Hem yle ok emin olacak ki, bu yzden grtlan kesebilirim onun!"
"Kim?" diye sordu Francon alak sesle. Aslnda ilgi duymuyordu.
"Guy! Guy, ne oluyor bize? Neden sz ediyoruz biz?"
"Bilmiyorum," dedi Francon. Yorgun grnyordu.
O akam Francon, Keating'in evine, akam yemeine geldi. Pek prl prl giyinmiti. Bayan
Keating'in elini valyeler gibi perken gzleri ldyordu. Ama Dominique'i kutlarken
ciddilemiti. Ona syleyecek pek az ey bulabildi. Kznn yzne bakarken gzlerinde yalvarr gibi
bir anlam vard. Kzndan bekledii keskin alayclk yerine, o gzlerde bir anlay grd. Dominique
hibir ey sylemedi, ama eilip babasn alnndan pt, dudaklar orada, resmiyetin gerektirdiinden
biraz daha uzun sre kald. Francon iine yaylan minnet duygusunu tatt, sonra birden korkuya
kapld. "Dominique," diye fsldad. Dierleri onu duyamyordu. "Kimbilir ne kadar mutsuzdun ki..."
Dominique neeyle gld, babasnn koluna girdi. "Yo, Baba, bu da nereden aklna geldi!"
"Bala beni," diye mrldand Francon. "Aptallatm ite ... Bu gerekten harika bir ey ..."
Akam boyunca konuklar eve akn edip durdu. Davetsiz ve habersiz geliyorlard. Haberi duyan
herkes, oraya bir uramay hak gryordu kendine. Keating onlar grdne seviniyor mu, kzyor
mu, bilemiyordu. Fena da olmuyor gibiydi. Bu neeli kargaa srsn de! Dominique ok kibar
davranmaktayd. Keating onun davrannda en kk bir alayclk bile gremiyordu.
Son konuk gidip onlar yalnz kaldklarnda, vakit hayli ge olmutu. Salonda azna kadar dolu
sigara tablalaryla bo bardaklar kalmt. Salonun iki ucunda otururlarken Keating, imdi dnmesi
gereken eyi erteleyebilmek iin areler aryordu.
Dominique yerinden kalkarak, "Pekl, Peter," dedi. "Balayalm da bitsin artk."
Keating, arzular doyuma ermi olarak onun hareketsiz vcudunun yannda yatarken, kendini her
zamankinden a hissediyordu. O vcut hibir trl cevap vermemiti ona. Keating karsna efendilik
taslamak iin kullanabilecei tek olayda da yenilgiye uradnda, Dominique tiksinti bile
gstermemiti. Sonunda Keating'in azndan kan ilk fslt, "Allah belan versin!" olmutu.
Dominique'den hibir hareket duyulmuyordu.
Derken Keating, birka dakika nce kefettii, ama sonra ihtirasn belleinden sildii bir ayrnty
hatrlad.
"Kimdi o?" diye sordu.
Dominique, "Howard Roak," diye karlk verdi.
"Pekl," diye aksilendi Keating. "Sylemek istemiyorsan, sylemek zorunda deilsin!"
I yakt, Dominique'in hareketsiz yatmakta olduunu grd. Ban geriye sarktmt. Yz
huzurlu, masum ve temiz grnyordu. Yumuak sesiyle, tavana doru, "Peter..." dedi. "Bunu
yapabildiime gre, demek ki her eyi yapabilirim artk ..."
"Eer bunu byle anlyorsan, seni bu konuda pek sk rahatsz edeceimi sanma."
"Ne kadar sk ya da seyrek istersen, Peter."
Ertesi sabah Dominique kahvalt etmek zere salona girdiinde, tabann zerinde ince uzun,
beyaz bir iek kutusu grd.
"Bu nedir?" diye sordu hizmetiye.
"Bu sabah getirdiler, hanmefendi. Kahvalt masasna konmas talimatyla."
Kutunun zerindeki kartta, Bayan Keating diye yazyordu. Dominique kutuyu eline alp at. inde
birka dal beyaz leylak vard. Yln bu mevsiminde bunlar orkideden daha pahal olurdu. Karta iri
harflerle bir imza atlmt. Hl atan elin atak hareketlerini yanstyor, sanki o harfler glyordu:
"Ellsworth M. Toohey."
"Ne kadar gzel!" dedi Keating. "Dnden beri ondan niye ses kmad diye merak etmitim."
Dominique kutuyu hizmetiye uzatrken, "unlar ltfen suya koy, Mary," dedi.
leden sonra Dominique, Toohey'ye telefon ap onu akam yemeine davet etti.
Akam yemei birka gn sonra gerekleti. Keating'in annesi daha nceden bir sz olduunu ileri
srp o akamdan kurtulmay baarmt. Olay kendine kabul ettirebilmek iin, almam gerek, diye
dnmeye zorluyordu kendini. Bu nedenle sofraya kiilik yer konmutu. Mumlar kristal
amdanlardayd. Ortada mavi ieklerden ve cam toplardan oluan bir ss vard.
Toohey girdiinde, ev sahiplerini eilerek selamlad. Sanki saraya kabul edilmekteydi. Dominique
o akam bir sosyete kadnna benziyordu. Sanki her zaman davetler vermi bir sosyete kadnyd da,
onu baka herhangi bir rolde dnmek mmkn deildi.
"Eee, Ellsworth? Ne diyorsun? diye sordu Keating. Elinin hareketi, hem hol, hem havay, hem
Dominique'i kapsyordu.
"Sevgili Peter," dedi Toohey. "Bilinen eyleri atlayalm."
Dominique ne dp onlar salona soktu. zerinde, erkek gmlei gibi dikilmi, beyaz saten bir
bluzla, uzun bir siyah etek vard. Salarnn yzeyi kadar dz, parlak, basit bir etek. Etein bel
kemeri, o belin iki elle kavranabileceini, bu vcudun t diye ikiye blnebileceini gsterir
gibiydi. Bluzun ksa kollar, Dominique'in kollarn plak brakyor, ince bilekleri zellikle dikkati
ekiyordu. Zerafetin sapkla dnm gibi bir hali vard Dominique'in. Bilgelik dolu, tehlikeli
bir olgunlua, ok gen bir kz grnmyle varlyormu gibi.
Keating, "Ellsworth, ne harika, deil mi?" diye sordu. Dominique'e bak, ikin bir banka
hesabna bakar gibiydi.
Toohey, "Beklediimden az deil," dedi. "Fazla da deil."
Yemek masasnda en ok Keating konutu. Bir konuma krizine tutulmu gibiydi. Samanlar iinde
yuvarlanan kediler gibi konumaktayd.
"Aslnda seni davet eden Dominique'di, Ellsworth. Ben ondan davet etmesini istememitim. lk
resmi konuumuz sensin. Bence harika bir ey bu. Karnm ve benim en iyi dostumuz. Benim kafamda
hep garip bir saplant vard, siz ikiniz birbirinizi sevmiyormusunuz gibi hissediyordum. Bu
samala neden inandm, Tanr bilir? Ama u durum beni ok mutlu ediyor ite ... mz bir
arada."'
Toohey, "O halde sen matematie inanmyorsun, yle mi, Peter?" diye sordu. "Ne diye ayorsun?
Baz saylar birleince baz belli sonulan getirir. Dominique, sen ve ben gibi kimlii ele alrsan,
ortaya byle kanlmaz bir toplam kar elbette."
Keating, " demek kalabalk demektir derler," diye gld. "Ama bu ok sama. ki, birden iyidir,
bazen de ikiden iyi olabilir. Duruma bal."
Toohey, "O eski kalp szn bir tek kusuru var," dedi. "Kalabalk szn, gereinden fazla,
anlamnda alyor. Oysa tam tersine. Sen de zaten bunu kefetmenin mutluluuna varyorsun imdi.
Ayrca n mistik bir say olduunu da ekleyebilirim. rnein, kutsal l kavram var. gen diye
bir ey var ki o olmasa, film sanayiimiz olamazd. genle ilgili o kadar ok deiken var ki! Hepsi
de mutlaka mutsuz eyler deil. Bizim mz gibi. Ben burada bir hipotens provas gibiyim.
Madem ki kendi ztlm ortaya koyuyorum, bylesi uygun zaten. Sence de yle deil mi,
Dominique?"
Tatllarn yerlerken Keating telefona arld. Sabrsz sesi, bitiik odadan duyuluyordu. Acele bir
i zerinde ge saatlere kadar almak zorunda kalp yardma ihtiya duyan bir izim elemanna
talimat yadrmaktayd.
Toohey dnp Dominiquee bakt, glmsedi. O glmseme, Dominique'in davran yznden
daha nce sylenememi her eyi sylyor gibiydi. Dominique gzlerini karmadan ona bakarken,
yznde hibir gzle grnr hareket olmad, ama yine de ifadesi deiti. Bu mesaj anlamay
reddetmiyor, anlayp kabullendiini ifade ediyor gibiydi. Toohey kapank bir ret ifadesini yelerdi.
Bu kabullenme ok daha byk bir kmsemeydi.
"Demek aramza dndn, yle mi, Dominique?"
"Evet, Ellsworth."
"Artk merhamet dilenmeler yok mu?"
"Gerekecek gibi bir durum mu var?"
"Hayr. Sana hayranlk duyuyorum, Dominique ... Sen nasl buluyorsun? Herhalde Peter, u anda
ikimizin de dnd kii kadar iyi olmasa da, pek de fena deildir. teki byk olaslkla
mthitir, ama senin renme frsatn olmayacak."
Dominique hi tiksinmi grnmedi. Yznde iten bir aknlk vard.
"Sen neden sz ediyorsun, Ellsworth?"
"Hadi hadi, tatlm, numara yapma aamasn getik artk, yle deil mi? Roark'u ilk defa Kiki
Holcombe'un salonunda grdnden beri ktn ona. Daha ak szl olaym m? Onunla yatmak
istiyordun. Ama o dnp sana bakmad bile. Daha sonraki davranlarnn nedeni de bu.
Dominique alak sesle, "yle mi dndn?" diye sordu.
"Durum ortada deil mi? Yz verilmeyen kadn. Senin isteyecein erkein Roark olmas gerektii
kadar ortada. Onu en ilkel biimde isteyecein belliydi. O da tabii senin varlndan bile haberdar
olmayacakt."
"Seni gzmde fazla bytmm, Ellsworth," dedi Dominique. Onun varlna duyduu tm ilgiyi
kaybetmi gibiydi. Tedbiri bile elden brakmt. Skntdan bunalma benziyordu. Toohey kalarn
att. armt.
Keating geri dnd, Toohey de tam yanndan geerken Keating'in omzuna bir aplak indirdi.
Gitmeden syleyeyim, Peter, Stoddard tapnann yenilenmesi konusunu bir konumamz gerek.
Onu da senin dzp mahvetmeni istiyorum."
"EIlsworth!" diye soludu Keating.
Toohey gld. "Fazla kasnt olmana gerek yok, Peter. Mesleksel aka ite. Dominique aldrmaz.
Eski gazetecidir o."
"Ne oldu, Ellsworth?" diye sordu Dominique, "Kendini pek mi aresiz hissediyorsun? Silahlar
senin her zamanki standartlarna uymuyor mu?" Ayaa kalkt. "Kahveyi salonda ielim mi?" diye
sordu.
Hopton Stoddard, Roark'dan kazand paraya kendi cebinden de cmerte bir eyler ekledi ve
sonunda Stoddard Tapna, Ellsworth Toohey'nin setii bir grup mimar tarafndan, yeni amacna
uygun biimde dzeltildi. Seilen mimarlar, Peter Keating, Gordon L. Prescott, John Erik Snyte ve
ad duyulmam, Gus Webb diye, yirmi drt yanda bir gen (bu ocuk sokakta kibar kadnlarn
yanndan geerken ksk sesle ayp kelimeler sylemekten holanyordu ve mrnde henz tek bana
bir i alp yapm deildi) arasnda oluturulmu bir gruptu. Bu drt kiiden nn sosyal ve
profesyonel saygnl vard. Gus Webb'de byle bir ey yoktu. Toohey onu bu yzden gruba kattn
sylyordu. nk drdnn iinde sesi en yksek kan, kendine en ok gvenen, Gus Webb'di. Gus
Webb hibir eyden korkmadn sylyor ve bunu ciddi sylyordu. Bu mimarlarn hepsi de
Amerikan Yap Konseyi yesiydiler.
Amerikan Yap Konseyi bymt. Stoddard durumasndan sonra Amerikan Mimarlar
Dernei'nin k salonlarnda pek ok samimi tartmalar yer almt. Amerikan Mimarlar Dernei'nin
Ellsworth Toohey'e kar tutumu her zaman terbiyeli olmu, zellikle Konsey'in kuruluundan bu yana,
daha da naziklemiti. Ama duruma, bu duruma sinsi bir deiiklik getirmi bulunuyordu. yelerden
pek ou, "Bir Kk Ses" kesinde kan yaznn, Stoddard Durumas'n balatan ey olduu
grndeydiler. Mterileri dava amaya yneltebilen bir kiiye dikkatli davranmak gerektiini
sylyorlard. Bu yzden, Amerikan Mimarlar Dernei'nin dzenledii le yemei toplantlarndan
birine, Ellsworth Toohey'nin konumac olarak davet edilmesi nerildi. Baz yeler itiraz ettiler. Guy
Francon da onlarn arasndayd. tiraz edenlerin en atelisi, gen bir mimard. Pek etkili bir konuma
yapt, ilk defa kalabalk nnde konumakta olduu iin, utantan sesi titredi durdu. Kendisinin
Ellsworth Toohey'e byk hayranlk beslediini, Toohey'nin sosyal grlerine de her zaman
katldn sylyor, ama eer bir grup insan, bir adamn kendi zerlerinde g kazanmasndan
korkuyorsa, o adamla mcadele etme zaman gelmi demektir, diyordu. ounluk bu genci alt etti.
Ellsworth Toohey'den le yemeinde konumas istendi. Katlan kii says yksek oldu, Toohey de
nkteli, zarif bir konuma yapt. Amerikan Mimarlar Dernei'nin pek ok yesi o konumadan sonra
gidip Amerikan Yap Konseyi'ne de ye oldular. John Erik Snyte bu arada ba ekenlerden biriydi.
Stoddard'n yenilenmesiyle grevli drt mimar, Keating'in ofisinde, bir masann bana toplandlar,
ortaya tapnan ozalitlerini, Roark'un mteahhitten aldklar ilk izimlerini, Keating'in sipari edip
yaptrd tapnak maketini koydular. Ekonomik krizden ve bunun inaat sektr zerideki ykc
etkilerinden sz ettiler, kadnlardan sz ettiler, Godon L. Prescott, tuvalet trnde birka fkra
anlatt. Ardndan Gus Webb yumruunu havaya kaldrd, maketin damna olanca gcyle indirdi.
Maket henz kurumam olduu iin hemen yasslp yayld. "Eee, ocuklar," dedi Webb. "e
koyulalm artk." Keating, "Gus, seni itolu," diye patlad. "Para verdik ona!" Gus, "Sama!" dedi.
"Bizden kmyor ya!"
Her birinde, orijinal izimlerin birer takm fotokopisi vard.

Kelerinde Howard Roark imzas aka grlyordu. Haftalarca, akamlan oturup orijinallerin
zerine kendi deiim nerilerini izdiler, yeniden kurguladlar, iyiletirdiler. i gereinden uzun
srdrdler. Bunu yapmaktan zevk alyor gibiydiler. Daha sonra, drt neriyi yan yana getirip
ibirliiyle bir bileim oluturdular. Hibiri, hibir iten bu kadar keyif almamt. Upuzun, dosta
sohbetler yapyorlard. Bazen ufak tefek atmalar kyor, rnein Gus Webb, "Lanet olsun, Gordon,
eer mutfaklar senin olacaksa, kenefler benim olmal," diyordu, ama bunlar aslnda yzeysel
dalgalanmalard. Gerekte aralarnda bir birliin varln hissediyor, birbirlerine kar hevesli bir
sevgi duyuyorlard. nsan zor durumda ayakta tutan trden bir kardelik.
Stoddard tapna yklmad, ama kitlesi be kata blnd, iine yatakhaneler, dershaneler, revir,
mutfak ve amarhane yerletirildi. Giri holne renkli mermer dendi, merdiven trabzanlarna el
bkm alminyum borular takld, dulara cam kabinler monte edildi, elence salonlarna altn
yaprakl Korint stunlar yerletirildi. Upuzun pencerelere dokunulmam, yalnz aralarndan boylu
boyunca katlar geirilmiti.
Drt mimar bir uyum etkisi salamak istedikleri iin, hibir tarihsel slubu katksz olarak
kullanmadlar. Peter Keating, ana giriin zerinde ykselen Dor tarz beyaz mermer kapy
tasarmlad, Venedik tipi balkonlara yeni kaplar at. John Erik Snyte, tepesine ha yerletirilen
kk kuleyi izdi, bir de, duvar allarna oyulan stilize akantus yapraklarn hazrlad. Gordon L.
Prescott, Yar Rnesans kornii, nc kattan darya uzanan camla kapatlm taraay tasarmlad.
Webb de orijinal pencerelere ereve oluturacak kbistik sslerle, damn zerine konulacak neon
yazy hazrlad. Yazda: "Hopton Stoddard Normalalt ocuklar Yurdu" denilecekti.
Gus Webb tamamlanan yapya bakarak, "Devrim bir gereklese, lkedeki her ocuun byle bir
yuvas olacak," dedi.
Binann ilk ekli hl belli oluyordu. Paralar insafszca datlm bir cesede benziyordu.
Datlp yeniden bir araya getirilmi bir cesede.
Eyll aynda, yurtta yaayacak olanlar oraya tand. Toohey oraya kk, ama iinin uzman bir
kadro semiti. Ne var ki, burada kalabilecek nitelikte ocuk bulmak daha zor oldu. ounu baka
kurululardan alp getirmek gerekti. Yalar ten on bee kadar deien altm be ocuk, ilerine
hevesle bal, iyilik melei kadnlar tarafndan seildi, bu arada iyileebilecek durumda olanlar
reddedilip, yalnzca umutsuz ocuklar alnd. On be yana geldii halde, konumay bir trl
renememi bir ocuk vard. Okuma yazma retilemeyen, durmadan srtp duran bir ocuk daha
vard. Babasyla bykbabas ayn kii olan, burunsuz domu bir kz vard. "Jackie" adyla bilinen,
yan ve cinsiyetini kimsenin kestiremedii biri daha vard. Gzleri bo bo bakarak yeni yuvalarna
girdiler. Bu bak, lm bakyd. Byle bir bakn karsnda, hibir dnya var olamazd.
Akamlan hava scaksa, yakndaki gecekondu semtlerinin ocuklar gizlice Stoddard Yurdu'nun
bahesine giriyor, o koca pencerelerden oyun odalarna, jimnastik salonlarna, mutfaklara imrenerek
bakyorlard. Bu ocuklarn st ba kirli, yzleri amur iindeydi. evik kk vcutlar vard.
Glmseyileri kstaht. Prl prl gzleri, kkreyen, dayanlmaz bir zeklar vard. Yurtta grevli
hanmlar, "Kk Haydutlar" diye fkeli lklar atarak onlar kovalayp duruyorlard.
Ayda bir kere, yurda bata bulunanlardan bir heyet gelip oray ziyaret ediyordu. Bu insanlar,
adlar pek ok sekin listede bulunan tannm kimselerdi, ama o dzeye herhangi bir kiisel
baarlar sayesinde gelmi deillerdi. ok sayda vizon mantolardan, prlanta klipslerden olumu
bir gruptu. Arasra aralarna bir dolarlk bir puroyla bir ngiliz maazasndan alnm pahal bir
derby apka da katlyordu. Ellsworth Toohey her seferinde, onlara yurdu gezdirmek zere hazrd
orada. Gezi srasnda vizon mantolar daha stc oluyor, giyenlerin bu mantolara hakk daha bir tescil
ediliyordu, nk hem stnlk, hem de sevap ve hayrseverlik bir araya gelmi oluyor, ziyaret morga
gitmekten daha gl bir gsteri haline geliyordu. Bu geziler sona erdiinde Ellsworth Toohey,
yapt yararl ilerle ilgili olarak bol bol iltifat topluyor, dier yardmsever faaliyetleri iin, rnein
yaynlar, kurslar, radyo forumlar ve Sosyal Etd Merkezi iin cmert ekleri konuklardan
koparmakta pek bir zorluk ekmiyordu.
Catherine Helsey ocuklarn tedavisiyle grevlendirilmi, geceli gndzl kalmak zere yurda
tanmt. ine byk bir hevesle sarld. Ne zaman dinleyici bulsa, susmadan iini anlatyordu.
Konutuunda yz hareketleri, aznn iki yannda yeni oluan izgileri saklamaya yaryordu. izgiler
burnunun iki yanndan balayp enesine kadar inmekteydi. nsanlar onunla konuurken, Catherine'in
gzln karmasn tercih ediyorlard. Catherine kavgac bir sesle, yapt iin bir "hayr" ii
olmayp, "insan kazanma" ii olduunu savunup durmaktayd.

Gnnn en nemli saati, ocuklarn faaliyetlerine ayrlan saatti. Buna, "Yaratclk Sresi"
deniyordu. zel bir odada toplanlmaktayd. Pencereden kentin siluetini gren bir oda. Orada
ocuklarn eline malzeme veriliyor, serbeste yaratmalar bekleniyordu. Catherine'in rehberlii
altnda. Catherine ocuklarn banda, doum bekleyen melek gibi nbet tutuyordu.
ocuklarn en umutsuzu olan Jackie, gnn birinde komple bir hayal almas yarattnda,
Catherine sevincinden gklere umutu. Jackie'nin yapt, bir avu dolusu renkli kee paralarn
alp odann kesine gtrmekle balamt. Kede, duvardan girinti yapan eimli bir kitle vard. Bu
kitle Roark'un gnnden kalmayd, gurup vakti gelen klarn yaylmn kontrol etmek iin
yaplmt. Sonradan zeri svanm, yeile boyanmt. Catherine, Jackie'ye doru yrdnde, o
rafn zerinde bir kpein tannabilir resmini grmt. Kahverengi, mavi benekli, be bacakl bir
kpek. Jackie'nin yznde bir gurur ifadesi vard. Catherine i arkadalarna, "Gryor musunuz?"
diyordu. "Ne harikulade, ne ok ilerleme kaydediliyor, deil mi? Uygun biimde tevik edilirse, bir
ocuun nerelere varacan bilmeye olanak yok. Yaratc igdleri gemlendii zaman o kk
ruhlar ne aclar ekiyor, onu dnn! Kendilerini ifade frsatnn gemlenmemesi o kadar nemli ki!
Jackie'nin yzn grdnz m?"
Dominique'in heykeli satlmt. Kimin aldn bilen yoktu. Aslnda onu satn alan, Ellsworth
Toohey'di.
Roark'un ofisi yeniden tek odaya dm bulunuyordu. Cord Binas'n bitirdikten sonra bir daha i
bulamamt. Ekonomik kriz inaat sektrn mahvetmiti. herkes iin azd. Gkdelenlerin gn
geti, deniyordu. Mimarlar ofislerini pe pee kapayp durmaktayd.
Tek tk iler arada srada yine kyor, bir grup mimar, ekmek kuyruunda bekleyenlerin dzeyinde
bir gururla o ilerin zerine atlyordu. Bunlar arasnda Ralston Holcombe gibi, hi ricac olmam,
tersine, mterilerinden referans istemeye alm isimler de vard. Roark bir i almaya uratnda,
bu kadarck bile akl olmadna gre, nezakete de gerek olmadn belirten bir tutumla
reddediliyordu. "Roark mu?" diyordu tedbirli giden iadamlar. "Renkli basnn adam, ha?
Bugnlerde para o kadar kt ki, mahkemelerde ziyan etmeyi, kimse gze alamaz."
Apartman yenilenmesi trnde birka i ald. Aslnda partisyonlar eklemek ve su tesisatn
deitirmekle ilgili eylerdi bunlar. Austen Heller, "Alma unlar, Howard," diyordu fkeyle. "Sana
bu tr i vermekteki kstahl gr! Cord Binas gibi bir gkdelenden sonra. Enright Evi'nden sonra."
Roark ise, "Ne gelse alrm," diye karlk veriyordu.
Stoddard Tazminat, Cord Binas'ndan kazandn gtrm, daha fazlasn bile almt. Ama yine
de, elinde bir sre daha idare edecek para vard. Mallory'nin kirasn dyor, sk sk birlikte
yedikleri yemeklerin de ounun parasn deyebiliyordu.
Mallory itiraz etmeye altnda, Roark, "Sus, Steven," demiti. "Bunu senin iin yapyor
deilim. Byle bir zamanda, birka lksm olmas iin kendime izin vermek zorundaym. Bu yzden
de, satn alnabilecek eylerin en deerlisini alyorum ... senin zamann. Btn bir lkeyle rekabet
ediyorum. Bu da byk bir lks, yle deil mi? Senden bebek biblolar yapman istiyorlar, ben
yapman istemiyorum. Onlara kar verdiim bu mcadeleyi kazanmak da houma gider."
"Ne stnde almam istersin, Howard?"
"Kimseye ne stnde alacan sormadan alman isterim."
Austen Heller durumu Mallory'den duydu, gidip Roark'la gizlice konutu.
"Madem ki ona yardm ediyorsun, neden benim de sana yardm etmeme izin vermiyorsun?"
"Yardm edebilecek olsan, izin verirdim," dedi Roark. "Ama yardm edemezsin. Mallory'nin tek
ihtiyac zaman. Mterisiz de alabilir o. Benim durumum yle deil."
"Seni hayrsever rolnde grmek elenceli bir ey, Howard.
"Bana hakaret etmek zorunda deilsin. Bu hayrseverlik deil. Ama sana bir ey syleyeyim: ou
insanlar, bakalarnn ac ekmesine kayglandklarn sylerler. Ben yle deilim. Bir tek ey var ki.
hi anlayamam. Bu insanlarn ou, yolda bir arabann arpp kat, kanlar iinde yatan birini
grnce, yan izip gemezler. Ama Steven Mallory'ye bakmak iin balarn bile evirmezler. Oysa
eer ekilen aclan lmek mmkn olsayd, Steven Mallory'nin istedii ileri yapamamak yznden
ektii acnn, bir tarla dolusu insan bien tankn yaratt acdan daha fazla kacan gremiyorlar
m? Eer insan bu dnyada acya inanacaksa, balanacak yer Mallory deil mi? Ama yine de, ben bu
ii o yzden yapmyorum."
Roark, Stoddard Tapna'nn yenilenmi halini hi grmemiti. Kasm aynda bir akam grmeye
gitti. Gidii acya yenik dmek mi, yoksa grme korkusuna kar zafer kazanmak m, pek
bilemiyordu.
Vakit ge olmutu. Stoddard Yurdu'nun bahesi botu. Bina karanlkt. st katn arka
pencerelerinden birinde k grnyordu. Roark durup binaya uzun sre bakt.
O srada Yunan tarz giriteki kap ald, ufak tefek bir adam kt. Hzl admlarla basamaklar
inip sonra durdu.
"Merhaba, Bay Roark," dedi Ellsworth Toohey alak sesle.
Roark ona meraksz gzlerle bakt, "Merhaba," dedi.
"Ltfen kamayn." Alay eden bir ses deildi. Samimiydi.
"Kamaya niyetim yok."
"Sanrm gnn birinde buraya geleceinizi biliyordum ve geldiinizde ben de burada olmay ok
istiyordum. Bu binada oka zaman geirmek iin kendime zrler yaratp duruyordum." vnme de
yoktu seste. Basit bir sesti.
"Evet?"
"Benimle konumaktan rahatsz olmamalsnz. nk ben sizin almalarnz anlayan biriyim. Bu
konuda ne yaptm, ayr bir meseledir."
"Ne isterseniz yapmakta zgrsnz."
"Ben sizin almalarnz herkesten daha iyi anlyorum. Tek istisnas belki Dominique Francon
olabilir. Hatta belki ondan da iyi anlyorum'. Azmsanacak bir ey deil bu, deil mi, Bay Roark?
evrenizde bunu syleyebilecek pek fazla insan yok. Adanm bir destekiniz olsam, aramzdaki ba
bu kadar gl olamazd."
"Anladnz biliyordum."
"O halde benimle konumaktan rahatsz olmuyorsunuz."
"Ne konuda?"
Karanln iinde, sanki Toohey iini ekmi gibi bir duygu yayld. Bir sre sonra, eliyle binay
gstererek sordu.
"Bunu anlayabiliyor musunuz?"
Roark cevap vermedi.
Toohey yavaa devam etti. "Sizce neye benziyor? Mantksz bir yma m? Yzen ktkler
dereden toplanm da ylm gibi mi? Aptalca bir kaos mu? Ama, yle mi aslnda, Bay Roark? Siz
bunda bir yntem grmyor musunuz? Siz ki yaplarn dilini ve biimlerin anlamm bilen birisiniz.
Burada bir ama grmyor musunuz?"
"Bunu tartmakta bir yarar grmyorum."
"Bay Roark, burada yalnzz. Neden hakkmda ne dndnz yzme sylemiyorsunuz? Kendi
setiiniz kelimelerle. Kimse duyacak deil,"
"Ben sizi dnmyorum."
Toohey'nin yzndeki ifade dikkatliydi. Kader kadar basit bir eyin sakin sesini dinliyormu
gibiydi. Sessiz kald Toohey. Roark sordu:
"Bana ne sylemek istiyordunuz?"
Toohey ona bakt, sonra evrelerindeki plak aalar szd, baklarn uzaktaki nehre evirdi.
"Hibir ey," dedi.
Dnp uzaklat. Admlar sessizliin iinde, akllar zerinde adamakll duyuluyordu. Bir
motorun piston sesi gibi dzenli.
Roark bombo alanda uzun sre durup binaya bakmay srdrd.
Blm III - GAIL WYNAND
1

Gail Wynand tabancay kaldrp akana dayad.


Madeni halkann tenine dediini hissetti, baka da hibir ey hissetmedi. Sanki elinde kurun boru
ya da mcevher tutuyordu. Hi nemi olmayan ufack bir halka. Yksek sesle kendi kendine,
"lyorum," dedi, sonra esnedi.
Ne rahatlama hissediyordu, ne umutsuzluk, ne de korku. mrnn son saniyesi, ona bir ciddilik
onuru bile bahetmiyordu. Her saniye gibi bir saniye. Daha birka dakika nce, di frasn tutmutu
pelinde. imdi tabancay tutuyordu. kisini de ayn kaygszlkla tutmaktayd stelik.
nsan byle lmez, diye dnd. Ya ok byk bir sevin, ya da salkl bir korku hissetmek
gerekir. Kendi sonunu selamlamal insan. Bir korku titremesi hissetsem, hemen ekerim tetii. Ama
hibir ey hissetmiyordu.
Omuz silkip tabancay indirdi, namluyu sol avucuna vurarak tempo tuttu. nsanlar hep kara
lmden, kzl lmden sz ediyor, dedi kendi kendine. Seninkine gelince, Gail Wynand, seninki gri
lm olacak. Esas byk dehetin bu olduunu neden daha nce kimse sylememi acaba? Ne bir
lk, ne bir yakar, ne titremeler. Dev bir yangnn arndrp dezenfekte ettii temiz bir boluun
kaygszl bile deil bu. Kt, kk bir olay. Korkutma gc bile yok. Souk souk glmseyerek,
bunu byle yapamazsn, dedi kendi kendine. Pek byk bir zevksizlik olur.
Yatak odasnn duvarna doru yrd. Oturduu at kat, byk bir otelin elli yedinci katyd.
Manhattan'n orta yerindeki bu otelin sahibi de kendisiydi. Ban evirdiinde btn kenti
ayaklarnn altnda gryordu. Yatak odas, at katnn da stnde, camdan bir kafesti. Duvarlaryla
tavan kocaman cam levhalardan olumutu. stedii zaman toz mavisi perdeleri ekip o duvarlar
kapatabiliyordu. Ama tavan kapatmann bir yolu yoktu. Yatanda yatarken yldzlara bakabiliyor,
imeklerle yldrmlar seyredebiliyor, tepesine kadar gelip orada kalan yamur damlalarnn
fkesini hissedebiliyordu. Bu yatakta bir kadnla yatarken btn klar sndrp perdeleri amaktan
holanrd. "Alt milyon insann gz nnde seviiyoruz," derdi kadna.
u anda yalnzd. Perdeler yine akt. Durup kente bakt. Vakit ge olmutu, aadaki cokun
klar lmeye balyordu. Kendi kendine, bu kente daha yllarca da baksam, bir daha hi grmesem
de, hepsi bir, dedi.
Duvara yasland, koyu renk ipek pijamasnn dokusundan camn soukluunu hissetti. Gs cebine
beyaz iplikle bir arma ilenmiti: GW. Kalb kendi el yazsndan alnmt armann. Elini
kaldrmadan parafn nasl atarsa, aynen yle.
ou kii, Gail Wynand'n pek ok kandrc yan arasnda en kandrc olannn, grn
olduunu sylerdi. ok soylu bir ailenin ar korunarak bym, dejenere ocuu gibi dururdu.
Oysa onun irkeften kma olduunu bilmeyen yoktu. Uzun boylu bir adamd. Yakkl saylamayacak
kadar zayft. Etiyle kaslar bilerek eritilmi gibi bir hali vard. Kat grnmek iin diklemesine
gerek yoktu. Pahal bir elik paras gibi, istediinde eilir, kvrlr, yine de insanlar onun o pozunu
grmez, yaylym gibi bir anda dikleebileceini hissederlerdi. Tek ihtiyac da bu izlenimi
yaratmakt zaten. Dimdik durduu pek enderdi. Rahat hareket eder, kayklarak otururdu. Giydii
elbise nasl bir ey olursa olsun bu hali ona bir zerafet katard.
Yz ada uygarla ait bir yz deildi. Eski Roma'dan kalma bir yzd. Bir "Patrici"nin ebedi
yz. Kr dm salar, geni alnndan dosdoru geriye taranmt. Teni yznn keskin kemikleri
zerinde gerilmi gibiydi. Az geni ve ince dudaklyd. Eimli kalar altndaki gzleri ak mavi
olduu iin resimlerde beyaz bir ift oval gibi kard. Bir keresinde bir ressam ondan
Mephistopheles Tablosu iin poz vermesini istemi, Wynand glm, reddetmiti. Ressam ona
hznl gzlerle bakmt, nk o gl bu yz, tablonun amacna daha da uygun klmaktayd.
Yatak odasnn cam duvarna yaslandnda, avucunda tabancann arln hissediyordu. Bugn,
diye dnd. Neydi bugn? u ana anlam vermeme yardmc olacak herhangi bir ey oldu mu?
Bugn de, geride kalan dier gnlere o kadar ok benziyordu ki, herhangi bir zelliini bulmak zordu.
Elli bir yana gelmiti. 1932 yl Ekim aynn ortasyd. Bu kadarn kesinlikle biliyordu. Geri
kalann hatrlamak iinse bellei zorlamak gerekiyordu.

Sabah altda uyanp giyinmiti. Yetikin hayatnda drt saatten fazla uyuduu hibir gece olmamt.
Yemek salonuna indiinde, kahvalts servis yaplmt. Oturduu at kat kk bir yerdi. Bahe
olarak dekore edilmi kocaman bir atnn kesindeydi. Odalar olaanst birer sanat eseriydi. Bu
ev bir bakasna ait olsa, o sadelik ve o gzellik herkesin soluunu keserdi. Ama burann New York
Banner'n sahibinin evi olduunu dnnce, insanlar dilini yutmu gibi sessizleiyordu, nk
Banner lkenin en baya gazetesiydi.
Kahvaltdan sonra alma odasna gemiti. Masasnn zerinde nemli gazete, kitap ve dergilerin
hepsi onu bekliyordu. lkenin her yanndan daha bu sabah gelmi yaynlard bunlar. saat boyunca
masasnda tek bana alm, bir yandan okuyup, bir yandan da kocaman, mavi bir kalemle
sayfalarn kenarlarna notlar almt. Casus ifresi gibiydi notlar. Wynand karken odaya giren o
kupkuru, orta yal sekreterden baka hi kimse zemezdi o ifreyi. Bu sekreter yllardan beri
Wynand'n sesini duymu deildi. Ama zaten aralarnda bir iletiim olmas da gerekli deildi. Akam
Wynand alma odasna dndnde sekreter de, destelenmi ktlar da gitmi olacak masada
onlarn yerine, sabah iaretledii yerlerden dzgn biimde daktilo edilmi notlar onu bekliyor
olacakt.
Saat onda Banner Binas'na girmiti. Bina Aa Manhattan'da, kibarlktan uzak bir muhitte, irkin,
kirli bir eydi. Wynand dar koridorlardan geerken, alanlardan karlat kimseler ona iyi
sabahlar dilediler. Tavrlar nazikti. O da onlara nezaketle cevap verdi. Ama Wynand'n koridordan
geii, canl organizmalarn motorunu durduran bir lm nnn etkisini tamaktayd.
Tm Wynand kurulularnda alan herkese uygulanan sert kurallar arasnda en serti, Bay Wynand
odaya girerse ilerin durmamas, onun geliine aldr edilmemesi kuralyd. Onun ne zaman hangi
departman ziyaret edeceini hi kimse kestiremezdi. Her an binann herhangi bir yerinde
belirebilirdi. Gelii etkisizse, ancak elektrik arpmas kadar etkisizdi! Elemanlar kurala ellerinden
geldiince uymaya alrlard ama, onun sessiz baklar altnda birka dakika almaktansa, akam
olduunda saat mesaiye kalmay oktan yelerlerdi.
Bu sabah alma odasna girdiinde, Banner'n pazar yazlarnn tashihlerini okumutu.
karlmasn istedii yerleri mavi kalemiyle izip izip karalamt. Altna paraf falan atmamt. Bu
izgileri ancak Gail Wynand'n izebileceini herkes bilirdi. izgiler o yazlarn yazarlarn kesip
biiyor, ldryordu sanki.

Tashihleri bitirdikten sonra, Springfeld Kansas'ta yaynlanan Wynand Meraldin bayazaryla


grmek istemiti. Taradaki gazetelerine telefon atnda, Wynand'n ad kurbanna asla
sylenmezdi. mparatorluunun kilit yeleri, onun sesini de tanmalyd.
Bayazar cevap verdiinde, Wynand, "Gnaydn, Cummings," dedi.
"Tanrm," diye soludu bayazar. "Olamaz ..."
"Benim," dedi Wynand. "Dinle, Cummings. Dnk 'Yazn Son Gl' gibi bir yaz daha yakaladm
m, lise gazetesini karmak zere eski iine geri dnersin."
"Ba stne, Bay Wynand."
Wynand telefonu kapatt. Bu sefer Washington'dan nemli bir senatrle konumak istedi.
ki dakika sonra telefon balandnda, "Gnaydn, Senatr," dedi. "Bu telefona cevap vermeniz
ok byk bir nezaket. Gerekten makbule geti. Zamannz bouna ziyan etmek istemem. Ama size
olan kran duygumu ifade etmem gerekir, diye dndm. Hayes Langston Yasas'nn kmasyla
ilgili almalarnz iin teekkr ederim."
"Ama ... Bay Wynand!" Senatrn sesi atlyor gibiydi. "ok naziksiniz ama o yasa daha kmad."
"Ha, sahi. Ben yanlmm. Yarn kabul edilecek."
Wynand Kurulular Ynetim Kurulu Toplants, o sabah saat on bir otuza konmutu. Wynand
irketler Grubu, yirmi iki gazete, yedi dergi, iki haber ajans ve iki de haber programndan
oluuyordu. Hisselerin yzde yetmi bei Wynand'a aitti. Ynetim Kurulu yeleri, kendi
ilevlerinden de, neden byle bir grevde olduklarndan da pek emin deillerdi. Wynand, Ynetim
Kurulu Toplantlar'nn her zaman tam saatinde balamas iin emir vermiti. Kendisi orada olsa da,
olmasa da. Bugn Toplant Odas'na on ikiyi yirmi be gee girmiti. Kibar grnl, yal bir bey
kalkm, konuma yapyordu. Kurul yeleri'nin susmalar, Wynand'n geliini fark etmi gibi
yapmalar yasakt. Wynand uzun maun masann bandaki bo koltua yrd, oturdu. Hi kimse ona
dnmedi. Sanki o koltukta, varln kabul etmeye yanamadklar bir hayalet oturuyordu. Wynand
konuulanlar on be dakika boyunca sessizce dinledi. Bir cmlenin orta yerinde ayaa kalkt, geldii
gibi kt, gitti.
Odasndaki byk masann zerine, emlak dalndaki son hevesi olan Stoneridge'in haritalarn
serdi, yarm saat boyunca acentelerinin ikisiyle o konuyu tartt. Long Island'da epey geni bir arazi
almt. Oray Stoneridge Mahallesi olarak gelitirecekti. Kk ev sahipleri iin bir konut projesi.
Her kaldrm ta, her sokak, her ev, Gail Wynand tarafndan yaplm olacakt. Wynand'n emlak
alanndaki faaliyetlerini bilen birka kii ona deli demilerdi. Bu yl hi kimsenin bina yapmay
dnd yoktu. Ama Gail Wynand zaten servetini, herkesin delilik sayd kararlaryla kazanm
bir insand.
Stoneridgei tasarmlayacak mimar henz seilmi deildi. Alktan lmekte olan o meslee de, bu
haber oktan szmt. Wynand haftalar boyunca, lkenin en iyi mimarlaryla onlarn yakn
dostlarndan gelen mektuplar okumamakta, telefonlara cevap vermemekte direnmiti. Toplant
sonrasnda sekreteri ona, Bay Ralston Holcombe'un telefonda iki dakika acil grmek istediini
sylediinde, yine reddetti.
Acenteler gidince, Wynand masasndaki bir dmeye basp Alvah Scarret'i ard. Scarret odaya
mutlu mutlu glmseyerek girdi. O dme ne zaman alsa, kendisine onur bahedilmi hademe gibi
davranrd.
"Alvah, Tanr akna, Kahraman Safra Ta neyin nesidir?"
Scarret gld. "Ha, o mu? Bir romann ad. Lois Cook yazm."
"Ne tr roman?"
"Bir yn samalk. Szde yar iir, yar dzyaz bir ey. Kahraman, safrakesesinde bir ta.
Kendini bamsz bir kiilik olarak gryor. Safra talar arasnda, bir tr bireyci yani. Derken adam
kalkyor, bol bol hintya iiyor. Doan sonular pek ayrntl biimde tarif edilmi. Eminim tbbi
adan dorudur da. Her neyse, "Kahraman Safra Ta"nn da sonu bylece gelmi oluyor. Uzun szn
ksas, serbest irade diye bir ey olamayacan savunan bir kitap."
"Ka tane satm?"
"Bilmiyorum. ok olamaz herhalde. Yalnzca aydnlar arasnda yaylyor. Ama duyduuma gre
son zamanlarda sat biraz ykselmi ve..."
"Tamam ite. Neler oluyor burada, Alvah?"
"Efendim? Ha, gazetenin bir iki yerinde kitabn adn grdm ve..."
'"Son birka haftadr Bannern her kesinde grp duruyorum. ok da usturuplu yaplyor.
Rastlant olmadn daha yeni yeni anlayabildim."
"Ne demek istiyorsun?"
"Sence ne demek istiyorum? Neden o szck en olmayacak yerlerde insann karsna kyor? Bir
gn bakyorsun, polis haberi, bir katilin idamn anlatyor, 'Kahraman Safra Ta gibi ld' diyor. Bir
gn sonra on altnc sayfada, Albany Belediyesi'yle ilgili bir haberde geiyor. 'Senatr Hazleton
kendini bamsz bir kii sayyor ama sonunda Kahraman Safra 7&y'ndan baka bir ey olmad
ortaya kabilir. Derken bakyorsun, lm ilanlarnn o iirsel yazlarnda kyor. Dn kadn
sayfasndayd. Bugn izgi romanlarda grdm. Snooxy'de. Zengin ev sahibine Kahraman Safra Ta
diyordu."
Scarret barsever bir havada kkrdad. "Evet, ne sama, deil mi?"
"Bana da sama gelmiti. Balangta. Artk yle gelmiyor."
"Ne olur ki, Gail! nemli bir eymi de biz tevik ediyormuuz diye bir durum yok ki! nemsiz bir
ey. Bunlar yazanlar haftada krk dolar alan adamlar."
"Mesele o ite. Meselelerden biri yani. kincisi de, kitabn tannm, ok satan bir ey olmay.
yle olsa, ad kendiliinden akllarna gelmitir derdim. Ama deil. Demek ki biri bu kitab itekliyor.
Neden?"
"Hadi hadi, Gail! Kim neden zahmet etsin? Zaten bize ne? Siyasal bir ey olsa neyse ... ama serbest
iradeyi savunmusun, kar kmsn, kimin iine yarar ki?"
"Bu kitab itelemek konusunda sana danan oldu mu?"
"Hayr. Sylyorum sana, bunu planlam bir kimse yok. Kendiliinden olmu. ok sayda insan,
bunun komik espri olacan dnm."
"Sen ilk kimden duydun bu kitab?"
"Bilmem ... dur bakaym ... ey, evet, sanyorum Ellsworth Toohey'den."
"Bu ii durdur. Bay Toohey'e de mutlaka syle."
"Peki. yle istiyorsan yle olsun. Ama nemi yok aslnda. Birileri kendini elendiriyor, o kadar."
"Kimsenin kendini benim gazetemde elendirmesini istemiyorum."
"Peki, Gail."
Saat ikide Wynand, Kadn Demekleri Ulusal Konvansiyonu'nun verdii le yemeine, onur konuu
olarak katld. Sesleri nlatan len salonunda, gardenyalarn, smbllerin, lavantalarn ve kzarm
pili kokularnn arasnda, bakann sandaki koltua oturdu. Yemek bitince Wynand bir konuma
yapt. Konvansiyon, evli kadnlarn meslek kadn olmasndan yanayd. Wynand gazeteleri ise
yllardan beri evli kadnlarn almasna kar mcadele vermekteydi. Wynand yirmi dakika konutu,
hibir ey sylemedi. Ama bu arada, toplantnn ruhunu tam anlamyla destekledii mesajn vermeyi
baard. Gail Wynand'n kalabalk gruplar nasl byle etkileyebildiini hi kimse aklayamyordu.
Hele de kadn gruplarn. Pek dikkati ekecek bir ey yapmazd. Sesi peten, metalik, tekdzeye kaan
bir sesti. Tam gerektii gibi davranrd. Adeta gerektii gibi davranma kavramyla alay edercesine
abartrd bu ii. Ama yine de, tm dinleyicilerini fethederdi. Bazlar bunun Wynand'daki o gizli
canllktan, ekicilikten kaynaklandn sylerdi. O tekdze sesiyle okullardan, ailelerden,
yuvalardan sz eder, ama sesi sanki oradaki her kocakaryla seviiyormu gibi etki yapard.
Wynand ofisine dnerken yolda Kent Haberleri Odas'na urad. Yksek bir masann bana
dikildi, elindeki mavi kalemle kocaman bir kda, koca koca harflerle bir yaz yazd, kadnlarn
meslek kadn olmasyla ilgili tm abalara ate kustu, altn da GW diye imzalad. ki harf o sayfann
dibinde sanki alev alevdi. Yazdn tekrar okumad. Hi tekrar okumazd. Geerken kd Kent
Haberleri ef'nin masasna frlatt, odadan kt.
Akama doru, Wynand kmak zereyken, sekreteri Ellsworth Toohey'nin ksa bir grme rica
ettiini syledi. "Brak gelsin," dedi Wynand.
Toohey girdi. Yznde tedbirli bir yarm glmseme vard. Hem kendiyle, hem patronuyla alay
eden bir glmsemeydi ama dengeliydi. Bu alaycln yzde altm kendine ynelik havadayd.
Wynand'n kendisini grmekten holanmadn biliyordu. Kabul edilmi olmak, Toohey'e iltifat
saylmazd.
Wynand masasnda oturuyordu. Yzndeki bo ifade nazikti. Alnnda iki apraz kabarklk
belirmiti. Eimli kalarna paralel. Bazen yz, grenlere kayg veren bu aln kabarklklarn
sergilerdi. Ktye iaret.
"Oturun, Bay Toohey. Size ne gibi bir hizmette bulunabilirim?"
Toohey neeli bir sesle, "Yo, ben ok daha iddialym, Bay Wynand dedi. "Sizden hizmet istemeye
gelmedim, ben kendi hizmetlerimi sunmaya geldim."
"Hangi konuda?"
"Stoneridge."
Wynand'n alnndaki apraz kabarklklar daha da kabard.
"Bir ke yazarnn Stoneridge'e ne gibi bir katks olabilir?"
"Ke yazarnn, olamaz, Bay Wynand. Ama mimari uzmannn?" Toohey'nin sesi alayc bir soru
iaretiyle son bulacakm gibi havada kalmt.

Eer Toohey'nin gzleri Wynand'nkilere bu kadar kstaha aklm olmasa, kendisine u anda
odadan def olmas sylenirdi. Ama bu baklar Wynand'a, son zamanlarda mimarlardan nasl
katn Toohey'nin ok iyi bildiini gsteriyordu. Bu randevuyu alp da Wynand'n hi beklemedii
bir konuyla ortaya kmas, kurnazln da gsteriyordu. Kstahln bu dzeyi Wynand' elendirdi.
Toohey de zaten bunun byle olacan hesaplamt besbelli.
"Pekl, Bay Toohey. Kimi satyorsunuz?"
"Peter Keating'i."
"Evet?"
"Efendim?"
"Pekl, satn onu bana bakalm."
Toohey duraklamak zorunda kald, sonra keyifle omuz silkti, sze balad.
"Benim Bay Keating'le herhangi bir ilikim olmadn anlyorsunuzdur herhalde. Yalnzca onun ve
sizin dostunuz olarak hareket ediyorum." Sesinde ho bir samimiyet vard, ama gveninin biraz
kaybolmu gibiydi. "Aslnda biraz da garip oluyor ama baka ne diyebilirim, bilmiyorum ki! Dorusu
bu, o kadar." Wynand ona yardmc olmamay seti, bekledi. Toohey yine konutu. "Buraya gelmeye
cesaret ediim, fikrimi size sylemeyi kiisel sorumluluum olarak grdm iin. Yo, ahlaki
sorumluluk deil. Estetik sorumluluk diyelim. El attnz her eyde en iyisini istediinizi bilirim. O
apta bir proje iin baka hibir mimar, randmanda olsun, zevkte olsun, orijinallikte olsun, hayal
gcnde olsun, Peter Keating'le boy lemez. Bu benim samimi grm, Bay Wynand."
"Size inanyorum."
"yle mi?"
"Tabii. Ama, Bay Toohey, sizin grnz ben neden dikkate alaym?"
"Eh, ne de olsa, ben sizin mimarlk uzmannzm!" Sesindeki fkeyi pek maskeleyememiti.
"Sevgili Bay Toohey, beni ltfen okurlarmla kartrmayn."
Bir anlk sessizlik srasnda Toohey arkasna yasland, bir aresizlik glyle birlikte ellerini iki
yana at.
"Dorusu, Bay Wynand szmn sizin gznzde fazla bir arlk tayacan ben de
sanmyordum. Bu nedenle de, gelip size Peter Keating'i satmak niyetini benimsememitim."
"yle mi? Neydi niyetiniz yleyse?"
"Sizi Peter Keating'in yeteneklerine benden daha iyi inandrabilecek birine yarm saatinizi
ayrmanz istemekti."
"Kimmi o?"
"Bayan Keating."
"Bu konuyu Bayan Keating'le konumay neden isteyeyim?"
"nk kendisi olaanst gzel bir kadndr ve bir o kadar da zor bir kadndr."
Wynand ban arkaya atp yksek sesle gld.
"Ulu Tanrm, Toohey, bu kadar belli mi ediyorum?"
Toohey gzlerini krptrd. Hazrlksz yakalanmt.
"Gerekten, Bay Toohey, zevklerim bu kadar belli oluyorsa ve bu kabala sizi ben itmisem,
sanrm sizden zr dilemem gerek. Ama ok saydaki hmanist faaliyetleriniz arasnda pezevenkliin
de bulunduunu bilmiyordum."
Toohey ayaa kalkt.
"Sizi hayal krklna urattm iin zgnm, Bay Toohey. Bayan Keating'le grmeye niyetim
yok."
"Olmasn beklemiyordum, Bay Wynand. Hele de benim kimse tarafndan desteklenmemi szm
yznden. Bunu saatler ncesinden fark ettim zaten. Hatta sabahtan biliyordum. Bu yzden de, konuyu
sizinle bir kere daha grebilmek iin kendime frsat hazrladm. Size bir hediye yollama cesaretini
gsterdim. Bu gece evinize dndnzde hediyemi orada bulacaksnz. Hakl olduum kansna
varrsanz bana telefon edin, hemen gelirim, Bayan Keating'le grmek isteyip istemediinizi bana o
zaman sylersiniz."
"Toohey, inanlmayacak bir ey bu; ama galiba sen bana rvet teklif ediyorsun."
"Evet, yle."
"Bu numaran ya tutar, ya da kendini kapnn dnda bulursun; biliyorsun deil mi?"
"Bu gece hediyemi grdnz zamanki dncenizi beklemeyi tercih ediyorum."
"Pekl Bay Toohey, hediyenize bakacam."
Toohey eildi, selam verdi, kmak zere dnd. Kapya vardnda Wynand konutu.
"Biliyor musun, Toohey, bugnlerde bir ara canm skmaya balayacaksn."
Toohey, "Uygun zaman gelinceye kadar skmamaya alacam," deyip tekrar eildi, sonra odadan
kt.
Wynand evine dndnde, Ellsworth Toohey'i tmyle unutmutu.
O gece at evinde bembeyaz yzl, kumral sal bir kadnla yemek yedi. Kadnn aile gemiinde,
Wynand'la yaptklarnn en ufak bir imas iin adam ldrecek karakterde bir babalar ve dedeler soyu
vard.
Kadehini dudaklarna gtrmek iin kaldrd kolunun zarif izgisi, benzersiz yeteneklerin rettii
gm amdan kadar kusursuzdu. Wynand'n o kola bakarken duyduu zevk, amdana bakarken
duyduunun aynyd. Mumun yzne vuran nn yaratt glgeler yle gzeldi ki, Wynand iinden,
keke canl olmasayd, hibir ey sylemeden bakmay srdrebilseydim, ne istersem onu
dnebilseydim, diye geirdi.
Kadn tembel bir sesle, "Bir iki aya kadar, buralar iyice souyunca, Bende'yi alp gneli bir yere
doru yelken aalm," dedi. "Geen k yaptmz gibi."
Bende, Wynand'n yatnn adyd. Bu adn anlamn hi kimseye aklam deildi. Pek ok kadn
sormutu bu soruyu ona. Bu kadn da sormutu. Wynand cevap vermeyince, bir kere daha sordu.
"Aklma geldi, sevgilim, ne anlama geliyor o? Yani yatnn ad?"
"Bu benim cevap vermediim bir sorudur," dedi Wynand. "Cevap vermediim somlardan biridir."
"Hm. Ben o gezi iin kyafetlerimi dzenlemeye balayaym m?"
"Senin en iyi rengin yeil. Denizde de iyi duruyor. Salarna ve kollarna yapt etkiyi seviyorum.
Yeil ipee kar, o plak kollarn ok zleyeceim. nk bu gece son gece."
Kadnn parmaklar kadehin sap zerinde hareketsiz kald. Bu gecenin son gece olaca konusunda
nceden hibir iaret alm deildi. Ama bu szlerin her eyin sonunu getirmeye yeterli olduunu
biliyordu. Wynand'n btn kadnlar bilirdi sonun byle geleceini. Geldii zaman tartlmayacan
da bilirlerdi. Bir sre sonra kadn alak sesle sordu:
"Neden, Gail?"
"Belli olan neden."
Elini cebine att, bir elmas bilezik kard. Mum nda bilezikten souk parlak bir ate parldad.
Bileziin ar eklemleri, Wynand'n parmaklar arasndan aaya sallanyordu. Kutusu da, kd da
yoktu. Bilezii masaya frlatt.
"Bir an, sevgilim," dedi. "And eyden ok daha deerli."
Bilezik kadehe arpt, ince, keskin bir ses kt. Kadnn yerine kadeh alyormu gibi. Kadndan
ses kmad. Bu hareketinin korkun bir ey olduunu biliyordu Wynand. nk bu kadn, byle
anlarda bu tr hediyeler verilecek bir kadn deildi. Wynand'n hibir kadn o tr deildi zaten. Ama
bu kadn da reddetmeyecekti. tekilerin reddetmedii gibi.
"Teekkr ederim, Gail," deyip bilezii ald, bileine takt. Gzleri mum alevlerinin arasndan
Wynand'a hi bakmyordu.
Daha sonra salona geerlerken kadn duraklad, uzun kirpikli gzleri yatak odasna kan
merdivenin karanlna doru bakt.
"Any hak etmemi istemez misin, Gail?" diye sordu.
Wynand ban iki yana sallad.
"Niyetim yleydi," dedi. "Ama ok yorgunum."
Kadn gittikten sonra Wynand holde durdu, herhalde ac ekiyordur, diye dnd. Ama bir sre
geince, bunlarn hibiri gerek olmayacakt o kadnn gznde. Bir tek bilezik gerek olacakt.
Kendisi de, byle dncelerin ona ac verdii anlar oktan unutmu olacakt. Bu geceyi hatrlad
zaman, neden daha nce yapmadm, diye dnecekti.
Ktphaneye yrd, oturup birka saat okudu, sonra brakt. nemli bir cmlenin ortasnda, hi
nedensiz kesmiti okumay. inden okumak gelmiyordu a tk. Hibir aba gstermek gelmiyordu.
Aslnda Wynand'a bir ey olmu deildi. Bir ey olmas, olumlu gerek saylrd; oysa onu
aresizlie itecek hibir gerek sz konusu olamazd. Bu hissettii, ok byk bir olumsuzluktu. Sanki
her ey silinmi, geriye mantksz bir boluk brakmt. Bu kadar sradan grnmesi garipti bu
boluun. Hi heyecan vermeyen bir boluk. Yznde scak bir glmsemeyle gelen cinayet gibi.
Kaybolan bir ey de yoktu ... Bir tek, istek dnda. O kadar. stein kk yine istekti. Gzlerini
kaybeden insan, grme kavramn yine de bilir, diye dnd. Ama daha beter bir krlk de vard.
Beyindeki grme noktalan bozulursa, o zaman insan grsel gzlemin ansn bile unutabiliyordu.
Kitab elinden brakp ayaa kalkt. Burada kalmak istemiyor, ama buradan uzaklama istei de
duymuyordu. Uyumalym, dedi kendine. Henz uyumak iin erkendi, ama belki sabah daha erken
kalkard. Yatak odasna kt, du yapt, pijamalarn giydi. Sonra tuvalet masasnn ekmecesini at,
hep orada saklad tabancay grd. Onu eline almasna yol aan ey, grnce tanmas, iinde bir
anda ilgi uyanmasyd.
Kendini ldrme fikri yreinde ok yaratmaynca, yapaym bari, diye dnmt. yle basit bir
dnceydi ki! Tartmaya bile demeyecek bir dnce. Fasafiso.
imdi cam duvara dayanm, duruyordu. Onu durduran da yine ayn basitlik olmutu. nsan hayatn
fasafiso haline getirebilirdi. Srf dncelerle yapabilirdi bunu. Ama lmn fasafso sayamazd.
Yataa yrd, kenarna oturdu. Tabanca elinden sarkyordu. lmek zere olan birinin tm hayat
gznn nnden geermi, diye dnd. Bir anda. Oysa o hibir ey grmyordu. Zorlansa,
grebilirdi. Kendini zorlar, birer birer tm olaylar tarard. Taraynca da iinde, ya yaamaya devam
etmesi ya da imdi lmesi iin bir neden bulurdu.
Gail Wynand on iki yandayken, Hudson kylarndaki ykk bir duvarn gerisinde durmaktayd.
Tek kolunu arkaya almt. Yumruu sklyd. Vurmaya hazr, bekliyordu.
Ayaklarnn altndaki talar evredekilerden biraz daha yksekti. Ykk duvar onu sokaktan
saklyordu. Dier yannda nehre inen uurum gibi bir yokutan baka bir ey yoktu. Karsnda
klandrlmam, tesviyesi yaplmam bir rhtm uzanyordu. Khne yaplar, aralarda boluklar,
antrepolar, bir pencerenin zerinde arplm bir korni.
Az sonra dvmek zorundayd. Hayat iin dvmek zorunda kalacan biliyordu. Hareketsiz
durmaktayd. Skl yumruu arkasnda aaya sarkk, sanki grnmez bir kabloyu kavryordu. O
kablonun ular, ince, etsiz vcudunun her yanna dalyormu gibi. Yrtk pantolon, yrtk gmlek.
plak kolunun iyice gerilmi kordonlar, boynunun kabaran damarlar. Titriyordu vcuduna dalan
teller. Ama vcut hareketsizdi. Yeni icat edilmi bir lm makinesi gibiydi Wynand. Herhangi bir
yerine parmakla dokunulsa, tetii hemen ekilecekti.
ocuklar etesi'nin Reisi onu aryordu. Wynand bunun farkndayd. Geldiinde yalnz da
olmayacakt Reis. Yannda geleceklerden ikisi bakla dvrd. Birisi adam bile ldrmt.
Wynand onlar beklerken cepleri botu. etenin en gen yesi oydu. Son katlan ye de oydu. Reis
ona iyi bir ders gerektiini sylemiti.
Anlamazlk, nehirdeki tekneleri soyma planndan kmt. ete yle bir soygun planlyordu. Reis
iin gece yaplmasna karar vermi, ete de kabul etmiti. Gail Wynand dnda. Gail Wynand onlara,
o ar tiksinti dolu sesiyle, nehrin aasndaki br etenin geen hafta byle bir ey denediini, alt
yesinin bugn polisin elinde olduunu, ikisinin de mezarlkta yatmakta olduunu sylemiti. Bu iin
afakta yaplmas gerekiyordu ona gre. Kimsenin beklemedii zamanda. ete onu yuhalamt. Gail
Wynand aldrmamt ama. Emir alma konusunda pek yetenekli biri deildi. Kendi yargsnn
doruluundan baka hibir eye inanmyordu. Reis de bu ii kknden zmlemeye karar vermiti.
ocuk yle sessiz yryorlard ki, duvarn berisindekiler adm seslerini hi duyamazd. Ama
Gail Wynand duydu. Hem de daha bir blok uzaktayken duydu. Kesinden kprdamad. Yalnzca
bilei biraz daha skt.
Tam uygun an geldiinde srad. Dosdoru havaya srad. Nereye deceini hi dnmeden.
Sanki mancnkla frlatlmt. Gs bir dmann, midesi dierinin kafasna arparken, ayaklar
ncsnn gsne indi. Drd birlikte yere ykldlar. Dier kafalarn kaldrdklarnda, Gail
Wynand tannr durumda deildi. stlerinde, havada duran bir yel deirmenine benziyordu. Her an o
deirmenin bir kanad gelip arpyordu her birine.
ki yumruundan baka bir eyi yoktu. Onlarn be yumruuyla bir ba vard. Ama ie
yaramyordu. Vurduklar darbelerin sert lastie arpm gibi ses kardn duydular, sapladklar
ban deriyi yardm hissettiler. Demek ki kesmi, girmiti. Ama boutuklar o ey hi durmak
bilmiyordu. Hissedecek zaman yoktu. Fazla hzlyd. Ac arkasndan yetiemiyordu. Bir an o ac
urada ona ulasa, bir an sonra kendisi artk o yerde deildi.
Krek kemiklerinin arasnda bir motor vard sanki. Kollar daireler izerek habire hareket
ediyordu. Ancak o daireydi grlebilen. Kollar grnmyordu. Hzl dnen pervane gibi. Daire her
iniinde, ykselmekte olan bir eye vuruyor, kendi temposunu bozmuyordu. ocuklardan biri, elindeki
ban Wynand'n omzuna girip grnmez olduunu grd. Omuz sarsld, bak Wynand'n yan
tarafna dt, kemer hizasndan ileriye frlad. ocuun son grd ey o oldu. enesinde bir ey
hissetti, kafasnn yerdeki tulalara arpn hissedemedi.
Dier iki ocuk, evredeki talara krmz damlalar samaya balayan o santrifje kar sava
vermeyi bir sre daha srdrdler. Ama yarar yoktu. nsan deildi karlarndaki. Vcutsuz bir
iradeydi.
Talarn arasnda, iniltiler iinde pes ettiklerinde, Gail Wynand normal bir sesle; "afakta
yapacaz," dedi, dnp uzaklat. O andan sonra etenin reisi oydu artk.
Tekneler iki gn sonra afakta yamaland, operasyon byk bir baaryla tamamland.
Gail Wynand babasyla birlikte, Hells Kitchenn eski bir binasnn bodrum katnda otururdu.
Babas rhtm iisiydi. Uzun boylu, sessiz, okuma yazma bilmeyen bir adamd. Okula hi gitmemiti.
Zaten onun babasyla bykbabas da gitmemiti. Ailede yoksulluktan baka bir ey gren olmamt.
Ama gemite bir yerlerde bir soyluluk kk vard. Soylu bir dede, sonra bir trajedi. Unutulmu
gitmi. O soydan gelenleri amurlara iten bir ey. Wynand'larda onlar iinde bulunduklar ortama
uyumsuz klan bir ey vard. ster gecekonduda, ister barda, ister kodeste olsunlar, uymuyorlard
oraya. Gail'in babas rhtmlarda "Dk" diye tannrd.
Gail'in annesi, o daha iki yandayken veremden lmt. Tek ocuktu Gail. Babasnn evliliinde
byk bir dram olduunu hayal meyal biliyordu. Annesinin bir resmini grmt. Bu mahalledeki
kadnlara benzemiyor, onlar gibi giyinmiyordu annesi. ok gzeldi. O lnce babasnn tm hayat da
sanki son bulmutu. Gail'i ok seviyordu, ama bu sevgi, haftada iki cmleye bile gerek gstermeyen
trden sevgilerdendi.
Gail annesine de, babasna da benzemiyordu. Aile gemiinden, kimsenin tanmad birine
ekmiti. Herhalde yzyllar nceki birine. Yana gre her zaman fazla uzun ve fazla ince
olagelmiti. ocuklar onu Strech Wynand diye arrlard. Kas yerine ne kullandn bilen yoktu.
Ama bir ey kulland belliydi.
Kk yatan beri trl ilerde almt. Uzun sre, ke balarnda gazete satt. Gnn birinde
bir gazetenin datm odasna girdi, oradakilere, yeni bir servis balatmanz gerek, dedi. Gazeteleri
sabahlar kaplara brakan bir servis. Bunun tiraj neden ve nasl artracan anlatt. Patron, "Ya, yle
mi?" dedi ona. Wynand, "Baarl olacak, biliyorum," diye direndi. Patron, "Eh, ynetim senin elinde
deil," dedi. Wynand da ona, "Sen budalann tekisin," diye karlk verdi. Tabii gazete satcl iini
kaybetti.
Bir bakkalda alt. Ufak ilere kouyor, dkkn silip spryor, ryen sebzeleri ayryor,
mteri hizmetlerine yardm ediyor, stleri, unlar sabrla tartp duruyordu. Mendil tlemek iin
buhar makinesi kullanmaya benzer bir durum vard ortada. Ama Wynand diini skyor, dayanyordu.
Bir gn bakkala, stleri de arap gibi ielere doldurup satmann ok iyi bir fikir olacam syledi.
Bakkal, "Sen sesini kes, git Bayan Sullivan'n istediklerini hazrla," dedi. "Bana kendi mesleimle
ilgili yeni eyler mi reteceksin? ler senin elinde deil buralarda." Wynand gidip Bayan Sullivan'a
servis yapt, bir ey sylemedi.
Bir bilardo salonunda alt. stekalar temizliyor, sarholarn kusmuklarn siliyordu. Orada
duyup grd eyler, mr boyunca bir daha hibir eye armamasn salayacak trdendi. Tm
gcn kullanp sessizliini korudu, kendine den ileri yapt, patronunun budalalklarna dayand,
bekledi. Duygularn seslendirdiini duyan hi olmamt. nsanlara kar pek ok duygular beslerdi
Wynand. Ama bunlar arasnda sayg diye bir duygu yoktu.
Bir ehir hatlar vapurunda ayakkab boyacs olarak alt. Her sarho hrsz onu tersliyor, itip
kakyordu. Sesini karsa, biri mutlaka, "Bu ilerin ynetimi sende deil," diyordu. Ama iini
seviyordu Wynand. Mteri olmadnda, parmakla dayanr, Manhattan' seyrederdi. Yeni evlerin
sar tahtalarna, bo arsalara, vinlere, inaat iskelelerine, uzakta ykselen birka gkdelene bakard.
Bu binalarn hangilerinin yaplmas, hangilerinin yklmas gerektiini dnrd kendi kendine. Ne
gzel bir hale getirilebilirdi buralar! Bouk bir ses, "Hey, ocuk!" diye seslenir, Wynand hemen
tezghna dner, amurlu bir pabucu boyamaya koyulurdu. Mteri ancak onun kumral sal ban,
incecik, ama becerikli iki elini grrd.
Sisli gecelerde, kedeki gaz lambasnn altnda, n direine dayanm duran o incecik
ocuu kimse fark etmezdi. Ortaadan kalma bir soylu. Bir Patrici. Her hcresi, ynetmek iin
haykran biri. Hzl alan beyni, buna neden hakk olduunu syleyip duruyordu ona. Ynetmek iin
yaratlm bir derebeyiydi o. Oysa yerleri spryor, emir alarak yayordu.
Okuma yazmay be yandayken kendi kendine renmiti. Soru sora sora. Bulduu her eyi
okurdu. Anlalamayan eylere hi dayanamazd. Bir eyi herhangi bir kimse biliyorsa, o da anlamak
zorundayd. Yzyllar nce kaybolmu aile armasnn yerine, daha ocukken kendine yaratt arma,
bir soru iaretiydi. Hi kimse bir eyi ona iki kere anlatmak zorunda kalmazd. lk matematiklerini,
yollara knk deyen kanalizasyon mhendislerinden rendi. Corafyay rhtmdaki denizcilerden
rendi. Yurt bilgisini, aslnda gangster yata olan ehir Kulb'ne gidip gelen politikaclardan
rendi. Ne kiliseye, ne de okula gitmilii vard. On iki yana geldiinde, kiliseye gitti. Sabr ve
tevazu kavramlaryla ilgili vaaz dinledi. Bir daha oraya dnmedi. On yandayken, eitimin nasl
bir ey olduunu merak etti, okula yazld. Babas onun bu kararna bir ey demedi. ete kavgasndan
sonra Gail eve kanlar iinde dndnde de bir ey dememiti zaten.
Okulda geirdii ilk hafta boyunca, retmen srekli olarak Gail Wynand'a sorular soruyordu.
Cevaplar hep bilmesi retmenin houna gidiyordu. Byklere ve onlarn kafasndaki amalara
gvendii zamanlar, Gail Wynand emirlere Ispartal gibi itaat ederdi. etedeki ocuklardan nasl bir
aba bekliyorsa, kendi de yle bir aba gsterirdi. Ama iradesi ziyan oluyordu. Bir hafta getiinde,
snfn birincisi olabilmek iin pek bir aba gerekmediini anlamt. Bir ay dolarken, retmen de
ona soru sormaz oldu. Yarar yoktu nk. Wynand naslsa her eyi biliyordu. retmenin daha zayf
ocuklarla urama zorunluluu vard. Wynand o snfta, bitmek bilmeyen saatler boyunca ylece
oturdu; retmen hep ayn eyleri tekrarlad, o bo gzlerin gerisindeki kafalarda bir anlay
kvlcm tututurmaya alt. ki ayn sonunda, snfa retmeye alt tarih bilgilerini zetleyen
retmen, "lk Amerikan Birlii'nde ka eyalet vard?" diye sordu. Hibir el kalkmad. Sonunda Gail
Wynand'n eli kalkt. retmen ona ban sallaynca Wynand ayaa kalkt. "Neden her eyi on kere
dinleyeyim?" diye sordu. "Btn bunlar ben zaten biliyorum." retmen, "Bu snfta bir tek sen
yoksun," dedi. Wynand'n azndan kan kelime, retmenin bembeyaz kesilmesine yol at, aradan
on be dakika geip szn anlam beynine ulanca, kadnn yz pancar rengine dnt. Wynand
kapya yrd. Eie vardnda durup dnd, "Ha, evet; ilk birlikte on eyalet vard," dedi.
Resmi eitimi bylece noktalanm oldu.
Hell's Kitchen'da yaayan insanlarn bazlar, mrleri boyunca hi o mahallenin dna kmam
kimselerdi. Hatta doduklar evden kmadan yaayanlar bile vard. Gail Wynand ise sk sk kentin en
iyi caddelerinde yrye kard. Zenginler dnyasna baktnda ac duymad gibi, imrenme ve
korku gibi duygular da duymazd. Tek duyduu ey merakt. Beinci Cadde'de dolarken de, baka
yerlerde dolarken olduu kadar rahatt. Malikne benzeri evlerin nnden geerken elleri
ceplerindeydi. Ayak parmaklar, pabularnn yrtk burnundan dar kard. nsanlar ona ate saan
gzlerle bakard ama Wynand etkilenmezdi. O insanlarn yanndan getiinde, geride brakt duygu,
bu caddenin ona ait olduu, onlara ait olmad duygusuydu. imdilik hibir ey istedii yoktu.
Yalnzca anlamak istiyordu.
Bu insanlar kendi mahallesindeki insanlardan farkl klan eyin ne olduunu anlamak istiyordu.
Giyimleri olamazd. Gzne ilien arabalar, banka czdanlar da olamazd. Kitaplard fark. Kendi
mahallesindeki insanlarn da elbiseleri, at arabalar, paralar vard. Miktar nemli deildi. O
insanlarn fark, hi kitap okumamalaryd. Wynand, Beinci Cadde'de nelerin okunduunu renmeye
karar verdi. Gnn birinde, kaldrmda araba bekleyen bir kadn grd. Kibar bir kadn olduu
belliydi. Wynand'n bu konulardaki yarglan. Kim Kimdir kitabndan bile daha salklyd. Kitap
okuyordu kadn. Wynand onun binmekte olduu arabann basamana srad, kitab kapp koarak
uzaklat. Polisler onu yakalayacak kadar hzl deildi.
Kitabn, Herbert Spencer tarafndan yazlm olduunu grd. Tmn okuyabilmek iin, ac dolu
saatler boyunca uramak zorunda kald. Okuduklarnn ancak drtte birini anlayabilmiti. Ama bu
olay, onu sistemli ve inat bir yolculua daha balatm oldu. Yumruklarn skt, yeni yoluna
koyuldu. Hi danmadan, hi yardm grmeden, hi plan yapmadan, olmadk kitaplar okumaya
balad. Bir kitapta anlayamad bir paragraf bulunca, gidip o konuda bir baka kitap aryordu. Her
konuya birden yaylmaktayd. nce ihtisas dallarnda kitaplar okudu, okullarda okunan ders
kitaplarna ondan sonra dnd. Bir dzene gre okumuyordu. Ama kafasnda kalanlar dzenliydi.
Halk Ktphanesi'nin Okuma Odas'n kefetti, bir sre oraya gidip durumu kolaan etti. Derken
gnn birinde, bir grup ocuk kageldi. Her zaman pasakl, yrtk prtk giysiler iinde gezen bu
ocuklar, bu sefer zahmet edip ykanm, taranmlard. Ktphaneye girerken zayftlar ama karken
pek zayf deildiler. O gece Gail Wynand, bodrumdaki evinin kesinde kendine bir ktphane kurdu.
eteye verdii emirler itirazsz yerine getirilmiti. Skandal saylacak emirlerdi verdii emirler.
Kendine saygs olan hibir ete, kitap gibi ie yaramayacak bir ey almazd. Ama bu emirleri veren,
Strech Wynand'd. Strech Wynand'n verdii emirler tartlmazd.
Sabahn ok erken saatinde, sokan amurlar arasnda, iki baca krk, kanlar iinde bulunduu
gn on be yandayd. Sarho bir rhtm iisinden dayak yemiti. Bulunduunda kendinde deildi,
ama gece, daya yedikten hemen sonra, kendindeydi. Karanlk bir ara yolda, tek bana braklm
durumdayd. Ke bandan k grnyordu. Kendini o keye kadar nasl srklediini bildii
yoktu. Tek kullanabildii, elleriydi. Ama emeklemi, kendini ekmi, keye varmay baarmt.
Getii yerlerde kaldrm kan izleriyle doluydu. Bir kapnn dibine yumruuyla vurdu. Bard oras.
Barn sahibi kapy at, ona ar baklarla bakt. Bu baklar, adamn durumu anladn, Wynand'n
ektii aclar bildiini gsteriyordu. Aldrmad da gn gibi ortadayd. Sonra adam ieriye girdi,
kapy arparak kapatt. ete kavgalarna karmak gibi bir niyeti yoktu.
Yllar sonra, New York Banner'n sahibi Gail Wynand kendisine dayak atan rhtm iisinin de, o
bar sahibinin adn hala biliyordu. Onlar nerede bulacan da biliyordu. Rhtm iisine hibir ey
yapmad. Ama bar sahibinin iini mahvetti, adamn evi de, biriktirdii birka kuru para da elinden
gitti, sonunda intihar edip bu dnyadan ayrld.
Gail Wynand on alt yandayken, babas ld. Yapayalnz ve isiz buldu kendini. Cebinde altm
be sent para, denmemi bir kira ihbarnamesi, daarcnda da kaotik bir eitim vard. Hayatnda ne
yapmak istediine karar vermenin zaman gelmiti. O gece, oturduu binann damna kt, kentin
klarna bakt. Ynetimi kendi elinde olmayan kentin. Gzleri, kendine yakn yerlerdeki sala
binalarn pencerelerinden, daha uzaklardaki lks evlerin pencerelerinde grnen klara doru
kayd. Havada asl gibi gzken dikdrtgen klard hepsi. Ama n kalitesi, binann kalitesini de
belli etmeye yetiyordu. Wynand kendine bir tek soru sordu. Bu evlerin hepsine ulaan ne vard? Lo
kllara da, parlak kllara da! Her odaya, her kiiye ulaabilen ey neydi? Ekmek. Ama insanlar,
aldklar ekmekle ynetmek mmkn myd? Ayakkab. Kahve ... Derken birdenbire Wynand'n
hayatnn rotas belirleniverdi.
Ertesi sabah Gazette adl drdnc snf yaynn eski binasna doruldu, kent haberleri odasna
girip i istedi. ef ona bakt, kyafetini szd, sonra; "Kedi nasl yazlr, bilir misin?" diye sordu.
Wynand, "Antropomorfoloji nasl yazlr, bilir misin?" diye cevap verdi. Adam, "Burada i falan
yok," dedi. Wynand, "Ben buralardaym," dedi ona. "Ne zaman istersen i buyur. Para vermek zorunda
deilsin. Gerekli grdn zaman bordroya alrsn beni."
Binadan kmad. Kent Haberleri Odas'nn dndaki merdivenlere oturdu. Bir hafta boyunca her
gn gelip oturdu o merdivenlere. Kimse ona dikkat etmedi. Geceleri kap aralklarnda yatp
uyuyordu. Paras tkenince, yiyecek almaya balad. Dkkn tezghlarndan, p bidonlarndan.
Sonra yine dnp o merdivenlere oturuyordu.
Gnn birinde muhabirlerden biri ona acd, merdivenlerden inerken Wynand'n kucana bir be
sentlik brakt, "Git kendine bir tas orba al, evlat" dedi. Wynand'n cebinde on sent kalmt. Onu
karp muhabire frlatt, "Sen de bunu alp geneleve ko," dedi. Adam bir kfr savurdu, ekti gitti.
Be sentle on sent basamaklarn stnde ylece kaldlar. Wynand onlara hi elini srmedi. Olay Kent
Haberleri Odas'nda dilden dile dolat. Sivilceli suratl bir memur gelip bakt, omuz silkti, eilip
paralar yerden ald.
Haftann sonuna doru, telal bir anda, kent odasndan bin Wynand' arp ona bir i syledi.
Bunu baka ufak tefek iler izledi. Wynand emirlere asker gibi uyuyordu. On gn gemeden bordroya
alnd. Alt ay getiinde muhabirdi. ki yl dolduunda, gazetenin Genel Yayn Mdr Yardmcs
olmutu.
Gail Wynand k olduunda yirmi yandayd. Seks konusunda bilinecek ne varsa, on yandan
beri biliyordu. Pek ok kadnla yatmt. Aktan hi sz etmez, kendine romantik hayaller yaratmaz,
olayn tmn hayvansal bir alveri olarak grrd. O alverite ok ustayd. Kadnlar ona bir
bakmakla anlyorlard yle olduunu. Ak olduu kz ok gzel ve zarifti. Arzulanacak deil,
taplacak bir gzellii vard. Narin ve sessizdi. indeki o gzel esrarengizlikler yznden okunuyor,
seslendirilmiyordu.
Gail Wynand'n metresi oldu. Wynand kendine mutlu olma lksn tand. Kz istese, onunla hemen
evlenirdi. Ama birbirleriyle pek konumuyorlard. Wynand aralarndaki her eyin sessiz de
anlald inancndayd.
Bir akam konutu onunla. Ayaklarnn dibine oturmu, yzn onun gzel yzne doru
kaldrmt. Ruhunu ortaya serdi. "Sevgilim, ne istersen hepsi senin," dedi. "imdi neysem, ilerde ne
olacaksam, hepsi. Sana sunmak istediim bu. Sana alabileceim eyler deil; onlar alabilmemi
salayacak olan, iimdeki eyi sunuyorum sana. Hi kimse o eyden vazgemez, ama ben
vazgeiyorum, onu sana veriyorum. Senin olsun, senin hizmetinde olsun, srf senin iin." Kz
glmsedi, bir soru sordu. "Sence Maggy Kelly'den daha gzel miyim?"
Wynand ayaa kalkt. Hibir ey sylemeden evden kt. O kz bir daha hi grmedi. Bir dersi iki
kerede renmeye asla ihtiya duymamasyla gururlanan Gail Wynand, onu izleyen yllarda hi k
olmad.
Yirmi bir yandayken, Gazette'deki kariyeri bir tehlikeyle yz yze geldi. lk defa ve tek kere.
Politika da, rvet ve yozlamlk da onu pek rahatsz etmezdi. Bu ileri ok iyi bilirdi nk. etesi
para karl, seim gnlerinde sandk ba olaylar karmaya alknd. Ama blge karakolunun
polis komiseri Pat Mulligan'a komplo kurulup iftira edildiinde, Wynand buna dayanamad. Pat
Mulligan hayatnda tand tek drst insand.
Gazette'i kontrol eden gler, Mulligan'a iftira eden glerdi. Wynand hibir ey sylemedi.
Gazette'i batrmak iin kullanabilecei bilgileri, kafasnda bir sraya sokmakla yetindi. Kendi ii de
havaya uacakt tabii, ama nemi yoktu. Bu karar, meslek hayatnda kendine koyduu kurallarn
hepsine karyd. Ama onu dnmyordu. Nadiren olan o byk patlamalardan birini yayordu.

Tedbirlilik diye bir ey gelmiyordu aklna. stediini yapmak zorunda bir hayvan gibiydi. Hakl
olduu yle ak seik ortadayd ki! Ne var ki, Gazette'i batrmak yalnzca ilk adm olacakt.
Mulligan' kurtarmaya yetmezdi.
Wynand eski bir gazeteden kestii kupr yldr saklyordu. Rvet ve ahlkszlkla ilgili bir
bayaz. Byk gazetelerin birinden kesilmiti o yaz. Saklaynn nedeni, drstle vg olarak
okuduu en gzel yaz olmasndan kaynaklanyordu. Kupr alp o byk bayazar grmeye gitti.
Mulligan' ona anlatacakt. kisi birlikte, o kt mekanizmay yeneceklerdi.
Kentin br yanna kadar yrd, nl gazetenin binasna girdi. Yryerek gitmek zorundayd,
nk iinden taan fkeyi ancak yle bastrabilirdi. Bayazarn odasna alnmas zor olmad. Tm
yasaklara kar, gittii her yere kolayca kabul edilme zellii vard Wynand'n. Masada iman bir
adamn oturmakta olduunu grd. nce birer yara benzeyen gzleri birbirine pek yaknd. Wynand
kendini tantmaya gerek grmedi. Kupr masaya koydu, "Bunu hatrlyor musun?" diye sordu.
Bayazar kupre bakt, sonra gzlerini Wynand'a evirdi. Bu baklar, Wynand'n daha nce de
grd baklard. Kapy yzne arpan bar sahibinin gzlerinde grd baklar. Bayazar,
"Yazdm her palavray hatrlamam nu bekliyorsun?" diye sordu.
Wynand bir an sessiz kaldktan sonra, "Teekkr ederim," dedi. mrnde ilk defa birine kran
duyuyordu. ten bir kran. Bir daha gerek duymayaca bir ders karlnda. Ama o ksack
teekkrde ok ters ve ok korkun bir eyler olduunu bayazar bile anlamt. Bu szn Gail
Wynand'n lm ilan olduunu anlayamad tabii.
Wynand yryerek Gazette'e dnd. inde o bayazara kar da, siyasal dzene kar da herhangi
bir fke yoktu. Duyduu tiksinti dolu fke, kendine ynelikti. Kendine, Pat Mulligan'a, tm
drstlklere. Kendisinin ve Mulligan'n kimlerin kurban durumuna deceini hatrladka
utanyordu. Tabii kurban diye grmyordu kendini. "Enayi" diye gryordu. Odasna dald, Mulligan'
yerin dibine batran nefis bir bayaz yazd. Patronu, "Yahu, sen bu adama biraz acyorsun sanmtm,"
dedi. Wynand, "Ben kimseye acmam," diye cevap verdi.
Bakkallarla gemi adamlar Gail Wynand'n deerini bilememilerdi, ama politikaclar bildi.
Gazetede alt dnemde, insanlarla geinmesini rendi. mrnn geri kalan boyunca
brnecei ifade, yzne o dnemde geldi. Tam glmseme saylamayacak, hareketsiz bir bak.
Dnyaya yneltilmi alayc bir bak. nsanlar bazen onun bu alayclnn, kendi alay etmek
istedikleri eylere ynelik olduunu dnrlerdi. Bunu dnmekte zgrdler. Ayrca, ihtirastan da,
huzurdan da etkilenmeyen bir adamla i grmek keyifli oluyordu.
Rakip bir siyasal ete, belediye seimlerini kazanmak amacyla kendine bir yayn organ arad
iin Gazette'i satn aldnda, Wynand yirmi yandayd. Yeni ete gazeteyi Gaii Wynandn adna
satn ald. Wynand onlarn saygn n cephesini oluturacakt. Bylelikle Gail Wynand, Gazette'in
bayazar oldu. Kampanyay yapt, patronlar seimi kazandlar. ki yl sonra tm eteyi paralayan,
liderini kodese tktran, Gazette' in tek sahibi olarak kalan da yine Wynand oldu.
lk ii binann kapsndaki tabelay indirip atmak, gazete baln da deitirmek oldu. Gazette'nin
ad artk New York Banner'd. Arkadalar itiraz etti; "Yaynclar gazete ad deitirmez," dediler.
Wynand cevap olarak, "Bu yaync deitirir," dedi.
Banner'n ilk kampanyas, hayr ii iin para toplamak oldu. Yan yana iki resim yaynlanmt
gazetede. Resimler de, altta verilen aklamalar da, ayn byklkte yer kaplyordu. Paralel iki konu.
Biri mcadelesini srdrmekte olan gen bir fizikiyle ilgiliydi. Alkla mcadele ediyor, ok byk
bir icat zerinde alyordu gen adam. Dier hikye, bir hizmetiyle ilgiliydi. dam edilmi bir
katilin sevgilisiydi. Gayri meru ocuunun doumunu bekliyordu. Birinci hikyeye bilimsel
tablolarla grafikler, kinciye, st ba dank, yznde ac dolu bir ifadeyle, dudaklar azna bol
gelen bir kzn resmi elik ediyordu. Banner, okurlarndan bu iki bahtsza yardm etmelerini
istemekteydi. Gen fizikiye dokuz dolar krk be sent, bekr anneye bin yetmi yedi dolar para geldi.
Gail Wynand gazetede alanlar toplantya ard. ki kampanyay balatan gazeteyi masann stne
koymu, her biri iin toplanan paralar da resimlerin zerine yerletirmiti. "Aranzda anlamayan var
m?" diye sordu. Hi kimse cevap vermedi. Wynand o zaman, "Artk Banner'n nasl bir gazete
olacan biliyorsunuz," dedi.
O gnlerin yaynclar, gazetelerine kendi kiiliklerinin damgasn vurmaktan gurur duyarlard. Gail
Wynand ise, gazetesini tm vcudu ve ruhuyla birlikte kalabalklara adad. Banner'n grn bir
sirk ilanna benzedi, performans da ona uydu. Her ikisi de ayn amaca ynelikti. artmak,
elendirmek ve bilet paras toplamak. Bir tek kiinin deil, bir milyon kiinin damgasn tayordu.
Gail Wynand bir keresinde uygulad politikay anlatrken, "nsanlar birbirinden farkldr," demiti.
"Ama gnahlar hep birbirine benzer. Sonra dosdoru soruyu sorann gzlerine bakarak eklemiti:
"Ben u dnyada, en byk miktarda var olan eye hizmet veriyorum ounluu temsil ediyorum. Bu
da herhalde soylu bir tutum saylmal."
Halkn istedii, su, skandal ve duygusal haberlerdi. Gail Wynand onlara bunlar verdi. Ne
istiyorlarsa onu verdi halka. Ayrca, hep utandklar bu duygularndan artk utanmamalar iin de,
hakl gsteren dn biimleri sundu. Banner'da cinayet, kundaklk, rza geme, rvet gibi
eyler hep gerekli ahlaki tutum iinde verilirdi. "Alnacak Ders" diyebileceimiz bir cmleye
karlk, yazda stun dolusu sansasyon bulunurdu. Wynand, "nsanlara soylu grevler yklerseniz,
sklp bunalrlar," diyordu. "Ama onlar elendirmeye kalktnzda da utanrlar. Bu ikisini
birletirmeyi baardnz anda, onlar ele geirdiniz demektir." Gazetede dm kzlarn, sosyete
dullarnn, buluntu ocuk yurtlarnn, krmz fener mahallelerinin, bedava hastanelerin hikyeleri
yaynlanp durmaktayd. "nce seks," diyordu Wynand. "Gzyalar ikinci gelir. Hem kansnlar, hem
alasnlar ... O zaman elinize dmler demektir."
Banner ok cesur ataklar dzenledi. Hi kimsenin muhalefet edemeyecei konulardayd bu ataklar.
Politikaclarn sularn sergileyip onlar rezil ediyor, ama bu ii, mahkeme yakalarna yapmadan
hemen nce yapyordu. Tekellere saldryor, zenginlerle ve baarllarla alay ediyordu. kisine de
ulaamayacak kimselerin azndan konuuyormu gibiydi. Sosyetenin ltlarn sunarken, sinsi bir
alayclk kullanyordu. Sokaktaki adam bundan iki tatmin birden elde etmekteydi. Hem kendini k
salonlara girmi gibi hissediyor, hem de oraya ayaklarn silmeden girmi olmann keyfini yayordu.
Banner'n, gerekleri, zevkleri ve inanlrl arptmasna izin vard, ama okurlarnn beyin
gcn zorlamasna izin yoktu. Be santim, on santim boyunda harflerle att manetler, yaymlad
avaz avaz fotoraflar, an basitletirilmi kelimelerle birleince, insanlarn bilincine yardmsz
girebiliyordu. Barsaktan verilen besinlerin sindirime ihtiya gstermemesi gibi.
Wynand adamlarna, "Haber dediin, en ok sayda insanda en byk heyecan yaratan eydir,"
diyordu. "Akllarn balarndan alp onlar serseme eviren ey. Ne kadar sersemletirse o kadar iyi,
yeter ki haber says ok olsun."
Gnn birinde, sokaktan bulduu bir adam alp ofise getirmiti. Sradan bir adamd. Ne fazla iyi
giyimli, ne de ar kt giyimliydi.

Boyu ne ksa, ne uzundu. Esmer de deil, sarn da deildi. Yz yle bir yzd ki, insan daha
bakarken unutuyordu o yz. Bu kadar farksz olmas rktc bir eydi. Geri zekl olmann aynn
bile yoktu onda. Wynand adam binann her yanna dolatrd, alanlarn hepsiyle tantrd, sonra
da gle gle deyip yollad. Daha sonra tm alanlar bir araya toplayp onlara, "almalarnzla
ilgili kukuya derseniz, o adamn yzn hatrlayn," dedi. "Siz yazlar o adam iin yazyorsunuz."
Gen bir yazar, "Ama Bay Wynand," dedi, "Adamn yz hatrda kalmyor ki!" "te mesele de o,"
dedi Wynand.
Gail Wynand'n ad basn dnyasnda bir tehdit haline gelmeye baladnda, gazete sahiplerinden
bir grup, onu bir kenara ekti. Hepsinin katlmak zorunda olduu bir yardm yemeinde kstrmalard
Wynand'. Ona kamu zevkinin bayalatrlmas konusunda sitemler yadrdlar. Wynand onlara,
"nsanlara sahip olmadklar zsaygy koruma konusunda yardm etmek bana dmez," dedi. "Siz
onlara, kalabalk iindeyken seviyoruz dedikleri eyleri veriyorsunuz. Ben ise gerekten sevdikleri
eyleri veriyorum. Drstlk en iyi politikadr, beyler, ama bunu sizin inanmay rendiiniz anlamda
sylemiyorum."
Wynand'n bir ii kt yapmas imknszd. Amac her ne olursa olsun, uygulad yntemler
kesinlikle harikayd. Gazetenin sayfalarna yansmayan onca enerji, onca g, onca irade, hep o
amaca yneliyordu. Olaanst bir yetenek, sradan bir eyi kusursuz biimde baarmaya
harcanyordu. Onun iren hikyeler bulup gazetesinin sayfalarna dkmek iin gsterdii abayla,
yepyeni bir din kurulabilirdi.
Banner haberleri ilk veren gazeteydi. Her zaman. Gney Amerika'da bir deprem olsa, felaket
yresiyle tm iletiim kesilse, Wynand bir uak kiralar, oraya ekip yollar, haberleri New York
sokaklarna rakiplerinden gnler nce yanstmay baarrd. lavelerde alevler iinde kent resimleri,
ezilmi cesetler grlrd. Atlantik kysnda batmak zere olan bir gemiden SOS gelse, Wynand
adamlarn alp kendisi oraya koar, Ky Koruma teknelerinden abuk yetiirdi. Kurtarma ilemlerini
Wynand balatr, geri getirdii yazlar, kendisini dalgalar zerinde ip merdivenlere trmanrken
gsteren resimlerle sslenirdi. Kollarnda bir bebekle. Kanada'da bir ky, yznden dnyayla
ilikisini kestiinde uak yollayp ky halkna yiyecek ve kutsal kitaplar attran yine Banner'd.
Kmr yresi grev yznden fel olsa, Banner orada orba mutfaklar aar, yoksulluk eken iilerin
gzel kzlarn ne gibi tehlikelerin bekledii konusunda, i buran hikyeler yaynlard. Kedinin biri
elektrik direinin tepesinde mahsur kalsa, onu kurtaran Banner fotoraflarndan biri olurdu.
Wynand adamlarna, "Haber yoksa, yaratn," diye emir vermiti. Delinin biri, Devlet Akl
Hastanesi'nden kamt. Kilometre karelerce alanda, korku gnlerce kol gezmeye balad. Bu
korkuyu besleyen de, Banner'n yazlarnda tehlikelere iaret edilmesi, beceriksiz polis gleriyle
alay edilmesiydi. Sonunda deliyi Banner'n bir muhabiri yakalad. Yakalandktan iki hafta sonra bu
deli, mucize saylabilecek biimde iyileti, hastaneden taburcu oldu, Bannera bir tefrika satt.
Tefrikada, hastanedeyken kendisine ne kadar kt davranldn anlatyordu. Bu olay kkl
reformlara yol at. Daha sonra baz kimseler, o delinin zaten hastaneye yatmadan nce de Banner'da
alan biri olduunu ileri srdler ama hibir ey kantlanamad.
Bir gn otuz gen kzn alt bir genelevde yangn kt. Kzlardan ikisi ld. Sa kalanlardan
Mary Watson, Banner'da genelev sahibinin kendilerini nasl smrd konusunda bir tefrika
yaynlad. Derken kentin en sekin kadnlarnn liderliinde, genelevlere kar bir hareket balad.
Yangnn nedeni hibir zaman bulunamad. Mary Watson'n bir zamanlar Banner'a yaz yazan Evelyn
Drake'le ayn kii olduu fsldanp duruyordu. Ama kantlanamad.
Banner'n ilk yllarnda, Gail Wynand evindeki yatak odasnda geirdii gecelerden fazlasn
ofisteki kanepede geiriyordu. Elemanlarndan bekledii abalar kolay i deildi. Kendinden
bekledii ise inanlmaz dzeydeydi. Ordu ynetir gibi ynetiyordu adamlarn. Kendini de kle gibi
kullanyordu. Adamlarna iyi para verirdi. Kendisi yalnzca kira parasyla yemeklerinin parasn
alrd. O sralar mble bir dairede kirayla oturuyordu. Oysa iyi muhabirleri, pahal otellerin
sitlerinde yatp kalkmaktayd. Wynand'n paras, daha gelmeden harcanp gidiyordu. Hepsi de yine
Banner'a harcanmaktayd. Bu gazete, her kaprisine uyulan, hem de fiyatna bakmadan uyulan pahal
bir metrese dnmt.
Yeni bask sistemlerini ilk alan Banner olmutu. yi gazetecileri de en son alan Banner'd. En son
al, aldklarn elinden karmad iindi. Wynand rakip gazetelerin Kent Haberleri Odalarm talan
eder, onun verdii maalarla hi kimse rekabet edemezdi. Bir gazeteciye Wynand'dan randevu
geldiinde, adam nce bunu meslek haysiyetine bir hakaret olarak alrd. Ama yine de gelirdi
randevuya. Gelirken, ii hangi koullarla kabul edebilecei konusunda da saldrgan bir nutuk
hazrlard. Wynand grmeye, maa olarak ka para vereceini syleyerek balard. Ardndan,
"Tabii grmek isteyeceiniz baka koullar da olabilir," derdi. Adam yutkunur, susard o zaman.
Wynand, "Yok mu?" derdi. "Gzel. Pazartesi sabah balayn."
Wynand ikinci gazetesini Philadelphia'da atnda, ora basnnn onu karlay, Hun Hakan
Atilla'y karlamaya hazrlanan Avrupa beyleri gibiydi. Bunu izleyen sava ok vahi bir sava oldu.
Wynand buna glp geiyordu. Dier gazetelerin datm kamyonlarn karacak kabadaylar tutma
konusunda, kimsenin ona retebilecei bir ey yoktu. Gazete bayilerini dvme konusunda da.
Rakiplerinden ikisi bu savata silinip gitti. Wynand'n Pliladelphia Star gazetesi ise yaad.
Bundan sonras salgn hastalk gibi hzl geliti. Wynand otuz be yana geldiinde, ABD'nin tm
byk kentlerinde Wynand Gazeteleri kmaktayd. Krkna vardnda, Wynand Dergileri, Wynand
Haber Programlar da devreye girmiti. Wynand Grubu'nun ou irketleri o zamana kadar faaliyete
gemi durumdayd.
Servetini oluturmasna, yaynlanmayan birok faaliyetler katkda bulunuyordu. ocukluunun
hibir ansn unutmu deildi. Vapurda ayakkab boyacsyken, gverte parmaklna yaslandnda
neler dndn de hatrlyordu. Bymekte olan bir kentin sunduu olanaklar. Hi kimsenin deer
kazanacan sanmad gayri menkulleri satn almaya balad. Her danman nerisinin tersine
inaatlar yapt. Bu yollarla yzleri binlere eklemeye balad. Her trl irketten hisseler satn
alyordu. Bazen bu irketler batyor, ilikisi olan herkesi de batryor, bir tek Gail Wynand ayakta
kalyordu. Karanlk iler yapan bir tramvay irketi tekeline kar kampanya at; tramvay iletme
haklar o irketin elinden alnp, daha karanlk iler gren bir baka irkete verildi. kinci irket, Gail
Wynand'n kontrol altndayd. Orta Bat Blgesi'ndeki sr eti piyasasn ele geirmek iin korkun
bir giriimde bulundu; o alan da bir baka eteye peke ekti. Kendi emrinde alan bir eteye.
Gen Wynand'n ok zeki bir adam olduunu, kullanlabileceini fark eden pek ok kii ona
yardmc oldu. Kullanlma konusunda ok sevimli bir uyum gsterirdi. Ama sonunda bu insanlar,
kullanlann kendileri olduunu anlarlard. Gazette'i Gail Wynand adna satn alanlar gibi.
Baz yatrmlarndan para kaybettii de olurdu. Soukkanl bir tutum iinde, bile bile kaybederdi
paray. zlenemeyecek admlarla nice gl insan mahvetmiti. Bir bankann bakann, bir sigorta
irketinin bakann, gemiler ileten bir irketin bakann ve daha nicelerini. Bunlar neden yaptn
hi kimse anlayamyordu. Onun rakibi deildi bu adamlar. Onlar mahvetmekle Wynand'n bir ey
kazanmad da ortadayd.
"Ne peinde bu Wynand denilen pi?" deyip dururdu insanlar byle zamanlarda. "Para peinde
olmad kesin!"
Ona fazla srarl atanlar, mesleklerinden olurlard. Bazlar birka hafta iinde, bazlar yllar
sonra. Arasra bir takm hakaretleri grmezden geldii olur, buna karlk bazen de bir adam eften
pften bir sz yznden ezip silerdi. Ne zaman ezeceini, ne zaman balayacan bilmeye olanak
yoktu.
Gnlerden bir gn, baka bir gazetede alan ok parlak bir muhabirin yazsn okudu, hemen
haber yollayp artt. Delikanl geldi, ama Wynand'n teklif ettii maa onu hi etkilemedi. "Ben
sizin yannzda alamam, Bay Wynand, deyip duruyordu byk bir drstlkle. "nk sizin ... hi
idealiniz yok." Wynand'n incecik dudaklar glmsedi. Yavaa, "nsanln yozlamlndan
kaamazsn, evlat," dedi. "Belki senin patronunun idealleri vardr, ama iren kiilerden para
dilenmek, emir almak zorunda kalr. Benim idealim yok, ama ben dilenmem. Sen seimini yap.
nc bir k yok." Delikanl gazetesine dnd. Bir yl sonra Wynand'a geldi, teklifinin hl geerli
olup olmadn sordu. Wynand, geerli, dedi. ocuk o gnden beri Banner'da alyordu. Gazetede
Wynand' gerekten seven bir tek o vard.
Gazette gnlerinden kalan tek kii olan Alvah Scarret de Wynand'la birlikte ykselmiti. Ama
Wynand' seviyor denilemezdi. Onunki, patronunun ayaklarna, stne baslan bir yastk gibi
sarlmakt. Alvah Scarret hibir zaman, hibir eyden nefret etmemiti. Bu nedenle, sevmesi de
olanakszd. ok akll, iinin ehli, hibir eyde saknca grmeyen biriydi. Sakncay kavrayamayacak
birinin masumiyeti iindeydi nk. Yazd her eye inanr, ayrca Banner'da yaynlanan her eye de
inanrd. Bir inancn iki hafta boyunca srdrmeyi de baaryordu.
Gail Wynand'n zel hayat var m, yok mu, kimse bilemiyordu. Ofisten uzakta geirdii saatler de,
Banner'n ba sayfas havasna brnmt. Ama slubu daha yksek bir dzeye karlmt. Yine
sirk gsterisiydi ama bu sefer krallar grubuna oynanyordu. Byk bir operann performans iin tm
tiyatroyu kapatr, o sradaki metresini yanna alp gider, bombo salonda gsteriyi onunla birlikte
seyrederdi. Tannmam bir tiyatro yazarnn ok gzel bir oyununu kefeder, adama dnyann parasn
verir, oyunun bir tek kere oynanp bir daha asla oynanmamas iin anlama imzalatrd. O tek
gsterinin tek seyircisi de Wynand olurdu. Ertesi sabah senaryoyu yakarlard. Kibar sosyete
kadnlarndan biri ondan bir yardm demei iin ba istediinde; Wynand ona imzalad bo eki
uzatrd. Glerek kadna, sizin doldurmaya cesaret edeceiniz rakam, benim vereceimden az olacak
naslsa, derdi. Bir gece barlardan birinde rastlad, sonra bir daha da grmedii bir sahtekr iin,
Balkanlar'da bir taht bile satn almt. Konuurken sk sk, "Uam, ofrm ve Kralm," derdi.
Geceleri dokuz dolara ald kt bir takm giyer, metrolara binip iner, gecekondu semtlerini
dolar, halkn ne konutuunu dinlerdi. Bir keresinde, bir bodrum birahanesinde, kamyon
ofrlerinden birinin Gail Wynand'a kfr yadrdn duymutu. Adam Wynand iin, kapitalizm
ktlklerinin en beteri diyor, pek de renkli bir dil kullanyordu, Wynand da onun bu grlerine
katld, adamn ilgin kfrlerine birka tane de o katt. Bu laflar Hell's Kitchen gnlerinden
biliyordu. Sonunda Wynand birinin masalardan birinde unuttuu Banner' eline ald, nc sayfadan
kendi fotorafm yrtp kard, yz dolarlk bir banknota ilitirdi, kamyon ofrne verip oradan
kt. Kimsenin azn amasna frsat brakmadan.
Metresleri birbirini yle byk bir hzla izliyordu ki, artk dedikodular bile kesilmiti. Bir kadn
parayla satn almadka, ondan bir keyif alamayaca sylenmekteydi. stelik kadnn da satn
alnamayacak cinsten olmas artt.
zel hayatnn ayrntlarn sr olarak saklayabilmesi, bu hayatn genelini herkesin gz nne
serdii iindi. Kendini kalabalklara teslim etmiti. Herkesin malyd Wynand. Parktaki bir ant gibi.
Otobs durandaki levha gibi. Bannern sayfalar gibi. Kendi fotoraflar gazetede, artist
fotoraflarndan daha sk yaymlanrd. Her tr klkta, akla gelebilecek her trl yerde fotoraflar
ekilmiti. Hi plak fotoraf ektirmemiti ama okurlarna sanki onu da yapm gibi geliyordu.
Aslnda zel hayatnn reklamn yapmaktan zevk alyor deildi. Bu bir politika meselesiydi. O
yzden teslim ediyordu kendini bunlara. at dairesinin her kesinin fotoraflar gazetelerinde ve
dergilerinde yaymlanmt. "Koca lkedeki her itolu it, buzdolabmn da, banyo kvetimin de iini
biliyor," derdi.
Ama hayatnn bir yn vard ki, ok az bilinir, hi sz edilmezdi. Oturduu binann en st kat,
yani at dairesinin hemen alt, onun zel sanat galerisiydi. Kaps her zaman kilitli dururdu. Oraya
bakcsndan baka hi kimseyi sokmu deildi. Bir zamanlar bir Fransz Bykelisi oray grmek
iin Wynand'n iznini istemi, Wynand reddetmiti. Pek sk olmamakla birlikte, arasra oraya iner,
saatlerce kalrd. Koleksiyonunu yapt eyleri kendi standartlarna gre seerdi. ok nl eserler
de vard, tannmam ressamlarn eserleri de vard o galeride. Sevmedii nllerin eserleri teklif
edildiinde reddederdi. Koleksiyoncularn bitii deerler, eserlerin altndaki imzalar onu
ilgilendirmezdi. Alveri ettii sanat ajanlar onun zevkinin kusursuz bir ustala sahip olduunu
sylerlerdi.
Bir gece ua onu sanat galerisinden karken grm, yzndeki ifadeden oke olmutu. Ac
ekiyormu gibi bir ifade vard Wynand'n yznde. Ama on ya daha gen duruyordu. "Hasta msnz,
efendim?" diye sormutu uak. Wynand ona kaytsz baklarla bakm, "Git, yat," demiti.
Alvah Scarret zgn zgn, "Senin bu sanat galerinle bir pazar gazetesi doldurabilirdik," derdi.
"Hayr." "Ama neden, Gail?" "Bak, Alvah, dnyada herkesin kendine ait bir ruhu vardr. Oray
kimseye gstermez. Cezaevlerindeki mahkmlar, kenar barlardaki sapk gstericiler bile. Ben hari,
herkes. Benim ruhum zaten senin pazar gazetende kyor. renkli olarak. Onun yerine, baka bir
eyim olmas gerek. Kilitli bir oda iinde, el srlmeyecek birka para eyadan ibaret olsa bile."
Alvah Scarret'in, Gail Wynand karakterinde yeni bir ynlenme hissetmesi, ancak Wynand krk be
yana geldiinde oldu. Aslnda ok yava bir sre olarak gelimiti bu i. Ama artk pek ok kii
farkna varyordu. Wynand epey zamandr, sanayicilerle para babalarn mahvetme konusuna ilgisini
kaybetmiti. Kendine yeni tr bir kurban bulmutu onun yerine. Bunun bir spor mu, bir manyaklk m,
yoksa sistematik bir uygulama m olduunu hi kimse kestiremiyordu. Korkun bir eydi bu seferki.
nk ok kt, stelik de amaszd.
lk nce Dwight Carson'la balad bu eilim. Dwight Carson, yetenekli bir gen yazard.
nanlarna ballyla n yapmt. Bireyin kalabalklara kar mcadelesinin ampiyonuydu. ok
saygn, ama dk tirajl dergilerde yazyordu. Bu dergiler Wynand iin bir tehdit oluturamazd.
Ama Wynand, Dwight Carson'u satn ald. Banner'da bir stunu stlenmeye mecbur etti onu. O
stunda, toplumun dhilere stnln savunacakt. ok kt yazlar yazyordu Carson Banner'da.
lgin olamyordu. nandrc olamyordu. Herkesi kzdryordu. Hem gazetenin stun santimlerine
yazkt, hem de o koskoca maaa. Ama Wynand bunu srdrmekte direndi.
Carson'un durumu, Alvah Scarret'i bile oke etmiti. "Baka kim olsa, tamam, Gail," demiti. "Ama
Carson'dan beklemezdim."
Wynand glmt buna. Uzun uzun glmt. Kendini tutamyor mu gibi. Bu glnde bir isteri
nitelii vard. Scarret kalarn att. Wynand'n kendini kontrol edememesi, bakmaktan holanaca
bir manzara deildi. Onun hakknda bildii her eye ters dyordu. Scarret rkt bundan. Salam bir
duvarda ufack bir atlak grm gibi oldu. O atlak asla duvara zarar veremezdi. Ama orada hi yeri
yoktu.
Birka ay sonra Wynand, bu sefer radikal bir dergiden gen bir yazar ald. Drstlyle tannan
biri. Ona da olaanst bireyleri ven, kalabalk gruhlara burun bken yazlar yazdrmaya balad.
Bu da pek ok okuru kzdrd. Ama Wynand vazgemedi. Artk tiraj konusundaki duyarl gstergelere
de pek aldrmyor gibiydi.
Duygulu bir airi, beyzbol malarn yorumlamak zere tuttu. Bir sanat eksperine fnansal haberler
yazdrd. Bir sosyaliste fabrikatrleri savundurttu, bir muhafazakr emek ampiyonu haline getirdi.
Bir ateist bulup ona dini vdrd. Disiplin iinde alan bir fizikiyi, mistik sezgilerin bilimsel
yntemlerden daha stn olduu konusunda yazlar yazmaya zorlad. Byk bir senfoni orkestrasnn
efine ok yksek bir maa balad, hibir i yaptrmad. Tek art, adamn bir daha orkestra
ynetmemesiydi.
Bu adamlarn bazlar balangta yaplan teklifi reddetmilerdi. Ama birka yl iinde,
zemedikleri rastlantlar sonucu kendilerini iflasn eiinde bulunca, mecbur olmulard. Kimi nl,
kimi de hi tannmamt. Wynand avnn nceki durumuna ilgi gstermiyordu. Mesleklerini
ticariletirmi olan, i inanlar bulunmayan kimselere bulat yoktu. Onun kurbanlarnn bir tek
ortak noktas vard, o da o amaz drstlkleriydi.
Bu adamlar bir kere kerttikten sonra, onlara o dolgun maa vermeyi srdryordu. Ama artk
onlara ilgi duymuyor, bir daha grmek de istemiyordu. Dwight Carson sonunda manyaklat.
Kurbanlardan ikisi uyuturucuya alt. Biri intihar etti. Scarret iin bu intihar olay barda taran
damla olmutu. "Bu i biraz fazlaya kamyor mu, Gail?" diye sordu. "Cinayetten fark yok o olayn."
Wynand, "Hi de deil," dedi. "Ben yalnzca bir d etkendim. Nedenler onun iindeydi. rm bir
aaca yldrm arpp aac yksa, herhalde, yldrmn suu deildir."
"Ama sen neyi salkl aa sayyorsun?"
"yle bir ey yoktur, Alvah," dedi Wynand neeyle. "yle bir ey olamaz."
Alvah Scarret hibir zaman Wynand'a bu yeni meraknn nedenlerini sormad. Sezgileriyle,
nedenlerin birazn hissedebiliyordu.

Scarret omuz silkip gld, herkese kayglanacak bir ey olmadm syledi, "Bu bir emniyet
supab," dedi. Gail Wynand' anlayabilen yalnzca iki kii vard dnyada. Alvah Scarret ksmen
anlyordu, Ellsworth Toohey ise tamamen.
Ellsrvorth Toohey'nin o sra her eyden ok istedii bir tek ey vard, o da Wynand'la bir kavgaya
u aamada yol amamakt. Wynand'n kendisini kurban olarak sememesine bir bakma gceniyordu.
Keke beni de kertmeye alsa, diye geiriyordu iinden. Sonucu ne olursa olsundu. Ama Wynand
byle bir eye kalkmyordu. Zaten Toohey'nin varlnn bile farknda deildi genellikle.
Wynand lmden hibir zaman korkmamt. Yllar iinde intihar arasra aklna gelmi, ama
kafasnda bir niyet olarak belirmemi, yalnzca hayatn ok saydaki olaslklarndan biri olarak
belirmiti. O olasl da kaytszca incelemi, nazik bir merak gstermiti. Tm olaslklara
gsterdii gibi. Ama sonra unutmutu o konuyu. Bazen ok yorgun olur, iradesi terk ederdi onu. Ama
birka saatini sanat galerisinde geirmekle, yine eski haline dnerdi.
Byle byle, elli bir yan bulmutu. Hibir nemli eyin yer almad bugne kadar gelmiti.
Ama o akam, bir adm daha atmak gelmiyordu iinden.
Gail Wynand yatan kenarnda oturuyordu. ne doru eilmi, dirseklerini dizlerine dayamt.
Tabanca hl avucundayd.
Evet, dedi kendine. Bir yerlerde bunun bir cevab olmal. Ama ben bilmek istemiyorum. Bilmek
istemiyorum. Hayatn inceleme konusundaki isteksizliinin kknde bir rknt sezmekteydi. Bu
gece lmeyeceini de bundan anlyordu zaten. Hl bir eylerden korktuuna gre, hayata sk skya
sarlm demekti. Bilinmeyen felaketlere doru ilerlemek iin bile olsa. lm dncesi hibir ey
vermiyordu ona. Yaama dncesiyse ok az ey veriyordu. Korkunun pek soluk bir glgesi, o kadar.
Elini kprdatp tabancay avucunda tartt. Glmsedi. Hayr, dedi kendi kendine. Bu sana gre
deil. Henz olmaz. Anlamsz bir lm istemeyecek kadar akln banda hl. Seni durduran o oldu.
Bu bile bir eylerin kalnts.
Tabancay yatan stne frlatt. O ann gemi gitmi olduundan emindi artk. Tabanca tehlikeli
olmaktan kmt. Ayaa kalkt. inde bir sevin duygusu yoktu. Yalnzca yorgundu. Ama normal
rotasna geri dnmt. Sorun falan yoktu ortada. Gn bir an nce bitirip uyumaktan baka.
Bir iki almak zere alma odasna indi.

I yaktnda Toohey'nin hediyesini grd. Ayakta duran, koskocaman bir sandk. Masann hemen
yanna konmutu. Wynand o sand eve geldiinde de grm, "Daha neler!" demi, sonra da
unutmutu.
Kendine bir iki ald, ayakta yudumlad. Sandk gr alanndan silinmeyecek kadar bykt.
kisini ierken, acaba iinde ne olabilir, diye dnd. Mobilya olamayacak kadar ince uzundu.
Toohey ona ne gibi bir hediye yollayabilirdi ki? Aslnda Wynand ondan daha soyut bir armaan
geleceini sanmt. Bir zarf iinde bir antajn imas falan. yle ok kii Wynand'a antaj yapmaya
kalkm, yle ok kii baarszla uramt ki! Herhalde Toohey'nin biraz daha fazla akl vardr,
diye dnyordu.
kisini bitirdiinde, sandkla ilgili aklamay hl bulamamt. Can skld. zemedii bir
gazete bulmacas gibi geldi bu i ona. Masasnn bir ekmecesinde alet antas vard. Onu buldu,
sand krarak at.
inden Steven Mallory'nin Dominique Francon heykeli kt.
Gail Wynand masaya yryp kerpeteni elinden brakt. Dikkatle. Sanki kerpeten camdan yaplm
gibi. Sonra dnp heykele bir daha bakt. Bir saat boyunca seyretti onu.
Sonunda telefona yryp Toohey'nin numarasn evirdi.
Toohey'nin sesi, "Alo?" dedi hemen. Bu sesteki boukluk adamn uykudan uyandn gsteriyordu.
"Pekl, gel bakalm," dedi Wynand. Sonra da telefonu kapatt.
Toohey yarm saat sonra geldi. Wynand'n evine ilk defa geliyordu. Kapy Wynand kendisi at.
zerinde hl pijamas vard. Hibir ey sylemeden alma odasna yrd, Toohey de onu izledi.
Ban huu iinde arkaya atm plak mermer heykel, bu oday artk yokmu gibi gsteriyordu.
Stoddard tapna gibi. Wynand'n gzleri bir ey bekler gibi Toohey'e dikildi. fkesini tutmaya
alan youn baklar.
Toohey sesinde bir zaferle, "Besbelli modelin adn bilmek istiyorsunuz," dedi.
"Hayr, Allah kahretsin," diye patlad Wynand. "Heykeltran adn bilmek istiyorum."
Sonra da, Toohey'nin bu sorudan neden holanmadn merak etti. Kk adamn yznde hayal
krklndan daha derin bir eyler vard.
"Heykeltra m?" diye geveledi Toohey. "ey ... durun bakaym. Sanrm biliyordum ... Steven
miydi, Stanley miydi? Stanley gibi bir ey. nann hatrlamyorum."
"Eer bunu satn atacak kadar anlyorsan, herhalde adn soracak ve bir daha unutmayacak kadar da
anlyorsundur."
"renirim, Bay Wynand."
"Nereden buldun bunu?"
"Bir sanat galerisinde. kinci Cadde'deki o maazalardan birinde."
"Oraya nasl dm?"
"Bilmiyorum. Sormadm. Modelini tandm iin satn aldm."
"Yalan sylyorsun. Bu heykelde tek bulduun o olsa, bu girdiin riski gze almazdn. Kendi
galerimi kimseye gstermediimi biliyorsun. Senin oraya katkda bulunmana izin verir miydim
sanyorsun? Hi kimse bana byle bir hediye verme kstahlna kalkmamtr. Sen de kalkmazdn
... eer bunun ne byk bir sanat eseri olduundan emin olmasaydn! Kabul edeceimden emin
olmasaydn. Beni yeneceinden. Ve yendin de."
"Bunu duyduuma sevindim. Bay Wynand."
"Bunun zevkini karmak istiyorsan, byle bir eyin senden gelmesi fikrine hi dayanamadm da
bil. Senin bunu beenebilmi olmandan nefret ediyorum. Uymuyor sana. Ama besbelli senin hakknda
yanlmm. Sandmdan daha iyi bir sanat eletirmeniymisin."
"Bu durumda bunu bir iltifat sayp size teekkr etmek isterim, Bay Wynand."
"imdi ... nedir istediin? Anladm kadaryla, Bayan Keating'le grmeyi kabul etmezsem bunu
bana vermeyeceksin, yle mi?"
"Hayr, Bay Wynand. Ben bunu size hediye ettim. Bunun Bayan Keating olduunu anlamanz
istedim, o kadar."
Wynand heykele bakt, sonra gzleri Toohey'e dnd.
"Ah, seni budala!" dedi alak sesle.
Toohey akn baklarla ona bakyordu.
"Demek bunu gerekten, pencereye konmu krmz fener gibi kullandn, yle mi?" Wynand
rahatlam gibiydi. Artk Toohey'nin gzlerine bakmaya gerek duymuyordu. "Bylesi daha iyi oldu,
Toohey. Bir an iin seni olduundan daha zeki sanmtm."
"Ama, Bay Wynand, ne ..."
"Bu heykelin Bayan Keating'e duyabileceim her trl hevesi kesinlikle ldreceini anlayamadn
m?"
"Siz henz onu grmediniz, Bay Wynand."
"Yo, herhalde ok gzeldir. Bundan bile gzel olabilir. Ama heykeltran katt ey olamaz onda.
Ayn yz, bu anlamdan yoksun olarak grmek ... l bir karikatr gibi grmek ... insan yle bir
kadndan nefret etmez mi sence?"
"Onu grmediniz."
"Tamam, pekl, greceim. Sana bu numaran ya tmyle tutar, ya da hi tutmaz demitim. Ama
onunla yatacama falan sz vermedim, yle deil mi? Yalnzca greceim, o kadar."
"Benim de tek istediim buydu, Bay Wynand."
"Ofisime telefon etsin, randevu alsn."
"Teekkr ederim, Bay Wynand."
"Ayrca, heykeltran adn bilmediin de yalan. Sana syletmek byk zahmet, o yzden
direnmiyorum. Kadn syler bana."
"Eminim syler. Ama ben neden yalan syleyeyim ki?"
"Tanr bilir. Bu arada syleyeyim, daha yeteneksiz bir heykeltra olsayd, sen bu arada iinden
olmutun."
"Ama benim sizinle anlamam var, Bay Wynand."
"Sen o anlamay sendikalarna sakla, Elsie! Artk bana iyi geceler dileyip gitsen iyi olur
sanyorum."
"Evet, Bay Wynand. Size iyi geceler dilerim."
Wynand onu hole kadar geirdi. Kapnn dibinde, "Kt tccarsn, Toohey," dedi. "Bayan
Keating'le tanmam neden bu kadar ok istediini ahlamyorum. Ne peinde olduunu, o ii
Keating'e kazandrmaktan ne kazanacan da bilemiyorum. Ama her ne ise, bunun gibi bir eyden
ayrlmana demezdi, ondan eminim."
2

Peter Keating, "Zmrt bileziini neden takmadn?" diye sordu. "Gordon Prescott'un nianls diye
geinen o kadn, yldz safiriyle herkesin gzn kamatrd durdu."
"zr dilerim, Peter. Gelecek sefere takarm," diye karlk verdi Dominique.
"Gzel partiydi. Sen elendin mi?"
"Ben her zaman elenirim."
"Ben de elendim ... ama ... ah. Tanrm, gerei bilmek istiyor musun?"
"Hayr."
"Dominique, ben aslnda bu akam skntdan bunaldm. Vincent Knowlton ok karn ars bir tip.
yle zppe ki! Tahamml edemiyorum ona." Kukuyla ekledi. "Belli etmedim, deil mi?"
"Hayr. ok iyi davrandn. Esprilerine gldn ... baka hi kimse glmese bile."

"Onun farkna vardn m? Her zaman ie yarar."


"Evet, farkna vardm."
"Sence yapmamalydm, deil mi?"
"Byle bir ey sylemedim."
"Sence bu ... baya bir hile, deil mi?"
"Bence hibir ey baya deil."
Keating koltuunda daha bir kaykld, bu hareketiyle enesi gsne bastrp onu rahatsz etti ama
bir daha kprdamak istemedi. Salonun minesinde bir odun trdyordu. Keating btn klar
sndrm, yalnz sar .ipek abajurlu lambay yank brakmt. Bu bile odaya samimi bir rahatlk
getirememiti. Bo gstermeye yaryordu salonu, o kadar. Burada kimse yaamyormu da, evin
elektriiyle dier benzer hizmetleri kesilmi gibi. Dominique odann br ucunda oturmaktayd. nce
vcudu, dik arkal sandalyenin hatlarna ok iyi uyuyordu. Rahatsz grnmyordu. Ama rahat
olamayacak kadar dikkatli oturduu belliydi. Yalnzdlar. Buna ramen Dominique bir davetteymi
gibi oturuyordu. Dkkn vitrinindeki manken gibi. Kalabalk bir cadde kavanda.
Vincent Knowlton'un evinde verilen bir ay partisinden dnmlerdi. Knowlton saygn bir sosyete
genciydi. Keating'in yeni arkada saylrd. Keating'le Dominique eve dnnce sakin bir akam
yemei yemilerdi. imdi botular artk. Yarma kadar baka bir sosyal programlar yoktu
Keating, "Bayan Marsh'la konuurken teolojiden sz edildiinde glmemeliydin," dedi. "Kadn
inanyor ona."
"zr dilerim. Bundan sonra daha dikkatli olurum."
Keating bu sefer onun bir konu amas iin bekledi. Dominique hibir ey sylemedi. Birden
Keating'in aklna geldi. Yirmi aylk evliliklerinde Dominique hibir zaman konu amam, ilk sz
syleyen olmamt. Kendi kendine, gln bu, dedi. Hem de imknsz. Onun kendisine durup
dururken bir ey syledii bir olay hatrlamak iin kendini zorlad. Tabii sylemiti. "Bu akam kata
geleceksin?" diye sorduunu hatrlyordu. "Sah akamki davete, Dixon'lar da armak ister misin?"
diye sormutu. Bu tr ok ey sormutu ona.
Dominique'e bakt. Dominique sklma benzemiyordu. Keating'i grmezden gelmeye alt da
yoktu. Uyank ve dikkatliydi. Sanki Keating'e byk ilgi duyuyormu gibi. Ne elini bir kitaba uzatyor,
ne de gzleri uzaklardaki bir dnceye taklyordu. Dosdoru Keating'e bakmaktayd. Sohbet
bekliyormu gibi dalgn da deildi. Keating onun her zaman kendisine byle dosdoru baktn
dnd. Acaba benim houma gidiyor mu, diye geirdi aklndan. Evet, gidiyordu. Kskanlk
duymasna gerek kalmyordu o zaman. Dominique'in gizli dncelerini kskanmas bile gereksiz
oluyordu. Yo, tam da yle deildi durum. Bu baklar hibir ka frsat tanmyordu. kisine de.
Keating, "Kahraman Safra Ta'n yeni bitirdim," dedi. "ok iyi bir kitap. lgin bir beyinin rn.
Yznden yalar boalan bir palyao, Tanrnn altn tahtn bir an iin elinde tutan altn yrekli bir
hokkabaz."
"Ben kitabn eletirisini okudum. Pazar gnk Banner'da."
"Ben kitabn kendisini okudum. Biliyorsun okuduumu."
"Evet, bu ok iyi bir hareket."
"Hu?" Dominique'in onaylayc sz houna gitmiti aslnda.
"Yazara kar byk nezaket. Herhalde insanlarn kitabn okumasn istiyordur. Senin zaman
ayrman bir nezaket. Hele sonunda nasl bulacan nceden bildiine gre."
"Bilmiyordum. Ama eletirmenle ayn kanya vardm."
"En iyi eletirmenler Banner'dadr."
"O doru. Tabii. Demek ki onlarla ayn grte olmann bir sakncas yok, deil mi?"
"Hi yok. Ben her zaman ayn grteyimdir."
"Kiminle?"
"Herkesle."
"Benimle alay m ediyorsun, Dominique?"
"Alay edilecek bir ey mi syledin ki?"
"Hayr. Sylemi olamam. Yo, tabii sylemedim."
"O halde alay etmiyorum."
Keating bekledi. Dardan bir kamyonun getii duyuldu, birka saniye boyunca sessizlik bozuldu.
O grlt bitince, Keating yeniden konumak zorunda hissetti kendini.
"Dominique, ne dndn bilmek istiyorum."
"Ne konuda?"
"ey ... ey ..." nemli bir konu aryordu. Sonunda, "Vincent Knowlton hakknda," dedi.
"Bence kn yalamaya deecek biri."
"Tanr akna, Dominique!"
"zr dilerim. Hem kelime ktyd, hem de davranm. Yanl tabii. Dur, baka bir ey
syleyeyim. Vincent Knowlton tanmas zevkli bir insan. Eski ve kkl ailelere dnceli davranmak
gerekir. Hem bakalarnn grlerine kar hogrl olmalyz, nk hogr en iyi zelliktir. Bu
nedenle, kendi grlerini Vincent

Knowlton'a zorla kabul ettirmeye almak yanl olur. stediine inanmasna izin verirsen, o da
sana yardm eder, nk ok insan biri."
"Bak bunlar mantkl," dedi Keating. Tanyabildii bir dili duyunca ii rahatlyordu. "Bence de
hogr ok nemli, nk ..." Birden sustu. Bo bir sesle szn bitirdi. "Sen kendin sylemitin
demin."
"Farkna vardn m?" dedi Dominique. Ama bu cmleyi, sonunda soru iareti yokmu gibi,
kaytszca sylemiti. Alay etmiyordu. Keke etse, diye dnd Keating. Alay etse, onu adam yerine
koymu olacakt. ncitmek istiyor demekti. Ama Dominique'in sesi hibir zaman Keating'e kiisel bir
ilgi yneltmiyordu. Yirmi aydr.
Keating minedeki atee bakt. nsan mutlu eden buydu ite. Kendi evinde atee bakp hayal
kurmak. Okuduklar da, duyduklar da hep byle diyordu. Gzlerini hi krpmadan bakt alevlere.
Kabul edilmi bir geree uymaya alt. Bir dakika daha baksam, mutlu olacam, diye
dnyordu. Hibir ey olmad.
Bu sahneyi arkadalarna ne kadar inandrc biimde tarif edebileceini, kendi memnuniyetini
nasl kolaylkla kantlayabileceini dnd. Kendini neden inandramyordu? mr boyunca istedii
her eye kavumutu. stnlk istemiti. Bir yldr mesleinde hi tartmasz bir numaral adamd.
hret istemiti. Evindeki gazete kuprleri be albm dolduruyordu. Servet istemiti. Onu mrnn
sonuna kadar idare edecek lkse sahipti. stemi olduu her eye ulamt. Onun elde ettiklerine
ulaabilmek iin ka kii sava veriyordu u anda? Ka kii bunlar hayal ediyor, yar yolda kan
kaybndan lyordu? "Peter Keating dnyann en ansl adam!" Bu sz sk sk duymaktayd.
u son yl, mrnn en iyi yl olmutu. Sahip olduu eylere bir imknsz ey daha eklemiti ...
Dominique Francon. Arkadalar ona, "Peter, bunu nasl baardn?" dedikleri zaman rahata glmek
yle hotu ki! Onu yabanclara takdim ederken, "Karm," demek, sonra onlarn yzndeki o budalaca,
kontrolsz imrenmeyi seyretmek! Bir keresinde bir partide kibar bir sarho, Keatinge yaklam,
niyetinin ne olduu konusunda hi kukuya yer brakmayacak biimde gz krparak, "urada duran
harika yarat tanyor musun?" diye sormutu. "Biraz," demiti Keating keyifle. "Karm o benim."
Evliliklerinin beklediinden iyi ktn kendine ka kere tekrarlamt. Dominique ideal bir e
olmutu. Kendini tmyle Keating'in ilgilendii eylere adamt. Mterilerine iltifat ediyor,
dostlarn arlyor, evini ekip eviriyordu. Keating'in hayatndaki hibir eyi deitirmemiti. Ne
uyku saatlerini, ne en sevdii yemekleri, hatta ne de ev eyalarnn yerletirili biimini. Gelirken
yannda giysilerinden baka bir ey getirmemiti. Bu eve bir kitap, bir kl tablas bile eklememiti.
Keating herhangi bir konuda grn sylediinde itiraz etmez, ona katlrd. Zarafetle. Doal bir
ey gibi. Hep ikinci sradaki yerini alr, Keating'in glgesinde giderdi.
Keating, kendisini havaya kaldrp bilinmeyen kayalara arpacak bir kasrga beklemiti. Oysa
kendi sakin akan nehrinin yolunda, ufack bir ta parasyla bile karlamamt. Nehir akp dururken
birisi suya girmi, pei sra yzyormu gibiydi daha ok. Yo yzmek bile denemezdi buna. Yzmek
aba isteyen bir eydi. Bu kii kendini akntya brakm, geliyordu onun peinden. Eer
evlendiklerinde Dominique'in nasl davranmasn istediini ona sor salar, tam byle davranmasn
isterdi ite.
Ama birlikte geirdikleri geceler, onu sefil bir tatminsizlik duygusu iinde brakyordu. Ne zaman
istese, Dominiqe hemen teslim olmaktayd ona. Ama hep ilk geceki gibi oluyordu. Kollarnda
kaytsz bir vcut. Ne tiksinti, ne de cevap. Keating'e gre hl bakire saylrd Dominique. Kendisi
ona hibir eyi tattrm deildi. Her seferinde kendini kk dm hissediyor, bir daha ona el
srmemeye-karar veriyordu. Ama sonra arzulan yeniden uyanyordu. Onun o gzellii hep yan
bandayd nk. Dayanamad zaman teslim oluyordu o arzulara Keating.
Evlilii konusunda kendisine kabul ettiremedii eyi seslendiren, annesi olmutu.
"Dayanamyorum," demiti annesi, evliliklerinin altnc aynda. "Bana bir tek kere kzsa, hakaret etse,
kafama bir eyler frlatsa, mesele kalmayacak. Ama buna hi dayanamyorum." Keating o zaman buz
gibi bir paniin penesinde, "Neye, anne?" diye sormutu. Annesi, "Yarar yok, Peter" demiti o
zaman. Grlerini, tartmalarn, sitemlerini asla engelleyemedii annesi, bu evlilik konusunda bir
daha hi azn amamt. Kendine kk bir daire tutmu, tanp gitmiti. Sk sk ziyarete geliyor,
Dominique'e de ok nazik davranyordu. Garip, yenik bir biimde. Keating kendi kendine, annesinden
kurtulduu iin sevinmesi gerektiini syleyip duruyor, ama sevinemiyordu.
Buna karlk, Dominique'in ne yapp da iinde bu artan korkuyu balattn da bilemiyordu.
Eletirecek bir tek szn, bir tek hareketini bulabilmi deildi. Ama yirmi aydr geirdii her an, bu
gece gibiydi. Onunla yalnz kalmaya dayanamyordu Keating. Ama ondan kamak da istemiyordu.
Zaten Dominique de Keating'den uzak durmaya alyor deildi.

Keating gzlerini ateten ayrarak ifadesiz bir sesle, "Bu gece kimse gelmiyor," dedi.
"Gelmiyor," Dontinique glmsedi, bu glmsemeyi gelecek cmlesine ynelik bir ba olarak
kulland. "Seni yalnz brakaym m, Peter?"
"Hayr!" Sesi hemen hemen lk gibi kmt. aresizmi gibi grnmemem gerek, dedi kendi
kendine. "Tabii ki hayr," dedi sonra. "Karmla yalnz geirdiim bir akam beni memnun eder."
inden zayf bir drt, bu soruna bir zm bulmaya zorluyordu onu. Birlikte geirdikleri
dakikalar daha dayanlr klmak iin, bir eyler yapmay renmek zorundayd. Dominique'in
hatrndan ok kendi hatr iin.
"Bu gece ne yapmak istersin, Dominique?"
"Sen ne istersen."
"Sinemaya gitmek ister misin?"
"Sen?"
"Bilmem! Vakit ldrr."
"Pekl. Vakit ldrelim."
"Hayr. Neden ldrelim? ok irkin bir ey bu."
"yle mi?"
"Kendi evimizden niin kaalm? Burada kalalm, daha iyi."
"Peki, Peter."
Keating bekledi. Ama sessizlik de bir ka, diye dnyordu. Daha beter bir ka tr.
"Bir el Monopol oynamak ister misin?"
"Sen seviyor musun?"
"Eh, vakit l..." Sustu. Dominique glmsedi.
Keating gzlerini ona evirip, "Dominique," dedi, "yle gzelsin ki! Her zaman ylesine
olaanst gzelsin ki, bu konudaki duygularm hep sylemek istiyorum sana."
"Duygularn duymak houma gider, Peter."
"Sana bakmaya baylyorum. Gordon Prescott'un dedii geliyor hep aklma. Senin iin, Tanrnn,
yapsal matematik dalndaki en kusursuz uygulamas, demiti. Vincent Knowlton da senin bir ilkbahar
sabahna benzediini syledi. Ellsworth Toohey de ... Ellsworth seni dnyadaki btn kadn
biimlerine bir sitem sayyor."
"Ya Ralston Holcombe?" diye sordu Dominique.
Keating, "ff, bo ver," diye aksilendi, gzlerini tekrar atee evirdi.
Sessizlie neden dayanabildiini biliyorum, diye dnd. nk konumuum, susmuum, onun
gznde hibir fark yok. Sanki ben hi yokmuum, hibir zaman da var olmamm gibi. lm
dnmek bile bundan kolay. Hi domam olmak bu. Birden iinden dayanlmaz bir istek ykseldi.
Kar konulmaz bir istek. Onun gznde gerekten var olma istei.
Heves dolu bir sesle, "Dominique, ne dnyorum, biliyor musun?" diye sordu.
"Hayr. Ne dnyorsun?"
"Bir sredir dnyorum bunu. Kendi kendime. Kimseye amadm. Kimse de nermedi. Benim
kendi fikrim."
"Gzel. Neymi?"
"Krlk bir yere tanp kendimize bir ev yapmak istiyorum. Senin houna gider mi?"
"ok houma gider. Senin houna gittii kadar. Kendine bir ev mi tasarmlamak istiyorsun?"
"Yok canm! Bennett bir eyler rptrr. Btn sayfiye evlerimizi o yapyor. Sihirbaz oldu bu
iin."
"e gidip gelmek houna gidecek mi?"
"Hayr, bence ok zor olacak. Ama biliyorsun, bugnlerde adam saylan kim varsa, hep uzaklardan
gidip geliyor. Kent iinde oturduumu itiraf ederken kendimi hep sefil bir proleter gibi
hissediyorum."
"evrende aalan, baheyi, topra grmek houna gidecek mi?"
"f, sama eyler bunlar. Ne zaman vakit bulurum ki? Aa aatr. Haber programnda ilkbahar
ormanlarn bir kere seyrettin mi, her eyi grm kadar olursun."
"Bahvanlk yapmaktan holanacak msn? Baz kimseler, toprakla almak ok hotur diyor."
"Ulu Tanrm, hayr! Ne biim bahemiz olacak ki sence? Bahvan tutmaya paramz var. Hem de iyi
bir bahvan. Konu komunun imrendii bir yer olacaktr bahemiz."
"Bir spora falan balamak houna gider mi?"
"Evet, gider."
"Hangi spor?"
"Golfu ilerletsem iyi olur sanyorum. Bilirsin, oturduun, saylan bir vatanda olduun yerdeki golf
kulbne ye olmak, hafta sonlarnda gitmekten daha ok arlk tar. Hem daha deiik insanlarla
tanrsn. Daha st snf. Kuracan ilikiler ..." Birden farkna vard, fkeyle devam etti. "Ata
binmeye de balarm."
"Ben ata binmeyi severim. Sen?"
"Ben ona hibir zaman vakit bulamadm. Dorusu, insann i organlarn amanszca sarsan bir ey.
Ama Gordon Prescott kim oluyor da kendini ata binen ilk sert erkek sayyor, binici klndaki
resmini resepsiyona asyor?"
"Herhalde biraz kendi kendine kalmak istersin, deil mi?"
"ey, ben yle ssz ada masallarna pek inanmam. Bence ev dediin, nemli bir otoyolu
grebilecek yerde olmal ki insanlar parmaklaryla gstersin, Keating'lerin evi, desin. Ben kiralk
evde otururken Claude Stengel kim oluyor da sayfiye evi sahibi oluyor? O da aa yukar benimle
ayn zamanlarda balad. Oysa bak, o nerede, ben nerede! Adn iki buuk kii duymusa ans var. O
halde neden Westchester'e tanp ..."
Sustu. Dominique ona bakyordu. Yz huzurluydu.
"Allah kahretsin!" diye bard Keating. "Eer kye tanmak istemiyorsan, neden istemiyorum
demiyorsun?"
"Senin istediin her eyi yapmay ben de ok istiyorum, Peter. Kendi bana dndn her fikri
izlerim."
Keating uzun sre sessiz kald.
Sonra elinde olmadan, "Yarn akam ne yapyoruz?" diye sordu.
Dominique kalkt, masaya yryp takvimi eline ald.
"Yarn Palmer'lar yemee geliyor," dedi.
"Ah, Tanrm!" diye inledi Keating. "Ne can skc insanlar! Neden armak zorundayz onlar?"
Dominique takvimi parmak ular arasnda tutarak duruyordu. Sanki oda takvime ayarlanm bir
fotoraft da, kendi vcudu flu kmt.
"Yeni yaptracaklar maazann projesini alabilmek iin armak zorundayz," dedi. "Ancak o ii
aldktan sonra Eddington'lar yemee arabiliriz. Cumartesiye. Eddington'larn verecek ii yok, ama
Kim Kimdir kitabnda adlar geiyor. Palmer'lar cann skyor, Eddington'lar seni kmsyor. Ama
senden tiksinen insanlar etkileyebilmek iin, senin tiksindiin insanlara iltifat etmek zorundasn."
"Byle eyleri neden sylyorsun?"
"u takvime bir bakmak ister misin, Peter?"
"Eh, herkesin yapt da ayn ey. Herkes bunun iin yayor."
"Evet, Peter. Hemen hemen herkes."
"Onaylamyorsan, neden aka sylemiyorsun?"
"Onaylamyorum dedim mi?"
Keating dikkatle dnd, hatrlamaya alt. "Hayr," diye kabullendi sonunda. "Hayr,
sylemedin ... Ama ifade biimin yle."
"Daha katlmc bir havada ifade etmemi mi isterdin? Vincent Knowlton iin yaptm gibi?"

"Bence keke ..." derken birden bard. "Keke bir tek kere fikrini sylesen, lanet olsun! Bir tek
kere!"
Dominique ayn tekdze sesle, "Kimin fikrini, Peter?" diye sordu. "Gordon Preseott'unkini mi?
Ralston Holcombe'unkini mi? Ellsworth Toohey'ninkini mi?"
Keating dirseini koltua dayayp hafif ykselerek ona dnd. ok gerginlemiti. Aralarndaki
durum yava yava biim kazanmaya balyordu. Buna ad verecek ilk szckler hayal meyal aklna
gelmeye balyordu.
"Dominique," dedi yavaa, mantkl bir sesle: "Mesele bu ite. Artk biliyorum. Bunca zamandr
neyin aksadn biliyorum artk."
"Bir ey mi aksyordu?"
"Dur. Bu ok nemli. Dominique, sen bir tek kere bile kendi dndn sylemedin. Hibir
konuda. Hibir istek belirtmedin. Hibir trl."
"Bunun nesi kt?"
"Ama bu lm gibi. Gerek deilsin sen. Bir vcutsun yalnzca. Bak, Dominique, sen farknda
deilsin. Anlatmaya alaym. lm nedir, anlyorsun, deil mi? Vcut artk kprdayamyorsa, hi
iradesi, anlam kalmamsa, ldr. Anlyor musun? Yokluk. Salt yokluk. Senin vcudun hareket
ediyor... ama o kadar. indeki br ey, yani senin ... ey, ltfen beni yanl anlama, ben dinden sz
etmiyorum, ama baka kelime bulamadma gre syleyeyim ... senin ruhun yok. raden, istein,
anlamn da yok. Gerek sen diye bir ey yok artk."
"Gerek ben nedir?" diye sordu Dominique. lk defa olarak, gzleri dikkatli bakyordu. Anlayl
deil, ama en azndan dikkatli.
Keating cesaretlenmiti. "Gerek herkes nedir ki?" dedi. "Yalnz vcut deil herhalde. Ruhtur."
"Ruh nedir?"
"Sen ite. indeki ey."
"Dnen, deer bien, karar veren ey mi?"
"Evet! Evet o ve hisseden ey. Sen ... sen vazgemisin ondan."
"Demek insann vazgeemeyecei iki ey mi var? Dnceleriyle istekleri mi?"
"Evet! Ah, anlyorsun! evrendeki herkese kar ceset gibi bir hale geldiini biliyorsun. Yryen
bir l. Fiilen ilenen her sutan kt bu. Sanki..."
"Ret mi?"
"Evet. Bombo bir ret. Burada yoksun. Hi burada olmadn. Bana u perdelerin ok irkin
olduunu sylesen, onlar yrtp atsan, yerine kendi beendiin bir eyler taksan, bir yann gerek
olurdu. Burada, bu odada olurdu. Ama byle eyleri hi yapmadn. Akama hangi tatly istediini
aya hibir zaman sylemedin. Burada yoksun, Dominique. Yaamyorsun. indeki ben nerede?
"Seninki nerede, Peter?" diye sordu Dominique yavaa.
Keating hareketsiz kald. Gzleri iri iri almt. Dominique o anda onun kafasndan geen
dncelerin ok net olduunun farkndayd. Geride kalm yllarna bakyordu Keating.
Sonunda kof bir sesle, "Doru deil bu," dedi. "Doru deil."
"Doru olmayan ne?"
"Sylediin ey."
"Ben hibir ey sylemedim. Sana bir soru sordum."
Gzleri Dominique'e konusun diye, inkr etsin diye yalvaryordu. Dominique kalkt, gelip onun
karsnda durdu. Vcudunun o gergin diklii bile bir hayat iaretiydi. Keating'in zledii, grmek
iin yalvard hayat, olumlu bir ama vard duruunda. Ama bir yarg havas da vard.
"Grebilmeye baladn, deil mi, Peter? Daha ak gstereyim mi sana? Sen benim gerek olmam
hibir zaman istemedin. Kimsenin gerek olmasn istemedin. Tek istediin, belli etmemem. Senin
rolne yardmc olacak bir rol istedin sen. Gzel, karmak bir rol. Her yan kvrmlarla, bkmlerle,
bezemelerle, szcklerle dolu. Hep szck. Vincent Knowlton hakknda sylediimi beenmedin.
Ayn eyi daha kabul edilebilen kelimelerle syledim, o zaman beendin. Benim inanmam
istemiyordun. Ama seni, inandma inandrmam istiyordun. Gerek ruhum, yle mi, Peter? O ancak
zgrken gerektir. Bunu sen de fark ettin, deil mi? Perdeler, tatllar, din falan, Peter. Bir de
binalarn biimleri. Ama sen hi istemedin bunu. Sen bir ayna istedin. nsanlar evrelerinde aynadan
baka bir ey istemiyorlar. Kendilerini yanstsn diye. Onlar da bakalarn yanstrken. Dar bir
koridora karlkl iki ayna koyduun zaman ortaya kan o sama sonsuzluk gibi. Byle eyleri
genellikle ucuz otellerde grrsn. Yansmalarn yansmalar, yanklarn yanklan. Ne ba olur, ne
sonu. Ortas da olmaz, amac da. Ben sana ne istiyorsan onu verdim. Sen neysen o oldum.
Arkadalarn neyse, o. nsanln ou bununla megul, ama ssl psl yapyorlar. Ben kendi
boluumu saklayabilmek iin, kitap eletirilerine bakmay semedim. Yalnzca, fikrim yok, dedim.
Yaratclm olmadn saklamak iin bakalarndan tasarmlar almadm. Hibir ey yaratmamakla
yetindim. Eitlik en yce amatr demedim, birleme de insanln ba amacdr demedim. Yalnzca
herkesin grne katldm. Sen buna lm diyorsun, yle mi, Peter? Bu tr lm. Bunu sana ve
evremizdeki herkese yklediimi sylyorsun. Ama sen ayn eyi yapmyorsun. nsanlar senin
yannda rahat ediyor, seni seviyor, varlndan zevk alyor. Sen onlara bo lm yklemedin. nk
kendine ykledin."
Keating hibir ey sylemedi. Dominique ondan uzaklat, yerine gidip oturdu, bekledi.
Keating ayaa kalkt, ona doru birka adm att, "Dominique ..."dedi.
Sonra bir anda kendini onun nne diz km buldu. Dizlerine sarlyor, yzn bacaklarna
gmyordu.
"Dominique, bu doru deil. Seni hi sevmediim doru deil. Seni seviyorum. Hep sevdim. Bu
asla bakalarna gsteri deildi. Yani hepsi o kadar deildi. Seni gerekten sevdim. ki kii var, biri
sen, biri de bir erkek. kiniz bende ayn duyguyu uyandryorsunuz. Tam korku deil ama duvar gibi.
Trmanlacak dik bir duvar gibi. Bir ykselme emri sanki. Nereye, bilemem, ama bir ykselme
duygusu. O adamdan hep nefret ettim, ama seni istedim. Her zaman. Bunun iin evlendim seninle.
Benden tiksindiini biliyordum. Evleniimi balamalsn ama. cn byle almamalsn,
Dominique. Dominique, bununla savaamam ben ..."
"Kimdi o nefret ettiin adam, Peter?"
"nemi yok."
"Kimdi?"
"Hi. Ben..."
"Adn syle."
"Howard Roark."
Dominique uzun sre hibir ey sylemedi. Sonra elini onun salarna uzatt. Bu harekette bir
incelik vard.
"Senden c almak istemedim, Peter," dedi yavaa.
"O halde ...neden?"
"Seninle evleniim kendi nedenlerime dayanyordu. Dnya nasl bir hareket bekliyorsa, yle
hareket ettim. Ama ben bir eyi yarm yamalak yapamam. Yapabilenlerin iinde bir atlak var. ou
kiide birden fazla atlak var. Kendilerine yalan sylyorlar, bunu bilmemezlikten geliyorlar. Ben
kendime asla yalan sylemedim. Hepinizin yaptn yapmak zorundaydm, ama ben bunu sonuna
kadar ve tutarl biimde yaptm. Belki bunu yaparken seni mahvettim. Bunu nemli sayabilseydim,
senden zr dilerdim. nk amacm o deildi."
"Dominique, seni seviyorum. Ama ok korkuyorum. nk sen benim iimdeki bir eyi deitirdin.
Evlendiimiz andan beri. Sana 'evet' dediimden beri. imdi seni kaybetsem bile, eski halime
dnemem. Bende var olan bir eyi aldn sen ..."
"Hayr. Sende hi olmayan bir eyi aldm. Ama sana hak veriyorum, bu daha kt."
"Dominique, ben konumak istemiyorum."
Dominique ban edi, bacaklarna yaslanm duran o yze bakt. Keating onun gzlerinde bir
acma grd. Gerek acma duygusunun ne korkun bir ey olduunu bir an iin anlar gibi oldu. Ama
bunu hatrlamaya almad, nk o duyguyu kelimelere dkmeden zihnini kapatverdi.
Dominique eildi, onu alnndan pt. lk defa pyordu onu.
"Ac ekmeni istemiyorum, Peter," dedi yumuak bir sesle. "Bu gerek ite ... Gerekten benim bu.
Kendi kelimelerimle sylyorum. Ac ekmeni istemiyorum. ok fazla ey hissedemediim doru,
ama bu kadarm hissedebiliyorum."
Keating dudaklarm onun eline dokundurdu.
Ban kaldrdnda, Dominique bir an iin ona, kocasna bakyormu gibi bakt. "Peter," dedi,
"Eer bunu srdrebilseydin ... u anda olduun gibi ..."
"Seni seviyorum," dedi Keating.
Uzun sre ylece birlikte oturdular. Keating bu sessizlikten hi rahatsz olmad.
Telefon ald.
O an mahveden ey aslnda zilin sesi deildi. Keating'in yerinden frlayp telefona koarken
gsterdii hevesti. Dominique ak duran kapdan onun sesini duyabiliyordu. yle rahatlam bir sesti
ki, ayp gibi geldi Dominique'e.
"Alo? ... Aa, merhaba Ellsworth! ... Hayr, hi yok ... bombouz. Tabii, hemen gel, hemen gel!
Bekliyoruz!"
Salona dnd, "Ellsworth arad," dedi. Sesi neeliydi ama iinde biraz kstahlk tonu da gizliydi.
"Uramak istiyor."
Dominique hibir ey sylemedi.
Keating tablalar temizlemeye koyuldu. inde bir tek kibrit, bir tek izmarit olanlar bile
topluyordu. Hi gerei olmad halde atee bir odun daha att, birka lamba yakt. Bir operetten bir
ezgiyi slkla alp duruyordu.
Kap alndnda hemen koup at.
Toohey ieriye girerken, "Ne gzel!" dedi. "Ate yanm, ikiniz, karsnda yalnzsnz. Merhaba
Dominique. Umarm rahatsz etmiyorumdur."
47S

"Merhaba, Ellsworth," dedi Dominique.


Keating, "Hibir zaman rahatsz etmezsin sen," diye atld. "Seni grdme ne kadar sevindiimi
anlatamam." Koltuun birini atee biraz daha yaklatrd. "uraya otur, Ellsworth. Ne iersin? Biliyor
musun, telefonda sesini duyduumda ... yavru kpekler gibi srayp oynamak geldi iimden."
Toohey, "Kuyruunu sallamaya balama ama," dedi. "Yo, iki istemem, teekkr ederim. Sen
naslsn, Dominique?"
"Bir yl nceki gibi."
"Ama iki yl nceki gibi deil herhalde."
"Deil."
Keating dalgn bir sesle, "ki yl nce bugn biz nc yapyorduk ki?" diye sordu.
"Evli deildiniz," diye hatrlatt ona Toohey. "Tarih ncesi o dnem. Dur bakaym ... neler oluyordu
o sra? Sanyorum Stoddard tapna tamamlanmak zereydi."
"Ha, u i," dedi Keating.
Toohey sordu. "Arkadan Roark'la ilgili haber alyor musun, Peter?"
"Hayr. Bir yldr ya da daha fazladr hi almad sanyorum. Bu sefer ii bitti."
"Evet, bence de yle... Sen neler yapyorsun, Peter?"
"Pek fazla bir ey yok... Ha, Kahraman Safra Ta'n yeni bitirdim."
"Beendin mi?"
"Evet! Biliyor musun, ok nemli bir kitap o. nk serbest irade diye bir ey olmad doru. Ne
olduumuzu, neler yaptmz deitirmek elimizde deil. Su bizde deil ki! Hi kimseyi, hibir ey
iin sulayamazsn. Hepsinin nedeni, gemiinde ve salgbez lerinde. yiysen, bu senin baarn deil.
Yalnzca anslymsn, salg bezlerin iyiymi. Ktysen, kimse seni cezalandrmayacak. Yalnzca
ansszmsn, o kadar." Meydan okur gibi sylyordu bunlar. Edebi eletiri sohbetine uymayan bir
iddet vard sesinde. Gzleri Toohey'e de, Dominique'e de bakmyordu. Odaya, odann simgeledii
eylere anlatyordu szlerini.
Toohey, "ok doru," dedi. "Mantkl davranrsak, ktlere ceza vermeye kalkmamalyz. Kendi
sulan olmayan bir eyden zaten ac ekiyorlar. Sanszmlar, yeteneksiz domular. Tam tersine,
onlara bir tazminat falan denmeli. kramiye gibi bir ey."
"Tabii!" diye bard Keating. "Bu ok mantkl."
"Adil de," dedi Toohey.

Dominique, "Banner' aa yukar istediin yere getirebildin mi, Ellsworth?" diye sordu.
"Bunu ne adan soruyorsun?"
"Kahraman Safra Ta'yla ilgili."
"Yo, pek baardm diyemem. Tam deil. nsann karsna hep dnlemeyen eyler kyor."
Keating, "Neden sz ediyorsunuz siz?" dedi.
Toohey, "Profesyonel dedikodular," diye aklad. Sonra ellerini atee doru uzatp parmaklarn
oyun oynar gibi kprdatt. "Aklma gelmiken, Peter, Stoneridge konusunda bir eyler yapyor
musun?" Keating, "Allah kahretsin," diye patlad.
"Ne oldu?"
"Ne olduunu biliyorsun. O piolu pii benden iyi tanrsn. Elinde yle bir projeyi sallayp
duruyor. lde vaha gibi bir ey. Sallayan da Wynand denen orospu ocuu!"
"Bay Wynand'n nesi var?"
"Hadi hadi Elsworth! Onun yerinde bakas olsa, o ii p diye kapmtm, biliyorsun."
Parmaklarn klatmt. "Bavurup istemem bile gerekmezdi sahibi kendiliinden gelirdi bana. Hele
de benim gibi bir mimarn k st oturmakta olduunu bilince. Ofisimizin onca kapasitesi varken.
Ama o Bay Gail Wynand! Herif sanki mimarlarn soluduu havaya alerji duyan bir Kutsal Lama!"
"Uratn herhalde."
"Aman, hi hatrlatma, daha iyi. imi bulandryor. Onunla aramda bir buluma salayabileceini
syleyen her trl boktan herife yemekler, ikiler smarlamak iin tam yz dolarm gitti. Elimde
akamdan kalmalktan baka bir ey yok. Papa'y grmek onu grmekten kolay olurdu."
"Galiba Stoneridge'i ok istiyorsun."
"Bana yem mi uzatyorsun, Ellsworth? Sa kolumu verirdim bu uurda."
"yi bir pazarlk olmazd. izimleri yapamazdn o zaman. Daha az somut bir eyi versen, ok daha
iyi edersin."
"Ruhumu verirdim."
Dominique, "Verir miydin, Peter?" diye sordu.
Keating, "Ne geiyor senin kafandan, Ellsworth?" diye terslendi. Toohey, "Yalnzca pratik bir
neri," dedi. "Gemite seni en iyi satan, sana en parlak ileri alan ajann kim olmutu?"
"ey... Dominique herhalde."
"Tabii o. Sen Wynand'la gremediine, grsen de bir yarar olmayacana gre, Dominique
onu daha kolay ikna edemez mi sence?"
Keating gzlerini Toohey'e dikmiti. "Sen deli misin, Ellsworth?" Dominique ne doru eilmiti.
lgilendii belliydi.
"Duyduuma gre Gail Wynand, bir kadna ancak gzelse bir iyilikte bulunurmu,"diye sze kart.
"O zaman da, iyilik olsun diye yapmazm."
Toohey dnp ona bakt, bu sze itiraz etmeyiini rtbas etmeye alt.
Keating, "ok sama!" diye terslendi. "Dominique onu nasl grebilir ki?"
"Ofisine telefon edip randevu isteyerek," dedi Toohey.
"Adamn o randevuyu vereceini kim sylyor?"
"Kendisi."
"Ne zaman?"
"Dn gece, ge saatte. Gece yansn gemiti ama. Bu sabahn erken saati de desek olur."
"Ellsworth!" Keating'in soluu boazna tkanmt. "nanmyorum!" diye bitirdi szn.
Dominique, "Ben inanyorum," dedi. "Yoksa Ellsworth bu konuyu amazd." Toohey'e glmsedi.
"Demek Wynand sana, beni kabul edeceine dair sz verdi, yle mi?"
"Evet, hayatm."
"Nasl baardn bunu?"
"Eh, ona ikna edici grler sundum. Ama ben olsam pek geciktirmezdim. Yarn sabah telefon
edebilirsin ... Tabii eer istiyorsanz."
Keating, "Neden imdi telefon etmiyor?" deyiverdi. "Ha, ok ge oldu herhalde. Sabah ilk i, onu
ararsn."
Dominique yar kapal gzlerini ona evirip bakt, hibir ey sylemedi.
Toohey, "Peter'in meslek hayatnda epeydir aktif rol almyorsun," dedi ona. "Byle zor bir ii
stlenmek istemez misin ... Peter'in hatr iin?"
"Peter stlenmemi isterse."
'istersem mi?" diye bard Keating. "kiniz de ldrdnz m yoksa? Bu benim hayatmn frsat, bu
..." kisinin de kendisine garip garip bakmakta olduklarn fark etti. "ff, sama!" diye homurdand.
Dominique, "Sama olan ne, Peter?" diye sordu.
"Bir yn abuk sabuk dedikodunun seni engellemesine izin mi vereceksin? Hangi mimarn kars
olsa, byle bir frsat iin dizleri zerinde emeklemeye hazrdr."

Toohey, "Ama hibir mimarn karsna bu frsat verilmez," dedi. "Hibir mimarn Dominique gibi
bir kars yok. Sen de bundan her zaman gurur duymusundur, Peter."
"Dominique, kendini her trl koulda koruyabilir."
"Ona hi kuku yok."
"Pekl, Ellsworth," dedi Dominique. "Yarn Wynand'a telefon ederim."
Toohey, "Sanrm imdi bir iki alabilirim," dedi. "Kutlamamz gerek."
Keating telal admlarla mutfaa koarken, Toohey ile Dominique birbirlerine baktlar. Toohey
glmsedi. Keating'in kt kapya doru bakt, sonra Dominique'e hafife ban sallad. Durum onu
elendiriyormu gibi.
"Bunu zaten bekliyordun," dedi Dominique.
"Tabii."
"Esas ama nedir, Ellsworth?"
"Stoneridge'i Peter'e kazandrman istiyorum tabii. Gerekten ok nemli bir i."
"Wynand'la yatmam neden bu kadar ok istiyorsun?"
"Tm taraflar iin ilgin bir tecrbe olmaz m sence?"
"Evliliimin durumu seni tatmin etmedi, deil mi Ellsworth?"
"Tam anlamyla etti diyemem. Yzde elli kadar etti. Eh, bu dnyada hibir ey kusursuz deil. nsan
nndekileri toplar, sonra daha ilerdekileri almaya urar."
"Peter'le evleneyim diye byk heves gsteriyordun. Sonucun nasl olacan Peter'den de, benden
de iyi biliyordun."
"Peter hi bilmiyordu."
"Eh, sonu verdi ite. Yzde elli. Peter Keating'i istediin yere oturttun. lkenin bir numaral
mimar, imdi senin izmelerinin amuruna yapyor."
"Senin ifade tarzn hibir zaman ok sevmemiimdir, ama her zaman da doru konuursun. Ben
olsam, kuyruunu sallayan bir ruh, derdim. Senin slubun daha yumuak."
"Ama ya teki yzde elli, Ellsworth? Baarszlk m?"
"Hemen hemen tmyle baarszlk. Benim hatam. Peter Keating gibi birinin, koca rolnde bile,
seni mahvedeceini hi beklememeliydim."
"Dorusu ok ak szlsn."
"Bir zamanlar sylemitim sana. Seninle konuurken sonu verebilecek tek yntem bu. Hem
herhalde bu evlilikten ne beklediimi anlaman iki yl srmemitir, deil mi?"

"Demek ki ii Gail Wynand bitirir diye umuyorsun, yle mi?"


"Bitirebilir. Sen ne dersin?"
"Bence ben yine yan konu saylrm. Yemein sosu gibi. Wynand'a neden dmansn?"
Toohey gld. Glnn sesi, bu soruyu hi beklemediini aa vuruyordu. Dominique sesinde
tiksintiyle, "oke olduunu bu kadar belli etme, Ellsworth," dedi.
"Pekl, ak oynayalm. Bay Gail Wynand'a kar belirli bir dmanlm yok. Seni onunla
karlatrmay uzun zamandr umuyordum. Kk ayrntlar bilmek istiyorsan, dn sabah canm ok
skan bir ey yapt. ok keskin gzlemleri var. Ben de, artk zaman geldi diye karar verdim."
"Ve Stoneridge'i buldun."
"Stoneridge'i buldum. Konunun bir yan sana ekici gelecekti, onu biliyordum. Vatann kurtarmak
iin, ruhunu ya da sevdiin erkei kurtarmak iin kendini asla satmazsn sen. Ama Peter Keating'e hak
etmedii bir ii kapmak iin satarsn. Bakalm sonunda senden geriye ne kalacak. Ya da Gail
Wynand'dan. Onu da grmek ilgin olacak."
"ok doru, Ellsworth."
"Hepsi mi? Sevdiin erkekle ilgili blm bile, yle mi? Eer sevseydin yani!"
"Evet."
"Roark iin satmaz msn kendini? Ama tabii o ad duymak houna gitmez senin."
"Howard Roark," dedi Dominique sakin bir sesle.
"ok cesursun, Dominique."
Keating elinde kokteyl tepsisiyle salona dnyordu. Gzlerinden ateler fkrmaktayd.
Gereinden ok hareket ediyordu.
Toohey kadehini kaldrd.
"Gail Wynand'n ve New York Bannern erefine!" dedi.
3

Gail Wynand ayaa kalkt, odasna giren Dominique'i yar yolda karlad.
"Memnun oldum, Bayan Keating?" dedi.
Dominique, "Ben de memnun oldum, Bay Wynand?" diye karlk verdi.
Wyand koltuun birini hafif kprdatt, ama o oturduktan sonra masann arkasna geecei yerde,
olduu yerde durup karsndaki kadn profesyonel baklarla, deer bier gibi inceledi. Halinden
bunun gerekli olduuna inand belli oluyordu. Dominique'nin de durumu ok iyi bildiinden, bu
nedenle byle bir davran uygunsuz bulmayacandan emindi.
"Kendi stilistik kopyanzn orijinal bir kopyas gibisiniz, dedi. "Genelde sanat eserlerinin
modellerini grmek insan ateist yapar. Ama bu sefer, heykeltrala Tanr arasndaki yaknlk ok
fazla.
"Hangi heykeltra?"
"Heykelinizi yapan."
Bu heykelin bir hikayesi olduunu zaten sezmiti. imdi ise emindi artk. Dominique'in yzndeki
ok hafif gerginlik, bir an iin o kaytsz kontrolyle eliki yaratmt.
"O heykeli nerede ve ne zaman grdnz, Bay Wynand?"
"Kendi sanat galerimde, bu sabah."
"Nereden buldunuz?"
Bu sefer arma sras Wynand'a gelmiti. "Onu bilmiyor musunuz?"
"Hayr."
"Arkadanz Ellsworth Toohey gnderdi onu bana. Hediye olarak."
"Bana bu randevuyu alabilmek iin mi?"
"Sizin u anda dndnz sandm kadar dorudan deil. Ama genelde ... evet."
"Bana bunu sylememiti."
"Heykelin bende olmas sizi rahatsz ediyor mu?"
"zellikle rahatsz ediyor diyemem."
"ok sevindiinizi syleyeceksiniz sanmtm."
"Sevinmedim."
Wynand rahat bir tavrla masasnn kenarna oturdu, bacaklarn uzatp bileklerini birbiri zerine
aprazlad.
"Herhalde o heykelin izini kaybettiniz ve bulmaya alyordunuz," dedi.
"ki yldr."
"Ama alamazsnz." Gzlerini Dominique'in yzne dikip ekledi: "Stoneridge'i alabilirsiniz."
"Fikrimi deitiriyorum. Toohey'nin onu size vermesine ok sevindim."
Wynand iinde zafer duygusunun batc etkisini hissetti. Ama bir yandan da hayal krkl
iindeydi. Bu kadnn zihnini okuyabiliyordu. Demek okunabilir bir zihni vard yine de. Sordu: "Size
bu randevuyu kazandrd iin mi?"
"Hayr. Bu dnyada o heykele sahip olmasn isteyeceim, sonuncu insandan bir nce siz
geliyorsunuz. Toohey ise sonuncu insan."
Wynand'n zaferi kaybolmutu. Stoneridge'i almak isteyen bir kadnn syleyecei ya da dnecei
bir ey deildi bu. "Heykelin Toohey'de olduunu bilmiyor muydunuz?"
"Hayr."
"Ortak dostumuz Bay Ellsworth Toohey hakknda bildiklerimizi bir araya getirmemiz gerekecek
galiba. Ben piyon olmaktan holanmam, sanrm siz de holanmazsnz; hibir zaman da olamazsnz.
Bay Toohey'nin sylememeyi setii baka eyler de var. rnein heykeltran ad."
"Sylemedi mi size?"
"Hayr."
"Steven Mallory."
"Mailory mi? ... Hani u ..." Wynand yksek sesle gld.
"Ne oldu?"
"Toohey bana adamn adn hatrlayamadn syledi. Hem de o ad!"
"Bay Toohey sizi hl artabiliyor mu?"
"Son birka gnde birka kere artt. Onunki kadar gereki bir davranta, bu tutum pek zel bir
sinsilik oluyor. ok zor bir tip. Bunu hemen hemen sanat haline getirmi."
"Zevkinizi paylamyorum."
"Hibir konuda m? Heykelde, mimaride de mi?"
"Mimarlk benim dalm deil."
"u anda bunu sylemeniz ok yanl deil mi?"
"Herhalde."
Wynand ona bakt. "lginsiniz," dedi.
"Niyetim ilgin olmak deildi."
"Bu da nc yanlnz."
"nc m?"
"Birincisi Bay Toohey konusundayd. Byle bir bulumada onu bana vmeniz beklenirdi. Ondan
alnma gzel szler sylemeniz, onun mimarlk konusundaki uzmanlna arlk vermeniz gerekirdi."
"Ama Ellsworth Toohey'i tanyorsunuzdur herhalde. Alnt szlere de gerek kalmyor."
"Bunu size ben sylemeliydim. Tabii bana o tanmadnz frsat tansaydnz."
"O zaman daha elenceli olurdu."

"Elenmeyi mi bekliyordunuz?"
"Bekliyorum."
"Heykel konusunda m?" Wynand'n bulabildii tek zaaf noktas o heykeldi.
"Hayr." Dominiquein sesi sertti. "Heykel konusunda deil."
"Syleyin bana, o heykel ne zaman yaplmt ve kimin iin yaplmt?"
"Bay Toohey onu da m unutmu?"
"Besbelli yle."
"Stoddard tapna adl bir binayla ilgili skandal hatrlyor musunuz? ki yl nceydi. Siz o srada
yurt dndaydnz."
"Stoddard tapna... siz benim iki yl nce nerede olduumu nasl bilebiliyorsunuz? Bir dakika,
Stoddard Tapna. Hatrlyorum ... dine aykr bir kilise miydi neydi... dindarlar kudurtmutu."
"Evet."
"Orada bir ..." Sustu. Sesi Dominique'inki gibi sert ve isteksizdi artk. "O binada plak bir kadn
heykeli vard," dedi.
"Evet."
"Anlyorum."
Bir sre sessiz kald. Sonra konutuunda sesi yine sertti. Sanki bir eye kzyor, fkesini
bastrmaya alyordu ve o ey de Dominique'in bilemeyecei bir eydi.
"O sralar Bali dolaylarnda bir yerdeydim. Heykeli benden nce btn New York grd iin
zgnm. Ama ben denizde dolarken gazeteleri okumam. Tekneye gazete getirenin hemen kovulmas
konusunda emrim vardr."
"Stoddard Tapna'nn resimlerini hi grdnz m?"
"Hayr. Bina o heykele layk myd?"
"Heykel binaya hemen hemen laykt.
"Bina yok edildi, deil mi?"
"Evet. Wynand gazetelerinin yardmyla."
Wynand omuz silkti. "Alvah Scarret'in o olayda ok keyiflendiini hatrlyorum. Yazk ki ben
karmm. Ama Alvah ii iyi idare etti. Bu arada soraym, benim o sra yurt dnda olduumu
nereden biliyorsunuz? Bunu neden hl hatrlyorsunuz?"
"Sizin yannzdaki iimi o yzden kaybettiim iin."
"diniz mi? Benim yanmda m?"
"Admn eskiden Dominique Francon olduunu bilmiyor muydunuz?"
Wynand'n omuzlar, k ceketinin iinde biraz sarkar gibi oldu. Hem arma, hem aresizlik.
Dominique'e bakp duruyordu. Bir sre sonra konutu.
"Olamaz."
Dominique rahat bir tavrla glmsedi. "Grne gre Bay Toohey, bu grmeyi ikimiz iin de
mmkn olduunca zorlatrmaya alm."
"Toohey cehennemin dibine. Bunun anlalmas art. Anlam ifade etmiyor. Siz Dominique Francon
musunuz?"
"yleydim."
"Yllarca burada, bu binada altnz, yle mi?"
"Alt yl."
"Neden sizi daha nce grmedim?"
"Herhalde elemanlarnzn tmn tanyor olamazsnz."
"Ne demek istediimi anladnz sanyorum."
"Sizin yerinize ben ifade edeyim mi?"
"Evet."
"Ben neden daha nce sizi grmeye almadm?"
"Evet.
"nk istemedim."
"te anlam ifade etmeyen de bu zaten."
"Bu sz duymazdan m geleyim, yoksa anlayaym m?"
"Seim sizin olsun. Sizde bu gzellik varken, eer benim de dillerinden drmedikleri trden bir
hretim varsa, neden kendinize Banner'da gerek bir kariyer edinmeye almadnz?"
"Banner'da gerek bir kariyerim olmasn hibir zaman istemedim."
"Neden?"
"Belki de nedeni, sizin teknenize Wynand Gazetesi sokmak istemeyiinizle ayn."
Wynand alak sesle, "yi bir neden," dedi. Sonra sesi rahatlad. "imdi bir bakalm, ne yapmtnz
da kovulmanza neden olmutu? Politikamza ters dmtnz yanlmyorsam, deil mi?"
"Stoddard Tapna'n savunmaya altm.
"Banner'da samimiyete kalklmayacam bilemediniz mi?"
"Bunu size benim sylemem gerekirdi. Tabii frsat verseydiniz."
"Eleniyor musunuz?"
"O zaman elenceli bulmamtm. Burada almak houma gidiyordu."
"Bu binada byle bir sz sizden baka syleyen olmad."
"Ben iki kiiden biriyim sanyorum."
"teki kim?
"Kendiniz, Bay Wynand."

"Bundan o kadar da emin olmayn." Wynand ban kaldrdnda, onun gzlerindeki elenen
ifadeyi grd. "Beni bu tuzaa drmek, bunu syletmek iin mi yle konutunuz?"
"Sanyorum evet."
"Dominique Francon ..." diye tekrarlad Wynand. Aslnda ona sylemiyordu bunu. "Yazlarnz
houma giderdi. Keke burada, eski iinizi yapyor olsaydnz diyeceim geliyor."
"Buraya Stoneridge'i konumak iin geldim."
"Ha, tabii." Wynand yerine daha bir yerleti, uzun bir ikna konumas dinlemeye hazrland. Bu
kadnn ne gibi savlar seeceini, ricac roln nasl oynayacan grmek ilgin olacak, diye
dnyordu.
"Evet, o konuda bana neler sylemek istiyorsunuz?"
"O ii kocama vermenizi istiyorum. Tabii bunu yapmanz iin hibir neden olmadn da biliyorum
... meer ki karlnda ben sizinle yatmay kabul edeyim. Eer bunu yeterli neden sayarsanz, ben
yapmaya hazrm."
Wynand ona sessizce bakt, yzndeki her trl kiisel tepkiyi gizlemeyi baard. Dominique de
ona bakyordu. Onun inceleyici baklarna biraz arm gibiydi. Sanki demin kendi azndan kan
szler byle bir dikkati hak etmiyormu gibi. Wynand kendini ne kadar zorlarsa zorlasn, karsndaki
yzde o yersiz saflk ve temizlik ifadesinden baka hibir ey gremedi.
"Bunu ben nerecektim." dedi. "Ama bu kadar kaba biimde deil ve ilk karlamamzda da
deil."
"Size hem zaman kazandrdm, hem de bir sr yalan sylemekten kurtardm."
"Kocanz ok mu seviyorsunuz?"
"Onu hi sevmiyorum."
"Sanat dehasna ok mu inancnz var?"
"Bence nc snf bir mimar."
"O halde neden yapyorsunuz bunu?"
"Beni elendiriyor."
"Byle amalarla hareket eden bir tek ben varm sanyordum."
"Ama gcenmenize gerek yok. Kanmca orijinallik sizin pek istediiniz bir ey deil, Bay
Wynand."
"Aslnda kocanz Stoneridge'i alm, almam, umurunuzda deil yani, yle mi?"
"Deil."
"Benimle yatmaya da heves duymuyorsunuz."
"Hem de hi."

"Byle bir rol oynayabilen kadna hayranlk duyardm. Ama, sizinki rol deil."
"Deil. Ltfen bana hayranlk duymaya da balamayn. Ben bundan kanmaya almmdr."
Wynand glmsedii zaman, kaslar pek belirgin biimde hareket etmezdi. Yznde hep var olan
alayc ifade, glmsediinde bir an iin biraz daha ortaya kard yalnzca. imdi de yle oldu.
"Ama aslnda ba amacnz yine ben," dedi. "Kendinizi bana verme istei." Dominique'in kontrol
edemedii bak grd, ekledi. "Yo, byk bir yanlgya dtm sanp keyiflenmeyin. Ben bunu
her zamanki anlamda sylemedim. Tam tersine. Beni dnyada son kiiden bir nceki yerde
grdnz sylememi miydiniz? Sizin amacnz Stoneridge deil. Sizin amacnz, kendinizi en adi
nedenlerle, dnyada bulabileceiniz en aalk kiiye satmak."
Dominique yalnzca, "Bunu anlamanz beklemiyordum," dedi.
"Sizin istediiniz ... bunu erkekler yapar bazen, kadnlar hi yapmaz ... istediiniz, bana olan
katksz nefretinizi cinsel yolla ifade etmek."
"Hayr, Bay Wynand. Kendime olan nefretimi."
Wynand'n dudaklarnn incecik izgisi biraz kprdad. Sanki ilk kiisel aklamay yakalayan,
dudaklar olmutu. stenmeden aklanm bir eydi bu. Bir zaaft.
"ou insanlar kendilerini zsayg duyduklarna inandrabilmek iin neler neler yapar," dedi.
"Evet."
"Ama tabii zsayg peinde komak, onun yokluuna iaret eder."
"Evet."
"z-nefret peinde komann anlamn da grebiliyor musunuz? "
"Yani bende yok mu?"
"Ve hibir zaman da olmayacak."
"Bunu da anlamanz beklemiyordum."
"Baka bir ey sylemek istemiyorum. Yoksa dnyada sondan bir nceki kii olma durumum
deiecek, amacnza uygun olmaktan kacam." Yerinden kalkt. "Teklifinizi kabul ettiimi size
resmen syleyebilir miyim?"
Dominique ban hafife eerek mesaj aldn belirtti.
Wynand, "Aslnda Stoneridge iin kimi setiim umurumda deil," dedi. "Yaptrdm hibir bina
iin iyi bir mimar tutmadm. Halk ne istiyorsa, onu veriyorum onlara. Bu sefer seim yapa maym,
eski binalarm yapanlardan usanm olduum iin. Ortada hibir standart, hibir neden yokken de
karar vermek zor. u syleyeceim szden tr umarm gcenmezsiniz. Bana ummadm kadar iyi
bir neden sunmu olduunuz iin size minnet duyuyorum."
"Ben de, Peter Keating'in eserlerini her zaman ok beenmiimdir, demediinize sevindim."
"Siz de bana, Gail Wynand'n metresleri arasna katlmaktan onur duyduunuzu sylemediniz."
"Belki bu sylediim sizi gldrecek ama, sanyorum biz ikimiz olduka iyi geineceiz."
"Byk olaslkla. En azndan, yeni bir tecrbe sundunuz bana. Yine her zaman yaptm
yapyorum, ama daha drste yapyorum. Artk size emirlerimi vermeye balayabilir miyim? Bunlar
emir deildir diye numara yapmak istemiyorum."
"Nasl isterseniz."
"Benimle yatma binip iki aylk bir geziye kacaksnz. On gne kadar ayrlrz buradan.
Dndmzde, kocanza dnmekte zgrsnz. Stoneridge'i de gtrerek."
"ok iyi."
"Kocanzla tanmak isterdim. Pazartesi gecesi ikinizi yemee davet edebilir miyim?"
"Evet. sterseniz."
Dominique gitmek zere kalktnda, Wynand sordu. "Heykelinizle sizin aranzdaki fark
syleyeyim mi?"
"Hayr."
"Ama sylemek istiyorum. Ayn unsurlarn iki kompozisyonda, birbirinin tersi temalar iinde
kullanlmas ok artc. O heykelde her eyinizle sevin temasn sunuyorsunuz. Ama kendi temanz
ac ekme."
"Ac ekme mi? Bunu belli ettiimin farknda deildim."
"Belli etmediniz. Ben de bunu demek istiyorum. Mutlu bir insan, acya kar asla bu kadar bak
olamaz."
Wynand telefonu ap sanat acentesini arad, Steven Mallory'nin almalaryla ilgili zel bir
gsterim istedi. Mallory'yle ahsen tanma nerisini reddetti. Eserlerini beendii insanlarla hibir
zaman tanmazd. Sanat acentesi, emri abucak yerine getirdi. Wynand orada grd eserlerden
beini satn ald, adamn istemeye cesaret edecei paradan fazlasn dedi. Acente, "Bay Mallory
herhalde dikkatinizi nasl olup da ektiini bilmek isteyecektir," dedi. "Eserlerinden birini grdm.
Hangisini? nemi yok."
Toohey, Wynand'n Dominique'le grtkten sonra kendisini aramasn bekliyordu. Wynand ise
aramyordu. Ama birka gn sonra Wynand, Kent Haberleri Odas'nda Toohey'e rastladnda ona
yle dedi:
"Bay Toohey, sizi ldrmek isteyenlerin says o kadar ok mu? Adlarn bile hatrlayamayacanz
kadar m?"
Toohey glmsedi, "Eminim ok kii isterdi," dedi.
Wynand uzaklarken, "nsan kardelerinize iltifat ediyorsunuz," demekle yetindi.
Peter Keating lokantann prl prl salonuna bakyordu. Kentin en lks, en pahal lokantasyd
buras. Keating burada Gail Wynand'n konuu olmaktan gurur duyuyor, evresini tepeden bakarak
szyordu.
Masann kar tarafnda oturmakta olan Wynand'n o zerafetine bakmamak iin aba
gstermekteydi. Ayrca Wynand byle kalabalk bir yeri setii iin de minnet duyuyordu ona.
nsanlar Wynand'a bakp durmaktayd. Belli etmeden. zerinde allm bir kamuflaj bakyla.
Ama yine de bakyorlard. Dikkatleri masadaki iki konuu da kapsyordu.
Dominique iki erkein arasnda oturmaktayd. Uzun kollu, beyaz bir elbise giymiti. Rahibe giysisi
gibi. Bu elbisenin tek artc yan, byle bir akama hi uygun olmayyd. Mcevher takmamt.
Altn salar yass bir balk gibiydi. Elbisenin mat ipei, vcudunun hareketleriyle birbirine a
oluturan dzlemlere blnp durmaktayd. Souk bir masumiyet vard evredeki gzlere sunulan
vcutta. Keating'e gre, elbise irkindi. Ama Wynand'n beendiini grebiliyordu.
Uzak masalardan birinde oturan biri, srarla onlara bakp durmaktayd. Uzun boylu, iri yapl biri.
Derken o iri csse ayaa kalkt, Keating o zaman Ralston Holcombe'u tand. Adam hzl admlarla
onlara doru geliyordu.
Holcombe masaya varnca, "Peter, evladm, grtmze ne kadar sevindim," diye kkredi,
uzanp onun elini skt, Dominique'i eilerek selamlad, Wynand'a ise hi bakmad. Kuku ekecek
kadar inatla, hi bakmad. "Nerelere saklanmtnz siz bunca zamandr? Neden hi karlamaz
olduk?" Oysa daha gn nce birlikte yemek yemilerdi.
Wynand bu arada ayaa kalkm, nezaketle hafif ne eilmi, bekliyordu. Keating bir kararszlk
geirdi, sonra isteksiz bir sesle konutu:
"Bay Wynand ... Bay Holcombe."

"Yoksa Bay Gail Wynand m?" dedi Holcombe ahane bir masumiyetle.
Wynand ona, "Bay Holcombe, ksrk haplarn icat eden Smith Kardeler'den biriyle
karlasanz, tanr mydnz?" diye sordu.
"ey ... herhalde," dedi Holcombe. Gzlerini krptrp duruyordu.
"Benim yzm de bir o kadar kamu maldr, Bay Holcombe."
Holcombe birka iyi niyetli sz mrldand, sonra aceleyle kat oradan.
Wynand tatl tatl glmsedi. "Bay Holcombe'u bana tantrmaktan korkmanz gerekmezdi. Bay
Keating. Mimar olsa bile."
"Korkmak m, Bay Wynand?"
"Gereksizdi, nk her ey kararlatrlm durumda. Bayan Keating, Stoneridge'in sizin olduunu
sylemedi mi size?"
"Ben ... hayr, sylemedi ... bilmiyordum ..." Wynand glmsyordu, ama glmsemesi
sabitlemiti. Keating kendini konumaya mecbur hissetti. Bir ey olup onu susturana kadar
konuacakt. "Pek ummamtm ... yani, bu kadar abuk ... Tabii bu yemei iyi bir iaret sayyordum ...
karar vermenize yardmc olur diye ..." stemeyerek ekledi: "Her zaman byle srprizler atar msnz
ortaya? Pat diye?"
Wynand ciddi bir sesle, "Mmkn olduka," dedi.
"Bu onum hak etmek, beklentilerinizi tatmin etmek iin elimden geleni yapacam, Bay Wynand."
"Ona hi kukum yok."
Dominique'le pek konumuyordu Wynand bu akam tm dikkati Keating'e ynelmiti.
Keating, "Halk eserlerimi iyi karlamtr," dedi. "Ama Stoneridge'i en byk baarm haline
getireceim."
"Bu ok byk bir vaat. Hele dier eserlerinizin listesine baklnca."
"Eserlerimin sizin dikkatinize layk olduunu sanmamtm, Bay Wynand."
"Ama ben hepsini ok iyi biliyorum. Cosmo-Slotnick Binas sapna kadar Mikelanj." Keating'in
yzne inanamyormu gibi bir glmseme yayld. Wynand'n sanat konularnda otorite olduunu,
byle kyaslamalar laf olsun diye yapmayacan biliyordu. "Prudential Bank Binas gerek bir
Palladio. Slottern Maazas, Christopher Wren'den uyarlama." Keating'in yz deimiti. "Bakn bir
tek fiyat karlnda ne byk insanlar kazanyorum! Mthi bir pazarlk, deil mi?"
Keating glmsedi. Yz ok gergindi.

"O parlak mizah duygunuzdan sz edildiini iitmitim, Bay Wynand," dedi.


"Tarif slubumdan sz edildiini de duydunuz mu?"
"Ne demek istediniz?"
Wynand sandalyesinde yarm dnp Dominique'e bakt. Sanki cansz bir nesneyi inceliyordu.
"Karnzn ok gzel bir vcudu var, Bay Keating. Omuzlan fazla zayf, ama geri kalanyla ok
gzel bir lm tutturuyor. Bacaklar fazla uzun, ama bu da ona, iyi bir yatta bulunabilecek zerafeti
kazandryor. Gsleri de ok gzel. Sizce de yle deil mi?"
"Mimarlk kaba bir meslektir, Bay Wynand." Keating glmeye alyordu. "nsan baz incelmi
ilikilere hazrlayamyor."
"Ne dediimi anlamadnz m, Bay Keating?"
"Kibar bir beyefendi olduunuzu bilmesem, yanl anlayabilirdim; ama beni aldatamazsnz."
"Ben de sizi aldatmaya alyorum zaten."
"ltifat benim de houma gider, Bay Wynand; ama karmdan sz etmemizi isteyecek kadar da kibirli
deilim."
"Neden, Bay Keating? nsanlarn ortak olarak sahip olduklar, ya da ortak olarak sahip olacaklar
eyden sz etmeleri, kabul edilen bir davrantr."
"Bay Wynand, ben ... anlayamyorum."
"Daha ak konuaym m?"
"Hayr ben..."
"Hayr m? Stoneridge iinden vaz m geelim?"
"Yo, ltfen Stoneridge'den konualm! Ben ..."
"Ama zaten onu konuuyoruz, Bay Keating."
Keating evresindeki salona bakt. Bu tr eylerin byle yerlerde yaplmayacan sanrd. Burann
bu zerafeti, olayn canavarln artryordu. Keke kfl bir bodrumda olsaydk, diye dnd.
Duvar talarnda kanlar olmasnn ziyan yok. Ama bu pahal hallarda kan!
"Bunun bir aka olduunu biliyorum, Bay Wynand," dedi.
"Mizah duygunuza hayran olma sras bana geldi, Bay Keating."
"Byle eyler... byle eyler... yaplamaz ..."
"Asl demek istediiniz bu deil, Bay Keating. Her zaman yaplr, ama konuulmaz, demek
istiyorsunuz."
"Ben hi sanmam ..."
"Buraya gelmeden nce dndnz aslnda bunu. Ziyan yok, dediniz. Dorusu ok kt
davranyorum, onu kabul etmem gerek. Tm kurallar altst ediyorum. Drst olmak ok byk
zalimliktir."

"Ltfen, Bay Wynand ... brakalm bu konuyu. Ne yapmam gerektiini ... bilemiyorum."
"ok basit. Yzme bir tokat atmanz gerek." Keating kkr kkr gld. "Aslnda bunu birka
dakika nce yapmanz gerekirdi."
Keating avularnn srlsklam olduunu fark etti. Dik durabilmek iin kucandaki peeteye
tutunuyordu. Wynand'la Dominique yemeklerini yemekteydiler. Yava yava, zarif hareketlerle. Sanki
baka bir masadaydlar. Keating onlarn insan olmadn dnd. kisi de insan deildi. Bir eyler
deimiti. Salonun kristal avizelerinden gelen klar, normal k deil, rntgen nlaryd.
Kemikleri deil, daha derindekileri gsteriyorlard. Ruha ynelik. Bu masada, elbise giymi ruhlar
oturuyordu. Etleri yoktu. Ruhlar ortada olunca korkuntular. Korkun olmas da, karsnda ikenceci
yaratklar grmesi gerekirken, yalnzca masumiyet grebilmesinden geliyordu. Onlar ne gryor
acaba, diye merak etti. Fiziksel varl yok olduunda, Keating'in kendi giysilerinin iinde ne
kalyordu acaba?
"Hayr m?" diye sordu Wynand. "Bunu yapmak istemiyor musunuz, Bay Keating? Ama tabii
yapmaya mecbur deilsiniz. Hibirini istemiyorum deseniz, yeter. Bay Ralston Holcombe urackta.
Stoneridge'i o da sizin kadar gzel yapar."
"Ne demek istediinizi anlayamyorum, Bay Wynand," diye fsldad Keating. Gzleri tabandaki
salatann domatesli sosuna dikilmiti. Titriyordu sos. i buland.
Wynand, Douinique'e dnd.
"Bir eyin peinde komaktan sz etmitik, hatrlyor musunuz. Bayan Keating?" diye sordu. "Ben
sizin o noktaya asla varamayacanz sylemitim. Kocanza bir bakn. O uzman bu iin. Hi abasz
hem de. Byle yaplr bu i. Bir deneyin gnn birinde. Yapamam demek iin bouna zahmet etmeyin.
Biliyorum. Siz bu ite amatrsnz, tatlm."
Keating yine konumas gerektiini dnyor, ama beceremiyordu. O salata nndeyken asla
konuamazd. Btn korku o tabaktan geliyordu, masann kar tarafnda oturan canavardan deil.
Salonun geri kalan scak ve gvenliydi. ne doru eilirken, dirseiyle taba yere itiverdi.
Gsterili szlerle zr diledi. Bin yaklat, nazik seslerle avutmalar duyuldu; haldaki pislik
temizlendi.
Keating bir sesin konutuunu duydu: "Neden yapyorsunuz bunu?" ki yz birden ona dnd. O
zaman bu szleri kendisinin sylemi olduunu anlad.

Dominique sakin bir sesle, "Bay Wynand bunu sana ikence etmek iin yapmyor, Peter," dedi.
"Benim iin yapyor. Ne kadarna dayanabileceimi grmeye alyor."
"Bu doru, Bayan Keating," dedi Wynand. "Ksmen doru. Dier ksm da, kendimi hakl
karmak.
"Kimin gznde?"
"Sizin ve belki de kendimin."
"Buna ihtiyacnz m var?"
"Bazen. Banner iren bir gazete, yle deil mi? te ben kendi onurumu verip, karlnda da
kendime bir seyirci koltuu aldm; oradan onur kavramnn dier insanlarda nasl ilediini
seyrederek kendimi elendirebiliyorum."
Keating artk stndeki giysilerin iinde hibir ey kalmadn dnyordu. nk karsndaki
iki surat, artk ona hi dikkat etmez olmulard. Gvendeydi kendisi. Masadaki yeri botu. Koskoca
bir mesafenin tesinden, ikisi neden birbirine byle sessizce bakyor, dman gibi deil, dost iki
cellat gibi de deil, iki yolda gibi bakyor, diye merak etti.
Yelken amalarndan iki gn nce, Wynand bir akam Dominique'e ge saatte telefon etti.
"Hemen gelebilir misiniz?" diye sordu. Bir anlk sessizlii duyunca, "Yo, sandnz gibi deil,"
dedi. "Ben anlamalarna sadk biriyimdir. Gvende olacaksnz. Yalnzca sizi bu akam grmek
istemitim."
"Peki." Dominique kendi sesinin yavaa, "Teekkr ederim," diye eklediini duyunca, ok ard.
Asansrn kap, atnn zel lobisine aldnda, Wynand orada bekliyordu. Ama Dominique'in
asansrden kmasna izin vermedi. Kendisi kabine girdi.
"Evime girmenizi istemiyorum," dedi. "Bir alttaki kata gidiyoruz."
Asansrc akn gzlerle Wynand'a bakyordu.
Asansr kilitli bir kapnn nnde durdu. Wynand kilidi at, nce Dominique'in gemesi iin yol
verdi, sonra onun peinden sanat galerisine girdi. Dominique buraya hi kimsenin giremediini
hatrlyordu. Bir ey sylemedi. Wynand da bir aklama yapmad.
Dominique o koca odalarda saatlerce sessizce dolat, inanlmaz gzelliklere bakt durdu. Yerde
ok kaln bir hal vard. Hi ayak sesi duyulmuyordu. Dardan da kentin sesleri gelmiyordu buraya.
Hi pencere yoktu. Wynand onu izliyor, o durduka duruyordu. Gzleri onunkilerle birlikte bir
objeden dierine kaymaktayd. Arasra Dominique'in yzne bakyordu. Dominique, Stoddard
Tapna'ndan gelen heykelin nnden hi durmakszn geti.
Wynand onu durmaya da, yrmeye de zorlamyordu. Sanki buray ona teslim etmiti. Dominique
artk kmak istediine karar verdiinde, onu kapya kadar izledi. Dominique dnp sordu:
"Bunu grmemi neden istediniz? Bu yzden hakknzda daha iyi eyler dnecek deilim. Hatta
belki daha kt eyler dneceim."
"Evet," dedi Wynand alak sesle. "O adan dnseydim, ayn sonuca ben de varrdm. Ama
dnmedim. Yalnzca grmenizi istedim."
4

Onlar arabadan inerken gne yeni batmt. Gk ve deniz yaylm, cva levhas gibi bir suyun
zerinde, yeil bir rt halindeydi. Bulutlarn evresine ateten izler izilmiti. Yatn pirin
sslemelerine de yle. Yat, beyaz bir hareketin izi gibiydi. Duyarl bir gvdesi vard. Hareketsiz bir
kaldrmn kenarnda durmaktan zorlanyordu.
Dominique buruna altn harflerle yazlm Bende yazsna bakt.
"Bu ad ne anlama geliyor?" diye sordu.
Wynand, "ok eskiden lm baz insanlara bir cevap," diye karlk verdi. "Ama belki de asl
lmszler onlardr. ocukluumda en sk duyduum szlerden biri, 'Burada ynetim sende deil,
szyd."
Wynand'n bu soruya asla cevap vermediini duymutu. Onu hatrlad. Oysa kendisine hemen cevap
vermiti. Bir istisna uyguladnn da farknda deil gibiydi. Wynand'n hali Dominique'e bir sakinlik
duygusu veriyordu. Wynand iin de yenilikti bu. Sessiz bir final duygusu.
Bindikleri anda yat hemen hareket etti. Sanki Wynand'n gverteye basan aya bir konta evirmi
gibi. Parmakln nnde duruyordu Wynand. Dominique'e dokunmuyordu. Gkyzne kar ykselip
alalan ve kendilerinden uzaklaan kahverengi kyya bakmaktayd. Sonra Dominique'e dnd.
Dominique onun gzlerinde tanma belirtisi bulamad. Bu bakn balangc da yoktu. Devam eden
bir bakn paras gibiydi. Sanki hep ona bakp duruyormu gibi.
Aaya indiklerinde Wynand onun kamarasna kadar geldi. "stediiniz bir ey varsa ltfen bana
syleyin," dedi, sonra bir i kapdan geti. Dominique o kapdan Wynand'n kendi yatak odasna
geildiini grd. Wynand aradaki kapy kapad ve bir daha da dnmedi.
Dominique kamarada yavaa dolat. Glgesi saten kapl duvarlarda onu izliyordu. Alak bir
koltua oturup arkasna yasland, ayaklarn uzatp bileklerini aprazlad, kollarn bann yukarsna
att, lombozun koyu yeilden laciverte dnn seyretti. Elini uzatp yakt, lacivertlik yok oldu,
yerine kapkara bir yuvarlak geldi.
Kamarot akam yemeinin hazr olduunu bildirdi. Wynand kapy vurdu, onu alp yemek salonuna
kard. Davran artyordu Dominique'i. Neeliydi; ama neenin iindeki o sakinlik, garip bir
drstlk izlenimi yaratyordu.
Masaya oturduklarnda Dominique, "Beni neden yalnz braktnz?" diye sordu.
"Yalnz kalmak istersiniz diye dndm."
"Fikre almak iin mi?"
"yle ifade etmek istiyorsanz, yle diyelim."
"Daha ofisinize gelmeden almtm ona."
"Evet, tabii. Sizde bir zaaf bulmu gibi davrandmsa, beni balayn. yle olmadn biliyorum.
Bu arada, siz bana nereye gideceimizi hi sormadnz."
"O da bir zaaf olurdu."
"Doru. Aldrmadnza sevindim. nk benim hibir zaman belli bir hedefim olmaz. Bu gemi,
bir yerlere gitmek iin deil, bir yerlerden uzaklamak iindir. Bir limana uraan bile, bunu srf
oradan ayrlmann zevki iin yaparm. te beni tutamayan bir yer daha, derim kendi kendime."
"Ben de ok seyahat ederdim. Hep ayn eyi hissetmiimdir. nsanolundan nefret ediyorsun da
ondan, demilerdi bana."
"Buna inanacak kadar budala deilsiniz, deil mi?"
"Bilmem."
"O aptalca szn doru olamayacan grmsnzdr herhalde. Domuzu insanlk sevgisinin
simgesi sayan gr gibi. nk o yaratk her eyi kabullenir. Aslna bakarsanz, insanolundan asl
nefret eden kii, herkesi seven, her yerde kendini evinde hissedebilen insandr. nk insanlardan
hibir ey beklemez o. Bu nedenle de, hibir ktlk, hibir bayalk onu kzdramaz." '
"Hani hepimizin iinde biraz iyilik vardr diyenlerden mi sz ediyorsunuz?"
"Sizin heykelinizi yapan adama da, ke banda satlan Miki balonlarn yapan adama da eit
sevgi duyduunu syleyen kstahlardan sz ediyorum. Miki fareyi sizin heykelinize tercih edenleri de
sevdiini syleyenlerden sz ediyorum. O trl de ok insan var. Jan Dark' da, Broadway'de bir
dkknda alan satc kz da ayn ateli sevgiyle sevenler. Bir yandan sizin gzelliinizi beenen,
bir yandan da metroda rastlad kzlar beenen tip. Bacak bacak stne atmakla, jartiyerin arasndan
sarkan etlerini gstermeyi bir tutanlar. Teleskoptan bakan adamn o temiz, dengeli, korkusuz bakn
da, bir geri zeklnn bembeyaz bakn da seven kii. Byleleri ok geni ve gl bir kalabalk
oluturur. Btn bunlar ortadayken, insanolundan nefret eden siz iniymisiniz, Bayan Keating?"
"Sizin bu syledikleriniz, hatrladma gre, ben kendimi bilip dnebilmeye baladmdan beri
..." Sustu.
"Hep size ikence eden dnceler bunlar, deil mi? Tabii. nsan olduunu sanan bir yn
yaratktan nefret etmedike, insanlar sevmek mmkn deildir. Ya biri sevilir, ya br. nsan hem
Tanry, hem de dine kar gelmeyi eit sevemez ki! Meerki dine kar gnah ilediinden habersiz
olsun. nk insan Tanry bilemez."
"imdi size herkesin bana verdii cevab versem, ne derdiniz? Sevgi balamak demektir desem?"
"Bu sizin yapamayacanz bir ahlakszlk olur, derim. Kendinizi bu tr eylerin uzman saysanz
bile."
"Ya sevgi acmaktr, derlerse?"
"ff, susun artk. Bu tr eyleri duymak bile yeterince kt zaten. Ama sizden duymak, bsbtn
iren. aka bile olsa."
"Cevabnz nedir?"
"Sevgi saygdr, tapmadr, onurdur, yukarya doru baktr. Pis yaralarn sargs deildir. Ama
onlar bunu bilmez. Sevgiden en ok sz edenler, onu hi hissetmeyenlerdir. Anlay, acma, nefret ve
genel kaytszl kartrp bir orba yapar, adna sevgi derler. nsan bir kere sevmenin ne olduunu
sizin ve benim gibi hissettikten sonra, o katksz ihtiras ve katksz ykselmeyi yaadktan sonra, daha
azma raz olmak imknszdr."
"Benim ve sizin gibi mi?"
"Sizin heykeliniz gibi eylere baktmz zaman hissettiimiz duygudan sz ediyorum. Onda bir
balama yok. Acma da yok. Olmas gerekir diyeni ldrmek isterdim. Ama o adam sizin
heykelinize baktnda hibir ey hissetmez. O heykel de, aya krk bir kpek de ayndr onun
gznde. Hatta kpein bacan sard zaman, sizin heykelinize bakmaktan daha yararl bir ey
yapm olduunu sanr. Demek ki bykl, ycelii grebilmek isterseniz, salt mutluluu tatmak
isterseniz, Tanry ister, onun yerine yaralara pansuman yapmay reddederseniz, insanolundan nefret
ediyorsun derler size, Bayan Keating. nk siz insanolunun hak etmedii bir sevgiyi duyma suunu
ilemisinizdir."
"Bay Wynand, beni kovduran yazy hi okumu muydunuz?"
"Hayr, o zaman okumamtm. imdi de okumaya cesaretim kalmad."
"Neden?"
Wynand bu soruyu duymazlktan geldi. Glmseyerek baka konuya geti. "Bylece bana geldiniz,
'Sen dnyann en aalk adamsn, beni al da kendimden nefret etmeyi reneyim,' dediniz.
'nk ou insann yaarken kullanp durduu o zellik bende yok,' dediniz. 'Onlar hayat
dayanlabilir buluyor, ben bulamyorum,' dediniz. Grdnz m neleri belli etmisiniz?"
"Bunlarn belli olacan sanmyordum."
"Tabii. Hele de New York Banner'n sahibinin greceini. Ziyan yok. Ben de Ellsworth
Toohey'nin arkada olan ok gzel bir yosma bekliyordum."
Birlikte gldler. Bu kadar rahat konuabilmeleri garip geliyordu Dominique'e. Wynand bu
yolculuun nedenini unutmu gibiydi.
Sakinlii bulac bir bara yol amt.
Yemein onlar hi rahatsz etmeden servis yapln izledi Dominique. Beyaz masa rtsne,
kpkrmz maun duvarlara bakt.
Yattaki her ey, buray adm att en lks yer gibi grmesine ynelikti. Ama bu lks ikinci planda
kalyordu. Wynand'a bir fondu bu.
Ona yle iyi uyuyordu ki, insan grmeyebiliyordu fonu. Adam kendi servetini kk gsteren
biriydi. Dominique nice zengin insanlar grmt. Hepsi de, servetlerinin ve ulatklar amalarnn
karsnda dehete dm durumdaydlar. Burann grkemi yle deildi.
Masann karsndan rahata uzanan bu adamn son amac deildi bu yat. Dominique iinden, acaba
neydi amac, diye dnd.
"Bu gemi size yakyor," dedi.
Wynand'n gzlerindeki memnuniyeti grd. Sonra da minneti.
"Teekkr ederim. Ya sanat galerisi?"
"Evet. Ama onu balamak daha zor."
"Benim iin zrler bulmanz istemem." Bunu ok rahat bir sesle, sitem etmeksizin sylemiti.
Yemei bitirdiler. Dominique o kanlmaz daveti bekliyordu.
Davet gelmedi. Wynand sigarasn iiyor, yattan ve okyanustan sz ediyordu.

Dominique'in eli rastlant sonucu masa rtsnn zerinde, onun elinin yaknnda duruyordu.
Wynand'n o ele baktm grd. inden elini ekmek geldi, ama iradesini kulland, ekmedi. imdi,
diye dnd.
Wynand ayaa kalkt. "Gverteye kalm," dedi.
Parmakla dayanp durdular, siyah bolua baktlar. Mekn diye bir ey grnmyor, ancak
yzlerine deen havann niteliinden anlalyordu. Bo gkyzne birka yldz gereklik
kazandrmaktayd. Okyanusa hayat veren de, sudaki birka beyaz ate kvlcmyd.
Wynand dikkatsiz bir rahatlk pozunda duruyordu. Tek kolunu kaldrm, oradaki direi tutmutu.
Dominique k beneklerinin kprdayna, dalgalara kenar oluturuuna bakmaktayd. Bu da
yakyordu Wynand'a.
Dominique, "Sizin hi hissetmediiniz bir tehlikeli samalk daha syleyeyim mi?" diye sordu.
"Hangisi?"
"Okyanusa bakarken kendinizin ne kadar kk olduunu hi hissetmemisinizdir"
Wynand gld. "Hi," dedi. "Gezegenlere bakarken de. Da doruklarna bakarken de. Grand
Canyon'a bakarken de. Neden hissedeyim? Okyanusa baktmda, insanolunun bykln
hissediyorum. Onca anlam d mesafeleri fethedebilmek iin, bu gemiyi yaratabilme kapasitesine
hayranlk duyuyorum. Da doruklarna baktmda, aklma tneller, dinamitler geliyor. Gezegenlere
baknca uaklar dnyorum."
"Evet. nsanlarn doay dnrken hissettiklerini syledikleri o zel huu duygusuna gelince, ben
onu hi doadan alamadm, yalnzca..." Sustu.
"Nerden aldnz?"
"Binalardan," diye fsldad Dominique. "Gkdelenlerden."
"Bunu sylemekte neden kararszlk gsterdiniz?"
"ey ... bilmem."
"Ben New York'un bir siluetini, dnyann en gzel gurup manzarasna tercih ederim. Hele
ayrntlar gremediim zaman. Yalnzca biimler. Biimler ve onlar yaratan dnce. New York'un -
zerindeki gkyzyle, insanolunun iradesi grnr hale gelir. Baka bir dine neden ihtiya duyalm
ki? Sonra insanlar bana, balta girmemi bir ormann gbeindeki kutsal bir kovuktan sz ederler.
Oraya gidip khne bir tapnaa sayglarn sunduklarn anlatrlar. Srtan bir ta canavara. Czzaml
bir vahinin yaratt, iren, gbekli bir yaratn simgesi. Grmek istedikleri gzellikle deha m?
Bir ycelik duygusu mu? O zaman New York'a gelsinler. Hudson kylarnda durup baksnlar, diz
ksnler. Ben kendi penceremden kenti grdm zaman ... yo, kendimi kk hissetmiyorum. Ama
eer bir sava buray tehdit ederse, kendimi gkyzne frlatp o binalar bedenimle korumak
isterdim diyorum."
"Gail, seni mi dinliyorum, kendimi mi dinliyorum, anlayamadm."
"Bu szlerde kendini mi buldun?"
Dominique glmsedi. "Aslnda pek saylmaz. Ama szm de geri almyorum, Gail."
"Teekkr ederim, Dominique." Sesi yumuak, eleniyormu gibiydi. "Ama biz senden ve benden
sz etmiyorduk. Baka insanlardan sz ediyorduk." ki koluyla parmakla dayand, sudaki klara
bakarak konutu. "nsanlarn kendilerini alaltmaya bu kadar heves etmelerinin nedenlerini dnmek,
ilgin bir ey. Doa karsnda kendini kk hissetmek gibi. Bu samalk deil ama. Bu hemen
hemen kurumsallam bir ey. Biri sana bu gr anlatrken kendini ne kadar hakl hisseder, ne
kadar vn duyar, hi fark ettin mi? Sanki sana, bak; ben "Pigme" olduuma ne kadar memnunum,
nk ok iyi ve sevap ileyen biriyim, dermi gibi. nl kiilerden biri, Niagara avlan'na
bakarken o kadar da byk deilim demi olsa, bu sz tekrarlarken enikonu sevin duyarlar. Farkna
vardn m? Byk bir deprem karsnda, ellerinden gelenin tm hava cva ise, bunu
bilinlendirdiklerinde azlarn aprdatacak hale gelirler. Sanki drt ayakst yere km,
yzlerini amurlara srterek kasrgalarn grkemi nnde susta durmulardr. Oysa atei bulan,
buhar, elektrii kefeden, yelken ap okyanuslar aan, uaklar, barajlar yapan ve gkdelenleri
diken ruh, bu ruh deildir. Nedir bu insanlarn korktuu? Srnmekten holanan bu gruhun bu kadar
nefret ettii ey nedir? Ve neden?"
Dominique, "Bunun cevabn bulduum zaman, dnyayla bar imzalayacam," dedi.
Wynand konumay srdrd. Yapt yolculuklardan, evrelerindeki karanln tesindeki
ktalardan sz etti. O karanlk her yan bir perde gibi sarm, gzkapaklarna bask yapyordu.
Dominique bekledi. Cevap vermeyi kesmiti. Aradaki kk sessizlikleri ona brakt. Konuyu
bitirmesi ya da kendi bekledii, eyleri sylemesi iin. Ama o yle bir ey sylemedi.
"Yorgun musun, tatlm?" diye sordu.
"Hayr."

"Oturmak istersen sana bir ezlong getireyim."


"Hayr, burada durmak houma gidiyor."
"Biraz souk. Ama yarn daha gneye inmi oluruz, o zaman okyanusun gece yars nasl tututuunu
grrsn. ok gzeldir."
Wynand sessiz kald. Dominique geminin sular yara yara ilerleyiini dinliyordu.
"Aaya ne zaman iniyoruz?" diye sordu.
"Aaya inmiyoruz."
Bunu alak sesle sylemiti. Ak ve basit. Deitiremedii bir gerein karsnda aresizmi
gibi.
Sonra, "Benimle evlenir inisin?" diye sordu.
Dominique urad oku saklayamad. Wynand byle olacan nceden tahmin etmiti. Anlayl
bir ifadeyle glmsyordu.
"Baka bir ey sylememek en iyisi." Szlerini dikkatli seiyordu. "Ama eer kelimelere dkmemi
istersen, sylerim. nk aramzda o tr bir sessizlik, beklemeye hakkm olmayan bir ey. Bana ok
fazla ey sylemek istemiyorsun. Bu gece senin yerine ben konutum. imdi de izin ver, senin yerine
konuaym. Sen beni, insanlara kar duyduun tiksintinin bir simgesi olarak setin. Beni
sevmiyorsun. Bana hibir ey vermek istemiyorsun. Ben yalnzca senin kendini mahvetme aracnm.
Bunlarn hepsini biliyorum, kabul ediyorum ve benimle evlenmeni istiyorum. Dnyadan cn almak
iin ok kt bir adm atmak istiyorsan, o adm kendini dmanna satmak deil, onunla evlenmektir.
Senin en kt yann onun en kt yanyla eletirmek iin deil, senin en kt yann onun en iyi
yanyla eletirmek iin. Bunu bir kere denedin, ama setiin kurban, amacna layk deildi.
Gryorsun, olay senin bak andan sunuyorum. Benim amalarm, bu evlilikten neler beklediim,
senin ilgini ekmez. Onu bir kenara brakyorum. Bilmen gerekmez. Dnmen de gerekmez. Senden
hibir vaat istemiyorum, sana hibir mecburiyet yklemiyorum. Ne zaman istersen beni terketmekte
zgrsn. Bu arada ... seni ilgilendirmediine gre syleyeyim ... seni seviyorum."
Dominique tek kolunu arkasna doru uzatm, parmak ularyla parmakla dokunmu durumdayd.
"Bunu istememitim," dedi.
"Biliyorum. Ama eer merak ediyorsan, sana bir hata yaptn syleyebilirim. mrmde
karlatm en temiz insan gsterdin bana."
"Ne gln, deil mi? Nasl tantmz dnnce?"
"Dominique, ben mrm, dnyann iplerini ekip onu bir kukla gibi oynatmakla geirdim. Her
eyi grdm. Saflk diye bir ey olduuna inanr mydm sanyorsun? Ancak senin setiin yol gibi
arpk ve korkun bir yolla gelirse, o baka. Ama benim duygularm senin kararm etkilememeli."
Dominique durmu, ona bakyordu. nanmaz baklarla, gemi saatlerin tmne bakmaktayd.
Dudaklarnda yumuak bir ifade vard. Wynand bunu grd. Dominique'e gre, Wynand'n bu akam
syledii her ey, onun kendi dilinde szlerdi. Yapt bu teklif ve sunu biimi de Dominque'in
dnyasna uygundu. Bylelikle Wynand kendi amacn mahvetmi oluyor, Dominique iin nerdii
niyeti de yok ediyor; byle konuan bir erkekte, alalma diye bir eyin aranamayacan ortaya
koyuyordu. Birdenbire Dominique'in iinden ona uzanmak, ona her eyi anlatmak, gsterecei
anlaya snp bir an rahatlamak, sonra da ondan, bir daha kendisini asla grmemesini istemek
geldi.
Sonra birden hatrlad.
Wynand onun elinin hareketini fark etmiti. Dominique'in parmaklar parmakln zerinde iyice
gergindi. Bir destee duyduu ihtiyac aa vuruyor, bu ana nem kazandryordu. Sonra o parmaklar
gevedi, parmakln rayna sarld. Dominique dizginleri toparlamay baarm gibi. Dikkatsizce.
nk artk ciddi bir abaya gerek kalmamt.
Stoddard Tapna'n hatrlad Dominique. Karsndaki adam dnd. Katksz ycelik
yolundaki katksz hrstan sz eden, gkdelenleri vcuduyla korumak istediini syleyen bu adam.
Sonra New York Banner'n ba sayfasndaki bir resim geldi gznn nne. Howard Roark'u Enright
Evi'ne bakarken gsteren resim. Altnda da bir yaz: "Memnun musun, Bay Spermen?"
Dominique ban kaldrp Wynand'a bakt.
"Seninle evlenmek mi?" diye sordu. "Bayan Wynand Gazeteleri olmak m?"
Wynand cevap verirken sesindeki aba belli oluyordu. "Byle adlandrmak istiyorsan, evet."
"Seninle evlenirim."
"Teekkr ederim, Dominique."
Dominique kaytszlk iinde bekledi.
Wynand ona dndnde, gn boyu hep konutuu gibi konumaya balamt. Sakin ve biraz da
neeli bir sesle.
"Geziyi ksa keseriz. Bir hafta yeter. Bir sre seni burada istiyorum nk. Dndmzn ertesi
gn Reno'ya doru yola karsn. Kocan ben hallederim. Stoneridge'i alr, baka da ne isterse alr,
cehennemin dibine gider. Dndn gn evleniriz."

"Peki, Gail. imdi aaya inelim."


"Bunu istiyor musun?"
"Hayr. Ama evliliimizin nemli olmasn istemiyorum:"
"Ben nemli olmasn istiyorum, Dominique. Bu yzden de, bu gece sana el srmeyeceim.
Evlenene kadar byle. Biliyorum, mantksz bir jest bu. Dn treninin ikimiz iin de bir nemi
olmadnn farkndaym. Ama aramzda uygulanabilecek tek anormallik, geleneksel davranmak
olabilir. O yzden istiyorum bunu. stisna olarak baka bir ey gelmez elimden."
"Nasl istersen, Gail."
Wynand o zaman onu kendine ekti, dudaklarndan pt. Bu p, deminki szlerinin devamyd.
yle youn bir ifadeydi ki, Dominique vcudunu kasmaya, katlatrmaya altnda, ona cevap
vermemeye uratnda, vcudunun elinde olmakszn cevap verdiini hissetti. Vcudu ona her eyi
unutturuyor, kendisine sarlm olan bu adamn fiziksel varln ne karyordu.
Wynand onu brakt. Dominique onun da durumu fark ettiini anlamt. Wynand glmsedi.
"Yorgunsun, Dominique. yi geceler diyeyim, mi sana? Ben burada bir sre daha kalmak
istiyorum."
Dominique uysal bir tavrla dnd, tek bana kamarasna indi.
5

"Ne oldu? Stoneridge'i alamyor muyum?" diye sordu Peter Keating. Dominique salona yeni
girmiti. Keating de peinden yrm, ak kapnn yannda duraklamt. Dominique eldivenlerini
elinden ekerken,
"Stoneridge'i alacaksn, Peter," dedi. "Bay Wynand gerisini sana kendisi syleyecek. Seninle bu
gece grmek istiyor. Sekiz buukta. Evinde."
"Ne halt etmeye?"
"Sana kendisi syleyecek."
Dominique eldivenlerini yavaa avucuna vurdu. Kk bir biti iareti. Cmle sonundaki nokta
gibi. Sonra odadan kmak zere dnd. Keating onun yolunu tkad:
"Vz gelir bana," dedi. "Vz gelir. Ben de oynayabilirim sizin oyununuzu. Ne byksnz, ne
harikasnz, deil mi? Kamyon ofrleri gibi davranabildiiniz iin. Sen ve Bay Gail Wynand. Ahlak
da cehennemin dibine, insanlarn duygular da cehennemin dibine, yle mi? Ben de yapabilirim ayn
eyi. kinizi de kullanr, bu iten ne alabilirsem, onu alrm. Tek nemli olan bu. Houna gitti mi?
Solucan ac ekmeyi reddedince, keyfi kalmyor mu yoksa? in gzelliini mi bozuyor?"
"Bence bu ok daha iyi, Peter. Sevindim."
Ama Keating o akam Wynand'n alma odasna girdiinde, bu tavrn srdrmeyi beceremedi.
Gail Wynand'n evine kabul edilmenin dehetinden bir trl kurtulamyordu. Oda boyunca yryp
masann karsndaki koltua gelinceye kadar, artk tek hissedebildii, bir arlk duygusuydu. Acaba
ayaklarm bu yumuak halda iz brakm mdr? diye dnyordu. Dalglarn kurun pabular gibi!
Wynand, "Size sylemek zorunda olduum eyin sylenmesi de, yaplmas da hibir zaman
gerekmemeliydi, Bay Keating," dedi. Keating hi kimsenin bu kadar bilinli bir kontrol uygulayarak
konutuunu duymamt. Delice bir dnce geti aklndan. Sanki Wynand yumruunu skm, sesinin
her hecesini o yumrukla ynlendiriyormu gibi, dedi kendi kendine. "Bundan sonra syleyeceim her
sz tatsz, bu nedenle ksa konuacam. Karnzla evleneceim. Kendisi yarn boanmak zere
Reno'ya hareket ediyor. te Stoneridge anlamas. Ben imzam attm. liiinde iki yz elli bin
dolarlk bir ek var. Bu para, anlama gerei alacanz parann dnda. u anda hibir ey
sylemeseniz daha iyi olur. Onaynz daha ucuza da salayabilirdim, onu biliyorum, ama tartmak
istemiyorum. Pazarla balarsak, durum dayanlmaz olur. Bu nedenle ltfen bunu aln ve konuyu
kapanm sayn."
Anlamay masann zerinden uzatyordu. Keating kdn tepesine kegenle tutturulmu
dikdrtgen biimindeki eki grd. Kegen, lambann nda gm gibi parlyordu.
Keating'in eli kd almak zere uzanmad. enesi kelimeleri karabilmek iin garip biimlere
gire gire konutu:
"stemiyorum. Onaym bedava da alabilirsiniz."
"Wynand'n yznde bir aknlk grd. Hemen hemen merhametli bir ifade.
"stemiyor musunuz? Stoneridge'i de mi istemiyorsunuz?"
"Stoneridge'i istiyorum!" Keating'in eli birden uzand, kd kapt. "Hepsini istiyorum! Neden
yannza kr kalsn? Ben ne diye aldr edeyim?"
Wynand ayaa kalkt. Sesinde hem rahatlama, hem de hznle, "Doru, Bay Keating," dedi. "Bir an
iin evliliinizi hemen hemen doru bir ey gibi gstermek zereydiniz. Oysa brakn, naslsa yle
kalsn. yi geceler."
Keating evine dnmedi. Yryerek Neil Dumont'un oturduu apartman dairesine gitti. Dumont onun
yeni tasarmcs ve en iyi arkadayd. Sska, kansz bir sosyete ocuuydu. Onca saygn ecdadn
arlndan omuzlan kamburlam gibi grnyordu. yi bir tasarmc deildi, ama tandklar boldu.
Ofiste Keating'in ok iine yaryordu. Akamlan da Keating onun ok iine yaryordu.
Dumont'u evde buldu. Hemen Gordon Prescott'la Vincent Knowlton'u aradlar; felekten bir gece
almak zere darya frladlar. Keating fazla imedi. Btn hesaplar o dedi. Hatta gereinden
fazla dedi. kide bir smarlayacak yeni eyler icat ediyordu. Hovardaca bahiler brakt. Durmadan,
"Biz dostuz, deil mi... biz dostuz, deil mi?" diye sorup duruyordu. Masadaki bardaklara bakyor,
svnn iinde dans eden klar seyrediyordu. Karsndaki ift gze bakt. Bulankt gzler. Ama
arasra ona baktklarnda, memnuniyet yanstyorlard. Yumuak, rahatlatc gzlerdi.
O akam Dominique bavullarn hazrlayp odasna braktktan sonra, Steven Mallory'yi grmeye
gitti. Roark'u yirmi aydr grmemiti. Mallory'ye arasra uruyordu. Mallory bu gelilerin,
Dominique'in aklamak istemedii bir mcadelede karlat yklma noktalar olduunun
farkndayd. Aslnda gelmek istemediini, kendisiyle geirdii ender akamlarn, Dominique'in
hayatndan koparlm dilimler olduunu da biliyordu. Hi soru sormazd, onu grdne de her
zaman sevinirdi. Alak sesle konuurlard yle akamlarda. Bir dostluk duygusu sarard evrelerini.
Yalanm evli iftler gibi. Sanki Mallory bir zamanlar onun vcuduna sahip olmu, ama aradan
geen zaman iinde aralarnda rahat bir yaknlktan baka bir ey kalmam gibi. Geri Mallory onun
vcuduna hibir zaman dokunmu deildi, ama heykeli yaparken o vcutla ilgili daha derin bir
sahiplik duygusu edinmiti. Bunun her ikisine verdii o zel duyguyu kaybetmelerine olanak yoktu.
Kapy ap Dominique'i grnce glmsedi.
"Merhaba, Dominique."
"Merhaba, Steven. Megul muydun?"
"Hayr. Gir ieri."
Stdyosu eski bir binada, kocaman, dank bir yerdi. Dominique son geliinden bu yana yer alm
deiiklikleri hemen fark etti. Odada bir nee, bir glme havas vard. Uzun sre tutulan bir soluun
salnmas gibi. Elden dme mobilyalar grd. Az rastlanan dokusu, cokun renkleri dikkat eken bir
ark hals grd. Yeim kl tablalar, tarihsel kazlardan gelme heykel paralar grd. Wynand'n
alveriinden apansz gelen parayla, cannn istedii her eyi almt. Bu neeli kalabaln
yukarsnda, duvarlar pek plak grnyordu. Hi tablo yoktu Mallory'nin duvarlarnda. Bir tek
ereve aslyd. Roark'un Stoddard Tapna'yla ilgili ilk orijinal izimi.
Dominique evresine baknd, her para eyay ve onun burada bulunmasnn nedenlerini dnd.
Mallory iki koltuu tekmeyle mineye yaklatrd, oturdular.
Sonra Mallory en sade sesiyle, "Clayton, Ohio," dedi.
"Ne yapyor orada?"
"Janer Maazas iin yeni bir bina. Be katl. Ana Cadde'de."
"Ne zamandr orada?"
"Bir ay kadar oluyor."
Dominiqe'in her geliinde, Mallory'nin cevap verdii ilk soru bu olurdu. Hem onun sormasna
frsat vermeden. Mallory'nin bu rahat davran, Dominique'in de aklama yapmasn kolaylatryor,
bir eyler saklamaya almasn gereksiz klyordu. nk Mallory'nin davranna hi yorum
karm deildi.
"Ben yarn yolculua kyorum, Steven."
"Uzun mu srecek?"
"Alt hafta. Reno."
"Sevindim."
"Dnte ne yapacam sana sylemesem daha iyi olacak. Sevinmeyeceksin."
"Sevinmeye alrm ... eer yapmak istediin oysa."
minede, kmrlerin zerinde duran ktklerden biri hl biimini bozmu deildi. zeri ufack
yarklarla kare kare ayrlm, alev almad halde rengi ate gibi olmutu. Bir dizi kl pencere gibi.
Birden o kl pencereler ortalarndan yarld, minenin lekeli tulalarna doru kvlcmlar
pskrd.
Mallory kendi iinden sz ediyordu. Dominique bunlar dinlerken; vatanndan epeydir uzakta
kalm bir gmenin, anadilini ilk defa duyuu gibi bir duygu iindeydi.
Bir sessizlikten yararlanp, "Nasl o, Steven?" diye sordu.
"Her zamanki gibi. Deimez o, bilirsin."
Kte bir tekme savurdu, birka kmr yerinden yuvarland. Mallory onlar geriye itti, konutu:
"Bana bazen, aramzda lmszle erimi bir tek o var gibi geliyor. hret asndan demek
istemiyorum. Gnn birinde lmeyecek de demiyorum. Ama lmszl yayor. Bence lmszlk
sznn anlam, o insan ite. nsanlar ebediyen kalc olmaya nasl zlem duyarlar, bilirsin. Ama her
geen gnle birlikte biraz lrler. Onlarla karlatnda, bir bakarsn, geen sefer grdn insan
deil artk. Hatta her saat, kendi ilerinden bir paray ldrrler. Deiirler, inkr ederler,
elikilere derler; bunun adna da byme derler. Sonunda geriye hibir ey kalmaz. Tersine
evirmedikleri, ihanet etmedikleri hibir eyleri kalmaz. Sanki aslnda ortada bir kimlik yokmu da,
ekilsiz bir kitle halinde, parlayp snen sfatlar varm gibi. Bir an bile tutamadklar kalcl nasl
bekleyebiliyorlar? Ama Howard ... insan onu ebediyen var olarak dnebilir."
Dominique atee bakyordu. Yzne vuran k onu canlym gibi gsteriyor, bir yanlg
yaratyordu. Bir sre sonra Mallory sordu:
"Aldm yeni eyleri nasl buldun?"
"Beendim. Onlara sahip olmandan holandm."
"Beni -son grdnden beri neler olduunu sylemedim sana. nanlmaz bir ey. Gail Wynand ..."
"Evet, onu biliyorum."
"Biliyor musun! Dn bir! Wynand hem de! Nereden kefetti beni acaba?"
"Onu da biliyorum. Dndmde sylerim sana."
"Adamn inanlmaz bir deer yargs var. Yani yle biri iin inanlmaz. En iyilerini ald."
"Evet, alr."
Sonra Dominique, bir geie gerek duymadan eski konuya dnd, ama Mallory onun artk
Wynand'dan sz etmediini anlamakta zorlanmad.
"Steven, sana hi beni sordu mu?"
"Hayr."
"Benim buraya uradmdan sz ettin mi ona?"
"Hayr."
"Bunu ... benim hatrm iin mi yaptn, Steven?"
"Hayr. Onun hatr iin."
Artk Dominiquee bilmek isteyecei her eyi sylemi olduunun farkndayd.
Dominique ayaa kalkarken, "Biraz ay ielim," dedi. "Kap kaa gster bana. Kendim yaparm."
Dominique sabahn erken saatinde Reno'ya doru yola kt. Keating o sra hl uyuyordu.
Dominique veda etmek iin onu uyandrmad.

Keating gzlerini atnda, onun gitmi olduunu hemen anlad. Daha saate bakmadan anlad. Evin
iindeki sessizliin nitelii yetiyordu bunu belli etmeye. "sabet" demesi gerektii kansndayd, ama
demiyor, yle bir ey de hissetmiyordu. Asl hissettii, ok geni, yamyass bir kavramd: "Yarar
yok." Ama bunun kendisiyle de, Dominique'le de ilgisi yoktu. Yalnzd u anda. Numara yapmasna
hi gerek yoktu. Yatakta, kollarn iki yana am srtst yatarken, kendini aresiz hissetmekteydi.
Yzne tevazu dolu bir ifade gelmi, gzleri akn bakyordu. Bunun bir eylerin sonu, bir eylerin
lm olduunu hissetmekteydi, ama onun da Dominique'i kaybetmekle ilgisi yoktu.
Kalkp giyindi. Banyoda Dominique'in kullanp att bir havlu buldu. Alp yzne dayad, uzun
sre yle tuttu. zlyor deildi. Ad olmayan bir duyguydu hissettii. Anlay da deil. nk onu
yalnzca iki kere sevmiti ve bunun farkndayd. Biri, Toohey'nin telefon ettii gece, biri de imdi.
Sonra parmaklarn at, havlu kayp yere dt. Akan su gibi.
Ofise gidip her zamanki gibi alt. Boanacan hi kimse bilmiyordu, o da kimseye syleme
isteini duymad. Neil Dumont bir ara ona gz krpt, "Peter, bugn bir tuhafsn," dedi. Peter omuz
silkip ona arkasn dnd. Dumont'u grdke ii bulanyordu bugn.
Ofisten erken kt. Belirli belirsiz bir igd onu ekiyor gibiydi. Balangta alk duygusuna
benziyordu ama yava yava kendini belli etmeye balad. Ellsworth Toohey'i grmek zorundayd.
Toohey'e ulamas artt. Kendini gemi kazasndan kurtulmu da, uzaktaki a dora yzmeye alan
biri gibi hissediyordu.
O gece kalkp Ellsworth Toohey'nin oturduu daireye gitti. Kapdan girdiinde, kendini kontrol
ediinden bir hayli gurur duydu, nk Toohey onun yznden bir ey anlamamt.
Toohey zerinde durmuyormu gibi, "Aa, merhaba, Peter," dedi. "Zamanlama yetenein ok eksik.
Beni hep en kt akamlarda yakalyorsun. Ama aldrma. Dostlar insan rahatsz etmek iin deil
midir? Otur, otur, hemen geliyorum."
"zr dilerim, Ellsworth, ama mecburdum."
"Rahatna bak. Bana bir tek dakika izin ver, yeter. Olmaz m?"
Keating oturup bekledi. Toohey alyor, daktiloyla yazlm birtakm sayfalarn kenarlarna notlar
alyordu. Kurun kalemini yonttuunda sesi Keating'in sinirlerini trpledi. Toohey tekrar ktlara
eildi, yeni batan ie koyuldu.
Yarm saat kadar sonra ktlar kenara itti, Keating'e glmsedi.
"Bu kadar," dedi. Keating ne doru eilir gibi ufack bir hareket yapt. "Dur daha," dedi Toohey.
"Bir de telefon etmem gerek."
Gus Webb'in numarasn evirdi. "Alo, Gus?" dedi neeyle. "Naslsn, ayakl prezervatif reklam?"
Keating, Toohey'nin bu kadar yz gz olabileceini hi sanmazd. Karde kardele konuuyormu
gibi, bu yzden zene hi gerek yokmu gibi bir ses tonu. Webb'in tiz sesinin glerek bir eyler
sylediini duydu. Kulaklktan hzl sesler pskrmeye devam etti. Birinin boazna tp sokulmu,
temizleme yaplyormu gibi. Kelimeleri anlamaya olanak yoktu, konumann ancak nitelii belli
oluyordu. Bo verme, kstahlk kokan, arasra glmelerle nlayan bir konuma.
Toohey koltuunda arkaya yasland, yznde yarm bir glmsemeyle dinledi. "Evet," diyordu
arasra. "Evet, evet ... haklsn, arkada ... tabii yle." Derken Toohey daha kaykld, boyal
pabularnn tekini masann kenarna dayad. "Bak, arkada, senden bir sre iin Bassett'e fazla
yklenmemeni istiyorum. Senin almalarn elbette beeniyor, ama imdilik fazla oke etme onu.
Zpktlklar yok, tamam m? Azn kapal tut. Bal gibi biliyorsun nasl syleyebildiimi. yle,
evet. Tamam ite. Ne? yle mi yapt? ok iyi, melek surat... Haydi, grrz ... Ha, Gus, ngiliz
leydiyle musluk tamircisini duymu muydun?" Sonra fkra anlatmaya balad.. Kulaklk avaz avaz
haykrarak gld. "Neyse, sen dikkatli ol, mideni kolla, melek surat. yi geceler."
Toohey kulakl yerine koydu, "Evet, Peter," diyerek gerindi, ayaa kalkt, Keating'in karsna
gelip durdu, ufack ayaklar zerinde salland. Gzleri prl prl ve anlayl bakyordu.
"Evet, Peter, ne oldu bakalm! Dnya tepene mi ykld?"
Keating i cebine uzanp sar bir ek kard. Burumutu ek. ok ellendii belliydi. On bin
dolarlk bir ekti. Altnda Keating'in imzas vard. Ellsworth M. Toohey adna yazlmt. Keating'in
onu Toohey'e uzat biimi, ba gibi deil, dilenci gibiydi.
"Ltfen, Ellsworth ... al bunu ... yi bir amaca harca ... Sosyal Aratrmalar Dernei'ne ... Ya da
hangisine istersen ...en iyisini sen bilirsin ... iyi bir amaca gitsin ..."
Toohey eki iki parmann ucuyla, kirli bir madeni paraym gibi tuttu. Ban hafife yana edi,
dudaklarn bir beeni ifadesiyle bzd, sonra eki masasna frlatt.
"ok zarif bir hareket, Peter. Gerekten yle. Nereden esti bu?"
"Ellsworth, hatrlyor musun, bir kere demitin ki ... ne yapm olursak olalm, yeter ki bakalarna
yardm edelim, demitin. Tek nemli olan o, demitin. Bu iyi bir ey, deil mi? Temiz bir ey, deil
mi?"
"Bir kere sylemedim, bir milyon kere syledim."
"Doru gerekten, deil mi?"
"Tabii doru. Eer kabul etmeye cesaretin varsa."
"Sen benim dostumsun, deil mi? Tek dostum sensin. Ben ... kendimle bile dost deilim, ama sen
dostsun benimle. Deil mi, Ellsworth?"
"Tabii ki yle. Hem bunun deeri, senin kendi kendinle dost olmandan ok daha fazla. Biraz garip
bir kavram, ama son derece geerli."
"Anlyorsun. Baka kimse anlamyor. Ve sen beni seviyorsun."
"Canla bala. Vaktim olduka."
"Hu?"
"Mizah anlay, Peter! Nerede senin mizah anlayn? Ne oluyorsun? Karnn m aryor? Yoksa
ruhsal bir hazmszlk m?"
"Ellsworth, ben ..."
"Evet?"
"Syleyemem. Sana bile."
"Sen korkan birisin, Peter."
Keating aresiz baklarla bakt. Ellsworth'un sesi hem ciddi, hem anlaylyd. Ac m hissetsin,
kendini hakarete uram m saysn, yoksa gven mi kazansn, bilemiyordu.
"Buraya gelip bana, insann yapt eyin nemi yok, diyorsun; ondan sonra da yaptn bir ey
yznden, karmda para para oluyorsun. Haydi, kendine gel. nemi yok, de. Ben kendim nemli
deilim, de. nanarak syle bunu. Biraz cesaret gster. O kk egonu unut."
"Ben nemli deilim, Ellsworth. Ben nemli deilim. Ah, Tanrm, keke herkes de bunu senin
syleyebildiin gibi syleseydi! Ben nemli deilim. nemli olmak istemiyorum."
"Para nereden geldi?"
"Dominique'i sattm."
"Neden sz ediyorsun? Yat gezintisi mi?"
"Ama bana, sanki sattm Dominique deilmi gibi geliyor."
"Sana ne eer..."
"Reno'ya gitti."
"Ne?
Toohey'nin gsterdii tepkideki iddeti anlayamamt, ama merak edemeyecek kadar da yorgundu.
Her eyi anlatt ona. Bana geli srasyla. Olaylarn olmas nasl uzun srmediyse, anlatmas da
uzun srmedi.

"Seni sersem budala! Buna izin vermemen gerekirdi!"


"Ne yapabilirdim ki? Wynand'a kar hele!"
"Ama Dominique'le evlenmesine izin vermek!"
"Neden olmasn, Ellsworth? eyden daha iyi..."
"Hi sanmazdm Wynand'n kalkp ... ama ... ff, Allah kahretsin, ben senden de budalaym!"
"Ama Dominique asndan daha iyi..."
"Senin Dominique'in cehennemin dibine! Ben Wynand' dnyorum!"
"Ellsworth, ne oluyor sana? ... Buna neden kayg..."
"Sus biraz, tamam m? Brak da dneyim."
Az sonra Toohey omuz silkti, Keating'in yanna oturdu, kolunu onun omzuna att.
"zldm, Peter," dedi. "zr dilerim. Sana balanamayacak kadar kaba davrandm. Ama neler
hissettiini anlyorum. Yine de, ok fazla ciddiye almaman gerekir. nemi yok." Otomatik konuuyor
gibiydi. Akl aslnda baka yerlerdeydi. Keating bunun farkna varmad. Yalnzca kelimeleri
duyuyordu o. lde bir vaha gibiydi o kelimeler. "nemi yok. nsanlk hali ite. nsandan fazla bir
ey olmak isteyecek deilsin ya. Kim daha iyi ki? lk ta atmaya kimin hakk var? Hepimiz insanz.
nemi yok."
"Tanrm!" dedi Alvah Scarret. "Yapamaz! Hele Dominique Fancon'la!"
"Yapacak," dedi Toohey. "Dominique dner dnmez."
Scarret zaten Toohey'nin kendisini le yemeine davet etmesine ok armt. Ama bu haberi
duyunca, ilk aknlk, yerini ok daha ac bir aknla brakmt.
nndeki taba yana iterken, "Dominique'i severim," dedi. Yiyemezdi artk. tahtan eser
kalmamt iinde. "Her zaman ok sevmiimdir. Ama onu Bayan Wynand olarak grmek!"
Toohey, "Benim duygularm da tam yle!" dedi.
"Gaibe hep evlen, evlen demiimdir. yi bir ey. nsana bir hava veriyor. Bir saygnlk sigortas.
Onun da iine yarar. Hayat her zaman ince buz stnde gider gibi. imdiye kadar idare etti. Ama
Dominique!"
"Byle bir evlilii sen neden uygunsuz buluyorsun?"
"ey ... yani, bylesi hi ... Allah kahretsin, sen de biliyorsun doru olmadn!"
"Ben biliyorum. Sen de biliyor musun?"
"Bak, bu kadn tehlikeli bir kadn."

"yle. O senin kk sorunun. Asl byk sorunun, Wynand'n tehlikeli bir adam oluu."
"ey ... baz bakmlardan evet."
"Sayg deer editrm, ne demek istediimi ok iyi anlyorsun. Ama bazen her eyi aka ortaya
koymak insana yardmc olur. leriye dnk ibirliine zemin hazrlar. Sen ve ben ... ok ortak yan
olan insanlarz, ama sen bugne kadar bunu kabullenmekte biraz isteksiz davrandn. Biz ayn temann
iki varyasyonu gibi bir eyiz, deil mi? ki ucu, ayn ortaya kar oynuyoruz. Bylesi senin edebi
slubuna daha iyi uydu ite. Ama sevgili patronumuz bambaka bir ezgi. Bambaka bir laytmotif
Sence de yle deil mi, Alvah? Sevgili patronumuz hepimizin arasnda bir kaza. Kazalar gvenilmez
olgulardr. Sen yllardan beri sandalyenin kenarnda oturur durumdasn. Yalan m? Sandalyenin
kenarna ilimi, Bay Gail Wynand'a bakyorsun. Demek ki ne dediimi anlayabilirsin. Bayan
Dominique Francon'un da, pek bizim ezgimizden olmadn biliyorsun. yle bir etkinin,
patronumuzun hayatna girdiini grmek houna gitmez. Konuyu bundan ak ortaya koyabilir
miydim?"
"Akll adamsn, Ellsworth," dedi Scarret kurun gibi ar bir sesle.
"O yllardan beri belli."
"Gail'le konuacam. Sen konumasan iyi edersin ... zr dileyerek syleyeyim, senden nefret
eder. Ama benim konumamn da fazla bir ie yarayacam sanmyorum. Kararm vermise caymaz."
"Ben de bir ie yaramasn bekliyor deilim zaten. stersen bir dene, ama yarar olmayacaktr. O
evlilii durduranlayz. Benim iyi yanlarmdan biri, yenildiim zaman kabul etmesini biliimdir."
"Ama o zaman neden kalktn da ..."
"Sana bunlar anlattm, yle mi? Bir kak tatl ikram ettim, Alvah. n bilgi."
"Dorusu makbule geti, Ellsworth. Hem de ok."
"Hep makbule gemesini salarsan aklllk edersin. Wynand Gazeteleri'nden insan kolay kolay
vazgeemez, Alvah. Birlikten kuvvet doar. Senin slubun ite."
"Ne demek istiyorsun?"
"Zor gnler geliyor demek istiyorum, dostum. Birbirimize dayansak iyi ederiz."
"Eh, ben hep seninle birlikteyim, Ellsworth. Hep yle oldum."
"Doru saylmaz ama zerinde durmayalm. Bizi yalnzca imdiki zaman ilgilendiriyor. Bir de,
gelecek zaman. Anlamamzn simgesi olarak, ilk frsatta Jimmy Kearns'i defetmeye ne dersin?"

"Aylardr bunun peinde olduunu sezmitim! Nesi var Jimmy Kearns'in? eytan gibi ocuk. Kentin
en iyi tiyatro eletirmeni. Akl banda. Bak gibi. Gelecei parlak."
"Onun ... bana buyruk grleri var. Bak gibi ama, ofiste baklar bulunmasn istemezsin
herhalde. Senin elindeki bak hari tabii. Vaatlerin neler vaat ettiine dikkat etmek kendi yararna
olur."
"Yerine kimi koyacam peki?"
"Jules Fougler'i."
"ff, Allah kahretsin, Ellsworth!"
"Neden olmasn?"
"O itolu ... paramz yetmez onu almaya."
"stersen alabilirsin. Hem ne kadar da nl, baksana!"
"Ama onun kadar geimsiz bir sa ..."
"Eh, onu almak zorunda deilsin tabii. Bunu baka zaman konuuruz. Sen Jimmy Kearns'i def et,
yeter."
"Bak, Ellsworth, ben adam kayrmam. Bana gre hepsi bir. Kov diyorsan kovarm Jimmy'yi- Ama
neye yarayacan anlayamyorum, demin konutuumuz konuyla ne ilgisi olduunu da gremiyorum."
"Gremiyorsun," dedi Toohey. "Ama greceksin."
"Gail, mutlu olman ne kadar ok isterim, bilirsin," dedi Alvah Scarret. Ayn akam, Wynand'n at
katndaki salonunda, rahat bir koltua yerlemiti. "Bunu biliyor olman gerekir. Kafamda bunun kadar
nemli baka hibir ey yoktur."
Wynand kanepeye uzanm; tek bacan kvrm, ayam br dizine dayamt. Bir yandan sigara
iiyor, bir yandan sessizce dinliyordu.
"Dominique'i yllardr tanrm," dedi Scarret. "Daha sen adn duymadan nce tanrdm. ok da
severim. Bir bakma, baba gibi severim. Ama herhalde sen de kabul edersin ki, bu halkn Bayan
Wynand olarak grmeyi bekleyecei kadn o deil."
Wynand hibir ey sylemedi.
"Senin karn halkn maldr, Gail. Otomatik olarak yledir. Halkn mal. Senin okurlarnn ondan
bir eyler istemeye, bir eyler beklemeye hakk var. Simgesel bir deer, anlyor musun? ngiltere
Kraliesi gibi bir ey. Dominique'in byle bir eyi baarabilmesini nasl beklersin? Halka belli bir
ekilde gzkmek iin aba gstermesini nasl beklersin? Tandm insanlar arasnda en zaptrapta
gelmez olan o. Korkun bir hreti var. Ama en kts de, Gail, boanm bir kadn olmas! Biz
burada tonlarla mrekkep harcayp yuvann kutsallndan, kadnln saflndan ve temizliinden
dem vuruyoruz! Okurlarn bunu nasl sindirir dersin? Karn onlara nasl satarm ben?"
"Bu konumaya artk son vermek gerektii kansnda deil misin, Alvah?"
"Evet, Gail," dedi Scarret zayf bir sesle.
Susup bekledi. Sanki kanl bir kavgadan sonra bar salamak iin frsat kolluyordu.
"Buldum, Gail!" diye haykrd birdenbire mutlu bir sesle. "Ne yapacamz buldum. Dominique'i
tekrar gazeteye alrz, ona bir stun yazdrrz. Deiik bir ey olur bu seferki. Ev konularnda. Btn
gazetelerde yaynlarz. te, ev ilerinde kolaylklar, taktikler, mutfak ileri, bebek bakm, falan filan.
O zaman iin batcl trplenir. Millete onun aslnda ne iyi bir ev kadm olduunu gsteririz.
Genliinde yapt hatalar geti gitti, der gibi. Kadnlara balatrz onu. Bir de zel ke ayrrz.
'Bayan Wynand'dan yemek tarifleri'. Dominique'in birka resmini basmak da ie yarar. Robal
elbiseler, nnde nlkler, salar daha geleneksel taranm
II

"Tokad yemeden eneni kapa, Alvah," dedi Wynand. Sesini hi ykseltmemiti.


"Peki, Gail,"
Scarret gitmeye niyetleniyormu gibi bir hareket yapt.
"Otur yerine. Szm bitmedi."
Scarret sessizce bekledi.
Wynand, "Yarn sabah, gazetelerimizin her birine bir yaz yollayacaksn," dedi. "Ariv dosyalarn
taramalarn, Dominique Francon'un eski stunuyla ilgili ne kadar fotoraf varsa bulmalarn
syleyeceksin. O fotoraflarn hepsini imha etmelerini syleyeceksin. u andan itibaren gazetelerimin
herhangi birinde onun adndan sz edilir ya da fotoraf yaymlanrsa, sorumlu kadronun hepsini
birden kovacam sylersin. Zaman geldiinde, evliliimi gazetelerin hepsinde duyuracaksn. Ondan
kananlayz. Yazabilecein en ksa duyuru olmal. Yorum falan yok. Haber yok. Fotoraf yok.
Herkese bildir, iyice anladklarndan emin ol. Szm dinlemeyen kim olsa kovarm, sen de dahil."
"Haber mi yok ... sen ... evlenince?"
"Haber yok, Alvah.
"Ama ... Ulu Tanrm! Bal gibi haber bu! teki gazeteler ..."
"teki gazetelerin bu konuda ne yapt umurumda deil."
"Ama ... Neden, Gail?"

Dominique pencere kenarnda oturmu, tren tekerleklerinin kard sesi dinliyordu. Solmakta
olan gn nda Ohio krlar geriye doru kayp durmaktayd. Dominique ban koltuun arkasna
yaslamt. Elleri iki yannda cansz gibi duruyordu. Vagonun yapsyla birlemi, tpk pencerenin
erevesi, bast taban, kompartmann duvarlar gibi ileriye doru tanmaktayd. Kelerin netlii
giderek kayboluyor, karanlk artyordu. Pencere hl klyd. Akam sanki topraktan
yaylyordu. Dominique o baygn ktayd. Ik kompartmana giriyor, oray ynetiyordu. Yeter ki
Dominique elektrii yakp onu engellemesin.
Bilinten ve amatan yoksundu Dominique. Bu yolculuun sonunda bir ey beklemiyordu. Yalnzca
yolculuun kendisi nemliydi. Hareket ve o hareketin evresini saran madeni ses. Kendini ii
boalm gibi hissetmekteydi. Acsz bir dzlemde kimlii de yok oluyordu. O da ortadan silinmekten,
u toprakla u pencere dnda her eyin tanmszlamasndan memnundu.
Pencerenin dndaki hareket yavalarken, istasyon binasnn saa altndaki solmu bir levhada
"Clayton" yazsn grnce; neyi beklemekte olduunu bir anda anlad. Neden daha hzl bir trene
deil de bu trene bindiini, neden tarifede duraklar birer birer incelediini de anlad. Oysa o
sralarda, o duraklarn adlar anlamsz bir listeydi onun gznde. Bavulunu, paltosunu ve apkasn
kapt; komaya balad. Kendine ekidzen vermeye zaman ayramazd. Bast tabann harekete
gemesinden, kendisini buradan uzaa gtrmesinden korkuyordu. Vagonun dar koridorunda kotu,
basamaklar indi, istasyon platformuna atlad, ak kalm boaznda kn souunu hissetti. Durdu,
istasyon binasna bakt. Arkasnda trenin harekete getiini, takrdayarak uzaklatm duydu.
Paltosuyla apkasn o zaman giydi. Peronun zerinden bekleme salonuna yrd. Salonun tahta
kaplama demeleri zerinde kurumu ikletler vard. Kede duran demir sobadan ortala scaklk
yaylmaktayd. Dominique salondan geip istasyonun nndeki meydana kt.
Damlarn zerinde, gkyznn son sar eridini grd. Kenara tulalar ylmt, ilerde birbirine
yaslanm gibi duran kk evler iliti gzne. Dallar kvrm kvrm olmu, yapraksz bir aa.
Terkedilmi bir oto tamirhanesinin ak duran kapsndan baknca, ierde haftalardr birikmi iskelet
hurdalar. Karanlk dkknlar.

Kede hl ak bir eczane. Vitrininin lo, sar .


Daha nce buraya hi gelmemiti, ama yine de bu kentin gelen konua sahip olma iddiasn
hissetmekteydi. Karanlk bir yaknlkla saryordu evresini bu kent. Sanki her karanlk kitlenin,
uzaydaki gezegenler gibi ekim gc vard, birlikte Dominique'in yrngesini saptyorlard. Elini
kenarda duran yangn sndrme aletine dayad, souun eldiveninden geip tenine ileyiini hissetti.
te byle tutuyordu bu kent onu. Dorudan bir ie ileme. Bunu ne giysileri, ne de zihni
durdurabiliyordu. Ama kanlmazlk karsndaki huzurunu yine de korudu. Artk harekete gemek
zorundayd. Hareket ise sabitti, nceden saptanmt. Oradan geen birine, "Janer Maazas'nn yeni
inaat ne tarafta ?" diye sordu.
Karanlk sokaklarda sabrla ilerledi. K nedeniyle clzlam imlerle dolu bahelerin, sarkm
gibi gzken balkonlarn nnden geti. Bo arsalarda yaban otlar, rzgrn itmesiyle, oralara
atlm teneke kutulara arpyorlard. Kapal bakkallarn, buharlar kusan bir amarhanenin de
nnden geti. Perdesi ak bir evde, gmlekli bir adam atein karsnda oturmu, gazete okuyordu.
Dominique keleri dnd, sokaklardan karya geti, pabularnn altnda kaldrm talarnn
sertliini hissetti. ok seyrek olarak yanndan geenler, onun allmadk zarafetine akn akn
bakyorlard. Dominique bunun farkna vard, iin iin at. Onlara, anlamyor musunuz, demek geldi
iinden. Sizden ok ben buraya aitim. Arasra durup gzlerini yumuyor, solumay zor buluyordu.
Ana caddeye vardnda daha yava yrmeye balad. Birka k vard orada. Kaldrm kenarna
apraz park etmi arabalar, bir sinema, vitrininde mutfak ara gereleriyle pembe i amarlarm bir
arada sergileyen bir dkkn. Kazk gibi yryordu. Gzleri yalnzca ileriye bakmaktayd.
Eski bir binann yan tarafnda parlak bir k grd. Yan duvarda, yeni yklm bitiik binann kat
izleri grnyordu. Ik, hafriyat ukurundan yaylmaktayd. Arad yerin buras olduunu hemen
anlad. Keke olmasa, dedi iinden. Eer ge saate kadar alyorlarsa, o da burada olacak demekti.
Dominique onu bu gece grmek istemiyordu. Yalnzca yeri ve binay grmek istemiti. Daha fazlasna
nazr deildi. Onu yarn grmek istiyordu. Ama artk duramazd. Kazya dora ilerledi. Kedeydi.
Sokaa akt. it koymamlard. Demir takrtlarn duydu, vincin kolunu, yeni oyulmu ukurun
yamalarnda duran adamlar grd. Kaldrma uzatlm kalaslar gremedi ama adm seslerini
duydu, sonra Roark'un ukurdan sokaa doru trmanmakta olduunu grd. apkas yoktu.
Paltosunun n ak duruyordu.
Roark durdu. Dominique'e bakt. Dominique kendisinin dik durmakta olduunu sanyordu. Her
eyin basit ve normal olduuna, karsndaki turuncu salarla ela gzleri yine her zamanki gibi
grmekte olduuna inanyordu. Roark byk bir telala kendisine doru ilerleyip onu dirseinden
smsk tuttuu, "Otursan iyi olur," dedii zaman gerekten ok ard.
Sonra birdenbire, dirseini tutan o el olmasa, ayakta duramayacan anlad. Roark eilip onun
bavulunu ald, onu karanlk yan sokaktan karya geirip bo bir evin nndeki merdiven
basamaklarna oturttu. Kendisi de yanna oturdu. Eliyle Dominique'in dirseini hl smsk tutuyordu.
Okar gibi deildi bu tutu. Her ikisi zerinde kontrol salayan, kiilik d bir temast.
Bir sre sonra elini indirdi. Dominique artk iyilemi olduunu, tehlikenin getiini o zaman
anlad. Konuabilecek duruma gelmiti.
"Yeni binan bu mu?"
"Evet. stasyondan buraya kadar yrdn m?"
"Evet."
"ok uzun yol.
"Bence de."
Dominique birbirlerini selamlamam olduklarn, bunun da doru bir ey olduunu dnd.
Yeniden buluma deildi bu. Hi kesintiye uramam bir srecin iinde bir and yalnzca. Ona
"Merhaba" desem ne kadar garip olurdu, diye geirdi iinden. nsan her sabah uyandnda kendi
kendini selamlamazd ki!
"Bu sabah kata kalktn?" diye sordu Roark'a.
"Yedide."
"Ben o sra New York'daydm. Takside, istasyona gidiyordum. Nerede kahvalt ettin?"
"Kk bir dkknda."
"Btn gece ak kalanlardan myd?"
"Evet. Daha ok kamyon ofrleri urar."
"Oraya sk sk gidiyor musun?"
"Kahve istediim zamanlar."
"Bar tezghnda m oturuyorsun? evrede bakalar da oluyor mu? Sana bakyorlar m?"
"Vaktim varsa tezghta oturuyorum. nsanlar var. Bana pek de fazla baktklarn sanmyorum."
"Ya sonra? e yryor musun?"
"Evet."
"Her gn m yryorsun? Bu sokaklardan m? Pencerelerin nnden geerek mi? Yani birisi
penceresini asa ..."
"nsanlar pek pencereden bakmaz."
Oturduklar yksek basamaktan, kar kaldrmdaki inaat ukurunu grebiliyorlard. Topra da,
iileri de, oraya dikilmi o sert, sar kta parlayan elik direkleri de. Dominique o anda,
kaldrmlarn bulunduu bir yerde bo toprak grmek ne garip, diye dnd. Kentin giysisinden bir
para koparlm da, alttaki plak eti grnyormu gibi.
"Son iki ylda iki sayfiye evi yaptn," dedi.
"Evet. Biri Pennsylvania'da, teki Boston'da."
"nemsiz evlerdi."
"Ucuzdular. Eer onu demek istiyorsan. Ama yapmas ok ilginti."
"Burada ne kadar kalacaksn?"
"Bir ay daha."
"Neden geceleri alyorsun?"
" acele."
Kar kaldrmda vin yine hareket halindeydi. Koskoca bir elik stunu, havada dengeliyordu.
Dominique, Roark'un onu seyrediine bakt. u anda onu dnmediini biliyordu, ama yine de
gzlerinde, o olaya ynelik igdsel bir cevap vard. Fiziksel kiisellii, yaknl olan bir ey.
Kendi binasyla ilgili her eye kar.
"Roark ..."
Birbirinin adn seslendirmemilerdi. Bu seste, uzun sredir ertelenen bir teslim oluun zevki
vard. O ad sylemek ve onun duymasn salamak.
"Roark, yine taoca bu."
Roark glmsedi. "stersen. Ama deil."
"Enright Evi'nden sonra! Cord Binas'ndan sonra!"
"Ben bunu byle dnmyorum."
"Nasl dnyorsun?"
"Bunu yapmay seviyorum. Her bina bir insan gibidir. Tek ve tekrarlanamaz bir eydir."
Kar kaldrma bakyordu. Deimemiti. inde yine o eski hafiflik duygusu vard. Eskisi gibi...
rahatt. Hareketlerinde de, dncelerinde de. Dominique, ba da, sonu da olmayan bir cmle
syledi:
"mrnn geri kalan boyunca, be katl binalar yapmak ..."
"Gerekirse. Ama yle olacan sanmyorum."
"Neyi bekliyorsun?"
"Beklemiyorum."

Dominique gzlerini yumdu, ama azm saklayamad. Duyduu ac ve fke aznn biiminden
belliydi.
"Roark, kentte olsaydn seni grmeye gelmezdim."
"Biliyorum."
"Ama senin ... baka yerde olman ... buras gibi ad san olmayan bir kovukta olman ... Grmek
zorundaydm. Buray grmeye mecburdum."
"Ne zaman dnyorsun?"
"Kalmaya gelmediimi biliyor muydun?"
"Evet."
"Neden?"
"Lokantalardan, pencerelerden hl korkuyorsun da ondan"
"New York'a dnmyorum. Yani hemen dnmyorum."
"yle mi?"
"Bana hibir ey sormadn, Roark. Yalnzca istasyondan buraya yryerek gelip gelmediimi
sordun."
"Ne sormam istiyorsun?"
"Trenden istasyonun adn grnce indim." Dominique'in sesi lgnd. "Niyetim buraya gelmek
deildi. Reno'ya gidiyordum."
"Ya sonra?"
"Yeniden evleneceim."
"Nianln tanyor muyum?"
"Adm duyduun biri. Gail Wynand."
Dominique onun gzlerini grd. Glmek istemem gerekirdi, diye dnd. Sonunda ummad
byklkte bir oka itmiti onu. Ama glmedi. Roark, Henry Cameron'u dnyordu. Cameron bir
ey sylemiti: "Benim onlara verecek cevabm yok, Howard. Onlarla yzlemek zere seni
brakyorum. Sen cevap vereceksin onlara. Hepsine. Wynand Gazeteleri'ne de, Wynand Gazeteleri'ni
mmkn klan, arkasnda yatan eye de."
"Roark."
O cevap vermedi.
Dominique, "Bu Peter Keating'den de daha kt, deil mi?" diye sordu.
"ok daha kt."
"Beni durdurmak istiyor musun?"
"Hayr."
Dirseini braktndan beri ona dokunmamt Roark. O dokunu da cankurtaran arabasna
yakacak bir dokunutu. Dominique elini uzatt, onunkinin zerine koydu. Roark parmaklarn geri
ekmedi, kaytszlk numaras da yapmad. Dominique onun eline doru eildi. O eli onun dizinden
kaldrmadan, dudaklarn onun tenine bastrd. apkas bandan dt. Roark onun sar salarn
kendi dizi zerinde grd, dudaklarnn kendi elini tekrar tekrar ptn hissetti. Parmaklaryla
onun parmaklarm tutuyor, cevap veriyordu. Ama tek cevab oydu.
Dominique ban kaldrp sokaa doru bakt. Uzakta kl bir pencere grnyordu. plak
dallarn gerisinde. Kk evler dizi halinde, karanlklara doru sralanmaktayd. Dar kaldrmlarn
zerinde clz aalar vard.
Basamaklardaki apkay fark etti, almak zere eildi. Tek elini ta basamaa dayayarak eilmiti.
Ta eski, srtnmelerden dzlemi, buz gibiydi. Bu dokunu onu rahatlatt. Bir an yle eik durumda
kald, taa dayad avucundan serinlik ald. Bu basamaklar hissetmek. Daha nce zerine ka kii
basm olursa olsun ... tpk yangn sndrme aletini hissettii gibi hissetmek ...
"Roark, nerede kalyorsun?"
"Bir apartman dairesinde."
"Nasl bir oda?"
"Tek oda."
"inde ne var? Duvarlar nasl?"
"Duvar kd. Solmu."
"Eyalar?"
"Bir masa, sandalyeler, yatak."
"Hayr, bana ayrntlar anlat."
"Bir gardrop var, bir ekmeceli dolap var; yatak kede, pencerenin yannda. teki tarafta byk
bir masa ..."
"Duvara m dayal?"
"Hayr, pencereyle duvarn ke yapt yere ittim onu. Orada alyorum. Bir sandalye, bir
koltuk, bir ayakl lamba, hi kullanmadm bir de dergi raf var. Sanrm hepsi o kadar."
"Hal yok mu? Perde?"
"Galiba pencerede bir ey asl, bir de hal var. Yerler gzel cilal. ok iyi cins eski bir tahta."
"Bu gece odan dnmek istiyorum. Trende."
Roark oturmu, kar kaldrma bakyordu. Dominique konutu:
"Roark, bu gece seninle kalmama izin ver."
"Olmaz."
Dominique de onun bakn izledi, aada uuldayan makineye bakt. Bir sre sonra sordu:
"Bu dkkn iini nasl aldn?"
"Sahibi New York'daki binalarm grm ve beenmi."

tulumu giymi bir adam inaat ukurundan kt, karanln iinden onlara doru bakt, sonra
seslendi: "Sen misin o, patron?"
"Evet," diye bard Roark.
"Bir dakika gelir misin?"
Roark kalkp kar kaldrana geti, adama yaklat. Dominique konumalar tam duyamyordu. Ama
Roark'un neeli bir sesle, "Kolay o," dediini iitti. Derken ikisi birlikte kalaslarn zerinden ukura
indiler. Adam durmu konuuyor, eliyle bir eyleri gstererek sorununu anlatyordu. Roark ban
arkaya atp bir elik stuna bakt. Ik yzne dmt. Dominique o yzdeki konsantrasyonu okudu.
Glmseme yoktu, ama Dominique'in iine neeli bir gven duygusu dolduran bir ey vard. Eyleme
dnk, disiplinli mantk. Roark eildi, bir tahta ald, cebinden kurun kalemini kard. Tek ayan
kalaslara dayayp, elindeki tahtann zerine hzla bir eyler izdi, adama aklamalar yapt. Adam
ban sallyordu. Memnundu. Dominique szleri hl duyamamakla birlikte, Roark'un o adamla olan
ilikisinin niteliini hissedebilmekteydi. ukurun iindeki dier adamlar iin de geerliydi ayn ey.
Garip bir sadakat ve kardelik duygusu. Ama Dominique bu duygu iin bu kelimelerin kullanldn
hi duymamt. Roark szlerini bitirdi, tahtay adama uzatt, ikisi birlikte bir eye gldler. Sonra
Roark geri geldi, basamaklara, Dominique'in yanna oturdu.
"Roark," dedi Dominique, "mrmn sonuna kadar burada seninle kalmak istiyorum."
Roark ona dikkatle bakt, bekledi.
"Burada yaamak istiyorum." Sesi baraja arpyormu gibiydi. "Senin yaadn gibi yaamak
istiyorum. Parama elimi bile srmeden. Hepsini datrm. Kime olursa olsun. Steven Mallory'ye
veririm istersen. Ya da Toohey'nin kurulularndan birine. nemi yok. Burada bir ev tutarz. unlar
gibi bir ev. Ben o evin bakmn stlenirim. Glme, beceririm. Yemek piiririm, senin giysilerini
ykarm, yerleri silerim. Sen de mimarl brakrsn."
Roark glmemiti. Dominique onun yznde yalnzca, szlerin devam etmesini bekleyen bir dikkat
grebilmiti.
"Roark, anlamaya al, ltfen anlamaya al. Sana neler yaptklarn grmeye dayanamyorum. Ne
yapacaklarn da. Sen ve binalar, bir de bu konudaki duygularn ... ok fazla byk. Bu hep byle
devam edemez. Dayanamaz. zin vermezler. Korkun bir felakete doru gidiyorsun. Baka trl
bitmesine imkn yok. Vazge bundan. Anlamsz bir i bul. Taoca gibi. Burada yaarz. Az eyimiz
olur, ama hibir ey vermeyiz. Yalnzca ne olduumuzla, ne bildiimizle yaarz."
Roark gld. Dominique bu gln sesinde kendisine ynelik byk bir anlay hissetti.
Glmemeye, kendini tutmaya alm, ama engel olamamt.
"Dominique." Onun bu ad syleyi biimi Dominique'in iine yerleti, daha sonra duyaca szleri
dinlemesini kolaylatrd. "Keke sana, beni heveslendirdin diyebilseydim. Bir anlna bile olsa.
Ama yle olmad." Sonra ekledi. "ok zalim biri olsam, kabul ederdim. Tekrar inaatlara dnmem
iin bana yalvarmaya ne kadar abuk balayacan grmek iin."
"Evet... herhalde..."
"Wynand'la evlen ve onunla evli kal. u anda kendine yapmakta olduun eylerden ok daha iyi
olur."
"Burada biraz daha otarsak ... sakncas var m? eyden konumasak... yalnzca konusak. Her ey
yolundaym gibi. Yllarn arasnda yarm saatlik bir atekes. Buradayken her gn neler yaptn
anlat bana. Hatrlayabildiin her eyi..."
Konutular. O bo evin basamaklar, uzayda bir uakm gibi. Dnyay da, gkyzn de
grmeden. Roark kar kaldrma hi bakmad.
Sonra kolundaki saate gz att:
"Bir saat sonra batya tren kalkyor," dedi. "Seninle istasyona kadar geleyim mi?"
"Yryerek gitsek bir sakncas var m?"
"Peki."
Dominique kalkt.
"Ne zamana kadar ... Roark?" dedi.
Roark'un eli ilerdeki sokaa doru uzand. "Btn bunlardan nefret etmez olduun gne kadar.
Bunlardan korkmadn, farkna varmamay rendiin gne kadar."
Birlikte istasyona yrdler. Dominique bo sokaklarda, kendi admlarnn yannda onun
admlarnn nlayn dinledi. nnden getii duvarlara bakyor, onlara tutunmaya alr gibi
oluyordu. ok sevmiti bu yeri. Kenti de, onun paras olan her eyi de.
Bo bir arsann nnden gemekteydiler. Rzgr yerdeki bir gazeteyi uurup Roark'un bacaklarna
dayad. Kt bilinliymi gibi srarla sarld onun paasna. Sokulma ihtiyacnda bir kediydi sanki.
Dominique bu kente ait her eyin kendisi zerinde bir hakk olduunu hissetmekteydi. Eilip gazeteyi
ald, katlamaya balad. Niyeti saklamakt.
"Ne yapyorsun?" diye sordu Roark.

Dominique aptal gibi bir sesle, "Trende okuyacak bir ey," dedi. Roark kd onun elinden kapt,
buruturup kenardaki otlara frlatt. Dominique bir ey sylemedi. Yrmeyi srdrdler.
stasyonun bo platformu zerinde tek ampul yanmaktayd. Beklediler. Roark raylarn gerisine
doru bakyor, trenin gzkmesini bekliyordu. Sonunda raylar sarsld, titredi, uzaktan beyaz top gibi
bir k ortaya kt. Yaklamyor, yalnzca byyor gibiydi. Korkun bir hzla. Roark kprdamad,
Dominique'e doru dnmedi. Ik Roark'un glgesini platform zerine drd, glge tahtalarn
zerinden kayarak ilerledi, sonra yok oldu. Dominique bir an iin onun ince uzun vcudunu a kar
siluet gibi grd. Lokomotif nlerinden geti, vagonlar zangrdad, yavalad. Roark vagonlarn
pencerelerine bakyordu. Dominique onun yzn grmyordu. Yalnzca elmack kemiinin knts
belli olmaktayd.
Tren durunca Roark ona dnd. El skmadlar. Konumadlar. Dimdik durup bir an birbirlerine
baktlar. Hazr ol durmu gibi. Hemen hemen askeri bir selam. Sonra Dominique bavulunu ald, trene
bindi. Bir dakika sonra da tren harekete geti.
6

"CHUCK: Peki, neden san olmasn? nsann kendini sandan stn grmeye ne hakk var ki?
Tarlalarda, ormanlarda yaayan tm kk canllarn da kalbi arpyor. Onlarn hayat da ebedi
hznn arksn sylyor. Eski bir hzn bu. arklarn arks. Biz anlamyoruz. Ama anlamaya kim
aldr ediyor? Ancak maliyet hesaplayanlarla pedikrcler. Bir de postaclar. Biz yalnzca
seviyoruz. Akn Tatl Srr. Btn mesele bu. Bana ak ver, ondan sonra tm filozoflarn drp
bkp soba borusuna tk. Mary evsiz barksz kalan san aldnda yrei yarld, iine hayat ve
sevgi doldu. Sanlardan ok iyi taklit vizon manto olur, ama mesele onda deil. Mesele hayatta."
"Juke (koarak sahneye girer): Hey, ocuklar, stnde George Washington'un fotoraf olan pul
kimde var?"
"Perde."
Elindeki manskriyi arparak kapatt, iine derin bir soluk ekti, ki saattir yksek sesle
okumaktan, sesi bouklamt. Oyunun en can alc son blmn ise bir solukta okumutu.
Dinleyicilerine bakt. Dudaklar kendi kendiyle alay eder gibi glmsyordu. Kalar kstaha
ykselmiti. Ama gzleri yalvaryordu.

Yere oturmu olan Ellsworth Toohey srtn saa sola kaydrp yasland koltua srterek kad,
esnedi. Gus Webb odann ortasna yzst uzanmt. Okuma bitince srtst dnd. D likiler
muhabiri Lancelot Clokey kadehine uzand, ald, dikip bitirdi. Banner'n yeni tiyatro eletirmeni
Jules Fougler hi kprdamadan oturuyordu. ki saattir kprdamamt. Ev sahibi Lois Cook kollarn
kaldrp kvrd, gerindi, "Tanrm, Ike, iren bir ey bu," dedi.
Lancelot Clokey homurdand: "Lois, yavrum, cin ien nerede? Bu kadar hasis olma. mrmde
grdm en kt ev sahibi sensin."
Gus Webb, "Ben edebiyattan anlamam," diye patlad. "Bence verimsiz bir i ve zaman ziyan.
Yazarlar tasfiye olacak sonunda."
Ike, tiz bir sesle gld. "Berbat, ha?" Yazy havaya kaldrp sallad. "Sper berbat. Ben niye
yazdm sanyorsunuz? Siz bana bundan beter bir ey yazacak adam gsterebilir misiniz? mrnzde
duyup duyacanz en kt oyun."
Bu toplant, Amerikan Yazarlar Konseyi'nin resmi toplants deildi. Ike birka arkadandan,
gelip son eserini dinlemelerini rica etmiti. Yirmi alt yandayd, on bir oyun yazmt, ama hibiri
sahneye konmu deildi.
Lancejot Clokey, "Sen tiyatronun yakasndan dsen iyi edersin, Ike," dedi. "Yaz yazmak ciddi
itir. Her isteyen zibidinin el atabilecei ey deildir." Lancelot Clokeynin ilk kitab, yabanc
lkelerde bandan geenlerle ilgiliydi. En ok satan kitaplar listesinden on haftadr dmyordu.
Toohey tatl bir sesle, "Neden yle diyorsun, Lance?" dedi.
Clokey, "Pekl," diye terslendi. "Pekl, bir iki verin bana."
Lois Cook, ban yorgun bir tavrla saa sola evirip jimnastik yaparak, "Berbat," diye tekrarlad.
"ren. O kadar berbat ki, harika."
"Sama," dedi Gus Webb. "Niye geliyorum ki ben buraya?"
Ike elindeki yazlan mineye frlatt, ktlar minenin nndeki kafese arpp yere dt,
birka kvrld.
"Eer Ibsen oyun yazabiliyorsa ben niye yazamyorum?" diye sordu. "O iyi, ben ktym, ama bu
yeterli sebep deil."
Lancelot Clokey, "Kozmik anlamda, deil tabii," dedi. "Ama yine de ktsn."
"Tekrarlamak zorunda deilsin. Ben kendim de sylemitim."
Bir ses, "Bu harika bir oyun," dedi.
Ar konuan, genizden gelme, can skkn bir sesti. Akam boyunca ilk defa konuuyordu. Hepsi
birlikte Jules Fouglere dndler. Bir zamanlar bir karikatrist onu ok gzel simgelemiti.

ki sarkk daireyle. Biri byk, br kk. Byk olan gbei, kk olan da altdudayd.
zerinde ok iyi dikilmi bir takm vard. Kendisinin "kaz tersi" dedii renkteydi. Eldivenlerini
elinden hi karmaz, bastonla gezerdi. ok saygn bir tiyatro eletirmeniydi.
Jules Fougler bastonunu uzatt, kulpuyla demin okunan ktlar ayaklarnn dibine dora ekti.
Eilip almad. Ama o ktlara bakarak deminki szn tekrarlad.
"Bu harika bir oyun."
"Neden?" diye sordu Lancelot Clokey.
Jules Fougler, "Ben yle diyorum da ondan," dedi.
Lois Cook, "Grgr m geiyorsun, Jules?" diye sordu.
"Ben hi grgr gemem," diye karlk verdi Jules Fougler. "Baya bir eydir."
Lancelot Clokey, "Gala Gecesi iin bana da iki bilet yollayn," dedi.
Jules Fougler, "ki gala bileti sekiz seksen eder," dedi ona. "Bu oyun mevsimin en byk olay
olacak."
Sonra Jules Fougler dnd, Ellsworth Toohey'nin kendisine bakmakta olduunu grd. Toohey
glmsedi, ama glmsemesi hafif ya da dikkatsiz bir glmseme deildi. ok ciddi sayd bir
konuda onay verir gibiydi. Fougler'in bak dierlerine dnkken tiksinti doluydu ama bir an iin
Toohey'nin gzleriyle karlatnda hemen sakinleti, gzlerine bir anlay geldi.
Toohey ona, "Sen Amerikan Yazarlar Dernei'ne neden katlmyorsun, Jules," dedi.
Fougler, "Ben bireyciyim," diye karlk verdi. "Kurululara inanmam. Hem gerei var m?"
Toohey neeyle, "Yo, tabii yok," dedi. "Senin iin, yok, Jules. Sana retebileceim hibir ey yok
ki!"
"Ellsworth, senin en beendiim yann, sana hibir zaman aklama yapmak zorunda kalmayn."
"Canm, aramzda aklamalara ne gerek var. Biz alt kii hep ayn trdeniz."
"Be," dedi Fougler. "Gus Webb'den holanmadm."
Gus, "Neden?" diye sordu. Gcenmi deildi.
"Kulaklarn ykamyor da ondan." Fougler soruyu sanki bir bakas sormu gibi cevaplamt.
"Ha, u mesele," dedi Gus.
Ike ayaa kalkm, Fougler'e bakyordu. Soluk alsn m, almasn m, pek emin deilmi gibiydi.

"Oyunumu beendiniz mi, Bay Fougler?" diye sordu sonunda. Sesi ok zayf kmt.
Fougler souk bir sesle, "Beendim demedim," dedi. "Bence le kokuyor. O yzden harika."
"Haa!" dedi Ike. Sonra gld. Rahatlam gibiydi. Gzleri evredeki yzleri tararken, baklarnda
sinsi bir zafer vard.
"Evet," dedi Fougler. "Benim bu oyunun eletirisine yaklamm, senin yazlna yaklamn gibi.
Amalarmz ayn."
Harika bir insansn, Jules."
"Bay Fougler, deyin ltfen."
"Harika bir insansnz ve dnyann en tatl itolu itisiniz, Bay Fougler."
Fougler bastonunun ucuyla, ayaklarnn dibinde yatan sayfalan evirir gibi yapt.
"Daktilon berbat, Ike," dedi.
"Ben daktilo deilim ki. Yaratc bir sanatym."
"Bu oyunun alndan sonra, sekreter tutmaya da paran yetecek. Ben oyunu vmek zorunda
kalacam. Baka neden olmasa bile, bir daha byle pis yazlar yazlmasn diye. Daktilo makinesi
harika bir aratr. Byle smrlmemelidir."
Lancelot Clokey, "Peki, Jules," dedi. "Btn bunlar ok esprili, sen de ok zekisin, falan filan.
Ama bu boktan eyi neden gklere karmak istiyorsun?"
"nk senin de dediin gibi... boktan da ondan."
"Szn manta uymuyor, Lance," diye atld Ike. "Yani kozmik manta uymuyor. yi bir oyun
yazdnda vlmesi, hibir ey deil. Onu herkes yapar. Yetenei olan herkes. Yetenek de
salgbezlerinde yer alan bir kazadr alt taraf. Ama boktan bir ey yazp vlmesini salamak! Bunun
stesinden gelebilir misin?"
"Geldi ama," dedi Toohey.
Lancelot Clokey, "O bir gr meselesi," dedi. Kadehi bana dikti, son buzun azna dmesini
salad.
Jules Fougler, "Ike durumu senden ok daha iyi anlyor, Lance," dedi. "Esas dnrn kendisi
olduunu u anda kantlad bize. Demin verdii ufack nutukla. Aslnda o sz, oyunun tmnden daha
iyiydi."
Ike, "Gelecek oyunumu da o konuda yazaym," dedi.
Fougler, "Ike nedenlerini ortaya koydu," diye devam etti. "Benim nedenlerimi de. Seninkileri de,
Lance. stiyorsan, benim durumumu incele. Bir eletirmen iin, iyi bir oyuna iyi demek ne gibi bir
baary simgeler? Hi. Eletirmen o zaman halkla yazar arasnda, basit bir haberci durumuna
dyor. Ben ne alyorum bundan? Bktm usandm artk. Kendi ahsiyetimi insanlara empoze etmek
istemek benim de hakkm. Yoksa aresizlik duygularna kaplrm, oysa ben o tr duygulara inanan
biri deilim. Ama eer bir eletirmen, hi deeri olmayan bir oyunu byk bir eser gibi yutturabilirse
... ah, aradaki fark grebildin mi! te ben de bu yzden bu oyunu yln oyunu yapacam. Yln oyunu
... neydi ad oyununun, Ike?"
"Kmn Kenar dedi Ike.
"Efendim?"
"Ad yle."
"Ha, anlyorum. te ben, Kmn Kenar'n yln oyunu yapacam."
Lois Cook yksek sesle gld.
Gus Webb, "Hepiniz pireyi deve yapyorsunuz," dedi. Yerde upuzun yatyordu. Ellerini bann
altna kenetlemiti.
Fougler devam etti. "imdi istersen senin kendi durumunu ele alalm, Lance. Bir muhabir iin
dnya olaylarnn haberini aktarmak nedir ki? Halk zaten her trl uluslararas krizi okuyor. Senin
yorumuna dikkat ederlerse anslsn. Oysa sen de her general, amiral ya da bykeli kadar yaman
birisin. nsanlara kendini fark ettirmek senin de hakkn. Bylece sen de en akll eyi yaptn. Dikkate
deer bir laf kalabal yaynladn. Evet, laf kalabal. Ama ahlaken hakl. Akll bir kitap. Dnya
felaketleri, senin o kk, kt kiiliine fon olarak veriliyor. Lancelot Clokey, bir uluslararas
konferansta nasl sarho oldu. gal srasnda hangi dilberler Lancelot Clokey'le yatt. Ktlk
diyarnda Lancelot Clokey nasl dizanteri oldu. Eh, neden olmasn, Lance? Tuttu ite, deil mi?
Ellsworth tutturdu onu sana, deil mi?"
Lancelot Clokey, "nsani yan olan gzel anlatlar halkn houna gider," dedi. Baklar fkeyle
kadehine dikilmiti.
Lois Cook, "f, zrvalamay kes, Lance!" dedi. "Kime numara yapyorsun burada? nsani yanndan
falan deildi, bal gibi Ellsworth Toohey tezghlad. Sen de biliyorsun."
Clokey suratn asarak, "Ellsworth'a ok ey borlu olduumu unutuyor deilim," dedi. "Ellsworth
benim en iyi dostumdur. Ama elindeki iyi bir kitap olmasa, yine de yapamazd."
Sekiz ay kadar nce, Lancelot Clokey elinde kitabnn taslayla gelip Ellsworth Toohey'nin
karsna dikilmiti. imdi Ike, nasl Fougler'in karsna dikilmise, yle. Toohey ona kitabn en iyi
satanlar arasna gireceini sylediinde inanmamt. Ama iki yz bin kopya satlnca, Clokey artk
gerei grse bile inanamayacak hale gelmiti.
Lois Cook, "Ama 'Kahraman Safra Ta' iin de yapt," dedi. "Ondan beter bir ey asla kda
dklmemitir, eminim. Benden iyi bilen olamaz. Ama Ellsworth baard."
Toohey kaytszca, "Baarrken de neredeyse iimden oluyordum," deyiverdi.
Clokey, "kilerini nereye saklyorsun sen?" diye tekrar sylendi. "Biriktirip iinde banyo mu
yapacaksn?"
Lois Cook tembel tembel yerinden kalkarken, "Pekl, snger bey," dedi. Odann karsna yrd,
birinin bitmemi ikisini yerden alp kendisi bitirdi, kapdan kt, elinde bir tepsi dolusu pahal
ikilerle dnd. Clokey'le Ike hemen ona doru ilerlediler.
Toohey, "Bence Lance'e hakszlk ediyorsun, Lois," dedi. "Adam neden otobiyografi yazmasn ki?"
"nk hayat yaanmaya bile demez, nerede kald kaydetmek!"
"Ama ben de zaten onu o yzden en ok satlan kitap yaptm."
"Bana m retiyorsun?"
"Birilerine sylemek houma gidiyor."
evrede pek ok rahat koltuk olduu halde Toohey yerde oturmay yeliyordu. Uzanp yzst
dnd, st bedenini dirsekleri zerinde dorulttu, arln bir dirseinden brne geire geire
sallanmaya balad. Bacaklar halnn zerinde atal gibi akt. Kendini serbest brakmak houna
gidiyor gibiydi.
"Birilerine anlatmak houma gidiyor. Gelecek ay bir kasaba diisinin otobiyografisini veceim.
Gerekten dikkate deer bir adam, nk hayatnda dikkate deer hibir gn olmad gibi, kitabnda
da dikkate deer bir tek cmle yok. Sen ok beeneceksin, Lois. Fasafso birinin ruhunu matahm
gibi ortaya sermesini dnebiliyor musun?"
"Kk insanlar," dedi Ike sevecen bir sesle. "Baylyorum kk insanlara. Bu dnyann kk
insanlarn sevmemiz gerekir."
Toohey, "Bunlar gelecek oyununa sakla," diye t verdi.
Ike, "Saklayamam," dedi. "Bu oyuna koydum bile."
Clokey, "Ne var senin kafanda, Ellsworth?" diye sordu.
"ok basit, Lance. Eer hayatta yemek yemekten, uyumaktan ve komularla ene almaktan baka
bir ey yapmam birinin yazdklar gurur vesilesi oluyor, milyonlarca okurun dikkatli incelemesine
hak kazanyorsa, beri yanda koskoca bir katedral yapan adamn baars da, yazlamaz, duyurulamaz
hale geliyor demektir. Bu bir perspektif ve grecelik meselesi. Belirli bir kapasitenin iki ucu arasnda
bulunabilecek mesafe snrldr. Bir karnca kulann alabilecei ses dalgalan, gk grltsn
kapsayamaz."
Gus Webb, "Ahlaksz bir burjuva gibi konuuyorsun," dedi.
Toohey hi gcenmeden, "Ar ol, tatlm," diye susturdu onu.
Lois Cook, "Bunlar hepsi iyi, gzel de," dedi. "Sen kendin fazla iyi gidiyorsun, Ellsworth. Yaknda
benim iimi kstekleyeceksin. ok gemeden, dikkati ekmek istediimde gerekten iyi bir eyler
yazmak zorunda kalacam."
"Bu yzylda deil herhalde, Lois," dedi Toohey. "Belki gelecek yzylda bile deil. O gnler senin
sandndan ok daha ge gelecek."
lke birden bard. "Ama hl sylemedin ki..." Sesi kayglyd.
"Neyi sylemedim?"
"Oyunumun yapmcs kim olacak, onu sylemedin!"
Jules Fougler, "O ii bana brak," dedi.
Ike ciddi bir sesle, "Sana teekkr etmeyi unuttum, Ellsworth," dedi. "imdi ediyorum. Boktan
oyundan bol bir ey yok, ama siz benimkini setiniz. Bay Fougler'le ikiniz."
"Senin boktanln ie yaryor, Ike."
"Eh, o da bir ey."
"ok ey."
"Nasl yani?"
Gus Webb. "Fazla konuma, Ellsworth," dedi. "Diline vurdu."
"Kapa eneni, tatl bebek. Ben konumay severim. Nasl yani mi diyorsun Ike? rnein, diyelim ki
ben Ibsen'i sevmiyormuum ..."
"Ibsen iyidir," dedi Ike.
"Tabii iyidir, ama diyelim ki, ben sevmiyormuum. Diyelim ki insanlarn onun oyunlarn
seyretmesini durdurmak istiyormuum. Dnp halka bunu sylemek benim hibir iime yaramaz. Ama
eer onlara, senin de Ibsen kadar iyi olduun fikrini yutturabilirsem, ok gemeden aradaki fark
gremez olurlar."
"Tanrm, bunu yapabilir misin?"
"Ben yalnzca bir rnek verdim, Ike."
"Ama bu harika bir ey olur!"
"Evet. Harika bir ey olur ve ardndan da, artk ne seyrettiklerinin nemi kalmaz. Derken hibir
eyin nemi kalmaz. Ne yazarlarn, ne de kime dnk yazyorlarsa, onlarn."
"Nasl oluyor bu, Ellsworth?"
"Bak, Ike, tiyatrolarda hem Ibsen'e, hem de sana yer yoktur. Bu kadarn anlayabiliyorsun, deil
mi?"
"Bir bakma evet."
"Eh, sana yer amam da istiyorsun, deil mi?"

Gus Webb, "Bu yararsz tartmalarn hepsi daha nce de, ok daha iyi biimde yaplmt," dedi.
"Hem de daha ksa olmutu. Ben ilevsel ekonomiye inanrm."
Lois Cook, "Nerede yaplmt, Gus?" diye sordu.
"Sfr olan, her ey olur, abla."
Ike, "Gus kaba konuur ama bir derinlii var," dedi. "Severim Gus'u."
Gus, "Cehennemin dibine git," diye terslendi.
Lois Cook'un ua odaya girdi. ri yapl, saygn grnl, yalca bir adamd. Smokin giymiti.
Peter Keating'in geldiini duyurdu.
"Peter mi?" dedi Lois Cook neeyle. "Tabii, hemen gelsin, hemen gelsin."
Keating girdi, kalabal grnce olduu yerde durdu.
"Aa ... merhaba herkese," dedi ekingen bir sesle. "Konuklarn olduunu bilmiyordum, Lois."
"Onlar konuk deil. Gel ieri, Peter, otur, kendine bir iki al. Herkesi tanyorsun."
"Merhaba Ellsworth." Keating'in gzleri destek ararcasna bir an Toohey'ninkilere taklmt.
Toohey elini sallad, sonra toparlanp ayaa kalkt, bir koltua yerleti, bacaklarn zarif biimde
st ste att. Odadaki herkes de ani gelen kontrole tepki gsterir gibi ona uydular. Herkes dikleti,
dizlerini bititirdi, azna rahat bir ifade vermeye alt. Bir tek Gus Webb eski durumunu bozmad.
O hl yerde yatyordu.
Keating soukkanl ve yakkl grnyordu. Havasz kalm odaya, souk sokaklarn serinliini
getirmiti. Ama yz solgun, hareketleri yava ve yorgundu.
"Seni megulken rahatsz ettimse zr dilerim, Lois," dedi. "im yoktu, kendimi de ok yalnz
hissettim, bir urayaym dedim." 'Yalnz' kelimesini dilinde yuvarladktan sonra, kendini klten bir
glmseme eliinde sunmutu. "Neil Dumontdan da, arkadalarndan da bktm. Biraz daha ilham
veren dostlar aradm. Ruha besin trnden. Haksz mym?"
"Ben bir dhiyim," dedi Ike. "Broadway'de oyunum oynanyor. Ben ve Ibsen. Ellsworth yle dedi.
Toohey, "Ike az nce yeni oyununu okudu bize" diye aklama yapt. "Muhteem bir alma."
Lancelot Clokey, "Baylacaksn, Peter," diye katkda bulundu. "Gerekten mthi."
Jules Fougler, "Bir aheser," dedi. "nallah sen de ona layk olduunu kantlarsn, Peter. yle bir
oyun ki, seyircilerin tiyatroya gelirken neler getirdiine ok bal. Eer sen u edebi kafal, ruhu kuru,
hayal gc snrl insanlardansan, bu oyun sana gre deil. Ama kocaman bir yrei olan, kahkahas
bol, gerek bir insansan, ocukluunun o katksz duygusalln bozmadan koruyabilmisen bu oyunu
unutulmaz bir tecrbe sayacaksn."
Ellsworth Toohey, "Ama," dedi. "Onlar ki kk ocuk gibi olurlar, onlar Tanrnn cennetine
giremeyeceklerdir..."
Keating, Ike'a bakt, sonra gzleri dierlerine dnd. Hevesliydi baklar. Odadakilerin hepsi
onun gzne mesafeli, ar temiz, ne biliyorlarsa onun gveni iinde, kendisinden ok ykseklerde
gibi grnd. Ama yzlerinde glmseyen bir scaklk vard. yi niyetli bir davetiye uzatyor
gibiydiler ona. Aaya doru.
Keating onlardan gelen byklk duygusunu iti. Buraya gelirken zledii ruhsal besin buydu.
Kendini de onlarn arasnda ykseliyor mu gibi hissetti. Onlara gelince, onlar da ona bakarken kendi
byklklerini hissetmekteydiler. Odada bir akm dolat ve devre kapand. Bunun herkes
farkndayd. Peter Keating dnda.
Ellsworth Toohey, modern Mimari'ye destek kmt.
Geen on yl iinde, yeni evlerin ou hep tarihsel binalarn kopyas olarak yaplp dururken,
Henry Cameron'un ilkeleri de, ticari binalarda, i hanlarnda, fabrikalarda, gkdelenlerde
deerlenmiti. Solgun, arpk bir zaferdi bu aslnda. steksiz bir dnd. Stunlarla alnlklar karp
atmaya, birka duvarn bo kalmasna izin vermeye, biim iin zr diler gibi bir tavrla (rastlant
sonucu gzel), olay basitletirilmi Grek Voltleriyle bitirmeye raz olmakt. Cameron'un Formlar'n
ok kii alm, ama dncelerini pek az anlayabilmiti. Cameron'un ilkeleri arasnda bina
sahiplerinin anlayabildii bir tane varsa, o da mali ekonomiydi. Cameron da o lde kazanmaktayd.
Avrupa lkelerinde, zellikle de Almanya'da, oktan beri yeni bir mimari ekol belirmiti. Drt
duvar yapp zerine yass bir at koymaktan, az sayda al yeri brakmaktan oluuyordu. Buna
Yeni Mimari denmekteydi. Cameron'un uruna sava verdii o ama, yani rasgele konmu kurallardan
kurtulma sava, oralarda kazanlm, ama bu sefer yeni gelen zgrlk de yaratc mimarn stne
yeni ve byk bir sorumluluk daha yklemiti. nk artk tm abalardan kurtulmaya gelmiti sra.
Tarihsel sluplar inceleme abasndan bile. Derken akm ilerleyince, yepyeni bir dizi kat kural daha
olutu. Bilinli yetersizlik disiplini, yaratclk yoksulluu artk bir sistem haline gelmiti. Sradanlk
vnlerek itiraf edilmekteydi.
"Bina kendi gzelliini kendi yaratr, ssleri de tema ve yapsnda yatar," demiti Cameron. Yeni
mimarlar ise, "Binann gzellie, sse ve temaya ihtiyac yoktur," diyorlard. Bunu sylemekte bir
tehlike yoktu. Naslsa Cameron ve daha birka kii bu yolu am, hayatlarn vererek
dzletirmilerdi. imdi pek ok sayda adam, bir zamanlar Parthenon'u kopya ederek gvenlik
salayan insanlar, o yolda yatan tehlikeyi grnce kendilerine baka bir gvenli yol bulmulard.
Cameron'un at patikadan gitmek ve o yolla yeni bir Parthenon'a varmak. Daha kolay bir
Parthenon'a. Koli kutusu biiminde, beton ve camdan olumu bir Parthenon'a. Palmiye artk
paralanmt. zerinde mantarlar bitiyordu. Onu arptyor, saklyor, ormann kargaasna doru
gerisingeri ekiyorlard.
Derken bu orman kendine gerekli kelimeleri de buldu.
"Bir Kk Ses" kesinde Ellsworth Toohey, "Akntyla Birlikte Yzerim" alt balkl yazsnda
unlar yazyordu:
"Modern Mimari diye bilinen o gl olguyu kabullenmekte uzun sre kararszlk gsterdik. Kamu
zevkine etki yapabilecek durumda bulunan birinin, byle tedbirli davranmas arttr. ou zaman tek
tek ortaya kan anomaliler, geni ve popler bir akm sanlr. nsan dikkatli olmak, onlara hak
etmedikleri nemi vermemek zorundadr. Ama modern Mimari artk zaman snavn baaryla vermi,
kitlelerin taleplerini karlayabilmi olduu iin, biz de onu selamlamaktan memnuniyet duyuyoruz.
"Bu hareketin nclerine, bu arada mteveffa Henry Cameron'a da bir derece sayg borlu
olduumuz ortadadr. Yeni grkemin baz ilk yanklar onun eserlerinde de gze arpmaktadr. Ama
tm ncler gibi o da, o sralar ann nyarglarnn etkisinden tam syrlamamt. inden yetitii
orta snfn duygusallyla bamlyd. Gzellik ve ss gibi batl inanlara o da sapland. Her ne
kadar kulland gzellikler kendi bulduu eyler olsa bile ve sonuta doal olarak kabul edilmi
tarihsel formlarn gerisinde kalsa bile.
"Modern Mimari'nin tam ve gerek ifadesini bulmas, geni, kolektif bir hareket gerektirmitir.
Bugn artk dnyann her yannda, giderek artan sayda rnekleri grlmekte, bunlar bireysel
hayallerin kaosu olarak deil, dzenli bir disiplin olarak kendini belli etmekte, sanatdan bir eyler
beklemektedir ki; bu bekledii eyler arasnda, sanatnn kolektif yapsna boyun emek de
bulunmaktadr.
"Yeni Mimari'nin kurallar, geni bir halk yarats tarafndan formlletirilmitir. Bu kurallar da
Klasisizmin kurallar kadar katdr.

Sssz bir basitlik istemektedirler. Bozulmam, basit bir adamn drstl gibi. Nasl bir
zamanlar, uluslararas bankaclarn da rneklerinden bol bol yararlandklar gibi, her binann iddial
garlandlar olmak zorundaysa, yaklaan ada da her binann yass bir dam olmak zorunluluu vardr.
Emperyalist dnem nasl her evin Roma tipi kap girii olmasn art komusa, insanln yeni a
da her evin ke pencereleri olmasn, bu pencerelerin herkese eit yaymann simgesi olmasn
art komaktadr.
"Dikkat edenler, bu yeni mimarinin formlarnda yatan sosyal nemi fark edeceklerdir. Eski smr
sisteminde, sosyal unsurlarn en yararls olan iilere, kendi nemlerini anlama frsat hibir zaman
tannmamtr. Onlarn uygulama ilevleri her zaman sakl tutulmutur. Bu nedenle efendiler
uaklarna her zaman altnl srmal kordonlar takmlardr. Ayn ey o an mimarisinde de kendini
belli etmitir. Binann ilevsel unsurlar, yani kaps, pencereleri, merdivenleri, hep anlamsz sslerin
altna saklanmtr. Ama modern bir binada asl ortaya kan, rlplak grnen eyler, ite bu
yararl unsurlar, emein bu simgeleri olmaktadr. Acaba burada, iilerin kendi haklarn
alabilecekleri yeni bir an ayak seslerini mi duyuyoruz?
"Amerika'daki Modern Mimari'nin en iyi rnei olarak, dikkatinizi yaknda bitmek zere olan
Bassett Brush irketi Binasna ekmek isteriz. Kk bir binadr, ama o mtevaz boyutlar iinde,
yeni disiplinin o ciddi basitliini her ynyle yanstmakta, 'Kn Grkemi' kavramna zindelik
veren bir rnek sunmaktadr. Bina Augustus Webb adl, istikbal vadeden gen bir mimar tarafndan
tasarmlanm bulunmaktadr."
Peter Keating birka gn sonra Toohey'le karlatnda tedirgin bir sesle sordu:
"Sylesene, Ellsworth, ciddi miydin sen?"
"Ne konuda?"
"modern mimari konusunda?"
"Tabii ciddiydim. Nasl buldun yazm?"
"Dorusu ok beendim. ok inandrc. Ama, baksana Ellsworth, neden? Neden Gus Webb'i
setin? Biliyorsun ben de son birka yldr bir hayli modern bina yaptm. Palmer Binas olduka
plakt. Mowry Binas'nda damla pencerelerden baka hibir ey yoktu. Sheldon Antreposu'na
gelince ..."
"Bak, Peter, nalnc keseri gibi hep kendine yontma. Sana bol bol yardm ettim, yalan m? Arasra
da bir bakasna el uzatmama izin ver."
Bir le yemeinde konuma yapmay kabul etmi olan Peter Keating unlar syledi:
"Bugne kadarki meslek hayatm gzden geirdiimde, gerek bir ilkeye bal kalarak alm
olduum sonucuna varyorum; o da, hayatta srekli deiikliin gerekli olduu. Eer binalar hayatn
ayrlmaz bir parasysa, mimarinin de srekli olarak deimesi gerekecek demektir. Ben kendime
hibir zaman mimarlkla ilgili nyarglar edinmedim. Kendimi alarn tm seslerine her zaman ak
tutmaya altm. Btn binalarn modern olmas gerektiini savunan fanatikler de, tarihsel sluplarn
dna kmamamz gerektiini syleyen gericiler kadar dar grlyd. Klasik anlaya gre yapm
olduum binalar iin zr dileyecek deilim. Onlar o an ihtiyalarna birer cevapt. Buna karlk,
tasarmladn modern binalar iin de zr dilemek niyetinde deilim. Onlar da yaklaan daha iyi
dnyay temsil ediyorlar. Kanmca bu ilkenin mtevaz bir apta bile gerekletirilmesi, bir mimarn
en byk dl ve en byk zevkidir."
Stoneridge iin Peter Keating'in seildii ilan edildiinde, meslek evrelerinde ok gurur verici
yorumlar, bol bol iltifatlar ve imrenmeler yankland. Keating bu tr olaylardan yine eskisi gibi zevk
duymaya alt, baaramad. inde yine de sevince benzer birtakm duygular vard, ama bunlar
solgun ve pek zayft.
Stoneridge'i tasarmlama abas, ona kaldramayaca kadar ar bir yk gibi gzkt. i ne
yollarla aldna aldrmyordu. O olay da artk zihninde solmu, hafiflemiti. nce kabul etmi, sonra
da unutmutu onu. Ne olursa olsun, Stoneridge'in gerektirdii kadar ok evi dnp izmeyi gz
almyordu. Kendini ok yorgun hissetmekteydi. Sabahlan uyandnda bile yorgundu. Gn boyu, hep
akam olup yataca zaman bekleyerek yayordu.
Stoneridge'i, Neil Dumont'la Bennett'e brakt. "Haydi, balayn," dedi bezgin bir sesle. "Ne
isterseniz yapn." "Hangi slup olsun, Peter? diye sordu Dumont. "Eski sluplardan hangisi olsa
olur. Kk ev sahipleri baka trlsn istemez. Ama biraz sadeletirin. Basn yorumlan iin.
Tarihsel yanlar olsun, ama modern duygular versin. Ne biim isterseniz. Aldrmyorum."
Dumont'la Bennett baladlar. Keating onlarn izimlerinde birka dam deitirdi, birka
pencereyle oynad. n izimler Wynand'n ofisi tarafndan onayland. Onay ahsen Wynand'n verip
vermediini bilmiyordu Keating. Wynand' bir daha hi grmedi.
Dominique gideli bir ay olmutu ki, Guy Francon artk emekliye ayrlacan aklad. Keating ona
boanmakta olduunu sylemi, bir aklama yapmamt. Francon da haberi sakin karlamt.
"Bekliyordum zaten," demiti. "Ziyan yok, Peter. Herhalde senin kusurun da deil, onun da deil."
Bir daha da bu olayn szn etmemiti. imdi de emekliliiyle ilgili aklama yapmaya
yanamyordu. Yalnzca, "Bunun yaklamakta olduunu sana oktan sylemitim," dedi. "Yoruldum
ben artk. yi anslar, Peter."
irketin tm sorumluluu Keating'in yapayalnz omuzlarna yklenmiti. Kapdaki tabelya yalnzca
kendi adnn yazlmas fikri de Keating'i tedirgin ediyordu. Bir ortaa ihtiyac vard. Neil Dumont'u
seti. Neil zarif ve kibard. Yeni bir Lucius Heyer'd. irketin ad, Peter Keating & Comelius Dumont
oldu. Birka arkada bir araya gelip sarho olarak olay kutladlar, ama Keating kutlamaya gitmedi.
Gideceine sz vermi olmasna ramen, unutmu, hafta sonunda tek bana karl bir yere gitmi,
kutlamay ertesi sabaha kadar hi hatrlamamt. Aklna geldiinde, buzlar iinde bir ky yolunda
yry yapyordu.
Stoneridge, Francon & Keating irketinin imzalad son anlama olmutu.
7

Dominique New York'da trenden indiinde, Wynand onu karlamak zere istasyondayd. Oysa
Dominique, Reno'da kald sre boyunca ona mektup da yazmam, ondan herhangi bir haber de
almamt. Ne zaman dneceini hi kimseye sylemi deildi. Ama peronda o sakin haliyle bekleyen
Wynand'n bir eyi noktalar gibi ifadesini grmek, Dominique'in baz eyleri anlamasna yetti. Belli
ki Wynand avukatlarla ilikilerini srdrm, boanma srecini adm adm izleyip ilamn kt
tarihi renmiti. Trene saat kata bineceini ve ka numaral kompartmanda oturacan bile
biliyordu.
Wynand onu grnce, ne doru, yrmedi. Yryen Dominique oldu. nk Wynand, onu
yrrken grmeyi istemiti. O ksack mesafe iin bile. Dominique glmsemiyordu. Ama yznde
ok ho bir huzur ifadesi vard. Deimeksizin glmseme haline gelebilecek bir ifade.
"Merhaba Gail."
"Merhaba Dominique."
Ayr olduklar sre iinde, Dominique onu hi dnmemiti.

Yani belirgin bir dnceyle, kii olarak dnmemiti. Ama imdi onu grnce, iinde bildii ve
ihtiya duyduu bir tanma, bir buluma duygusu hissetti.
Wynand, "Bagaj filerini ver bana," dedi. "Aldrtaym. Arabam darda."
Dominique fileri verdi, Wynand alp cebine koydu. Dnp peronun bana yrmeleri gerektiini
biliyorlard. Ama ikisinin de bu konuda verdii karar, ayn anda bozuldu. Dnmediler. ylece,
karlkl durup baktlar.
Bu aksamay dzeltmeye ilk nce Wynand alt. Hafife glmsedi.
"Sylemeye hakkm olsa, byle gzkeceini bilsem, yokluuna dayanamazdm, derdim. Ama yle
bir hakkm olmadna gre sylemeyeceim."
Dominique gld. "Pekl Gail. Bu ar resmi halimiz de bir tr numarayd aslnda. Bylesi
olaylarn nemini azaltmyor, artryor yle deil mi? En iyisi, ne istiyorsak syleyelim."
"Seni seviyorum." Sesi ifadesizdi. Kelimeler sanki bir acnn belirtisiydi, Dominique'e ynelik
deildi.
"Yeniden seninle bir araya geldiime memnunum, Gail. Byle olacan bilmiyordum, ama
memnunum."
"Ne gibi, Dominique?"
"Bilmiyorum. Senden bulayor sanyorum. Bir son ve bir huzur gibi."
Derken btn bunlar kalabalk peronun ortasnda sylemekte olduklarnn farkna vardlar.
nsanlar bagajlarm tayarak yanlarndan geip duruyordu.
Yryp sokaa ktlar. Dominique nereye gitmekte olduklarn sormad. Aldrmyordu. Onun
yanna sessizce oturdu. Kendini ikiye blnm hissediyordu. Benliinin byk blm kar koyma
istei duyuyor, kk bir paras da olaya merakla bakyordu. inden Wynand'n kendisini bylece
tamasna izin vermek geldi. Deerlendirme yapmadan duyulan bir gven. Mutlu bir gven deil,
ama gven yine de. Bir sre sonra, elinin onun avucunda durmakta olduunu grd. Eldivenini de
karmamt. Bilei onun tenine deiyordu. Elini tutuunu hi farketmemiti. yle doal gelmiti ki!
Onu grme anndan bekledii buydu zaten. Ama kendine bunu isteme izni veremezdi.
"Nereye gidiyoruz, Gail?" diye sordu.
"Ruhsat almaya. Oradan yargca. Evlenmeye."
Dominique yavaa dikleti, ona doru dnd. Elini ekmedi, ama parmaklar katlat, bilinlendi,
anlam olarak ondan uzaklat.
"Hayr," dedi.
Glmsedi, yzndeki glmseme ifadesini bilerek fazla uzun srdrd. Hesapl ve bilinli.
Wynand ona sakin baklarla bakyordu.
"Gerek bir dn istiyorum, Gail. Kentin en atafatl otelinde istiyorum. Kabartmal davetiyeler,
davetliler, kalabalk konuklar, nl insanlar, iekler, ampuller ve film kameralar istiyorum. Halkn
Gail Wynand'dan bekleyecei dn istiyorum."
Wynand onun elini brakt. Basit bir hareketle, gcenmeden brakt. Bir an dalgn gibi gzkt.
Sanki bir aritmetik problemi zyordu. Fazla zor olmayan bir problem. Sonra konutu:
"Peki. Onu hazrlamak bir hafta kadar srer. Bu gece de yapabilirdim, ama kabartmal davetiyeler
olacaksa, konuklara en azndan bir hafta nceden ulatrmak gerekir. Yoksa anormal gzkr. Oysa
sen normal bir Gail Wynand Dn istiyorsun. imdi seni bir otele gtrmem gerek. Bir hafta
kalman iin. Buna hazr deildim. Rezervasyon yapmadm. Nerede kalmak istersin?"
"Senin at evinde."
"Olmaz."
"Nordland'da o halde."
Wynand ne eildi, ofre talimat verdi.
Otelin lobisine girdiklerinde Dominique'e, "Seni haftaya greceim," dedi. "Salya. Noyes-
Belmont'da, leden sonra, saat drtte. Davetiyeler babann adna olmal. Kendisiyle iliki
kuracam haber ver ona. Gerisini ben hallederim."
Eilip selam verdi. Tavr deimemiti. Sakinlii hl iki nedenden kaynaklanan o garipliini
koruyordu; biri kontrol etme yeteneinden emin bir insann olgun kontrolnn normal gzkmesi;
kincisi de, olaylar deiemezmi gibi kabul eden o ocuksu basitlikti.
O hafta Dominique onu grmedi. Kendini sabrszlkla bekler buldu.
Tekrar grtklerinde, Dominique onun yannda, yargcn karsndayd. Yarg onlar
evlendirmek iin gerekli yasal szleri sylyordu. Alt yz kiinin bulunduu salonda t yoktu.
Noyes Belmont Oteli'nin salonu, o gn bir k seline boulmutu.
Dominique'in istedii fon o kadar kusursuz biimde hazrlanmt ki, kendi kendinin karikatr
olmu gibiydi. Belli bir sosyete dn deil de, fazla lks bir bayalk gibi. Wynand onun isteini
anlam, tpatp da uymutu. Olay arya karmaya kalkmam, gazeteci Gail Wynand'n halk
nnde evlenmek iin seecei dzeyi semeyi bilmiti. Ne va ki... Gail Wynand halk nnde
evlenmek istemiyordu.
Kendini de bu atmosfere uydurmutu. Pazarla kendi de dahilmi gibi. Kapdan girdiinde,
Dominique onun kalabala bakn grd. Byle bir gruh opera galasnda, ak artrmada
bulunabilir, benim hayatmn en nemli gnne uymaz, dermi gibi bakyordu. Ama kusursuz bir
grn vard. Ei bulunmaz kibarlktayd.
Az sonra, Dominiqe onun yannda durduunda, kalabalk ar bir sessizlie gmld; Dominique
onlarn a baklarn ensesinde hissetti. Birlikte yargca dnmlerdi. Dominique'in zerinde uzun,
siyah bir elbise vard. Elindeki taze yasemin buketi Wynand'n hediyesiydi. Siyah dantel apkann
altndan gzken yz yargca bakyordu. Yarg yava yava konumaktayd. Kelimeleri birer birer,
havada al kalyordu.
Dominique, Wynand'a gz att. Wynand ona bakmyordu. Yargca da bakmyordu. Dominique o
zaman anlad. Wynand bu salonda yalnz deildi. Tm klan, bayalklar kendine mal etmi, iinde
tamaktayd. Dinsel tren istememiti Wynand. yle eylere saygs yoktu. Kalp szler sylemekte
olan devlet memuruna duyduu sayg daha da az olabilirdi, ama yine de bu treni katksz bir
dinsellik havasna sokmutu. Dominique iinden, eer byle bir ortamda Roark'la evleniyor
olsaydm, Roark da byle dururdu, diye dnd.
Daha sonra o canavar resepsiyonun glnl Wynanda baklk kazandrd. Basn kameralar
iin Dominique'in yannda poz verdi, kalabaln iinde daha grltc bir kk kalabalk oluturan
muhabirlerin sorularna zarafetle cevap verdi. Tebrikleri kabul etmek iin Dominique'in yannda yer
ald, saatlerce nlerinden akp geen insanlarla tokalat durdu. Iklar da, iekler de, almakta olan
yayl sazlar orkestras da, nlerinden nehir gibi akp, ampanya bfesine varnca delta yapan insanlar
da onu etkilemiyor gibiydi artk. Buraya canlar skld iin gelen, ileri imrenme ve nefretle dolu
bu insanlar, davetiyede okuduklar tehlikeli adn etkisi altndaydlar. Skandala a bir merakla
doluydular. Wynand onlarn bu treni kendi haklan saydklarm anlamam gibi grnyordu. Bu
halkn hepsi, bu trenin kutsamasn art sayan insanlard. Koca salonda bu performans iren bulan,
bir tek kendisiyle yanndaki gelini vard.
Dominique onu dikkatle izliyordu. Wynand'n bu olaydan bir an iin bile olsa zevk aldn grmek
istiyordu. Kabul etsin ve katlsn.

Bir tek kere, diye ummaktayd. New York Banner'n ruhunu sergilesin. Ama yle bir kabul iareti
gremedi. Ac belirtileri grd zaman zaman. Ama ac bile tam ulaamyordu Wynand'a. Aclarn
ancak belli bir noktaya kadar inebildiinden sz eden bir baka erkei dnd o zaman.
Son kutlayclar da nlerinden getiinde, kurallara gre artk gelinle damadn oradan ayrlmasna
izin var demekti. Ama Wynand gitmek iin harekete gemedi. Dominique onun kendisinden karar
beklediini anlad. Dnp konuklarn arasna yrd, glmsedi, selamlar verdi, can skc
samalklar dinledi. Elinde bir ampanya kadehi tutuyordu.
Bir ara kalabaln arasnda babasn grd. Guy Francon gururlu ama kukulu grnyordu. Biraz
akn hali vard. Evlenme haberini sakin karlamt. "Mutlu olmam istiyorum, Dominique," demiti.
"Bunu ok istiyorum. Umarm doru erkei semisindir." Sesinin tonundan, pek de emin olamad
belli oluyordu.
Ellsworth Toohey de kalabaln arasndayd. Toohey onun kendisine baktn grnce abucak
baka tarafa dnd. Yksek sesle glmek geldi Dominique'in iinden. Ama Toohey'i hazrlksz
yakalamak, u anda glnecek kadar nemli grnmedi ona.
Alvah Scarret kalabal yara yara Dominique'e yaklat. Yzne uygun ifadeyi yerletirmek iin
baarsz bir aba harcyor, ama alttaki incinmi ifadeyi maskeleyemiyordu. Hzla bir eyler
mrldand, mutluluklar diledi, sonra capcanl bir fkeyle, "Ama neden Dominique, nedeni" diye
sordu.
Dominique, Alvah'nn bu soruyu soracak kabal gsterebileceine inanamad. Souk bir sesle,
"Neden sz etmeye alyorsun, Alvah?" dedi.
"Vetodan tabii."
"Hangi veto?"
"Hangi veto olduunu bal gibi biliyorsun. Elini vicdanna koy da syle. Kentin ve lkenin her
gazetesi burada bugn. En adi renkli basn bile. Bir tek Banner'n dnda. Wynand gazeteleri hari,
herkes burada! Ben halka ne diyeceim? Nasl aklayacam? Eski bir meslektana bunu nasl
yapabildin?"
"Ltfen bir daha syler misin, Alvah?"
"Yani ... Gail'in bizim ocuklardan bir tekini bile buraya sokmadn bilmiyor muydun? Yarn
hibir ey yazmayacamz? Ne bir resim, ne bir haber. Yalnzca on sekizinci sayfada iki satrlk
duyuru."
"Hayr," dedi Dominique. "Bilmiyordum."

Dominique'in aniden harekete geii Scarret'i artt. Gelin hanm elindeki ampanya kadehini ilk
rastlad yabancnn eline tututurdu, kalabaln arasndan kendine yol ap Wynand'a yrd.
"Gidelim, Gail."
"Peki, sevgilim."
Dominique onun at evinin salonunda, inanmazlk iinde duruyor, burann artk kendi evi
olduunu, kendi evi olmaya da son derece uygun olduunu dnyordu.
Wynand ona bakmaktayd. Konumak ya da ona dokunmak iin bir istek gstermi deildi. Tm
istedii, Dominique'i burada seyretmekti. Kendi evinde. Kentin tepesinde. Sanki bu ann nemini
paylamak istemiyordu. Onunla bile.
Dominique odann iinde ilerledi, apkasn kard, masann kenarna dayand. Her zamanki az
konuma, her eyi kapal tutma isteinin neden imdi para para olduunu, iinden neden ak
davranma duygular ykseldiini bilemiyordu. Kimseye kar bu kadar ak olmak istemeyen biriydi.
"Yine de senin istediin oldu, Gail. Nasl evlenmek istedinse yle evlendin."
"Evet, sanyorum yle."
"Sana ikence etmeye almann yarar olmad."
"Aslnda oldu. Ama ok fazla zlmedim."
"yle mi?"
"Hayr. Eer istediin o idiyse, mesele yalnz verdiim sz tutma isteimdi."
"Ama tm olaydan nefret ettin, Gail."
"Tmyle. Olsun! Ne olmu? En zoru ilk dakikalaryd. Arabada bana ilk sylediinde. Daha
sonra, biraz sevindim bile." Alak sesle konuuyor, Dominique'in ak yrekliliine ayak
uyduruyordu. Dominique zaten onun kendine seme ans tanmayacan, tm davranlarna
uyacan bilmekteydi. Ya sessiz kalacak, ya da Dominique'in itiraf etmesini istedii her eyi itiraf
edecekti.
"Neden?"
"Sen kendi yaptn yanl fark etmedin mi? Eer yanllksa tabii. Bana kar tmyle kaytsz
olsaydn, iinden bana ac ektirmek gelmezdi."
"Hayr. Yanllk deildi."
"Kaybetmeye iyi dayanabiliyorsun, Dominique."
"Sanyorum o da senden bulat, Gail. Hem sana teekkr etmek istediim bir ey var."
"Nedir?"

"Dnmz Wynand Gazeteleri'ne yasaklaman."


Wynand ona baktnda, gzleri bir an iin bambaka parldad, ama sonra glmsedi.
"Karakterine uymuyor bunun iin bana teekkr etmen."
"Yapmak da senin karakterine uymuyordu."
"Mecburdum. Ama senin kzacan sanmtm."
"Kzmam gerekirdi. Ama kzmadm. Kzgn deilim. Sana teekkr ediyorum."
"nsan minnete minnet duyabilir mi? fade etmesi biraz g bir ey ama benim u anda hissettiim
o, Dominique."
Dominique evredeki duvarlardan yansyan yumuak a bakt. O k da bu odann bir
parasyd. Duvarlara rengin dnda zel bir doku kazandryordu. Bu odann tesinde daha baka
odalar olmas gerekir, diye dnd. Henz hi grmedii, ama artk kendisinin olan odalar. Ve
onlara sahip olmay istediini fark etti.
"Gail, imdi ne yapacamz sana sormamtm. Seyahate falan m gidiyoruz? Balay m
yapyoruz? Komik. Hi merak bile etmedim. Bir tek dn dndm, tesini dnmedim. Sanki
benim iin her ey orada son bulacak, ondan tesini sen stlenecekmisin gibi. Bu da karakterime
uymuyor, Gail."
"Ama bu sefer benim lehime. Pasiflik iyi bir iaret deildir. Senin iin."
"Olabilir ama. Eer memnunsam ..."
"Belki. Ama fazla uzun srmez. Hayr, hibir yere gitmiyoruz. Meer ki sen gitmek isteyesin."
"Hayr."
"O halde burada kalyoruz. Bu da istisna uygulamann bir baka rnei. Sana ve bana uygun biimi.
ekip gitmek her zaman kamak demek. kimiz iin de. Bu sefer kamyoruz."
"Evet, Gail."
Wynand onu tutup ptnde, Dominique'in kolu kvrk olarak ikisinin vcutlar arasnda kalm,
eli onun omzuna dayanmt. Yanann bileindeki yaseminlere dediini hissetti. Kokusu hl
glyd. Hl ilkbahar dndryordu.
Dominique onun yatak odasna girdiinde, burann eitli dergilerde fotoraflarn grd oda
olmadn anlad. Cam kafes gitmi, onun yerine kapal bir kasa gibi, tek penceresi bile olmayan bir
oda gelmiti. Iklandrlm, havalandrma dzeni konmutu, ama hava da, k da, dardan
gelmiyordu.
Onun yatana yatt, avularn iki yannda serin, dzgn arafa dayad, kollarn kprdatmad ve
ona dokunmad. Ama

Dominique'in bu donuk kaytszl, Wynand' aresiz bir fkeye itmedi. Olay anlayabiliyordu.
Gld. Dominique onun sert, dncesiz bir sesle, "e yaramaz, Dominique," dediini duydu, diktii
bu engelin ikisi arasnda barnamayacan, kendisinin onu ayakta tutma gcne sahip olamayacan
anlad. Kendi vcudundan kaynaklanan cevab hissetti. Alktan kaynaklanan bir cevap. Kabulden.
Bir trl zevk. Bu bir arzu meselesi deil, diye dnd. Cinsel iliki meselesi bile deil. Yalnzca
erkein hayat gcne sahip olduunu, kadnn da bundan baka bir eye cevap vermeyeceini
gsteriyor. Bu adamda hayat iradesi vard. En ilkel g. Bu hareketler de onun en basit ifadesiydi.
Kendisi de cevap veriyordu. Hareketlere de deil, erkee de deil... onun iindeki o gce.
"Eeee?" diye sordu Ellsworth Toohey. "imdi anlyor musun meseleyi?" Scarret'in koltuunun
arkasna gemi, samimi bir tavrla tutunup hafife eilmiti. Scarret bu arada, nndeki masann yan
tarafna konmu, almay bekleyen posta torbasna bakyordu.
"Binlerce, dedi Scarret. "Binlerce, Ellsworth. Ona neler diyorlar, bir grmelisin. Neden kendi
dnnn haberini yaynlamamm? Neymi utand? Saklayacak nesi varm? Neden her namuslu
adam gibi kilisede evlenmemi? Boanm bir kadnla nasl evlenirmi? Hepsi bunlar soruyorlar.
Binlerce kii. Oysa o mektuplara bakmyor bile. Gail Wynand! Kamuoyunun sismograf diye tannan
adam!"
"Doru," dedi Toohey. "yle bir adam."
"te bir rnei." Scarret masann stnden bir mektup ald, yksek sesle okudu: "Ben namuslu bir
kadnm, be ocuk annesiyim ve ocuklarm da kesinlikle sizin gazetenizle bytmek istemiyorum.
Bu gazeteyi on drt yldr alyordum, ama artk sizin ne tr bir adam olduunuz ortaya kt. Hibir
ahlaki ilkeniz yok, kutsal evlilik messesesiyle alay ediyorsunuz, dm bir kadnla zina
iliyorsunuz; o kadn ayn zamanda bir baka erkein de kars. Siyah elbiseyle evleniyor. yle
yapmas da gerekir. Ben artk sizin gazetenizi okumayacam, nk siz ocuklara gre bir insan
deilsiniz. Byk hayal krklna uradm. Sayglarmla. Bayan Thomas Parker." Bu mektubu ona da
okudum. Gld, o kadar."
"Hu," dedi Toohey.
"Ne oldu bu adama?"
"Ona olan bir ey yok, Alvah. Eskiden beri var olup, imdi gn na kan bir ey var."
"Bu arada, bilmem farknda msn, pek ok gazeteler arivlerinden

Dominique'in o lanet olas tapnakta duran plak heykelinin fotoraflarn bulmular, dn


fotoraflaryla birlikte yaymladlar. Szde Bayan Wynand'n sanata olan ilgisini gstermek
istiyorlarm, itoullar! Gail'i hrpalama frsat kt diye keyiflerinden kendilerinden getiler.
Canna okuyorlar, sefil herifler! O heykeli kim hatrlatt acaba onlara?"
"Nereden bileyim?"
"Eh, aslnda bir fincan suda frtna tabii. Birka haftaya kadar hepsini unuturlar. Pek fazla bir zarar
vereceini sanmyorum."
"Hayr. Tek bana bu olay, fazla bir zarar veremez."
"H? Sen bir eylerin haberini mi veriyorsun bana?"
"Haberi veren bu mektuplar, Alvah. Mektuplarn kendileri deil tabii. Ama kendisinin onlar
okumamas."
"Canm, ona da fazla kayglanmaya gerek yok. Gail ne zaman durmak gerektiini iyi bilir. imdi
pireyi deve yapmaya hi gerek..." Ban kaldrp Toohey'e bakt, sesinin tonu deiiverdi. "Tanrm,
haklsn, Ellsworth. Ne halt edeceiz?"
"Hibir ey, dostum, hibir ey. Daha uzun sre hibir ey yapmayacaz."
Toohey, Scarret'in masasnn kesine oturdu, ayakkabsnn burnunu uzatp az alm uvaldaki
mektuplar kartrd, hrdatt. Olmadk saatlerde Scarret'in odasna girip kmak gibi ho bir huy
edinmiti. Scarret artk ona baml gibiydi.
"Sylesene, Ellsworth," diye sordu Scarret birdenbire. "Sen gerekten Banner'a adanm biri
misin?"
"Alvah, zppe lehelerle konuma. Bu kadar kasnt adam m kald gnmzde?"
"Yo, ben ciddiyim ... yani ... sen anlyorsun ne demek istediimi."
"Zerre kadar fikrim yok. Kendi ekmeiyle tereyana kim sadakatsiz davranr?"
"Evet, oras yle ... ama yine de ... Ellsworth, ben seni ok severim, ama ne zaman dilini
benimkine uyduruyorsun, ne zaman sylediklerin kendi szlerin, tam emin olamyorum."
"Kendini psikolojik karmaklklara kaptrma. Dolaklklar yaratacaksn sonunda. Ne var senin
kafanda?"
"Neden hl Yeni Snrlar Dergisi'ne yazyorsun?"
"Para iin."
"Hadi hadi. erez paras o sana."
"Eh, saygn dergidir. Neden yazmayacakmm? Seninle anlamamzda baka yere yazamaz diye
madde yok ki!"
"Yok. Kime yazdn da umurumda deil. Ama Yeni Snrlar son zamanlarda ok garip eyler
yapyor."
"Ne konuda?"
"Gail Wynand konusunda."
"Samalyorsun, Alvah."
"Yo, hi de samalamyorum. Sen farkna varmamsn. Herhalde dergiyi pek dikkatli
okumuyorsun. Ama benim bu tr konularda gl sezgilerim vardr. Biliyorum. Zibidi gen bir yazar
kalkm kr atlar m yapyor, yoksa derginin niyeti gerekten ciddi mi, anlarm."
"Bouna rkyorsun, Alvah. stelik de abartyorsun. Yeni Snrlar, liberal bir dergidir. Gail
Wynand'a da eskiden beri atar durur. Kim yapmyor ki? Basn mesleinde pek sevilen biri olduu
sylenemez. Ama btn bunlarn ona bir zarar veremedii de ortada. Deil mi?"
"Bu seferki farkl. Olayn arkasnda bir sistem varsa, houma gitmez. zel bir ama. Masum
gzken bir sr damlalar, sonunda birikiyormu gibi. Derken ufack bir dere oluturacak. Her
zerresi birbirine uyacak. Ardndan da ..."
"Paranoya falan m oluyorsun, Alvah?"
"Holanmyorum. Herkes onun yatma, kadnlarna, birka belediye seimi skandalna att srece
zarar yoktu. Zaten o skandallarda hibir zaman kantlanmam eylerdi," diye ekledi aceleyle. "Ama
ada aydn argosu devreye girerse, Gail Wynand smrc, Gail Wynand kapitalizmin korsan,
Gail Wynand an hastal demeye balarlarsa, durum farkl. Yine amur tabii, Ellsworth. Ama bu
tr amurda dinamit var."
"Ayn eyleri sylemenin modern biimi onlar. Hem zaten arada srada bir yaz yolladm derginin
politikasndan da ben sorumlu tutulamam herhalde.
"yle, ama ... benim kulama gelenler farkl."
"Neler geliyor kulana?"
"Lanet olas eyi sen finanse ediyormusun diyorlar."
"Kim, ben mil Neyle?"
"Eh, tek bana sen deil. Ama tam Yeni Snrlar batmak zereyken, kaak iki korsan gen Ronny
Pickering'i sen bulmusun, onlara bir rnga yapm, yz bin patlatp karlnda kendi borusunu
ttrm diyorlar."
"Allah kahretsin, onun nedeni Ronny'yi kentin daha pahal irkeflerinden kurtarmak iindi. ocuk
mahvolmak zereydi. Ona hayatta daha yce bir ama kazandrdm. Yz bin dolarn daha soylu bir
amaca yatrd. Naslsa sonunda varyete kzlarna kaptracakt hepsini."
"yle, ama bu armaanna ufack bir fiyat biebilirdin, editrlerin kulana, Gail Wynand'a fazla
bulamamalarn fsldayabilirdin."
"Yeni Snrlar Dergisi Banner deil, Alvah. lkeleri olan bir dergi. O derginin editrlerine yle
etkiler yapamazsn, tehdit de savura nazsm."
"Bizim meslekte mi, Ellsworth? Kimi kandryorsun sen?"
"Eh, eer seni memnun edecekse, hi duymadn bir haber de ben vereyim. Henz bilinmiyor.
Araya bir sr arac sokularak ayarland. Mitchell Layton'a da Bannern hisselerinden dolgunca bir
pay satn aldrdm biliyor muydun?"
"Hayr!"
"Evet."
"Tanrm, Ellsworth, harika bu! Mitchell Layton, ha? Onun gibi bir kirli k ok iimize yarar. Hem
... dur bir dakika. Mitchell Layton mu dedin?"
"Evet. Nesi varm Mitchell Layton'un?"
"Dedesinin parasn bir trl hazmedemeyen velet deil mi o?"
"Dedesinin brakt az buz para deildi ama."
"Evet, ama ok da atlak biri. nce Yogi oldu, sonra Vejetaryen, sonra Unitarian, sonra da Ndist.
imdi de Moskova'da bir Proletarya Saray yapmaya kalkt."
"Ne olmu yani?"
"Ama, Tanrm! Hissedarlarmz arasnda bir Kzl!"
"Mitch hi de Kzl falan deil. eyrek milyon dolar olan adam nasl Kzl olurmu? Gl pembesi,
o kadar. Daha ok da sar. Ama iyi yrekli ocuktur."
"Ama ... Banner'da!
"Alvah, sen eein tekisin. Anlamyor musun? Salam, tutucu bir gazeteye yatrm yaptrdm ona.
Bu onu pembe grlerinden kurtarr, ona doru yolu gsterir. Zaten Mitch istese bile ne zarar
verebilir ki? Senin sevgili Gail'in naslsa gazetelerinin kontroln elinde tutuyor, deil mi?"
"Gail biliyor mu bunu?"
"Hayr. Sevgili Gail son be yldr eskisi kadar dikkatli deil. Sen de ona sylemesen iyi edersin.
Gail'in hangi yne gitmekte olduunu gryorsun. Biraz baskya ihtiya olabilir. Para da gerekli
olacak zaten. Sen Mitch Layton'a iyi davran. Bir gn iine yarayacak."
"Oras yle."
"yle tabii. Gryorsun, deil mi? Kalbim doru yerde benim. Yeni Snrlar gibi zppe bir dergiye
yardm etmi olabilirim; ama bir yandan da New York Banner gibi muhafazakrln kalesi saylan
bir yere, para babas birini getirdim."
"Oras yle. Sen kendin de olduka radikal biri olduuna gre, dorusu teekkre deer bu
yaptn."
"imdi artk benim sadakatsizliimden sz edecek misin?"
"Herhalde hayr. Sanrm Banner'dan yana birisin."
"Tabii yle. Baylyorum ben Banner'a. Onun iin yapmayacam yoktur. Canm bile veririm New
York Banner iin."
8

Bir ssz adann topraklar zerinde yrmek bile, insan dnyann geri kalanna balayan bir
eydir. Ama at dairede, telefon da kesik olunca, Wynand'la Dominique'in altlarndaki elli katla ilgili
hibir duygular kalmamt. Granite tutturulmu elik direklerin tepesinde olduklarnn bile farknda
deildiler. Evleri uzayda aslym gibi geliyordu onlara. Ada gibi deil de, ayr bir gezegen gibi.
Kent sevimli bir manzarayd. letiim kumlamayacak bir soyutluk gibi. Gkyz gibi. Bakp
beenilecek bir manzara. Ama hayatlaryla dorudan etkileimli bir ey deil.
Dnlerinden sonra iki hafta boyunca at evden hi kmadlar. Dominique can istedii anda
asansrn dmesine basabilir, bu haftalar blebilirdi, ama istememiti. Direnme, merak etme, soru
sorma istei yoktu iinde. Yalnzca sihir ve bar.
O istedii zaman, Wynand oturup onunla saatlerce konuuyordu. Ama o tercih etmedii zaman da,
sessizce oturup onu seyretmeye, galerisindeki eserleri seyrettii gibi seyretmeye razyd. Ayn
mesafeli, rahatsz etmeyen bakla. Dominique'in sorduu her somya cevap veriyordu. Kendisi hi
soru sormuyordu. Kendi duygularndan hi sz etmiyordu. Dominique yalnz kalmak istediinde, onu
yanna armyordu. Bir akam Dominique odasna ekilip kitap okumu, onun karanlk balkon
bahede buz gibi parmakla dayanm durmakta olduunu grmt. Dnp eve bakmyordu.
Yalnzca pencereden den n altnda durmakla yetiniyordu.
ki hafta son bulunca Wynand iine dnd. Banner'n ofisine gitti. Ama o izole olma duygusu yine
de gemedi. Bir kere ilan edildi diye, mrlerinin sonuna kadar korunmas gerekli bir tema gibi.
Akam eve dndnde, kent yine varln yitirdi. Hibir yere gitme istei duymuyordu. Konuk da
davet etmiyordu.
Wynand hibir ey sylemiyordu ama Dominique onun, kendisinin evden kmasn hi
istemediini biliyordu. Ne onunla birlikte, ne de yalnz. Sessiz bir tutkusuydu bu Wynand'n. Bunu
zorla uygulatmay falan bekledii yoktu. Eve dndnde, "ktn m bugn?" diye soruyordu. Hibir
zaman, "Bugn nereye gittin?" diye sormuyordu. Kskanlk deildi bu. "Nereye" kelimesinin de
nemi yoktu. Dominique'in can bir ift ayakkab almak isterse, Wynand maazadan tm
koleksiyonlar getirtip burada sergiletiyor, onun istediini semesini salyordu. Bylelikle
Dominique'in maazaya gitmesine gerek kalmyordu. Belli bir filmi grmek istediini syledii
zaman, Wynand hemen evin damna bir projeksiyon odas yaptrmt.
Dominique buna uydu. lk birka ay iin uydu. Ama bu izole hayattan holanmaya baladn fark
edince, hemen bozdu. Wynand'n davetleri kabul etmesini salad, kendisi de eve konuklar davet eder
oldu. Wynand hi itiraz etmeden kabullendi.
Ama yine de, Dominique'in aamayaca bir duvar ayakta tutmay baaryordu. O duvar, karsyla
gazeteleri arasna diktii duvard. Dorinique'in ad asla Wynand gazetelerinde gzkmyordu.
Bayan Wynand' toplum hayatna ekme yolundaki btn abalar nlyordu Wynand. Komitelere
bakanlk etmesini de, hayr balar toplamasn da, kampanyalara nayak olmasn da. Dominique'e
gelen mektuplar amakta hibir saknca grmyordu. Eer zarfta resmi bir amblem varsa ve amacn
belli ediyorsa, cevap verilmeden mektubu imha ediyor, ettiini de Dominique'e sylemiyordu.
Dominique omuz silkmekle, bir ey dememekle yetindi.
Btn bunlara karn, Dominique'in Wynand gazetelerine kar duyduu tiksintiyi paylamyordu
grne gre. Dominique'in bu konuyu tartmasna asla izin vermiyordu. Dominique onun o konuda
neler hissettiini, neler dndn hi anlayamamt. Bir keresinde Dominique kt bir bayazyla
ilgili yorum yaptnda, Wynand souk bir sesle, "Banner iin asla zr dilemedim, hibir zaman da
dilemem," demiti.
"Ama bu yaz gerekten berbat, Gail."
"Benimle New York Banner'n yayncs olarak evlendiini sanyordum."
"Ben de senin byle dnmekten holanmadn sanyordum."
"Benim neden holanp neden holanmadm seni ilgilendirmez. Banner' deitirmemi ya da feda
etmemi bekleme. Onu bu dnyadaki hi kimsenin hatr iin yapmam."
Dominique gld. "Ben de istemezdim zaten, Gail," dedi.
Wynand buna cevap olarak glmedi.
Banner Binas'ndaki ofisinde olduu zamanlar, yepyeni bir enerjiyle alyordu Wynand. Onun en
hrsl yllarn hatrlayanlar bile artan, tutku halinde bir gdclk gelmiti stne. Gerekirse
btn gece ofiste kalyordu. Bunu uzun sredir yapmamt. Yntemlerinde ve politikasnda hibir ey
deimedi. Alvah Scarret onu mutlu mutlu seyretmekteydi. "Onun hakknda yanldk, Ellsworth," dedi
yakn dostuna. "Yine eski Gail. Tanr kutsasn onu. Her zamankinden iyi." Toohey ise, "Sevgili
Alvah," dedi. "Hibir ey senin dndn kadar basit deildir, o kadar abuk da olmaz Ama mutlu
o. Mutlu olduunu grmyor musun? Mutlu olmak, onun bana gelebilecek en tehlikeli ey. Ve bir
hmanist olarak, bu sefer bunu onun kendi iyilii iin sylyorum."
Sally Brent, patronunu kendi kurnazlyla bastrmaya karar verdi. Sally Brent, Bannern en gurur
duyduu hretlerden biriydi. Tombulca, orta yal bir kadnd. Yirmi birinci yzylda yer alacak bir
defilenin mankeni gibi giyinir, oda hizmetileri gibi yaz yazard. Banner okurlar arasnda tiryakisi
oktu. Bu poplerlii onu ar gvenli davranmaya itmiti.
Sally Brent, Bayan Wynandla ilgili bir yaz hazrlamaya karar verdi. Tam onun tarzna uygun bir
konuydu. Olay karsnda ziyan olup duruyordu. Wynand'n at dairesine girmek iin, istenmedii
saraylara girmekte uygulad taktikleri kulland. Wynand eleman olarak, btn bunlar bu gazetede
retilmiti ona. eriye arpc giriini yapt. Siyah bir elbise giymi, omzuna gerek bir ayiei
takmt. Ayiei onun kiisel ssyd. Herkes de renmiti bunu. Dominique'e soluk solua,
"Bayan Wyand," dedi. "Kocanz aldatmanza yardmc olmak iin geldim buraya."
Sonra kendi yaramazlna gz krpt, aklad. "Sevgili Bay Wynand'mz size hakszlk ediyor,
hayatm. Sizi hakknz olan hretten uzak tutuyor. Bunu neden yaptn hi anlayamyorum. Ama
ikimiz bir olunca, onun hakkndan geliriz. ki kadn birleince, erkein elinden ne gelir? O senin ne
kadar zevkle okunacak bir konu olduunun farknda deil. Sen bana anlatacaklarn anlat, ben
yazaym. yle gzel bir yaz olacak ki, basmamak elinden gelmeyecek."
Dominique evde yalnzd. Sally Brent'in daha nce hi grmedii bir ifadeyle glmsedi. Daha
nce grmedii iin de, Sally Brent bu ifadeyi tarif edecek sfatlar bulamad. Dominique ona
anlatacaklarn anlatt. Tam Sally Brent'in istedii, hayalini kurduu eyleri syledi ona.
"Evet, tabii, kahvaltsn ben piiriyorum," dedi Dominique.

"Jambonlu yumurta en sevdii yiyecektir. Basit jambonlu yumurta ... Ah, evet, Bayan Brent, ok
mutluyum. Sabahlan gzlerimi atmda kendi kendime, bu dora olamaz, diyorum. Dnyada her eye
sahip biri olan byk Gail Wynand'n kars, ben olmu olamam. nk ben yllardr ona ktm.
Benim iin bir ryayd o. ok gzel, ama imknsz bir rya. imdi ryalarm gereklemi gibi oldu
... Ltfen, Bayan Brent, benden u mesaj tm Amerika'ya gnderin: Sabr her zaman dl getirir, ak
da her zaman ilk keyi dnnce oradadr. Bence bu ok gzel bir dnce. Belki bana yardmc
olduu gibi, baka kzlara da yardmc olur ... Evet, hayattan tek istediim Gail'i mutlu etmek; onun
sevinlerini, zntlerini paylamak, iyi bir e ve iyi bir anne olmak."
Alvah Scarret yazy okuduunda yle ok beendi ki, tm tedbir duygularn kaybetti. Sally Brent,
"Bas gitsin, Alvah, diye zorlad onu. "Bir prova kopyas bas, masasna brak. Onaylayacaktr, bahse
girerim." O akam Sally Brent iinden kovuldu. Yksek bir tazminat maddesi ieren anlamas
feshedildi, tazminat da eline dendi. Anlama sresinin bitmesine daha yl vard. Kendisine bir
daha hibir nedenle Banner Binas'na girmemesi sylendi.
Scarret panik iinde itiraz etti: "Gail, Sally'yi kovamazsn! Hele Sally'."
"Gazetemden istediimi kovamadm gn, ben bu gazeteyi de, koca binay da kapatrm," dedi
Wynand sakin bir sesle.
"Ama okurlar var! Okurlarn kaybederiz!"
"Okurlar cehennemin dibine."
O akam yemeinde Wynand cebinden kvrlm kd kard. Yaznn prova kopyas. Tek kelime
sylemeden onu Dominique'in yzne frlatt. Kt Dominique'in yanana arpt, yere dt.
Dominique eilip ald, at, ne olduunu grnce yksek sesle gld.
Sally Brent daha sonra Gail Wynand'n ak hayat hakknda bir baka yaz yazd. Neeli,
entelektel bir havada, sosyoloji aratrmas yapyormu gibi, hibir ak sak derginin
giriemeyecei malzemeyi sunuyordu yaz. O da Yeni Snrlar Dergisi'nde yaynland.
Wynand, Dominique'e, zel olarak sipari ettii bir gerdanl sundu. Gze grnmeyen ereveler
zerine dizilmi elmaslardan oluuyordu. Elmaslar dzensiz bir desen iinde, seyrek olarak
yaylmt. Bir avu alnp dikkatsizce salm gibi. Onlar birbirine tutturan, mikroskop altnda
yaplm, hi gze arpmayan platin zincirlerdi. Wynand onu Dominique'in boynuna taktnda,
gerdanlk rasgele dm damlalara benzedi.
Dominique aynann nnde duruyordu. Sabahln geriye itip omuzlarn at, bu yamur
damlalarnn teninde parldamasna izin verdi ve konutu:
"Kocasnn gen metresini ldren Bronx'lu ev kadnnn hikyesi olduka irenti, Gail. Ama
bence daha da iren bir ey var. Byle eyleri okumak isteyen insanlarn merak. Ondan da kirlisi, o
insanlarn merakndan yararlananlar. Aslnda bu gerdanl mmkn klan, fotoraflarda grdm o
eri bacakl, etli boyunlu, Bronx'lu kadn. ok gzel bir gerdanlk. Takmaktan gurur duyacam."
Wynand glmsedi. Gzlerine birdenbire gelen prltda garip bir cesaret nitelii vard.
"Olaya bakmann bir yn o," dedi. "Bir de baka yn var. Ben kincisini dnmekten
holanyorum. Ben kendim, insan ruhunun en kt artklarn, bir de o ev kadnnn olayn okumaktan
holananlarn zihnini alyorum, ikisini birletirip, senin omuzlarna bu gerdanl yapyorum. Bu
kadar byk bir saflatrmay baarabildiim iin de kendimi simyager sayyorum."
Dominique onda hibir pimanlk, hibir znt, hibir gceniklik grmyordu. Garipti Wynand'n
baklar. Bu bak daha nce de fark etmiti. Basit bir tapnma bak. Dominique o zaman yepyeni
bir eyi daha anlad. Tapmann yle bir dzeyi vard ki, tapan da taplacak dzeylere ykseltiyordu.
Ertesi gece Wynand odaya girdiinde, Dominique aynann nnde oturmaktayd. Wynand eildi,
dudaklarn onun ensesine dokundurdu. O anda; aynann kesine tutturulmu kk, drt ke kd
grd. Dominique'in Banner'daki meslek hayatna son veren telgrafn, zmlenmi kopyasyd:
"KOV KAHPEY. GW"
Wynand omuzlarn kaldrd, onun arkasnda dimdik durup sordu:
"O sana nasl geldi?"
"Ellsworth Toohey verdi bana. Saklamaya deer buldum. Tabii bu kadar uygun decei gnn
geleceini de bilmiyordum."
Wynand ban hafife eerek karlk verdi. Yazy kendisinin yazdn kabul ediyordu, baka
herhangi bir eyi deil.
Dominique ertesi sabah o kdn yok olacan sanyordu. Ama Wynand elini srmemiti.
Dominique de kaldrmad. Yaz o aynann kesinde ylece kald. Wynand onu kollarnda tutarken,
Dominique'in gzleri bazen o drt ke kda kayard. Wynand'n ne dndn anlayamazd.
Bahar geldiinde Wynand, Yaynclar Konvansiyonu'na katlabilmek iin New York'dan bir hafta
uzak kald. lk ayrllaryd. Dominique, Wynand' karlamak zere havaalanna gelerek onu artt.
Neeli ve anlaylyd. Davrannda Wynand'n hi umut edemeyecei, bu nedenle gvenemeyecei
bir vaat var gibiydi. Ama tmyle gvendiini grp bir daha at.
at dairenin salonuna girip kanepeye kendini attnda, Dominique onun uzanmak istediini anlad.
Kendi evinin gvenliine kavumann tadn karacakt. Gzlerini grd Dominique onun. Kendisine
bakyordu. Savunmaszd. Dominique dimdik durdu, konutu:
"Giyinsen iyi olur, Gail. Bu gece tiyatroya gidiyoruz."
Wynand dorulup oturdu. Glmsediinde, alnndaki apraz kabarklklar hemen gze arpar hale
geldi. Dominique ona kar souk bir hayranlk duydu o anda. Kontrol kusursuzdu. Bir tek alnndaki
o kabarklklar hari.
"yi," dedi Wynand. "Resmi kyafet mi, normal mi?"
"Normal. Burnumun Kenan oyununa biletlerim var. ok zor bulabildim biletleri."
Bu fazlayd artk. Aralarnda u anda yer alan yarmann konusu olamayacak kadar samayd.
Wynand itenlikle glerek havay bozdu. Tiksintisi yznden okunuyordu.
"Ulu Tanrm, Dominique, o oyun olamaz!"
"Ama Gail, kentin en gzde oyunu o. Senin kendi eletirmenin Jules Fougler diyor ki, ... "Wynand
glmeyi kesmiti. Anlamt hemen. "Bu oyun amzn en byk oyunuymu. Ellsworth Toohey de
yeni bir dnyadan gelen taptaze bir ses, diyor. Alvah Scarret oyunun mrekkeple deil, insan ruhunun
style yazlm olduunu sylyor. Sally Brent, sen onu kovmadan nce, oyunu seyrederken
boaznda yumrular olua olua gldn yazmt. Banner'n z evlad o oyun. Mutlaka grmek
istersin diye dnmtm."
"Evet, tabii," dedi Wynand. Kalkt, giyinmeye gitti.
Burnumun Kenar, aylardr oynuyordu. Ellsworth Toohey kesinde, oyunun adnn biraz
deitirilmek zorunda kaldn zlerek aklamt. Tiyatrolarmza hl egemen olan o kasnt orta
snf ilkelerine uyabilmek iin. Bunu sanatnn zgrlne ac bir mdahale sayyordu. Toplumumuz
zgr toplumdur safsatasn bir daha duymayalm, demiti. Aslnda bu oyunun ad, halk dilinde yaygn
olan bir szn ta kendisiydi. Folklorun o cesur, basit zerafe tini tayordu.
Wynand'la Dominique, drdnc srann ortasnda oturmaktaydlar. Birbirine bakmyor, oyunu
dinliyorlard. Sahnede yer alan hareketler aslnda kopuk, kaba olaylard; ama altta yatan genel hava
onlar korkunlatryordu. Dnlm szler gibi sylenen eyler, oyuncularn iine bir hastalk
gibi sinmiti. Kstaha srtan dudaklarna, sinsi seslerine, dzensiz hareketlerine. Bu samalklar
hep birer vahiy gibi syleniyor, yle kabul edilmeleri bekleniyordu. Bunda hibir masumiyet havas
yoktu. Yazar sanki kendi yazd oyunun kalitesizliini biliyor, ama onu izleyicilere yce bir ey gibi
yutturmaya kalkyor; bylelikle onlarn zihnindeki ycelik kavramn ldrmeye alyordu. Dorusu
eletirmenlerin dediini de doru karmaktayd. Halk gerekten gldryordu. Elenceliydi. Ayp
bir aka gibiydi. Sahnede deil, izleyicilerin iinde oynanyor gibiydi. Bir kaidenin zerinden Tanr
ekilip alnm, yerine eli kll eytan yerine, kaldrm kenarnda Coca Cola'sn ien bir serseri
konmu gibi.
Seyirciler arasnda sessizlik vard. akn, tevazu dolu bir sessizlik. Biri glnce herkes ona
katlyor, rahat ediyor, elenmekte olduklarn kendilerine kantlam oluyorlard. Jules Fougler hi
kimseyi etkilemeye almamt. Yalnzca bir tek eyi nceden ak seik oraya koymutu. Bu
oyundan zevk alamayanlar, deersiz insanlar saylyordu. "Aklama istemenin yarar yok," demiti
Fougler. "Ya bu oyunu sevecek dzeydesinizdir, ya da deilsinizdir."
Ara verildiinde Wynand tombul bir kadnn konumasn duydu. "Harika bir ey. Anlayamyorum
ama iimdeki bir duygu bunun ok nemli bir oyun olduunu sylyor. " Dominique, "Gitmek ister
misin, Gail?" diye sordu. Wynand, "Hayr, sonuna kadar kalalm," dedi.
Eve dnerken, arabada Wynand sessizdi. Evlerinin salonuna girdiklerinde Wynand ylece durdu.
Ne sylense dinlemeye, kabul etmeye hazrd. Dominique'in iinden bir an ona acmak geldi. Kendini
bombo ve ok yorgun hissediyordu. Onu incitmek istemiyordu. Onun yardmn istemek niyetindeydi.
Sonra tiyatrodayken dnd bir ey yine aklna geldi. Bu oyunu Banner'n yaratt bir ey
olarak grmt. Banner getirmiti onu dnyaya. Beslemi, bayraklatrm, zafere ulatrmt.
Stoddard Tapna'nn ykmn da balatp bitiren yine Banner'd. New York Banner'n 2 Kasm
1930 gnk saysnda, "Bir Kk Ses" kesinde Ellsworth Toohey'nin "Dinsizlik" balkl yazs
yaynlanmt. Alvah Scarret'in "ocukluumuzun Kiliseleri" dizisi de onu izlemiti. "Mutlu musun,
Bay Spermen?" ... u anda o ykm, geip gitmi bir olay deildi. Aslnda lemeyecek iki ey
arasnda, bir binayla bir oyun arasnda karlatrma yaplyor deildi. Bir kaza deildi bu. Kiiler
nemli deildi. Ne Ike, ne Fougler, ne Toohey, ne kendisi ... ne de Roark. Bu a olmayan bir savat.
ki soyut kavramn sava. Bu oyunu mmkn klan glere kar, o binay yaratan ey. ki g,
birdenbire en basit biimde Dominique'in zihninde netleti. Dnyann balangcndan beri bir biriyle
boumu iki g ... ve her din farkndayd bu glerin. Her zaman bir Tanr, bir de eytan vard.
nsanlar eytann biimi konusunda yanlmlard, o kadar. Tek bana, iriyar bir ey deildi eytan.
Kalabalkt, smklyd, ufackt. Banner, Stoddard Tapna'n, bu oyuna yer amak iin ykmt.
Baka bir ey yapamazd. Orta seenek yoktu. Kurtulu yok, tarafszlk yoktu. Ya biri, ya da
bryd. Hep yle olmutu. Bu savan pek ok simgeleri vard, ama ad ve ifadesi yoktu.
Dominique iin iin, Roark, diye lk atmakta olduunu fark eti. Roark ... Roark ... Roark ...
"Dominique, ne oldu?"
Wynand'n sesini duydu. Yumuak ve kaygl bir ses. Oysa kendisi kayglarn belli etmemiti asla.
O sesi kendi yznn bir yansmas olarak kabul etti. Yznde ne grdyse, o sesle konuuyordu
Wynand.
Douinique dikleti. Kendinden emin oldu. i sessizleti.
"Seni dnyorum, Gail," dedi.
Wynand bekledi.
"Evet, Gail? Katksz ycelik iin katksz ihtiras m?" Sonra gld, kollarn az nce sahnede
grd oyuncular gibi apal apal sallad. "Gail, sende George Washington fotorafl iki sentlik
pul var m? ... Ka yandasn, Gail? Ne kadar ok altn? Hayatnn yars bitmi, ama dln de
bu gece grdn. Sana tacn sunan baar. Tabii hi kimse en yce ideallerine eriemez. Byk
abalar gsterir, ok alrsan, bir gn bu oyunun dzeyine varabilirsin!"
Wynand sessiz duruyor, dinliyor, kabulleniyordu.
"Bence bu oyunun tekstinden bir kopya al, aadaki galerinin orta yerine koy. Yatnn da adn
deitirip Burnumun Kenan yapabilirsin. Hatta beni de ..."
"Sus."
"Oyunun kadrosuna sokar, Mary roln her akam bana oynatabilirsin. Evsiz barksz san yanna
alan Mary ..."
"Dominiqe, sus."
"Konu yleyse. Konutuunu duymak istiyorum."
"Hi kimseye hakl olduumu kantlamaya kalkmadm."

"n o zaman. 0 da ayn ii grr."


"Mutlaka duymak istiyorsan, iim buland o oyundan. Sen nceden bilmitin. Bronx'daki ev
kadnndan ok daha beter."
"Hem de ok."
"Ama daha kts yine de var. Byk bir oyun yazp onu bu geceki seyircilere, glsnler diye
sunmak. Bu gece orada elenirken grdn insanlarn, kendisini ezip yok etmesine izin vermek."
Bu szdeki herhangi bir eyin Dominique'e ulatn Wynand da fark etti. Ald tepkinin
aknlktan m, fkeden mi kaynaklandm bilmiyordu. Onun bu kelimeleri ne kadar iyi tandn da
bilmiyordu. Devam etti:
"imi bulandrd. Ama Banner'n yapt daha pek ok ey de ayn etkiyi yapmt. Bu geceki daha
ktyd, nk bunun bir zellii, her zamankinden ileri gidiyordu. zel bir ktlk tr. Ama eer
bu oyun budalalar arasnda popler olacaksa, Banner'n normal alanna girer demektir. Banner zaten
budalalar iin yaratlmtr. Baka neyi kabulleneyim istiyorsun?"
"Bu gece ne hissettiini."
"Kk bir cehennem. nk sen yanmda oturuyordun. stediin oydu, deil mi? Bana elikiyi
hissettirmek. Ama yine yanl hesapladn. Ben sahneye baktmda, insanlar byledir, ruhlar
byledir, diye dndm. Ama ben seni bulmu, sana sahip olmutum. O eliki, duyduum acya
deerdi. Ac ektim bu akam, o doru, ama o ac ancak bir noktaya kadar indi, sonra da ..."
"Suus!" diye bard Dominique. "Sus, lanet olsun!"
Bir an yle durdular. kisi de armt. lk hareket eden Wynand oldu. Dominique'in yardma
ihtiyac olduunu biliyordu. Yaklap onu omuzlarndan tuttu. Dominique silkinip kendini kurtard,
uzaklap pencerede durdu. Kente bakyordu. Aada siyahlklar ve ateler arasna yaylm byk
binalara.
Bir sre sonra, tonsuz bir sesle konutu:
"zr dilerim, Gail."
O cevap vermedi
"Sana o szleri sylemeye hakkm yoktu."
Dominique dnmemiti. Kollarn kaldrm, pencerenin erevesine tutunmutu. "detik, Gail.
Belki daha iyi hissetmeni salar. lk ken ben oldum."
"Ben seninle demek istemiyorum." Alak sesle konuuyordu. "Dominique, ne oldu?"
"Hibir ey."
"Ne hatrlatt sana? nemli olan benim ne sylediim deildi.

Baka bir ey var. O kelimelerin senin iin anlam neydi?"


"Hibir ey."
"Belli bir noktaya kadar inebilen ac. O cmleydi. Neden?" Dominique kente bakyordu. Uzaktan
Cord Binas'nn kulesini grebilmekteydi. "Dominique, senin nelere dayanabildiini grmmdr
ben. Byle etkilendiine gre ok korkun bir ey olmal. Bilmek zorundaym. mknsz diye bir ey
yoktur. Sana mcadelende yardmc olabilirim. Ne olursa olsun." Dominique cevap vermedi.
"Tiyatrodayken de nemli olan, o sama oyun deildi. Bu gecenin baka bir anlam vard senin iin.
Sonra burada da ayn ey oldu. Nedir o?"
"Gail," dedi Dominique yumuak bir sesle. "Beni balayacak msn?"
Wynand o saniyenin gemesine izin verdi. Kendini buna hazrlamamt.
"Seni neden tr balayaym?"
"Her eyden. Bu geceden."
"O sana ait bir imtiyazd. Benimle bu artla evlendin. Banner' detecektin bana."
"detmek istemiyorum."
"Neden artk istemiyorsun?"
"denemez nk."
Sessizliin iinde, onun odada dolaan ayak seslerini duydu.
Dominique. Neydi o?"
"Belli bir noktaya kadar inebilen ac m? Hibir ey. Ama senin o sz sylemeye hakkn yoktu.
Hakk olanlar, o hakkn bedelini der. Senin gze alamayacan bir fiyat. Ama artk nemi yok.
stiyorsan syle. Zaten benim de hakkm yok onu sylemeye."
"Hepsi bu kadar deildi."
"Seninle ok ortak yanmz olduuna inanyorum. Bir yerlerde ikimiz de ayn ihaneti ettik. Yo, o
kt bir kelime .... Evet, sanrm dora kelime. Demek istediimi anlatan tek kelime o."
"Dominique, byle hissediyor olamazsn." Sesi garipti. Dominique ona dnd.
"Neden?"
"nk onu ben hissettim bu gece. hanet."
"Kime kar?"
"Bilmiyorum. Dindar olsam, Tanrya derdim. Ama dindar deilim."
"Ben de onu demek istemitim, Gail."
"Sen neden hissedesin? Banner senin bebein deil ki!"

"Ayn suun baka biimleri de vardr."


Wynand odann karsndan gelip onu kollarna ald.
"Kullandn kelimelerin anlamn bilmiyorsun," dedi. "ok ortak ynmz var, ama o deil. Bana
tkrmeye devam etmeni, gnahlarm paylamana tercih ederim."
Dominique elini onun yanana dayad. Parma akandayd.
Wynand sordu:
"Bana syleyecek misin imdi... ne olduunu?"
"Hibir ey. Tayabileceimden fazlasn yklendim. Sen yorgunsun, Gail. Yukarya ksana. Beni
bir sre brak burada. Kente bakmak istiyorum. Sonra yanna gelirim, iyilemi olurum."
9

Dominique yatn parmaklnda duruyordu. Sandaletlerinin altnda gvertenin tahtalar scakt.


Gne plak bacaklarna dm, rzgr ince, beyaz elbisesinin eteklerini savurmaktayd. nndeki
gverte ezlonguna uzanm yatan Wynand'a bakt.
Tekneye geldiinden beri onda grd deiiklikleri bir kere daha dnd. Yaz gezisinin
bandan beri, aylardr onu seyrediyordu. Bir keresinde onu aa koridorda koarken grm, o
manzaray unutamamt. Bir hz ve gven imei gibi ne eilmi, upuzun, beyaz bir grnt. Eli
parmakla sarlm, ani bir krlma tehlikesine bilerek meydan okuyordu. Bir halk imparatorluunun
yozlam yayncs deildi. Yatna binmi bir aristokratt. nsanlar genliklerinde soyluluu
gzlerinde nasl canlandrrlarsa, Wynand ona benziyor, diye dnd Dominique. Sululuk
duygusundan yoksun, prl prl bir nee.
ezlongta uzanna bakt. Bu rahat hal, ancak byle rahatlklara alkn olmayanlara yakyordu.
Geveme bile bir ama kazanyordu nk o zaman. Dominique merak ediyordu Gail Wynand'.
nanlmaz enerjisiyle nlyd. Ama bu enerji, kendi gazete imparatorluunu yaratan bir servencinin
ihtirasndan kaynaklanan g olmakla kalmyordu. u anda, gnee bir cevap gibi uzanm bu adamn
nitelii daha bykt. Bir ilk ama. Evrensel dinamiin bir kolu. Elinde olmadan, "Gail," dedi.
O gzlerini ap bakt. Tembel bir sesle, "Keke o sesi kaydede bilseydim," dedi. "Nasl bir sesti,
duysan aardn. Burada ziyan oluyor bu ses. Dnte yatak odasnda almak isterdim."
"Tekrarlarm istersen."

"Teekkr ederim, tatlm. Ben de fazla abartmayacama, fazla bir eyleri varsaymayacama sz
veriyorum. Bana k deilsin sen. Hi kimseye k olmamsn."
"Neden yle dnyorsun?"
"Bir erkei sevmi olsaydn, yalnz sirk gibi bir dnle tiyatroda geirilen dayanlmaz bir akam
yetmezdi. Tam bir cehennem yaatrdn o adama."
"Bunu nereden biliyorsun, Gail?"
"Neden ilk tantmzdan beri gzn dikip bakyorsun bana yle? Duyduun Gail Wynand
deilim de ondan. nk seni seviyorum. Sevmek, ayr tutmaktr. Sen k olsan, kertilmek,
ezilmek, emir almak, tahakkm edilmek isterdin; nk insanlarla normal ilikilerinde bunlar
imknsz eyler. te bu, senin sevdiin adama sunabilecein byk bir istisna, bir armaan olurdu.
Ama senin iin hi kolay olmazd."
"Eer bu doruysa, o zaman sen ..."
"O zaman ben yumuak huylu, mtevaz biri oluyorum. Bu da seni ok artyor, nk ben dnya
yznde yaayan en aalk adamm. "
"Buna inanmyorum, Gail."
"yle mi? Artk sondan bir nceki kii deil miyim?"
"Artk deilsin."
"Eh, hayatm, aslna bakarsan, yine de yleyim."
"Bunu dnmek neden houna gidiyor?"
"Houma gitmiyor. Ama drst olmaktan holanrm. O benim tek zel lksm. Hakkmdaki
dnceni deitirme. Tanmadan nce beni nasl gryorduysan, yine yle grmeye devam et."
"Gail, asl istediin bu deil."
"Benim ne istediimin nemi yok. Sana sahip olmaktan baka hibir ey istemiyorum. Senden
hibir cevap gelmeksizin. Cevapsz olmas da art. Bana fazla yakndan bakmaya balarsan, hi
holanmayacan eyler grrsn."
"Ne gibi eyler?"
"ok gzelsin, Dominique. i d bir olan, ii dna bylesine uyan bir insan bulunmas, Tanrnn
elinden km kazalardan biri olmal."
"Ne gibi eyler, Gail?"
"Sen aslnda neye ksn, biliyor musun? i d bir drstle, tutarlla. mknsz bir eye.
Temiz, tutarl, mantkl, kendine sadk, tek bir slup. Sanat eseri gibi. Ancak sanat eserleri arasnda
bulunabilir ylesi zaten. Ama sen, etten ve kemikten olann aryorsun.

Ona ksn. Oysa bak, bende tutarl drstlk hibir zaman olmamtr."
"Bundan ne kadar eminsin, Gail?"
"Banner' unuttun mu?"
"Banner cehennemin dibine."
"Pekl, Banner cehennemin dibine. Bu sz senden duymak ho bir ey. Ama durumun en byk
belirtisi Banner deil. Hibir zaman tutarl drstlk uygulamam olmam da o kadar nemli deil.
nemli olan, buna hi ihtiya duymam olmam. Kavramndan bile nefret ediyorum. Bu fikrin o ukala
kstahl ldryor beni."
"Dwight Carson ..." dedi Dominique. Wynand onun sesindeki tiksintiyi hemen sezdi.
Gld. "Evet, Dwight Carson. Satn aldm adam. Bireyciyken kalabalklar gklere karmaya
balayan adam. Bu arada syleyeyim, o tam bir manyak. Buna da ben neden oldum. Bu olay
Banner'dan daha kt ite. Deil mi? Bunu hatrlamak istemiyor sundur."
"Hayr."
"Ama herhalde ne grlt koparldn duymusundur. Benim kerttiim onca yce ruh. Bunu
yaparken ne byk zevk aldm kimsenin anladn sanmyorum. Bir tr ehvet. Ellsworth Toohey
gibi salyangozlara kar ise son derece kaytszm. Arkadan Alvah da yle. Onlar rahat brakmaya
oktan razym. Ama karma biraz daha yksek boyutta bir adam ksn, onu hemen Toohey dzeyine
indirmek istiyorum. Mecbur hissediyorum kendimi. Cinsel drt gibi bir ey."
"Neden?"
"Bilmiyorum."
"Bu arada sana syleyeyim, Ellsworth Toohey'i yanl anlyorsun."
"Olabilir. Bir salyangozun kabuundaki kvrmlar zmlemek iin zihinsel g harcamam
beklemiyorsundur herhalde."
"stelik kendi sznle elikiye dyorsun."
"Hangi noktada?"
"Beni neden kertmeye almadn?"
"stisna meselesi, Dominique. Seni seviyorum. Sevmek zorundaydm. Erkek olsaydn, Tanr
yardmcn olsun derdim."
"Gail... Neden?"
"Btn bunlar neden mi yaptm?"
"Evet."
"G, Dominique. Batan beri, tek istediim ey. Dnyada istediimi yaptramayacam hi kimse
bulunmadn bilme ihtiyac. Canm ne isterse. kertemediim adam, beni yok eder. Ama yllar
iinde, ne kadar gvende olduumu rendim. Onur kavramm olmad iin, hayatta bir eylerden
yoksun kaldm syleniyor. Ama yoksun kaldm ey pek de byk saylmaz. nk benim yoksun
kaldm, zaten yok."
Normal ses tonuyla konuuyordu. Ama Dominique'in ok youn bir dikkatle dinlemeye baladn
sezmiti. Fsltyla sylenen bir tek heceyi bile karmak istemiyormu gibi dinliyordu.
"Ne oldu, Dominique? Ne var aklnda?"
"Seni dinliyorum, Gail."
Kelimeleri dinlerken, bir yandan da o kelimelerin gerisinde yatan nedenleri dinlediini sylemedi.
Birdenbire o kadar iyi anlamt ki! Sanki her cmlenin ucunda bir aklayc cmlecik daha vard.
Oysa Wynand, neyi itiraf etmekte olduunun farknda deildi.
"Namussuz insanlarn en kt yan, kafalarndaki drstlk kavramdr," diye devam etti Wynand.
"Bir kadn tandm, ayn gre gn bile bal kalamazd. Ama ona tutarl drstlkten yoksun
olduunu sylediimde, dudaklar iyice gerildi, sizin drstlk kavramnzla benimki farkl, dedi.
Anladma gre, hi para almamm. ddias oydu. Eh, o kadna benden hibir tehlike gelmez ite.
Ondan nefret de etmiyorum. Benim nefret ettiim, senin bu kadar ihtirasla sevdiin o imknsz
kavram, Dominique."
"yle mi?"
"yle olduunu kantlarken epey elendim ite."
Dominique ona dora yrd, ezlongun yanna, yere oturdu. Gverte tahtalar plak bacaklarnn
altnda dmdzd. Wynand onun kendisine neden bu kadar anlayl baklarla baktn merak
etmekteydi. Dominique de, demin anlad eylerden baz kvlcmlarn hl gzlerinde var olmas
gerektiinin farkndayd. Gzlerini kard, baka tarafa bakt.
"Gail, neden sylyorsun bana btn bunlar? Senin hakknda byle dnmemi istemezsin ki!"
"Hayr. Tabii istemem. Neden imdi sylyorum, yle mi? Gerei istiyor musun? nk
sylenmesi art. nk sana kar drst olmak istiyorum. Bir tek sana ve kendime kar. Ama baka
yerde, sana da syleyecek cesareti bulamazdm. Karada syleyemezdim. Ancak burada. nk
burada, pek de gerek gibi grnmyor. Deil mi?"
"Hayr."
"Herhalde burada sylersem senin kabulleneceini umdum.

Demin adm sylerken sesin nasl ktysa, hakkmda yine yle dnmeye devam edeceini
umdum."
Dominique elini ezlonga dayad, yzn onun dizlerine dedirdi. Tek eli aaya sarkmt.
Parmaklar yar ak, parlak gverte tahtalarnn zerindeydi. Wynand'n, bugn kendisi hakknda
neler aklam olduunu fark etmesini istemiyordu.
Sonbahar sonlarnda bir akam, birlikte at bahesinin parmakl nnde, kente bakyorlard.
Ikl pencerelerden oluan upuzun binalar, kara gkyznden dklen rmaklar gibiydi. Tek tek
damlalar halinde, aadaki ate havuzunu besliyorlard.
"ite, oradalar, Dominique. Byk binalar. Gkdelenler. Hatrlyor musun? Aramzdaki ilk ortak
ba onlard. Sen de, ben de z onlara."
Dominique onun bunu syleme hakkndan kuku duymas gerektii kansndayd. Ama yle bir ey
hissetmedi.
"Evet, Gail. Ben m onlara."
Cord Binas'nn dey k ipliklerine bakp parmaklarn parmaklktan kaldrd, uzak gklerdeki o
binann gzkmeyen biimine dokunur gibi yapt. Binadan bir gcenme hissetmedi.
Wynand, "Gkdelenin dibinde durmu insan grmeyi severim," dedi. "Karncadan byk gzkmez
... byle demiyorlar m safsataclar? Koca budalalar! Oysa onu yapan da insan. O koskoca, inanlmaz
ta ve elik ktleyi... Gkdelen insan cceletirmez, yapdan daha byk hale getirir. nsann gerek
boyutlarn gsterir dnyaya. Bizim bu binalarda sevdiimiz ey, o yaratclk, insandaki o
kahramanlk, Dominique."
"Sen insanda kahramanl sever misin, Gail?"
"yle bir eyi dnmesini severim. Ama var olduuna inanmam."
Dominique parmakla dayand, aada sralanm yeil klara bakt.
"Keke seni anlayabilseydim," dedi.
"Kolay anlalabileceimi sanrdm. Senden hibir zaman hibir ey saklamadm ki!"
Wynand kara nehrin zerinde, disiplinli bir spazmla yanp snen elektrik sinyallerine bakt, sonra
bulank bir parmayla gsterdi. Gneye doru. Belirli belirsiz bir mavilik.
"Banner Binas," dedi. "Gryor musun? urada. Mavi k. Hayatta ok ey yaptm, ama bir
tanesini atladm. En nemlisini. New York'da bir Banner Binas yok. Gnn birinde Banner iin yeni
bir yuva oluturacam. Kentin en byk binas olacak ve benim adm tayacak. Ben hayata sefil bir
irkef ukurunda baladm, gazetenin ad da Gazette'di. Bir grup zenginin paravanydm. Ama gnn
birinde ykselecek olan Wynand Binas'n o zaman bile dnyordum. Aradan geen yllar boyunca
da hep dndm."
"Neden yaptrmadn?"
"Hazr deildim."
"Niin?"
"imdi de hazr deilim. Nedenini bilmiyorum. Tek bildiim, benim iin ok nemli olduu. Nihai
simge o olacak. Zaman geldiinde, bileceim."
Dnp batya bakt. Gsz, dank klarn gzkt bir alana... Parmayla gsterdi.
"uras doduum yer. Hell's Kitchen." Dominique dikkatle dinledi. Hayatnn balangcm pek
seyrek anlatrd Wynand. "On alt yandayken bir dama ktm, kente baktm. Bu gece yaptm gibi.
Ve ne olacama karar verdim."
Sesinin tonu, u ann nemini vurgular gibiydi. Dikkat et, bu syleyeceim nemli, dermi gibi.
Dominique ona bakmyordu, ama bekledii eyin u an olduunu anlamt. Arad cevap imdi
gelecekti. Anahtar imdi gelecekti. Yllar nce Gail Wynand' dndnde, byle bir insan kendi
hayatna, kendi iine nasl dayanabiliyor, diye merak etmiti. Ondan bbrlenmeler, saklanmaya
allan utan duygular, ya da sululuunu kstaha, bayrak gibi dalgalandrma beklemiti.
Wynand'a bakt. O ban kaldrmt. Gzleri gkyzne dikilmiti. Dominique'in bekledii eylerin
hibirini yanstmyordu. inde bulunduu koullarda inanlmaz saylabilecek baka bir ey
yanstyordu. valyece cesaret.
Dominique anahtarn bu olduunu biliyordu. Ama bilmece o zaman daha da bymekteydi. Her
eye ramen, iindeki bir noktada, olay anladn hissetti. Anahtar nasl kullanacan bildi,
konutu.
"Gail. Ellsworth Toohey'i kov."
Wynand ona dndnde armt.
"Neden?"
"Gail, dinle." Dominique'in sesinde, daha nce onunla konuurken hi sergilemedii bir tela
vard. "Ben Toohey'i durdurmay hibir zaman istemedim. Hatta ona yardm ettim. Bence dnya hak
ediyordu Toohey'i. Hibir eyi ondan kurtarmaya almadm... Hi kimseyi de. Ondan kurtarmaya
alacam eyin Banner olaca ... ona en ok yakan Banner olaca da aklmn ucundan
gemezdi."
"Neden sz ediyorsun sen?"
"Gail, seninle evlenirken, sana bu tr sadakat duymaya balayacamdan haberim yoktu. Bu durum
yaptm her eyle eliiyor. Sana anlatabileceklerimden ok daha fazlasyla eliiyor. Bir felaket bu
benim iin. Bir dnm noktas. Neden diye sorma bana. Benim anlamam bile yllar srecek. Tek
bildiim, bunu sana borlu olduum. ElIsworth Toohey'i kov. iten gemeden uzaklatr onu. ok
daha az kt, ok daha az tehlikeli insanlar da kerttin sen. Toohey'i kov; sonra peine d, son
zerresini yok edinceye kadar da vazgeme."
"Neden? Neden Toohey geldi aklna u anda?"
"nk onun ne peinde olduunu biliyorum."
"Ne peindeymi?"
"Wynand Gazetelerinin kontrol."
Wynand yksek sesle gld. Gcenik bir gl deildi. Sama bir akaya, neeyle glyordu.
"Gail..." dedi Dominique aresizlik iinde.
"ff, Tanr akna, Dominique! Ben de senin yarglarna her zaman sayg duyardm."
"Sen Toohey'i hibir zaman anlamadn."
"Anlamaya da merakl deilim. Beni Ellstvorth Toohey'nin peine dm durumda gznn nne
getirebiliyor musun! Koca bir tank, tahtakurusunu ezmeye alyor! Neden kovacakmm Elsie'yi.
Bana para kazandran tip. nsanlar onun zrvalarn okumaya baylyor. Sinek kd eridi kadar
yararl bana."
"te tehlike o. Tehlikenin bir ksm o."
"Okurlar m? Bordromda ondan daha ok okuru olanlar da oldu. Birkann kovulmas
gerektiinde, o kovulma, sonlar oldu. Poplerlikleri bitti. Bannern kapsnda son buldu. Ama
Banner devam etti."
"Mesele onun poplerlii deil. Durumun zel yaps. Onunla onun kurallarna gre savaamazsn.
Sen yalnzca tanksn. Tank ok temiz, ok masum bir silah. Drst bir silah. ne der, her eyi ykar
dker, her saldry da gsler. Oysa o adam paslandrn bir gaz. Cierleri kemiren trden. Bence
ktln ekirdeinin gerekten bir srr var ve o da bu srr biliyor. Ben ne olduunu bilmiyorum.
Ama onun kullandn, peinde olduu eyin de bu olduunu biliyorum."
"Wynand Gazeteleri'nin kontrol, ha?"
"Wynand Gazeteleri'nin kontrol ... nihai amaca giden bir yol olarak."
"Hangi ama?"
"Dnyann kontrol."
Wynand sabrl bir tiksintiyle, "Ne oluyoruz, Dominique?" dedi. "Bu ne tr bir aka ve neden?"
"Ben ciddiyim, Gail. Son derece ciddiyim."
"Dnyann kontrol, benim gibi adamlara ait bir eydir, hayatm. Bu dnyann Toohey'leri, yle bir
ryay grmesini bile bilmezler."
"Anlatmaya alaym. ok zor. Zaten anlatmas en zor ey, apak ortada duran, ama herkesin
grmemeyi setii eydir. Ama eer dinlersen..."
"Dinlemem. Bala beni, ama Ellsworth Toohey'i bir tehdit olarak tartma fikri bana gln
geliyor. Zaten adam ciddi olarak tartmak bile ayp ey."
"Gail, ben..."
"Hayr, sevgilim. Ben senin Banner' pek de iyi anladn sanmyorum. Anlaman da istemiyorum.
Bu konuda bir rol alman da istemiyorum. Unut bunlar. Banner' bana brak."
"Bu kesin bir istek mi, Gail?"
"Bir ltimatom."
"Peki."
"Unut. Ellsworth Toohey gibi insanlarla ilgili korku kompleksleri edinme. Sana yakmyor."
"Peki, Gail. eriye girelim. Pardssz burada durmak sana yaramaz."
Wynand hafife gld. Dominique kendisine daha nce hi bu tr ilgi gstermemiti. Uzanp onun
elini tuttu; avucunu pt, yanana dayad.
Haftalar boyunca, yalnz kaldklarnda pek az konutular, hibir zaman da birbirlerinden sz
etmediler. Ama bu sessizlikte gceniklik yoktu. Kelimelerle snrlanamayacak kadar ince bir
anlayn sessizliiydi bu. Akamlan birlikte ayn odadayken, hibir ey sylememelerine ramen,
birbirinin varlndan memnundular. Apansz birbirlerine bakyor, ikisi de glmsyordu. Ellerin
kenetlenmesi gibi bir glmseme.
Derken bir akam, Dominique onun konuacan anlad. Kendisi tuvalet masasnda oturuyordu.
Wynand girdi, aynann yanndaki duvara dayanp durdu. Dominique'in ellerine, plak omuzlarna
bakt ama sanki onu grmyordu. Onun vcudunun gzelliinden, kendisinin ona olan akndan ok
daha byk bir eye bakyormu gibiydi. Kendisine bakyordu Wynand. Dominique bunun en byk
iltifat olduunu anlad.
"Ben kendi gereklerim nedeniyle soluk alp veriyorum. Vcudumun yakt o. Salm
srdrebilmem iin. Ben sana fedakrlm, acma duygumu deil, kendi egomu ve plak ihtiyacm
verdim ..." Dominique, Roark'un kelimelerini duyuyordu. Roark'un sesi konuuyordu Gail Wynand'n
yerine. Roark'un akyla ilgili kelimeleri, bir baka erkein ak iin kullanmak ona ihanet duygusu
vermedi.
"Gail," dedi yavaa. "Gnn birinde, seninle evlendiim iin senden zr dilemem gerekecek."
O glmseyerek ban iki yana sallad. Dominique devam etti.
"Seni bu dnyadaki zincirim olarak istemitim. Oysa benim savunmam oldun. O zaman evliliim
drstlkten uzaklayor."
"Hayr. Setiin her nedeni kabul ederim demitim sana."
"Ama her eyi deitirdin sen. Yoksa deitiren ben miydim? Bilmiyorum. Birbirimize garip bir
etki yaptk. Ben kaybetmek istediklerimi verdim sana. Bu evliliin mahvedeceine inandm o zel
yaama hissini. Hayat bir sevin olarak grmeyi. Sen de ... hep benim yapacam eyleri yaptn.
Birbirimize ne kadar ok benzediimizi biliyor musun?"
"Onu bandan beri biliyordum."
"Ama bu imkansz olmalyd. Gail, imdi seninle kalmak istiyorum, ama baka bir nedenle. Bir
cevab beklemek iin. Senin ne olduunu anlayabildiim zaman, kendimi de anlayacama
inanyorum. Ortak sahip olduumuz o eyin bir ad da var. Ben bilmiyorum. Ama ok nemli olduunu
biliyorum."
"Herhalde. Belki de anlama istei duymam gerekirdi. Ama duymuyorum. u anda her ey vz
geliyor bana. Korkamyorum bile."
Dominique ona bakt, sakin bir sesle, "Ben korkuyorum, Gail," dedi.
"Neden korkuyorsun, sevgilim?"
"Sana yapmakta olduklarmdan."
"Neden?"
"Seni sevmiyorum, Gail."
"Ona bile aldrmyorum."
Dominique ban ediinde, Wynand onun cilal metalden solgun bir mifer gibi grnen salarna
bakt.
"Dominique."
Dominique ban kaldrd.
"Seni seviyorum, Dominique. Seni o kadar ok seviyorum ki, benim iin hibir eyin nemi
kalmyor. Senin bile. Bunu anlaya biliyor musun? Yalnz kendi sevgim nemli, senin cevabn deil.
Senin kaytszln bile deil. Dnyadan hibir zaman fazla bir ey almadm. Fazla bir ey istemedim.
Aslnda hibir zaman, hibir ey istemedim. Yani katksz ve blnmemi biimde, ltimatom haline
gelen bir arzuyla, 'evet' ya da 'hayr' cevab alabilecekken 'hayr'a dayanamayacak biimde, 'hayr'
gelirse varlmn son bulaca biimde istemedim. Sen O'sun ite bana. Ama insan o aamaya
varnca, artk nemli olan o nesne deil, kendi sevgisi oluyor. Sen deil, ben. Bylesine ileyebilme
yetenei. Bundan eksik eyler, hissetmeye de, onur duymaya da demez. Ben de daha nce hi bunu
hissetmemitim. Dominique, ben hibir ey iin 'benim' demesini renemedim. Senden sz ederkenki
anlamda, 'benim' diyemedim. Benim. Sen buna yaama sevinci mi demitin? Evet, dedin. Anlyorsun.
Korkamyorum. Seni seviyorum, Dominique. Seni seviyorum. Artk sylememe izin veriyorsun. Seni
seviyorum."
Dominique uzand, telgraf aynann kesinden kard. Parmaklarn kvrarak kd buruturdu,
avucunda ezdi. Wynand durmu, o kdn trtlarn dinliyordu. Dominique eilip avucunu p
sepetinin zerinde at, kdn dmesine izin verdi. Eli bir an hareketsiz kald. Parmaklar gergin,
aaya dnk. Aldklar pozda.
Blm IV - HOWARD ROARK
1

Yapraklar sarkk durumda, gnete titreiyorlard. Yeil deildiler. O yaprak selinin arasnda ancak
tek tk yeil, birer damla gibi parldyordu. Bu yeil yapraklar da yle parlakt ki, gz
kamatryorlard. Geri kalan renk deil, bir kt. Atein metal zerindeki maddesiydi. Kenarlar
olmayan canl bir kvlcm. Sanki koca ormann stne, yava yava kaynayarak bu rengi oluturan bir
rt serilmiti. Bu yeil, birer kk kabarck halinde dipten ykseliyordu. lkbaharn sktrlm
z. Aalar patikann zerine doru eilerek birbiriyle buluuyor, dallarn kprdamasndan tr
yerdeki k benekleri hareket ediyordu. Bilinli bir okay gibi. Gen adam iinden, keke lmesem,
dedi.
Hele dnya byle olabiliyorsa, diye dnd. Umutlar ve vaatleri byle kulayla, ses gibi
duyabiliyorsa. Kelimelerle deil de, yapraklarla, aa gvdeleriyle, kayalarla duyabiliyorsa. Ama
dnyann byle grnebilmesinin tek nedenini de biliyordu. Saatlerdir insana, insan izine
rastlamamt da ondan. Yalnzd. Pennsylvania tepelerindeki bu unutulmu yolda, bisikletiyle
ilerliyordu. Daha nce buralara hi gelmemiti. Burada insan, el srlmemi bir dnyann o taze
mucizesini hissedebilmekteydi.
ok gen bir delikanlyd. niversiteden yeni mezun olmutu. 1935 ilkbaharnda. imdi de hayatn
yaanmaya deer olup olmadna karar vermeye alyordu. Kafasndaki sorunun bu olduunun
farknda deildi. lmeyi dnmyordu. Tek bildii, hayatta bir nee, bir sebep, bir anlam bulmak
istediiydi. Onu da hibir yerde kendisine sunan olmamt.
niversitelerde kendisine retilen eyleri sevmemiti. Ona bol bol sosyal sorumluluktan sz
edilmi, hizmetlerle, kendini feda etmelerle dolu bir hayat anlatlmt. Herkes bunlarn ok gzel ve
ilham verici eyler olduunu sylyordu. Oysa o hibir ey hissetmemiti.
Hayattan istedii eye bir ad veremiyordu. Onu burada, bu yabanl yalnzlk iinde hissetmekteydi.
Ama doaya yaklam, salkl bir hayvann yaklam gibi deildi. Uygun bir nihai snak olarak
grmyordu doay. O doaya salkl bir insan gibi yaklamaktayd. stesinden gelinecek bir zorluk
gibi. Ara ve gerelerin bir topluluu olarak gryordu onu. Bu yzden de, arad sevinci ancak bu
yabanl yerde bulmak, insanlar arasna, insanlarn alt yerlere dndnde onu kaybedeceini
bilmek, kzdryordu delikanly. Bu doru bir ey deil, diye dnyordu. nsann emei ok daha
yksek bir basamak olmalyd. Doay daha iyiye gtren bir ey olmalyd. Onu bozmamal, aaya
ekmemeliydi. nsanlardan tiksinmek istemiyordu gen adam. Onlar sevmek, onlara hayranlk
duymak istiyordu. Ama karsnda ilk evi, ilk bilardo salonunu, ilk sinema afiini grecei an da
korkuyla beklemekteydi.
Mzik bestelemeyi istemiti her zaman. Arad eye, baka yolla bir kimlik kazandramazd.
Kendine sk sk, onun ne olduunu bilmek istiyorsan, aykovski'nin "Birinci Konertosunun ilk
birka muvmann dinle, derdi. Ya da Rahmaninof un "kinci Konertosunun son mezrlerini.
nsanlar bu kavrama bir ad bulmam, bir biim, bir dnce de bulmamlard, ama mziini
bulmulard onun. Ah. ayn eyi dnyadaki insanlarn bir tek hareketinde gre bilsem. Onun
gereklemi haliyle karlaabilsem. O mziin vaadine verilen cevab bir grebileyim, ne olur.
Hizmet edenlerle onlarn hizmet ettikleri deil. Mihraplar ve ayinler deil. Doyuma ermi o son
acszl. Bana yardm etme, bana hizmet etme, yalnzca bir tek kere grmemi sala, nk ihtiyacm
var. Benim mutluluum iin alma, arkadam. Kendi mutluluunu gster bana. Bunun mmkn
olduunu gster. Kendi baardklarn gster. Onu bilmek beni de kendi baarlarma doru
cesaretlendirecektir.
lerde bir mavi delik grd. Yol orada, bir tepenin doruunda son buluyordu. Mavilik serin ve
temizdi. Yeil dallarn erevesine gerilmi bir katman su gibi. Uca geldiimde, ilerde o mavilikten
baka bir ey bulamazsam ok komik olur, diye dnd. Yalnzca gkyz. Yukarda da, aada da.
Gzlerini yumdu, yoluna devam etti. Gerekle karlaaca an erteliyor, kendine bir rya hakk
tanyor, oraya varp gzlerini atnda, aadaki gkyznn mavi parltsn greceine inanmaya
alyordu.
Ayaklar yere dedi, pedaln hareketini durdurdu. Delikanl gzlerini at. Hareketsiz kald.
Geni vadide, durduu yerin ok aalarnda, sabahn yeni doan gneinin klar altnda ... bir
kasaba gryordu. Ama kasaba deildi o. Kasabalar byle gzkmezdi. Hayalini bir sre daha
srdrmek zorundayd. Soru sormadan, aklama aramadan, yalnzca bakmak zorundayd.
Kardaki tepelere serpilmi kk evler vard. Aaya doru akyor gibiydiler. Evlerin durduu
o kaya kntlarnn el srlmemi olduunu biliyordu. Bu basamak gibi kayalarn plansz gzellii,
sonradan deitirilmemiti. Ama yine de, bir kuvvet, o evleri oraya yle bir ekilde kondurmay
bilmiti ki, evler olmadan olmaz gibiydi. Evler olmasa, bu tepelerin byle gzel olmas
dnlemezdi. Sanki yzyllar boyunca birbirini izleyen rastlantlar, bu kaya kntlarm byle
biimlendirirken hep bugn beklemilerdi. Bu son amac. Ama da bu evlerdi. Tepelerin paras
olan, tepeler tarafndan biimlendirilmi olan, ama yine de o tepeleri yneten ve onlara anlam veren
evler.
Basit talardan yaplm evlerdi. Yeil yamalardan fkrm kayalara benziyorlard. Cam da ok
kullanlmt. Byk tabakalar halinde camlar. Sanki gne bu binalar bitirmek zere, ieriye davet
ediliyormu, gne da binann bir paras haline geliyormu gibi. Pek ok ev vard. Kktler.
Birbirinden ayr ve uzaktlar. Birbirinin ei olan iki tane yoktu ilerinde. Ama hepsi de, ayn temann
varyasyonlar gibiydiler. Yorulmak bilmez bir hayalin ald bir senfoni gibi. nsan burada, bunu
gerekletirebilen kuvvetin gldn, kahkahalar attn duyabiliyordu. Sanki o g ban alp
komu, komu, kendini tketmeye alm, ama yine de yolun sonuna gelmemi gibi. Mzik, diye
dnd gen adam. Mziin vaadi. Onun gereklemesi, somutlamas. te, karsndayd. Onu
gremiyor, ama akorlarn duyabiliyordu. Herhalde dncenin, grn ve sesin de bir ortak dili
var, diye dnd. Matematik miydi o ortak dil? Mantn disiplini. Mzik matematikti tabii.
Mimarlk da talardaki mzikti. Ba dnyor, bunun nedenini kendisi de biliyordu. u aada
grd yer gerek olamazd da ondan.
Kar yamataki aalar, ayrlar, evlerin arasndan trmanan dar yollan, taa oyulmu
basamaklar, emeleri, yzme havuzlarn, tenis kortlarn gryor, ama orada hibir hayat belirtisi
grmyordu. Kimse yaamyordu o yerde.
Bundan oke olmad. Buray ilk grdndeki aknl yaratan, kimsenin yaamamas deildi. Bir
bakma daha iyi uyuyordu byle si. nk bu yer, var olarak bilinebilecek bir yer deildi. Bir an iin,
orann aslnda ne olduunu hi bilmek istemedi.
Uzun bir sre getikten sonra evresine baknd ve yalnz olmadn grd. Kendisinden birka
adm tede bir adam, kayalardan birine oturmu, vadiye bakyordu. Manzarann karsnda erimi
gibiydi adam. Delikanlnn geldiini duymamt bile. Uzun boylu, ince, turuncu sal bir adamd.
Delikanl dosdoru adama yrd. Adam gzlerini ona evirdi. Gzleri ela, ok sakin gzlerdi.
ocuk birdenbire, adamla ayn eyi hissetmekte olduklarn anlad. Baka yerde bir yabancyla
konuamayaca biimde konutu bu adamla.
Parmayla aay gstererek, "Bu gerek deil, deil mi?" diye sordu.
Adam, "Evet," dedi. "Artk gerek."
"Film seti ya da bir tr hile falan deil ya?"
"Hayr. Bir sayfiye yeri. Yeni bitti. Birka haftaya kadar alacak."
"Kim yapt bunu?"
"Ben yaptm."
"Adnz ne?"
"Howard Roark."
"Teekkr ederim," dedi ocuk. Kendisine bakan o dengeli gzlerin her eyi anladnn
farkndayd. Bu iki kelimenin ifade ettii her eyi. Howard Roark syleneni kabul ediyormu gibi
ban sallad.
Delikanl bisikletini yana doru evirdi, dar patikadan vadiye, aadaki evlere doru yolland.
Roark onun arkasndan bakt. O ocuu daha nce hi grmemiti, daha sonra da grmeyecekti. Bir
insana mr boyu yetecek cesareti vermi olduundan haberi yoktu.
Monadnock Vadisi'ndeki sayfiye yerini yapmak iin neden kendisinin seildiini Roark bir trl
anlayabilmi deildi.
Olay bir buuk yl nce, 1933 sonbaharnda olmutu. Roark projeyi duymu, Bay Caleb Bradley'i
grmeye gitmiti. Bradley, vadiyi satn alm ve grlt koparan kampanyay balatm olan irketin
bayd. Roark onu grmeyi bir grev sayd iin gitmiti. Aslnda umudu yoktu. Uzamakta olan
"Red" listesine bir yeni madde daha eklemekten baka bir ey beklemiyordu. Stoddard Tapna'ndan
bu yana New York'da hibir ey ina etmi deildi.
Bradley'in ofisine girdiinde, Monadnock Vadisini unutmak zorunda kalacan dnd, nk bu
adam ii asla ona vermezdi. Caleb Bradley ksa boylu, tombul bir adamd. Yuvarlak omuzlarnn
ortasna rastlayan yerde, yakkl bir yz vard. Hem bilge, hem ocuksu grnen, yan asla belli
etmeyen bir yz. Elli yanda da, yirmi yanda da olabilirdi adam. Bo bakan mavi gzleri sinsi ve
skknd.

Ama Roark'a, Monadnock Vadisi'ni unutmak zor geliyordu. Bu yzden, konumann burada ie
yaramayacan bile bile, konumutu o konuda. Bay Bradley de dinlemiti. lgili olduu belliydi,
ama ilgisi Roark'un sylediklerine dnk deildi. Roark odada nc bir varln daha olduunu
hemen hemen hissetmekteydi. Bay Bradley az konuuyordu. Teklifi dneceklerini, sonra Roark'a
haber vereceklerini syledi. Ama ondan sonra ... ok garip bir ey daha syledi. Amacn hi belli
etmeyen bir soru kt azndan. Sesinin tonunda ne onay, ne de ayplama vard. "Siz Stoddard
Tapna'n yapan mimarsnz, deil mi, Bay Roark?"
"Evet," dedi Roark.
Bay Bradley, "Sizi benim akl etmemi oluum garip," dedi. Roark oradan ayrlrken; Bay Bradley
beni kendiliinden dnse daha da garip olurdu, diye dnmekteydi.
gn sonra, Bradley telefon edip onu ofisine davet etti. Roark geldi, orada drt adamla daha
tant. Bunlar Monadnock Vadisi irketi'nin Ynetim Kurulu'ydu. yi giyinmi adamlard. Yzleri
tpk Bay Bradley'inki gibi ifadesizdi. Bradley tatl bir sesle, "Ltfen bana anlattklarnz bu beylere
de anlatr msnz. Bay Roark," dedi.
Roark plann anlatt. Eer istedikleri, orta gelir dzeyinde insanlara ynelik olarak, ok deiik
bir sayfiye ky ina etmekse, o zaman anlamalar gereken bir ey vard. Yoksulluun en byk ba
belas, insanlarn tek balarna kalamamalaryd. Yaz tatillerinin keyfini karabilenler, ancak kentin
en zenginleriyle en fakirleriydi. ok zenginlerin kendi kocaman sayfiye evleri vard, ok fakirlerse,
halk plajlarnda ve dans pistlerinde, dier insanlarn teninin kokusundan rahatsz olmamaya
almlard. Zevk sahibi olduklar halde gelirleri az olanlarn gidebilecei hibir yer yoktu. Tabii
eer srler halinde dinlenip elenmeyi beceremiyorlarsa. Yoksulluun insanlara sr igdleri
verdiine neden hkmedilmiti ki? Bu insanlara bir hafta ya da bir aylna, az para karl
gidebilecekleri, istediklerine, ihtiya duyduklarna kavuabilecekleri bir yer neden verilmesindi?
Roark, Monadnock Vadisi'ni grmt. Yaplabilirdi bu i. O yamalara dokunmamak gerekirdi.
Patlatp tesviye etmemek gerekirdi oralar. Karnca yuvas gibi dev bir otel kondurulmamalyd.
Birbirinden sakl kk evler yaplmalyd. Her biri zel bir ev. nsanlar birbiriyle ister grr,
ister grmezdi o zaman. Balk pazar gibi kocaman bir yzme havuzu yerine, ok sayda zel yzme
havuzlar yaplmalyd. irket ka taneye para harcamak isterse, o kadar. Kendisi onlara, bu iin nasl
ucuza karlabileceini gsterecekti. Tehirciler iin yaplma benzeyen, iftlik gibi tenis kortlar
yn yerine, birok zel tenis kortlar yaplabilirdi. Kibar insanlarla tanp iki hafta iinde bir koca
bulunabilecek yer olmayacakt Monadnock. Kendi varlklarndan yeterince zevk alan, bunun tadn
karmak zere tek balarna braklabilecekleri bir yer arayan insanlara ynelik olabilirdi.
Adamlar onu sessizce dinlediler. Roark onlarn arasra baktklarn gryordu. Bu baklarn,
yksek sesle glme isteklerini tutmaya altklar zamanki baklar olduundan hemen hemen emindi.
Ama olamazd ... nk iki gn sonra Roark, Monadnock Vadisi Sayfiye Yeri'ni ina etmek zere bir
anlama imzalamt.
Roark izim odasndan kan her sayfann dibine Bay Bradley'in imza atmasn istiyordu. Stoddard
Tapna olayn unutmamt. Bay Badley imzalar att, onaylar verdi. Her eye peki diyor, her eyi
kabul ediyordu. Roark'un istediklerini yapmasna izin vermekten zevk alr hali vard. Ama bu hevesli
kabullerin altnda garip bir hava vard. Sanki Bay Bradley bir ocuk gibi nazlanyordu.
Roark, Bay Bradley hakknda pek az ey renebilmiti. Sylentilere gre adam "Florida Akn"
srasnda gayri menkulden bir servet kazanmt. imdiki irketinin elindeki fonlar snrsz gibiydi.
Pek ok zengin kiinin ad hissedar olarak geiyordu, ama Roark hibirini grmemiti. Ynetim
Kurulu'nun drt adam da bir daha grlmediler, yalnz inaat alanna birer ksa ziyaret yapmakla
yetindiler, oraya da pek ilgi gstermediler. Her eyin sorumlusu Bay Bradley'di grne gre. O da
yalnzca bteye dikkat ediyor, onun dnda her eyi Roark'a brakmaktan holanr grnyordu.
On sekiz ay boyunca, Roark pek Bay Bradley'i merak etmeye zaman bulamad. En byk projesini
gerekletirmekle meguld.
Son yl boyunca inaat alannda yatp kalkt. plak yamaca acele bir gecekondu kurmutu kendisi
iin. Eski tasarmclar yine onunla almak zere geldiler. Kimi kentteki gzelim ilerini brakm,
oradaki kulbelerde, adrlarda yaamay yelemi, mimarlk brosu olarak kullanlan o plak
kalaslardan yaplma barakada almaya raz olmulard. na edilecek o kadar ok ey vard ki,
hibiri kendi kulbesiyle uramaya zaman ziyan etmek istememiti. Burada hi de rahat
olmadklarn ok uzun sre sonra fark ettiler, o zaman da inanamadlar, nk Monadnock Vadisi'nde
geirdikleri yl, anlarna bambaka trl yerlemiti. O sreyi, dnyann dnmeyi kestii on iki aylk
bir ilkbahar olarak hatrlyorlard. Ne karlar hatrlyorlard, ne topran dnmn, ne kalaslarn
arasndan slk alarak giren rzgr, ne asker yataklarna serilmi ince battaniyeleri, ne de sabahlan
kalemi tutabilmek iin sobann zerine uzatp sttklar parmaklarn. Tek hatrladklar, o duyguydu.
O duygu da ilkbaharla ayn anlama geliyordu. nsann ilk grlen imenlere, aalardaki ilk
tomurcuklara, gkyznn ilk mavisine cevab. ark syleyen o cevap. Otlara, aalara ve
gkyzne deil, balangcn o byk sezgisine, zafer dolu ilerleyie, hibir eyin engelleyemeyecei
bir baarya olan inanca cevap. Yapraklardan, ieklerden deil, tahta iskelelerden, buharl
kreklerden, ta bloklaryla cam levhalardan alyorlard o genlik, hareketlilik, amallk ve doyum
duygusunu.
Onlar bir orduydu, yaptklar i de bir cihatt. Ama hibiri bunu bu kelimelerle dnmyordu. Tek
byle dnen Steven Mallory idi. Steven Mallory, Monadnock Vadisi'ndeki tm emeleri, tm
heykelleri yapmt. Ama bu ilere ihtiya duyulmadan ok nce vadiye gelmi, orada yaamaya
balamt. Sava ok kt bir kavram, diye dnyordu Steven Mallory. Savata bir an eref yok,
ordular dolusu insanda da bir gzellik yok. Ama bu bir savat yine de. u insanlar bir orduydu ve
savayorlard. stelik bu sava, katlan herkesin hayatnda yer alm tecrbelerin en ycesiydi.
Neden? Farkn kk neredeydi, bunu aklayacak kural neredeydi?
Malloty bu dncelerinden kimseye sz etmedi. Ama Mike'n yznde de ayn duygular
gryordu. Mike da dier elektrikilerle birlikte gelmiti oraya. Hibir ey sylemiyordu Mike.
Yalnzca Mallory'ye neeyle gz kopmakla yetinmiti. Bir ara ona, "Sana kayglanma dememi
miydim?" dedi. "Hani mahkemede. O kaybedemez. Taoca olsun ya da taoca olmasn; duruma
olsun ya da duruma olmasn; hi kaybedemez. Onu yenemezler, Steven, asla yenemezler. Btn
dnya bir araya gelse, yine yenemezler."
Mallory, ama biz dnyay unuttuk burada, diye dnyordu.
Buras farkl bir dnyayd. Onlarn kendi dnyalaryd. evrelerinde tepeler gkyzne doru
ykseliyor, sanki onlar koruyan bir duvar oluturuyordu. Bir korumalar daha vard ... Aralarnda
dolap duran mimar. Karlara trmanan, otlu bayrlardan inen, kayalara srayan, yl kalaslara
kan, izim masalarna koan, vinleri altran, ykselen duvarlarn tepesinde gezinen mimar.
Btn bunlar mmkn klan adam. Etkiyi yaratan aslnda onun dncelerinin ierii deil, alnan
sonular deil, Monadnock Vadisi'ni yaratan vizyon deil, hatta onu gerekletiren irade de deildi.
Etkiyi yaratan, onun dncelerinin metodu, ilevinin kurallaryd. Tepelerin tesindeki dnyada
ilerlikte olan metodlarla kurallar gibi deildi onunki. te bu tepelerde nbet bekleyen, ierdeki
savalar koruyan da asl bu kavramd.

Derken gnn birinde Mallory, vadiye gelen Bay Bradleyi grd. Adam glmsedi, glmsedi,
sonra ekip gitti. te o zaman ok kzd Mallory. Ve ok korktu.
Bir gece kampn yukarsndaki tepede, dallardan yaktklar atein bana otururlarken, Mallory,
"Howard," dedi. "Bu i yine Stoddard Tapna."
Roark, "Evet," dedi. "Bence de. Ama ne bakma benzediini, bu adamlarn ne peinde olduunu
karamyorum."
Sonra uzand yerde yzst dnd, aadaki karanlklarn iinde sralanm pencere camlarna
bakt. Camlar bir yerlerden aldklar yanstyor, fosforluymu gibi parldyorlard. Sanki yerden
havaya k sayormu gibiydiler.
Roark, "nemi yok, Steven." dedi. "Var m? Bu konuda ne yapacaklar da, buralara kimlerin gelip
yaayaca da nemsiz. nemli olan, bizim bunu yapm olmamz. Sonradan ne bedel detirlerse
detsinler, bu frsat karr miydin?"
"Hayr," dedi Mallory.
Roark evlerden birini kiralayp yaz burada geirmek istemiti. Monadnock Vadisi'nin ilk yaz
mevsimi. Ama daha evler iletmeye almadan, New York'dan bir telgraf ald.
"Sana baaracam demitim, deil mi? Be yl srd, arada nice dostlarmdan, kardelerimden
kurtulmak zorunda kaldm, ama Aquitania artk benim ve senin. Gel ve bitir onu. Kent Lansing."
Bylece Roark, New York'a dnd. Bitmemi Senfoni'nin zerine birikmi pisliklerin, imento
tozlarnn temizlenmesini salad, vinlerin upuzun kollarn Central Park'tan uzatn seyretti, bo
pencerelerin dolmasn, geni teraslarn kent damlar zerine aln dzenledi. Sonunda Aquitania
Oteli de bitti, geceleri parkn gk izgisi zerinde ldamaya balad.
Son iki yldr ok meguld. Monadnock Vadisi onun tek ii deildi. eitli eyaletlerden, lkenin
hi akla gelmeyecek kelerinden arlar geliyordu ona. zel evler, kk i hanlar, mtevaz
maazalar yapmasn istiyorlard. O da yapyordu hepsini. Monadnock Vadisi'nden uzaklardaki
kasabalara giderken, trenlerde, uaklarda birka saat uykuyla yetiniyordu. Roark'a gelen her iin
hikyesi aynyd: "New York'a gitmitim, Enright Evi'ni ok sevdim." "Ben Cord Binas'n grdm."
"Yktklar o tapnan bir fotorafn grdm." Sanki lkede bir yeralt suyu akyor, rasgele yerlerden
pnar gibi fkryordu. Kk, ucuz ilerdi bu iler. Ama Roark hi bo kalmyordu.

O yaz Monadnock Vadisi tamamland. Roark'un o yerleim yerinin geleceine kayglanmaya hi


zaman olmad. Ama Steven Mallory ok kayglanyordu bu konuya. "Neden reklam vermiyorlar,
Howard? Bu ani sessizlik neden? Dikkat etmedin mi? e yeni balarlarken habire byk
projelerinden sz ediyorlard. Her dakika gazetelerde ufak tefek yazlar kyordu. Biz ii yaparken
bunlar giderek azald. Ya imdi? Bay Bradley'le irketi sar dilsiz kesildi birden. Tam en byk
reklam lklarn atmalar beklenirken. Neden?"
"Bilemem," dedi Roark. "Ben mimarm, kiralama acentesi deilim. Hem sen neden
kayglanyorsun? Biz kendimize deni yaptk. Brak, onlar da kendilerininkini canlar istedii gibi
yapsnlar."
"Pek garip bir yol semie benziyorlar. lanlarn grdn m? Tek tk kanlar? Hep senin onlara
sylediklerini sylyorlar. Dinlenme, huzur, zel hayat. Ama syleyi biimleri pek garip! O ilanlarn
toplam anlam nedir, biliyor musun? 'Monadnock Vadisi'ne gelip skntdan geberin.' Sanki insanlar
gelmesin diye uayorlarm gibi."
"Ben ilan falan okumam, Steven."
Ama altan bir ay sonra, Monadnock Vadisi'ndeki her ev kiralanmt. Oraya gelen insanlar
garip bir karm oluturuyordu. Aralarnda daha moda bir yere gitmeye gc olan sosyete aileler,
gen yazarlar, tannmam sanatlar, mhendisler, gazeteciler, fabrika iileri vard. Birdenbire
insanlar kendiliklerinden, Monadnock Vadisinden sz etmeye balamlard. htiya vard bu tr bir
yere. Hi kimse bu ihtiyac tatmin etmeye almamt. Monadnock bir haber oluverdi. Ama "Kulak
Gazetesinin haberiydi. Gazeteler onu kefedememilerdi. Bay Badley'in basn ajan yoktu. Bay
Bradley'le irketi sosyal hayattan silinivermilerdi. Derginin biri kendiliinden, Monadnock
Vadisi'nin fotoraflarn drt sayfaya bast, Howard Roak'la rportaj yapmak zere bir adamn
yollad. Yaz sonunda evlerin hepsi, bir sonraki yl iin de pein pein kiralanmt.
Ekim aynda bir sabah, erken saatte, Roark'un resepsiyon salonunun kaps hzla ald, Steven
Mallory ieriye dald, dosdoru Roark'un odasnn kapsna atld. Sekreter onu durdurmaya alt.
Roark alyordu ve iinin blnmesini yasaklamt. Ama Mallory kadn eliyle kenara itip odaya
dald, kapy arparak kapatt. Sekreter onun elindeki gazeteyi de grmt.
Roark izim masasndan ban kaldrp bakt, hemen kalemi elinden brakt. Mallory'nin yznn,
Ellsworth Tooley'e ate ederken de byle olduunu biliyordu.
"Eee, Howard? Monadnock Vadisi'ni niin sana vermiler, bilmek istiyor musun?"
Gazeteyi masann stne frlatt. Roark nc sayfadaki bal grd: "Caleb Bradley
tutukland."
"Hepsi orada yazl," dedi Mallory. "Okuma. in bulanr."
"Pekl, Steven, neymi?"
"Yzde iki yzn satmlar."
"Kim? Neyin?"
"Bradley'le etesi. Monadnock Vadisi'nin." Mallory'nin kelimeleri azndan zorlamal, hain,
kendine ikence eden bir zenle kyordu. "Deersiz saymlar oray. Daha batan. Araziyi hemen
hemen belee kapatmlar. Orada sayfiye yeri olmaz, diye dnyorlarm. Sapa bir yer, otobs
gemez, evrede sinema yok. Zamann uygun olmadna, halkn oraya gitmeyeceine karar vermiler.
Byk grltler koparp bir yn zengin salaa hisseleri satmlar. Olay batan baa bir
dolandrclkm. O yerin yzde iki yzn satmlar. naat bitene kadar harcadklarnn iki katn
toplamlar. Projenin naslsa foslayacandan eminmiler. Zaten foslamasn istiyorlarm.
Datlacak kr falan gelmesin diye. irket iflas ettiinde syrlmak iin de gzel bir plan
hazrlamlar. Her eye hazrmlar ... ama orann baarl olmasna hazr deillermi. Devam
etmelerine de olanak kalmam, nk imdi her yl hissedarlara, o yerden gelen parann iki katn
datmak zorundalar. Gelen kr da bir hayli. Onlar kesin baarszl salamak iin her tedbiri
almlar. Howard, anlamyor musun? Seni semeleri, bulabilecekleri en kt mimar olduun iin!"
Roark ban arkaya atp gld.
"Allah belan versin, Howard! Hi komik deil!"
"Otur, Steven. Titremeyi kes. Bir tarla dolusu ceset grme benziyorsun."
"Grdm. Daha beterini grdm. Olayn kkn grdm. Byle tarlalar mmkn klan eyin ne
olduunu grdm. Senin gibi budalalar neyi dehet sayyorsunuz? Savalar, cinayetleri, yangnlar,
depremleri mi? Onlar hepsi cehennemin dibine! Asl dehet bu ite! Gazetedeki u yaz! nsanlar asl
bundan korkmal; bununla savap bunun iin haykrmak, bunu tarihin en byk ayb saymal.
Howard, yzyllar boyunca yaplan tm ktlk tanmlarn, nerilen tm areleri dnyorum.
Hibiri zm olamam. Hibiri olay aklayamam da, geirememi de. Ama ktln kk ...
benim o salyas akan canavarm ... orada, o haberde, Howard. Bir de bunu okuyup omuz silken
ukalalarda. Onlar derler ki: 'Eh, deha her zaman sava vermek zorundadr, bilenir en azndan.1 Sonra
gider, kyl bir salaktan yardm sterler. Kendilerine sepet rmesini retsin diye yalvarrlar ona.
te salyas akan canavar byle yaar. Howard, Monadnock'u dn. Gzlerini yum ve oray gr.
Sonra da onu sipari eden adamlar dn. Yapabilecekleri en kt yer olduuna inanmlar orann!
Howard, bir terslik var. En byk iin, sana kt bir aka olarak veriliyorsa, bu dnyada bir terslik
var!"
"Bunu dnmekten ne zaman vazgeeceksin sen? Dnyayla beni yani? Ne zaman reneceksin bu
konuyu unutmay? Dominique ne zaman ..."
Sustu. Be yldr o ad, birlikteyken azlarna almamlard. Mallory'nin gzlerini grd. Youn ve
oke olmu baklarn. Mallory deminki szlerinin Roark'u incittiini anlamt. Byle bir
kabullenmeye itecek kadar sarsmt o szler Roark'u. Ama Roark ona dnd, kararl ve bilinli
olarak konutu:
"Dominique de senin gibi dnyordu."
Mallory, Roark'un gemii hakkndaki sezgilerinden hi sz etmi deildi. Aralarndaki sessizlik,
Mallorynin anladn ortaya koyar gibiydi. Roark da biliyordu bunu. Bu konu konuulamazd. Ama
bu sefer Mallory sordu:
"Hl bekliyor musun onun dnmesini? Bayan Wynand ... Allah belasn versin!"
Roark vurgusuz bir sesle, "Sus, Steven," dedi.
Mallory, "zr dilerim," diye fsldad.
Roark masasna yrd, eski normal sesiyle, "Evine dn ve Bradley'i unut, Steven," dedi. "imdi
hepsi birbirlerini mahkemeye verecektir. Ama bizi bulatramazlar, Monadnock'u da ykamazlar. Unut
ve git. almam gerek."
Gazeteyi masadan dirseiyle itti, izim ktlarnn zerine eildi.
Monadnock Vadisi'nin finansman yntemleri skandal gibi akland. Duruma oldu, birka kii
hapse girdi, Monadnock iin hissedarlar arasndan yeni bir ynetim seildi. Roark bu ie
bulatrlmad. Meguld. Gazetelerde durumayla ilgili haberleri okumay unuttu. Bay Bradley
itirafta bulunurken hissedarlarndan zr dilemi, o kadar lgn, o kadar sosyallikten uzak bir sayfiye
yerinin baarl olacan hi dnmediini sylemiti. "Ben elimden geleni yaptm, bulabildiim en
salak adam setim."
Derken Austen Heller, Howard Roak'la ve Monadnock Vadisi'yle ilgili bir yaz yazd. Tasarmn
Roark'un yapt btn binalardan sz etti, yaplarla ilgili Roark'un syledii eyleri kelimelere
dkt.

Ama bunlar Austen Heller'n her zamanki sakin kelimeleri deildi. Hayranlktan ve fkeden doan
iddet lklaryd. "Eer byklk bize sahtekrlklar yoluyla ulaacaksa, Allah belamz versin
bizim!" diye bitiriyordu yazy.
Bu yaz sanat evrelerinde mthi tartmalar balatt.
Mallory birka ay sonra bir gn, "Howard," dedi. "ne kavutun."
"Evet," dedi Roark. "Herhalde."
"Bu insanlarn drtte meselenin ne olduunu bilmiyor. Ama geri kalan drtte biri bu konuda
savaa tututuunu grd iin, senin adn sylerken sayg duymak gerektiine karar vermiler.
Savaan drtte bire gelince, bunlarn da onda drd senden nefret edenler, onda bu tr
tartmalarda mutlak bir eyler syleme zorunluluunu duyanlar, onda ikisi kendini gvene almak iin
her yeni kefi destekleyenler. Yalnz onda biri durumu gerekten anlyor. Ama bu arada herkes,
Howard Roark diye biri olduunu ve o kiinin mimar olduunu rendi. Amerikan Mimarlar Dernei
Blteni senden 'Byk ama zaptrapta gelmez bir yetenek.' diye sz ediyor. stikbal Mzesi, Enright
Evi'nin, Cord Binas'nn ve Aquitania'nn fotoraflarn asm. Hepsini de gzelce camlayp asm.
Geri bitiik odada da Gordon L. Prescott binalar var, ama ben yine de memnunum."
Kent Lansing bir akam, "Heller harika bir i yapt," dedi. "Hatrlyor musun, Howard, bir
keresinde sana rek psikolojisinden sz etmitim. Araclardan nefret etme. Araclar gereklidir.
Birinin bunlar sylemesi gerekiyordu. Byk bir kariyer ancak iki kiiyle salanr. Biri byk olan
adam, br de, ki onu bulmak daha zor, bykl grebilecek ve bunu syleyebilecek kadar byk
olan biri."
Ellsworth Toohey de yle yazyordu: "Bu inanlmaz patrtnn iinde yatan garip eliki, Bay
Caleb Bradley'in byk bir hakszla kurban gitmi olmasdr. Kendisinin ahlaki ilkeleri eletiriye
ak olmakla birlikte, estetik anlay kesinlikle kusursuz gzkmektedir. Mimari deerler
konusundaki yarglar, Bay Austen Heller'den, modas gemi bir gericiyken birdenbire sanat
eletirmeni kesilen o kiiden ok daha salkldr. Bay Caleb Bradley'i yakan, mterilerinin
zevksizlii olmutur. Bu stunun kansna gre cezas; sanat yarglarnn gzellii nedeniyle
azaltlmaldr. Monadnock Vadisi bir sahtekarlktr. Ama yalnzca mali bir sahtekrlk deildir."
Sk sk binalar yaptran, meslein en istikrarl kaynan oluturan kibar zenginler, Roark'un
hretinden pek az etkilenmilerdi. Eskiden, "Roark mu? Hi duymadm," diyenler, imdi de, "Roark
mu? O fazla sansasyonel," demeye balamlard.
Ama Roark'un yapt yerin, para kazanmak istemeyen insanlara bile para kazandran bir yer
olduu gerei, birtakm kiileri ok etkilemekteydi. Bu dnce, soyut ve sanatsal tartmalardan ok
daha inandrcyd. te yandan, o anlayabilen 'Onda Bir' de vard. Monadnock Vadisi Olay'n izleyen
yl Roark, Connecticut'ta iki ev, Chicago'da bir sinema, Philadelphia'da da bir otel yapt.
1936 ilkbaharnda, batdaki kentlerden biri, ertesi yl alacak bir dnya fuarnn hazrlklarna
gmlmt. Fuarn ad, "Yzyllarn Mar" olacakt. Projenin sorumluluunu stlenen toplum ileri
gelenleri, fuar tasarmlamak zere lkenin ileri gelen mimarlarndan oluan bir Konsey setiler.
lerici olmak istiyorlard bu kiiler. Setikleri sekiz mimar arasnda Howard Roark da vard.
Roark daveti aldnda, Komite'nin karsna kt, isterlerse fuarn tasarmn tek bana
stlenebileceini syledi.
Komite Bakan, "Ama ciddi olamazsnz, Bay Roark," dedi. "Ne de olsa, bu apta bir giriim iin
mmkn olanlarn en iyilerini istememiz doal. Demek istiyorum ki, iki kafa, bir kafadan iyidir. Sekiz
kafa olunca ... Siz de anlyorsunuzdur herhalde. Bunlar lkenin en byk yetenekleri. En parlak
isimler. Zaten dosta konsltasyon ve ibirlii ister bu i. Byk baarlar nasl salanr, bilirsiniz."
"Bilirim."
"O halde anlyorsunuzdur ki ..."
"Beni istiyorsanz, hepsini tek bama yapmama izin vermelisiniz. Ben konseylerle almam."
"Byle bir frsat reddetmek mi istiyorsunuz? Bu olay tarihte bir yer salar insana. Dnya apnda
n salar. Adeta bir lmszlk frsat salar."
"Ben topluluklarla almam. Konsltasyon yapmam, ibirlii yapmam."
Roark'un reddetmesi, mimari evrelerde bir yn fkeli yoruma yol at. nsanlar, "Kstah pi!"
dediler. Duyduklar gceniklik, olay meslek dedikodusu olarak almalarna izin vermiyordu. Her biri
bunu kiisel bir hakaret sayd. Her biri kendini, dierlerinin almalarn deitirebilecek,
dierlerine yol gsterebilecek nitelikte sayyordu.
Ellsworth Toohey'nin stununda unlar vard: "Bu olay, Bay Howard Roark'un bencilliinin
antisosyal niteliini, her zaman simgeledii o katksz bireyciliin kstahlm ok iyi ortaya
koymaktadr."
"Yzyllarn Mar"n tasarmlamak zere seilen sekiz kiinin
arasnda, Peter Keating, Gordon L. Prescott ve Ralston Holcombe da vard. Peter Keating
Konsey'in listesini ilk grdnde, "Ben Howard Roark'la almam," demiti. "Bir seim yapmak
zorundasnz. Ya o, ya ben." Kendisine Bay Roark'un konseyden ekildii anlatld. Keating konseyin
bakanln stlendi. Fuar almalar hakknda gazetelerde haberler ktnda, "Peter Keating ve
Arkadalarndan sz ediliyordu.
Keating son birka yldan beri biraz kat, dengesiz bir davran biimi edinmiti. Etrafna emirler
yadryor, en kk zorluklar karsnda hemen sabr tkeniyordu. Sabr tkendiinde, insanlara
barp armaktayd. Kulland hakaret kelimeleri batc, hain, hemen hemen diisel bir hnzrlk
ieren kelimelerdi. Yz hep askt.
1936 sonbaharnda Roark, ofisini Cord Binas'na tad. Daha o binann tasarmn yaparken, gnn
birinde ofisinin orada olmas gerektiini dnmt. Yeni kapsnda "Howard Roark, Mimar"
yazsn grdnde bir an durdu, sonra admn atp ofise girdi. Kendi odas upuzun bir salonun
uundayd. Odann duvar tmyle camd. Kente bakyordu bu camlar. Odann ortasnda durdu.
Koca pencerelerden Fargo Maazas'n, Enright Evi'ni, Aquitania Oteli'ni grebiliyordu. Gneye
bakan pencereye yrd, orada uzun sre durdu. Manhattan'n ucunda, uzakta, Henry Cameron'un
Dana Binas grnyordu.
Kasm aynn bir le sonrasnda, Long Island'da yapmakta olduu bir evin inaatndan ofise
dndnde, Roark resepsiyona girip srlsklam yamurluunu silkeledi, bu arada sekreterinin
yzndeki bastrlmaya allm heyecan grd. Kadn sabrszlkla onun dnmesini beklemiti.
"Bay Roark, bu seferki i herhalde ok byk," dedi. "Size yarn saat iin randevu aldm. Onun
ofisinde."
"Kimin ofisi?"
"Daha yarm saat nce arad. Bay Gail Wynand."
2

Giri kapsnn zerinde bir tabela vard. Gazete balnn bir kopyasyd:
NEW YORK BANNER
ok byk deildi tabela. Bu trl hretin ve gcn vurguya ihtiyac yoktu. ncecik, alayc bir
glmseme gibiydi. Binann o plak irkinliinin bilincindeymi gibi. Bir fabrikayd bina. Her trl
sse ka atm gibiydi. Bir tek o manetin ifade ettii anlam dnda.
Giriteki lobi, bir frnn azyd. Asansrler insanlar yakt alr gibi ekiyor, sonra darya
kusuyordu. nsanlarn acelesi ilk bakta belli olmuyordu. Sinsi bir aceleleri vard. Amallkt onlar
gden. Kimsenin lobide oyaland yoktu. Asansr kaplar valflar gibi tkrdyor, kendi tempolarn
yayyorlard. Duvardaki panoda krmz, yeil k damlalar yanp snmekte, ok ykseklerdeki
kabinlerin seyrini gstermekteydi.
Bu binadaki her eyde, bu kontrol panolarnda olduu gibi, her hareketin farknda olan bir yetkili
tarafndan ynetiliyormu havas vard. Sanki binann tmnde kanalize edilmi bir enerji
dolayordu. Hi tkanklkla karlamadan i gren, sessiz, harikulade bir mekanizma. Hibir eyin
bozamayaca, yok edemeyecei bir mekanizma. Lobide bir an duran kzl sal adama hi kimse
dikkat etmedi.
Howard Roark, taban ta deli hole bakt. Hibir zaman, hi kimseden nefret etmi deildi. Bu
binann bir yerlerinde, burann esas sahibi vard. O adam, Roark'u nefret duygusuna en fazla
yaklatrm olan insand.
Gail Wynand masasndaki kk saate bakt. Birka dakikaya kadar bir mimarla randevusu vard.
Grme zor olmayacak, diye dnd. Daha nce byle grmeleri ok yapmt. Konumas
yeterdi. Ne sylemek istediini biliyordu. Mimardan, anladn belli eden birka sesten baka bir
ey gelmesi gerekmezdi.
Gzleri saatten, masasnda duran yaz taslaklarna dnd. Alvah Scarret'in yazd bayazy
okudu. Central Park'taki sincaplara yem veren insanlardan sz ediliyordu. Sonra Ellsworth
Toohey'nin stununu okudu. Kentin Salk Mdrl alanlarnn at bir resim sergisini
vyordu. Masasnda bir zil ald, sekreterinin sesi, "Bay Howard Roark, Bay Wynand," dedi.
"Peki," diye karlk verdi Wynand. Sonra dmeyi kapatt. Eli geriye doru kayarken, masasnn
kenarndaki dmelere bakt. Kendi renk koduna sahip parlak kk tokmakklar. Her biri, binann
belli bir kesimine ulaan tellerin bayd. Her tel bir insan, o insan da emri altndaki bir sr insan
kontrol ediyordu. Bu insanlar milyonlarca eve, milyonlarca insan beynine girecek kelimelere son
biimini vermekteydiler. Bu renkli plastik dmeler onun parma altndayd. Ama bu dnceyle
elenecek zaman yoktu.

Odasnn kaps alyordu. Elini dmelerden ekti.


Wynand bir an gecikip gecikmediini tam bilemiyordu. Nezaketin gerektirdiinden bir saniye daha
m ge kalkmt ayaa? Belki de zamannda kalkm, kendisine ara uzad gibi gelmiti. Roark da
kapdan girdiinde bir an duralayp duralamadndan emin deildi. Admlarn srdrecei yerde,
durup masann arkasndaki adama m bakmt? Belki de admlarnda bir kesinti olmamt. Belki
kendisine durmu gibi gelmiti. Ama bir an iin her ikisi de o ann gereini unutmulard. Wynand bu
adam arma amacnn ne olduunu gzden karm, Roark da karsndakinin Dominique'in kocas
olduunu unutmutu. Bir an iin ne kap, ne masa, ne hal vard. Yalnzca salt bir bilin. ki adamn
dnceleri odann ortasnda bulumutu o an. Sekreterin sesi duyuldu.
"Bay Gail Wynand, efendim. Bay Howard Roark."
Sonra Wynand ayaa kalkt, elinin bir hareketiyle masasnn yanndaki koltuu gsterdi. Roark
ilerledi, oturdu. Birbirlerini selamlamam olduklarn fark etmediler.
Wynand glmsedi, hi niyet etmedii bir ey syledi. Sade bir sesle:
"Benim iimi almak isteyeceinizi sanmyorum," dedi.
Roark, "Sizinle almay istiyorum," diye karlk verdi. Oysa o da buraya gelirken reddetmekte
kararlyd.
"Yaptrdm binalarn nasl eyler olduunu grdnz m?"
"Evet."
Wynand glmsedi. "Bu farkl. Bu kamuoyu iin deil. Benim iin."
"Daha nce hi kendiniz iin bir ey yaptrmadnz m?"
"Hayr ... eer bir binann tepesindeki kafes gibi at katyla, u iinde bulunduumuz fabrika
bozmasn saymazsanz. Bir kent kuracak olanaklara sahip olduum halde, neden kendime bir ey
yaptrmadm syleyebilir misiniz bana? Ben bilmiyorum. Sanrm siz bilebilirsiniz." Parayla
tuttuu adamlara, kendisiyle ilgili tahminler yapma hakkn asla tanmadm unutmutu.
"Mutsuz olduunuz iin," dedi Roark.
Bunu ok sade biimde, hi kstahlk iermeyen bir sesle sylemiti. Sanki bu odadayken
drstlkten baka yol yokmu gibi. Bu szler, bir grmenin balangc deildi. Ortasyd. ok
nce balam bir eyin devam gibiydi. Wynand, "Aklayn," dedi.
"Anladnz sanyorum."
"Sizin aklamanz duymak istiyorum."
"ou insanlar, hayatlarn yaarken binalar yaptrrlar. Rutin olarak. Anlamsz bir kaza gibi. Ama
ilerinden birka, binalarn ok byk bir simge olduunu anlar. Bizler zihnimizin iinde yaarz,
varolu da o yaam fiziksel gereklie dntrmektir. Onu jestler ve biimlerle ifade etmektir. Bunu
anlayabilen bir insan iin, sahip olduu ev, hayatnn bir ifadesidir. Eer o evi yaptrmyorsa, yani
olanaklar olduu halde yaptrmyorsa, hayat istedii gibi olmad iindir."
"Bunu zellikle benim gibi birine sylemeyi kstahlk saymyor musunuz?"
"Hayr."
"Ben de," dedi Wynand. Roark glmsedi. Wynand devam etti. "Ama bunu syleyebilecek, bir siz,
bir de ben varz dnyada. Her iki yars da doru. Hem istediklerimi elde edemediim, hem de byk
simgeleri anlayabilecek bir avu insann arasnda bulunduum. O sz de mi geri almak
istemiyorsunuz?"
"Hayr."
"Ka yandasnz?"
"Otuz alt."
"Ben otuz alt yamdayken, imdi sahip olduum gazetelerin ou benim olmutu." Sonra ekledi.
"Bunu kiisel bir sz olarak sylemedim. Neden sylediimi bilmiyorum. Aklma geliverdi."
"Yapmam istediiniz bina nedir?"
"Evim."
Wynand bu kelimenin Roark zerinde bir etkisi olduunu hissetti. Normal anlam dnda bir etki.
Bunu hi nedensiz hissetti. inden, 'Ne oldu?' diye sormak geldi, ama soramad, nk Roark aslnda
hibir ey belli etmemiti.
"Tehisinizde haklydnz," dedi Wynand. "nk bakn imdi ... artk kendi evimi yaptrmay
istiyorum. Artk hayatmn gze grnr biiminden korkmuyorum. Daha ak sylememi, sizin gibi
konumam isterseniz, imdi artk mutluyum."
"Ne tr ev?"
"Sayfiyede. Yerini satn aldm. Connecticutta bir arazi. ki dnm. Ne tr ev, mi diyorsunuz? Ona
siz karar vereceksiniz."
"Bu ii iin beni Bayan Wynand m seti?"
"Hayr. Bayan Wynand bu konuda hibir ey bilmiyor. Kent dna tanmak isteyen bendim. O da
kabul etti. Ondan bir mimar semesini de istemitim. Eim eskiden Dominique Francon'du. Bir
zamanlar mimarlk konusunda da yazlar yazard. Ama kendisi o seimi bana brakmay tercih etti.
Sizi neden setiimi bilmek mi istiyorsunuz? Karar vermem ok uzun srd. Balangta olduka
kararszdm. Sizi hi duymamtm. Mimarlar tanmyordum. Bunu gerek anlamnda sylyorum ve
emlak ileriyle uraarak geirdiim yllar da unutuyor deilim. Yaptrdm binalar, onlar yapan
budalalar, unutuyor deilim. Bu seferki, Stoneridge deil. Bu seferki ... siz nasl demitiniz? Benim
hayatmn ifadesi. Derken Monadnock'u grdm. Bana sizin adnz dndren, ilk o oldu. Ama
kendimi uzun bir testten geirdim. lkeyi dolatm, evlere baktm, otellere baktm, her tr binalara
baktm. Ne zaman houma giden bir tane grsem, kim yapt diye sorsam, cevap hep aynyd: Howard
Roark. Bu yzden aradm sizi." Sonra ekledi. "almalarnz ne kadar beendiimi syleyeyim mi
size?"
"Teekkr ederim." Roark bir an gzlerini yumdu.
"Biliyor musunuz, sizinle tanmay istememitim."
"Neden?"
"Benim sanat galerimi hi duydunuz mu?"
"Evet."
"Eserlerini beendiim insanlarla hi tanmam. Eser benim iin ok fazla anlam tayor. Adamn o
etkiyi mahvetmesini istemiyorum. Genellikle yle olur. nsanlar kendi eserlerinin altnda kalrlar. Siz
yle deilsiniz. Sizinle konumaktan rahatsz olmuyorum. Bunu size syleyiimin bir tek nedeni var.
Bilmenizi istiyorum ki, ben hayatta pek az eye sayg duyarm; ama galerimdeki eserlere, sizin
binalarnza, bir insann o tr eser retme yeteneine saygm byk. Belki de benim tek dinim bu."
Omuz silkti. "Sanyorum u dnyada var olan her eyi mahvettim, arpttm, yozlatrdm. Ama o
noktaya hi dokunmadm. Bana neden yle bakyorsunuz?"
"zr dilerim. Ltfen bana istediiniz evi anlatn."
"Bir saray olmasn istiyorum ama bence saraylar pek lks eyler deil. yle byk, yle ok
halka aklar ki! Asl lks kk bir evdir. ki kiinin oturaca bir ev. Karm ve ben. Geni aile
hesaplamanza gerek yok, ocuk sahibi olmay dnmyoruz. Konuklar dnmenize de gerek yok,
davetler vermekten yana da deiliz. Bir tek konuk odas ... belki gerekir diye. O yeter. Salon, yemek
odas, ktphane, iki alma odas, bir yatak odas. Hizmetkrlarn blm ve garaj. Genel fikirler
byle. Ayrntlar size daha sonra veririm. Maliyeti... ne kadar isterseniz." Glmsedi, yine omuz
silkti, "Binalarnz grdm. Size evinin ne biim olacan sylemeye kalkan adam, ya kendisi daha
iyisini izebilmeli, ya da enesini kapamal. Ben bir tek ey syleyeceim, evimin Roark kalitesine
sahip olmasn istiyorum."
"Nedir o?"

"Anladnz sanyorum."
"Aklamanz duymak istiyorum."
"Bence baz binalar baya ve gsteri iddiasnda. Yalnzca cephe, o kadar. Bazlar da korkak.
Her tulas, grnleri iin zr diler gibi. Bazlar uygunsuz, irkin, kt ve sahte. Sizin
binalarnzda, her eyden nemlisi, bir sevin duygusu var. Yzeysel bir sevin deil. ok zor, ok
ey bekleyen bir sevin. Ulalmasnn ve tadlmasnn bir baar olduu duygusunu veren bir sevin.
nsan bakyor, iinden, bunu hissedebildiim iin u anda daha iyi bir insanm, diyor."
Roark yavaa, cevap verir gibi olmayan bir sesle konutu.
"Herhalde kanlmaz bir eydi bu."
"Hangisi?"
"Sizin bunu grebilmeniz."
"Bunu neden ... sanki grebilmemden znt duyuyormu gibi sylyorsunuz?"
"znt duymuyorum."
"Bakn, daha nce yaptrdm binalara bakarak hkm vermeyin benim iin."
"Vermiyorum."
"Hepsi Stoneridge gibi, Noyes-Belmont Oteli gibi deil. Wynand Gazeteleri gibi de deil. imdi
sizin yapacanz eve sahip olmam da bunlar salam oluyor. Elde edilmeye deer bir lks deil mi
bu? Nasl olabildiinin nemi var m? Onlar sonuca giden yollard yalnzca. Siz ise nihai
sonusunuz."
"Kendinizi bana hakl gstermeye ihtiyacnz yok."
"Ben li de kendimi hakl ... evet, sanyorum yaptm oydu."
"Gerei yok. Ben daha nce neler yaptrdnz dnmyordum."
"Ne dnyordunuz?"
"Binalarmda sizin grdnz eyi grebilen bir kii karsnda aresiz olduumu."
"Bana kar kendinize destek bulma ihtiyac m hissettiniz?"
"Hayr. Ama ben genellikle kendimi aresiz hissetmem."
"Ben de genellikle kendimi hakl gsterme ihtiyac duymam. O halde mesele yok, deil mi?"
"Yok."
"stediim ev hakknda daha pek ok ey sylemem gerekir size. Galiba mimar dediiniz, gnah
kartlan papaz gibi. O evin iinde oturacak insanlarla ilgili her eyi bilmesi art, nk onun o
insanlara verecei ey, giysilerinden de, yiyeceklerinden de daha kiisel bir ey. Ltfen
syleyeceklerimi o anlay iinde kabul edin ve konumakta zorluk ektiimi grrseniz de beni
balayn ... nk ben hi gnah karmaya gitmi deilim. Bakn, bu evi isteyiimin nedeni, karma
umutsuzca k oluum ... ne oldu? Bu szm ilgisiz mi sizce?"
"Hayr, devam edin."
"Karm baka insanlar arasnda grmeye dayanamyorum. Kskanlk deil bu. Ondan ok daha
ileri ve ok daha kt bir ey. Onu kentin sokaklarnda yrrken grmeye dayanamyorum.
Paylaamyorum onu. Dkknlarla, sinemalarla, taksilerle, kaldrmlarla bile. Onu alp uzaklatrmak
zorundaym. Ulalamayacak bir yere gtrmek zorundaym. Hibir eyin ona dokunamayaca bir
yere. En geni anlamda. Bu ev bir kale olacak. Mimarm da benim muhafzm olacak."
Roark oturmu, dosdoru ona bakyordu. Dinleyebilmek iin gzlerini Wynand'dan ayrmamak
zorundayd. Wynand o baklardaki abay hissetti. Ama onu aba olarak deil, gllk olarak
alglad. O bakn kendisini desteklediini hissetti. Hibir eyi itiraf etmek zor gelmezdi artk.
"Bu ev bir hapishane olmal. Yo, tam da yle deil. Bir hazine. Gsterilmeyecek kadar deerli
eylerin sakland bir kasa. Ama daha fazlas da olmal. Ayr bir dnya olmal. O kadar gzel bir
dnya ki, geride braktmz dnyay hi zlememeliyiz. Yalnzca kendi kusursuzluu hapishane
yapmal oray. Yoksa parmaklklar, kilitler deil. Sizin yeteneiniz, bizimle dnya arasna bir duvar
ekmeli. Sizden istediim bu. Daha da fazla. Hi tapnak yaptnz m siz?"
Roark bir an cevap verecek gc bulamad, ama sonra, sorunun itenlikle sorulduunu anlad.
Wynand bilmiyordu.
"Evet," dedi.
"O halde bu ii bir tapnak gibi dnn. Dominique Wynand'a bir tapnmak ... Tasarma
balamadan nce onunla tanmanz istiyorum."
"Bayan Wynand'la birka yl nce tanmtm."
"yle mi? O halde anlyorsunuzdur."
"Anlyorum."
Wynand, Roark'un masann kenarnda duran elini grd. Upuzun parmaklar cama bastrlmt.
Banner'n taslak yazlarnn hemen yanna. Taslaklar dikkatsizce katlanmt. Sayfann i tarafnda,
"Bir Kk Ses" baln grd. Roark'un eline bakt. Byle bir kt arlm olsa, diye dnd.
Tuntan. Ne gzel grnrd masann zerinde!
"Artk ne istediimi biliyorsunuz. Balayn. Hemen balayn. Ne iiniz varsa brakn. Ka para
isterseniz veririm. Evi yaza istiyorum ... Ah, zr dilerim. Kt mimarlarla ok fazla yakn
olmuluum dan kaynakland. Size yapmak isteyip istemediinizi sormadm."
nce Roark'un eli hareket etti. Elini masadan ekti.
"Evet," dedi ardndan. "Yapacam."
Wynand camn zerindeki parmak izlerine bakt. Belirgin izlerdi. O parmaklar camda oyuklar
brakm gibi. Islakt oyuklar.
Wynand, "Ne kadar srer?" diye sordu.
"Temmuzda teslim ederim."
"Tabii yeri grmeniz gerekir. Size oray kendim gstermek istiyorum. Yarn sabah gtreyim mi sizi
oraya?"
"sterseniz."
"Dokuzda burada olun."
"Peki."
"Bir anlama hazrlatmam ister misiniz? Nasl almay tercih edeceinizi hi bilmiyorum.
Genelde birisiyle herhangi bir ie balamadan nce, onun hakknda her eyi bilmeyi i edinirim.
Doduu gnden balayarak. Hatta daha ncesinden. Sizi hi soruturmadm. Unuttum nedense.
Gerekli gzkmedi."
"Ne sorsanz cevap verebilirim."
Wynand glmsedi, ban iki yana sallad.
"Hayr. Size sorma gereini duyduum hibir ey yok. Yalnzca ile ilgili dzenlemeler var."
"Ben bir tek art dnda, hibir eyde direnmem. Evin n izimlerini beenirseniz, benim
tasarmladm gibi ina edilmeli, hibir tr deiiklik yaplmamal."
"Elbette. O belli. Baka trl almadnz duymutum. Ama .... bu evle ilgili hi yayn
yaptrmazsam, zlr msnz? Mesleki adan size yardm olurdu, biliyorum. Ama ben evin
gazetelerden uzak tutulmasn istiyorum."
"zlmem."
"Fotoraflarn yaymlanmak zere kimseye vermeyeceinize sz verir misiniz?"
"Sz veriyorum."
"Teekkr ederim. Bunu telafi ederim. Wynand Gazeteleri'ni kendi zel yayn servisiniz olarak
kabul edebilirsiniz. Dier almalarnzla ilgili olarak, ihtiyacnz olan tm destei sunarm size."
"Destek istemiyorum."
Wynand yksek sesle gld. "Amma sz! Hem de burada!

Meslektalarnzdan biri olsa bu grmeyi nasl yapard, fikriniz yok sanyorum. Grme
sresince Gail Wynand'la konumakta olduunuzun bilincinde deildiniz bence."
"Bilincindeydim," dedi Roark.
"Bu benim size teekkr biimimdi. Gail Wynand olmaktan her zaman holanmam."
"Onu biliyorum."
"Fikrimi deitirip size kiisel bir soru soracam. Her eye cevap veririm demitiniz."
"Veririm."
"Siz Howard Roark olmaktan her zaman memnun olabildiniz mi?"
Roark glmsedi. Elenen, aran, elinde olmadan tepeden bakan bir glmseme.
"Cevap vermi oldunuz," dedi Wynand.
Sonra ayaa kalkt, "Yarn sabah dokuzda," dedi, elini uzatt.
Roark knca, Wynand arkasna yaslanp glmsedi. Elini plastik dmelerden birine uzattt, sonra
durdu. Farkl bir davran benimsemesi, yani her zamanki davranna dnmesi gerektiini
hatrlamt. Artk u son yarm saatte konutuu gibi konuamazd. Birdenbire, bu grmedeki
garipliin ne olduunu anlad. mrnde ilk defa olarak, bir erkekle isteksizlik duymakszn
konumutu. O bask duygusunu, insanlarla konuurken her zaman hissettii o bir eyler saklama
ihtiyacm hi duymamt. Bask ve gerilim olmad gibi, olmasna ihtiya da yoktu. Kendi kendisiyle
konuur gibi.
Dmeye basp sekreterine emir verdi: "Arive syle, Howard Roark hakknda ne varsa
yollasnlar bana."
"Ne oldu, bil bakalm," dedi Alvah Scarret. Sesi kendisinden bilgi sorsunlar diye yalvaryordu.
Ellsworth Toohey elini sabrsz bir hareketle havada sallayarak onu iter gibi yapt, masasnn
bandan kalkmad.
"ekil git, Alvah. Megulm."
"Yo, bu ilgin, Ellsworth. Gerekten ilgin. Bilmek isteyeceini biliyorum."
Toohey ban kaldrp ona bakt. Gzlerinin kenarlarndaki o can sknts ifadesi, Scarret'e bu ksa
dikkatin bir iyilik olduunu anlatyordu. Sabrszln vurgulayan bir sesle, "Pekl, neymi?" diye
sordu.
Scarret, Toohey'nin tavrndaki bu terslie aldrmad. Toohey zaten ona bir yldan uzun sredir
byle davranyordu. Scarret ilikilerindeki deiimi, olurken hi hissetmemiti. Sonunda farkna
vard zaman da, gcenmek iin ok geti. Durum ikisine de normal geliyordu artk.
Scarret, retmenin yanln bulup ondan aferin bekleyen zeki bir ocuk gibi glmseyerek
konutu:
"Ellsworth, senin zel FBI uyukluyor."
"Neden sz ediyorsun."
"Gaibin neler yaptn bilmiyorsundur, bahse girerim. Oysa her eyi bilmeyi i edinmi birisin."
"Neyi bilmiyorum?"
"Bil bakalm, bugn ofise kim geldi?"
"Sevgili Alvah, benim bilmecelere ayracak vaktim yok."
"Bin yl dnsen aklna gelmez zaten."
"yi, pekl. Madem ki senden kurtulmann tek yolu bu vodvili oynamak, bari ben de gerekli
sorular soraym. Sevgili Gail'in ofisine bugn kim geldi?"
"Howad Roark."
Toohey yzn dosdoru ona evirdi, dikkatini maskelemeyi unuttu, inanmaz bir sesle, "Olamaz!"
dedi.
"Oldu!" diye karlk verdi Scarret. Yaratt etkiden gurur duyuyordu.
Toohey, "Vay vaay," dedi, sonra patlayarak gld.
Scarret kararsz bir ifadeyle yar glmsedi. armt. O da katlmak istiyordu. Ama Toohey'yi
elendiren eyin ne olduundan pek emin deildi.
"Evet, komik. Ama ... neden komik, Ellsworth?"
"Ah, Alvah, sana anlatmas yle uzun srer ki!"
"Ben diyordum ki belki..."
"Senin gsterili olaylara hi mi eilimin yok, Alvah? Havai fiek gsterilerini falan sevmez
misin? Bunun nelere yol aacan bilmek istiyorsan, unu unutma: En kanl savalar, ya ayn dinin
farkl mezhepleri arasnda, ya da ayn rktan gelme kardeler arasnda kan savalardr."
"Dediklerini pek izleyemedim."
"Ah, Tanrm, beni izleyen yle ok kii var ki, samdan frayla karmak zorunda kalyorum
hepsini."
"Eh, olayn seni neelendirdiine sevindim, ama bence kt bir ey."
"Tabii kt. Ama bizim iin deil."
"Baksana, bu Roark'un en kt mimar olduu konusunu ne kadar abartmtk, zellikle sen ii
nerelere vardrmtm, unuttun mu?

imdi kendi patronumuz mimar diye onu tutarsa utanmayacak myz?"


"Ha, o mesele mi? Eh, belki..."
"Byle karladna sevindim."
"Ne yapyordu Wynand'n ofisinde? iin mi gelmi?"
"te onu bilmiyorum. renemedim. Kimse bilmiyor."
"Bay Wynand'n son zamanlarda bir bina falan yaptrmak istediini duymu muydun?"
"Hayr. Ya sen?"
"Hayr. Belki de benim zel FBI gerekten uyuyor. Eh, ne yapalm, elimizden gelen bu."
"Ama biliyor musun, Ellsworth, benim aklma bir ey gelmiti. Bu iin bize yararl olmasn
salayacak bir ey."
"Neymi?"
"Ellswo1h, Gail son gnlerde dayanlmaz oldu."
Scarret bunu ok ciddi sylemiti. Bir kefini aklar gibi. Toohey yznde yarm bir
glmsemeyle oturuyordu.
"Tabii sen bunu nceden bilmitin, Ellsworth. Haklydn. Her zaman haklsndr. Ona neler oluyor,
biliyorsam Allah belam versin. Dominique'in etkisi mi, ya dnmne mi geldi, bilemiyorum, ama
bir eyler oluyor. nsan birdenbire neden krizlere girer, neden kacak her yazy satr satr okur,
neden en sama sebeplerden patrt koparr? Son gnlerde en iyi ba yazlarmdan n sildi att.
Daha nce bana hi byle bir ey yapmamt. Asla. Bana ne dedi, biliyor musun? 'Annelik harika bir
eydir, Alvah, ama Tanr akna, cvkl tadnda brak. Entelektel yozlamln bile bir snr
vardr,1 dedi. Hangi yozlamlk? O yaz mrmde yazdm en tatl Anneler Gn yazsyd. nan
bana, kendim bile duygusallatm okuyunca. Yozlamlktan sz etmeyi o ne zamandan beri
renmi? Geen gn Jules Fougler'e, ucuz kafa dedi. Yzne kar. Adamn pazar gazetesi iin
yazd yazy da pe att. Gzel yazyd hem de. i Tiyatrosu'yla ilgiliydi. Jules Fougler bizim en
iyi yazarmz! Gail'in etrafta hi dostu kalmayna amamak gerek. Daha nce de ondan nefret
ediyorlar sanrdm ama bir de imdi dinlesen onlar!"
"Dinledim."
"Gcn kaybediyor, Ellsworth. Sen olmasan, senin seip getirdiin o nefis insanlar olmasa, ne
yapardm, bilemiyorum. Bu senin genler, aa yukan bizim tm fiili alan kadromuzu
oluturuyorlar. Yaza yaza kendilerini tketmekte olan eski kurtlar deil artk nemli olan. Banner'
yaatacak olan, o genler. Ama Gail... bak, geen hafta da Dwight Carson'u kovdu. Dorusunu
istersen bu nemli bence. Tabii aslnda Dwight bize ykt, can skmaktan baka ie yaramyordu ama
Gail'in o zel bebeklerinin ilki oydu. Hani, ruhunu satanlarn. Bu yzden, Dwight'n buralarda olmas
beni rahatlatyordu, anlayabiliyor musun bunu? Durum iyi, her ey yolunda, diyordum kendi kendime.
O ocuk, Gail'in en iyi gnlerinden kalma bir emanet gibiydi. Zaten bu konu Gail'in emniyet supab
bence, hep sylerim. Sonra birdenbire kalkp Carson'u kovunca ... holanmadm, Ellsworth. Hem de
hi holanmadm,"
"Ne oluyoruz, Alvah? Bana bilmediim eyleri mi sylyorsun, yoksa omzuma dearj m
oluyorsun? Karmak tebihimi mazur gr."
"Herhalde. Gail'i ktlemek houma gitmiyor, ama o kadar uzun sre o kadar ok fkelendim ki,
beni zincirlerle balasalar iyi ederler. Asl konumak istediim baka. Bu Howard Roark sana neler
dndryor?"
"Onu aklamak iin bir cilt dolusu yaz yazmam gerek, Alvah. u anda da yle bir eye
kalkabilecek durumda deilim."
"Yo, benim demek istediim, o adam hakknda bildiimiz tek ve en nemli ey nedir? atlan biri
olduu, budala bir manyak olduu. Tamam. Baka ne peki? Para uruna ya da akana namlu
dayayarak yolundan eviremeyecein trden bir budala olduu. Dwight Carson'dan da kt, Gail'in
koleksiyonunu yapt o genlerin hepsinin toplamndan da kt. Eeee? Demek istediimi anlyor
musun? Byle bir adamla karlanca Gail ne yapacak?"
"Birok ihtimalden birini."
"Bir tek ey yapabilir. Tabii eer ben Gail'i tanyorsam, ki tanyorum. te bu yzden biraz umut var
iimde. Uzun zamandr ihtiya duyduu ey buydu. Eski ilacndan bir doz. Emniyet supabndan. Bu
herifin belkemiini krmaya kalkacak. yi gelecektir Gail'e. Daha iyi gelecek bir ey bulunamaz. Onu
yeniden normale dndrecek bu olay. te aklma gelen buydu, Ellsworth." Bekledi, Toohey'nin
yznde kendininkini yanstan bir heves gremeyince onun da hevesi snd. "Belki de yanltyorumdur
... bilemiyorum ... belki hibir anlam yoktur ... bana bu iyi psikoloji gibi gelmiti."
"yle zaten, Alvah."
"Yani sence yle mi olacak?"
"Belki. Ya da senin hayal edebilecein her eyden daha kt olacak. Ama artk bizim iin nemi
yok. nk bugn yle bir duruma geldik ki, eer iler Banner uruna bir savaa dnrse, bir
yanda biz, bir yanda patronumuz yer alrsa, Bay Gail Wynand'dan korkmak zorunda kalmayacaz."
Ariv'den gelen ocuk, elinde ok kaln bir kupr zarfyla kapdan girdiinde Wynand ban
kaldrp bakt, "O kadar ok mu?" dedi. "Onun bylesine nl olduunu bilmiyordum."
"ou Stoddard Durumas, Bay Wynand."
ocuk znk diye durdu. Aslnda hibir ey olmamt. Bir tek, Wynand'n alnndaki kabarklklar.
Oysa o ocuk Wynand' ok iyi tanmad iin o kabarklklarn anlamn bilemezdi. Kendisine
korkmas gerektiini fsldayan eyin ne olduuna ayordu. Bir an sonra Wynand, "Peki, teekkr
ederim," dedi.
ocuk zarf masann camna brakt, dnp kt.
Wynand oturmu, sar zarfn ikinliine bakyordu. Grnts cama da yansmaktayd. Sanki cam
kemirip masaya kk salmt o kuprler. Gzleri odasnn duvarlarnda dolat, acaba o duvarlarda u
zarf amam nleyebilecek bir g var m, diye merak etti.
Sonra dikleti, ellerini birletirip kollarn dmdz karya uzatt, bir an ylece oturdu. Ciddi,
vakur, kendine hkim. Bir Firavun mumyas gibi. Derken tek elini kprdatt, zarf ekti, at, okumaya
balad.
"Dinsizlik", yazan, Ellsworth Toohey. "ocukluumuzun Kiliseleri", yazan, Alvah Scarret.
Bayazlar, yorumlar, vaazlar, nutuklar, ifadeler, okuyucu mektuplar. Banner gemi azya almt.
Fotoraflar, karikatrler, rportajlar, protesto kararlar, yine okuyucu mektuplar.
Her kelimeyi okudu. Sistemli bir biimde. Elleri masasna dayalyd. Parmaklar kenetlenmiti.
Kuprleri yerinden kaldrmyor, onlara el srmyor, ynn en stndekini okuyor, sonra tek kolunun
hareketiyle onu evirip alttan kan okuyordu. Kolunun o hareketi mekanikti. Gzleri son kelimeye
bakarken parmaklar harekete geiyor, hibir kupr gereinden bir saniye uzun bekletmiyordu
nnde. Ama Stoddard Tapna'nn fotoraflarna bakmak iin uzun sre duralad. Daha sonra,
Roark'un fotoraflarndan birine bakmak iin, daha bile uzun durdu. O zevkten kendinden gemi
fotoraf, altnda da yazs: "Mutlu musun, Bay Spermen?" Wynand onu kesip sayfadaki yazdan
ayrd, masasnn ekmecesine koydu. Sonra okumaya devam etti.
Duruma ... Ellsworth Toohey'nin ifadesi. Sonra Peter Keating'in. Ralston Holcombe'un. Gordon L.
Prescott'un. Dominique Francon'un ifadesinden hi alnt yaplmamt. Yalnzca haber olarak, ksack
geilmiti. Ve sonra, "Savunmann sz bitmitir."

"Bir Kk Ses" stununda birka kere daha ad getikten sonra bir boluk sresi geliyordu.
Bundan sonra gelen kuprn tarihi yl sonrayd. Monadnock Vadisi.
Okumay bitirdiinde saat ok ge olmutu. Sekreterleri gitmiti oktan. Wynand evresinde bo
odalar, bo holleri hissetti. Ama bask makinelerinin sesi geliyordu. Her odaya szan o uultu. Her
zaman sevmiti bu sesi. Binann kalbiydi o ses. Dinledi. Yarnki Banner'i basyorlard. Uzun sre hi
kprdamadan oturdu.
3

Roark'la Wynand bir tepenin zerinde durmu, hafif bir eimle inen arazi parasna
bakmaktaydlar. Tepenin zerinden balayan plak aalar gln kenarna kadar iniyordu. Dallar
geometrik biimler oluturur gibiydi. Gkyznn rengi, duru, krlgan bir mavimsi yeildi. Bu renk
havay daha da soutuyordu. Souk hava, topran her trl rengini etkilemekte, onlar renk deilmi
de, renkleri oluturacak unsurmu gibi gstermekteydi. u l kahverengi aslnda tam kahverengi
deildi. Gelecein yeiliydi. O yorgun morluk, bir alev renginin balangcyd. Griler de altn
renginin uvertryd. Toprak byk bir hikyenin emasn andryordu. Bir binann elik iskeleti
gibi. lerde doldurulacak, bitirilecek. Gelecein tm grkemi, bu plak basitliin iinde
beklemekteydi.
Wynand, "Ev nerede durmal sizce?" diye sordu.
"Burada," dedi Roark.
"Buray seersiniz diye umuyordum."
Kentten gelirken arabay Wynand kullanmt. ki saatten beri de arazinin evresinde
dolayorlard. Bo patikalarda, ormanda, gln kar tarafnda, arkadaki tepede. u anda bekliyordu
Wynand. Roark durmu, ayaklarnn dibine yaylan manzaraya bakyordu. Wynand onu seyrederken,
acaba bu adam, arazinin her noktasna bakarken hangi dizginleri elinde topluyor, diye merak
etmekteydi.
Roark ona dndnde, Wynand, "imdi size bir ey syleyebilir miyim?" diye sordu.
"Tabii," diye glmsedi Roark. Kendisi bir ey sylemeden gsterilen bu sayg onu elendirmiti.
Wynand'n sesi duru ve gevrekti. stlerindeki gkyznn rengi gibi. O buz gibi yeilin kl
niteliini de tayordu.
"Neden kabul ettiniz bu ii?"
"nk parayla alan bir mimarm."
"Ne demek istediimi biliyorsunuz."
"Bildiimden pek de emin deilim."
"Benden nefret etmiyor musunuz?"
"Hayr. Neden edeyim?"
"Konuyu nce ben mi aaym istiyorsunuz?"
"Hangi konuyu?"
"Stoddard Tapna."
Roark glmsedi. "Demek hakkmda bilgi toplamsnz dnden bu yana," dedi.
"Kendi kuprlerimizi okudum." Bekledi, ama Roark hibir ey sylemedi. "Hepsini." Sesi haindi.
Yar meydan okuyor, yar yalvaryor gibiydi. "Sizin hakknzda sylediimiz her eyi." Roark'un
yznde grd sakin ifade onu fkelendirdi. Her kelimenin stne basa basa devam etti. "Size
beceriksiz bir budala demiiz. atlak, arlatan, dolandrc, manyak ..."
"Kendinize ikence etmekten vazgein."
Wynand gzlerini yumdu. Roark ona tokat atmt sanki. Bir an sonra konutu:
"Bay Roark, beni ok da iyi tanmyorsunuz. unu renseniz iyi olur: Ben hibir ey iin zr
dilemem. Hibir hareketim iin zr dilemi deilim."
"zr dilemek aklnza nereden geldi? Ben byle bir ey istemedim."
"O sfatlarn her birinin yanndaym. Banner'da baslan her kelimenin arkasndaym."
"O szleri knamanz, geri almanz istemi deilim."
"Ne dndnz biliyorum. Stoddard Tapna'n dn bilmediimi anlamtnz. Mimarnn
adn unutmutum. Size kar olan o kampanyay benim yrtmediim sonucuna vardnz. Haklsnz,
ben deildim. O sra ben kent dndaydm. Ama anlamadnz ey, kampanyann Banner'n ruhuna
tamamen uygun olduu. Banner'n ileviyle son derece uyumluydu. Sorumlusu benden bakas
deildir. Alvah Scarret yalnzca benim kendisine rettiklerimi yapyordu. Ben de kentte olsaydm
ayn eyi yapardm."
"O sizin kendi seiminiz."
"Yapabileceime inanmyor musunuz?"
"Hayr."
"Sizden iltifat da istemedim, bana acmanz da istemedim."
"stediiniz eyi yapamam."
"Ne istediimi sanyorsunuz?"
"Sizi tokatlamam."

"Neden yapmyorsunuz?"
"Hissetmediim bir fkeyi hissediyormu gibi davranamam," dedi Roark."Bu acma deil.
Yapabileceim eylerin en zalimi. Ama ben zalimlik olsun diye yapmyorum. Sizi tokatlasaydm,
Stoddard Tapna uruna beni balardnz."
"Balanmay dilemek size mi dyor?"
"Hayr. Siz bana dmesini isterdiniz. Ortada bir balama durumu olduunu biliyorsunuz.
Aktrlerin rolleri konusunda pek emin deilsiniz. Sizi balamam, ya da bedel istememi
umuyorsunuz ki o da ayn ey. O zaman defter kapanr, diye dnyorsunuz. Ama bakn, benim byle
eylerle hibir ilgim yok. Ben aktrlerden biri deilim. u anda benim ne yaptmn ya da ne
hissettiimin nemi yok. Siz beni dnmyorsunuz. Ben size yardmc olamam. Korkmakta
olduunuz kii ben deilim."
"Kim?
"Kendiniz."
"Bunu syleme hakkn size kim veriyor?"
"Siz verdiniz."
"Peki, devam edin."
"Gerisini de istiyor musunuz?"
"Devam edin."
"Bana ac ektirmi olmak imdi sizi zyor sanyorum. Keke yapmasaydm, diyorsunuz. Ama
bunun yannda, sizi daha da ok korkutan bir ey var. Benim hi ac ekmemi olabileceimi
bilmeniz."
"Devam edin."
"Benim u anda iyi yrekli de, cmert de olmayp, kaytsz olduumu bilmeniz. Bu sizi korkutuyor,
nk Stoddard Tapna gibi eylerin her zaman bir bedel gerektirdiini biliyorsunuz. O bedeli
benim demediimi gryorsunuz. inizi kabul ettiime amtnz. Kabul ediim, cesaret mi
gerektiriyordu sizce? Beni ie almak iin size daha byk cesaret gerekiyordu. te benim Stoddard
Tapna konusundaki dncelerim. O i bitti benim iin. Ama sizin iin bitmedi."
Wynand avularn at, parmaklan aaya doru uzand. Avular karya dnkt. Omuzlar biraz
sarkt. Gevemi gibi. ok sade bir sesle, "Pekl," dedi. "Doru bunlar. Hepsi."
Sonra dikleti. Ama halinde duruma raz olmu gibi bir hava vard. Sanki vcudunu bilerek duyarl
klyordu.
"Bana kendi tarznzda iyi bir dayak attnz biliyorsunuzdur umann," dedi.

"Evet. Ve siz de raz oldunuz. Demek ki istediinizi elde ettiniz. Artk detik deyip Stoddard
Tapna'n unutalm m?"
"Ya siz ok olgunsunuz, ya da ben ok ey belli ettim. Her ikisi de sizin baarnz. Daha nce hi
kimse, fazla ey belli etmeme yol aamamt."
"stediinizi yapmay srdreyim mi?"
"imdi ne istiyorum sizce?"
"Benden kiisel takdir. Teslim olma sras bana geldi, deil mi?"
"Akl durduracak kadar ak szlsnz, yle deil mi?"
"Neden olmayaym? Bana ac ektirdiiniz iin takdir edemem sizi. Ama onun yerine, beni memnun
ettiiniz iin takdir sunmama da razsnz, deil mi? Pekl yleyse. Benden holandnza sevindim.
Dayak yemek sizin iin nasl istisnaysa, bunun da benim iin istisna olduunu sanrm biliyorsunuz.
Genellikle sevilip sevilmediime aldrmam. Bu sefer aldryorum. Memnunum."
Wynand yksek sesle gld. "Bir imparator kadar masum ve bir imparator kadar kibirlisiniz.
nsanlara onur bahederken de yalnzca kendinizi keyiflendiriyorsunuz. Sizden holandm nereden
kardnz?"
"Aslnda bunun aklamalarn istemiyorsunuz. Sizi fazla ey belli etmeye zorladm iin bana
sitem etmitiniz."
Wynand devrilmi bir aa ktne oturdu. Hibir ey sylemedi, ama hareketi bir davet ve bir
talepti. Roark da onun yanna oturdu. Roark'un yz ciddiydi. Ama dudaklarnda glmsemenin bir
izi hl vard. Keyifli ve dikkatliydi. Duyduu kelimeler birer aklama deil de birer onaylamaym
gibi.
Wynand, "Sfrdan ykseldiniz, deil mi?" diye sordu. "Yoksul aile ocuusunuz."
"Evet. Onu nereden bildiniz?"
"Size bir ey vermek kstahlkm gibi geliyor insana. O yzden. Bir iltifat sunmak da, bir fikir
vermek de, bir servet vermek de. Ben de sfrdan baladm. Babanz kimdi?"
"elik iisi."
"Benimki de rhtm iisiydi. ocukken her trl ie girip ktnz m?
"Her trl. ounlukla inaatlarda."
"Benimki daha kt gitti. Ben hemen hemen her tr ii yaptm. En ok hangi ii sevdiniz?"
"Ateli pimleri yakalamak. elik inaatlarda."
"Ben Hudson Vapurlar'nda ayakkab boyacln sevdim. O iten nefret etmem gerekirdi, ama
etmedim. nsanlar hi hatrlamyorum.

Tek hatrladm, kent. Kent her zaman oradayd. Kyya yaylm, bekliyordu. Ben sanki ona lastik
bantla balydm. Lastik esniyor, gemi beni uzaa gtryor, br kyya kadar tayor, ama sonunda
lastik beni mutlaka geri ekiyordu. imde o kentten hibir zaman kurtulamayacama dair bir duygu
uyanmaya balamt. O da benden kurtulamayacakt."
Roark, Wynand'n ocukluundan pek seyrek sz ettiini biliyordu. Bunu kelimelerini seiinden
anlamt. Parlak ve kararsz kelimelerdi. Kullana kullana eskimi deillerdi. Tedavlde fazla
kalmam madeni paralar gibiydiler.
Wynand, "Evsiz ve a kaldnz m?" diye sordu.
"Birka kere."
"Bu sizi ykt m?"
"Hayr."
"Beni de. Baka bir ey sarst beni. ocukluunuzda, evrenizde iko bir yeteneksizlikten baka
bir ey gremediiniz zamanlarda, iinizden avaz avaz barmak gelir miydi? Pek ok ey
yaplabileceini, hepsinin de iyi yaplabileceini bildiiniz, ama yapacak gcnz olmad iin?
evrenizdeki bo kafalar patlatamadnz iin? Emir almak zorunda kaldnz iin, ki o da
yeterince kt, ama sizden ok aada kimselerden emir almak zorunda kaldnz iin! Bunu hi
hissettiniz mi?"
"Evet."
"fkenizi iinize atp sakladnz m? Kendi kendinize, gerekirse kendimi atlatrm, ama mutlaka
evremdeki insanlar da, her eyi de ben ynetecek duruma gelirim, dediniz mi?"
"Hayr."
"Demediniz mi? Kendinize unutturdunuz mu?"
"Hayr. Yeteneksizlikten nefret ederim. Galiba nefret ettiim tek ey o. Ama bu bende insanlar
ynetme istei dourmad. Onlara bir eyler retme istei de dourmad. Kendi iimi kendi
yolumdan yapma, gerekirse o yolda kendimi paralama istei dourdu."
"Paralandnz m?"
"Hayr. nemli saylacak paralanmalar olmad."
"Geriye bakmak sizi zmyor mu? Herhangi bir olay?"
"Hayr."
"Beni zyor. Bir geceyi hatrlyorum. Dayak yemitim. Emekleyerek bir kapya vardm.
Kaldrmlar hatrlyorum. Burun deliklerimin hemen altndayd o talar. Hl grebiliyorum.
Damarl, beyaz benekleri olan bir tat. O talarn geriye doru kaydndan emin olmak zorundaydm.
lerleyebiliyor muyum, ilerleyemiyor muyum, emin deildim. Ancak talardan anlayacaktm. O
damarlarn, o beneklerin deitiini grmek zorundaydm. Bir sonraki desene, on be santim ilerdeki
atlaa ulamak zorundaydm. ok uzun srd ... Karnmn altnda kanlar olduunu biliyordum ..."
Sesinde kendine acma yoktu. Sade, kiilik iermeyen, biraz aknlk ieren bir sesti.
Roark, "Yardm etmek isterim," dedi.
Wynand yavaa glmsedi. Neeli bir glmseme deildi. "Edebilirdiniz de. Ona inanyorum.
Hatta uygun bile buluyorum. ki gn nce olsa, beni yardma muhta biri diye dneni ldrmeye
hazrdm. Tabii gemiimdeki en nefret ettiim olayn o gece olmadn biliyorsunuz. Hatrlamaktan
korktuum, o deil. En az actan olduu iin onu anlattm. Dierleri seslendirilemez."
"Biliyorum. Yani teki eyleri."
"Nedir onlar? Siz sayn."
"Stoddard Tapna."
"Bana o konuda m yardm etmek istiyorsunuz?"
"Evet.
"Budalann birisiniz. Anlamyor musunuz ki..."
"Zaten yardm etmekte olduumu siz anlamyor musunuz?"
"Nasl?"
"Size bu evi yapmakla."
Roark, Wynand'n alnndaki apraz kabarklklar grd. Wynand'n gzleri her zamankinden beyaz
gibiydi. Sanki irislerin mavisi buharlap umutu. ki beyaz oval, yznde l ld.
"Karlnda da dolgun bir ek alarak," dedi.
Roark'un glmseme isteini, daha ifade yznde belirmeden gemlediini grd. Glmsese, bu
ani hakaretin aslnda teslim bayra olduunu anladn belli edecekti. En etkili szlerden daha
anlaml bir teslim bayra. Ama Roark glmsemesini tutmakla, ona bu sefer yardmc olmayacan
belirtmiti.
"Elbette," dedi Roark sakin bir sesle.
Wynand ayaa kalkt. "Gidelim. Vakti ziyan ediyoruz. Ofiste yapacam daha nemli iler var."
Kente dnerken yolda hi konumadlar. Wynand arabay saatte yz krk kilometre hzla sryordu.
Yolun iki yanna bulank bir duvar ekilmi gibi umaktaydlar kente doru. Sanki upuzun, kapal,
sessiz bir koridorda uuyorlard.
Roark'u indirmek zere Cord Binas'nn nnde durdu, "Araziye istediiniz kadar sk gitmekte
serbestsiniz, Bay Roark," dedi.

"Benim sizinle gitmem gerekmez. Arazi aratrmalarn ve baka ihtiya duyacanz her trl
enformasyonu ofisim size verir. Ltfen gerekli oluncaya kadar beni aramayn. u ara ok megulm.
lk izimler hazr olunca bana haber verin."
izimler hazrlandnda Roark, Wynand'n ofisine telefon etti. Wynand'la bir aydr konumamt.
Sekreter, "Ltfen ayrlmayn. Bay Roark," dedi. Roark bekledi. Az sonra sekreterin sesi," Bay
Wynand, izimlerin leden sonra buraya getirilmesini istiyor," dedi, saatini de syledi. Wynand
ahsen telefona kmad.
Roark ofise girdiinde, Wynand, "Naslsnz, Bay Roark?" diye karlad onu. Sesi kibar ve
resmiydi. Bo ifadeli nazik yznde, aralarndaki yaknln hibir ans yok gibiydi.
Roark evin planlaryla byk perspektif resmini ona uzatt. Wynand her sayfay uzun uzun inceledi,
sonunda ban kaldrd.
"ok etkilendim, Bay Roark." Sesi hakaret saylabilecek kadar sayglyd. "Zaten almalarnz
beni batan beri ok etkilemiti. Bir kere daha dndm ve sizinle zel bir anlama yapmak
istediime karar verdim."
Gzleri yumuak bir vurguyla Roark'a bakyordu. Hemen hemen efkatle. Sanki Roark'a kar
tedbirli davranmak istiyormu, onu kendi zel amac iin saklamak istiyormu gibi.
Perspektif resmi kaldrd, iki parmayla tuttu, n dosdoru stne dmesini salad. Beyaz
kt bir an iin reflektr gibi parldad, zerindeki karakalem izgiler sanki ileri frlad.
Wynand yumuak sesle, "Bu evi yaplm grmek mi istiyorsunuz?" diye sordu. "ok mu
istiyorsunuz?"
Roark, "Evet," dedi.
Wynand elini kprdatmad, yalnzca parmaklarn at, kartonun masann zerine dp
kapanmasn salad.
"Yaplacak, Bay Roark. Tam sizin izdiiniz gibi. Bu resimdeki gibi. Ama bir tek artla."
Roark arkasna yaslanm, elleri ceplerinde, oturuyor, dikkat kesilmi, bekliyordu.
"Bana o artn ne olduunu sormak m iiyorsunuz, Bay Roark? Pekl, syleyeyim size. Bu evi
kabul etmemin art, size sunacam anlamay kabul etmenizdir. Sizinle bir kontrat imzalayacaz. O
kontrata gre, bundan byle yaptrmaya karar vereceim tm binalar iin siz tek mimar olacaksnz.
Herhalde anlyorsunuzdur, bu ok byk bir i. lkedeki herhangi bir kimseden daha ok gayri
menkul iim olduunu syleyebilecek durumdaym. Mesleinizin her yesi, benim tek mimarm olarak
tannmay istemitir; Ben bu frsat size tanyorum. Buna karlk, siz de kendinizi baz artlarla bal
sayacaksnz. O artlar saymadan nce, reddettiiniz takdirde neler olabileceine deinmek
istiyorum. Belki duymusunuzdur, ben reddedilmekten holanmam. Elimde tuttuum g iki yanl da
alabiliyor. lkenin hibir yerinde, size hibir i verilmemesini salamak, benim iin hi de zor
olmaz. Sizi de destekleyen kk bir grup var, ama hibir i sahibi benim uygulayabileceim baskya
dayanmak istemeyecektir. Hayatnzda ziyan edilmi sreleri daha nce de yaadnz. Benim
koyabileceim ablukann yannda onlar hi kalr. Belki yine granit ocana dnmek zorunda kalrsnz
... ya, evet, 1928 yazndaki olaylar da biliyorum. Connecticut'taki Francon Taoca'n. Nasl m?
zel hafiyeler araclyla, Bay Roark. Evet, yeniden taocana dnmek zorunda kalabilirsiniz. Ama
ben taocaklarnn da size kapal olmasn ayarlarm. imdi de size, ne yapmanz istediimi
syleyeceim."
Gail Wynand'la ilgili dedikodularn hibiri, u anda yznde grlen ifadeden sz etmi deildi. O
ifadeyi grm olan birka kii vard, onlar da bundan sz etmemeyi yeliyorlard. Bu kiilerin ilki,
Dwight Carson'du. Wynand'n dudaklar birbirinden ayrlm, gzleri prl prld. Duyusal bir zevk
alyor, bu zevkin kayna da byk bir ac oluyordu. Kurbannn acs, kendi acs, ya da ikisi birden.
"Bundan byle sizden isteyeceim tm ticari yaplan, halkn ticari yaplarda grmek istedii
slupta izeceksiniz. Kolonyel evler, Rokoko oteller, Yar Grek i hanlar yapacaksnz. Kendi esiz
yeteneinizi, insanlarn zevkiyle birletireceksiniz ve bana para kazandracaksnz. O byk
yeteneinize boyun edireceksiniz. Bir yandan orijinallik, bir yandan da itaat. Buna uyum diyorlar.
Ben nasl kendi alanmda Banner' yarattmsa, siz de kendi alannzda ayn eyi yaratm olacaksnz.
Banner' yaratmak iin yetenek gerekmiyor muydu sanyorsunuz? te gelecekteki kariyeriniz byle
olacak. Ama benim iin izdiiniz ev, tam izdiiniz gibi ina edilecek. Dnya yzndeki en son
Roark Binas o olacak. Benden sonra hi kimse, bir Roark Binas yaptramayacak. Saraylarnn
mimarn i bitiminde ldren eski hkmdarlarn hikyelerini duymusunuzdur. Kendi ulatklar
grkem bakalarna da verilmesin diye. Mimar ya ldrr ya da gzlerini kr ederlerdi. Modern
yntemler daha farkl. Bundan byle, hayatnzn sonuna kadar, siz ounluun iradesine boyun
eeceksiniz. Size hakl savlar ileri srmeye almayacam. Ben yalnzca bir alternatif sunuyorum.
Siz ak konumalar iyi anlayabilen bir insansnz. Elinizde basit bir seenek var.

Reddederseniz, bir daha hibir bina yapmayacaksnz. Kabul ederseniz, bu kadar istediiniz bu evi
yapacaksnz, daha sonra da hi hounuza gitmeyen bir sr bina yapacaksnz. Onlar da her ikimize
para kazandracak. mrnzn geri kalan boyunca, kiralk siteler kuracaksnz. Stoneridge gibi.
stediim bu."
ne doru eildi, ok iyi tand ve ok holand tepkilerden birini bekledi. fke, gceniklik ya
da bir gurur patlamas.
"Aaa, tabii," dedi Roark neeli bir sesle. "Memnuniyetle yaparm. ok kolay."
Uzand, masadan bir kalemle gzne ilien ilk kd kapt. O kt, atafatl amblemi olan bir
mektup kdyd. Mektubun arkasna hzla bir eyler izmeye koyuldu. Elinin hareketleri dzgn ve
gvenliydi. Wynand onun kda doru eilmi yzne bakyordu. Krmam alnn, kalarnn dz
izgisini grd. Dikkatli, ama herhangi bir abann basks altnda olmayan bir ifade.
Roark ban kaldrd, kd masann zerinden Wynand'a doru frlatt.
"Bu mu istediiniz?"
Wynand'n evi vard ktta. Ama kolonyel balkonlar, sivri dam, kocaman bacalar, birka kk
stunu, birka lomboz tipi penceresi vard. Bir parodi deildi bu resim. Ciddi bir uyarlamayd.
niversitelerde byle bir dev hangi profesre sunulsa, stn bir zevk anlay diye yorumlard.
"Ulu Tanrm, hayr!" Wynand'n patlamas igdsel ve ani olmutu.
"O halde susun," dedi Roark, "Bir daha da mimari nerilerde bulunmaya kalkmayn."
Wynand koltuuna yld, glmeye balad. Uzun sre gld, bir trl kendini tutamad. kard
sesler pek mutlu sesler deildi.
Roark ban yorgun bir ifadeyle iki yana sallad. "Aslnda bunlar sylememeniz gerektiini
bilecek birisiniz. Hem bu benim iin yle eski bir hile ki! Antisosyal inadm ok iyi bilindii iin,
birinin kp beni bir kere daha deneyeceini sanmamtm."
"Howard. Ben ciddiydim. Bunu grnceye kadar."
"Ciddiydin, biliyorum. Ama bu kadar budala olmadn da biliyordum."
"Korkun bir kumar oynadnn farknda mydn?"
"Hi de kumar deildi. Gvenebileceim bir mttefikim vard."
"Neymi? Kendi drst tutarlln m?"
"Senin drst tutarlln, Gail."
Wynand oturmu, masasnn stne bakyordu. Bir sre sonra, "O konuda yanlyorsun," dedi.
"Sanmyorum."
Wynand ban kaldrd. Yorgun grnyordu. Sesi kaytszd.
"Yine senin Stoddard Tapna yntemindi, deil mi? 'Savunmann sz bitmitir.' Keke o duruma
salonunda olsaydm da o sz duyabilseydim. Yine o durumay arptn yzme, deil mi?"
"yle de diyebilirsin."
"Ama bu sefer sen kazandn. Herhalde senin kazandna sevinmediimi biliyorsundur."
"Biliyorum."
"Bunu bir snav sanma. Hani kurbann tahrik etmeye alrsn; tahrik olmaynca kendin bile
memnun olursun, yenildiine sevinir, glmser, hah, ite aradm trden bir adam dersin. Sakn bu
olay da byle sanma. Benim iin o zr yaratma kafanda."
"Yaratmyorum. Ne istediinin farkndaym."
"Eskiden olsa, bu kadar kolay kaybetmezdim. Bu daha iin ba olurdu. Yine deneyebilirim, onu
biliyorum; ama denemek istemiyorum. Sen sonuna kadar direnecein iin deil. Ben direnemeyeceim
iin. Yo, memnun deilim, bu yzden sana minnet de duymuyorum ... ama nemi yok ..."
"Gail, kendine yalan sylemeyi hangi noktaya kadar srdrebiliyorsun sen?"
"Yalan sylemiyorum. Sana imdi sylediim eylerin hepsi doru. Anlyorsun sanmtm."
"Bana imdi sylediin eyler iin, evet. Ama ben onlar dnmyordum."
"Dndn de yanl. Burada kalman bile hata."
"Beni kovmak m istiyorsun?"
"Bunu yapamayacam biliyorsun."
Wynand'n gzleri Roark'un yznden, masada kapal yatan resme doru kayd. Bir an kararszlk
iinde kartonun beyaz srtna baktktan sonra, uzanp onu evirdi. Yumuak bir sesle, "imdi sana
bununla ilgili ne dndm syleyeyim mi?" diye sordu.
"Syledin."
"Howard, sen benim hayatmn ifadesi olacak bir evden sz etmitin. Sence benim hayatm byle
bir ifadeyi hak ediyor mu?"
"Evet."
"Bu senin drst fikrin mi?"
"Drst fikrim, Gail. En iten fikrim. Son kararm. Gelecekte aramzda ne olursa olsun."

Wynand resmi elinden brakt, bir sre planlan inceledi. Ban kaldrdnda sakin ve normal
grnyordu.
"Neden arada hi uramadn?" diye sordu.
"Sen zel hafiyelerle meguldn."
Wynand gld. "Ha, o mu? Eski kt huylarmn depremesini nleyemedim. Hem ok da merak
ediyordum. imdi artk senin hakknda her eyi biliyorum ... bir tek, hayatndaki kadnlar dnda. Ya
sen ok dikkatli davranmsn, ya da hayatnda ok fazla kadn olmam. O konuda hibir yerde bilgi
yok."
"ok kadn olmad."
"Galiba zledim seni. Gemiinle ilgili ayrntlar toplamak, bir bakma yokluunu telafi gibiydi.
Sen aslnda neden uramadn?"
"Sen urama dedin."
"Emirler konusunda her zaman byle yumuak bal msndr?"
"ylesinin iyi olacana karar verdiim zamanlar."
"Eh, ite bir emir o halde. Umarm bunu da 'iyi olacak'lar arasna katarsn. Bu akam bize, yemee
gel. Bu resmi eve gtrp karma gstermek istiyorum. u ana kadar ona evden hi sz etmedim."
"Sylemedin mi ona?"
"Hayr. Bunu grmesini istiyorum. Senin de onunla tanman istiyorum. Gemite karm sana kar
pek de iyi davranmam, onun farkndaym. Senin hakknda yazd yazlar okudum. Ama aradan yle
uzun zaman gemi ki. Umarm artk sence de nemi kalmamtr."
"Hayr. nemi yok."
"O halde, gelir misin?"
"Evet."
4

Dominique odasnda, caml kapnn yannda duruyordu. Wynand at bahedeki buz tabakalar
zerinde parldayan yldz klarn grd. Iklar Dominique'in profilinde yansyordu. Gz
kapaklarnda belli belirsiz bir parlaklk, yanaklarda hafif bir lt. Wynand iinden, ite bu, ona uyan
bir k, diye dnd. Dominique yavaa ona doru dnd, klar dz sar salarna vurdu. Her
zamanki gibi glmsedi Wynand'a. Sessiz bir anlay selam.
"Ne oldu, Gail?"
"yi akamlar, sevgilim. Neden?"
"Mutlu grnyorsun. Tam uygun kelime o deil, ama en yakn o."
'"Hafif kelimesi daha uygun. Kendimi hafif hissediyorum. Otuz yl daha hafif. Otuz yl nceki
halime dnmek istiyorum demedim. Kimse istemez. Bu duygunun anlam, el srlmemi durumda
geriye tanabilmek gibi. imdiki halimle, en baa. ok mantksz, imknsz ve harikulade."
"O duygunun genelde anlam, biriyle karlatn demektir. ou zaman da bir kadn."
"Karlatm. Kadn deil. Bir erkek. Dominique, bu gece ok gzelsin. Ama bunu zaten hep
sylyorum. Asl sylemek istediim bu deildi. Bu gece bu kadar gzel olduuna memnunum, demek
istemitim."
"Ne oldu, Gail?"
"Hibir ey. Yalnzca ne ok eyin nemsiz olduu ve yaamann ne kadar kolay olduu duygusu."
Dominique'n elini tutup dudaklarna gtrd.
"Dominique, evliliimizin srmesini mucize saymaktan asla vazgemedim. imdi artk
bozulmayacana da inanyorum. Hibir ey ve hi kimse bozamayacak onu." Dominique cama
dayand. "Sana bir hediyem var ... bu cmleyi de ok sk kullandm hatrlatma bana. Bu yazn
sonundan nce bir hediye vereceim sana. Evimiz."
"Ev mi? O kadar uzun zamandr o konuyu amamtn ki, unuttun sandm."
"Son alt aydr ondan baka bir ey dnmedim. Fikrini deitirmi deilsin, deil mi? Kentten
tanmak istiyorsun hl!"
"Evet, Gail. Eer sen bu kadar ok istiyorsan. Mimara karar verdin mi?"
"Daha da fazlasn yaptm. Evin izimini sana gstermek zere getirdim."
"Ah, grmeyi ok isterim."
"alma odamda. Haydi, gel. Grmeni istiyorum."
Dominique glmsedi, parmaklaryla onun bileini kavrad, hafife bastrd. Cesaret verici bir
okama gibi. Sonra onun peinden yrd. Wynand alma odasnn kapsn at, nce onun girmesi
iin ekildi. Ik yankt. Resim masann zerine dik konmu, kapya doru evrilmiti.
Dominique durdu. Elleri arkasnda, avular kapnn kulpunu kavramt. mzay gremeyecek
kadar uzaktayd, ama bu almay tanmt. Bu evi byle tasarmlayacak yalnzca bir tek kii
bulunduunu biliyordu.

Kendini yatan zerinde, Roark'un kollan arasnda, Wynand'n gz nnde yatyormu gibi
hissetti. O bile bunun kadar korkun bir ihanet saylmazd. Bu izim Roark'un vcudundan daha
kiisel bir eydi. Gail Wynand'dan gelen e dzey bir gce cevap olarak yaratlmt. Bu hem
Dominique'e, hem Roark'a, hem de Wynand'a ihanetti. Ama birdenbire, yle bir eyin zaten
kanlmaz olduuna anlad.
"Yo," diye fsldad. "Byle eyler asla rastlant deildir."
"Efendim?"
Dominique elini havaya kaldrd, tm konumalar yavaa bir kenara iter gibi yapt, halnn
zerinden sessiz admlarla resme dora yrd. Alt kedeki o keskin hatl imzay grd. "Howard
Roark." mza evin biimi kadar korkun deildi. ncecik bir destekti. Hemen hemen bir selam.
"Dominique?"
Dnp Wynand'a bakt. Wynand onun yzndeki cevab okudu. "Beeneceini biliyordum," dedi.
"fademin yetersizliini bala. Bu gece aradmz kelimeleri bulamyoruz."
Dominique kanepeye yryp oturdu, srtn yastklara dayad. Bylesi doru oturabilmesine
yardmc oluyordu. Gzlerini Wynand'dan ayrmad. Wynand karsnda, minenin rafna dayanm,
durmaktayd. Dominique'in gzleri resimdeydi. Kurtulamyordu o resimden. Wynand'n yz de ayna
gibi o resmi yanstyordu.
"Onunla grtn m, Gail?"
"Kiminle?"
"Mimarla,"
"Tabii grtm. Daha bir saat nce."
"lk ne zaman karlatn onunla?"
"Geen ay."
"Bir aydr tanyor muydun onu? ... Her akam ... eve dndnde, karlkl yemek yerken ..."
"Sana neden sylemedim, yle mi? Resim hazr olsun diye bekledim. Onu gstermek istedim. Ben
de evi kafamda byle gryordum, ama anlatamyordum. Kimsenin isteklerimi anlayp izebileceini
sanmyordum. O yapt."
"Kim?"
"Howard Roark."
Dominique bu ad Gail Wynand'n azndan duymak istemiti.
"Nasl oldu da onu setin, Gail?"
"Btn lkeyi taradm. Beendiim her binay o yapmt."

Dominique ban yavaa sallad.


"Dominique, artk aldr etmediini varsayyorum, ama Banner'dayken hep knadn mimar
setiimin farkndaym."
"Okudun mu o yazlar?"
"Okudum. Bu ii ok garip bir biimde yapmsn. Eserlerine hayranlk duyduun, ondan kii
olarak nefret ettiin ok belli. Ama Stoddard Tapna'nda savunmusun onu."
"Evet."
"Hatta bir keresinde ona almsn. O heykel, Dominique. Onun tapna iin yaplm o."
"Evet."
"ok garip. Banner'daki iini onu savunmak yznden kaybetmisin. Onu setiimde bunlar
bilmiyordum. O durumay da bilmiyordum. Adamn adn bile unutmutum. Dominique, bir bakma
seni bana veren de o oldu. Onun tapnandan gelen o heykel. imdi de bana bu evi verecek.
Dominique, neden nefret ediyorsun ondan?"
"Nefret etmiyorum ... o kadar uzun zaman nceydi ki..."
"Herhalde bunlarn hibirinin nemi kalmamtr artk, deil mi?" Eliyle resmi gsterdi.
"Onu yllardr grmedim."
"Bir saate kadar greceksin. Yemee buraya geliyor."
Dominique'in eli kprdad, kanepenin kolunda bir helezon izer gibi yapt. Kendini bunu da
yapabileceine inandrmak iin.
"Buraya m?"
"Evet."
"Onu yemee mi ardn?"
Wynand glmsedi. Evde konuk istemeyiini hatrlamt. "Bu farkl," dedi. "Onu istiyorum burada.
Sanrm sen onu pek iyi hatrlamyorsun ... yoksa armazdn."
Dominique ayaa kalkt.
"Pekl, Gail, emirleri vereyim. Sonra da giyinirim."
Gail Wynand'n at salonunda kar karyaydlar. Dominique, ne kadar basit, diye dnd. Her
zaman buradayd zaten o. Dominique'in bu odalarda att her admn amac onunla ilgiliydi.
Dominique'i buraya o getirmiti, imdi de kendi yerini almaya geliyordu. Dominique ona
bakmaktayd. Son sabah onun yatanda uyandnda onu nasl grdyse, yine yle gryordu. Ne
giydii giysilerin, ne de aradan geen yllarn, o any zayflatamayacan biliyordu. Bu zaten batan
beri kanlmazd, diye dnd. Taocanda, yukardan ona ilk baktndan beri. Byle olmak
zorundayd. Gail Wynand'n evinde. Dominique iinde bir bitiin huzurunu hissetti. Kendi karar
verme grevinin sona erdiini biliyordu. imdiye kadar hep Dominique harekete gemiti. Ama
bundan sonra o harekete geecekti.
Dik duruyordu Dominique. Ban ne indirmi, ne de kaldrmt. Yznn izgileri, neredeyse
askeri bir temizlii ve kadns bir narinlii bir araya getiriyordu. Elleri hareketsiz, iki yanndayd.
Uzun siyah elbisesinin dmdz izgilerine paralel.
"Naslsnz, Bay Roark."
"Naslsnz, Bayan Wynand."
"Bizim iin izdiiniz eve teekkr edebilir miyim? Binalarnzn en gzeli."
"yle olmak zorundayd Grevin zellii yleydi, Bayan Wynand."
Dominique ban yavaa evirdi. "Grevi Bay Roark'a nasl vermitin, Gail?"
"Sana nasl anlattmsa yle."
Dominique, Roark'un Wynand'dan neler duyduunu, neleri kabul ettiini dnd. Oturmak zere
ilerledi. ki erkek onu izlediler. Roark, "Evi beendiyseniz, ilk baar Bay Wynand'n onu
dnmesiydi," dedi.
"Mteriden etkilenmeme istei."
"Evet, bir bakma."
"Profesyonel inanlarnz doru hatrlyorsam, bu onlara aykr."
"Ama kiisel inanlarma uyuyor."
"Bunu hibir zaman anlayamadm sanyorum."
"Ben elikilere, atmalara inanrm. Bayan Wynand."
"Mteriden etkilenmeme istei."
"Bu evi tasarmlarken ortada bir eliki vard."
"Ne bakma?"
"Ben baz kimselere almaktan holanmmdr, bazlarna almaktan da holanmammdr.
Ama ikisinin de nemi olmamtr. Bu sefer, bu evin elikili olacan biliyordum, nk Bay
Wynand iin yaplyordu. Bunu amak zorundaydm. Daha dorusu, bu kavram kullanarak buna kart
almalydm. almann en iyi yolu buydu. Evin aslnda, mimarn da, mteriyi de, gelecekte
iinde oturacak kiracy da amas artt. At da."
"Ama o ev sensin, Howard,"dedi Wynand. "Hl sensin."
Dominique'in yznde ilk defa duygu okundu. Sessiz bir ok. "Howard" szn duyduu anda.
Wynand bunun farkna varmad. Roark vard. Dominique'e bakt. Bu bak aralarndaki ilk zel ve
kiisel temast. Dominique o bakta bir yorum okuyamad. Yalnzca onu oka srkleyen kavramn
bilinli bir onay.
Roark, "Bunu anladn iin teekkr ederim, Gail," dedi.
Dominique onun bu ad vurgulu syleyip sylemediinden emin deildi.
"ok garip," dedi Wynand. "Dnyada sahip olma duygusunu benim gibi saldrganlk dzeyine
vardrm kimse pek bulunamaz. Ben nesnelere bir eyler yaparm. Ucuz bir dkknn tezghndan bir
kl tablas alsam, parasn deyip cebime koysam, hemen zel bir tabla oluverir. Dnyada ei
bulunmayan bir tabla. nk benim. O nesnenin niteliinde bir fazlalk oluur. Bann evresine hale
konmu gibi. Bunu sahip olduum her ey iin hissederim. Pardsmden tut, bask odasndaki en eski
model linotip makineye kadar, bayilerin raflarndaki Banner Gazeteleri'nden bu at evine, karma
kadar. Ama dnyada hibir eye sahip olmay, senin bana yapacan bu ev kadar istemedim, Howard.
Herhalde Dominique o evde yayor diye onu bile kskanacam. Bu tr eyler beni iyice
lgnlatrabiliyor bazen. Ama buna ramen evin sahibi benmiim gibi hissedemeyeceim; nk ben
ne yaparsam yapaym, ka para harcarsam harcayaym, o ev hl senin. Her zaman senin olarak
kalacak."
"Benim olmak zorunda," dedi Roark. "Ama bir bakma da, Gail, sen o evin de, benim yaptm
baka her binann da sahibisin. Daha nce yapmn durdurduun her bina, kendi cevabn kendi
azndan duyduun her bina da senin."
"Ne bakmdan?"
"O kiisel cevap bakmndan. Beendiin, hayranlk duyduun bir eyin karsnda hissettiin ey;
yani tek kelimeyle, 'Evet' deyiin. Bu onaylama, bu kabul, bu kabullenme. te o 'Evet' bir tek eye
cevap olmakla kalmyor, hayata bir 'Amin' nitelii kazanyor. O eyi barndran dnyaya, onu yaratan
dnceye, grebildiin iin de kendine. Ama 'Evet' ya da 'Hayr' diyebilme yetenei zaten btn
sahipliklerin ruhudur. Kendi egonun sahibi oluun da bundan gelir. Ruhunun, diyelim istersen.
Ruhunun bir tek temel ilevi vardr, o da bu deerlendirme iidir. 'Evet' ya da 'Hayr,' 'stiyorum' ya
da 'stemiyorum'. nsan 'Ben' diyemeden "stiyorum' diyemez. Ortada onaylayan insan yoksa,
onaylama da olamaz. Bu adan baktnda, sevgini verdiin her ey senindir."
"Bu bakmdan, her eyi bakalaryla paylayorsun yani."
"Hayr. Bu paylama deil. Ben ok sevdiim bir senfoniyi dinlediimde, ondan bestecisinin ald
mesajlar almam. Onun 'Evet'i, benimkinden farkldr. O benimkine hi ilgi duymaz, kafasnda yle
bir kavram da bulunmaz. Cevap her insan iin son derece kiisel ve zeldir. Ama istedii eyi
kendine verirken, bana da ok gzel bir tecrbe kazandrmtr. Ben bir evi tasarmlarken tek
bamaym, Gail. Benim o eve ne derece sahip olduumu sen asla bilemezsin. Ama eer sen de kendi
'Amin'ini demisen, o ev ayn zamanda senindir ve ben de senin olduu iin memnunum."
Wynand glmseyerek, "Sanrm bundan holandm," dedi. "O zaman Monadnock da, Enright Evi
de, Cord Binas da benim."
Dominique, "Stoddard Tapna da," dedi.
Onlar dinlemiti. Kendini uyumu gibi hissediyordu. Wynand bu eve gelen hibir konukla byle
konumu deildi. Roark da hibir mterisiyle byle konumazd. Dominique kafasndaki
uyuukluun sonunda fkeye dneceini, inkra, gceniklie dora kayacan biliyordu. u an iin
yalnzca sesi biraz batc kmt. Duyduklarn zedeleyecek bir ses.
Baardn dnyordu. Wynand cevap verdi. Sesi ok arm da yere dm gibi oldu.
"Evet."
Roark, "Unut Stoddard Tapna'n, Gail," dedi. Sesinde yle sade, rahat bir nee vard ki, en ciddi
konuma bile bu kadar etki yaratamazd.
"Peki, Howard." Wynand glmsyordu.
Dominique, Roark'un gzlerinin kendisine dndn grd.
"Beni mimarnz olarak kabul ettiiniz iin size teekkr edemedim, Bayan Wynand. Beni seenin
Bay Wynand olduunu, sizin de hizmetlerimi reddetme hakkna sahip olduunuzu biliyorum. Bunu
yapmadnza memnun olduumu sylemek istiyorum."
Dominique dnyordu. nanyorum, diyordu iinden. nanyorum, nk bunlarn hibiri
inanlacak eyler deil. Bu gece her eyi kabul edebilirim. Ona bakyorum.
Kaytsz ve nazik bir sesle konutu: "Sizin tasarmladnz bir eyi reddetmek, benim yarglarmn
bir snav olmaz myd, Bay Roark?" Bu gece her eyi yksek sesle syleyebilirim, hibir sakncas
olmaz, diye dnyordu.
"Howard, insan bir kere 'Evet' dedikten sonra onu geri alabilir mi?"
Dominique'in iinden, inanmaz bir fkeyle glmek geldi. Bunu soran, Wynand'n sesiydi. Oysa
Dominique'in kendi sesi olmalyd. Roark cevap verirken bana bakmal, diye geiriyordu iinden.
Bana bakmal.

Roark, "Asla," dedi. Wynand'a bakyordu.


Wynand, "nsan tutarszl konusunda yle ok zrvalar syleniyor ki," dedi. "Duygusal deiimler
konusunda da. Bana hep yle gelir ki; eer bir duygu deiiyorsa, o duygu zaten hibir zaman var
olmamtr. On alt yandayken sevdiim kitaplar vardr. Onlar hl severim."
Uak elinde kokteyl tepsisiyle salona girdi. Dominique bardan ald, Roark'un da tepsiden
kendine bir bardak alna bakt. u anda parmaklan arasndaki o cam; tpk benim parmaklarmn
arasndaki gibi bir duygu veriyor, diye dnyordu. Bu bir ortak anmz bizim. Wynand ayaa kalkt.
Kadehi elindeydi. Roark'a garip bir inanmazlk bakyla bakyordu. Ev sahibi gibi deil de, sahip
olduu en deerli maln kendisine ait olduuna inanamayan biri gibi. Dominique bu sefer de, tam
delirmi deilim, dedi kendi kendine. Yalnzca heyecanlym, ama ziyan yok. u anda bir ey
sylyorum. Nedir, bilmiyorum. Ama sakncasz bir ey olmal. kisi de dinliyor, cevap veriyorlar.
Gail glmsyor. Demek uygun eyler bulup sylyorum ...
Yemek ars geldi, Dominique uysal uysal ayaa kalkt, ne dp yemek salonuna yrd. artl
reflekslerle zerafetini srdren gzel bir hayvan gibi. Masann bandaki yere oturdu. ki erkek, onun
iki yannda, birbiriyle kar karyaydlar. Dominique, Roark'un elindeki gm atal baa bakt.
Sapnda "GW" harfleri bulunan parlatlm gm. Bunu ok kereler yaptm, dedi iinden. Ben kibar
ve zarif Bayan Wynand'm. Senatrler, yarglar, sigorta irketi bakanlar gelmi, buraya, sa
tarafma oturmutu. Ben bugn iin eitildim. Gail bugn iin o ikence dolu yllara dayand; onca
senatr, yargc yemeklerde bu akam iin arlad. Karsnda oturan konuun Howard Roark
olaca akama hazrlanabilmek iin.
Wynand gazetecilik iinden sz ediyordu. O konuyu Roark'la konuurken isteksiz deildi.
Dominique gerektike bir iki szle katlyordu. Sesinde kl bir sadelik vard. Kaldrlp
tanyormu gibi hissediyordu kendini. Kar koymuyordu. Kiisel tepki gstermesine gerek yoktu.
Ac ya da korku bile. Gail bundan sonra azn atnda, "Onunla yattn," dese, ben yine, "Evet, Gail,
tabii," diye cevap veririm. O kadar basit. Ama Wynand ona pek seyrek bakyordu. Baktnda da,
Dominique onun yzndeki ifadeden, kendi yznn normal olduunu anlyordu.
Daha sonra, yeniden salona getiklerinde, Roark'u pencerede dururken grd. Kentin klarna
kar. Gail buray kendi zaferinin bir iareti olarak yaptrd, diye dnd. Kenti karsnda
grebilmek iin. Sonunda ynetimi kendi eline geen kenti. Ama aslnda buras bugn iin yaplmt.
Roark o pencerede dursun diye. Ve sanrm Gail de biliyor bunu bu gece. Roark'un vcudu, o
perspektifin kilometrelerce alann kapatyor. Onun evresinden ancak birka ate noktas, birka
kl cam grnyor. Sigara iiyordu Roark. Dominique, o sigaray karanlk gklerin nnden
dudaklara ykselirken seyretti, sonra Roark parmaklarn gerdiinde, sigarann kvlcmlar bunlar
yalnzca, diye dnd. Arkasnda parldayan o klar, onun sigarasnn kvlcmlar. Yumuak bir
sesle, "Gail geceleri kente bakmay her zaman sevmiti," dedi. "Gkdelenlere kt."
Gemi zaman kullanm olduunu o anda fark etti, acaba neden, diye dnd.
Onlar yeni evden konuurlarken kendisinin neler dediini hatrlamyordu. Wynand planlar alma
odasndan getirip masann zerine serdi, birlikte ktlarn zerine eildiler. Roark'un kalemi
harekete geti, beyaz sayfalar zerindeki kara izgileri iaret etmeye koyuldu. Dominique onun
sesinin yan bandan aklamalar yaptn duyuyordu. Gzellikten ve onaylamalardan deil,
dolaplardan, -merdivenlerden, kilerlerden, banyolardan konutular. Roark ona, dzenlemeleri rahat
bulup bulmadn sordu. Dominique ise, kendisinin gerekten o evde oturacana inanyormu gibi
konumalarna ayordu. Roark gittikten sonra, Wynand'n kendisine, "Onu nasl buluyorsun?" diye
sorduunu duydu.
inde fkeli ve tehlikeli bir ey hissetti. Ani bir burkulma gibi. Yar korkulu, yar bilinli davet
saylabilecek bir cevap verdi. "Sana Dwight Carson'u hatrlatmyor mu?"
"f, unut Dwight Carson'u."
Wynand'n sesi, drstl de, sululuu da reddediyordu. Az nce, "Unut Stoddard Tapna'n,"
diyen o sese ok benziyordu.
Resepsiyon salonundaki sekreter, resmini gazetelerde stk sk grd adamn soylu yzne
aknlkla bakyordu.
Adam ban hafife eerek kendini tantt. "Gail Wynand," dedi. "Bay Roark'la grmek
istiyordum. Eer megul deilse. Ama megulse rahatsz etmeyin ltfen. Randevum yok."
Sekreter, Wynand'n ofise habersiz urayacan hi beklemiyordu. Hele bu ses tonuyla ricada
bulunacan aklnn ucundan geirmezdi.
Konuun geldiini bildirdi. Roark glmseyerek resepsiyon salonuna kt. Sanki bu ziyarette
hibir acayiplik bulmuyordu.
"Merhaba, Gail. Gelsene ieriye."

"Merhaba, Howard."
Roark'un peinden odaya girdi. Geni pencerelerin tesinde gn akamn yaklatn
anlatrcasna kararmakta, kent sanki erimekteydi. Kar yayor, elektrik klarnn nnden kara
benekler uuyormu gibi oluyordu.
"Megulsen iini blmek istemem, Howard. Geliimin nedeni nemli deil." Roark'u be gndr
grmemiti. O akam yemeinden beri.
"Megul deilim. kar paltonu. Planlan getirteyim mi?"
"Hayr. Evden konumak istemiyorum. Aslnda buraya hi nedensiz geldim. Btn gn iteydim,
sonunda usandm, canm buraya gelmek istedi. Neye srtyorsun sen?"
"Hi. Bir de nemsiz demitin." Wynand ona bakt, glmsedi, kafasn sallad. Roark'un masasnn
kenarna oturdu. Kendi ofisinde hi bu kadar rahatlk hissetmezdi. Elleri ceplerindeydi. Bir baca
masann kenarnda sallanyordu.
"Seninle konumann hemen hemen hi yarar yok, Howard. imdeki duygu, sana kendimin karbon
kdn okuyormuum, oysa sen orijinalini zaten grmsn gibi. Sylediim her eyi bir dakika
ncesinden iitmi gibisin. Birbirimizle zaman uyumumuz yok."
"Sen buna zaman uyumu yok mu diyorsun?"
"Pekl. An zaman uyumu var." Gzleri odann iinde yava yava dolayordu. "Eer 'Evet'
dediimiz eyler bizimse, bu ofisin de sahibiyim demek, yle mi?"
"Demek ki sahibisin."
"Burada ne hissediyorum, biliyor musun? Yo, kendimi evimde gibi hissediyorum demeyeceim.
Hibir yerde kendimi evimde gibi hissetmiyorum galiba. Avrupa'daki byk saraylarla katedralleri
ziyaret ettiimde kapldm duygular hissediyorum da demeyeceim. Hl Hell's Kitchen'daymm
gibi hissediyorum. Oradaki en iyi gnlerimde. yi gnm ok deildi oradayken. Ama bazen imdiki
gibi oturduumu hatrlyorum. Ama oturduum yer, krk, paralanm bir duvar olurdu. Yukarda bol
bol yldz, evremde p ynlar olur, nehirden rm kabuklarn kokusu gelirdi ... Howard, sen
geriye baktnda, tm gnlerinin dzgn biimde, daktilo yazar gibi tkr tkr aktn hissedebiliyor
musun? Gnlerin hepsi emi gibi? Yoksa arada duraklamalar, varlan noktalar var da, ak sonra
yeniden mi balyor?"
"Duraklamalar var."
"Onlar o zaman biliyor muydun? Onlarn durak yeri olduunun farknda miydin?"

"Evet."
"Ben bilmiyordum. Sonradan anlyordum. Ama nedenlerini hi bilemedim. Hele bir an vard ... On
iki yandaydm, bir duvarn arkasnda duruyor, ldrlmeyi bekliyordum. Ama ldrlmeyeceimi
biliyordum. Sonradan ne yaptm deil, nasl dvtm de deil, yalnzca o bekleme an. Onu
neden bir duraklama olarak hatrladm, neden o kadar gurur duyduumu bilmiyorum. Burada neden
aklma geldi, onu da bilmiyorum."
"Nedenini arama."
"Sen biliyor musun?"
"Arama dedim."
"Gemiimi dnyordum da ... Seninle karlatmdan beri hep dnyorum gemiimi. Oysa
daha nce yllardr dnmemitim. Hayr, bundan gizli sonular karacak deilim. imdi geriye
bakmak bana ac da vermiyor, zevk de vermiyor. Yalnzca bakmak ite. Sefere km gibi deil.
Yolculua km gibi bile deil. Rasgele bir yry gibi. Akamst, birazck yorgun olduun
saatte krlarda yrye kmsn gibi. Kendimle bir tek ilikisi varsa, o da hep aklma gelip duran
bir dnce. Seninle ikimiz ayn biimde baladk, diye dnyorum. Ayn noktadan baladk.
Sfrdan. Bu geliyor aklma. Yorumsuz olarak. Bunda zel bir anlam buluyor deilim. Yalnzca, 'Ayn
ekilde baladk1... Bu ne anlama geliyor, syleyebilir misin bana?"
"Hayr."
Wynand oday szd, dosya dolabnn zerinde bir gazete grd. "Banner' kim okuyor
buralarda?"
"Ben."
"Ne zamandan beri?"
"Bir aydr falan."
"Sadistlik mi?"
"Hayr. Yalnzca merak."
Wynand kalkt, gazeteyi ald, sayfalarna yle bir gz att. Bir ara durup kkrdad, kaldrp yazy
gsterdi. O sayfada "Yzyllarn Mar" binalarnn izimlerinden fotoraflar yaynlanmt.
"Felaket, deil mi?" diye sordu Wynand. "O sefillikleri desteklemek zorunda oluumuz iren bir
ey. Ama senin o saygn liderlere ne yaptn dndke kendimi daha iyi hissediyorum." Mutlu
mutlu gld. "Onlara ibirliiyle almadn syledin sen."
"Ama jest olsun diye deil, Gail. Normal saduyu sonucu. nsan kendi iinde ibirlii yapmaz.
rnein, binalarm yapan iilerle ibirlii yapyorum ... ona ibirlii denirse. Ama onlara tulalar
dizmekte yardmc olamam, onlar da bana evi tasarmlamakta yardmc olamazlar."
"Benim de yapmak isteyeceim bir jest bu. O toplum liderlerine gazetemde bol yer vermek
zorundaym. Ama ziyan yok. Benim yerime sen tokad attn onlara." Gazeteyi kenara frlatt. Aslnda
fkeli deildi. "Bugn katlmak zorunda kaldm le yemei gibi. Reklamclarn Ulusal
Konvansiyonu. Onlara biraz reklam salamam gerek. Hepsi cilve yapyor, hepsinin aznn suyu
akyor. im buland. Sonunda sigortam atacak, birinin kafasn kracam, diye dndm. Sonra
aklma sen geldin. Sana hibirinin etki yapmadn dndm. Hibir ekilde. Reklamclarn Ulusal
Konvansiyonu diye bir ey yok bile senin gznde. Bir tr drdnc boyut gibi. Seninle hibir
dzlemde iletiim kuramazlar. Onu dndm ... iim garip bir biimde rahatlad."
Dosya dolabna yasland. Bacaklar ileriye doru uzatlm, kollar gsnde aprazlanmt.
Yumuak bir sesle devam etti:
"Howard, bir zamanlar bir yavru kedim vard. Bana balanverdi sefil yaratk. Sokan
amurlarndan gelme, pire dolu bir hayvan. Srf krk, amur ve kemik. Peimden eve geldi. Yemek
verdim, sonra darya attm. Ertesi gn geri geldi. Sonunda eve aldm. On yedi yandaydm o
zamanlar. Gazette'de, alyordum. Hayatm boyunca uygulayacam alma biimini reniyordum.
Dayanabiliyordum, ama hepsine deil. Bazen iyice kt oluyordum. Genellikle akamlar. Bir
keresinde kendimi ldrmek istedim. Kzgnlktan deil. Kzgnlk beni daha hzl altrrd. Korku
da deil. Tiksinti, Howard. Dnya tmyle su altndaym, o su da hareketsizmi gibi bir tiksinti.
Lamlardan taan, her eyi kemirip rten, gkyzn bile, benim beynimi bile rten bir su. yle
zamanlarda, o kedi yavrusuna bakardm. Benim nefret ettiim eyleri bilmiyor o, diye dnrdm.
Asla bilemeyecek. Temiz o. Salt anlamda temiz. nk dnyann irkinliini anlayamyor. O ufack
beynin iindeki bilin dzeyini hayal etmek, onu paylamaya almak, o temizlie ve zgrle
ulamaya almak ne kadar rahatlatcyd, anlatamam. Yere uzanr, yzm o kedinin karnna
dayardm. Mrltlarn dinler, kendimi daha iyi hissederdim ... te, Howard, byle durum. Ofisine
rk kokan bir rhtm, sana da sokak kedisi demi oldum. Benim sayg gsterme biimim de bu."
Roark glmsedi. Wynand o glmsemenin minnet dolu olduunu anlad.
"Kprdama," dedi Wynand sert bir sesle. "Hibir ey syleme." Pencereye yrd, durup darya
bakt. "Neden byle konutuumu hi bilmiyorum. u yllar benim ilk mutlu yllarm. Seninle
karlatm, nk mutluluuma bir ant diktirmek istedim. Buraya huzur bulmaya geldim ve buldum
da. Ama konutuum konular bunlar oldu ... Neyse, nemi yok ... u pis havaya bak. in bitti mi senin
burada? Paydos edebilir misin?"
"Evet. Aa yukar."
"Gidip u yaknlarda bir yerde birlikte yemek yiyelim."
"Peki."
"Bir telefon edebilir miyim? Dominique'e beni yemee beklememesini syleyeyim."
Numaray evirdi. Roark izim odasnn kapsna doruldu. Gitmeden nce verecei emirler vard.
Ama kapya vardnda durdu. Durup dinlemek zorunda hissetti kendini.
"Alo, Dominique? ... Evet ... Yorgun musun? ... Yo, sesin yle geldi ... Yemee gelmiyorum, beni
balar msn, sevgilim? ... Bilmiyorum, ge kalabilirim ... ehirde yiyorum ... Hayr, Howard
Roark'la yiyorum ... Alo, Dominique? Evet... Ne? ... Onun ofisinden aryorum ... Grrz,
sevgilim." Telefonu kapatt.
at dairenin ktphanesinde Dominique, eli hl telefonda, hareketsiz duruyordu. Balant tam da
bitmemi gibi hissediyordu.
Be gn ve be gece boyunca bir tek arzuyla boumutu ... ona gitmek. Onunla yalnz grmek ..
nerede olursa ... evinde, ofisinde ya da sokakta. Bir tek kelime, bir tek bak iin, ama yalnz.
Gidemezdi. Eylemin kendisine den blm bitmiti. O gelecekti Dominique'e istedii zaman.
Geleceini biliyordu. imdilik beklemek istediini de biliyordu. Kendi de beklemiti, ama hep bir tek
dnceye tutunarak beklemiti. Cord Binas'ndaki bir ofis adresine.
Eli telefonun kulaklnda, ylece duruyordu. O ofise gitmeye hakk yoktu. Ama Gail Wynand'n
vard.
Ellsworth Toohey, Wynand'n ofisine arlmt, ieriye girdiinde birka adm att, sonra durdu.
Wynand'n odasnn, Bunner Binas'ndaki tek lks odann duvarlar, mantarla bakr karmyla
kaplyd. Oraya hibir zaman hibir fotoraf aslm deildi. Ama imdi, Wynand'n masasnn
karsna rastlayan duvarda, camlanm kocaman bir fotoraf glyordu. Roark'un fotoraf. Enright
Evi'nin alnda ekilen resim. Roark nehrin kenarndaki parmakln orada durmu, ban arkaya
atm.
Toohey, Wynand'a dnd. Birbirlerine baktlar.
Wynand bir sandalyeyi iaret etti, Toohey oturdu. Wynand glmseyerek konutu:
"Sosyal kuramlarnzdan bazlarn bir gn kabul edeceimi hi dnmemitim, Bay Toohey; ama
imdi kendimi mecbur hissediyorum. Siz her zaman st snflarn ikiyzlln knam, geni
topluluklarn daha iyi olduunu savunmusunuzdur. imdi bakyorum da, eski proleter durumumda
sahip olduum avantajlar zlyorum. Bugn hl Hell's Kitchen'da olsaydm, bu grmeye, 'Bana
bak, tahtakurusu,' diye balardm. Ama artk birtakm ekingenliklere sahip bir kapitalist olduuma
gre, bunu yapamayacam."
Toohey bekledi. Meraklanm gibi bir hali vard.
"Szlerime, 'Bakn, Bay Toohey' diye balayacam. Neler dndnz bilmiyorum.
Amalarnz tahlil etmek de umurumda deil. Tp rencilerinin sahip olmas beklenen o midelerden
deil benim midem. Bu nedenle, hi soru sormayacam, sizden de aklama duymak istemiyorum.
Size yalnzca, bundan byle yazlarnzda asla aznza almamanz istediim bir ismi syleyeceim."
Parmayla duvardaki resmi gsterdi. "Size bu konudaki politikanz tersine evirmenizi emredebilir,
bundan da zevk alrdm; ama o konuyu size tmyle yasaklamay tercih ediyorum. Tek kelime bile
yasak, Bay Toohey. Bir daha asla. imdi bana anlamamz, o anlamann iindeki u ya da bu
maddeleri hatrlatmaya kalkmayn. Hakknzda hayrl olmaz. Stununuzu yazmaya devam edin, ama o
stunun baln hi aklnzdan karmayn ve ona gre konular sein. Kk tutun ii, Bay Toohey.
ok kk."
"Peki, Bay Wynand," dedi Toohey rahat bir sesle. "u ara Bay Roark hakknda bir ey yazmak
zorunda deilim."
"Hepsi bu kadar."
Toohey kalkt. "Ba stne, Bay Wynand."
5

Gail Wynand ofisindeki masaya oturmu, kalabalk ailelerin ne kadar iyi olduuyla ilgili bayazy
okuyordu. iklet gibi cmleler. inenmi, atlm, sonra alnp yeniden inenmi, bir azdan
dierine gemi, oradan ayakkablarn tabanna, oradan yine aza, oradan beyine gitmi ... Howard
Roark'u dnd, Barmeni okumay srdrd. O zaman i biraz kolaylayordu.
"Temizlik bir gen kzn en deerli zelliidir, i amarlarnz her akam mutlaka ykayn,
kltrl bir konuda konumay renin, o zaman herkes sizinle kmak isteyecektir." "Yarnki yldz
falnz size yararl bir gn vadediyor. Mhendislik, muhasebecilik ve ak alanlarnda, aba ve
itenlik size dller getirecek." "Bayan

Huntington Cole'un hobileri; bahvanlk, opera ve eski Amerikan eker kseleridir. Kendisi
zamann kk olu Kit ile eitli hayr faaliyetleri arasnda paylatrmaktadr." "Ben Miilie'yim,
zavall bir yetimim." "Komple rejim iin on sent parayla adresli ve pullu bir zarf gnderin ..."
Sayfalan eviriyor, Howard Roark'u dnyordu.
Kream-O Pudding Firmas'yla be yllk anlamay imzalad. Tm Wynand Gazeteleri'nde her
pazar gn iki sayfalk ilanla ilgiliydi. Masasnn karsndaki adamlar, etten yaplm zafer antlar
gibi oturuyorlard. Sabr dolu akamlara, trl hesaplara, restoran masalarna, boalan kadehlere,
aylar srm dncelere, harcad enerjiye, aralk dudaklardan ieri boalan alkol gibi akp duran
enerjiye, kt parmaklara, pazarlar yaynlanacak iki sayfalk ilanlara, ilek ve limon resimlerine
dikilmi antlar; Adamlarn bann stnden, duvardaki fotorafa bakt. Gkyz, nehir ve yukarya
kalkm bir yz.
Ama bana ac veriyor, diye dnd. Onu ne zaman dnsem, ac duyuyorum. Geri her eyi
kolaylatryor ... nsanlar, bayazlar, anlamalar ... Ama kolaylatrmas, ok ac verdii iin. Ac
da bir uyarc. Sanrm o isimden nefret ediyorum. Ama tekrarlamaya devam edeceim. Bu benim
duymak istediim bir ac.
Sonra at dairesinin alma odasnda Roark'la kar karya oturduunda ac duymuyordu.
Yalnzca neeyle glmek istiyordu can.
"Howard, hayatnda yaptn her ey, insanolunun vurgulayp durduu ideallere aykr. Ama bir de
u haline bak. Bir bakma, btn dnyaya oynanm koskoca bir oyun gibi, bir aka gibi."
Roark minenin yanndaki koltukta oturuyordu. Atein prltlar dolamaktayd odada. Iklar her
eyann evresinde kvrlarak, bilinli bir zevk alarak dolayormu gibiydi. O eyalarn gzelliini
vurgulamaktan gurur duyuyormu gibi. Kendine bu dzeni kuran adamn zevkine onaylama damgas
vuruyormu gibi. Yalnzdlar. Dominique yemekten sonra zr dileyerek odasna ekilmiti. Yalnz
kalmak istediklerini biliyordu.
"Hepimize oynanan bir oyun," dedi Wynand. "Sokaktaki her bir adama. Ben hep sokaktaki
adamlara bakarm. Bir zamanlar metrolara biner, ka tanesinin elinde Banner var diye bakardm.
Onlardan nefret eder, bazen de korkardm. Ama imdi her birine baktmda, 'Seni budala!' demek
geliyor iimden. O kadar."
Bir sabah Roarkun ofisine telefon at.
"Benimle le yemei yer misin, Howard? ... Yarm saate kadar Nordland'da bulualm."
Lokanta masasnda Roark'la karlkl oturduklarnda, glmseyerek omuz silkti.
"Hibir ey yok, Howard. zel bir nedeni yok. ok kt bir yarm saat geirdim, azmda brakt
tattan kurtulmak istedim, o kadar."
"Nasl kt yarm saat?"
"Lancelot Clokey'le resim ektirmek zorunda kaldm."
"Lancelot Clokey kim?"
Wynand yksek sesle gld, kontroll zarafetini unuttu, garsonun akn baklarn da gremedi.
"te mesele de o, Howard. Seninle yemek yiyiim bu yzden. Byle eyler syleyebildiin iin?"
"Ne oldu ki?"
"Kitap okumaz msn sen? Lancelot Clokey'nin 'uluslararas sahnedeki en duyarl gzlemcimiz'
olduunu bilmiyor musun? Eletirmen yle diyor. Benim kendi Banner'mda.. Lancelot Clokey
geenlerde kurululardan biri tarafndan yln yazar m ne, yle bir ey seilmi. Pazar ekinde hayat
hikyesini yaynlyoruz. Kolumu onun omzuna atm durumda poz vermem gerekiyordu. pek
gmlekler giyiyor ve cin kokuyor. kinci kitab, kendi ocukluu hakknda. Uluslararas olaylar
anlamasna ocukluunun nasl katkda bulunduunu anlatyor. Yz bin satt. Ama sen onun adn bile
duymamsn. Sen yemeini yemeye bak, Howard. Yiyiini grmek houma gidiyor. Keke meteliksiz
olsaydn da bu yemei sana ben smarlyor olsaydm, gerekten ihtiya duyduunu bilseydim."
Akamlar bazen habersiz olarak Roark'un ofisine, evine uruyordu. Roark, Enright Evi'ndeki
dairelerden birinde oturuyordu. Dou Nehri'ne bakan o kristal biiminde dairelerden birinde. Bir
alma odas, bir ktphane, bir de yatak odas. Mobilyalar kendi izmiti. Wynand bu evin neden
lks izlenimi yarattn uzun sre anlayamam, sonunda mobilyalarn hi dikkati ekmediini fark
etmiti. Yalnzca temiz bir boluk duygusu. Buna ulamak kolay deildi. Maliyet asndan, Wynand'n
yirmi be yldan beri girdii en mtevaz evdi.
Roark'un odasna bakarak, "Ayn biimde baladk, Howard," dedi. "Benim bilgilerime ve
tecrbelerime gre, senin hl o amurlar arasnda srnyor olman gerekirdi. Ama yle olmam.
Bu oda houma gitti. Burada oturmak zevkli."
"Seni burada grmek de benim houma gidiyor."
"Howard, bir tek insan zerinde byk gcn oldu mu hi?"
"Hayr. Bana sunulsa da istemezdim."
"Buna inanamyorum."
"Bir kere sunuldu da, Gail. Reddettim."
Wynand ona merakla bakt. lk defa olarak Roark'un sesinde aba hissediyordu. "Neden?"
"Mecburdum."
"Adama duyduun saygdan m?"
"Kadnd."
"Seni budala! Bir kadna sayg duyduun iin mi reddettin?"
"Kendime sayg duyduum iin."
"Anlamam bekleme. Birbirimizden olabilecei kadar farklyz."
"Bir zamanlar ben de yle dnyordum. yle dnmek istiyordum."
"imdi yle dnmyor musun?"
"Hayr."
"mrmce yaptm her eyden tiksinmiyor musun?"
"Bildiklerimin hepsinden tiksiniyorum."
"Yine de beni burada grmek houna m gidiyor?"
"Evet, Gail. Bir zamanlar bir adam vard; kendisini mahveden ve beni de mahvedecek olan zel bir
ktln simgesi olarak seni grrd. O nefretini bana miras olarak brakt. Bir baka neden daha
vard. Sanrm seni grmeden nce, senden hep nefret etmitim."
"Ettiini biliyorum. Fikrini deitirmene yol aan ne oldu?"
"Onu sana anlatamam."
Connecticut'a birlikte gittiler. Donmu topraklardan evin duvarlar ykselmeye balamt bile.
Wynand, Roark'un pei sra, ilerde oda olacak yerlerde dolat, kenara ekilip Roark'un talimat
veriini seyretti. Bazen de yalnz geliyordu Wynand buraya. iler siyah arabann kvrlan yolda
trmanarak ilerleyiini tepeden gryorlard. Wynand'n uzakta durup inaata baktn fark
ediyorlard. Duruunda her zaman mevkii yansrd. Pardssntin o sessiz zarafeti, apkasnn eimi,
duruundaki gven ... Hem gergin, hem de rahat. nsan baknca, hemen aklna Wynand mparatorluu
geliyordu. Bir okyanustan bir okyanusa kadar alan iinde uuldayp duran bask makineleri, gazeteler,
parlak kapakl dergiler, sinema haberlerinde oynaan klar, teller, kablolar, dnyann her yanna, her
bakente, her srra, her nemli odaya gece gndz ulaan haberler. Bir insann hayatnn her pahal
dakikasndan geerek. amar suyu renginde bir gkyznn nnde durup bakard Wynand.
apkasnn nnden kar taneleri tembel tembel uarak geerdi.
Nisan aynda bir gn, birka haftalk bir aradan sonra ilk defa yine Connecticut'a gitti. Arabas ky
yollarnda uarken upuzun bir k gibi hzlyd. Cam ve deriyle denmi o kk kabinde kendisi
hibir sarsnt hissetmiyordu. Sanki hareketsizdi arabas. Yerin yukarsnda, kendiliinden ilerliyordu.
Direksiyondaki elleri, dnyann geriye doru kaymasn kontrol etmekteydi. stedii yer gelip
kendisini bulana kadar beklemekten baka ii yoktu. Direksiyonu da Banner'daki masas kadar ok
severdi. kisi de ona, kendi parmaklarnn kontrolndeki tehlikeli canavar duygusu verirdi.
Gr alanndan bir ey geriye doru kayd, bir mil daha gittikten sonra Wynand, onu farketmi
olmasnn ok garip olduunu dnd. Yolun kenarnda bir kme yaban otundan baka bir ey
deildi nk. Bir mil daha gitti, daha da acayip bir eyi fark etti. Yeildi otlar. Kn ortasnda, nasl
olur, diye dnd, sonra anlad, ard. K deildi artk. Son birka haftay ok megul geirmiti.
Farkna varamamt. imdi gryordu. evredeki tarlalarda yeilliin belirsiz bir glgesi vard.
Fslt gibi. Kafasndan cmlecik geti. Pe pee. Birbirini dndren dili arklar gibi. lkbahar
gelmi ... acaba daha ka ilkbahar grebileceim ... elli yandaym.
Birer cmlecikti bunlar, duygu deildi. Hibir ey hissetmedi. Ne heves, ne de korku. Ama bir
zaman sezgisi sergilemesinin garip olduunun farkndayd. Daha nce yan hibir eyle lerek
dnm deildi. Durumunu hibir zaman snrl bir yol zerinde tanmlamamt. Yol da, snrlar
da, ondan uzak eylerdi. Gail Wynand olmutu o hep. Hareketsiz durmutu. Altndaki araba gibi.
Yllar hzla yanndan gemiti. u dnya gibi. indeki motor da yllarn akn kontrol etmiti.
Hayr, diye dnd. Hibir eye piman deilim. Kaybettiim eyler oldu, ama soru sormuyorum,
nk var olanlar sevdim. Boluk anlarn bile, cevapsz kalanlar bile ... Zaten onlar sevmi olmam
hayatmn asl cevapszl. Ama sevdim. Eer sonunda insann bir yce yarg nnde gemiini
anlataca efsanesi doruysa, ben byk bir gururla, yaptm eylerden birini deil, hi yapmadm
bir eyi anlatrm. Hibir zaman d yaptrma bavurmadm sylerim. Orada durur, ben Gail
Wynand'm, derim. Her suu iledim, ama en byn ilemedim. Varoluun harikulade duygusunu
bouna saymadm ve kendimin dnda bir neden aramadm. Budur benim gururum. u anda sonumu
dnrken, dier yatlarm gibi alamaym bundandr. Ama yarar ve anlam neydi? Bendim
yararyla anlam. Ben. Gail Wynand. Yaam ve eylemlerde bulunmu olmam.
Arabay tepenin dibine srd, birden frenlere yklendi. armt. Yukarya doru bakyordu.
Kendi yokluunda ev artk biimlenmiti. Biimi anlalabiliyordu artk. Resimdeki gibiydi. O resme
bu kadar benzeyii karsnda, bir an iin ocuka bir aknla kapld. Sanki buna balangta tam
inanamam gibi. Ak mavi gkyzne kar, u anda bile resim gibiydi. Bitmemi haldeydi. Ta
duvarlar suluboyayla boyanm, evresindeki inaat iskeleleri karakalemle izilmi gibi. Ak mavi
bir kt zerinde kocaman bir resim.
Arabadan indi, tepeye yrmeye balad. Adamlarn arasnda Roarku gryordu. Darda durdu,
Roark'un inaatta dolan seyretti. Ban eviriini, elini kaldrp bir ey gsteriini. Roark'un
duruuna dikkat etti. Bacaklar aralk, kollar iki yannda, ba yukarda. gdsel bir gven pozu.
abaszca kontrol altnda tutulabilen enerji pozu. Bir an iin vcuduna da, yapt binann yapsal
temizliini kazandran bir duru. Wynand iinden, bina aslnda gerilim, denge ve karlkl itilerin
gvenliiyle ilgili bir problemin zlm hali, dedi.
Bina yapmann duygusal bir nemi yok, diye dnd. Mekanik bir i. Kanalizasyon demek ya da
otomobil yapmak gibi. O halde neden Roark'u seyrederken sanat galerimde yaadm duygularn
aynsn yayorum, diye merak etti. Bitmemi binaya ait o da, dedi sonra. Bitmi binadan ok,
bitmemi binaya ait. Proje masasna ait olduundan ok. Buras onun doal ortam. Yakyor ona.
Dominique bir ara, yatn bana yaktn sylemiti. Bu da yle.
Sonra Roark inaattan kt, birlikte tepenin doruunda, aalarn arasnda yrdler. Devrilmi
bir ktn zerine oturdular, inaata uzaktan, allarn arasndan baktlar. allarn dallar kuru ve
plakt, ama yukarya doru ykselilerinde ilkbaharn neeli kstahl vard. Bir amallk vard.
Wynand sordu: "Howard, sen hi k oldun mu?"
Roark dosdoru ona dnd, alak sesle cevap verdi.
"Hl am."
"Ama bir binann iinde yrrken hissettiin ey ondan daha byk deil mi?"
"ok daha byk, Gail."
"Dnyada mutluluk olamaz diyen insanlar dnyordum. Yaamakta bir nee bulabilmek iin
nasl abalyorlar, Bak ne mcadeleler veriyorlar. Bir canl yaratk neden acyla yaasn. Bir insann
kendi sevinci dnda herhangi bir ama iin yaamasn kim, ne hakla isteyebilir? Her insan onun
peindedir. Vcudunun her zerresi onu ister. Ama hi bulamyorlar ite. Acaba neden? Szlanyorlar,
hayatta bir anlam bulamadklarndan yakmyorlar. Benim zellikle nefret ettiim bir tr insan vardr.
Daha yksek bir ama, evrensel bir ama arayanlar. Ne iin yaayacaklarn bilemeyenler. 'Kendimizi
bulmalyz1 diye inleyip duranlar, her tarafta herkesten duyarsn bunu. Yzylmzn tipik zrvas oldu
artk. Atn her kitapta var. Salyas akan her kiinin itirafnda var. Bunu itiraf etmek soylu bir ey
saylyor. Oysa bence en utan verici ey bu olmal."
"Bak, Gail." Roark ayaa kalkt, uzanp aatan kaln bir dal kopard, onu iki eliyle tuttu,
yumruklarm daln iki yannda skt bilekleriyle parmak eklemleri daim direncine kar kasld, Roark
dal yavaa yay gibi bkt. "imdi ne istersem yapabilirim bundan. Yay, mzrak, baston, ray. Hayatn
anlam bu."
"Gcn m?"
"in." Dal yana frlatp att. "Dnyann sana sunduu malzeme ve senin ondan yapabileceklerin
...Ne dnyorsun?"
"Ofisimin duvarndaki fotoraf."
Onun istedii gibi kontroll, sabrl kalabilmek, sabr her gn bilinli olarak uygulanan aktif bir
grev haline getirmek, Roark'un karsnda dururken, kendi dinginliiyle ona, "Bu benden
isteyebilecein eylerin en zoruydu, ama memnunum, eer istediin buysa," mesajn aktarabilmek.
te Dominique'in varolu disiplini buydu Roark'la Wynand'n sessiz bir seyircisi olarak duruyor,
onlara bakyordu. Wynand' anlamak istemiti. te cevab buydu. Roark'un eve ziyaretlerini ve yle
akamlarda onun kendisine deil, Wynand'a ait olduunu kabul ediyordu. Onu zarif bir ev sahibesi
gibi karlyor, kaytsz, glmseyen bir davran benimsiyor; insan deilmi de, Wynand'n evinin
pahal bir ssym gibi yemek masasnda yerini alyor, sonra da onlar alma odasnda yalnz
brakyordu.
Salonda tek bana oturuyor, klar sndrp kapy ak tutuyordu. Dimdik ve sessiz oturuyordu.
Gzleri alma odasnn kapsnn altndan grnen k izgisindeydi. Kendi kendine, grevim bu,
diyordu. Yalnzken bile. Karanlkta bile. Yalnzca kendi bildiklerimi bilerek o kapya bakmak.
Yaknmadan. O buradayken ona baktm gibi. Roark, eer benim iin setiin ceza buysa, dayanrm.
Senin varln srasnda oynadm bir rol olarak deil, tek bama. iddete dayanmann bana zor
gelmediini biliyorsun. Yalnz sabr zor gelir. Sen zor olann setin. Ben de onu yerine getirmek ve
sana sunmak zorundaym ... Benim ... Tek ... Sevgilim ...
Roark ona baktnda, gzlerinde anlarn inkr yoktu. Baklar ona hibir eyin deimediini,
bunu ifade etmek iin de herhangi bir eye gerek olmadn sylyordu. Dominique onun, "Neden
oke oluyorsun?" dediini duyar gibi oluyordu. "Biz hi ayrldk m ki? Senin salonun, senin kocan,
pencerelerin dnda seni korkutan kentin ... Bunlar imdi gerek mi, Dominique? Anlyor musun?
Anlamaya balyor musun?" "Evet" diyordu Dominique birdenbire yksek sesle. Bu szn ortada yer
almakta olan konumalarn bir yerine uyacan umuyor, Roark'un bu cevab duyacandan emin
bulunuyordu.
Oysa bu, Roark'un ona setii bir ceza deildi. Her ikisine uygulanan bir disiplindi. Son snavd.
Dominique'in onun amacn anlayabilmesi iin, ona duyduu sevginin bu salon tarafndan da, Wynand
tarafndan da, onun Wynand'a olan sevgisi tarafndan da, bu olanaksz durum tarafndan da
kantlanmakta olduunu hissetmesi gerekmiti. Kendi zorlamal sessizlii de ayn eyi kantlyordu.
Engeller ona, hibir engelin var olamayacan gstermekteydi.
Onu hi yalnz grmyordu. Bekledi.
naata hi gitmedi. Wynand'a, "Evi bittii zaman grrm," dedi. Ona hi Roark hakknda sora
sormad. Ellerini koltuun kollarna dayyor, bylelikle iddet tepkileri gstermeyi kendine
yasaklyordu. Elleri dayankllnn zel barometresiydi. zellikle de Wynand akam ge saatte eve
dnp, Roark'un evinden geldiini syledii zaman. Kendisinin hi grmedii o evden.
Bir keresinde dayanamad, sordu:
"Nedir bu, Gail? Bir tutku mu?"
. "Herhalde." Sonra Wynand ekledi. "Senin onu sevmeyiin garip."
"Ben yle bir ey sylemedim."
"Ama ben grebiliyorum. Aslnda armadm. ylesin sen. Onu sevmemen doal. nk tam senin
sevmen gereken bir insan. Benim tutkuma kzma."
"Kzmyorum."
"Dominique, onu tandmdan beri seni daha ok seviyorum desem, anlar miydin beni? Hatta ...
bak, bunu da sylemek istiyorum ... kollarmda yattn zaman bile, eskisinden daha fazla bir eyler
var. Senin zerinde daha ok hakkm olduunu hissediyorum."
Son yldr birbirlerine kazandrdklar o sade gvenle konuuyordu. Dominique her zamanki
gibi bakmaktayd ona. Baknda kmsemeden yoksun efkat, acmadan yoksun hzn vard.
"Anlyorum, Gail."
Az sonra sordu:
"Senin iin nedir o, Gail? Bir tapnak gibi mi?"
Wynand, "Bir kee kazak gibi," dedi.
Dominique yukarya ktnda Wynand pencereye yrd, durup gkyzne bakt. Ban
kaldrmt. Boynundaki kaslarn gerginliini hissediyordu. Acaba gkyzne bakarken duyulan o
arbal duygu, aslnda insann ban kaldrm olmasndan m kaynaklanyor, diye dnd.
6

"Dnyann en temel derdi, zgrlkle zorlamann birbirinin tersi olduu yolundaki yanlg,"
diyordu Ellsworth Toohey. "Bugnk dnyay arlyla ezen dev sorunlar zebilmek iin, nce
zihnimizdeki kargaay zmek zorundayz. Kendimize felsefi bir perspektif edinmek zorundayz.
Aslnda zgrlkle zorlama ayn eydir. Bunu size basit bir rnekle gstereyim. Trafik klar,
cannz istedii anda karya geme zgrlnz kstlar. Ama bu kstlama, kamyonlara ezilmeme
zgrln getirir size. Eer bir ie atansanz ve o iten ayrlmanz yasaklansa, kariyerinizin
zgrl snrlanr. Ama bu size isizlie kar bir gven getirir. Ne zaman zerimize yeni bir zorgu
yklense, otomatik olarak yeni bir zgrlk kazanrz. Bunun ikisi ayrlamaz. Ancak tam bir zorguyu
kabul ettiimiz zaman topyekn zgrle ularz."
"Doru!" diye haykrd Mitchell Layton.
Gerekten lk atmt. Tiz ve yksek bir sesle. Yangn alarm gibi, apansz nlamt sesi
ortalkta. Konuklar dnp Mitchell Layton'a baktlar.
Kendi evinin salonunda, kilim kapl bir koltukta, yar yatm, yar oturmu durumdayd. Kt
pozunu milletin gzne sokmaya alan yaramaz bir ocuk gibi. Mitchell Layton'un kiiliiyle ilgili
her ey, baar izgisinin hemen altnda kalyor, ona tam ulaamyordu. Vcudu uzun boylu olacak gibi
yola km, ama sonra fikrini deitirmi, upuzun bedeninin altnda ksack, tombul bacaklara
mahkm etmiti onu. Yz ince kemikliydi. Ama etleri o kemiklere bir oyun oynam, iip durmu,
iman denemese bile, mzmin kabakulaa benzer bir grnm yaratmt. Mitchell Layton dudan
sarktrd. Bu geici bir ifade deildi. Yzn bilerek o hale sokmuyordu. Mzmindi bu da. Tm
kiiliini deitiren bir eydi. Yalnz duda deil, btn vcudu sarkyor gibiydi.
Mitchell Layton'a eyrek milyar dolar miras kalmt. O da hayatnn otuz yln, bunun bedelini
demek iin harcamt.
Ellsworth Toohey smokiniyle kenardaki dolaba dayanm, duruyordu. Aldrmaz halinde zarif bir
rahatlkla bir doz da kstahlk vard. Sanki evresindeki insanlar bu nazik davranlara layk deilmi
gibi.
Gzleri salonda gezindi. Pek modern salon denemezdi buraya. Tam kolonyel de denemezdi. Fransz
'Empire'in biraz gerisinde kalyordu. Mobilyalarn yzeyleri dzd, ama destekler hep kuu boynu
biimindeydi. Siyah aynalar, gl elektrik klar, bol kromaj, bol hal. Bir tek ynden tutarllk
vard, o da her eyin ok pahal oluuydu.
Mitchell Layton kavga eder gibi bir sesle, "Doru," diye bir lk daha att. Sanki birilerinin itiraz
edeceini tahmin ediyor, o kiilere nceden hakaret ediyordu. "nsanlar zgrlk kavramn ok fazla
mesele ediyorlar. O kelime mulak, gereinden fazla kullanlmaktan anm bir ey. Ben zgrln
o kadar matah bir ey olduundan bile pek emin deilim. Bence insanlar dzenlenmi bir toplum
iinde, folklor dans gibi belli bir biimi ve deseni olan bir toplum iinde, daha bile mutlu olurlar.
Folklor ne kadar gzeldir, bilirsiniz. Ritmiktir de. nk oluturulmas kuaklar boyunca srmtr,
bir zpktnn onu deitirmesine de izin vermezler. Bize gereken de bu. Plan ve ritim. Bir de
gzellik."
Ellsworth Toohey, "Bu uygun bir benzetme, Mitch," dedi. "Sana hep sylemitim yaratc bir kafan
var diye."
"Demek istediim, insanlar mutsuz eden ey, ok az seenekleri olmas deil, ok fazla
seenekleri olmas," diye devam etti Mitchell Layton. "Karar vermek zorunda kalmak. Hep karar
vermek. Ne yapacan bilememek. Oysa planl bir toplumda insan kendini gvende hisseder. Habire
insanlar gelip ondan bir eyler yapmasn istemez. Hi kimsenin hibir ey yapmas gerekmez. Tabii
benim demek istediim, ortak karlar iin almann dnda."
Homer Slottern, "nemli olan manevi deerler," dedi. "nsan ada olmal, dnyaya ayak
uydurmal. Manevi bir yzylda yayoruz."
Homer Slottern'in surat kocaman, gzleri pek mahmurdu. Gmleinin dmeleri yakutla zmrt
karmyd. Kolal gmleinin nne salata dklm gibi. byk maazann sahibiydi.
Mitchell Layton, "nsanlar eski alarn mistik gizlerini incelemeye mecbur edecek bir yasa
olmal," dedi. "Her ey Msr'daki piramitlerde yazl."
"Doru, Mitch," diye ona katld Homer Slottern. "Mistisizmin deeri byk. Ama beri yanda da
Diyalektik Materyalizm ..."
Mitchell Layton aksi bir sesle, "Bu bir eliki deil," dedi. "Gelecein dnyas her ikisini
birletirecek."

Ellsworth Tooley, "Aslnda bunlarn ikisi, ayn eyin yzeyde deiik biimleridir," dedi. "Niyet
ayndr." Gzlk camlarndan klar yansd, ierden fkrm bir kvlcm gibi gzkt. Bu sze
kendine gre bir anlam verdii belliydi.
Jessica Pratt, "Benim tek bildiim, bencil olmamann tek ahlaki ilke olduu," diye araya girdi. "En
soylu ilke ve ayn zamanda kutsal bir grev. zgrlkten ok daha nemli. Bencil olmamak,
mutluluun tek yoludur. Ben olsam, bencillikten kopmay reddeden herkesi kuruna dizdirildim.
Mutsuzluklarn sona erdirmek iin. Zaten mutlu olamaz o insanlar."
Jessica Pratt konuurken sesinde zlem vard. Yumuak ifadeli yal yz, pudral teni, masum
makyajyla, parman dedirenin parmak ucu beyaza boyanacakm gibi bir izlenim yaratyordu.
Jessica Pratt, pek eski bir ailenin soyadn tard, hi paras yoktu, ama byk bir ihtiras vard. O
ihtiras, kz kardei Renee'ye duyduu sevgiydi. Kk yata ksz kalmlard. Jessica kendi hayatn,
Renee'nin yetitirilmesine feda etmiti. Her eyini feda etmiti. Hi evlenmemiti. Hep mcadele
etmi, planlar, komplolar kurmu, nice sahtekrlklara bulamt yllar iinde. Sonunda da Renee'yi,
Homer Slottern'le evlendirmeyi baarmt.
Renee Slottern bir pufun zerine km, bacaklarn altna kvrarak oturmutu. Yerfst yiyordu.
kide bir yandaki sehpada duran kseye uzanyor, bir fstk daha alyordu. Baka bir ey yapt yoktu.
Solgun gzleri solgun yznden bo bo bakmaktayd.
Homer Slottern, "Biraz fazlaya kardn, Jess," dedi. "Herkesin ermi gibi olmasn
bekleyemezsin."
Jessica Pratt, "Benim hibir ey beklediim yok," dedi. "Beklentilerimi oktan terk ettim. Ama
hepimizin ihtiyac olan ey, eitim. Sanyorum Bay Toohey anlyor. Eer herkes doru drst bir
eitim almaya mecbur edilse, ok daha iyi bir dnyada yaardk. nsanlar iyilik etmeleri iin
zorlarsak, mutlu olacak zgrle kavuurlar."
Eve Layton, "Bu tartma tmyle yararsz," diye sze kart. "Bugn artk akll insanlarn hibiri
zgrle inanmyor. Modas geti. Gelecek, sosyal planlamann a. Zorlama da doa kural. O
kadar. Apak ortada."
Eve Layton ok gzeldi. Bir avize nn tam altnda duruyordu. Dz siyah salar kafatasna
yapm, giydii ak yeil elbiseyse sular gibi, teninin akta kalan ksmlarndaki gne yanm
vurguluyordu. Satenle parfm modern gsterme yeteneine sahipti. Alminyum bir masann yzeyi
kadar modern. Denizaltnn kapandan kan Vens' andran bir kadnd.
Eve Layton hayattaki grevinin nc olmak olduuna inanrd. Neyin ncs olursa olsun.
Kulland yntem, dikkatsiz bir sramayla herkesin ilerisinde bir yere dmekti. Felsefesi bir tek
cmleyle zetlenebilirdi: "Ben ne yapsam yuttururum." Sohbet srasnda bunu baka trl sylerdi. En
sevdii syleyi biimi de yleydi: "Ben mi? Ben yarndan sonraki gnm." Ata ok iyi biner,
otomobil yarlarna katlr, uaklarla akrobasi yapard, ayrca yzme ampiyonuydu. Gnn arl
fikirler alanna kayarken bunu hemen fark etmi, bir srama daha yapmt. Yar meydanlarnda,
engellerin zerinden atlar gibi. Yine en ne ini yapmt. En son fikirlerle. Ama oraya ini
yaptnda, kendisine sorular soran kimseleri bulunca aryordu. Dier baarlarn sergilediinde
hi kimse soru amazd nk. Siyasal grlerine katlmayanlara kar, fkeli ve sabrsz
davranrd. Kiisel bir sorundu bu. Kendisi her zaman hakl olmak zorundayd, nk o yarndan
sonraki gnd.
Kocas Mitchell Layton ondan nefret ederdi.
"Son derece geerli bir tartma," diye terslendi. "Herkes konunun senin kadar uzman olamaz,
hayatm. Bakalarna yardm etmek zorundayz. Aydn liderlerin grevi budur. Benim demek
istediim, zorgu kelimesinden korkma samalndan syrlmamz gerek. yi bir ama iin olursa,
zorgu da, zorlama da kt saylmaz. Benim demek istediim, sevgi adna. Ama bu lkeye bunu nasl
anlatabileceimizi bilmiyorum. Amerikallar yle kasnt ki!"
lkesini bir trl balayamyordu, nk lkesi ona eyrek milyar dolar vermi, sonra da buna
uyacak saygy gstermemiti. Onun resim, edebiyat, tarih, biyoloji, sosyoloji ve metafizik
konulardaki grlerini hi kimse kabul etmiyordu. eklerini kabul ediyorlard yalnz. Herkesin
kendisini parasyla zdeletirdiinden yakmyordu Layton. Ama yeterince zdeletirmedikleri iin
de nefret ediyordu herkesten.
Homer Slottern, "Zorlamann iyi yan ok," dedi. "Yeter ki demokratik olarak planlansn. Ortak
karlar her eyden nce gelmeli. Holansak da, holanmasak da."
Homer Slottern'in tutumu, kelimelere dkldnde iki blmden oluurdu. Bunlar birbiriyle
elien blmlerdi, ama kendisi bundan hi rahatsz olmuyordu; nk kafasnda tutumunu kelimelere
dkmyordu. Birincisi; Slottern soyut teorilerin sama olduuna inanrd. Eer mteriler belli bir
eyi istiyorlarsa, onlara onu vermekte bir saknca yoktu. Ticaret ilkeleri bunu gerektirir, ayrca insan
para da kazanrd. kincisi; insanlarn manevi hayat dedii ey her neyse, onu ihmal ettii iin
tedirgindi. Para kazanma aray iinde, ilgilenememiti o konularla. Belki de Toohey gibi adamlarn
biraz hakk vard. Hem, maazalar elinden alnrsa ne olurdu ki? Devlete ait bir byk maazann
mdr olarak yaamak daha kolay deil miydi? Mdr maa ona imdiki hayatn yaatmaz myd,
imdiki saygnln kazandrmaz myd? Hem de sahiplik sorumluluu olmadan!
Renee Slottern, "Gelecein toplumunda her kadnn her erkekle yataca doru mu?" diye sordu.
Sesi soru gibi balam, ama sonra sner gibi olmutu. Aslnda cevab bilmek istemiyordu. Onun
bilmek istedii, gerekten istedii bir erkekle birlikte olmann nasl bir ey olduu ve bu isteme iinin
nasl yaplacayd.
Eve Layton, "Kiisel seeneklerden sz etmek aptallk," dedi. "Modas gemi bir ey. Kii diye
bir ey yok. Yalnzca toplu kimlik var. Apak ortada."
Ellsworth Toohey glmsedi, bir ey sylemedi. Mitchell Layton, "Geni kitleler iin bir eyler
yaplmas art," diye bildirimde bulundu. "Liderlik etmek art onlara. Kendi karlarn bilmiyorlar.
Demek istediim, neden bizim gibi kltr ve pozisyon sahibi insanlar, kollektivizm idealini ok iyi
anlyor, onun uruna kiisel karlarn feda etmeye hazr oluyorlar da, bundan en kazanl kacak
olan ii snf budala gibi kaytsz kalyor? Bu lkedeki iilerin kolektivizmden neden hi
holanmadn bir trl anlayamyorum."
"Anlayamyor musun?" diye sordu Ellsworth Toohey. Gzlk camlar bir daha parldad.
Eve Layton, "Canm skld bu konudan," dedi. Odann iinde dolap duruyor, klar omuzlarndan
yaylyordu.
Sohbet sanata ve eitli dallarda gnn tannm sanatlarna dnd.
"Lois Cook diyor ki, kelimeler mantn basksndan kurtarlmalym. Mantn kelimeler zerinde
yapt basky, kapitalistlerin geni halk kitlelerini smrmesine benzetiyor. Kelimelerle mantk
kar karya gelip toplu szlemeyle uyuma varmal, diyor. yle elenceli ve yepyeni ki!"
"Ike ... neydi soyad onun? O da diyor ki, tiyatro bir sevgi aracym. Oyunun sahnede oynanmas
ok yanl diyor. Aslnda oyun, seyircilerin kalbinde oynanr, diyor."
"Banner'n geen pazar saysnda Jules Fougler, gelecein dnyasnda tiyatronun hi gerekli
olmayacan yazyordu. Sradan insann gnlk hayat da en iyi Shakespeare trajedileriyle boy
lebilecek bir sanat eseridir, diyordu. Gelecekte dramatistlere de gerek olmayacakm. Eletirmen
yalnzca kalabalk kitlelerin gnlk hayatna bakacak, bunlarn sanatsal noktalarn halka
aklayacakm. yle diyor Jules Fougler. Onunla ayn grte olduumdan pek de emin deilim ama
kesinlikle ilgin bir bak as var."
"Lancelot Clokey diyor ki, ngiltere mparatorluu'nun sonu yaklayormu. Sava olmayacak,
diyor. nk dnya iileri buna izin vermeyecekmi. Savalar balatan, uluslararas bankaclar ve
silah tacirleri. Onlarn da forsu kalmam durumda. Lancelot Clokey'ne gre evren bir esrar; insann
en iyi arkada da annesi. Bulgaristan Babakan da sabah kahvaltsnda ringa bal yiyormu, yle
sylyor."
"Gordon Prescotta gre mimari demek, drt duvarla bir at demekmi. Taban olsa da olurmu,
olmasa da. Geri kalan kapitalist zentisiymi. Dnyada herkesin bann stnde bir dam oluncaya
kadar, hi kimsenin hibir yere inaat yapmasna izin verilmemeli, diyor. Ama ... Patagonyallar ne
olacak? Onlara dam istemeyi biz retmek zorundaymz. Prescott buna, diyalektik transspasyal
bamllk diyor."
Ellsworth Toohey hibir ey sylemedi. ylece durmu, hayalindeki dev daktilo makinesine
glmsyordu. Duyduu her nl isim, o makinenin tularndan biriydi. Her biri belli bir alan
kontrol ediyordu. Her biri vuruunu yapyor, iz brakyor, yava yava birbiriyle balantl cmleler
beyaz kda dklyordu. Daktilo makinesi, diye dnd. O makine, tulara dokunacak eli de
gerektirir.
Mitchell Layton'un, "Evet, Banner, Allah kahretsin!" diye homurdandn duyunca dikkat kesildi.
"Biliyorum," dedi Homer Slottern.
Mitchell Layton, "Aksyor artk," dedi. "Kesinlikle aksyor. Amma da yatrm semiim.
Elisworth'un yanld tek olay da bu oldu ite."
Eve Layton, "Ellsworth asla yanlmaz," dedi.
"Eh, bu sefer yanld ite. O boktan gazeteden hisse almam neren oydu." Toohey'nin gzleriyle
karlatnda, o gzlerin kadife gibi sabr yansttn grd, aceleyle ekledi: "Demek istediim,
ikyet ediyor deilim, Ellsworth. Ziyan yok. Belki de gelir vergimi drmeye yarar. Ama o irkef
gerici gazete kesinlikle yoku aa gidiyor."
"Biraz sabrl ol, Mitch," dedi Toohey.
"Sence satp kurtulmayaym m?"
"Hayr Mitch, bence yapma."
"Sen yle diyorsan yle olsun. Param bol naslsa. Her eye yeter param."
Homer Slottern artc bir hiddetle, "Ama benim yetmez!" diye patlad. "Neredeyse insann
Bcnner'a ilan vermeye bile paras yetmeyecek. Mesele tirajlarnda deil... tirajlar iyi... ama
ortalkta bir hava var. Garip bir hava. Ellsworth, ben o gazeteyle ilan anlamam iptal etsem
diyorum."
"Neden?"
"Wynand Okumuyoruz akmn biliyor musun?"
"Duydum."
"Gus Webb diye biri ynetiyor. Park yerlerinde duran arabalarn camlarna etiket yaptryorlar.
Sinemalarda Wynand Haberleri balaynca yuhalyorlar. Pek byk bir grup olduklarn sanmyorum,
ama geen hafta tatsz bir kadn benim maazada kyameti kopard. Banner'a ilan veriyoruz diye bize
'Emek Dman' dedi, bas bas bard. Bir tek olay grmezden gelebilirsin, ama eski mterilerden,
Connecticut'l orta yal bir kadncaz, stelik de ailesi kuaktan beri Cumhuriyeti olan bir
kadncaz telefon ap da, veresiye hesabnn iptalini isterse, neden olarak da, 'Birisi bana Wynand
diktatr dedi', diye bir eyler sylerse, o zaman ciddi dnmek gerekir."
Toohey, "Gail Wynand politikadan hi anlamaz, ancak en ilkel trn anlar," dedi. "O hl Hell's
Kitchen'daki Demokratik Kulp dzeyinde dnyor. O gnlerin politik ahlakszlnda bir tr
masumiyet vard, sizce de yle deil mi?"
"Bana vz gelir. Ben ondan sz etmiyorum. Bence Banner artk yk olmaya balyor. nsann
ticaretine zarar veriyor. Bugnlerde ok dikkatli olmak gerek. Yanl insanlarla yaknlk kurarsan,
alan irkef kampanyasnda senin stne de bir eyler sryor. yle eyleri gze alamayz."
"Pek de haksz bir irkef saylmaz."
"Vz gelir. Doruymu, yanlm, hi farketmez bana. Ben kim oluyorum da, Gail Wynand uruna
boynumu ipe uzatyorum? Halk arasnda ona kar duygular varsa, bana den de abucak
uzaklamaktr. Hem bir tek ben deil. Byle dnen birka kiiyiz. Ferris & Symes'dan Jim Ferris,
Vimo Flakes'den Billy Shultz, Toddler Togs'dan Bud Harper... neyse, hepsini ok iyi tanrsn. Hepsi
senin de arkadan. Bizim grup ite. Liberal iadamlar. Hepimiz ilanlarmz Banner'dan ekmek
istiyoruz."
"Biraz sabret, Homer. Ben olsam acele etmezdim. Her eyin bir zaman var. Psikolojik an diye bir
ey var."
"Pekl, sana inanyorum. Ama ortalkta yle bir hava olduu kesin. Gnn birinde tehlikeli
olacak."
"Olabilir. yle bir ey olursa, ben sana haber veririm."
Renee Slottern dalgn bir aknlk iinde, "Ellsworth Bannerda alyor sanyordum," dedi.
tekiler gzlerinde gceniklik ve acma ifadeleriyle ona dndler.
Eve Layton, "ok safsn, Renee," dedi.
"Ama nesi var Banner*m?"
Jessica Pratt, "Sen kirli politikalara aldrma, yavrum," dedi kardeine. "Banner kt bir gazete.
Bay Wynand da kt bir adam. Zenginlerin bencil karlarn temsil ediyor."
"Bence yakkl," dedi Renee bu sefer. "Cinsel ekicilii var."
Eve Layton, "ff, daha neler!" diye patlad.
Jessica Pratt derhal fkelenerek, "Ama herhalde Renee'nin de fikrini sylemeye hakk var," dedi.
Renee, "Birisi bana Wynad alanlar Birlii'nin Bakan Ellsworth, demiti," diye mrldand.
"Yok canm, nereden karyorlar, Renee! Ben hibir eyin bakan falan olmam. Ben sradan bir
yeyim, o kadar. Orada alan herkes gibi."
Homer Slottern, "Wynand alanlar Birlii diye bir eyiniz var m?" diye sordu.
Toohey, "Balangta bir kulpt," dedi. "Geen yl sendika oldu."
"Kim organize etti?"
"Kim bilir? Hemen hemen kendiliinden oldu. Tm kitle hareketleri gibi."
Mitchell Layton, "Bence Wynand itin teki," dedi. "Kendini kim sanyor bir kere? Hissedarlar
Toplants'na gidiyorum, bize aptal muamelesi ediyor. Benim paramn onunki kadar deeri yok mu? O
gazetenin bir paras da bana ait deil mi? stesem ben de ona gazetecilik konusunda bir iki ey
retebilirdim. Benim de fikirlerim var. O kstahln nedeni nedir? Servetini kendisi kazand diye
mi? Hell's Kitchen'dan geliyor diye bu kadar zppelie hakk var m? Baka insanlar Hell's
Kitchen'da doup oradan ykselme ansna kavumamsa, bu onlarn suu mu? Zengin domann ne
byk bir engel olduunu hi kimse anlayamyor. Zengin dodun diye, paran olmasa hibir deerin
olmayacam varsayyorlar. Demek istiyorum ki, benim de elime Gail Wynand'n frsatlar gese,
onun iki kat kadar zengin olurdum, kat kadar da nl olurdum. Ama yle kibirli ki, bunlar hi
anlayamyor!"
Kimse bir ey sylemedi. Mitchell Layton'un sesindeki o isteriye yaklaan tonu hissetmilerdi. Eve
Layton, Toohey'e bakt. Sessiz baklar yardm istiyordu. Toohey glmsedi, ne doru bir adm att.
"Senden utanyorum, Mitch," dedi.
Homer Slottern soluunu tuttu. Mitchell Layton'a kimse byle kar kmazd. Aslnda Mitchell
Layton'a kimse hibir ekilde kar kmazd.
Mitchell Layton'un altduda gzden kayboluverdi. Toohey sert bir sesle tekrarlad. "Senden
utanyorum, Mitch. Kendini Gail Wynand gibi iren biriyle karlatrdn iin utanyorum."
Mitchell Layton'un dudaklar geveyip normal haline geldi, yzne glmseme kadar tatl bir ifade
yerleti. "Doru," dedi mtevaz bir sesle.
"Yanlyorsun, sen Gail Wynand'n kariyerine asla ulaamazdn. Sende o duygulu ruh ve insancl
igdler varken, asla. Seni geri tutan o, Mitch; yoksa servetin deil. Para kimin umurunda? Parann
a geti artk. Kapitalist sistemin kaba rekabetine uymayan, senin ruhun asl. Ama o sistemin de
gn geiyor."
"Apak ortada," dedi Eve Layton.
Toohey oradan ayr lirken vakit hayli ge olmutu. O kadar keyifliydi ki, eve kadar yrmeye karar
verdi. Kentin sokaklar bombotu. Binalarn karanlk csseleri, gvenli ve savunmasz biimde
gklere ykseliyordu. Bir zamanlar Dominique'e syledii sz geldi aklna: "Karmak bir makine
bizim toplumumuz ... parman bir noktaya bastn anda ... makinenin arlk merkezi olan noktaya
dokunduun anda ... ne var ne yoksa hepsini deersiz bir hurda ynna evirebilirsin ..." zlyordu
Dominique'i. Keke bu akam benimle birlikte olsayd da, oradaki konumalar duyabilseydi, diye
dnd.
Paylaamad eyler kaynama halindeydi iinde. Sessiz bir sokan orta yerinde durdu, kafasn
arkaya atp yksek sesle gld. Gzleri gkdelenlerin tepesindeydi.
Bir polis yaklap Toohey'nin omzuna dokundu. "Evet, Beyefendi?" dedi.
Toohey pirin dmeleri, lacivert ceketi, geni gs grd. Polisin yz ta gibi, ama sabrlyd.
evredeki binalar kadar kararl ve gvenilir bir adam.
"Grevinizi mi yapyorsunuz, Memur Bey?" diye sordu Toohey. Sesi hl kahkahalarn
kalntlaryla sarslyordu. "Yasay, dzeni, ahlk ve insan hayatn m koruyorsunuz?" Polis kafasnn
arkasn kad. "O zaman beni tutuklamanz gerekir, Memur Bey."
"Tamam, dostum, tamam," dedi polis. "Git evine. Hepimiz ara sra fazla karrz."
7

Son izimci de evine gittiinde, Peter Keating dirseklerinde bir uyuma hissetti. Hole kt, ban
kaldrp tavana bakt. Eskiden st kata kan merdivenin duvardaki izini grebiliyordu. Merdiven
kaldrlm, duvar rlmt artk. Guy Francon'un odas yoktu. Keating & Dumont irketi, bir tek
katta alyordu.
O merdiveni hatrlad, ilk seferinde krmz hall basamaklar nasl ktn dnd. Elindeki
plan parmak ularyla tutarak tamt. Guy Francon'un ltl yansmalarla dolu odasn dnd.
Drt yl boyunca o odann kendi odas olduunu dnd. irkete u son yllarda neler olduunu
biliyordu. Tulum giymi iiler merdiveni skp duvar rerken de neler olduunu biliyordu. Ama
olay asl gerek klan, tavandaki deliin kapanmasndan sonra ekilen beyaz boya olmutu.
Aaya doru inii oktan beri kabullenmiti Peter Keating. steyerek kabullenmemiti tabii. yle
olsa, bir karar saylrd. Oysa olay kendiliinden olmu, o da olmasna izin vermiti. ok basit,
hemen hemen acsz bir sre. Miskinliin insan uykuya tamas gibi. u andaki sinsi ac, olayn
neden olduunu anlamaya almaktan geliyordu.
"Yzyllarn Mar Fuar" vard tabii. Ama o olay tek bana nemli olmayabilirdi. "Yzyllarn
Mar" mays aynda alm, byk bir baarszlkla sonulanmt. Ne yarar var, diye dnd
Keating. O kelimeden kamamak gerekirdi. Gerekten baarsz olmulard. Korkun bir rezalet!
Ellsworth Toohey stununda, "Bu fuarn ad, eer, 'Yzyllar At Srtnda Gelip Gemi' olsa, daha
uygun olurdu," diye yazmt. Zaten fuarn mimari deeri konusunda yazlan tm yazlar da ayn
havadayd.
Keating nasl deli gibi altklarn, yedi mimar arkadayla birlikte o binalar nasl izdiklerini
buruk bir duyguyla hatrlad. Keating'in kendini ne att, reklam ve alk hep kendi toplamaya
alt doruydu, ama tasarm konusunda yle yapmamt, o kesindi. Uyum halinde almlard.
Hep toplanp danmlard. Herkes dierlerinin grne teslim olmu, ortada gerek bir kollektif
ruh domu, kimse kendi kiisel tutkularn, bencil fikirlerini dierlerine zorla kabul ettirmeye
kalkmamt. Ralston Holcombe bile, Rnesans'n unutmutu o sra. Binalar modern yapmlard.
Hibir yerde grlmedik dzeyde modern. Slottern Maazas'nn vitrinlerinden bile modern.
Keating'e gre binalar hi de "Birinin

bast di macunu tpnden fkrp ylm macunlara" ya da "incebarsaklarn stilistik


resmine" benziyor deildi. Bir eletirmen yle demiti.
Grne gre halk da yle dnyordu ... halk hi dnrse tabii. Anlayamyordu. Tek bildii,
"Yzyllarn Mar" biletlerinin, sinemalarda, Screeno Yarmalar'nda dl olarak datldyd. O
fuarn tek atraksiyonu, plak olarak, elinde tuttuu canl tavus kuuyla danseden Juanita Fay adl bir
danszd.
Ama fuar baarszla urasa ne olurdu ki? Konseydeki teki mimarlara bir zarar vermemiti o
olay. Gordon L. Prescotfun ii yine her zamanki gibi yolundayd. Yo, o deil, diye dnd Keating.
Olay zaten fuardan nce balamt. Ne zaman olduunu tam bilemiyordu. Birok aklamas
olabilirdi. Ekonomik kriz hepsini etkilemiti. Dierleri bir dereceye kadar kendilerini toparlam,
ama Keating & Durnont toparlayamamt. irket bir eyler kaybetmiti. Guy Francon emekli olunca,
irketin mterilerini ektii alanda bir deiiklik olmutu. Keating dnnce; Guy Francon'un
kariyerinde bir sanat ve beceri, mantkd bir enerji olduunu anlyordu. O sanat yalnzca adamn
sosyal ekicilii olsa bile, enerji de yalnzca birka akn milyonere ynelik olsa bile. nsanlarn
Guy Francon'a tepkisinde garip bir duygu vard.
u ara insanlarn neye cevap verdiini dnnce, pek bir mantk gremiyordu. Meslein lideri,
ama kk apta lideri ... nk byk ap diye bir ey kalmamt artk ... Gordon L. Prescott'tu.
Amerikan Yap Konseyi'nin bakan da oydu. Gordon L. Prescott, Transandantal Pragmatizm nutuklar
atyor, mimariden ve sosyal planlamadan o ereve iinde sz ediyor, izim odasnda ayaklarn
kaldrp masalara koyuyor, resmi davetlere ayanda spor pabularla gidiyor, ikram edilen orbay
yksek sesle eletiriyordu. Sosyeteye gelince, liberal bir mimardan holandklarn sylyorlard.
Amerikan Mimarlar Dernei de vard hl. Kasnt, gcenik bir kurum olarak vard. Ama herkes
onlardan "Fluzur Evi" diye sz eder olmutu. Meslei yneten, Amerikan Yapm Konseyi'ydi. Ne
zaman Ellsworth Toohey'nin stununda bir mimarn ad gzkse, o ad mutlaka Augustus Webb
oluyordu. Keating henz otuz dokuz yanda olduu halde, kendisinden "modas gemi" diye sz
edildiini duymaktayd.
Anlamaya almaktan vazgemiti. Dnyay yutan deiimin niteliini hi anlamasa daha iyi
olacan belirli belirsiz hissetmekteydi. Genliinde Guy Francon'la Ralston Holcombe'un
almalarna bakarken iyi niyetli bir kibir vard iinde. Onlar taklit etmek, masum bir aka gibiydi.
Ama Gordon L. Prescott'la Gus Webb'in sahtekrl o kadar daha kstah, o kadar daha ktyd ki,
Keating'in esneklik yetenei o kadarn kabullenemiyordu. nsanlarn Holcombe'da bir byklk
grdne, dn alnm bykl dn almaktan bir zarar gelmeyeceine inandrmt kendini.
Prescott'ta hi kimsenin bir ey bulamayacan da biliyordu. nsanlar Prescott'un dehasndan sz
ederken, Keating karanlk bir gcn alayc sesini duyar gibi oluyordu. Sanki Prescott'a sayg
gstermiyorlar da, deha kavramyla alay ediyorlard. lk defa olarak, onlarn dmen suyuna
giremiyordu ite. Halkn beenisinin artk liyakatin takdiri olmadn, hemen hemen bir aybn
damgas olduunu o bile anlamaya balamt.
ylece devam etmiti. Yine dolgu maddelerini kullanarak srdrd almalarn. Gelen tek tk
iler hep nemsiz ilerdi. Bu kadar geni bir kat kaldramyordu irket. Odalarn ou da
kullanlmyordu. Ama Keating kat brakmad, giderlerin ounu kendi cebinden dedi. Devam etmek
zorundayd. Servetinin ounu borsadaki dikkatsiz yatrmlarnda kaybetmiti. Ama yine de, onu
mrnn sonuna kadar idare edecek paras vard. Bu konu onu rahatsz etmiyordu. Para artk onun ba
kaygs deildi. En korktuu ey, bo kalmakt. Yolun ilerisinde grd soru iaretiydi. inin
temposunun byle devam etmemesinden korkuyordu.
Yava yryor, yrrken kollar bedeninin iki yanna smsk bastrlm, omuzlan kamburlam
grnyordu. Srekli me halindeymi gibi. Kilo da alyordu. Yz i iti. Ban hep eik
tutuyor, ikinci enesi kravatnn dmne deiyordu. Geri gzelliinin biraz bir glge gibi
kalmt, ama o da durumu daha beter ediyordu. Yz izgileri, kurutma kdyla emilip yaylarak
bulanklam gibi. akaklarndaki krlar dikkati ekecek kadar artmt. ok sk iki iiyordu,
neesizdi.
Annesinden, gelip yine kendisiyle birlikte oturmasn istemiti. O da dnmt olunun yanna.
Upuzun akamlar boyunca, salonda hibir ey konumadan oturuyorlard. Birbirlerine kzgn
deillerdi. Yalnzca karlkl gvence bekliyorlard. Bayan Keating hibir neride bulunmuyor, hi
de sitem etmiyordu. Oluna davrannda yepyeni, panik ykl bir efkat vard. Evde hizmeti olduu
halde, olunun kahvaltsn o hazrlyordu. En sevdii yiyecekleri piiriyordu ona. Gzleme. Dokuz
yandayken, kzamk karrken ne kadar ok severdi gzlemeyi Peter! Keating annesinin abalarn
fark eder de bir memnuniyet belirtirse, annesi ban sallyor, gzlerini krptrarak ban baka
tarafa eviriyor, kendi kendine, neden bu kadar memnun oluyorum buna, hem madem ki memnunum,
neden gzlerim yaaryor diye soruyordu.
Bir sessizlik sonrasnda birdenbire, "Dzelecek, Peter," deyiveriyordu. "Dzelecek, deil mi?"
Keating ona ne demek istediini sormuyor, alak sesle, "Evet anne, dzelecek," diyor, acma
yeteneini sonuna kadar kullanarak sesini inanlr karmaya alyordu.
Bir keresinde annesi, "Mutlusun, deil mi, Peter?" diye sormutu. Keating ona baktnda,
annesinin kendisine glmediini grmt. Gzleri korkuyla iri iri almt kadnn. Cevap
verememiti Keating. O zaman annesi, "Ama mutlu olmak zorundasn!" diye barmt.
"Peter, mecbursun buna! Yoksa ben ne uruna yaadm?" Keating'in iinden ayaa kalkp annesini
kucaklamak, ona her eyin yolunda olduunu sylemek gelmiti. Ama tam o srada, Guy Francon
gelmiti aklna. Dn gn Francon ona, "Benden gurur duyman istiyorum, Peter ..." demiti. "Bir
anlam olduunu hissetmeni istiyorum." Bunu dnnce, kprdayamamt. Anlamamas gereken bir
eyle kar karya hissetti kendini. Gzlerini annesinden kard, baka tarafa bakt.
Bir akam annesi durup dururken, "Peter, bence sen evlenmelisin," dedi. "Evli olsan ok daha iyi
olur bence." Keating buna verecek cevap bulamad. Neeli bir ey bulup sylemeye urarken,
annesi devam etti: "Peter, sen neden ... neden Catherine Helsey'le evlenmiyorsun?"
Keating, iinden kabaran fkenin gzlerine ulatn hissetti. O basky i gzkapaklarnda duydu.
Ba yavaa annesine doru dndnde, karsnda onun o tombul, tknaz gvdesini grd. Kaskat
ve savunmasz. Umutsuz bir gururla ykl. Olunun vuraca her darbeye dayanmaya hazr. Annesinin
mr boyunca kalkt en cesur hareketin bu olduunu dnd. fkesi geiverdi; nk annesinin
acsn, kendi aclarndan daha youn biimde hissetti. Tek elini havaya kaldrd, sonra kucana
dmesine izin verdi. O hareket her eyi kapsyordu. "Anne, brak da ..."
Ayda bir iki kere, hafta sonlarnda kent dna gidip gzden kayboluyordu. Nereye gittiini bilen
yoktu. Bayan Keating bu konuya kayglanyor, ama soru sormuyordu. Bir kadn var herhalde, diye
dnyordu. yi bir kadn olmasa gerek. Yoksa bu kadar ketum davranmazd, iinden olunun yaman
bir yosmann penesine dmesini, kadnn onu raz edip sonunda onunla evlenmesini ummaktayd.
Keating hafta sonlarnda, sapa bir kyn tepelerinde kiralad bir eve gidiyordu. O kulbede
yalboya, fra ve tuvallerini saklamaktayd. Gnlerini resim yaparak geiriyordu orada. Genliinin
domam hevesini nereden hatrladn bilemiyordu. Annesi o zamanlar o hevesin kanaln
deitirmi, olunu mimariye ynlendirmiti. Resim yapma igdsnn nasl olup da dayanlmaz
hale geldiini de anlayamyordu. Ama o kulbeyi tutmutu ve oraya gitmekten holanyordu.
Resim yapmay seviyorum diyecek durumda deildi. Zevkli olmad gibi, bir rahatlama da
getirmiyordu. kenceden baka bir ey deildi. Ama her naslsa ... nemi yoktu ikencenin. Kk
sehpann nndeki tabureye oturuyor, karsndaki bo tepelere bakyor, gzlerini ormanda, gklerle
gezdiriyordu. fade etmek istedii eyi iinde bir ac olarak hissetmekteydi. evresindeki araziye
kar mtevaz, dayanlmaz bir efkat gibi. i iyice gergindi, Fel olmu gibiydi. fade gc hi
yoktu. Ama devam etti. Urat. Tuvallerine baktnda, onlar ocuksu ve incelikten uzak buluyor,
herhangi bir ey yakalayamam olduunu gryordu. Onun da nemi yoktu. Kimse grecek deildi
naslsa. Hepsini zenle bir keye istifleyip kulbeyi kilitliyor, kente dnyordu. Ne zevk vard bu
ite, ne gurur, ne de zm. Yalnzca tuvalin karsnda otururken bir huzur vard iinde, o kadar.
Ellsworth Toohey'i dnmemeye alt. inde bir duygu, o konuya dokunmad srece, bir
nebze ruhsal gveni srdrebileceini fsldyordu ona. Toohey'nin ona davran ancak bir tek
biimde aklanabilirdi ... Keating o aklamay biimlendirmek istemiyordu.
Toohey uzaklamt ondan. Bulumalar her yl biraz daha seyreklemiti. Keating bunu
kabullenmi, kendi kendine Toohey'nin megul olduunu syleyip durmutu. Toohey'nin yazlarnda
Keating'den hi sz etmemesi artcyd. Yazacak daha nemli eyleri var, diyordu kendi kendine.
Toohey'nin "Yzyllarn Mar"m eletirmesi ok sarsmt Keating'i. O zaman da, almalarmz
bunu hak etti, demiti. Her sulamay kabulleniyordu. Kendinden kuku duymas kolayd. Ama
Ellsworth Toohey'den kukulanmay kaldramazd.
Toohey'i bir kere daha dnmeye onu zorlayan, Neil Dumont olmutu. Neil durmadan dnyann
durumundan, dklm ste alanamayacanmdan, varoluun yasasnn deiim, uyum olduundan
sz edip duruyordu. nemli olan, dorulup kalkabilmektir, diyordu. Bu uzun konumalardan
Keating'in edindii izlenim, kendi anladklar anlamdaki ilerin sona ermi olduuydu. Onlar memnun
olsa da, olmasa da, artk bu alan hkmet devralyordu. Yaknda btn binalar devlet yapacakt.
Toplu konutlar halinde. Bu ie gireceklerse, bir an nce girmekte yarar vard. "Gordon Prescott'a
bak," diyordu Neil Dumont. "Konut projeleriyle postaneler yapyor, ii tkrnda. Gus Webb'e bak. O
da o ilere sokulma abasnda."
Keating cevap vermedi. Neil Dumont'un seslendirdii bu dnceler, onun da dnp itiraf
edemedii eylerdi. Bu durumla yz yze geleceini hep biliyor, elinden geldiince geciktirmeye
alyordu. Cortlandt Evleri'ni dnmek bile istemiyordu. Cortlandt Evleri Astoria'da, Dou Nehri
kysnda kurulacak bir toplu konut projesiydi. Dk kiral evler iin dev bir deneme projesi olarak
dnlmt. Btn lkeye bir model. Hatta btn dnyaya, Keating mimarlarn bu projeden sz
ettiini bir yldr duyuyordu. Tahsisat km, arazi satn alnmt. Ama mimar henz seilmemiti.
Keating, Cortlandt' ne kadar umutsuzca istediini kendine itiraf edemiyor, alma ansnn ok kk
olduunu da imdiden biliyordu.
Neil Dumont, "Dinle, Peter, hakikatleri konumaktan ekinmeyelim," dedi. "Biz kzaktayz. Bunu
sen de bal gibi biliyorsun. Evet, geri bir iki yl daha dayanrz, senin eski hretinle idare etmeye
alrz. Ama sonra? Bizim suumuz deil aslnda. zel giriim ld iin byle oldu. Daha da
lecek. Tarihsel bir sre bu. Gelecein dalgas. Bir an nce srf tahtasn kapsak iyi ederiz. Nefis
bir tane var, onu kapacak kadar akll olan kiiyi bekliyor. Cortlandt Evleri."
te kelimeyi seslendirilmi olarak da duymutu sonunda Keating. Bu szn kulana neden bouk
bir an sesi gibi geldiini merak etti. Sanki o ses, bir daha durdurulamayacak bir sreci balatyordu.
"Ne demek istiyorsun, Neil?"
"Cortlandt Evleri. Ellsworth Toohey. Artk biliyorsun ne demek istediimi."
"Neil, ben..."
"Ne oluyor sana, Peter? Bak, herkes glyor artk bu konuya. Peter gibi Toohey'nin gzdesi olsak,
Cortlandt Evleri'ni p diye alrdk, diyorlar. Senin ne beklediini kimse anlayamyor. O projenin
ipleri, dostun Ellsworth'un elinde, biliyorsun."
"Bu doru deil. Onun elinde deil. Onun hibir resmi grevi yok. Hibir zaman resmi bir grev
almaz."
"Sen kimi kandryorsun? Her dairede nemli kim varsa onun adam. Onlar oralara nasl
yerletirdi, biliyorsam Allah belam versin, ama yapm ite. Ne oluyor, Peter? Ellsworth Toohey'den
bir iyilik istemeye korkuyor musun?"
te bu kadar, diye dnd Keating. Artk kaamazd. Ellsworth Toohey'den bunu istemeye
korktuunu kendine itiraf edemezdi.
"Hayr," dedi lgn bir sesle. "Korkmuyorum, Neil. Pekl, konuurum Ellsworth'la."
Ellsworth Toohey kanepeye serilmiti. zerinde bir robdambr vard. Bacaklar ak, kollar
kafasnn zerinde, apal bir "X" iaretine benziyordu. Robdambr ipekti. zerinde Coty
Pudrasnn amblemleri vard. Turuncu zemin zerine, beyaz pudra sngerleri. Biraz fazla atak, biraz
fazla neeli bir desendi. Srf o hali onu zarif gstermeye yetiyordu. Toohey onun iine, fstk rengi
pijamalarn giymiti. Buruuktu pijamalar. Paalar incecik bileklerinin evresinde uuuyordu.
te tipik Toohey, diye dnd Keating. Salonun bu titiz dzenlilii ortasnda, byle bir klk ve
byle bir poz. Arkasndaki duvarda nl bir ressamn tablosu aslyd. Salonun geri kalan, rahip
odas gibi ciddi ve sessizdi. Yo, rahip odas deil, diye dnd Keating. Srgndeki bir kraln
inziva yeri. Maddesel zenginlikleri hor gren birinin.
Toohey'nin gzleri scak, neeli, cesaret vericiydi. Telefona kendi cevap vermiti Toohey.
Randevuyu hemen vermiti. Keating iinden, beni byle samimi karlamas ho bir ey, diye
dnyordu. Neden korkmuum ki? Neden kukulanmm? Eski dostuz biz.
Toohey esneyerek, "Hay Allah," dedi. "nsan ne ok yorulabiliyor! Bir nokta geliyor, insan
serseriler gibi dinlenme ihtiyac duyuyor. Eve geldiimde elbiselerimi bir dakika daha zerimde
tutamayacam hissettim. Kyl gibi hissettim kendimi o elbiselerin iinde. Kantlar tuttu.
Soyunmak zorundaydm. Alnmyorsun deil mi, Peter? Baz kimselere kar kat ve resmi olmak
arttr, ama seninleyken hi gerekli deil."
"Yo, tabii deil."
"Biraz sonra bir banyo yapaym bari. Scak bir banyo, insana kendini asalak gibi hissettirir. Sen
scak banyolar sever misin, Peter?"
"ey ... evet... herhalde."
"Kilo alyorsun, Peter. Yaknda banyoya girdiinde iren duracaksn. Hem kilo alyorsun, hem de
skkn grnyorsun. Kt bir bileim. Estetik adan kesinlikle yanl. iman insanlar mutlu ve
keyifli olmal."
"Benim bir eyim yok, Ellsworth. Yalnz ..."
"Eskiden tatl bir davrann vard. Onu kaybetmemelisin. Yoksa insanlar sklr senin yannda."

"Ben deimedim, Ellsworth." Birden, bu kelimeleri vurguyla sylediini farketti. "Hi


deimedim ben. Cosmo-Slotnick Binas'n izerken naslsam, yine yleyim."
Umutlu gzlerle Toohey'e bakt. Bu ima Toohey'nin anlayaca kadar akt. Toohey bundan ok
daha rtl eyleri bile anlard. Keating bunu syledikten sonra, kendisine yardm edilsin diye
bekledi. Toohey hl ona bakyordu. Gzleri tatl ve botu.
"Aman, Peter, bu felsefe kavramna aykr bir sz. Deiim evrenin birinci ilkesidir. Her ey
deiir. Mevsimler de, yapraklar da, iekler de, kular da, ahlak anlaylar da, insanlar da, binalar
da. Diyalektik sre bu, Peter."
"Evet, tabii. Her ey ok hzl deiiyor. ok da garip deiimlere uruyor. Bunun nasl olduunu
bile fark edemiyor insan. Hatrlyor musun, daha birka yl nce Lois Cook, Gordon Prescott, Ike ve
Lance ... hi kimse deillerdi. imdi ise ... hepsi bir numara, Ellsworth, ve hepsi de senin adamn.
Nereye baksam, nerede nemli bir isim duysam, senin ocuklardan biri. alacak bir eysin,
Ellsworth. Bunu kim yapabilirdi? Hem de birka ylda ..."
"Senin sandndan ok daha basit, Peter. Sen kiilikler asndan dnyorsun da ondan. Bunlar
birer birer yaplyor sanyorsun. Ama ona yz basn ajannn mr yetmez. Oysa ok daha hzl
yapmann yollar da var. amz zaman tasarrufu a. Bir eyin bymesini istiyorsan, her tohumunu
ayr ayr beslemeye kalkmazsn. Gbreyi stne yaymak yeter. Gerisini doa yapar. Herhalde sen bu
iin tek sorumlusu benim, sanyorsun. Ama deilim. Hi deilim. Ben birok kiiden biriyim. ok
geni bir hareketin iinde, bir tek kaldracn koluyum. ok geni ve ok eski bir hareket. Rastlant
sonucu, senin ilgilendiin alan semiim. Sanat alann. nk baarmak istediimiz eyin en nemli
noktalarna odaklanan alan oydu."
"Evet, tabii, ama bence ok zekisin. Yetenekli genleri seiyorsun. nceden nasl biliyorsun;
anlayamyorum. Amerikan Yapm Konseyine ardmz o korkun grubu hatrlyor musun? Kimse
bizi ciddiye almyordu. Sama sapan derneklerle vakit geiliyorsun diye herkes sana glyordu."
"Ama, sevgili Peter, insanlar yle ok yanlglara derler ki! rnein u eski slogan: Bl ve
ynet. Tabii onun da uygulanabildii yerler var. Ama bizim yzylmz ok daha gl bir formln
kefini getirdi: Birletir ve ynet."
"Ne demek istiyorsun?"
"Senin anlayabilecein bir ey deil. Ben de senin zihinsel gcn zorlamak istemem. Fazla cann
kalm gibi grnmyorsun zaten."
"Yo, ben iyiyim. Belki biraz kaygl grnyorum, nk ..."
"Kayg, duygusal rezervlerin ziyan edilmesidir. ok aptalca. Aydn bir insana yakmaz. Hepimiz
kimyasal metabolizmamzn ve gemiimizde kalm ekonomik faktrlerin bir rn olduumuza gre,
hibir konuda yapabileceimiz hibir ey yok zaten. O halde neden kayglanmak? Tabii grnte
istisna saylanlar var. Ama yalnzca grnte. Koullar beynimizi ykayp bizi serbest irade
eylemlerine inandrd zaman. rnein senin buraya Cortlandt Evleri'ni konumaya geliin gibi."
Keating gzlerini krptrd, sonra minnetle glmsedi. Bunu nceden anlayp konuunu utan
verici girizghlardan kurtarmak da tam Toohey'ne gre bir ey, diye dnd.
"Haklsn, Ellsworth. Gerekten de seninle onu konumak istiyordum. Harikasn dorusu. Beni
kitap gibi okuyorsun."
"Ne tr kitap, Peter? Ucuz bir roman m? Ak hikyesi mi? Korku roman m? Yoksa alnt bir
senaryo mu? Yo, biz buna, tefrika gibi diyelim. yi, uzun, heyecanl bir tefrika. Son paras eksik. O
para bir yerlerde kaybolmu. Son tefrika diye bir ey olmayacak. Meerki Cortlandt Evleri imdada
yetisin. Evet, o i uygun bir final blm olur." Keating beklerken gzlerinde youn ve plak
baklar vard. Utanmay da, yalvarmay da saklamak gerektiini de unutmutu. "ok byk bir proje,
Cortlandt Evleri. Stoneridge'den byk. Stoneridge'i hatrlyor musun, Peter?"
Benim yanmadayken rahat da ondan, diye dnd Keating. Yorgun zaten. Her an nazik olamaz.
Azndan kann ne anlama geldiini bilmiyor...
"Stoneridge. Gail Wynand'n byk sitesi. Gail Wynand'n kariyerini hi dndn m, Peter?
Kiler fareliinden Stoneridge'e. yle bir adm ne anlama gelir, bilir misin? Gail Wynand'n o yolun
her admnda harcad abay, enerjiyi, aclan bir hesaplamak ister misin? Oysa ben burada,
Stoneridge'den daha byk bir projeyi avucumda tutuyorum, hem de hibir aba harcamadan
tutuyorum." Elini indirip ekledi. "Eer tutuyorsam tabii. Belki de szn gelii. Her kelimemi tamamen
tutma, Peter."
"Wynand'dan nefret ediyorum," dedi Keating. Gzleri yere dikilmiti. Sesi bouktu. "Herkesten ok
ondan nefret ediyorum."
"Wynand'dan m? ok saf bir insan aslnda. nsanlar gdlendiren eylerin banda parann
geldiini sanacak kadar saf."
"Sen yle deilsin, Ellsworth. Sen drst bir insansn. Sana o yzden inanyorum. Elimde kalan tek
ey de o. Eer sana da inanmaz

olursam, geriye hibir ey kalmayacak ... hibir yerde."


"Teekkr ederim, Peter. ok tatlsn. Biraz isteri ieriyor ama gerekten tatl."
"Ellsworth ... seninle ilgili duygularm bilirsin."
"Biraz fikrim var."
"Bak, ite bu yzden anlayamyorum."
"Neyi?"
Sylemek zorundayd. Oysa asla sylememeye karar vermiti. Ama imdi mecburdu.
"Ellsworth, beni neden frlatp attn? Neden artk hakkmda hibir ey yazmyorsun? Neden hep
senin stununda da, baka yerlerde de, hatta etkileme frsatn bulduun ilerde de ... neden hep Gus
Webb?"
"Ama Peter, neden olmasn?"
"Ama ... ben ..."
"zlerek sylyorum, sen beni hi anlamamsn. Bunca yldr benim ilkelerimi hi
renmemisin. Ben bireycilie inanmam, Peter. Herhangi bir insann, bakalarnn olamayaca gibi
olabileceine inanmam. Hepimizin eit olduuna, yer deitirebileceine inanrm. Senin bugn
yaptn ii, yarn baka biri de, herkes de yapabilir. Eitliki rotasyon. Her zaman onu sylemedim
mi sana? Seni neden setim sanyorsun? Neden seni bulunduun yere getirdim? Meydan
deitirilemeyecek kimselerden kurtarmak iin. Bu dnyann Gus Webb'lerine bir frsat brakmak
iin. Benim sava veriim, rnein Howard Roark'a kar sava veriim neden sence?"
Keating'in zihni rm gibiydi. rk olmalyd, nk oraya iri ve ar bir ey arpm gibi
hissediyordu. Daha sonra moraracak, iecekti. imdilik bir ey hissetmiyordu. Yalnzca tatl bir
uyuukluk. Birbirinden ayrabildii dnce krntlar, bu duyduu szlerin yce ahlak ilkeleri
olduunu sylemekteydi. Her zaman kabul ettii trden eyler. Demek ki kendisine bir ktlk
gelemezdi bunlardan. Ardnda kt bir niyet olamazd. Toohey'nin gzleri dosdoru ona bakyordu.
Kara, yumuak bakl, iyi niyetli gzler. Belki daha sonra, daha sonra anlayacakt ... Ama bir tek ey,
o dnce orbasn delip ona ulamay baard. Onu anlamt. O ad.
Tek umudunu Toohey'e balam olmasna ramen, iinde aklanamayacak bir eyin burkulduunu
hissetti. ne doru eildi. Bunun can yakacan biliyordu. nallah Toohey'nin canm yakar, diye
umuyordu. Dudaklar kvrlp inanlmaz bir glmseme ifadesi ald, dileri, di etleri gzkt.
"O konuda baarszla uradn, deil mi, Ellsworth? O nerelere geldi imdi, bak da gr...
Howard Roark."
"Aman Tanrm, yalnzca gz nndeki eyleri grebilen zihinlere bir ey anlatmak ne kadar skc.
Sen ilkeleri asla anlayamyorsun, Peter. Yalnzca insanlar olarak dnyorsun her eyi. Hayatta
Howard Roark'un kaderinden baka bir kaygm, bir misyonum yok mu sanyorsun? Bay Roark
yalnzca birok ayrntdan bir tanesi. Onunla uramak kolayken, uratm. Dorudan deil tabii. Ama
sana bir konuda hak veriyorum, Bay Roark benim iin byk bir tahrik unsura. Bazen dnyorum
da, onunla bir daha kar karya gelmemi oluum ne kadar yazk, diyorum. Ama belki de hi gerekli
olmaz. nsan ilkelerle urarsa, bireysel karlamalarn zahmeti de ortadan kalkyor, Peter."
"Ne demek istiyorsun?"
"ki yoldan ancak birini izleyebilirsin, demek istiyorum. Ya habire ba veren bir tek yaban otunu
yolup durursun, ki o zaman ii bitirmeye on mr sresi bile yetmez. Ya da topran yle bir biimde
hazrlarsn, belli bir kimyasal maddeyi o topraa yle yayarsn ki, o yaban otunun yetimesi imknsz
hale gelir. Bu yntem daha hzldr. Yaban otu diyorum, nk geleneksel benzetme byle, ayrca da
seni korkutmayacak bir sz. Tabii ayn teknik, yok etmek istediin baka bitki trleri iin de geerli.
Buday olur, patates olur, portakal olur, orkide olur, akamsefas olur."
"Ellsworth, neden sz ettiini anlayamyorum."
"Tabii anlamyorsun. O da benim avantajm. Ben bu szleri her gn herkesin nnde syleyip
duruyorum, hi kimse neden sz ettiimi anlayamyor."
"Howard Roark'un Gail Wynand'n evini yaptn duymu muydun?"
"Sevgili Peter, senden renmeyi mi bekleyecektim sanyorsun?"
"Eee, ne diyorsun buna?"
"Beni neden ilgilendirsin ki?"
"Roark'la Wynand'n sk fk dost olduklarn duydun mu? Hem de ne dostluk, duyduklarma
bakarsan! Eee? Wynand neler yapabilir, biliyorsun. Roark'u nerelere ykseltebilir, onu da biliyorsun.
imdi durdurabilirsen durdur Roark'u bakalm. Durdurabilirsen durdur! Durdu ..."
Boulur gibi olup yutkundu, sustu. Kendini Toohey'nin pijama paasyla krkl terlii arasndan
grnen plak bileine bakar bulmutu. Toohey'nin plakl hibir zaman dnmedii bir eydi.
Sanki Toohey'nin fiziksel bir vcudu yoktu. Bu ayak bileinde biraz edepsiz bir nitelik vard. Teni
mavimsi denecek kadar beyazd. t diye krlabilecek kemikler zerine gerilmi gibiydi. Yemek
bittiinde tabakta kalan pili kemikleri geldi aklna. Kupkuru. nsan dokunsa, kuvvet gerektirmeden
krlrd o kemikler. inden uzanp o bilei yakalamak, baparmayla iaretparma arasnda tutup,
parmaklarn bkmek geldi.
"Ellsworth, ben buraya Cortlandt Evleri'ni konumaya geldim!" Gzn o bilekten ayramyordu.
Azndan kan szler ayrabilmesini salar diye ummaktayd.
"Barma yle. Ne oluyorsun? ... Cortlandt Evleri, ha? Eee, ne diyeceksin o konuda?"
Keating gzlerini aknlkla kaldrp onun yzne bakmak zorunda kald. Toohey masum masum
bekliyordu.
"Cortlandt Evleri'ni ben tasarmlamak istiyorum," derken, Keating'in sesi bezden szlm macun
gibiydi. "Onu bana vermeni istiyorum."
"Neden sana vereyim?"
Cevap yoktu. u anda Keating, "nk bir zamanlar benim en byk mimar olduumu yazmtn,"
dese, gelecek cevap Toohey'nin artk buna inanmadn ortaya koyacakt. Byle bir kantla,
Toohey'den gelebilecek byle bir cevapla yzlemeye cesareti yoktu. Toohey'nin bileindeki iki
upuzun, siyah kla bakyordu. ok net grebiliyordu o kllan. Biri dmdz, dieri bukle gibi
kvrlm. Uzun bir sre sonra cevap verdi.
"nk ok ihtiyacm var, Ellsworth."
"Olduunu biliyorum."
Syleyecek baka bir ey yoktu. Toohey bileini kprdatt, ayan kaldrp kanepenin koluna att,
bacaklarn rahat biimde yayd. "Dik otur, Peter. Orada gargoyllara benziyorsun." Keating
kprdamad.
"Cortland Evlerinin mimarm seme iinin bana kaldna nereden hkmettin?"
Keating ban kaldrd. Saplanan bu bak rahatlatmt onu. Evet, ok fazla eyi varsaym,
Toohey'i gcendirmiti. Oydu nedeni. Tek nedeni oydu.
"ey ... herkes diyor ki... bana dediler ki, o proje zerinde byk etkin varm ... o insanlar
kanalyla ... Washington'da da, baka yerlerde de ..."
"zel olarak. Mimarlk konularnda uzman biri olarak. Baka bir ey deil."
"Evet, tabii... ben de ... onu demek istemitim."
"Mimar tavsiye edebilirim. Hepsi o kadar. Hibir ey garanti edemem. Son sz bende deil."
"Benim de istediim bu kadar zaten, Ellsworth. Senden bir tavsiye sz ..."
"Ama Peter, birini tavsiye edersem, nedenini de sylemem gerekir. Etkimi ve nfuzumu srf
dostlar kayrarak iin kullanamam, deil m?"
Keating robdambra bakt, pudra sngerleri, diye dnd. Nedeni pudra sngerleri? Beni
rahatsz eden o. Onu zerinden bir karsa...
"Senin mesleki itibarn pek eskisi gibi deil, Peter."
"Ama sen dostlar kayrmak dedin, Ellsworth ..." Sesi bir fsltyd.
"Eh, tabii dostunum. Her zaman dostun oldum. Bundan kuku duymuyorsun herhalde, deil mi?"
"Hayr ... duyamam, Ellsworth ..."
"Eh, sevinebilirsin yleyse. Bak, sana dorusunu syleyeyim. Keye ksldk o lanet olas
Cortlandt'da. O iin tatsz bir kuyruu var. Gordon Prescott'a, Gus Webb'e koparmaya altm o ii.
Onlarn alma alanna daha uygun gibi geldi. Senin bu kadar ilgi gstereceini dnmedim. Ama
ikisi de salayamad isteneni. Konut projelerinin en byk sorunu nedir, biliyor musun sen? Maliyet,
Peter. Doru drst, modern bir site tasarmlamak, ama daireleri ayda on be dolara kiraya verilecek
ekilde karabilmek. Bu bilmeceyi zmeye altn m hi? te Cortlandt' yapacak mimardan
beklenen bu ... eer yle birini bulabilirlerse. Tabii aile semek de yardmc oluyor. Kiralar
kademeli yapyorlar. Ylda on iki bin dolar kazanan aile, daireye daha ok kira deyebiliyor, bylece
alt yz kazanan ailelerin fiyat ucuzlatlabiliyor. Anlarsn, sefilden st sap daha sefil olana yardm.
Ama yine de, binalarn maliyetiyle sonraki bakm maliyeti olabildiince dk olmak zorunda.
Washington'daki ocuklar, o eski usul toplu konutlardan istemiyorlar. Hani bilirsin, binalar yaplr,
her dairesine on bin dolar para harcanr, oysa mteahhit ii iki bine de karabilecek durumdadr.
Cortlandt, model bir proje olacak. Btn dnyaya rnek olacak. Daha nce hi ulalmam bir
planlama dehasyla yapsal ekonomi gerekiyor. Kodamanlar yle istiyor. Gordon'la Gus baaramad.
Denediler, reddedildiler. Ka kiinin denediini duysan aarsn, Peter. Seni en parlak zamannda
bile yutturamazdm o adamlara. Ne diyeceim ki senin hakknda? Senin temsil ettiin ey, lks, yaldz
ve mermer. htiyar Guy Francon, Cosmo-Slotnick Binas, Frink National Bankas, bir de Yzyllar
dediin, asla kendi parasn karamayacak olan o kbus. Bu adamlar ortak iftinin geliriyle,
milyoner mutfa istiyorlar o dairelere. Yapabilir misin dersin?"
"Benim baz fikirlerim var, Ellsworth. Gelimeleri izliyorum ... yeni yntemleri inceledim ... ben
aslnda ..."
"Becerebilirsen senindir. Beceremezsen, benim btn dostluumun bile sana bir yarar olmaz.
Tanr da biliyor ya, istiyorum sana yardm etmeyi. Yamurda kalm yal tavuklara benziyorsun. Bak,
senin iin yle yapabilirim, Peter; yarn benim ofise gel, sana tm bilgileri vereyim. Al, eve gtr;
bakalm kafan atlatp bir eyler bulabilecek misin. Bir kumar oyna istiyorsan. n plan yap. Hibir
konuda sz veremiyorum. Ama eer onlarn istediine birazck yaklarsan, gerekli insanlara sunarm,
tm gcmle de desteklerim. Yapabileceim bu kadar. Karar bana kalmyor. Aslnda sana kalyor."
Keating oturmu, ona bakyordu. Gzleri kaygl, hevesli ve umutsuzdu.
"Denemek istiyor musun, Peter?"
"Denememe izin verir misin?"
"Tabii veririm. Neden vermeyeyim? Bunca insann arasnda bulmacay zen sen olursan, ok
sevinirim."
"Grnme gelince, Ellsworth," dedi Keating birdenbire. "u grnm ... baarszlklara ok
zldm iin deil ... Neden byle aaya kaydm anlayamadm iin ... En tepeden ... Hi
neden yokken ..."
"Eh, Peter, onu dnmek ok korku verici bir ey olabilir. Aklanamayan eyler her zaman
korkuntur. Ama yle bir korkuyla karlamamak iin yapabilecein bir ey var. Bir an durup
kendine, benim en tepede bulunmam iin herhangi bir neden var myd, diye sormak. Hadi hadi Peter,
glmse biraz. aka yapyorum. nsan mizah anlayn kaybetti mi, her eyini kaybetmi saylr."
Ertesi sabah Keating ofise, Ellsworth Toohey'nin Banner Binas'ndaki kk odasna uradktan
sonra geldi. Elinde Cortlandt Evleri projesiyle ilgili tm verileri ieren bir evrak antas vard.
lende izim elemanlarndan birini yollayp sandvi aldrd. Neil Dumont, "Yardm ister misin,
Peter?" diye sordu. "Birbirimize danr, biraz tartrz ..." Keating ban iki yana sallad.
Gece sabaha kadar masasnn bandan kalkmad. Bir sre sonra, artk ktlara bakmay kesmiti.
nne yaylm tablolar, rakamlar dnmyordu. Onlar zaten incelemi, isteneni
baaramayacan anlamt.
Gnn aarmaya baladn grd, kilitli kapnn dnda ayak sesleri duymaya balad
zaman, i saatlerinin baladn anlad. Burada da, kentin her yerinde de. Yerinden kalkt, telefon
rehberine uzand. Numaray evirdi.
"Ben Peter Keating. Bay Roark'dan bir randevu isteyecektim."
Ulu Tanrm, diye dnd beklerken, ne olur, kabul etmesin beni. Reddetsin. Sevgili Tanrm,
reddederse ondan mrmn sonuna kadar nefret etmeye hakkm olur. Kabul etmesin beni.
Sekreterin sakin sesi, "Yarn leden sonra drt sizin iin uygun mu, Bay Keating?" diye sordu.
"Bay Roark sizi o saatte grebilecek."
8

Roark, Peter Keating'e ilk baknn getirdii oku gstermemesi gerektiini biliyordu ... ama ge
kaldm da biliyordu. Keating'in dudaklarnda belirli belirsiz bir glmseme grd. zlmenin
bilincinde olduunu, buna raz olmak zorunda kaldn byle gstermesi korkuntu.
"Sen benden yalnzca iki ya m kksn, Howard?" diye sordu Keating ilk nce. Alt yldr
grmedii adamn yzne bakyordu.
"Bilmiyorum, Peter. Galiba yle. Ben otuz yedi yandaym."
"Ben de otuz dokuz ... o kadar."
lerledi, Roark'un masasnn karsndaki sandalyeyi eliyle yoklayarak yakalad. Roark'un odasnn
duvarm oluturan pencerelerden giren k, gzlerini kamatrmt. Gkyzne ve kente bakt.
Burada ykseklik duygusuna kaplmamt. Binalar ayaklarnn dibinde gibiydi. Gerek bir kent deil
de, oyuncak bir kentti sanki. nl binalarn minyatrlerinden yaplm. Birbirine inanlmayacak kadar
yakn ve bir o kadar kk. Eilse cannn istediini avucuna alabilirmi gibi hissetti. Hareket
halindeki siyah beneklere bakt. Otomobiller. ok yava gidiyor gibiydiler. Parmak kadar bir bloku
gemeleri yle uzun sryordu ki! Kentin talarn ve svalarn, yakalayp geri savuran bir
madde gibi grd. Sra sra yass, dey dzlemler. zerlerinde nokta halinde pencereler. Her
dzlem bir reflektr. Pembe, altn rengi ve mor. Aralarndaki duman mavisi izgiler, onlara biim, a
ve mesafe kazandryordu. Binalardan gkyzne k boalyordu. Gkyz yaz mavisiydi. Daha
dorusu, yanan bir atein zerini rten su tabakas gibiydi. Tanrm, diye dnd Keating. Kimdi
btn bunlar yapan adamlar? Sonra hatrlad ... kendisi de o adamlardan biriydi.
Bir an Roark'un vcudunu grd. Masann arkasnda, iki pencerenin birletii izginin nnde,
dimdikti. Sonra yaklat, onun karsna oturdu.
Keating'in aklndan lde kaybolan, denizlerde boulan insanlar geiyordu. O sessiz ve ebedi
gkyznn karsnda, son anda, gerei kabullenmek zorunda kalm olmalydlar. imdi kendisi
de, dnyann en byk kentinin karsnda, gerei sylemek zorundayd.
"Howard, br yanan evirmek dediklerinde kastettikleri o korkun ey bu mu? Buraya gelmeme
izin veriin mi?"
Sesini hi dnmyordu. O seste gurur bulunduunun farknda deildi.
Roark bir an ona sessizce bakt. Tek deiiklik yzdeki ilik deildi.
"Bilmiyorum, Peter. Hayr, deil. Gerek anlamda balamaktan sz ediyorlarsa yani. Eer ben
incinmi olsam, asla balanmazdm. Ama benim yapmakta olduumu demek istiyorlarsa, o zaman
evet. Bence bir insan dier bir insan incitemez. nemli bir biimde incitemez. Ne incitebilir, ne de
yardm edebilir. Seni balamam gerektiren bir ey yok ortada."
"Var olduuna inansaydn kendimi daha iyi hissederdim. Daha az zalim olurdu."
"Herhalde."
"Deimemisin, Howard."
"Belki de."
"ekmem gereken ceza buysa, ekiyorum; onu bilmeni isterim. ekiyorum ve anlyorum. Bir
zamanlar bu iten ucuz kurtulduumu sanyordum."
"Deimisin, Peter."
"Biliyorum."
"Ceza olmak zorundaysa zgnm."
"zldn de biliyorum. Sana inanyorum. Ama ziyan yok. En sonuncusu zaten. Aslnda en
byn, nceki gece ektim."
"Buraya gelmeye karar verdiinde mi?"
"Evet."
"O halde artk korkma. Nedir mesele?"
Keating dikleti. Sakindi. gn nce ropdambrl bir adamn karsnda otururkenki gibi
deildi. Hemen hemen zgveni vard imdi. Yava yava, kendine acmakszn konutu.

"Howard, ben bir asalak saylrm. Btn mrmce asalak oldum. Stanton'da en iyi projelerimi hep
sen izdin. mrmde yaptm ilk evi, sen izdin. Cosmo-Slotnick Binas'n sen izdin. Ben hep
senden beslendim, biz domadan nce gelip gemi, senin gibi adamlardan beslendim. Parthenon'u,
Gotik katedralleri, ilk gkdelenleri yapan adamlardan. Onlar olmasayd, ben ta stne ta koymasn
bilmezdim. Benden nce yaplanlara, mrm boyunca bir tek yeni kap tokma eklemi deilim.
Benim olmayan aldm, karlnda da hibir ey vermedim Verecek bir eyim yoktu. Rol
yapmyorum Howard, ne dediimin son derece farkndaym. imdi de buraya, beni tekrar kurtarman
istemeye geldim. Eer beni kovmak istersen, imdi yap."
Roark yavaa ban iki yana sallad, tek elini hareket ettirerek devam etmesine sessizce izin
verdi.
"Herhalde biliyorsundur, mimar olarak iim bitti benim. Yo, fiilen bitmedi, ama hemen hemen sonu
geldi. Bakalar bu durumda birka yl daha dayanr, ama ben yapamam. Eski durumum nedeniyle
yapamam. nsanlar beni, olduumdan baka bir ey sanm olduklar iin yapamam. nsanlar aaya
kayan birini asla balamaz. Onlarn hayallerine ayak uydurmak zorundaym. Bunu da ancak, mrm
boyunca hep yaptm gibi yapabilirim. Tamaya hakkm olmadan elde ettiim hreti srdrmek
iin, kendi abamla ulamadm bir baarnn getirecei, hak etmediim saygnla ihtiyacm var.
Bana son bir ans tannd. Bunun son ansm olduunu biliyorum. Yapamayacam da biliyorum.
Sana berbat bir ey getirip bunu dzelt demeyeceim. Senin tasarmlaman, benim imza atmama izin
vermeni istiyorum."
" nedir?"
"Cortlandt Evleri."
"Konut projesi mi?"
"Evet. Duydun mu?"
"O konuda her eyi biliyorum."
"Konut projeleriyle ilgileniyor musun, Howard?"
"Kim nerdi onu sana? Hangi koullarla?"
Keating anlatt. Heyecansz bir sesle, Toohey'le konutuklarm zet olarak ortaya serdi. Uzun zaman
nce okuduu bir senaryonun zeti gibi. Evrak antasndan ktlar kard, masaya koydu, Roark
onlara bakarken konumay srdrd. Roark onun szn bir tek kere kesti. "Dur bir dakika, Peter.
Sessiz kal." Keating uzun sre bekledi.
Roark'un elinin ktlar yavaa kprdattn gryor, ama onun ktlara bakmadm biliyordu.
Sonunda Roark, "Devam et," dedi. Keating brakt yerden balad. Hi soru sormuyor, kendine soru
sorma izni vermiyordu.
"Benim iin byle bir ey yapmana hi neden yok herhalde," diye bitirdi szlerini. "Bu sorunlar
zebilsen, onlarla temasa geer, ii sen yaparsn."
Roark glmsedi. "Sence Toohey'i sollayabilir miyim?"
"Hayr. Hayr, bunu yapabileceini sanmyorum."
"Konut projelerine ilgi duyduumu sana kim syledi?"
"Hangi mimar duymaz ki?"
"Eh, ben duyuyorum. Ama senin sandn anlamda deil."
Ayaa kalkt. Hzl bir hareketle kalkmt. Sabrsz ve gergindi. Keating ilk dncenin kafasndan
gemesine izin verdi. Roark'da bastrlm heyecan grmek ok garip oluyordu.
"Bunu bir dnmeme izin ver, Peter. Bunlar burada brak. Yarn gece evime gel. O zaman
sylerim sana."
"Beni... reddetmiyor musun?"
"Henz deil."
"Edebilirdin ... onca olup bitenden sonra ..."
"Bo ver onlar."
"Yani, dnecek misin ..."
"imdilik bir ey syleyemem, Peter. Karar vermek zorundaym. Sen fazla gvenme. Senden
imknsz bir ey isteyebilirim."
"Ne istersen, Howard. Ne istersen."
"Yarn konuuruz."
"Howard, ben ...sana nasl teekkr edebilirim ... Yalnzca dnmeyi kabu ..."
"Bana teekkr etme. Yapacaksam, kendime gre nedenlerim olacaktr. Senin kazanacaklarn kadar
da, ben kazanmay bekliyor olacam. Hatta belki daha fazla. Baka trl hibir ey yapmayacam
unutma."
Keating ertesi akam Roark'un evine geldi. Aradaki sreyi sabrszlanarak m geirmiti, yoksa
yle bir ey hissetmemi miydi, pek farknda deildi. Zihnindeki rk, yaylmaya balamt artk.
Hareket edebiliyordu, ama arl yokmu gibiydi.
Roark'un odasnn orta yerinde durup yavaa evresine baknd. Roark'un kendisine sylemedii
eyler iin minnet duyuyordu. Ama sorduu soruyla, o konulara kendi dikkatini kendisi ekmi oldu.
"Buras Enright Evi, deil mi?"
"Evet."
"Sen yaptn!"

Roark bayla evetledi, "Otur, Peter," dedi. ok iyi anlyordu.


Keating evrak antasn getirmi, yere koyup sandalyenin ayana dayamt. ikindi anta. Ar
grnyordu. Keating onu dikkatli tamt. Ellerini iki yana at, sonra hareketi unuttu, ylece kald.
"Evet?"
"Peter, bir an iin kendini bu dnyada yalnz olarak dnebilir misin?"
" gndr yle dnyorum."
"Hayr. Ben onu demek istemedim. Sana retildii iin hep tekrarladn eyleri unutup, kendi
beyninle, hakkyla dnebilir misin? Anlaman istediim eyler var. Bu ilk artm. Ne istediimi
syleyeceim sana. Dier insanlar gibi dnrsen, o bir ey deil dersin. Ama yle dersen, o zaman
yapamam bu ii. Sen tmyle anlamalsn. Bunun nemini btn zihninle anlamalsn."
"alrm, Howard. Ben sana ... dn drst davrandm."
"Evet. yle davranmasan, dn reddetmi olurdum. Ama imdi, en azndan birazn anlayabilirsin
gibi geliyor."
"Yapmak istiyor musun?"
"steyebilirim. Bana yeterince cazip bir teklif yaparsan."
"Howard ne istersen. Ne olursa. Ruhumu satmaya hazrm ..."
"te anlaman istediim ey de o. Ruhunu satmak dnyann en kolay eyidir. Bunu herkes her saat
yapyor. Ben senden ruhunu koruman istesem ... bunun neden daha zor olduunu anlayabilir misin?"
"Evet... evet, sanyorum."
"Evet. Konu bakalm. Cortlandt' yapmay niin isteyebileceim konusunda bir geerli neden syle
bana. Teklifini yap bana."
"Verecekleri btn para senin olsun. Benim ihtiyacm yok. ki katn da verebilirim. Onlarn
verecei creti ikiyle arparm."
"Beni daha iyi tanrsn, Peter. Bununla m tahrik etmeye alacaksn beni?"
"Hayatm kurtarm olacaksn."
"Senin hayatn kurtarmay niin isteyeceime dair bir nedenin var m?"
"Yok."
"Eeee?"
"ok byk bir kamu projesi, Howard. nsancl bir proje: Gecekondularda oturan yoksullar
dn. Onlara azck paralar karlnda doru drst bir konfor salayabilirsen, soylu bir hareket
yapm olmann doyumunu duyacaksn."
"Peter, dn daha drst davranmtn."

Keating'in baklar aaya kayd, yere dikildi. Ancak duyulabilecek bir sesle, "Bunu yapmaya
baylacaksn," dedi.
"Evet, Peter. imdi benim dilimi konumaya baladn."
"Ne istiyorsun?"
"imdi beni dinle. Ben dk kiral konut projeleri zerinde yllardr alyorum.
Gecekondulardaki yoksullar aklmdan bile geirmedim. Ben modern dnyamzn potansiyelini
dndm. Yeni malzemeleri, yntemleri, alp kullanabileceimiz icatlar ve frsatlar. Gnmzde
insan dehas bize yle ok rn sunmu ki! Yararlanlacak yle byk olanaklar var ki! Ucuz, basit,
zekice inaat yapmak mmkn. Benim bunlar inceleyecek bol bol vaktim oldu. Stoddard
Tapna'ndan sonra pek fazla iim olmad. Sonu beklemiyordum. almalarmn nedeni, bir
malzemeye baktmda, bununla ne yaplabilir, diye sormaktan kendimi alamaymd. Onu dnnce
de, yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Cevab bulmak, mengeneyi paralamak. Yllarca uratm
bunlarn zerinde. ok da sevdim. zmek istediim bir sorundu, o yzden uratm. Sen ayda on be
dolara kiraya verilecek dairelerin nasl yaplacan m soruyorsun? Ben on dolarln nasl
yaplacan syleyebilirim sana."
Keating elinde olmadan ne doru bir hareket yapt.
"Ama nce senin dnmeni istiyorum. Yllarm neden bu almalara verdim sence? Para iin
mi? hret iin mi? yilik olsun diye mi? Hayrseverliimden mi?" Keating ban yavaa iki yana
sallyordu. "Pekl. Anlamaya balyorsun. O halde ne yaparsak yapalm, ltfen gecekondulardaki
yoksullardan sz etmeyelim artk. Onlarn bu ile hibir ilgisi yok. Ho bunu budala beyinlere
anlatmaya almak zor olurdu, ama neyse. Bak, ben mterilerimi hi mesele etmem. Yalnzca
onlarn mimari ihtiyalarn dnrm. Onlar yapacam binaya tema olarak alrm. Malzememdir o
benim. Tulalar gibi, elik gibi. Tulayla elik de benim amacm deildir. Yalnzca aratr onlar.
Peter, insanlar iin bir eyler yapmaya kalkmadan nce, bir eyler yapabilecek bir insan olmak
zorundasn. Ama onu yapabilmek iin de, yapmay sevmelisin, yoksa ikincil sonular deil. i yani.
nsanlar deil. Kendi eylemini. Sadakay verdiin kiileri deil. Eer ihtiyac olan insanlar benim
tasarmladm binada daha iyi bir hayat biimi bulurlarsa, bundan memnun olurum. Ama o benim
almamn amac deildir. Nedenim o deildir. dlm de o deildir."
Pencereye yrd, kentin nehrin sularnda titreyen klarna bakt.

"Dn sylemitin. Konut projelerine hangi mimar ilgi duymaz ki, demitin. Ben o konunun ana
fikrinden nefret ediyorum. Ayda on be dolar verebilecek birine doru drst bir daire salamak iyi
bir i .bence de ... ama dier insanlarn srtndan deil. Vergileri ykseltiyorsa, dier btn kiralan
ykseltiyorsa, krk dolar kazanan adam fare delii gibi bir yerde oturmaya mecbur, ediyorsa, o
zaman iyi bir ey deil. New York'da olan da bu. Modern bir apartman dairesinde oturmaya kimsenin
paras yetmiyor. Ancak ok zenginlerle ok yoksullar oturabiliyor. Orta halli bir karkocann oturmak
zorunda kald o onarlm eski evleri hi grdn m? Dolap kadar mutfaklarn, su tesisatlarn
biliyor musun? Onlar yle yaamaya zorlanyor, nk yeterince beceriksiz deiller de ondan.
Haftada krk dolar kazanyorlar diye, konut projelerine almyorlar onlar. Oysa lanet olas projenin
paras hep onlardan kyor. Vergileri veren onlar. O vergiler yznden, kendi kiralar ykseliyor.
Onarlm eski evden, onarlmam eski eve, oradan da daha ktsne tanmak zorunda kalyorlar.
Benim niyetim, hi kimseyi yalnzca on be dolar kazanabiliyor diye cezalandrmak deil. Ama krk
kazanann niin cezalandrdn anlyorsam Allah belam versin. Hem de daha beceriksiz olann
hatr iin. Biliyorum, bu konuda dnya kadar teori var, ciltler dolusu tartmalar var. Ama sonulara
bak bir. Mimarlara gelince, onlar yine de hkmet projelerinden yana. Planl kent diye lklar
atmayan bir mimar grdn m sen hi? Kabul edilecek plann seninki olacandan nasl emin
olabiliyorsun, diye sormak isterdim onlara. Onunki olsa bile, o plan bakalarna zorla empoze
etmeye niin hakk olsun? Onunki deilse, o zaman yapt onca alma nereye gitti? Herhalde ikisini
de istemem, diyecektir. Onun istedii bir konsey, bir konferans, ibirlii. Sonucu da 'Yzyllarn
Mar' olur. Peter, o komitede sekiz kiiydiniz. Her biriniz tek bana alsayd, komitenin kard
iten iyisini karabilirdiniz. Bir gn kendine, neden diye sor."
"Galiba biliyorum ... Ama Cortlandt..."
"Evet. Cortlandt. u ana kadar sana nelere inanmadm syledim. Neyi istediimi ve bunu
istemeye ne hakkm olduunu anlayasn diye. Onu istemek zorundaym. Ben hkmet konut projelerine
inanmam. O iin soylu amalarn falan da dinlemek istemem. Bence hi soylu deil o amalar. Ama
onun da nemi yok. Benim asl kaygm o deil. Evlerde kimlerin oturaca, siparii kimlerin verdii
de nemli deil. Yalnzca evin kendisi nemli. Eer yaplacaksa, bari doru drst yaplsn."
"Sen ... o evleri yapmak m istiyorsun?"

"Bu sorunla uratm bunca yl boyunca, sonular uygulamada grebileceimi ummaya cesaret
bile edememitim. Neler yaplabileceini byk apta ortaya koyma frsatn bekleyemeyeceimi
biliyordum. Senin o hkmet projelerin inaat maliyetlerini o kadar arttrd ki, artk zel kiiler bu tr
projelere kalkamyor, dk kiral daireler yapmaya cesaret edemiyor. Hibir hkmet de, hibir
ii bana verecek deil. O kadarn sen de anlamtn zaten. Toohey'i aamazsn, demitin. Bir tek o
deil. Ben bugne kadar hibir gruptan, kuruldan, konseyden, komiteden i alm deilim. ster zel,
ister kamu sektr olsun. Ancak Kent Lansing gibi biri kar, benim iin bir sava verirse, o baka.
Bunun da bir nedeni var, ama u anda onu konumak zorunda deiliz. Anlamam istediim ey u: Sana
neden ihtiyacm olduunu biliyorum. Demek ki yapacamz anlama, adil bir anlama olacak."
"Senin mi bana ihtiyacn var?"
"Peter, ben bu ii seviyorum. Onu yaplm grmek istiyorum. Onu gerek haline dntrmek,
canl hale getirmek, ilerlik kazandrmak istiyorum. Ama canl eyler hep bileiktir. Bu ne demek,
biliyor musun? Bir btndr. Temizdir, katkszdr, saftr, tamamdr, kesiksizdir. Bileme ilkesini
bilirsin, deil mi? Bir dnce. Bir tek dnce. O binay ve her parasn yaratan dnce.
Kimsenin deitiremeyecei, el sremeyecei dnce. Cortlandt' tasarmlamak istiyorum. Onu
yaplm grmek istiyorum. Tam benim tasarmladm gibi yaplm grmek istiyorum."
"Howard ... buna kolay demeyeceim."
"Anlyor musun?"
"Evet."
"Ben yaptm ilerin karlnda para almay severim. Ama bu seferlik ondan vazgemeye
hazrm. O ii benim yapm olduumun bilinmesini de severim. Ama ondan da vazgeebilirim.
Kiraclarn yaptm evde mutlu olmasn isterim. Ama onun o kadar da nemi yok. Tek nemli olan,
benim amacm, benim dlm, benim balangcm ve benim sonum, iin kendisidir. Benim iim benim
yolumdan yaplmal. Bana bunu teklif et, karlnda her eyi alabilirsin. Mecburum vermeye. Benim
iim, benim yolumdan. zel, kiisel, egoist bir ama. Ben ancak byle alabilirim. Buyum ben."
"Evet, Howard. Anlyorum. Tm zihnimle."
"O halde sana teklifim u: Ben Cortlandt' tasarmlarm. Sen imzay atarsn. Tm paralar sen
alrsn. Ama orann tam benim tasarmladm gibi yaplacan garanti edersin."
Keating onun gzlerine bakt, baklarm karmad. Bir an, sessizce baktlar.
"Peki, Howard." Sonra ekledi. "Bekledim. Ne istediini anlam olduumu anlayasn, ne sz
verdiimin farknda olduumu bilesin diye."
"Kolay olmayacan biliyor musun?"
"ok zor olacann farkndaym."
"yle olacak. ok byk bir proje olduu iin. zellikle de hkmet projesi olduu iin. Pek ok
insann parma var, her birinin yetkileri var, herkes o yetkisini bir ekilde kullanmak isteyecektir.
Zor bir sava vereceksin. Benim inanlarmn cesareti gerek sana."
"Ona layk olmaya alacam, Howard."
"Benim sana sunduum bu gvenin, herhangi bir hayrseverlik hareketinden daha kutsal, 'daha
soylu' diyelim istersen ... olduunu anlamadka, baaramazsn. Bunun bir iyilik olmadn, bunu
senin hatrn iin ya da iinde oturacak kiraclarn hatr iin yapmadm, kendim iin yaptm
anlaman gerek. Senin de bu anlamaya ancak bu artlarla hakkn var."
"Evet, Howard."
"Bunu-nasl baaracan kendin planlamaksn. verenlerle ok salam, sugeirmez bir anlama
imzalaman gerek. Ardndan da, her be dakikada bir karna kacak her brokratla savaman gerek.
Belki bir yl boyunca, belki de daha uzun sre. Benim elimde, senin sznden baka bir garanti yok.
Onu vermek ister inisin bana?"
"Sz veriyorum."
Roark cebinden daktiloyla yazlm iki kt kard, ona uzatt.
"mzala."
"Ne bu?"
"kimizin arasnda bir anlama. Btn artlarmz sralyor. Her birimize bir kopya. Herhalde
hukuksal bir geerlilii yoktur. Ama seni bununla tehdit edebilirim. Geri mahkemeye veremem. Ama
ilan edebilirim. Eer istediin saygnlksa, bu anlamann aklanmasna izin veremezsin. Herhangi
bir anda cesaretin tkenirse, teslim olduun anda her eyi birden kaybedeceini hatrla. Ama szn
tutarsan, bak ben de sana sz veriyorum, orada yazl... bunu hibir zaman, hi kimseye
aklamayacam. Cortlandt senin olacak. Yapm bittii gn, bu kd sana yollarm, istersen
yakarsn."
"Peki, Howard."
Keating imzalad, kalemi ona uzatt. Roark da imzalad.
Keating oturduu yerden bir an ona bakt, sonra yavaa, kafasndaki bulank dnceyi
netletirmeye alyormu gibi konutu:

"Kime sorsan, senin budalalk ettiini sylerdi ... Herkes benim krda olduumu sylerdi."
"Sen toplumun verebilecei her eyi alyorsun. Parann tm sende kalyor. Verilebilecek onurlar,
alklar, hreti alyorsun. Kiraclarn minneti de senin olacak. Bana gelince ... ben de hi kimsenin
kimseye veremeyecei eyi alyorum. nsan onu ancak kendi kendine verebilir. Ben Cortlandt' yapm
oluyorum."
"Seninki benim aldmdan fazla, Howard."
"Peter!" Sesi zafer kazanm gibiydi. "Bunu anlayabiliyor musun?"
"Evet..."
Roark masaya yaslanp yavaa gld. Keating onun bu kadar mutlu bir ses kardm hi
duymamt.
"leyecek bu i, Peter. yi gidecek. Bir terslik olmayacak. Harika bir ey yaptn u anda. Bana
teekkr edip her eyi mahvetmedin."
Keating sessizce ban sallad.
"Rahatla artk, Peter. Bir iki ister misin? Ayrntlar bu gece konumayalm. Sen orada otur ve
bana al. Benden korkmaktan vazge. Dn sylediklerinin hepsini unut. Bu olay hepsini sildi zaten.
En batan balyoruz. Ortaz artk. Sana den iler ayr. O da nemli i. Ben ibirliini byle
anlyorum ite. Sen insanlarla ilikilere bakyorsun. Binay da bana brakyorsun. Her birimiz en iyi
bildiimiz ii yapyoruz. Elimizden geldii kadar iyi yapyoruz."
Keating'e yryp elini uzatt.
Keating oturduu yerden kalkmadan, ban da kaldrmadan; uzatlan eli skt. Parmaklar bir an o
elin evresinde skt.
Roark ona bir iki getirdiinde, Keating yudumu pe pee yutup evresine baknd. Parmaklan
kadehi smsk kavramt. Kolu titremiyordu, ama kadehteki buzun fkrdad duyuluyordu. Gze
grnr hibir hareket olmad halde.
Gzleri odada dolat, Roark'un zerinden kayd. Dnyordu. Bilerek yapmyor, diyordu
iinden. Beni incitmek iin yapmyor. Elinde deil. Farknda bile deil zaten. Ama vcuduna sinmi
artk. Dnyada kendinin var olduuna sevinen bir yaratn grnm. Birden farkna vard. Herhangi
bir canlnn var oluundan tr sevin duyabileceine, kendisi hibir zaman inanmamt.
"Sen o kadar gensin ki, Howard ... ok gensin ... Bir zamanlar sana fazla yal, fazla ciddisin,
demitim ... hatrlyor musun? Francon'un ofisinde, benim yanmda alyordun."
"Bo ver, Peter. Hatrlamadka ok iyi idare ediyordun."
"Senin iyiliinden. Dur, atma kalarn. Brak da konuaym. Bir eyler konumam art. Biliyorum,
o konuyu amam istemiyorsun. Tanrm, ben de hi istemiyordum! O gece kendimi o konuya kar
elikletirmem gerekmiti. Kafama frlatabilecein eylere kar. Ama sen yapmadn. Eer u anda
yer deitirseydik, buras benim evim olsayd... neler yapar, neler sylerdim, dnebiliyor musun?
Sen hi kibirli biri saylmazsn."
"Yo, hayr, ar kibirliyim. yle demek istiyorsan. Ben hi mukayese yapmam. Kendimi baka
biriyle ler gibi dnmem. Hibir eyin paras olarak llmem. Bunu reddederim. Katksz bir
egoistim ben."
"Evet. ylesin. Ama egoistler iyi yrekli deildir. Oysa sen iyi yreklisin. Tandm en egoist ve
en iyi insansn. Anlam yok bunun."
"Belki de o kavramlarn anlam yok. Belki o kelimeler, insanlara retilen anlamlara gelmiyor.
Ama o konuyu brakalm imdi. Eer mutlaka bir eyler konuacaksan, neler yapacamz
konualm." Ak pencereden bakmak zere biraz eildi. "urada duracak," dedi. "u karanlk yer.
Cortlandt'n yeri oras. Bittiinde onu penceremden grebileceim. Kentin paras olacak o zaman.
Peter, bu kenti ne kadar ok sevdiimi sana hi sylemi miydim?"
Keating bardandaki ikinin geri kalann da yuttu.
"Ben artk gideyim, Howard. Bu akam i yok bende."
"Birka gne kadar arann seni. Hep burada bulusak daha iyi olur. Ofisime gelme. Orada
grlmek istemezsin. Bilileri bir eyler anlayabilir. Ben izimleri bitirdike, sen kendin onlar temize
ekmek zorundasn. Kendi izgi slubunla. Benim izgilerimi tanyan insanlar vardr."
"Evet... peki."
Keating kalkt, bir an kararsz baklarla evrak antasna bakt, sonra eilip onu eline ald. Birka
karmak veda kelimesi mrldand, kapya yrd, durdu, elindeki antaya bir daha bakt.
"Howard ... bir ey getirdim ... sana gstermek zere."
Geri dnd, antay masaya koydu. "Bunu kimseye gstermedim." Parmaklar kaylar amaya
alyordu. "Anneme de, EIlsworth Toohey'e de ... Sen bana syle, bunda hibir..."
Roark'a yapt resimlerden birkan uzatt.
Roark nce birine, sonra dierlerine bakt. Gerektiinden uzun sre bakyordu her birine. Gzlerini
kaldrabilecek kadar kendine hkim olduunda, Keating'in syleyemedii kelimeye cevap olarak
ban iki yana sallad.
"ok ge, Peter," dedi yavaa.

Keating bayla evetledi. "Herhalde... ben de biliyordum."


Keating gidince, Roark kapnn kanadna dayand, gzlerini yumdu. indeki acma duygusu
midesini bulandryordu.
Bunu daha nce hi hissetmemiti. Henry Cameron ayaklarnn dibine ykld zaman da, Steven
Mallory kendini yataa atp hkrd zaman da. O dakikalar temiz dakikalard. Oysa bu, tam
acmayd. Deeri ve umudu olmayan bir insan grmek, sonun geldii duygusu, aresi olmamas.
Utan vard bu duyguda. Bir insan hakknda byle bir yargya vard iin, kendinden utanyordu. Hi
sayg iermeyen bir duygu hissettii iin.
Acma bu, diye dnd; sonra ban aknlkla kaldrd. Bu kadar canavarca bir duygunun iyilik
ve sevap saylabilmesi iin bu dnyada mthi bir terslik olmas gerektiini dnyordu.
9

Gln kysnda oturmaktaydlar. Wynand bir kayann zerine km, Roark yere uzanm,
Dominique de imenlerin zerine dimdik oturmutu. Etekleri evresine yaylm durumdayd.
Wynand'n Evi, karlarndaki tepedeydi. Arazi teraslar halinde yayla yayda ykseliyor, o tepeyi
oluturuyordu. Ev de yatay dikdrtgenler biimindeydi. Sonunda dey bir uzantyla son buluyordu.
Adm adm gerileyen bloklar halindeydi. O bloklarn her biri bir odayd. Her birinin boyu ve biimi,
taban hizalarn basamak basamak ayrmaktayd. Sanki ilk adm oluturan salondan sonra, bir el
yavaa hareket etmi, br adm oluturmutu. Daha sonra da dierlerini. Birer birer. Her biri biraz
daha ksa, daha kesin. Sonuncusu da gkyznn bir yerinde bitiyordu. Tepeye doru ykselen
teraslarn hareketi devam ediyormu, vurgulanyormu, hzlanyormu, stakato bir finale ulayormu
gibi.
Wynand, "Ona buradan bakmak houma gidiyor," dedi. "Dn btn gn burada geirdim.
Duvarlarda n deimesini seyrettim. Howard, sen bir binay izerken gnn her saatinde n
her adan o eve neler yapacan biliyor musun? Gnei sen mi kontrol ediyorsun?"
"Tabii." Roark ban kaldrmadan konumutu. "Ama ne yazk ki burada kontrol edemiyorum.
Biraz ekil, Gail. Glge yapyorsun. Srtma den gnei severim."
Wynand de yere, otlarn zerine indi. Roark yzst yatm, yzn koluna dayamt. Turuncu
salar, gmleinin beyaz kolu zerindeydi. ne uzanan tek elinin avucu yere dnkt. Dominique o
parmaklarn arasndan ykselen otlara bakt. Parmaklar ara sra kprdyor, bir otu tembel bir zevkle
kryordu.
Gl arkalarndayd. Keleri koyulamaya balayan, yamyass bir araf. Sanki evredeki aalar
yaklayor ve gece, gl smsk sarmaya hazrlanyordu. Gne parlak bir erit oluturmaktayd
sularn ortasnda. Dominique eve bakt, oradaki pencerede durup, urada uzanm yatan insana
bakmaktan ne kadar holanacan dnd. Eli yerde. Yorgun. i boalm.
Bir aydr o evde oturuyordu. Burada yaayacan hi dnmemiti. Derken bir gn Roark, "Ev on
gn sonra hazr olacak, Bayan Wynand" demi, kendisi de, "Peki, Bay Roark," diye cevap vermiti.
Evi kabul etmiti Dominique. Elini zerinden kaydrd merdiven trabzanlarn, soluduu havay
evreleyen duvarlar, akamlar parmayla bastrd elektrik dmelerini, Roark'un duvarlara
dedii kablolardan gelen , musluu atnda akan suyu, onun planlad borular, Austos
akamlar minede yanan atei. Onun izimindeki gibi, talarn bir araya gelerek oluturduu
minede. inden, her an, diye dnyordu. Varlmn her ihtiyac. Sonra, neden olmasn? dedi
kendi kendine. Vcudum iin de ayn ey. Cierler, kan damarlar, sinirler, beyin ... hepsi ayn
kontroln altnda. Evle bir hissediyordu kendini.
Wynand'n kollarnda yatt geceleri, gzlerini at zaman Roark'un tasarmlad odaya bakmay
kabullendi. Vcudunun doyum bulamayan alna cevap olan, ya da o alkla alay eden zevki,
dilerini skarak karlad, ona teslim oldu. Kendisine bunu verenin hangi erkek olduunu bilmeden.
Yoksa ikisi birden mi?
Wynand onun odada yryne, merdivenlerden iniine, pencerede duruuna bakyordu. Bir ara,
"Evin elbise gibi bir kadna uygun izilebileceini bilmezdim," dedi. "Sen buradaki halini benim gibi
gremiyorsun. Bu evin nasl tmyle senin olduunu bilemiyorsun. Her asyla, her odasnn her
parasyla, senin iin bir ereve buras. Senin boyuna, senin vcuduna gre leklenmi. Duvarlarn
dokusu bile, senin teninin dokusuna uyuyor. Garip biimde uyuyor. Stoddard Tapna buras. Ama bir
tek kii iin yaplm ve ayrca benim. stediim de buydu. Kent sana dokunamaz burada. O kentin
seni benden alacan hissettim hep. Neyim varsa o verdi bana. Neden hep iimde, gnn birinde
bedelini isteyecei duygusu var acaba? Ama burada gvendesin ve benimsin."

Dominique'in iinden barmak geldi: "Gail, hibir zaman olmadm kadar ona aitim."
Wynand'n yeni evlerine gelmesine izin verdii tek konuk Roark'tu. Dominique de, Roark'un hafta
sonlarnda yapt bu ziyaretleri kabul ediyordu. Kabul etmesi en zor olan da buydu. Onun kendisine
ikence etmek iin gelmediini biliyordu aslnda. Wynand yle istiyor diye geliyor, Wynand'la
birarada bulunmaktan holanyordu. Akamlan yukar kmadan nce, eli merdivenin trabzannda,
Roark'a dnp konutuunu hatrlyordu. "Sabah istediiniz saatte kahvaltya inebilirsiniz, Bay Roark.
Yemek odasndaki dmeye basn, yeter." "Teekkr ederim, Bayan Wynand. yi geceler."
Bir keresinde onu yalnzken grd. Bir an iin. Sabahn erken saatiydi. Dominique btn gece
uyumam, holn kar tarafndaki odada yatan Roark'u dnmt. Sonra ev daha uyanmadan
kalkmt yataktan. Tepeden aaya inmi, evresindeki arazinin doad sessizliinde bir rahatlama
bulmutu. Gndzd ama henz gne yoktu. Yapraklar hi kprdamyordu. Bekler gibi bir sessizlik
iindeydiler. Bir ara arkasnda ayak sesleri duydu, durdu, bir aacn gvdesine yasland. Roark
omzuna mayosunu atmt. Glde yzmeye gidiyordu. Dominique'in nnde durdu. evredeki arazi
gibi sessiz durup birbirlerine baktlar. Roark hibir ey sylemedi, dnp yoluna devam etti.
Dominique aaca dayanmay srdrd. Bir sre sonra o da eve doruldu.
imdi gln yannda otururlarken, Wynand'n konutuunu duydu:
"Dnyann en tembel yaratymsn gibi grnyorsun, Howard."
"yleyim."
"Hi kimsenin bylesine gevediini grmemitim."
" gece uykusuz kal da bak."
"Sana dn gel demitim."
"Gelemedim."
"Burada kendinden mi geeceksin yoksa?"
"sterdim. Harika bir duygu." Ban kaldrd. Gzleri glyordu. Tepedeki evi grmyormu,
ondan sz etmiyormu gibi konutu: "Byle lmek isterdim. Bir kyya byle uzanm durumda.
Gzlerimi yummak ve bir daha geri dnmemek."
Dominique iinden, benim dndm dnyor, dedi. O ortak yanmz hl var. Gail
anlayamaz bunu. Gail'le onun arasnda yok. Bu yalnzca benimle onun arasnda.
Wynand, "Seni budala." dedi. "Hi sana uymuyor bu szler. aka olarak bile. Sen bir ey uruna
kendini paralyorsun. Nedir yaptn?"
"u an iin, havalandrma bacalar. ok inat bacalar."
"Kimin iin?"
"Mteriler... Trl trl mterim var artk."
"Geceleri almak zorunda msn?"
"Evet. Bu insanlar iin, yle. ok zel bir i. Ofise bile getiremiyorum."
"Neden sz ediyorsun sen?"
"Hi. Aldrma sen. Yar uyuyorum zaten.1"
Dominique bu sefer de, bu Gail'e sayg, dedi. Teslim olma gveni. Kediler gibi geviyor. Oysa
kediler, sevmedikleri insanlarn yannda hi gevemezler.
Wynand, "Yemekten sonra seni tekmeyle st kata atp kapn kilitleyeceim," dedi. "On iki saat
uyuyacaksn bu gece."
"Peki."
"Erken kalkmak ister misin? Gne domadan birlikte yzelim."
"Bay Roark yorgun, Gail," dedi Dominique. Sesi sertti.
Roark tek dirsei zerinde dorulup ona bakt. Dominique onun gzlerindeki anlay grd.
"Kt alkanlklar ediniyorsun, Gail, diye devam etti szlerine. "Kente uzaktan gelip gidenlerin
huylar bunlar. Kendi sayfiye saatlerini, alk olmayan konuklara zorla kabul ettirmeye kalkyorsun."
Bir yandan iinden, seni gle inerken grdm o bir an benim olsun, diye yakaryordu. Gail'in her
eyi ald gibi onu da almasna izin verme. "Bay Roark'a Banner'da alan bir iiymi gibi emirler
veremezsin." Wynand neeyle, "Kimseye emir vermek beni bu kadar keyiflendirmez," dedi.
"Tutturabilirsem."
"Tutturuyorsun."
Roark, "Emir almak beni rahatsz etmiyor, Bayan Wynand," dedi. "Gail gibi nitelikli birinden
olunca."
Ne olur, bu sefer ben kazanaym, diyordu Dominique. Ne olur... Senin iin hibir nemi yok ...
anlamsz bir ey. Ama ... hayr de ona. Ona ait olmayan, o bir anlk duruumuzun hatr iin, hayr de.
"Bence dinlenseniz daha iyi olur, Bay Roark. Yarn ge saate kadar uyumanz gerek. Hizmetilere
sizi rahatsz etmemelerini sylerim."
"Yo, hayr, teekkr ederim. Birka saate kadar bir eyim kalmaz, Bayan Wynand. Kahvaltdan
nce yzmek houma gider. Sen hazr olduun zaman kapy vur, Gail. Birlikte ineriz."
Dominique dnp gle, tepelere bakt. Grebildii alanda ne bir tek baka insan, ne de bir tek ev
vard. Yalnzca su, aalar ve gne. Kendi dnyalar. Hakk var, diye dnd. Birbirlerine aitti
onlar. de.
Cortlandt Evleri'nin izimleri alt bloktan oluuyordu. Her biri on be kat yksekliindeydi. Her
biri dzensiz bir yldz biimindeydi. Merkez bir afttan darya uzanan kollar gibi. aftlarda
asansrler, kalorifer sistemleri, kablolar ve boralar vard. Daireler darya gen biiminde knt
yapmaktayd. Aralardaki alanlar sayesinde, her biri ynden k ve hava alabiliyordu. Tavanlar
prefabrikti, t duvarlar plastik karolarla kaplyd. Boya ve sva istemiyordu. Tm bora ve kablolar,
tabann kenarlarndaki madeni oluklar iine yerletirilmiti. Gerektiinde masrafszca alp
yenilenebileceklerdi. Mutfak ve banyolar komple nite olarak, prefabrik hazrlanacakt.
partisyonlar hafif madendendi. Duvarlar katlanp alabiliyor, iki oda birleip salon oluyor,
istendiinde duvar yerine ekilip iki kk oda elde ediliyordu. Temizlenecek koridor veya geit
azd. Binalarn bakm ve onarm giderleri ok dk olacakt. Plann tm, genlerden oluan bir
kompozisyondu. Dkme beton binalar, basit yapsal izgilerden olumaktayd. Ss yoktu. Gerei de
yoktu. Genel biimde zaten bir heykel zarafeti vard.
Ellsworth Toohey, Keating'in getirip masasna serdii izimlere hi bakmad. Gz perspektif
resimdeydi. Az ak, bakp duruyordu o resme. Sonra ban arkaya att, kahkahalarla glmeye
balad.
"Peter," dedi. "Sen bir dhisin."
Sonra ekledi: "Ne demek istediimi anladn sanyorum." Keating ona bo bo bakt. Merak yoktu
gzlerinde. "Benim baararak iin urunda bir mr harcadm eyi baardn sen. Yzyllar boyunca
nice insanlarn da abalad eyi baarmak sana ksmet oldu. Huu ve hayranlk iinde sana apkam
karyorum, Peter."
"Planlara bak," dedi Keating ona. "Her daire on dolara kiraya verilebilecek."
"Ona hi kukum yok. Bakmak gerekmez. Eh, evet, Peter, kabul ederler bunu. Kayglanma. Kabul
ederler. Tebrikler, Peter."
"Seni koca budala!" dedi Gail Wynand. "Ne peindesin sen?"
Roark'a Bcnnern o gnk nshasn frlatt. sayfas alarak katlanmt. Sayfadaki fotorafn
altnda, "Mimarn Cortlandt Evleri izimi" diye yazyordu. "Astoria... Long Island'da ina edilecek
on be bin dolarlk konut projesi: Keating & Dumont Mimarlk irketi."
Roark fotorafa bakt, sordu. "Ne demek istiyorsun?"

"Ne demek istediimi bal gibi biliyorsun. Sanat galerimdeki eserleri imzalarna bakarak m setim
sanyorsun sen? Eer bunu Peter Keating izdiyse, ben bugnk Banner'n her kopyasn yemeye
hazrm."
"Bunu Peter Keating izdi, Gail."
"Seni budala. Ne peindesin sen?"
"Eer sylemeye altn eyi anlamak istemiyorsam, sen ne dersen de, anlamam zaten."
"Ben bir yaz yazarsam, belli bir konut projesinin Howard Roark tarafndan tasarmlandn
aklarsam, anlarsn. Baka gazetelerde kmayan bir yaz. Bay Toohey'e de ho bir aka olur. nk
bu lanet olas projelerin arkasndaki adamlarn arkasnda o var."
"Byle bir ey yaymlarsan seni mahkemelerde srndrrm."
"Gerekten yapar msn?"
"Yaparm. Bo ver, Gail. Bu konuyu konumak istemediimi anlamyor musun?"
Daha sonra, Wynand o fotoraf Dominique'e gsterip sordu.
"Kim izdi bunu sence?"
Dominique bakt, "Tabii," demekle yetindi.
"Nasl bir 'deien dnya1, Alvah? Neyken ne oluyor? Kim deitiriyor?"
Alvah Scarret'in yznn bir ksm heyecanlyd, ama daha ou sabrszd. "Deien Dnyada
Annelik" balm tayan bayazsna bakyordu. Yaz Wynand'n masasndayd.
"Ne olacak ki, Gail," diye mrldand kaytsz bir sesle.
"Ben de onu bilmek istiyorum. Ne olacak ki?" Wynand yazy eline alp yksek sesle okudu: "Bizim
tandmz dnya gitti. i bitti onun. Artk kendimizi kandrmaya gerek yok. Geri dnemeyiz leriye
gitmek zorundayz. Bugnn anneleri, kendi duygusal grlerini genileterek bir rnek oluturmak
zorundalar. ocuklarna duyduklar bencil sevgiyi daha yksek bir dzeye getirmek zorundalar. O
sevgiye herkesin ocuklarn da katmalar gerekiyor. Anneler mahallelerindeki her ocuu sevmeli.
Hem mahallelerindeki, hem kentlerindeki, hem lkelerindeki, hem de koskoca dnyadaki her ocuu,
kendi kk Mary'leri, Johnny'leri kadar sevmeli." Wynand burnunu buruturdu. "Alvah? ... Zrvalar
sralamann bir zarar yok ... ama bu tr zrva?"
Alvah Scarret ona bakmamakta direniyordu.
"Sen an gerisine kaldn, Gail," dedi. Alak sesle konuuyordu. Uyan vard sesinde. Sanki
dilerini gsteren bir ey vard. Bugn iin deil... lerde olacaklar iin.
Bu davran Alvah Scarret'e yle aykryd ki, Wynand konuyu srdrme isteini tmyle kaybetti;
bayaznn zerine kalemiyle apraz bir izgi ekti. Ama o mavi izgide bir yorgunluk vard. Ucu
bulank bitiyordu. "Git, baka bir ey rptr, Alvah," dedi.
Scarret kalkt, kd ald, dnd, tek kelime sylemeden odadan kt.
Wynand onun arkasndan akn baklarla bakt. Bir yandan eleniyor, bir yandan da hafiften ii
bulanyordu.
Gazetesinin adm adm, hissettirmeden benimsedii yeni eilimi yllardr fark etmekteydi.
Kendisinden o yolda bir emir gelmeden. Haber yazlarnn yeni eilimini, mulak atflar, yar
imalar, garip yerlere yerletirilen garip sfatlar, baz konularn vurgulann, hi gerekmedii halde
baz yerlere siyasal yarglar konulmasn gzden karm deildi. Eer bir haberde iverenle ii
arasndaki bir anlamazlk anlatlyorsa, iveren srf kelimelerin gcyle sulu gsteriliyordu.
Gerekler ne olursa olsun. Gemiten sz edilirken hep, "karanlk gemiimiz" ya da "l
gemiimiz" denilmekteydi. Birinin kiisel amacndan sz edildiinde, "bencillikten kaynaklanan"
ama oluyordu o hemen. Ya da "agzllkten kaynaklanan" ama oluyordu. Hergn yaynlanan
bulmacalarda bile, "Modas gemi bireyler" soruluyor, cevab "Kapitalistler" olarak kyordu.
Wynand btn bunlara omuz silkip gemiti. Glmt hatta. Adamlarm iyi eittim ben, demiti
iinden. Eer gnn moda argosu buysa, ocuklar onu otomatik olarak benimsiyor, demiti. Hibir
anlam yoktu bunlarn. Bayazda ve yorumlarda olmamas yeterdi. Gerisi nemli deildi. Gnn
modas ite. Pek ok modann gelip getiini grmt o.
"Wynand Okumuyoruz" kampanyasna da kaygland yoktu. O kampanyada tuvaletlere yaptrlan
etiketlerden bir tane edindi, kendi Lincoln'unun camna yaptrd, altna, "Biz de okumuyoruz"
yazsn ekledi. Tarafsz bir gazetenin fotorafs onu grp fotorafn ekene kadar tuttu o etiketi
orada. Meslek hayat boyunca ona ok kii sava am, ok kii lanet okumu, ok kii knamt.
Hem de en byk finansal gler bir araya gelerek yapmlard bunlar. Gus Webb diye birinin
yaptklarndan korkacak deildi herhalde.
Banner'n eski poplerliini biraz kaybettiini biliyordu. Omuz silkerek, "Geici bir moda," dedi
Scarret'e. Ya bir yarma aar, ya kupon datr, tiraj arttrp btn bunlar unuttururdu istedii anda.

Kendini eyleme geiremiyordu. alma isteini hi bu kadar youn biimde hissetmemiti Her
sabah ofisine sabrsz bir hevesle giriyordu. Ama bir saat getiinde, duvarlarn eklem yerlerini
seyredip ocuk arklar mrldanmakta olduunu fark ediyordu. Can sknts deildi bu. Bir
esnemenin doyumunu bile getirmiyordu. Esnemek isteyip esneyememek gibiydi daha ok. ini
sevmedii sylenemezdi. Biraz tatszlamt i, o kadar. Onu karar vermeye zorlayacak dzeyde
deil tabii. Yumruklarn sktracak kadar deil. Yalnzca burun deliklerini kasacak kadar.
Dalgn dalgn, halkn zevkinin bu yeni trendinden kaynaklanyor, diye dnmekteydi. O da bu yolu
izlemeli, olay ustaca kullanmalyd. Dier modalar iin yapt gibi. Ama izleyemiyordu.
Eletirdiinden deil. Mantkla benimsedii pozitif bir tutum deildi bu. nemli bir nedenden tr
meydan okuyor da deildi yeni akma. Ama iinde bir titizlik duygusu vard. Hemen hemen bekretle
ilgiliymi gibi. nsann amura basmadan nce duyduu ekingenlik. nemi yok, geecek, dedi kendi
kendine. Baka konulara merak sardklar anda, hemen toparlarm. Bu seferkine bulamadan
beklemek istiyorum.
Alvah Scarret'le konuurken neden iinde bir tedirginlik duygusu uyandm aklayamyordu. Her
zamankinden daha keskin bir duygu. Alvah'nn yle bir yaz yazm olmas geri garipti. Ama baka
bir ey daha vard. Alvah'nn odadan knda bir hava vard. Artk patronun fikrini dikkate almas
gerekmediine inanyormu gibi.
Alvah' kovmam gerekir, diye dnd, sonra kendi kendine gld. Alvah Scarret'i kovmak, ha?
Dnyann dnn durdurmak gibi bir eydi bu. Hatta... Banner' kapatmak gibi bir ey.
Ama o yaz ve sonbahar aylar boyunca, Banner' ok sevdii gnler de olmutu. yle gnlerde,
gazeteyi masaya aar, avularn o taze mrekkeplere dedirir, sayfalarda Howard Roark'un adn
okuduka kendi kendine glmserdi.
Onun odasndan kan emir, ilgili her departmana ulamt: Howard Roark'u destekleyin. Sanat
blmnde, gayrimenkul blmnde, bayazlarda, yorum yazlarnda, dier stunlarda, Howard
Roark'un ve binalarnn adlar dzenli olarak gzkmeye balad. Geri tabii bir mimarn reklamn
yapma frsat pek de sk domuyordu. Binalarn haber deeri fazla saylmazd. Ama Banner, Roark'un
adn okurlarna her frsatta duyurma kurnazln gstermekteydi. Yazlan her ey Wynand'n
denetiminden geiyordu. Bu tr malzeme, Banner iin olduka artcyd. Bir kere, zevkli ve
dzeyli bir ifadeyle kaleme alnyordu. Sansasyon hikyeleri yoktu. Roark'u kahvalt ederken gsteren
fotoraflar yoktu. nsani ilgiye yer verilmiyor, bir adam zorla satma peine dlmyordu. Yalnzca
bir sanatnn byklne ynelik, iyi dnlm, nazik bir sayg vard.
Wynand akam olup yeni evine dndnde, salonun sehpas zerinde hep Banner grmeye
balamt. Oysa evliliinden bu yana, evine bu gazetenin girmesine izin vermemiti. lk grdnde
glmsemi, hi bir ey sylememiti.
Sonra bir akam konuyu at. Gazeteyi eline alp sayfalan evirdi, yazlk evlerle ilgili yazy buldu.
Bu yaznn byk blm Monadnock Vadisi'nin tariflerinden oluuyordu. Ban kaldrp karda
oturan Dominique'e bakt. Dominique minenin ateinin yanna, yere oturmutu.
"Teekkr ederim, sevgilim."
"Neye, Gail?"
"Evimde Banner' grmekten memnun olacam zaman bildiin, anladn iin."
Kalkp yrd, yere, onun yanna oturdu, kolunu onun incecik omuzlarna att.
"Bunca yldr Banner'n reklam ettii onca politikacy, sinema artistini, ziyarete gelen
grandkleri, adi sokak katillerini dn," dedi. "Tramvay irketleriyle, krmz fener mahalleleriyle,
evde sebze yetitirmekle ilgili byk kampanyalarm dn. Ama bu sefer inandm
syleyebiliyorum, Dominique."
"Evet, Gail..."
"Hep istediim, sonunda kavutuum ve kullanmadm bunca g. imdi grecekler neler
yapabileceimi. Ona sayg gstermeye zorlayacam onlar. Hak ettii hreti kazandracam ona.
Kamuoyu, ha? Ben ne dersem odur kamuoyu."
"Sence kendisi istiyor mudur bunlar?"
"Herhalde istemiyordun Ama bana vz gelir. stemese de ihtiyac var. Ben de vereceim ona.
Bunlarn onun olmasn istiyorum. Mimar olarak, halkn mal o. Bir gazetenin onun hakknda yaz
yazmasn engelleyemez."
"Onun hakkndaki btn bu yazlar.... sen mi yazyorsun?"
"ounu."
"Gail, ne kadar byk bir gazeteci olabilirmisin?"
Kampanya gerekten de sonu getirdi. Ama Wynand'n beklemedii trden sonular getirdi. Genel
kamuoyu aslnda kaytsz kald. Ama aydn evrelerde, sanat dnyasnda, meslein iinde, insanlar
Roark'a glmeye balamlard. Wynand'n kulana, "Roark mu? Ha, evet, Wynand'n bebei!" gibi
yorumlar geliyordu. "Banner'n yeni kahraman." "Sar basnn dhisi." "Banner imdi sanat satmaya
balad... ki kutu kapa gnderin." "Zaten belli deil miydi? Roark hakknda batan beri byle
dnmtm ben. Wynand Gazeteleri'ne yakacak trden bir yetenek."
"Grrz bakalm," diyordu Wynand tiksintiyle. Ve kiisel kampanyasn srdryordu.
Bask yapabilecei insanlarn yapm ilerini hep Roark'a verdiriyordu. lkbahardan bu yana,
Roark'un ofisine Hudson kysnda bir yat kulb binas, bir i han, iki de zel ev getirmiti. "Sana
altndan kalkamayacan kadar ok i bulacam," diyordu. "Sana ziyan ettirdikleri onca yl telafi
ettireceim."
Austen Heller bir akam Roark'a, "Sylememe izin verirsen, galiba biraz de ihtiyacn var,
Howard," dedi. "Tabii bu Bay Gail Wynand olayndan sz etmek istiyorum. Korkun bir ey. Onunla
ikinizin byle yakn arkada olmanz, mrmde inandm btn mantksal kavramlara meydan
okuyor. Ne de olsa, insanlar snflara ayrlr... yoo, Toohey'nin dilini konuuyor deilim. Ama arada
alamayacak snr izgileri vardr."
"Evet, vardr. Ama onlarn nerelere izilecei konusunda hi kimse kesin bir ey syleyememitir."
"Eh, dostluun seni ilgilendirir. Ama bu iin bir yn var ki hemen durdurulmal. Bu sefer beni
mutlaka dinlemeni istiyorum."
"Dinliyorum."
"Sana bulduu btn bu iler ok iyi tabii. Eminim bunun dln alr, cehennemde birka kat
yukarda bir yere yerletirilir. Oraya gidecei kesin nk. Ama Banner'da seninle ilgili yaynlad
eyleri hemen kesmesi gerek. Sen durdurmalsn onu. Wynand Gazeteleri'nin desteinin bir insan
lekelemeye yeterli olduunu bilmiyor musun?" Roark bir ey sylemedi. "Sana profesyonel olarak
zarar veriyor bunlar, Howard."
"Verdiini biliyorum."
"Onu durduracak msn?"
"Hayr."
"Ama neden?!!"
"Dinlerim dedim, Austen. Sana Wynandi anlatnn demedim."
Bir sonbahar le sonrasnda Wynand, Roark'un ofisine geldi. Akamlar sk sk uruyordu. Sonra
ofisten birlikte karlarken, "Gzel bir akam," dedi. "Bir yry yapalm, Howard. Sana gstermek
istediim bir yerim var."
Yola dp Hell's Kitchen'a doru yrd. Koskoca bir dikdrtgen alann evresini dolatlar.
Dokuzuncu Cadde'yle On Birinci Cadde arasndaki iki blok. Roark o alandaki khne tula binalara,
arplm kaplara, rmekte olan tahtalara, darack aralklara gerilen iplere aslm gri amarlara
bakt. Bunlar hayat belirtisi olmaktan ok, habis bir rmln yaylmasna benziyordu.
"Buras senin mi?" diye sordu Roark.
"Hepsi."
"Bana neden gsteriyorsun? Bir mimara bunu gstermenin, bir tarla dolusu ceset gstermekten
beter olduunu bilmiyor musun?"
Wynand kar kaldrmda, cephesi beyaz fayans kaplanm kafeyi gsterdi. "Oraya oturalm," dedi.
Pencerenin yanna, temiz bir madeni masaya oturdular; Wynand kahve smarlad. Kentin en iyi
lokantalarnda ne kadar rahatsa, burada da o kadar rahatt. O zarif hali, burada garip bir nitelik
kazanyordu. Bu yere hakaret etmiyor, sanki buray deitiriyordu. Davrann hi deitirmeyen bir
kral gelmi gibi. Girdii her evi saraylatryormu gibi. Dirseklerini masaya dayayp eildi,
kahvenin buharnn arasndan Roark'a bakt. Gzlerini ksmt. Eleniyor gibiydi. Tek parmayla
sokan kar kaldrmn gsterdi.
"lk aldm mlk orasyd, Howard. ok uzun zaman nceydi. O gnden beri elimi srmedim."
"Neye saklyordun?"
"Sana."
Roark ar bir kupaya benzeyen fincan dudaklarna gtrd, baklarn Wynand'nkilerden
ayrmadan, gzlerini ksarak, elenerek bakt. Wynand'n hevesli sorular beklediini biliyor, ama
sormuyor, sabrla bekliyordu.
"Seni inat pi," diye kkrdad Wynand. Teslim olmutu. "Pekl. Dinle. Buras benim doduum
yer. Mlk almay dnecek yaa geldiimde buray aldm! Birer ev, birer ev. Her bloku ayr ayr.
ok uzun srd. Daha iyi bir yer alp daha ok ve daha hzl para kazanabilirdim, ama buna tmyle
sahip oluncaya kadar bekledim. Yllarca kullanmayacam bildiim halde. nk gnn birinde
Wynand Binas'nn burada ykseleceine daha o zamandan karar vermitim. Tamam, peki, istediin
kadar sakin kal. Yznn u anda ne hale geldiini grdm bir kere."
"Ah, Tanrm, Gail ..."
"Ne oldu? Yapmak m istiyorsun onu? ok mu istiyorsun?"
"O uurda hayatm verebilirim sanyorum ... Ama o zaman binay yapamazdm tabii. Duymak
istediin bu muydu?"
"Onun gibi bir ey. Hayatm isteyecek deilim. Ama bir kere olsun soluunun boazna tkandn
grmek ho bir ey. ardn iin teekkr ederim. Demek Wynand Binas'nn ne anlama geldiini
anlyorsun. Kentin en byk binas. Ve en ahane."
"Byle isteyeceini biliyorum."
"Henz yapacak deilim. Ama ben bunca yldr bekledim, imdi sen de benimle birlikte
bekleyeceksin. Bir bakma, sana ikence etmek houma gidiyor, onu biliyor musun? Her zaman
istediimi de biliyor musun?"
"Biliyorum."
"Seni buraya getiriim, yaptracam gn burann senin olacam sylemek iindi. Bekledim, nk
kendimi hazr hissetmiyordum. Seni tandm zaman, hazr olduumu anladm. Sen mimar olduun
iin deil. imdi biraz daha beklememiz gerekiyor. Bir iki yl falan. lke kendini topallayana kadar.
u sra bina yapmak iin uygun bir zaman deil. Tabii herkes gkdelenlerin gn artk geti, diyor.
Modern deil diyor. Benim hi aldrdm yok. Kendini detirim ben ona. Wynand Kurulular'nn
kentin her yanna salm ofisleri var. Hepsini tek binada istiyorum. Yeterince byk adamn da
ipleri elimde olduu iin, geri kalan katlan da kolayca kiralamalarn salarm. Belki de New York'da
yaplan son gkdelen olur. Daha iyi. En by ve en sonuncusu."
Roark kar kaldrma, lekeli khne binalara bakyordu. "Yklacak onlar, Howard. Hepsi. Dibine
kadar yklp dmdz edilecek. Ynetimin benim elimde olmad yerler. Yerine bir parkla bir de
Wynand Binas yaplacak. Bu kentin en gzel binalar ziyan oluyor, nk kimse gremiyor onlar. Bu
bina btn mahalleyi diriltecek. Bir sr insan beni izleyecek. Uygun bir semt deil, diyecekler. Bir
yeri uygun mahalle yapan kimmi, grecekler. Buras kentin yeni merkezi haline gelebilir kent yeniden
yaamaya balad zaman. Btn bunlar, henz Banner drdnc snf bir gazeteyken planladm.
Yanl hesaplamadm, deil mi? Ne olacam biliyordum ... Hayatma bir ant, Howard. Ofisime ilk
defa geldiinde ne demitin, hatrlyor musun? Hayatmn ifadesi. Gemiimde hi sevmediim eyler
de var. Ama gurur duyduum eylerin hepsi kalc olacak. Ben gittikten sonra, o bina Gail Wynand
olacak ... Zaman gelince uygun mimar bulacam biliyordum. Tabii parayla tuttuum bir mimardan
ok daha fazla deer tayacam bilmiyordum. Byle olduuna memnunum. Bir tr dl bu.
Balanmm gibi bir ey. En son ve en byk baarm, ayn zamanda senin de en byk baarn
olacak. Bu bina yalnz benim antm olmakla kalmayacak; ayn zamanda dnyada en ok deer
verdiim adama verebileceim en gzel armaan olacak. atma kam, benim iin byle biri
olduunu biliyorsun. u kar kaldrandaki kbusa bak. Burada bylece oturup senin oraya bakn
seyretmek istiyorum. te onu yok edeceiz biz ... Sen ve ben. Howard Roark'un Wynand Binas, onun
iinden ykselecek. Doduum gnden beri bekliyorum onu. Sen de doduun gnden beri hayatnn
frsatn bekliyorsun. te orada, Howard. Kar kaldrmda. Sana ... Benden..."
10

Yamur dinmiti ama Peter Keating, keke yine balasa, diyordu. Kaldrm prl prld. Binalarn
duvarlarnda koyu renk lekeler olumutu. Gkten bir ey yamadna gre de, kent sanki souk
terler dkyormu gibi grnyordu. Havada zamansz karanln arl vard. Erken yalanma gibi
tedirginlik verici bir eydi bu. Pencerelerde sar k havuzlar gze arpyordu. Keating zlyordu
yamuru. Ama srlsklamd, iliklerine kadar.
Ofisten erken km, eve kadar yrmeye karar vermiti. Ofis gzne gerek deilmi gibi
gzkyordu. Bir sredir yleydi. Gerei ancak akamlar, gizlice Roark'un evine szlrken
bulabiliyordu. Szlmek deil, gizli de deil, dedi, kendi kendine fkeyle. Ama yle olduunu
biliyordu. Geri her ziyareti gibi o da Enright Evi'nin lobisinden geip asansre biniyordu. Ama
iinde belirli belirsiz bir tedirginlik oluyor, evredeki herkesin yzne bakyor, tannmaktan
korkuyordu. Anonim bir sululuktu duyduu. Kimseye ynelik deildi. Kurban olmad iin de, daha
korkun bir sululuk duygusu haline geliyordu.
Roark'dan Cortlandt Evleri'yle ilgili her detayn kaba izimlerini alyor, kendi eliyle izip, sonra
adamlarna temize ektirmek zere gtryordu. Talimat dinliyordu Roark'dan. verenler itirazlarda
bulunduu zaman neler sylemesi gerekiyorsa, onlar bir bir ezberliyordu. Ses kayt makinesi gibi
emiyordu Roark'un syledii her eyi. Daha sonra adamlarna izim talimat verirken, sesi plak gibi
kyordu. Aldrd yoktu buna. Hibir konuda soru sormuyordu.
u anda ar admlarla yrmekteydi. Yamayan yamurla ykl havann iinden, acele etmeden
gemekteydi. Ban kaldrdnda, ok iyi tand binalarn kuleleri yerine, bir boluk grd. Sise ya
da buluta benzemiyordu. Sessiz bir yknt baarm gri bir tabaka gibiydi. Binalarn gkyznde
kayboluu onu her zaman rahatsz eden bir grnmd. Gzlerini indirdi, yoluna yle devam etti.
lk farkna vard, ayakkablar oldu. Kadnn yzn daha nce grm olmas gerektiini
biliyordu. Herhalde gzlerini igdsel bir hareketle karm, bilinli dikkatini o ayakkablara
yneltmiti. Topuksuz, kahverengi yry pabularyd bunlar. yi yaplm pabulard. amurlu
kaldrmlar zerinde, prl prl cilalydlar. amura da, gzellie de aldrmyor gibi bir halleri vard.
Keating'in gzleri kahverengi etee ykseldi, oradan ciddi dikimli, pahal ceketi buldu. niforma gibi
souk bir ceketti. Derken o el. Pahal eldivenin tek parmanda bir delik vard. Ceketin yakasnda,
ok dikkat eken bir bro gze arpyordu. arpk bacakl bir Meksikal. Pantolonu krmz
minedendi. O bro oraya, k grnme umuduyla tutturulmutu. ncecik dudaklar, gzlk camlar,
gzler.
"Katie," dedi.
Catherine bir kitap dkknnn vitrini nndeydi. Baklar, bakmakta olduu kitap ile
karsndaki insan tanma arasnda kararszd. Derken tanma baskn kt, yznde beliren
glmsemeyle kendini gsterdi. Gzleri bir anlna tekrar o kitaba dnd, o ii bitirip ad kafasna
not etmeye alt. Sonra Keating'e dnd. Glmsemesi tatlyd. Ac duygular bastrma abas
yanstmad gibi, sevin de yanstmyordu. Yalnzca tatl bir glmsemeydi.
"A, Peter Keating," dedi. "Merhaba, Peter."
"Katie ..." Ne elini uzatabiliyor, ne de ona yaklaabiliyordu.
"Evet, urada sana rastlamak inanlr ey mi? Aslnda New York da her kasabadan farksz. Ama
kasabalar kadar gzel deil." Sesinde gerginlik yoktu.
"Ne yapyorsun burada? Ben sanyordum ki ... duyduuma gre..." Catherine'in Washington'da iyi
bir ii olduunu biliyordu. ki yl nce oraya tanmt.
" seyahati. Yarn dnyorum. Yakndm da yok. New York yle l, yle yava ki."
"Eh, iini sevdiine memnun oldum ... yani eer ... onu demek istedin, deil mi?"
"imi sevmek mi? Ne sama bir sz. Washington bu lkenin tek olgun yeri. nsanlar baka yerde
nasl oturabiliyor, anlayamyorum. Sen neler yapyorsun, Peter? Geen gn adn gazetede grdm.
nemli bir konudayd."
"Ben ... alyorum ... Fazla deimemisin, Katie. Yani gerek anlamda deimemisin. Deil mi?
Yani yzn ... eskisi gibi ... bir bakma ..."
"Eh, bir tek yzm var, o da bu. nsanlar bir iki yl grmediler mi, neden hep deimekten sz
ederler? Dn Grace Parker'a rastladm, hemen grnmn envanterini kard. Syleyecei her
kelimeyi ben nceden biliyordum. ok iyi grnyorsun, hi yalanmamsn, falan filan. nsanlar pek
darlkl."
"Ama gerekten iyi grnyorsun ... Seni grmek ok gzel..."
"Ben de seni grdme sevindim. naat sanayii nasl?"
"Bilmiyorum ... Senin okuduun Cortlandt olmal ... Cortlandt Evleri'ni yapyorum. Bir konut
projesi..."
"Evet, tabii. Oydu. ok iyi bir insansn, Peter. Bu ii yalnz zel sektr krlar iin ve dolgun bir
cret karlnda deil, sosyal bir amala stlenmen ok gzel. Bence mimarlar para peinde
komay brakp hkmet ilerinin de biraz ucundan tutmal, kendilerine daha geni amalar
edinmeli."
"ounun elinden gelse, bunu hemen kapard. Yarp girmesi en zor etelerden biri. Tam anlamyla
kapal bir ..."
"Evet, evet, biliyorum. Meslek dndan olanlara, bizim alma yntemlerimizi anlatabilmeye
imkn yok zaten. Bu yzden de hep aptalca, can skc ikyetler duyuyoruz. Wynand Gazeteleri'ni
okuma, Peter."
"Hi okumam ben Wynand Gazeteleri'ni. Onun bu konuyla ne ilgisi var ... ha, ben ... Aslnda neden
sz ettiimizi bilmiyorum, Katie."
Onun bana hibir borcu yok, diye dnd. Ya da ... her trl fkeyi ve nefreti yneltebilirdi ona.
Ama insani tepki diye de bir ey vard. Herhalde sesinde biraz gerginlik olmalyd. Ama yoktu.
"Aslnda konuacamz ok ey olmal, Peter." Bu szler Keating'i keyiflendirmeliydi, ama
sylenileri o kadar kolay olmamt. "Ne olursa olsun, btn gn burada dikilip duramayz."
Kolundaki saate gz att. "Benim bir saat kadar vaktim var. Beni bir yere gtr de birer fincan ay
ielim. Senin de ihtiyacn var bir scak aya. Donmu grnyorsun."
"Peki, Katie. Harika olur. Ben ..." Keke teklif eden o olmasayd, diye geirdi iinden. yle
yapmalar gerekirdi tabii. Keke gerekeni kendisi dnseydi. En azndan, Katie bu kadar abuk
dnmeseydi. "Gzel, sessiz bir yer bulalm ..."
"Thorpe'a gideriz. Keyi dnnce hemen orada bir tane var. ok da gzel sandviler veriyorlar."
Karya geerlerken Keating'in koluna giren de o oldu. br kaldrma varnca, onun kolundan
kt. Bu hareketi otomatikti.
Kendisi farkna bile varmamt.
Thorpe'un kapsndan girince, pasta ve ekerlemelerin bulunduu tezgh grdler. Kocaman bir
ksede eker kapl bademler, yeil ve beyaz renkleriyle Keating'in gzn kamatrd. Portakal
kokuyordu ierisi. Iklar lotu. O koku, da yap yap gsteriyordu. Masalar fazla kkt.
Birbirine de ok yaknd.
Keating cam masaya konmu dantel desenli kda bakarak oturdu. Ama gzlerini Catherine'e
doru kaldrdnda, tedbirli olmann hi de gerekmediini anlad. nceleyici baklardan rahatsz
olmuyordu Catherine. Yzndeki ifade hep aynyd. Keating ister onu incelesin, ister bitiik masadaki
kadn. Kendi benliinin bilincinde deilmi gibiydi Catherine.
En ok deien yeri az, diye dnd. Dudaklar iine ekilmi, ancak azn en i kenarlarnda
pembelik kalmt. Emirler verecek bir az, diye dnd Keating. Ama byk emirler, zalim
emirler deil. Kk, ayrntc emirler. Musluk tertibat hakknda, dezenfektanlar hakknda. Gzlerin
kelerindeki minik krklklar grd. Teni kt gibiyken burumu, sonra yeniden dzeltilmi gibi.
Ona Washington'daki iini anlatyordu. Keating dalgn dalgn dinledi. Kelimeleri duymuyor,
yalnzca sesin tonunu duyuyordu. Kura ve trtl.
Kolal niforma giymi bir kadn, siparii almaya geldi. Catherine hemen konutu:
"ay sandvileri. Ltfen."
Keating de, "Bir fincan kahve," dedi. Birden, Catherine'in kendisine bakmakta olduunu grd.
Utand o anda. Tek lokma yiyemeyeceini itiraf edemezdi. Kzdrrd bu itiraf Catherine'i. "avdar
ekmekli, jambonlu sandvi herhalde," dedi.
"Peter, ne kt yeme alkanlklar bunlar byle! Bir dakika, garson. Onlar istiyor olamazsn,
Peter. Salna ok zararl. Taptaze bir salata ye. Kahve de bu saatte iyi bir ey deil. Amerikallar
ok fazla kahve iiyor."
"Peki," dedi Keating.
"Bir ay, bir de kark salata getirin ... Ha, garson! Salatann yannda ekmek getirmeyin. Kilo
alyorsun, Peter. Siz diyet kraker getirin. Ltfen."
Keating garsonun gitmesini bekledi, sonra umutla sordu.
"Deimiim, deil mi, Katie? ok berbat grnyorum, deil mi?" Evet bile dese, aralarnda bir
ba kurulmu olacakt.
"Ne? Ha, eh, herhalde. Salkl bir ey deil. Ama Amerikallar, dengeli beslenmeyi hi bilmezler.
Tabii erkekler grnlerine gereinden fazla nem veriyor. Bugnlerde verimli retim denilen eyi,
kadnlar stlenmi durumda. Kadnlar daha iyi bir dnya kuracak."
"nsan nasl kurar daha iyi bir dnyay, Katie?"
"Eh, belirleyici faktr dnmek gerek. O da tabii ekonomik ..."
"Hayr, ben ... o anlamda sormadm ... Katie, ben ok mutsuz oldum."
"Bunu duyduuma zldm. Bugnlerde yle ok insan ayn eyi sylyor ki! nk gei
dnemindeyiz. nsanlar kendini kksz hissediyor. Ama senin tutumun her zaman olumlu olmutur,
Peter."
"Sen... hatrlyor musun onu?"
"Tanrm, Peter, sanki aradan altm be yl gemi gibi konuuyorsun."
"Ama yle ok ey oldu ki. Ben ..." Birden kendini suya atmaya karar verdi. En dorudan yol, en
kolayyd. "Ben evlenmitim. Sonra boandm."
"Evet. Onu okudum. Boandnda sevinmitim."
Keating ne doru eildi. Catherine devam etti.
"Karn Gail Wynand'ia evlenebilecek biri olduuna gre, ondan kurtulduun iin anslsn."
Kelimelerin birbirine eklenmesine yol aan o sabrsz ses, bunu sylerken de deimemiti.
nanmak zorundayd Keating. Catherine'in bu konuya verdii nem bu kadard.
"Katie, ok nazik ve anlayl davranyorsun ... ama rol yapmay brak." Bunu sylerken, belki de
rol yapmyordur diye dnyor, korkuyordu. "Rol yapma ... O sra benim hakkmda neler
dnmtn, syle yzme. Her eyi syle. zlmem. Duymak istiyorum. Anlamyor musun?
Duysam, kendimi daha iyi hissederim."
"Herhalde imdi sitemlere balamam bekliyor olamazsn, Peter. Bu kadar ocuksu bir istek
olmasa, kibirlisin derdim."
"O gn ne hissettin ... ben gelmeyince? Evlendiimi duyduun zaman ne dndn?" Beyni
bylesine uyumuken kendisini olabildiince gaddar olmaya iten eyin ne olduunu bilmiyordu.
"Katie, ac ekmi miydin o zaman?"
"Evet, tabii ac ektim. Bu tr durumlarda btn genler eker. Aladm, Ellsworth Dayma barp
ardm, olmayacak hakaretlerde bulundum. Doktor arp bana uyuturucu ila verdirtmek zorunda
kald. Haftalar getikten sonra, gnn birinde sokakta dp bayldm. Hi nedensiz. Ayp bir ey.
Yani geleneksel eylerin hepsi geti bamdan. Herkese olur. Kzamk gibi. Ellsworth Daym bana,
neden istisna olmay beklediimi sordu." Keating her zaman, acnn yaayan ansndan kt bir ey
yok sanrd. Ama vard daha beteri. Acnn l ans. "Ama tabii bylesinin daha hayrl olduunu
biliyoruz artk. Kendimi seninle evli dnemiyorum."
"Dnemiyor musun, Katie?"
"Ne seninle, ne de bakasyla. Yrmezdi, Peter. Ben ev hayatna yap olarak uymuyorum. ok
bencil ve ok dar bir hayat. Tabii u anda neler hissettiini anlyorum. Pimanla benzer bir ey
hissetmen, insan oluundan kaynaklanyor. nk bu yaptna, beni atlatmak denir." Keating yzn
buruturdu. "yle kelimeler kulaa ne garip geliyor, gryor musun? Ama yle duygular beslemen
doal. Normal bir refleks. Ama olaya tarafsz bakmalyz. Olgun biimde. Mantkl olarak. Hibir ey
o kadar ciddi deildir. Yaptmz eyleri deitirmek de elimizden gelmez. yle artlanmz.
Tecrbe hanesine bir entik atar, kaldmz yerden devam ederiz."
"Katie! Dm bir kz avutmak iin konuuyor deilsin. Kendini anlatyorsun."
"Arada bir fark m var? Herkesin sorunlar ayn. Herkesin duygular da ayn."
Keating onun, zerine yeil bir ot konmu ekmek lokmasn kemiriine bakt, kendi sipariinin de
gelmi olduunu grd. ataln salata anann iinde dolatrd, kendini zorlayp garip diyet
krakerlerinden birini srd. Birdenbire, insann yemekleri otomatik olarak yeme alkanln
kaybetmesinin ne korkun bir ey olduunu dnd. imdi bilinli bir abayla yemek zorundayd.
ineme sreci bir trl bitmek bilmiyordu. Habire enesini oynatyor, azndaki topa kltmeye
alyordu.
"Katie ... alt yldr ... senden gnn birinde, nasl zr dileyeceimi dndm. imdi frsat
dodu, ama zr dilemeyeceim. Sanki... konunun dndaym gibi grnyor. Bunu sylemek ok
kt ama yle geliyor bana. Hayatmda yaptm en kt eydi o. Ama seni incittiim iin deil. Seni
incittim tabii, Katie. Belki senin bile fark etmediin kadar. Ama en byk gnah o deildi ... Katie,
istiyordum seninle evlenmeyi. Gerek anlamda istediim tek ey oydu. te balanamayacak gnah
da o. stediim eyi yapmam oluum. yle kirli, yle amasz, yle canavarca grnyor ki! Tpk
delilik gibi. nk iinde mantk yok, gurur yok, acdan baka hibir ey yok. Hem de ziyan olmu
ac. Katie, neden bize hep, istediin eyi yapmak kolaydr ve ktdr diye retiyorlar? Neden
kendimizi disipline almamz, kendimizi tutmamz gerektiini sylyorlar? Oysa istediimiz eyi
yapmak dnyann en zor eyi. ok byk cesaret istiyor. Yani, gerekten istediimiz eyi yapmak.

Benim de istediim seninle evlenmekti. Falan kadnla yatmak istediim gibi, sarho olmak
istediim gibi ya da gazetelerde adm grmek istediim gibi deil. Onlara arzu bile denemez.
Arzulardan kurtulmak iin yapar insanlar onlar. nk bir eyi gerekten istemek ok byk
sorumluluktur."
"Peter, bu sylediin ok irkin ve ok bencil bir ey."
"Belki. Bilemem. Sana her zaman doruyu syleme zorunluluunu hissettim. Her konuda. Sen
sormasan bile. Mecburdum buna."
"Evet, doruyu syledin hep. ok takdir edilecek bir huy. ok ho ocuktun, Peter."
Keating'in cann yakan, tezghn zerinde duran o eker kapl bademlerdi. Bunun farkna varnca
fkelendi. Bademler yeil ve beyazd. Yln bu mevsiminde yeil ve beyaz olmaya ne haklan vard?
St. Patrick Bayram'nn renkleriydi onlar. ekerci dkknlar hep byle ekerler koyarlard
vitrinlerine o bayramda. St. Patrick Bayram demek, ilkbahar demekti. Yo, ilkbahardan bile iyi.
lkbaharn balamasndan hemen nceki o harikulade beklentiyi simgelerdi o bayram.
"Katie, sana hl m demeyeceim. k mym, deil miyim, bilmiyorum. Kendime bunu hi
sormadm. Artk nemi de yok. Bunu syleyiimin nedeni, herhangi bir ey umduum, denemek
istediim iin deil. Tek bildiim, seni sevmi olduum, Katie. Seviyordum. lk olarak imdi
sylyor olsam bile. Seni seviyordum, Katie."
Catherine ona bakt. Memnun olmu gibiydi. Duygulanm deildi. Mutlu deildi. Acyor deildi.
Ama memnun olmutu. Keating dnyordu. Eer Katie gerek anlamda bir kz kurusuna dnse,
umutsuz bir sosyal grevli olsa, namus kavramna saklanp seksi hor grse, o dmanca tutum bile ...
nem vermek saylrd. Ama bu ... bu elenen hogr, ak insan hali diye gryordu. Bana gelene
raz oluyordu, o kadar. Herkes gibi. Yaygn bir zaaf. nemsiz. O szleri ona baka biri de sylese,
yine memnun olurdu. Yakasna takt krmz mineli MeksikalI gibi bir ey. nsanlarn kasntlna
tiksinti dolu bir dn.
"Katie ... Katie, diyelim ki bu saylmaz. Zaten ok ge. O zamanki durumu deitiremez, deil mi
Katie? ... nsanlar gemiin fazla kesin olduundan yaknrlar hep. Onu hibir ey deitiremez,
derler. Ama ben yle olduuna memnunum. Onu bozamyoruz. Yine de, gemii dnebiliriz ama
yle deil mi? Neden dnmeyelim? Yani, senin dediin gibi. Olgun insanlar olarak. Kendimizi
kandrmadan. Umma cesaretine kaplmadan. Yalnzca geriye doru bakmak ... New York'daki evinize
ilk geliimi hatrlyor musun? yle zayf ve ufacktn ki! Salarn da darmadankt. Baka hi
kimseyi sevmeyeceimi syledim sana. Seni kucama oturttum. Hi arln yoktu. Senden baka hi
kimseyi sevmeyeceim dedim. Sen de, biliyorum, dedin."
"Hatrlyorum."
"Biz birlikteyken... Katie, yle ok eyden utanyorum ki ... ama birlikte olduumuz zamanlardan
utanmyorum. Sana evlenme teklif ettiimde ... yo, sana hibir zaman evlenme teklif etmedim ...
Yalnzca 'nianlyz' dedim. Sen de 'evet' dedin. Park kanepesinde oturuyorduk, kar yayordu."
"Evet."
"Ellerinde komik yn eldivenler vard. ocuk eldiveni gibi. Hatrlyorum. Tylerinin zerinde su
damlacklar vard. Kristal gibi parlyorlard. nk yanmzdan araba gemekteydi."
"Evet, ara sra geriye bakmak bence de ho. Ama insann perspektifi zamanla geniliyor. Yllar
iinde insan manev adan daha zenginleiyor."
Keating uzun sre sessiz kald. Sonunda duygudan yoksun bir sesle, "zgnm," dedi.
"Neden? ok tatlsn, Peter. Hep sylemiimdir; asl duygusal olanlar erkekler."
Bu rol deil, diye dnd Keating. nsan byle rol yapamaz. Meer ki iinden gelsin, kendisi iin
oynuyor olsun. O zaman da ne snr kalr, ne k yolu, ne gereklik ...
Catherine konumay srdrd. Bir sre sonra, yine Washington'u anlatmaya balamt. Keating
gerektiinde cevap veriyordu.
Gemile imdiki zaman, en basit biimde birbirini izleyen kavramlar olarak grm olduunu
dnyordu. Gemite bir kayp varsa, insan onu imdiki zamanda ektii acyla dyordu. Ac o
olaya bir lmszlk getiriyordu. Ama insann bir olay byle sine ldrebileceini, geriye geerli
olarak mahvedebileceini, hi olmam gibi bir hale getireceini bilememiti.
Catherine saatine bakt, azndan bir lk kurtuldu.
"Ge kaldm. Hemen kamalym."
Keating ar bir sesle, "Seninle kalkmasam bir sakncas var m, Katie?" diye sordu. "Kabalk
etmek istediim iin deil. Bence daha iyi olur."
"Tabii ki. Hi aldrmam. Sokaklarda yolumu bulmay beceririm naslsa. Eski dostlar arasnda
resmiyete de gerek yok." antasyla eldivenlerini alrken peetesini buruturup fincanna soktu. "New
York'a geldiimde sana bir telefon ederim, yine birlikte bir eyler yeriz. Ama ne zaman olur,
bilemem. yle megulm, yle ok yere gitmem gerekiyor ki! Geen ay Detroit, haftaya St. Louis.
Ama bir dahaki sefere New York'a yolladklarnda seni ararm. Hoa kal, Peter. Sana rastlamak ok
hotu."
11

Gail Wynand gvertenin prl prl tahtalarna bakt. O tahtalarla ate paras haline gelmi o pirin
kap tokma, evresindeki her eydi. Kilometrelerce alanda yalnzca gne vard. Yanan gkle yanan
denizin arasnda, gne. Aylardan ubatt. Yat hareketsizdi. Gney Pasifik'teydiler ve motorlar
durmutu.
Parmakln zerinden eilip suyun iindeki Roark'a bakt. Roark srtst yatyordu denizde.
Vcudu dmdz bir izgi gibiydi. Kollarn iki yana am, gzlerini kapamt. Tenindeki yank, en
az bir ayn byle geirdiini gstermekteydi. Wynand zaman ve mekn lmenin en iyi yolu olarak
grrd bunu. Yatnn gcne, Roark'un gne yanna bakarak. Kollarn parmakla apraz
dayamt.
Birka yldr kmamt tekneyle. Bu sefer Roark'un tek konuu olmasn istemiti. Dominique'i
geride brakmlard.
Wynand bir gn, "Kendini ldryorsun, Howard," demiti. Hi kimsenin uzun sre
dayanamayaca bir tempoda alyorsun. Monadnock bittiinden beri byle, deil mi? Acaba sana
en zor gelecek eyi yapmaya cesaretin var m? Dinlenmeyi gze alabilir misin?"
Roark'un itiraz etmeden kabul ediine amt. Roark gld.
"imden kayor deilim, eer ona ayorsan. Ne zaman durmak gerektiini bilirim. Durdum mu
da, tam duranm baka trl duramam. i biraz arya kardmn farkndaym. Son zamanlarda ok
kt ziyan ediyorum, ok kt eyler iziyorum."
"ok kt izdiin de olur mu?"
"Baka mimarlardan ok herhalde. Hem zrm de daha az. Bir tek iddiam olabilir, benim kt
izdiklerim p kutusuna gidiyor."
"Bak, seni uyaryorum; aylar srecek bu gidiimiz. Bir hafta sonra piman olur, dinlenmeyi
renmemi insanlar gibi, izim masam zledim diye alamaya balarsan, seni geri getirecek
deilim. Yatma bindim mi, ok kt bir diktatr olunun. Ne istersen emrindedir orada. Ama ktla
kalem yok. Sz zgrl bile vermeyeceim sana. Stunlardan, kirilerden, svalardan,
betonarmelerden sz etmek yasak. Sana yemek yemeyi, uyumay, deersiz bir milyoner gibi yaamay
reteceim."
"Bir denemek houma gider."
Ofisteki iler, birka ay boyunca Roark'a ihtiya gstermeyecek gibiydi. Elindeki iler, bitmiti.
Yeni ald iki ie de, ancak baharda balanacakt.
Cortlandt iin, Keating'e gerekecek tm izimleri bitirmiti. naat neredeyse balyordu. Denize
almadan nce, aralk aynn bir gnnde Roark oraya, son bir kere bakmaya gitti. Bir grup merakl
seyircinin arasnda isimsiz biri. Durdu, topra kazmaya balayan makineleri seyretti. Temellerin
atlaca yer kazlyordu. Dou Nehri bir kirli su eridi gibiydi. Onun tesinde de, uuan kar
tanelerinin gerisinde, kentin yumuam izgileri belli olmaktayd. Mavi renkli, suluboya bir resim
gibi.
Wynand yanna Roark'u alp uzun bir geziye kmak istediini sylediinde, Dominique itiraz
etmedi. "Sevgilim, bunun senden kamak anlamna gelmediini anlyorsun, deil mi? Her eyden uzak
bir sreye ihtiyacm var. Howard'la olmak, kendi bama olmak gibi, yalnz daha huzurlu."
"Tabii, Gail. Anlyorum."
Ama Wynand ona baktnda birden gld. ok memnun olmutu. "Dominique, kskanyorsun!
Harika bir ey bu. Roark'a duyduum minnet u anda her zamankinden ok. Madem ki beni kskanman
salayabiliyor..."
Dominique ona kskanp kskanmadn da, kimi kskandn da syleyemedi.
Yat, aralk aynn sonunda yola kt. Wynand konuuna hibir disiplin uygulamak zorunda
olmadn anlayp ardnda, Roark srtp duruyordu. Yol boyunca binalardan hi konumad.
Saatlerce gvertede, gne altnda yatt, tembelliin ustasym gibi davrand. Az konuuyordu. yle
gnler oluyordu ki, Wynand birbirlerine ne gibi cmleler sylemi olduklarn bile hatrlayamyordu.
Belki de hi konumamlard o gn. Duyduklar huzur, iletiim yollarnn en mkemmeliydi.
Bugn birlikte suya dalp yzmlerdi. Sudan ilk kan Wynand olmutu. imdi parmakla dayanp
sudaki Roark'u seyrederken, elinde bulundurduu gc dnd. stese hemen motorlarn
altrlmasn emreder, buralardan uzaklar, kzl sal ocuu okyanusla ve gnele babaa
brakrd. Bu dnce keyiflendirdi onu. Hem o gc hissetmek, hem de dnyada hibir kuvvetin
kendisine bunu yaptramayacann bilinci iinde Roark'a teslim olmak. Fiziksel aralarn hepsi
ondan yanayd. Ses telleri biraz kaslp gevedi mi, birisi bir valf aar, sz dinleyen makineler
harekete geerdi. Bu yalnzca ahlaki bir sorun deil, diye dnyordu. Yalnzca yaplan hareketin
korkunluu da deil mesele. Bir ktann hayat buna bal olsa, birisini sulara terketmek mmkn.
Ama bu adam deil. u anda aresiz durumda olan kendisiydi. Gail Wynand'd. Altnda gvertenin
gvenli tahtalar olduu halde. Kendini sulara brakm yzen Roark'un elindeki g, yatn karnndaki
tm makinelerin gcnden bykt. Wynand iinden, nk makineleri douran g o g, diye
geirdi.
Roark yata kt. Wynand onun vcuduna bakt. Her yanndan sular szlyordu.
"Sen Stoddard Tapna konusunda bir hata yapmsn, Howard," dedi. "O heykel Dominique'in
deil, senin heykelin olmalym."
"Hayr. Bunu yapmayacak kadar egoistim."
"Egoist mi? Egoistler baylrd buna. Sen kelimeleri ok garip anlamlarda kullanyorsun."
"Doru anlamda. Ben hibir eyin simgesi olmak istemiyorum. Ben yalnzca benim."
Wynand gvertedeki ezlonga uzanmt. Dnd, arkasnda kalan burundaki fenerin camna bakt.
I okyanusu yaryor, kendisini de bir k perdesinin ardna alp grnmez klyordu. Yatn
hareketinin sesini dinledi, lk havay yznde hissetti. evresinde gverte vard yalnzca.
Roark karsnda, parmakla yaslanmt. Siyah bolua kar, upuzun, beyaz bir varlk. Ban
kaldrmt. Wynand'n grd o resimdeki gibi. Bitmi binaya bakarkenki gibi. Elleri
parmaklktayd. Gmlei ksa kollu olduu iin kollar plak kalmt. Kabarklklarn glgeleri, o
kollarn gerilmi kaslarn belli etmekteydi. Wynand yine yatnn motorunu, gkdelenleri, transatlantik
kablolar, insanolunun yapt her eyi dnd.
"Howard, benim istediim buydu. Senin burada, yanmda olman.".
"Biliyorum."
"Aslnda nedir, biliyor musun? Hasislik. Bu dnyada iki konuda hasisim ben. Biri sen, biri de
Dominique. Hibir eye sahip olmam bir milyonerim. Sahiplik konusunda ne demitin, hatrlyor
musun? Ben sanki bir vahiyken, zel mlkiyeti kefetmi, lgna dnmm. Komik. Ellsworth
Toohey'i dn."
"Neden Ellsworth Toohey?"
"Yani onun vaazlarn. Son zamanlarda merak ediyorum ... acaba neleri savunduunun farknda m?
Kendini salt ve katksz anlamda silmek. Ben oyum ite. deallerinin somut simgesinin ben olduumu
biliyor mu? Tabii benim amalarm asla onaylamaz, ama amalar da gerek durumu deitiremez.
Eer arad ey, felsef anlamda kendini katksz silmekse, ki Ellsworth Toohey de bir filozof
olduuna gre bunu parann tesinde bir anlamda savunuyorsa; o zaman dnp bana baksn. Benim
hibir zaman hibir eyim olmad. Hibir ey istemedim. Vz geldi bana. Toohey'nin ummaya bile
cesaret edemeyecei kozmik anlamda hem de. Kendimi btn dnyann basncna bir barometre
haline getirdim. Kitlelerin sesi beni ykseltip alaltt. Tabii bu arada bir servet kazandm. Ama yle
olmas, meselenin asln deitirir mi? De ki o servetin her kuruunu dattm. De ki kendime hi
saklamak istemedim. Hayrseverlie adadm kendimi. Ne yapmam gerek o zaman? te bugne kadar
yaptm eyi. En ok sayda insana en ok keyfi vermek. ounluun fikirlerini, arzularn, zevklerini
ifade etmek. Beni kolayca onaylayan kitleler. Her sabah gazeteyi alrken verdikleri sentle
onaylayan. Oy verir gibi. Wynand Gazeteleri, yle mi? Otuz bir yldan beri o gazeteler, Gail Wynand
dnda her eyi temsil etti. Kendi benliimi tmyle sildim. Ermiler gibi, derviler gibi. Ama
insanlar yine de bana ahlaksz dedi. Neden? Ermilerle derviler ancak maddesel eyleri feda eder.
Ruhun kurtulmas iin kk bir fiyattr bu. Ruhunu kendine saklar, dnyasal eyleri feda eder. Ama
ben ... ben otomobilleri aldm, ipek pijamalar aldm, at daireyi aldm, karlnda da dnyaya
ruhumu verdim. Eer sevabn ls fedakrlksa, kimin feda ettii daha byk? Asl ermi, asl aziz
kim?"
"Gail... bunu itiraf edeceini hi sanmazdm."
"Nedenmi? Bilerek yaptm bunu ben. Kollektif bir ruh zerinde g istiyordum, onu elde ettim.
Kollektif bir ruh. Pis bir kavram, ama somut olarak gznde canlandrmak isteyen varsa, kp bir
New York Banner alsn, yeter."
"Evet..."
"Tabii Toohey bana, kendini silmek derken bunu demek istemediini syleyecektir. nsanlarn ne
istediklerine kendilerinin karar vermesine frsat tanmamam gerektiini syleyecektir. Karar veren
ben olmalym. Saptayan ben olmalym. Ne isteyip istemediklerini deil, ne istemeleri gerektiine
inandm. Sonra da onu zorla onlarn grtlana sokmam gerekir, diyecektir: Zorla. nk isteyerek
setikleri ey Banner. Eh, dnyada yle yardmseverlerden yeterince var."
"Onun farknda msn?"
"Tabii. nsanlara hizmet etmek isteyen, baka ne yapabilir ki? Madem bakalar iin yayor? Ya
herkesin isteine teslim olup ahlaksz damgas yiyecek, ya da herkes iin iyi olacana inand kendi
fikrini onlara zorla kabul ettirecek. Baka bir yolunu dnebiliyor musun?"
"Hayr."
"Ne kalyor geriye o zaman? Ahlak nerede balyor? Hayrseverlik bitince yerine ne geliyor?
Benim neye k olduumu grebiliyor musun?"
"Evet, Gail." Wynand, Rork'un sesinde hemen hemen hzne benzer bir isteksizlik sezmiti.
"Ne oluyor sana? Sesin neden yle kt?"
"zr dilerim. Bala beni. Aklma bir ey gelmiti. Uzun sredir dnyorum bunu. zellikle
de sen beni tembellie zorladndan beri."
"Beni mi dnyorsun?"
"Pek ok ey arasnda seni de."
"Neye karar verdin?"
"Ben hayrsever deilim, Gail. Bakalar adna karar vermem."
"Benim iin kayglanmana gerek yok. Ben kendimi sattm, ama bu konuda kendimi kandrmyorum.
Hibir zaman bir Alvah Scarret olmadm. O halkn her inandna inanr. Ben nefret ederim
kamuoyundan. Tek cm bu. Hayatm sattm, ama iyi fiyata sattm. G. Hi kullanmadm geri.
Kiisel bir arzu duymay gze alamam. Ama artk zgrm. Artk o gc neye istersem kullanrm.
nandm eyler iin. Dominique iin. Senin iin."
Roark ban evirip baka tarafa bakt. Tekrar Wynand'a dndnde, "Umarm, Gail," demekle
yetindi.
"Ne dnyordun bu haftalar boyunca sen?"
"Beni Stanton'dan kovan Dekan'n gerisinde yatan ilkeyi."
"Ne ilkesi?"
"Dnyay mahvetmekte olan ey. Senin anlattn ey. Kendini katksz silme."
"Yoktur dedikleri ideal mi?"
"Yanlyorlar. Var aslnda. Ama onlarn sand biimde deil. nsanlara baktmda uzun sre
anlayamadm oydu. Kendi benlikleri yok. Bakalarnn iinde yayorlar. Elden dme yayorlar.
Peter Keating'e bak."
"Sen bak ona. Ben nefret ediyorum."
"Ben baktm ... Ondan geriye ne kalmsa, ona baktm. Anlamama yardmc olan da, o oldu. Bedeli
dyor, hangi gnah iin dediini merak ediyor, ok bencil davranmm deyip duruyor. Oysa hangi
dncede, hangi harekette ben diye bir varlk gsterdi ki? Hayattaki amac neydi? Byklk ...
bakalarnn gznde. hret. Hayranlk. mrenme. Bunlarn hepsi bakalarndan gelen eyler. Tm
inanlarn bakalar dikte etti ona. O bunlara pek bal kalmad, ama bakalar onun bal olduunu
sand srece, bir saknca grmedi. Ba derdi hep bakalaryd. Byk olmak istemiyor, byk
sanlmak istiyordu. Bina yapmak istemiyor, mimar olarak hayranlk toplamak istiyordu. Bakalarn
etkileyebilmek iin bakalarndan ald. te sana kendini katksz silme. hanet ettii, feda ettii ey,
kendi ego suydu. Oysa herkes ona bencil diyor."
"ou insann setii yol odur."
"Evet! Btn iren hareketlerin de kk o deil mi? Bencillik deil, benliin yokluu bu. Bir bak
o insanlara. Hile yapan, yalan syleyen, ama grnte saygnm gibi davranan adam. O aslnda
kendisinin namussuz olduunu biliyor, ama bakalar onu namuslu sand iin, evreden bir sayg
topluyor, oradan kendine elden dme bir zsayg karyor. Kendi yapmad bir eyin alkn
toplayan adam. O da kendinin sradan biri olduunu biliyor, ama bakalarnn gznde byk. Bir de
aadakilere sevgi duyduunu syleyip, o yeteneksizlere satlan, o yolla kendi stnln
kantlamaya kalkanlar var. Tek amac para kazanmak olan adam var. Ben para kazanma arzusunda bir
ktlk gryor deilim. Ama para, yalnzca bir amaca giden aratr. nsan onu kendi zel bir amac
iin istiyorsa, sanayiye yatrm yapmak, bir eyler yaratmak, incelemeler yapmak, seyahat etmek,
lksn tadn karmak iin istiyorsa, bunda ahlakd bir ey yok. Ama paray en n plana yerletiren
insan, ok daha ileri gider. Kiisel lks kavram ok snrl bir eydir. Onlarn istediiyse gsteri.
Gstermek, artmak, elendirmek, etkilemek. Hep bakalarna dnk. Bunlar da elden dmeci.
Kltrel giriim dedikleri eylere bak. Adamn biri konferans veriyor, birinden dn ald, kendisi
iin hi nem tamayan eyler sylyor. Dinleyenler iin de nemsiz o eyler. Ama kalkp
gitmiyorlar. Dinliyorlar. Sonradan dostlarna, nl birinin konferansn dinledik diyebilmek iin.
Hepsi elden dmeci."
"Ben Ellsworth Toohey olsaydm, sen bencillii mi savunuyorsun, baka eyi mi, derdim. Bunlarn
hepsi bencil eyler deil mi? Dikkati ekmek, beenilmek, hayran olunmak."

"Bakalarnn gznde ama. Kendi zsayglar pahasna. En nem verdikleri eye bakarsan, yani
deerler, yarglar, maneviyat asndan bakarsan, bakalarn kendilerinden daha n plana alyorlar.
Hayrseverliin gerektirdii gibi. Gerekten bencil olan insan, bakalarnn onayndan etkilenmez.
Ona hi ihtiyac yoktur."
"Bence Toohey bunu anlyor. O haince samalklar yayabilmesine yardmc olan da bu. Yalnzca
zayflk ve korkaklk. Bakalarna ka vermek yle kolay ki! Oysa kendi bana, kendi yaptklaryla
ayakta durmak da ok zor. Bir dinleyici kitlesinin karsnda, kendini iyi bir hayrsever gibi
gstermek kolay. Ama kendine yutturamazsn. Kendi egon, en sert yargtr. Onlar bundan kayor.
Btn mrlerini kaarak geiriyorlar. Kiisel standartlarna, kiisel baarlarna dayanarak zsayg
duymaktansa, bir hayr derneine birka bin toslayp kendini soylu saymak, o kadar daha kolay ki!
ini iyi yapmann yerine baka ikameler aramak basit. Kolay ikameler tabii. Sevgi, cazibe, iyi
yreklilik, sadakat. Ama iini iyi yapmann yerine, baka bir eyi ikame edemezsin ..."
"te o nokta, elden dmeciler iin yolun sonu. Onlarn gereklere, fikirlere, yaplan ve yaplacak
ie kaygland yok. Onlarn tm ilgisi insanlara dnk. 'Bu doru mu?' diye sormuyorlar. 'Bakalar
bunu doru sayyor mu?' diye soruyorlar. Yarglamak iin deil, tekrarlamak iin. Yapmak iin deil,
yapyormu izlenimi vermek iin. Yaratmak deil, gstermek. Yetenek deil dostluk. Nitelik deil,
fors. Eer yapanlar, dnenler, alanlar, retenler olmasa, dnyann hali ne olurdu? te egoistler,
benciller, onlar. Bakasnn beyni araclyla dnmyorsun, bakasnn elleriyle almyorsun.
Bamsz yarglarn askya aldn m, bilincini askya almsn demektir. Bilinci durdurmak, hayat
durdurmaktr. Elden dmecilerde bir gerekilik duygusu yoktur. Onlarn gerei kendi ilerinde
deil, bir insan dier insandan ayran o kk boluun iinde bir yerlerde. Kimlik deil, iliki.
Hibir yere bir abayla tutturulmam iliki. te insanlarda anlayamadm boluk oydu. Karma bir
komite kt anda beni durduran ey oydu. Egosu olmayan adamlar. Rasyonel sreci olmayan
kamlar. Freni ve motoru olmayan hareket. Sorumluluu olmayan g. Elden dmeci de eyleme
giriir, ama onun eyleminin kayna, yeryznde yaayan btn insanlara dalmtr. Hem her yerde,
hem de hibir yerdedir. Onunla karlkl akl yrtemezsin. O manta ak deildir. Ona laf
syleyemezsin. Duyamaz. Seni yarglayan, bo bir krsdr. Babo kalm kr bir kitle, senin
peine dm, akldan ve amatan yoksun biimde seni ezmeye kalkmtr. Steven Mallory bu
canavar tanmlayamyor, ama onu tanyordu. Korkup durduu salyas akan hayvan bu ite. Elden
dmeci."
"Sanrm senin elden dmecilerin de bunu anlyor. Yani iin iin kabullenmek istemeseler bile,
anlyorlar. Kendi bana ayakta duran birini kabul etmeyip onun dnda her eyi kabul edilerine
dikkat ediyor musun? yle birini hemen tanyorlar. gdsel olarak. Ona kar zel, sinsi bir
nefretleri var. Katilleri balarlar. Diktatrlere hayranlk duyarlar. Su da, iddet de, bir tr ba.
Ortak bamlln bir tr. Balara ihtiyac var onlarn. O kk, sefil kiiliklerini, karlatktan her
tek kiiye zorla kabul ettirmeye kalkyorlar. Buna ihtiyalar var. Bamsz adam, ldryor onlar...
nk kendilerini o adamn iinde bulamyorlar, oysa onlarn bildii tek varolu biimi de o.
Bamszla ynelik her trl fikre kar, o habis direnilerini gryorsun. Bamsz insana kar ne
ktlklere yneleceklerini biliyorsun. Dn de kendi hayatna bak, Howard. Sonra da karlatn
insanlara bak. Onlar biliyor. Korkuyorlar. Sen onlara bir sitemsin."
"nk ilerinde biraz gurur duygusu hep kalyor da ondan. Yine de insan onlar. Ama onlara,
kendilerini bakalarnn iinde aramalar retilmi. Oysa hi kimse, hibir trl zsaygya ihtiya
duymayacak kadar salt bir alakgnllle varamaz. Sa kalamaz o zaman. Bu yzden de, yzyllar
boyunca hayrseverliin, kendinden vermenin en yce ideal olduu doktrini retildii halde,
insanolu bunu kabul ederken, tek kabul edebilecei biime sokmu. zsaygsn bakalar kanalyla
aram. Elden dme yaayarak. Bu da tabii her trl korkunluun kapsn am. Gerekten bencil
bir insann asla kabul edemeyecei trden, korkun bir bencillie dnm. Bugn de, dnyann
bencillikten yok olmasna engel olabilmek iin, benliimizi mahvetmemiz, onu yok etmemiz isteniyor.
Bugn nelerin vaaz edildiine kulak kabartsana. evremizdeki insanlara bak. Neden ac ektiklerini,
neden hep mutluluk arayp bir trl bulamadklarn merak etmitin. Bir insan yle bir durup kendi
kendine, benim hi gerek anlamda kiisel bir arzum oldu mu, diye sorsa, cevab hemen bulur. Btn
isteklerinin, abalarnn, ryalarnn, ihtiraslarnn hep baka insanlardan gelme bir motivasyon
olduunu grr. Aslnda abalar maddesel zenginlik uruna bile deildir, elden dmecinin hayali
sayabileceimiz saygnlk iindir. Bir onay arar. Kendinin olmayan bir onay. Ne o mcadeleden bir
keyif alr, ne de baard zaman bir sevin duyar. Bir tek ey iin bile, 'Bunu isteyiim, kendim
istediim iindir, yoksa komularm bana imrensin diye deil,' diyemez. Ondan sonra da, neden
mutsuzum diye merak eder. Mutluluun her tr, kiiye zeldir. En byk anlarmz kiiseldir,
kendimizden kaynaklanan bir motivasyondan gelir, ona el srlemez. Bizim iin kutsal olan, deerli
olan eyler, herkesle paylalmayan, orta mal olmayan, ekip kurtardmz eylerdir. Oysa imdi,
iimizdeki her eyi herkesin gz nne sermemiz, herkes ellesin diye ortaya amamz isteniyor.
Toplant salonlarnda nee aranyor. Benim demek istediim trdeki kaliteye bir isim bile bulmu
deiliz. Yani insan ruhunun kendine yeterliliine. Ona bencillik ya da egoizm demek zor. Bu
kelimelerin anlam arptlm, artk bunlar Peter Keating'i anlatmak iin kullanlyor. Gail, bence
dnyadaki tek gerek ktlk, kendi birincil ilgilerini baka insanlarn iine yerletirmek. Ben
sevdiim insanlarda her zaman belli bir kalite arammdr. Onu grnce de hemen tanmmdr.
nsanda sayg duyduum tek kalite odur. Dostlarm ona gre seerim. imdi artk biliyorum onun ne
olduunu. Kendine yeterli bir ego. Baka hibir eyin nemi yok."
"Dostlarn olduunu kabullendiine sevindim."
"Onlar sevdiimi bile kabulleniyorum. Ama eer yaamamn bata gelen nedeni olsalard,
sevemezdim onlar. Peter Keating'in tek bir arkadann bile kalmadn fark ediyor musun? Nedenini
grebiliyor musun? nsan kendine sayg duymuyorsa, bakalarn ne sevebilir, ne de onlara sayg
duyabilir."
"Peter Keating cehennemin dibine. Ben seni dnyorum. Seni ve senin dostlarn."
Roark glmsedi. "Gail, eer u tekne batyor olsayd, seni kurtarmak iin kendi hayatm verirdim.
Herhangi bir grev duygusu yznden deil. Yalnzca seni sevdiim iin. Kendi nedenlerimden ve
kendi standartlarmdan tr. Senin iin lebilirim. Ama senin iin yaayamam ve yaamam da."
"Howard, nedir o nedenlerle standartlar?"
Roark ona bakt ... Wynand'a sylememeye alt her eyi sylemi olduunu fark etti. Soruya
cevap verdi:
"Elden dmeci olarak domam olman."
Wynand glmsedi. O cmleyi duymu, br anlam duymamt.
Daha sonra, Wynand kamarasna indiinde, Roark gvertede tek bana kald. Parmakla dayanp
okyanusa, bolua doru bakt.
inden, ona elden dmecilerin en ktsnden sz etmedim, diye dnd. G peine
deninden.
12

Roark'la Wynand kente dndklerinde Nisan gelmiti. Gkdelenler mavi gkyzne kar
pembeymi gibi grnyorlard. Ta kitlelerin yukarsnda, uyumsuz bir porselen tabaka varm gibi.
Sokaklardaki aalarda minicik, yeil topaklar belirmeye balamt.
Roark ofisine urad. Adamlar onunla el skrken, yzlerinde iradeleriyle engellemeye
altklar glmsemeler sezilebiliyordu. Sonunda gen ocuklardan biri dayanamayp patlad: "Ne
oluyor yani! Sizi grdmze ok sevindiimizi neden sylemiyoruz, patron!" deyiverdi. Roark
gld. "Syle o halde," dedi. "Ben dndme ne kadar memnun olduumu anlatamam bile." Sonra
izim odasndaki masalardan birinin zerine oturdu, herkes ona son ayda olup biteni, birbirinin
szn kese kese anlatmaya balad. Roark eline ald bir cetvelle oynuyordu ama bunun farknda
deildi. Uzun bir sre ayr kald toprana elini sren bir iftiye benziyordu.
leden sonra, masasnn bana getiinde gazeteyi at. aydr gazete grmemiti. Cortlandt
Evleri inaatyla ilgili bir haber iliti gzne. Yaznn iinde, '"Mimarlar: Peter Keating, Gordon L.
Prescott ve Augustus Webb," diye bir satr grd. Hi hareketsiz oturmaktayd. O akam Cortlandt'
grmeye gitti.
Binalarn ilki hemen hemen tamamlanmt. Koskoca alanda tek bana duruyordu. iler paydos
edip gitmilerdi. Gece bekisinin kulbesinde zayf bir k grnyordu. Binann iskeleti Roark'un
tasarmlad gibiydi. Ama kemiklerinin o gzel simetrisi zerine, on farkl soydan yaratklarn etleri
ylmt sanki. Plann ekonomisine uyulduunu gryordu. Buna karlk, amac anlalamayan
birtakm sslerin eklenmesine masraf edilmiti. Biimlendirilmi kitlelerin eitlilii ortadan
kalkm, yerine kaba kplerden oluan bir tekdzelik gelmiti. Yeni bir kanat eklenmiti binaya. Bu
kanadn dam biimi farklyd. Duvarlarn tepesinden tmr gibi kabaryordu dam. Oras bir spor
salonuydu. Ayrca binaya dizi dizi balkonlar eklenmiti. Koyu maviye boyal parmaklklar vard
balkonlarn. Amac belli olmayan ke pencereleri almt. Yararsz bir kap iin, alardan biri
feda edilmiti. Kapnn tepesinde yuvarlak madeni bir ardak vard. Broadway'deki dkknlar gibi.
Hibir yeri hibir yere balamayan tula stun gze arpyordu. Bylelikle binaya "Bronx
modern" denilen bir slup katlmt. Ana giriin zerinde kabartmal bir pano vard. Deseni ya da
drt vcudu simgeleyen kaslar gsterir gibiydi. Bir tanesinin kolu havaya kalkm, elinde de bir
tornavida tutmaktayd.
Pencerelerin yeni taklm camlarna beyaz boyayla arp iaretleri izilmiti. Yakyordu da.
Yaplan bir yanln zerine konan "X" iareti gibi. Gkyznn bat ufkunda, Manhattan'n ilerisinde,
bir krmzlk gze arpyor, kentin binalar o rengin nnde kapkara ykseliyordu.
Roark, Cortlandt'n ilk binasnn nnde, ilerde yolun geecei geni alanda durup bakt. Dimdik
duruyordu. Boaznn kaslar gerilmi, ellerinin bilekleri aaya sarkk dururken vcudundan ayrlp
uzaklamt. Sanki idam mangasnn karsnda duruyordu.
Olayn nasl olup bittiini hi kimse anlayamamt. Bir art niyet yoktu arkasnda. Kendiliinden
oluvermiti.
lk nce, Toohey bir sabah Keating'e, Gordon L. Prescott'la Gus Webb'in ortak tasarmclar olarak
bordroya gireceini haber vermiti. "Sana ne zarar var, Peter? cretleri senin parandan kesilecek
deil ki! Saygnln da hi sarslmayacak, nk byk patron yine sensin. Onlar senin izimcilerin
gibi olacak. Bu projeyle ilgili olarak adlarnn gemesi, hretlerine iyi katkda bulunur. Ben de ok
istiyorum onlarn hretine yardmc olmay."
"Ama neden? Yapabilecekleri hibir i yok ki! Her ey zaten hazr."
"Eh, belki son dakika izimleri kar. Senin adamlarnn iini paylarlar. Harcamalar onlarla
paylaarak yaparsn. Bu kadar hasis olma."
Doruyu sylyordu Toohey. Bunun dnda bir amac yoktu.
Keating aslnda Prescott'la Webb'in kimlerle ne tr ilikileri olduunu, brokrasinin hangi dzeyini
etkileyebildiklerini, bunu hangi koullarla yapabildiklerini bilemiyordu. Projeye karan brokrat
says dzineleri ayordu. Sorumluluk dolakl ylesine karmakt ki, kimse kimsenin yetkilerini
bilmiyordu. Tek bilinen, Prescott'la Webb'in baz dostlar olduu, Keating'in bu yeni dzenlemeyi
engelleyemediiydi.
Deiiklikler jimnastik salonuyla balamt. Kirac seimiyle grevlendirilen kadn, kesinlikle bir
jimnastik salonu bulunmasn istiyordu. Sosyal grevlilerden biriydi bu kadn. Aslnda grevi,
projenin alyla birlikte sona eriyordu. Ama Cortlandt'n Sosyal Aktiviteler Mdiresi olarak,
kendine srekli bir i kapmay baarmt. lk planlarda jimnastik salonu diye bir ey yoktu, nk
yryerek gidilebilecek bir uzaklkta iki okulla bir de YMCA tesisi vard. Kadn bu durumun,
yoksullarn ocuklarna hakszlk demek olduunu sylyordu. Sonunda jimnastik salonunu Prescott'la
Webb izdiler. Ardndan dier deiiklikler geldi. Hepsi de yalnzca estetik nitelikte eylerdi.
Ekonomik olmas iin o kadar zen gsterilen planlara, bir yn ek giderler eklenmeye balamt.
Derken Sosyal Aktiviteler Mdiresi, Cortlandt'n ikinci ve nc binalarna bir kk tiyatroyla bir
toplant salonu eklenmesini grmek zere Washington'a gitti.
Planlar zerinde yaplan deiiklikler ok yava tempoyla, birer ikier geliyordu. Merkezden bu
deiiklikleri onaylayan emir geldi. Keating, "Ama balamaya hazrz biz!" diye bard. Gus Webb,
"Bo versene," dedi. "Bir iki bin dolarlarna patlar, o kadar." Gordon L. Prescott, "Balkonlara
gelince," dedi. "Onlar modern bir glnm katar. Bu lanet olas eyin bu kadar da plak grnmesini
istiyor olamazsn. nsann iini karartyor. Hem sen psikolojiden anlamazsn. Buraya tanacak
insanlar, kp yangn merdivenlerine oturmaya alk kimseler. Baylrlar byle eylere. ok
arayacaklardr. Ak havada oturabilecekleri bir yer vermek zorundasn onlara. Maliyet mi? Hay
Allah, paraya o kadar meraklysan byk tasarruf salayacak baka bir fikrim var. Dolaplara kapak
takmayveririz. Dolap kapana neden ihtiya duysunlar ki zaten? Eski moda bir ey." Bylece
dolaplar kapaksz oldu.
Keating ok sava verdi. mrnde hi girmedii trden bir savat bu sava. Ama kendine gre,
elinden ne gelebilirse yapt, yorgun gcn son zerresine kadar kulland. Bir ofisten bir ofise gidip
tartt, tehdit etti, yalvard. Ama bir etkinlik salayamad. Oysa yardmcs olan iki mimar sanki ana
musluklara giden yeralt sularnn akntsn kontrol edebiliyor gibiydiler. Bavurduu memurlar omuz
silkip Keating'i bir baka masaya yollamakla yetiniyorlard. Estetikle ilgili bir ayrntya kimsenin
aldrd yoktu. "Ne fark eder ki?" "Senin cebinden kmyor ya!" "Sen kim oluyorsun da her eyi
kendi dediin gibi istiyorsun? Brak da ocuklar da bir katkda bulunsunlar."
Ellsworth Toohey'e de yalvard. Ama Toohey ilgi gstermedi. Baka konularla meguld,
brokratik bir kavga balatmaya da niyeti yoktu. Hakkn vermek gerekirse, himayesi altndaki
mimarlarn sanatsal deiikliklere ynelmesi onun bann altndan km deildi, ama yine de, bu ii
durdurmaya kalkmak iin bir neden gremiyordu. Olay batan sona pek elendiriyordu onu. "Ama ok
irkin, Ellsworth! Biliyorsun ok irkin olduunu!"
"Eh, herhalde yle. Ama sana ne, Peter? Senin o ykanmaya almam yoksul kiraclarn, zaten
mimarlk sanatnn inceliklerini anlayabilecek insanlar deil. Sen su tesisatnn iyi altndan emin
olmaya bak."
"Ama niin? Niin? Niin?" diye haykrd Keating yardmc mimarlarna. Gordon L. Prescott,
"Bizim neden hi sz hakkmz olmasn?" diye karlk verdi. "Biz de kendi bireyselliimizin ifade
bulmasn istiyoruz."
Keating anlamasn iptal etmeye kalktnda, "yi, dava et bakalm hkmeti," dediler ona. "Bir
dene de gr." Bazen iinde ldrme istei kabaryordu. Ama ldrecek kimse yoktu. Ona ldrme
hakk tamsalar, kurbanm seemezdi. Sorumluluk hi kimsede deildi. Ne ama vard ortada, ne de
sebep. ylece oluvermiti.
Roark'un dndnn ertesi akam Keating, Roark'un evine geldi. arlm deildi. Roark kapy
atnda, "yi akamlar, Peter," dedi, ama Keating cevap veremedi. Sessizce alma odasna
yrdler. Roark oturdu, Keating odann orta yerinde, ayakta durup lgn bir sesle sordu:
"Ne yapacaksn?"
"Onu bana brakmalsn artk."
"Elimden bir ey gelmedi, Howard ... gelmedi."
"Herhalde."
"Ne yapabilirsin ki imdi? Hkmeti dava edemezsin ki!"
"Hayr."
Keating iinden, oturmam gerek, diye dnd, ama koltua kadar olan uzaklk pek fazlayd.
Kprdad anda fazla gze batacan hissediyordu.
"Bana ne yapacaksn, Howard?"
"Hibir ey."
"Onlara gerei itiraf etmemi ister misin? Herkese?"
"Hayr."
Bir sre sonra Keating fsldad:
"Paray sana vermeme izin verir misin ... Hepsini... Ayrca da..."
Roark glmsedi.
"zr dilerim ..." diye fsldad Keating. Gzlerini hemen kard.
ylece bekliyordu. Sonunda asla seslendirmemesi gerektiini bildii yakar, dudaklarndan
dkld:
"Korkuyorum, Howard ..."
Roark ban iki yana sallad.
"Ne yaparsam yapaym, seni incitmek iin yapacak deilim, Peter. Ben de suluyum. kimiz de
suluyuz."
"Sen mi sulusun?"

"Seni mahveden benim, Peter. En batan beri. Sana yardm ettiim iin oldu btn bunlar. Baz
konularda insan yardm istememeli de, yardm etmemeli de. Stanton'dayken senin projelerini
yapmamalydm. Cosmo-Slotnick Binas'n yapmamalydm. Cortlandt' da yle. Sana
tayamayacan kadar fazla ey ykledim. Devrenin tayamayaca bir elektrik akm gibi. Sigorta
att tabii. imdi bedelini ikimiz de deyeceiz. Senin iin zor olacak, ama benim iin daha zor
olacak."
"Benim ... artk gitmemi ister misin, Howad."
"Evet."
Keating kapda, "Howard," dedi. "Kastl yapmadlar."
"i daha kt eden de o zaten."
Dominique tepeye trmanan yolda araba sesi duydu, Wynand'n eve dnmekte olduunu dnd.
Dndnden bu yana geen iki hafta boyunca geceleri ge saatlere kadar kentte kalyor,
almalarn srdryordu.
Motorun sesi krlk yerdeki ilkbahar sessizliini doldurmaktayd. Evin iinde t yoktu. Dominique
koltukta arkasna yaslandnda, yasta deen salarnn hrts duyuldu, o kadar. Duyduu araba
sesini unutmutu bile. Bu saatte o ses yle doald ki! Dardaki sessizliin ve yalnzln bir
parasyd o ses.
Arabann kapda durduunu duydu. Kapy zaten hi kilitlemiyordu. Gelebilecek komular,
konuklar yoktu. Kapnn aln, sonra holdeki ayak seslerini duydu. Ayak sesleri durmad. Gvenli
admlarla merdivenleri kmaya balad. Bir el, kapnn tokman evirdi.
Roark'du. Dominique ayaa kalkarken, onun daha nce hi bu odaya girmediini, ama yine de bu
evin her kesini ok iyi bildiini dnyordu. Dominique'in vcudunu bildii kadar iyi. oke
olmad. Yalnzca okun ansn hissetti. Gemi zamanda bir ok, diye dnd. Onu grnce
herhalde oku hissetmiimdir, ama u anda deil. Dominique onunla kar karya durduunda her ey
ok basitlemi, doallamt. nemli eyleri birbirimize sylememiz hibir zaman gerekmedi, diye
dnd. Hep bu seferki gibi oldu. Beni yalnzken grmek istememiti. imdi geldi. Ben bekledim.
imdi hazrm.
"yi akamlar, Dominique."
Adnn sylenmesi, aradan geen be yllk boluu dolduruyordu. Alak sesle, "yi akamlar,
Roark," dedi.
"Bana yardm etmeni istiyorum."

Dominique o anda, Clayton Ohio'daki istasyon peronunda duruyordu. Stoddard Durumas'nda,


tank krssnde duruyordu. Taocandaki ukurun tepesinde duruyordu. O zamanlarda da, u anda
da, onun azndan duyduu cmleyi paylamay bekliyordu.
"Peki, Roark."
Roark, onun iin tasarmlad odann kar tarafna doru yrd, oturdu. Yz Dominique'e
dnkt. Aralarnda odann eni kadar uzaklk vard. Dominique kendini de oturmu buldu. Kendi
hareketlerinin farknda deildi. Yalnz onun hareketlerini gryordu. Sanki Roark'un vcudunda iki
sinir sistemi vard. Kendininki ve Dominique'inki.
"Gelecek pazartesi gecesi, Dominique. Saat tam on bir buukta, Cortlandt Evleri'nin oradan
gemeni istiyorum."
Dominique gzkapaklarm hissedebiliyordu. Acyla deil. Ama hissediyordu. Sanki gerilmiti
gzkapaklar. Bir daha hi hareket edemeyeceklermi gibi. Cortlandtn ilk binasn grmt. Az
sonra duyacaklarnn ne olduunu da biliyordu.
"Arabanda yalnz olmalsn. Daha nceden randevulatn bir ziyaretten eve dnyor olmalsn.
Gidip gelirken, mutlaka Cortlandt'n nnden gemek zorunda olduun bir yer olsun. Sonradan bunu
kantlayabilecek durumda olmalsn. Saat on bir buukta, tam Cortlandtn nnde, arabann
benzininin bitmesini istiyorum. Kornan al. Orada yal bir beki var. Darya kacaktr. Ondan
yardm iste, para ver, bir mil tedeki benzinciye yolla."
Dominique dengeli bir sesle, "Peki, Roark," dedi.
"O gidince, arabandan in. Yolun kenarnda kocaman, bo bir arsa var. Binann tam kar tarafnda.
O arsann ucunda da bir hendek var. Olanca hznla o hendee ko, iine gir, dibine yzst yat.
Yamyass ol. Bir sre sonra arabana dnebilirsin. Ne zaman dnebileceini anlayacaksn. Seni
arabanda bulsunlar. Senin durumun da arabann durumuna uyar gibi olsun. Aa yukar."
"Peki, Roark."
"Anladn m?"
"Evet."
"Her eyi mi?"
"Evet. Her eyi."
Ayaktaydlar. Dominique yalnzca onun gzlerini gryordu. Glmsyordu Roark.
Onun, "yi geceler, Dominique," dediini duydu. Roark dnp kt, az sonra arabasnn uzaklaan
sesi duyuldu. Dominique o glmsemeyi dnyordu.

Onun bu yapaca i iin kendisinin yardmna ihtiyac olmadn biliyordu. Bekiyi binadan
uzaklatrmak iin baka yollar da bulabilirdi. Ama Dominique'in bu olayda bir rol olmasn
istiyordu, nk eer rol olmasa, daha sonra olacaklara dayanamazd Dominique. Bu bir snavd.
Anlatmak istememiti. Kendiliinden anlamasn ve korku duymamasn istemiti. nk
Dominique, Stoddard Tapna'na dayanamamt. Dnyann onu incitiine tank olmamak iin
kamt. Oysa bu sefer, ona yardm etmeye sz vermiti. ok byk bir sakinlik iinde sz vermiti.
Kurtulmutu, zgrd artk Dominique. O da bunu biliyordu.
Yol, Long Island'n karanlk topraklar zerinden dmdz ilerlemekteydi, ama Dominique, arabay
yoku yukar sryormu gibi bir duygu iindeydi. Duygular arasnda anormal olan bir tek bu vard.
Bir ykselme duygusu. Arabasnn son hzla trmand duygusu. Gzlerini yoldan ayrmyordu. Ama
gr alannn alt kenarna giren n panel, tpk uak paneli gibiydi. Panelin saati 11.10'u
gsteriyordu.
in iin gld. Pilotluu hibir zaman renmemitim, ama imdi nasl bir duygu olduunu
biliyorum, diye dnyordu. Tpk byle bir duygu. Hi engeli olmayan bir boluk ve abasz bir
ilerleme. Arlk da yok. Bunun stratosferde byle olmas gerekir. Bir de, gezegenler arasnda kalan
uzayda myd? nsann umaya balad, yerekimi kanununun kalmad yerde. Hibir yerekimi
yok. Azndan sesli bir gl duydu.
O ykselme duygusu ... onun dnda, kendini ok normal hissediyordu. mrnde arabay bu kadar
iyi kullanmamt. Araba kullanmak, kuru, mekanik bir i, diye dnd. Aklmn banda olduunu o
yzden biliyorum. Araba srmek kolay geldii iin. Solumak ya da yutkunmak gibi. Dikkat istemeyen
bir ilev. Bilinmeyen yerleim yerlerine giden yollarn birletii kavaklarda, krmz klarda
duruyordu. Kelerden dnyor, dier arabalar solluyordu. Bu gece bana bir kaza
gelmeyeceinden emindi. Arabas sanki uzaktan kumandayla gidiyordu. Otomatik pilot dedikleri o
n gibi. Kendisi yalnzca direksiyon banda oturmaktayd, o kadar.
Bu durumda Dominique, ancak ufak tefek eylerin farkna varmakla yetinebilirdi. Dikkatsiz
davranabilirdi. Ciddilikten uzaklaa bilirdi. Her ey dupduruydu kafasnda. Normalden daha
normaldi. Kristalin havadan daha saydam olmas gibi. Yalnzca ufak tefek eyler. Ksa siyah
elbisesinin ipei, ayan kprdattka parmaklarnn, pabucun deiik yerlerine demesi, nnden
hzla gemekte olduu bir dkknn vitrinindeki "Danny'nin Yeri" yazs.
Gail'in nemli dostlarndan biri olan bankacnn ei tarafndan verilen yemekte Dominique ok
neeliydi o akam. Adamn adn u anda hatrlayamyordu. Koskocaman bir Long Island Evi'nde,
harikulade bir yemek daveti olmutu. Ev sahipleri onu grdklerine ne kadar sevinmi, Gail'in
gelemediine ne kadar zlmlerdi. Dominique nndeki tabakta grd her eyi yemiti. tah
yerindeydi. ocukluunda ormanda koup oynadktan sonra, eve dnd gnlerde olduu gibi.
Annesi de ok sevinirdi buna. nk Dominique'in kanszla urayacandan korkard hep.
Masada ocukluuyla ilgili ho hikyeler anlatm, herkesi pek gldrmt. Ev sahipleri daha
nce bu kadar keyifli ve elenceli bir davet verdiklerini hatrlamyorlard. Daha sonra, salona
geildiinde, ak pencerelerden mehtapsz, koyu renk gkyzne bakarak oturmulard. Aalara
kar. Kent klan yoktu karlarnda. Dominique hep glp konumu, herkese glmsemi, onlarn
da istedikleri gibi, serbeste konuabilmelerini salamt. ok sevmiti o insanlar. Onlar da
sevildiklerini anlamlard. Dnya yzndeki herkesi seviyordu Dominique o anda. Kadnlardan biri,
"Dominique," demiti. "Senin bu kadar harikulade biri olabileceini hi bilmezdim!" O da cevap
olarak, "Dnyada bir tek kaygm bile yok," demiti.
Ama aslnda tek dikkat ettii ey, kolundaki saatti. Bu evden saat 10.50'de kmak zorunda
olduunu biliyordu. Ayrlmak iin izin isterken ne syleyeceini kararlatrmamt, ama saat 10.45
olduunda, gerekli eyleri bulup syledi. nandrc biimde syledi. 10.50'de de aya gaz pedalna
demiti.
st kapal bir arabayd altndaki. Siyaht. demeleri krmzyd. John adl ofrn bu krmz
deriyi nasl bakml ve prl prl tuttuunu dnd. Hibir ey kalmayacakt bu arabadan geriye. Son
seferini yaparken bu kadar bakml olmas, en iyi halinde grnmesi gzel bir eydi. Bir kadnn ilk
gecesi gibi. Ben ilk gecem iin giyinmemitim, diye dnd. Benim ilk gecem olmad. Yalnzca
iimden bir ey koparld, azmda taocann tozlan kald.
Arabann yan penceresini dolduran, zeri k benekleriyle dolu yksek kuleleri grdnde, acaba
cam nereye gitti, diye merak etti. Sonra anlad. Dou Nehri boyunca ilerliyordu ve yandan grd de
New York'du. Bu dnce gldrd onu. Yo, bu New York deil.

Arabamn penceresine yaptrlm zel bir resim. Benim, o resim. Sahibi benim. Elini
Queensborough Kprs'ne kadar olan binalarn zerinden kaydrd. Roark, benim bu ve sana
veriyorum.
Gece bekisi uzaklarken, boyu krk santimmi gibiydi. Yirmi santime indiinde frlarm, diye
dnd Domimique. Arabasnn yan banda duruyor, keke beki daha hzl yrse, diye
dnyordu.
Bina kapkara ykseliyordu karsnda. Gkyzn havada tutan bir tek direk gibi. Dier taraflar
sarkyordu gkyznn. Yere kadar sokuluyor, yerle kucaklayordu. En yakndaki evler, sanki
yllarca tedeydi. Uzayn kenarnda bir yerde. Dzensiz minik diler gibi. Krk bir testerenin dileri.
Ayakkabsnn altnda iri bir akl hissetti. Rahatszlk veriyordu, ama o ayan kprdatmad.
ekerse ses kard. Yalnz deildi oysa kendisi. Onun buralarda, binann bir yerinde olduunu
biliyordu. Sokan kar tarafnda. Binada ses de, k da yoktu. Yalnzca simsiyah pencerelerde,
beyaz boyayla yaplm arp iaretleri. Onun a ihtiyac olmayacakt. Her hol, her merdiven
boluunu biliyordu naslsa.
Beki iyice klmt. Dominique arabann kapsn ap apkasyla antasn kanepeye frlatt,
kapy arparak kapatt. arpma sesini duyduunda, yolun kar tarafna gemiti bile. Bo arsada
kouyordu. Binadan uzaa doru.
Elbisesinin ipei bacaklarna sarlyordu. Bu da kaa somut bir amallk kazandrmaktayd.
Oray amak, hendee mmkn olduunca abuk ulamak zorundayd. Arsann topranda ukurlar ve
tmsekler vard. Bir kere dt, ama bunu ancak yeniden komaya balad zaman fark etti.
Karanlkta hendei grd. Az sonra diz st kmt. Hendein dibine uzand, yzn topraa
dayad.
Oyluklarndaki damar atlarn duyabiliyordu. Vcudu upuzun bir titreimle bir kere sarsld.
Dominique bacaklarnn, gslerinin, kollarnn altnda topra hissetti. Roark'un yatanda yatmak
gibi bir eydi bu.
Duyduu ses, bann arkasna inmi bir yumruk gibiydi. Topran kendisini yukarya doru ittiini,
ayaa frlattn hissetti. Hendein kenarndayd artk. Cortland Binas'nn tepesi erilmi, yana
doru devriliyordu. Bir an yle kald, sonra aradan grlen yrtk gkyz paras genilemeye
balad. Sanki gkyz o binay kesip iki paraya blyordu. Sonra yrtk, camgbei bir renk almaya
balad. Derken binann st ksm hi kalmad, ortalkta cam ereveleri, kiriler, stunlar uumaya
balad. Bunlar gkyzne yaylrken, orta yerden ince, krmz bir alev dilimi ykseldi. Bir yumruk
darbesi daha, sonra bir daha, gzleri kr edebilecek bir parlt, ardndan gkdelenin camlarnn
nehrin zerinde uuu.
Onun kendisine yzst yatmasn emrettiini unutmutu Dominique. Ayakta duruyordu. Cam
paralan, kvrlp bklm demir paralan her yanna dmekteydi. Bir ara duvarlar ier gibi oldu,
bina patlarcasna yarld. Dominique o anda Roark'u dnd. lerde bir yerde olmalyd. Ykmak
zorunda kalan yapmc. O binann her ince noktasn bilen, basnla destein dengesini kurmu olan
kii. Dominique onun bombalar koyaca yerleri dikkatle semi olduunu dnmekteydi. Katil
oluveren bir doktor gibi. Kalbi, beyini, cierleri bir anda ustaca yok eden bir doktor. Oradayd o da.
Bunlarn hepsini gryordu. Ona olanlar, binaya olanlardan ok daha beterdi. Ama oradayd o da ve
bunu o istiyordu.
Dominique kentin bir an iin bir k akmna sarndn grd. Kilometrelerce uzaktaki pencere
pervazlarn, kornileri grebiliyordu. Karanlk odalarn tavanlarnda bu n nasl oynatn
dnd. ok sayda gkdelenin gkyzne kar aydnlandn grd. Dominique'in kenti artk
Roark'undu. "Roark!" diye haykrd, Rooark! Roark!" Bardnn farknda deildi. Bu patlamalarn
arasnda kendi sesini duyamyordu.
Az sonra arsada, duman tten enkaza doru kouyordu. Krk camlarn zerinden ayor, her
admn yere smsk basyor, nk duyduu acdan zevk alyordu. Bundan sonra hissedebilecei
hibir ac kalmamt. Tm alan bir toz bulutu kaplamt. Uzaktan siren sesleri duyulmaya
balyordu.
Hl araba olduu belliydi arabasnn. Ama arka tekerleri, iri bir demir parasnn altnda ezilmi
durumdayd. Kaputun stnde de elik bir asansr kaps yatmaktayd.
Dominique kapy ap koltua szld. Buradan hi ayrlmam gibi grnmek zorundayd. Yerden
bir avu cam alp kucana, salarna serpti. Sivri bir krk paray avulad, onunla boynunun,
bacaklarnn, kollarnn derisini yard. Duyduu ey ac deildi. Kolundan akmaya balayan kanlar
grd. Hzla akan kanlar, siyah elbisesinin ipeini srlsklam ediyor, oyluklarnn arasndan aaya
szlyordu. Ba arkaya devrildi. Az akt. Dominique soluk soluayd. Durmak istemiyordu
artk. zgrd. Kimse onu alt edemez, kimse ona zarar veremezdi. Bu arada, kolunda bir atardamar
kestiinin farknda deildi. Kendini yle hafif hissediyordu ki. Yerekimi kanununa glp
durmaktayd.

Olay yerine gelen ilk polis arabasnn iindeki adamlar onu bulduklarnda, kendinde deildi.
Vcudunda birka dakikalk can ancak kalmt.
13

Dominique gzlerini ap at dairesinin yatak odasna bakt. Oray tanmaya hazrlamt kendini.
Hastanede gnlerce kaldktan sonra buraya getirildiini biliyordu. Odaya dolan ktan her taraf leke
gibi grnyordu. Kristal gibi, diye dnd. O kalm. Hep de kalacak. Wynand'n yatan yannda
durmakta olduunu grd. Dominique'i seyrediyordu. Eleniyor gibiydi.
Dominique onu hastanede de grdn hatrlad. O zaman elenir hali yoktu. lk gece doktorun
ona, hastann sa kmayacan sylediinin farkndayd. Dominique gzlerini amak, ona bunun
doru olmadn, artk yaamaktan baka aresi kalmadn sylemek istemiti; ama artk insanlara
bir eyler sylemek nemli olmaktan km bulunuyordu.
imdi eve dnmt. Boazndaki, bacaklarndaki, sol kolundaki sarglar hissedebiliyordu. Ama
battaniyenin stnde duran ellerinden gazl bezler karlmt. Birka ince krmz izgiden baka bir
ey kalmamt ellerinde.
Wynand mutlu bir sesle, "Seni kk budala!" dedi. "Bu numaray bu kadar da gerek gibi yapmak
zorunda mydn?"
Dmdz altn rengi salar beyaz yasta yaylm durumda, zerinde dik yakal hastane geceliiyle
yatarken, Dominique ocukluundaki halinden bile daha gen grnyordu. ocuklarda asla
bulunmayan sessiz bir aydnlk vard yznde. Emin olmann, masumiyetin ve huzurun tm bilinci.
"Benzinim bitti," dedi. "Arabamda bekliyordum, birdenbire ..."
"O hikyeyi polise ben oktan anlattm. Beki de aynsn anlatt. Ama cam tutarken dikkat etmek
gerektiini bilmiyor muydun?"
Gaibin dinlenmi bir hali vard. Gven dolu olduu da belliydi. Bu olay onun iin de her eyi
deitirmiti. Ayn ekilde.
"Acmad," dedi Dominique.
"Bir dahaki sefere masum yolcu rol oynamaya karar verirsen, izin ver de sana antrenrlk
edeyim."
"nandlar ama, deil mi?"
"Evet, tabii. nandlar. Mecburlar. Neredeyse lyordun. Bir bekinin hayatn kurtarmak iin
neden senin cann almaya kalkt, anlayamyorum."
"Kim?"
"Howard, tatlm. Howard Roark."
"Onun bu ile ne ilgisi var?"
"Sevgilim, polisin sorularna cevap veriyor deilsin. Ama vermek zorunda da kalacaksn. O zaman
ok daha inandrc konuman gerekecek. Ama baaracandan eminim. Stoddard Durumas
akllarna bile gelmeyecektir."
"Ya."
"O zaman da yaptn, her zaman da yapacaksn. Onun hakknda ne dnyor olursan ol, eserleri
hakknda hep benim duygularm paylaacaksn."
"Gail, bunu yaptma memnun musun?"
"Evet."
Ban emi, Dominique'in yatan kenarnda duran eline bakyordu. Sonra diz kt, dudaklarn
o ele bastrd. Eli tutup kaldrmam, parmaklaryla dokunmam, yalnz dudaklarn dokundur mutu.
Dominique'in hastanede geirdii gnlerin kendisine nelere mal olduunu bir tek bu hareketiyle itiraf
ediyordu. Dominique br elini kaldrp onun salarna dedirdi. Olacaklar seni benim lmemden
daha kt zecek, Gail, diye dnd iinden. Ama sonra her ey dzelecek. ncinmeyeceksin.
Dnyada hibir ac, bizim varoluumuzla llemez. Sen ve ben. nemli eylerin tmn anladn,
ama beni kaybetmi olduunu bilmiyorsun.
Gail ban kaldrd, ayaa kalkt.
"Sana herhangi bir ekilde sitem etmek istememitim. Bala beni."
"lmeyeceim, Gail. Kendimi harika hissediyorum."
"yle de grnyorsun."
"Onu tutukladlar m?"
"Kefaletle serbest brakld."
"Mutlu musun?"
"Senin bunu yaptna ve onun iin yaptna memnunum. Onun da byle yaptna memnunum.
Mecburdu."
"Evet. imdi de Stoddard Durumas tekrar yaanacak."
"Pek tpks deil."
"Bir frsat daha istemi miydin sen Gail? Bunca yldr?"
"Evet."
"Gazeteleri grebilir miyim?"
"Hayr. Yataktan kalkana kadar olmaz."
"Banner' bile mi?"

"zellikle Banner'."
"Seni seviyorum, Gail. Eer sonuna kadar dayanabilirsen ..."
"Bana rvet teklif etme. Bu i seninle benim aramda deil. Onunla benim aramda bile deil."
"Seninle Tanr arasnda m?"
"yle demeyi seiyorsan, yle diyelim. Ama bunu konumayalm. Olay sona erinceye kadar.
Aada bir ziyaretin seni bekliyor. Her gn geldi buraya."
"Kim?"
"Sevgilin. Howard Roark. Seni imdi grmesine izin verecek misin?"
O neeli taklmas, aklna gelen en olmayacak eyi sylyormu gibi hali, Dominique'e onun gerek
durumu hi bilmediini anlatyordu.
"Evet. Onu grmek isterim. Gail, ya onu gerekten sevgilim yaparsam?"
"kinizi de ldrrm. imdi kprdama. ylece yat. Doktor bir sre dikkatli olman syledi.
Toplam yirmi alt diki attlar sana."
Dnp odadan kt, Dominique onun merdivenlerden inen ayak seslerini duydu.
lk polis patlama yerine vardnda, binann arkasnda, nehrin kysnda, dinamiti patlatan tahrip
kalbn bulmutu. Roark tahrip kalbnn yannda durmaktayd. Elleri ceplerindeydi. Cortlandt'n
kalntlarna bakyordu.
"Bu olay hakknda ne biliyorsun?" diye sormutu polis ona.
Roark, "Beni tutuklasanz iyi olur," diye karlk vermiti. "Mahkemede konuurum."
Daha sonraki resmi sorgularda hibir eye cevap vermemiti.
Onu sabahn ok erken saatlerinde kefaletle serbest braktran, Wynand, olmutu. Wynand,
lkyardm Hastanesi'nde Dominique'in yaralarn grd, kendisine onun yaamayaca sylendii
zaman da sakin kalmay baarmt. Telefonu ap ile yarglarndan birini yatandan kaldrrken,
Roark'un kefaletini ayarlarken de sakindi. Ama Cezaevi Mdrnn odasna girdiinde birden zangr
zangr titremeye balamt. "Sizi salak budalalar!" diye tslamt skl dilerinin arasndan.
Ardndan da ocukluunu geirdii rhtmda rendii her trl yakas almadk kfr, pe pee
dklmt azndan. Olayn tm ynlerini unutmu, yalnzca Roark'un parmaklklar ardnda
tutulmakta olduunu grr hale gelmiti. Hell's Kitchen'l Strech Wynand olmutu yine. O gnlerde
kendisini para para eden fkenin tpksn duyuyordu. O eski duvarn ardnda durup ldrlmeyi
bekledii srada duyduu fke. Ama imdi artk kendisinin Gail Wynand olduunu, koca bir
imparatorluun sahibi olduunu da biliyor, bu tr bir yasal srecin neden gerekli olduunu
anlayamyor, yumruklaryla bu cezaevini neden paralayamadna kzyordu. Ya yumruklaryla, ya da
gazeteleriyle. u anda ikisi de birdi onun gznde. inden ldrmek geliyordu. Mecburdu
ldrmeye. Duvarn gerisinde beklerken olduu gibi. Kendi hayatm savunmak iin mecburdu.
Ktlar imzalamay baard, Roark getirilinceye kadar sabretmeyi de baard. Birlikte binadan
ktlar. Roark onu bileinden tutmu, ekerek gtryordu. Arabann yanna vardklarnda Wynand
sakinlemiti. Bindiklerinde sordu.
"Sen yaptn tabii, deil mi?"
"Tabii."
"Mcadelesini birlikte yaparz."
"Eer bunu sen de kendi savan haline getirmek istiyorsan."
"u andaki tahminlere gre kiisel servetim krk milyon dolar dolaylarnda. Bu parayla istediin
avukat rahata tutabilirim, hatta meslekte ka kii varsa hepsini bile tutabilirim."
"Ben avukat istemiyorum."
"Howard! Yine fotoraf gsterecek deilsin herhalde!"
"Hayr. Bu sefer deil."
Roark yatak odasna girdi, yatan yanndaki koltua oturdu. Dominique hareketsiz yatyor, ona
bakyordu. Birbirlerine glmsediler. Bir ey sylenmesine gerek yoktu. Dominique iinden, bu sefer
de gerek yok, diye dnd.
"Cezaevinde miydin?" diye sordu.
"Birka saatliine."
"Nasld?"
"Bu konuda Gail gibi davranmaya balama."
"Gail ok mu sarsld?"
"ok."
"Ben sarslmam."
"Yllarca yatmak zere dnebilirim oraya. Bana yardm etmeyi kabul ettiinde biliyordun bunu."
"Evet. Biliyordum."
"Eer ben gidersem, Gail'i kurtarma konusunda sana gveniyorum."
"Bana m gveniyorsun?"
Roark ona bakt, ban iki yana sallad. "Sevgilim ..." Bu sz bir sitemdi.
"Evet?" diye fsldad Dominique.
"Bunun sana kurduum bir tuzak olduunu hl anlayamadn m?"
"Nasl?"
"Senden yardm istemeseydim ne yapardn?"
"u anda senin Enright Evi'ndeki dairende olurdum. Seninle birlikte. Hi saklamadan. Herkesin
grecei, bilecei biimde."
"Evet. Ama imdi olamyorsun. Sen Bayan Wynand'sn. Her trl kukunun zerindesin. Herkes
senin olay yerinde bulunmam bir rastlant olarak gryor. Bizim birbirimiz iin neler ifade ettiimiz
bilindii anda, o ii benim yaptmn itiraf saylr."
"Anlyorum."
"Susman istiyorum. Benim kaderimi paylamak gibi eyler dndnse, vazge. Ne yapacam
sana sylemeyeceim, nk durumaya kadar seni kontrol edebilmemin tek yolu bu. Dominique, eer
mahkm olursam, Gail'le kalman istiyorum. Bu ok nemli. Onunla kalman, ona ikimizden asla sz
etmemeni istiyorum, nk birbirinize ihtiyacnz olacak."
"Ya beraat edersen?"
"O zaman ..." Roark odaya gz gezdirdi. Wynand'n yatak odas. "Burada sylemek istemiyorum.
Ama biliyorsun."
"Onu ok mu seviyorsun?"
"Evet."
"Bizi feda edecek kadar m?"
Roark glmsedi. "Buraya ilk geldiimden beri hep bundan m korkuyordun sen?"
"Evet."
Dosdoru Dominique'in yzne bakt. "Bu mmkn myd sence?"
"Hayr."
"Ne iimi, ne de seni, Dominique. Asla. Ama onun hatrna bu kadarn yapabilirim. Gideceksem
her eyi ona brakabilirim."
"Beraat edeceksin."
"Sylemeni beklediim ey bu deil."
"Seni mahkm da etseler, bir hcreye de kilitleseler, zincire vurarak almaya da gtrseler, adn
her iren manette rezil de etseler, bir daha hibir bina yapmana izin de izin de vermeseler, benim
seni bir daha grmemi de yasaklasalar, nemi yok. Fazla yok. Yalnzca belli bir noktaya kadar."
"te yedi yldr bunu sylemeni bekledim, Dominique."
Uzanp onun elini tuttu, dudaklarna gtrd. Dominique onun dudaklarn, demin Wynand'n
dudaklarnn dokunduu noktada hissetti. Sonra Roark ayaa kalkt.
"Bekleyeceim," dedi Dominique. "Susacam. Yanna yaklamayacam. Sz veriyorum."
Roark glmseyip ban sallad, sonra da kp gitti.
"Bazen yle olur. Seyrek olur, ama olur. Dnyann insan zihni tarafndan kavranamayacak kadar
byk gleri, bir tek olayn evresine, mercein toplayp ynelttii nlar gibi toplanr, orada ar
bir parlaklk yaratr, hepimizin dikkatini eker. Cortlandt Saldrs da yle bir olay. Bu kk mikro
kozmos iinde, zavall gezegenimizin uzayda olumasndan bu yana bu gezegeni ezip duran o ktl
gryoruz. Tm merhamet, insaniyet ve kardelik duygularna kar, bir tek kiinin egosu. Toplumun
altnda ezilenlerin oturabilecei evleri bir tek adam mahvediyor. Bir tek adam binlerce insan
gecekondularda oturmaya, pislie, hastala ve lme mahkm ediyor. Uyanmakta olan bir toplum,
yepyeni bir insani grev duygusu iinde gl bir aba gsterip zavalllar kurtarmaya karar verdii,
toplumun en stn yetenekleri birleip onlara doru drst barnaklar salamaya kalkt srada, bir
tek adamn bencillii, baka insanlarn baarlarn para para ediyor. Hem de niin? Belirsiz bir
kiisel gurur yznden, kof bir kibir yznden. lkemizin yasalar byle bir su iin hapis cezasndan
fazlasn vermiyor diye zgnm. Bu adamn yaamasna izin verilmemeli. Toplum kendini Howard
Roark gibi adamlardan kurtarma hakkna sahip olmal."
Ellsworth M. Toohey, Yeni Snrlar'n sayfalarndan bunlar haykryordu.
Ona lkenin her yanndan gelen yanklar cevap verdi. Cortlandt Patlamas yarm dakika srmt.
Toplumun fke patlamasysa bitmek bilmedi; havay dolduran al tozu, cam, pas ve pislik bulutundan
srekli olarak yamay srdrd.
Roark byk jri tarafndan sulu bulunmu, kendisi "Susuzum" demi, baka bir ey sylemeyi
reddetmiti. Gail Wynand'n ayarlamasyla artl serbest braklm, imdi durumay bekliyordu.
Bu ii neden yapt konusunda pek ok yorumlar vard. Kimisi, olayn bir meslek kskanl
olduunu sylerken, bazlar da, Cortlandt'n tasarmnn biraz Roark'un eserlerine benzer yan
olduunu, belki Keating, Prescott ve Webb'in ondan biraz bir eyler alm olabileceklerini sylyor,
bunun "yasal bir uyarlama" olduunu, fikirler zerinde mlkiyet hakk tesis edilemeyeceini,
demokrasilerde sanatn tm insanlara ait olduunu ileri sryorlard. Roark herhalde, kopya
edildiine inanan bir sanatnn duygular iinde harekete gemitir, diyorlard.
Bunlarn hibiri fazla net yorumlar deildi, ama zaten Roark'un bunu neden yaptna da kimsenin
pek aldr ettii yoktu. Konu basitti: Bir adam, birok kiiye kar. Bir nedene sahip olmaya bile
hakk yoktu Roark'un.
Yardm iin yaplan bir barnak. Yoksullar iin. On bin yldr insanlara, hayr ilerinin ve kendini
feda etmenin, sorgulanamayacak bir sevap olduu, nihai ideal olduu retilmiti. On bin yl boyunca
nice kii, hep hizmetten, fedakrlktan sz etmi, fedakrl hayatn bir numaral kural haline
getirmiti. Ya hizmet eder, ya hizmet grrd insan. Ya ezer, ya ezilirdi. Fedakrlk soylu bir eydi.
nsan, elinden geleni almalyd ondan. Ya da teki t. Ya fedakrlk et, ya da hizmet et. Hizmet et,
hizmet et, hizmet et... Btn bunlara kar, hizmet etmeyi de, ynetmeyi de istemeyen bir tek adam.
Tabii ki balanamayacak bir su ilemi saylrd o adam.
Sansasyon yaratan bir skandal haline gelmiti olay. Yine her zamanki gibi grltler koptu, kendini
hakl gren fke dalgalan kabard. Lin olaylarndaki gibi. Ama bu konudan sz eden her kiinin
konumasnda, iddet dolu bir kiisel gceniklik nitelii de vard. "Adam her trl ahlak duygusundan
yoksun bir manyak." Bu sz, bir yardm kermesine gitmek zere giyinmi sosyete kadnndan
geliyordu. Yardmlar her eyi balatan bir sevap saylmasa, ifade zgrlnden ne yolla
yararlanacan, kendi atafatn etrafndakilere nasl kabul ettirebileceini bilemeyen biriydi.
Ayn sz, hayatta hibir ama bulamam sosyal hizmet grevlisinden de geliyordu. Ksr ruhu, ne
kendisi iin bir ama yaratabilmiti, ne de evresindekilere byle bir ey yanstabilmiti. Ama
yapt iin sevabna sarlarak evresinden hak etmedii bir sayg grebiliyordu. Parmak ularn
bakalarnn yaralarna bastrd iin.
Ayn sz, hizmet ve fedakrlk kavram elinden alnsa yazacak hibir ey bulamayacak olan
yazardan da geliyordu. Binlerce kiinin nnde hkryordu adam. Onlar ok sevdiini sylyor, ne
olur, siz de beni biraz sevin diye yalvaryordu.
Ayn sz, kk insanlar hakknda ok efkatli yazlar yazabildii iin geenlerde kendine bir
sayfiye maliknesi satn alm olan stun yazar hanmdan da geliyordu.
Ayn sz, sevgiden, o byk, ayrm yapmayan, her eyi kucaklayan, her eyi balayan, kendilerine
her ey iin izin veren sevgiden sz edilmesine baylan kk insanlardan da geliyordu.
Bakalarnn ruhuna kene gibi yapmasa yaayamayacak olan her elden dmeci, ayn eyi
sylemeye balamt.
Ellsworth Toohey arkasna yasland, seyretti, dinledi ve glmsedi,
Gordon L. Prescott ile Gus Webb, yemeklere, kokteyllere davet ediliyorlard. Felketzedelere
yneltilen efkatli ve anlayl muamele yneltilmekteydi onlara. kisi bir azdan, Roark'un bu ii
neden yaptn hi anlayamadklarn sylyor, adaletin yerine gelmesini istediklerini belirtiyorlard.
Peter Keating ortalarda yoktu. Basnla grmeyi reddetmiti. Hi kimseyle grmyordu.
Yalnzca, Roark'un sulu olmadna inandn belirten bir bildiri yaymlamt. Bu bildirinin son
cmlesi pek garipti. "Onu rahat brakn, ltfen! Onu rahat brakamaz msnz?" diye bitiyordu yaz.
Amerikan Yap Konseyi'nin gzcleri, Cord Binas'nn kapsnda nbet tutmaktaydlar. Bu nbetin
hibir ie yarad yoktu, nk Roark'un ofisi kapalyd. Balamak zere olduu iler iptal edilmiti.
Dayanma diye buna denirdi.
Ayaklarna pedikr yaptrmakta olan sosyete kz, iportacdan havu almakta olan ev kadn,
piyanist olmak isteyip de olamam olan, buna zr olarak da kz kardeine bakmak zorunda kaldn
ileri sren muhasebeci, iinden nefret eden iadam, sanatndan nefret eden ii, herkesten nefret eden
aydn, hepsi bir araya gelmi, can skntlarn gideren, onlar kendi kendilerinden kurtaran ortak
fkenin lks iinde, sanki karde olmulard. Kendilerinden kurtulmann ne bulunmaz bir ans
olduunun da farkndaydlar. Gr birlii iindeydi okurlar. Basn da gr birlii iindeydi.
Gail Wynand ise akntnn tersine gidiyordu.
Alvah Scarret soluk solua, "Gail!" diyordu. "Biz bir dinamitiyi savunamayz."
Wynand, "Kes sesini, Alvah," demiti ona. "Yoksa dilerini dkerim."
Gail Wynand, ofisinin orta yerinde dimdik durmu, kafasn kaldrm, yaadndan memnun
durumda pencereden grnen geceye, kentin prl prl klarna bakyordu.
Banner'n koca koca harflerle atlm, Gail Wynand imzasn tayan bir bayazs yle
demekteydi: "evremizde kopan pis havlamalarn arasnda, grne gre hi kimse Howard
Roark'un kendi isteiyle polise teslim olduunu hatrlamyor. Eer o binay havaya o uurduysa,
orada tutuklanmay beklemek zorunda myd?

Ama onun bize anlataca nedenleri beklemiyoruz bile. Onu mahkemeden nce biz mahkm etmi
durumdayz. nk sulu olmasn istiyoruz. Bayldk bu davaya. Bu duyduunuz sesler fke ya da
gcenikliin deil, sevincin sesleri. En iren cinayetleri ileyen her cahil manyak, her deersiz geri
zekl iin, aramzdan anlay lklar ykselir, ordular dolusu insancl tipler harekete geer. Ama
deha sahibi bir adam, zaten batan suludur. Tamam, bir insan yalnzca zayf ve kk adam olduu
iin mahkm etmek adalete uymaz. Ama bir insan yalnzca gl ve byk olduu iin mahkm eden
bir toplumun yozlaml, ne dzeylere inmitir dersiniz? Oysa ite yzylmzn ahlaki iklimi bu.
kinci plandakilerin yzyl."
Bir baka Wynand bayazs da yle diyordu: "Howard Roark meslek hayatn mahkeme
salonlarna dalp kmakla geiriyor, diye lklar duyuyoruz. Evet, o doru. Roark gibi bir adam,
mr boyunca toplumun karsnda yarglanma durumundadr. Ama kimi mahkm etmek gerekir bunun
iin? Roark'u mu, yoksa toplumu mu?" Yine bir Wynand bayazsnda u satrlar okunmaktayd.
"Bizler insanolundaki bykln ne olduunu da, onu nasl tanyabileceimizi de anlamak iin
hibir aba gstermi deiliz. Bir uyurgezerlik havas iinde, bykln kendini feda etmekle
ilikili olduu noktasna taklmz. Salyamz aka aka, kendini feda etmek en byk sevaptr, deyip
duruyoruz. Bir an durup da dnelim bakalm. Her eyi feda etmek sevap mdr? Kii kendi
drstln, namusunu feda edebilir mi? Ya onurunu? zgrln? dealini? nanlarm?
Duygularnn drstln? Dnce zgrln? Oysa insanolunun sahip olduu en deerli eyler
bunlar deil mi? Bunlar elde edebilmek iin feda ettii eyler, fedakrlk saylmaz; krl alveri
saylr. Ama bu varlklar, onun hibir neden uruna asla feda edemeyecei eylerdir. O halde
tehlikeli ve kt zrvalklar tekrarlayp durmaktan vazgeelim mi? Kendini feda etme konusunu?
Aslnda esas feda edemeyeceimiz ve feda etmememiz gereken ey, o benliimizdir. nsanda en ok
sayg gstermemiz gereken ey, feda edilmemi bir benlik olmaldr."
Bu bayaz hem Yeni Sntrlar'ca, hem de ok sayda gazetede yeniden yaymland; ereve iine
alnarak sunuldu, altna da: "Syleyene bak!" diye yazlar kondu.
Gail Wynand gld. Direni onu besliyor, daha gl klyordu. Bir savat bu. Yllardr gerek bir
savaa girimemiti. mparatorluunun temellerini att gnlerde, basnn tmnden ykselen
lklara kar verdii mcadeleden bu yana, kalkmamt yle eylere. Sahip olunmas imknsz
eylere sahipti artk. Her insann hayallerine girecek eylere. Genliin o youn gcn, tecrbenin
bilgeliiyle birletirerek kullanabilirdi. Hem yeni bir balang, hem de dorua var, bir arada.
Btn mrmce bunu bekledim ve bunun iin yaadm, diye dnyordu.
Yirmi iki gazetesine, dergilerine ve haber filmlerine gerekli emirleri vermiti: Roark'u savunun.
Roark'u halka satn. Bu lin olayn saptrn.
Adamlarn toplayp onlara unlar syledi: "Gerekler ne olursa olsun, bu duruma o gereklere
dayanmayacak. Kamuoyu nnde bir yarglan bu. Kamuoyunu her zaman biz oluturduk. Yine
yapalm. Roark'u satn. Nasl yaptnz umurumda bile deil. Size ok iyi eitim, verdim ben. Sat
iinde ustasnz. imdi bana o ustalnz gsterin."
Bu szler bir sessizlikle karland. Adamlar birbirlerine bakp duruyorlard. Alvah Scarret
alnndaki terleri sildi. Ama yine de sz dinlediler.
Banner, Enright Evi'nin bir fotorafn yaymlad. Altyaz olarak, "Mahvetmek istediiniz adam bu
mu?" diye yazd. Ardndan Wynand Evi'nin fotoraf kt gazetede. Onun altyazs da, "Elinizden
geliyorsa bu dzeye ulan," biimindeydi. Monadnock Vadisi fotorafnn altyazsndaysa, "Topluma
hibir ey vermemi dediiniz adam bu mu?" satrlar gze arpyordu.
Banner, Roark'un hayat hikyesini yaymlad. Ad duyulmam bir yazarn imzas vard o tefrikann
zerinde. Aslnda Gail Wynand tarafndan yazlmt. Banner'da masum olduu halde yarglanp,
gnn ounluk nyarglar yznden hkm giymi insanlarn hikayeleri yaymland. Banner'da
toplum tarafndan kurban edilmi insanlar hakknda yazlar kt. Sokrates, Galile, Pasteur,
dnrler, bilim adamlar, sonu gelmeyen bir kahramanlar sralamas. Her biri yapayalnz dikilmiti
toplumun karsna. nsanlara meydan okuyan bir insan.
Alvah Scarret, "Ama, Gail, Tanr akna, Gail, oras bir toplu konut projesiydi!" diye feryat
ediyordu.
Wynand ona aresiz baklarla bakt. "Sizin gibi budalalara bunun hi nemi olmadn anlatmak
herhalde imknsz," dedi. "Pekl. Biz de konut projelerinden sz edelim bakalm."
Banner bu sefer inaat etelerinin kirli oyunlarn ortaya sermeye balad. E dost kayrmalar,
yeteneksizlikler, zel bir mimarn verecei fiyatn be katna kan yaplar, ina edilip terkedilen
toplu konutlar, hayrseverlik denilen kutsal inek adna kabul edilen, beenilen, balanan, korunan
eylerin tm. "Cehenneme giden yol iyi niyet talaryla delidir, derler," diyordu Banner. "Yoksa
nedeni, iyi niyetin nelerden olutuunu hi renememi olduumuz iin mi? renme zaman gelmedi
mi? Dnyada hibir zaman bu kadar ok sayda iyi niyet, bu kadar yksek sesle dile getirilmemiti.
Ama u halimize bakn."
Banner bayazlarn Gail Wynand, Metin Odas'ndaki bir masann banda ayakta durarak
yazyordu. Gazete sayfas boyunda, kocaman bir kda yazyordu her zamanki gibi. Mavi kalemle ve
iki santim boyunda iri harflerle. Sonunda da GW'yi konduruyordu altna. O iki harf hibir zaman
bylesine bir gurur havas tamamt.
Dominique iyilemi, kydeki eve dnmt. Wynand akamn ge saatinde eve dnerken sk sk
Roark'u da yannda getiriyordu. Birlikte salonda oturuyorlard. Pencereler, dardaki ilkbahar
gecesine ak oluyordu. Arazi evin duvarlarnn dibinden balayarak yumuak tepeler olutura
olutura, gln kysna kadar inmekteydi. Gl de aadaki aalarn arasndan prl prl
grnyordu. Davadan da, yaklaan durumadan da hi sz etmiyorlard. Daha ok, Wynand onlara
kendi kt bu yeni Hal Seferi'ni anlatyordu. Kiilikd- bir havada. Sanki Roark'u hi
ilgilendirmiyormu gibi. Wynand salonun ortasna dikilmi, konuuyordu yine:
"Tamam, anlyorum, irenti. Banner'n gemii batan aa deersiz oldu. Ama bu seferki
hepsinin cn alacak. Dominique, biliyorum ki sen gemiimden neden utan duymadm hibir
zaman anlayamadm Banner' neden bu kadar ok sevdiimi de anlayamadm imdi cevab
greceksin artk. G. Hibir zaman denemediim bir g var elimde. Deney imdi geliyor. Ben ne
dnmelerini istiyorsam, onu dnecekler. Yapn dediimi yapacaklar. nk buras benim kentim
ve burada ynetim benim elimde. Howard, senin duruma balayana kadar onlar yle ileyeceim ki
seni mahkm edecek jri bulamayacaklar."
Geceleri uyuyamyordu. Uyumay can da istemiyordu. "Siz gidin yatmaya," diyordu Roark'la
Dominiquee. "Ben birka dakika sonra karm." Daha sonra, Dominique yatak odasndan, Roark da
konuk odasndan, Wynandn terasta saatlerce dolaan ayak seslerini dinliyorlard. Bu seste bir tr
neeli heyecan vard. Her admn sesi, demir atan bir cmle gibiydi, yere arpan bir bildirim gibiydi.
Bir keresinde Wynand onlar ge saatte yukarya gnderdiinde, Roark'la Dominique merdivenleri
birlikte ktlar, ilk sahanlkta durakladlar. Salondan bir kibritin sert biimde akl duyulmutu. O
kibriti hrsla akan el insann gznn nne geliyordu. afaa kadar iecei sigaralarn ilkini
yakyordu. Terasta o admlarla birlikte dolap duracak minik bir k benei.
nce merdivenlerden aaya, sonra birbirlerine baktlar.
"Korkun bir ey," dedi Dominique.
Roark, "Harika ama," diye karlk verdi.
"Ne yaparsa yapsn, sana bir yardm olamaz."
"Olamayacan biliyorum. Mesele orada deil."
"Seni kurtarabilmek iin nesi varsa riske atyor. Sen kurtulunca beni kaybedeceini bilmiyor."
"Dominique, hangisi onun iin daha kt? Seni kaybetmek mi, yoksa bu verdii sava kaybetmek
mi?" Dominique anlayarak ban sallad. Roark devam etti. "Kurtarmak istedii ben deilim, onu da
biliyorsun. Ben yalnzca bir bahaneyim."
Dominique elini kaldrd, onun yanana dokundu, parmak ularn hafife bastrd. Kendine baka
hibir hareket iin izin veremezdi. Dnp yatak odasna girdi, onun da konuk odasnn kapsn
kapadn duydu.
Lancelot Clokey, lkenin her tarafndaki gazetelerde yaymlanan bir yazsnda yle diyordu:
"Howard Roark'un Wynand Gazeteleri tarafndan savunulmas ne kadar uygun, deil mi? Eer bu akl
durdurucu davann altnda yatan ahlaki ilkelerden bir kukusu olan varsa, kim kimmi, kim kimin
yanndaym, grr grmez durumu anlar. Wynand Gazeteleri sar gazeteciliin kalesidir. Bayaln,
yozlamln, amur atmalarn ve tehditlerin yuvasdr. Kamu zevkine ve ahlakna kar rgtlenmi
bir hakarettir, tikeleri yamyamlarnkinden bile az olan bir adamn ynettii entelektel bir yeralt
dnyasdr. Wynand Gazeteleri tam Howard Roark'u koruyacak uygun ampiyonlardr zaten. Howard
Roark da onlarn doal kahramandr. mr boyunca basnn drstln dinamitleyen Gail
Wynand'n imdi bir baka dinamitiyi desteklemesinde alacak hibir ey yoktur."
Gus Webb bir toplulukta yapt konumada, "Ortalkta dolaan bu atafatl szler fasafso," dedi,
"iin asl yle. Bu Wynand denilen adam yllardr gayrimenkul ilerinde enayileri sleyip bir
servet biriktirdi. Hkmetin zorla bu alana girip kendisini dar itmesi, kk adamlarn bann
stne bir dam vermesi, ocuklarna temiz bir evre salamas houna m gidecekti? Elbette
gitmeyecekti. Hem de hi. Bu ii ikisi birlikte tezghlam olmallar. Wynand'la kzl sal erkek
arkada. Hatta bana sorarsanz o erkek arkada bu ii yapma karlnda Bay Wynand'dan dnyann
parasn skm olmal."
Radikal bir gazetede yle bir yaz yaymland: "Adn aklayamayacamz bir kaynaktan
duyduumuza gre; lkedeki her konut projesini, her elektrik santraln, her postaneyi ve her okulu
havaya uurmay planlayan bir komplo bulunmaktadr ve Cortlandt bu eylemlerin ilk admdr.
Komplonun banda Gail Wynand vardr, o da bir grup iko kapitalisti temsil etmektedir. Temsil
ettikleri arasnda, tannm para babalarndan bazlar da bulunmaktadr."
Yeni Snrlar'da Sally Brent imzasyla kan Kadn Kesi yazs da yle diyordu: "Bu ite Bayan
Wynand'n oynad rol de bir hayli kuku vericidir. Bekiyi en uygun zamanda yle yerinden karp
oradan uzaklatrann Bayan Wynand olmas ne ho bir rastlant, deil mi? Hele de kocasnn imdi
Bay Roark'u savunmak iin yeri g inlettii dnlrse? Eer gzel diye kabul edilen bir kadn
grdmz anda benliimizi eski moda, budala, aklsz bir valyelik duygusunun kaplamasna
alkn olmasak, bu davann o ynnn rtbas edilmesine de seyirci kalmazdk. Eer Bayan
Wynand'n sosyal mevkii ve kendini gln eden kocasnn 'saygnl' gzmz byle kamatrmasa,
geirdii kazada gerekten lmesine ramak kald m, kalmad m, diye birka soru sorardk. Nereden
biliyoruz yle bir tehlike geirdiini? Doktorlar satn almak da, bakalarn satn almak kadar
kolaydr. Bay Gail Wynand da byle konularn ustasdr. Btn bunlar dikkate alrsak, karmzda
son derece iren bir komplonun ana izgileri belirebilir."
Sessiz ve muhafazakr bir gazete de yle diyordu: "Wynand Basn'nn benimsedii tutum,
aklanamayan bir yz karasdr."
Banner'n tiraj her hafta biraz dmekte, dn hz da giderek artmaktayd. Kontrolden km
bir asansr gibi inie gemiti Banner. Duvarlarda ""Wynand' Okumuyoruz" posterleri, yakalarda,
"Wynand' Okumuyoruz" rozetleri oalmaya balamt. Arabalara kartmalar yaptrlmaya
balamt. Sinemalarda Wynand Haberleri balad anda herkes yuhalyordu. Ke balarnda
gazete satanlarda Banner yoktu artk. Bayiler bulundurmak zorundaydlar, ama onlar da tezgh altna
saklyor, ancak istenirse karp veriyorlard. Zemin zaten hazrlanm, direkler oktan kemirilmiti.
Cortlandt Olay son tokad indiriyordu.
Gail Wynand'a duyulan fke arasnda, Roark hemen hemen unutulmutu. En fkeli protestolar
Wynand'n kendi okurlarndan geliyordu. Kadn kulpleri, papazlar, anneler, kk dkkn sahipleri
ate pskryordu. Gazete alanlar, her gn gelen okur mektuplarnn alnp dosyaland odaya,
Alvah Scarret'i sokmamaya alyorlard. Balangta mektuplar okumaya balamt ama yaknlar
sonradan bir kalp krizinden korkarak onu bundan caydrmalard.
Bannern alanlar byk bir sessizlik iinde almaktaydlar. Artk ne kaamak baklar vard,
ne fsldanan szler, ne de tuvaletlerde dedikodular. Birka istifa etti, geri kalanlar ar ar
almay srdrd. Can yeleklerini kuanm, kanlmaz sonucu bekleyen insanlar gibi.
Gail Wynand evresindeki her harekette bir yavalama seziyordu. Banner Binas'na girdiinde,
elemanlar onu grnce olduklar yerde duraklamaktaydlar. Bayla onlar selamladnda, onlarn
selam bir saniye ge geliyordu. Yrrken durup birden arkasna baktnda, onlar kendisini seyreder
buluyordu. Emirlerinin son hecesi azndan kar kmaz gelen, "Peki, Bay Wynand," cevab, bir an
ge kalyordu. O aradaki bir an da sanki kendine zg, somut bir biime sahipti. Verilen cevap bu
yzden, sonunda deil de banda soru iareti varm gibi bir etki yapyordu.
"Bir Kk Ses" stunu, Cortlandt Davas konusunda sessizdi. Patlamann ertesi gn Wynand,
Toohey'yi odasna artm, "Bana bak," demiti. "Yazlarnda tek kelime istemem. Anladn m?
Darda ne yaparsn, neler haykrrsn, umurumda deil ... imdilik. Ama eer fazla barrsan, bu i
bitince senin hesabn grrm."
"Peki, Bay Wynand."
"Senin stunun sz konusu olduunda, sar, dilsiz ve krsn. Patlama diye bir olay duymadn.
Roark adnda birini hi bilmiyorsun. Cortlandt sznn anlamndan haberin yok. Bu binada olduun
srece, byle bu."
"Peki, Bay Wynand."
"Hem ortalkta seni pek de sk grmeyeyim."
"Peki, Bay Wynand."
Wynand'n avukat, yllardan beri ona hizmet veren bir dostuydu. O da durdurmaya alt
Wynand'.
"Gail, ne oluyorsun? ocuk gibi davranmaya baladn. Ham bir amatr gibi. Toparla kendini, be
adam."
"Kes sesini," dedi Wynand.
"Gail, sen bugn ... yani dn, dnyann en byk gazetecisiydin. Aka gzken eyi sana ben mi
syleyeyim? Halkn tutmad bir ama, her ticaret dalnda tehlikelidir. Bir halk gazetesi asndan
intihar saylr."
"Sesini kesmezsen seni kap dar eder, kendime yeni bir avukat tutarm."

Wynand, davayla ilgili yorumlar yapmaya balad. Davet edildii i yemeklerinde, saygn
kimselerle bu konuyu tartyordu. Daha nce hibir konuda tartm deildi. Hi yalvard
grlmemiti. Tek yapt, saygl dinleyicilere son kararm bildirmek olmutu. imdi dinleyici
bulamyordu. Kaytsz bir sessizlik vard evresinde. Yar skkn, yar kzgn. Borsayla,
gayrimenkulle, reklamlarla, politikayla ilgili onun azndan kan her kelimeyi havada kapmaya
alkn insanlar; onun sanatla, byklkle, soyut adaletle ilgili grlerine hi ilgi duymuyorlard.
yle cevaplar veriliyordu ona:
"Evet, Gail, evet, tabii. Ama buna karlk, bence adam yine de bencillik etti. Zaten gnmz
dnyasnn sorunu bu ... Bencillik. Her yanda gereinden fazla bencillik var. Lancelot Clokey de
kitabnda bunu anlatyor. ok iyi bir kitap. ocukluundan sz etmi. Sen de okumusun ya. Bay
Clokey'le birlikte fotorafnz yaymlanmt. Clokey dnyann her tarafn gezmi. Neden sz ettiini
iyi biliyor."
"Evet, Gail, ama bu konuda biraz eski kafal davranmyor musun? Nedir bu byk adam
safsatalar? Allanp pullanan bir duvarcnn nesi bykm? Byk diyebileceimiz kim var zaten?
Hepimiz salgbezlerinin, kimyasal maddelerin, bir de sabah kahvaltsnda yediimiz eylerin
toplamyz. Bence Lois Cook kitabnda bunu ok iyi anlatm. Neydi ad kitabn? Ha, evet, Kahraman
Safra Ta. Evet, yle. Senin Banner'n da ok reklam etmiti o kitab."
"Ama bak, Gail, kendini dnmeden nce bakalarn dnmesi gerekirdi. Bence bir insann
yreinde sevgi yoksa, pek de iyi biri saylamaz. Geen gn bir tiyatroda duydum bunu. Mthi bir
oyundu. ke'n yeni yazd oyun. Neydi ad? Mutlaka grmelisin. Senin Jules Fougler da gklere
kard oyunu. Cesur ve duygulu bir sahne iiri, dedi."
"nandklarn iyi savunuyorsun, Gail. Buna nasl itiraz edeceimi bilemiyorum. Hangi noktada
yanldn tam anlayamyorum ama kulama haklymsn gibi gelmiyor, nk Ellsworth Toohey ...
yo, beni yanl anlama, Toohey'nin siyasal grlerine ben hi katlmam. Radikalin biri olduunu
biliyorum. Ama adamn idealist olduunu, mangal kadar da yrei olduunu kabul etmek zorundasn.
Evet, Ellsworth Toohey diyor ki..."
Bunlar syleyenler milyonerlerdi, bankaclard, sanayicilerdi, i adamlaryd. Dnyann neden
byle ktye gittiini hi anlayamadklarn sylyorlar, habire yaknp szlanyorlard davetlerde.
Bir sabah Wynand, Banner Binas'nn nnde arabasndan indiinde, kaldrma doru yrrken
kadnn biri ona doru kotu.

Kap giriinde beklemiti Wynand gelsin diye. iman, orta yal bir kadnd. Le gibi bir basma
elbise giymi, bana ezik, biimsiz bir apka takmt. Sarkk bir yz, biimsiz bir az, kapkara,
yuvarlak, prl prl gzleri vard. Gail Wynand'n karsna dikilip elindeki rm pancar
yapraklarn onun suratna savurdu. Pancar yoktu elindeki demette. Yalnzca yapraklar vard. Yumuak
ve kaygan. Onlar bir sicimle balamt. Yapraklar Wynand'n yanana arpt, sonra kaldrma
dt.
Wynand hareketsiz durdu, kadna bakt. O etli suratta, azn bir zafer ifadesiyle aldn grd.
Kendini hakl gren bir ktln yz. Yoldan geenler kadn yakaladklarnda, kadn aza
alnmayacak szler haykryordu. Wynand elini kaldrd, ban iki yana sallad, insanlara o yarat
brakmalarn iaret etti. Sonra dnp Banner Binas'na girdi. Yananda yeil bir izle.
Alvah Scarret, "Ne yapacaz, Ellsworth?" diye szlanyordu. "Sen ne yapacaksn?"
Ellsworth Toohey, Scarret'in masasnn kenarna ilimi, glmsyordu. Sanki Alvah Scarret'i
pmek istiyormu gibi bir hali vard.
"Neden ucunu brakmyorlar bu lanet olas olayn, Ellsworth? Neden baka bir olay olmuyor, bunu
ba sayfalardan silmiyor? Bir uluslararas kriz falan karamaz myz? Bunca ya yaadm, insanlarn
byle ufack bir ey yznden byle kudurduunu grmedim. Bir dinamit patlamas! Tanrm,
Ellsworth, arka sayfa haberi bu! Her ay bir tane oluyor. Her grevde oluyor, unuttun mu? Krklerin
grevinde de olduydu, kuru temizleyicilerin grevinde de. Cehennemin dibine! Bu patrt niye? Kimin
umurunda? Neden aldr ediyorlar?"
"Baz durumlarda, sz konusu olan ey, ortada grnenle ayn deildir, Alvah. Halkn tepkisi
olayla orantsz gibi grnebilir, ama deildir. Sen bu kadar cann skma. ayorum sana. Oysa
ansna kretmen gerekir. Uygun zaman beklemek dediimde, demek istediim buydu. Uygun zaman,
sonunda gelir naslsa. Ama byle altn tabak iinde bana sunulacan da beklemiyordum, o kesin.
Neelen, Alvah. Artk biz devralyoruz."
"Neyi devralyoruz?"
"Wynand Gazeteleri'ni."
"Deli misin, nesin, Ellsworth! Onlar gibi ldrdn m sen de? Gerekten delirmisin. Ne demek
istiyorsun? Gail'in elinde yzde elli hisse..."
"Alvah, seni seviyorum. Harikasn, Alvah. Seni ok seviyorum, ama keke bu kadar salak olmasan,
diyorum. O zaman daha iyi konuabilirdim seninle. Keke binleriyle konuabilseydim."
Ellsworth Toohey bir akam Gus Webb'le konumaya alt, ama orada da hayal krklna urad.
Gus Webb kelimeleri yuvarlaya yuvarlaya konuuyordu:
"Ellsworth, senin de kusurun fazla romantik olmanda. ok fazla metafizik bir tipsin. Neye
seviniyorsun byle? Bu iin pratik bir deeri yok ki! Bir iki hafta geti mi, dilerini geirebilecein
hibir ey bulamayacaksn. Keke herif oray iine insanlar tandktan sonra uursayd. Kadnlar,
ocuklar falan. O zaman bir eyler karabilirdin ortaya. Baylrd insanlar. Bizim akm da
kullanabilirdi olay. Ama bu? Allah kahretsin, herifi kodese tkacaklar, her ey bitecek. Sen kendine
gereki mi diyorsun? Sen aydn kesimin slah olmaz bir rnei, temsilcisisin, Ellsworth. Olup
olacan bu. Gelecei olan biri mi sayyorsun kendini? Bouna hayal kurma. Benim gelecei olan."
Toohey iini ekti. "Hakkn var, Gus," dedi.
14

"ok naziksiniz, Bay Toohey," diyordu Bayan Keating tevazuyla. "Geldiinize ok sevindim. Peter
konusunda ne yapacam bilemiyorum. Kimseyle grmyor. ine gitmiyor. Korkuyorum, Bay
Toohey. Balayn beni, szlanmak istemem. Belki siz yardmc olabilirsiniz, onu bu durumdan
kurtarabilirsiniz. Size yle sayg duyuyor ki, Bay Toohey."
"Evet, eminim. Nerede kendisi?"
"Burada. Odasnda. u taraftan, Bay Toohey." Bu ziyaret beklenmedik bir ziyaretti. Toohey
yllardr bu eve gelmi deildi.
Bayan Keating ona minnet duymaktayd. ne dp koridorda ilerledi, bir kapy hi vurmadan
at. Konuun geldiini duyurmak istememi, olunun reddedeceinden korkmutu. Neeli bir sesle
konutu:
"Bak, Peter, bak sana kimi konuk getirdim!" Keating ban kaldrd. Karmakark bir masann
banda, zayf kl bir lambann nnde oturmu, yrtk bir gazetenin bulmacasn zyordu.
Masann stnde upuzun bir bardak vard. Kenarlarnda domates suyu kurumutu. Bir tane kutu
bulmaca oyunu, bir deste iskambil, bir de ncil gze arpyordu o masada.
"Merhaba, Ellsworth," diyerek glmsedi. Kalkmak zere ne doru eildi, ama bu abasn yar
yolda unuttu.
Bayan Keating o glmsemeyi grnce aceleyle geri ekildi. Rahatlamt. Kapy hemen kapad.
Glmseme tamamlanamadan kayboldu. Bir annn igdsyd zaten yalnzca. Onun hemen
ardndan Keating, anlamamaya alt birok eyi birden hatrlamt.
aresiz bir sesle, "Merhaba, Ellsworth," diye tekrarlad.
Toohey onun karsnda durmu oday inceliyordu. Masann stne merakla bakt.
"Dokunakl, Peter," dedi. "ok dokunakl. Eminim grse o da holanrd."
"Kim?"
"Bugnlerde fazla konukan deilsin, deil mi, Peter? Pek sosyal de deilsin, yle mi?"
"Seni grmek istemitim, Ellsworth. Seninle konumak istemitim."
Toohey bir sandalyeyi arkalndan yakalad, havaya kaldrp evirerek masann yanna getirip
koydu.
"Eh, ben de onun iin geldim," dedi. "Konuman dinlemek iin."
Keating hibir ey sylemedi.
"Evet?"
"Seni grmek istemediimi sanma sakn, Ellsworth. Yalnzca ... anneme kimseyi ieriye alma
demitim ama o gazeteciler iindi. Rahat brakmyorlar beni."
"Zaman nasl da deimi, Peter! Seni gazetecilerden zorla uzaklatrdmz gnleri hatrlyorum."
"Ellsworth, benim hi mizah anlaym kalmad. Hi."
"anslsn. Yoksa glmekten lrdn."
"yle yorgunum ki, Ellsworth ... Geldiine sevindim."
Ik Toohey'nin gzlk camlarnda parlad, Keating onun gzlerini gremez oldu. Yalnzca metalik
bir prltyla dolu iki yuvarlak. Uzaktan yaklaan bir eyi yanstan snk otomobil farlar gibi.
"Sence bununla kurtulabilir misin?" diye sordu Toohey.
"Neyle?"
"Mnzevi dervi numarasyla. Byk pimanlk. Sadk sessizlik."
"Ellsworth, neyin var senin?"
"Demek sulu deil, yle mi? Demek bizim onu rahat brakmamz istiyorsun, yle mi?"
Keating'in omuzlar kprdad. Dik oturmak deil de, yle bir niyetlenme gibi. Niyet de bir eydi.
enesi birazck kprdad, azndan bir soru kt:

"Ne istiyorsun?"
"Tm hikyeyi."
"Neden?"
"Bu ii kolaylatraym m sana? yi bir zr ister misin? Onu sunabilirim istersen. Hatta otuz
neden sayabilirim. Hepsi de soylu nedenler. Hangisini olsa yutarsn. Ama iimden senin iini
kolaylatrmak gelmiyor. Sana gerei syleyeyim, daha iyi. Onu kodese yollamak iin. Kahramann,
ilahn, cmert dostunu, koruyucu meleini."
"Sana syleyecek hibir eyim yok, Ellsworth."
"Aklnn son krntsn da bu ok yznden kaybetmeden nce, asla benim kratmda olmadn
anlayacak kadarn iyi koru. Konuman istiyorsam, konuacaksn demektir. Benim de zaman
kaybetmeye niyetim yok. Kim tasarmlad Cortlandt'?"
"Ben."
"Benim mimarlk uzman olduumdan haberin yok mu?"
"Cortlandt' ben tasarmladm."
"Cosmo-Slotnick Binas'n tasarmladn gibi mi?"
"Benden ne istiyorsun?"
"Tank krssne kman istiyorum, Peter. Hikyeyi mahkemede anlatman istiyorum. Arkadan
senin kadar ii d ortada biri deil. Niyeti nedir, bilemiyorum. Olay yerinde kalp beklemesi, biraz
fazla zekice bir davran. Zaten kendisinden kukulanlacam biliyor, kurnazlk ediyor. Mahkemede
ne sylemek niyetinde olduunu Tanr bilir. Bunu onun yanna brakamam. Herkes onun bunu neden
yaptna takm kafay. Ben nedenini biliyorum. Aklamaya alsam, kimse bana inanmaz. Ama sen
onlara yemin etmi biri olarak anlatrsn. Gerei sylersin. Cortlandt' kimin tasarmladn ve
bunun neden byle olduunu anlatrsn."
"Ben tasarmladm."
"Bunu o krsde de sylemeye niyetleniyorsan, kas kontroln konusunda bir eyler yapman
gerekecek. Ne diye zangr zangr titriyorsun?"
"Rahat brak beni."
"Ge kaldn artk, Peter. Faust'u hi okudun mu sen?"
"Ne istiyorsun?"
"Howard Roark'un kellesini."
"O benim arkadam deil. Hibir zaman da olmad. Hakknda neler dndm biliyorsun."
"Biliyorum, salak budala! mrn boyunca ona tapp durduunu biliyorum. Bir yandan nnde diz
kp ona taparken, bir yandan da onu arkasndan bakladn. Hainliin gerektirdii cesareti bile
gstermedin. Ya bir yolu, ya da dier yolu semedin. Benden nefret ettin ... bildiimin farknda
deildin, yle mi? Oysa beni hep izledin. Ama onu sevdiin halde mahvettin. Evet, tam anlamyla
mahvettin, Peter. imdi de kaacak bir yerin yok. Artk bu ii srdrmek zorundasn!"
"Sana ne ondan? Senin iin ne fark eder?"
"Onu uzun sre nce sorman gerekiyordu. Ama sormadn. Demek ki biliyordun. Her zaman
bilmitin. Seni titreten ey de o. Kendine yalan sylemene neden yardm edeyim? On yl boyunca
yaptm onu. Bana onun iin geldin. Herkes onun iin gelir bana. Ama hibir eyi bedava elde
edemezsin. Asla. Bunun tersini savunan sosyalist kuramlarm bir kenara brak imdi. Sen benden
istediini aldn. imdi de sra bende."
"Howard hakknda konumam. Beni Howard hakknda konuturamazsn."
"yle mi? Neden beni kap dar etmiyorsun? Neden grtlama sarlp beni bomuyorsun?
Benden ok daha glsn. Ama yapmazsn. Yapamazsn. Gcn ne menem bir ey olduunu imdi
grebiliyor musun, Peter? Fiziksel gcn? Kaslarn, silahlarn, parann? Sen aslnda Gail Wynand'la
bir araya gelmelisin. Ona anlatacak ok eyin var. Haydi, Peter. Kim tasarmlad Cortlandt'?"
"Rahat brak beni."
"Kim tasarmlad Cortlandt'?"
"Brak yakam!"
"Kim tasarmlad Cortlandt?"
"Daha kt ... Bu senin yaptn ... daha kt ..."
"Neden daha kt?"
"Benim Lucius Heyer'a yaptmdan."
"Ne yaptn Lucius Heyer'a?"
"Onu ldrdm."
"Neden sz ediyorsun?"
"O yzden daha iyiydi zaten. lmesine izin verdim."
"Samalamay kes."
"Howard' neden ldrmek istiyorsun?"
"ldrmek istemiyorum. Hapse tktrmak istiyorum. Anlyor musun? Hapse. Hcreye. Parmaklklar
ardna. Kilitlemek, durdurmak, balamak istiyorum. Saken. Kalk deyince kalkacak. Ne verirlerse
onu yiyecek. Kprda deyince kprdayacak, dur deyince duracak. e gtrlecek, emrettikleri zaman
alacak. Hzl hareket etmezse ititirecekler onu. Canlan isteyince suratna tokat atacaklar.

Sz dinlemezse lastik coplarla dvecekler. O da sz dinleyecek. Emir dinleyecek. Emir


dinleyecek!"
"Ellsworth!" diye haykrd Keating. "Ellsworth!"
"imi bulandryorsun. Gerei duymaya dayanamaz msn sen? Hayr, her eyi eker kaplanm
olarak istiyorsun, yle mi? te o yzden Gus Webb'i tercih ediyorum. Onun kafasnda hayaller kol
gezmiyor."
Bayan Keating kapy averdi. lklar duymutu.
"Defol buradan! " diye tersledi onu Toohey.
Kadn geri ekildi, Toohey kapy arparak kapatt.
Keating ban kaldrd. "Annemle byle konumaya hakkn yok. Onun seninle hibir ilgisi yok."
"Kim tasarmlad Cortlandt'?"
Keating ayaa kalkt. Ayaklarn sryerek ekmeceli dolaba yrd, bir ekmeceyi ekti, buruuk
bir kt karp Toohey'e uzatt. O kt, Roark'la yapt anlamayd.
Toohey yazy okudu, bir tek kere kkrdad. Kuru bir sesti kard. Sonra Keating'e bakt.
"Mthi bir baarsn, Peter. Benim baarm tabii. Ama bazen kendi baarlarm grmek bile
istemem."
Keating dolabn yannda duruyordu. Omuzlan sarkm, gzleri bo bakmaktayd.
"Byle yazl, altnda onun imzasyla vereceini beklemiyordum. Demek buydu senin hatrn iin
yapt. Sen de karlnda ... ne yaptn belli ite. Yo, hakaretlerimi geri alyorum, Peter. Yapmaya
mecburdun. Kimsin ki tarihin kurallarn tersine evirebilesin? Bu kt nedir, biliyor musun?
mknsz bir kusursuzluk, yzyllarn ryas; tm insanlk felsefelerinin amac bu kt. Dizginleri
takmsn ona. Senin iin almasn salamsn. Baarsn, dln, parasn, hretini, adm
almsn. Biz bunu yalnzca dnm, yazlarda dile getirmitik. Oysa sen, uygulamasn yapmsn.
Eflatun'dan bu yana her dnr sana teekkr borlu. te filozoflarn somut ta. Altn kuruna
evirebilmemiz iin. Memnun olmam gerekirdi, ama herhalde insan olduum iin memnun
olamyorum. Elimde deil. im bulanyor. tekilerin hepsi, Eflatun da dahil, kurunun altna
evrilebileceine itenlikle inanmlard. Oysa ben gerei ta bandan biliyordum. Kendime kar
drst davrandm ben, Peter. En zor drstlk tr de odur. Siz hepiniz bundan kayorsunuz. Ne
pahasna olursa olsun hem de. u anda seni sulamyorum. Gerekten en zoru o, Peter."
Yorgun bir tavrla oturdu, kd iki eliyle kesinden tuttu.

"Ne kadar zor olduunu bilmek istiyorsan, sana syleyeyim," diye devam etti szne. "Sen ne
anlam karmak istiyorsan kar. Ben yarn bu kd savcla gndereceimi biliyorum ama canm
bunun iin fazla alk istemiyor. Roark asla bilemeyecek. Zaten bilse de ona fark etmez. Ama
dorusunu sylememi istersen, iimden bir an bu kd yakmak geti."
Kd dikkatle katlayp cebine koydu. Keating gzleriyle onun hareketlerini izliyor, bunu yaparken
bann tmn hareket ettiriyordu. Ucuna sicim balanm topu izleyen kedi yavrusu gibi.
"Senin gibiler iimi bulandryor," dedi Toohey. "Tanrm, hem de nasl bulandryor! kiyzl
duygusallar! Benim peimden geliyor, rettiklerimi kullanyor, ondan yararlanyorsunuz. Ama ne
yapmakta olduunuzu kendi kendinize itiraf edecek kadar cesaretiniz yok. Gerei grnce yemyeil
kesiliyorsunuz. Herhalde yapnz byle. O da benim ba silahm zaten. Ama ... Tanrm! yle
usanyorum ki! Kendime arada srada, sizden uzak bir dinlenme sresi tanmak zorundaym. mrm
boyunca numara yapmak zorunda kalm bu yzden. Senin gibi ufack, deersiz keneler yznden.
Sizin duyarllklarnz, gstermelik havalarnz, vicdannz ve sahip olmadnz huzurunuzu
koruyabilmek iin. Elde etmek istediim ey iin, demek zorunda kaldm fiyat bu benim. Ama en
azndan, ne bedel demem gerektiini biliyorum. dediim fiyat konusunda da, karlnda satn
aldm ey konusunda da, hayallere kaptrmyorum kendimi."
"Ne istiyorsun ... Ellsworth?"
"G istiyorum, Peter."
st daireden ayak sesleri duyuldu. Birisi neeyle srayp duruyordu. Ardndan beli temponun ilk
drt vuruu gibi tkrtlar geldi. Tavandaki k salland, Keating'in ba sz dinleyip hemen oraya
dnd. Sonra yine Toohey'e bakt. Toohey glmsyordu. Hemen hemen kaytsz bir hali vard.
"Sen ... hep derdin ki ..." Keating'in sesi bouktu. Lafnn orta yerinde sustu.
"Evet, hep onu syledim. Aka ve net biimde. Sen duyamamsan su bende deil. Duyabilirdin
tabii. Ama duymay istemedin. Benim amdan bu sarlktan da gvenli. Ynetmek istiyorum dedim
hep. Ruhani atalarm gibi. Ama ben onlardan anslym. Onlarn abalarnn meyveleri bana miras
kalm durumda. Byk ryay gereklemi grmek de bana ksmet olacak. Bugn artk evremde
nereye baksam grebiliyorum. Tanyorum grnce. Holanmyorum. Holanmay beklemiyorum da.
Zevk almak benim yazgm deil zaten. Kapasitemin elverdii kadar tatmin duyabilirim. Ama, yneten
ben olacam."
"Kimi..."
"Seni. Dnyay. Btn mesele, kaldracn sapn bulabilmekte. Bir tek insann ruhunu nasl
ynetebileceini rendin mi, dier btn insanlar da elde edebilirsin. Mesele ruhta, Peter, ruhta.
Kamlar, kllar, kurunlar, silahlar bouna. Sezar'larn, Atilla'larn, Napolyon'larn kk adam
oluu, ii srdremeyileri o yzden. Biz srdreceiz. Ruh aslnda ynetilemeyen eydir, Peter. Onu
krmak, kertmek gerekir. Oraya bir omak sok, parmaklarn batr, adam elde ettin demektir.
Krbaca ihtiyacn yok. Zaten krbac kendi sana getirir, beni dvsene diye yalvarr. Onu bir kere geri
vitese taktn m, iindeki mekanizma her eyi kendi kendine, senin istediin gibi yapar. Adam
kendisine kar kullanacaksn. Nasl yaplr, bilmek ister misin? Bak bakalm sana hi yalan sylemi
miyim. Bunlar azmdan ilk defa duyduun eyler deil. Yllardr duyuyor, ama duymamay
seiyorsun. Su bende deil, sende. Bunu yapmann birok yolu vardr. Biri yle. Adamn kendini
kk hissetmesini sala. Sulu hissetsin kendini. Umutlarn ve kiiliindeki drstl ldr. Zor
itir bu. Aranzdaki en ktler bile, hep kendi arpk grne gre bir ideal semitir, ona ulamaya
almaktadr. Bir i yozlamlkla ldr drstl. Onu kendine kar kullan. Topyekn drstl
yok edecek bir amaca ynelt. Benliini sil diye tler ver. Bakalar iin yaamalsn de ona. En
nemli ey hayrsever olup balar, yardmlar yapmaktr, kendinden vermektir de. Bunu tam
anlamyla hi kimse yapamamtr, yapamayacaktr da. Ama neler salayacan grebiliyor musun?
O adam, kendine en soylu sevap olarak kabul ettii eye asla ulaamayacan hemen grecektir. O
zaman sululuk duyacak, kendini gnahkr hissedecek, deersiz biri olduuna inanacaktr. En yce
ideal onun ulaamayaca bir yerde olunca, bu sefer tm ideallerinden, tm umutlarndan, tm z
deer inancndan vazgeecektir. Yapamad eyi bakalarna tleme zorunluluunu duyacaktr.
nsan yar iyi ya da yar drst olamaz. Kiilik btnln srdrmek zor bir savatr. Kendi iinin
yozlam olduunu bile bile, byle bir eyi srdrmeye neden urasn? Ruhu o zaman kendine sayg
duymay brakr. Artk elindedir o adam. Sz dinleyecektir. Memnun olacaktr sz dinlediine. nk
kendine gvenemez. Gvensiz hisseder. Kirli hisseder. Bir yolu bu.
"Bir baka yolunu daha anlataym. Adamn deer yarglarn ldr. Byklk denilen eyi tanma
ya da ona ulama kapasitesini ldr. Byk insanlar ynetilemez. Biz byk adam falan istemiyoruz.
Ama byklk kavramn inkr etme. Onu iinden yk. Byk olan ey nadir ortaya kan, zor elde
edilen, istisna olan eydir. yle standartlar koy ki, onlara herkes ulaabilsin. En sradan olan da, en
yeteneksiz olan da, en beceriksiz olan da. O zaman btn insanlarn, byk ya da kk herkesin
iindeki baarma abasn ldrrsn. Daha iyiye gitme, mkemmele ulama, kusursuzlua varma
hevesini ldrrsn. Roark'a gl, Peter Keating'i byk mimar diye tant. O zaman mimarl
mahvetmeyi baarmsn demektir. Lois Cook'u ycelt, kabul ettir, edebiyat da mahvettin demektir.
Ike'a alk tut, tiyatroyu da ykm olursun. Lancelot Clokey'ni v, basn da kertmisin demektir.
Byk antlar ykmaya kalkma. O zaman insanlar rktrsn. Sen vasat, sradan, deersizi v; o
zaman byk antlar zaten kalmaz.
"Bir baka yolu daha var. Gldrerek ldr. Glmek, insan neesinin aracdr. Onu bir ykm arac
olarak kullanmay ren. evirip alay etmek iin kullan. ok basit. Her eye glmelerini syle
onlara. Mizah anlay snrsz bir sevaptr, de. Ruhunda hibir kutsal ey brakmazsan, ruhu kendi
gznde kutsal olamaz artk. Saygy ldrdn m, insann iindeki kahramanl da ldrm
olursun. nsan kkr kkr glerek sayg gsteremez. Sz dinler ve bu sz dinleyiine de snr koyamaz.
Neye olsa gler artk. Hibir ey glnemeyecek kadar ciddi deildir onun gznde.
"Bir yolunu daha ister misin? En nemlisi bu. nsanlarn mutlu olmasna izin verme. Mutluluk
kendine yeterli bir duygudur ve insan kendi iine dndren bir zellii vardr. Mutlu insanlarn sana
ayracak zaman da yoktur, sana nem de vermezler. Mutlu insanlar, zgr insanlardr. Demek ki
onlarn yaama sevincini ldrmen gerekir. Onlarn gznde deerli ve nemli olan ne varsa, al
ellerinden. stedikleri eyi elde etmelerine asla izin verme. Kiisel arzu denilen eyin kt olduuna
inandr onlar. "stiyorum" demeyi doal haklan sayamayacak dzeye indir. Bundan utansnlar. Bu
noktada yardmseverlik ok iine yarayacaktr. Mutsuz insanlar sana gelir. Sana ihtiya duyarlar.
Avutulmak iin, destek bulmak iin, kurtulmak iin gelirler. Doada bolua, vakuma yer yoktur.
nsann ruhunu boalttn m, yerini sen doldurabilirsin. Neden bu kadar oke olmu grndn
anlayamyorum, Peter. Bu hile ilerinde en eskisi. Dn de tarihe bak bir kere. Btn byk ahlak
sistemlerine bak. Ta Dou dnyasndan balayarak. Hepsi de kiisel zevki feda etmeyi tlemiyor
mu? O laf kalabalnn altnda hep ayn ama yok mu? Feda et, kaplma, kendini inkr et. Yalan m?
Hep tekrarlayp durduklar nakarat bilmiyor musun? 'Vazge, vazge, raz ol, raz ol.' Gnmzn
manevi atmosferine bir bak. Keyifli olan ne varsa, sigaradan tut da sekse, ihtirasa, kr etmeye kadar,
hepsi gnah saylyor. Bir eyin seni mutlu ettiini kantladn anda, o eyi lanetlemi saylyorsun.
Bu aamalara vardk artk. Mutluluu sululua baladk. Ve tabii insanolunu da grtlandan
yakaladk. lk doan ocuunu kurban et... ivilerle dolu bir tahtann stne yat... le yr,
bedenine eziyet et ... Dans etme ... Pazar gnleri sinemaya gitme ... Zengin olmaya alma ... Sigara
ime ... ki ime. Hep ayn terane. Ayn t. Budalalar bu tr tabular yalnzca bir samalk sanyor.
Gemiten kalma, demode eyler, diyorlar. Ama samalklarn hep bir amac vardr. Bir lgnl
incelemeye gerek yok, yalnzca kendine, neye yaradn, neyi saladn sor, yeter. Hangi ahlak
sistemi fedakrlk tlyorsa, sonunda bir sper g haline gelmi, milyonlar ynetmitir. Tabii
stn biraz sslemek gerek. nsanlara, kendilerini mutlu eden her eyi feda ettikleri zaman, daha
yce bir mutlulua ulaacaklarn sylemek zorundasn. Bu konuda fazla ak seik olman da
gerekmez. Koca koca, anlam belirsiz kelimeler kullan. "Evrensel Uyum" "Ebedi Ruh" "lahi Ama"
"Nirvana" "Cennet" "Irksal stnlk" "Proletarya Diktatrl". Mesele ierden k, Peter.
Yntemlerin en eskisi bu. Bu fars yzyllardr oynanyor, insanlar da hl yutuyor. Oysa snamas yle
kolay ki! Kendine peygamber diyenlerin ne sylediine kulak kabart. Eer fedakrlktan sz ediyorsa,
hemen ka oradan. Vebadan kaar gibi, olanca hznla ka. Ortada bir fedakrlk oldu mu, mantksal
olarak, feda edilen o eyleri toplayacak birilerinin de olaca kesin zaten. Hizmet varsa, hizmet
edilen birileri var demektir. Sana fedakrlktan sz eden adam, aslnda klelerle efendilerden sz
ediyor demektir. Kendisi efendi olmak niyetindedir. Ama eer sana mutlu ol diyen, bu senin doal
hakkndr diyen, ilk grevin kendine kardr diyen birini bulursan, o adam senin ruhunun peinde
deil demektir. O adamn senden kazanaca hibir ey yoktur. Ama yle biri ortaya kt anda,
hepiniz o bo kafalarnzla avaz avaz haykrmaya balarsnz. Bencil bir canavar bu adam, dersiniz.
Byle olunca da, soygun daha yzyllarca devam edecek demektir, korkulacak bir ey yok demektir.
Ama bu arada, azmdan kan bir eye dikkat etmisindir belki. Bir ara, 'mantksal olarak' diye bir
sz kullandm. Anlamyor musun? nsanlarn kendilerini senden korumak iin bir silah var: Mantk.
Bu yzden, onu onlarn elinden mutlaka alman art. Mantk ktdr deme sakn. Bazlar onu da
yapacak kadar ileri gitmi, beklenmedik

baarlara da ulamlardr geri ... Ama sen mantk snrldr de, yeter. Onun daha stnde baka
eyler var, de. Nedir? O konuda pek ak seik olmasan da olur. Alan naslsa geni. Bir yn ey
bulabilirsin. gd dersin, Duygu dersin, Vahiy dersin, lahi Sezgi dersin, Diyalektik Materyalizm
dersin. Eer bir yerde yakay ele verirsen, birisi sana, doktrinin mantksz derse, ona da hazrsn
demektir bylelikle. Mantn tesinde baka eyler var, dersin ona. Dnmeye alma, hisset,
dersin. nanman gerek dersin. Mant bir kere kenara ittirdin mi, artk meydan senindir. Ne zaman,
neye ihtiyacn olsa elinde saylr. O adam elde etmisin artk demektir. Dnen adam ynetebilir
misin? Biz dnen adamlar istemiyoruz."
Keating yere oturmutu. ekmeceli dolabn hemen yanna. Kendini ok yorgun hissetmi, bacaklar
bklvermi, oraca km, sonra da yerlemiti. Ayrlmak istemiyordu o dolabn yanndan.
Oraya dayannca kendini daha bir gvende hissediyordu. Sanki teslim ettii mektup hl o dolabn
iindeymi gibi.
"Peter, bunlarn hepsini daha nce de duymutun sen. On yldr hepsini nasl uyguladm da
grdn. imdi niye bu kadar tiksinti duyuyorsun? Karmda oturup, oke olmann o stnlk taslayan
hayrsever ifadesiyle yzme bakmana hi gerek yok. Sen de dahilsin bu komploya. Payn aldn, artk
ayrlamazsn. Yolun sonu nereye varyor diye korkuyorsun. Ben korkmuyorum. Syleyeyim sana.
Gelecein dnyasna varyor. Benim istediim dnyaya. taat ve birlik dnyas. O dnyada her
adamn kafasndaki dnce, kendi dncesi olmayacak, komusunun kafasndaki dnceyi
kefetmeye almak olacak, o komunun da kendi dncesi olmayacak, o da br komunun
dncesini kefetmeye alacak, tabii onun da dncesi olmayacak ... bu byle gidecek, Peter.
Dnyann evresini dolap duracak. nk herkesin dier herkesle ayn grte olmas gerek. yle
bir dnyada, hi kimsenin kendi istedii bir ey olmayacak. Herkes abasn, komusunun isteklerine
hizmet etmeye yneltecek, o komunun da kendi istei olmayacak, o da teki komunun isteklerine
hizmet edecek, ama o komunun da istei olmayacak ... yine dnyann evresi byle dolalacak,
Peter. nk herkes herkese hizmet etmek zorunda. O dnyada insan, para gibi masum bir zendirici
uruna almayacak. Saygnlk dedikleri o kafas olmayan canavara alacak. Dier insanlarn
takdir etmesi, onaylamas iin. Onlar kendisi hakknda iyi dnsn diye. Fikri olmasna izin
verilmeyen insanlarn fikri uruna. Srf kollan olan, beyni olmayan bir ahtapot. Yarg m, Peter? Yo,
yarg deil, kamuoyu yoklamalar. Sfrlardan bir ortalama ... nk bireysellie asla izin
verilmeyecek. Motoru karlm bir dnya. Bir tek yrek, elle pompalanyor. Benim elim ve benim
gibi daha birka insann eli. Senin gibi ahane sradanlar bamtelinden yakalamay bilenlerin. Size
sradan dediimizde, kk, vasat dediimizde fkeyle ayaa frlamayanlarn. O isimleri sevip
kabullenenlerin. Siz kk insanlar bir tahtta oturuyor olacaksnz. Kutsallatrlacaksnz. Salt
ynetici sizsiniz. Gemi yneticilerden hangisi olsa, imrenir sizin durumunuza. Snrszlk var nk.
Tanr, Peygamber, Kral, hepsi bir arada. Halkn sesi. Vox populi. Sradan, vasat, genel. Ego sznn
tersi ne, biliyor musun? Dolgu. Fasafiso. te onlarn ynetimi. Ama bunun bile, bir gn biri
tarafndan balatlmas zorunluluu var. Biz onu balatacaz. Vox dei. taattan baka bir ey
renmemi insanlardan, snrsz itaat grmenin zevkini tadacaz. Ona "hizmet" diyeceiz.
Madalyalarmz hizmetlere vereceiz. Kim daha iyi ve daha ok teslim oluyor diye grebilmek iin,
birbirinizi ineyeceksiniz. Aranacak baka bir sekinlik kalmayacak. Baka trl kiisel baar
olmayacak. Sen Howard Roark'u byle bir tablonun iinde grebiliyor musun? Hayr m? O halde
sama sapan sorularla vakit ziyan etme. Ynetilemeyecek her ey yok olmak zorunda. Ara sra bir
manyak, domakta srar ederse, on iki yann tesine varamayacak. Beyni almaya balad anda,
basky hissedip patlayverecek. Bolua, vakuma ynelik bask. Derin deniz canllar, gn na
karlnca ne oluyor, biliyor musun? te gelecein Roark'larnn hali. Geri kalannz glmseyecek
ve boyun eecek. Budalalarn habire glmsediine hi dikkat ettin mi? nsann ilk ka at,
Tanr'nn elinin alnna ilk deiidir. Dncenin dokunuu. Ama bizde ne Tanr olacak, ne de dnce.
Yalnzca glmsemelerle oy verilecek. Otomatik levyeler. Hepsi evet diyor. imdi sen birazck daha
zeki olsan, rnein eski karn gibi olsan, bana bir soru sorar, 'Ya siz, yneticiler?' derdin. Ya ben?
Ellsworth Monkton Toohey? Ben de sana cevap olarak, evet, haklsn derdim. Ben de senin elde
ettiinden fazlasn elde edecek deilim. Seni, sizleri memnun durumda tutmaktan baka bir amacm
olamayacak. Size yalan syleyip iltifat etmek, sizi vmek, gururunuzu iirmek. nsanlardan, ortak
iyilikten sz eden konferanslar vermek. Peter, zavall dostum benim, ben senin tandn insanlar
arasnda benliini en ok silebilmi insanm. Benim bamszlm senden bile az. Oysa seni, ruhunu
satmaya daha yeni zorlamm. Senin insanlar kullann, en azndan, onlardan kendine bir ey
koparmak iin. Oysa ben, kendim iin hibir ey istemiyorum. nsanlar, onlara yapabileceklerim iin
kullanyorum. Bu benim tek ilevim ve tek tatminim. zel bir amacm yok. G istiyorum. Kafamdaki
gelecein dnyasn istiyorum. Herkes, herkes iin yaasn. Feda edelim ve yararlanmayalm. Hep ac
ekelim, kimse keyif almasn. lerlemeler dursun. Her ey duraklasn. Durgunluklarda bir eitlik
vardr. Herkes, herkesin isteine boyun eer. Evrensel bir klelik ve ortada bir efendi bile yok. O
kadarck bir gurur bile yok. Klelie klelik. Koskoca bir daire ve eksiksiz bir eitlik. Gelecein
dnyas."
"Ellsworth ... Sen ..."
"Deli miyim? Sylemeye mi korkuyorsun? urada otururken, o kelime yznn her izgisinde
yazl. Deli, ha? Etrafna bak. stediin gazeteyi al, manetleri oku. Geliyor, grmyor musun?
Balad bile. Deil mi? Sana sylediim eylerin hepsi hem de. Avrupa yutuldu bile. Biz de peinden
yetimek iin abalyoruz. Sylediim her ey bir tek kelimeyle zetlenebiliyor. Kollektivizm.
Yzylmzn tanrs bu deil mi? Birlikte hareket etmek. Birlikte dnmek. Birlikte hissetmek.
Birle, fikir birlii sala, itaat et. taat et, hizmet et, feda et. Bl ve zaptet... O nce gelir. Ama sonra,
birletir ve ynet. Sonunda kefettik onu. Hatrlyor musun, bir Roma mparatoru, keke insanln bir
tek boynu olsayd da p diye kese bilseydim demi. nsanlar ona yzyllar boyunca glp durdular.
Ama son glen biz olacaz. Onun yapamadn biz yaptk. nsanlara birlemeyi rettik. Bylece bir
tek boyun oldu, o boyuna da bir tek tasma takmak mmkn oldu. Sihirli kelimeyi bulduk.
Kollektivizm. Avrupa'ya bir bak, budala. Kuru grltnn altnda yatan gerei gremiyor musun? Bir
lke kalkyor, insanlarn hi hakk yok, tek nemli olan, kollektif olandr diyor. Birey kt saylyor,
toplum da Tanr oluyor. Ne bir amaca izin var, ne bir sevaba. Yalnzca Proletaryaya hizmet etmeye
izin var. Bu bir trls. Bir de teki var. Bir lke de, yine insann hibir hakk yoktur diyor, her ey
Devlet'tir diyor. Birey yine kt, rk ise Tanr. Ben mi samalyorum, yoksa koskoca iki lke
gerekten bu durumda m? Gidii izle. Bir trlsnden bkarsan, seni tekine iteriz. Bir ona, bir
tekine, dolatrrz. Kaplar kapadk, yaz turaya hazrz. Yaz gelirse kollektivizm, tura gelirse ...
yine kollektivizm. nsan katleden bir doktrine kar, insan katleden br doktrinle savarsn.
Ruhunu bir konseye verirsin. Ya da bir lidere. Ama ver, yeter ki ver. Benim tekniim, Peter. Yemek
diye de zehir ver, ila diye de. Sse pse dikkat et, iyi kurgula, ama ana amac gzden karma.
Seenek tan budalalara. Brak elensinler. Ama yerine getirmen gereken asl amac unutma. Bireyi
ldr. nsann ruhunu ldr. Gerisi otomatik olarak gelir. Dnyann u andaki durumuna bak. Hl deli
diyor musun bana, Peter?"
Keating hl yerde oturmaktayd. Bacaklarn amt. Tek elini kaldrp parmak ularn inceledi,
sonra bir parman azna sokup trnan srd. Oysa bu hareket aldatcyd. Aslnda bir tek duyusu
kalmt Peter'in, o da iitme duyuuydu. Toohey ondan bir cevap beklenemeyeceini biliyordu.
Keating sz dinlemesine bekledi. Pek bir fark yok gibiydi. Sesler kesilmiti. imdi ona den,
sesler yeniden balayana kadar beklemekti.
Toohey ellerini koltuun kollarna dayad, sonra avularn kaldrp kollarn tekrar indirdi. Sona
konan nokta gibi bir ses. Kendini itip ayaa kalkt.
"Teekkr ederim, Peter," dedi ciddi bir sesle. "Drstl silmek zordur. Ben mrm boyunca,
hep kalabalk gruplara konumalar yaptm. Bu konumay yapma frsatn ise hi bulamamtm."
Keating ban kaldrd. Sesinde dehetin peinat vard. Korku deildi bu. Ama bir sonraki saatin
yanklarn tayordu.
"Gitme, Ellsworth."
Toohey onun bana dikildi, yavaa gld.
"te cevap, Peter. te benim kantm. Benim ne olduumu biliyorsun, sana neler yaptm
biliyorsun, artk sevap hayallerine de inanmyorsun, ama yine de benden ayrlamyorsun. Hibir
zaman ayrlamayacaksn. dealler adna itaat ettin bana. imdi idealler olmasa da, yine itaat etmeyi
srdreceksin. nk artk baka ie yaramazsn. yi geceler, Peter."
15

"Bu dava bir snav. Bu konuda ne dndmz, bizim kim olduumuzu saptayacak. Howard
Roark'un ahsnda, bencillik ve anti-sosyal bireycilik glerini ezmemiz gerekmektedir. Bunlar
ada dnyamzn ba belasdr ve bu olayda nihai sonularyla ortaya kmaktadrlar. Bu yaznn
banda belirtildii gibi, Savc yeni bir kant ele geirmi bulunmaktadr. Bu kant Roark'un sulu
olduunu kesin olarak ortaya koyar niteliktedir. Biz insanlar adaletin yerine getirilmesini istiyoruz."
Bu cmleler, Mays sonlarnda "Bir Kk Ses" kesinde yaymlanmt. Gail Wynand yazy
arabasnda, havaalanndan evine doru giderken okudu. milyon dolarlk anlamasn iptal etmek
isteyen bir byk reklam kuruluuyla son kere konumak amacyla Chicago'ya umutu. Orada iki gn
boyunca yapt ustaca almalar, hibir sonu vermemi, Wynand o reklamcy kaybetmiti. New
York'da uaktan indiinde, oradan New York gazetelerini alm, kendisini bekleyen arabasna
atlayarak kydeki evine doru yola koyulmutu. te "Bir Kk Ses"i o srada okumutu.
Bir an, elindekinin hangi gazete olduunu merak etti. Sayfann tepesindeki yazya bakt. Ama
Bannerd elindeki. Ke yazs da her zamanki yerindeydi. kinci blmn ilk sayfasnda, birinci
stunda.
Eilip ofre kendisini ofise gtrmesini syledi. Kucanda gazetenin o sayfas ak durumda,
ylece oturuyordu. Sonunda araba Banner Binas'nn nnde durdu.
Binaya girdii anda hemen fark etti Wynand. Lobide asansrden inen iki muhabirin gzlerinde
grd ilk nce. Asansrcnn pozunda grd. Adam durup patrona bakma isteini zor frenliyordu.
Kendi ofisine girerken, D Oda'da alanlar onu grnce ta kesildiler, kprdamadlar.
Sekreterlerden birinin daktilosundaki tkrtlar duruverdi. Bir baka sekreterin eli havada kald. O
bekleme duygusunu gzyle grebiliyordu Wynand. Birdenbire, inanlmazn tm sonularm bu
gazetede alan herkesin anlam olduunu fark etti.
lk karanlk oku yaad. nk evresini saran o bekleyite merak vard. Eer kendisiyle
Ellsworth Toohey arasndaki bir atmann sonundan emin olmayanlar varsa, bir yerlerde byk bir
terslik var demekti.
Ama kendi tepkilerine dikkat edecek zaman yoktu. O gerginlik duygusunun, yzndeki kemiklerde,
dilerinde, yanaklarnda, burnunun kemerinde hissettii o basncn dnda hibir eye dikkat
edemezdi. O basnca kar kendisinin de bask yapmak zorunda olduunu, onu gemlemek, tutmak
zorunda olduunu biliyordu.
Kimseye selam vermeden odasna girdi. Alvah Scarret, Wynand'n masasnn nndeki koltukta, iki
bklm oturuyordu. Boaznda bir sarg vard Scarret'in. Kirli bir sarg. Yanaklar da alev alevdi.
Wynand odann ortasnda durdu. Dardaki insanlar rahatlamlard artk. Wynand'n yz sakin
grnyordu. Alvah Scarret ise onu daha iyi tanrd.
"Gail, ben burada yoktum." Sesi fslt gibiydi. Zor duyuluyordu. Bir yutkunmayla bitti. "ki gndr
yoktum. Larenjit, Gail. Doktorama sor. e gelemedim. Yataktan imdi kalktm. u halime bak. Ateim
otuz dokuz. Doktor kalkmam istemedi ama ben ... kalktm. Yani, Gad, burada yoktum, ben
gelmemitim!"

Wynand'n bu szleri duyup duymadndan emin olamyordu. Ama Wynand onun szn
bitirmesini bekledi, ancak ondan sonra dinliyor pozuna girdi. Sanki sesler ona ge ulayormu gibi.
Bir an sonra, "Metin Masas'nda kim vard?" diye sordu.
"Yaz... Allen'la Falk'tan geti."
"Harding'i, Allen', Falk' ve Toohey'i kov. Harding'in anlamasn de. Ama Toohey'ninkini
deme. On be dakika sonra bu binadan km olsunlar."
Harding Mesul Mdr, Faik Tashih Sorumlusu, Ailen da Metin Servisi Mdryd. Hepsi de,
Bannerda on yl akn sredir alyorlard. Scarret, ABD Bakan'na grevinden el ektirileceini
duymu gibi etkilendi. Ya da New York'a meteor arpm gibi. Ya da California tmyle Byk
Okyanus'a yuvarlanm gibi.
"Gail!" diye haykrd. "Yapamayz!"
"Defol buradan."
Scarret kt.
Wynand masasndaki bir dmeye bast, dardaki kadnn titreyen sesine cevap olarak, "Kimseyi
ieriye alma," dedi.
"Ba stne, Bay Wynand."
Bir dmeye daha basp Datm Mdr'n buldu.
"Sokaklardaki her kopyay durdur."
"Bay Wynand, ok ge! Gazetelerin ou ..."
"Durdur dedim."
"Bas stne, Bay Wynand."
Ban masaya dayamak, hareketsiz yatp dinlenmek istiyordu. Ama onun ihtiya duyduu trden
dinlenme, var olan bir ey deildi. Uykudan daha derin, lmden daha derin, hi yaamam olmann
dinlenmesiydi. Bu istek onu rahatsz ediyordu; nk kafasn atlatan arnn bunun tam tersine iaret
ettiini, hareket istediini biliyordu. Hem yle gl hareketler istiyordu ki, Wynand kendini felli
gibi hissediyordu. Temiz kt bulmaya alt, ktlar nereye koymu olduunu unuttuunu fark etti.
Durumu aklayacak, kar eyleme geecek bayazy yazmalyd. abuk olmalyd. Onu yazmadan
geecek saniyeler zerinde bir hakk olmadn hissediyordu.
lk kelimeyi kda yazd anda, kafasndaki basn yok oldu. Eli hzla hareket ederken, kelimeler
ne kadar da gl, diye dnyordu. Sonradan, okuyanlar zerinde gsteriyorlard glerini ... Ama
daha nce, onlar bulann zerinde. Bir tedavi gc, bir zm. Sanki bir engelin yklmas. Belki de
bilim adamlarnn hi kefedemedikleri temel sr bu, dedi. Hayatn ilk nvesi. Belki o nve, bir
dncenin kelime halinde biimlenmesinde yatyor.
Odasnn duvarlarnda o uultuyu, o titreimi hissetti. leden sonra gazetesinin basks balamt.
Clairon adl, az sayfal bir gazeteydi leden sonralar kan. Bu sese glmsedi. Eli daha hzl
hareket etmeye balad. Sanki o ses, parmaklarna enerji pompalyordu.
Artk bayazlarnda hep kulland "biz" kelimesini bir yana brakmt. yle yazmaktayd: "...
Eer okurlarm ya da dmanlarm bu olay yznden bana glerlerse, bunu kabullenir, bir borcun
denii olarak alrm. Hak ettim."
Dnyordu. Bu binann kalbi bu atan, diyordu kendi kendine. Saat ka? Duyduum o mu, yoksa
kendi kalbim mi atyor? Bir keresinde doktor, stetoskopun kulakln benim kulama tutmu, bana
kendi kalbimin atlarn dinletmiti. O ses de tpk byleydi. Sonra doktor bana, salkl bir
hayvansn, demiti. Daha ok uzun yllar dayanrsn. ok uzun yllar ...
"Okurlarma iren bir sersemi zorla sundum. Tek zrm de, o kiinin manevi saygnlyd. Onu
tehlikeli sayacak kadar kk grmyordum toplumu. Vatandalarma yine ayn saygy duymakta
olduum iin, Ellsworth Toohey'den ciddi bir ktlk gelebileceine hl inanmyorum."
Sesler hi lmez derler. Uzayda dolar dururmu sesler. Ama ... insann kalp atlar ne oluyor?
Elli alt ylda ne kadar ok at! Onlarn hepsi yeni batan bir yere toplanabilir mi, yeniden
kullanlabilir mi? O sesler yeniden yaymlansa, sonu acaba u bask makineleri gibi mi olur?
"Ama ben kendisini gazetemin bal altnda barndrdm. amzda halk nnde itirafta bulunup
kk dme cezas garip grnse bile, ben kendime bu cezay layk gryorum."
Elli alt yl boyunca insan, o yumuack, damla gibi sesleri duymuyor bile. Her biri virgl deil,
birer nokta gibi. Bir sayfa zerinde bir dizi noktalar. Hepsi toplanyor, o bask makinelerine gidiyor.
Elli alt deil, otuz bir yl boyunca. Daha nceki yirmi be yl, benim kendimi hazrlamama harcand.
Binann kapsna bu tabelay astmda, yirmi be yandaydm. Yaynclar gazete adlarn
deitirmezler ... Bu yaync deitirir... New York Banner ... Gail Wynand'n Banner' ...
"Bu gazeteyi okumu olan her kiiden zr diliyorum."
Salkl bir hayvan. Benden gelenler de salkl. O doktoru buraya getirsem de, u bask
makinelerinin sesini dinletsem. Memnun bir ifadeyle srtr herhalde. Doktorlar ara sra kusursuz bir
salk grmekten memnun olurlar. Ender bir ey nk. Ona bu ikram yapmam gerekir. mrnde
duyduu en salkl ses. Banner'n da daha uzun yllar dayanacan syler bana ...
Odasnn kaps ald, ieriye Ellsworth Toohey girdi.
"Wynand onun oday geip masasna yaklamasna, hibir itiraz hareketi yapmakszn izin verdi.
Hissettii eyin merak olduunu dnmekteydi. Tabii eer merak duygusu, bu kadar byyp kuyu
gibi derinleebilirse. Banner'n pazar sayfalarnda insanlar kovalayan, ev boyunda bytlm
bcekler gibi. Merak, evet. nk Ellsworth Toohey, hl binann iindeydi. nk Ellsworth
Toohey, verilmi emirleri ap odaya girmiti. nk Ellsworth Toohey glyordu.
"zin istemeye geldim, Bay Wynand," dedi Toohey. Yzn iyi kontrol ediyordu. Hibir arma
ifadesi yoktu. Abartmann yenilgi demek olduuna bilinlenmi bir sanat gibi. Normal davranmakla
daha fazla hakaret etmi oluyordu. "Size yine dneceimi sylemek istiyorum. Bu ie. Bu ke
yazsna. Bu binaya. Aradan geecek sre iinde, siz yaptnz hatay grrsnz. Balayn, bunu
sylemenin yakk almayacan biliyorum, ama on yldr bunu beklediime gre, kendime be
dakikalk bir dl hakk tanyabilirim diye dndm. Siz kendinizi, sahip olmaktan holanan biri
sayyorsunuz, Bay Wynand. Sahip olma duygusundan byk zevk alyorsunuz, deil mi? Acaba hi
durup da, bu sahipliin neye dayandn dndnz m? Temelleri salamlatrmaya zaman
ayrdnz m? Hayr, nk siz pratik bir insansnz. Pratik insanlar hep banka hesaplaryla, gayri
menkullerle, ilan anlamalaryla ve kenar yaldzl hisse senetleriyle i grrler. Altnn yapsn ve
kaynan renmek iin o yaldzlar kimyasal analizlerden geirmeyi de, benim gibi pratik olmayan
entelektellere brakrlar. Onlar kremal pudinge ynelirler, bize tiyatro gibi, sinema gibi, radyo gibi,
okullar gibi, kitap eletirileri ve mimari eletirileri gibi ayrntlar brakrlar. Bize avunacak bir
oyuncak vermek iin. Mademki zamanmz hayatn nemsiz eyleriyle ziyan etmek istiyoruz, onlar da
bize onlar brakyorlar. Bu arada siz de para kazanmakla urayorsunuz. Para gtr, deil mi, Bay
Wynand? Yani siz g peindesiniz, yle mi, Bay Wynand? nsanlar zerinde bir g m? Seni zavall
amatr! Sen kendi ihtirasnn yapsn anlayamamsn. Anlasan, bu iin sana gre olmadn bilirdin.
Sen ne gerekli yntemleri kullanabilirsin, ne de doacak sonulan istersin. Hibir zaman o kadar hain
olamadn nk. O konuda hakkn teslim etmek zorundaym, nk hangisi daha kt, bilemiyorum.
Byk bir hain olmak m, yoksa gln olmak m. O yzden geri dneceim Dnnce de bu gazeteyi
ben yneteceim."
Wynand sakin bir sesle:
"Dnnce," dedi. "imdi defol buradan."
Bannern Kent Haberleri Odas greve giderek binay terk etti.
Wynand alanlar Sendikas tamamen ii brakt. ye olmayan birok baka alan da onlara
katld. Tipograf Kadrosu iinin banda kalmt.
Wynand sendikay bir kere bile dnm deildi. Her gazeteden daha yksek cretler derdi.
Kendisinden hibir zaman parasal taleplerde bulunulmamt. Adamlarm konferans dinleyip
kendilerini elendirmek istiyorsa, bunda kayglanacak ne var, demiti. Dominique bir keresinde onu
uyarmaya almt. "Gail, eer bu adamlar cret, alma saatleri ya da pratik talepler iin
rgtlenmek istese, bu onlarn doal hakkdr," demiti. "Ama ortada hibir somut neden yokken
rgtleniyorlarsa, gzn stlerinden ayrmasan iyi edersin." "Sevgilim," diye karlk vermiti
Wynand. "Senden ka kere rica etmem gerek? Banner'm uzak dur."
Sendikaya kimlerin girdiini renmek iin hibir zaman zahmet etmemiti. imdi o konuya
eildiinde, ye saysnn az olduunu gryordu. Az ... ama hayati grevlerde alan insanlar. Btn
kilit adamlar sendikadayd. Byk yneticiler deil. Onlarn hemen altndakiler. Ustaca seilmi
kiiler. Aktif kiiler. Ufack, ama eksikliklerine dayanlamayacak ateleyiciler. En iyi muhabirler,
genel grevleri paylaanlar, dzeltme ve yeniden yazma grevlileri, yardmc editrler. Hepsinin
siciline bakt. ou son sekiz yl iinde girmiti Banner'a. Bay Toohey'nin tavsiyesiyle.
Sendika yesi olmayanlar da eitli nedenlerle katlmlard protestoya. Kimi Wynand'dan nefret
ettii iin, kimi kalmaktan korktuu iin. nk olayn analizini yapmak daha zordu. lerinden ufack,
ekingen bir adam, koridorda Wynand'a rastlaynca onun yzne, "Geri dneceiz, tatlm!" diye
haykrmt. "O zaman durum bambaka olacak!" Kimi giderken Wynand' grmemeye almt.
Bazlar da kendilerini gvenceye almaya almlard. "Bay Wynand, bunu yapmaya mecburum.
Aslnda nefret ediyorum. Benim o sendikayla hi ilgim yoktu. Ama grev grevdir. Oyunbozan olmak
istemem." "Gerekten, Bay Wynand, kimin hakl, kimin haksz olduunu bilmiyorum. Bence galiba
Ellsworth pis bir oyun sergiledi. Harding'in de buna gz yummamas gerekirdi. Ama bu gnlerde kim
hakl, emin olunamyor ki!

Yapmayacam bir tek ey varsa, o da grev gzclerini ap binaya girmeye almaktr. Onu
yapamam. Kim hakl, kim haksz olursa olsun, grev gzcleri en nemlisidir."
Grevciler iki taleple ortaya ktlar. Kovulan drt kiinin ilerine dnmesi ve Banner'n, Cortlandt
konusunda tutum deitirmesi.
Mesul Mdr Harding, kendi tutumunu aklayan bir yaz kaleme ald, bu yaz Yeni Snrlar'da
yaymland. "Bay Wynandl'n politika kararma kar geldim. Belki daha nce hibir mesul mdrn
yapmad bir eydi bu. Ben bunu, tm sorumluluumun bilincinde olarak yaptm. Bay Toohey, Ailen,
Faik ve ben, Banner', orada alanlarn hatr iin, hissedarlarnn ve okurlarnn hatr iin
kurtarmak istiyorduk. Bay Wynand' bar yntemlerle yola getirmek istiyorduk. Banner'n da
lkenin ou gazetelerinin benimsedii tutumu istediini grnce, zarafetle kabul edeceini
umuyorduk. Geri iverenimizin o nceden kestirilmez, kaprisli ve atak tutumunu bilmiyor deildik,
ama bu riski gze aldk, mesleki grevimiz uruna kendimizi feda etmeye karar verdik. Bir gazete
sahibinin, siyasal, sosyolojik, ekonomik konularda gazetesinin politikasn seme hakkn kabul
ediyoruz; ama o iveren elemanlarndan, sradan bir-sulunun desteklenmesini istedii zaman,
durumun ahlaki snrlan atna inanyoruz. Bay Wynand'n, diktatrler ann getiini anlamasn
diliyoruz. Hayatmz kazandmz iyerinde bizim de grlerimize yer verilmelidir. Bu sava,
Basn zgrl adna verilmi bir savatr."
Bay Harding altm yandayd. Long Island'da gayrimenkulleri vard. Bo zamannda ava kar, ya
da sln beslerdi. ocuksuz kars, Sosyal Etdler Atlyesi Ynetim Kurulu yesi'ydi. Onu o
dernee, emsalsiz konferans Toohey tavsiye etmiti. Kocasnn bu yazsn kaleme alan da aslnda
oydu.
Metin Blm'nden giden iki kii, Toohey'nin sendikasna ye deildi. Allen'n kz ok iyi bir
tiyatro sanatsyd. ke'n yazd oyunlardan birinde rol almt. Falk'n erkek kardei de Lancelot
Clokey'nin sekreteriydi.
Gail Wynand ofisindeki masasnn banda oturuyor, nndeki kt ynna bakyordu. Yapaca
ok i vard, ama gznn nnde beliren bir tablo vard ki ondan kurtulamyor, zerindeki etkisinden
syrlamyordu. st ba dklen bir delikanl, editrn masasnn karsnda durmaktayd... "Kedi
nasl yazlr, bilir misin?" "Antropomorfoloji nasl yazlr, sen bilir misin?" Derken kimlikler atlad,
birbirine kart. Wynand, o ocuun gerekten kendi masasnn karsnda durduunu grr gibi oldu.
Bir ara yksek sesle, "Git buradan!" dedi. Sonra ne yaptn fark edip fkelendi, "kyorsun,
sersem; imdi sras deil," dedi. Bir daha yksek sesle konumad. Ama bir yandan okur, kontrol
eder, yazlar imzalarken, kafasnn iindeki konumalar sessiz biimde srmekteydi: "Git buradan!
Burada i falan yok." "Ben buralardaym. Beni istediiniz zaman kullanrsnz. Bir ey demek
zorunda deilsiniz." "dyorlar ite, onu anlamyor musun, budala? dyorlar." Normal sesiyle
telefona, "Manning'e syle, yaz boluunu dosyadan doldurmak zorundayz," dedi. "Taslaklar
mmkn olduu kadar abuk yollayn... Bir de sandvi yollayn. Neli olursa olsun."
Bazlar onunla kalmt. Eskiden beri orada olanlar, bir de Metin Blm'ndekiier. Sabahlan ie
geldiklerinde genellikle yzlerinde kesikler, yakalarnda kanlar oluyordu. Bir gn bir tanesi kapdan
girdiinde, kafasnn yarlm olduu grld. Hemen cankurtaran arlp hastaneye gnderilmesi
gerekti. Ne cesaretti, ne de sadakatti bunun ad. Yine dolgu maddesiydi. Banner'da ilerini
kaybederlerse, dnyann sonunun geleceine ok uzun yllar boyunca inandklar iin byle
davranyorlard. Anlamyordu yallar. Genler de aldrmyordu. Metin yazarlar, muhabir olarak
darya gnderilmeye baland. Yolladklar yazlar yle acemiceydi ki, Wynand tm keyifsizliine
ramen bazen kahkahalarla glmek zorunda kalyordu. mrnde byle kasnt, byle zppe dil
grmemiti. Yazlarn her satrnda, sonunda gazeteci olabilmi hrsl genlerin gururu okunuyordu.
Ama o yazlar Banner sayfalarnda yine kt halleriyle yaymlannca glmedi. Yeterince dzeltme
eleman yoktu binada.
e yeni adamlar almaya alt. Olmayacak yksek maalar teklif etti. Onun istedii insanlar,
onunla almay istemiyordu. arsna birka kii cevap verdi, ama Wynand, keke vermeselerdi
diye dnmekten kendini alamad. Yine de ie ald onlar. On yldr, saygn bir gazetede almam
adamlard bunlar. Bir ay nce onlarn binaya adm atmasna bile izin verilmezdi. Bazlarn iki gnde
kovmak zorunda kald, dierleri ii srdrdler. ou zaman sarhotular. lerinden bazlar,
Wynand'a bir iyilik yapyormu gibi davranyorlard. Bir gn biri, "Cann skma, Gail, dostum,"
diyecek oldu, Wynand onu yakalad gibi iki kat merdivenden aaya att. Adamn ayak bilei
krld. Merdivenin dibinde akn durumda oturuyordu. Dierleri daha sinsiydi. Ortalkta dolanp
Wynand'a alttan alttan bakyorlard. Neredeyse gz krpacakm gibi. Sanki birlikte kirli bir ie
bulam sulularm gibi davranyorlard.
Wynand gazetecilik okullarna bavurdu. Cevap veren olmad.

Okulun birindeki bir renci dernei, ona tm yelerinin imzasn tayan bir mektup yollad:
"Mesleimizin gururuna inanarak hayata atlmak, kendimizi basnn onuruna adamak kararnda
olduumuz iin, bu teklifinizi kabul edersek hibirimizde zsayg kalmayaca kansndayz."
Haber Editr masasnda kalmt. Kent Haberleri Editr'yse gitmiti. Wynand geip kent odasna
yerleti, gidenin iini stlendi. Hem ba editr, hem telsizci, hem dzeltmen, hem metin yazaryd.
Binadan hi kmyordu. Odasndaki kanepede yatp kalkmaktayd. Banner'n ilk yllarnda yapt
gibi. Ceketsiz, kravatsz, gmleinin yaka dmeleri ak durumda merdivenlerden bir yukar, bir
aa kotururken ayak sesleri makineli tfek gibiydi. Asansrc ocuklardan ikisi kalm, dierleri
gitmiti. Ne zaman ve neden gittiklerini bilen yoktu. Grevden yana olduklarm gstermek iin mi,
korkudan m, yoksa cesaretlerini kaybettikleri iin mi? Bilmeye de imkn yoktu.
Alvah Scarret, Wynand'n nasl bu kadar sakin kalabildiini anlayamyordu. Wynand' her zaman,
harika bir makine diye dnrd. O makinenin hi bu kadar iyi almam olduu kansndayd.
Wynand ksa ve zl konuuyor, emirlerini hzl veriyor, kararlarn saniyeler iinde alabiliyordu.
Makinelerin, kurunlarn, yalarn, mrekkeplerin, ziyan olan ktlarn, sprlmemi odalarn, bo
kalm masalarn, sokaktan atlan bir tulann paralad pencere camlarnn kargaas arasnda,
Wynand'n hali, st ste ekilmi iki fotoraf hatrlatyordu. Kendi arkasnda yine kendisi. Daha
byk ve tm olaya hkim. Buraya ait deil o, diye dnyordu Scarret. nk modern grnmyor.
Mesele o zaten. Modern grnemiyor. Ne pantolon giyerse giysin, Gotik bir katedralden yeni kma
benziyor. O Patrici ban tutuu, o etsiz yz! Batt herkese bilinen bir gemide, bunun farknda
olmayan kaptan!
Alvah Scarret kalmt. Olaylarn gerek olduunu kavrayamamt bir trl. Ortalkta uyurgezer
gibi dolanyordu. Her sabah gazeteye geldiinde, kapda grev gzclerini grnce yeni batan
sarslyordu. Arabann n canma frlatlan birka domates dnda, saldrya uramamt. Wynand'a
yardmc olmaya, kendi iiyle birlikte daha be kiinin iini yapmaya alyordu, ama bir gnlk
normal ii bile karabilecek durumda deildi. Sessizce kyordu Scarret. Vcudunun tm
eklemleri, bir soru iaretinin basksyla gevemekteydi. Herkesin de zamann ziyan ediyor, ikide bir;
"Ama neden? Neden? Neden byle birdenbire?" diye sorup duruyordu.
Bir ara, koridorda yryen beyazlar giymi bir hemire grd.

Giri katma bir salk ve ilkyardm oca kurulmutu artk. Hemirenin elinde, boaltmak zere
gtrd bir p sepeti iliti gzne. Sepette kan lekeli sarg bezleri vard. Scarret hemen ban
evirdi. i bulanmt. Mesele grntde deil, o grntnn anlamndayd. Bir sezgi kabard
iinden. Bu uygar binada, cilal parke demeleriyle tertemiz olmasna altklar bu k ve saygn
yerde ... mantkl eylerle uralrd burada aslnda. Kelimelerle, t anlamalaryla. Burada ilanlar
kabul edilir, golf sohbetleri yaplrd. Oysa imdi, birka gn iinde, bu koridorlarda kanl sarglar
dolatrlmaya balamt. Neden? diye dnyordu Alvah Scarret.
evresindeki herkese o vurgusuz, tekdze sesiyle, "Anlayamyorum," deyip duruyordu.
"Ellsworth'un nasl bu kadar g kazandn anlayamyorum ... Oysa Ellsworth kltrl adamdr.
dealisttir. Dizi filmlerden frlama pis bir radikal deildir. yle dost canls, yle esprili, yle bilgili
biri zor bulunur! Habire akalar yapan biri, nasl iddet eylemlerine kalkr? Ellsworth bunu
isteyerek yapmamtr. Nelere yol aacan dnememitir. nsanlar ok sever. Ellsworth iin
gmleimi bile koyup bahse girebilirim."
Bir keresinde Wynand'n odasndayken cesaretini toplad, "Gail, neden pazarla yanamyorsun?"
diye sordu. "En azndan, bulu da konu onlarla."
"Kes sesini."
"Ama Gail, onlarn da hakl olduu noktalar olabilir. Gazeteci onlar. Ne diyorlar, biliyorsun. Basn
zgrl ..."
Ka gndr bekledii, nasl kurtulduuna at o fkeyi sonunda grd karsndaki yzde. Mavi
gzbebekleri solup beyaz birer leke haline dnt. Kr gibi kl gzler, ukurlarla dolu bir yzde
parldad. Eller de titriyordu. Ama bir saniye gemeden, Scarret daha nce hi grmedii bir eyi
daha grd. Wynand'n o krizden sessizce, dearj olmadan syrldn grd. kk akaklarda, bu
abann yol at terleri fark etti. ki yumruk masann tam kenarndayd.
"Alvah ... Eer ben Gazette'in merdivenlerinde bir hafta boyunca oturmam olsam ... zgr
olacaklar basn nerede bulacaklard?"
Darda polisler vard. Binann koridorlarnda da dolayorlard. Yardm oluyordu ama ok da
fazla olmuyordu. Bir gece ana giri holne asit atld. Alt katn pencerelerindeki kaplamalar eridi,
duvarlarda czzam gibi lekeler, oyuklar olutu. Bask makinelerinden biri, iine kum atld iin
almaz hale geldi. Ad duyulmam bir pastac dkkn, Banner'a reklam verdii iin saldrya
urad, cam erevesi indirildi. Bunun zerine, reklam veren kk irketlerin pek ou anlamasn
bozdu. Wynand datm kamyonetleri yollarda saldrya urayp paralanyordu. ofrlerden biri
ldrld. Grevci Wynand alanlar Sendikas, iddet eylemlerini knayan bir bildiri yaynlad.
Anlaldna gre, bu eylemler sendikann ii deildi. yelerin ou cinayeti kimin ilediini,
saldrlar kimin dzenlediini bilmiyordu. Yeni Snrlar, istenmeyen arlklardan sz eden bir yaz
yaymlad, ama bunlarn nedenini, "Hakl bir fkenin kendiliinden patlamas," olarak yorumlad.
Kendilerine "Liberal adamlar" diyen bir grup adna harekete geen Honer Slottern, Wynand'a
bir not yollayp ilan anlamalarn feshetti. "sterseniz bizi mahkemeye verebilirsiniz. Ama iptal
etmek iin meru nedenlerimiz olduuna inanyoruz. Biz ilanlarmz saygn bir gazeteye vermek zere
anlamtk. Halkn yzn kzartan, kaplarmza grev gzclerini getiren, krmz baltalayan,
kimsenin okumad bir gazeteye deil." Bu gruba Bannern en zengin mterileri de dahildi.
Gail Wynand odasnn penceresinde durmu, kente bakyordu. Austen Helier ise, "Ben nice
grevleri, grev desteklemek tehlikeli olduu zamanlara destekledim. mrm boyunca Gail Wynand'a
kar sava verdim. u andaki gibi, 'Ben Gail Wynand'la ayn taraftaym,' demek zorunluluunu
duyacam, aklmn ucundan bile gemezdi," diye yazyordu. Bu yazs Chronicleda kmt.
Wynand ona bir not gnderdi: "Allah belan versin, senden beni savunmam isteyen olmad. GW"
Yeni Snrlar, Austen Helier iin, "Kendini byk iadamlarna satm bir gerici," dedi. Entel
sosyetede bayanlar, Austen Heller'n modas gemi biri olduunu dile getirdiler.
Gail Wynand, Kent Haberleri Odas'ndaki masann bana dikilmi, bayazlarn yine her zamanki
gibi ayakta yazyordu. Derleme Ekibi onda pek bir deiiklik grmyordu. Aceleci davranmyor, fke
patlamalarna kaymyordu. Baz hareketlerinin yepyeni eyler olduunu fark edebilecek kimse yoktu.
Bazen Bask Odas'na gidiyor, orada durup kkreyen dev makinelerden kan beyaz sayfalar
seyrediyor, sesi dinliyordu. Dizgi Odas'nda bir kurun parasn eline alyor, dalgn dalgn avucunda
tutuyordu. Sanki bir mcevher tayd o kurun. Sonra sanki ziyan olmasn istemiyormu gibi, onu
dikkatle masann zerine koyuyordu. Farknda olmadan, daha baka ziyankrlklar da nleme sava
vermekteydi. Yere den kurunkalemleri alyordu. Telefonlar durmakszn alar, kimse cevap
vermezken, o bozulmu bir daktiloyu onarmakla urayordu. Bu i tasarrufla ilgili deildi. ekleri
imzalarken zerinde ka para yazdna bakmyordu bile. Her geen gnn ona ka paraya patladn
dndke, Scarret'in d kopuyordu. Wynand'n o kk eylere nem verii, onlar ok sevdii,
her kesini, her kap tokman sevdii bu binaya ait eyler olduu iindi. Banner'indi onlar. Banner
da onundu.
Her gn leden sonra, ge saatlerde kydeki eve, Dominique'e telefon ayordu. "yiyim. Her ey
kontrol altnda. Panik dedikodularna kulak asma. Hayr, lanet olsun, gazeteden sz etmek
istemediimi biliyorsun. Bahe nasl, onu anlat bana ... Bugn yzdn m?... Bu gece WLX'i dinle.
Sekizde. En sevdiin paray alacaklar. Rahmaninofun kinci Konertosu ... Tabii vaktim var her
eyi izlemeye ... Eh, pekl, tamam ... nsan eski bir kadn gazeteciyi kandramaz. Evet, radyo
sayfasnn dzeltmelerini ben yaptm ... Tabii var adamlarmz. Ama yenilere tam gvenemiyorum,
vaktim de artmt... Ne olursa olsun, sakn gelme kente. Bana sz verdin o konuda ... yi geceler,
sevgilim ..."
Telefonu kapadktan sonra durup kulakla glmseyerek bakyordu. Kydeki evi dnmek,
ulalamayacak bir baka ktay dnmek gibiydi. Aradaki okyanus, oraya ulamaya izin vermiyordu.
Wynand kendini byl bir kaleye hapsedilmi gibi hissediyor, bundan holanyordu. Kapal kalm
olmaktan deil de, onun verdii duygudan. Yz asrlar nce bir atonun surlarnda arpm olan
atalarndan birine benzemekteydi.
Bir akam kar kaldrmdaki lokantaya gitti. Gnlerdir doru drst bir yemek yememiti.
Dndnde hava hl kararmamt. Yaz akamlarnn o kahverengi puslu havas vard darda. Gn
klar tembellemi de, yere yaylm, geri ekilmeyi istememi gibi. Oysa gne batmt oktan.
Gkyz temiz, sokak kirli gibi grnyordu. Eskimi binalarn kelerinde kahverengi ve turuncu
lekeler gze arpmaktayd. Banner'n kapsnda ileri geri volta atan grev gzclerini grd. Sekiz
kiiydiler. Orta yerde daireler izerek dolayorlard. lerinden bir delikanly tand. Polis
muhabiri. tekiler mrnde grmedii insanlard. Ellerindeki dvizlerde, "Toohey, Harding, Ailen,
Faik ..." diye yazyordu. Bir baka dviz, "Basn zgrl" diye haykrmaktayd. "Gail Wynand,
nsan Haklarn iniyor..."
Gzleri gzclerden bir kadn izlemekteydi. Kalalar, pabularnn zerinden prtlayan ayak
bileklerinden balyordu. Keli omuzlan vard. Ucuz tvitten upuzun bir pards giymiti. Elleri
kck ve beyazd. Eline aldn, mutfakta her yana drecek ellerdendi. Az ameliyat izi gibiydi.
Hi duda yoktu.

Yrrken her yan sallanyor, ama yine de alacak kadar hzl admlarla yryordu. Admlar
sanki btn dnyaya, "Gel de beni incit bakalm," diye meydan okuyordu. O hain sinsilii, bundan ok
holanacan da belli ediyordu; nk dnya onu incitmeye alrsa, mthi bir espri olurdu bu. Bir
denesin hele! Bir denesin! Wynand onun hibir zaman Banner'da almam olduunu anlamt.
alamazd zaten. Byle birine okuma yazma retmek bile ok zor olurdu herhalde. Adm atndan,
byle bir eye ihtiya duymad da belli oluyordu. Elindeki dvizde yazlar, "Taleplerimiz ..." diye
balamaktayd.
Wynand, Eski Banner Binas'nda, kanepede uyuduu geceleri hatrlad. lk balarda. nk yeni
bask makinelerinin paras denmeliydi. Banner sokaklara rakiplerinden erken kmalyd. Bir gece
burnundan kan gelmi, ama o doktor armay reddetmiti. Zaten bir ey kmamt sonunda.
Yorgunluktu, o kadar.
Hzl admlarla binaya girdi. Makineler alyordu. Durup bir sre dinledi.
Geceleri bina sessizdi. Daha da byk grnyordu. Sanki sesler orada gerekten yer igal
ediyormu gibi. Ak kaplardan karanlk koridorlara odalardaki klar dklyordu. Bir yerlerden
bir tek daktilonun tkrts duyulmaktayd. Damlayan bir musluk gibi. Wynand koridorlar dolayordu.
Kendi kendine, tannm namussuzlara belediye seimlerini kazandrdnda, krmz fener
mahallelerini vdnde, hakaretlerle ve iftiralarla insanlarn hayatn mahvettiinde, gangsterlerin
anneleri iin gzya dken yazlar yaymladnda, hi kimsenin onunla almay reddetmediini
dnyordu. Yetenekli, saygn insanlar, hevesle yanna kouyordu o zamanlar. Oysa imdi, meslek
hayatnda ilk defa drst davranyordu. mrnn en byk seferine kmt. Ama yannda serseriler,
sarholar, istifa etmeye enen miskinler vard. Belki de su, imdi yanmda almay reddedenlerde
deil, diye dnd.
Gnein , masasnn zerindeki mrekkep hokkasna dmt. Wynand'n aklna; imenler
zerinde iilen serin bir iecek, beyaz giysiler, plak dirseklerin altndaki otlar geldi. O neeli
prltya bakmamaya alt, yazmay srdrd. Grevin ikinci haftasnda bir sabaht. Bir saatliine
kendi odasna kapanm, kimsenin kendisini rahatsz etmemesi iin emir vermiti. Bitirmesi gereken
bir yaz vard. Binada olup bitenleri hi deilse bir saat grmemek iin byle bir bahaneye ihtiyac
olduunu da biliyordu.
Odasnn kaps hi habersiz ald, Dominique ieriye girdi. Evlendiklerinden bu yana, onun
Banner Binas'na girmesine izin yoktu.
Wynand kalkt. Hareketinde sessiz bir itaat vard. Kendine soru sorma izni vermedi. Dominique
mercan rengi keten bir takm giymiti. Durduunda sanki arkasnda gl vard, sanki gne onun
giysilerinin katlan arasndan douyordu.
"Banner'daki eski iime balamak iin geldim, Gail," dedi.
Wynand durmu, sessizce ona bakyordu. Sonra glmsedi. Nekahet glmsemesi gibi bir eydi
yzndeki.
Masasnn bana dnd, yazd sayfalar eline alp Dominique'e uzatt.
"Bunlar dizgiye gtr," dedi. "Gelen telgraflar al, bana getir. Sonra Kent Masas'ndaki Manning'e
haber ver."
mknsz olan ey, kelimelerle, baklarla, hareketlerle ifade edilemeyecek olan ey, iki insann
tmyle anlamas, bir deste kdn elden ele gemesiyle salanmt. Parmaklar birbirine
dokunmamt bile. Dominique dnp odadan kt.
ki gn ierisinde, Dominique o binadan hi ayrlmam gibi uyum salad. Ama bu sefer "Eviniz"
kesine yaz yazmyordu. Nerede bir boluk doldurmak gerekse, nereye usta bir elin uzanmas art
olsa, orada hazrd Dominique. "Ziyan yok, Alvah," dedi Scarret'e. "Terzilik, kadnlara uyan bir
meslektir. Ben de burada yama yapyorum ite! Ama bu kuma ok hzl yrtlyor! Yeni adamlarndan
biri fazla aksarsa beni ar."
Scarret, onun ses tonundan da, davranlarndan da, oradaki varlndan da bir anlam
karamyordu. "Sen hayat kurtaran meleksin, Dominique," diye mrldand hznl bir sesle. "Seni
burada grmek bana eski gnleri hatrlatt. Ah, ne ok isterdim o gnlere dnmeyi! Ama
anlayamyorum. Buras saygn bir yerken, Gail senin bir tek fotorafnn kapdan girmesine izin
vermezdi. imdi buras tmarhanede isyan kma dnd, bu sefer senin gelip burada almana izin
veriyor!"
"Yorumlar bo ver, Alvah. Vaktimiz yok." Dominique hi grmedii bir filmle ilgili ok gzel bir
eletiri yazs yazd. Bir sabah kadn gazetecilerden biri gelmeyince, "Gnn Yemekleri" stununa
yemek tarifleri yetitirdi. Scarret, "Senin yemek piirebildiini bilmezdim," dedi ona. "Ben de
bilmezdim," diye cevap verdi Dominique. Bir gece bir rhtm yangnna muhabir olarak gitti. Erkek
muhabirlerden bir tek kii kalm, o da erkekler tuvaletinde yere serilip szmt. Wynand onun
yazd yazy okuyunca, "Aferin," dedi. "Ama bunu bir daha yaparsan kovulursun. Kalmak istiyorsan,
bu binadan darya adm atmak yasak."

Dominique'in oradaki varlyla ilgili tek yorumu bu olmutu. Gerektiinde onunla ksaca
konuuyordu. Baka elemanlarla konutuu gibi. Emirler veriyordu. Baz gnler birbirlerini grmeye
bile zaman bulamyorlard. Dominique ktphanedeki kanepede yatp kalkyordu. Bazen akam
olunca Wynand'n odasna geliyor, biraz dinlenme sresi koparmaya urayordu. Ancak yle
zamanlarda konuabilmekteydiler. Pek nemli eylerden sz etmiyorlard sohbetleri srasnda.
Gnlk ilerle ilgili kk olaylardan sz ediyorlard. Neeyle. Ortak hayatlarn konuan evli iftler
gibi.
Roark'dan da, Cortlandt'dan da sz etmiyorlard. Dominique onun odasnn duvarnda Roark'un
fotorafn grm, "Bunu ne zaman astn?" diye sormutu. "Bir yl geti." Roark'dan sz ettikleri tek
gn o olmutu. Banner'a kar ortaya kan fkeden konumadlar. Gelecekten sz etmediler,
tahminlerde bulunmadlar. Binann duvarlar dndaki dnyay unutmak, rahatlatyordu onlar.
Unutmak mmknd, nk artk o dnya ikisinin arasnda bir sorun olmaktan kmt. zmlenmi,
cevab verilmiti artk. Geriye kalan, basitletirilmi olan eyin huzuruydu. Yaplacak ileri vard.
Gazeteyi srdrmek zorundaydlar. Birlikte yapyorlard o ii.
Bazen gece yans, Dominique elinde bir fincan scak kahveyle geliyordu odaya. Wynand fincan
minnetle kapyor, ama almasna ara vermiyordu. En ihtiya duyduu anda Dominique'in getirip
masasna brakt sandvileri yiyordu. Bunlar Dominique'in nereden bulduunu merak edecek
zaman yoktu. Sonradan, onun bir dolabn iine bir elektrik ocayla biraz malzeme depoladn
rendi. Wynand sabaha kadar altnda, Dominique sabahleyin ona kahvalt piirip hazrlyordu.
Tabaklar bir kartonun zerine koyup, tepsiyle tar gibi getiriyordu. Darda sokaklar sessiz oluyordu
o saatte. Gnn ilk klan damlara yeni yeni dyordu.
Bir keresinde Wynand onu, elinde sprgeyle ofisi sprrken yakalad. Temizlik servisi iyice
dalmt. Bazen bir temizliki geliyor, bazen gelmiyor, kimse de farkna varmyordu.
Wynand, "Ben sana bunun iin mi maa veriyorum?" diye sordu. "Eh, domuz ahrnda alamayz.
Bana ka para maa verdiini sormamtm ama zam istiyorum."
"Brak onu elinden. Tanr akna! Gln bu."
"Nesi gln? te imdi temiz oldu. ok da srmedi. Temiz olmu mu?"
"Temiz olmu."
Dominique sprgenin sapna dayanp gld. "Herhalde sen de herkes gibi beni lks bir biblo
sandn. st snftan bir kapatma. Deil mi, Gail?"
"Gerektiinde byle dayanabiliyor musun hep?"
"Btn mrmce byle dayanmay istedim... Keke urunda bunu yapacak bir neden
bulabilseydim."
Wynand ondaki dayanma gcnn kendisinden fazla olduunu rendi. Dominique hi yorgunluk
belirtisi gstermiyordu. Herhalde bir ara uyuyordur, diye dnd Wynand. Ama bunu ne zaman
yaptm anlayamyordu.
Her an, binann neresinde olursa olsun Wynand' grmese de, onun farkndayd. Onun kendisine ne
zaman ihtiya duyduunu biliyordu. Bir keresinde Wynand, masasnn banda uyuyakald.
Uyandnda onu kendisine bakar buldu. Iklar sndrm, pencerenin kenarna koyduu sandalyeye
oturmutu. Mehtap vard darda. Dominique'in Wynand'a bakan yz sakindi, dikkatliydi.
Uyandnda grd ilk ey, Dominique'in yz olmutu. Ban aryan kolunun zerinden yavaa
kaldrd, kendini toplayp gerek dnyaya dnmesi bir iki saniye zaman ald. Bu arada benliini bir
fke kaplamt. Bir aresizlik, umutsuz bir itiraz. Kendilerini buraya neyin getirdiini
hatrlayamamt bir an iin. Tek bildii, birlikte yava tempolu bir ikencenin kskacna yakalanm
olduklar ve kendisinin onu sevdii olmutu.
Dominique btn bunlar o anda grmt onun yznde. Kalkp yaklat, yannda durup onun elini
tuttu, kendi beline dayad, sonra ona sarld. Wynand kar koymad. Onun kollarnda, iki bklm
oturmay srdrd. Dominique eilip Wynand'n salarn pt, "Dzelecek, Gail," diye fsldad.
"Hepsi dzelecek."
nc hafta biterken bir akam Wynand binadan kt. Dnte binay yerinde bulup bulmayaca
umurunda bile deildi o anda. Dosdoru Roark'u grmeye gitti.
Kuatma balayal hi telefon etmemiti Roark'a. Roark sk sk onu aram, Wynand sakin bir sesle
cevap vermiti. Yalnzca cevap vermiti ama. Kendiliinden hibir ey sylememi, konumay
uzatmamt. Daha banda uyarmt Roark'u. "Buraya gelmeye alma," demiti. "Emir verdim. Seni
ieriye almayacaklar." Verdii savan konusunun ne biimlere girebileceini zihninden uzak tutmaya
almt. Roark'un fiziksel varln unutmak zorundayd, nk Roark'u kii olarak dnmek,
aklna kentin cezaevini getiriyordu.
Enright Evi'ne kadar olan uzun yolu yryerek ald. Yrmek aradaki uzakl daha uzatyor,
gvenlii daha artryordu. Taksiyle gitse, Roark'u Banner Binas'na ok fazla yaklatrm olacakt.

Yrrken gzleri hep kaldrmn iki metre ilerisine bakyordu. Kente bakmay can istemiyordu.
O ieriye girdiinde Roark sakin bir sesle, "yi akamlar, Gail," dedi.
Wynand, apkasn kapnn yanndaki bir masaya atarken, "Hangisi disiplinsizlik, bilemiyorum,"
dedi. "Her eyi pat diye aa vurmak m, yoksa her eyi yok farz etmek mi? Berbat grnyorum.
Syle yzme."
"Berbat grnyorsun. Otur, dinlen ve konuma. Sonra sana kveti doldururum, bir banyo yaparsn.
Hayr, kirli grndnden deil. yi bir deiiklik olur. Ondan sonra konuuruz."
Wynand ban iki yana sallad, kapnn yannda, ayakta durmay srdrd.
"Howard, Banner sana yardmc olmuyor. Mahvediyor seni."
Kendini bunu sylemeye hazrlamas sekiz hafta srmt.
"Tabii," dedi Roark. "Ne olmu yani?"
Wynand odaya yryp yerlemiyordu.
"Gail, bence hi ziyan yok. Ben hibir bakmdan kamuoyuna gveniyor deilim."
"Teslim olmam ister misin?"
"Elinden gelen tm gc kullanp dayanman isterim."
Wynand'n anladn gryordu. Bu gerekle yzlemek istememiti Wynand. Roark'un
konumasn istiyordu.
"Senin beni kurtarman beklemiyorum. Kazanmak iin bir ansm var. Grev o ans iyi de, kt de
etkilemez. Benim iin kayglanma. Teslim de olma. Sonuna kadar dayanabilirsen ... artk bana
ihtiyacn olmaz."
Karsndaki yzde nce fke, sonra itiraz, en son olarak da kabullenmeyi grd. Devam etti:
"Ne demeye altm biliyorsun. Her zamandan iyi dost oluruz. Gerekirse gelip beni cezaevinde
ziyaret edersin. Yzn buruturma yle. Beni de fazla konuturma. imdi yani. Ben memnunum bu
grevden. Byle bir ey olacakt naslsa, biliyordum. Seni ilk grdmde anlamtm. Sen daha da
nceden biliyordun."
"ki ay nce sana sz verdim ben ... Tutmak istediim tek sz ..."
"Tutuyorsun."
"Benden nefret etmek istemiyor musun? Keke imdi sylesen. Buraya onu duymaya geldim."
"Pekl, dinle. Seni tanmak, hayatmda asla tekrarlanamayacak bir olayd. Benim davam uruna
len bir Henry Cameron vard. Sen de kirli gazetelerin yayncsydn. Ama ben bunu ona
syleyemezdim, sana syleyebiliyorum. Steven Mallory de var. Hibir zaman ruhundan dn
vermedi. Sen ise, ruhunu her yolla satmaktan baka bir ey yapmadn. Bunu ona da syleyemezdim,
ama sana sylyorum. Benden hep duymak istediin bu muydu? Ama teslim olma."
Ban teye evirirken ekledi: "Hepsi bu kadar. Bir daha senin lanet olas grevinden sz
etmeyelim. Otur da sana bir iki getireyim. Dinlen. Berbat grnmekten kurtul."
Wynand, Banner'a taksiyle dnd. nemi yoktu artk. Mesafenin farkna bile varmad.
Dominique, "Roark'u grmsn," dedi.
"Evet. Nereden bildin?"
"te pazar gazetesi provas. Olduka kt, ama idare etmek zorunda. Manning'i birka saatliine
evine yolladm. Yklacakt neredeyse. Jackson iten kt, ama onsuz da yapabiliriz. Alvah'nn
stunu berbatt. Artk dilbilgisini bile kullanamyor. Dzelttim. Ona syleme. Kendim dzelttim de."
"Sen biraz uyu. Manning'in yerine ben geerim. Saatlerce alabilecek durumdaym."
Bylece devam ettiler. Gnler geti; Posta Odas'nda iadeler da gibi ylmaya balad, sonunda
koridorlara tat. Mermer, bloklar gibi st ste konmu beyaz sayfalar. Her baskda Banner daha az
sayda baslyordu ama o ynlar hl bymekteydi. Gnler kahramanca abalarla geiyor, gazeteler
karlp yollanyor, sonra satn alnmakszn, okunmakszn geri geliyordu.
16

Ynetim Kurulu Toplantlarnn yapld upuzun, maun masann cam gibi cilal yznde, renkli bir
arma vard. Wynand'n kendi imzasndan kliesi alnm bir GW paraf. Bu paraf, Kurul yelerini her
zaman rahatsz etmiti. u anda ona dikkat edecek durumda deildiler. Ama ara sra baktan oraya
yneliyor, bu sefer mutluluk duyuyorlard.
Ynetim Kurulu yeleri masann evresine yerlemilerdi. Gazetenin tarihinde, Wynand'n ars
olmakszn yaplan ilk toplant buydu. Ama toplant balam, Wynand da gelmiti. Grev ikinci ayn
srdrmekteydi.
Wynand masann bandaki koltuunun yannda, ayaktayd. Bir erkek dergisinden alnma fotorafa
benziyordu. zenle giyinmi, ceketinin gs cebine beyaz bir mendil sokmutu. Ynetim Kurulu
yelerinin aklndan garip dnceler gemekteydi. Kimi ngiliz terzilerini, kimi Lordlar Kamaras'n,
kimi Londra Kulesi'ni, orada idam edilen ngiltere Kral'n dnyordu. Yoksa Kral deil de
anslye miydi idam edilen? Ne de grkemli lmt!
Karlarnda duran adama bakmay canlar istemiyordu. Gzlerinin nnde dardaki grev
gzclerini canlandrmaya altlar. Salon tartmalarnda Ellsworth Toohey'e desteklerini haykran
manikrl kadnlar dnmeye altlar. Beinci Cadde'de "Wynand Okumuyoruz" pankart tayan
o fara suratl kz hatrlamaya uratlar. Bu yollarla, syleyecekleri eyi sylemek iin gereken
cesareti toplamaya altlar.
Wynand bu arada, Hudson kysndaki o ykk duvar dnyordu. Yaklaan admlarn sesini daha
birka blok tedeyken duymaktayd. Ama bu sefer, kaslarn dik tutacak tel yoktu elinde.
"Bu i rndan kt. Buras irket mi, yoksa kiisel dostlar savunmak iin kurulmu, bir yardm
dernei mi?"
"Daha geen hafta yz dolar ... Nereden bildiimi bo ver, Gail; saklamaya da gerek yok,
bankacn syledi bana. Tamam, kendi paran. Ama onu da gazetenin srtndan karmaya kalkarsan, o
numaralarna artk uyandk, onu syleyeyim. Bu seferkini irkete bindirecek deilsin. Tek kuruunu
bile. Bu sefer syramazsn, i iten geti, Gail, senin kurnaz numaralarnn gn gerilerde kald."
Wynand bu sesleri karan etli dudaklara bakt, iinden, batan beri Banner' sen ynettin, diye
dnd. Kendin farknda deildin, ama ben biliyorum sendin. Senin gazetendi. Artk onu kurtaracak
hibir ey kalmad.
"Evet, Slottern'le grubu da hemen geri dnmeye raz. Tek istedikleri, sendikann taleplerini kabul
etmemiz. Anlamalarna braktklar yerden devam edecekler. Koullar ayn kalacak. Senin tiraj
arttrman bile beklemeden. Aslnda tiraj eski haline getirmek de ok aba isteyecek tabii, dostum,
onu da syleyeyim. Bence ok merte hareket ediyorlar. Homer'le daha dn konutum, sz verdi bana.
Ka paralk i, sylememi ister misin, Wynand, yoksa benim yardmm olmadan m biliyorsun?"
"Hayr, Senatr Eldridge seninle grmeyi istemedi... ff, bo ver, Gail, geen hafta Washington'a
gittiini biliyoruz. Senin bilmediin eye gelince, Senatr Eldridge ortalkta dolap herkese, bu ie
elimi bile srmem diyor. Patron Craig de apansz Florida'dan uzak bir yere arlm, yle mi?
Teyzesi mi hastaym neymi! Onlarn hibiri seni bu seferkinden kurtaracak deil, Gail. Bu seferki ne
yol ihalesi, ne de hisse senedi skandal. Zaten sen de eskisi gibi deilsin."
Wynand dnyordu: Hibir zaman yle olmadm, hibir zaman burada deildim, bana bakmaktan
neden korkuyorsunuz? Aranzda en silik benim, bilmiyor musunuz? Pazar ekindeki yar plak kadn,
rotogravr blmndeki bebekler, park sincaplaryla ilgili bayazlar, hep sizin ruhunuzun ifade
bulmu biimleriydi. Dosdoru sizin ruhlarnzdan gelme. Ama benimki neredeydi?
"Ben bunda bir anlam gryorsam Allah belam versin. Maalarna zam isteseler, onu anlardm.
Tm gcmzle savaalm o itlere kar, derdim. Ama bu neyin nesi? Bir tr entelektel konu! lkeler
uruna m iflas edeceiz yoksa biz?"
"Anlamyor musun? Banner artk kilise yayn oldu. Bayan Wynand, ba rahibe. Metelie muhtacz,
ama ideallerimiz var."
"Doal drst bir konu olsa, siyasal bir konu olsa, neyse ne ... Ama bu, bir berhaneyi havaya
uurmu dinamitinin olay! Herkes glyor bize. nan bana, Wynand, bayazlarm okumaya altm.
Samimi fikrimi sorarsan, Basn Dnyas'nda yaymlanm en berbat yazlar onlar. Sanki niversite
profesrleri okusun diye yazmsn."
Wynand iinden, seni tanyorum, diye geiriyordu. Sen gebe orospuya para veren, a dhiye
vermeyensin. Yzn daha nce de grdm. Seni ben buldum, ben getirdim buraya. inizden kuku
duyunca o adamn yzn hatrlayn. Siz o okusun diye yazyorsunuz. Ama Bay Wynand, insan onun
yzn hatrlayamyor... Yoo, hatrlyor evlat, hatrlyor. Zaten geri, gelip kendini sana hatrlatr. Geri
gelip bedelini ister. Ben de veririm. Ben uzun zaman nce bo bir ek imzaladm, imdi de o ekin
deme gn geldi. Ama bo eklerin zerindeki rakam her zaman, elinde avucunda ne varsa hepsidir.
"Bu durum ortaaa yarar. Demokrasi anda bu bir yz karas." Ses alar gibiydi. Mitchell
Layton'du konuan. "Buralarda birilerinin fikrini sylemesi zaman geldi artk. Bir tek adam, onca
gazeteciyi can istedii gibi ynetiyor. Hangi gndeyiz, on dokuzuncu yzylda m?" Layton dudan
sarktt, masann karsnda oturan bankacya doru bakt. "inizden hi kimse benim fikirlerimi
bilmek istedi mi? Benim de fikirlerim var. Hepimiz fikirlerimizi birletirmeliyiz. Ekip almas,
demek istiyorum. Bir tek kocaman orkestra. Bu gazetenin modern, liberal, ilerici bir politikaya sahip
olmas gerek artk! rnein ortak iftilerin sorununu aln ..."
"Kes sesini, Mitch," dedi Alvah Scarret. akaklarndan terler szlyordu Scarret'in. Nedenini
bilmiyordu. Aslnda Kurul'un kazanmasn istiyordu. Bir ey vard bu odada. ok scak olmutu
ierisi. Keke birisi pencereyi asa, diyordu.
"Kesmem sesimi!" diye bir lk att Mitchell Layton. "Ben de herkes kadar..."
Bankac, "Ltfen, Bay Layton," dedi.
"Pekl," diye raz oldu Layton. "Pekl. Bu Spermen'den sonra en byk hisse pay kimin elinde,
onu unutmayn, yeter." Baparmayla Wynand' gsteriyor, ama ona bakmyordu. "Unutmayn, yeter.
Bilin bakalm burada ynetim kimin elinde olacak."
"Gail," dedi Alvah Scarret. Gzlerini kaldrm, Wynand'a bakyordu. Son derece garip bir
drstlk vard gzlerinde. kence iindeymi gibi bakyordu. "Gail, yarar yok.. Ama krlan
paralar toplayabiliriz. Bak, Cortlandt konusunda yanlm olduumuzu itiraf etsek ve Harding'i geri
alsak ... ok deerli adamdr ... Bir de belki Toohey'i..."
Wynand, "Bu tartmada hi kimse Toohey'nin adn azna almasn," dedi.'
Mitchell Layton'un az ald, sonra hemen yine kapand.
"Tamam ite, Gail!" diye bard Alvah Scarret. "Bu harika! Pazarlk ederiz, onlara bir teklif
yaparz. Cortlandt politikamz tersine evirme karlnda ... nk onu yapmak zorundayz ...
sendika iin olmasa bile, tirajmz kurtarmak iin, Gail ... Harding'i alyoruz diyelim onlara. Allen'la
Falk' da. O kadar. Too ... Ellsworth'u almayz diyelim. Biraz biz dn vermi oluruz, biraz onlar.
Kimse yenik duruma dmemi olur. Tamam m, Gail?"
Wynand hibir ey sylemedi.
Bankac, "Bence tamam, Bay Scarret," dedi. "Bence o bir zm. Ne de olsa, Bay Wynand'n da
saygnlm srdrmesini salamak zorundayz. Aramzdaki bar srdrmek iin bir ke yazarn
feda edebiliriz."
"Anlamyorum!" diye bard Mitchell Layton. "Hi anlamyorum! Neden feda ettiimiz Bay ...
byk bir liberal oluyor? Tek nedeni de..."
Senatrlerden sz etmi olan adam, "Ben de Bay Scarret'i destekliyorum," dedi. Baka sesler de
ondan yana kt. Bayazlar eletirmi olan adam birdenbire atld, "Bence Gail Wynand yine de
mthi bir patron!" dedi. Mitchell Layton'da bu adamn grmek istemedii bir eyler vard. u anda
Wynand'a bakyor, ondan korunma istiyor gibiydi. Wynand ona dikkat bile etmedi.
"Gail?" diye sordu Scarret. "Gail, ne diyorsun?"

Cevap gelmedi.
"Allah kahretsin, Wynand, ya imdi, ya da hi! Bu byle devam edemez!"
"Ya kararm ver, ya da ek git!"
"Ben senin hisselerini alrm," diye bard Layton. "Satmaya var msn? Satp def olmaya raz
msn?"
"Tanr akna, Wynand, budalalk etme!"
"Gail, bu Banner'n hatr iin ..." diye fsldad Scarret. "Bizim Banner'mz ..."
"Biz de seni destekleriz, Gail. Hepimiz katlrz. Gazeteyi yeniden ayaa kaldrrz. Ne dersen
yaparz. Patron sensin ... Ama Tanr akna, patron gibi davran yine!"
"Susun, beyler, susun! Wynand, bu son. Cortlandt politikasn deitiriyoruz, Harding'i, Allen',
Falk' geri alyoruz, enkaz kurtaryoruz. Evet mi, hayr m?"
Cevap gelmedi.
"Wynand, biliyorsun, ya bunu kabul edeceksin, ya da Banner kapamak zorunda kalacaksn. Byle
srdremezsin. Hepimizin hissesini sen alsan bile srdremezsin. Ya teslim ol, ya da Banner' kapa.
Teslim olsan daha iyi."
Wynand bunu duydu. Zaten batan beri, herkes baka eyler sylerken de o hep bunu duymutu. Bu
toplantdan gnler nce bile buydu duyduu. Durumu buradaki herkesten daha iyi biliyordu. Banner'
kapa.
Gznn nnde bir tek sahne vard. Gazette'in kapsnn zerine yeni tabelann takl.
"Teslim olsan iyi edersin."
Wynand bir adm geriye gitti. Duvar yoktu arkasnda. Yalnzca sandalyenin kenar vard.
Yatak odasnda tetii ekmesine ramak kald o an hatrlad. u anda o tetii ekmekte olduunu
biliyordu.
"Pekl," dedi.
Wynand ayaklarnn hemen yanndaki parlak eye bakyor, ie kapa, o kadar, diye dnyordu.
Asfaltn zerinde bir ie kapa, New York sokaklar yle eylerle doluydu. ie kapaklan, engelli
ineler, kampanya rozetleri, musluk tpalar, bazen de kayp mcevherler. u anda hepsi birbirine
benziyordu. Yasslm, ezilmilerdi. Geceleri kaldrmlar bu yzden parldard. Kentin gbresi. Birisi
iedekini imi, kapa da frlatp atmt. Ka araba gemiti acaba zerinden? nsan imdi alabilir
miydi onu? Yere melebilir, parmaklaryla trmalayp onu skebilir miydi oradan? Benim kurtulmay
ummaya hakkm yoktu. Diz kp balanmay, arnmay aramaya hakkm yoktu. Milyonlarca yl
nce, dnya daha yeni doarken, benim gibi yaratklar yaamt. Sinekler reineye yapm,
sonradan kehribara dnmt. Hayvanlar lava yakalanm, kaya olmulard. Ben yirminci yzyln
adamym, bu yzden ben de sokaklarda bir teneke paras oldum. New York'un kamyonlar
zerimden gesin diye.
Yava yava yryordu. Pardssnn yakasn kaldrmt. Sokak nnde bombo uzanyor,
ilerdeki binalar, raflara dzensiz konmu kitaplar gibi grnyordu. Her boyda kitap. Gemekte
olduu keden sapsa, karanlk kanallara ynelecekti. Sokak lambalar kente koruyucu bir rt
salyordu, ama yer yer atlyordu bu rt. lerde eik bir k grd keden sapt. drt blok
boyunca bir ama salayacakt ona o k.
Bir rehinci dkknnn yd. Dkkn kapalyd, ama gl ampul yank braklmt. Oray
soyacak duruma dm olanlar caydrabilmek iin. Durup dkkna bakt. inden, rehinci vitrini
dnyann en ahlaksz grnts, diye geirdi. nsanlarn kendilerince kutsal sayd eylerle bir
zamanlar deerli olan eyler, herkesin gz nne sunuluyordu. Herkes ellesin, zerinde pazarlk
etsin diye. Yabanclarn gznde erpt bunlar. Artkt. Bozuk daktilolar, krk kemanlard.
Ryalarn aralar, eski fotoraflar, nikh yzkleri ... Ak armaanlarnn yannda, kirli pantolonlar,
kahve demlikleri, kl tablalar, pornografik al heykeller. Hepsi umutsuzluun artklaryd. Emanet
braklmt. Satlm deillerdi. Temiz bir sonla noktalanm deillerdi. l domu bir umuda
sarlarak braklmlard, ama hibir zaman geri alnmayacaklard. "Merhaba, Gail Wynand," dedi
vitrindeki eyalara. Sonra yryp uzaklat.
Ayann altnda bir demir zgara hissetti, bir koku gelip yzne arpt. Toz, ter ve kirli giysilerin
kokusu. p alanlarnn kokusundan beterdi bu koku. nk bunda evcil, normal bir nitelik vard.
rme kavram normal kabul edilmi gibi. Aadan metronun gemekte olduunu hissetti. te bu,
bir araya gelmi birok insann art, diye dnd. Bir araya getirilip sktrlm insan vcutlar.
Kprdayacak yerleri yok, soluyacak havalar yok. Oradaki tm kokularn toplam bu. zet halinde.
Oysa insan oraya inse, orada tertemiz kolalanm beyaz elbiselere, temiz salara, salkl gen tenlere
de rastlard. te toplamlarn ve ortalamalarn yaps buydu. Asgari mterek aramann anlam da
buydu. O halde bir araya getirilmi ok sayda insan zihninin toplam neydi? Yine havasz, yine
kprdayacak alandan yoksun, yine ayrmsz. Bunun cevab Banner, diye dnd, yrmeyi srdrd.
Benim kentim, dedi kendi kendine. Sevdiim kent. Ynettiimi sandm kent.
Ynetim Kurall Toplantsndan karken, "Sen devam et, Alvah," demiti. "Ben dnene kadar sen
bak her eye." Kent Masas'nda yorgunluktan sarho Manning'i grmek iin duraklamamt. O odada
hl almakta olan dier adamlara da uramamt. Bekliyorlard hepsi. Ynetim Kurulu Odas'nda
ne kararlar verilmekte olduunu bilerek. Dominique'i de grmemiti. Scarret sylerdi hepsine.
Wynand binadan km, at dairesine gitmi, penceresiz yatak odasnda tek bana oturmutu. Kimse
gelip onu rahatsz etmemiti.
at dairesinden ktnda, artk ortalk gezinilebilecek kadar gvenliydi. Karanlk olmutu. Bir
gazete bayiinin nnden geerken akam gazetelerini grd. Wynand grevinde anlamaya varldn
yazyorlard. Sendika, Scarret'in dnn kabul etmiti. Scarret'in geri kalann da zmleyeceini
biliyordu Wynand. Scarret yarnki Banner'n ba sayfasn yeniden hazrlard. O sayfaya baslacak
bayazy da yazard. Bask makineleri u anda alyor olmal, diye geirdi iinden. Yarn sabahki
Banner bir saate kadar sokaklara dklrd.
Rasgele yryordu. Hibir eye sahip deildi, ama kentin her blm ona sahipti. u anda kentin
ona yn izmesi de uygundu. Rasgele kelerin onu ekip, saa sola dndrmesi de. te buradaym,
efendilerim. Sizi selamlamaya, kabullenmeye geliyorum. Nereye isterseniz oraya geliyorum. Nereye
git denirse oraya giderim. Ben elinde g olmasn istemi olan adamm.
Kahverengi tatan yaplm u evin kapsndaki basamaklarda oturan kadn, iman dizlerini iki
yana am. urada bir adam, byk bir otelin nnde taksiden inerken, brokar yelei gbei
yznden nnde gidiyor. tede bir dkknn tezghndaki tabureye oturmu, birasn yudumlayan
adam var. Ucuza kiralad evin penceresinden, bir yasta dayanarak dar bakan bir kadn var.
Keye park etmi taksinin ofr var. Birka orkide tamakta olan kadn, kafenin masasnda sarho
olmu. Disiz kadnn biri iklet satyor. Gmlekli adam bilardo salonunun kapsna dayanm. Benim
efendilerim onlar. Sahiplerim, yneticilerim, yz olmayan insanlar.
urada dur, dedi kendine. Dur ve bir kentin kl pencerelerini say. Yapamazsn. Ama st ste
trmanp gkyzne doru giden her sar dikdrtgenin gerisinde, her ampuln altnda, ta oralara
kadar... u nehirdeki parlak a kadar olan yerde, hep senin hi grmediin, ama efendin saylan
insanlar var. Yemek masalarnn banda, salonlarda, yataklarnda, mahzenlerinde, alma
odalarnda ve banyolarnda. Kimi u anda ayaklarnn altndan geen metroya binmi gidiyor. Kimi
evrendeki dey borularn iinde, asansr kabinlerinde ykseliyor. Yanndan geip seni arkada
brakan otobslerde, onlar var. Efendilerin, Gail Wynand. Bir a var. Kentin duvarlar iinde, bklm
bklm dolaan tellerin rd adan daha byk bir a. Kaldrm altlarndan, suyu, gaz,
kanalizasyonu tayan borularn andan da byk. Bir a daha var evrende. Ucu sana bal. kan
teller kentteki herkesin eline ulayor. Onlar telleri kprdattlar, sen de hareket ettin. Sen insanlarn
yneticisiydin. Tasma senin elindeydi. Tasma dediin, iki ucunda da ilmik olan bir iptir.
Efendilerim. simsiz ve seilmemi. Onlar bana bir at daire, bir ofis, bir yat verdiler. Ben de
onlara ... ilerinden herhangi birine ve hepsine, sent karlnda Howard Roark'u sattm.
Ak bir mermer avlunun nnden geti. Binaya oyulmu derin bir maara gibiydi avlu. i k
doluydu. Havalandrmann serinlii sokaa ulayordu. Sinema. Afiinde gkkua resimleri
arasnda filmin ad yazlyd: Romeo ve Juliet. Gienin cam zerine de bir yaz aslmt: "Willam
Shakspeare'in lmsz klasii! Ama bu oyunun hibir kasnt yan yok! Basit ve insanca bir ak
hikyesi. Bronx'lu bir delikanl, Brooklyn'li bir kzla tanyor. Bitiik evde oturan genler gibi.
Sizinle benim gibi."
Bir barn kaps nnden geti. erden bayat bira kokusu geliyordu. Bir kadn, masalardan birine
ker gibi oturmu, gsleri masann zerine yaslanmt. Plak makinesinden Wagner'in "Akam
Yldzna ark"snn sesi ykseliyordu. Uyarlanm, swing ritmine sokulmutu.
Central Park'n aalarn grd. Gzlerini indirmi, yryordu. Aquitania Oteli'nin nnden
gemekteydi.
Bir keye geldi. Buna benzer dier kelerden kurtulmutu ama bu seferki yakalad onu. Olduka
karanlk bir keydi. Kapal bir garajn duvaryla, platform zerine yaplm bir istasyonun arasnda
kalyordu. Bir kamyonun uzaklaan arkasn grd. zerindeki ismi grememiti ama onun ne
kamyonu olduunu biliyordu. stasyonun demir merdivenlerinin altna skm bir gazete bayii iliti
gzne. Gzlerini ok yava hareket ettiriyordu: Gazeteler yeni indirilmi, yeni aslmt. O grsn
diye sanki. Yarnki Banner.
Daha fazla yaklamad. Durup bekledi. inden, daha birka dakika bilmeyebilirim, diye geirdi.
Yz olmayan insanlarn bayiye pe pee uradklarm grd.

eitli gazeteler alyorlard, ama Banner' da mutlaka alyorlard. Ba sayfasn grdkleri iin
almaktaydlar. Wynand duvara yaslanm, durmaktayd. Bekliyordu. Ne sylediimi en son benim
renmem de uygun, dedi kendi kendine.
Derken artk geciktiremeyecei an geldi. O ara mteri yoktu. Bayiinin tezgh botu. Gazeteler
sar ampuln altna serilmi, onu bekliyordu. Ampuln gerisinde kalan karanlkta bayinin kafas
glge gibiydi. Sokak bombotu. Platformun yannda uzanan dar bir koridor. Ta kaldrmlar, lekeli
duvarlar, demir direkler. Ikl pencereler de vard ama, duvarlarn gerisinde hi kimse yokmu gibi
bir duygu veriyordu insana. Bann zerinden bir tren geti, direkleri zangr zangr titretti. Sanki
srcs olmayan bir metal kitlesi gemiti yukardan.
Sesin dinmesini bekledi, sonra bayiye doru yrd; "Banner dedi. Gazeteyi kendisine uzatan
adam grmedi. Ba sayfada Roark'un fotoraf vard. yi bir fotoraft. Sakin bir yz, keskin hatl
elmack kemikleri, ifadesiz az. Bayazy direklerden birine dayanarak okumaya balad:
"Okurlarmza her zaman gerei, korkudan ve nyargdan uzak biimde vermeye altk ...
Aza alnmayacak bir su ilemi kiiye bile, anlayl davranmak ve kuku pay tanmak istedik ...
Ama dikkatli aratrmalarmzn sonucunda ve yeni yeni gn na kan kantlarn katksyla,
drste itiraf etmek istiyoruz ki belki de fazla hogrl davranmz...
Yoksul durumdakilere ynelik sorumluluunu bilinlendirme konusunda yeni uyanan bir toplum ...
Biz de kamuoyunun sesine katlarak...
Howard Roark'un gemii, meslek hayat ve kiilii de, kendisinin kt karaktere sahip, tehlikeli,
ilkelerden yoksun, anti-sosyal tipte bir insan olduu grn desteklemektedir...
Eer tahmin edildii gibi sulu bulunursa, Howard Roark yasann ona verecei cezay tmyle
ekmelidir."
Bayaznn altndaki imza: "Gail Wynand,"
Ban kaldrdnda, kendini prl prl kl bir sokakta buldu. Dzgn bir kaldrm vard nne.
Bir vitrinde ezlonga uzanm mankenin nnden geiyordu. Somon rengi bir gecelik giymiti manken.
Ayanda parlak terlikler vard. Havaya kaldrd tek parmandan bir dizi inci sallanyordu.
Gazeteyi elinden drp drmediinin farknda deildi. Artk elinde olmad kesindi. Dnp
arkasna bakt. Getiinin farknda olmad bir sokan kaldrmnda, o gazeteyi bulmasna olanak
yoktu. Niin? diye dnd. Baka kopyalar da var. Kentin her yan o gazetenin kopyalaryla dolu.
"Seni tanmak, hayatmda tekrarlanamayacak bir olaydr ..." Howard, ben o bayazy krk yl nce
yazdm. On alt yamdayken, bir dama kp kente baktm gece yazdm.
Yrmeyi srdrd. nnde bir sokak daha uzanyordu. Apansz balayan bir uzun boluk daha.
Ufukta da srayla dizilmi yeil trafik klar. Sonu gelmez bir tesbih gibi. imdi de bir yeil
boncuktan br yeil boncua yr, dedi kendine. Asl kelimeler bunlar deil, dedi sonra. Ama o
kelimeler admlaryla birlikte ulayordu kulana: Mea culpa ... Mea culpa... Mea culpa.
Eskiyip rengi solmu pabularla dolu bir vitrinin nnden geti, sonra zerinde ha iareti olan
misyonerler merkezinden geti, seime iki yl nce katlm bir adayn fotorafnn yaptrld,
boyalar soyulmakta olan direin nnden geti. Manavn biri, rmekte olan sebzeleri flar iinde
kaldrma koymutu. Sokaklar daralmaya, duvarlar birbirine yaklamaya balamt. Burnuna nehrin
kokusu geliyordu. Seyrek klarn zeri sisliydi artk. Hell's Kitchen'a gelmiti.
evresindeki binalarn cepheleri, apansz ortaya kan arka avlularn duvarlarna benziyordu.
Pimanlk duymayan bir rme. zel hayat isteinin de, utanma duygusunun da tesinde bir yaam.
Kedeki bardan lklar geliyordu kulana. Sevin mi var, kavga m var, anlayamad.
Bir sokan ara yerinde durdu. Yavaa, her karanlk oyuun azna, her lekeli duvara, her
pencereye, her dama bakt.
Ben buradan hi km deilim.
Hi kmadm. O bakkala teslim oldum. Vapurdaki kamarota teslim oldum. Bilardo salonunun
sahibine teslim oldum. Buralarda ynetim senin elinde deil. Ynetim senin elinde deil. Hibir
zaman, hibir yerde ynetim senin elinde deil Gail Wynand. Sen yalnzca, onlarn ynettii eylere
kendini kattn.
Sonra ban kaldrd, kentin kar tarafna bakt.. Byk gkdelenlerin siluetlerine. Kapkara
bolukta desteksiz ykselen k dizilerine, hibir yere tutturulmam o kulelere, havada tek bana
duran damlara bakt. Bunlarn hangi nl binalara ait olduunu biliyordu. Binalarn biimlerini
kafasndan izebilirdi. Kendi kendine, sizler benim yarglarm ve tanklarmsnz, dedi. Siz engelsiz
ykseliyor, sarkk damlarn zerine kyorsunuz. Zarif geriliminizi yldzlara yolluyorsunuz, ac
ekenlerin, yorgunlarn, ya da rastlantyla olumularn ok yukarsna varyorsunuz. Okyanusun bir
mil andaki biri bunlarn hibirini grmez, o zaman hibirinin nemi de olmaz. Ama sizler bu
kentin varlsnz. Yzyllar iinde bazen tek bana durabilen bir insana rastlarz, bakarz,
ardmzda bir insan nesli var deriz. Onun gibi. Sizden kurtulamayz biz. Sokaklar deiir, ama insan
ban kaldrnca, sizler oradasnzdr. Deimemisinizdir. Bu gece beni sokaklarda yrrken
grdnz. Btn admlarm ve btn yllarm grdnz. haneti size ettim ben. nk sizlerden biri
olmak iin domutum.
Yine yrd. Vakit ge olmutu. Lamba direklerinin altndaki bo kaldrmlarda, yuvarlak klar
hi hareket etmeden durmaktayd. Taksilerin kornalar ara sra duyuluyor, bombo koridorda seyrek
alan kap zillerine benziyordu. Geerken yere atlm gazeteler grd. Kaldrmlara, park
kanepelerine, kelerdeki p sepetlerine. ou Banner'd. Bu gece kentte Banner'n pek ok
kopyas okunmutu. Wynand iinden, tiraj arttryoruz, Alvah, dedi.
Durdu. nndeki amurlara ak olarak serilmi bir gazete grmt. Ba sayfas yukarya
dnkt. Banner. Roark'un fotorafna bakt. O yzn zerinde, bir ayakkabnn lastik tabannn
brakt izi grd.
Yavaa eildi. ki dizini de bkt. ki koluyla uzanp gazeteyi ald. Ba sayfay katlayp cebine
soktu. Yrmesini srdrd.
Kentin bir yerinde, bilinmeyen bir ayaa ait bilinmeyen bir lastik topuk. Ona byle yrme iznini
ben verdim.
Hepsini ben saldm ortaya. Beni mahvedenlerin her birini ben yarattm. Bir yaratk var imdi
dnyada. Kendi gszl iinde gvende. Baraj ykan ben oldum. Yoksa onlar aresiz kalrlard.
Hibir ey retemez onlar. Silah ellerine ben verdim. Kendi gcm, kendi enerjimi, kendi canm
verdim onlara. Koskoca bir ses yarattm, sonra da onlarn emir vermesine izin verdim. Yzme
pancar yapraklarn atan kadnn bunu yapmaya hakk vard. Ben olanak tandm bunu yapmasna.
Her eye ihanet edilebilir, herkes balanabilir. Ama kendi byklklerinin cesaretine sahip
olmayanlar balanamaz. Alvah Scarret balanabilir. Onun ihanet edecek bir eyi yoktu. Mitchell
Layton da balanabilir. Ama ben balanamam. Ben elden dmeci olmak zere domamtm.
17

Bir yaz gnyd. Hava bulutsuz ve serindi. Sanki gnei gze grnmez bir su tabakas rtyor, s
enerjisi daha ak seik bir hale geliyor, kentin binalarnn erevesi daha bir parlakla
kavuuyordu. Sokaklara, kaldrmlara, bir yn Banner gazetesi atlmt. Wynand'n ihanetini btn
kent okuyor, kkr kkr glyordu.
"Wynand Okumuyoruz" Komitesi Bakan Gus Webb, "te bu kadar," dedi. Ike, "Kyak," diye ona
katld. Sally Brent, "Bugn Byk Bay Wynand'n yzn bir an grebilmeyi ne kadar isterdim!"
diye yreini at. Homer Slottern, "Zaman da gelmi geiyordu," dedi. Gergin dudakl bir kadn,
"Ne harika, deil mi? Wynand teslim oldu!" diye seviniyordu. Wynand hakknda pek az ey biliyor,
olayn ne olduunu hi bilmiyordu. Mutfan birinde iman bir kadn, yemekten sonra tabaklardaki
artklar bir gazeteye syrmaktayd. Ba sayfay hi okumazd. Yalnzca ikinci blmde tefrika edilen
ak romann okurdu. O gnk Banner'a soan kabuklaryla pirzola kemiklerini sard.
Lancelot Clokey, "Akl durdurucu bir ey!" diyordu. "Ama o sendikaya gerekten gcendim,
Ellsworth. Sana nasl byle bir kallelik yapabilirler?"
Ellsworth Toohey buna cevap olarak, "Salaklama, Lance," dedi.
"Ne demek istiyorsun?"
"Onlara koullar kabul etmelerini ben syledim."
"Sen mi syledin?"
"Tabii."
"Aman, Tanrm! Bir Kk Ses"
"Bir Kk Ses"i daha bir ay kadar bekleyebilirsin herhalde, deil mi? Bugn sendika ynetimine
ikyetimi bildirdim, Bannerdaki eski iimi geri istedim. Domuzun derisini yzmenin yolu trl
trldr, Lance. Zaten bir kere belini krdn m, derisini yzmenin de pek nemi kalmaz."
O gece Roark, Wynand'n at dairesinin ziline bast. Kapy uak at, "Bay Wynand sizinle
gremeyecek, Bay Roark," dedi. Roark sokan kar kaldrmndan yukarya bakt, damlarn ta
yukarsndaki kl pencereyi grd. Wynand'n alma odas.
Sabah olunca Roark, Wynand'n Banner Binas'ndaki ofisine geldi. Wynand'n sekreteri, "Bay
Wynand sizinle gremeyecek. Bay Roark" dedi. Sonra terbiyeli, disiplinli sesiyle ekledi: "Bay
Wynand sizi bir daha asla grmek istemediini sylememi rica etti."
Roark ona uzun bir mektup yazd. "Gail, biliyorum. Kurtulabilirsin diye umdum, ama madem ki
byle olmak zorundayd, o zaman kaldn yerden yeni bir balang yap. Kendine ne yapmakta
olduunu biliyorum. Bunu benim hatrm iin yapmyorsun.

Bana dmez. Ama eer sana bir yardm dokunursa, sana sylediim her eyi imdi de ayn
ekilde tekrarladm bilmeni istiyorum. Benim iin hibir ey deimedi. Sen yine neysen o'sun.
Seni baladm sylemiyorum, nk aramzda byle bir ey olamaz. Ama eer sen kendini
balayamyorsan, bunu benim yapmama izin verir misin? Bunun nemi olmadn da syleyeyim. O
da senin hakkndaki son yarg deil nk. Unutmana izin verme hakkn tan bana. Kendine gelinceye
kadar benim inancmla yr. Biliyorum, bu insann bir baka insana verebilecei bir ey deildir,
ama eer ben senin iin dediin anlamlan ifade ediyorsam, o zaman kabul edersin. Kan nakli, de buna
istersen. htiyacn var. Al ltfen. Grevle savamaktan daha zor, biliyorum. Ama o zaman da benim
hatrm iin yap, eer iine yarayacaksa. Ne olursa olsun, ltfen yap. Geri dn. Bir frsat daha
kacaktr. Kaybettiini sandn ey, ne kaybedilebilir, ne de bulunabilir. Onu brakma."
Mektup Roark'a geri geldi. Hi almamt.
Banner' Alvah Scarret ynetiyordu. Wynand ofisinde oturmak tayd. Roark'un fotorafn duvardan
indirmiti. lanlarla, harcamalarla ilgili toplantlara katlyordu. Gazete politikasn yrten,
Scarret'ti. Wynand, Banner' da kan yazlar hi okumuyordu.
Wynand binann herhangi bir blmnde grnnce, alanlar yine eskisi gibi emirlerini
dinlemekteydiler onun. Hl bir makineydi Wynand. O makinenin imdi eskisinden daha tehlikeli
olduunu da biliyorlard. Yoku aa inen bir araba. Frensiz.
at dairesinde yatp kalkyordu. Dominique'i grmemiti. Scarret ona Dominique'in kydeki eve
gittiini sylemiti. Wynand bir ara sekreterine, Connecticut'a telefon amasn sylemiti. Sekreter
uaa Bayan Wynand'n evde olup olmadn sorarken, Wynand yan banda duruyordu. Uak
hanmnn evde olduunu syledi. Sekreter telefonu kapad, Wynand da odasna dnd.
Kendine birka gn sre tanmak istiyordu Wynand. Sonra dnerdi Dominique'e. Evlilikleri artk ...
Dominique'in ilk bata planlad gibi olacakt ... Bayan Wynand Gazeteleri. Kendisi de bunu kabul
edecekti.
Bekle, diyordu kendine sabrszln aclarn yaarken. Bekle. Onun karsna u halinle kmay
renmen gerek. Kendini dilenci olmaya eit. Hakkn olmayan eyler konusunda hakkn varm gibi
davranmann bir yarar yok. Eitlik yok, direnme yok, kendi gcn onunkiyle lmenin gururu yok.
Artk yalnzca kabul etmek, raz olmak var. Ona hibir ey veremeyecek biri gibi dur karsnda. O
sana ne verirse, onunla yaamaya hazrsn. Verecei bir kmseme olacak, ama hi deilse ondan
gelecek ve aranzda bir ba oluturacak. Bunun deerini bildiini gster ona. Gururun aka feda
edilmesinde de bir tr gurur var. Onu ren. Bekle ... at dairesinin alma odasnda oturup kolunu
koltuun koluna dayad. evresini saran bo odada hi tank yoktu ... Dominique, diye dnd. Sana
ok ihtiya duyduumun dnda syleyebileceim hibir ey yok. Bir de seni ok sevdiim var. Bir
keresinde sana, bunu dikkate almak zorunda deilsin, demitim. imdi onu dilencinin elindeki teneke
tabak gibi kullanyorum. Ama kullanyorum. Seni seviyorum ...
Dominique gln kysnda kumlara uzanmt. Tepedeki eve bakyor, bann zerindeki dallan
seyrediyordu. Srtst uzanm, kollarn ensesinin altnda aprazlamt. Yapraklarn gkyzne
kar sergiledii harekete bakyordu. ten bir hareketti bu hareket. ine bir honutluk duygusu
veriyordu. Ne gzel bir yeil, diye dnd. Bitkilerin rengiyle eyalarn rengi arasnda bir fark var.
Bunda k var. Yalnzca yeil deil bu. Aacn yaama gc de iinde. Bam kprdatp aalara
bakmak zorunda deilim. Dallan da, gvdeyi de, kkleri de grebiliyorum o renkte. Yapraklarn
kenarndaki o ate, gne aslnda. Bugn btn lkenin nasl olduunu hi grmeden syleyebilirim.
u dnp duran k, gl. Sulardan szlp gelen o ok zel k. Gn bugn ok gzel. Bakmamak,
yalnzca o k noktalarndan tahmin etmek daha gzel. Bunun zevkini daha nce hi karamamtm.
Yeryznn grn. yle geni bir fon ki! Ama fon olmann dnda, baka bir anlam yok. Ben ona
kimlerin sahip olduuna kayglanr, ok ac duyardm. imdi sevebiliyorum onu. Onlar onun sahibi
deil. Hibir eyin sahibi deil onlar. Hibir zaman kazanmadlar ki! Gail Wynand'n hayatn grdm
ve artk biliyorum. nsan onlar adna dnyadan nefret edemez. Dnya ok gzel. Yalnzca bir fon ...
Ama onlarn deil.
Ne yapmas gerektiini biliyordu. Ama kendine birka gn sre tanyacakt. Mutluluk dnda her
eye dayanmasn rendim, diye dnd. Onun da nasl tanabileceini renmem gerek. Altnda
ezilmemeyi. Bundan byle tek ihtiya duyacam bilgi o olacak.
Roark, Monadnock Vadisi'ndeki evinin penceresinde duruyordu. Bu evi yaz iin kiralamt. Yalnz
kalmak, dinlenmek istedii zaman geliyordu buraya. Sessiz bir akamd. Pencere aalarla
erevelenmi kk bir kaya kntsna alyordu. Kayann ucunda gk vard. Aalarn koyu renk
tepeleri zerinde, gurubun krmz eridi grnmekteydi. Aada baka evler olduunu biliyordu,
ama grnmyordu o evler. Bu yeri byle yapm olduuna, tpk dier kiraclar gibi minnet
duyuyordu.
Evin arka tarafndaki yoldan yaklaan bir arabann sesini duydu. Dinledi. armt. Konuk
beklemiyordu. Araba durdu. Roark kapy amak zere ilerledi. Dominique'i grnce hi armad.
Dominique sanki bu evden yarm saat nce ayrlm gibi girdi ieriye. Ne apka giymiti, ne orap.
Ayaklarnda sandaletler, zerinde kylk yerlerde giyilebilecek bir elbise vard. Ksa kollu, lacivert
bir keten. Baheyle urarken giymi gibi. Eyaletler aras yollarda yolculuk yapm gibi bir hali
yoktu. Sanki tepelerde yrye km, oradan dnyordu. Roark bu ann ciddiyet dozunun byle
gerektirdiini biliyordu. Ciddiyete ihtiyac yoktu bu ann. Vurgulanacak, dier anlardan ayrlacak bir
an deildi. zel bir akam deildi. Geride braktklar yedi yln anlam tamamlanyordu yalnzca.
"Howard."
Roark kendi adn syleyen bu sese bakyormu gibi duruyordu. stedii her eye sahipti.
Bir tek dnce vard ona ac veren. imdi bile.
"Dominique," dedi. "O kendine gelinceye kadar bekleseydin."
"Hi kendine gelemeyeceini biliyorsun."
"Biraz ac ona."
"Onlarn dilini konuma."
"Baka aresi yoktu."
"Gazeteyi kapatabilirdi."
"Hayat o onun."
"Bu da benim hayatm."
Roark, Wynand'n bir zamanlar, "Ak, istisna yapmaktr," dediini bilmiyordu. Wynand da Roark'un
kendisini, bu byk istisnay yapacak kadar sevdiinden habersizdi. Bir tek an ... bir tek an iin ...
dn vermeye, uzlamaya almt Roark. Ama sonra, bunun yararsz olduunu anlamt. Tm
fedakrlklar gibi. Bundan sonra syledii sz, Dominique'in kararnn altna att imza gibiydi.
"Seni seviyorum."
Dominique oday gzden geirdi, bu ana dayanabilmek adna renmeye alt bilgileri
koruyabilmek iin duvarlarn, sandalyelerin gereinden medet umdu. Duvarlar o tasarmlamt.
Sandalyeleri o kullanyordu. Sehpann zerinde bir paket sigara vard. Hayat u andaki haline
dnnce, en basit gerekler bile bir grkeme kavuabiliyordu.
"Howard, durumada ne yapmak niyetinde olduunu biliyorum. O yzden de ... hakkmzdaki
gerei renmeleri hibir eyi deitirmez."
"Deitirmez."
"O gece gelip bana Cortlandt' sylediinde, seni durdurmaya almadm. Bunu yapmak zorunda
olduunu biliyordum. Kendi koullarn koyacak, o koullara uyarak yryecein yolu kendin
seecektin. Zaman gelmiti. Bu da benim yapacaklarmn zaman. Benim kendi Cortlandt bombam!
Kendi bildiim gibi yapmama izin vermek zorundasn. Soru sorma bana. Beni korama. Ne yaparsam
yapaym."
"Ne yapacan biliyorum."
"Yapmak zorunda olduumu da biliyor musun?"
"Evet."
Dominique tek kolunu dirseinden bkt, parmaklarn kaldrd, konuyu omzunun zerinden arkaya
atyormu gibi bir hareket yapt. Konu kapanmt. Bir daha tartmak gerekmezdi.
Roark'a arkasn dnd, odann iinde yrd. Rahat admlarnn buray ona kendi evi olarak
benimsetmesi iin yapyordu bunu. Roark'un buradaki varlnn bundan byle kural olacan, u
anda yapmay en ok istedii eyi yapmaya aslnda ihtiya olmadm ifade etmek iin. En ok
istedii o ey ... duap Roark'a bakmakt. Neyi ertelemekte olduunun da farkndayd, nk hazr
deildi ve hibir zaman da hazr olamayacakt. Onun masada duran sigara paketine elini uzatt.
Roark'un elleri onun bileini tuttu, kendine doru ekti. Sonra Dominique'i kendine dndrd,
kucaklad, dudaklar onunkilerin zerine kapand. Dominique aradan geen yedi yln her gnnde
bunu istemi olduunu biliyordu. Acs kesildi; kazandnn gemite kalmayacan, zaten ara
verilmediini, bunun hep byle devam ettiini, biriktiini, ala alk eklediini, imdi hepsini
birden hissetmek durumunda olduunu dnd. Onun vcudunu da, cevab da, beklemeyi de, hep bir
arada.
Kendine rettii yeni eylerin yarar olup olmadn bilmiyordu. Pek de yarar olmu olamazd.
Roark onu havaya kaldrm, bir koltua tamaktayd. Oturdu, onu da kucana oturttu. Ses
karmakszn gld. Bir ocua gler gibi. Ama Dominique'i kavrayan elleri kayglarn, onu tedbirli
olmaya iten, dengelemeye alan gcn gstermekteydi. Ondan sonra basit grnd olay.
Dominique'in ondan saklayaca hibir ey yoktu. "Evet, Howard ... o kadar ok ..." diye fsldad.
"Benim iin ok zor oldu ... bunca yl." te o yllar o anda sona erdi.
Dominique aaya dora kayp yere oturdu. Dirseklerini onun dizlerine dayamt. Onun yzne
bakp glmsedi. Gemiteki btn o karmak renkleri, btn p iddet duygularn yaamam olsa,
bu huzurlu beyazla asla ulaamayacan biliyordu. "Howard ... isteyerek, tmyle ve her zaman ...
hibir eyi geri tutmayarak, sana ya da bana yapabilecekleri hibir eyden korkmayarak ... senin
istediin herhangi bir biimde ... karn ya da metresin olarak, gizli ya da ak olarak ... burada ya da
cezaevinin bulunduu kasabada kirayla tutacam bir dairede, seni bir tel kafesin ardndan greceim
yerde ... nemi yok ... Howard, eer durumay kazanrsan ... onun bile fazla nemi yok. Sen oktan
kazandn ... Ben neysem o olarak kalacam ve seninle kalacam. imdi de, her zaman da. Senin
istediin biimde."
Roark onu elleriyle kavramt. Dominique, Roark'un omuzlarnn kendisine doru bkldn
grd. aresizliini hissetti Roark'un. Bu ana teslim oluyordu o da. Kendisi gibi. Dominique acnn
bile itiraf edilebileceini anlad. Ama mutluluun itiraf edilmesi, rlplak kalmak gibiydi. Tanklar
nnde. Ama onlar birbirlerine bunu korumadan gsterebilmekteydiler. Ortalk kararyordu. Odann
ii seilemez oluyordu. Geriye bir tek pencere kald, bir de pencereye kar onun bkk omuzlar.
Dominique gzne den gnele uyand. Srtst dnp tavana bakt. Geen gn yapraklara
bakt gibi. Hi kprdamadan, tahmin yrtmeden, her eyi ok daha youn biimde grebiliyordu.
Biimlendirilmi plastik karo kapl tavandaki gen biiminde k benekleri, sabah olduunu
anlatmaktayd ona. Buras Monadnock'da bir yatak odasyd. u bakmakta olduu ate geometrisi,
onun tasarmyd. Bembeyazd o ate. Demek saat henz ok erkendi. Iklar temiz ky havasnn
iinden geerek ulayordu buraya. Gnele bu odann arasnda hibir engel yoktu. plak vcudunun
zerindeki battaniyenin arl, dn geceki her eyin simgesiydi. Kolunda hissettii tenin, yan
banda uyumakta olan Roark'a ait olduunu biliyordu.
Yataktan sessizce szld. Pencerede bir sre durdu. Kollarm kaldrm, erevenin iki yanna
dayamt. Arkama dnp baksam, yerde vcudumun glgesini grmeyeceim, diye dnyordu.
Gne kendi iinden geiyormu gibiydi, nk vcudunun hibir arl yoktu.
Ama acele etmesi gerekiyordu. Roark uyanmadan. Bir ekmecede Roark'un pijamalarn buldu,
giyindi. Salona geerken aradaki kapy dikkatle kapatt. Telefonu at, en yakn 'erif Brosu'nu
istedi.
"Ben Bayan Wynand," dedi. "Monadnock Vadisi'nden, Bay Howard Roark'un evinden aryorum.
Dn gece yldz safir yzmn buradan alndn bildirmek istiyorum ... Be bin dolar kadar. Bay
Roark'un hediyesiydi ... Bir saat iinde buraya gelebilir misiniz? Teekkr ederim."
Mutfaa geip kahve yapt, ocan ateini seyrederken, bu dnyann en gzel diye dnd.
Sofray salondaki byk pencereye yakn masann zerine kurdu. Roark odadan ktnda,
zerinde yalnzca bir ropdambr vard. Dominique'i kendi pijamalarm giymi grnce gld.
Dominique, "Giyinme," dedi. "Otur. nce kahvalt edelim."
Kahvaltnn sonuna geldikleri srada darda arabann sesi duyuldu. Dominique glmsedi, kalkp
kapy at.
erifle erif Yardmcs, yerel gazeteden gelen iki muhabir.
"Gnaydn," dedi Dominique. "Girin ieriye."
"Bayan ... Wynand?" diye sordu erif.
"Evet, benim. Bayan Gail Wynand. Girin. Oturun."
Pijamann kvrmlar, beline balad kuan altndan ve stnden fkryordu. Kollar parmak
ularna kadar sarkmaktayd. Ama Dominique yine en zarif klndaym gibi gzel ve gururluydu.
Durumda bir gariplik bulmayan tek kii de oydu grne gre.
erif elindeki not defterini, ne yapacan bilemiyormu gibi tutuyordu. Dominique ona uygun
sorular bulup sormas iin yardmc oldu, cevaplar hemen verdi. yi bir gazeteci gibi.
"Platin ereveli, yldz safir bir yzkt. Parmamdan karp, yatmadan nce uraya, u masaya
koydum. antamn yanna ... Dn gece saat on sularyd... Bu sabah kalktmda yzk yoktu ... Evet,
pencere akt... Hayr, hibir ey duymadk ... Hayr, sigortal deildi, zamanm olmamt. Bay
Roark onu bana vereli ok olmad ... Evet, evi arayabilirsiniz ... Salon, yatak odas, banyo ve mutfak
.... Evet, tabii, sizler de bakabilirsiniz, baylar. Basn galiba, deil mi? Bana soru sormak istiyor
musunuz?"
Soracak soru yoktu. Olay apak ortadayd. Muhabirler bu trl bir hikyenin byle sunulduunu
mrlerinde grmemilerdi.
Dominique, Roark'un yzne bir tek kere baktktan sonra, bir daha ona bakmamaya almt. Ama
Roark verdii sz tuttu. Dominique'i durdurmaya ya da korumaya kalkmad. Soru sorulduunda
cevap verdi. Cevaplar Dominique'in dediklerini destekleyecek trdendi.
Adamlar gittiler. Buradan kurtulduklarna memnun gibiydiler. O yz aramann gereksiz
olduunu erif bile anlamt.
Dominique, "zgnm," dedi. "Senin iin korkun bir eydi, biliyorum. Ama olay gazetelere
geirmenin tek yolu buydu."
"Yldz safirlerinden hangisini benim verdiimi sylemi olsaydn bana keke."
"Benim hi yldz safirim olmad. Sevmem yldz safirleri."
"Bu i Cortlandt' dinamitlemekten ok daha ince bir i oldu."
"Evet. imdi artk Gail de ait olduu tarafa frlatlm oldu. Demek senin 'ilkelerden yoksun,
antisosyal tip biri' olduunu dnyormu, yle mi? imdi Banner'n bana da amur atn okusun
bakalm. Kendisi neden korunsun bundan? zgnm, Howard, sendeki merhamet bende yok. O
bayazy okudum. Ltfen yorum yapma. Kendini feda etmekten falan sz etme, nk o zaman
kerim ... erifin sand kadar da gl deilim aslnda. Bunu senin iin yapmadm. Senin iini
daha zorlatrdm. Kafana kakacaklar eylere bir de skandal ekledim. Ama, Howard, artk birlikte
ayaktayz ikimiz. Hepsine kar. Sen hkml olacaksn, ben de dm bir kadn. Howard, seni
kk lokantalarla, sokaktaki pencerelerle paylamaktan korktuum gnleri hatrlyor musun? Ama
imdi, dn gecenin her gazetede yaymlanmasndan korkmuyorum. Sevgilim, neden mutlu, neden zgr
olduumu grebiliyor musun?"
Roark, "Alamakta olduunu sonradan sana hatrlatacak deilim, Dominique," dedi.
Hikyenin tm, pijamalar ve ropdambr da dhil olmak zere, New York'da yaymlanan leden
sonra gazetelerine girdi.
Alvah Scarret, Wynand'n odasna dalp elindeki gazeteyi onun masasna frlatt. Scarret, Wynand'
ne kadar ok sevdiini u ana kadar hi anlayamam olduunu gryordu. yle incinmiti ki,
duygularn ancak fke dolu hakaretlerle ifade edebiliyordu. Yutkundu.
"Allah belan versin, koca budala! Mstahak sana! Mstahak ve ben de memnunum! imdi ne
yapacaz?"
Wynand yazy okudu, ylece oturup gazetenin sayfasna bakmay srdrd. Scarret masann
karsnda, ayaktayd. Hibir ey olmad. Bir ofis masasnda elinde gazeteyle oturan bir adam.
Wynand'n ellerini gryordu Scarret. Gazetenin iki yann kavram ellerini. Hareketsizdi o eller.
Yo, diye dn. Normal bir adam ellerini byle tutamaz. Havada, desteksiz ... ama titremiyor.
Wynand ban kaldrd. Scarret o gzlerde hibir ey bulamad. Bir tek ... belki ... hafif bir
aknlk ifadesi. Sanki Wynand, Scarret'in orada ne ii olduunu merak ediyormu gibi. Scarret korku
iinde fsldad:
"Gail, ne yapacaz?"
"Basacaz," dedi Wynand. "Haber bu da."
"Ama ... nasl?"
"Nasl istersen."
Scarret'in sesi elinde olmadan azndan frlad ... Ya imdi, ya da hi ... Bunu biliyordu. Bir daha
cesaret edemezdi buna. Ayrca u anda odann ortasndayd ve kapya doru gerilemeye de
korkuyordu.
"Gail, onu boaman gerek." Kendini hl orada durur buldu. Gzleri hl Wynand'a bakyordu.
Szler azndan kabilmek iin feryat ediyordu. "Gail, artk baka seenein yok! hretinden geriye
kalan eline tutmak zorundasn. Onu boamak zorundasn ve davay aan da sen olmalsn!"
"Peki."
"Yapar msn? Hemen mi? Paul'n bavuruyu hemen yapmasna izin verir misin?"
"Peki."
Scarret aceleyle odadan kt. Dosdoru kendi odasna kotu, kapy arparak kapatt, telefonu
kapt gibi Wynand'n avukatn arad. Durumu anlatt, sonra tekrar tekrar, "Ne yapyorsan brak,
hemen bavuruyu yap, Paul, hemen yap, bugn yap, abuk ol, Paul, Gail fikrini deitirmeden!" dedi
durdu.
Wynand arabasna binip kydeki eve gitti. Dominique oradayd. Onu bekliyordu.
Wynand odaya girdiine, Dominique ayaa kalkt, ileriye doru bir adm att. Aralarnda hibir
sehpa ya da sandalye olmamasn salad. Wynand'n kendisini engelsiz grmesini istiyordu. Wynand
durdu. Ona bakarken gzleri sanki ikisini birlikte gryormu gibiydi. Tarafsz bir gzlemci,
Dominique'le karsndaki adama bakyordu. Ama Gail Wynand yoktu ortada.
Dominique bekledi, ama Wynand hibir ey sylemedi.
"Eh, sana tirajn ykseltecek bir hikye verdim, Gail."
Wynand bunu duydu, ama imdiki zamandaki hibir eyin olayla ilgisi yokmu gibi bakyordu.
Sanki bankada vezne grevlisiydi de, mteri hesabndan fazla para ektii iin o hesab kapatyordu.
"Bir tek ey bilmek istiyorum, eer bana sylersen," dedi.. "Evlendiimizden beri ilk defa myd?"
"Evet."
"Ama aslnda ilk defa deildi, yle mi?"

"Hayr. Bana sahip olan ilk erkek oydu."


"Herhalde anlamalydm. Sen Peter Keating'le evlendin. Stoddard Durumasndan hemen sonra."
"Her eyi bilmek ister misin? Sylemek istiyorum. Onunla tantmda bir granit ocanda
alyordu. Neden olmasn? imdi sen de onu cezaevi iileri arasna yolluyorsun. Taocanda
alyordu. Benim rzam almad. Irzma geti. yle balad her ey. Bunu kullanmak ister misin?
Banner'da yaymlamak ister misin?"
"Seni seviyordu."
"Evet."
"Yine de bizim iin bu evi yapt."
"Evet."
"Yalnzca bilmek istemitim."
Gitmek zere dnd.
"Allah belan versin!" diye bard Dominique. "Buna byle dayanabiliyorsan, bu olduun kii
olmaya hakkn yokmu!"
"O yzden dayanabiliyorum."
Odadan kt, kapy yavaa kapad.
O akam Guy Francon, Dominique'e telefon etti. Emekli olduundan bu yana, taocann
yaknndaki o evde oturuyordu. Dominique bugn telefonlara cevap vermiyordu ama hizmeti
arayann Bay Francon olduunu syleyince kulakl eline ald. Duymay bekledii fke patlamas
yerine, yumuak bir ses duydu hattn ucunda.
"Alo, Dominique!"
"Merhaba, Baba."
"Wynand' brakyor musun imdi?"
"Evet."
"Kente tanmasan iyi olur. Gerei yok. Fazla abartma olay. Buraya gel, benimle kal. eye kadar
... Cortlandt Durumas'na kadar."
Sylemedii eylerle kulland o kararl, basit, mutlulua yakn ses tonu, Dominique'in, "Peki,
Baba," demesine yol at. Kk kz sesi gibi kmt sesi. Yorgun, gven dolu, hznl bir nee
ieren bir sesti. "Gece yars falan varrm oraya. Benim iin bir bardak stle sandvi hazr
bulundur."
"Arabay yle hzl srmemeye al. Yollar pek iyi deil."
Dominique oraya vardnda, Guy Francon onu kapda karlad. kisi de glmsediler. Dominique
somlarla, sitemlerle karlamayacan anlad. Francon onu kk sabah salonuna ald. Karanlk
baheye bakan pencerenin nndeki masaya sofra kurulmutu. Ortalkta ot kokusu, mum kokusu, bir de
kse iine duran yaseminlerin kokusu vard.
Dominique oturdu, parmaklaryla souk barda kavrad. Francon da masann kar tarafna oturdu,
sandvilerden birini eline ald.
"Konumak ister misin, Baba?"
"Flayr. Stn imeni, sonra da yatman istiyorum."
"Peki."
Francon masadan bir zeytin ald, onu krdann ucunda evirip inceledi, sonra gzlerini kaldrp
Dominique'e bakt.
"Bak, Dominique. Her eyi anlamaya kalkamam bile. Ama u kadarm biliyorum... bu senin iin
en doru ey. Bu seferki sana gre bir adam."
"Evet, Baba."
"O yzden memnunum."
Dominique ban sallad.
"Bay Roark'a, ne zaman isterse buraya gelebileceini syle."
Dominique glmsedi. "Kime syleyeyim, Baba?"
"Howard'a syle."
Dominique'in kolu masann zerindeydi. Ba o kolun zerine dt. Babas onun mum nda
parldayan altn salarna bakt. Dominique, sesini kontrol etmenin daha kolay olduunu dnerek, o
pozda konutu. "Burada uyumama izin verme. Yorgunum."
Ama babas, "Beraat edecek," diye karlk verdi.
New York'un btn gazeteleri her sabah Wynand'n masasna getirilirdi. Verdii emirler byleydi.
Wynand baskya girmi her kelimeyi, kentte dolaan tm fsltlar okurdu. Olayn Dominique'in
kendine kurduu bir komplo olduunu herkes anlamt. Bir multi milyonerin kars, be bin dolarlk
bir yznn kaybolduunu o koullarda asla bildirmezdi. Ama byle olmas, herkesin hikyeyi
yaynland ekilde almasn, ona uygun yorumlar yapmasn engellemedi. En saldrgan yorumlar da
Banner'n sayfalarndayd.
Alvah Scarret, tm hmn ve tecrbe birikimini adayabilecei yeni bir Hal Seferi bulmutu.
Bunu gemite Wynand'a kar gstermi olabilecei ufak tefek sadakatsizliklerin bedelini demek
gibi gryordu. Wynand'n adn temize karmann bir yolunu gryordu ufukta. Wynand' topluma,
kt bir kadna duyduu byk bir akn kurban olarak tantmaya koyuldu. Kocasn ahlakd bir
amac savunmaya zorlayan, Dominique'di. Kocasnn gazetesini de, itibarn da, hretini de, hayat
boyunca kazand baarlan da mahvetmesine ramak kalmt. Bunlarn hepsini de, sevgilisi uruna
yapmt. Scarret okurlarna, Wynand' balasnlar diye yalvaryordu. Wynand'n tek zr, trajik,
kendini feda eden, gzn karartan bir akt. Scarret'in kafasnda, bu i bir ters orantyd.
Dominique'e yneltilen her kt sz, okurun kafasnda Wynand'a kar bir anlay yaratacakt. Yapt
bu hesap, Scarret'in amur atma yeteneklerini bsbtn alevlendiriyordu. Gerekten de sonu verdi.
Halktan istedii tepkiler geldi. zellikle de Banner'n eski kadn okurlarndan. Gazetenin yava
yava, adm adm glenmesine yardmc oldu.
Mektuplar yine yamaya balad. Gemi olsun diyorlar, Dominique Francon'a esip yayorlard.
"Eski gnlerdeki gibi, Gail," diyordu Scarret mutlu mutlu. "Tpk eski gnlerdeki gibi!" Sonra
mektuplar Wynand'n masasna koyuyordu.
Binann iinde karlatklarnda Scarret onun gzlerine, bir ey bekler gibi, yalvaran bir yarm
glmseme ifadesiyle bakyordu. Dersini iyi bilen bir rencinin retmenden takdir beklemesi gibi.
Wynand hibir ey sylemiyordu. Bir keresinde Scarret cesaretini toplad, "Zekice bir eydi, deil
mi, Gail?" diye sordu.
"Evet."
"Bu olaydan nasl biraz daha ya karabileceimiz konusunda fikirlerin var m?"
" senin iin, Alvah."
"Gerekten de her eyin nedeni oydu, Gail. Btn bunlar balamadan nce bile. Onunla ilk
evlendiinde. Ben o zamandan korkmutum. Her ey onunla balad. Dnn basmamza izin ver
meyiini hatrlyor musun? O da bir iaretti ite. Banner' o mahvetti. Ama ben de Banner' onun
cesedi zerine yeniden ina etmezsem Allah belam versin. Tam eskisi gibi. Bizim eski, sevgili
Banner'mz."
"Evet."
"nerilerin var m, Gail? Baka ne yapmam istersin?"
"Ne istersen, Alvah."
18

Ak pencerenin dnda bir aa dal sallanyordu. Yapraklar gkyzne kar kprdyor,


gneten, yazdan, kullanlabilecek geni topraklardan haberler getiriyordu. Dominique dnyay bir
fon olarak dnmekteydi. Wynand ise bir aa daln tutup bkerek hayatn anlamn anlatmaya
alan iki eli dnmekteydi. Yapraklar aaya sarkyor, nehrin kar yakasndaki New York
gkdelenlerinin tepelerine dokunur gibi grnyorlard. Gkdelenler gne ndan birer kaleydi.
Mesafe nedeniyle ve yazn etkisiyle bembeyazd hepsi. Mahkeme salonunu bir kalabalk doldurmu,
herkes Howard Roark'un durumasn izlemeye gelmiti.
Roark savunma masasndayd. Sakin sakin dinliyordu.
Dominique izleyiciler arasnda, nc srada bir yere oturmutu. Ona bakanlar, yznde bir
glmseme grm gibi oluyorlard. Oysa Dominique glmsemiyordu. Gzleri pencerenin dndaki
yapraklara bakmaktayd.
Gail Wynand salonun arka tarafnda bir yere oturmutu. Salon dolduktan sonra bir ara, tek bana
gelmiti. zerine dikilen baklar da, patlayan kamera flalarn da hi grmemiti. Bir an kenarda
durmu, salonu gzden geirmiti. Gzden geilmemesi iin hibir neden olmadn dnyormu
gibi. Gri bir yazlk takm ve panama apka giymi, apkay bana eik oturtmutu. Gzleri salonun
tmn tararken Dominique'in de zerinden kayd. Yerine oturduu zaman Roark'a bakt. Wynand
kapdan girdii andan itibaren Roark'un baklar habire ona dnyordu. Ama Roark ne zaman baksa,
Wynand ban baka tarafa evirmekteydi.
Savc krsye iddianamesini sunmaktayd: "Amme hukukunun kantlamaya alt bu dava,
normal insani duygularn tesindeki eylerle ilgilidir," diyordu. "Olay oumuza canavarca, kabul
edilemeyecek bir olay gibi grnecektir."
Dominique'in yannda Mallory, Keller, Lansing, Enright, Mike ve Guy Francon vard. Guy'n
dostlar onun kimlerle oturduunu grnce oke olmu, hatta ayplamlard. Orta yolun dier
tarafnda, nllerden olumu bir kuyrukluyldz vard adeta. nlere rastlayan bir yerdeki Ellsworth
Toohey'den balyor, hretler kuyruu yaylarak uzanyordu. Lois Cook, Gordon L. Prescott, Gus
Webb, Lancelot Clokey, Ike, Jules Fougler, Sally Brent, Homer Slottern, Mitchell Layton.
"Tpk binay patlatp yok eden o dinamit gibi, bu kiinin amac da ruhunda bulunabilecek her trl
insani duyguyu silip sprmtr. Sayn Jri yeleri, bizler, bugn yeryzndeki en kt tahrip
silahyla, bir bencille uramaktayz!"
Sandalyelerde, pencere kenarlarnda, ara yollarda, duvar diplerinde insanlar yekpare bir kaya gibi
birlemilerdi. Yalnzca o solgun oval suratlar dnda. Suratlar hemen gze arpyordu. Tek tek ve
yalnzd her biri. Birbirinin ei olan iki tane yoktu. Her suratn gerisinde, bir mrn yaanm yllar
vard. Belki yars gitmi bir mrn. Pek ok aba, umut ve giriim vard. Bunlarn kimi drst, kimi
hileli eylerdi. Ama giriim giriimdi. Yzlerin hepsine ortak bir damga vurmutu. Hain hain
glmseyen dudaklara da, ayplayan dudaklara da, kukulu bir gururla gerilmi dudaklara da. Bu
damga ... ekilen aclarn damgasyd.
"Gnmzde dnya dev sorunlarla bouurken, insanolunun bekasn ilgilendiren dertlerle
savarken, bu adam tmyle soyut bir kavrama, kendi sanatsal grne sarlm, ona nem vermi,
onu tek ihtiras ve tutkusu haline getirmi, topluma kar bir gnah ileyecek motivasyonu oradan
almtr."
Bu halk buraya sansasyonel bir duruma izlemeye, nl kimseleri grmeye, sohbet konular
toplamaya, grlmeye, vakit ldrmeye gelmiti. Buradan knca istemedikleri ilerine, sevgisiz
ailelerine, semedikleri arkadalarna, salonlara, gece kyafetlerine, kokteyl kadehlerine, sinemalara,
itiraf etmedikleri aclara, ldrlm umutlara, ulalmam arzulara dneceklerdi. Karlarnda asl
duruyordu arzular. Ama ona giden yolda hibir adm atlmyordu. Buradan knca bu insanlar, yine
dnmeden geirdikleri gnlere dnecekler, bir ey sylemeyecekler, unutacaklar, teslim olacaklar,
raz olacaklard. Ama bu insanlarn hepsi, unutulmayacak bir an da grmt elbette. Hibir olayn
olmad bir sabah duyduklar bir mzik vard. Bir daha o mzii asla ayn biimde
duyamayacaklard. Bir yabancnn yzn grmlerdi otobste. O anda karlkl olarak, yaamda
baka bir anlam bulmulard. Daha baka anlar da hatrlyorlard her biri. Uykusuz gecelerde,
yamurlu le sonralarnda, kilisede, gurup vakti bo bir sokakta hatrlyor, dnyada neden bu kadar
ok ac, bu kadar ok irkinlik var, diye merak ediyorlard. Buna bir cevap bulamamlar, hibir
cevaba gerek yokmu gibi yaamay srdrmlerdi. Ama her biri bir yalnzlk srasnda, plak bir
drstlk iinde, buna bir cevap gerektiini hissettikleri bir an da yaamlard.
"nsafsz, kstah bir egoist, ne pahasna olursa olsun, kendi istediini zorla kabul ettirmeye
kalkmtr ..."
Jri Locasnda on iki adam oturuyordu. Dikkatli yzlerinde hibir duygu ifadesi olmakszn
dinlemekteydiler. zleyiciler aralarnda, bu jrinin sert grnl bir jri oluu konusunda fsldap
durmaktaydlar. ki sanayi irketinin yneticisi, iki mhendis, bir matematiki, bir kamyon ofr, bir
duvar iisi, bir elektriki, bir bahvan, de fabrika iisi. Jrinin kararlatrlmas bir hayli
zaman almt. Roark listedeki pek ok sat elemann reddetmi, bu on iki kiiyi kendisi semiti.
Savc hemen kabul etmi, iinden de, davasn avukatsz savunmaya kalkan amatrlerin yapaca
budur ite, diye dnmt. Bir avukat olsa, en yumuak tipleri seerdi. Merhamet dilenildiinde
hemen acma tepkisi gsterecek olanlar. Roark ise en sert suratlar semiti.
"Bir zenginin evi olsa, yine bir ey deil; ama bir konut projesi, Sayn Jri yeleri. Bir konut
projesi!"
Yarg yksekteki krsde dimdik oturmaktayd. Kr sal, sert suratl bir adamd. Subay havas
vard.
"Topluma hizmet etmek zere eitilmi bir adam, yapmc olaca yerde ykmc haline dnen bir
adam ..."
Ses durmakszn devam ediyordu. Salonu dolduran suratlar, hafta sonu sofras bandaym gibi
ifadelerle dinlemekteydiler. Doyum verici, ama bir saat sonra unutulacak eylerdi bunlar. Sylenen
her cmleye onlar da katlyordu. Hepsini daha nce de duymulard. Hep duyuyorlard. Dnya bu
szlere gre yayordu. Her ey gn gibi ortadayd. Ayaklarnn dibindeki amur birikintisi gibi.
Savc, tanklar ard. Roark'u tutuklayan polis geldi, san tahrip kalbnn banda nasl
tutukladn anlatt. Gece bekisi, kendisinin olay yerinden nasl uzaklatrldn tarif etti. fadesi
ksa oldu. Savc, Dominique konusunu fazla vurgulamaktan yana deildi. Mteahhit firmann inaat
sorumlusu, inaatn stokundan dinamit eksildiini anlatt. Cortlandt grevlileri, inaat mfettileri
srayla krsye kt, binay ve zararn boyutlarn tarif etmeye altlar. Bylece durumann birinci
gn sona erdi.
Ertesi sabah ilk arlan tank, Peter Keating'di.
Koltukta ne eik durumda oturmaktayd. Savcya itaatli baklarla bakyordu. Gzleri seyrek
olarak kprdamaktayd. Kalabala, Jriye, Roark'a bakt. Fark etmiyordu nereye bakt.
"Bay Keating, sizin imzanz tayan ve Cortlandt Evleri diye bilinen projeyi, sizin izip
izmediinizi yemin etmi bir tank olarak syler misiniz?"
"Hayr. Ben izmedim."
"Kim izdi?
Howard Roark."
"Kimin talebiyle?"
"Benim talebimle."
"Neden bunu ondan istediniz?"
"nk kendim yapamayacaktm."
Bu seste bir drstlk tonu yoktu. nk byle bir gerei telaffuz edebilme yolunda bir aba
yoktu. Ne gerei, ne de yalan ifade ediyordu sesi. Yalnzca kaytszd.
Savc ona bir kt uzatt. "mzaladnz anlama bu muydu?"
Keating kd elinde tuttu.
"Evet."
"Bu Howard Roark'un imzas m?"
"Evet."
"Ltfen bu anlamann artlarn Jri'ye okur musunuz?" Keating yksek sesle okudu. Sesi dengeli
kyordu. Salondaki izleyicilerden hibiri, bu anlamann sansasyon olsun diye okunduunu
anlayamad. Karlarnda kendi yeteneksizliini itiraf etmekte olan nl bir mimar yoktu sanki.
Ezberledii dersi syleyen bir renci vard. Sanki sz kesilse, kald yerden balayamayacakt. En
batan balamas gerekecekti.
Keating pek ok soruya cevap verdi. Savc kant olarak, Roark'un ilk Cortlandt izimlerini ortaya
kard. Keating onlar da saklamt. Ardndan Savc, Keating'in onlardan ektii temiz kopyalan da
sundu. Son olarak Cortlandt'n ina edilmi halinin fotoraflarn verdi.
"Bay Prescotf la Bay Webb'in nerdii ustaca yapsal deiikliklere neden bu kadar iddetle kar
kmtnz?"
"Howard Roark'dan korkuyordum."
"Karakterini tandnza gre neler yapmasn bekliyordunuz?"
"Her eyi yapabilirdi."
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Bilmiyorum. Korkuyordum. Hep korkmutum." Sorular srp gitti. Olay rastlanmadk trdendi,
ama izleyicilerin can sklmaya balamt. Konuan, katlmc deildi sanki. teki tanklar, olayla
daha derinden ilgiliymi gibi konumulard.
Keating krsden indiinde, izleyiciler hibir deiiklik olmam gibi hissettiler. Sanki o yer
doluyken boalm deildi. "ddia makamnn sz bitmitir," dedi Savc. Yarg dnp Roark'a bakt.
"Buyurun," dedi. Sesi yumuakt.
Roark ayaa kalkt. "Sayn Bakan, ben tank armyorum," dedi. "Kendim ifade vereceim ve
kendim anlatacam."
"Yemin edin."
Roark yemin etti. Tank yerinin basamaklarnn hemen nnde duruyordu. zleyiciler ona baktlar.
Hibir ans yoktu adamn. Bunu hemen hissettiler. Ona kar otomatik olarak duyduklar o isimsiz
gceniklii, gvensizlik duygusunu bir kenara brakabilirlerdi. Byle olunca onu ilk defa olarak
olduu gibi grebildiler. Korkudan tmyle yoksun bir adam.
Onlarn dnd korku, normal trde bir korku deildi. Somut bir tehlikeye cevap olarak doan
korku deildi. Hepsinin iinde yaad, kaotik, itiraf edilmeyen bir korkuydu. Tek balarna olduklar
zamanlarda, keke yle yle parlak szler syleseydim, diye dndkleri, ama o szleri bulup
syleyemedikleri iin pimanlk duyduklar, o cesareti kendilerinden alanlara kar nefret duyduklar
anlar hatrladlar. Kiinin kendi kafasnda ne kadar bilgili ve gl olduunu, ama o tablonun asla
geree yansmadn dndler. Rya m? Kendini kandrma m? Yoksa cinayete kurban gitmi bir
gerek mi? Domadan ldrlm. Korku, ihtiya, bamllk ve nefretin toplam olan o paslandrc
duygu bileimi tarafndan ldrlm.
Roark karlarnda, her insann kendi zihninde durduu gibi duruyordu. Ama Roark, dman bir
kalabaln nnde yle duruyordu. Bir anda, nefret duymann onun iin imknsz bir ey olduunu
hepsi anladlar. Gz ap kapayncaya kadar, onun bilinsel tutumunu kavradlar. Herbiri kendine bir
soru sordu: "Benim kimsenin onayna ihtiyacm var m? nemli mi? Bal mym?" Ve bir an iin
oradaki her bir insan zgr oldu. Salondaki kiilerin hepsine iyi niyetle bakacak kadar zgr.
Bu ksack bir and. Roark konumaya balamadan hemen nceki o sessizlik an.
"Binlerce yl nce, birisi ate yakmasn kefetti. Herhalde insan kardelerine ate yakmay retti
diye, o atete yakmlardr onu. nsanlarn korktuu bir eytanla ibirlii yapan kt biri olarak
grlmtr. Ama ondan sonra, insanlarn snmak iin, yemeklerini piirmek iin, maaralarn
aydnlatmak iin bir atei olmutur. O adam onlara, akllarna gelmeyen bir hediye brakm, karanl
yeryznden kaldrmtr. Yzyllar gemi, derken biri tekerlei icat etmitir. Herhalde o da insan
kardelerine rettii tekerlein arknda para para edilmitir. Yasak eylerle uraan bir kstah
olarak grlmtr. Ama ondan sonra, insanlar artk ufuklar aarak yolculuk edebilmeye
balamlardr. Bu adam onlara akllarna gelmeyen bir hediye brakm, dnyann yollarn amtr.
"O adam, o boyun emeyen ilk adam, insanolunun balangtan bugne kadar yaratt her byk
efsanenin ilk blmnde, karmzdadr. Promete zincirlerle balanm, yrtc kulara peke
ekilmitir, nk tanrlarn ateini almtr. Adem ac ekmeye mahkm edilmitir, nk bilgi
aacnn meyvesini yemitir. Efsane ne olursa olsun, insanln belleinin glgeleri iinde, bu
gzelliin bir tek kiiyle balad, o kiinin de cesaretinin bedelim dedii bilinir.
"Yzyllar boyunca ortaya kan baz adamlar, yepyeni yollara doru ilk admlar atmlar, bunu
yaparken de kendi vizyonlarndan baka bir silaha sahip olmamlardr. Amalar farkldr, ama
hepsinin bir ortak noktas vardr. Atlan adm ilk admdr, yol yeni bir yoldur, vizyon kimseden dn
alnm deildir, ve bu kiilere tepki olarak da her zaman nefret yneltilmitir. Byk yaratclar ...
dnrler, sanatlar, bilim adamlar, mucitler ... hep alarnn insanlarna kar tek balarna
durmulardr. Yeni kan her byk fikre kar gelinmitir. Her yeni byk icat knanm,
lanetlenmitir. Motor sama bir ey olarak karlanm, uak imknsz diye dnlmtr. Otomatik
tezgh kt bir icat saylmtr. Anestezi gnah saylmtr. Ama dn almadklar vizyonlara sahip
olan insanlar yine de yollarna devam etmilerdir. Mcadele etmi, ac ekmi, bedel demilerdir.
Ama sonunda kazanmlardr.
"Hibir yaratc, kardelerine hizmet etmek dncesiyle harekete gemi deildir, nk
kardeleri, onun sunduu hediyeyi reddetmilerdir ve o hediye, bu kiinin glkle srdrd
mcadele dolu hayat mahvetmitir. Bu kiinin tek gerei, kendi amac olmutur. Kendi gerei, onu
kendi usulnde yapabilmesi, baarabilmesi. Bir senfoni, bir kitap, bir motor, bir felsefe, bir uak ya
da bir bina ... Odur onun hayattaki amac. Hayat da odur. Yaratt eyi duyanlar, okuyanlar,
ileyenler, inananlar, ona binip uanlar ya da iinde yaayanlar deildir onun iin nemli olan.
Mesele yaratlar eydedir, onu kullananlarda deil. Yaratlan eydir nemli olan; ondan yarar
salayanlar deil. Yaratlan ey, o kiinin gereine biim vermitir. O da kendi gereini her eyden
ve herkesten stn tutmutur.
"O kiinin vizyonu, gc ve cesareti, kendi ruhundan gelmektedir. Ama bir insann ruhu, kendi
benliidir. Bilinci dediimiz kimliidir. Dnmesi, hissetmesi, yarglamas, eyleme gemesi, hep
ego'nun fonksiyonlardr.
"Yaratclar benliksiz deildir. Glerinin btn srr budur. O gcn kendine yeterli olmas,
kendiliinden motive olup harekete gemesi, kendi kendini yaratmas bundandr. Bir ilk ama, bir
enerji, bir hayat gc, bir balatc. Yaratclar hibir eye ve hi kimseye hizmet etmemilerdir.
Kendileri iin yaamlardr.
"Ve insanln eref tac olan eyleri ancak kendileri iin yaamakla baarmlardr. Baarnn
yaps, doas byledir.
"nsan ancak kendi zihniyle var olabilir. Dnyaya silahsz gelir. Tek silah, kendi beynidir.
Hayvanlar yiyeceklerini fiziksel gleriyle bulurlar. nsann peneleri, sivri trnaklar, boynuzlar,
byk kas gc yoktur. Yiyeceini ya topraa ekmek, ya da avlamak zorundadr. Ekebilmek iin bir
dnce srecine ihtiyac vardr. Avlamak iin silahlara, dolaysyla silah yapmaya ihtiyac vardr ki
o da bir dnce srecidir. Bu en basit gereklilikten en yce dinsel soyutlua kadar, tekerlekten
gkdelene kadar, neysek ve neye sahipsek hepsi insann bir tek niteliinden domaktadr... o da
mantkl bir zihnin fonksiyonudur.
"Ama zihin, bireyin sahip olduu bir eydir. Kolektif beyin diye bir ey yoktur. Kolektif dnce
diye bir ey de yoktur. Bir grup insann vard anlama, ya bir uzlama, dn verme srecidir, ya da
birok bireysel dncelerin bir ortalamasdr. kincil nem tayan bir eydir. Birincil eylem ... yani
mantk yrtme sreci... bir tek kiinin tek bana yapmas gereken bir eydir. Yemekleri bir sr
insana paylatrabiliriz. Ama kolektif bir midede sindiremeyiz. Hi kimse kendi cierlerim,
bakasnn yerine solumak iin kullanamaz. Hi kimse kendi beynini, baka birinin yerine dnmek
iin de kullanamaz. Vcudun ve ruhun btn ilevleri bireysel ve zeldir. Paylalamazlar ve
devredilemezler.
"Baka insanlarn dncelerini biz miras yoluyla alrz. Tekerlek de miras kalmtr bize. Onu alr,
araba yaparz. Derken araba deiir, otomobil olur. Otomobil de uak olur. Ama bu srecin tm yer
alrken, bizim dier kimselerden aldmz tek ey, onlarn dncelerinin ortaya koyduu son
rndr. Eylem gc, bu son rn alp malzeme olarak kullanan, oradan bir sonraki adm ortaya
karan yaratc gtr. Bu yaratc g ne verilebilir, ne de alnabilir. Paylalamaz ve dn
verilemez. Bir tek kiiye, bir bireye aittir. Yaratlan ey, yaratann mlkdr. nsanlar birbirlerinden
renirler. Ama renmenin tm aslnda yalnzca malzeme dei tokuudur. Hi kimse bir bakasna
dnme kapasitesini veremez. Oysa o kapasite, bizim sa kalmak iin tek gcmzdr.
"Bu dnyada hibir ey insana hazr verilmi deildir. htiyac olan her eyi retmesi
gerekmektedir. nsan burada kendini temel bir seimle kar karya bulur. Ancak iki yoldan birini
seerek sa kalabileceini grr. Ya kendi zihninin bamsz almalaryla, ya da bakalarnn
zihninden beslenen bir asalak olarak. Yaratc balatr. Asalak dn alr. Yaratc doa karsnda
kendi bana dikilir. Asalak doa karsnda hep bir aracy kullanr.
"Yaratcnn derdi doay fethetmektir. Asalan derdi ise insanlar fethetmektir.
"Yaratc, kendi ii iin yaar. Baka insanlara ihtiyac yoktur. En nemli amac, kendi iindedir.
Asalak elden dme yaar. Bakalarna ihtiyac vardr. Bakalar onun ba amac haline gelir."

"Yaratcnn temel ihtiyac, bamszlktr. Mantk yrten zihin, herhangi bir trl zorlama altnda
alamaz. Kstlanamaz, feda * edilemez, baka ama ve dncelere boyun eemez. Gerek
ilerlikte, gerekse amata, tam bir bamszlk ister. Bir yaratc iin, insanlarla olan ilikilerin tm
ikinci plandadr.
"Elden dmecinin temel ihtiyac, beslenebilmek iin dier insanlarla olan balarm
salamlatrmaktr. likileri birinci sraya koyar. nsanolunun bakalarna hizmet etmek iin var
olduunu syler. Kendini feda etmekten, hizmet ve yardm etmekten sz eder."
"Bu dnce, insann bakalar iin yaamasn, bakalarn kendinden n plana almasn gerektiren
bir doktrindir.
"Hi kimse bakalar iin yaayamaz. Vcudunu paylaamad gibi, ruhunu da paylaamaz. Ama
elden dmeci, yardm etmeyi bir smr silah olarak kullanmakta, insanolunun ahlk ilkelerini
deitirmektedir. nsanlara yaratcy mahvetmenin btn yollar retilmektedir. Bamlln bir
sevap olduu retilmektedir insanlara.
"Bakalar iin yaamaya kalkan kii, bir bamldr. Amalar asndan bir asalaktr, hizmet ettii
kimseleri de asalak haline getirir. Bu ilikiden doabilecek tek ey, birlikte yozlamaktr. Kavram
olarak imknsz bir eydir bu. Gerek hayatta buna en yakn olan ey, bakalarna hizmet etmek iin
yaayan kiidir ki o da kledir. Eer fiziksel klelik bile iren bir kavram gibi gzkyorsa, ruhsal
klelik bundan ne kadar daha iren bir kavram olmaldr! Savata ele geirilen bir klenin kendine
gre bir gururu vardr. Kar koymutur ve iinde bulunduu durumu kt bir ey olarak grmektedir.
Ama kendini kendi isteiyle kle haline getiren, bunu sevgi uruna yaptn syleyen adam,
yaratklarn en aaldr. nsanln onurunu drmekte, sevgi kavramn kltmektedir. Ama
hizmet, hayr ve yardm doktrininin altnda yatan budur.
"nsanlara en yce sevabn, baarmak deil, vermek olduu retilmitir. Oysa insan yaratlmam
bir eyi veremez. Yaratma, datmdan nce gelmek zorundadr, yoksa datlacak bir ey bulunamaz.
Yaratcnn ihtiyalar, ilerde yararlanacak herkesin ihtiyacndan nce gelmek zorundadr. Oysa bize,
kendi retmedii hediyeleri datan adam, o hediyeleri mmkn klandan daha ok takdir etmek
retilmitir. Bir yardm, bir hayr olayn veriz. Bir baar karsnda, omuz silkip geeriz.
"nsanlara ilk grevlerinin, bakalarnn ektii aclar dindirmek olduu retilmitir. Ama ac
ekmek bir hastalktr. nsann karsna byle bir durum karsa, rahatlatmaya, yardm etmeye alr.

Bunu en yce sevap haline getirmek, aclar hayatn en nemli paras haline getirmek demektir.
Kii sevapkr olabilmek iin bakalarnn ac ektiini grmek ister duruma dmektedir. te
hayrseverliin yaps budur. Yaratc hastalkla ilgilenmez, hayatla ilgilenir. Buna ramen
yaratclarn almalar sayesine hastalklar birer birer ortadan kalkmtr. nsann vcuduna ve
ruhuna ait hastalklarn nne geilmi, bu sayede ac ekilmesi de, hayrseverlerin ve
yardmseverlerin yapamayaca kadar nlenmitir.
"nsana bakalaryla ayn grte olmann da bir sevap olduu retilmitir. Oysa yaratc, farkl
grteki adamdr. nsanlara akntyla birlikte yzmenin iyi olduu sylenir. Yaratc ise akntya kar
yzen adamdr. nsanlara bir arada durmann bir sevap olduu retilir. Ama yaratc tek bana duran
adamdr.
"nsanlara 'ego'nun ktlk demek olduu retilir. Sevabn ideali, benliksizliktir. Oysa yaratc,
salt anlamda bencil kiidir. Benliksiz kii, dnmeyen, hissetmeyen, yarglamayan, eyleme gemeyen
kiidir. Bunlarn hepsi benliin fonksiyonlardr.
"Bu noktadaki tersine dn en korkuncudur. Konu arptlm, insana baka seenek braklmam,
zgrl yok edilmitir. yilik ve ktlk kutuplar asndan, iki kavram sunulmutur ona. Biri
bencillik, br de hayrseverliktir. Bencilliin anlam, bakalarn kendisi iin feda etmek olarak
tarif edilmitir. Hayrseverlik ise, kendini bakalar iin feda etmektir, denilmitir. Bu durumda insan
her iki halde de dier insanlara balanm, kendisine iki acdan birini ekmesi sylenmitir. Ya
bakalarnn uruna kendisi ac ekecektir, ya da kendisi uruna bakalarna ac ektirecektir.
Sonunda insanolunun kendi aclarndan zevk almas gerektii de sylenince, tuzak iyice
kapatlmtr. nsan artk mazoizmi kendi ideali olarak kabul etmek zoruna kalmtr, nk bunun
karsnda ancak sadizm vardr. nsanoluna oynanan en sahtekrca oyun bu olmutur.
"Bamllk ve ac ekme, bu yolla hayatn temelleri haline getirilmitir.
"Seenekler kendini feda etmekle tahakkm etmek arasnda deildir. Seenekler bamszlkla
bamllk arasndadr. Yaratcnn kural ya da elden dmecinin kuraldr. Bu temel bir sorundur. Bir
lm kalm sorunudur. Yaratcnn kural, insanln var olmasn salayan mantkl zihnin ihtiyalar
zerine kurulmutur. Elden dmecinin kuralysa, sa kalmay beceremeyecek insanlarn ihtiyalarna
dayaldr. nsann bamsz ego'sundan doan her ey iyidir. nsann insana bamllndan doan her
ey ktdr.
"Bencil kii, salt anlamda bakldnda bakalarn feda eden kii deildir. Bakalarn herhangi bir
ekilde kullanma ihtiyacnn stne km kiidir. Onun ilerlii, dier insanlarn kanalyla deildir.
Birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. Amac da, dncesi de, arzular da, enerjisinin kayna
da, hep onlarn dndadr. Bir baka kii iin var olmakta deildir, kimseden de kendisi iin var
olmasn istememektedir. nsanlar arasnda oluabilecek tek kardelik, tek karlkl sayg bu yolla
olabilir.
"Dereceler ve yetenekler deiebilir, ama ana ilke her zaman ayndr. Kiinin bamszlnn,
insiyatifinin ve iine duyduu kiisel sevginin derecesi, onun bir alan olarak istidadn ve iinin
deerini saptar. Bamszlk nsan sevaplarn ve insanlk deerlerinin tek lsdr. nsann deeri
kendinden gelir, bakalar iin neler yapp neler yapmadndan deil. Kiisel gururun yerini
alabilecek hibir ey yoktur. Bamszlktan baka da bir kiisel gurur standard yoktur.
"Doru drst ilikilerde, hi kimsenin hi kimseye feda edilmesi sz konusu deildir. Mimarn
mterilere ihtiyac vardr, ama kendi almalarnda onlarn isteklerine boyun emez. Onlarn da
mimara ihtiyac vardr, ama evi ona sipari etmeleri, srf ona bir para vermek iin deildir. nsanlar
yaptklar ileri, zgr ortak rzayla, ortak ve karlkl karlar dorultusunda dei toku ederler,
bunu ancak kiisel karlar birbirine uyuyorsa, her ikisi de bu dei tokuu istiyorsa yaparlar.
stemiyorlarsa, birbirleriyle i yapmak zorunda deildirler. Gidip bakalarn ararlar. Eitler arasnda
ancak bu tr iliki olabilir. Bunun dndaki ilikiler, efendi-kle ilikisidir, kurban cellat ilikisidir."
"Hibir i hibir zaman kolektif olarak yaplmamtr, ounluk kararyla yaplmamtr. Her
yaratc i, bir tek bireyin dncesi rehberliinde baarlmtr. Bir mimar, binasn dikmek iin pek
ok sayda insanlara gereksinim duyar. Ama onlardan, kendi tasarmna oy vermelerim istemez.
Birlikte serbest bir anlamayla alrlar ve her biri kendi ilevinde zgrdr. Mimar bakalarnn
rettii elii, cam, betonu kullanr. Ama o malzemeler, mimar gelip elini srnceye kadar, elik,
cam ve beton olarak kalrlar. Mimarn bunlarla ne yapt, kendi bireysel rndr ve kendi bireysel
mlkdr. nsanlar arasnda doru drst ibirliinin tek yolu budur. "Dnya yzndeki ilk hak,
ego'nun hakkdr. nsann ilk grevi kendine kardr. Ahlk yasas; birinci amacn asla baka
kimselere balamamaktr. Ahlk sorumluluu da, istediini yapmaktr, yeter ki istedii dier
insanlara birinci derecede baml bir ey olmasn. Buna yaratc zihnin tm dahildir ... Dn
de, almas da. Ama buna bir gangsterin alan dahil olmad gibi, bir hayrseverin, bir diktatrn
alan da dahil deildir. "Kii tek bana dnr, tek bana alr. Ama kii tek bana .. hrszlk
edemez, smremez, ynetemez. Soygun, smr ve ynetme iin ona kurbanlar gerekir. Bunlar
bamlla iaret eden eylerdir. Hepsi elden dmecinin alanna girer.
"nsanlar ynetenler bencil deildir. Onlar hibir ey yaratmazlar. Varlklarn ancak bakalar
kanalyla srdrrler. Onlarn amac, ynettikleri kiilerde, onlarn kleletirilmesinde yatar. Dilenci
kadar bamldrlar onlar da. Sosyal hizmet grevlisi kadar, haydut kadar bamldrlar. Bamlln
trnn nemi yoktur.
"Ama insanlara bu elden dmecileri... zorbalar, imparatorlar, diktatrleri... bencilliin
temsilcisi saymalar retilmitir. Bu sahtekrlkla birlikte insanlarn ego'yu ldrmesi salanmtr.
Hem kendilerinde, hem de bakalarnda. Bu sahtekrln amac, aslnda yaratclar yok etmektir. Ya
da zincire vurmaktr. O da ayn eydir.
"Tarihin balangcndan bu yana, iki hasm her zaman kar karyadr. Biri yaratc, dieri de elden
dmecidir. lk yaratc tekerlei icad ettii anda, ilk elden dmeci buna tepki gstermitir. O da
hayrseverlii icad etmitir.
"Yaratc, srekli olarak inkr edilmesine, saldrlar grmesine, eziyetlere uramasna,
smrlmesine ramen yoluna devam etmi, btn insanl da kendi enerjisiyle peinden
ilerletmitir. Elden dmecinin bu srece engeller karmaktan baka katks yoktur. Bu kapmann
bir baka ad daha vardr ... burada birey, kolektife, toplulua kardr.
"Kolektifin, yani bir rkn, bir snfn, bir devletin 'ortak kan1, insanlar bask altna alan her trl
zorbalk rejiminin altnda yatan eydir. Tarihteki her dehet verici olay, bir hayr uruna yaplm
grnr. Bencil hareketlerin hibiri, hayrseverin dkt kanla llebilecek bir zarar vermi
midir? Bunun suu insanolunun iki yzllnde mi yatmaktadr, yoksa ilkenin yapsnda m? En
korkun kasaplar, genellikle en samimi, en iten inanm olanlardr. Giyotinle ya da idam mangasyla,
kusursuz bir topluma ulaacaklarna gerekten inanmlardr. Hi kimse onlarn ldrme hakkn
sorgulamamtr, nk besbelli hayrsever bir ama uruna ldryorlardr. nsanlarn baka
insanlar uruna feda edilmesi doal kabul edilmitir. Aktrler deimekte, ama trajedinin ak ayn
kalmaktadr. Bir hmanist kar, insanlara ne kadar sevgi duyduunu syleyerek yola koyulur, sonunda
bir kan denizine varr. nsanlar bir eyin iyi olabilmesi iin bencillikten uzak olmas gerektiine
inand srece, bu byle devam etmektedir ve edecektir. Bu durum, hayrseverin eylemine izin
vermekte, kurbanlar da buna dayanmak zorunda brakmaktadr. Kolektivist hareketin liderleri
kendileri iin hibir ey istememektedirler. Ama bir de ortadaki sonulara bakn.
"Bir insann dier bir insana yapabilecei tek iyi ey, o kiiyle doru drst bir iliki kurabilmesi
iin tek yol... elini ekmektir!"
"imdi bir de bireycilik ilkesi zerine kurulmu bir toplumun sonularna bakalm. Buras. Bizim
lkemiz. nsanlk tarihinde en soylu lke. En byk baarlarn, en byk refahn, en byk
zgrlklerin lkesi. Bu lke benlikten yoksun hizmete dayal olarak kurulmamtr. Feda etmeye, raz
olmaya ya da herhangi bir hayr ilkesine dayal olarak kurulmamtr. Bireyin mutluluu arama hakk
zerine kurulmutur. Kendi mutluluunu. Bakasnn deil. zel, kiisel ve bencil, bir ama. Ama
sonulara bakn. Kendi vicdannza bakn.
"Bu eski bir atmadr. nsanlar geree ok yaklamlar, fakat her seferinde olay tersine dnm,
u ya da bu uygarln sonu gelmitir. Uygarlk, zel hayat toplumuna doru ilerlemektir. Vahinin tm
hayat halka aktr, airetinin kurallar tarafndan ynetilir. Uygarlk insan insanlardan kurtarma
srecidir.
"Bugn, bizim gnmzde kolektivizm, elden dmecinin, ikinci derecedeki adamn, o eski
canavarn kuram, tasmasn koparm, ba bo koturmaktadr. nsanlar daha nce grlmemi bir
zihinsel ahlkszlk dzeyine drmektedir. Emsaline rastlanmam bir dehet olay haline
gelmektedir. Her zihni zehirlemitir. Avrupa'nn ounu yutmutur. Bizim lkemizi de kuatmaktadr.
"Ben mimarm. Bunlarn dayal olduu ilkelerden ortaya neler kacan biliyorum. Kendime
yaama izni veremeyeceim bir dnyaya doru yaklamaktayz."
"Cortlandt neden dinamitlediimi artk biliyorsunuz.
"Ben tasarmladm Cortlandt'. Size ben verdim. Ve ben yok ettim.
"Yok ettim, nk onun var olmasn semedim. ifte canavard o. Biim olarak da, anlam olarak
da. Her ikisini de patlatmak zorundaydm. Biimi, kendi yaratmadklar ve yaratamayacaklar eyi
dzeltme hakkn kendilerinde gren elden dmeciler tarafndan bozulmutu. Onlara bunu yapma
hakknn verilmesi, binann hayrsever amacnn her trl haklarn stnde nem tad, benim buna
kar gelme hakkm olmad inancndan kaynaklanmaktayd.
"Cortlandt' tasarmlamay kabul ediim, onu kendi tasarmladm gibi yaplm grmek amacna
ynelikti, baka hibir nedeni yoktu. almam karlnda bu fiyat istemitim. Bu bana denmedi.
"Peter Keating'i sulamyorum. aresiz kald. verenlerle arasnda bir anlama bulunmasna
ramen, o anlamaya aldr edilmedi. O anlamada kendisine, binann projeye gre yaplaca
konusunda sz verilmiti. O sz tutulmad. Bir insann yapt iin drstlne ve tutarlna sayg
duymas, bunu korumaya almas, bugn mulk, soyut, nemsiz bir ey olarak tanmlanyor.
Savcnn bu szleri sylediini duydunuz. Neden bozulmutu binann biimi? Hibir nedeni yoktu.
Byle eylerin hibir zaman nedeni olmaz. Ancak bir elden dmecinin, bakasna ait bir ey
zerinde, ruhsal ya da maddesel bir ey zerinde oynama hakkm kendinde grmesi olabilir. Kim izin
verdi bunu yapmalarna? Dzinelerce yetkili arasnda tek bir kii bulamazsnz. Hi kimsenin izin
vermeye de, durdurmaya da nem verdii yoktu. Hi kimse sorumlu deildi. Kimseden hesap
sorulamaz. Tm kolektif eylemlerin yaps byledir.
"Bana istediim ve hakkm olan ey denmedi. Ama Cortlandt'n sahipleri, kendi istedikleri eyi
benden aldlar. Onlar mmkn olduunca ucuza karlm bir binalar topluluu istiyorlard. Bunu
istedikleri gibi yapabilecek baka hi kimseyi bulamadlar. Ben yapabilirdim ve yaptm. almamn
yararlarm aldlar, beni de bunu onlara hediye olarak vermeye zorladlar. Ama ben hayrsever
deilim. Bu tr hediyeler vermem.
"Yoksullarn, aresizlerin evlerini yktm sylendi. Ben olmasam, bu yoksullarn bu evlere zaten
kavuamayacaklar unutuldu. Yoksullara kayg duyanlar, istedikleri yardm sunabilmek iin, bu
konularla hi ilgilenmeyen birine, bana gelmek zorunda kaldlar. Gelecekte orada oturacak kiraclarn
yoksulluu yznden, bu insanlarn benim almam zerinde hak sahibi olduuna inanld. Onlarn
ihtiyalar, benim hayatm zerinde hak sahibi olarak grld. Benden istenen her katky sunmak,
grevim sayld. Bu da bugn dnyay yutmakta olan elden dmecinin dsturudur.
"Ben bugn, hayatmn tek bir dakikas zerinde bile hi kimsenin hakk olmadn sylemeye
geldim. Enerjimin de. Baarlarmdan herhangi birinin de. Kim byle bir iddiada bulunursa bulunsun,
saylar ne kadar kalabalk, ihtiyalar ne kadar byk olursa olsun.
"Buraya gelip, bakalar iin yaamayan bir insan olduumu sylemek istedim.
"Bunun sylenmesi gerekiyordu. Dnya bir fedakrlk lemi iinde yok oluyor.
"Buraya gelip, kiinin drst ve yaratc rnleri, her trl hayrseverlik giriiminden daha
nemlidir, demek istedim. Aranzda bunu anlamayanlar, dnyay mahvedenlerdir.
"Buraya gelip kendi artlarm ortaya koymak istedim. Baka artlarla var olmak istemiyorum.
"nsanlara kar, bir tek sorumluluk dnda, baka hibir sorumluluk kabul etmiyorum. O
sorumluluk, zgrlklerine sayg gstermek, kle toplumuna katlmamaktr. Eer lkem artk var
olmayacaksa, ona hapiste yatacam on yl sunabilirim. O on yl boyunca, lkemin eskiden nasl bir
yer olduunu minnetle hatrlarm. Onun yerine gelen yeni dzende yaamak ve almak istemeyiim,
benim sadakatimdir.
"Gelmi gemi tm yaratclara, dinamitlediim Cortlandt'dan sorumlu olan gler tarafndan ac
ektirilmi tm yaratclara sadakatimdir. O kiilerin yapayalnz ve ikence iinde, inkrla,
aresizlikle, smryle geirmek zorunda kaldklar her saate sadakatimdir. Dnyaya gelen, yaayan,
mcadele eden, baaramadan nce, tannmam bir kii olarak len tm yaratclara da sadakatimdir.
Bedenen veya ruhen yok edilmi her yaratcya sadakatimdir. Henry Cameon'a, Steven Mallory'ye,
adnn sylenmesini istemeyen, ama u anda bu salonda oturan, kendisine hitap etmekte olduumu
bilen bir baka kiiye sadakatimdir."
Roark, iki baca ayrk, kollar dosdoru iki yanna sarktlm, ba dik, ylece duruyordu.
Bitmemi bir binada durduu gibi. Daha sonra, dnp savunma masasna oturduunda, odadaki pek
ok kii onu hl yle ayakta grmekte olduklar izlenimindeydiler. O bir anlk tablo, silinmeyecek
zellie sahipti.
Bu konumay izleyen uzun hukuksal tartmalar srasnda, bu tablo izleyicilerin zihninden hi
silinmedi. Yarg, savcya, davalnn iddiasn deitirmi olduunu hatrlatyordu. Eylemi yaptn
kabul etmi, ama sulu olmadn sylemiti. Buradan ortaya geici bir yasal kemeke kt.
Davalnn yapt hareketin ne olduunu bilip bilmedii, biliyorsa bunun kt bir hareket olduunu
kabul edip etmedii yolundaki kararlar, jriye brakld. Savc buna itiraz etmedi. Salonda garip bir
sessizlik vard. Davay imdiden kazandna inanyordu savc. Kapan konumasn yapt. Neler
sylediini hi kimse hatrlamad. Yarg, jriye talimatn verdi. Jri kalkt, duruma salonundan
kt.
nsanlar kprdyor, gitmeye hazrlanyordu. Pek aceleleri varm gibi davranmyorlard. Naslsa
saatlerce beklemeleri gerekecekti. Salonun arkasnda Wynand, n tarafta Dominique, hi
kprdamadan oturmaktaydlar.
Bir mbair Roark'un yanna geldi, darya karken ona elik etmeye hazrland. Roark savunma
masasnda ayaa kalkt. Gzleri nce Dominique'e, sonra Wynand'a dnd, sonra mbairi izleyerek
kapya yneldi.
Tam kaca srada bir grlt duyuldu. Bir anlk sessizlikten sonra, insanlar jri odasnn
kapsna vurulmakta olduunu anladlar. Jri kararn vermiti.
Ayaa kalkm olanlar ayakta kald. Olduklar yerde dondular. Yarg gelip yerine oturuncaya
kadar ylece beklediler. Jri de salona dnp yerini ald.
Mbair, "Sank kalkp jriye dnsn," diye bard.
Howard Roark ne kt, jrinin karsnda durdu. Salonun arka tarafnda Gail Wynand da
kalkmt. O da ayaktayd.
"Sayn szc, bir karara vardnz m?"
"Vardk."
"Kararnz nedir?"
"Susuz."
Roark'un ilk ba hareketi, dnp pencereden kente bakmak olmam, yargca, Dominique'e bakmak
da olmamt. Wynand'a bakyordu.
Wynand sert bir hareketle dnd, salondan kt. Salondan kan ilk kii o olmutu.
19

Roger Enright, Cortlandt'n arazisini de, planlarn da, enkazn da hkmetten satn ald.
Temeldeki her trl kalntnn sklp karlmasn, tertemiz bir ukur braklmasn emretti. Projeyi
yeni batan yapmas iin Howard Roark'u tuttu. naatn tmn bir tek mteahhide vererek, planlarn
ekonomisine byk zen gstererek, yeni bir bte yapt; dk kiral olmasna ramen kendisine de
iyi bir kr pay brakacak giriimine hazrland. Gelecekte buraya tanacak kiraclarn gelirleri,
meslekleri, ocuklar, ne yiyip ne itikleri konusunda hibir sora sorulmayacakt. Tanp kiray
demek isteyen herkese akt proje. Daha pahal yerde oturmaya paras yetisin ya da yetimesin.
Austos sonlarnda Gail Wynand, boanma ilamn ald. Davaya kar taraf itiraz etmemi,
Dominique zaten ksa sren durumaya da gelmemiti. Wynand yargcn karsnda, sava divanna
verilmi asker gibi duruyor, Monadnock Vadisi'ndeki sabah kahvaltsnn, yasal dilde anlatlnn
irenliini dinliyordu. Bayan Wynand ile Howard Roark. Bu Wynand'n karsn resmen namussuz
ilan etmekti. Wynand'a yasal merhamet sunuluyordu. Masum olduu halde zarar gren taraf. Eline
verilen kt, bundan sonraki yllarna zgrlk demekti. O yllara sacak btn o sessiz gecelere.
Ellsworth Toohey, i mahkemesindeki davasn kazand. Wynand'a onu eski grevine almas
emredildi.
O gn leden sonra Wynand'n sekreteri, Toohey'e telefon etti, Bay Wynand'n kendisini bu gece,
saat dokuzdan nce iinin banda istediini bildirdi. Toohey glmsedi, telefonu kapatt.
Toohey o akam Banner Binas'na girerken de glmsyordu. Kent Haberleri Odasna urad,
insanlara el sallad, tokalat, oynamakta olan filmler hakknda espriler yapt, arm gibi havalara
girdi. Sanki daha dn buradayd da, insanlarn onun geliini neden byle bir zafer edasyla
karladklarn anlayamyordu.
Sonra kendi odasna yneldi. Birden durdu. Daha dururken farkndayd yapt hatann. Durmamas
gerekirdi. Hemen girmesi gerekirdi. Gstermi, belli etmiti. Odasnn ak kapsnda Wynand
duruyordu.
"yi akamlar, Bay Toohey," dedi Wynand yumuak bir sesle. "eriye girin."
"Merhaba, Bay Wynand." Toohey'nin sesi sevimli, gven doluydu. Yz kaslarna emir verip bir
glmseme ifadesine brnmeyi baard. Bacaklar adm atmay srdryordu.
Odaya girdi, ne yapacandan emin olamayarak durdu. Kendi odasyd, deimemiti. Masann
zerinde daktilosuyla beyaz ktlar duruyordu. Ama kap hl akt, Wynand da sessizce orada
durmay srdryordu. Kapnn kenarna yaslanmt.
"Masanza oturun, Bay Toohey. almanza bakn. Yasaya uymak zorundayz."
Toohey neeli bir tavrla omuz silkti, yerine geip oturdu. Ellerini masaya dayadnda avular
akt. Sonra onlar kucana indirdi. Bir kurun kalem almak zere uzand, ucunu inceledi, brakt.
Wynand yavaa tek bileini gs hizasna kadar kaldrp hareketsiz tuttu. Koluyla aaya dnk
parmak ular arasnda bir a olumutu. Saatine bakyordu.
"Dokuza on var," dedi. "inize dnm bulunuyorsunuz, Bay Toohey."
"Dndme de ocuklar gibi seviniyorum. Gerekten, Bay Wynand, herhalde itiraf etmemem
gerekir, ama buray yle ok zledim ki."
Wynand gitmek istermi gibi bir harekette bulunmuyordu. Yine her zamanki gibi rahat bir tavrla
durmaktayd orada. Omzunu kapnn kenarna dayam, elleriyle dirseklerini tutmutu. Masada yeil
camdan, kare abajurlu bir lamba yanmaktayd. Ama darda hava hl aydnlkt. Gkyznn limon
sars rengi zerinde yorgun kahverengi lekeler vard. Oda bu k bileimi altnda hem ok ham, hem
de ok zayf grnmekteydi. Ik, masann zerinde bir havuz gibiydi, ama dardaki kahverengilii
bastramyor, o kahverengilik sokaktaki biimleri yar yarya eritiyor, ama kapya varp Wynand'n
varln silemiyordu.
Abajur hafife titredi, Toohey tabanlarnn altndaki sarsnty hissetti. Bask makineleri
almaktayd. Bu sesi oktan beri duyamadn dnd. Rahatlk verici bir sesti. Gvenilir ve
canl bir sesti. Bir gazetenin nabz atlar. Uzun bir dizi halinde ayr ayr damlalar. Dz bir izgi
halinde yuvarlanan bilyeler gibi. nsan kalbinin sesi gibi.
Toohey kurunkalemi kdn zerinden kaydrd, ama n tam oraya dtn, o kda bir
nilfer, bir aydanlk, bir de sakall profil izdiini Wynand'n grebileceini fark etti. Kalemi
elinden brakt, dudaklaryla alayc bir ses kard. ekmecelerden birini ap oradaki kopya
ktlaryla kegenlere dikkatle bakt. Ne yapmas gerektiini bir trl anlayamyordu. nsan bir
ke yazsn yazmaya byle balayamazd ki! Grevine neden akamn dokuzunda balamas
gerektiini de anlayamamt. Herhalde Wynand, olay abartarak kendi teslim oluunu yumuatmak
istedi, diye karar vermiti. tiraz etmemekle bir eyim eksilmez, diye dnmt.
Bask makineleri alyordu. Bir insan kalbinin atlar toplanm, yeniden yaymlanyor gibiydi.
Baka hibir ses duyulmuyordu. Wynand gitmise, bu numaray srdrmek gereksiz demekti. Ama
gitmemise, onun durduu tarafa bakmak akllca bir ey olmazd.
Bir sre sonra ban kaldrp bakt. Wynand hl oradayd. Ik onun vcudunda iki yeri beyaz
gsteriyordu. Dirseini tutan elinin uzun parmaklan, bir de o geni aln. Toohey'nin grmek istedii o
alnd. Yo, kalarn zerinde eik kabarklklar yoktu. Gzler, iki kat beyaz ovaldi. Yzn keskin
alarla dolu glgeleri arasnda, az belli oluyorlard. Ovaller Toohey'e dnkt. Ama yzde hibir
ey yoktu. Ama belli deildi.
Bir sre sonra Toohey, "Gerekten, Bay Wynand, ikimizin geinememesi iin hibir neden yok,"
dedi.
Wynand cevap vermedi.
Toohey bir kt ald, daktiloya takt. Tulara bakarak otururken iki parman enesine dayamt.
Yeni bir paragrafa balayaca zaman hep bu pozu alrd. Tularn kenarlar lambann nda
parldyordu. Lo odada, havada duran madeni paralar gibiydiler.
Bask makineleri durdu.
Toohey yerinden srar gibi oldu. Bunu otomatik bir hareket olarak yapmt. Neden byle
sradn henz bilmiyordu. Ama gazeteciydi o. Bu ses byle duramazd.
Wynand saatine bakt, "Dokuz oldu," dedi. "iniz bitti, Bay Toohey. Banner diye bir gazete yok
artk."
Toohey'nin bundan sonra farkna vard ilk gerek, kendi elinin daktilo tular zerine d
oldu. Minik kaldralarn stste binerken kard, ksrk gibi sesi duydu.
Konumad; ama yznden her eyi belli ettiini dnd ... nk Wynand ona cevap veriyordu:
"Evet, burada on yldr almtnz ... Evet, tm hissedarlarn hisselerini satn aldm. Mitchell
Layton da dahil. ki hafta nce ..." Sesi kaytszd. "Hayr, kent haberleri odasndaki ocuklar
bilmiyordu. Yalnzca bask odasndakiler biliyordu ..."
Toohey ban teye evirdi, eline bir kegen ald, avucunda tuttu, sonra elini ba aa edip onu
masaya drd. Onun aaya dnk avuta duramayacan syleyen fizik kanununa ayor gibiydi.
Ayaa kalkt. Durup Wynand'a bakt. Aralarnda gri bir haldan baka hibir ey yoktu.
Wynand'n ba kprdad, hafife yana eildi. Yz artk hibir engele ihtiya duymuyormu
gibiydi. Basit bir ifadesi vard. fke yanstmyordu. Kapal dudaklar, hemen hemen mtevaz
denilebilecek bir glmsemenin imasyla, gerilmiti. Wynand konutu:
"Banner'n sonuydu bu ... Sanrm onu sizinle birlikte karlamam uygundu."
Ellsworth Monkton Toohey'i almaya pek ok gazeteler urat. Ama o, Courrier'yi seti. Saygn bir
gazeteydi, kesin bir politikas da yok saylrd.
Yeni iinin ilk akamnda Ellsworth Toohey, Genel Yayn Mdr Yardmclarndan birinin
masasnn kenarna oturmu, Bay Talbot'tan sz ediyordu. Talbot, Courrier'nin sahibiydi. Toohey
onunla birka kere ancak grmt.
"Ama insan olarak nasl biri bu Bay Talbot?" diye soruyordu masadaki adama. "zel Tanr's
nedir? Nesi olmasa ker?"
Koridorun karsndaki telsiz odasnda birisi, bir numara eviriyordu. Ciddi bir ses, "Zaman
geiyor!" diye seslendi.

Roark kendi ofisinde, izim masasna oturmu, alyordu. Cam duvarlarn dndaki kent
klyd. Ekim aynn ilk serinlii ykam, temizlemiti havay.
Telefon ald. Roark kalemini sabrsz bir hareketle havaya kaldrd, ylece tuttu. izim yaparken
telefon asla almazd. Kalkp alma masasna yrd, kulakl ald.
Sekreteri emre uymad iin zr dileyen, ok gergin bir sesle, "Bay Roark," dedi. "Bay Gail
Wynand, yarn leden sonra drtte ofisine gitmenizin uygun olup olmadn bilmek istiyor."
Kadn bunu syledikten sonra, kulaklnda uzun sre szsz bir czrt duydu. Saniyeleri
saymaktayd.
"Kendisi telefonda m?" diye sordu Roark. Sekreteri o sesi byle karan eyin, hattan
kaynaklanmadn anlamt.
"Hayr, Bay Roark. Bay Wynand'n sekreteri aryor."
"Evet. Evet. Ona evet deyin."
izim masasna yryp ktlara bakt. lk defa kayordu iten. Bugn artk alamayacan
biliyordu. Umutla rahatlamann bileimi fazla ard.
Roark eskiden Banner Binas olan yere yaklarken, kapnn zerindeki gazete balna benzeyen
tabelann kaldrlm olduunu grd. Yerine yeni bir ey taklmamt. Deiik renkte bir dikdrtgen
boluk kalmt orada. Binada artk Clairon' un ofisiyle bir yn bo oda bulunduunu biliyordu.
Clairon nc snf bir akam gazetesiydi. New York'da Wynand yaynlarnn tek temsilcisi olarak o
kalmt.
Asansre yrd. Tek binenin kendisi olduuna memnundu. O kk elik kabinin iinde, ani ve
iddetli bir sahiplik duygusuna kapld. Onundu. Yine bulmutu onu. Kendisine geri verilmiti yine.
Duyduu rahatlamann younluu, daha nce duymu olduu acnn ne kadar youn olduuna iaretti.
zel bir acyd o. Hayatndaki dier aclarn hibirine benzemiyordu.
Wynand'n ofisine girdiinde, o acy kabullenip ebediyen tamak zorunda olduunu hemen anlad.
Gemeyecekti. Umut yoktu. Wynand masasnda oturmaktayd. O girince ayaa kalkp dosdoru yzne
bakt. Wynand'n yz bir yabancnn yznden daha beterdi. Yabancnn yz, yaklalmam bir
potansiyel tard. Gerekli seimi yapp gerekli abay gsterirse, aabilirdi insan onu. Oysa bu
bilinen bir yzd, kapalyd, bir daha ona asla ulalamayaca da belliydi. Bu yzde bir inkrn acs
bile yoktu. Bir sonraki admn damgas vard yalnzca. Acy bile reddetmi bir yzd. Uzak ve
sessiz, kendi gururuna sahip bir yzd. Canl bir nitelik deildi bu. Ortaa mezarlarndan birindeki
heykelin, gemi grkemleri anlat, ama el uzatp dokunmay yasaklay gibi bir gururdu.
"Bay Roark, bu grme gerekliydi, ama benim iin ok zor. Ltfen ona gre davrann."
Roark gsterebilecei son anlayn, aralarnda bir ba yokmu gibi davranmak olduunu anlad.
Bir tek kelime sylese, "Gail," dese, karsndaki adamn son kalntlarn da yerle bir edebileceinin
farkndayd.
"Peki, Bay Wynand," diye cevap verdi.
Wynand masasnn zerindeki daktiloyla yazlm ktlar ald, ona uzatt.
"Ltfen bunu okuyun, kabul ediyorsanz imzalayn."
"Nedir bu?"
"Wynand Binas'n tasarmlamanz iin anlama."
Roark ktlar elinden brakt. Tutamazd onlar. Bakamazd da.
"Ltfen dikkatle dinleyin, Bay Roark. Bunun iyice aklanmas ve anlalmas gerek. Wynand
Binas'nn yapmna hemen balamak istiyorum. Onun bu kentteki en yksek bina olmasn istiyorum.
Uygun zaman olup olmadn, ekonomik bakmdan akllca bir ey olup olmadn ltfen benimle
tartmayn. Yaplmasn istiyorum. Kullanlacaktr. Sizi ilgilendiren bu zaten. Clairon oraya
tanacak, kentin dank yerlerindeki Wynand Kurulular da oraya toplanacak. Geri kalan daireler
kiraya verilecek. Onu salayacak kadar gcm hl var. Yararsz bir bina yapyor olmaktan
korkmamanz gerek. Ayrntlar ve gereklerle ilgili olarak size yazl bir metin gndereceim. Geri
kalan size kalyor. Binay istediiniz gibi tasarmlayn. Sizin kararnz nihai karardr. Benim onayma
gerek yoktur. Tm ykmllkler ve yetkiler size ait. Bunlar anlamada yazl. Ama sizinle grmek
zorunda olmadm anlamanz istiyorum. Tm teknik ve finansal konularda beni temsil edecek biri
bulunacak. Onunla iliki kuracaksnz. Bundan sonraki tm toplantlar onunla yapacaksnz. Hangi
mteahhitleri semek istediinizi ona bildirin. Benimle iletiim kurmak gerektii kansna varrsanz,
temsilcim araclyla yapn. Beni grmeyi beklememeniz ve buna teebbs etmemeniz gerekiyor.
Byle bir eye kalkrsanz, talebiniz reddedilecek. Sizinle konumak istemiyorum. Sizi bir daha asla
grmek istemiyorum. Eer bu koullara uymaya hazrsanz, ltfen anlamay okuyup imzalayn."
Roark kaleme uzand, ktlar hi bakmadan imzalad.
"Okumadnz," dedi Wynand.

Roark kalemi masaya att.


"Ltfen iki kopyay da imzalayn."
Roark denileni yapt.
"Teekkr ederim," dedi Wynand. Kendisi de imzalad, bir kopyay Roark'a uzatt. "Bu sizin
kopyanz," dedi.
Roark kd cebine soktu.
"Giriimin mali ynnden sz etmedim. Wynand imparatorluunun artk ld, herkese bilinen
srlardan oldu. Oysa aslnda sa ve salam. lkenin her yannda, eskisi kadar diri. Bir tek New York
dnda. Benim mrm karr. Ama benimle son bulmayacak. Byk bir blmn nakte evirmek
istiyorum. Bu nedenle, binay tasarmlarken maliyet asndan kendinizi snrl hissetmenize gerek
yok. Kaa karmay uygun grrseniz, o kadara ksn. Gazeteler, haber programlar yok olduktan ok
sonra da o bina yerinde duruyor olacak "
"Evet, Bay Wynand."
"Herhalde binann bakm giderlerini mmkn olduunca dk tutmak zere tasarmlayacaksnz.
Ama ilk yatrmn geri dnn dnmeyin. Geri dnecei kimse yok."
"Evet, Bay Wynand."
"Eer dnyann bugnk haline bakar, ne gibi felketlere doru gitmekte olduunu grrseniz, bu
giriimi anlamsz bulabilirsiniz. Gkdelenler devri bitti. imdi artk toplu konut projelerinin devri. O
da maara devrinin balangcdr. Her zaman yle olur. Ama siz, dnyaya kar gelen hareketlerden
korkmazsnz. Bu bina New York'da yaplan son gkdelen olacak. yle olmas da uygun. nsanlk
kendi kendini yok etmeden nce, insanolunun son baars."
"nsanlk kendini hibir zaman yok etmeyecek. Bay Wynand. Kendini mahvolmu olarak da
grmemeli. Byle eyler yapt srece, kalacaktr."
"Nasl eyler?"
"Wynand Binas gibi eyler."
"O size bal. Banner gibi l eyler, bunu salayacak mali gbre saylr. O da onlarn ilevi."
Anlamann tek kopyasn ald, katlad, belirgin bir hareketle ceketinin i cebine yerletirdi.
Sesinin tonunda hibir deiiklik olmakszn konutu:
"Bir zamanlar size bu bina hayatmn ant olacak demitim. Artk anlacak bir ey yok. Wynand
Binas'nn hibir eyi yok. Yalnzca sizin ona vereceklerinize sahip olacak."
Ayaa kalkt, grmenin sona erdiini belirtmi oldu. Roark da kalkt, ban hafife eip onu
selamlad. Ba resmi bir selamn gerektirdiinden biraz daha uzun sre eik kald.
Kapya vardnda durup dnd. Wynand masasnn gerisinde hareketsiz duruyordu. Birbirlerine
baktlar.
Wynand, "Sizin sahip olduunuz, benim de sahip olma frsatna ulatm o ruha bir ant yapn,"
dedi.
20

On sekiz ay sonra bir ilkbahar gn, Dominique, Wynand Binasnn inaat alanna doru
yryordu.
Kentin gkdelenlerine bakt. Beklenmedik noktalardan ykseliyorlard. Daha alak damlarn
arasndan fkryorlard. aknlk yaratan bir anilikleri vard. Sanki Dominique bakmadan bir
saniye nce ykselmilerdi de, bakyla hareketin sonunu yakalamt. Biraz daha erken baksa, onlar
ykseli hareketinin ortasnda yakalayacakm gibi.
Hell's Kitchen'n bir kesini dnd, karsnda o geni arsay buldu.
Makineler paralanan topran zerinde gidip geliyor, gelecein parkn hazrlyordu. Parkn orta
yerinden, Wynand Binas'nn iskeleti ykselmiti. Tamamlanmt iskelet. Gklere ulayordu. En st
blm hl plakt. apraz izgilerle dolu bir kafesti. Camlarla duvarlar ykselii izlemi, alt
kesimlerin evresini rtmt.
Dominique iinden, topran kalbi atetir derler, diye dnd. O ate orada hapis. ok da sessiz.
Ama bazen kil rty yaryor, demiri, graniti de yaryor, frlayp zgrle kyor. O zaman buna
benzer bir ey oluyor ite.
Binaya doru yrd. Alt katlarn evresini ahap bir it evrelemiti. Parlak bir renge boyal itin
zerinde, dnyann en yksek binas iin gerekli malzemeleri veren firmalarn adlan yazlyd.
National Steel Inc.'den elik. Ludlow'dan cam. Kessler Inc.'den asansrler. Mteahhit: Nash &
Dunning.
Dominique durdu. Daha nce hi dikkat etmedii bir ey grmt. Alnna bir el dokunmu gibi
hissetti. Masallarda anlatlan o tedavi edici el. Henry Cameron'u hi tanmamt. Bu sz onun
sylediini de duymu deildi. Ama u andaki duygular, bu sz onun azndan duyuyormu gibi bir
duygu verdi ona: "Biliyorum ki bu kelimeleri sonuna kadar gtrebilirsen, zaferi kazanacaksn,
Howard. Yalnz kendin iin deil, kazanmas gereken bir ey iin.

Dnyay dndren, ama hi takdir edilmeyen o ey iin. Senden nce devrilen, senin ekecein
aclar ekmi olan pek ok kiinin c alnacak o zaman."
New York'un en byk binasn evreleyen itin zerinde, tenekeden kk bir levhaya bakyordu:
"Howard Roark, Mimar."
naat avuunun kulbesine yrd. Buraya sk sk Roark'u grmeye gelmilii vard. naatn
nasl ilerlediini yakndan izliyordu. Ama kulbede bugn yeni bir adam vard. Doninique'i
tanmyordu. Dominique, Roark'u sordu.
"Bay Roark en tepede, su deposunun orada. Kim aryor, hanmefendi?"
"Bayan Roark," diye cevap verdi Dominique.
Adam koup avuu buldu, o da Dominique'in inaata dtan trmanan asansre binmesine her
zamanki gibi izin verdi.
Dominique, ayaklarn kabinin dibindeki tahtalara basm, elini kaldrp tepedeki kabloyu tutmu,
ayakta duruyordu. Tahtalar sarsld, bir hava akm eteini bacaklarna sardrd, gzleri yerin
kendisinden yavaa uzaklamaya baladn grd.
Dkkn vitrinlerinin enli camlar nnden ykseldi. Sokaklarn kanallar giderek derinleti,
alald. Dominique sinema afilerinin zerine doru trmanyordu. Ofis pencereleri hzla aaya
doru akmaktayd. Camdan yaplm upuzun kuaklar gibi. Antrepolarn tknaz csseleri kayboldu,
ilerinde sakladklar deerli hazinelerle birlikte glnmez oldular. Otellerin tepelerindeki kuleler,
almakta olan bir yelpaze gibi arplyordu baklar altnda. Duman karan u krdanlar, fabrika
bacalaryd. Kprdayan gri benekler, otomobildi. Gne, kuleleri birer deniz fenerine evirmiti. Her
biri kente parlak klar yanstyordu. Kent altta yaylmaktayd. Alar oluturan sokaklar, iki yandaki
nehirlere doru gidiyordu. Suyun iki ince kolu arasna skmt. Uzak kesimleri, ovalarn ve
gkyznn sisleri altndayd.
Yass damlar, binalar aaya iten pedallar gibi alald, Dominique'in yolu zerinden kat.
imdi yemek odalarn, yatak odalarn, ocuk odalarn barndran cam kplerin nnden
gemekteydi. at bahelerinin den mendiller gibi aaya kaydn grd. Gkdelenler onunla
yarmaya almt ama sonunda geride kaldlar. Ayann altndaki tahtalar, radyo istasyonlarnn
antenlerini bile geti.
Asansr, kentin tepesinde bir sarka gibi sallanyordu. Binann yan banda, hzla ykselmeyi
srdryordu. rlm duvarlarn hizasn da gemiti artk. Dominique'in arkasnda, elik
ubuklarla koca bir boluktan baka bir ey yoktu. Ykseltinin kulak zarlarna yapt basnc hissetti.
Gne gzlerini kamatrd. Kalkk duran enesine hava arpp duruyordu.
Onun en yukarda durmakta olduunu grd. Wynand Binas'nn en st platformundayd.
Dominique'e el sallad.
Okyanusun izgisi gkyzn kesiyordu. Okyanus ykseliyor, kent alalyordu. Dominique banka
binalarnn tepesini de geti. Mahkemelerin zerindeki kuleler de aada kald. Kilise kulelerinin de
yukarsna kt.
Sonunda karsnda yalnzca okyanus, gkyz, bir de Howard Roark kald.

BTT
img3.jpg

You might also like